GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
REKTÖR’DEN
T
TARGET dergimizin dördüncü sayısı yayında. Nice sayılara… Dergimizin arkasındaki Gaziantep Üniversitesi’nin ise bu ay 42. yaşını kutladık. Nice senelere GAÜN…
Elbette kolay olmadı Türkiye’nin önde gelen Üniversitelerinden biri GAÜN’ün bu günlere gelişi. Kırk iki yıllık yaşam serüvenimizi canlı tutmak için mezunlarla buluşmamıza çok önem veriyor, gerçekten de heyecan ve zevk duyuyorum. Bu yıl 3. ‘sünü gerçekleştirdiğimiz mezunlar buluşmasında, daha önceki senelerde olduğu gibi mezunlarımızdan hatıraların resmi geçidini dinliyor ve izliyoruz. Bir çok imkansızlığa ve kimi zaman duygu, kimi zaman da muziplikler içeren anılar, mezunlarımızın GAÜN’ün bugününe ilişkin güzel sözleri bir aidiyet ve kimlik örgüsünün tuğlaları gibi. Ülkemiz coğrafyasının sıkıntılı addedilen bir bölgesinde olmamıza rağmen, bütün sıkıntıları avantaja çevirebilen ve hemen her alanda birer yüksek başarı öyküsü yaratan şehrimizin parlayan yıldızı Gaziantep Üniversitesi de artık son yıllardaki çarpıcı değişim ve kaliteli büyümeyle ülkenin önde gelen ilk 10 üniversitesinden biri. Şehriyle hemhal olan, bulunduğu bölgeye ve ülkeye her alandan katma değer üretmeyi şiar edinen, Türkiye’de ilk kez “İntörn” eğitim metoduyla ülkemizin en iyi mühendislerini yetiştirmek gibi, birçok yeniliklerin ilk adresi olan bir üniversite. Bu sayıda şehrimiz ve ülkemiz için önemli olan lojistik konusunu ele aldık. Değişen zamanın ruhunda, ulaşım ve iletişimin ne denli can alıcı bir hızla ilerlediğini, sosyal, ekonomik ve hayatın diğer alanlarını nasıl da etkilediğini birlikte yakından görüyoruz. Bu sürece uyum sağlama
noktasında GAÜN’de elektronik bilgi-belge yönetim sistemini uzun zamandır uyguluyor ve bu sayede de arşiv ve evrak taşıma yükünü son derece düşük bir seviyeye indirgemiş bulunuyoruz. Kampus bilgi işlem altyapısında yapılan ve yapılmakta olan yenilikler ve düzenlemeler de bu sürecin parçası.
www.t to t a rget .co m
“GAÜN, 42 yıldır araştırma, inovasyon, bilgi taşıyor” Prof. Dr. M. Yavuz COŞKUN Gaziantep Üniversitesi Rektörü / TARGET TTO Yönetim Kurulu Başkanı
GAÜN olarak Lojistik biliminde de öncü olmayı hedefledik. Uluslararası ticaretten, dış ticaret hukukuna, Meslek Yüksek Okulundaki lojistik programı, gümrükleme ye malzeme taşımadan depolama sistemleri ne ve şehir lojistiğinde önem arz eden lojistik köy, lisanslı depoculuk çalışmaları yapan Endüstri Mühendisliği , Gıda Mühendisliği ,Makine Mühendisliği, Uluslararası Ticaret ve Lojistik bölümleri ve uluslararası işbirlikleri içerisinde yürütülen programlara varıncaya kadar. GAÜN bu kapasiteleriyle şehrimizin de projelerine ortak ve talip olur hale geldi. GAÜN artık bugün, lojistik alanında ulaşım master planlarından, lojistik köy fizibilite çalışmalarına; lisanslı depoculuktan, dış ticaret hukuku alanındaki master çalışmalarına kadar birçok alanda kamu ve özel sektöre hizmet vermeye dair iyi bir oyuncu ve oyun kurucu olmuştur. GAÜN olarak bilginin transferiyle ekonomiye değer katmak temel önceliklerimizdir. Araştırma, inovasyon, bilgi transferlerinin ve bunların hepsinin bir parçası olan ürün ve hizmetlerinizi müşterinize daha hızlı, daha konforlu şartlarda sunmak önem taşımaktadır. Dergimizin bu sayısında işlenen “lojistik teması” ile de yeni pencereler açıldığını ve bu alanda bir arşivin tohumları niteliği taşıdığını görüyoruz. Bizi birbirimize taşıyan, araştıran dergimizle herkese en kalbi selam ve saygılarımı yolluyorum.
1
İÇİNDEKİLER
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
“Dünya klasmanında yerli gemiler üretiyoruz”
GSO Genel Sekreteri Kürşat Göncü:
“Polateli-DörtyolHassa Projesi ile müthiş bir nakliye avantajı oluşacak”
51
100
İHRACAT
GAİB Başkanı Abdulkadir Çıkmaz:
“Lisanslı depoculuk gelişmeli…”
Röportaj
GAÜN TV
NE YAPTIK ?
Yrd. Doç. Dr. Vahit Kaplanoğlu
MAKALE
Yrd. Doç. Dr. Ali Ruhşen Çete
MAKALE
TAŞIMACILIK
Röportaj
AKTÜEL
SERBEST BÖLGE
Lojistik inovasyonlar
MAKALE
Ferit B. Parlak
MAKALE
KARGO
“Girişken kimliği, girişimciliğe dönüştürmeliyiz”
HAVAYOLU
DEMİRYOLU TAŞIMACILIĞI
TEKNOLOJİ
Doç.Dr. Emine Koban
MAKALE
YURTDIŞI ARAŞTIRMA
Prof. Dr. Mustafa Bayram
MAKALE
BİZDEN HABERLER
Prof. Dr. Türkay Dereli
Gaziantep Ticaret Borsası Başkanı Ahmet Tiryakioğlu:
Mehpa re Kileci ile TargeT Akademi’de eğitim üzerine…
“Teknolojisi yüksek yatırım teşviklerini artırmak gerekiyor”
BAŞYAZI
84
“İhracat odaklı büyümeyi hedeflemiş bir ülkenin etkin ve rekabetçi bir lojistik sektörüne ihtiyacı var”
70
Avrupa’da ve Türkiye’de Lojistik Köyler
86
“Türkiye 2023’te kendi uçağını uçuracak”
Röportaj
Röportaj
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz:
60
SÖYLEŞİ
“Avrupa Birliği’ne 10 yıl önce girdik”
THY Genel Müdür Danışmanı Halil Tokel:
MAKALE
18
26
Eyüp Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Bartık:
Engin Koban
“İşi insana müşteri öğretir
HAVAYOLU
Sanko Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu:
Röportaj
6
Röportaj
Röportaj
www.t to t a rget .co m
Uluslar Arası Nakliyeciler Derneği Başkanı Çetin Nuhoğlu:
06 16 24 32 38 41 44 48 56 59 66 74 76 88 92 96 98 104 106 108 2
İmtiyaz Sahibi Gaziantep Üniversitesi TARGET Teknoloji Transfer Ofisi AŞ Adına Yön. Kur. Bşk. Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun Genel Yayın Yönetmeni: Prof. Dr. Türkay Dereli Yayın Koordinatörü: Prof. Dr. Mustafa Bayram Yayın Danışmanı: Doç. Dr. M. Vural Özdemir Sorumlu Müdür: Ekrem Tekin Editör: Gamze Erden Yayın Kurulu
Prof. Dr. Fahrettin Göğüş Prof. Dr. İbrahim Halil Güzelbey Prof. Dr. Metin Bedir Doç. Dr. Necip Fazıl Yılmaz Yrd. Doç. Dr. Alptekin Durmuşoğlu Yrd. Doç. Dr. Deniz Vuruşkan Ercan Eroğlu Yıldız Büyükdemir GSO Temsilcisi Ali Özpolat GTO Temsilcisi Ali Değer
Ekrem Tekin TARGET Teknoloji Transfer Ofisi Genel Müdürü, Proje Yürütücüsü
SUNUŞ
İnovasyon değer zincirinin güçlü bir halkası: TargeT
Katkıda Bulunanlar: Koray Ersoy Fatih Balcı Feyza Yılmaz Gizem Yarıcılar İ.Başar Kılıçparlar Latife Çağla Koyuncu Neslihan Eken Onur Akar Özge Erbağcı Özkan Kireç Samet Kürşat Başol Sedat Öztürk Serap Özpolat Çete Duygu Tiryaki Zübeyde Aytekin Bülent Ağcabay Ahmet Kaya Arzu Dede Zeynel Taşdelen Hatice Şimşek
Çevirmenler:
Aydan Dinler Mehmet Cinkara
Düzelti Yrd. Doc. Dr. Ahmet Özpay Grafik & Tasarım Mark&Mark İletişim Danışmanlığı İbrahim Soysal 0342 232 80 81 - Faks: 232 80 82 www.mark-mark.net İçerik Yönetimi: Hüseyin Küpeli Basım Tarihi Haziran 2015 Basım Yeri Gap Olay Medya Grubu A.Ş. Mücahitler Mah. 6 Nolu Cadde 35 Nolu Sk. No:1 Olay Medya Plaza Şehitkamil / Gaziantep Telefon : +90.342.322 86 86 (Pbx) Fax : +90.342.322 86 87 Yönetim Yeri Küçük Kızılhisar Mah. Burç Yolu Cad. Gaziantep Teknopark 4/A Blok Şehitkamil / Gaziantep Tel: 0(342) 360 06 11 - 317 10 95 Faks: 0(342) 360 06 12 www.ttotarget.com e-posta: target@gantep.edu.tr Yerel Süreli Yayın
2
012 yılı sonlarıydı. İki kelime bilmediğimiz bir formda girdi hayatlarımıza teknoloji ve transfer.
Teknoloji kimi zaman uzakları yakın ederken, kimi zaman kütüphanelerce dolu bilgiyi iğne ucu kadar alana depolamamızı sağladı. Cihazları hatırlattı bize, uçan kaçan aletler, daha uzun süre tazeliğini koruyan ürünler, daha hızlı taşıma, daha konforlu bir hayat. Transfer ise başlı başına ülkelerarası aktarım, uçaktan uçağa geçiş ve takımlar arası futbolcu alışverişini anımsatan garip bir kelime idi. Bir kavram daha vardı: “iş”. İş’in fizik bilimindeki tanımı, cismin kendisine uygulanan kuvvet doğrultusunda yer değiştirmesi… Son ve ilk konum arasındaki fark. İşte bu üç kelime arasında yorumlar yaparken gördük ki, teknoloji transferi başlığındaki iş yükselen bir trendken işimiz masa başında ama lojistiğin ta kendisi olmuş. Eşya ve bilgi, insan ve veri, her ne varsa transfer etmek bir iş… Bu transferi başarmak öylesine kolay olmasa da iş yapmak ve müşteri memnuniyeti çok önemli. Taşıdığınız şeyin soyutluğu ve değeri tabii ki önemli. Lojistik deyince, ister nakliye deyin, ister depo, ister transfer… Hayat bir şeyleri bir yere taşımakla geçiyor. Neyi taşırsak taşıyalım, en önemlisi insanlık yarışını bir adım ileri taşımak. İşte teknoloji, girişimcilik, hepsinin buluştuğu bir tema “lojistik”. Keyifli okumalar diler; bir sonraki sayıya kadar işlerinizde bereket ve mutluluk temenni ederiz.
ISSN: 2149-1445
3
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
EDİTÖRDEN
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
“Lojistik Nefes Gibidir” Gamze Erden GAÜN TargeT Teknoloji Transfer Ofisi Editör ve Hakla İlişkiler Uzmanı
D
eğerli Okuyucularımız, TargeT dergimizin dördüncü sayısında tekrar sizlerle buluşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bilgiye dayalı inovasyonun getirdiği teknolojiyi ve toplumsal dönüşümün sahadan yükselen inovasyon teorileri ile bezenmiş analizlerini, gelişmelerini sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz. Bu sayımızda “Lojistikte İnovasyon” temasını işledik. Rekabetin arttığı günümüz dünyasında ekonomik faaliyetler farklı bölgelerde kendi alanlarında uzmanlaşmış iş süreçlerinin entegre olduğu bir nitelik kazanmıştır. Özellikle bilgi teknolojilerinin gelişmesi ile dünyada üretim, pazarlama uluslararası nitelik kazanarak birçok farklı dil konuşan, para birimleri, hukuk sistemleri, çalışma saatleri farklı olan pek çok ülke, birlikte bütün-
4
leşmiş iş sürelerinden oluşan ortak faaliyetler yürütmeye başladılar. Ekonomik faaliyette bulunan her birim global arz-talep ve dağıtım zincirinin halkası olarak uluslararası iş bölümü içinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Tam da bu noktada gelişmekte olan ülkeler arasında en canlı ekonomilerden biri olan Türkiye’nin, Asya ile Avrupa arasında yer alması, doğu ve batı ortasında doğal bir köprü işlevi görmesi ehemmiyet kazanmıştır. Ülkeler ve işletmeler için “nefes almak” kadar önemli olan lojistik, işletmelerin kâr maksimizasyonu amacıyla madde, malzeme ve mamulleri stratejik bir şekilde depolayan, akışını sağlayan, kontrol eden, yönetsel sorumlulukları tasarlayan bir sistem hâline gelmiştir. Durum böyle olunca, optimize lojistik operasyonlu işletmelerde, ham malzemenin yarı mamul üretime veya mamulün son kullanıcıya, doğru zamanda, doğru yerde, doğru kalitede ulaşması ve maliyet etkinliğinin sağlanması önem kazanmıştır. Bu sayımızda “Lojistik Kavramı, Rekabet İçin Lojistik, Tekno-İnovasyon” gibi önemli bir konuyu ele alırken, Sanko Holding Onursal Başkanı Sayın Abdulkadir Konukoğlu, Gaziantep Ticaret Odası ve Eyüp Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Bartık, Gaziantep
Ticaret Borsası ve Tiryaki Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Tiryakioğlu, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz, Gaziantep Sanayi Odası Genel Sekreteri Kürşat Göncü, Güneydoğu Anadolu İhracatçılar Birliği Başkanı Abdulkadir Çıkmaz, MNG Kargo Genel Müdürü Aslan Kut, Omsan Lojistik Genel Müdürü Osman Küçükertan, Dünya Gazetesi Ankara Temsilcisi Ferit Parlak gibi çok değerli isimlerin görüşlerine başvurduk. Gaziantep Üniversitesinin çok değerli hocalarının bilgi birikimlerini sizlerle paylaştık. Dergimizin sürekliliğini sağlayan Rektörümüz Sayın Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun başta olmak üzere, değerli yazarlara, sanayicilere, çalışma arkadaşlarıma, Gaziantep Üniversitesinin çok değerli hocalarına, Gaziantep Üniversitesinin öğrencilerine ve dergide emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunarız. Gaziantep ve Türkiye inovasyon ekosisteminin nabzını almaya, materyal inovasyondan, AR-GE ve bilgi inovasyonuna geçtiğimiz günümüzde son gelişmeleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Ayrıca sizlerin hazırladığı inovasyon ile ilgili yazıları da hakemli değerlendirme ve yayın için bekliyoruz. Keyifle okumanız dileğiyle….
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
TARGET İLAN
5
VİDEO RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
SANKO Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu:
“İşi insana müşteri öğretir”
Gaziantep iş dünyasındaki başarısını Türkiye’ye yaymayı başaran bir isim olan Abdulkadir Konukoğlu, tecrübelerini bizimle paylaştı. Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini devrettikten sonra tecrübelerini konferanslar vererek gençlerle paylaşan Konukoğlu, Gaziantep Üniversitesinden de övgüyle bahsederek “Biz yıllarca üniversitelerle kavga ettik; ancak son yıllarda Gaziantep Üniversitesi ile işbirliği anlamında çok önemli mesafeler katettik.” değerlendirmesini yaptı. Abdulkadir Bey, Gaziantep ve Türkiye ekonomisi nereye gidiyor, sizin pencerenizden öğrenebilir miyiz? Gaziantep Sanayii her gün biraz daha büyüyor. Dünyaya baktığınızda bazı ülkelerin çok ilerlerken bazılarının ise gerilediğini görürüz. Tabiatın kanunu da böyle. Birileri ilerlerken birileri geriler veya birileri kazanırken birileri kaybeder. Dünya globalleşiyor. Her birisi mükemmel birer bilgisayara dönüşen cep telefonuyla dünyanın her noktasına ra-
6
hatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Eskiden bu tür imkânlar yoktu. Şu anda her türlü teknoloji var. Türkiye’nin büyümesine baktığınızda ön sıralarda olduğumuzu görürsünüz. Bu gerçeğin en önemli nedeni Türkiye’de genç nüfusun varlığıdır. Teknolojiye, gelişmelere adapte olmuş bir gençlik var. Bizler bu teknolojiyi kullanamazdık. Bir ipliğin numarasını bulmak için bin metre ipliği alır, kuyumcu terazisinde tartar ve bu şekilde numarasını bulmaya
çalışırdık. Şu an ise teknoloji öyle bir hâl aldı ki... Oturduğunuz yerden fabrikadaki arızayı gideriyorsunuz. Fabrikanızı veya uçaklarınızı denetliyorsunuz. Bu teknolojileri bir araya getirdiğiniz zaman bir taraftan insan beynini tembelleştiriyor olsa da diğer taraftan da ilerliyorsunuz. Beni korkutan tek şey bu kadar teknolojinin kullanılmasının insan beynine yapacağı etkinin olumlu mu yoksa olumsuz mu olacağıyla ilgili.
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yaklaşık bir asır geçti. Gelişmiş ülke olmak için yanıp tutuşuyoruz. Ancak henüz böyle bir başarıya ulaşamadık. Son çeyrekte bir ivmemiz var. Türkiye ilk üçe girer mi yoksa hayal mi kuruyoruz? Türkiye’nin yüz yılını (1923-2023) devirmesine az kaldı. Türkiye ilk 10 içerisinde değil. Ama şuna inanıyorum ki Gaziantep, Türkiye’de ilk 10’a girer. Yalnız bunun için; el birliği içerisinde, inançla ve bu hayali kurarak yol almamız lazım. Hayal kuramazsak hedefimizi gerçekleştiremeyiz. Türkiye’de çok güzel hayaller kuruluyor ve bu hayalleri gerçekleştireceğiz. Göreceksiniz gün gelecek, bugün bizi bünyesine almayan Avrupa Birliği’ne biz uzak durmaya çalışacağız. Avrupalılar “Türkiye doğunun kapısı” diye bizimle işbirliği içerisine girmek isteyecek.
yım tek başına yapayım olayı var. Hâlbuki birlikte başardık demeliyiz. İnşallah bu durum olgunlaşacak ve ortaklık kültürü artacak. Güneydoğu‘da Türkiye’nin batısı kadar hızlı, önü ve ufku açık, ülke ihracatı ve ekonomisine ciddi katkısı olan bu şehrin büyüsü nedir? Bu şehrin büyüsü hoşgörüde yatar. Bu kentte yüzyıllarca dört kavim birlikte yaşamış, hamuru sanayicilikle yoğrulmuş, genlerinde sanayicilik var. Hiç unutmam, yıllar önce Gaziantep’e gelen bir bankanın ge-
“BİLGİ BİRİKİMİ AĞIR SANAYİYE DÖNÜŞMELİ” Gaziantep özelinden baktığımızda bu kentin sorunları size göre nelerdir? Gaziantep’te bazı sektörlerde ağırlıklar var. Makina sanayiinde eksiklikler söz konusu. SANKO Holding olarak bunu gidermeye yönelik çalışmalar yapıyoruz. Tabii bu kâfi değil. Gaziantep’te makine konusundaki, bilgi birikiminin ağır sanayie dönüşmesi lazım. Bu da dönüp dolaşıp sermaye birikimine dayanıyor. Tam da bu noktada ortaklık kültürü gündeme geliyor. Maalesef Gaziantep’te ortaklık kültürü gelişmiş değil. Esas işin püf noktası bu. Bir araya gelelim, birlikte tesis veya holding kuralım, iş yapalım veya ağır sanayii geliştirelim noktasında “Gaziantep Sanayii henüz olgunlaşmadı”. Belki de genlerden gelen bir durum. Nasıl müteşebbis ruhu bu kentin ruhunda var ise tek başına yapayım olayı da aynı şekilde. İnsanlarımızda ben başara-
Beni korkutan tek şey bu kadar teknolojinin kullanılmasının insan beynine yapacağı etkinin olumlu mu, yoksa olumsuz mu olacağıyla ilgili nel müdürüyle o zamanki fuar alanında bulunan bir lokantada yemek yiyoruz. O sırada Milli Piyango seyyar bayii bilet satışı için bağırıyordu. Ama “Para çıkar.” diye bağırmıyor, “Fabrika kurarsınız” diye bağırıyordu. Bu kentin biletçisi bile Gazianteplinin genlerinde sanayici-
VİDEO RÖPORTAJ
lik olduğunun farkında. Gaziantepli eline geçen parayı sanayiye yatırır. Cebinde ve mevduatında parayı zor bulursun. Bütün parası makinelerdedir. Bu nedenle Gaziantep çok gelişiyor ve hep düsturumuz, “Dünyada Türkiye, Türkiye’de Gaziantep”. Okuyanımız da Gaziantep’e dönüyor. Yatırımcımız da varlıklı olanımız da bu kent için hizmet veriyor. “TÜRKİYE’DE EKSİĞİMİZ BU!..” Yabancı malların kalitesinin fazla olmasıyla ilgili inancımız var. Tam da bu noktada yerli malı üretimiyle ilgili neler söylemek istersiniz? Geçmişte neler neler icat etmişiz. Ancak bu beyinler göçüp gitmiş. Bir üretimi yapıp satamazsanız, hatta resmî kurumlar dahi yerli üretimi almazsa siz o ürünü nasıl geliştireceksiniz? Türkiye’deki eksiğimiz bu. Türkiye’de yapılamayan hiçbir şey yok. Her şey yapılıyor, üretiliyor. Özel sektör ve kamunun yerli malı alımı yapması lazım. Satmadığınız malın ne AR-GE’sini geliştirebilirsiniz ne de eksiklerini bilmediğinizden o ürünü belirli bir noktaya taşıyabilirsiniz. Rahmetli babamın bir lafı var: “İşi insana müşteri öğretir”. Müşteriden gelen istekler, şikâyetler, önerilerle AR-GE çalışmaları artar. Şikâyetleri giderirsiniz ve markalaşır bütün dünyaya kaliteli mal satarsınız. Bu yönden Türkiye’nin önünün açık olduğuna inanıyorum. Türkiye sanayiinin artık yürüyüp koşması gerekiyor. Bu da ürettiğini satmakla olur. Bunu sağlamak için de tüm işletmelerin, girişimcilerin müşterisiyle iyi ilişkiler içerisinde olması gerekir. SANKO Holding’in yeni dönem hedeflerinde neler var? SANKO olarak on bir, on dört sektörde faaliyet gösteriyoruz. Planladığımız şekilde yatırımlara devam ediyoruz. Zaman içerisinde yeni sektörlere girip elimizdeki mevcut sektörlerden çıkabiliriz. Netice iti-
7
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
VİDEO RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Gaziantep’te ortaklık kültürü gelişmiş değil. Esas işin püf noktası bu. Bir araya gelelim, birlikte tesis veya holding kuralım, iş yapalım veya ağır sanayiyi geliştirelim noktasında “Gaziantep Sanayisi henüz olgunlaşmadı” barıyla ticaret ve günün koşulları neyi gerektiriyorsa ona göre davranış sergileyebiliriz. “PANİKLEMEYE BAŞLAYINCA KAYBEDERSİNİZ” Gençlere yönelik tespitleriniz ve tavsiyeleriniz nelerdir? Yeni nesil gençlerin çok çabuk paniklediğini düşünüyorum. Bir olay karşısında biraz daha sakin ve sabırlı olmaları gerekiyor. Hangi konu olursa olsun panikleme doğru olmaz. Paniklemeye başlayınca kaybedersiniz. Zorluklar karşısında ne yapacaklarını bilmiyorlar. Belki de bilgiye çabuk ulaşıyorlar, zorlukla mücadele yönleri zayıf. Biz günün koşullarının gereği, gençliğimizde her şeye bu kadar çabuk ulaşamıyorduk. Mesela ustamdan bir şey öğrenmek, bilgi almak için çok sucuk, bastık götürdüğümü, bir karekök bilgisine ulaşmak için hocamı kaç defa lokantaya davet ettiğimi hatırlarım. Eskiden ustalar, bilgilerini de paylaşmazlardı.
8
Şimdiki gençlerin böyle bir sorunu yok. Bugün gençlik yıllarıma geri dönme şansım olsa yapacağım tek şey okumak ve İngilizce, hatta birkaç yabancı dil öğrenmek olurdu. Ben çekirdekten yetiştim. On dört sene işletmede çalıştım. Bir de üniversite mezunu olsam, acaba neleri daha fazla yapardım. Okuyan insan, işin tekniğini ve pratiğini bildiği için hayatın her alanında şansı daha yüksektir. “GAZİNODA MAKBER’İ DİNLERKEN, ABRAJ’A ÇÖZÜM BULDUM” AR-GE çalışmalarınızla ilgili anekdot paylaşabilir misiniz? İpliklerde abraj, renk değişikliği olabilir. Bu da değerini düşürür. Müşterinin birisi, ‘İplikte abraj var’ deyince İstanbul’a gittim. Fabrikasında çuvalları açtım. Baktım ki abraj olduğunu söyleyen imalatçı müşteri, hem Çin pamuğu hem de İzmir pamuğuyla üretilen iplikten farklı tonajlarda almıştı. Çin malı kremsi, İzmir malı ise daha beyaz. Ve her iki iplik de SANKO’nun. İma-
latçı bu ürünleri işlediği zaman, yani iplikleri karışım yaparak işlem yapınca “abraj” gerçekleşmiş. Tabii canımız sıkıldı. Akşam arkadaşlarla, biraz da can sıkıntısından olsa gerek, Maksim Gazinosu’na gittik. Üzerimizde iplik tozlarıyla içeri girdik. Sahne alan sanatçı Makber’i söylemeye başlayınca tüm ışıklar söndürüldü, ardından mavi bir ışık salona hâkim oldu. Bir de baktım, üzerimdeki pamuk tozları çok net görülüyor. O anda, “Abraj için çözüm buldum” dedim. Sabahleyin Karaköy’de o ampullerden aldım. Gaziantep’te işletmede tahtadan oda yaptırıp o ampulleri odaya monte ettirdim ve iplik bobinlerini, bu ışıklı ortamdan geçirmeye, renk değişimine uğrayanları ayırmaya başladık. Bu yöntemi epey bir süre kullandık. Geliştirdiğimiz bu yöntemi de uzunca süre kimseyle paylaşmadık. Tabii o zamanlar, patent nedir, bilmiyorduk. Herkesin ürettiği ipliklerde sorun çıkarken bizim ipliklerde abraj olmazdı. Daha sonra bu bilgiyi, herkesle paylaştık. Şu an tüm dünyada kullanılıyor. Aslında inovasyon yapmıştık. Bazen fabrika içerisinde üretim sorunlarını çözme noktasında sıkıntılar yaşadığımız oluyor. Bu nedenle bazı ortamlarda bazı şeyleri görmeniz ve bilmeniz lazım. Bu amaçla Avrupa’ya fuarlara gidiyoruz. Mühendislerimizi de gönderiyoruz ve çok şey öğreniyoruz. Herkes notlarını alıyor. Tüm bu bilgileri ve fikirleri, bir araya getirince bir sürü inovatif şeyler ortaya çıkıyor. Kendimizi geliştirme noktasında, eksikliklerimizi tespit ediyoruz. “YILLARCA ÜNİVERSİTELERLE KAVGA ETTİK” Üniversite ve sanayi işbirliği ve Türkiye’deki TEKNOPARK ve Teknoloji Geliştirme Bölgeleriyle ilgili düşünceleriniz nelerdir? Dünyada teknolojik gelişmeler, hep sanayi ve üniversite işbirliğiyle sağlanmıştır ve bütün bilimsel
ve teknolojik gelişmeler, bu şekilde meydana gelmiştir. Yıllarca Üniversitelerle kavga ettik. Ancak son beş altı yıldır Gaziantep Üniversitesiyle sanayiciler arasında çok güzel çalışmalar var. Bir araya geliyoruz. Sıkıştığımız zaman destek alıyoruz. Gaziantep Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde başlatılan intörnlük uygulaması kapsamında, sanayie fiilen öğrenci gönderilmesi sonrası, işbirliğinde önemli yol aldık. TEKNOPARK’ta çalışmalar iyi gidiyor; ancak hâlâ “Acaba projem çalınır mı?” diye bilimi saklama olayı var. Bunun yanında “Biz bilim adamıyız. Neden sanayicinin yanına gidelim.” diyen akademisyenler, artık sanayiciyle kol kola girmeye başladı. Tabii bu büyük bir aşama. Ayrıca küçük sanayide AR-GE merkezleri olması için, çalışan sayısının on kişiye düşürülmesi olayı da gerçekleşirse, kendi başına çalışan insanların önleri de açılmış olacak. Tüm bu çalışmalar ve çabalar, çok yeni şeylerin bulunmasını sağlayacak. Günümüzde çok yeni
icatlar, çalışmalar bulunmakta; ancak, “ticarileşmeyen bilim” var. Üniversitede ve Teknopark’larda bilim, icat var ama ticarileşme yok. Önemli olan ticarileşmeye dönüştürüp bunu dünyaya tanıtabilmek. Üniversite-sanayi işbirliğinde “ortak dil” nasıl gerçekleşir? İdealist, önceliği bilim olan ve bilimi geliştirmek için çaba harcayan akademisyen sayısını artırmamız gerekiyor. Bilim adamı, araştırmacı olmalı ve yaptığı iş sanayie fayda getirecek mi, bunu göz önünde bulundurmalı. Bu kadar yoğun iş tempom arasında ben üniversitelere, bazı dernek ve kuruluşlara gidip konuşmalar yapıyorum. Neden? Bilgimi ve tecrübelerimi paylaşmak için. Her zaman söylerim: Bir akademisyen, sanatçı, usta bildiğini paylaşmalı ve bu sorumluluğu taşımalı. Ben de bir sanayici olarak bildiğimi, halkla paylaşmaya çalışıyorum. Bana soruyorlar, “Zengin olmanın sırrı nedir?” diye. Çok basit. Öncelikle dürüst olmak, daha
VİDEO RÖPORTAJ
sonra kazancının hayrını, hasenatını verip halkla paylaşmak. SANKO Üniversitesi’nin ileriye yönelik çalışmaları neler olacak? Tıp Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakülteleriyle eğitime açılan SANKO Üniversitesi bünyesinde Diş Hekimliği Fakültesi açmayı düşünüyoruz. Sağlık bilimleri alanında önde gelen üniversitelerden birisi olmayı, en iyi eğitim ve tedavi hizmeti veren tematik bir üniversite olmayı amaçlıyoruz. Şu anda, 611 yatak kapasitesi ve diğer birim ve donanımlarıyla Türkiye’nin tek çatı altında en büyük özel hastanesi olan Özel Sani Konukoğlu Hastanesi yanında, şehrin merkezindeki yerleşkemizde eğitim veriyoruz. Elbette, gelişmelere ve büyümemize uygun yeni bir yere taşınacağız. Sayın Konukoğlu Gaziantep, Türkiye, üniversite, AR-GE, teknoloji, girişimci, teknoloji, patent, istihdam kelimeleri size neyi çağrıştırıyor? Bu kadar zengin olan insanın hayatına anlam katan şey ne olabilir? Gaziantep deyince aklıma sanayici ve baklava geliyor. Türkiye denildiğinde gelişmiş ve demokrasi içerisine sığınmış çok güzel bir ülke. Üniversite ise bilim adamlarının toplandığı, bilim ürettikleri, eğitici bir kuruluş düşünüyorum. ARGE, yeni çalışmalarıyla Türkiye’nin önünün açılmasını çağrıştırıyor. Teknoloji, yeni buluşları; girişimci her şeyi planlamayı, planladığı işi gerçekleştirmeyi; patent, özgün üretimin tapusunu, kaliteli mal yapmayı ve sattığın malın arkasında durmayı; dürüstlük, yalan söylememeyi, yanıltmamayı, sözünden caymamayı; İstihdam ise daha çok insana iş ortamı sağlamayı aklıma getiriyor. Zenginlik olayına gelince, ben gönül zenginliğinin önemli olduğunu düşünüyorum. Hiçbir zaman oturup paramın hesabını yapmadım.
9
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
VİDEO RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Abdulkadir Konukoğlu kimdir? Anadolu sanayileşmesinin öncülerinden Sani Konukoğlu’nun ilk çocuğu olarak 1948 yılında dünyaya geldi. Küçük yaşlardan itibaren iş hayatına büyük ilgi duyan Abdulkadir Konukoğlu, 1962 yılında çalışma hayatına adımını attı. Çıraklıktan başlayıp işletmenin her kademesinde görev yaparak iş tecrübesini kısa zamanda geliştirdi. Abdulkadir Konukoğlu, 1968 yılında askerlik münasebetiyle iki yıl ara verdiği iş hayatını, 1970 yılında şirketin işletme müdürlüğü, 1972 – 1974 yılları arasında genel müdür yardımcılığı yaparak sürdürdü. Çalışma azmi ve heyecanıyla yöneticilik niteliğini de geliştiren Konukoğlu, 1974 yılında genel müdürlük görevi ile yönetim kademesinde yerini aldı. Babası Sani Konukoğlu’nun vefatı sonrasında 1994 yılında Sanko Grubu şirketlerinin başına geçen ve babasının “İşin hilesi dürüstlüktür” sözünü iş hayatının temel felsefesini yapan Abdulkadir Konukoğlu, ileriyi gören, yenilikçi ve paylaşımcı yönetim anlayışıyla Sanko’yu Türkiye’de sanayileşmenin sembolü haline getirdi. Sanko Grubu Abdulkadir Konukoğlu yönetiminde yaptığı atılımlarla 1996 yılında Sanko Holding adı altında yapılandı. Türkiye ve dünya ekonomisindeki gelişmeleri doğru analiz eden Konukoğlu, stratejik öngörüleri ile Sanko’yu tekstil sektörünün dışında geleceği olan sektörlere yönlendirdi. Abdulkadir Konukoğlu yönetimdeki Sanko; tekstil, enerji, inşaat, ambalaj, iş ve tarım makinaları, bilişim, finans, eğitim, sağlık, AVM ve gayrimenkul sektörlerinde faaliyet gösteren, Türkiye’nin dört yanında bulunan işletmelerinde yaklaşık 14.000 kişiyi istihdam eden, birçok ülke ile iş ilişkileri bulunan dev bir kuruluş hâline geldi. Yatırımlarında toplum ve insan odaklı kararlar veren ve büyük bağlılık duyduğu Türkiye’nin çıkarlarını her türlü ticari beklentinin önüne koyan Abdulkadir Konukoğlu, sosyal sorumluluk misyonunu hiçbir zaman ihmal etmedi. İş hayatında her zaman girişimci ve katılımcı anlayış sergileyen Konukoğlu, pek çok mesleki oda ve dernekte önemli görevler üstlendi. Değişik dönemlerde Gaziantepspor Kulübü Başkanlığı, Güneydoğu Anadolu Tekstil ve Ham maddeleri İhracatçıları Birliği Başkanlığı, TOBB Tekstil Danışma Kurulu Başkanlığı, Gaziantep Tekstil Sanayii İşverenleri Derneği Başkanlığı, Gaziantep Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi AŞ Yönetim Kurulu Başkanlığı veTOBB Serbest Bölgeler Kurulu Kurucu Başkanlığı, TUBİTAK Bilim Kurulu Üyeliği, Gaziantep Sanayi Odası Meclis Başkanlığı, SANKO Holding Onursal Başkanlığı yapan Abdulkadir Konukoğlu, halen, Gaziantep Sanayi Odası Onursal Başkanlığı, SANKO Holding Onursal Başkanlığı, DEİK Yönetim Kurulu Üyeliği, TOBB Tekstil Sanayi Meclisi Başkanlığı ve Pamuklu Tekstil Sanayicileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini yürütmektedir.
10
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
11
BAŞYAZI
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Lojistiğin Lojistiği (Logistics of Logistics) Prof. Dr. Türkay Dereli
Prof. Dr. Türkay Dereli, Gaziantep Üniversitesi (GAÜN), Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü öğretim üyesidir. Hâlen Üniversite-Sanayi İşbirliği, Bilim, Teknoloji, Ar-Ge ve İnovasyon Politika ve Uygulamalarından ve bu kapsamda TARGET TTO (Teknoloji Transfer Ofisi) ve Gaziantep Teknopark’tan sorumlu Rektör Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.
12
V
aktiyle, uzun yıllar önce, biraz da dolduruşa gelerek (dolmuşa binerek) dolmuşçular ile ilgili olarak bir yazı yazmıştım yerel bir gazetede. Dolmuşta yaşanan ilginç hadiseleri mizahi bir dille kaleme almıştım. Gaziantep’in Başkarakol kavşağında bekleyen trafik denetimine yaklaşınca, biz ayaktaki yolcuların, şoförün “çök” emriyle çökmesini, “sabah sabah “çökertme zeybeği oynuyoruz” gibi mizahi bir dille yansıtmıştım yazıda. Fakat daha sonra Dolmuşçular Odası bu yazıya biraz bozulmuş ve sitem etmişti, hatta bazı dolmuşçular tarafından tartaklanmıştım. O günden bu yana dolmuşa binerken irkilirim. Ama bu olaydan kendime önemli bir ders çıkarmış ve doğru yerde doğru terminolojinin kullanılması gerektiğini öğrenmiştim. Nitekim, dolmuşçu bir arkadaşım vardı. Bir gün bir toplantıda bu dolmuşçu arkadaşımı iş dünyasından diğer bazı arkadaşlarımla tanıştırmam icap etti. Kendisini, “şehiriçi lojistiği sektörüne yatırım yapan” birisi olarak tanıttım. O gün bu gündür, beni çok seviyor! Bu motivasyonlaüniversite okudu, şimdi yüksek lisans yapıyor.
Efendim, bendeniz çok şükür ki,şu günlerde herkesin diline pelesenk olan “lojistik”kavramının önemini otuz yıl önce kavrayanlardanım. Bunu, yıllar önce 1980’lerin daha başındaçocuk yaştayken o zamanlarda Türkiye’nin en önemli eğitim bilimcilerinden biri olan, Ankara Eğitim Fakültesi Profesörü rahmetli Prof. Dr. Hasan Ali Koçer’e borçluyum. Kendisi herkesin saygı duyduğu, fikrini aldığı heybetli biriydi. Selam vererek bir yere geldiğinde herkes ayağa kalkardı. Elinde daima manda derisinden yapılmış bir çantası ile dolaşırdı. “Empati” kavramının Türkiye’de yaygınlaşmasında da büyük rolü olduğunu sonradan Kara Harp Okulu’nda
BAŞYAZI www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
askerlik yaptığım sırada öğrenmiştim. Bir gün Ankara’da Çıkrıkçılar Yokuşu’nda bulunan ev tekstili ürünlerinin satışının yapıldığı babamın dükkânın önüne bir nakliyat ambarı’nın (şirketi) kamyonu yanaştı. Mal gelmişti bize Denizli’den. Elinde irsaliye ve teslim fişleri ile kamyondan inen ise Prof. Dr. Hasan Ali Koçer’den başkası değildi. Üniversite öğretim üyeliği yanında bu işi de zevkle yapıyordu. Kendi soyadlarını taşıyan bir aile şirketinin ortaklarından biri olduğunu öğrenmiştim. Hukuken o yıllarda nasıl olduğunu sakın sormayın, çünkü bilmiyorum. Bildiğim, daha doğrusu yıllar sonra anladığım, tek şey; Prof. Dr. Hasan Ali Koçer’in aslında “üniversite – iş dünyası işbirliğini” daha o yıllarda fiiliyata geçiren iyi bir girişimci olduğu… Kim bilir belki de kendisine bu yüzden, halkın arasına da karıştığı için büyük bir saygı duyuluyordu. Ortaya çıkan manzara karşısında çok şaşırmıştım. Koskoca profesör, hem de herkesin saygı duyduğu bir profesör nasıl oluyor
da, nakliyecilik (o zamanlar kullanılan terim buydu) işini de hem de büyük bir şevkle yapıyordu? Bütün cesaretimi topladım ve o yıllarda bir profesöre en azında “hocam” diye hitap edileceğini bilmediğimden; “Hasan Ali amca, bu ne iş?” manasına gelen bir soru sordum. Prof. Dr. Hasan Ali Koçer bana şu tarihi cevabı vermişti: “bak koçum, üç sektör hiç ölmez-bitmez. Bunlardan birincisi gıda sektörüdür, çünkü insanlar yemek ve içmek zorundadır. İkincisi ise tekstil sektörüdür, çünkü insanlar örtünmek, örtmek ve giyinmek zorundadır. Fakat üçüncü bir sektör vardır ki, bunlardan dahi önemlidir. Bu, nakliyecilik sektörüdür, çünkü insanlar, hayvanlar ve eşyalar bir yerden bir yere taşınmakve nakledilmek zorundadır! Bu işte ‘hareket’ vardır, bu işte ‘bereket’ vardır, bu işte ‘hayat’ vardır. İşte ben be bu yüzden nakliyecilik yapıyorum”. İşte bu cevap,benim lojistik sektörünün önemini daha çocuk yaşta kavramamı sağladı.
O günden bu güne, pek çok şey değişti elbette. “Personel yönetimi” kavramının “insan kaynakları yönetimine” evrilmesi gibi, nakliyecilik ve taşımacılık kavramları da “lojistik’e” doğru evrildiler. Bu dönüşüm elbette sadece bir isim değişikliğini değil, bir anlayış değişikliğini de beraberinde getirdi. Nitekim, Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan 10. Kalkınma Planı ile “Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm Programı Eylem Planı”da oluşturuldu ülkemiz için. Herkes artık lojistiğin rekabetçilik için “önemli” olduğunda hem fikir ve herkes bu konuda bir şeyler yapmak istiyor. Bununla birlikte, konuya ilişkin olarak hala bütüncül bir yaklaşım sergileyebildiğimizi söyleyebilmek mümkün değil. “Üç tarafı denizlerle çevrili…” şeklinde klişe bir cümle ile başlamak istemiyorum ama yine de altını çizmeden geçemeyeceğim. Lojistik konusunda da maalesef dükkânı küçük açtık. Oluşturulan motivasyon çok güzel, dönüşüm programları çok güzel, ancak tartışmaların genellikle
13
BAŞYAZI
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
“lojistik köy” düzleminde geçmesi sürecin kalitesinin ve geleceğinin tartışılmasını gerektiriyor. Herkeste, bir telaş bir telaş… İsminin şirin gelmesinden midir nedir bilinmez, herkes kendi şehrine, kendi ilçesine hatta mümkünse kendi köyüne bir “lojistik köy” kur(dur)manın peşine düşmüş durumda. Sanırsınız ki, “lojistik köy” kurulunca her şey süt liman olacak…Elbette, farklı taşımacılık modlarını kapsayan hızlı, güvenli ve düşük maliyetli aktarma sistemlerini ve depolama alanlarını harmanlayan, ilgili tüm kuruluşları bir araya getiren ve “doğru yer(ler) de” konuşlandırılan lojistik ihtisas bölgeleri(lojistik köyler) ülkemiz için çok önemli bir katma değer oluşturacak, özellikle sanayi ürünlerinin toplam maliyeti içindeki lojistik maliyet yükünün azaltılması ve ürünlerin tüketim pazarlarına ulaşım süresinin kısaltılması hususunda önemli faydalar sağlayacaktır. Bununla birlikte, “lojistiğin lojistiği” konusu göz ardı edildiği, bir başka deyişle;
14
“lojistik köylerin lojistiği” konusunda bütünsel bir yaklaşımla yeterli araştırma ve fizibilite çalışması yapılmadığı takdirde, beklenen faydanın sağlanamama olasılığı yüksektir. Doğru olmayanlokasyonlara ya da gereğinden fazla lokasyonayapılacak lojistik köylerin faydadan çok zarar oluşturacağı açıktır. Nitekim dünyada çok iyi niyetlerle yapılmış olmasına rağmen, “büyük bir tır garajı” olmaktan ileri gidemeyen, atıl durumda olan veya işlevselliğini yitirmiş bazı lojistik köyler olduğu bilinmektedir. Yer seçiminde, yerel dinamikler elbette önemlidir, ancak bir üst iradenin ülkede kurulacak lojistik köylerin bütünsel çerçevesini çizmesi ve koordinasyonunu sağlaması gereklidir. Ayrıca, lojistik köylere ve lojistik köyler kurulmasına gösterilen ilgi, kurulma aşamasında ve kurulduktan sonra da lojistik köylerin en iyi şekilde işletilmesi süreçlerinde ayrıca gösterilmelidir. Zira,‘karada faaliyet gösteren limanlar’ (inland-port) olarak değerlendi-
rilen lojistik köylerinsürdürülebilirliği açısından bu adeta bir zorunluluktur. Sonuç olarak; görmesek de, gitmesek de, kurulan veya kurulacak “lojistik köyler” bizim olmalı, hepimizin olmalı ve bunların sürdürülebilirliği için bilinçli bir şekilde bilimden beslenerek çalışmalıyız. Buraya kadar dikkat ederseniz, taşımacılıktan ‘lojistiğe’ dönüşen, ihracatı ve rekabet edebilirliği artırmak için artık “lojistik köyler” aracılığıyla da ticari mallara odaklanan bir süreçten bahsettik. Bununla birlikte, lojistik elbette sadece bu süreçten ibaret değildir ve kapsamı genişletilebilir.2002 yılında, “Lojistik Yönetimi Profesyonelleri” olan ismini “Tedarik Zinciri Yönetimi Profesyonelleri” olarak değiştiren Konsey (https://cscmp.org/) tarafından lojistik, “müşteri isteklerini karşılamak amacıyla üretim noktasından tüketim noktasına kadar hammadde, üretim süreci içerisindeki stoklar, mamul maddeler, hizmetler ve ilgili bilgilerin etkili bir şekilde taşıma ve depolanmasını, bilinçli
bir şekilde denetimini planlayan uygulanmasını sağlayan tedarik zinciri sürecidir” şeklinde tanımlanmaktadır. Görüldüğü üzere, lojistik aslında bir iş modeli olan Tedarik Zinciri Yönetimi’nin en önemli sürecidir. Sigortalama, nakliye, taşıma modu, depolama ve gümrükleme lojistik yönetiminin kapsadığı temel konulardır. ‘Tedarik Zinciri Yönetimi’ ise, bunlara ek olarak; insan kaynakları, müşteri, tedarikçi, üretim ve hammadde bilgileri ile yönetimsel ve diğer lojistik alt faaliyetlerini (paketleme, talep tahmini, envanteryönetimi,tesis ve depo yeri seçimi, elleçleme, vb) içerir. Lojistik elbette sadece malların veya eşyaların bir yere nakledilmesi ile ilgili değildir, konusu bizatihi “insan” da olabilir. Günümüzde; çevre bilinci, sürdürülebilirlik, insani yardım, deprem ve tsunami gibi afetler vb. gibi lojistik ihtiyaçlarını şekillendiren yeni olaylar ve farklı eğilimler ortaya çıkmakta ve bu motivasyonla “tersine lojistik”, “yeşil lojistik”, “sürdürülebilir lojistik”, “insani yardım lojistiği”, “afet lojistiği” ve benzeri gibi yeni araştırma ve çalışma alanları doğmaktadır. İskeleleri ve vinçleri olan bir limana yanaşacak gemilerin sıralanması ve planlanması; depo yeri seçimi; araç rota planlaması; en kısa yolun bulunması; konteyner yükleme konfigürasyonunun optimizasyonu; sınır karakollarını yerinin belirlenmesi; gemilerin mayınlara
çarpmadan geçiş güzergahının bulunması; metro istasyonlarının ve duraklarının yerinin belirlenmesi; hostes ve pilotların uçaklara veya uçakların kapılara atanması;miadı dolmuş kullanılmayan ilaçların geri toplanması; elektronik atıkların geri dönüşümü ve yeniden üretimi, depremden sonra uygun kaçış için toplanma yerlerinin nerede olacağı ve benzeri pek çok konu lojistik disiplini için güncel problemlerdir. “Lojistik”, günümüzde ayrı bir disiplin olarak ülkemiz üniversitelerinde de yapılandırılmaya başlamıştır. Genellikle operasyonel seviyede mezun yetiştirme adına birçok Meslek Yüksek Okulu’nda lojistik bölümü bulunmaktadır, hatta sadece lojistik üzerinde odaklanmış Meslek Yüksek Okulları da mevcuttur. Lisans seviyesinde ise lojistikle ilgili (Lojistik, Uluslararası Lojistik, Uluslararası Ticaret ve Lojistik vb.) bölümlerinin genellikle İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi çatısı altında faaliyet gösterdikleri görülmektedir. Yüksek lisans ve doktora düzeyinde lojistik alanına odaklanmış veya adanmış program sayısı ise son derece sınırlıdır. Bunlara ilaveten, malum olduğu üzere, lojistik çok-disiplinli bir alandır ve sadece lojistikçilere bırakılmayacak kadar önemlidir. İşte tam da burada Endüstri Mühendisliğidisiplini yine devreye girer! Şaka bir yana, gerek lisans ve gerekse lisansüstü seviyede olmak üzere lojistik alanında sistematik uzmanlık kazanmak isteyenler
BAŞYAZI
Endüstri Mühendisliği bölümlerini tercih edebilirler. Lojistik ve daha da önemlisi tedarik zinciri yönetimi alanında uzmanlaşmayı sağlayan derslerin (mühendislik ekonomisi, fizibilite, simülasyon, üretim planlama, optimizasyon, imalat ve servis operasyonları yönetimi, envanter yönetimi, yöneylem araştırması vb.) tamamına yakını Endüstri Mühendisliği bölümlerinin müfredatında bulunmaktadır. İşte bir yazının daha sonuna geldik. Bitiriyoruz. O halde ortaya karışık bir final yapalım, kafaları da karıştıralım. Mesela ben hep merak ederim, şu bizim Fırat Nehri’nin kenarındaki Gaziantep’in Nizip ilçesi hakikaten eskiden bir liman şehri gibi miydi? Nizip’ten Basra Körfezi’ne doğru akıp giden Fırat’ın üzerinde gemilerle yükler taşınıyor muydu? Bilen var mı, bilinmez… Kafama takılan bir başka konu ise şu… Sahiden, ışınla(n)ma teknolojisi bulunduğunda lojistik sektörünün durumu ne olacak? Bilen var mı, bilinmez…Gezen tilki yatan aslandan iyi midir? Çok okuyan mı çok gezen mi bilir? Bilenler bilir… Ama benim de bildiğim şeyler var. Mesela, “seyahat et, sıhhat bul”… Mesela, “nerede hareket, orada bereket”… Lojistik konusuna baktığımızda, gerçekten de “hareket” (mobilite) görüyoruz. Bereketinin de buradan geldiğini düşünüyoruz. Bu yüzden de lojistiği seviyoruz. O halde, hareketliliğiniz ve lojistiğiniz bol olsun...
15
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
BİZDEN HABERLER
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Girişimcilerin gurur günü
Gaziantep Üniversitesinde düzenlenen Gaziantep Genç Girişimciler Programı’nda başarılı bulunan projelerin ödülleri sahiplerine verildi. Ödül töreninde konuşan GAÜN Rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun, yeni fikirlerin destekçisi olmaya devam edeceklerini söyledi.
G
AÜN Teknopark, TargeT, Asfari Fondutation ve TDP işbirliğiyle düzenlenen, sponsorluğunu SPARK’ın üstlendiği Genç Girişimciler Programı’nın açılış konuşmasını yapan SPARK Gaziantep Bölge Sorumlusu Nasser Ishaqz, Türk ve Suriyeli girişimci öğrencilerden 100 başvurunun olduğunu, bunlardan 30’unun eği-
16
time alındığını belirterek etkinliğe destek veren herkese teşekkür etti. TargeT Teknoloji Transfer Ofisi Genel Müdürü Ekrem Tekin ise konuşmasında, başarılı bir çalışma dönemi geçirdiklerini belirtirken ödül kazananlara TargeT’ten üç aylık bir danışmanlık hizmeti vereceklerini ve iş fikirlerinin hayata geçirilmesi konusunda yardımcı olacaklarını açıkladı.
vi ve Fatma Esen’in ortak çalışması olan Art Cafe Projesi; Dima Alhabbal ve Emre Güler’in ortak projesi olan Pepino Sağlıklı Reçel Projesi ve Mustafa Gahzel, Reşat Sürücü ve Shuaib Al Chihabi’nin ortak projesi ReatRcycle Projesi ödüle layık bulundu. Ödül kazanan proje sahiplerinin her birine GAÜN Rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun tarafından 3000 TL’lik hediye çekleri takdim edildi. GAÜN Teknopark, TARGET, Asfari Fondutation ve TDP işbirliğiyle düzenlenen Genç Girişimciler Programı’nda 3000 avro ödül kazanan projelerden REART Projesi, plastik, cam, şişe, tahta gibi geri dönüşüme
BİZDEN HABERLER
elverişli olan çöplerden hediyelik ve dekoratif eşyalar üretmeyi öngörüyor. Bir başka ödüllü proje olan Pepino Reçeli Projesi ise, tropik bir meyve olan pepinonun yetiştirilip bundan reçel üretimi yapılması ve bunun özellikle diyabet hastalarının tedavisinde kullanılmasını içeren bir proje. Art Cafe Projesi’nde ise Türk ve Suriye kültürünün bir arada bulunabileceği, yiyecek, içecek, müzik, kitap kombiniyle kültürlerarası bir işbirliğinin hayata geçirilmesi planlanıyor. Böylelikle, Türk ve Suriyeli yurttaşların birbirlerini daha iyi anlayacakları ilkesinden hareket ediliyor.
Daha sonra konuşan Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun ise, bu girişimcilik projesinin genç girişimci öğrenciler için bir sertifika programı olduğunu belirtti. Programa çok iyi iş fikirlerinin sunulduğunu kaydeden Rektör Coşkun, konuşmasının devamında şöyle dedi: “Suriye’den gelenler bizim için çok önemli. Biz elimizden geleni yapmak zorundayız. Üniversite olarak bu tarz projelerle beraber onların gelişimi ve kültürümüze ayak uydurmalarını sağlama konusunda kendilerine destek vermek zorundayız. Bu amaca yönelik birçok projemiz var. Türkçe öğretmek, desteklemek gibi. Tabii ki bu tarz projelerde birçok ortağımız var. Devlet, özel kuruluşlar, SPARK ve Asfari Foundation. Bunlar çok iyi ortaklarımız. Gelecekte de yeni projeler yapacağımızı düşünüyorum ve sizlerle güzel bir haber paylaşmak istiyorum Bu yıl, bu akademik yıl içinde aralarında ‘Arap Akademi Programı’ da olan 26 projeyi yaşama geçirmeyi planlıyoruz. Bu programın hayata geçirilmesinde emeği geçen herkese teşekkür ederim.” Genç Girişimciler Programı’nda Shaima Asasmi, Taima Marra-
17
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz:
“Dünya klasmanında yerli gemiler üretiyoruz”
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Tamer Yılmaz’la denizcilik ve havacılık sektöründe AR-GE ve inovasyonu konuştuk. Sektörde önemli bilgiye ve donanıma sahip olan Prof. Dr. Yılmaz, farklı bir bakış açısıyla önemli tespitlerde bulundu. Önemli katkılarınızın olduğunu öğrendiğimiz denizcilik sektöründeki tecrübelerinizi bizimle paylaşır mısınız? Gemi, otomobil ve uçak alanlarında eğitim ve çalışmalarım nedeniyle hava, kara ve denizde tecrübelerim oldu. Mezun olur olmaz öğretim üyesi olarak Yıldız Teknik Üniversitesinde çalışmaya başladım. Denizcilik sektörü için şunu söyleyebilirim: Gemicilik, gemi inşaatı topluluğu, dar bir camia. İstanbulTuzla’da gemi inşaatının yapıldığı “Tersaneler Bölgesi” var. Daha sonra Yalova’da bir bölge açıldı. Onun
18
açılmasında şahsımın büyük katkısı oldu. O dönem Gemi Mühendisleri Odası genel sekreteriydim. Türk Loydu var. Türk Loydu, Türkiye’nin tek ulusal klaslama kuruluşu. Türk ismini Bakanlar Kurulu kararıyla alıyorsunuz. Bir vakıf aslında. Denize sefere çıkacak tüm deniz araçlarının, gemilerin bir belge alması gerekiyor. Bir klastan, bir “Loyd”dan belge almaz ise hiçbir gemi yüzemez. Gemicilikte kurallar çok sıkıdır. Havacılıktan bile daha zordur. Bu durum çok bilinmez. Örneğin gemiye koyacağınız her malzemenin mutlaka bir klas tarafından onay-
lanması gibi. Her ülkenin de ulusal bir klası vardır. 2011-2013 yılları arasında Türk Loydu başkanı idim. Dünya ticareti çok ilginç. Dünya taşıma ticaret hacminin % 90’ı denizyolu ile yapılıyor. Bu çok önemli bir şey. Ne yapacaksınız? Gemi üreteceksiniz ve işleteceksiniz. Denizcilik ve gemi sektörü de bu krizlerden en fazla etkilenen sektör diyebilirim. Bir anda ticarette bir daralma olduğu zaman yük taşımacılığında da daralma oluyor. Hemen insanlar gemilerini satmaya ve elden çıkarmaya başlıyor. Bu sektör, 2008 yılına kadar zirve yaptı. 2008 yılın-
da ciddi bir kriz yaşadı. Dünyadaki ekonomik krizin ilk yansıdığı şey, gemicilik sektörü ve gemi inşaatı sektörü oluyor. O krizden sonra hem gemi inşaatı, hem de taşımacılık sektörü daralmaya başladı. Yük taşıyamıyorsanız insanlar alışverişi bırakıyor. Ticarette insanlar, daha çekingen ve korkak davranış sergiliyor. Ve gemiler sipariş almamaya başlayınca, mevcut gemiler satılıp iflaslar gerçekleşiyor. Gemi siparişleri duruyor. Normalde Tuzla Tersaneler Bölgesinde 2008 yılına kadar 5-10 yıllık siparişler vardı. Ancak krizle birlikte bu siparişler azaldı. Tabii bu krizler, ayakta kalanları dayanıklı hâle getirdi. Şu sıralar, sektör biraz daha toparlamaya ve iyi bir konuma ulaştı. Gemi inşaat sanayii, küçülmeye ve özellikli projelere yönelmeye başladı. Şu anda askerî projeler ve savunma sanayiine yönelik projeler yapıyorlar. Eğer savunma sanayii, yerli askerî gemilerini yaptırarak destek olmasaydı, bugün “Tuzla”yı kapatmış olabilirdik. O dönemde savunma sanayii, stratejik bir kararla hem deniz araçlarını, hem kara araçlarını Türkiye’de yapma kararı aldı. O sırada tersanelerimiz, bu işten biraz kârlı çıktı. Kurtulmaya başladı. Şu anda 10’a yakın tersane yerli gemi üretiyor. Dünya klasmanında gemiler… Spesifik Savunma Sanayii Müsteşarlığının verdiği projeleri, sabit alıcımız Türk Silahları Kuvvetleri dışında dünyaya satmaya başladık ve bu savaş gemilerini, önemli bir pazar olan Arap ülkeleri gibi ülkeler almaya başladılar. Spesifik gemi yapmayı artırdık. Türkiye’nin ilk sismik araştırma gemisini Tuzla Tersanesinde bizim öğrencilerimiz yaptı. Bilindiği üzere Gemi İnşaat Fakültesi öncelikle İstanbul Teknik daha sonra Yıldız Teknik ve Karadeniz Teknik Üniversitesinde kuruldu. Türkiye’de denizcilik sektörünün genel gelişimi için neler söylersiniz? Gemi inşaat sanayii ve armatörlük müessesesi, aslında, bildiğimiz sanayi kollarından biraz farklı. Aile şirketleri ve geleneksel yöntemlerle
RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
Dünya taşıma ticaret hacminin % 90’ı denizyolu ile yapılıyor. Bu çok önemli bir şey. Denizcilik ve gemi sektörü ekonomik krizlerden en fazla etkilenen sektör diyebilirim. biraz kurumsallıktan uzak şekilde bu işi götürüyorlar. Bunlar ilk olarak Haliç’in kıyısında atölyelermiş. Çok küçük atölyelerde insanlar küçük tekneler ve takalar yaparken, Tuzla’da tersane yeri verilmiş. Haliç, Camialtı Tersaneleri dünyanın en eski tersaneleri. Çok büyük taş havuzlar var. Çok büyük gemiler yapılmış. Osmanlı’nın son dönemlerinde tersanecilik olayı darbe almış. Cumhuriyet döneminde buralar biraz atıl kalmaya ve çalışmamaya başlamış. Şu anda “Müze mi yapalım? Ne yapalım?” şeklinde konuşulmaktadır. Bilindiği gibi İstanbul’da şehir hatları vardır. Son gelişme olarak bildiğim Şehir Hatları İşletmesi, Haliç Tersanesinde kendi gemilerini havuzladı ve tamir ettirdi. “Biz Türkler denizci bir millet değiliz” Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olmamıza rağmen bu sektör neden istenilen seviyelerde gelişme göstermemiştir?
Geleneksel, kültürel birtakım kodları var. Karadenizli biri olarak şunu söyleyebilirim: Karadenizli yerleşim alanı olarak, dikkat ederseniz deniz kenarından daha çok dağlarda konuşlanır. Finlandiya çok küçük bir ülke diyorlar. Ama herkesin kişi başına düşen tekne sayısı bir ya da ikidir. Belki de biz Türkler, denizci bir millet değiliz. Bizim geleneksel kodlarımızda denizcilik bulunmuyor. Osmanlı’nın geleneğinde de yok. Kanuni Sultan Süleyman döneminde deniz taşımacılığı, kapitülasyonlarla başkalarına verilmiş. Biraz daha kara ordusu şeklinde, karada yaşamayı seven bir toplumuz. Daha sonra Kabotaj Kanunu çıkmış. Ticaret kültürümüzü, kodlarımızı sadece denizcilik sektöründe değil diğer konularda da azınlıklara veya başka insanlara tevdi etmişiz. Diğer işlerle uğraşmayı, biraz hakir görüp daha çok savaşçı ve asker bir millet olarak varlığımızı sürdürmüşüz. Bugün birçok sektörde bunu yenme şansımız olmuş. Çok ciddi girişimcilerimiz var. Çok önemli hamleler yapıyorlar. Ör-
19
RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
neğin Türkiye inşaat sektöründe iyi konumda. Lokomotif sektör… Ancak gemi inşaat sektörü için aynı şeyleri söyleyemeyiz. Çünkü emek- işçilik çok yoğun. Ya aşırı teknoloji üreteceksiniz. Ya da yüksek oranda işçilik yapabilirsiniz. Örneğin Almanya, denizaltı üreten birkaç ülkeden bir tanesi. Bir denizaltının değeri 5 milyar dolar. Bir tanker yaparsanız bunu 10 milyon dolara satarsınız. Aynı boyutta çeliği işliyorsunuz. Çeliğin ham maddesinin bir kilogramı 1 dolar. Bütün dünyada çeliğin bir kilogramını 1 dolara alırsınız. Bunu gemi yapıp 100 milyon dolara satarken, denizaltı yaptığınızda 5 milyar dolara satıyorsunuz. Katma değer dediğimiz olay bu. Tabii bunun içerisinde teknoloji var. Yüksek oranda işçiliğe gelince de hemen Çin devreye giriyor. Bizim avantajımız, Avrupa’ya yakınlığımız. Pazarın Avrupa’da olması. Buna rağmen Avrupa’ya gemi satma şansımız olmamış. Bir çıkış yolu olarak şunu söyleyebilirim: Teknolojisi yoğun, daha inovatif, katma değeri yüksek gemilere yönelmemiz lazım. 2008 yılı krizinden önce kimyasal tanker adı verilen bir ürünü üretiyorduk. Orada spesifik bir gemi yakalamıştık. Ve rekabet şansımızı artırdık. Her yaptığımızda daha kısa sürelerde bitirmeye başladık. Gemicilikte en önemli şey, kısa sürede bitirmek ve teslim etmek. Japonya’ya da 300 metrelik, 100 bin tonluk gemiyi altı ayda size teslim ediyor. Ama Türkiye’de bunu yapmak mümkün değil. O boyutta tersanelerimiz yok ve bizim sürelerimiz çok uzun. O zaman armatör, sipariş veren gemi sahibi, sizden almak yerine başka bir yere sipariş veriyor. “GÜN GEÇTİKÇE ARTAN BİR POTANSİYEL VAR” Gaziantep özelinden konuşursak kendi uzmanlık alanınızla ilgili bir proje yapmayı düşünüyor musunuz? Belki sektörü bilmesem evet diyebilirdim. Ancak Gaziantep’te gemicilik ile ilgili herhangi bir hamlenin yapılması doğru değil. Gemicilik dediğimiz şey doğrudan suya temas ve yakınlıkla ilgili bir şey. 100 metre yakınlık ile 1000 metre yakınlık arasında bile çok önemli farklar var. Gaziantep mutlaka
20
limanlara ulaşacak. Lojistik açıdan bu çok önemli. Tünellerin yapılması bizi çok rahatlatacak. Ben ve idaresinde bulunduğum üni-
Şu anda 10’a yakın tersane yerli gemi üretiyor. Dünya klasmanında gemiler… Spesifik Savunma Sanayii Müsteşarlığının verdiği projeleri, sabit alıcımız Türk Silahları Kuvvetleri dışında dünyaya satmaya başladık ve bu savaş gemilerini, önemli bir pazar olan Arap ülkeleri gibi ülkeler almaya başladılar. Spesifik gemi yapmayı artırdık. Türkiye’nin ilk sismik araştırma gemisini Tuzla Tersanesinde bizim öğrencilerimiz yaptı. versitenin öncelikli alanlarından biri denizcilik değil. Belki havacılık olabilir. Havacılık ile ilgili ciddi potansiyel var. Türkiye’nin en
önemli sektörlerinden bir tanesi havacılık sektörü. Havacılık sektörü, parlayan yıldız olacak. Havacılığın her dalı, yer hizmetleri, sivil havacılık, pilot, pilotaj, uçak üretimi, uçak bakımı ve onarımının tümü geleceğin sektörü olacak. Tabii deniz taşımacılığını kaldırmamız mümkün değil. O tonajdaki, o boyuttaki petrol sevkiyatı, konteyner taşımacılığı olduğu sürece o boyuttaki nakliyatı, başka hiçbir şeyde yapmanız mümkün değil. Ama orada gelinecek noktaya ulaşılmıştır. Geminin içeriği, tasarımı ve yöntemi belli. Daha ekonomik taşımak ve formu iyileştirme işlemi yapabilseniz de denizcilik oturmuş vaziyette. Belirli limanlar var. Geleneksel olarak taşımacılık yapan ve bu işi çok iyi yapan şirketler de var. Ama havacılıkta, gün geçtikte artan potansiyel var. Havacılıkta ise çok ciddi teknolojik altyapıya, insan kaynağına ve fiziksel yapıya ihtiyaç var. Aynı şekilde enerji sektörü de böyle. Orada da çok ciddi yatırım yapmak gerekiyor. Gıda sektörü de böyle. Ama lojistik açıdan baktığım zaman, ben havacılığı daha çok önemsiyorum. Türkiye bir dönem denizcilik sektöründe “yat” imalatında üçüncü sırada idi. Şu an beşinci sıralardayız. Çünkü denizcilik sektöründe zaman, potansiyel, rekabette sıkıntı var. Katma değeri yüksek değil. Ülkenin ekonomisine katkısı açısından baktığımda da havacılık sektörünü daha katma değeri yüksek bir sektör olarak görüyorum. Bu nedenle Üniversite olarak 19 Mayıs Üniversitesi ile sertifika programı açıp pilot eğitimine başladık. Katılımcılar, bu eğitimden sonra küçük uçakları kullanma yetkinliğine ulaşacak. Üçüncü aşamada büyük uçakları kullanacaklar. Yerli üretim ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Dünya globalleşiyor. Teknolojiye ihtiyaç var. Ancak yüzde yüz yerli üretimden çok, katma değerleri ürünlerde yerli üretime yönelmeliyiz. Kümülatife ve ka-
RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
Bu şehir, çok yenilikçi ve girişimci bir şehir. İhracatta altıncı sırada olan bu şehir, patentte üçüncü sırada olmalı. Çünkü patent, sizin fikir ve beyin varlığınız oluyor. Şu anki varlığımız, girişimci ve yenilikçi olmakla ilgili. Bu nedenle patent ve teknoloji biriktirmeyi, lisanslama olayını daha çok önemsiyorum. zanca bakmak gerekiyor. Teknolojiyi yönetmeyi, onu modellemeyi ve entegrasyonu öğrenmemiz lazım. Pazarlamayı iyi bilmek gerekiyor. Satamıyorsanız üretmenin anlamı yok. Teknoloji lideri olmamız için neler yapmak gerekiyor? Yapacak çok şey var. Bizim çok acil imalattan önce bunun teknolojisine odaklanmamız lazım. AR-GE, inovasyon derken o fikri, teknolojiyi geliştirip patentlemek gerekiyor. Bizim patent varlığımız, gelecekteki varlığımız olacak. Yoksa ürettiğimiz
şeyin pek anlamı olmuyor. Gaziantep özelinde hep söylüyorum. Bu şehir, çok yenilikçi ve girişimci bir şehir. İhracatta altıncı sırada olan bu şehir, patentte üçüncü sırada olmalı. Çünkü patent, sizin fikir ve beyin varlığınız oluyor. Şu anki varlığımız, girişimci ve yenilikçi olmakla ilgili. Bu nedenle patent ve teknoloji biriktirmeyi, lisanslama olayını daha çok önemsiyorum. Ekonomik dalgalanmaların teknolojik çalışmalara etkisi ile ilgili neler söylemek istersiniz? Para hareketleri başka bir şey. İçe-
risinde siyaset var, pek çok şey var. Ama ben şuna inanıyorum. Kor teknolojiye sahip olduğunuz zaman bu etkileşimlerden daha az etkileniyorsunuz. Almanya, Japonya gibi ülkeler buna örnek gösterilebilir. Ekonominin de kalbinde teknoloji olduğunu düşünüyorum. Teknoloji olmadan rekabet olmaz. Dünyayı yönetenler enerji ve teknolojiyi yönetmektedir. Gaziantep Üniversitesi ile ilgili işbirliği anlamında proje fikriniz var mı? Gaziantep Üniversitesi ile fikir alma, danışma anlamında sürekli görüşmelerimiz oluyor. Her vakıf üniversitesinin işbirliği içerisinde olduğu bir devlet üniversitesi olmalı. Gaziantep Üniversitesi 50 yıllık, gelenekleri olan bir devlet üniversitesi. Arkasında devletin ciddi gücü ve desteği var. Belirli bir deneyim, derinlik ve sistematiği var. Üniversiteler yüzyıldan sonra üniversite olmaya başlıyor. Bu anlamda Gaziantep Üniversitesi ile her zaman işbirliği içerisinde olmaya hazırız.
21
BİZDEN HABERLER
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
TARGET Teknoloji Transfer Ofisi (TTO) ve TÜBİTAK işbirliğiyle düzenlenen; “COST (European Cooperation in Science and Technology, Bilim ve Teknoloji’de Avrupa İşbirliği) Bilgi Günü”, Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Mühendislik Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Etkinliğe, Gaziantep’teki ve çevre illerdeki üniversitelerden de yoğun katılım vardı.
E
tkinliğin açılış konuşmasını yapan Gaziantep Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve TARGET Teknoloji Transfer Ofisi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Türkay Dereli, “Biz, uluslararası olabilmenin, uluslararası araştırmalar ve projeler yapabilmenin, uluslararası ağlarda yer olabilmenin ne denli önemli olduğunu biliyoruz ve konuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. COST projeleri işte bu yüzden çok önemli ve bunun için hepimiz buradayız. Avrupa Birliği’nin büyük bir projesi olan COST, 1971 yılında kurulduğunda, çok ilginçtir ama, ana kurucularından biri Türkiye idi. Son yıllarda bu kulvarı daha iyi kullanmaya, işbirliklerimizi artırmaya başladık. Avrupayla, Avrupalı araştırmacılarla… COST, benzer konularda çalışan insanları koordine eden, bir araya getiren ve en önemlisi birlikte çalışmalarını sağlayan çok güzel bir platform… Bu platformun iyi değerlendirilmesi için
22
üniversite olarak politikalar geliştiriyoruz, uyguluyoruz ve araştırmacıları destekliyoruz.” dedi.
kendisini yenileme ve yeni projeler üretme adına ‘COST Ağı’ çok önemli” diye konuştu.
Konuyla ilgili bilgi ve tecrübelerini paylaşan GAÜN Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fahrettin Göğüş ise “COST projelerinin gerçekten farklılığı var. Bu projeler, var olan deneyimlerinizi başkalarıylya paylaşmak için bir araya gelme şansı veriyor. Bilgi paylaşmak ve toplamak için gittiğiniz kongreler yerine bir COST aksiyonuna dahil olabilirseniz masraflarını da karşı tarafın karşıladığı çok ideal bir ortam yakalıyorsunuz. En önemlisi sizin çalıştığınız alanlarda çalışmalar yapan insanlarla bir araya gelme şansını yakalıyorsunuz. Kongrelerde ortak paylaşımları olan insanlar bir araya gelse de ‘COST Projeleri’ kadar yakın çalışan insanları bir arada bulmak pek mümkün olmuyor. Ayrıca Türkiye’de henüz yeterince yaygınlaşmayan disiplinler arası çalışmayı sağlıyor. Kişinin
COST hakkında genel bilgi, kuruluşu, yönetim yapısı, üye ülkeleri, tematik alanları, COST aksiyonları ve desteklerinin neler olduğu, aksiyon yönetim konusu, COST katılımın araştırmacılar açısından kazanımı, COST aksiyonlarına katılımın nasıl gerçekleştiği konularıyla ilgili sunum yapan TÜBİTAK Uluslararası İşbirliği Daire Başkanlığı-İkili ve Çok Taraflı İşbirliği Müdürlüğünde, Bilimsel Programlar Uzmanı olarak çalışan Ayşe Sayın Üke, katılımcılarla buluşmalarını sağlayan GAÜN Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Türkay Dereli ve Prof. Dr. Fahrettin Göğüş’le Gaziantep Üniversitesi TARGET Teknoloji Transfer Ofisi’ne teşekkürlerini ileterek konuşmasını tamamladı. Etkinlik, araştırmacıların soruları ve karşılıklı fikir alışverişleriyle tamamlandı.
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
23
MAKALE
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Türkiye’nin akarsu ve nehirleri lojistik yollar olabilir mi? Prof. Dr. Mustafa BAYRAM
T Prof. Dr. Mustafa Bayram kimdir? Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Mühendislik Fakültesi Dekanı, Gıda Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi olan Prof. Dr. Mustafa Bayram Teknoloji, Ar-Ge ve İntörn Uygulamalarından ve bu kapsamda TARGET TTO (Teknoloji Transfer Ofisi) nde sorumlu yönetici olarak görev almaktadır. On sekiz yıllık sanayi tecrübesi de bulunmaktadır. 50’nin üzerinde AR-GE projesinde bulundu. Şu ana kadar on beşe yakın fabrika tasarlamış ve kurmuş olmasından dolayı, sanayi tesisleri konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahiptir. Gıda makineleri konusunda tasarladığı makineler şu an yurt içinde ve dışındaki fabrikalarda kullanılmaktadır. Kendisine ait 4 adet patenti ve 4 adet ek patent başvurusu bulunmaktadır.
24
ürkiye gerek Anadolu’dan doğan ve Anadolu içerisinde yayılan ve gerekse Anadolu’nun dışına taşan çok önemli akarsulara sahip bir ülkedir. Şu ana kadar bu akarsular ya tarım sulaması için ya içme suyu temini için kullanılmış ya da enerji üretimi (özellikle hidroelektrik barajlar) için değerlendirilmiştir. Ancak, şu zamana kadar bu tip akarsular Kanada, Amerika ve Hollanda’da olduğu gibi bir taşıma kanalı olarak kullanılmamıştır. Bu sebepten dolayı da bu akarsuların bir lojistik rolü olmamıştır. Deniz ve kanal taşımacılığının oldukça ekonomik olması, tek partide yüksek tonajlarda taşıma yapılabilmesi dolayısıyla özellikle ABD, Kanada ve Hollanda gibi ülkelerde sanayi üretiminin de lojistiği olmuştur. Özellikle, bu ülkelerde fabrikalar nehir taşımacılığından yararlanabilmek için nehir kenarlarındaki bölgelere kurulmaktadır. Denizden kıta içlerine ve ülkelerin en iç noktalarına kadar ulaşan bu kanallar/nehirleri, dünyada genellikle gelişmesini tamamlamış ülkeler çok iyi kullanabilmektedir.
Bu ülkelerde nehir yollarına ek olarak karada da demiryolları çok iyi bir şekilde kullanıldığı için lojistik maliyetlerde ve kapasitelerde ciddi avantajlar sağlanmaktadır. Özellikle, her fabrikanın içerisine kadar döşenmiş demiryolları ve yükleme/boşaltma için özel olarak tasarlanmış vagonlar ülkelerin sanayi çarklarını çok daha rahat çevirmesini sağlamaktadır. Yine bir örnek olarak, Tuna nehri Avrupa’da Romanya ve diğer bağlantılı ülkeler arasında önemli bir lojistik kanal hâline gelmiştir. Denizlerden gelen gemiler ya direkt olarak kanallarda ilerleyerek veya yüklerini nehir gemilerine aktararak bu ekonomik bağlantıyı rahatlıkla sağlamaktadırlar. Türkiye lojistik olarak doğu-batı-kuzeygüney Avrupa/Asya kesişim noktasında olmasına rağmen, lojistik üstünlüğünü taşıma üstünlüğüne çevirmekte geç kalmaktadır. Özellikle sanayi ham madde ve ürünlerini, karayolu(kamyon/ tır) üzerinden taşıyan ülkemizde, kara taşımacılığından çok hızlı bir şekilde demiryoluna dönüşmeli.
MAKALE www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
Fabrika tasarımlarında da demiryolları rayları fabrika içine kadar döşenmelidir. Bu sayede hem karayolu trafiği düşürülürken hem kamyon/tır amortisman maliyetlerinden kurtulurken hem çevre kirliliği (emisyonlardan dolayı) önlenmiş hem de maliyetler düşürülmüş olacaktır. Türkiye, son zamanlarda teşvik sistemi ile sanayii ve yatırımları Anadolu’nun iç kısımlarına kadar taşımayı başarmıştır. Ancak, sanayi üretim maliyetlerinde nakliye maliyetlerinden dolayı rekabet şartlarını zorlamaya başlamıştır. Bu bağlamda, demiryolları ile beraber Türkiye’de bulunan nehirler devreye sokulabilir. Özellikle, Dicle, Fırat, Kızılırmak, Yeşilırmak gibi pek çok yüksek debili ve derinliğe sahip nehirler ve yine Ege, Trakya bölgesindeki nehirler de bu amaçla kullanılabilir. Özellikle, Hollanda, Romanya gibi nehir tipi yük taşıma gemileri, bu nehirlerde, ekonomik zincirin oluşmasını sağlayabilir. Yine, Türkiye’den doğup diğer ülkelere giden Fırat ve Dicle gibi nehirler, Türkiye ile Basra körfezi arasında-
ki alandaki tüm OrtaDoğu ülkelerine hitap edebilecek bir taşıma yolu olabilecektir. Bu taşıma yolları, stratejik yeni taşıma yollarının açılmasının yanı sıra ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin de artmasına yardımcı olabilecektir. Belki, Süveyş Kanalı’na bile alternatif oluşturabilecektir.
25
RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Eyüp Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Bartık:
“Avrupa Birliği’ne 10 yıl önce girdik”
Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Eyüp Bartık, aynı zamanda, lojistik sektöründe başarılı bir şirketin sahibi. Eyüp Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Bartık, lojistik sektöründe AR-GE ve inovasyonu anlattı.
B
ütün sektörlerin başarılı olmasının temelinde, lojistiğin çok önemli olduğunu söyleyen Eyüp Bartık, her zaman yenilikleri takip eden bir firma olarak aslında Avrupa Birliği’ne 10 yıl önce girdiklerine dikkat çekti. Teknolojik yeniliklere her zaman önem verdiklerinin altını çizen Eyüp Bartık, Türkiye’de 2001 yılında GPRS kullanmaya başlayan ilk firma olmakla beraber, dünyada tekerli taşımacılık kapasitesinde 5. sırada olduklarını açıkladı. Lojistik sektörünün ufkunu açacak proje çalışmalarının yakın gelecekte
26
gerçekleşeceğini dile getiren Bartık, “Her sektörün, lojistik sektörüne veya lojistik birimine ihtiyacı var. Bu anlamda üniversiteler lojistik bilgisine sahip ne kadar eleman yetiştirirlerse tüm sektörler için o kadar katkı sağlamış olurlar.” dedi. “ÜRÜNÜ RAKİPLERİNİZDEN ÖNCE TESLİM EDİYOR SANIZ, ÖNDESİNİZ DEMEKTİR” Türkiye genelinde ve Gaziantep özelinde lojistik sektörüyle ilgili genel değerlendirme yapar mısınız? Sektör, nereye gidiyor, neyi tartışıyor?
Günümüz dünyasında ham madde ve eleman desteğine baktığınızda fiyatlar birbirinin benzeri ve dolayısıyla rekabet arttı. Artık firmaları ön plana çıkaracak temel işlerden biri “lojistik maliyetler”. Bu anlamda ürünü doğru ve ucuz bir şekilde kapıya teslim edebiliyorsanız rakiplerinizden daha öndesiniz. Yani dünyanın en iyi malını üretiyor olsanız da iyi bir lojistik tedarikiniz yoksa, malı yetiştiremiyor olsanız da “ürettiğiniz ürün” hiçbir işe yaramıyor. Bizim de lojistiği ön plana çıkarmamızın, lojistiğin önemli bir sektör olduğunun altını ıslarla çizmemizin nedeninin altında bu
yatıyor. Globalleşmenin arttığı günümüz dünyasında son 10 yılda en fazla gelişen sektör “elektronik ticaret”. Bu gelişmenin neye ihtiyacı var? Daha doğrusu elektronik ticaretin temelinde ne var? Tabii ki lojistik hizmetler. Örneğin internetten bir kitap sipariş ediyorsunuz. Sistem Amerika’dan bu siparişi kabul ediyor. Size de İngiltere’den kitabı gönderiyor. Bu işlem satış işlemi gibi görünse de aslında bir “lojistik operasyonu ve yönetimi”. Zamanla e-ticaretin büyümesinde ki artış, lojistik sektörünün gelecekte çok daha hızlı büyüyeceği anlamını taşımaktadır. Bilindiği üzere her ürün her yerde üretilmiyor. Dünyada kaynaklar ve pazarlar farklı yerlerde; insan kaynağı, farklı yerlerde... Bunları düşündüğünüz zaman hepsinin kombine olması gerekiyor. Dolayısıyla dünyanın bir yerinden ucuz olan bir ürünü, başka bir yerinden daha ucuz üretilen bir ürünü getiriyorsunuz. Farklı bir yerde de kombin yapıp tekrar ihtiyaç duyulan yerlere gönderiyorsunuz. Yani birçok lojistik operasyon yapıyorsunuz. Bugün lojistik servis sağlayıcıları, montaja da girmeye başladılar. Örnek vermek gerekirse... Arabanın bir sileceğini düşünün! Sileceğin bir metal malzemesi var. Bir de ucunda lastik malzemesi var. Metal bir yerde mantıklı ve ucuz. Lastik ise başka bir yerde daha ucuz. Bunun her ikisini otomotiv fabrikaları alıp monte etmek yerine lojistik servis sağlayıcısına diyor ki “Sen buradan gelen metalleri al, buradan da lastikleri al. Ambalajından çıkar, montajını sağla ve öyle getir.” “YA İADE EDECEKSİNİZ YA TESLİM EDECEKSİNİZ” Lojistik firmaları arasındaki rekabet hangi düzeyde? Şu an dünyada pek çok lojistik firması yukarda anlattığım hizmetleri yapmaya başladı. Artık işin derinin de inanılmaz şeyler yatıyor. Mesela şu an Eyüp Lojistik olarak Almanya’dan bir ürün getiriyoruz. Çin’den başka bir ürün getiriyoruz.
RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
Gaziantep’te bir lojistik merkeze ihtiyaç olduğunu tespit ettik. Gaziantep Ticaret Odası olarak, Büyükşehir Belediyesi ile bu çalışmalara hızlı bir şekilde başladık. Beraber bir lojistik merkez oluşturmaya çalışıyoruz. Bunu inşallah Gaziantep’e kazandıracağız. Onları Gaziantep’te elleçleyip yani paketinden çıkarıp farklı bir modda tekrar Irak’a taşıyoruz. Bunların her biri aslında lojistik operasyon. Artık lojistik sektörü içine girdiğinizde kaybolacağınız ve asla çıkamayacağınız bir vaziyette. Sektör büyüyünce, bir merkez noktaya ihtiyaç oluştu. Bu anlamda, Gaziantep’te, bir lojistik merkeze ihtiyaç olduğunu tespit ettik. Gaziantep Ticaret Odası şapkamız ve Büyükşehir Belediyesi ile bu çalışmalara hızlı bir şekilde başladık. Beraber bir lojistik merkez oluşturmaya çalışıyoruz. Bunu inşallah Gaziantep’e kazandıracağız. Bilindiği üzere Eyüp Lojistik firmasının temelinde uluslararası lojistik taşımacılığı ve gümrükleme var. Bunun yanında elleçleme ve dağı-
tım yapıyoruz. Bunların içerisinde lojistik sektöründe sorunlar neler diye bakarsanız sayfalarca şey sıralanabilir. Ancak lojistikçilerin genelinde problemleri kendi kendine hızlı çözme yeteneği gelişmiştir. Sorunlar olsa bile biz çoğunu kendi imkânlarımız ile çözüyoruz. Bu bakış açısı ile şunu ifade etmek istiyorum; Lojistikte devam eden bir sorun olmaz. Ya yok edeceksiniz veya o anda çözeceksiniz. Düşünün bir ürün var elinizde. Bu ürünü teslim edemiyorsunuz. Ya iade edeceksiniz ya da teslim edeceksiniz. “DÜNYADAKİ EN İYİ 5 SEKTÖRDEN BİRİSİ” Sektördeki sorunların çözümü için “Sivil Toplum Örgütleri” ile ilgili ortak çalışmalarınız var mı?
27
RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Sektörün toplam yatırımı 10 milyar dolar. 500 bin kişiye istihdam sağlayıp Türkiye’nin toplam ihracatının %40’ını taşımaktadır. Ülkemize, yılda, 8 milyar dolar döviz kazandırmaktadır. Dolayısıyla şu anda Türkiye ve Gaziantep, lojistik sektörüne entegre durumda ve dünya ölçeğinde bir büyüme söz konusu. daha neleri geliştirebilirim, buna bakıyorum. Mesela Gaziantep’te depo alanını geliştirmek gayretindeyiz. Depoyu büyütüp, depo servisi hizmeti veriyoruz. Bu, sadece, Türk işadamlarına verdiğimiz bir hizmet değil. İtalyan, Suudi Arabistan, İngiliz müşterilerimizin de ürünlerini getirip burada onlar namına bekletip onların verdiği talimatla dağıtabiliyoruz. Eyüp Lojistik firmasının misyonunda hep şu vardır: “Biz Anadolu insanıyız. Gaziantep’te doğduk. Bizim için her zaman öncelik Gaziantep ve bu bölgeye hizmet vermeliyiz ruhu”. Tabii ki İstanbul, Türkiye ve de Avrupa’nın her yerinde Eyüp Lojistik’i görebilirsiniz. Ancak bizim bütün pazarları almak gibi bir derdimiz olmadı. Gelecek ile ilgili, lojistik firmaları ile ilgili ise şunları söyleyebilirim: Sektör de ciddi birleşmeler olacak diye düşünüyorum. Biz bunun temelini de şimdiden oluşturmaya çalışıyoruz. Lojistiği çözdünüz mü, rakiplerinizden avantajlısınız. Ben bu nedenle bütün ihracatçılara diyorum ki: “Lojistik tedarikçinizi doğru seçin. Çünkü lojistik tedarikçisi, sizi, pazarda ya güçlendirir veya gücünüzü yok eder.”
Avrupa Birliği’nde vize problemi ve araçların serbest dolaşımı ile ilgili yani Türk taşıtlarına yeterince serbest dolaşım verilmemesi nedeniyle Uluslarası Nakliyeciler Derneği vasıtasıyla ciddi bir baskı yapıyoruz. Sivil toplum örgütlerini de buna ortak ettik. Sorunları dile getirmek yerine, doğru çözüm noktasında sonuca ulaşmaya çalışıyoruz. Gaziantep özeline gelirsek... Gaziantep’te sürekli yatırımlar ve üretimler, devam ediyor. Yatırı-
28
mın ve üretimin olduğu her yerde ciddi anlamda lojistiğe ihtiyaç vardır. Ben bu anlamda sektörü dünyadaki en iyi beş sektörden biri olarak görüyorum. Bu nedenle bu sektörde yatırımımı artırmaya devam ediyorum. Sen ne zaman sanayici olacaksın diye piyasadan hep bana soruyorlar. Öyle bir şey planlamıyorum. Çünkü lojistik sektörü, birçok sektörden daha ön planda. Farklı bir alanda yeni bir yatırım düşünmüyorum. Bu alanda
Ekonomik dalgalanmalar lojistik sektörüne nasıl yansıyor? İthalatın veya ihracatın arttığını veya azaldığını verilerimizden görebiliyoruz. Ticaret Odası başkanlığımda da bu sektördeki deneyimlerim çok işe yaradı. Her sektörün problemini çok rahat görebiliyor ve öngörüde bulunabiliyorum. Herhangi bir sektör de yaşanan problem lojistik sektörüne hemen yansır. Yani akaryakıtçının da otomobilcinin de depolama nedeni ile inşaatçının da problemini biliyoruz.
Kısaca lojistik, tüm sektörlerin içinde olan bir yapıya sahip. Örneğin çimento firmalarının en önemli maliyeti lojistiktir. Şirketler, lojistik maliyet avantajını ortaya koyduklarında, kendi sektöründe lider olur. Lojistik sektörünün diğer sektörlerle biraz daha fazla temas hâlinde olduğunu düşünüyorum. “DÜNYA ÖLÇEĞİNDE BİR BÜYÜMEMİZ SÖZ KONUSU” Dünyada ve Türkiye’de lojistik hızlı bir şekilde büyüyor. Gaziantep ve Eyüp Lojistik bunun neresinde? Öncelikle rakamlarla sektör ile ilgili biraz bilgi vereyim; Uluslarası Nakliyeciler Derneği 41. Yıl Araştırma Raporu’na göre sektörün toplam yatırımı 10 milyar dolar. 500 bin kişiye istihdam sağlayıp Türkiye’nin toplam ihracatının %40’ını taşımaktadır. Ülkemize, yılda 8 milyar dolar döviz kazandırmaktadır. Dolayısıyla şu anda Türkiye ve Gaziantep, lojistik sektörüne entegre durumda ve dünya ölçeğinde bir büyüme söz konusu. Bu ilin şansı, bizim ısrarla kalmamız, yaşamamız ve burada hizmet vermemizden kaynaklı. Dünyanın birçok yerinden üst düzeyde servis hizmetimizden
kaynaklı talep var. Çünkü firma olarak 10 yıl önce Avrupa Birliği’ne girmiştik ve o standartları yakalamıştık. Türkiye geneline baktığımızda ise özellikle taşıma araçlarında dünyadaki filodan daha genç filo var diyebilirim. Hatta bu anlamda biz ilk 3 içerisindeyiz. Dünyada ise firma olarak, kamyon kapasitesi, tekerlekli taşıma kapasitesi ölçeğinde beşten bir tanesiyiz. Lojistikteki diğer taşıma alanlarına baktığımızda, tren taşımacılığı ile ilgili Türkiye’de çalışmalar yapılması gerekiyor. Denizyolunu iyi kullanıyoruz. Sadece kabotajdan dolayı yurt içinde deniz taşımacılığını pek kullanamıyoruz. Türkiye’de Danimarka gibi iç deniz olsaydı içten çok daha fazla denizyolu kullanılabilirdik. Türkiye’nin kendi içerisinde yani Türkiye-Türkiye denizyolu kullanımı çok olmuyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye içerisinde denizyolu ile iç taşıma olacak ve tabii hayatı değiştirecek. Örneğin Karadeniz’i biraz daha kullanmaya başlayacağız. Bu büyük bir avantaj. Bunun yanında sadece karayolu değil diğer taşımacılık alanlarında da daha doğrusu lojistik sektörünün ufkunu açacak iyi bir proje hazırlığımız var. Bilindiği gibi bu sektörde
RÖPORTAJ
lider Avrupa, ABD ve sonra Türkiye geliyor. Türkiye bu gelişime açık durumda. Özellikle birkaç sektörde lojistik sektörünün ufkunu açacak projeleri gelecekte hazır hâle getirmeye çalışıyoruz. Bu sektörün artık önemli bir sanayi kuruluşu müessesi olduğu herkesçe kabul edilmeye başlandı. Dolayısıyla birçok alt yapıyı doğru hazırlamak gerekiyor. Türkiye’de bu sektörün geliştirilmesi ile ilgili sürekli yeni kanunlar çıkıyor. Bu kanunlar zor gibi gözükse de bu sektörün geleceğini hazırlamak için şart… Gümrüklemedeki yasal düzenlemeler ve bu konu ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Gümrüklemede mevcut düzenin bir değişimi söz konusu. İhracatçılar ve lojistik şirketleri bu konuda bir takım problemlerle karşı karşıya. Yeni fikirler ortaya çıktı. Bire-bir çözmeye çalışıyoruz. Özellikle Gaziantep, yakın zamanda, propilen plastik ham madde ithalatı konusunda ciddi bir sıkıntı yaşadı. Ama bu durum şimdilik çözüldü. Tabii “gümrükleme” lojistik sektörünün bir parçası. Türkiye’de bu zamana kadar ayrı ayrı yapılıyordu. Önümüzdeki on beş yıl içerisinde de
29
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
gümrükleme, lojistik sektörünün içerisine kanalize olacak. Lojistik şirketleri aynı zamanda gümrüklemeyi kendileri yapıp bitirecekler. Sektörün AR-GE çalışmaları ile ilgili neler söylersiniz? Genelde yazılım tabanlı çalışmalar var. Dünyadaki çalışmalar da bu şekilde. Türkiye bu yazılımların kullanımında çok iyi yerlerde. Örneğin Eyüp lojistik firması olarak 2001 yılında GPRS kullanmaya başladık. Araçlarımızın göğsündeki devir kilometre saatini Gaziantep’teki ofisimizde ekrandan görebiliyor ve takip edebiliyoruz. Şu an sektörde GPRS araç takip sistemi, kare barkodla zarf veya kargom teslim olduğu anda cep telefonuna SMS gelmesi, dijital haritalara vakıf olmak gibi teknolojiler var. Dünyanın bir yerinden bir yerine takip edebiliyorsunuz. En iyi depolama sistemi size göre nedir? Lojistik sektöründe sistemi kurdum işim bitti diyemezsiniz. Süreklilik arz eden bir süreç vardır. Her firma ,her sektör, her ürün özelinde yeni bir depolama ve dağıtım sistemi kurmak zorundasınız. Paletli, dökme, kolili vb. pek çok istifleme durumu söz konusu. “Bugün en iyi depolama şekli nedir?” derseniz; “El değmeden yapılan depolamadır” derim. Dünyada en gelişmiş sistem, bir sipariş girdiğinizde, o siparişi, robotik toplama sırasına göre toplayıp getiren depolama, en
30
gelişmiş olarak kabul edilmektedir. Dünyada bu tür uygulamalar var. Siz bir ürün, irsaliye, fatura listesi giriyorsunuz ve sistem depolama optimizasyonuna göre yapıp, toplayıp veya depolayıp ayağınıza getiriyor.
Şirketinizde ağırlıklı olarak genç insan çalıştırdığınızı biliyoruz. Türkiye’deki gençler ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Bu sektörü seçecek olan gençlere tavsiyeleriniz nelerdir? Neden bu sektörü seçsinler? Gaziantep Ticaret Odası Başkanı olarak son dönemde şehrin sosyal alt yapısını geliştirmeye yönelik çalışıyorum. Bilindiği gibi bu kentte en fazla olan şey “Girişimci gençler veya kişiler”. Bu konuda bazı kurumların rapor sonuçlarına baktığımızda da Türkiye’nin bir numarasıyız. Bu şehrin dinamizmini
bozmamak için gençlerin burada yaşamasının devamlılığını sağlamamız gerekiyor. Türkiye’nin nüfus ortalamasına baktığımızda, 0-29 yaş ortalamasının % 49 olduğunu biliyoruz. Gaziantep’te bu oran %59 civarında. Yani bu şehirde aşağıyukarı 100 kişiden 60 kişi, 0-29 yaş arası. Demek ki Gaziantep’te gelecek genç bir nesil var. Bunları önemsiyoruz. Tabii biz diğer şehirleri de inceliyoruz. Başarı çizgisi öne geçip sonra düşüşe geçen şehirleri tek tek analiz ediyoruz. Bunlardaki, temel sorunun, sosyal gelişmişlik olduğunun farkındayız. Genç beyin, taze beyin demek. Bu potansiyeli kullanmak gerekiyor. Dünya ile entegre olmak istiyorsanız ve dünya ile rekabet hâlinde iseniz “dünya vatandaşlarınız” olmalı. Yeni gençlerimizin Londra, İspanya, ABD’den arkadaşları var. Gaziantep özeline gelirsek benim çekingem şu: Birinci nesil zaten bu şehirde yaşamış. İkinci nesil, babasının bıraktığı bayrağı alıyor ama dünya ile iletişimi yok. Üçüncü nesil ise dünyanın en iyi okullarında okuyor ve en iyi sosyal altyapıyı en iyi şehirlerde görüyor. Böyle bir durumda Gaziantep’e gelip yaşamaları mümkün mü? Özellikle ailesinde biraz ekonomik özgürlüğü olan bir insan neden Gaziantep’i tercih etsin. Bu kentte gençlerin yaşamayı tercih etmeleri için sosyal yaşam kalitesinin geliştirilmesi gerekli. Girişimciliği ve gençleri ile övündüğümüz bu şehrin başarısının devamı için bu gençlerin Gaziantep’te yaşaması-
RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
nı sağlamamız gerekiyor. Onlara imkân ve fırsat vermeliyiz. Bir fikirleri var ise o fikirlerini ortaya çıkaracak özgüvene kavuşturmalıyız. Yine bu şehirde sosyal altyapıyı hazırlamalıyız ki İstanbul’da, Londra’da, Brüksel’de yaşamaktan Gaziantep’te yaşamak daha iyi desinler. Biliyorsunuz Gaziantep’ten 1970’lerde çok fazla beyin göçü olmuş. Tekrar bizim beyin göçü vermeye tahammülümüz yok. Bu nedenle , gençler çok önemli. Türkiye’deki hikâyeyi de gençler yazacak. Yeni nesilden lojistik sektörünü tercih edeceklere şunu söylemek isterim. Lojistikçiler, analitik düşünme becerisi olan insanlardır. Bir süpermarketin içerisinde dahi lojistik planlama ve iyi bir lojistik elemanına ihtiyaç duyarsınız. Bir fabrikaya girdiğinizde orada bir stok, stok takibi, stok ürünün banda girişi çıkışı ve çıkan ürünün stoklanması, yüklenmesi ve dağıtımı vardır. Bunların tümü bir lojistik operasyon değil mi? Kısaca lojistik, “tüm sektörlerin kendi içerisinde bulundurması zorunlu bir birim” değil mi? Günümüzde şirketler, artık lojistik sektöründen dene-
yimli veya lojistik eğitimi almış birilerini işletmelerinde istihdam etmek istiyor. Dolayısıyla insan kaynağı istihdamı ve diğer konularda lojistik sektörünün önü çok açık. Elbette bu sektörde teknoloji ve yabancı dil olmazsa olmaz. Benim gençlere tavsiyem başka eğitim alsalar da bu sektörle mutlaka ilgilensinler. Bu anlamda üniversitelerden beklentim ne kadar çok eleman yetiştirebilirler ise o kadar iyi olur. Üniversite ve sanayi işbirliği ile ilgili de birkaç şey belirtmek istiyorum. İş dünyası, ister istemez değişiyor ve adaptasyon süreci çok hızlı olmak zorunda. Artık üniversitelerin proje hazırlayıp iş dünyasına götürmesi için hızlı bir değişime ihtiyaçları var. Lojistik sektöründe lider konumda olan bir firmanın yönetim kurulu başkanı olarak, ayakları yere basan her projeye yatırım yaparım. Ancak yeni nesil gençlerinde şu sorunu görüyorum. Hiçbir şey yaratmadan her şeyi yapacaklarını düşünüyorlar ve çok fazla hayalciler. Bence gelecekte bizi bekleyen en önemli tehlike, hiç bir şey üretmeden ve yaratmadan olaylara eleştirel bakan voleci olmak.
Örneğin internetten bir kitap sipariş ediyorsunuz. Sistem Amerika’dan bu siparişi kabul ediyor. Size de İngiltere’den kitabı gönderiyor. Bu işlem satış işlemi gibi görünse de aslında bir “lojistik operasyonu ve yönetimi”. Gününmüzde e-ticaretin büyümesindeki artış, lojistik sektörünün gelecekte çok daha hızlı büyüyeceği anlamını taşımaktadır.
31
YURT DIŞI ARAŞTIRMA
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Lojistik Endüstrisinde Yenilik Innovation in Logistic Industry
“Londra daki, Kingston Üniversitesinde, Uluslarası İşletme Bölümünde Gaziantep Teknopark Teknik Destek Projesinde görevli Kilit Uzman Dr. Yannis Pierrakis’in İnovasyon Yönetimi Modülünde , Yüksek Lisans Öğrencileri olan Savithu Waduge, Terrisah Lam, Liwei Jiang, Shalini Vishwakarma’nın “Lojistik Endüstrisindeki İnovasyonlar” konulu makale çalışması”
“Savithu, Terrisah, Liwei and Shalini’s Article “Innovations in the Logistic Industry”. They study for a MSc in International Business Management at Kingston University, London who are the students of Dr. Yannis Pierrakis who works as a Key Expert at Gaziantep Teknopark Technical Assistance Project and they undertook Innovation Management Module which is delivered by him”.
32
YURT DIŞI ARAŞTIRMA www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
Arosh Waduge
Terrisah Lam
Shalini Vishwakarma
Tr Teknoloji hemen hemen tüm sanayi sektörlerindeki faaliyetleri her yönüyle dönüştürmüştür. Ama sadece birkaç tanesi lojistik sektörlerindeki gelişme kadarını görmüştür. Aslında, e-ticaret pazarı ve uluslararası ticaretteki büyüme, lojistik sektöründeki teknolojik gelişimi yoğunlaştırdı. Teknolojinin ilerlemesi, uluslararası firmalar arasında birbirlerinin önüne geçmek ve faaliyet gösterdikleri sektörün lideri olabilmek için dünya çapında rekabetin artmasına sebep oldu. Aynı şey lojistik endüstrisi hakkında da söylenebilir. İş ortakları için hızlı cevaplar sunmak ve pratik çözümler üretmek için, lojistik endüstrisindeki liderler ileri lojistik çözümler için sürekli araştırma yaparlar ve ileri teknoloji uygulamalarını iş çözümlerine entegre ederler. Teknoloji, barkod ve GPS verisi gibi bilgilerin iş uygulamalarına entegre edilmesi ile hem zaman hem de maliyetten tasarruf etmeyi sağlar. Teslimatlar doğru bir şekilde planlanabilir, kamyon veya kamyonetler otomatik olarak takip edilerek doğru zamanda, doğru yerde olmaları sağlanabilir. Bugün toplumumuzda büyük bir rol oynayan büyük bir ekonomiye sahip bu endüstrinin oluşmasında katkıda bulunan bu sıkı yönetilen tedarik zincirleridir. Teknolojinin gelişmesi hiçbir yavaşlama belirtisi göstermeden ilerliyor. Sistemler birbirleri ile daha iyi şekilde bağlantı kuruyorlar ve bunun yanı sıra yeni cihazlar ve yazılımlar işletmelerin zaman ve maliyet konusunda tasarruf etmeleri ve daha verimli hale gelebilmeleri için imkanlar sunuyorlar. Bu da üreticiden müşteriye kadar tedarik zincirindeki herkesi olumlu anlamda etkiliyor. GPS harita yazılımları sayesinde sürücüler artık müşterilerine kısa bir zaman dilimi içerisinde teslimat yapabilmektedir. Bu da doğrudan müşteri hizmetlerini geliştirir ve hatta sürücülerin yol boyunca karşılaştığı herhangi bir gecikmeyi bildirmelerine imkan sağlar. İngiltere’nin en büyük lojistik şirketi olarak, DPD müşteriler için özel bir saatlik zaman dilimi vererek tes-
Liwei Jiang
En Technology has transformed every aspect of business, in pretty much any industry sector. But few of them will have seen as much of a development in logistics industries. In fact, the growing of e-commerce market and international trading has significantly intensified the technology development in the logistic industry. The development of technology has led to greater rivalry between businesses worldwide as they compete to stay ahead of each other and in order to be the leader of the sector in which they operate. The same can be said about the logistics industry. In order to respond fast and actively offer new solution for business partners, the main industrial leaders in the logistic industry actively conduct research on advance logistic solution, and integrate advance technology into business practices. Technology allows business to implement input such as bar codes and GPS to save both time and cost. Delivery can be scheduled and trucks and van are automatically monitored to be in the right place, at the right time. It is these tightly managed supply chains that have helped to create a large economic industry that plays a large role in our society today. The development of technology is showing no signs of slowing down. Systems are being better connected and new devices and software bring more opportunities for businesses to save on time and cost and become more efficient. This affects everyone in the supply chain, from the manufacturer to the customer. Drivers are now able to make deliveries to customers within a narrowly allocated timeframe, because of GPS mapping software. This improves direct customer service and even allows drivers to upload any delays they are experiencing along the way. As the largest logistic company in United Kingdom, DPD gives a specific one-hour delivery window for customers to arrange their time and they are not required to wait in all for their parcels. It success-
33
YURT DIŞI ARAŞTIRMA
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Tr limatı o zaman diliminde gerçekleştirme seçeneği sunarlar, ve böylece müşterileri teslimat için saatlerce beklemek zorunda kalmazlar. Bu uygulama müşterilerin teslimat deneyiminlerini başarılı bir şekilde geliştirdi. Kişiselleştirilmiş cep telefonu mesajı veya e-posta ile teslimat tarihi ve teslim süresi müşterilere doğrudan iletilmektedir. Buna ek olarak, müşteri sadece belirli bir saat dilimindeki teslimat zaman aralığını almakla kalmaz, aynı zamanda teslimat süresince paketi kendi adreslerine getiren kuryenin nerede olduğunu harita üzerinden takip edebilir1. Gelinen bu noktada, lojistik sektöründe şirketler ileri teknoloji sistemleri sadece günlük faaliyetlerin doğru işlediğini kontrol etmekte değil aynı zamanda mal ve malzemelerin takibinde ve müşteri memnuniyetini arttırmakta kullanmaktadırlar. Ileri teknolojinin kullanılması sektörün bütün olarak gelişimi için önemlidir. Görünen o ki, lojistik şirketleri için en temel problem teslimat hizmetleri için yoğun bir şekilde kullanılan araçların Co2 emisyonudur. Geçtiğimiz on yıl içinde, bu sektördeki firmalar arasından bazıları sevkiyat için karbon-nötr nakliye gibi alternatif teknolojilerden faydalanmaktadırlar2. 2008 yılında, Deutsche Post DHL küresel olarak kullanabileceği karbon içermeyen araç konseptini test etmek için eski teslim araçları yerine elektrikli araçlara geçmeye başladı. StreetScooter adı verilen bu elektrikli araçlar firmanın kendisi tarafından geliştirilmiştir. Ancak, bu özel elektrikli araç teslimi hizmeti sadece Bonn, Almanya’da hizmet vermektedir3.
34
En fully improved the customers’ delivery experience. The personalised text message or email will be sent direct to customers advising them of the date and time of delivery. In addition, the customer not only receives one hour delivery timeslot, they also able to track the progress of their parcels on a map as the drivers make their way to delivery addresses1. In the current phase, companies within the logistics industry not only utilize technology system on controlling daily operations accurately, such as tracking goods and materials as well as enhancing customer satisfaction. The integration of advance technology is also important for the holistic development of the industry. Apparently, the most severe issue that facing among logistic companies is the Co2 emission due to the large usage of vehicles for delivery service. Over the past decade, the industrial players have been utilizing alternative technologies in the transportation for shipment, such as offering carbon-neutral shipping services2. In 2008, Deutsche Post DHL started to switch their former deliver vehicle to the electric vehicle to test the carbon-free vehicle concept that could be implemented globally. The electric vehicles were developed by the organization itself, which named as Streetscooter. However, this particular electric vehicle delivery service currently only available in Bonn, Germany3. Other than that, there are also many innovation products and services developed by Deutsche PostDHL, in terms of Parcelcopter, SmartTruck, SmartSensor RFID
Tr Bunun dışında, Parcelcopter, Akıllı Kamyon, SmartSensor RFID ve Resilience360 risk yönetim sistemi gibi Deutsche PostDHL tarafından geliştirilen birçok yenilikçi ürün ve hizmet de vardır. Özellikle, SmartSensor RFID eczacılık alanında müşteriler için ilaç sevkiyatı üzerinde önemli katkısı olmuştur. Deutsche PostDHL, ilaç gönderilerin içinde bulunduğu kabinin sıcaklık ve nem gibi durumlarını izlemeyi sağlayan SmartSensor RFID hizmeti sunmaktadır 2, 4.
YURT DIŞI ARAŞTIRMA En
as well as the Resilience360 risk management system. In particular, the SmartSensor RFID has significant contribution on drug shipments for pharmaceutical customers. In order to ensure the temperature of their drug shipments, Deutsche PostDHL offers them the SmartSensor RFID that can monitor the condition of the container, in terms of the humidity and temperature 2, 4.
SmartSensor RFID teslimatın çeşitli aşamalarında gönderinin durumunu izlemeye yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda eldeki verilerin dünyanın çeşitli noktalarına çevrimiçi iletilmesini sağlar2. Benzer şekilde, lojistik sektöründeki bir diğer lider firma olan FedEx Corporation da kapsamlı bir web-tabanlı bilgi platformu ile bir paket içi algılama cihazını birleştiren SenseAware teknolojini geliştirdi. Birden çok sensör gönderinin sıcaklık, lokasyon, açıldığı zaman, ve içeriğin ışığa maruz kalıp kalmadığı gibi önemli değişkenlerini kaydeder 5.
The SmartSensor RFID not only monitors the condition of the shipments at every stage of delivery by various transportation, it also enable the information transmits online to all related units anytime and globally2. Similarly, another industrial leader in the logistic industry, the FedEx Corporation also developed the SenseAware technology that combines an in-package sensing device with a comprehensive web-based information platform. Multiple sensors record a shipment’s vital signs, in terms of temperature, location, when it’s opened and whether the contents have been exposed to light 5.
RFID teknolojisi gibi uygulamalarla, teknoloji lojistik süreçlerin otomotik hale gelmesini sağladı. Lojistik sektöründe birçok otonom sistemler de geliştirildi. Örneğin DHL, Avrupa’da bir drone kullanarak “ilk özerk teslimat uçakları” başlatmıştır6. Drone otomatik olarak RFID etiketinden adres tespiti yapabilir ve müşteriye teslimatı gerçekleştirebilir. Bu uygulamayı ilaç gibi kritik öneme sahip gönderiler için kullanmayı planladılar. Ayrıca, DHL, gelecekteki teslimatları ve depo yönetimi için kendi kendine çalışabilen araçlar kullanmayı planlıyor 2.
The technology has enabled logistics processes to be automated, such as the RFID technology. Logistics industry has come up with many autonomous systems. For example, DHL has been able to launch a “first autonomous delivery flights” using a drone inside Europe6. The drone can automatically detect the address from the RFID tag and deliver it to the customer. They have planned to use this delivery system for critically wanted item such as medicine. Furthermore, DHL have planned to use self-driven vehicles in future deliveries and warehouse management 2.
35
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
YURT DIŞI ARAŞTIRMA
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Tr
En
Yakın gelecekte, kendi kendine çalışan araçların lojistik sektörünün tüm alanlarında önemli bir kullanımı olacaktır2. Bu teknolojinin, kapalı ortamlarda daha güvenli ve başarılı olduğu belirtiliyor. Kendi kendine çalışan araçlar RFID etiketinden bilgi elde ederler ve bu bilgilere göre hareket ederler. Bu nedenle, dağıtım hizmetleri sıkı takip edilen teslimat tarihlerini yakalayabilirler ve depo yönetimi çözümleri sayesinde verimli depolama sağlanabilir2. Lojistik sektörünün nihai hedefi maliyetini azaltmak ve işleyişi kolaylaştırarark müşterilerine yardımcı olmak ve aynı zamanda Co2 emisyonunu azaltmaktır 2.
In the near future, self-driven vehicles will have a significant benefaction in all areas of the logistic industry2. This technology is claimed to be more secure and successful in closed surroundings. The self-driven vehicles will be able to detect the information on RFID tag and operate according to that information. Hence, delivery service can meet the tight deadlines and warehouse management solutions can ensure efficient storage2. The ultimate goal of the logistic industry is helping the customers to reduce cost and simplify the procedure; at the same time reduce the Co2 emission from the industry 2.
Sonuç olarak, bu dönemde, şirketlerin teknoloji kullanmadan verimli bir şekilde faaliyet göstermeleri imkansızdır. Lojistik şirketleri mevcut pazarda rekabetçi kalmak ve pazar avantajı kazanmak için yenilikleri kullanmak önemlidir. Ancak, yenilikçi teknolojiler aynı zamanda lojistik sektörüne bir tehdit de oluşturabilir, örneğin 3D baskı teknolojisindeki gelişmeler paket gönderme ihtiyacını azaltabilir. Sonuç olarak, lojistik firmaları için ileri teknoloji ile başa çıkma yolları bulmak büyük önem taşımaktadır.
In conclusion, it is clear that in this era, companies simply cannot operate efficiently without the use of technology. Therefore, it is important for logistic companies to use innovation to stay competitive and gain market advantage in the current market. However, the new technology might be a threat to the logistic industry, such as the popularize 3D printing technology may take over the needs of sending parcel. As a result, it is crucial for the logistic companies to find a new way to deal with the advance technology.
Kaynakça / Reference
36
1. DPD. (2015)Innovation in delivery. Available at: sales.dpd. co.uk/uploads/documents/ dpd-predict.pdf
2. DHL Customer Solutions & Innovation (2014)Augmented reality in logistics: changing the way we see logistics – a DHL perspective. Available at: ht tp://www.dhl.com/content/ dam/downloads/g0/about_us/logistics_insights/csi_augm ented_ reality_report_290414.pdf
3. International Post Corporation. (2013) Interview on Deutsche Post DHL’ innovation strategy, projects and future outlook. Available at: http://www.ipc.be/en/Newsroom/in-the- spotlight/innovation/interview-deutsche-post
4. IBM Corporation. (2007) DHL breaks new ground with RFIDbased real-time tracking of sensitive shipments. Available at: ftp:// ftp.software.ibm.com/software/solutions/pdfs/ODC00298-USEN-00. pdf
5. FedEx. (2015)Innovation Strategies. Available at: https://smallbusiness.fedex. com/competitive-advantage. html
6. Bonn. (2014)DHL parcelcopter launches initial operations for research purposes. Available: http://www.dhl.com/en/press/ releases/releases_2014/group/ dhl_parcelcopter_launches _initial_operations_for_research_purposes.html
YURT DIŞI ARAŞTIRMA www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
37
MAKALE
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Lojistik süreç olarak gümrükleme işlemleri ve gümrük müşavirlerinin bu süreçteki rolüne ilişkin değerlendirme
Doç.Dr. Emine Koban
Doç.Dr. Emine Koban kimdir? 2001 yılından itibaren Uludağ Üniversitesi SBMYO’da, Dış Ticaret Bölümü Başkanlığı (2000-2007), Yüksekokul yönetim kurulu Üyeliği (2001-2009), Yüksekokul program kurulu üyeliği (2001-2009) Uludağ Üniversitesi Dış Ticaret Programları koordinatörlüğü (2003-2009) idari görevlerinde bulundu. 3 Nisan 2009 tarihi itibarıyla 2547 Sayılı Kanun’un 38. maddesine göre Uludağ Üniversitesi Yönetim Kurulu kararı ile T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Bakan Danışmanı olarak göreve başlamıştır. Görevinin tamamlanması ile geçiş yaptığı Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulunda Dış Ticaret Bölümü Başkanlığı ve Endüstriye Dayalı Öğrenme koordinatörlüğü görevini yürütmüştür. Akademik çalışma yaşamında birçok projeye imza atmış olup 1992 yılında FEY Vakfından Ulusal İkincilik Ödülü ve 2006 yılında Maliye Bakanlığı ve AMPD’de tarafından düzenlenen proje yarışmasında “Perakende Sektöründe Kayıtlı Kayıt dışı Uygulamaların Bursa Özelinde Karşılaştırmalı Analizi” ortak çalışması ile Ulusal Birincilik ödülünü almıştır. Ulusal ve uluslararası birçok dergide yayınlanan makaleleri, dergi yayın kurulu üyelikleri ve yine ulusal ve uluslararası birçok bilimsel toplantıda sunulan bildirileri, bilim komitesi üyeliği, sektörel yarışmalarda jüri üyeliği vardır. Bu çalışmalarının yanında “İhracata ve Yatırımlara Yönelik Teşvikler”, “Dış Ticarette Lojistik” ve “Dış Ticaret Eğitimi” adlı kitapları yayınlanmıştır. Doç.Dr. Emine Koban, hâlen Gaziantep Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Kamu Hukuku Bölüm Başkanlığı görevini yürütmekte ve diğer üniversitelerde dersler vermektedir.
38
G
ünümüz küresel rekabetçi yapısında üretici işletmelerin ürün ve hizmet kalitesini yukarı taşıma, maliyetlerini kontrol etme ve üretilen ürünün alıcısına en doğru şekilde ulaşmasında lojistik faaliyetlerin belirleyici rolü ve etkinliğini yadsıyamıyoruz. Buna bağlı olarak da yurt içi ve yurt dışı taşıma, depolama, gümrükleme, dağıtım, ham madde ve malzeme planlama ve tedarik, paketleme, ambalajlama, geri dönen malların değerlendirilmesi gibi temel küresel lojistik iş süreçlerinin etkinliğini ve verimliliğini attırmak üzerine yapılan çalışmalar ve araştırmalar da yoğunluk kazanmıştır. Zira, işletmeler için çoğunlukla dış kaynak kullanımı yolu ile tedarik edilen (outsource) her bir lojistik iş sürecinin en doğru şekilde planlanması, izlenmesi, kontrol edilmesi ve tamamlanması, tarafların sözleşme ile teminat altına alınan birbirlerine karşı verdiği taahhütlerin yerine getirilmesinde olduğu kadar, rekabetçi dünya düzeninde kalite odaklı üretim ve hizmet anlayışından taviz vermeden yürütülen maliyet kontrolü açısından da büyük önem taşımaktadır. Günümüzde uluslararası rekabet ortamında faaliyet gösteren işletmeler için temel lojistik süreçlerden olan “gümrükleme işlemleri”nin çok dikkatli yürütülmesi gerektiğini özellikle vurgulamamız gerekiyor. Zira diğer lojistik süreçlerinizi ne kadar doğru yönetirseniz yönetin, depolamanızda, yüklemenizde, taşımanızda en hassas ölçümlemelerle ne kadar verimlilik ve maliyet
odaklı çalışırsanız çalışın, yurt dışına göndereceğiniz ticarî eşyanızın ya da yurt dışından gelen bir temel üretim girdinizin gümrük iş akışından kaynaklı olarak zamanında teslimi gerçekleşemiyorsa, diğer süreçler için gösterdiğiniz çabanın ve harcadığınız emeğin de bütünüyle sonuçsuz kalabildiğini görebilirsiniz. Çoğu zaman yazılı ve görsel basında gümrüklerde yaşanan sorunlara bağlı (kendi ülkemiz ya da sınır ötesi ülke gümrükleri kaynaklı) olarak özellikle karayolu yük taşıması yapan ve gümrüklerde bekleyen araçları gördüğümüzde, ardında getirdiği pek çok kaybı da görmemiz gerekiyor. İhracatçının sözleşme taahhütlerini zamanında yerine getirememesine bağlı olarak ortaya çıkabilecek tazminat yükümlülüğü başta olmak üzere, müşteri kaybı, itibar kaybı ve bunun getirdiği ölçülemeyen maliyetler, taşıyıcı firmanın kayıpları (ki burada günlerce yollarda kalan araçların ve özellikle sürücülerin durumunu da değerlendirmek gerekiyor), ithalatçı girdi içeriğindeki malını zamanında teslim alamıyorsa üretimde ortaya çıkabilecek gecikmeler gibi uzayan bir maliyet zinciri. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde, her zaman ifade ettiğimiz gibi, lojistik süreçlerin yürütülmesinde en zayıf halkamız kadar güçlü olduğumuzu göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu nedenle gümrükleme işlemlerinin en hızlı ve en doğru şekilde yürütülmesi ile diğer lojistik süreçlerin de güçlendirilmesi sağlanmış olacaktır. Uluslararası ticaret açısından kilit konumda olan gümrük idarelerinde yapı-
lan kontrollerde ve denetimlerde dış ticaretin tarafları olan ihracatçılar, ithalatçılar ve taşıyıcılar tarafından hazırlanması gereken belgeler, alınması gereken izinler, lisanslar vb. yükümlülüklere ilişkin olarak mevzuatın gerekleri en doğru şekilde yerine getirildiğinde ve mevzuattaki güncel gelişmeler hızla takip edilip mevzuata uygun hareket edildiğinde iş akışı kolaylaşmaktadır. Bu nedenle uzmanlık gerektiren gümrükleme sürecinin titizlikle takibi ve olabildiğince hatasız tamamlanması gerekmektedir. Özellikle belirtmek gerekir ki, dış ticarete yönelen işletmelerin gümrükleme işlemlerine ilişkin sorumlulukları ve yükümlülükleri, ithalatta eşyanın T.C. gümrük sınırlarına gelmesinden ve ihracatta ise eşyanın gümrük idarelerinin gözetim ve denetimine tabi oldukları alana girmesinden çok daha önce başlamaktadır. Eşyanın gümrük sınırları dışına çıkartılması ya da dışarıdan gelen eşyanın ithalatçısına teslim edilmesine kadar olan süreçte ithalatçı ve ihracatçı firmalar, lojistik hizmet satın aldıkları lojistik firmaları ve yetkilendirdikleri gümrük müşavirleri ile tümüyle bir çözüm ortaklığında iş akışını tamamlamak durumundadırlar.
Bu noktada, başta dış ticaret ve gümrük mevzuatı olmak üzere ilgili ve sair mevzuat ve dış ticarete konu eşya için büyük önem taşıyan tarife, kıymet ve menşe konusunda yapılan hataların ve yanı sıra gerek çıkış ülkesi gerekse diğer ülke mevzuatlarına ilişkin bilgi eksikliğine bağlı ortaya çıkabilecek aksaklıkların, işletmeleri ticarete konu eşyanın değerinden çok daha fazla ekonomik kayıplara uğrattığı, ayrıca cezai yaptırıma ve prestij kaybına da uğrattığı görülmektedir. Bu nedenle, bu sürecin işletmenin kendi yeterliliği ile eşdeğer yeterlilikte hizmet veren alanında uzman gümrük müşavirleri eliyle yürütülmesi ve yönetilmesinin, uzmanlaşmanın getireceği yararlılık ve kazanımlar yönüyle dikkate alınması ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca belirtmeliyiz ki gümrükleme işlemleri, tarihsel süreçte işletmelerin iş yapış şekline ilişkin olarak lojistik olarak adlandırdığımız iş süreçleri arasında, dış kaynak kullanımının (outsource) ilk uygulaması olmuştur. Gümrükleme işlemlerinin yürütülmesi, uzun yıllar önce o zamanki meslek tanımıyla gümrük komisyoncuları olan meslek mensuplarından tedarik edilen ve outsource edilen bir hizmet türü olmuştur. Gümrüklerde iş takibinin 1909 yı-
MAKALE
lında yayınlanan Yönetmelik çerçevesinde Gümrük İdarelerinden alınacak ruhsatname ile sürdürülebileceğinin ve dış ticaret için önemli olan bu tür mesleki faaliyetin kurallı ve belirli bir disiplin içerisinde yürütülmesinin sağlanması amacıyla şartlarının daha o yıllarda ortaya konulmuş olması, bu mesleğin, sorumlulukları yüksek meslek grubu olarak kabul edildiğini göstermektedir. 1927 yılında ilk Gümrük Komisyoncuları Kanunu’nun kabul edilmesi ve söz konusu Kanun’da gümrük komisyoncusu olma koşullarının tanımlanmış olması da, bu mesleği yürütecek olanların sahip olması gereken meslekî ve kişisel yeterliliğe verilen önemi göstermektedir. Daha sonraki süreçte, ülkenin artan uluslararası ticarî ilişkileri ve büyüyen dış ticaret hacmi ile birlikte gümrüklerdeki iş süreçlerinin takibinin yapılmasında gümrük müşavirleri çok daha da etkin konuma gelmiştir. Günümüze gelindiğinde, gerek dış ticaret işlemlerinin henüz hazırlık aşamasında ve gerekse devamında gümrük idarelerindeki işlemlerin takibi sırasında ve eşyanın teslimi sonrasındaki süreçlerde gümrük müşavirleri bu sorumluluklarını, 4458 Sayılı Gümrük Kanunu ve Gümrük Yönetmeliği çerçevesinde
Uluslararası ticarette ve lojistikte en zayıf halkanız kadar güçlüsünüz 39
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
MAKALE
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
yürütmektedir. 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 227. ve 228. maddelerinde belirtilen genel ve özel koşulları taşıyan gerçek kişiler belirlenen sınavlara girip gümrük müşaviri olma koşullarını yerine getirerek sahip oldukları bu unvanla ve ihracatçı ve ithalatçılar tarafından kendilerine tanınan yetkiyle sorumlulukları çerçevesinde bu görevi yerine getirmektedirler. Gümrük müşavirliği, bugün artık, kariyer mesleği olarak görülmektedir. Ayrıca, günümüzde uluslararası alanda faaliyet gösteren işletmelerin iş yapış şeklindeki değişime bağlı olarak ve onların önemli bir çözüm ortağı rolünü de üstlenerek gümrük müşavirlerinin sorumluluk sınırları giderek genişlemiş ve daha geniş bir yelpazede hizmet veren ve danışman konumuna da gelmiştir. Diğer yandan gümrük idarelerinin iş yükünün azaltılmasına ilişkin olarak da yasal sorumlulukları arttırılmıştır. Son yıllarda özellikle tartışılan bir konu, lojistik hizmet veren işletme-
40
lerin taşıma, depolama, elleçleme gibi diğer lojistik süreçler ile birlikte gümrük müşavirlik hizmetlerini de kendi bünyelerinde tutarak hizmet alan tarafa sunma ve daha hızlı ve bütünsel iş yapış şekline yönelme yönündeki taleplerdir. Bu noktada gümrük müşavirlerinin meslekî uzmanlıklarının lojistik firmalarına yaratacağı katma değer, göz ardı edilemez. Bu bütünleşmeyi, özellikle tarafların hakları ve hukuki sorumluluk sınırları da doğru çizilerek yapılacak bir yasal düzenleme ile değerlendirmek gerekmektedir. Bundan sonraki sürece ilişkin olarak görüşümüz, dünyada her yönüyle yaşanan değişim ve mevzuat yönüyle ticareti kolaylaştıran düzenlemelerin de bir parçası olarak uluslararası ticarette bir yandan yasal mal hareketinin hızlanması ve kolaylaştırılması hedeflenirken diğer yandan da ülkelerin kendi ticarî konumlarını koruma amaçlı tedbirleri almaya yönelik olarak gümrüklerine ilişkin doğru stratejiler geliştirmeleridir. Buna bağlı olarak artık gümrük müşavirliği mes-
leğinin de klasik iş yapış şeklinin dışına çıkılarak yürütüleceğidir. Bir yandan dış ticaret danışmanlığı ve diğer yandan da tüm lojistik operasyonlar hakkında bilgili, donanımlı olma ve ayrıca bu konuda daha fazla meslekî deneyim ve beceriye sahip lojistik işletmeleri ile iş ortaklıkları ve çözüm ortaklığına gidilerek birlikte bu sürecin yürütülmesi gerekmektedir. Yapılacak yasal düzenlemelerde, dış ticaretin çok önemli iş süreçlerinin yürütücüsü konumundaki lojistik firmalarının ve gümrük müşavirlik hizmeti veren firmaların bir iş modeli ile bütünleşmesi sağlanmalıdır. Lojistik firmaları ve gümrük müşavirlerinin sahip olduğu bilgi ve yetkinliklerinin bir araya gelmesi ve hizmet türlerini daha da genişletmesi ile dünyadaki günümüz rekabetçi iş yapış şeklinde üstünlük yakalaması mümkün olabilecektir. Bu sağlanamadığında, pazarda yabancı firmaların etkisi daha fazla hissedilebilecektir. Türkiye’nin dünyada dış ticaret alanında söz sahibi olabilmesi için uluslararası ticaretin operasyonel süreçlerinde ve hukukî esaslarını içeren konularda da hatalı uygulamalara yer verilmemesi önemlidir. Bu maliyetlere, yok edici rekabetçi yapıda gerek işletmelerimiz açısından gerekse ülke ticarî itibarı açısından katlanmak giderek zorlaşmaktadır. Bugün 400 milyar doları aşan dış ticaret hacmimizin 2023 Türkiye vizyonunda 500 milyar dolar ihracat ile toplamda 1.2 trilyon dolara ulaşması hedefi, her aşamada doğru iş yapış şeklini de zorunlu kılmaktadır. İşte bu konuda da gerek gümrük idarelerinin gerekse gümrük idarelerinde iş akışını takip eden gümrük müşavirliklerinin ve lojistik firmalarının insan kaynaklarının niteliğinin arttırılması ve gümrük idarelerinin altyapı ve teknolojik yeterliliklerin tamamlanmış olmasının önemli ve gerekli olduğunu unutmamak gerekiyor.
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
Teknoloji www.t to t a rget .co m
OMSAN Lojistik Genel MüdürÜ Osman Küçükertan:
“Rekabette en önemli unsur: lojistik” OMSAN Lojistik Genel Müdürü Osman Küçükertan, Anadolu’nun her köşesindeki müşterilerini Avrupa’nın tamamına en rekabetçi koşullarda ulaştırmayı hedeflediklerini belirterek doğru ve hızlı ulaşımın rekabette en önemli unsurların başında geldiğini söyledi.
Osman bey, kısaca kendinizi anlatır mısınız? Deniz Harp Okulu, Elektrik-Elektronik Bölümünden mezun oldum. Deniz Kuvvetlerinde çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1997-2000 yılları arasında Koç Finans’ta görev yaptım. 2000 yılında OMSAN Lojistik’te Operasyonlardan Sorumlu Genel Müdürü olarak göreve başladım. Hâlen bu görevime devam ediyorum” OMSAN Lojstik’in faaliyetleri hakkında bize bilgi verir misiniz? 1978 yılında bir OYAK iştiraki olarak kurulan OMSAN Lojistik, uluslararası teknik standartlara sahip, farklı özelliklerde 1200 karayolu nakliye filosu, 340 swapbody ve 205 va-
gondan oluşan intermodal taşıma filosu, 2 helikopteri, 30.000 DWT büyüklüğünde kuru yük gemisi, 4.510 DWT büyüklüğünde pnömatik tahliye sistemine haiz çimento gemisi, 1100 onaylı tedarikçisi, yurt içi ve yurt dışında toplam 900.000 m2’lik kapalı ve açık alandan oluşan lojistik merkezleri ve 1250 çalışanı ile müşterilerine esnek, entegre lojistik hizmetler sunmaktadır. OMSAN, otomotiv, demir-çelik, çimento-inşaat, akaryakıt, tekstil,
perakende, gıda ve iletişim sektörleri başta olmak üzere, birçok sektörün öncü firmalarına yurt içi ve yurt dışı karayolu, denizyolu, havayolu, demiryolu taşımacılığı, depolama, dağıtım, antrepo yönetimi, ev ve ofis lojistiği, gümrükleme ve sigorta hizmetleri kapsamında lojistik hizmetler sunmaktadır. OMSAN, başta Avrupa olmak üzere dünyadaki birçok ülkeye en uygun lojistik çözümler ile ulaşmaktadır. Lojistik sektöründe birçok konuda
41
Teknoloji
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
öncü konumda bulunan OMSAN’ın, İstanbul’da genel müdürlüğü; İç Anadolu, Ege, Akdeniz, Karadeniz ve Gaziantep’te bölge müdürlükleri; Fransa, Rusya, Romanya ve Fas’ta şirketleri; Almanya’da irtibat ofisi; İspanya’da OMFESA adıyla ortaklığı bulunmaktadır. AB normlarına sahip Türkiye’nin en büyük öz mal ve tedarikçi filolarından birine sahip olan OMSAN, Türkiye’den Avrupa, Rusya, Türk Cumhuriyetleri, Orta Doğu ve Kuzey Afrika arasında tüm taşıma modlarını etkin bir şekilde birleştirerek uluslararası komple parsiyel taşımacılık ve depolama hizmetleri vermektedir. “LOJİSTİK SEKTÖRÜNDEKİ BÜYÜME, TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDE” Yeni dönem hedefleri nelerdir? İlk küresel Türk lojistik şirketi olma vizyonu ile hareket eden ve sürdürülebilir büyümeyi esas alan OMSAN, sektörde oluşan yeni fırsatlara paralel denizyolu ve demiryolu taşımalarının portföyündeki ağırlığını artırmayı, gemi, lokomotif ve müşterilerine özel vagon yatırımlarıyla intermodal taşımacılığın avantajlarını kullanarak Anadolu’nun her köşesindeki müşterilerini Avrupa’nın tamamına en rekabetçi koşullarda ulaştırmayı hedeflemektedir. Türkiye’nin 81 iline dağıtım hizmeti veren ve kendi lojistik altyapısı ile
42
dağıtım hizmeti sağladığı il sayısını 50’ye çıkaran OMSAN, yurt içi yapılanmasını güçlendirmeye yönelik 2014 yılında kurduğu Gaziantep Bölge Müdürlüğünün ardından şimdi de yakın dönemde kurmayı planladığı Malatya Bölge Müdürlüğü ile Türkiye’nin tüm bölgelerinde kendi ofisleri ile varlık göstermeyi hedeflemektedir. Ayrıca OMSAN, Orta ve Doğu Avrupa’da sinerji yaratılabilecek şirket satın alma veya stratejik ortaklıklar kurulması hedefi doğrultusunda oluşacak fırsatları yakından takip etmektedir. OMSAN, 2015 yılında, Türkiye’nin ve lojistik sektörünün ortalama büyümesinin üzerinde büyüyerek gelirlerini % 15-20 artırmayı hedeflemektedir. Lojistik sektörü neyi tartışıyor? Sektörün ana gündem maddesi ve sıkıntıları nelerdir? Araştırma firmaları tarafından yapılan çalışmalara göre, Türkiye lojistik sektörünün toplam büyüklüğü, yaklaşık 300 milyar TL olarak tahmin edilmektedir. 3PL hizmet sunan lojistik firmaların bu pazardan aldığı payın yaklaşık 24 milyar TL olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’nin genel ekonomik durumu ile lojistik sektörünün büyüme oranları birlikte incelendiğinde, lojistik sektörünün genel ekonomiden daha hızlı büyüdüğü görülmektedir. Dünya Bankası Küresel Lojistik Performans Endeksi’nin 2014 yılı
sonuçlarına göre, Türkiye bu listede, 160 ülke arasından 30. sıradadır. Lojistik sektörü, 2014 yılında Hükümetin gündeminde daha üst sıralara yükselmiş olup Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan Onuncu Kalkınma Planı’nda, öncelikli dönüşümü planlanan 9 sektörden biri, lojistik ve ulaştırma olmuştur. 2015 yılında, firmaların dış kaynak kullanım oranlarının artması ve lojistiğin rekabet avantajı yaratmadaki rolünün anlaşılmasıyla birlikte sektörde büyümenin devam etmesi beklenmektedir. Diğer taraftan sektörde, önümüzdeki dönemde, özellikle yabancı lojistik firmalarının katalizörlüğünde satın almaların artacağı da öngörülmektedir. Sektörün problemleri nelerdir? Türkiye’de lojistik sektörü, Türkiye ekonomisinin de üzerinde bir büyüme ivmesine sahip olsa da ülkemizde sektörün büyümesine engel birtakım etkenler bulunmaktadır. Karayolu taşımacılığı kapsamında Gümrük Yönetmeliği ve Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirliği sisteminde yapılan değişikler, şu an için sektördeki en önemli gündem maddelerinden biridir. Bunun dışında altyapı eksikliklerinden kaynaklanan verimsizlikler, hukuki altyapı eksiklikleri, mevzuatların getirdiği bürokratik engeller, lojistik konusunda eğitimli iş gücünün az-
lığı ve teknolojinin yeterince etkin kullanılamaması, karşımıza çıkan diğer zorluklar arasında sayılabilir. Ayrıca, geçiş belgesi, kota ve vize sorunları ile yüksek otoyol vergilerinin varlığı, lojistik hizmeti sunan şirketlerin işini zorlaştırmaktadır. Bu doğrultuda sektörün kamu kurum ve kuruluşlarından en büyük beklentisi sektöre yönelik kolaylaştırıcı mevzuat değişikliklerinin gerçekleştirilmesi ve sektörde faaliyet gösteren tüm firmaların mevzuata tam olarak uymalarının sağlanmasıdır. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında tam bir koordinasyon sağlanması ve buna bağlı olarak sektördeki uluslararası gelişmelerin göz önünde bulundurularak gerekli tedbirlerin alınması beklenmektedir. OMSAN Lojistik, sektörde inovatif kimliği ile tanınmaktadır. Bu anlamda firmanızın teknoloji uygulamaları ve farkındalıkları nelerdir? OMSAN, verdiği tüm hizmet türlerinde teknolojinin mevcut en gelişmiş olanaklarını bünyesine hızla adapte ederek yüksek müşteri memnuniyetini kazanmış bir şirkettir. OMSAN’ın esnek yapısı, gelişen teknolojiyi hizmetlerine hızla uygulama olanağı vermekte, böylece OMSAN, hata payını ve zaman kaybını minimuma indiren teknolojik uygulamalarıyla müşterilerine rekabet avantajı sağlamaktadır. OMSAN olarak, sahada oluşan verilerin, gerek OMSAN’ın iç süreçlerinde, gerekse müşteri ve iş ortakları ile paylaşılan süreçlerde kullanılmak üzere merkezde toplanması için teknolojik uygulamalara büyük önem verilmektedir.
ile sistemin işleyişi birebir bilgisayara aktarılmış ve gerçek verilerle modelleme yapılmıştır. OMSAN Lojistik; depolarında, barkod kontrollü süreçler ile operasyonlar için gerekli FIFO, FEFO, LIFO, lot takibi, seri no takibi, üretim takibi kriterleri ile çalışılmaktadır. Gerçek stok bilgisini, web tabanlı olarak sunan OMSAN, müşterilerine ait ürünlerin güvenliğini en üst düzeyde sağlamak amacıyla depolarında uluslararası standartlara uygun yangın emniyet sistemlerini kullanmaktadır. OMSAN depolarında kullanılan Depo Yönetim Sistemi, depolama operasyonlarının gerçek zamanlı yönetilmesi için tasarlanmış dinamik bir sistemdir. OMSAN, merkezi depo otomasyon sistemini yeniden yapılandırarak müşterilerine tahsis edilen şifre ile tüm operasyonu online izleme, yönetme ve raporlama imkânı sunmaktadır. Tabletlerin günümüzde artan kullanımı nedeniyle OMSAN’da varolan mobil uygulamalardan bazıları bu platformlara taşınmıştır. 2010
Teknoloji
yılından beri vermekte olduğumuz ve yenilikçi bir hizmet olan “Arabam Tatilde” projesi için iPhone ve android uygulamaları hazırlanmış ve müşterilerimizin hizmetine sunulmuştur. OMSAN, şoför eğitimlerinde de yüksek teknolojik olanaklardan faydalanmaktadır. Bu amaçla, Kalkınma Bakanlığı ve İstanbul Kalkınma Ajansı’nın (İSTKA) malî desteğiyle OMSAN Lojistik mühendisleri tarafından Emniyetli ve Ekonomik Sürüş Simülatörü geliştirilmiştir. Bu proje ile sürücülerin yetkinliği artırılarak kazaların / hasarların (özellikle akaryakıt ve tehlikeli madde taşımacılığında) en aza indirilmesi, yakıt sarfiyatının azaltılması ve böylece müşterilere hem ekonomik hem de güvenli bir hizmet sunma imkânı elde edilmiştir. OMSAN, 2011 yılında, “Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi” ile iş sürekliliğinin sağlanmasına ve güvenlik ihlallerinden doğan zararların ve riskin en aza indirilebilmesine yönelik ISO 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi belgesini Türkiye’de alan ilk lojistik firması olmuştur.
Tuzla depoda faaliyette olan Otomatik Ayrıştırma Sistemi (SORTER) çalışmaları sonucunda iş gücü süresi tasarrufu sağlanmış ve verimlilik artışı elde edilmiştir. Daha sonra sistem üzerinde, çeşitli iyileştirmeler ve yenilikler gerçekleştirilmiştir. Üç boyutlu simülasyon
43
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
DEMİRYOLU TAŞIMACILIĞI
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Rinak Lojistik Güneydoğu Müdürü İbrahim Temizsoy:
Demiryolu taşımacılığının avantajları nelerdir? Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde nakliye, depolama, ithalat ve ihracat konularında faaliyet gösteren Rinak Lojistik firması Güneydoğu Müdürü İbrahim Temizsoy, demiryolu taşımacılığının geleceğini anlattı, sektördeki yenilikleri paylaştı. Öncelikle kendinizden ve yöneticisi olduğunuz Rinak Lojistik firmasının faaliyet alanlarından bahseder misiniz? İşletme Fakültesi mezunuyum. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları bünyesinde değişik yerlerde ve unvanlarda yirmi yedi yıl görev yaptım. En son Gaziantep Trafik, Denetim ve Koordinasyon Müdürlüğü görevimi dokuz yıl devam ettirdikten sonra emekliye ayrılıp 01.07.2013 tarihinde Rinak Lojistik firmasının Güneydoğu Lojistik Müdürü olarak göreve başladım. Rinak Lojistik firması Gaziantep 3. Organize Sanayi Bölgesinde Başpınar tren istasyonu civarında 20.000 m2 açık alan, 5000 m2 gümrüklü antrepo, 800 m2 serbest depo ve İskenderun’da liman karşısında 30.000 m2 alanda nakliye, depola-
44
ma, ithalat ve ihracat konularında faaliyet göstermektedir. Türkiye’nin tüm bölgelerine demiryolu, karayolu taşımacılığını yapmaktadır. Kısaca Rinak Lojistik, demiryolu işletmeciliği ile karayolu taşımacılığını entegre bir şekilde yapan bir lojistik firmasıdır. Bunun yanında firmaların İran, Türk Cumhuriyetleri, Irak ve Suriye gibi ülkelere yapılan ihracatında lojistik çözüm ortağı olmaktayız. Örneğin, 2014 yılı içerisinde Gaziantep’ten İran’ın değişik şehirlerine 8000 ton sunta malzemesini tren yolu ile gönderdik. Rinak Lojistik olarak demiryolu inşası ve yenilenmesi işlemleri de faaliyet alanlarımızın içerisinde. “İltisak Hattı” dediğimiz ana hatlardan depo ve fabrika gibi tesislere çekilen “demiryolu bağlantı hattı” çalışmalarını da yapmaktayız. Bu-
gün Gaziantep Başpınar Organize Sanayi Bölgesinden, Serbest Bölgeye 4 km ve Gaziantep Limak Çimento’nun 400 metrelik iltisak hattı, Rinak Lojistik tarafından yapılmıştır. Şu an Çerkezköy tarafında 28 km’lik demiryolu inşası çalışmalarımız da devam etmektedir. Size göre sektörün ana gündem maddesi nedir? Sektörün gelecek hedefleri arasında hangi hamleler bulunuyor? Çözüm önerileriniz nelerdir? Suriye ve Irak’ta devam eden iç savaş nedeniyle bu ülkelere yapılan taşımacılığın durma noktasına gelmesi ve sınır kapılarında yaşanan sıkıntılar ile döviz kurlarındaki istikrarsızlık, taşımacılık potansiyelini etkilemektedir. Yine TCDD’nin navlun ve yakıt fiyatlarının yüksek-
DEMİRYOLU TAŞIMACILIĞI www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
liği, en çok gündemde olan konular arasında yer almaktadır. Sektörün sıkıntılarına çözüm önerisi olarak şunu diyebilirim: TCDD 6461 sayılı “Serbestleşme Kanunu” mevzuat çalışmalarının bir an önce bitirilmesi gerekmektedir. Firmanızın 2015 yılı hedefleri, yatırım projeleri nelerdir? 2015 yılı hedeflerimiz arasında Türkiye içerisine TCDD ile 75.000 ton demiryolu yük taşıma, gümrüklü antrepoda İran ve Türk Cumhuriyetlerinden 150.000 ton karayolu ile ithalat yükünün kabulü ve millileştirilerek iç piyasaya taşınması var. Yine yıllık, karayolu ve demiryoluyla toplam 100.000 ton yük taşımak, bu yılki hedeflerimizden biri. Demiryolu Düzenleme Genel Müdürlüğünün demiryolu sektörünün geleceğindeki rolü nedir? Türkiye’de operasyonel ulaştırma kapsamındaki öncelikli projeler nelerdir? Demiryolu Düzenleme Genel Müdürlüğü, TCDD Serbestleşme Kanunu’nun altyapısını oluşturmaktadır. Bu sektörde faaliyet gösterecek firmaların standardizasyon ve yeterliliklerini sağlamaktadır. TCDD konvansiyonel dediğimiz yük treni ve yolcu taşıma yapan hızlı tren hattı dışında aşırı hıza dayanıklı olmayan normal veya geleneksel
ray sistemi hatlarının iyileştirilmesi, liman ve lojistik köy bağlantılarının yapılması öncelikli projeler arasında yer almaktadır. Tren yolu taşımacılığının avantajları nelerdir? Demiryolunda uzun mesafeli yüksek tonajlı yüklerin taşınmasında ve çevre kirliliğini önleme bakımından diğer taşımacılık hizmetlerine göre daha avantajlıdır. Tren yolunda yük trenlerinin saatteki ticari hızı 70 km’dir. Tren yolu ile bir parti de 30 tır kapasiteli yük taşınabilmektedir. Düz bir yolda bir lokomotif ortalama 40 vagonu çekebilmektedir. Yaklaşık 350 metrelik bir katar 30 vagon ve ortalama 750 ton yük taşıyabilir. Dolayısıyla tren yolu taşımacılığı, yük taşımacılığı olarak baktığınızda maliyet, tonajlı yük taşıma hem de çevre kirliliğini önleme bakımından daha avantajlı bir taşımacılık türüdür. Ülkemizde demiryolunda şu an elektrikli ve dizel yakıtlı olmak üzere taşımacılık söz konusu. TCDD da yük taşımacılığında “Elektrikli lokomotifler” yakıt ihtiyacı ve yük çekeri bakımından diğer lokomotiflerden daha avantajlıdır. Bilindiği üzere elektrik ülkemizde üretilmektedir. Elektrikli lokomotif saatte 50 TL civarında bir tüketim yapmasına rağmen dizel lokomotif saatte 80 litre yakıt
Tren yolu ile bir partide 30 tır kapasiteli yük taşınabilmektedir. Düz bir yolda bir lokomotif, ortalama 40 vagonu çekebilmektedir. Yaklaşık 350 metrelik bir katar, 30 vagon ve ortalama 750 ton yük taşıyabilir. Dolayısıyla tren yolu taşımacılığı, yük taşımacılığı olarak baktığınızda maliyet, tonajlı yük taşıma ve hem de çevre kirliliğini önleme bakımından daha avantajlı bir taşımacılık türüdür
45
DEMİRYOLU TAŞIMACILIĞI
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
tüketmektedir. Tabii yakıt kullanımında dışarı bağımlı olduğumuz için girdi fiyatı etkilenmektedir. Türkiye geneline baktığımızda Ankara - İstanbul ve İskenderun - Sivas arasında elektrikli taşımacılık yapılmaktadır. Şu an ToprakkaleKayseri arasında elektrikli tren yapımı çalışmaları devam etmektedir. Türkiye’nin çeşitli yerlerine elektrikli hatların gelmesi ile ilgili devletin çalışmaları sürmektedir. Olumsuz hava koşulları demiryolu taşımacılığını nasıl etkiler? Yağışlı havalar ve rampalar lokomotiflerin çekim gücünü olumsuz etkiler. Kötü hava koşullarında rayların ıslak olması nedeniyle rampalarda trenin baş tarafına ve sonuna destek lokomotif verilerek yükün ilerletilmesi sağlanır. Açık vagonlarla taşınan dökme yükler ıslandığında kalite düşmektedir. TCDD, yükün cinsini dikkate alarak açık ve kapalı tipte değişik vagonlar üretmektedir. Firmanızın AR-GE, inovasyon ve teknolojik çalışmaları var mı? Sektörün bu tür çalışmaları var mı? Yurt dışında sektörle ilgili çalışmalar nelerdir? TCDD Serbestleşme Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile birlikte lokomotif ve vagona yatırım yapıp AR-GE çalışmalarımızı artırmayı düşünüyoruz. Yurt dışında tren taşımacılığına baktığınızda Al-
46
Almanya bu konuda gelişmiş ülkelerden bir tanesi. İltisak hatları fabrikaların içlerine kadar girmiş vaziyette. Nehir kenarlarında bile liman yapılarak demiryolu bağlantısı ile yük taşıması yapılmaktadır. manya bu konuda gelişmiş ülkelerden bir tanesi. İltisak hatları, fabrikaların içlerine kadar girmiş vaziyette. Nehir kenarlarında bile liman yapılarak demiryolu bağlantısı ile yük taşıması yapılmaktadır.. Ülkemizde de benzer örnekler var. İskenderun Demir -Çelik Fabrikasında ve Ege Bölgesinde-
ki seramik fabrikalarında “iltisak hattı” dediğimiz depo ve fabrikalara çekilen demiryolu bağlantı hatları mevcuttur. Aynı şekilde Japonya ve Fransa’da demiryolu taşımacılığı iyi yerlerde. Büyük Atatürk’ün bir sözünü hatırlatmak isterim. “Bir ülkenin gelişmişliğini demiryolları gösterir”.
RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
47
HAVAYOLU
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
GAÜN HAVACILIK VE UZAY BİLİMLERİ FAKÜLTESİ DEKANI PROF. DR. İBRAHİM HALİL GÜZELBEY:
Bölgesel havayollarının oluşması ve Gaziantep ekonomisi üzerinde olası etkileri Önce kısaca kendinizden, ardından Gaziantep Üniversitesi, Uzay ve Havacılık Fakültesinin kuruluş hikâyesinden bahseder misiniz? Gaziantepliyim. İngiltere Cranfield Üniversitesindeki doktora eğitimim dışında bütün eğitim hayatım Gaziantep’te geçti. Mekanik konusunda doktora yaptım. Doktora sonrasında çeşitli konularda akademik çalışmalara başladım. Tabii üniversitelerin imkânları geliştikçe yapacağımız şeyler daha iyi noktalara geldi. Şu ana kadar beş doktora öğrencisi ve 8 yüksek lisans öğrencisi yetiştirdim. Profesörlüğümü aldıktan sonra pratik alanlara yönelik çalışmalara yöneldim. 2001 yılında Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü yaparken “Havacılık” ile ilgili bir program açmayı düşündüm. Erciyes ve Anadolu Üniversitelerine ve YÖK’ün ilgili birimlerine gittik. Orada şu şekilde bir görüş oluştu: İki yıllık bir okul, bu iş için yeterli değil, 4 veya 5 yıllık bir okula gerek var. Bu görüşün 2012 yılında tekrar gündeme gelmesiyle birlikte fakülte için başvuru yapıldı. Havacılık konseptlerini düşündüğümüz zaman iki yıllık bir eğitimle bunu sağlamamız mümkün değildi. Tabii Türkiye’de iki yıllık, Havacılık Meslek Yüksek Okulları şeklinde eğitim yapan okullar var. Bu okullar önemsiz değil; ancak daha farklı hedeflere yönelik öğrenci yetiştiriyorlar. Biz üniversite olarak mühendis, havacılık işletmecisi ve pilot yetiştirmeyi hedefledik. Devlet okullarında, yani ÖSYM’den öğrenci aldığımız zaman bir sene hazırlıkta İngilizce öğrenmesi gerekiyor. Üstüne dört yıl pilotluk eğitimi görüyor. Ama uçuş okuluna alınan öğrenciler, ÖSYM’den değil para ödeyerek gelip pilotaj eğitimini alıyorlar. Bilindiği gibi “pilo-
48
taj eğitimi” pahalı bir eğitim. Uçuş okuluna gelen bir öğrenci 60 bin dolar kadar ücret ödüyor. ÖSYM ile gelen öğrencilerin masraflarını ise üniversite karşılıyor. Üniversite ise mevzuata uygun bir şekilde uçuş okulu açıyor. Bu uçuş okulu hem ÖSYM’den gelen öğrenciye hizmet veriyor hem de üniversite dışından pilotluk talebi olanlara kurslar açarak okulun masraflarını karşılıyor. Bu nedenle de devlet okullarının
dışarıya açık uçuş okullarını açması gerekiyor. Bu okullarda öğrenciler, yaklaşık bir buçuk senede pilot olarak mezun olabiliyor. Uçuş okullarında üniversite mezunları özellikle tercih ediliyor. Çünkü yer dersleri denen derslerin tamamı ile üniversite seviyesinde dersler veriliyor. Özellikle mühendisler yer derslerine çabuk adapte oluyor. Bu öğrencilerin bir buçuk sene sonunda alacakları eğitim vasıtasıyla PPL(A) dediğimiz “hususi pilot
lisansı”, CPL dediğimiz “ticari pilot lisansı”, ATPL dediğimiz “havayolu nakliye pilot lisansları’na birbuçuk sene sonunda sahip olacaklar. Bu pilotlar, havayollarına girdiği zaman birkaç ay müddetle uyum ve tip eğitimi alırlar. Arkasından havayollarında ikinci pilot olarak göreve başlarlar. Biz, hem uçuş okulunda eğitim alıp pilot olmak isteyen hem de ÖSYM’den gelen öğrencilere Gaziantep Üniversitesinde pilotluk eğitimi vermeyi hedefliyoruz. Türkiye’nin bu insan kaynağına ihtiyacı ile ilgili neler söylersiniz? Türkiye’nin ve komşu ülkelerin kaliteli pilot ve uçak bakımcısı ihtiyacı çok büyüktür. Komşu ülkeleri de işin içerisine katarsak önümüzdeki 20 yıl içerisinde 50 bin pilot, uçuş teknisyeni, bakımcı (B.1.1-B.1.2B2-C) ve uçak mühendislerine ihtiyaç vardır. Bu sayının ne kadar fazlasını Türkiye olarak karşılarsak o kadar iyidir. Bugün ülkemiz havayollarında yüzlerce yabancı pilot uçuyor. Bunun bir sebebi yeterli pilot olmaması iken bir diğer sebebi de havayolları taşımacılığının baş döndürücü bir hızla genişlemesidir. Şu anda beş devlet okulu bu alanlarda öğrenci yetiştirirken onlarca özel uçuş okulu da halkımıza hizmet vermektedirler. Bu devlet okulları, İTÜ, ODTÜ, Anadolu Üniversitesi, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi ve Gaziantep Üniversitesidir. Bu arada biz Gaziantep Üniversitesi olarak mühendislik anlamında İTÜ, ODTÜ ve pilotaj konusunda da Ondokuz Mayıs Üniversitelerinin okulumuza gösterdiği yakınlık, yardımlaşma isteği ve pozitif yaklaşımlarına teşekkür ederiz. TÜRKİYE HAVACILIK SEKTÖRÜNDE ÇOK İYİ GİDİYOR Türkiye’de bu tür eğitimler nasıl
HAVAYOLU www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
yapılıyor? Türkiye’deki üniversitelerin durumu nedir? Uluslararası üniversiteler ile işbirliğiniz olacak mı? Bu soruya pilotaj anlamında bakarsanız Türkiye’nin bu konudaki piri, Türk Hava Kurumudur. Daha sonra 25 yıllık havacılık geçmişi ile birlikte Anadolu Üniversitesi geliyor. Bildiğiniz gibi Eskişehir’de bir de hava üssü vardır. Fakat son zamanlarda bir çok üniversitede Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi kuruldu. Bazılarında yüksekokul, bazılarında fakülte olarak oluştu. Pilotaj Bölümü bu okulların içerisine kondu. Şu anda pilotaj anlamında Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi bu konudaki eski bir okulun muhalefetine rağmen güzel gidiyor. Biz de uçuş okulunu kurmak üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Uçak, pilot ve bakımcı alımlarımız sürüyor. Mühendis anlamında bakarsak, bu alanda da Türkiye, eğitim kadrosunu oluşturuyor ve güzel gelişmeler var. Türkiye’de havacılık konusunda doktora yapmış kişi sayısı, elimde net rakamlar olmamakla birlikte 100-150 civarında. Ancak 30’un üzerinde havacılıkla ilgili
üniversitelerde birimler kurulmuş durumda. Bu çerçevede bakıldığında Türkiye havacılık konusunda oldukça iyi gidiyor. Civar ülkelere baktığımız zaman havacılığın işletmecilik tarafında pilot yetiştirme ve havacılık sektörü anlamında Rusya’nın gerisindeyiz. Ancak Yunanistan, Bulgaristan gibi komşu ülkelerin hepsinden de iyi durumdayız. Bildiğiniz gibi uçuş okullarının büyük çoğunluğu İstanbul’da ve Ankara’da yerleşmiş durumda. Adana’da geçmişten beri 2-3 adet var. Global anlamda hepsinden haberdarız. Burada en önemli şey, kaliteli pilot ve bakımcı yetiştirmek. Çünkü uçakların bakımları çok pahalı. Bu nedenle her uçuş okulunun Sub-F bakım lisansını alması gerekiyor. Bir uçak aldığınız zaman yıllık sigortası var. Uçağın elverişliliği ile ilgili Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden onay almanız gerekiyor. Uçağın sürekli 50,200, 500,2000 saatlik bakımlarının yapılması gerekiyor. Gaziantep Üniversitesi olarak bakım olayını yavaş, yavaş kuruyoruz. Hangar (Uçak barındırmaya elverişli kapalı yer) biterse ve teknisyenlerin gerek sayıca ve gerekse imza yetki-
Türkiye’de devlet üniversiteleri arasında bu sektör için Kayseri, Samsun, Eskişehir, Gaziantep üniversiteleri çalışıyor. Hatta Gaziantep pilotaj anlamında 3. sırada. Özel sektöre bakıldığında 30, 40 tane havacılık okulu var. Bunların bir kısmı yurt dışındaki havacılık okulları ile işbirliği içerisinde
49
HAVAYOLU
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
leri tamamlanırsa dışardan gelen uçaklara da bakım yapabiliriz. Dolayısıyla okulun artı bir geliri olur. Bunun bir adım ilerisi dışardan gelen insanlara bakımla ilgili eğitim vermek. Bunların tümü gelecek dönem hedeflerimizin içerisinde bulunmakta. Uluslararası alanda İngiltere’nin Cranfield Üniversitesi (Benim doktora yaptığım okul) ile bir işbirliğine gitme yolunda hazırlıklar yapıyoruz. En kısa zamanda bir anlaşma ile öğrenci değişimini başlatacağız. GAZİANTEP PİLOTAJ ANLAMINDA 3.SIRADA Bu çalışmalarda stratejik hedef neydi? Bu çalışmaların Gaziantep ve Türkiye ekonomisine ne tür katkıları olmasını bekliyorsunuz? Havacılık sektörü açısından bakıldığında bizim uçak yapımı ile ilgili çalışmalarımız sürüyor. Bir motorlu planör ve bir 19 kişilik uçak yapımı ile ilgili çalışmalarımız var. Ayrıca bir konsept helikopter çalışmamız tamamlanmak üzere. Diğer yandan, Orta Doğu, Avrupa ve Türkiye’yi bir bütün olarak düşündüğünüz zaman önümüzdeki 20 yıl içerisinde 50 bin personele ihtiyaç var. Bu nedenle bu sektöre insan kaynağı yetiştirmek gerekiyor. Türkiye’de devlet üniversiteleri açısından bu sektör için Kayseri, Samsun, Eskişehir, Gaziantep Üniversiteleri çalışıyor. Hatta Gaziantep, pilotaj anlamında 3. sırada. Özel sektöre bakıldığında 30, 40 tane havacılık okulu var. Bunların bir kısmı yurt dışında havacılık okulları ile işbirliği içerisinde. Biz ayrıca Gaziantep Üniversitesi olarak, yurtdışında bu anlamda doktora yapan kimler diye bir araştırma yaptık. Bu kişilere birer mail gönderdik. Bu insanları, Türkiye’ye gelmek istediklerinde çalışmalarımızdan haberdar olsunlar diye bilgilendirdik. Yurt dışına baktığımızda ise hem uçuş okulu hem de araştırma anlamında İngiltere Cranfield Üniversitesi bu konuda iyi. ABD’de ise
50
sayısız uçuş okulu ve imkân var. Avrupa bu anlamda çok daha sıkı ve EASA’nın (European Aviation Safety Agency) şartları ABD şartlarına göre daha ağır. Bildiğiniz gibi Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (EASA), Avrupa Birliği’nin sivil havacılık güvenliği çerçevesinde oluşturduğu bir girişim. Türkiye’de Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü genelde EASA’yı esas alıyor. “GAZİANTEPLİ BİRÇOK İŞADAMI EĞİTİM UÇAĞI ALIYOR” Bu projelerle ilgili Gaziantep sanayicisinden ve STK’lardan ne tür beklentiler var? Önümüzdeki 5 yıl içerisinde Gaziantep Üniversitesi, Uçak ve Uzay Mühendisliği ve Pilotaj Bölümünü hangi aşamalarda göreceğiz.? Gaziantep sanayicisine doğru bir şekilde yaklaşırsanız her konuda size yardımcı olduğunu görürsünüz. Şu an Gaziantepli bir işadamı okulumuz için bir eğitim uçağı alıyor. Daha başka ilgilenen işadamlarımız da var. 6 ay içerisinde hangarımız devreye girecek. Yeni fakülte binamızın yapımı gündemimizde yerini almıştır. Yapılanmamız, hızla devam etmektedir. Aslında tüm sektörlerin “havacılık sektörüne” ihtiyacı vardır. Bölgesel havayollarını Gaziantep’te oluşturduğumuz zaman hem Gaziantep hem de Türkiye ekonomisine önemli katkılar sağlanacaktır. Önümüzdeki beş yıl içerisinde Uçak mühendisliğinde 15 civarında öğretim üyesi oluşacaktır. Bu-
nun bir kısmını biz yetiştiriyoruz. Güçlü laboratuvarlar kuruyoruz. Uçak sayımızla alakalı olarak Pilot istihdamımız sürmektedir. Bakımdaki hedefimiz, 145 lisansını almaktır. Yani dışarıdan hizmet almak isteyenlere bu hizmeti ücret karşılığında sağlamaktır. Fevzi Kalenderoğlu’nun yaptı deneysel uçağı tamamlamaya çalışıyoruz. Kendi yapımımız olacak olan motorlu planör yakında uçacaktır. 19 kişilik, uçak projesi, daha uzun soluklu bir projedir. Sanayici ile işbirliğini geliştirmeyi başarmış bir akademisyen olarak sizin mevcut durumla ve gelecekle ilgili akademik projeleriniz nelerdir? Basına yansıyan “mayın botu” ile ilgili geliştirme çalışmam ve helikopter yapımımız bitmek üzeredir. Bu projelerde, sanayimiz, en büyük destekçimiz olmuştur. Flexible (hareket kabiliyeti yüksek, esnek) kanatla ilgili çalışıyoruz. Simülatör üzerine bir çalışmayı tamamladık. Şimdi onun prototipini yapıyoruz. Ayrıca Gaziantep sanayiinden bir firma ile hidrojen çalışmam var ki onu çok önemsiyorum. Gaziantep’te bir uçak fabrikası kurulması fikrini, ortaya attık ve bunun oluşması için elimizden geleni yapıyoruz. Gaziantep Üniversitesi, Uzay ve Havacılık Bilimleri Fakültesiyle ilgili de şunu eklemek isterim: Hem öğrenen hem yapan hem de eğiten bir okul olma yolunda ilerliyoruz. Gaziantep’imize ve ülkemize hizmet etmek için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.
RÖPORTAJ
GSO GENEL SEKRETERİ KÜRŞAT GÖNCÜ:
“Polateli-Dörtyol-Hassa Projesi ile müthiş bir nakliye avantajı oluşacak”
Bu proje ile Polateli’nde bulunan sanayici 80 km, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde bulunan sanayici de 110 km ile limana ulaşacak. Maliyetler aşağı çekilecek. Ülke ekonomisi, yakıttan dolayı döviz girdisi sağlayacak. Ham madde, yedek parça vb. müthiş bir zaman tasarrufu söz konusu olacak. Polateli-Dörtyol-Hassa Projesi neleri içerdiği ve avantajları ile ilgili neler söylersiniz? Kilis il sınırları içerisinde kalan Polateli ilçesinde, Organize Sanayi Bölgesini kurma girişimimiz, iki sene önce başladı. O proje içerisinde 19 milyon 500 bin hektarlık bir alan Organize Sanayi Bölgesi hâline getirilecek. Gaziantep-Kilis İli sınırları içerisinde Polateli ilçesinde olan bir yer. Gaziantep tarafında da benzer bir yer var. Öncelikle Kilis ilçesinde olan yeri yaptık. Çünkü
Gaziantep’teki Organize Sanayi Bölgeleri bugüne kadar özel mülkiyet üzerine kurulmuş ve arsa bedelleri sanayiciye yüksek maliyet haline gelen bir unsur olmuştur. Yatırımcının önemli bir sermaye bedelinin altyapı yatırımı ve sermayeye gitmesine neden olmuştur. Bu nedenle Organize Sanayi Bölgesini hazine arazisi üzerine yapmayı düşünüyoruz. Gaziantep’te ve Gaziantep’e yakın yerde ilk defa bir hazine arazisi bulabildik. O da Kilis ilinde. Bu 19,5 milyon metrekarenin ÇED raporu
bitti. 2015 yılı içerisinde Organize Sanayi Bölgesi kararının çıkmasını bekliyoruz. Hazırlıklarımızı buna göre yaptık. 2016 yılında parselasyon ve haritalandırma, 2017 yılında da Organize Sanayi Bölgesinin yatırımcılara tahsis işlemi gerçekleşecektir. 5 yıl içerisinde altyapı yatırımını tamamlayıp 2023 yılında tesislerin üretime geçmelerini planlıyoruz. Gaziantep’ten 30 km uzaklıkta olan bir bölge. Bugün 5.Organize Sanayi Bölgesine 45km ötede. Organize Sanayi Bölgesinde
51
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
üretimler başlayana kadar bizim yol sorununu da çözmemiz gerekiyor. Çalışmalarımızı karayolu ve demiryolu olarak iki şekilde yürütmeye çalışıyoruz. Bunlardan bir tanesi Gaziantep Polateli, diğeri Kilis Polateli üçüncüsü Polateli-Hassa. Üç merkezin ulaşımını sağlayacak yol çalışmasını vilayetler nezdinde, yani Gaziantep-Kilis İli düzeyinde yol meselesini çözmeye gayret ediyoruz. Tabii hükümetin bunda önemli desteği ile birlikte alınacak kararlar ve çalışmalar il düzeyinde yürütülecek çalışma içermektedir. Hassa-Dörtyol arasında tünel yapımı Ulaştırma Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından projelendirildi. Yaklaşık 12 adet tünelle Hassa-Dörtyol birbirine bağlanacak. Zaten bizim bu projeye girişimiz iki noktadan hareketle idi. Gaziantep sanayicisi ürettiği malın %80’ini Mersin limanı ile gönderiyor. Gaziantep - Mersin limanının uzaklığı 330 kilometre Bir bölümü İstanbul-İzmir ve başka limanlar. Küçük bir bölüm de İskenderun limanı üzerinden gönderiliyor. İskenderun limanı, otobandan yaklaşık 200 kilometre. Bu tünellerin yapımı ile birlikte Gaziantep-İskenderun körfezi 107 km’ye iniyor. Polateli-Şahinbey Tekstil İhtisas Organize Sanayi Bölgesinden İskenderun Körfezi’ne 80 km ile gideceğiz. Kısaca, bu pro-
52
je ile Polateli’nde bulunan sanayici 80 km, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde bulunan sanayici de 110 km ile limana ulaşacak Maliyetler aşağı çekilecek. Ülke ekonomisi yakıttan dolayı döviz girdisi sağlayacak. Ham madde, yedek parça vb müthiş bir zaman tasarrufu söz konusu olacak. Böylece proje, Gaziantep’e, Kilis’e hatta Hatay’a öncelikli olarak sağladığı fayda dışında, ülke ve bölge ekonomisine önemli katkılarda bulunacak. Tünel projesi bitti. Hangi güzergâhtan geçeceği belli oldu. Şu anda projenin yapımı için ihale dönemine girdik. Önümüzdeki aylar içerisinde bakanlık düzeyinde bu ihale yapılacak. 2016 yılında inşaat-ihale işleminin başlayacağını düşünüyoruz. Polateli-Hassa-Dörtyol tüneli, aksamadan devam ederse beş yıl sonra bitmiş olacağını tahmin ediyoruz. Bu arada bizim de hedefimiz beş yıl sonra Polateli Organize Sanayi Bölgesinin altyapı işlemlerinin bitirilmiş olmasıdır. Dolayısıyla eş zamanlı çalışma yürütmek gayretindeyiz. Gaziantep’e önemli katkılar sağlayacağını düşünüyoruz. Polateli Organize Sanayi Bölgesi ile Gaziantep’te yeni yatırım yapacak sanayicinin artırılması, hem Gaziantep dışındaki sanayicilerin gelmesi hem de Türkiye’de sıkışmış liman olayının rahatlamasını sağ-
layacak. Bugün İskenderun, Mersin, Trabzon, İzmir ve başka limanlar tamamen tıkanmış durumda. Bu proje, diğer limanlarda da büyük bir rahatlık sağlayacak.6,5 milyar dolarlık ihracatın çok büyük bir bölümünü Mersin’den yaparken, bu avantajlar dolayısıyla, İskenderun’a kaydıracağız. Bugün Mersin’de en az üç gün süren liman işlemlerinde hızlanma yani Konya, Ankara ve İç Anadolu’nun ithalat ve ihracat işlemlerinde rahatlama ve sürat sağlanacaktır.. Gaziantep Havaalanı ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Gaziantep Sanayi Odasının 2015 yılı hedefinde neler var? Bilindiği gibi Gaziantep Havaalanı uluslararası niteliğinde kurulan ilk havaalanı. Uluslarası uçuşlara açık. Kargo taşımacılığı da kısmen yapılmaktadır. Ancak havayolu kargo taşımacılığında zaman avantajı olduğu için artırılması gerek. Bu yılki hedeflerimize gelince Gaziantep Sanayi Odasının 2015 yılı hedefinde “mesleki eğitim”, “kadın girişimcinin geliştirilmesi” var. Kadını ekonomiye katmadığınız sürece Türkiye’nin kalkınması mümkün değil. GSMH 800 milyar dolar. Bu GSMH %17 kadının bulunduğu iş dünyası ile üretiyoruz. Bunu %50’ye çıkarırsak mevcut düzen içerisinde
RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
Gaziantep Sanayi Odasının 2015 yılı hedefinde “mesleki eğitim”, “kadın girişimcinin geliştirilmesi” var. Kadını ekonomiye katmadığınız sürece Türkiye’nin kalkınması mümkün değil. GSMH 800 milyar dolar. Bu GSMH %17 kadının bulunduğu iş dünyası ile üretiyoruz. Bunu %50’ye çıkarırsak mevcut düzen içerisinde 150-200 milyar dolar ekonomiye katkı sağlanmış olur. 150-200 milyar dolar ekonomiye katkı sağlanmış olur. Tabii eğitimli kadını, iş dünyasına katabilirsiniz, eğitilmiş kadın çocuk bakmak, ev işleri yapmak dışında bir sosyal ve dünya sorumluluğunun olduğunu düşünür. Çalışan kadın, çocuğuna bakacak yeni bir kadın bulmak zorunda olacağından; aslında bir kadını ekonomiye katmak iki kadını ekonomiye katmak, anlamına gelmektedir. Yani çarpan etkisi yaratacaktır. Bunun için Belediye’nin tahsis ettiği 3 bin metre kapalı alanda Gazikent’te Kadın Girişimcilik Merkezinde kadınları iş dünyasına hazır hâle getirmeye çalışacağız. Gaziantep İş Dünyası Gündeminde Neler Var? Neleri Tartışıyor? Son dönemlerde yani 2015 yılı içerisinde siyaset ve siyasette döviz konuşuluyor. Bu da doğal. Seçim dönemine girdik. Dünyada bir tıkanma var. Gaziantep de ihracatını bütün dünyaya yaptığı için şu an bu konular konuşuluyor. Bunlar güncel konular. Seçim akabinde ise bu konular gündemde olmayacaktır. Ama genel anlamda Gaziantep sanayicisi vizyon konuşur. Polateli Tekstil İhtisas Organize Sa-
nayi Bölgesi de bir vizyon projesi. Gaziantep’in yurt dışına açılımı, yabancı sermayeye ortaklığının açılımı, yabancı yatırımların gelmesi gibi vizyon projeleri konuşulmaktadır. Çevremizde Suriye, Irak’ta bir karmaşa ve kaos ortamı var. Bu böyle devam etmeyecek. Bu nedenle o bölgelerde savaş bittiği zaman, bizim müteahhitlik ve servis hizmetlerine doğrudan odaklanmamız lazım. Gaziantep Sanayi Odası olarak buna hazırlık yapıyoruz. Yine insanlarımızı, yatırımcılarımızı ve sanayicilerimizi buna yönlendirmeye çalışıyoruz. Gaziantepli sanayiciler her zaman dünyaya ne satmak gerektiğini konuşur. Gaziantep Sanayi Odası olarak, mevcut üretimimizi katma değeri yüksek ürünler hâline dönüştürmemiz gerektiği, tüketiciye doğrudan ulaştırma ve marka olmamız gerektiği üzerinde duruyoruz. Bu anlayış içerisinde geçmişten beri yürüttüğümüz “Marka Şehir Gaziantep ” projemiz ürünlerin markalaşması odaklı bir altyapı, ürün farklılaştırma odaklı“ İnovasyon Vadisi Gaziantep ” ise bunun bir parçası idi. Bu bitmemesi gereken bir süreç. Sürdürülebilir olarak tutmaya çalışıyoruz. Her dönemde yeni ürün. Yeni üründe
pazarda kalmanız yetmiyor. Katma değeri, cirosu yüksek markalı ürünler oluşturmak gerekiyor. Yarı mamul üretiminde başarıyı yakalamış, kaliteye yaklaşmış bir kentiz. Gaziantep ara-malı üreten bir kent. Doğrudan tüketiciye ürün üreten bir şehir değil. Teknoloji-Nano Teknoloji ürün üretiminde eksiklikleri var. Tabii bu Türkiye’nin genel sorunu. Gaziantep’i de Türkiye’den bağımsız düşünmemek gerekiyor. Gaziantep tarihin hiçbir döneminde teşvikten faydalanamamış. Sadece 1987 yılında üç ay yayınlanan bir kararname dışında Gaziantep teşvik alan bir kent olmamış. Gaziantep arazi olarak, coğrafi açıdan, problem yaşadığından dolayı kendi yatırımları için sanayici altyapıyı kendisi temin etmeye çalışmıştır. Dolayısıyla Gaziantep’teki sermaye birikimi, yerel tasarruflardan oluşmuştur. Sanayicinin kendi yatırımları ve öz kaynaklarından oluşmuştur. Eğer öz kaynakları kendimiz yürütmeye çalışırsak uluslararası firma boyutuna, marka hâline gelme, inovatif ve teknolojik ürünler yapabilme şansımız azalıyor. Öncelikle yatırımcılara yabancı veya yerel ortak bulmalıyız. Maalesef Gaziantep’in kolektif üretme anla-
53
RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Gaziantep’te ortaklık kültürünün olmama sebeplerinden biri de ayrılma koşullarının önceden belirlenmemesi. Gaziantep Sanayi Odası olarak ortaklık kültürünün gelişmesini sağlamaya çalışıyoruz.
yışı yetersiz. Gaziantep’te ortaklık yürümüyor. Ortaklık kültürünün olmama sebeplerinden biri de ayrılma koşullarının önceden belirlenmemesi. Gaziantep Sanayi Odası olarak ortaklık kültürünün gelişmesini sağlamaya çalışıyoruz. Bunu sağladığınız zaman Avrupalı da Gaziantep’e gelir, farklı ülkelerde. Bugün Orta Doğu ve Körfez Ülkeleri Savaş Bölgeleri hariç çok lüks içinde yaşayan insanlar. Gaziantep’i halka olarak aldığınızda 4 saatlik mesafede en uzak bölgeye ulaşabiliyorsunuz. Gaziantep’in bu pazarını bizden daha iyi görmelerine rağmen yabancıların gelmeme sebepleri bölgedeki istikrarsızlık. Gaziantep’in sanayicinin borçlanma oranı ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir yatırımcı kendi öz sermayesi ile yatırım yapmaz. Biliyorsunuz borsalar bu iş için açılmış ve oluşturulmuştur. Eğer bütün dünya küçük tasarrufları bir araya getirmek için borç alabiliyorsa Gaziantep de bunu çok iyi yapıyor. Gaziantep’in borçlanma oranı önemli değil. Çünkü Gaziantep yatırımcısı öz kaynaklarını üretime, yatırıma, makine ve teçhizata
54
harcıyor. Dolayısıyla Gaziantep’in bu anlamda mevduat büyümesi olamaz. Önemli olan aldığınız kredinin geri dönüşümü. Gaziantep’in bunu ödeme gücü içerisinde geri çevirebilme kapasitesi var. Gaziantep için riskli olan, tehlikeli olan tek şey eğitim düzeyindeki yetersizlikten kaynaklı sorunlar. İnovasyon, modern yatırımlar, modern teknoloji, markalaşma, tüketiciye yönelik ürünleri yapacak olan unsur, sanayicinin bizzat kendisi değil çalışanıdır. Bunu yapabilecek eğitim düzeyi yeterli olmadığı için, Gaziantep’in sanayisi açısından en büyük tehlike Gaziantep’teki eğitimli insan kaynağının yetersiz olmasıdır. Türkiye’nin problemi de bu. Kaliteli insan potansiyelinde problem var. Üniversiteden çıkacak öğrenci, sanayinin ihtiyacını karşılayacak mühendislik hizmetini verecek düzeyde yetişmiyorsa, lise düzeyindeki eleman kendisine gelir elde etmek adına meslekî eğitime yönelmeden meslekî hizmet altyapısı almadan üniversiteye yönelip mühendislik hizmeti alırsa yine sanayi için insan kaynağı potansiyeli anlamında bir tehlikedir Ortaokul ve lise düzeyinde mesleki eğitim verilmediği için üniversite-
ye gidemeyenlerden iş dünyasına gitmeye başlayanların mesleki becerisi olmadan sanayiye gitmesi yine sanayi için bir risktir. Kısaca Gaziantep sanayiinin markalı ve katma değerli ürün üretimi, sürdürülebilirliği için en önemli sorunu, ihtiyacı gerekliği para-finansman değil eğitim demek daha doğru olur. Bu anlamda Gaziantep Sanayi Odası olarak Gaziantep Üniversitesi ile intörn mühendislik modelini geliştirdik. Bu ihtiyacımızın bir bölümünü karşıladı. Başka bir duruma daha dikkat çekmek istiyorum. Gaziantep Üniversitesine Gaziantepli öğrenci gitmediği için öğrenciler mezun olduktan sonra memleketlerine dönüyor. Dışardan gelen bu öğrenciler kişisel, ailevi sebeplerle intörnlük eğitimi alıp geri dönüyor. Gaziantep Sanayi Odası’nın yabancı yatırımları ve ortakları çekme noktasında ne tür çalışmaları oldu? Tabii yabancı yatırımın buraya gelmesinde bizim dışımızda gelişen komşu ülkelerdeki savaşlar da etken. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh.” ilkesini rehber edinmemiz lazım. Bunların dışında bırakın yatırımcıyı Türkiye içerisindeki vatandaşlarımız bile Gaziantep’te terör var zannediyor. Bizim bu algıyı kaldırmamız lazım. Bizim bu algıyı kaldırmak için “baklava” uluslarası düzeyde açmış olduğumuz imaj
çalışması idi. Gaziantep’in imajını, vizyonunu anlatmaya çalıştık. Gaziantep’te fuar çalışmalarını artırdık. Gaziantep’te yer alan üniversitelerin kongre sayılarını artırma çabaları olması gerekiyor. Artık Gaziantep’te dört üniversite var. Sektörel kongreler, fuarlar derken yüksek gelir getiren bir kongre ve sanayi turizmi yani endüstriyel turizm oluşturmuş oluruz. Bu potansiyelimiz var. “Bu Kentin En Büyük Sorunu Eğitimli İnsan Potansiyelindeki Yetersizlik” Üniversite ve sanayi ortak dili konuşması için neler yapması gerekiyor? Nitelikli genç nüfusu artırmak için ne yapmak gerekir? Genç nüfusun nitelikli hâle gelmesi aileden başlıyor. Çocuklar bir şey söylediği zaman “Sus!” deriz. Bir şey yapmaya çalışır “İcat çıkarma!” deriz. Okulda toplumsal faaliyete katılan çocuğa kızarız. Örgütlenme ile ilgili, temel hoşgörü sıkıntılarımız var. Hâlbuki hoşgörü ortamlarında yeni fikirler ve farklılıklar ortaya çıkar. Şu anki gençlerin tamamı,
artık, devletten iş beklemiyor. Bu güzel bir gelişme. Sanayiden beklentisi de iyi maaşın ve iyi işin; ancak ancak çok çalışıp üretmek ile olabilir olduğunun farkında değiller. O da sürece bağlı. Yani genç yaşta inovatif düşünmeye gençleri teşvik etmek gerekiyor. Ayrıca yurt dışında Almanya gibi ülkelerde mesleki eğitim odalara bırakılmış durumda. Üniversite sanayi işbirliğinin geliştirilmesine gelince hocaların kariyerlerinin endüstri, iş dünyası ve sanayie bağlanması gerekir. Yıllardır söylediğim bir şey var. Askerlikte iki yıl kıta, iki yıl karargâh diye uygulama vardır. Benzer şekilde akademisyenlerin de bilimsel yayın yanında sanayi ile ortak çalışmalar da yürütmeleri lazım. Türkiye’deki teknoloji geliştirme bölgeleri hakkında neler düşünüyorsunuz? Bir araziye teknoloji, Organize Sanayi Bölgesi demek yerine teknolojik yatırımları artırarak, üretimi artırarak, yatırım kültürü ile “teknoloji gelişme bölgeleri, organize sanayi bölgeleri” oluşacağını düşünüyorum. Türkiye’nin pek çok yerinde Organize Sanayi Bölgesi var. Ama
RÖPORTAJ
aktif üretim, sanayi yok. Mesele bir bölgenin oluşturulmuş olması değil. Tüm bunların oluşması iyi eğitim almış insan kaynağının var olmasıdır. Bu sebeple Sanayi Odası olarak Organize Sanayi bölgesinde Meslekî Eğitim Merkezi kurduk. Meslek edinmek veya mesleğini geliştirmek isteyen, sanayinin ihtiyacına göre geliştirilmiş programlarda eğitim almak isteyen ilkokul, lise, meslek lisesi, üniversite mezunu herkes bu merkezde eğitim görmeli. Aynı şekilde Organize Sanayi Bölgesinde belirlenmiş bir Meslek Yüksek Okulu var. Naci Topçuoğlu Meslek Yüksek Okulunda üniversite ile beraber hem nonwowen hem de iki tane “Halı Araştırma” Merkezi kuruyoruz. Gaziantep’te enerji konusunda Enerji Verimlilik Merkezi kurduk. Tüm bu çabalar, teknolojik üretim, verimlilik, kalite ve inovatif çalışmaları artırmak için. Bilindiği gibi, doğru proje götürdüğünüzde dünyanın her yerinde para bulunur. Önemli olan o fikri, o projeyi üretecek insan kaynağının olması. Gaziantep Sanayi Odası olarak tüm çabamız sanayinin ihtiyacı olan kaliteli insan kaynağını oluşturmak.
55
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
KARGO
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
MNG KARGO GENEL Müdürü Aslan Kut:
“Yenilikçi yatırımlara yön veriyoruz”
TOBB bünyesindeki Türkiye Ulaştırma ve Lojistik Meclisinde başkan yardımcılığı görevini İTO’da 20 nolu komitenin başkanlığını da sürdüren ve KALDER üyesi de olan MNG Kargo Genel Müdürü Aslan Kut, sektördeki yasal gelişmeler ve uluslararası düzeydeki yeniliklerle ilgili düşüncelerini bizimle paylaştı. Öncelikle MNG Kargo ve FedEx şirketinin organizasyon yapısı, çalışan sayısı ve gelişim sürecinden bahseder misiniz? MNG Kargo ailesi olarak, 12 yıl önce küçük bir ofis içerisinde başladığımız serüvende, bugün, büyük bir aile olmanın mutluluğu ve gururuyla sektörümüzde yer almaktayız. İlk başladığımız
56
dönemde 465 personelimiz ve 65 şubemiz vardı. Dünya standartlarında hizmetleri, ülkemizin her yerine ulaştırmayı amaçlamış ve “Bir dünya şirketi olacağız” demiştik. Bugün gururla söyleyebilirim ki; 8 bin çalışanı olan, Türkiye içerisinde 800 şubesi ile faaliyet gösteren, 26 aktarma merkezi ile el değmeden ayrıştırılabilen kar-
go sistemlerini sektörüne tanıtan, 2 binin üzerinde aracı olan ülkemiz içerisinde günde ortalama 550.000 adrese ulaşan bir firmayız. Kurumumuz, Türkiye’nin dört bir yanına güven taşımayı ilke edinen, yenilikçi yatırım anlayışını benimsemiş, bu anlayışını sürekli kılmak ve geliştirmek üzere durmadan çalışan bir şir-
Daha önce çok uzun süreler alan barkodlama işlemlerini Elektronik Entegrasyon sayesinde müşterilerimiz kendi sistemleri üzerinden gerekli düzenlemeleri yaparak, gönderilerini kolayca gerçekleştirebilmektedirler kettir. Gelişim sürecimiz içerisinde ve yurt dışı faaliyetlerimiz kapsamında, dünyada hızlı hava yolu kargo taşımacılığı kategorisinde ilk sırada yer alan FedEx’in Türkiye temsilciliğini üstlenerek, yurtdışı kargo/taşımacılık sistemleri ile entegre olduğumuzu belirtmek isterim.
Büyük bir organizasyon yapısına sahip ve her aşamasında insan faktörünün olduğu taşımacılık sektöründe hizmet veren bir kargo şirketinin Genel Müdürü olarak “yönetim”, “yönetimde inovasyon” kavramları ile ilgili neler söylemek istersiniz? Son yıllarda kargo, kurye ve lojis-
KARGO
tik hizmeti veren şirketlerin insan kaynağını geliştirmeye, teknoloji altyapısını güçlendirmeye, imajını yenilemeye yönelik önemli kaynaklar ayırmaya başladığını görmekteyiz. Biz de MNG Kargo ailesi olarak, tüm yönetim kavramlarımızı ve stratejilerimizi inovatif süreçlere dahil ederek yenilikçi yatırımlarımıza yön veriyoruz. İnsan gücünün en büyük değeri taşıdığı sektörümüzde, işimizi kolaylaştıracak yatırımları gerçekleştirip, kargo sektöründe oluşan sorunları en aza indirgiyoruz. Bir önceki sorunuzda belirttiğim gibi, “dünya standartlarında hizmet vermek” sloganıyla başladığımız yatırımlarımızı, personel eğitimlerimiz ile güçlendirip hızlı, hassas ve güvenli kargo taşımacılığı konusunda çeşitli gelişimler göstermekteyiz. Bulunduğunuz sektör son zamanlarda neyi tartışıyor? Sektördeki yasal gelişmeler ve ulusal ve uluslararası düzeydeki son dönem yenilikler nelerdir? Sektörümüzün son zamanlarda tartıştığı en önemli konu, 2013 yılının Mayıs ayı içerisinde yürürlüğe giren “Posta Hizmetleri Kanu-
57
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
KARGO
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
nu” diyebiliriz. 2014 yılının Haziran ayında yönetmeliklerle beraber, kargo ve uluslararası hızlı hava taşımacılığı şirketleri, ilgili mevzuatlar kapsamında “Posta Hizmeti Sağlayıcıları” olarak tanımlayabilmekteyiz. İlgili kanun, kargo sektörünü yakından ilgilendirmekle birlikte, aslında reel sektörün tamamını hatta bireyleri de önemli ölçüde etkileyebilmektedir. Bu kapsamda kargo firmalarının daha iyi hizmet verebilmesi için yürürlüğe girmesi planlanan tüm kanunların en iyi şekilde irdelenip, faaliyetlerin bu yönde düzenlenmesinin doğru olacağı düşüncesindeyim.
Mng Kargo ve FedEx’in yeni dönem hedefleri ve projeleri nelerdir? İş süreçlerimizde verimlilik artışı sağlamak, müşteri memnuniyetini en üst seviyelere çıkarmak ve bizlere değer katan müşterilerimiz ile ilişkilerimizi korumak ve geliştirmek amacıyla yaptığımız bir dizi çalışmayı, Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM) projesiyle daha detaylandırıyoruz. 444 06 06 Sesli Yanıt Sistemimiz aracılığı ile müşterilerimiz 7/24 kargo durum sorgulama, teslimat bilgisi ve en yakın şube, adres, telefon bilgilerine ulaşabilmekteler. Ayrıca önceden
çok uzun süreler alan barkodlama işlemlerini elektronik entegrasyon sayesinde, müşterilerimiz, kendi sistemleri üzerinden gerekli düzenlemeleri yaparak, gönderilerini kolayca gerçekleştirebilmekteler. Son olarak ise Çözüm Merkezi yönelimimiz ile kargoları teslim edilemeyen müşterilerimize anında ulaşarak kargolarının ne zaman, ne şekilde teslim edilmesi gerektiğini Saha Operasyon Sorumlularımız ile anında iletişim kuran özel ekibimiz ile gerçekleştiriyoruz. Belirttiğim tüm çalışmalarda geliştirici faaliyetlerimizi, 2015 yılında da sürdüreceğiz.
Aslan Kut kimdir? 1954 Mardin doğumlu olan Aslan KUT, ilk ve orta öğretimini burada tamamladıktan sonra Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesinden mezun oldu. Eğitimci olarak çeşitli görevlerde hizmet veren KUT, Kültür Koleji yöneticisiyken 1985 yılında kargo sektörüne geçti. Yurtiçi Kargo’da 1985 ile 1987 yılları arasında teftiş kurulu üyeliği ve genel müdür yardımcılığı yaptı. 1987 yılında Yurtiçi Kargo’nun genel müdürü olan Aslan KUT, bu görevini altı yıl sürdürdü. Aslan KUT, 1992 ile 2002 yılları arasında sırasıyla Aras Kargo genel müdürlüğü ve Aras Holding şirketleri genel koordinatörlüğünü yürüttü. 2002 yılında MNG Kargo’nun altyapısını oluşturan Aslan Kut, 17 Şubat 2003 tarihinde şirket ortağı, yönetim kurulu başkan yardımcısı ve kurucu genel müdür olarak görevini hâlen sürdürmektedir. Türkiye Kargo, Kurye ve Lojistik İşletmecileri Derneğinin (KARİD) kuruculuğunu yapan ve üç dönem başkanlığı yürüten Aslan KUT, daha sonra Kargo İşletmecileri ve İşadamları Derneğinin (KİAD) kurucu başkanlığını yaptı. İki derneğin birleşmesinin ardından KARİD yönetim kurulu başkanı olarak görevini sürdürmektedir. AB’ye uyum çerçevesinde posta hizmetlerinin yeni bir yasal düzenlemeye kavuşturulması ve Türkiye’nin önündeki 7 yıllık planlaması amacıyla Devlet Planlama Teşkilatı tarafından oluşturulan komisyonun üyesi olan Aslan KUT, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki Türkiye Ulaştırma ve Lojistik Meclisi’nde başkan yardımcılığı görevi ile İTO’da 20 nolu komitenin başkanlığını sürdürmektedir. Kut, ayrıca KALDER üyesidir.
58
MAKALE www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
Yerli malı ve Ar-Ge
G
elişmiş ülkelerin sanayileşme hamlesindeki kilit nokta, kamu alımlarıdır. Kamu alımlarında yerli üretim tercih edilirse yerli üreticinin üretim ve AR-GE kabiliyeti artar. Bu yol, başta masraflı/maliyetli olabilir ancak sonra dışa bağımlılıktan kurtarır. Başbakan Ahmet Davutoğlu, geçtiğimiz yıl sonunda Onuncu Kalkınma Planı (20142018) öncelikli dönüşüm programlarını açıkladı. Konuşmalarının büyük bölümünde yerli üretimin önemine değindi. Cari açık, enflasyon ve istihdam gibi sorunlarımızın çözüm yerinin ‘yerli üretim’ olduğunu yediden yetmişe herkes biliyor… Üretim refleksinin tekrardan kazanılması ve katma değeri yüksek ürünlerin üretimi için kamunun önayak olması gerekliliğini ise gelişmiş ülkelerin gelişene kadar yaptıkları anlatıyor… Yerli üretim konusunda Türkiye’nin yapması gerekenler ise yıllardır biliniyor; ancak maalesef yapılmıyor… Programlarda da yazıyor… Mesela, 2013 yılında 105 milyar lirayla GSYH’nin yaklaşık yüzde 7’si olarak gerçekleşen kamu alımları, yerli üreticinin AR-GE ve yenilik çalışmalarına katkı sağlamak için önemli fırsat oluşturuyor… Öncelikli dönüşüm programı kapsamında kamu alımları ve kullanım hakkı tahsislerinde yerli AR-GE ve yenilik katkısının gözetilmesi; yeniliğin, yerlileştirmenin ve teknoloji transferinin teşvik edilmesi; kamu alımlarında uygulanacak politikalarla uluslararası doğrudan yatırımların artırılması öngörülüyor… Programla, kamu alımlarında orta-yüksek ve yüksek teknoloji sektörlerindeki yerli firmaların payının artırılması; yüksek teknoloji sektörlerinde uluslararası alanda markalaşma sürecinin desteklenmesi ve markalaşmış ürün sayısının artırılması hedefleniyor… 13 Şubat 2011… Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik yapıldı… Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görüşü alınarak ihalelerde yerli istekliler lehine %15’e kadar fiyat avantajı sağlanması
hükmü getirildi… İhalelerde yerli üretici lehine karar alınmasına yetmedi! 6 Eylül 2011… Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzalı genelge Resmi Gazete’de yayımlandı… Başbakan, genelgenin girişinde, “Tasarruf ve rekabet ilkelerine uygun hareket edilmesi kaydıyla, ülkemiz ihtiyaçlarının yerli ürünlerden karşılanması ekonomimiz açısından büyük önem taşımaktadır.” İfadesini kullandı… Kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerde yerli üretimi tercih etmeleri, hatta şartnamelere yerli firmaların girmesini engelleyecek hükümler konulmaması konusunda bürokrasiyi uyardı…
Ferit B. Parlak Dünya Gazetesi Ankara Temsilcisi
İhalelerde yerli üretici lehine karar alınmasına yetmedi! 2014 yılı Ocak ayı… Bazı büyük ihalelerde şartnameye doğrudan “yerli katkı payı” zorunluluğu getirildi… Sebebini kimsenin anlayamadığı şekilde bu da ihaleyi kazanan yabancı firmalar tarafından uygulanmadı… O da yetmedi! 10 Şubat 2014… Mevzuatta bir değişiklik daha yapıldı… Kesin bir ifadeyle, bazı şartları taşımak kaydıyla, yerli istekliler lehine %15’e kadar fiyat avantajı sağlanması zorunlu hâle getirildi… Aynı Kanun’da, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının orta ve yüksek teknolojili sanayi ürünlerinden bir liste hazırlaması ve bunun her yıl Ocak ayında ilan edilmesi hükme bağlandı. Bu konuda, başarısızlıkla dolu geçmişimize rağmen, yazının girişinde bahsettiğim toplantıdaki konuşmalar, Başbakan ve ilgili Bakanların konuya hâkimiyetini ve kararlılığını gösteriyor. O kararlılık ve programa alınan, “Yerli malı alımı, bürokratın performans değerlendirmesine etki edecek.” şeklindeki karar ise, “Bu sefer olacak galiba…” cümlesini kurduruyor.
Ferit B. PARLAK, kimdir? Adıyaman’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi İİBF İktisat Bölümünde lisans eğitimini tamamladı. 1995 yılında Dünya Gazetesi’nde çalışmaya başladı. TOBB ve Başbakanlık muhabirliği yaptı; 2002 yılında Dünya Gazetesi Gaziantep temsilciliğine, 2004 yılında DÜNYA Gazetesi Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge Koordinatörlüğüne, 2005 yılında ise Dünya Gazetesi Ankara Temsilciliği’ne atandı. Halen Ankara temsilciliği görevini yürütüyor.
59
HAVAYOLU
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
THY Genel Müdür Danışmanı Halil Tokel:
“Türkiye 2023’te kendi uçağını uçuracak!..” Yıllarca kilit görevlerde bulunan THY Genel Müdür Danışmanı Halil Tokel, bürokratik engellerin aşılması hâlinde Türkiye’nin 2023’te kendi uçağını uçuracağını söyledi. Tokel, “Türkiye bu kudrete sahip bir ülke.” dedi.
T
ürk bürokrasisinin çeşitli kademelerinde önemli görevlerde bulunan, halen THY Genel Müdür Danışmanlığını sürdüren Halil Tokel ile Türk havacılığının tarihi geçmişi ve önümüzdeki sürece ilişkin öngörülerini TargeT ve GAÜNDEM okurları için konuştuk. İşte Halil Tokel ile yaptığımız röportaj. Türkiye’de sivil havacılık, daha doğrusu uçak yapımı ne durumda? Bunun ülkemizdeki seyri nasıl? Uçak yapmaya çalışmadık mı biz? Çalıştık tabii. Aslında, Türkiye’de uçak yapımı gerçekten çok özel bir faaliyet olmuş durumda. Biz üç sefer uçak yapmayı denedik ve bunlarda da uçakları yaptık. Uçakları yaptık ama, onun arkasından bu işi idame ettiremedik. Hem de nerelerde yaptık? Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerin-
60
de, dünyadaki havacılığın ilk çıkış yılından itibaren, ülke siyasi, ekonomik çöküşe girdiği hâlde dünyadaki havacılık üretimiyle ilgili süreci takip ettik. Balkanlar’ı kaybettik ya da yenildik; ama, dünyadaki havacılıkla ilgili yeni gelişmeleri dikkatle inceledik, takip ettik. Çok enteresan. 1903’de Amerika’da Wright kardeşler, ilk uçuşu yaptı. Sekiz sene sonra Türkiye kendi uçağını uçurdu. Normal şartlarda Osmanlı’nın kendi iç işleriyle uğraştığı bir dönem. Ama, uçağımızı yapıyoruz. Arkasından 1914’lü yıllarda, Çanakkale Harbi’nde İstanbul işgal edildiği yıllarda bile İstanbul’da uçak yapımıyla uğraşan gençler vardı. Kurtuluş Harbi sırasında Konya’da gözetleme uçağı yaptılar. Gözetleme uçağının pervaneleri arasına tüfek koydu teknisyenlerimiz. Bunlar şu anda uçaklarda modifikasyon türü şeyler. Pervane dönüyor. Bizim makineli de ateşliyor. Hem gözetleme, hem de düşmana ateş
ediyor. Bunu Konya’da yaptılar ve tüm Kurtuluş Harbi sırasında kullandılar. Dolayısıyla, gerçekten Osmanlı’nın son dönemi olsun, Cumhuriyet’in ilk yılları olsun havacılıkla hemhâl olmuş bir yapı vardı. 1920’li yıllar Vecihi Hürkuş’un yıllarıdır. Adam uçak yaptı. Askeriyeden ayrılmak zorunda kaldı. Ama, o dönemde gerekli ilgiyi gösteremedik. Enteresandır. O dönemde uçağı yapan müteşebbislerden biridir. Daha sonra Nuri Demirağ bir uçak yaptı. Selahattin Alan diye bir pilot çıktı, uçak yaptı. Daha sonra Nuri Demirağ ile çalışırken bir yerde uçağı düştü şehit oldu. Bütün bunlarda ne görüyoruz? 1930’lu yıllar Nuri Demirağ’ın yıllarıdır. 40’lı yıllar da THK’nun uçaklarının yapıldığı yıllardır. 50’li yıllarda Makine Kimya Endüstrisi Kurumu olaya eğilmiş durumda. THK’nın iki tane tesisi vardır. Peki bu gelişme niye aynı hızla devam etmedi? Eğer öyle olsaydı,
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
uçağı yapımı için anlaşma imzalanacaktı. İtalya Devlet Başkanı geldi. Kredisi 1 trilyon liret idi bunun. Para hazır. Anlaşma hazır. İmza törenine zamanın Başbakanı Demirel gelmedi. Anlaşma iptal oldu.
Bu engellemelerin, aksaklıkların ülkeye bedeli ne oldu sizce? Ağır oldu. Bu çalışmaları devam ettirtmediğimiz için belki 100 milyar dolarlık kaybımız var. Bunun telafi edilmesi de çok. zor. Çünkü, bu arayı boş bıraktık. Bu arada havacılık, aldı başını gitti. Artık pırpırlı uçaklar 1950’li yıllardaki gibi değil. Uçaklar büyüdü. Bilgisayarlar girdi uçağa. Her sene yenilikler oldu. Sen ne yapıyorsun bu arada? Yoksun sahada. Neyini izleyeceksin? Takip ediyorsun. Makalesini okuyorsun, başka şeylerini okuyorsun. Neticede bunlar havacılığın kayıp yıllarıdır. Yine Kıbrıs Harbi oldu. Uçak lazım oldu. TUSAŞ diye bir kurum doğdu, Türkiye Uçak Sanayi diye. Orada, “Kendi uçağını kendin yap!” kampanyası başladı. Arkasından Kıbrıs harekatı. TUSAŞ rahmetli Erbakan Hoca döneminde bir misyon üstlendi. TUSAŞ, Türkiye’nin eğitim ve savaş uçağını yapacak, bunların raporlarını yazacaktı. Çok doğruydu. 1979’da İtalyanlarla eğitim
Niye gelmedi Sayın Demirel? Başka şirketler devreye girdiler. Necmettin Hoca şöyle dedi bu projeyle ilgili: Eğitim uçağıyla başlıyoruz, lisans alıyoruz ama ondan sonra da sırada savaş uçağı vardı. Bunu konuştuğumuz yıl 1979. Arkasından 12 Eylül oldu. Ondan sonra rahmetli Özal TAHİ’yi kurdu. Bu şirketi Amerikalılar ile kurdu. Dedi ki, ‘Biz, bu savaş uçakları çok ilerledi, F16’yı yapalım. Ama yaparken öğrenelim’. Ortak şirket kuruldu. Türkiye F16’nın parçalarını montajını yapsın. Ama, o arada bu tesise Amerika’dan iş bekliyoruz. Adamlar bizim kendi işimizi burada yaptırdılar. Çıkan ilave eğitim uçakları vardı. İtalyanlar ile onu da yaptık. Casa uçakları vardı İspanyollar ile. Onu da yaptık. Bütün kârları Amerikalılar ile bölüştük. Peki Amerikalıların getirdiği bir iş? Yok. Yok. 1980’li, 1990’lı yıllar böyle geçti. 2000’li yıllarda tabii o yapı da gelişmedi. Genel müdür 20 yıl kadar görevde kaldı. O sürede de şirketi,
www.t to t a rget .co m
şimdilerde biz kendi uçağımızı yapıyor durumda olamaz mıydık? Doğru. Bir duraklama söz konusu. Fakat neden böyle oluyor? Siyasi iktidarlar sahip çıkmadılar. Uçakları yapan ya müteşebbis, özel şahıs oluyordu ya da, THK gibi vakıf özelliği olan kuruluşlardı. Yani devletin bizatihi, kendisi, ‘Ben bu sahaya çıkacağım. Uçak yapacağım, idame ettireceğim.’ görüşü olmadı. Nuri Demirağ sipariş aldı, siparişini veremedi. Neden? Devletin istediğinden daha iyi uçak yaptı diye suçlandı. Dünyanın garip olaylarındandır. Adam diyor ki, ‘Ben sana daha iyi uçak veriyorum. Performansı daha yüksek uçak veriyorum’, “Yok!” diyorlar. “Bize illa daha düşüğü olacak.” Yapmış adam daha iyisini. Daha iyi motor koymuş. Para da istemiyor. Maksat ne? İşi engelleme. Bundan sonra 1940’ların sonunda Marshall Yardımı diye bir yardım paketi gündemimize geldi. Bu sefer elde avuçta olan bütün havacılık sektörü de gitti. Bütün bunların 2000’li yıllara geldiğimizdeki bedeli çok yüksek.
HAVAYOLU
sadece, F16 yapımı işine tahsis etti. Ne AR-GE birimi kurdu, ne bir şey kurdu. Hiçbir şey yok. Uçak tasarımı yaptıracak hiçbir şey kurdurmadı. Yani, Türkiye’yi kendi başına uçak yapacak hâle getirtmedi adamlar. Bunun suçlusu kimdi? Kim di Peki ? Adamı suçlayamam ben. Bunun suçlusu o anlaşmayı yaptırıp bunu izlemeyen siyasilerdi. Askeri yöneticilerdi. Bunun farkına varıp, ‘Yahu biz bu adamlarla iş yapıyoruz ama, bir türlü uçak yapacak hâle gelemiyoruz. AR-GE’miz yok. Tasarım mühendisimiz yok’ diyemediler. Yıllar geçti. En sonunda 2000’li yıllarda baktık ki bir şey olmuyor. F16 Projesi de bitti. Şirket, eleman çıkarmaya başladı. REFAHYOL Hükümeti döneminde THY’ye uçak alımı sırasında ofset uyguladık. Aşağı yukarı 1 milyar liranın üzerinde ofset aldık ve bunu TAİ’ye verdik. O zaman Boing 737 tipi uçakların kapıları, kanatları ve kokpitten parçaları, toplamda 3 parça biz üretip Boing’e satmaya başladık ve eleman çıkarılması durduruldu. Ondan sonraki süreçte de herkes özelleştirme yaparken, biz millileştirme yaptık. Amerikalıları çıkardık. Bu faydalı oldu. Neden? Kendimize geldik. İşte bundan
61
HAVAYOLU
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
sonra ilk defa yerli tasarımlar geldi ve çalışmaya başladık. Bu yılları bu şekilde geçirdik. Ufak tesis şirketleri, bakım tesisleri kuruldu ama Türkiye’ye ait bir ürün adı geçmedi. Yani, Türkiye’nin kendi yaptığı bir eğitim uçağı yok. Kendi yaptığı bir savaş uçağı yok. Kendi yaptığı bir helikopteri yok. Nasıl kendimize ait bir otomotiv sektörümüz yoksa... Otomotiv olmadığı için kimse uçağı tartışmadı bile yani. Bize ait bir uçak olsun demedi. O dönemin istisnası rahmetli Erbakan Hoca’dır. Türk havacılığıyla ilgili söylenmesi gerekeni söyledi, yapılması gerekeni yaptı ama ondan sonrası işler, devam etmedi. Bir de rahmetli Nuri Demirağ’ın arkasından boşluk oldu. Devam ettirilmediği için kayıp oldu. Ben şunu rahatlıkla söylüyorum, Necmettin Hoca’nın başlattığı ağır sanayi hamlesini gerçekleştirmediği için Türkiye en azından yıllık 1 trilyon dolar kayba uğramıştır. Bunun hesabını kim verecek? Bun aynen böyle yazın. Üstelik de bu şirketlerin iştigal konuları uçaktır, takım tezgahlarıdır, yarı iletkenlerdir. Termik santrallerdir. Nükleer santrallerdir. Tüm bunlar olsaydı ne olacaktı? Tam bağımsız olacaktık. Tam bağımsızlık ne ile olur? Ekonomi ile olur? Atatürk 1. İktisat Kongresi’ni niye
62
topladı? Sümerbank’ı niye kurdu? Demir-Çelik’i niye kurdu? Çünkü, bir ülke bağımsız olacaksa, savunmasıyla ilgili kurumlarda kendisine her an düşman olacak ülkelere bağımlı olmayacak. Bugün siyasilerin ardında maalesef bu ekonomik destek yok. Günümüzün siyasî iradesi neler yapıyor bağımsızlık anlamında? Sayın Cumhurbaşkanımız ASELSAN’ın Gölbaşı Tesisleri’nin açılışında ne dedi? ‘Yüzde yüz yerli uçağımız olacak’ dedi. Yüzde 99 demedi. Yüzde 99 buçuk hiç demedi. Yüzde yüz dedi. Çünkü, o kadarlık bir açık bile seni sıkıntıya sokar. Bunların fizibilitesini yapacaksın. Oturacaksın, paşa paşa çalışacaksın dersine. Tasarımını yapacaksın, ürününü geliştireceksin, üreteceksin, kenara koyacaksın. Yarın birisi sana yan gözle baktığı zaman diyecek ki ‘Haa, burada adamın yerli uçağı var.’ Bütün bunlara hazırlanacaksın. Barışa hazır olmak için savaş düzeneğini hazır edeceksin. Türkiye’nin savaş düzeneği hazır mı sizce? Hayır. Maalesef biz bunu yapamadık. Yapamadık ama şu andan itibaren yapmak zorundayız. Buna inanarak söylüyorum; Türkiye, yük-
sek teknoljiye dair her ne varsa yapabilir. Hiçbir sıkıntısı yok. Türkiye kendisini tanımıyor. Beyin gücü olarak hazır mıyız buna? Her şey var. Şu anda bizim Amerika’da kaç bin öğrencimiz var biliyor musunuz? Avrupa’da kaç bin öğrencimiz okuyor? Orada yaşıyor adam, çalışıyor. İhtiyacımız olan adamı toparlarız. Türk bulamazsak Iraklı buluruz, Pakistanlı, Malezyalı buluruz. Bulamazsak İngiliz buluruz. Parasını verdikten sonra çalışmaz mı? Bizim teknik elaman ihtiyacımız olamaz. Sadece bir hedefe kilitleneceğiz. Bize ait bir ürün. Son ürün. Son ürünün geriye doğru parçalarını ayıracağız. Sanayicimize dağıtacağız. Küresel standartlarında üretip satacağız. Yapacağımız iş bu. Uçak en gelişmiş son ürünlerden birisi. Üzerinde yüz binlerce parça var. Bu parçaları yapabilecek Türkiye’de bir potansiyel yan sanayi var. Mesela KOBİ dediğimiz 3 milyon üzerinde şirket var. İstanbul’da 60 bin civarında KOBİ var. Bildiğim kadarıyla bu rakam Gaziantep’te bin kadar. Bütün Türkiye’deki sayı belli. Bizim burada yapacağımız iyi bir koordinasyondur. Aldık elimize uçağı. Parçalarını ayıracağız. Ayırabildi-
ğimiz kadar. Aldık en küçük parçayı Ne? Kim yapabilir? Kuracağız, yaptıracağız. Her parçayı yaptırıp şartnamesine uygun olarak, sonra ayırdığımız, parçaları toplayacağız. Ne oldu? Uçak bitti. Haa, ikisi aynı oldu kopya. O zaman mühendislerimiz devreye girecek. Dış görünüşü değiştirilecek. İçerde yeni aletler koyacaklar. Daha gelişmiş cihazlar koyacaklar. Bu sefer onu çıkarıp, onu koyduğumuzdaki hesapları yapacaklar. Kesip biçecek. Yeni ürün. Uçak tasarımıyla ilgili olarak şu anda TAİ bünyesinde bir altyapı oluştu. Yan sanayi ürünlerine ait tasarım kabiliyetleri oluştu ama ana ürün tasarımıyla ilgili olarak TAİ bünyesinde oluşturulan bu yeteneğin artırılması lazım. Türkiye uçak yapımı için tüm malzemelere sahip mi, uçak tasarımı yapabilir mi kısa dönemde? Önce tasarımınız olmalı. Tasarımınız yoksa üretiminizin anlamı yok. Yani, A’sı tasarımsa Z’si üretim. A olmadan Z olur mu? Olmaz. Bir uçağı nihai, her şeyi ile bize ait bir uçağı bir tür kabul edersek, A’dan Z’ye kabul edersek, diyelim ki A’dan T harfine kadar tasarım faaliyeti var. Orada mühendislik var, çizim var, hesap kitap var. Ondan sonra uçağınız çıkıyor. Üretim resimlerini yapıyorsunuz, imalata hazır hâle getiriyorsunuz. Ondan sonra üretimin başlama safhası. Sizin üreteceğiniz ürünün parçalarını üretmeniz lazım. Mesela alimünyum alaşımları var. Bunları biz yapamıyoruz. Bu büyük eksiklik. Bunları yapmamız yazım. Uçak motorunda kullanılan malzemeler yapmamız lazım. Bunlar yapılabilir mi? Yapılır. Türkiye genelinde bu yapılır. Geldiğimiz noktada Türkiye’nin uçak yapımı için gereken malzemelerin tamamını üretemediğini söylüyorsunuz. Peki ne olacak bunda sonra? Dışarıdan malzeme alırsanız yüzde yüz yerli uçak olmayacak doğal olarak. Bizim tüm sanayicileri tek tek incelememiz lazım. Bunun imkânı yok. Burada daha pratik bir yol öneri-
yoruz. Diyoruz ki Türkiye kararını verdi: Kendi yerli uçağını yapacak. 2009’daki Ulaştırma Şurası’nda bu karar alındı. 2023’e kadar devlet iki ayrı uçağını yapacak mı? Yapacak. Artık bu safhadan sonra bütün mekanizmaların buna kilitlenmesi lazım. Türkiye’deki bütün sanayi birimlerinin seferberlik ilan etmesi lazım. Bunların yapılması, şimdiki siyasilere güç demektir. Şimdiki siyasilerin arkasında bir ekonomik yapının olmaması, başka güçlerini zayıflatıyor. İşte o noktada sıkıntılarımız var. Açık ve net olarak söylüyorum. Türk bürokrasisi, siyasî otoriteye uygun hareket etmiyor. Siyasî otorite alınması gereken kararı alıyor. Ne diyor: Türkiye kendi uçağını yapacak. Bu kararı uygulaması gereken bürokrasi ise uygulamıyor. Burada tabii malzeme önemli. Bir de tabii bu süreci tamamlayan bir AR-GE yapısı var. Bunlar daha çok üniversitelerimizden, şirketlerin nihai birimlerimizden. Potansiyelimiz var. Bizim bütün amacımız, Türk malı, Türk tasarımı ve Türk üretimi bir uçak. Bu işe böyle bakmazsak hedef dağılıyor. Hedefimiz, kendi tasarımımız, kendi üretimimiz olan bölgesel bir uçak. Sayın Cumhurbaşkanımız, bu konuda, çalışacak hedefi gösterdi. Yüzde yüz. Bittiii. Tartışma yok. Buna itiraz da yok. Bürokrasi, buna itiraz etmeyecek. Bu söyleme tabii olacak. Bahane üretmeyecek. Yasak. Havacılıkla ilgili boşluklar derhal doldurulmalı. Tasarım ilk aşama ve çok önemli. Diyelim yetersiz kaldık. Ne yapacağız peki? Tasarımda boşluk olmayacak. Herkes tık tık hesap kitap, çizimdi. İstediğimiz uçağı çıkarabileceğiz. Bu, istediğimiz insan gücü demektir. Bunun kaynağı da üniversitelerdir. Üniversitelerin Uzay Bilimleri Fakülteleri bu işleri görecek. Tabii bu noktada da mühendislik yazılımlarını da yerli olarak yetiştirmemiz lazım. Bu da başka bir konu. Bunu yaparken, dost ve kardeş ülkelerdeki kabiliyetleri de bu çalışma içerisine alabiliriz. Yani, Pa-
HAVAYOLU
kistan fakir ülke ama adamda nükleer başlık yapma yeteneği var. Savaş uçağı yapıyor. İran füze yapıyor. Mısır’da iyi mühendisler var. Çin’den, Hindistan’dan alırız. Buna itirazlar geliyor. Ne pahasına olursa olsun alırsın; ama satabilir misin? Yahu ben bir uçağımı yapayım. Herhâlde uçağımı yaparken satılmayacak uçak yapmayacağım yani. Uçağımı yapacağım, ondan sonra onu benim kendi coğrafyamdaki ihtiyaçları karşılamada kullanacağım. Benim coğrafyamda 2 milyar insan var. Türkiye’den al, Endonazya’ya kadar coğrafya benim. Yakutistan’dan al, Afrika’nın ortasına kadar olan coğrafya benim. Her uçağı ben orada uçururum. Giderim orada hükümetler arası özel konuşmalar yaparım. ‘Kardeş bak, uçağı yaptık. Yerli. Gel sen de katıl. Seni üretime sokalım.’ Yöntemleri çok. Ucuza veririm. Fakirse bedava veririm. Yani kendi dünyamızda o uçağın satılmaması diye bir şey yok. Biz, dünyanın ihtiyacını gören uçak yapacağız. Yani, bizim uçağımız çıktığı zaman, Batı dünyası da uçağımızı alacak. Bu konu öyle bir konu ki hedefe kilitleneceğiz. Seferberlik ilan edeceğiz. Bu konuyla ilgili tüm elemanları, unsurları tespit edip projenin içine alacağız. Bu bir koordinasyon işi. Genel planlamayı yaptıktan sonra olmaması diye bir şey yok. Kesinlikle Allah’ın izniyle olacak. Siyasî otorite bu konuda kararlı ama istenen mesafe hızla alınmıyor. Buna ne dersiniz? Türkiye siyasi otorite olarak kararını vermiştir. Ve bir kuruşun yurt dışına çıkmasına gönlümüz razı değildir. Bu mesajdan sonra bu işi geciktiren, savsaklayan bürokrasinin hiçbir bahane alanı kalmaz. Türk bürokrasisinin bütün unsurları, bu hedef doğrultusunda çalışmak zorundadır. Geciktirirlerse suç işlerler. Geceli, gündüzlü çalışacaklar Bahane üretmeden bu hedef doğrultusunda görevlerini yapacaklar. Türk sanayii ne yapacak? Türk sanayii de bu işin içerisine kendisini alacak. Bu hedefi ger-
63
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
HAVAYOLU
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
çekleştirecek şekilde her parçayı imal edecek. Kim koordine edecek bunu? Bu koordinasyon, genel bir koordinasyon olacak. Bunlar, tanımlanmış bir proje. Mesela adını koyduk. 99 kişilik yolcu uçağı. Bunu tanımladıktan sonra herkes tam bir seferberlik içerisinde olacak. Bu yapıyı, bu havayı, bu motivasyonu oluşturduğunuzda Allah’ın izniyle uçağımız hazır. Önce bununla ilgili tüm unsurları tespit etmemiz lazım. Türkiye’de kimler var? Arama, tarama süreci yani. Bu kapsamda Türk sanayiinin haberdar edilmesi lazım. Bu sanayie ilgi duyanlar, kabiliyeti olanlar bilgilendirilecek, haberdar edilecek, motive edilecek. Bu kapsamda, biz buradaki sanayicilere ‘Türkiye yerli uçağını yapıyor. Siz de buna kabiliyetiniz nispetinde nasıl katkı sağlarsınız?’ diyeceğiz. Onlara şu parçayı yapacaksınız demeyeceğiz. Onlara diyeceğiz ki uçağımız belli. Benzerleri var. Onları görün. Üzerinde çalışın. Kendi kabiliyetlerinizle mukayese edin. Neyi yapıp yapamayacağınızı siz daha iyi bilirsiniz. Oturun, her türlü teknik altyapıyı , bilgiyi dokümanı size vereceğiz. Sonra deyin ki, ‘Şu parçayı ben yapabiliyorum.’ Tamam o
64
iş bitti. Usul bu. Sanayicilerimize biz bunu söyleyeceğiz. Sanayicilerim eğer havacılık sektörüne ilgi duyuyorsa, yapmak istiyorsa o zaman ne yapacak? Bir uçağın başına geçecekler. Koklayacaklar, elleyecekler, yüz göz edecekler, okuyacaklar. Sonra “Ben bunu yaparım” deyip yanımıza gelecekler. Sanayicilerimiz, bunları söyleyecekler. Onlar da iyi bir araştırmayla kendi kabiliyetlerini görmek isteyeceklerdir. Bunları yaptıktan sonra, kendi yolcu uçağımız, savaş uçağımız, helikopterimiz için çalışacaklar, ama en önemlisi dünyadaki diğer havacılık sektörlerine de yan sanayi olacaklar. Sadece Türkiye’nin değil, dünyadaki havacılık sektörünün parçası olacaklar. Havacılık pahalı bir sektör. İnsanlar, milyarlarca doları harcıyor yeni gelişmeler için. Bu açıdan baktığınızda Türkiye’nin beklentilerini nasıl değerlendirebiliriz? Dünya’nın yıllık GSMH’sinin toplamı 80 trilyon dolar. Sivil havacılığınki ise 5 trilyon dolar. Biz ülke olarak bu 5 trilyon doların içerisinden ne kadar pay alacağız? Yüzde 10 alsak 500 milyar dolar. Bunu geçtik. 100
milyar dolarlık pay alalım. Bu noktada THY öncül bir hareketle kendi ihtiyaçlarını karşılamak üzere yerli sanayii hareketlendiriyor. Onlara diyor ki ‘Benim yolcu uçaklarımda yurt dışından aldığım parçaları yap. Sivil havacılık kurallarına göre tasarla, üret, sertifikasını al sonra bana gel. Ben de senden alayım. Sertifikalı ürün olduktan sonra alacağız.’ Bu konuda, belki en çok zorlanacağımız yön sertifikasyon konusu olabilir. Fakat bunu da Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünü hareketlendirerek, yan özel sertifikasyon kuruluşları ortaya çıkararak çözmek zorundayız. Çünkü, dediğimiz gibi artık hiçbir bürokratik kuruluş ve unsurun itiraz hakkı yok. Çünkü, siyasî otorite dedi ki yüzde yüz yerli uçak yapacağız. Bunun şartı da sertifikasyon otoritesinin de bu firmalara destek vermesidir. Yapamazsak ne olur. Bürokrasinin engeli olur. Son olarak şunu sormak istiyorum. 2023 hedefi için bürokrasi ve diğer erklerin hızı yeterli mi? Bir başka değişle bu hız, bizi hedefimize götürür mü? Öncelikle bürokratların gelişmelerin zevkine ortak olmaları gerekiyor. Bürokrasi şu zevki hissedemiyor; çalışsalar, ürün çıkarsalar, sonuç alsalar mutlu olacaklar. Farkında değiller. Bir ataletin içerisinde mutluyum zannediyorlar. Mutlu değiller aslında. Çalışsalar hem bereketleri, imkânları artacak hem de gerçek mutluluğu yakalayacaklar. Bir kısır döngüye girmişler, çıkmıyorlar. Biz % 10-20 kalkınamazsak yetişemeyiz ki. Çin % 10 büyüyor, biz % 4 büyüyoruz. % 20 büyümemiz lazım ki genç daha dinamik nüfus yani ve bunun da örneği var, Türk Hava Yolları. Bizim de içimizde de tartışma, kavga var. Buna rağmen biz 20 büyüyebiliyoruz. Başka kurum kuruluşların da bunu yapması lazım. İnsanların bir kere kendine dönük bir özeleştiri yapması, sorumluluklarını fark edip ona göre, sorumluluklarını yerine getirmeleri lazım.
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
65
MAKALE
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Lojistik inovasyonlar
Yrd. Doç. Dr. Hanifi Murat Mutlu
Yrd. Doç. Dr. Hanifi Murat Mutlu, kimdir? Gaziantep Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanıdır. Pazarlama alanında, özellikle dağıtım kanalları yönetimi, firmalar arası ilişkiler ve ihracat performansı çalışma konuları olup ilgili konularda uluslararası ve ulusal dergilerde yayınları bulunmaktadır.
66
L
ojistikte inovatif yaklaşımları tartışmadan önce lojistiğin ne olduğu ve neden önemli olduğu sorularını ele almakta yarar vardır. Lojistik nedir? İstenilen mal ve hizmetin anlaşılan fiyat ve koşullarda doğru yer ve zamanda bulundurulması olarak tanımlanan lojistik kavramı, aslında yeni bir kavram değildir. Lojistiğin tarihsel gelişimi incelendiğinde insanlık tarihi kadar eski bir kavram olduğu, insanların yerleşik hayata geçmeden önce avcılık ve toplayıcılık yaptıkları dönemlerde bile lojistik faaliyetleri hayata geçirdikleri söylenebilir. Ancak lojistiğin bugünkü anlamıyla kullanılmasına, özellikle askeri alanlarda başlanmış ve birçok askeri başarı lojistik başarının bir sonucu olarak değerlendirilmiştir. Bu kadar eski ve köklü bir geçmişe sahip bu kavram, ne oldu da günümüzün anahtar kavramlarından biri olarak iş dünyasının ve politika yapıcıların merkezine oturdu? Aslında bu soruyu iki bakış açısı altında kısaca tartışmak gerekir. İlk olarak, bu tartışma lojistik faaliyetlerin yerine getirildiği lojistik sektörünü önemli kılan makro değişkenler üzerinden yürütülebilir. Çok temel olarak, makro açıdan, taşımacılık ve lojistik sektörü ile ekonomik gelişme arasında oldukça güçlü bir bağın olduğu söylenebilir ve eğer siz, belirli koşullar altında, uluslararası ticaret işlemlerini kolaylaştırırsanız milli gelirinizi arttırıp yoksulluğunuzu azaltarak ekonomik ve sosyal gelişmeye katkı sağlayabilirsiniz. Bu noktada ülkemiz örneğinden hareketle birkaç temel istatistik vererek konuya ana bir çerçeve çizmek gerekirse, 2014 yılı yaklaşık ihracat ve ithalat rakamlarımız, sırasıyla, 157 milyar dolar ve 242 milyar dolardır. 2023 yılı için 500 milyar dolar ihracat ve dünyada ilk on ekonomi arasında yer alma hedefi de dikkate alındığında, dış tica-
retimizi kolaylaştırıcı bir faaliyet olarak lojistik alt yapımızı bu gerçekler üzerine inşa etmek durumundayız. Örneğin 2013 yılı toplam kargo ve konteyner trafiği istatistiklerine göre dünyadaki ilk 100 liman işletmesi içerisinde limanlarımız hacimsel bakımdan İzmit 64., Botaş 74. ve Aliağa 100. sırada yer almakta olup konteyner taşımacılığında ise Ambarlı 42. ve Mersin 88. sıradadır. Üç tarafı denizlerle çevrili ve sahip olduğu jeopolitik konumu sürekli vurguladığımız ülkemiz için daha üst sıralara taşıyacak yatırımların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Çünkü T.C. Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’nın Türkiye’de Lojistik Sektörü raporu verilerine göre ülkemiz sahip olduğu jeopolitik konum itibarıyla bölgesinde Avrupa-Asya ile Afrika-Rusya arasında taşınan 2 trilyon dolar yük miktarıyla bölgesel bir hub konumundadır. Aynı zamanda, sahip olunan bu konum hem demiryolu taşımacılığı ve hem de uluslararası havayolu taşımacılığı noktasında önemli bir koridor olma potansiyelimize de işaret etmektedir. Bu konumu yeterince kullanabiliyor muyuz? Dünya bankasının 160 ülke kapsamında ölçümlediği lojistik performans indeksine (LPI) göre 2014 yılı için Türkiye, 3,5 skor ile 30. sırada yer almaktadır. Temelde algısal ölçümlere dayalı bu indeks, ülkelerin gümrükleme işlemleri, altyapısı, uluslararası taşımacılık olanakları, lojistik hizmet kalitesi, takip edilebilirlikleri ile zamanında teslim bileşenleri üzerinden elde ettiği skorlarla ülkelerin lojistik kolaylığını değerlendirmeyi ve derecelendirilmeyi amaçlamaktadır. Bu sıralamadaki yeriniz elbette tek başına olmasa da ülkenizle iş yapanların bakış açısıyla ülke lojistik yapımız ile ilgili bilgi vermektedir. Bu nedenle aynı soruyu tekrarlayalım “gerçekten lojistik anlamda sahip olduğumuz dinamikleri yeterince kullanabiliyor muyuz?”.
Mikro açıdan, firmalar için lojistik neden önemli hâle geldi? Aslında her şey rekabet noktasında düğümleniyor. Firmalar için sürdürülebilir rekabet avantajı sağlayan kaynaklar nedir? Bugün bir yandan yüksek müşteri memnuniyeti yaratılmaya çalışılırken öte yandan bu optimum kaynak kullanımı ile gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Her iki faaliyetin etkin bir biçimde yerine getirilmesi için vazgeçilmez unsurlardan biri etkin lojistik yönetimidir. Gerek ürünlerin üretimi gerekse de üretilmiş ürünlerin nihai tüketiciye ulaştırılması noktasında başarılı ve inovatif lojistik yönetimini hayata geçirebilen firma, rekabette rakiplerden bir tık önde olacaktır. Lojistik inovasyonlar, kısaca, lojistik taraflardan herhangi biri için yeni ve işini kolaylatıcı olarak görülen lojistikle ilişkili basit ya da karmaşık hizmetlerden herhangi biri olarak tanımlanabilir (Flint, Larsson, Gammelgaard, & Mentzer, 2005). Günümüzde özellikle lojistik inovasyonları açısından uygulama trentleri nelerdir?
Çapraz sevkiyatta tüm araçlar dağıtım merkezine eş zamanlı olarak varmak zorundadır. Eğer tüm araçlar dağıtım merkezine eşzamanlı varmazlar ise, bazı araçlar beklemek zorunda kalırlar. Bu yüzden, bekleme tedarikçilerden gelen araçlarla varış noktasında ürünleri götürecek araçların eşgüdüm-
Dünyada küreselleşmenin etkisiyle artan rekabet, şirketleri tedarik zinciri maliyetlerini azaltmak için yeni yaklaşımlar bulmaya ve uygulamaya mecbur bırakmakta olup tedarik zincirinin hız ve verimliliği, işletmeler için çok önemli bir faktör hâline gelmiştir. Lojistik alanında inovatif uygulamalardan biri olan çapraz sevkiyat (crossdocking), firmalara rekabetçi avantaj sağlayan etkin yöntemlerden biridir. Bu stratejide çapraz sevkiyat tesisleri, klasik anlamda malzemelerin saklandığı depolar olarak değil transfer noktaları olarak işlerler. Ürünler depolarda saklanmak ve satış noktalarına transfer için beklemek yerine, merkezi dağıtım merkezlerinden toptancı, perakendeci vs. aktarılırlar. Farklı tedarikçiler tarafından üretilen ürünler, varış yerine ulaştırılmadan önce çapraz sevkiyat merkezinde toplanır. Sonra dağıtım merkezindeki ürünler, ulaştırılacakları perakendecilere göre sınıflandırılır, ürünler çapraz sevkiyat merkezinden ayrı olarak varacakları yerlere taşınır.
lü olarak hareket etmesi gerekmektedir. Çapraz sevkiyatın birçok faydaları bulunmaktadır; Depolamanın ortadan kaldırılmasına bağlı olarak stok seviyelerini azaltır, sık aralıklarla teslimat yapılmasını mümkün kılar, daha az malzeme elleçleme yapıldığı için stok hasar maliyetini azaltır, daha az kay-
MAKALE www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
Yrd. Doç. Dr. Hasan AKSOY
Yrd. Doç. Dr. Hasan AKSOY, kimdir? Gaziantep Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü öğretim üyesidir. Uluslararası Ticaret ve Pazarlama Bölümü Ana Bilim Dalı başkanıdır. Pazarlama alanında çok sayıda ulusal ve uluslararası dergilerde yayınları bulunup akademik danışmanlık yürüttüğü bilimsel proje ve yüksek lisans çalışmaları bulunmaktadır.
67
MAKALE
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
nak kullanarak daha fazla çıktı elde edilmesini sağlar ve çalışan maliyetlerini düşürür. Dünyanın bir numaralı ve en büyük perakende zinciri Wal-Mart’ın başarısının arkasında yatan en önemli sebeplerden birisi tedarik zincirini etkin bir şekilde yönetmesidir. Çapraz tedarik verimliliği, maliyet tasarrufu ve lojistik avantajları firmanın dünyanın bir numaralı perakendeci firması olmasında yardımcı olmuştur.
Toyota firması Milk-Run sisteminin en iyi uygulayıcılarından olup Tayland’daki fabrikasında bu sistemi etkin bir şekilde kullanmaktadır. Kamyon şoförleri ana merkezden GPS sistemleriyle kontrol edilmektedir. Kamyonlar fabrikadan çıktığında kaç dakika sonra tedarikçilerin fabrikalarında olmaları gerektiği tedarikçi ve şoförlere yolculuktan önce bildirilmektedir. Tüm şoförlere ana bir rota verilmekte, bu rota sadece trafik sıkışıklıkları veya kaza durumlarında değiştirilmektedir. Toyota bu yöntemi kullanarak maliyetleri düşürmekte ve bunu ürünlerinin fiyatlarına yansıtarak müşteri tatminini sağlayabilmektedir.
68
Wal-Mart’ın en önemli temel yeteneği, en uygun fiyatlı ürünlerle müşterilerini buluşturabilmesidir. Çapraz sevkiyat yardımıyla maliyetleri düşürerek bunu ürün fiyatlarına yansıtabilmektedir. Firmalar çapraz sevkiyatı kullanarak hizmet seviyelerini % 23 geliştirebilirler; taşıma maliyetlerini % 17 düşürebilirler; % 9 stok taşıma maliyetlerindeki azalma sonucu tasarruf edebilirler; ürünlerini piyasaya % 5 daha hızlı sürebilirler ve işçi maliyet-
Gelecekte lojistik sektörünü şekillendirecek trentlere bakıldığında ise günümüzde son tüketiciler, çoklu dağıtım sistemi olarak adlandırılan birden fazla kanal üzerinden ürünlere ulaşabiliyorlar. Örneğin hem firmanın web sayfası, hem diğer e-ticaret ortamları, dikey dağıtım kanalları ve geleneksel aracı kurumlar ve diğer kanallar. Tüm bu kanallardan ürünün müşteriye ulaştırılması, daha doğrusu istenilen yer ve zamanda anlaşılan koşullarda ulaştırılması doğru lojistik sistem ve yapılarının geliştirilmesi ile mümkündür. Yani sistemlerini, sadece geleneksel veya sadece dijital ortamlarda başarılı olacak
lerini % 5 düşürebilirler. Firmaların çapraz sevkiyat ile kullandıkları diğer yeni taşımacılık yöntemi ise “Milk-Run” olarak adlandırılır. Milk-Run, adını Amerika’da sistematik hâle getirilmiş günlük süt dağıtımından almıştır. Aynı anda birden çok müşteriden gelen siparişlerin birleştirilmesi sistemidir. Yani farklı müşterilerden gelen siparişleri birleştirerek yükleme ve boşaltma yapılabilmektedir.
şekilde kurmamalıdırlar. Bu kadar çok kanal üzerinden tüketiciye ulaşırken “sürdürülebilirlik” kavramını da bir kenara bırakmamak gerekir. Tüketiciler, çevreye ve topluma karşı sorumluluk içerisinde faaliyet gösteren firmalara olumlu tutum geliştirmektedirler. Unilever, P&G, H&M ve Zara gibi dünya devleri “yeşil lojistik” uygulamalarına yönelik yatırımlarına devam ediyorlar. Firmalar, ayrıca, tedarik zincirlerinin yönetimini kolaylaştırmak için bilgi işlem teknolojilerine yatırım yapmaya devam ediyorlar. Bilgi işlem teknolojilerinin sağladığı çözümler firmalara rekabetçi avantaj sağlamaktadır.
MAKALE www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
69
RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Gaziantep Ticaret Borsası Başkanı Ahmet Tiryakioğlu:
“Lisanslı depoculuk gelişmeli…”
Tiryakioğlu, Türkiye’de lojistik köy modellerinin altyapısı ile birlikte hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi. Bunun bir süreç işi olduğunu belirten Tiryakioğlu “Bir yerden başlamak gerekiyor. Bunu başardığımız takdirde, tarım sektörü de gelişir.” dedi. Sayın Tiryakioğlu gerek Borsa’da, gerekse Tiryaki Grup Yönetim Kurulu Başkanı olarak yoğun bir temponun içerisindesiniz. Yöneticiliğini yaptığınız Tiryaki Grup neler yapıyor? Faaliyette bulunduğunuz hububat-bakliyat sektörü neyi tartışıyor? Gündeminde neler var? Tiryaki Grup, global ve uluslarası düzeyde bir firma. 1,5 milyar dolarlık cirosunun % 50’si trans ticareti. Bir ülkeden diğer ülkeye ve Türkiye’deki antrepolara ürünleri indirip serbest ticaret ve ihracat yapıyoruz. Anadolu’daki en büyük şirketler arasında birinci sıradayız. Kendi sektörümüzde ise lider ko-
70
numundayız. Çalışan sayımız yurt dışındaki fabrikalarımız ile birlikte 1000’in üzerinde. Bu sektör pazarında bizden sonra sıralamada yer alan firmanın cirosu Tiryaki Grup’un cirosunun % 20’si düzeyinde. Arada bu şekilde rakamsal farklılık da var. Faaliyet alanımız ise bölge ülkelerdeki Toprak Mahsulleri Ofisi muadilinde olan kurumlara mal verme işlemi. Dolayısıyla hububat-bakliyat firması değil bir emtia firmasıyız. Tabii emtia firması deyince Türkiye’de bu işin gelişebilmesi için en büyük argümanımız ve destek kaynağımız lojistik.
TARIMI GÜÇLENDİREN, LOJİSTİK SEKTÖRÜ… Dünya geneline baktığımızda bu sektörde lojistik kaynağa ihtiyacı olan ülkeler ne yapıyor? Örneklendirmek gerekirse Rusya’daki limanın yanındaki bölgede buğdayın kg fiyatı 200-300 dolar iken, Kazakistan’ın iç bölgelerinde buğdayın fiyatı 150 dolara düşebiliyor. Bu işin gelişiminde arada % 100 fiyat farklarını etkileyecek kadar lojistik, ana argümanlardan birisi. Tarım, gıda ve emtia sektörünün gelişmesinin baş kalemlerinden birisi lojistik sektörü. ABD,
Kanada ve Avrupa bu işi çözmüş vaziyette. Fabrikaların içlerine kadar tren hatları giriyor. Arazilerde ve bütün büyük lokal bölgelerde tren istasyonları ve yükleme istasyonları var. Dolayısıyla Türkiye’de lojistik köy modellerinin mutlaka gelişmesi ve lojistik köy modellerinin altyapısı ile birlikte hayata geçirilmesi gerekiyor. Belki bu bir süreç işi ama bu sürecin bir an önce başlaması gerekiyor. Tabii bu sürecin başlaması, ülkedeki tarım sektörünü geliştirecektir. Biz bu anlamda Tiryaki Grup olarak, ARGE çalışması yapıyor ve limanlara yatırım yapıyoruz. Türkiye’deki tüm limanları kullanıyoruz. İşin operasyonel hızı da bizim için çok önemli. Bizim sektör, hantallığı kabullenmez. Hızlı hareket etmek ve anında refleks göstermek zorundasınız. Hızlı teslimat ve tedarik gerekir. Tam da bu noktada Tiryaki Grup olarak Orta Doğu’nun en büyük yatırımını Mersin’de yaptık. Orada 350 bin tonluk silolama kapasitesini kurduk. Mersin’de dört fabrika ile birlikte Orta Doğu’nun en büyük depolama kapasiteli sistemini oluşturduk. Saatte 1700 ton malı boşaltma ve yükleme işlemi gerçekleştiriyoruz. Trabzon Serbest Bölge’de, Rusya’dan getirdiğimiz malları işleyip ithalat sürecine ve dâhilde işleme rejimine sokmadan transit yapabiliyoruz. Bandırma’da limana 10 km yakın fabrikamızda ve Samsun bölgesinde limanlarda kendi depolarımızda bu tür işlemleri yapıyoruz. Türkiye’de sözleşmeli üretim modelleri oluşturmaya çalışıyoruz. Kısacası, Türkiye’de emtia sektörünün gelişmesi için biz yıllar önce proje oluşturup çalışmaya başlamıştık. Üzerinde uzun yıllar çalışma yaptığınız lisanslı depoculuk ve gelişimi için neler söylersiniz? Tarım sektörünün gelişmesi için lisanslı depoculuğun gelişmesi şart. Ancak bu şekilde birlikte, beraber ve eşdeğer gelişim sağlanabilir. Çiftçi ve tüccar malını getirdiğinde hazine bonosu gibi ürün senedini tutuyor. Bu ürün senedi kâğıt yerine elektronik olarak firma, kişi ve
RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
Çiftçi ve tüccar malını getirdiğinde hazine bonosu gibi ürün senedini tutuyor. Bu ürün senedi kâğıt yerine elektronik olarak firma, kişi ve çiftçi adına düzenlenmiş oluyor. Lisanslı depoculuk bu işin kalbi. Bizim sektörümüz, şu an, kalpsiz insan pozisyonunda. Yavaş yavaş bu kalbi, yerine yerleştirmeye çalışıyoruz. çiftçi adına düzenlenmiş oluyor. Lisanslı depoculuk bu işin kalbi. Bizim sektörümüz, şu an, kalpsiz insan pozisyonunda. Yavaş yavaş bu kalbi, yerine yerleştirmeye çalışıyoruz. Şu an Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Toprak Mahsulleri Ofisinin ortak şirketi “TMO-TOBB Lisanslı Depoculuk”un yönetimindeyim. TMO uzun vadede lisanslı depoculuk misyonunu devretmeli. Bu işin gelişmesi ve özelleşmesi için, olması gereken model bir şekilde hayata geçirilmeli. Türkiye’de lisanslı depoculuk
ruhsatı ile kurulan ilk firma konumundayız. Gerek sektörel gerek borsa olarak gerekse yaptığımız kulis çalışmaları ile lisanslı depoculuğun gelişmesi için hazine destek fonundan teşvik sistemi getirdik. Bu yıl itibariyle bu devreye girdi. Aynı zamanda üretici ve tüccar, ürününü lisanslı depoculuğa koyduğu zaman 2,3 müstahsil kesintisi yapılmıyor. Lisanslı depoculuğun bankacılık sektöründe de gelişmesi için Tazmin Fonu’nun yönetim kurulunda da yer alıyorum. Bu işin gelişmesi için her türlü çaba ve
71
RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Şirket olarak beş yıldır AR-GE ve inovasyon ile ilgili çalışmalarımız var. 2012 yılında “Sirus AR-GE ve İnovasyon” şirketini kurduk. Elektronik ortamda bir fikir atölyesi oluşturduk. Bir paketleme elemanından çıkan bir fikirden milyon dolar kazandığımız oldu ve bunun farkındayız mücadeleyi gösteriyoruz. Örneğin Çorum Organize Sanayi Bölgesinde lisanslı depoculuk çalışmalarımız var. Gaziantep, Sivas, Mardin, Diyarbakır ve Tekirdağ gibi bölgelerde lisanlı depoculuk yatırımı yapacağız. Tiryaki Grup olarak lisanslı depoculukta 500 bin tonluk altyapımız mevcut. Gaziantep, Mersin, Çorum ve Tekirdağ’da lisanslı depoculuk faaliyetlerimiz var. Benzer bir uygulamayı Gaziantep Ticaret Borsasında da yaptık. Üniversite-sanayi işbirliği, girişimcilik ve Türkiye’nin genç nüfus potansiyeli ile ilgili neler söylemek istersiniz? Sanayinin gelişmesi için bilime ihtiyaç var. Bilim de üniversitelerde.
72
Bu konuda içimdeki inancı ifade etmek adına şunu belirteyim: Bu işe inanan, Gaziantep’te birinci sıralarda yer alan kişilerden biriyim. Şirket olarak beş yıldır AR-GE ve inovasyon ile ilgili çalışmalarımız var. 2012 yılında “Sirus AR-GE ve İnovasyon” şirketini kurduk. Elektronik ortamda bir fikir atölyesi oluşturduk. Bir paketleme elemanından çıkan bir fikirden milyon dolar kazandığımız oldu ve bunun farkındayız. Sürdürülebilir olması için ödül sistemi geliştirdik. Bilgiyi paylaşmanın çok faydasını gördük. Bilgi saklanınca, güçsüz bir insan sıfatına dönüşür. Bilgiyi paylaşmanın görünmeyen o kadar çok kazanımı var ki... Manevi açıdan baktığınızda bilgi paylaşılan ortamda bereket
olduğunu göreceksiniz. Dışardan iletişim ve istişareler ile o bilginin geliştiğini ve güçlendiğini görürsünüz. Bu nedenle üniversite ve sanayi, bilgilerini ve tecrübelerini paylaşmalı. Bu açıdan baktığınızda sanayi ve üniversite aslında bir bütün. Gelişmiş ülkeler, bu işbirliğini çok iyi gerçekleştirmiş vaziyetteler. Son yıllarda, ülkemizde bu konudaki gelişmeler sevindirici. Ama istenilen noktalarda değil. Üniversite ve sanayinin birbirinden daha fazla faydalanması gerektiğini düşünüyorum. Bir tarafta bilgi var, diğer tarafta kullanım alanı var. İkisini birbirine yaklaştırmalı hatta iç içe geçmesini sağlamalıyız. Bugün Tiryaki Grup olarak on, on iki yıldır gelişmemizi üniversite ile olan
RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
işbirliğine borçluyuz. Gaziantep Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Bayram hocamızın üstün başarısını ve bilgilerini bizim firmada deneme çalışmalarının çok faydasını gördük. Hocamız ile birlikte bu işlerin yurt dışında nasıl olduğuna dair çok çalışmalar, yolculuklar yaptık. Genç girişimciler ile ilgili de şunu söylemek isterim: Bizim geleceğimiz gençler. Kazandığımızı kime teslim edeceğiz? Tabii ki yeni kuşaklara. Onlara, “Balık vermekten ziyade balık tutmayı öğretmemiz lazım”. İşin kaynağını, yani onların üretken olmasını sağlamamız lazım. İçlerindeki ruhu canlandırmamız gerekiyor. Kişi, firma ve kurumlar olarak bayrağı ileriye taşıyacağına inandığımız bu gençler için onların potansiyelini ortaya çıkaracak çalışmalar yapmamız gerekiyor. DÜNYADAKİ İYİ ÖRNEKLERİ BORSAMIZDA UYGULUYORUZ Gaziantep Ticaret Borsasında bu anlamda ne tür çalışmalar var? Gaziantep ham maddenin fazla yetişmediği ama sanayinin bulunduğu bir şehirdir. Yani ham maddenin işlenerek ürüne çevrildiği stratejik bir şehirdir. Dünyanın ve Türkiye’nin her bölgesinden ürün buraya işlenmek üzere getirilir. Bu bağlamda, ham madde ve işlenmiş ürünün ekonomik değerini bulacak şehir ve borsa, Gaziantep ve Ticaret Borsasıdır. Türkiye’nin de en büyük ticaret borsalarından birisidir. Bu sebeple, GTB önemli bir rol üstlenmektedir. İleriki dönemlerde bölgenin lojistik öneminin artması, Suriye ve Irak’ta ekonominin yeniden canlanması ile beraber, o bölge ve ülkelerde, GTB önemli bir rol üstlenecektir. O ülkelerin ham maddelerinin ve ürünlerinin şekillenmesinde, karşılıklı ticaretin ve emtianın alım satımında, büyük bir potansiyel bizi beklemektedir. Bölge genellikle geleneksel alım satım sistemine göre şekillenmiştir. GTB olarak bu noktada modern borsacılık argümanlarını bu bölgeye getirmeye çalışıyoruz. Özellikle
mobil ve elektronik borsacılıkla insanların borsa işlemlerini, cep telefonları ile yapmaları için yatırımlar yaptık. Dünya’daki diğer borsalarda iyi olarak ne yapılıyorsa onları da GTB’ye getirip üyelerimizin hizmetine sunmak istiyoruz. Bu bağlamda, bu yeniliklerle şehrin lojistik üstünlüğünü de kullanarak Orta Doğu’daki en önemli borsa olmak hedeflerimizden birisidir. Şu an Gaziantep Ticaret Borsası olarak elektronik ürün senedi alıp satmaya yetkili sınıflandırma belgesi olan ilk üç borsadan birisiyiz. Sektördeki bilgi ve deneyimlerimi borsaya da aktarmaya çalışıyorum. Türkiye’de lisanslı depoculuk ile ilgili yatırım yapan firma sayısı 10’a ulaştı. Sayısı gittikçe artıyor. Hasat yılı ile birlikte lisanslı depoculuğun regülasyon görevi göreceğini düşünüyoruz. Özellikle Antep fıstığında lisanslı depoculuk anlamında birkaç aydır yaptığımız çalışmalar ile standart oluşturmaya çalışıyoruz. Yine pamuk ile ilgili yapılan bir çalışma için borsamıza yapılan başvurular var.
Üniversite ve sanayinin birbirinden daha fazla faydalanması gerektiğini düşünüyorum. Bir tarafta bilgi var, diğer tarafta kullanım alanı var. İkisini birbirine yaklaştırmalı hatta iç içe geçmesini sağlamalıyız
73
SERBEST BÖLGE
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Ortadoğu ile Türkiye arasındaki ticaretin köprüsü
Gaziantep Serbest Bölge
İhracatta hızlı yükseliş gösteren Gaziantep’in, Mayıs sonu itibariyle 34 milyon dolarlık işlem hacmini ‘Serbest Bölge’ üstleniyor. Gaziantep Serbest Bölge’nin avantajlarını, Gaziantep Serbest Bölge Kurucu ve İşletici AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Celaleddin Koçer’den dinledik. Koçer, Serbest Bölge’nin avantajlarını, ihracatımızı ve Orta Doğu ile ticari ilişkilerimizi anlattı. Öncelikle Serbest Bölge nedir, faaliyetleri nelerdir? Genel olarak serbest bölgeler, ülkenin siyasi sınırları içinde olmakla beraber gümrük bölgesi dışında sayılan, ülkede geçerli ticarî, malî ve iktisadî alanlara ilişkin hukukî ve idarî düzenlemelerin uygulanmadığı veya kısmen uygulandığı, sınaî ve ticarî faaliyetler için daha geniş teşviklerin tanındığı ve fiziki olarak ülkenin diğer kısımlarından ayrılan yerler olarak tanımlanabilir. ORTA DOĞU İLE KÖPRÜ GÖREVİ Gaziantep Serbest Bölge’nin ihracatımıza etkileri nelerdir? Coğrafî konumu bakımından bölgeler arasında bir köprü gibi duran Gaziantep, her şeyden önce bir ti-
74
caret merkezidir. Gaziantep, bu dev sanayii ve ekonomik yapısı ile GAP kapsamı içerisinde bulunan illerin tümünden daha ileri konumdadır. Suriye, Irak ve diğer Orta Doğu ülkeleri arasında köprü rolü bulunmaktadır. Daha önemlisi Gaziantep, Irak’ın önemli tedarik merkezlerindendir. Bu coğrafî avantajlarının ötesinde, Gaziantep kendi endüstriyel kapasitesine sahiptir. Gaziantep Serbest Bölgesi, 1-2-3-4. Organize Sanayilerine komşu olacak şekilde konumlanmıştır. Bölgemiz, Gaziantep-Kahramanmaraş karayolu üzerinde kurulmuş ve Mersin, İskenderun limanlarına bağlanan otoyola yakındır. Bölgemiz 1 milyon 400 bin m2’lik
alan üzerine kurulmuş ve GASBAŞ tarafından 1999 yılında işletmeye açılmıştır. Bölgemizde yürütülen üretim faaliyetlerinin yanı sıra, tekstil, gıda ve makine endüstrisi ticareti, montaj-de montaj, depoculuk, kiralama, banka – sigorta faaliyetleri yapılabilmektedir. Bölgemizde faaliyet ruhsatına sahip 26 firma vardır.Faaliyet gösteren firmaların 12 tanesi ticari faaliyetler, 11 tanesi üretim faaliyetleri, 3 tanesi ise kurucu işleticiye aittir. BÜROKRASİDEN UZAK!.. İşlem hacmimiz ve istihdamla ilgili son rakamlar nelerdir? Gaziantep Serbest Bölgesi’nde işlem hacmi, 2015 mayıs sonu itibariyle 34 milyon dolar olarak ger-
çekleşmiştir. Bölgemizde 149 kişiye istihdam sağlanmaktadır.
HEDEF YATIRIM VE ÜRETİMİ ARTIRMAK
GASBAŞ yönetimi, bölge için gerekli sorumluluklarını ve hazırlıklarını tamamlamış ve bölgede kalıcı yaşam standartlarını sağlamıştır. Yaklaşık 1 milyon 400 bin m2 alan üzerine kurulu Serbest Bölge’de, ticari alanlar, yollar, sosyal tesisler, otoparklar ve yeşil alanların dışında, yaklaşık 890 bin m2’lik bir alan sanayi alanı olarak ayrılmıştır. Bölgemizin ana arterleri asfaltlanmıştır ve ara yollar için çalışmalar, devam etmektedir. Bununla birlikte, bölgemizin daha verimli hâle getirilmesi için peyzaj çalışmaları sürdürülmektedir.
Serbest Bölgelerin kurulması ve işletilmesindeki temel amaçlar ve işlevleri nelerdir? Türkiye’de ihracat için yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandır-
Tüm belediye hizmetleri, şebeke suyu, telekomünikasyon hizmetleri GASBAŞ tarafından sunulmaktadır. Yatırımcılar kendilerini politik değişkenliklerden, enflasyondan, bürokratik formalitelerden koruyabilmektedir. Ayrıca yatırımcılar 99 yıla kadar lisans alabilir durumda olup ofis ya da arazi kiralamaları veya satın almaları mümkündür. Başka hangi projeleriniz var? GASBAŞ Serbest Bölge’mizin, işlem hacmini yükseltme çabalarıyla eşgüdümlü olarak çeşitli proje çalışmalarını da aralıksız sürdürmektedir. Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren sanayicilerimiz ve Serbest Bölge’deki kullanıcılarımız açısından, gümrük işlemlerini daha kolay hâle getirmek amacıyla Gaziantep Gümrük Müdürlüğü, Bölge’mizde 3 Mayıs 2003 tarihinde hizmet vermeye başlamıştır. Gaziantep Gümrük Müdürlüğünün Bölge’mize gelmesinin yanı sıra, Gaziantep İhracatçılar Birliği Serbest Bölge Şubesi ve Gaziantep Sanayi Odası’nın temsilcileri de bölgemizde faaliyet göstermektedirler. Gaziantep Emniyet Müdürlüğüne bağlı emniyet amirliği de bölgemiz sınırları içerisinde bulunmaktadır. Bölge kullanıcılarını lojistik anlamda daha avantajlı kılmak için, demiryolu hattı bölgemizden geçmektedir.
Bölgemiz 1 milyon 400 bin m2’lik alan üzerine kurulmuş ve GASBAŞ tarafından 1999 yılında işletmeye açılmıştır. Bölge’mizde yürütülen üretim faaliyetlerinin yanı sıra, tekstil, gıda ve makine endüstrisi ticareti, montaj de montaj, depoculuk, kiralama, banka – sigorta faaliyetleri yapılabilmektedir. mak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli bir şekilde temin etmek, dış finansman ve ticaret imkânlarından daha fazla yararlanmak.
SERBEST BÖLGE
Serbest Bölgelerin işlevine gelince: Ülkeye yabancı sermaye ve teknolojilerin getirilmesine imkân sağlayacak uygun zemin yaratılması, sanayicinin ihtiyaç duyduğu bazı ham madde ve ara malların kolaylıkla, istenilen miktarda ve zaman kaybı olmadan temin edilebilmesi, sağlanan teşvik ve avantajlarla düşük maliyetli mal üretimi ve ihracı, Türkiye dışından gelen malların transit olarak diğer ülkelere satımı, yeni istihdam olanaklarının yaratılması ve Türk ihraç ürünlerinin ihracatını kolaylaştırmak ve hızlandırmak bakımından bir basamak olması işlevlerini görmektedir. Bölgede sağlanan teşvik ve avantajlar nelerdir? Serbest Bölge’de faaliyet ruhsatı almış olan gerçek ya da tüzel kişiler, faaliyet ruhsatı süreleriyle sınırlı olmak üzere, gelir veya kurumlar vergisi istisna ve muafiyetlerinden yararlanmaktadırlar. Bürokrasiden kurtulmak isteyen , ithal girdi kullanarak ürettiği ürünleri dış pazarlara satan, emek yoğun sektörlerde faaliyette bulunan , transit ticaret, reeksport ve takas ticareti faaliyetinde bulunan firmalar ve dövizle işlem yapmak isteyen üreticiler, toptancılar, bankalar ve sigortacılar, altyapısı hazır modern iş ortamı arayan firmalar için serbest bölgelerde bulunmak daha avantajlı olmaktadır. Kurumlar ve Gelir Vergisi muafiyeti nelerdir? Serbest bölgelerde faaliyet gösteren yerli ve yabancı üretim faaliyetinde bulunan firmalar belirli şartlar dahilinde (Ürettiği ürünlerin en az % 85’ini ihraç yapma şartı) Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin serbest bölgedeki üretim faaliyetlerinden elde edilen kazançlar, Gelir ve Kurumlar Vergisi’nden muaf tutulmuştur. Serbest Bölgelerde yapılacak faaliyetler nelerdir? Serbest Bölgelerde üretim, alım-satım, montaj-demontaj, bakım-onarım, bankacılık, sigortacılık, finansal kiralama, depo işletmeciliği, işyeri kiralama ve diğer konular, faaliyet konuları olarak belirlenmiştir.
75
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
AKTÜEL
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Ortak Mirasın Efsanesi
Tarihi “İpek Yolu” Yeniden Canlanıyor
Güneşin sıcacık aydınlığıyla dağları aşarak uzandığı, kervanların sıra sıra dizildiği İpek Yolu, bir efsanedir her uygarlık için. Hikâyeleri ile Binbir Gece Masalları’nın hayalini yaşatsa da bu yolun sonunda kavuşmak isteyenler bekler sevdiklerini, özlediklerini…
R
engârenk ipek kumaşlarının parlaklığı, mis kokulu baharatların kızıl, kara, al tanelerine karışır, bu masal diyarında. En güzelinden ipeği, yumuşacık kaşmiri, narin porselenleri, yeşilin her tonundan yeşim taşını, develerle memleketine taşımak isteyen tüccarın büyüsünü gölgelemeye yetmez, kadim Asya’nın uçsuz bucaksız çölleri, böbürlenen heybetli dağları, ıslıklı rüzgârları. Bilir ki, bozkırın sahiplendiği Karakurum’un
76
soğuğunda, Hazar’ın ılık esintisinde, Anadolu’nun bereketli topraklarında, inandığı hep yanındadır… Türk tarihinin farklı evrelerinin de görüldüğü tarihi İpek Yolu, sadece bir ticaret yolu olmakla yetinmemiştir. Göçlerin, orduların, bilginin ve kültürlerin de yolu olmuştur. Çin’den başlayıp Asya’yı aşarak Roma İmparatorluğu’na uzanan, yaklaşık 7000 km’lik bu tarihi yolda, bazen katırlarla dağların geçitleri aşılmış, bazen develerle
zorlu çöller geçilmiş, bazen de sık ormanlara, denizlere karşı çetin mücadeleler verilmiştir. İpek Yolu, insanlık tarihi kadar eski ve köklüdür ve tek bir kavmin kontrol edemeyeceği kadar da uzun ve meşakkatlidir. Üzerinde birçok devlet kurulmuş ve yıkılmıştır. Kimi zaman büyük savaşlar yapılmış, kimi zaman ticari anlaşmalarla işbirliğine gidilmiştir. Sonuçta her bir devletin amacı, bu yolun yarattığı ticaretin zenginliklerden faydalanmak olmuştur.
AKTÜEL www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
İpek Yolu, yaklaşık 4500-5000 yıl önce ipek kozasının keşfiyle, adını kervanların bolca taşıdığı Çin ipeğinden alsa da birçok ürünün farklı merkezlere taşındığı, özellikle ortaçağ’da Avrupa’ya ulaştırıldığı ticaret yolu olmuştur. Çin’in “Şian” kentinden hareket eden kervanlar Kaşgar’ı merkez edinirlerdi. Kıtaları birleştiren İpek Yolu, kollara ayrılır ve temelde iki yol üzerinden Anadolu ve Avrupa’ya ulaşırdı. Bunlardan ilki Afganistan’dan İran, Bağdat ve Suriye’ye; diğer taraftan, Anadolu’da karayoluyla Trakya’dan Avrupa’ya, denizyoluyla Akdeniz limanlarından Avrupa limanlarına ulaşılırdı. Kuzey yolu ise bozkırlarından Hazar Denizi’ne ve Kafkaslardan Karadeniz ve Avrupa’ya giden yoldur. Zor iklim şartlarında mallar, dayanıklı çift hörgüçlü Asya develeriyle taşınırdı. Farklı dönemlerde Çin’den gelen ipek, porselen, kâğıt, barut dışında, yolun geçtiği ülkelerin baharatı, tekstili, madenleri, değerli taşları, kürkü, tahıl ürünleri, yağı ve ‘‘Doğu’’nun sayılamayacak kadar birçok değerli ürünü, “Batı” için ticaretin konusu olmuştur. Bu efsanevi yol üzerinde Semerkant, Buhara, Kaşgar, Merv, Alma Ata, Rey, Taşkent, Turfan, Bişkek,
77
AKTÜEL
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Bağdat, Şian doğunun gizemli şehirlerini, Ceyhun, Seyhun, Yenisey, Obi ırmakları, Taklamakan Çölü, Pamir Dağları, Hazar Denizi, Hindikuş Dağları ihtişamlı coğrafyasını anlatır. Bu ticaret yolu nasıl oluşmuştur? Ne yazık ki İpek Yolu üzerinde büyüleyici felsefesi olan Konfüçyüsçülük, Taoculuk, Zerdüştlük, Maniheizm, Budizm, Hıristiyanlık ve İslam kadar mistik değildir bu sorunun cevabı. Yolun tarihi hakkında ilk belgeler, Antik Roma ve Yunan’a kadar dayanmaktadır. Tarihçi Heredot, bu yolun kuzey kısmını ve tüccarların ipekli dokuma ürünlerini anlatır. Antik Çağ’da Çinli seyyahlar Büyük İpek Yolu diye bahsederler. Her ne kadar Çin, ticaret amacıyla bu yola öncülük etse de Asya’nın, Avrupa Asya arasında hareket eden göçebe topluluklarının hareket yönü, bu yolun oluşmasında büyük etkendir. Burada önemli nokta, yol üzerinde en uygun coğrafi şartları olan bölgelerde,
78
su kenarlarında ve düz arazilerde oluşan Türk-İslam kültürünün merkezi olan şehirlerin olması, İpek Yolu’nda Türk hâkimiyetini ortaya koymaktadır. Bugün dahi Kazakis-
tan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan, Türkiye ülkeleri, İpek Yolu üzerindeki Türk varlığının hâlâ devam ettiğinin göstergesidir. İnsanlık tarihi yerleşik hayatın baş-
AKTÜEL www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
lamasıyla beraber tarıma geçmiştir. Asya’da ilk dönemlerde buğday, arpa vs. tarımının ve hayvancılığın yapıldığını biliyoruz. Sonrasında diğer bölgelerdeki yaşanılan tarihi süreçte olduğu gibi zanaat ve ticaret gelişmiştir. Dikkatlerden kaçma-
yan bir konu da yazının, birbirlerini etkileyen toplulukların kültürlerin gelişimine katkıda bulunmasıdır. Asya’da ilk dönemlerde Türklerin kullandığı ve Orhun yazıtlarında ispatı görülebilen Runik yazıya İskandinavya’da rastlanması, bu
kültür etkileşiminin bir sonucudur. Yazı bilinmeden ticaret yapılmaz. Yapılan işbirliği antlaşmaları, alınıp verilen malların dökümü, yazının gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. İpek Yolu’nda tüccarlar yolun tamamını gitmediğinden ve belli noktalarda değiş-tokuş yaptıklarından, ticari antlaşmaların önemi daha da artmaktaydı. Tonlarca malın taşınabilmesi, hayvanlara olan ihtiyaç, zor iklim koşulları şehirlerin lojistik üs olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır. Taşkent, Buhara, Semekant, Kaşgar ticarette önemli merkezler olan Türk şehirleridir. İpek Yolu’nun özellikle Asya bölümü, uzun yıllar Türk ve Türkçe konuşan topluluklar tarafından kontrol altında tutmuştur. Bunu Hun imparatorluğu, Göktürk, Uygur, Gazneli, Büyük Selçuklu, Karahanlı devletlerine ekleyebileceğimiz diğer Türk topluluklarıyla birlikte görmekteyiz. Ayrıca Avrupa da ve Karadeniz’in kuzeyinde Hazarlar, Avarlar, İskitler, Avrupa Hun Devleti’ni unutmamak gerekir. Devletler yıkılmakta ancak halklar
79
AKTÜEL
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
varlıklarını devam ettirmektedir. Dolayısıyla kültürler varlığını korumaktadır. Bu bereketli ticaret yolu üzerinde kurulan uygarlıkların, insanlık tarihine de büyük katkıları vardır. Marco Polo’nun XIII. yy.da doğunun mistik güzelliklerini anlattığı kitabı, doğunun büyüsüne olan merakı artırmıştır. Avrupa’da cesur denizcilerin yeni yollar arama isteği, dünyadaki büyük değişimin yolunu açmakla birlikte, yapılan coğrafi keşifler ve Ümit Burnu’nun bulunması bu yolun kaderini değiştirmiştir. İpek Yolu 1500’lü yıllardan sonra ticaretin başka yollara kaymasıyla önemini yitirmiş; 1800’lerden sonra eski ihtişamına hiçbir zaman kavuşamamıştır. Ancak son yıllarda bir değişim yaşanmaktadır. Dünya ekonomisi her ne kadar krizlerle sekteye uğrasa da büyümeye devam etmektedir. Bu da beraberinde enerji
80
ihtiyacını doğurmaktadır ve enerji bugünün sorunu olduğu gibi geleceğin de sorunu olmaya devam edecektir. Geçmişte görevini fazlasıyla yerine getiren tarihi İpek Yolu’nun Asya kısmı, coğrafyasının verdiği ayrıcalıkla artık görev değişikliğine gitmektedir. Doğal enerji kaynaklarına yakınlığı, dikkatlerin bu yola yönelmesini sağlamaya başladı. Ayrıca dünyanın üretim üssü Çin, bu yolun başlangıcıdır. Ticaretle sınırlı kalmayacak İpek Yolu, doğalgaz, petrol taşımacılığı ve elektrik transferine de ev sahipliği yaparak, görkemli günlerine kavuşacak gibi görünmektedir. Tarihi İpek Yolu’nu yeniden canlandırmak için, uluslararası adımlar atılmakta proje ve ortak girişimler hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Bunlardan bazıları Avrupa’ya devletlerarası gaz ve petrol nakli (INOGATE), Avrupa-Kafkasya-Asya Ulaştırma Koridoru (TRACECA), Avrasya Birliği ve ABD’nin girişimiyle Yeni İpek Yolu Stratejisi ile birlikte
atılan adımlardır. Özellikle TRACECA projesi, Avrupa Birliği öncülüğünde, AB fonlarıyla Karadeniz, Kafkaslar, Hazar Denizi ve Orta Asya’ya uzanan taşıma koridoru kurmayı ve ticareti, ulaşımla canlandırmayı amaçlamaktadır. Eğer bu yolda kararlı çalışmalar devam ederse, bölgenin ülkelerinin refahına büyük katkılar sağlamakla kalmayıp beraberinde yeni pazarların oluşması, tarihsel ve kültürel yakınlığımızın olduğu Türk cumhuriyetleri ile işbirliğimizin de artmasına neden olacaktır. Türkiye her dönemde olduğu gibi Asya-Avrupa arasındaki köprü görevine devam edecektir. Önümüzdeki dönemde Türkiye’de üretimiyle ön planda yer alan, büyük girişimcilerin merkezi Gaziantep’in bundan pay alması kaçınılmaz olacaktır. Bugün İpek Yolu’nda bir durak olan Gaziantep, Halep’in tarihi mirasını yüklenerek hizmetine devam etmektedir.
AKTÜEL www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
Dünyanın en zengin kültür mirasına sahip olan yollardan biri olan İpek Yolu, eserleri başta olmak üzere her yönüyle incelenmelidir. Bilinmelidir ki yol üzerinde bulunan kültür merkezlerinden biri olan Gaziantep durağı, zamanın gerisini yaşayabileceğiniz Bakır Müzesine sahiptir. Tarihi İpek Yolu üzerinde, kervanların uğrak yeri olan Alma Ata kenti yakınındaki Esik Kurganında, 2500 yıl öncesine ait Türk maden işçiliğinin mükemmelliğinin vücut bulduğu “Altın Elbiseli Tigin”in yanında madeni bir kap içine, Göktürk alfabesi ile yazılan iki satırlık yazının tarihsel ve kültürel devamlılığı, yine aynı yol üzerinde bulunan Gaziantep’te devam etmektedir. Bakır Müzesinde göreceğiniz eserler, belki sizi 1700’lerde kervansarayda bir tüccar kafilesinin yemeğine davet edecek ya da belki 1800’lerde başka coğrafyaların ustalarının işlediği motiflerle süslü eşyalarla tanışmanızı sağlayacaktır. Kısacası bu müzeyle zamana ve yeni yolculuklara yelken açacaksınız.
Gonca Omaroğlu kimdir? Gaziantep Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümünde MEB bursuyla okuduktan sonra, kamu görevine atanmıştır. Farklı illerde görev yapmıştır. Görevi sırasında İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünde lisansını, Avrupa Birliği Ekonomisi alanında yüksek lisansını tamamlamıştır. Tarih ve ekonomi alanında kitap çalışmaları bulunmaktadır. Hâlen AB projeleri alanında çalışmaktadır.
81
AKTÜEL
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
İpek Yolu, Kültür Yolunda Bir “Saklı Konak”
G
aziantep bulunduğu coğrafi konum itibariyle binlerce yıldan beri bir kültür ve sanat merkezi olmayı başarmıştır. Onlarca medeniyete ev sahipliği yapan bu şehir, Hitit, Selçuklu, Osmanlı ve farklı birçok medeniyetin izlerini taşımaktadır. Farklı din ve kültürlerin harman olduğu Gaziantep, çalışkanlığı, misafirperverliği, yaşam kültürü, mimarisi, el sanatları ve üretkenliği ile her dönem örnek olmuştur. Yetiştirdiği bilim adamlarıyla “Küçük Buhara” olarak anılmıştır. Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması, şehrin başta ticaret ve sanatının gelişmesi olmak üzere her alanda gelişimine katkı sağlamıştır. Hanlar, hamamlar ve ibadethaneler yapılmış, kervanların uğrak yeri olmuştur. Bu kadar hareketli bir merkez olmasından kaynaklı çeşitli dönemlerde ticaret ve el sanatları zirve yapmış ve ünü dünyaya ya-
82
yılmıştır. Farklı kültürlere ev sahipliği yapmasından dolayı, özellikle, yemek kültürü zenginleşmiş ve devasa bir mutfağa sahip olmuştur. Bunun yanı sıra el sanatları hem yöre insanının yaratıcılığı ve çalışkanlığı hem de farklı kültürlerin bir arada yaşıyor olmasından dolayı çok gelişmiştir. Dokumacılık, sarraflık, gümüşçülük, bakırcılık gibi mesleklerin ağırlığı yüzyıllar boyu devam etmiştir. Gaziantep, kültür zenginliğini harmanlayarak bir kültür kenti olma yolunda kendini ispatlamıştır. Son dönemlerde turizmdeki gelişmeler ışığında çeşitli kültürel yatırımlar yapılarak kültür turizminin merkezi olma yolunda önemli mesafeler katetmiştir. Devletin ve belediyelerin yaptığı yatırımların yanı sıra özel girişimlerin de bunda payı büyüktür. 2011 yılında Gaziantep’in Kalealtı semtinde hizmete açtığımız Saklı
Konak Bakır Eserleri Müzesi bunlardan birisidir. Saklı Konak’ta Osmanlı döneminde yetişmiş ustalar tarafından üretilmiş ve tüm Anadolu’da pazar bulmuş bakır eserler sergilenmektedir. Bakır eşyaların yanında, silah ve savaş aletleri, tartı ve kantarlar, takılar, ahşap malzemeler, esnaf araç ve gereçleri, çeyiz takımları, taş ve toprak malzemeler, kapı tokmakları, anahtar ve kilit sistemleri, el yazması kitaplar ve Osmanlı nakışları bulunmaktadır. Türkiye’de kendi alanında özel girişim tarafından yapılan tek eşya müzesidir. Saklı Konak’ta bulunan malzemelerin çoğunluğunun maden sanatı üzerine olması, özellikle bakır madeniyle ilgili olması bu şehirde bakırcılığın çok gelişmiş olmasıyla ilgilidir. 1557 tarihli Ayıntab Vakıf Defteri’nin “Vakf-ı Ali Neccar der-Nefs-i Ayıntab” başlıklı bölümünde Ali Nacar Camii’nin vakıf gelirleri arasında sayılan yıllık 192 akçe gelirli bir dükkân için kullanılan “Dükkân
AKTÜEL www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
der-Sûk-ı Kazganciyan” ifadesi bu tarihlerde Gaziantep’te Çakırcılar Çarşısı’nın ve organize olmuş bakırcı esnafının varlığını göstermektedir. Geçmişte her şehrin ustası, bakırı farklı formatta işlemiş; ayrı bir değer katmıştır. Özellikle XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Gaziantep bakırcılığı açısından önemli değişiklikler yaşanmıştır. Bu dönemde Gaziantep’te yaklaşık 60 bakırcı dükkânı bulunmakta ve her dükkânda dört ile on arasında usta çalışmaktay-
dı. Bakırcılık, Gaziantep’in en eski mesleklerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bakırcılık sanatı, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Devletleri zamanında giderek ivme kazanmış; yapım teknikleri ve süslemeler konusunda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Saklı Konak Bakır Eserleri Müzesi olarak bu tarihsel gelişimden yola çıkarak Gaziantep’in olmazsa olmazı bakır sanatını, gelecek nesillere aktarmak için bu özel
girişimi yaptık ve eserlerimizi sergileyerek insanlarla paylaşmayı hedefledik. Bunda da başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Çünkü Saklı Konak’ta sergilenen eserlerin nadide olması, sayı olarak Türkiye’nin en büyük koleksiyonu olması bakımından Gaziantep kültürüne, turizmine katkı sağladığını düşünüyoruz. Yok olmaya yüz tutmuş bir mesleğin geçmişi ile yaşatılması için çaba gösteriyoruz ve merak edenleri gezmeye bekliyoruz.
Ali Atalar kimdir? 1963 yılında Gaziantep’te doğdu. İlk ve orta öğrenimini bu ilde tamamladı. Çukurova Üniversitesi İskenderun MYO Makine - Teknik Resim Konstrüksiyon Bölümünde okudu. 1984 yılında gazeteciliğe başladı. Tercüman ve Bulvar gazetesinde muhabir olarak görev yaptıktan sonra Dünya gazetesinde uzun süre bölge temsilciliği ve yazarlık yaptı. Çeşitli gazete ve dergilerde araştırma yazıları, makaleleri ve öyküleri yayınlandı. Televizyonlarda programlar yaptı. Gaziantep kültürü ve halk bilimi konularında çeşitli konferanslar verdi. Güney İlleri Gazeteciler Cemiyeti başkanlığı görevini hala sürdürüyor. Gaziantep evlerinin yanı sıra Kilis ve Halep evleri üzerine araştırmalar yaparak geniş bir fotoğraf arşivi oluşturdu. Beş adet araştırma, iki adet öykü kitabı yayınladı. Yorum isimli kültür dergisini çıkararak 39 sayı yayımladı. Suriyeli yazarlarla ortak kitap yayınladı. 1998 yılında GAGİAD Basın Ödülü’nü, 2013 yılında Gaziantep Kulübü Hizmet Ödülü’nü aldı. 2011 yılında Kalealtı semtinde tarihi bir Antep evini satın alarak müze olarak restore etti. Otuz beş yıldan beri biriktirdiği yaklaşık 1500 eserden oluşan Türkiye’nin ilk ve tek Bakır Eserleri Müzesini açtı. Araştırma: Gaziantep Folkloru (2008), Gaziantep Kültüründe Oyun (1991), Osmanlı Dönemi Antep Evleri (2004), Tarihe Tanıklık Eden Evler (2009), Ayıntap Evlerinde Saklı Sanatlar (2009). Öykü: Anne Beni Bir Daha Doğurur musun? (1998), Baklava Dürümü (2008). Sergileri Gaziantep Üniversitesi Sergi Salonunda, Osmanlı Dönemi Bakır Eserleri Sergisi(2000), Mutfak Kültüründe Bakır Sergisi(2002), Osmanlı Dönemi El Sanatları Sergisi(2002), Şahinbey Belediyesi Halkla İlişkiler Merkezinde Fotoğraf Sergisi (2004) Sanko Sanat galerisinde Fotoğraf ve Bakır Eserler Sergisi(2005), Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfında Fotoğraf Sergisi(2008) “Tarihe Tanıklık Ede Evler” Projesi kapsamında Şahinbey Belediyesi Kültür Salonunda Fotoğraf Sergisi (2008), Kilis’te Neşet Efendi Konağı’nda Fotoğraf Sergisi (2008), Gaziantep Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezinde kendi koleksiyonu olan Gaziantep’te yayınlanmış dergi, gazete ve kitaplardan oluşan Basının Dünü Bugünü Sergisi.
83
SÖYLEŞİ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
ULUSLAR ARASI NAKLİYECİLER DERNEĞİ BAŞKANI Çetin Nuhoğlu:
T
ürkiye, 2023 hedefleri doğrultusunda 500 milyar dolar ihracat hedefliyor. Büyüyen ve gelişen Türkiye’nin artık durmak, yerinde saymak gibi bir lüksü olamaz. Hız ve maliyet unsurlarının her şeyden önce geldiği günümüzün “ezici” rekabet ortamında ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşmasının en temel ön koşullarından biri, etkin ve rekabetçi bir uluslararası nakliye sektörüdür. Küresel ekonomik sistemde rekabet, her geçen gün daha da acımasız bir boyut alıyor. Rekabetin bu denli zorlaştığı bir sistemde ‘eşit koşullarda rekabet’ edebilmek her sektör için stratejik bir önem taşıyor. Hele ki Türkiye gibi sanayi, üretim ve ihracat üçgeninde büyümesini sürdüren ülkeler için bu durum çok fazla önem arz ediyor. İhracat odaklı büyümeyi kendine hedef edinmiş bir ülkenin ihracatta daha fazla söz sahibi olabilmesi için lojistik sektörüne çok büyük iş düşüyor. Türkiye, lojistik performansında, komşu ve yakın bölgelerdeki rakip ülkelerin üzerinde bir performans gösteriyor. Özellikle “lojistik yetkinlik ve altyapıların kalitesi” kriterlerinde bölgemizdeki en kaliteli lojistik hizmetleri sunabiliyoruz.
84
“İhracat odaklı büyümeyi hedeflemiş bir ülkenin etkin ve rekabetçi bir lojistik sektörüne ihtiyacı var” Maalesef yapılan yatırımlar artıyor olsa da filoların modernizasyonu konusunda sektörümüzün herhangi bir destek alamıyor olması nedeniyle, modernizasyon yeterli düzeyde değil. Yeni Teşvik Sistemi’nin de otomotiv üreticilerine sağladığı desteklere karşın, filolarının yeniden yapılandırılması konusunda taşımacılık sektörüne yönelik teşvik uygulamalarından yoksun olduğunu görüyoruz. Ağırlıklı destek, denizyolu ve demiryolu taşımacılığı sektörlerine yönelik yatırımlara verilmekte. Oysa ülke ekonomisine her yıl 7-8 milyar dolarlık döviz getirisi sağlayan, istihdamda önemli payı olan sektörümüzün kızışan rekabet ortamında bu tür performans arttırıcı teşviklerle desteklenmesi önem taşıyor Derneğimizin yayınladığı “Türkiye Karayoluyla Uluslararası Eşya Taşımacılığı Sektörünün Analizi” projesinin sonuçlarına göre, sektörde teknoloji kullanımı oldukça düşük seviyede. Araştırmaya katılan sektör firmalarının sadece % 14,2’sinin mevcut bir “teknoloji yatırımı projesi”ne sahip olduğunu bildirmiş olması, sektörde teknoloji kullanımının, arzu edilen oranın altında olduğunun ilk işaretidir.
Teknoloji yatırımı açısından, Marmara Bölgesi öne çıkmaktadır. Onu, üçte bir oran ise Ege Bölgesi izlemektedir. Sektöre özel yazılım kullanımının sadece Marmara Bölgesi’ne özgü olduğu görülürken Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde de faaliyetleri destekleyici teknolojik yazılım kullanımının gelişmekte olduğu dikkat çekicidir. İstanbul, tüm ülkede teknoloji yatırımları açısından lider konumdadır. Sektörde en yaygın kullanılan teknoloji “Araç Takip” teknolojileri olup araştırmaya katılarak herhangi bir teknoloji yatırımı olduğunu belirten firmaların % 38’inde bu teknoloji kullanılmaktadır. Ancak bunun iki katı oranında atıl bir kesim olduğu göze çarpmaktadır. Araştırmaya katılan sektör firmalarının üçte birinin MS Office paket programlarını kullandıkları görülürken firmaların sadece % 3,4’ü yazılım kullanmaktadır. RFID kullanımının Marmara Bölgesi dışında etkin olmaması dikkat çekmektedir. Finans yazılımları, MS Office paket programlarıyla birlikte en yaygın yapılan teknoloji
yatırımları olup firmaların genel işleyişinde teknolojiye önemli bir yer ayıran “ERP (Enterprise Resource Planning: İşletme Kaynaklarının Planlanması) yazılımlarının Marmara ve Akdeniz Bölgeleri’nde yaygınlaşmakta olduğu görülmektedir. Sektörün en temel sıkıntılarından biri olan teknolojik altyapının yetersizliği ve teknolojinin yeterince etkin kullanılamaması, firmaların lojistik maliyetlerini ölçememeleri, operasyonlarının verimlilik düzeyini takip edememeleri, müşterilerine katma değerli ve kârlı hizmetler sunamamaları gibi menfi sonuçları da beraberinde getirmektedir. Yeni Teşvik Sistemi kapsamında “Uluslararası rekabet gücünü artırma potansiyeline sahip ar-ge içeriği yüksek, yüksek teknolojili ve yüksek katma değerli stratejik önemi haiz yatırımların teşvik edilmesi” amaçlanmaktadır. Son yıllarda giderek kızışan küresel rekabet karşısında, sektör firmalarımızın küresel ölçekli rakipleriyle başa çıkabilmesi için teknolojiden de destek alarak hizmet kapasitelerini, çeşitlerini, verimliliğini ve kalitelerini arttırmak üzere çeşitli iyileştirme çalışmaları ve yatırımlar gerçekleştirmek zorunda kalmaktadır. Dünyada ticaret, ağırlıklı olarak yakın komşularla yapılıyor; ancak Türkiye’nin yakın komşularıyla ticareti bölgedeki krizler, sa-
SÖYLEŞİ
Araç Takip Sistemi Kullanımı (N=1000) vaşlar sebebiyle maalesef olması gerekenin altında seyrediyor. Haksızlıklara karşı UND olarak yurt dışında büyük mücadele veriyoruz. Avusturya’nın Ro-La dayatmasına, Türkiye aleyhine işleyen UBAK sistemine, İran ile yıllardır çözülemeyen Akaryakıt Fiyat Farkı Uygulaması’na, taşımacılarımıza parça parça verilen ve bir türlü çözülemeyen geçiş belgesi kotaları sorununa, sürücü vize sorunlarına kadar Avrupa’da ve dünyanın farklı bölge ve ül-
kelerinde sektör adına mücadele verdik. Başarılamaz olarak bakılan, tabu olarak görülen konuların üzerine gittik. Kararlılığımız, istikrarlı bir şekilde hakkımız olanı alma tutumumuz, taraflı-tarafsız herkesten takdir topladı. Sektör olarak iyi işler ortaya çıkarmaktan dolayı son derece memnunuz. 2015 yılı içerisinde de bu gücümüzü en etkili ve sonuç odaklı şekilde kullanarak sektörümüze ve ülkemize katma değer sunmaya devam edeceğiz.
Teknoloji Yazılımı Kullanımı
Çetin Nuhoğlu kimdir? Ülkemizde iş dünyasının gelişimi için sivil toplum kuruluşlarının önemine inanan ve iş dünyasına hizmet eden sivil toplum kuruluşlarına gönüllü olarak hizmet eden iş dünyasının öne çıkan isimlerindendir. İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesinden mezun olmuştur. Daha sonra uluslararası taşımacılık sektörüne giren Nuhoğlu, 1977 yılında, bugün ülkemizde treyler üretimi alanında lider konumda bulunan Tırsan Treyler’i kurmuştur. Tırsan Treyler faaliyetleri kapsamında, 1993’de Türkiye’nin en büyük treyler fabrikasını ve 1998’de Almanya’nın Goch kentinde treyler üretim tesisi yatırımını hayata geçirmiştir. Üretim yatırımlarından en sonuncusu 2012 yılında Rusya’nın Tula şehrinde faaliyete geçen treyler montaj fabrikasıdır. Tırsan grubunun toplam kalite yönetimine ilişkin tüm çalışmaları içerisinde bizzat yer alan Nuhoğlu, aynı zamanda uluslararası taşımacılık sektörünün bu alanda yapılan çalışmalarına da öncülük etmektedir. Bu kapsamda 2001-2007 yılları arasında UND Başkanlığını yürüttüğü dönemde UND’nin 2004 yılında Sivil Toplum Kuruluşları kategorisinde ULUSAL KALİTE BÜYÜK ÖDÜLÜ’nü kazanmasına liderlik yapmıştır. Nuhoğlu 2012 yılı itibariyle UND’nin yeniden başkanlığına seçilmiş olup görevine devam etmektedir. Bir dönem başkan yardımcılığını yürüttüğü KalDer’in, 2006 Nisan-2008 Nisan dönemi için başkanlığına seçilmiştir. Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) Başkanlığını da 2008-2010 yılları arasında yürütmüş olan Nuhoğlu, hâlen Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Mütevelli Heyeti, Toplum Gönüllüleri Vakfı Kurucu Üyeliği, Okan Üniversitesi Danışma Kurulu Üyeliği, TOBB Türkiye Ulaştırma ve Lojistik Meclisi Başkanlığı, Karadeniz Eğitim Kültür ve Çevre Koruma Vakfı Başkan Yardımcılığı, Nuhoğlu ve Aile Yakınları Vakfı İstişare Kurulu Başkanlığı görevlerini yürütmektedir.
85
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
İHRACAT
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
GAİB Başkanı Abdulkadir Çıkmaz:
“Teknolojisi yüksek yatırım teşviklerini artırmak gerekiyor”
Güneydoğu Anadolu İhracatçılar Birliği Başkanı Abdulkadir Çıkmaz, Türkiye’nin 2023’teki 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşabilmek için teknolojisi yüksek ürünler üretmeye, yatırımlar yapmaya, devletin bu konu ile ilgili teşvikleri bir kat daha artırmasına ihtiyaç duyduklarını söyledi. Türkiye’nin ihracata dayalı büyüme modeli ve ihracatta lojistik sektörünün önemi ile ilgili neler söylersiniz? Bildiğiniz gibi Türkiye yıllardır ihracata dayalı büyüme modeli ile kalkınmaktadır. Tabii % 6-7 rakamlarını gerçekleştirmekteydi. Türkiye’de 4-5 aydır ihracatta bir gerileme olup şu an büyüme hızımız, % 3 civarında gerçekleşti. İhracattaki düşüş ve yatırımlarda bu durgunluk, tüm sektörleri ve doğal olarak lojistik sektörünü de etkilemektedir. Türkiye genelinde, aynı zamanda bizim bölgemizde yani Güneydoğu Anadolu İhracatçılar Birliğine bağlı Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Diyarbakır,
86
Mardin ve Malatya illerinde de aynı durgunluk mevcut. Seçimlerden sonra önümüzü daha iyi göreceğimizi düşünüyorum. “TEKNOLOJİSİ YÜKSEK YATIRIMLAR TEŞVİK EDİLMELİ...” Sanayicinin istenilen seviyelerde ihracat yapmasının önündeki engeller nelerdir? Sanayicinin ihracat yapmasının önünde herhangi bir engel yok. Ancak sanayicinin teknolojisi yüksek mallar üretme noktasında birtakım eksiklikleri söz konusu. Türkiye’nin ve bölgemizin önünün açılabilmesi ve 2023’teki 500 milyar dolarlık ih-
racat hedefine ulaşabilmemiz için teknolojisi yüksek ürünler üretmeye, yatırımlar yapmaya, devletin bu konu ile ilgili teşvikleri bir kat daha artırmasına ihtiyacımız var. Tabii doğu bölgelerinde teşvik daha fazla verilse de sanayiciler, iş adamları, can ve mal güvenliği çekincesi ile yatırım yapamıyor. Çözüm odaklı baktığımızda doğu bölgelerinde devlet yatırımları ile ilgili çalışmaların artırılması ile birlikte Gaziantep, Kayseri, Konya, Ankara, Bursa gibi bölgelerde ise teknolojisi yüksek üretiminin teşvik edilmesi gerekiyor… Şu bir gerçek ki Gaziantep sanayicisi, ürün ve ülke çeşitlenmesini çok iyi
yaptı. Şu an 170’in üzerinde ülkeye ihracat yapıyoruz. Ancak 2023 hedeflerine ulaşmamız için yatırım teşviklerinin de artırılması gerektiğini düşünüyorum. Bugün ihracatçılarımız bazı pazarlar daraldığı zaman, örneğin Avrupa’ya gönderemediğimiz zaman Afrika’ya açılıyor. Son 1-2 yıldır Afrika pazarına olan ihracatımızı çok artırdık. Gaziantep’in geçen yılki ihracatı 6 milyar 850 milyon dolar. Bu yılki hedefimizi 7,5 milyar dolar olarak belirlemiştik ama Nisan 2015 sonu itibariyle toplam 2 milyar 800 milyon dolar bir ihracat gerçekleştirdik. Güneydoğu Anadolu İhracatçılar Birliğine bağlı illerinin bütününe baktığımızda geçen yıl ihracatımız 11 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. Bu yıl da 11 milyar dolar olarak bekliyoruz. İnşallah yakalayacağımızı da düşünüyorum. Tabii Gaziantep’in bu sene ihracatındaki, düşüş nedenlerinden bir tanesi de geçmişte % 40-42 oranlarında gerçekleştirdiğimiz Irak Bölgesine yapılan ihracatta yaşanan azalma. Yaklaşık % 20-25 oranlarında daralma var. Bilindiği gibi Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde 1100’e yakın firma mevcut. Gaziantep 176 ülkeye ihracat yapan bir kent. Gerek Türkiye olarak gerekse Gaziantep olarak Avrupa Birliği ülkelerine yapılan ihracat fazla. Avrupa Birliği, bizim olmazsa olmaz partnerimiz. Dolayısıyla Irak olayı her ne kadar bu şehrin ihracatını etkilese de Gaziantepli sanayici dünyanın her yerine mal gönderdiği için Mayıs sonu itibarıyla piyasanın ivme kazanacağını, durgunluğun azalacağını düşünüyorum. “NEREDE FUAR VARSA, BİZ ORADAYIZ” Gıda ürünlerinin ihracatında birtakım kotalar var. Bunların aşılması adına ne tür çalışmalar yapılmaktadır? Kota, Avrupa Birliği için bazı ürünlerde var. Diğer ülkelerde kota yok. Hem Orta Doğu’ya, hem Uzak Doğu’ya hem Afrika’ya çok ciddi
İHRACAT
Avrupa Birliği, bizim olmazsa olmaz partnerimiz. Dolayısıyla Irak olayı her ne kadar bu şehrin ihracatını etkilese de Gaziantepli sanayici dünyanın her yerine mal gönderdiği için Mayıs sonu itibarıyla piyasanın ivme kazanacağını, durgunluğun azalacağını düşünüyorum. gıda maddeleri ihracat edilmektedir. Türkiye Makarna Sanayiinin, % 60-65’lik kısmı, bu bölgeden ihracatı gerçekleşiyor. Şu anda Afrika pazarını İtalyanların elinden almış durumdayız. Bildiğiniz gibi GAİB’in, kısa adı MBTG olan Makarna Bulgur Bakliyat ve Bitkisel Yağlar Tanıtım Grubu adı altında diye bir tanıtım grubu var. Bu tanıtım grubumuz, dünya’nın neresinde gıda ile ilgili fuar var ise oraya gidiyor. O fuarlarda Çinli’ ye, Kanadalı ’ya bulgur pilavı yediriyor ve yapmasını öğretiyoruz. Dolayısıyla makarna ve bulgur ihracatımızda sürekli artış var. “TEKNOPARK VE TARGET’TEN ÇOK İYİ FAYDALANMALIYIZ” Üniversite-sanayi işbirliği bakış açısı ile AR-GE, inovasyon, markalaşma ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Bildiğiniz gibi aynı zamanda Türkiye İhracatçılar Birliğinin yönetim kurulu üyesiyim. Bu yıl bir inovasyon haftası düzenledik. Gaziantep Üniversitesi ve bölgedeki üniversitelerin ciddi desteğini aldığımız her kesimin faydalandığı verimli bir etkinlik oldu. Gelecek yıl da tekrar yapmayı planlıyoruz. Tabii inovasyon çok önemli. Teknolojisi yüksek ürünler üretip ihracat yapmak istiyorsak inovasyona, AR-GE’ ye çok önem vermemiz lazım. Bunun içinde GAİB ve TİM olarak, üniversitelerin, sanayicilerin ve ihracatçıların işbirliği içerisinde olmasını önemsiyoruz. Teknolojisi yüksek ürünler üretmek için üniversitelerden ciddi destekler almamız lazım. TEKNOPARK ve Teknoloji Transfer Ofislerinden çok iyi yararlanmamız gerekiyor.
İhracatçılarımızın kalifiye eleman sorunları var mı? Varsa bu sorunları nasıl çözüyorsunuz? Elbette sektörlerimizle ilgili yetişmiş ara eleman sıkıntıları çekiyoruz. Bunun önüne geçmek için üniversite mezunlarımıza yönelik çeşitli kurslar ve hizmet içi eğitimlerle ihracatçılarımızın bu sorununu çözmeye çalışırken gençlerimizi de bu sektöre kazandırıyoruz. Birçoğu iş garantili kurslarımızın sonuçlarında yetiştirilen elemanlarımız, firmalarla direkt görüşerek işe yerleşiyor. Halı sektörünün en önemli sorunları arasında yer alan desinatörlerin de yetiştirilmesi için yine birliğimiz bünyesinde açılan ve 6 aylık süreli kurslarla bu sektörün de bu konudaki sorularına çözüm üretiliyor. Türkiye’de ihracat kültürünün artık yerleşmiş olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz günlerde Ekonomi Bakanımız Sayın Nihat Zeybekçi’nin katılımıyla açılışını yaptığımız Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi sektörümüz için önemli bir insan kaynağı oluşturacaktır. Diğer taraftan da ülke eğitimine farklı bir bakış açısı ve pencereyle büyük bir katkı sağlamış olduk. Eğitim, bu ülkenin ve bizlerin önceliğidir. Bugün katıldığımız fuarlarda yetişmiş elemanlarımızın ihracatın arttırılmasına yönelik çalışmaları, dikkatimizi çekiyor. Bundan sonraki süreçte iş gençlerimizin olacak. Birçok büyük kurum, bu anlamda, ikinci ve üçüncü kuşağının eğitimini, sektörümüzle ilgili veya kendi iş alanlarıyla ilgili yaptırdı. Yeni kuşak sanayici ve ihracatçılar, bu ülkeye büyük katkılar sağlayacaktır.
87
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Stratejik Yönetim ve İnsan Kaynakları Uzmanı Engin KOBAN:
“Sürdürülebilir başarı için yönetimde inovasyon önemli” Meslekî yaşamı boyunca farklı sektörlerde elde ettiği birikim ve tecrübelerini bizimle paylaşan Stratejik Yönetim ve İnsan Kaynakları Uzmanı Engin Koban’la “yönetimde inovasyon” ve “lojistik sektöründe başarı faktörleri”ni konuştuk.
Lojistik sektörünün ana gündem maddesi nedir? Sektör nereye gidiyor? Eğitim anlamında nelere ihtiyacı var? Konuyu Türkiye’nin ekonomik yapısındaki değişiklikler ile ele almakta fayda var. Türkiye ekonomisi, özellikle 1980’li yılların başlarından itibaren, hızlı bir değişim gösterdi. Global bir politika izlemeye başladı. Bu açıdan baktığınızda hızlı bir değişim gerçekleşti. Değişime ayak uydurmak için farklı stratejiler izlenmeye başlandı. Dolayısıyla Türkiye kendini uluslararası bir rekabetin içinde buldu. Bu da doğal olarak ticaret hacmine yansıdı... Ve tabii ki ticaret dendiği zaman akla gelen ilk konulardan bir tanesi “lojistik”.
88
Türkiye’de geçen yıllar itibariyle lojistik kavramının oturmasında hâlâ sıkıntılar var. Bizim kurumlarımızı lojistik hizmet sağlayan şirketler olarak değerlendirdiğimizde, geleneksel bir yönetim tarzına sahipler ve taşımacılıktan gelen bir birikimle sektörde faaliyet gösteriyorlar. Dolayısıyla gerek şirketlerin yönetimi gerekse operasyonel süreçlerin yönetimi anlamında, yıllardır süregelen bir alışkanlık bir anda bırakılamıyor. Bu nedenle, lojistik hizmet sağlayıcı şirketleri, geleneksel ve organize yapıya sahip olmak üzere ikiye ayırıyorum. Sektörde geleneksel yapıya sahip şirketlerin daha ağırlıkta olduğunu söyleyebilirim. Uluslarası rekabeti sağlamak açısından organize yapıya geçmek büyük bir gereklilik. Organize yapıya sahip şirket yapısını ne kadar artırabilirsek uluslarası rekabette de ülke olarak o kadar güçlü hâle geliriz. “CİDDİ BİR İNOVASYONA İHTİYAÇ VAR” Türkiye’de şirketlerin yapılanma süreçleri ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Genel olarak tüm sektörlerdeki yapılanmalara baktığımızda işin teknik, mühendislik boyutu ön plana çıkıyormuş gibi görünüyor. Fakat teknik ve mühendislik boyutunu-
zu ne kadar geliştirirseniz geliştirin, eğer yönetsel anlamda gerekli inovasyonu ve değişimi sağlayamıyorsanız teknik ve AR-GE’de geliştirdiğiniz bu yapıya işlerliğini kazandıramazsınız. Tekniğin ve yeni buluşun üretimden pazarlama sonrasına kadarki sürecinin doğru tasarlanması ve yönetilmesi gerekir. Bu nedenle lojistik sektörünün organize yapıya geçebilmesi için geleneksel yapıya sahip şirketlerin yönetsel yapıda inovasyona, Türkiye’nin yönetim sistemi anlamında ciddi bir inovasyona kesinlikle ihtiyacı var. Geleneksel yönetim yapısına sahip şirketleri uluslararası rekabet gücü açısından değerlendirdiğimizde önümüzdeki on yıl içinde sürdürülebilirliklerini sağlamaları çok zor. SÜRECİ DOĞRU TASARLAMAK ÇOK ÖNEMLİ Lojistik sektöründe çok fazla görülen fiyat ile rekabet olayı ve sektörde gördüğünüz eksiklikler nelerdir? Fiyat ürününüzün ve hizmetinizin tercih edilebilir olması açısından önemli kriterlerden bir tanesi. Özellikle lojistik sektöründe “fiyat rekabeti” öne çıkmış gibi görünüyor Ama fiyatı kadar, genel kabul görmüş standartların hem ürününüzde
RÖPORTAJ Teknik ve mühendislik boyutunuzu ne kadar geliştirirseniz geliştirin, eğer yönetsel anlamda gerekli inovasyonu ve değişimi sağlayamıyorsanız teknik ve AR-GE’de geliştirdiğiniz bu yapıya işlerliğini kazandıramazsınız.
hem de hizmette sağlanmış olması gerekir. Hâlbuki olaya kurumsal ve süreç yönetimi bazında baktığınızda fiyatta rekabet önemli ama elzem bir konu değil. Düşük fiyatla, aldığınız işi yapmaya ve bir hizmet süreci üretmeye çalışıyorsunuz. Bu durum ise birtakım aksaklıklar ve gizli maliyetlerin ortaya çıkmasına neden olur. Fiyatı kırıp işi almak yerine, süreçleri doğru tasarlamak lazım. Hangi müşteriden, nasıl bir hizmeti, ne kadar fiyatla talep etme noktasını oluşturmadığınız zaman, yani fiyat rekabetine odaklanınca sıkıntılar yaşanmaya başlar. Bir müşterinin lojistik şirketinden öncelikli talebi zamanında, hasarsız bir şekilde ürünü teslim etmesidir. Müşteri bunu talep ederken, teslim ve taşıma sözleşmesinde belirli standartlar yer alacaktır. Tabii günümüzde sözleşme yönetimi anlamında da ciddi zaafiyet söz konusu. Maalesef uluslarası rekabette sözleşmeler net olarak açıklanıp imza altına alınmamaktadır. Lojistik sektörü bir hizmet sektörüdür. Hizmet sektörünü diğer sektörlerden ayıran özellikler nelerdir? Hizmet üretildiği anda tüketilir. Do-
layısıyla risk, çok daha yüksektir. Bu nedenle hizmet üretim sürecini, çok iyi tasarlamak ve çok iyi yönetmek gerekir. Hizmet elle tutulmaz, depolanmaz. Hizmetin üretildiği yer, “operasyon”un olduğu yerdir. Operasyonu teslim ettiğiniz kişi, insan olduğu için, insan faktöründe de yönetimde de inovasyon kavramı gündeme gelir. Bu nedenle insan kaynağınızın çok iyi yetiştirilmesi ve yetkinliklerinin sağlanması gerekiyor. Tekstil perakende sektöründen örnek vereyim: Bir kadın giyim ve kot markası oluşturan yatırımcı düşünün. Mağazaların lokasyon seçimi, tasarımları ve dizaynları için ciddi yatırımlar yapıyor. Oluşturduğu bu yatırımları mağazasında bulunan satış danışmanının iki dudağının arasına teslim etmek durumunda. Eğer yatırımcı, bu yatırımları teslim edeceği mağazadaki satış danışmanını iyi yetiştirmez ve ona gerekli yetkinlikleri sağlamazsa müşteri sadece mağazaya girer ve çıkar. Özellikle hizmet sektöründe yatırımcıların bu yönetim riskini çok iyi düşünmesi gerekir. Lojistik sektörü de bir hizmet sektörüdür. İşin taşımacılık boyutun-
dan bahsetmiyorum. Taşımacılık ile lojistiği birbirine karıştırmamak gerekir. Lojistik, ürünün tedarik noktasından tüketim noktasına ve geri dönüşüne kadar geniş bir sürecin adıdır. O sürecin içerisindeki taşımacılık, depolama, önemli kalemlerdendir. Ciddi bir pay alır. Bir şirketin lojistik maliyetlerine baktığınızda taşımacılık ve depolama önemli alt süreçlerdir. Dolayısıyla şirketler bu süreçlerde doğru tasarımlar yapmazsa rekabette geri kalmak ile karşı karşıya kalır. Kısaca dönüp dolaşıp insana geliyoruz. Düşünün otomasyona geçtik diyen şirketlerde otomasyonda düğmeye basacak olan da insandır. Otomasyonda yazılımı ortaya koyacak olan da insandır. Türkiye’de Avrupa Birliği’ne uyum projeleri ile ilgili öncelikle yapmamız gerekenler nelerdir? Devlet olarak Avrupa Birliği ile uyum projeleri yürütmekteyiz. Avrupa Birliği’nde belli başlı standartlar oluşturulmuş. O standartların Türkiye’de de uygulanabilirliği noktasında çalışmalar yapıyoruz. Avrupa Birliği bu standartları oluştururken hangi aşamalardan geçmiş?
89
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Bu standartların kabul görebilmesi için öncelikle neler yapmamız gerekir? Tabii ki öncelikle toplumu geliştirmek gerekmiyor mu? Türkiye’nin doğu-batı-kuzey ve güneyinde standartlar ve bakış açısı bakımından farklılıklar var. Standartların kendisine nasıl fayda getireceğinin bilincinde olmayan bir toplum, standartlara sahip çıkma noktasında sıkıntılar yaşayacaktır. Bu nedenle uygulamada yayılımı sağlayacak olan kişilerin buna hazır olması gerekiyor. Dolayısıyla önce yayılımı sağlayacak toplumsal bilinçlenmeyi, daha sonra standartları ortaya koymak lazım.
den olur. Örneklendirelim… Meslekî gelişimden iyi bir ustabaşı yetişebilir. Bilindiği gibi ustabaşı, yönetici pozisyonunda olan kişidir. Ancak o ustabaşı, bireysel gelişimde gerekli yetkinliği sağlayamaz ise üretimde verimlilik söz konusu olabilir mi? Tabii ki bu yetkinliği sağla-
KOBİLERİMİZ ULUSLARARASI REKABET EDEBİLİRLİKTE GERİDE Yönetimde inovasyon kavramını biraz açar mısınız? Her işletmenin kendine has bir kültürü vardır. Bunu yok sayamazsınız. Toplum için de aynı şey geçerlidir. Gelişmiş ülkelerde temel yaklaşım; yaşam boyu eğitim mantığının olmasıdır. Gaziantep kentinden bahsedilirken hep müteşebbis ruhu ve girişimcilikten bahsedilir. Girişimciliğin oluşması için temel bileşenler vardır. Bu bileşenler, üretim ve hizmet hattının oluşması, finansın, fiziksel kaynağın ve insan kaynağının oluşmasıdır. Tüm bu bileşenlerin ortasına da müşteriyi yerleştirirsiniz. Bu bileşenler, müşterinin talebini karşılamak için oluşturulur. Bütün bu bileşenleri oluşturan süreçlerin yönetilmesinde ise tek bir karar alma ve yönetme mekanizması oluşturulursa ciddi bir sıkıntı olur. Bunların her biri ayrı ayrı bir süreç olduğu için ayrı bir uzmanlık alanı gerektirir. Bu sebeple işletmelerin içerisinde kuvvetler ayrılığı ilkesini oluşturmak gerekiyor. İşletmelerde insan kaynağının kaliteli ve zamanında işler üretebilmesi için bireysel ve meslekî gelişimi bir denge noktasıdır. Bu gelişimin birini fazla diğerini eksik tutmak hataya ne-
90
Bir işletmenin 10.000 çalışanı var demek mi, yoksa 10.000 mutlu çalışanı var demek mi daha doğru? Önemli olan 10.000 mutlu çalışanı olan işletmenin olması.
mak noktasında sıkıntılar yaşanır. Türkiye’de işletmelerin % 95’i KOBİ düzeyinde ve uluslararası rekabet edebilirlikte çok gerilerde. Dolayısıyla dünya ticaretinden aldığımız % 1,2’lik pay yetersiz kalmakta. Tüm bunlara, teknolojinin yanında Türkiye’deki meslekî ve bireysel insan kaynağının yetersiz olmasını da ekleyelim.
Konuyu işletme açısından değerlendirdiğimizde mavi veya beyaz yakalı insan kaynağının tümünün bir görev tanımı vardır. O görev tanımının ve sorumlulukların doğru özümsenmesi bir gereklilik. Ancak bireysel gelişiminiz yetersiz ise işi sahiplenme ve verimlilik noktasında sorunlar ortaya çıkar. Çalışanları bir zincirdeki halka gibi düşünürsek bu halkadaki çalışanların arasında çok iyi bir iletişimin olması gerekiyor. Çünkü o işletmedeki insanlar, çalıştıkları işletmenin stratejik hedefine ulaşabilmek için çalışırlar. Bu nedenle bir yönetici iyi bir insan olmaktan ziyade adaletli olmalıdır. Sıkıntılar, adalet makası açıldığı zaman başlar. Bu sebeple Türkiye’de doğru bir yönetim tarzı oluşmamasından dolayı ciddi israflar vardır. Yönetsel inovasyon açısından yetki devri hakkında neler düşünüyorsunuz? Yetki devri, kurumsallaşma açısından önemli kriterlerden bir tanesidir. Günümüzde KOBİ düzeyinde birçok şirkette her ne kadar organizasyonel bir yapı kurulmuş görülse bile yönetim kurulu başkanı ve ortaklar tarafından yürütülen bir yapı söz konusudur. Tek adamlık noktasına geldiğinizde yönetimde ciddi kilitlenmeler olur. Çünkü insanlar sorumluluk almazlar. Karar süreçleri uzar ve müşteri ile sıkıntılar yaşarsınız. Dünyada faaliyet gösteren 100-150 yıllık şirketlerin yönetim anlamında nasıl bir organizasyon yapısı kurduklarına bakmak gerekir. Bir işletmenin 10.000 çalışanı var demek mi, yoksa 10.000 mutlu çalışanı var demek mi daha doğru? Önemli olan 10.000 mutlu çalışanı olan işletmenin olması. Bunun başlangıç noktası bireyin kendisi, yönetim sistemi ve kaynakların doğru ve adaletli kullanılıp kullanılmadığıdır. Gelecek ve sürdürülebilirlik anlamında işletmelerin bunu çok iyi özümsemesi gerekir.
RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
KAYNAKLAR DOĞRU YÖNETİLMELİ Türkiye’nin genç nüfusu için düşünceleriniz nelerdir? Avrupa’da yaşlı nüfusun fazla olması ile ilgili sürekli konuşulur. Ülkeler açısından bunu değerlendirmek gerekir. Buradaki konu, kaynakların doğru yönetilip yönetilmediğidir. Her ülkenin, her işletmenin bir kaynağı vardır. Önemli olan ve bakmamız gereken nokta, bu genç nüfusun yüzde kaçı verimli ve katma değer yaratmaktadır. Eğer üreten verimli genç nüfus yoksa bununla övünemezsiniz. Verimli genç nüfus yoksa ciddi anlamda insan kaynağı israfı vardır. Verimsiz genç nüfusun olduğu ülkelerde çatışmalar söz konusudur. Bu verimsizliğin ortadan kaldırılması için ilgili paydaşların insan kaynakları üzerinde
etkin bir şekilde hareket etmeleri, yine bu sürecin yönetilmesi için kamu, üniversite, özel sektörün etkin bir işbirliğini gerçekleştirmesi gerekiyor. Kurumsal işletmeler, bir işletmenin sürdürülebilirliğinin en önemli kaynağının insan kaynağı olduğunun bilincinde. Bu nedenle süreklilik arz eden eğitim çalışmaları var. Eğitim dünyasında da akademisyenlerin, öğretmenlerin, eğitmenlerin genç nüfusa kapıyı aralama anlamında görevini net bir şekilde yerine getirmeleri şarttır. Özellikle gittiğim eğitimlerde şunu soruyorum: Teori mi uygulamadan, yoksa uygulama mı teoriden gelir? Bu sorunun cevabı çok önemlidir. Uygulamayı hiçbir zaman gözardı edemeyiz. Eğitim sistemlerinin verimsizliği ve israfı değil verimliliği desteklemesi gerekiyor. Türkiye’de
ara eleman yetiştirilmesi noktasında güzel uygulamalar var. Özel sektörün bu konuyu sahiplenmesi gerektiği kanaatindeyim. Yine aynı şekilde Gaziantep’e gelmeden önce Gaziantep Üniversitesinde intörnlük uygulaması olduğunu duydum ve incelemeler yaptım. İntörnlük uygulamasına sahip çıkmamız gerekiyor. TEKNOPARK ve Teknoloji Transfer Ofisi ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Bununla ilgili ortaya konmuş olan sistem güzel. Ancak tüm organizasyonlarda olduğu gibi verimlilik ve etkinlik, stratejik hedef ile uyumlu mu? Buna bakmak gerekiyor. Sosyal bilimlerin de “yönetim inovasyonu” anlamında bu sisteme dâhil edilmesi gerekir.
Engin KOBAN kimdir? 1980 yılında Bursa Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosunda başlayan çalışma yaşamına daha sonra Bursa Hâkimiyet Gazetesinde spor muhabirliği ile devam eden Koban, Bursa Olay Gazetesi ve Kent Gazetesinde köşe yazarlığı ile birlikte ilaç, büro otomasyonu, inşaat, endüstriyel mutfak, tekstil, perakende ve lojistik sektörlerinde üst düzey yönetici olarak görev yaptı. UniBusiness dergisi köşe yazarıdır. Toplam Kalite Yönetimi çalışmaları çerçevesinde EFQM Mükemmellik Modeli, Süreç Analizi ve İyileştirme Teknikleri, Ulusal Kalite Hareketi, Özdeğerlendirme, ISO 9001:2000 Kalite Yönetim Sistemleri alanlarında sertifikaları vardır. Kurumsal Yönetim ve risk yönetimi alanında özgün çalışmaları vardır. Stratejik Yönetim ve İnsan Kaynakları alanında yüksek lisans dersi vermektedir. Mesleki yaşamı boyunca farklı sektörlerde elde ettiği mesleki, birikim ve deneyimlerini davetli konuşmacı olarak katıldığı ulusal ve uluslararası panel, zirve ve konferanslarda katılımcılarla paylaşmaktadır. Birçok kuruma stratejik yönetim kapsamında bireysel ve mesleki gelişim eğitimleri vermiş ve vermektedir. Unilever, Marsa, Ecolab, johson Diversey gibi global markalarla stratejik pazarlama projeleri oluşturmuş ve yürütmüştür. Ayrıca birçok Sivil Toplum Kuruluşunda aktif olarak görev yapmış olup, LODER Lojistik Derneği Yönetim Kurulu üyeliği ve Genel Sekreterliği, Halkla İlişkiler Derneği Yönetim Kurulu üyeliği, GGD / Gıda Güvenliği Derneği Yönetim Kurulu Üyeliği, AMPD/Alışveriş Merkezi ve Perakendeciler Derneği Eğitim Komitesi Üyeliği, TUSİD / Endüstriyel Mutfak Sanayici ve İş Adamları Derneği Eğitim Komitesi Üyeliği, bu görevlerden bazılarıdır. KALDER bünyesinde de eğitim çalışmaları devam etmektedir.
91
MAKALE
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Avrupa’da ve Türkiye’de Lojistik Köyler
B Yrd. Doç. Dr. Cihan Çetinkaya
Yrd. Doç. Dr. Cihan ÇETİNKAYA kimdir? 1984 yılında Malatya’da doğdu. Maltepe Askeri Lisesi ve Kara Harp Okulunu bitirmesini müteakip Jandarma Lojistik Komutanlığında göreve başladı. Gazi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümünde sırasıyla 2011 ve 2014 yıllarında yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamladı. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Lojistik programında bölüm başkanlığı yaptıktan sonra Gaziantep Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği Bölümüne öğretim üyesi olarak atanan Dr. Çetinkaya’nın lojistik, tedarik zinciri yönetimi, matematiksel modelleme ve ağ tasarımı konularında akademik çalışmaları; Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Lojistik Komutanlığı, ASELSAN, ABD, Afganistan ve Ukrayna askeri birlikleriyle görev, proje, yerinde ziyaret ve hizmetleri bulunmaktadır.
92
ugün dünya nüfusu hızlı ve kontrolsüz bir şekilde artmaktadır. Küreselleşmenin yayılmasıyla özellikle de gelişmiş ülkeler, hızla gelişen ve değişen dünyanın ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla üretim kapasitelerini artırmaktadır. Buna paralel olarak çevre ve doğal kaynaklar da kontrolsüz ve yıkıcı tüketime maruz kalmaktadır. Değişime ayak uyduran bazı ülkeler, giderek yoksullaşan dünyada zenginliklerini arttırmayı başarmıştır. Bu nedenle dünyada sosyal istikrar da bozulmaktadır. Bu bağlamda, gerek günümüz gerekse geleceğin yaşamını da sosyal, ekolojik, ekonomik, mekânsal ve kültürel açılardan kalkınması anlamına gelen “sürdürülebilir kalkınma” kavramı ortaya çıkmış ve tüm ülkeleri etkilemeye başlamıştır.
rası taşımacılık, lojistik ve mal dağıtımı ile ilgili tüm faaliyetlerini belirli bir alanda yürüttüğü merkezlerdir. Daha geniş anlamda lojistik köy; hem ulusal hem de uluslararası geçişlerde taşımacılık, dağıtım, depolama, elleçleme, konsolidasyon, ayrıştırma, gümrükleme, ihracat, ithalat ve transit işlemler, alt yapı hizmetleri, sigorta ve bankacılık, danışmanlık ve üretim gibi birçok bütünleşmiş lojistik faaliyetin ticari temele dayandırılarak belirli bir alanda yerine getirildiği özel merkezlerdir. Lojistik köy kavramı, her ülkede farklı işlevleri ve gümrük durumuna bağlı olarak farklı şekillerde adlandırılabilir. “Lojistik park, lojistik üs, ulaşım merkezi, entegre mal merkezi, intermodal terminal” dünyada kullanılan diğer isimlerdir. Lojistik köylerin muhtemel faydaları aşağıda sıralanmıştır:
Sürdürülebilir kalkınma için lojistik köylerden fayda sağlamak çok önemlidir. İşletmeler arasındaki rekabeti maksimum seviyede tutarak bölgenin kalkınmasında etkili olan lojistik köyler, kolaylıkla dünya pazarına yerli ürünlerin açılması açısından da önemli ve etkili merkezlerdir. Buna ek olarak, lojistik köylerin kurulması kentin sosyal hayatını etkilemektedir. Bu etkileşim, insanların yaşam kalitesinde de bir artışa neden olmaktadır. Diğer taraftan aktif ve planlı arazi kullanımı için etkin bir çözüm sağlayarak çevrenin estetik olarak daha iyi görüntü vermesini sağlamaktadır. Gerek küresel gerekse yerel ticaret yolları üzerinde her türlü taşıma moduna erişimi olan lojistik köyler, ülke ve bölge ekonomileri için ciddi birer gelir ve istihdam kaynağı olmakla birlikte ticaretin ve ekonomik kalkınmanın kalbi durumundadır.
• Lojistik maliyetlerin azaltılması, • Lojistik hizmet sağlayanlar ve alanlar arasında etkileşimin artması, • Lojistik hizmet alanların işlemlerinin kolaylaşması ve işlem sürelerinin kısalması, • Sunulan lojistik hizmet kalitesinin ve verimin artması, • Taşımacılık kaynaklı çevre kirliliğinin, trafik sıkışıklığının ve dolayısıyla kazaların azaltılması, • Taşıma modları arasında farklı kombinasyonlara imkân vermesi, • Lojistik sektörü paydaşlarını buluşturarak sektörün iyileşmesine imkân vermesi.
Lojistik köy; çeşitli katılımcıların ticari olarak hem ulusal hem de uluslara-
İlk lojistik köyler 1960’lı yıllarda Fransa’da kurulmuş ve daha sonra İtalya, Almanya, Hollanda, Belçika, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde hızlı bir şekilde çoğalmıştır. Almanya’da 2014 verilerine göre toplamda 35 adet lojistik köy bulunurken (toplam 1.600 işletme ve 60.000 çalışan), Avrupa’da bu rakam 120’dir (Şekil 1).
MAKALE www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
Şekil 1. Almanya ve Avrupa’daki lojistik köyler
Yrd. Doç. Dr. Eren Özceylan
2010 yılında Avrupa’da bulunan ve Şekil 1’de gösterilen 120 lojistik merkez 29 başlık altında (kapasite, taşıma modlarına erişim, hizmet kalitesi vb.) incelenmiş ve en iyi yirmi lojistik merkezi belirlenmiştir. Tablo 1, Avrupa’daki en iyi 20 lojistik merkezi ve 250 tam puan üzerinden aldıkları değerleri göstermektedir. Tablo 1’e göre ilk 20’de en fazla lojistik köye sahip ülke İtalya iken, onu sırasıyla Almanya, İspanya, Fransa, İngiltere, Macaristan ve Avusturya izlemektedir.
Tablo 1. Avrupa’daki en iyi 20 lojistik köy Sıra Ülke Puan Lojistik Merkez 1
İtalya
Interporto Verona
2
Almanya
GVZ Bremen
3
Almanya
GVZ Nürnberg
205
4
İtalya
Interporto Bologna
202
5
İspanya
Madrid CTC Coslada
199
6
İtalya
Interporto Torino
198
7
İtalya
Interporto Nola Campano
195
8
İtalya
Interporto Parma
190
9
İspanya
ZAL Barcelona
189
10
Almanya
GVZ Berlin Süd
188
11
İtalya
Interporto Padova
187
12
İspanya
Plaza Logistica Zaragoza
186
13
Avusturya
Cargo Center Graz
182
14
Almanya
GVZ Leipzig
175
15
Fransa
Delta 3 Lille
174
16
Macaristan
BILK Logistics Budapest
170
17
İtalya
Interporto Novara
169
18
İngiltere
DIRFT Daventry
167
19
İngiltere
Wakefield
165
20
Fransa
Eurocentre Toulouse
165
211 209 Yrd. Doç. Dr. Eren ÖZCEYLAN kimdir? 1985 yılında Ankara’da doğdu. Selçuk Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği Bölümünü 2007 yılında bitirdikten sonra aynı bölümde araştırma görevlisi olarak göreve başladı. Endüstri ve Bilgisayar Mühendisliği anabilim dallarında 2010 ve 2013 yıllarında sırasıyla yüksek lisans ve doktora eğitimlerini tamamladı. Şu anda Gaziantep Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi olan Dr. Özceylan’ın, lojistik ve tedarik zinciri yönetimi, çevreye duyarlı taşımacılık, deterministik ve bulanık matematiksel modelleme konularında akademik çalışmaları bulunmaktadır. Evli ve bir kızı olan Dr. Özceylan, Makine Mühendisleri Odası, Yöneylem Araştırması Derneği, Lojistik Derneği, OR Society ve Bulanık Sistemler Derneği üyesidir.
93
MAKALE
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Avrupa’daki birinci lojistik köy olan Verona lojistik köyünün kuş bakışı görüntüsü Şekil 2’de verilmiştir. 2012 verilerine göre 250 hektarlık bir alanda faaliyet gösteren köyde, 120 işletme yer alırken toplamda 4.000 kişi çalışmaktadır. Verona lojistik köyünde demiryolu ile yıllık 6 milyon ton, karayolu ile ise 20 milyon ton yük transferi yapılmaktadır.
Şekil 2. Verona lojistik köyü Avrupa’daki en iyi ikinci lojistik köy olan Bremen lojistik köyünde 2012 verilerine göre yaklaşık 150 firma faaliyet göstermektedir. 503 hektarlık bir alana kurulu olan Bremen lojistik köyünde toplam 8.000 kişi çalışmaktadır. Kara ve demiryolu üzerinde bulunan lojistik köy, havaalanına 6 km, limana ise 3 km mesafededir. Şekil 3’te Bremen lojistik köyüne ait fotoğraf gösterilmiştir.
Şekil 3. Bremen lojistik köyü
Şekil 4. Türkiye’deki lojistik köyler Türkiye’de ise lojistik köylerin yasal altyapısı ve çerçevesi “Lojistik İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri” adı altında 10 Kasım 2008 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten itibaren hızlı bir şekilde, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları yük taşımacılığı ile ilgili
94
hizmetleri geliştirmek için 19 lojistik köy projesini hayata sokmuştur (Şekil 4). Bunlardan altısı resmen açılmış, Balıkesir (Gökköy), Bilecik (Bozüyük), Mardin, Erzurum (Palandöken) ve Mersin (Yenice) lojistik köylerinde ise altyapı çalışmaları başlamış ve faaliyetler devam etmektedir. Geri
kalanlar ise proje planlama ve ihale aşamasındadır. Kamu kaynaklı lojistik köylere ek olarak özel ve diğer kamu katılımları ile yapılan çalışmalar da mevcuttur (Tekirdağ / Çorlu ve Manisa). Ankara/Kazan’daki lojistik köy, özel sektörün katılımları ile oluşturulan örneklerden biridir.
Lojistik köy planlama ve inşasının en önemli nedeni, yük hareketini en iyi şekilde yönetmektir. Bu bağlamda, bir lojistik köyün ihtiyaçlarını karşılamak için çok iyi organize edilmiş lojistik altyapılar gereklidir. Lojistik köylerdeki en önemli altyapı sistemleri, depo ve intermodal terminallerdir. Bir lojistik köyde bulunması beklenen tesisler ve hizmetler, aşağıda verilmiştir: • Açık-kapalı depolar, antrepolar, geçici depolama yerleri, • Lojistik ve taşımacılık şirketlerin ofisleri, • Tır, kamyon ve araç parkı, • Aktarma, yükleme ve boşaltma terminalleri, • İntermodal terminaller, • Gümrük idareleri, • Postane, banka, sigorta hizmetleri, • Konaklama, yeme-içme, dinlenme ve eğlence alanları gibi sosyal tesisler, • Bakım- onarım tesisleri, akaryakıt istasyonu, sağlık birimi, zirai karantina, laboratuvar, • Lojistik sektöründeki iş akışını hızlandıracak resmi altyapı birimleri, • Otobüs servisleri, • Bankacılık ve finans kurumları, • Gereksinime göre tehlikeli madde deposu ve soğuk depolar. Bir lojistik köyün konuşlandırılması, lojistik ağ yapıları ve hizmetleri planlanarak yapılır. Bu durumda, lojistik ağın merkezi bir konumda oluşu ve yoğunluk yapısının seçimi, nihai belirleyicilerinden biridir. Lojistik köy yer seçimini etkileyen faktörler ise aşağıda verilmiştir. • Arazinin büyüklüğü, kullanımı, genişleme potansiyeli ve topoğrafyası, • Trafik sinyalizasyonu,
• Sanayiye ve paydaşlara yakınlık, • Karayolu, demiryolu, havayolu, denizyolu ve iç suyolu bağlantısı, • Elektrik, gaz, su, telekomünikasyon ve ısıtma-soğutma gibi altyapı yeterliliği, • Çevreyi riske atmayacak şekilde doğal kaynaklara uzaklık, • Yerleşim yerlerine uzaklık, • Arazi mülkiyeti ve sahiplik koşulları, • Teşvikler, • Deprem riski, • Arazinin demiryoluna olan yüksekliği veya eğimi. Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en büyük, Türkiye’nin ise 6. büyük kenti olan Gaziantep, nüfusu, ekonomik potansiyeli ve büyükşehir statüsü ile bir metropol görünümündedir. İlk uygarlıkların doğduğu Mezopotamya ve Akdeniz arasında bulunuşu, güneyden ve Akdeniz’den doğuya, kuzeye ve batıya giden yolların kavşağında oluşu, Tarihi İpek Yolu’nun buradan geçmesi, uygarlık tarihine ve bugüne yön vermiş olup ayrıca her dönemde kültür ve ticaret merkezi olma özelliğini korumuştur. Sanayii ve ticarî hacmi ile Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) merkezi olan Gaziantep, ekonomik yönden çevresindeki birçok ili etkisi altında tutmaktadır. Gaziantep, otoyolu, uluslararası havaalanı, GAP’ın kapısı durumundaki konumu, hâlâ önemini yitirmeyen tren garı, sanayi tesisleri, ticarî canlılığı ile turizmde son yıllarda adından söz ettirmektedir. Gaziantep hâlen 40 ülkeye ihracat ettiği 120 değişik ürün üreten yapısıyla bir ihracat kapısıdır. 2014 yılındaki 157 milyar dolarlık toplam ihracat içinde Gaziantep %4.22’lik
MAKALE
pay ile altıncı sırayı almıştır. Ayrıca, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin tüm ürünlerinin işlendiği, iç ve dış pazara sunulduğu bir sanayi ve ticaret merkezidir. Organize sanayi bölgeleri, birçok sanayi alanları küçük sanayi siteleri ve serbest bölgesi ile ekonomi ve sanayide önemli bir noktadadır. Bu bağlamda bölgedeki ticaret hacmi değerlendirildiğinde lojistik faaliyetlerin koordineli ve planlı bir biçimde icra edilmesi daha da önemli hâle gelmektedir. Lojistik köy projesinin Gaziantep ilinde hayata geçirilmesi, hem ticari faaliyetlerin akışını daha etkin bir biçimde yönlendirecek hem de sevkiyat için kullanılan araçların şehir içine girmesini engelleyerek trafik akışını hızlandırıp fazla sera gazı salınımını da azaltacaktır. Ayrıca lojistik köy projeleri konusunda dünyada lider ülkelerden olan Almanya’nın 2014 yılında Küresel Lojistik Performans Endeksi sıralamasında da lider oluşu, lojistik köylerin, yerel ve küresel ticaretin üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğunu açıkça göstermektedir. Bu bağlamda Orta Doğu’ya açılan bir kapı konumunda bulunan Gaziantep ilinin dünyaya örnek teşkil eden lojistik köylerden esinlenerek hayata geçireceği bir lojistik köy projesi, şehre yepyeni bir çehre kazandırmanın yanı sıra ek istihdama, trafik problemlerinin çözümüne ve çevreye verilecek olan zararın azalmasına yol açarak birden fazla probleme tek bir çözüm getirecektir. Bu bilgiler ışığında, yerel yönetimler, ajanslar, firmalar ve üniversiteler, lojistik köy gerçeğinin farkına varmalı ve hızlı adımlar atarak Gaziantep ilinin süregelen yükselişine yeni bir ivme kazandırmalıdır.
Kaynaklar Dünya Bankası Dünya Lojistik Performans Endeksi 2014 Raporu Mehmet Tanyaş’ın 2013 Uluslararası Lojistik Sempozyumu’ndaki Türkiye ve Dünya’da Lojistik Merkezler başlıklı sunumu Thomas Nobel ve Feliks Mackenthun’un 2014 Helsinki Lojistik Konferansı’ndaki European Freight Villages and Their Success Factors başlıklı sunumu Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın Lojistik Köyler raporu
95
www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
TAŞIMACILIK
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
“Sektörde kalifiye eleman sıkıntısı var” Alfa Lojistik Gaziantep’ten, dünyanın birçok ülkesine taşımacılık yapan önemli bir firma. Firma yöneticisi Sakıp Savaş ile hem şirketin geldiği noktayı hem de sektörü değerlendirdik.
B
ir fabrika sahibinin ekonomik değişimleri fark etmesinin üç ay sürerken lojistikçilerin bunu anında fark edebilecek konumda olduklarını söyleyen Sakıp Savaş, Gaziantep’in ihracatın durgun olduğu dönemlerde bile, bu durumdan en az etkilenen şehirlerden birisi olduğunu söyledi. Kısaca kendinizde ve firmanız olan Alfa Lojistik neler yaptığından bahseder misiniz? Gaziantepliyim. Baba mesleğim uluslarası nakliye işiyle 1995 yılından beri uğraşmaktayım. Her türlü yurt içi, yurt dışı, Kazakistan - Çin sınır kapısından, Portekiz’e kadar tüm güzergâhlarda taşımacılık yaptık. Taşımacılığı biliyoruz. Şu an 70 civarında çalışanımız olup 60 tane çekici, 80 tane yarı römork araçlarımızla ağırlıklı Almanya, Macaristan, İsveç, Norveç, Portekiz gönderim ve Avrupa’dan İran, Irak ve Türkiye’ye ham madde ve ürün getirmekteyiz. Gönderimlerimizde halı, tekstil ürünleri yoğunlukta. Bu nedenle özellikle “dökme halı taşımaya” uygun araçlar kullanmaktayız. Sektörün belli başlı ihtiyaçları nelerdir? Ayrıca sektörün gündeminde neler var? Bu sektörün yetişmiş elemana ihtiyacı fazla. Özellikle “uluslararası tır karneli” ülkelere yetişmiş şoför ihtiyacımız çok fazla. Bu konuda ilgili kurumların eğitim açmasını ister-
96
dim. Her insan şoför olabiliyor; ancak uluslararası düzeyde bu işi yapacak eleman yok. Şu an yetkin olmayan bir şoför, uluslararası dolaşımda tüm ülkelerde geçişlerde “Ubak Belgesi” (Ubak; Türkiye’nin de aralarında kurucu olarak bulunduğu 17 ülke tarafından 17 Ekim 1953 tarihinde kurulan,
üye ülkeler arasında (politik amaç), uluslararası taşımacılığın sosyal boyutlarını da kapsamı içine alarak taşımacılığın daha güvenli ve çevre standartlarına uyumlu (sosyal amaç) filolarla ekonomik ve teknik olarak etkin ve hızlı bir şekilde yapıldığı bir entegre taşıma sisteminin yaratılması amacıyla kurulmuştur.) kullanmayı bilmiyor veya gümrüğe
gidip, önce gümrüğünü açtırıp sonra yükünü indirmesi gerektiğinin farkında değil. Uluslararası Nakliyeciler Derneği, Ticaret Odası veya Şoförler Odası, üniversiteler, meslek liseleriyle işbirliği içinde sektörün kalifiye eleman ihtiyacı konusunda birlikte hareket ederek eğitim programları açmalı. En büyük handikabımız şu; herşeyini kaybetmiş bir insan, hiçbir şey yapamayınca bir ehliyetim var deyip şoförlük yapıyor. Lise mezunu şoför bulmakta zorlanıyoruz. İş akışıyla ilgili kendi işletmemizde eğitim vermeye çalışıyor olsak da yeterince verim alamıyoruz. Bir anekdot anlatayım; İsveç’ten mal yükleyen, Kapıkule’ye gelen şoförümüze diyoruz ki “X ihracat” belgeni aldın mı? “Evet aldım”, diyor ama Kapıkule’de karne yaptıracakken belgesinin olmadığını fark ediyor. Tabii bu durum ihracatçıya da yansıyor. Belki ihracatçı satacağı malı zamanında satamadı. Yanlış gümrük, yanlış evrak, hep işin uzamasına, işletmemizin ise müşteri kaybına neden olmuştu. Kısaca, bu sektörün en büyük sorunu, kalifiye eleman. “KOBİ’LER GAZİANTEP’İ HEP HAREKETLİ KILIYOR” Ekonomik değişimlerin lojistik sektörüne yansıması ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Gaziantep özelinden durumu nasıl değerlendirirsiniz? Ekonominin ne durumda olduğunun ilk yansımasını, biz lojistikçiler görürüz. Bir fabrika sahibinin ekono-
TAŞIMACILIK www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
mik değişimleri fark etmesi üç ay gibi bir zaman alırken, lojistik sektöründeki bir firma anında ekonomik değişimleri fark edebilir. Hatta uluslararası taşımacılık yapan bir firma, global düzeyde dünya nereye gidiyor çok rahat yorum yapabilir. Şu an Gaziantep’te KOBİ düzeyinde fabrikaların çok olması bu bölgeyi hareketli kılmakta. Örneğin halı sektörü ayrı bir kulvar. Halı sektöründe faaliyet gösteren halıcılar, Polonya’da, Almanya’da işletme açarak kendi ürettiği mamulü oralarda kendi satıyor veya bu ülkelerde ortak olduğu firmalar vasıtasıyla ürettiği ürününü satabiliyor. Dolayısıyla ihracatın durgun olduğu dönemlerde bile Gaziantep, diğer illere göre daha az etkileniyor diyebilirim. “AR-GE’NİN HER SEKTÖRDE ÖNEMİ VAR” İşletmenizde ne gibi AR-GE çalışmaları var? Teknolojiyi takip ediyor musunuz? AR-GE’nin her sektörde önemi var. Lojistik sektöründe veya işletmemizde AR-GE deneme-yanılma yöntemine, müşterinin talebine göre gerçekleşiyor. Örneğin yükümüz ile ilgili bir “Dorse” satın aldık. Aldığımız fabrikadaki yetkililere yapılan yanlış tasarımlar ve taleplerimiz
için arayıp görüşlerimizi belirtiyoruz. AR-GE’yi işletmede birini çalıştırarak değil sahadan yükselen talepler ile geliştiriyoruz. Belki yakıt tüketimi ile ilgili bir çalışma işletme içinde olabilir ancak “Dorse” dizaynı ile tasarımlarda ilgili şoförlerimizin beyanı ve kendimiz yaşayarak geliştiriyoruz. “EĞİTİM KISMI VE ÖZELLİKLE DİL ÇOK ÖNEMLİ” Üniversite ve sanayi işbirliği ve TEKNOPARK ile Teknoloji Geliştirme Bölgelerinden beklentileriniz nelerdir? Gaziantep Üniversitesi Naci Topçuoğlu Meslek Yüksek Okulunda sektörümüz ile ilgili bir birimin olması mutluluk verici. En azından evrak üzerinde neler yapılacağı , gümrük mevzuatı konusunda bilgili elemanlar uygulamayı işletmelerimizde daha çabuk öğreniyorlar. Ancak uluslararası nakliyecilikte, yabancı dil çok önemli. Dolayısıyla lojistik okulunun eğitim süresi boyunca, İngilizce eğitim veren yani tamamen İngilizce okutulan bir okul olmasının sektörümüze katkı sağlayacağı kanaatindeyim. Böylece oradan yetişen eleman yurt dışında biriyle pazarlık edecek İngilizce bilgisine sahip bir şekilde mezun olur. Kısaca teknik İngilizcesi çok iyi olmalı.
En büyük handikabımız şu; Her şeyini kaybetmiş bir insan, hiçbir şey yapamayınca bir ehliyetim var deyip şoförlük yapıyor. Lise mezunu şoför bulmakta zorlanıyoruz. İş akışıyla ilgili kendi işletmemizde eğitim vermeye çalışıyor olsak da yeterince verim alamıyoruz.
97
MAKALE
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Gaziantep Sanayii ve Havacılık
Yrd. Doç. Dr. Ali Ruhşen Çete
Yrd. Doç. Dr. Ali Ruhşen Çete kimdir? 1966 Gaziantep doğumlu Ali Ruhşen Çete, ilk, orta ve lise eğitimini Gaziantep’te tamamlamıştır. 1983 yılında İTÜ Uçak Mühendisliği Bölümüne girmiş; bu bölümde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini yapmıştır. Mezun olduğu üniversitedeki dokuz yıllık araştırma görevliliği aşamasından sonra TAI firmasında beş sene uzman tasarım mühendisi olarak çalışmıştır. TAI’den ayrıldıktan sonra ODTÜ TEKNOKENT’te bir AR-GE firması kurmuş; bu firmanın yedi sene genel müdürlüğünü üstlenmiştir. 2014 yılından beri Gaziantep Üniversitesi, Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi, Uçak ve Uzay Mühendisliği Bölümü Bölüm Başkanı ve öğretim üyesidir.
98
H
avacılık sektörü her zaman tüm ulusların uzanmak istediği, rekabet ettiği stratejik ve yüksek teknolojiyi temsil etmiştir. Uçmak, insanlığın büyük hayallerindendir ve insanoğlunun teknolojik yolcuğunda büyük bir adımdır. Elbette büyük hedeflerin büyük bedelleri vardır. Havacılık sektörünün ciddi zorlukları vardır. Maliyetler ve riskler o kadar yüksektir ki ancak hükûmetlerin iradeleri ile bu sektör ilerleyebilir. Dünyada bu sektörde dev oyuncular vardır. Dev oyuncular topu ileri noktalara götürmüştür ve gün geçtikçe topu daha hızlı sürmektedirler. Kovalanarak yakalanamayacağı hissi vardır ama doğru değildir. Akıllıca adımlar ve yeterli kaynaklarla bu sektör yakalanıp daha iyi noktalara dahi gelinebilir. Bilgi çağı, mesafeleri ve bilgiye giden yolları kısaltmıştır. Sektörü yakalamak için stratejik adımlar ve daha önemlisi yeterli kaynakları ayıracak güçlü bir irade lazımdır. Ulu önder Atatürk bu sektörün önemini görmüş, gerekli ilk adımları atmış olmasına rağmen şimdiye kadar ülkemizde istenilen seviyede ilerleme kaydedilememiştir. İleri medeniyetlere giden yolumuz üstünde bu sektör vardır. Dikkatinizi çektiyse stratejik adımlar gibi bir ifade kullandım. Nedir bu stratejik adımlar? Önünüzde hızlıca koşan ve gittikçe hızlanan rakipleri nasıl alt edersiniz. Siz başka bir yol bulur o yöne koşarsınız, yolunuz daha iyi bir ufka açılıyorsa artık onlar sizi kovalayacaktır. Mecazdan gerçeğe geçersek, bu yol araştırma ve geliştirme yapmaktır. Bu formül sadece Havacılık sektörünün değil tüm sektörlerimizin en bulanık zamanlarında (kriz-
lerde) dahi önünü açacak bir adımdır. Vahşi rekabet ortamının ve güçlü rakip ortamının çözümü yeni alanlar oluşturup rekabetsiz yani rakipsiz ilerlemektir. Havacılık sektörünün önemli bir zorluğu da güvenliktir. Bireysel olarak da uçan demir kuşların içinde olmak hissi çetindir. Birçok insandaki uçak korkusu anlamsız değildir. Havacılık, insanlarda güven oluşturamaz ise insanların içindeki korku hızla yayılır ve bu düşünce, sektörü batırır. Bu çok çok önemli bir noktadır. Uçak mühendisi olmak isteyen arkadaşlara ilk söylemek istediğim konu güvenliktir. Bir kişinin hayatı üzerinde çalışan doktorlardan kat be kat daha titiz ve hassas çalışmak gerekir. Hatamız birçok insanın hayatının kaybına sebep olacağı gibi insanoğlunun geleceği olan bu sektörü de batırma riskini içinde barındırır. Bu sebeplerle havacılık sektörü en disiplinli sektördür ve öyle olmalıdır. Sektörde kullanılacak tüm parçalar, uygulanacak tüm metotlar, çok sıkı kurallara bağlıdır. Uçak tasarımında tüm riskler göz önüne alınmalıdır ve riskler, istenilen düzeye düşene dek alternatif sistemler konulmak zorundadır. Uçaklarda neredeyse tüm sistemlerin yedekleri vardır. Bazen aynı işi yapan üç sistem bile söz konusudur. Elbette sektöre girmek isteyenler için bu kurallar, büyük bir set oluşturmaktadır. Bunlara direnmek akıllıca değildir. Bir teknolojiyi alıyorsanız yanında kurallarını da alıyorsunuz demektir. Kendi teknolojinizi oluşturduğunuz zaman, kurallarını siz koyacaksınız demektir. Yani güven veren oyuncu olduğunuz zaman, kurallarla oynar yeni kurallar koyarsınız. Bu setlerin sebebi kurallar değil, konuya hâkim olamayışımızdır.
MAKALE www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
Gaziantep ve Havacılık sektörü Gaziantep sanayiini, sektörel raporları incelediğimde potansiyelin çok altında bir yerde olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Eskişehir, Kayseri, Konya gibi şehirlerin potansiyelleri Gaziantep’e denk hatta düşüktür; fakat Gaziantep’in bunların gerisinde kaldığı görülmektedir. Elbette bu bölgelerde devlet desteği ve yönlendirmelerinin olduğu görülmektedir. Gaziantep’in negatif yönde teşvik edildiği de aşikârdır. Gaziantep zor işlerin kentidir. Her işini yardım almadan kendi yapmış, her zaman ayakta dimdik durmuş bir şehirdir. Gaziantep sanayii, katma değeri düşük faaliyetler gerçekleştirmektedir. Anlaşılan makine imalatı gibi ciddi katma değer katıcı faaliyetler, saman alevi gibi yanıp sönmektedir. Ciddi makine imalatı hikâyeleri vardır ama sürdürülebilirlik sağlanamamaktadır. Bu durum, aslında, potansiyelin olduğunun ama kullanılamadığının delilidir. Katma değeri yüksek girişimler olmasına rağmen bunların neden sürdürülemediği, irdelenmesi gereken bir konudur. Bunları madde madde ifade edelim: 1. Gaziantep’te paylaşım kültürü oldukça zayıftır. İki kişi yan yana gelip
çalışamaz, paylaşamaz. Bir başarıyı takiben yeni ortaklarla büyüme yanında ortaklar yarılıp küçülürler. Bu sosyolojik olarak incelenip aşılmaya çalışılmalıdır. 2. Gaziantep sanayii, üniversiteler ile barışık değil. Üniversiteler de bunun peşinde görünmüyor. Yani bilimsel disiplinle taçlandırmadığımız girişimler, solmaya mahkûmdur. Her iki tarafın gayret göstermesi, emek harcaması gerekmektedir. 3. Gaziantep’te büyük bir beyin göçü vardır. Eğitimli insan, burada bir yatırımın başında değilse kaçıyor. Nasıl kaçmasın ki… Mühendisi asgari ücretle işe başlatmak isteyen, mühendisi tekniker, teknisyen gibi çalıştırmak isteyen bir sanayi var. Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan?.. Katma değeri yüksek iş yapmazsan mühendise para veremezsin. Mühendise para vermezsen katma değeri yüksek iş yapamazsın. Yani sanayiciye mesaj, mühendise para vermezsen gittikçe daha düşük kazanacaksın. 4. Gaziantepli girişimci, yaratıcı ama girişiminiz, yaratıcılığınız dünyanız kadardır. Gazianteplinin dünyası dar… Görebildikleri, komşusu-
nun ne yaptığı… Dünyaya açılması lazım, uzmanlara sorması lazım. Yine dönüyor üniversiteye… Üniversiteler üzerinden ülkeye ve dünyaya açılmalıdır Gaziantepli. Elbette bunların en başında Gaziantepli sanayici, AR-GE yapmalı, AR-GE desteklerinden yararlanmalı. Bu hedefte kılavuzu, yine kendi kurumları… Üniversitesi, KOSGEB’i, Sanayi Odası, Ticaret Odası, Ticaret Borsası, Serbest Bölgesi, Teknoloji Transfer Ofisleri, TEKNOKENT’i, Kalkınma Ajansları olmalı. Bu kılavuzlar, sanayiyi yeni sektörlerle buluşturmalı; konumuz olan havacılık sektörü ile, savunma sanayii ile, makine imalat sanayi ile Gaziantep sanayiini buluşturmalıdır. Havacılık sektöründe, savunma sanayiinde yer almak isteyen çetin rakip bölgeler vardır. Ankara bölgesi, başkent olmanın verdiği avantajla savunma sanayiinde en önde olan şehirdir. Kayseri ve Eskişehir, savunma sanayii ile büyümektedir. Konya, Samsun da bu sektörlerde ilerlemeye talip ve isteklidir. Havacılık ile ilgili bölümlerin, İstanbul, Ankara, Eskişehir, Kayseri, Konya’da olması tesadüf değildir. Buralarda havacılığın, savunma sanayiinin filizlenmesine istek ve teşvikler vardır. Gaziantep bu treni kaçırmamalı, hak ettiği yerlerde olmalıdır.
99
RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Mehpare Kileci ile TargeT Akademi’de eğitim üzerine…
“Girişken kimliği, girişimciliğe dönüştürmeliyiz” 1998 yılından bu yana kişisel ve meslekî gelişimle istihdamı artırıcı eğitim hizmetleri, psikometrik, genel kültür ve genel yetenek testleri uygulamaları, seçme - yerleştirme, kariyer danışmanlığı ve proje yazma hizmetleri veren, bir dönem TOBB Gaziantep Kadın Girişimciler Kurulu Başkanlığı da yapan ve 2014 yılında “İşimiz Gücümüz Oyun” isimli eğitim ve sunumlar için oyun rehberi kitabı yayınlayan Kileci ile eğitimde inovasyonu, Gaziantep’i, hayatı ve yeni yayınlanacak olan kitabı hakkında konuştuk. Eğitim sektörü neyi konuşuyor? Türkiye’deki danışmanlık şirketleri ve eğitmenler ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Yetişkin eğitimlerinden bahsediyorsak eğer bizim son zamanlarda en çok tartıştığımız şey yetkin danışman ve eğitmen sıkıntısı. Çevremize baktığımızda yeterli bilgi birikimi ve deneyime sahip olmayan birçok
100
insan, danışman veya eğitmen kimliği ile ortaya çıkıyor. Bu hem tepki çekiyor hem de birkaç katılımcı topluluğu ile karşılaştığı zaman katılımcı tarafından eğitmen ve danışman kimliği ile ilgili yanlış algılar oluşabiliyor. Geçtiğimiz günlerde danışmanlık şirketleri ile ilgili İstanbul Ticaret Odasından aldığım bir rakamı sizlerle paylaşayım: Şu an İstanbul’da
danışmanım ve eğitmenim diye kayıtlı 32.800 kişi var. Bir kriterden veya sertifikasyondan geçirilse kaç tanesinin bu kimliği taşımaya uygun olduğu tartışılır. Yurt dışına baktığınızda bununla ilgili ciddi bir sertifikasyon var. Akredite olmak zorundalar. Farklı akreditasyon ekolleri mevcut. Bu ekollerin şart koştuğu kriterleri sağlamak durumundasınız.
Bir dönem Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Gaziantep Kadın Girişimciler Kurulu Gaziantep İl Başkanlığı yaptınız? Türkiye ve Gaziantep özelinde Girişimci İnsanlar ve Kadın Girişimciler hakkında düşünceleriniz nelerdir? Bilindiği gibi TOBB Gaziantep Kadın Girişimciler Kurulu görevimi Ocak 2015 itibarıyla sevgili Hülya Akkaya’ya devrettim. Benim için gerçekten hareketli bir beş yıl geçti. Normal şartlar altında, yani erkekler ile eşit şartlar altında olsaydık “Kadın Girişimci” gibi önünde kadın grup olan şeylere gerek yoktu. Fakat yılların birikimiyle gelmiş bir negatiflik var. Tıpkı erken doğmuş çocukların kuvözde yaşamlarını idare ettirebilmeleri gibi kadınların da bu anlamda biraz desteğe ihtiyacı var. Ülkemizde zaman ve yaşananlardan dolayı “Kadın Girişimciler’in bilinçlendirilmesi, eğitilmesi, deneyim kazandırılması ve imkân sağlanması gerekmektedir. Erkek algısının ve bilincinin kadın girişimciliği ve kadının iş hayatında var olmasıyla ilgili değiştirilmesine, ciddi anlamda ihtiyaç var. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin Kadın Girişimciler Kurulu çatısı altında da bu algıyı değiştirmek isteyen ve ekonomide var olmak isteyen kadınlara kurul olarak yaptığımız etkinliklerle elimizden geldiği kadar yardımcı olmaya çalıştık. Gaziantep özelinde konuşursak bu kentin insanlarını genlerinde girişkenlik ve girişimcilik var. Biliyorsunuz girişkenlik ve girişimcilik farklı kavramlar. Bu nedenle, girişken kimliği girişimciliğe dönüştürmek için çok eğitim almak gerekiyor. Olayın bilgi ve beceri boyutunu biraz derinleştirmeye ihtiyacımız var. Girişimcilik, bir masa, bir sandalye koyup “Ben patron oldum ve kendi işimi yapıyorum.” demek değil. Şu an girişimcilik ile ilgili en önemli sıfat, sürdürülebilir olup olmadığı meselesidir. Doğru fizibilite, iş planı ve yapılabilirlik raporunu oluştur-
RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
Girişimcilik bir masa bir sandalye koyup “Ben patron oldum ve kendi işimi yapıyorum” demek değil. duğunuz zaman, gerçekten yoğun emek ve çaba sarf ediliyor. Eğer bu çaba gösterilmez ise yani iş planı yapılmadan bir hevesle kurulan işletmelerin araştırma sonuçlarına göre % 80’i iki yıl içerisinde maalesef hayatta kalamıyor, sürdürülebilir olamıyor. Verdiğiniz eğitimlerde oyun ile öğretme metodunu çok kullanıyorsunuz. Aynı şekilde İşimiz Gücümüz Oyun isimli bir kitabınız var. Oyun kavramının hayatınızdaki yeri nedir? Sizin için neden bu kadar önemli? Çukurova Üniversitesinden Doç. Dr. Muzaffer Sümbül hocanın yazdığı bir makaledeki bir söylemle buna arka çıkmak isterim. Kitabımı desteklemek için “Homodulens” diye başlık verdiği bir makale yazdı. Homodulens, Latince, oynayan insan demek. Bu hayatta, farklı sahnelerde rollerimizi oynuyoruz. Oynamadığımız zaman sahnesiz, rolsüz olmaktan mı veya repliksizlik olmaktan mı? Sıkılıyoruz sanki. İlla ki bir şey olsun hayatımızda istiyoruz. İnsanlara eğitim sırasında bir şey aktarırken veya verirken oyun sahnesini kurmak ve onların rolle-
rini paylaştırıp bu rolleri icra etmelerini izlemek büyük bir keyif. Bir eğitmen olarak onların beş duyu organlarından faydalanarak kalıcılıklarını artırdıklarını ve verilen mesajların üzerinden yıllar geçse de hatırlandığını görmek büyük bir mutluluk veriyor. Kendi açımdan söylemek gerekirse, mesleğimi icra ederken bundan daha önemli tatmin ve mutluluk yok diye düşünüyorum. İşe yaradığını gördüğüm için “oyun” ile eğitim verme olayını severek kullanıyorum. Eğlenerek öğrenmek dediğimiz kavramı oyun sağlıyor. “GAZİANTEP BANA ÇOK ŞEYLER ÖĞRETTİ” Son dönem çalışmalarınız, hedefleriniz ve son kitabınızdan bahseder misiniz? İstanbul’da iki sene önce bir şube açtık. Şu sıralar İstanbul’daki GAP danışmanlığın şubesini ağırlıklı olarak yönetiyorum. Sadece İstanbul’da değil Kocaeli ve Bursa’da da eğitimlere gidiyoruz. Tabii katılımcı kitlesi çok farklı. Bilindiği gibi profesyonel kariyerime İstanbul’da başlamıştım Kendimde
101
RÖPORTAJ
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
şöyle bir avantaj görüyorum. Ben bu bölgelerde yani Gaziantep’te on yedi yıl boyunca çok iyi tecrübeler edindim. Anadolu kültürü ile ilgili zengin kültür dağarcığım oluştu. Gaziantep bana kalenderlik, alçak gönüllülük, hâlden anlamak, aynı dili konuşmak gibi çok şeyler öğretti. Bu kavramlar kitap okuyarak kazanılacak şeyler değil. Dolayısıyla bu açıdan bakılınca, bu onuru bana veren Gaziantep’e minnettarım. İkinci kitabım ile ilgili sorunuza gelince, Eylül’de, “İş Hayatında Etik Davranış ve Ahlaklı Duruş” teması ile piyasaya sunacağım. İnsanoğlu var olduğu sürece “etik kavramı” var. Bunun kodlanması ve eğitim formatına gelmesi, 1980’lerden itibaren Amerika’da başlıyor. Son 5-6 yıldır etik kod oluşturulması ve bunlarla ilgili olarak eğitim verilmesi konuşulur ve uygulanır hâle geldi. Kitabın kurgusu biraz farklı. İş hayatından yaşanmış örnekler var. Bu vakanın sonucunda sizce kahramanımız nasıl davranmalı diye okuyucuya bir soru yönelti-
102
yoruz. Kitap okuyucunun verdiği yanıta göre de bir başka vakaya yönlendirme yapıyor. Burada da oyundan vazgeçmedim. Kitabın kurgusunda yine oyun var. Kitabın fikir ve isim babası da sevgili eşim Necdet Kileci’dir. Yıllar önce bir iş seyahatinden döndüğünde etik dışı bir olaya şahit olmuş ve üzülmüştü. Bazen müdahale edemediğiniz, kontrolünüz dışında gelişen şeyler oluyor. Bu durumu benimle paylaştı. Ve o üzüntü ile “Yeter ki onursuz olmasın o iş!” Kelimeleri ağzından döküldü. Böylelikle tam 10 yıl önce bu kitabın adı konmuş ve klasörü
açılmıştı.10 sene içerisinde o klasörün içine bayağı bir şey birikti. TARGET KISA SÜREDE ÇOK İYİ YERLERE GELDİ Türkiye’deki Teknoparklar, Teknoloji Transfer Ofisleri ve TargeT Akademi’de eğitim vermek ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? 2010 yılında silikon vadisini gördükten sonra, Türkiye’de TEKNOPARK ve Teknoloji Transfer Ofisleri ile ilgili daha çok çalışmamız gerektiğini fark ettim. Yolun başındayız. Ama çok yeni olmamıza rağ-
RÖPORTAJ www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
men çok güzel işler de yapılıyor. Yakın zamanda kurulmasına rağmen TargeT Akademi’nin de çok iyi yerlere geldiğini görüyorum. Bu kadar kısa süre içerisinde pek çok konu başlığı ile birlikte yüksek katılımlı eğitim açabilmek önemli. Üniversitelerinin ve üniversitedeki üst yönetim kadrosunun bunu destekliyor olması “kilit noktası” diye düşünüyorum. Eklemek istedikleriniz var mı? Ben şanslı insanlardan olduğumu düşünüyorum. Ülkemizde işini severek yapan ve sevdiği iş konusunda eğitim alan insan sayısı çok az. Bu nedenle Yüce Yaratıcı’ya şükrediyorum. Bence insan mutluluğu da mutsuzluğu da içinde götürüyor. Mutlu olmak isterseniz her yerde olursunuz. En büyük duam şu: Fayda defteri açık bir ömür yaşamak için sağlık ve enerji diliyorum.
Mehpare Kileci kimdir? Çukurova Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümünden mezuniyetinin ardından Londra’da Thames Valley Üniversitesi ve City Üniversitesi’nde İnsan Kaynakları Yönetimi ve Eğitimi üzerine programlar tamamladı. Hâlen Yönetim Organizasyonu alanında doktora yapmaktadır. 1998 yılından bu yana kişisel ve mesleki gelişimle istihdamı artırıcı eğitim hizmetleri, psikometrik, genel kültür ve genel yetenek testleri uygulamaları, seçme-yerleştirme, kariyer danışmanlığı ve proje yazma hizmetleri vermektedir. Görev aldığı sivil toplum kuruluşları Gaziantep Genç İşadamları Derneği (GAGİAD), Türkiye Personel Yöneticileri (PERYÖN) Derneği Güneydoğu Anadolu Şubesi’nin yanı sıra 2009’da seçildiği Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Gaziantep Kadın Girişimciler Kurulu Başkanlığı göreviyle de ekonomiye katkıda bulunmak isteyen kadınlara danışmanlık, eğitim ve koçluk hizmetleri verilmesini koordine etmektedir. 2006 yılından bu yana İtalya Fahri Konsolosu unvanıyla da çalışan Kileci; Türkiye ve İtalya arasındaki ekonomik ve sosyo-kültürel ilişkilerin gelişmesine olan katkılarından ötürü 2011 yılında İtalya Cumhuriyeti tarafından Üstün Hizmet Ödülü Cavaliere – Şövalyelik nişanıyla ödüllendirilmiştir. Mehpare Kileci, bu deneyimleri doğrultusunda; • Topluluk Önünde Konuşma Sanatı, • Eğiticinin Eğitimi, • Girişimcilik ve İş Kurma, • Takım Çalışması ve Motivasyon, • Liderlik Becerilerini Geliştirme, • İlham Veren Düşünme Teknikleri, • İletişim ve Müşteri İlişkileri, • Zaman Yönetimi, • Stres Yönetimi eğitimleri vermekte, insan kaynakları departman yapılandırma ve iş kurma danışmanlığı yapmaktadır. 2014 yılında “İşimiz Gücümüz Oyun” isimli eğitim ve sunumlar için oyun rehberi kitabı yayınlanan Kileci, TOBB üyesi ve IVLP (International Visitor Leadership Program) girişimcisi olarak ülkemizi birçok uluslararası platformda temsil etmiştir. İngilizce ve İtalyanca bilmektedir. Evli ve 2 çocuk annesidir.
103
MAKALE
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Lojistik yönetimi ve bilgi sistemleri
G Yrd. Doç. Dr. Vahit Kaplanoğlu
ünümüz bilgi sistemleri inanılması güç bir hızla gelişiyor ve her geçen gün yeni teknolojiler ortaya çıkıyor. İletişim teknolojisinin gelişiminin ve değişiminin kurumsal ilişkilerden insan ilişkilerine kadar birçok alanı etki altına aldığını hep birlikte izliyoruz. Lojistik sektörü ve lojistik yönetimi alanı da bu değişimden kaçınılmaz olarak etkileniyor. Çünkü iletişim teknolojilerindeki bu gelişim, müşteri tutum ve davranışları üzerinde de değişikliğe neden oluyor ve onların tercihlerini etki altına alabiliyor. Üretim ve tüketim noktaları arasında kullanılan ham madde, yarı mamul ve mamul akışı faaliyetlerinin genelinin planlanması, organizasyonu ve kontrolüne lojistik yönetimi denilmektedir. Günümüz işletme ve organizasyonlarında lojistik yönetimi alanı, üretim yönetimi, sipariş yönetimi, müşteri yönetimi, depolama, gümrükleme, sigortalama, filo takibi gibi birçok farklı çalışma alanları ile etkileşim hâlindedir. Bu çalışma alanlarının lojistik yönetimi ile kesişmiş oldukları ortak platform ise bilgi sistemleridir.
Yrd. Doç. Dr. Vahit KAPLANOĞLU kimdir? Gaziantep Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü öğretim üyesidir. Yapay zekâ, nesne tabanlı programlama, dağıtık programlama ve bu yaklaşımların lojistik ve üretim yönetimi alanlarındaki uygulamaları konularında çalışmaktadır. Yapay zekâ ve lojistik yönetimi uygulamaları üzerine uluslararası dergilerde yayınları bulunup akademik danışmanlık ve araştırmacılığını üstlendiği tamamlanan ve hâlen devam eden bilimsel ve sanayi odaklı projeleri bulunmaktadır.
104
Günümüzde müşteriler bilgiye çok daha kolay ve hızlı ulaşabiliyor; ürün ve/veya hizmetleri daha kolay kıyaslayabiliyor; talep ettikleri çok çeşitli ürünlerin çok kısa zaman içerisinde ellerine ulaşmasını istiyor. Yani aslında üreticilerin yönlendirdiği bir değer zincirinden piyasaların/müşterilerin yönlendirdiği bir değer zincirine doğru bir eğilim söz konusu. Dünün üretim ve dağıtım dünyasında, stok tabanlı ve düşük maliyetli çalışma prensipleri esas alınıyordu. Ancak bu durum, yıllar içerisinde düşük stoklu ve bilgi temelli bir yapıya dönüştü. Yalnız, düşük maliyet prensibi,
gündemdeki yerini korudu. Elbette bu durum, lojistik sektörünü de doğrudan ya da dolaylı olarak etki altına alıyor. Müşterilerin yönlendirdiği bir değer zincirinin oluşması ile üretici ve dağıtıcı tarafında dezavantajlar oluşuyor diyebiliriz. Lojistik yönetiminde aldığımız her kararımızda, zaman ve maliyet faktörünün nefesini, ensemizde hissediyoruz. Müşteri profilindeki bu değişimin yanında bir de rekabetçilik faktörü işin içine girince bu alanda yönetici olmak bir hayli keyifli bir hâl alıyor! Bilgi sistemlerindeki bu gelişim ve değişim, güçlü müşteriler ortaya çıkararak lojistik yönetimi için elbette ki sadece dezavantajlar ortaya çıkarmıyor. Bu dezavantajların yanında, bilgi teknolojilerinin etkili bir şekilde kullanımı, lojistik sektöründe faaliyet gösteren kurumların müşteri memnuniyetlerini arttırmalarına rahatlıkla yardımcı olabiliyor. Ancak bu durum, bu teknolojilerin doğru yerde, doğru şekilde ve doğru zamanda kullanılması ile mümkün olabilir. Son yıllarda lojistik yönetimi açısından en çok öne çıkan bilgi teknolojileri, internet sistemleri ve bu sistemlere bilgi sağlayan destek birimleri oldu. İnternet sunucularının ve sunucu tabanlı uygulamaların yaygınlaşması, üretim ve sevkiyat operasyonlarının izlenebilirliğini ve planlanabilirliğini arttırdı. Lojistik operasyonları, kaynakların hareket hâlinde olması yönünden, üretim operasyonlarından ayrışıyor. Lojistik yönetiminde yönetmiş olduğumuz operasyonlar, dünya üzerinde herhangi bir noktada olabiliyor. Yükleme/boşaltma, gümrükleme, Ro-Ro taşıması, liman operasyonları gibi birçok farklı noktada oluşabilecek veri lojistik yönetiminde atılacak olan bir sonraki adım için çok
MAKALE www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
rahatlıkla ulaşılabiliyor. İletişim teknolojilerinin gelmiş olduğu bu noktada akıllı telefonlarla, el terminalleri ile ve bunlar gibi birçok mobil cihazlarla elde edilen herhangi bir lojistik operasyon bilgisinin karar vericilerin bilgisayarlarına gönderilmesi artık çok kolay. Tüm bu veri akışının gerisinde ise bahsettiğimiz gibi internet sistemleri ve bu sistemlere bilgi sağlayan destek birimleri bulunuyor. Bugün lojistik sistemimizde bulunan neredeyse tüm verilere anlık olarak sahibiz. Aracımızın saatte kaç kilometre hızla gittiği bilgisi de dâhil… Barkotlar, GPRS’ler, GPS’ler, SMS’ler, araç navigasyon cihazları, internet tarayıcıları, el terminalleri, POS ödeme cihazları, akıllı telefon uygulamaları, 4G’ler, 5G’ler, internet sunucuları, yüksek kapasiteli veri tabanları, GSM şebekeleri, filo takip sistemleri ve daha neler neler… İlginç olan lojistik operasyon bilgilerinin aralıksız olarak bilgisayarımıza veya mobil cihazlarımıza gelebiliyor olması. Önceleri gün sonu, hafta sonu, ay sonu yapılan planların her an yapılmaması için bir mazeret kalmadı. Ancak, lojistik operasyonları ile ilgili verilerin ana bilgisayar veri taban-
ları üzerinde toplanması, lojistik yönetiminde hikâyenin kolay kısmını oluşturuyor. Asıl mesele, bundan sonra başlıyor. Ana bilgisayar üzerinde toplanan lojistik operasyon verilerinin müşteri memnuniyeti ve rekabetçilik adına verimli bir şekilde kullanılması gerekiyor. İşte maharet de bu noktada ortaya çıkıyor. Peki lojistik operasyonlarını yönetirken bunca veri nasıl kullanılabilir? Öncelikle anlık elde edilen verilerimizi çok ama çok düzenli bir şekilde tutmalıyız. Rekabetçilik ve müşteri memnuniyeti adına doğru kararlar almak, doğru veriyi doğru zamanda doğru şekilde kullanarak olabilir. Verilerimizin düzenli bir şekilde tutulması için kayıtlarımızı doğru normalize edilmiş veri tabanları üzerine tutmamız gerekiyor. Lojistik yönetimi alanı için geliştirilmiş özel yazılımlar da kullanılabilir tabii ki. Elde bulunan operasyon verilerini, bir sonraki adımda kullanırken doğru kararlar için bazı yöntemleri/ algoritmaları kullanılabilir. Örneğin araç rotalama algoritmaları, yük alma-bırakma algoritmaları, üç boyutlu konteynır yükleme yöntemleri/algoritmaları, lojistik operasyon
simülasyonları, ağ harita hizmetleri ile entegre araç rotalama algoritmaları gibi yöntemlerle elimizde bulunan verileri etkili kararlar almak için kullanabiliriz. Söz konusu doğrusal/analitik yöntemlerin yanı sıra anlık verilerin etkili kullanılması için yapay zekâ konuları da kullanılabilir. Örneğin yapay sinir ağları ve uzman sistemler gibi yaklaşımlar elde bulunan verilerin etkili kararlar hâline getirilmesini sağlayabilir. Bunun en güzel örneğini, Google tarafından geliştirilen insansız araç projesinde görebiliyoruz. Bu proje, yapay zekâ konusunun lojistik alanındaki en uç noktası sayılabilecek bir proje denilebilir. Lojistik sektörünün geleceğinde anlık erişilebilen verilerin artacağı, aşikâr gözüküyor. Gelecek için üstesinden gelinmesi gereken en büyük problem, bu alan içerisinde oluşan ve sürekli önümüze gelen veriler olacaktır. Bu alanda çalışan karar vericilerin başarısı, tıpkı bir Aikido sanatçısı gibi üzerlerine gelen verileri farkındalık, zamanlama ve tekniksel bütünlük ile karşılamalarından geçiyor. Rekabetçiliğe giden yol da bu olsa gerek…
105
NE YAPTIK ?
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Yönetim Danışmanı Ozan Boran ile birlikte “Etkili Sunum Teknikleri” eğitimiyle Enteggre Ön Kuluçka Programındayız
TargeT Akademi işbirliği ileGaziantep Ticaret Odası üye işletmelerine yönelik “Etkin İletişim Etkinleri” eğitimi düzenlendi.
TargeT Akademi işbirliği ile Gaziantep Ticaret Borsası personel ve üyelerine yönelik “Ticaret Kanunu” eğitimi düzenlendi.
Proje Nedir? Projelendirme Süreçleri konulu eğitim Yrd. Doç. Dr. Deniz Vuruşkan ile Enteggre ‘de fazlaca enerjiğiz.
Ulusal Sosyal Girişimcilik Çalıştayındayız.
TEB Girişim işbirliği ile Gaziantepli Girişimcilere her yönüyle dış ticareti anlattık
106
NE YAPTIK ? www.t to t a rget .co m
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSLERİ ULUSLARARASI KONFERANSINDA, Gaziantep teknopark Genel Müdürü Yrd. Doç. Dr. Deniz Vuruşkan, TGB bünyesinde 2014’te yapılan çalışmaları özetledi. ETKİNLİK SONUNDA GAZİANTEP TEKNOPARK’TA ÜRETİLEN 3 BOYUTLU YAZICI “MECH 3D PRINTER” BİLİM SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANIMIZ SN. FİKRİ IŞIK’A HEDİYE EDİLDİ”
GSO’da Makine ve Metal Sektörü “Uluslararası Rekabetçilik Geliştirme” toplantısındayız.
Yazılımın kalbi Gaziantep TEKNOPARK’ta atıyor. “Yeni Nesil Kodsuz Yazılım Geliştirme Platform” tanıtımımız başladı.
İnkübasyona devam, “Yeni Girişimciler” geliyor.
107
GAÜN TV
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ
www.t to t a rget .co m
Gaziantep Üniversitesi Mayına Dayanıklı Bot üretti
İşte Türkiye’nin Gerçek Kahramanları
Gelecek Norveç’e gelmiş
İmkansız yoktur, İnanç eksikliği vardır
O Küçük Adam
Tıp’ta inovasyon nasıl olur?
108