elki bir gün bir çocuk şaşkınlıkla şunları soracaktır: — Masamda bu kadar çok lambanın işi ne? Yanıtı, lambalardan biri verecek: — Telaş ve gürültü etmesinler sen. Yuvarlak masamız bakımdalar. Geçici olarak burada toplantı halindeler biz. Hem çok cızırtı ampul yakar! O çocuk belki de siz olacaksınız! Kimbilir? Sahi masa lambanız var mı? Peki, onunla konuştuğunuz olur mu? Ya onun size yanıt verdiği? Belki sorular sorduğu? Bir gün masa lambaları, dünyaya egemen olmaya karar verirler. Kısa sürede enerji kaynaklarının denetimini ele geçirirler. İnsanoğlu şaşkınlık içindedir. Televizyonlar susar, bilgisayarlar çalışmaz olur, elektrikle çalışan her şey bir anda durur… Bu büyük sorunu çözmek Ebru’ya düşecektir…
ISBN 978-605-5742-46-1
top.com.tr
9 786055 742461
top.com.tr
Genel Yayın Yönetmeni Yunus Bekir Yurdakul Yazar Ozan Tortop Çizer Anıl Tortop Grafik Tasarımcı Ebru Baranseli
ISBN: 978-605-5742-46-1 Sertifika No: 12172 İzmir, 14. 04.2010 Baskı: Özden Ofset Matbaacılık ve Ambalaj San. Koll. Şti. © Her hakkı saklıdır ve Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketine aittir. Yazıları ve resimleri aynen veya değiştirilerek alınamaz ve yayımlanamaz.
Top Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi 850. Sokak Nu. : 38/Z-1 Konak İZMİR - www.top.com.tr Telefon: 90.232.4257963 Belgegeçer: 90.232.4459112
Ozan Tortop, yazar 1980’de, minik bir evde doğdu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, Grafik Bölümü’nde büyüdü. Çeşitli reklam ajanslarında çaycı, sorucu, tasarımcı ve sanat yönetmeni olarak kendini geliştirdi. Şu günlerde Top Yayıncılık’ta olmamışçı olarak çalıştığı söyleniyor. Bisiklete binmeyi, fotoğraf çekmeyi, yemek yapmayı ve interneti, en çok da soru sormayı seviyor. ozantortop.com
Anıl Tortop, çizer 1983’te, Ankara’da doğdu. Ankara Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde resim, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde çizgi film ile yeniden tanıştı. Oyun tasarımcısı, çizgi filmci ve çizer olarak tasarladığı eğlenme hayatını Top Yayıncılık’ta sürdürüyor. Bisiklete binmek, kitap okumak ve akordiyon çalmak için eline geçen her fırsatı değerlendiriyor. Çizgi filmleri, çikolatadan bile çok seviyor. Arada çalıştığına tanık olanlar da var. anilmation.com
Çalışmalarıma ışık tutan tüm masa lambalarıma, bu kitaba rağmen bana katlandığı için eşim Anıl Tortop’a, yazma sürecinde beni cesaretlendiren Yunus Bekir Yurdakul’a, yazmak hakkında çok şey öğrendiğimi düşündüğüm Fidan Çobanoğlu Kaplan’a ve elbette tüm içtenliğimle Çetin Uraz’a teşekkür ediyorum. Bu dostlardan biri bile olmasa, bu kitap olmayacağı gibi ben de ben olamazdım.
6
“Hayır efendim, hayır hayır!” diye çıkıştı GÖR24 şefine. Masa arkadaşını seviyordu. Onu cızırdatmak istemiyordu. Gidip başka birini bulsunlardı. Sanki dünyada on bir yaşında başka kız çocuğu yoktu… Neymiş, Ebru’nun dedelerinin, annesinin, babasının DNA’ları uygunmuş… Bu durumda Ebru seçilmiş kişi olabilirmiş… Bundan GÖR24’e neydi ki! Ebru’yu cızırdatmayacaktı, o kadar! “İstersen başbaşkana şikâyet et, umrumda değil!” dedi ve iletişim birimini kapatıverdi. 7
İki aydır birlikteydiler. Ebru ona çok iyi davranıyordu. Üzerinde toz olmasına hiç izin vermezdi. Akşamları odasının ışığını kapatıp hep onu kullanırdı. Hem sonra geçen hafta ampulü patladığında ona yenisini takan kimdi? Tabii ki Ebru! Hem de enerji tasarruflu sarı ışık takmıştı, en sevdiğinden. Hayır hayır, onu cızırdatamazdı GÖR24. Üstelik o, Ebru’nun ilk masa lambasıydı. Birbirlerine iyice bağlanmışlardı. Nereden çıkmıştı bu genetik inceleme falan? Eve geldiği ilk günü hatırladı. Ebru’nun babası onu eve yakın bir mağazadan almıştı. Aslında klan, Ebru’nun daha deneyimli bir lambası olmasını istiyordu ama babası onu seçmişti. Ebru’nun ailesini de incelemişti klan. Annesi, babası, dedeleri, teyzesi… Hepsi cızırdatılmıştı. GÖR24’ün şefinin söylediğine göre, klan başbaşkanı bizzat kendisi emretmişti Ebru’nun cızırdatılmasını. Birden GÖR24’ün iletişim biriminde şimşekler çaktı. Beyaz kablolu, ince yapılı bir masa lambası, “Cızırdatılacak! Ebru hemen cızırdatılacak! Ondan alacağın DNA örneğini bu akşam masamda görmek istiyorum!” diye bağırdı. GÖR24, Bilim Masası başkanından korktu. Onu daha önce hiç bu kadar kızgın görmemişti. Ona saygı duyuyor8
du. Ebru’yu cızırdatmak istemediğini nasıl söyleyecekti? Ne yapacağını bilemiyordu. Kafasını aşağı yukarı oynatıyor, ışığını belli belirsiz yakıp söndürüyordu. Canı çok sıkkındı. Bir tarafta masa arkadaşı, bir tarafta klanın isteği… “Aslında cızırdatılmak o kadar da kötü bir şey değil…” diye düşündü. Ebru’ya bir zararı olmazdı. Ampulünün sıcaklığıyla hafifçe kolunu yakacak, sıcaklığın etkisiyle alacağı DNA örneğini Bilim Masası’na zanklatacaktı. Ebru’nun canı biraz yanacaktı ama yarım saat içinde acısı geçerdi. GÖR24’ün asıl canını sıkan, Ebru’yu cızırdatması gerektiği değildi. Zaten iki aydır gizli gizli Ebru’yu izliyordu. Onu seviyordu ve arkadaşı olmak istiyordu. Ancak dünyanın yönetimini ele geçirmek isteyen lamba dostları, elbette buna izin vermezdi. Onun görevi seçilen kişileri izlemek, Bilim ve İletişim Masalarına rapor vermek, arada inceleme örneklerini cızırdatıp DNA toplamaktı. Ebru’dan önceki tüm inceleme örnekleri, GÖR24’e onun sahibiymiş gibi davranmıştı. Genelde bu durum tüm masa lambaları ve insanlar için böyledir zaten. Masa lambaları insanları incelerler, insanlar da masa lambalarının sahipleri olduklarını düşünürler… Oysa Ebru’yla GÖR24’ün ilişkisinde durum çok farklıydı. Ebru onunla konuşur, okulda yaşa9
dıklarını, öğretmenlerini, arkadaşlarını, yakışıklı sıra arkadaşıyla konuştuklarını anlatırdı. Bazen onu giydirir, oyuncak bebekleriyle yan yana oturtur, ona ve bebeklere çay ikram ederdi. Böyle zamanlarda o da Ebru’yla iletişim kurmak isterdi. İletişim modülüne dünya dilleri yüklenmediğinden bunu pek beceremezdi. Ebru, “Çayına kaç şeker istersin Işık?” diye sorar; GÖR24, “Bzzrrztt ttzt…” derdi. O, “Bzzzzzzzzz…” der, Ebru, “Yine o garip sesi çıkarmaya başlama, ne olur!” diye yalvarırdı. Sesin ne olduğunu anlamaz, masa lambasının bozulacağını düşünürdü. GÖR24 birkaç kez kafasını oynatmayı denemiş; Ebru onu düzeltmiş, hatta kafasının kenarlarını tornavidayla sıkıştırmıştı. Aniden ampulünü yakmış, Ebru gelip onu kapatmıştı. Ebru tüm bunların bozulma belirtileri olduğunu düşünüyor, masa lambasına daha iyi bakamadığı için üzülüyordu.
10
GÖR35’in canı sıkkındı. İnceleme örneği İsmail, bir haftadır işe gelmiyordu. Neden gelmediği de belli değildi. Her ne kadar İsmail’i pek sevmese de sonuçta üç yıldır birlikteydiler. Sabah erkenden gelip masasına susam ve kırıntılar saçarak kahvaltı yapmasını özlemişti. İsmail yokken odada yapayalnızdı. Karanlıktan korkuyordu ama kararlarını kendi alan bir masa lambası olduğu açığa çıkmasın diye ışığını da yakamıyordu. İnsanlar özgür masa lambalarının bozuk olduğunu düşünür, bu durumda lambaların sonları pek de parlak olmazdı. 11
Masada açık bir kitap vardı: “Kuantum Fiziği ve Aydınlanma”. 158 ve 159. sayfaları yüzlerce kez okumuştu. 159. sayfanın sonunda, “Hidrojenin aydınlanmada kullanılmasının bazı sakıncaları ise…” yazıyordu. GÖR35 bu sakıncaları öğrenmek istiyor ama sayfayı çeviremediği için meraktan çıldırıyordu. Birçok masa lambası sayfa çevirme, pencere açma gibi basit hareketleri yapabilirdi elbette. Ama GÖR35’in tüm hatları yuvarlaktı ve sayfayı tutabilecek bir uzantısı da yoktu. Sayfalardaki tüm E’lerin sayısı, Z ve F’lerin toplamının iki katına eşitti. Can sıkıntısından garip garip huylar edinmiş, her zaman oynadığı harf sayma oyununu oldukça geliştirmişti. Bu sırada kapı açıldı. GÖR35 heyecanla kafasını kaldırdı. Sevinçle kablosunu salladı. İsmail’in bunu fark etmemiş olmasını umuyordu. Ama o da ne! Kapıyı açan İsmail değil, eşiydi; yanında da İsmail’in patronu. Masaya yaklaştılar. Konuşmuyorlardı. Ezgi Hanım, yanında getirdiği koliyi masanın üzerine koydu. Açık duran kitabı, masanın köşesindeki hoparlörü, kalemliği, İsmail’in çok sevdiği eski bir makası, uğurlu cetvelini koliye yerleştirdi. Çekmeceden de bir şeyler alıp koliye koydu ama GÖR35 bu son alınanları göremedi; kafa açısı uygun değildi. Ezgi Hanım ve İsmail’in patronu, geldikleri gibi sessizce çıktılar. 12
GÖR35 iyice telaşlanmıştı. Neler olduğunu merak ediyordu. Masa da bomboş kalmıştı. Ne harf oyunu oynayabileceği bir kitap ne de üzerindeki rakamları çarpıp bölebileceği bir cetvel… İsmail uzun süre gelmeyecek gibiydi, eşyaları toplandığına göre… Acaba başına kötü bir şey mi gelmişti? Hasta falan mıydı? Yo, hasta olsa neden eşyalarını toplasınlardı ki? Ama hasta değilse neden kendisi gelmemişti? Tüm bu düşünceler onu yormuştu. Kafasını önüne eğip kestirmeye başladı. Gece boyunca birçok kez uyandı. Saçma kâbuslar görüyordu. Sabah kapının gıcırtısıyla uyandı. Gelenlerden biri İsmail’in patronuydu. Diğeri? Onu tanımıyordu. “Eveet, işte odan burası Münevver. Tekrar hayırlı olsun. Bir ihtiyacın olursa Fulya Hanım’a bildirirsin.” dedi patron ve ayrıldı. Patron çıktıktan sonra Münevver masaya yerleşmeye başladı. Taşınabilir bilgisayarını çıkarıp keyifli bir müzik açtı. Bu sırada kapı vuruldu, hemen arkasından aralık kapıdan bir kafa uzandı. 13
elki bir gün bir çocuk şaşkınlıkla şunları soracaktır: — Masamda bu kadar çok lambanın işi ne? Yanıtı, lambalardan biri verecek: — Telaş ve gürültü etmesinler sen. Yuvarlak masamız bakımdalar. Geçici olarak burada toplantı halindeler biz. Hem çok cızırtı ampul yakar! O çocuk belki de siz olacaksınız! Kimbilir? Sahi masa lambanız var mı? Peki, onunla konuştuğunuz olur mu? Ya onun size yanıt verdiği? Belki sorular sorduğu? Bir gün masa lambaları, dünyaya egemen olmaya karar verirler. Kısa sürede enerji kaynaklarının denetimini ele geçirirler. İnsanoğlu şaşkınlık içindedir. Televizyonlar susar, bilgisayarlar çalışmaz olur, elektrikle çalışan her şey bir anda durur… Bu büyük sorunu çözmek Ebru’ya düşecektir…
ISBN 978-605-5742-46-1
top.com.tr
9 786055 742461
top.com.tr