www.beeseurope.eu
ARICININ EL KITABI
BEEKEEPING EUROPEAN ENVIRONMENTAL SUSTAINABILITY 'BEES' PROJESİ LdV 2010-1-TR1-LEO05-16698
ARICILIK EL KITABI
BEEKEEPING EUROPEAN ENVIRONMENTAL SUSTAINABILITY 'BEES' PROJESİ LdV 2010-1-TR1-LEO05-16698
ARICILIK EL KITABI YAZARLAR Prof. Dr. Kemal ÇELİK, Dr. Baver COŞKUN, Dr. Halis KALMIŞ Çanakkale Onsekiz Mart Universitesi, Türkiye Prof. Dr. Ergün DEMİR Balıkesir Universitesi, Türkiye Cahit İLERİ, Süleyman BENEK Çanakkale Arı Yetiştiricileri Birliği, Türkiye Bas TIMMERS, Janne LÄNSIPURO IFSAT, Holland Prof. Dr. Imre MUCSI Foundation of Knowledge, Hungary Prof. Dr. Karel DECONINCK, Assoc. Prof. Dr. Sofie VERDYT Kempen University, Belgium Dr. Massimo CANALICCHIO, Dr. Walter AMOROSO, Prof. Dr. Tziano GARDI Cia Umbria, Italy Maciek DYMACZ, Wioletta CZERANTIOWICZ Lajcum, Poland
Bu proje T.C. Avrupa Birliği Bakanlığı, AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığınca (Ulusal Ajans http://www.ua.gov.tr) yürütülen Hayatboyu Öğrenme ve Gençlik Programları kapsamında ve Avrupa Komisyonu'ndan sağlanan hibeyle gerçekleştirilmiştir. Ancak burada yer alan görüşlerden Ulusal Ajans veya Avrupa Komisyonu sorumlu tutulamaz.
Önsöz Arıların bitkisel üretimdeki etkinlikleri çok eskinden beri bilinmektedir. Ancak, günümüzde dahi birçok insan arı denen canlının dengeli bir eko-sistem için ne kadar önemli olduğunun farkında değildir. Bilim insanlarına göre, arı popülasyonlarının tükenmesi halinde, insanlık yalnızca dört yıl gibi kısa sayılabilecek bir süre içinde yok olacaktır. Albert Einstein “Arısız bir yeryüzünde, insanlığın sadece dört yıl ömrü kalır, arıların yok olması, bir süre sonra tozlaşmanın, bitki ve bitkisel beslenen hayvanların ve insanların olmayacağı anlamına gelir” demiştir. Ancak, arıların yok olmasının tarım ve bitkisel yaşam için potansiyel bir tahribat yaratma olasılığı bir gerçektir ve bu nedenle arıcılık projeleri çevrenin korunması, sürdürülebilirlik ve insanlık için önem taşımaktadır. Anadolu, dünyada arıcılığın en eski ve en yaygın yapıldığı merkezlerden birisidir. Ülkemizin coğrafik konumu, varsıl florası, farklı vejetasyon tipleri ve iklimsel özellikleri arıcılığın gelişerek sürdürülmesini sağlamıştır. Ancak, bu coğrafyadakiler de dahil olmak üzere, Avrupa'da da bu mesleğin mensupları birçok açıdan sıkıntılıdırlar. Öncelikle, arıcılar ve bu mesleği seçecek olanlar için onaylı eğitim-öğretim olanakları ne yazık ki sınırlıdır. Arıcılar, üretimden pazarlamaya, hastalıklardan bürokrasiye kadar geniş bir yelpazede çeşitli sorunlarla boğuşmakta ve çoğu zaman destek bulamamaktadırlar. Bu noktadan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi önderliğinde, Balıkesir Üniversitesi, Çanakkale İli Arı Yetiştiricileri Birliği ve altı ülkeden bilim insanlarının katkılarıyla hazırlanan ARILAR projesiyle arıcılarımız ve Avrupalı arıcılar için bir müfredat programı geliştirilmiştir. Proje, ayrıca arılarla ilgili güncel sorunlara çözümler üretmeyi de amaçlamaktadır. Diğer taraftan dünyaya kulak kabartarak, özellikle son yıllarda Amerika ve Avrupa kıtalarında arı popülasyonlarında % 80'e varan azalmaların olduğuna ilişkin bildirimler dikkate alınmalı ve çev-
re örgütleri eylem planları yapmalıdır. Uzmanlar bu can sıkıcı duruma “koloni çökme bozukluğu” veya CCD adını vermektedir. Benzer şekilde, Almanya'daki arı popülasyonunda da % 25, hatta bazı bölgelerde % 80'e kadar azalmalar saptanmış, Polonya, İsviçre ve İspanya'da da benzer durumların yaşandığı rapor edilmiştir. Bu tehlikeli gidişe değişik ülkelerden bilim çalışanları çözümler araştırmalıdır. Son yıllarda birçok ülkede aynı anda yaşanan arı davranışlarındaki genel değişimler, normal yaşam ilişkileri ve kayıplarla başa çıkmada yaşanan zorluklar, arıcılıkta çanların çaldığına işaret etmektedir. Doğa, arılar olmadan tozlaşmayı başaramayacak ve tarım en eski ortaklarından birini kaybedebilecektir. Günümüze değin arılar, bölgesel ekonomilerde ve neredeyse tüm Avrupa ülkelerinin kırsal kültüründe peyzaj yönetiminde ve doğanın korunmasından önemli bir rol oynamıştır. Bu tür projeler eko-denge de sürdürülebilirliğe önemli katkı sağlayacaktır. Arıcılar uzak ve kırsal bölgelerde sürdürülebilir tarımsal üretime önemli katkılar sağlamaktadırlar, sağlayacaklardır. ARILAR projesi, arıcılık eğitim materyallerine özel bir atıfta bulunarak, organik ve sürdürülebilir tarıma dayalı bir Leonardo da Vinci tematik ağı olan ENSA projesini geliştirme amacı taşıyan bir yenilik projesidir. Projenin ana amacı, arıcılığa ilişkin kavramlar ve bunların tarımsal sürdürebilirlik göstergesi olarak sahip oldukları önem hakkında güncel eğitim materyalleri hazırlamaktır. Biyolojik çeşitlilik bu yaklaşımla doğrudan bağlantılıdır. Bu kılavuzun hedef kitlesi, çiftçi örgütleri, çevre örgütleri, tarım meslek okulları, Ziraat ve Veterinerlik Fakülteleri, arıcı örgütleri, politika hazırlayıcılar, Avrupa'daki, ulusal ve yerel düzeydeki örgütlerdir. Prof. Dr. Kemal ÇELİK Proje Koordinatörü Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Ağustos 2012 Çanakkale, Türkiye
İÇİNDEKİLER Sayfalar Önsöz Bölüm I: Arıların yaşam döngüsü ve arıların kovandaki yaşamları Yazarlar: Bas Timmers, Janne Lansipuro Bölüm II: Arı ırkları ve arı ıslahı Yazarlar: Massimo Canaccliho, Walter Amoroso, Tziano Gardi, Bas Timmers, Imre Mucsi Bölüm III: Arılar ve çevresel sürdürebilirlik Yazarlar: Bas Timmers, Janne Lansipuro Bölüm IV: Arılarda yaz ve ilkbahar bakımı Yazarlar: Ergün Demir, Kemal Çelik Bölüm V: Gezginci arıcılık ve arıların beslenmesi Yazarlar: Kemal Çelik, Baver Coşkun
1
7
33
42
57
Bölüm VI: Bal arılarında oğul verme ve yağmacılık
65
Yazarlar: Kemal Çelik, Ergün Demir, Bas Timmers, Baver Coşkun Bölüm VII: Ana arı üretimi
75
Yazarlar: Kemal Çelik, Baver Coşkun, Bas Timmers Bölüm VIII: Arılarda sonbahar ve kış bakımı Yazarlar: Ergün Demir, Kemal Çelik , Bas Timmers, Baver Coşkun, Cahit İleri, Süleyman Benek
83
Bölüm IX: Arı hastalıkları, sağaltımı ve organik bal üretimi önlemleri Yazarlar: Massimo Canacchliho, Walter Amoroso, Tziano Gardi, Imre Mucsi, Bas Timmers, Karel Deconinck, Kemal Çelik, Baver Coşkun Bölüm X: Arıcılık ekipmanları ve güvenli çalışma Yazarlar: Kemal Çelik, Bas Timmers, Cahit İleri, Süleyman Benek Bölüm XI: Arı ürünleri, hasat ve arı terapisi Yazarlar: Ergün Demir, Kemal Çelik, Bas Timmers Bölüm XII: Arı ürünlerindeki pestisit kalıntılarının insanlar ve çevre üzerinde oluşturduğu riskler Yazarlar: Ergün Demir, Kemal Çelik Bölüm XIII: Sürdürülebilir arıcılık için pazarlama ve maliyet yönetimi Yazarlar: Maciek Dymacz, Halis Kalmış, Wioletta Czerantowicz Bölüm XIV: Arı yetiştiriciliğinde en iyi uygulamalar Yazarlar: Bas Timmers, Prof. Dr. Imre Mucsi, Kemal Çelik, Massimo Canacchliho, Walter Amoroso, Tziano Gardi Bölüm XV: İyi arıcılık ve biyogüvenlik kılavuzu Yazarlar: Karel Deconinck, Maciek Dymacz, Wioletta Czerantowicz, Sofie Verdyt KAYNAKLAR
101
172
195
223
235
265
287
355
Bölüm I:141 ARILARIN YAŞAM DÖNGÜSÜ VE KOVAN YAŞAMLARI 1. Bal arısı ailesi Bal arıları da karıncalar, termitler ve bazı yaban arıları gibi sosyal böceklerdir. Karıncaların ve yaban arılarının aksine vejetaryendırlar; proteini polenden, karbonhidratı ise nektardan yaptıkları baldan sağlarlar. Arılar sosyal böcekler olup gruplar halinde yaşarlar, yiyecek arama görevlerinde ve yavruların bakımında işbirliği yaparlar ve farklı türlere veya çeşitlere sahiptirler. Bir kolonide bulunan arıların çoğu işçi arılardır. Erkeklerinin işlevleri yalnızca kraliçe arıyla çiftleşmektir ve kolonide genellikle tek bir kraliçe arı bulunur.
Şekil 1. Arı ailesi ve bir işçi arının genel anatomisi.
İşçi Arılar Üreme yeteneği gelişmemiş dişi arılardır ve kolonideki bütün işleri yaparlar. Bir kolonide 2.000 ile 60.000 işçi arı bulunur ve işçiler cinsel açıdan gelişmemiş dişi arılardır. 1
Koloninin nüfusu kraliçenin yumurtlama becerisi, kovan alanı ve besin miktarı gibi birçok faktöre bağlıdır. İş yüklerinden ötürü bu arılara işçi arı adı verilir. İşçi arılar koloni için yiyecek ve su toplar, bal mumundan petekler oluşturur, koloninin düzenini sağlar, kovan içi sıcaklığını korur kovanı saldırganlara karşı savunurlar. Bu arılar bazı koşullar altında yumurtlayabilirler ancak çiftleşmedikleri için yumurtalardan yalnızca erkek arılar oluşur.
Şekil 2. İşçi Arılar
Şekil 3. Erkek Arılar
Erkek Arılar Bir kolonide ilkbahar ve yaz aylarında ortalama 500 civarında erkek arı olabilir. Erkek arılar kovandan uçar ve havada diğer kolonilerin kraliçe arılarıyla çiftleşirler. Erkek arıların genel olarak iki yapısal özelliği göze çarpar. Kafaları büyük, gözleri ise kafalarına göre çok daha büyüktür. Vücudun arka kısmı daha yuvarlaktır (iğneleri yoktur ve sokamazlar) Genellikle değersiz olarak kabul görülmelerine karşın, böyle değildir, generasyonların sürekliliğinde vazgeçilmezdirler. Bir kolonide bulunabilecek erkek arı sayısını işçi arılar belirlerler. Güçlü ve sağlıklı bir kolonide 300 veya daha fazla erkek arı bulunabilir. Kış ayları yaklaşınca işçi arılar, erkek arıları kovandan uzaklaştırarak, besinlerini korurlar.
2
Kraliçe Arı (Ana Arı) Kraliçe arı, olgun dişi arı olup, yaşamı boyunca binlerce yumurta yumurtlar. İyi bir kraliçe arı, günde 2000’nin üzerinde yumurta yumurtlayabilir. Kraliçe arı koloni içinde en uzun yaşam süresine sahip olup beş yıl kadar yaşayabilir. Kovanda bulunan diğer arılardan daha büyük, ince ve daha uzundur. Ana arının iğnesi vardır; ancak bunu diğer kraliçe arıları öldürmek için kullanır. Bir kraliçe arı öldüğünde veya kaybolduğunda, işçi arılar birkaç genç işçi arı larvası seçer ve onları “arı sütü” denilen özel bir sıvıyla beslerler. Bu özel larvalar zamanı geldiğinde kraliçe arılara dönüşürler. Bu nedenle işçi arılarla kraliçe arılar arasındaki bir diğer fark, larva diyetinin kalitesidir. Genellikle her kolonide tek bir kraliçe arı bulunmaktadır. Kraliçe arı, ayrıca diğer arıların davranışlarını düzenleyen “feromon” isimli kimyasallar üreterek koloniyi kontrol eder. Kraliçe arı, işçi arılar tarafından kurulan altıgen bal mumu gözlerine yumurtlar. Genç bal arıları “yavru” üretimini dört aşamada gerçekleştirirler. Bunlar: yumurta, larva, pasif pupa ve genç erişkinlerdir.
Şekil 4. Arı ailesi ve göğsünde belirleyici işaret bulunan kraliçe arı
3
Fotoğraf 5. Larvalar ve yumurtalar
Şekil 6. Bal arılarının yaşam döngüsü
Fotoğraf 7. Arı pupası
Fotoğraf 8. Larva ve arı sütü içeren kraliçe arı gözleri
4
Çizelge 1. Bal arılarının ortalama büyüme döngüsü (gün) Aşama
Kraliçe Arı
İşçi Arı
Erkek Arı
3
3
3
5½
6
6½
Daha sonra göz sırlanır
8
8
10
Daha sonra pupa olur
10
11
14
Pupa
7½
12
14½
Daha sonra erişkin olur
15
20
22½
Yumurtadan çıkar
16
21
24
Yumurta Larva
Yumurtadan yeni çıkan işçi arılar neredeyse hemen çalışmaya başlar ve yaşlandıkça aşağıdaki görevleri, yine aşağıdaki sırada gerçekleştirirler: Gözleri temizleme, kanatları ile hava sirkülasyonu sağlama, larvaları besleme, uçuş pratiği yapma, tarlacı arılardan polen ve nektar alma, kovan girişini koruma ve yiyecek toplama. Sosyal yaban arısı ve bombus arısı kolonilerinin aksine, bal arısı kolonileri uzun yıllar yaşar. Bu nedenle bir arı kolonisindeki faaliyetlerin çoğunun amacı bir sonraki yıla sağ çıkabilmektir. Arılar kış aylarında salkım şeklinde kümelenir. Kraliçe arı ocak ayında kuluçkanın merkezinde yumurtlamaya başlar. Saklanan balın ve polenin bu larvaları beslemek için kullanılması nedeniyle, kış ayı sonunda yavru üretimi başladığında ve henüz nektar veya polen üretimi başlamamışken koloni stokları büyük ölçüde azalır. İlkbaharda “nektar akışı” başladığında arı varlığı hızlı bir şekilde artar. Nisan ve Mayıs aylarında birçok kolonideki arı sayısı çok fazladır ve bu kalabalık koloniler gruplara ayrılabilir. Diğer taraftan “oğul verme” adı verilen bir süreç ile yeni koloniler de kurabilir. Kalabalık bir koloni, birden fazla ve kardeş kraliçe arıları besler. Kraliçe arı daha sonra işçi arıların yaklaşık % 60’ını yanına alarak koloniden uzağa uçar ve ağaç dalı gibi bir nesnenin çevresinde kümelenirler. Öncü arılar ise genellikle boş bir ağaç veya duvar gibi daha uzun süreli bir kuluçka alanı ararlar. Oğul 24 5
saat içinde yeni kuluçkaya yerleşir. Orijinal kovan, kardeş olan diğer kraliçe arılardan birine kalır. Oğul verme mevsiminden sonra arılar kış için bal ve polen depolamaya odaklanır ve yazın sonuna doğru bir kolonide bal, polen ve polen karışımından oluşan yalıtım katmanlarının altında temel bir yavru yapısına sahip olur. Arılar ağustos ayında kuluçkanın sol yarısına odaklanır ve kış boyunca yavaşça yukarı doğru ilerler ve bal ile polenle beslenirler.
6
Bölüm II: ARI IRKLARI VE ARI ISLAHI 1. Vahşi arılar Bal arıları (Apis mellifera), Avrupa, Afrika, Asya’ya doğru ve genelde doğu yönünde yaygın olarak görülürler. Dünyanın başka yerlerinde ilgili benzer türler vardır. Bal arıları doğal olarak kırsal alanlarda daha yoğundurlar ve genellikle ağaç veya binalardaki oyuklarda yaşarlar. Ağaç dallarının alt kısımlarında petekler, oyuk alanlara yan yana ve dikey tabakalar şeklinde asılarak yaşam alanları oluşturulur. Bu durum, birçok tür de gözlemlenebilir. Bunların en dikkat çekeni bombus arıları olup bombuslar da bal arıları gibi sosyal arılardır. Bombuslar hergeçen gün artan ancak, sınırlı bir ticari öneme sahiptirler, yeterli miktar ve kalitede bal yapamazlar.
Fotoğraf 1. Vahşi arılar
Fotoğraf 2. Yabandaki bir bombus arısı.
2. Avrupa bal arısı ırkları (Apis mellifera) Aşağıda yer alan haritada gösterilen farklı iklim ve coğrafik bölgelerde Avrupa bal arısının alt çeşitleri bulunmaktadır.
7
Şekil 1. Avrupa bal arısı ırklarının haritası İtalyan Arısı (Apis mellifera ligustica) İtalyan arısı yaygın olarak yetiştiriciliği yapılan alt türlerdendir. Çok narin olan bu ırk, oğul vermeye pek eğilimli değildir ve bol miktarda bal üretir. Sıkı çalışan işçiler ve çok verimli üreticiler olan İtalyan arılarında renk açıktır ve çoğunlukla da deri rengindedir. Bazıları altın renginde olan bu ırkın kraliçeleri de, kahverengiden turuncuya kadar değişik bir renk yelpazesine sahiptir bu nedenle kovanda nispeten daha kolay fark edilirler. Genel olarak İtalyan arılarında istenmeyen özellikler sınırlıdır ve bu ırkın kolonileri kış boyunca daha büyük kitlelere bakmaya eğilimlidir. Bu yüzden diğer alt türlere göre daha fazla kış stokuna (besin) gereksinim duyarlar. İtalyan arıları (Apis mellifera alt tür ligustica) büyük kuluçkalıklar ve büyük koloniler oluştururlar.
Fotoğraf 3. İtalyan arısı
8
Fotoğraf 4. Kafkas arısı
Fotoğraf 5. Karniyol arısı
Kafkas Arısı (Apis mellifera caucasica) Dünyanın en popüler ikinci arı ırkıdır ve gen merkezi Ardahan, Çıldır, Hanak yöreleridir. Bu alt tür de, narin ve oldukça çalışkan olarak kabul edilir. Kafkas arısı yüksek yoğunluklarda arı reçinesi (propolis) üretimi gerçekleştirir ve bazı durumlarda kovan girişinde propolis duvarları inşa ederek, boyutlarını da istedikleri gibi değiştirebilirler. Güçlü bir kovan oluşturan bu ırkta oğul verme eğilimi pek yüksek değildir. Orta grilikte, bazen de grimsi renkli büyük bir bal arısı çeşidi olan Kafkas ırkı, dağ grisi renktedir. Kafkas arılarının (Apis mellifera alt tür caucasia) genellikle siyah renkli olan kraliçeleri vardır. Bazılarının karnının yan ve alt kısmı sarı, ya da kırmızı renklidir. İşçi arıların rengi yaşlarına bağlı olarak gri ile siyah arasında değişiklik göstermektedir. Genç işçi arıların üzerindeki gümüş-gri şeritler, yaş ile birlikte yavaş yavaş yok olarak, alttaki koyu rengi ortaya çıkan yoğun tüy şeritlerle kaplıdır. Kafkas arıları güçlü koloniler oluşturur ve uysal yapıdadırlar. Kümeler halinde kışı geçirerek, bahar başlangıcında çok hızlı üreme gösterirler. İtalyan arılarından biraz daha yağmacı olduklarına ilişkin araştırma bulguları mevcuttur, propolisi kullanma açısından üstünlükleri olan Kafkas arıları, soğuk koşullarda daha iyi çalışırlar. Kafkas arısının (Apis mellifera Caucasica) ana yurdu Kafkasların dağlık bölgesidir. Kafkasların alçak ovalarında 9
sarı abdomen halkalı olan Apis mellifera, değişik lokal formları barındırmakla birlikte,” Kafkas Arısı” denildiğinde, “dağ arısı” da denilen yüksek rakımlı bölgelerin uzun ve karlı kışına uyum sağlamış siyah renkli arılar anlaşılmalıdır. Dış Görünüşü: (Morfolojik Özellikleri) Diğer arılardan daha iridirler. Gözden çıkan isçi arıların ağırlıkları 70 - 80 mg.dır. Gövdeyi saran kitin tabaka esmer renktedir. Geçit formlarının ilk abdomen halkasındaki iki adet kahverengi leke bulunur. Dağlık yörelerde yetiştirilen kafkaslarının tüm abdomen halkaları siyahtır. Kıllarda gri renk baskındır. Erkeklerin göğüsleri siyahtır. Arı ırkları içinde en uzun hortumu olanı yine kafkas ırkı arılardır. Uzun hortumları sayesinde derin tüplü çiçeklerden de nektar toplayabilirler ve hortum uzunlukları 6.6 - 7.25 mm olup ortalama 7.09 mm cubital indeks 2.16 ile normaldir. Koloni Davranışları: (Fizyolojik Özellikleri) İyi bir yavru yetiştiricisi olan kafkaslar, kuvvetli koloniler teşkil ederler ve kıştan zayıf çıkarak, ilkbahar basında gelişmeye çok erken başlar ve gelişmeleri düzenli seyreder. Bu süreçte, ana arı bir günde 1100 - 1500 yumurta yumurtlayabilir. Petek üzerinde sessizdirler ve kontrol için çerçeveler kovandan çıkarıldığında dahi, çalışmalarına büyük bir istekle devam ederler. Kafkaslar uysal olup genelde hırçın ve sokucu değildirler. Çok düzgün petek gözleri yapar ve sırlarlar. Göz sırları koyu renklidir. Propolisi taşıma ve kullanma konusunda ustadırlar. Balı ilk önce kuluçkalığa, sonra da ballığa depolayan bu ırk arıları güçlü bir yiyecek toplama yeteneğine de sahiptirler. Fazla bal yapan Kafkas arısı, bunu yavru gözlerine yakın depolarken, yeni yiyecek kaynağı arayıp bulmada da çok başarılıdırlar. Zengin nektar kaynaklarını çok iyi değerlendiren bu ırk, ayrıca nektar ve polen kaynaklarından da en ekonomik şekilde faydalanırlar. Yağmacılık eğilimleri diğer bazı türlere göre daha yüksek olan kafkasların oğul 10
verme eğilimleri zayıftır. Araştırmalar normal koşullardaki kolonilerin % 13 ünün oğula eğilimli olduğunu göstermektedir. Doğal yaşam alanlarında ağır ve uzun kış koşullarına uyum yeteneği gayet iyidir. Sonbahar da küçük bir delik hariç, uçuş deliğinin diğer kısımlarını propolis perdesi ile kapatırlar ve yiyecek depolarını çok iyi koruyarak, tutumlu kullanırlar. Belirtilen bu özellikleri ile “dağ arısı” olarakta adlandırılan kafkas arıları, kışı soğuk ve karlı olan iklimlerde bilinen en başarılı iki önemli arı ırkından birisidir. Kafkas arısı, ABD’nin kuzey eyaletlerinde, Kanada, Orta ve Kuzey Avrupa, Rusya, Çin, Mançurya, Moğolistan, Orta Asya Cumhuriyetlerinde ve soğuk iklime sahip diğer bazı ülkelerde başarı ile kullanılan en önemli arı ırkıdır. Karniyola arısı (Apis mellifera carnica) Aşırı sakin olmalarından dolayı arıcılar için en popüler arılardır. Karniyola arısının anavatanı Slovenya’dır. Ancak, günümüzde bütün kıtalara yayılmış durumdadır. Karniyol ırkı, İtalyan arısından sonra yeryüzünde en yaygın rastlanan ikinci arı ırkıdır. Slovenya başta olmak üzere Hırvatistan, Avusturya, Bosna Hersek ve Sırbistan’da yaygın olarak bulunan bu ırk iyi özellikleri, verimliliği ve sakinliği nedeni ile dünyanın değişik bölgelerine götürülmüştür. Görünüş Özellikleri
11
Koyu renkli, kısa ve sık bir kıl örtüsüne sahip olan Karniyola ırkı, gri renkli arılar olup abdomenin 2. ve 3. segmentleri üzerinde kahverengi benekler veya bazen de kahverengi bantlar bulundurabilirler. Erkek arıların tüyleri gri, grimsi kahverengi arasındadır. İşçi arılar gri ve siyah çizgili görünürken, ana arılar da daha çok gri ve kahverengi bantlar hâkimdir. Karniyola ırkının davranış özellikleri Arı ırkları içerisinde en uysal olanı olup yavru üretim yeteneği çok iyidir. İlkbaharda 16-22 bin arıya sahip bir koloni, %450’lik bir artışla, haziran ayında yaklaşık 80 binlik bir arı varlığına ulaşabilir. Karniyolada ilkbahar gelişimi iyi ve hızlıdır. Kışlama yeteneği çok iyi olan bu ırkta, kışa nispeten daha küçük bir popülasyonla girilir ve daha az bal tüketilir. Örneğin aynı koşullarda İtalyan arısının 16-22 kg/koloni bal tüketerek kışladığı ortamlarda, karniyola arısı 5-9 kg/koloni bal ile kışlayabilmektedir. Karniyol arısının en uygun kışlama sıcaklığı, –5 ile +5C arasıdır. Çok çalışkan bir arı olup yağmacılık eğilimi oldukça azdır. Ancak oğul verme eğilimi yüksek olan bu ırkın oryantasyon yeteneği oldukça iyi gelişmiştir. Propolis toplama eğilimleri az olan karniyola arılarında önemli bir özellik olarak, yavru çürüklüğü hastalığına ve nosemaya karşı dayanıklılık göze çarpar. Çevre koşullarındaki değişikliklere karşı adaptasyon yeteneği yüksek olan bu ırkın özellikle kışı sert ve uzun geçen Avrupa ülkelerinde en çok tutulan arı ırkı olması hiç te şaşırtıcı değildir. Karniyola arılarının diğer ırklarla melezlerinden oldukça verimli uysal ve kuvvetli koloniler elde edilmektedir. Bu ırkın rengi oldukça koyu olmaya eğilimlidir (Foto 5). oğul verme eğilimleri son derece zayıftırlar. Karniyolalarda kolonilerin kış aylarında küçük ailelere ayrıldığı ve baharda çok hızlı bir şekilde arı varlığını artırdığı bilinmektedir.
12
Çizelge 1. BEES projesi katılımcı ülkelerinde Apis mellifera’nın bulunan alt türleri
13
3. Diğer arı ırkları Arılar genellikle koloniler halinde yaşarlar ve bal üretimi için beslenirler. Diğer bazı arı türleri bunun aksine koloniler halinde değil, tek başına yaşamayı yeğlerler.
Fotoğraf 6. Apis dorsata
Fotoğraf 7. Apis Andrena sp.
Fotoğraf 8. Guguk arılar
Fotoğraf 9. Stelis-breviuscula
Fotoğraf 10. Nomada imbricata
14
Fotoğraf 11. Altın Sarısı Kuzey bombus arısı. (Bambus fervidus)
Fotoğraf 12. Meliponula ferrugine Fotoğraf 13. Mavi şeritli arılar (Amegilla cingulata)
Fotoğraf 14. Odun arısı (erkek) Fotoğraf 15.Toprak kazıcı arı (Synhalonia sp.)
Fotoğraf 16. Üç Renkli Bombus Arısı Fotoğraf 16. Dev Katil Arı (Bambus ternarius)
15
Fotoğraf 17. Dev reçine arısı
Fotoğraf 19. Mavi Orchard Mason Arısı
Fotoğraf: 18 Değişik bir tür
Fotoğraf 20. Yaprak kesen arı (Megachile sp.)
Osmia lignaria Son yıllarda Türkiye’de ve İran’da izlenen arı türlerinden Osmia avosetta, yuva yapma konusunda ilginç yaklaşımlar sergiler. Bu tür, iki katman taç yaprağını sandviç gibi üst üste sıkıştırarak çamurla birlikte yuvasını kaplar. Ardından yuvayı polenle karışık nektar ile doldurur ve çamur dolgu ile her yeri kapatır.
Fotoğraf 21. Yalnız yaşayan arı (Osmia avosetta)
16
Mason arıları Bal arıları Avrupa coğrafyasının yerli ırklarından iken, Mason arıları hem Avrupa’nın hem de Kuzey Amerika’nın yerli ırklarındandır. Mason arıları, ahşap ve diğer nesnelerdeki küçük deliklerde yaşar. Kovan içerisinde ve birlikte yaşamayı benimsemezler. Bitkilerde tozlaşmayı bal arılarından 30 kat daha fazla yapan, kovana gereksinimi olmayan, küçük ağaç deliklerinde localar kurarak yaşayan, küçük, saldırgan olmadığı için insan, çocuk ve ev hayvanlarına zarar vermeyen bir arı çeşidi olarak önemsenirler. Dişi masonlar yuva olmaya uygun bir deliğin arkasına çamurdan dolgular ekleyerek yuvasını oluşturur. Bu yuvada polen ve nektar yükü toplar ve deliğe yumurta bırakır. Ardından oyuğu kapatarak başka bir yumurta bırakır. Dişi Orchard Mason arısı bir ay boyunca her gün bir ya da iki yumurta bırakır. Deliğe yumurta yerleştirmeyi bitirdiğinde, girişe çamurdan kalın bir kapı ekler ve yumurtaları başka bir deliğe koymaya başlar. Dişi arı yak-laşık bir ay yaşar ve on günden sonra yavru arılar ortaya çı-karak, polen ve nektar stoklarını tüketir ve delikten dışarıya çıkarlar. Tünelde sırada ilk oldukları için önce erkekler, ardın-dan dişiler delikten çıkarlar. Mason arıları, ticari kuluç-kalıklarda, ya da ağaçlardaki doğal deliklerde yuva yaparlar.
Fotoğraf 22. Mason arıları
17
4. Arı yetiştiriciliği Kolonilerin karakteristik özellikleri Her bir bal arısının alt türünün (ırk), doğal olarak uyum sağladığı bölgenin iklimine ve florasına adapte olmaya has bazı nitelikleri vardır. Bir arı ırkının bulunduğu ortama uyum sağlamasında aşağıdaki hususlar öenmlidir. 1) Arı çiçeklenme başlangıcını hissedebilmeli, yavru yetiştirmede, verim özelliklerinde mevsimsel koşullara göre de etkin olabilmeli. 2) Polen ve nektar toplayabilme becerisi yanında bal peteği üretebilme becerisi yüksek olmalıdır. 3) Çok fazla sayıda kraliçe gözü üretebilmeli ve oğul verme yatkınlığının az olması (oğul verme kolonileri verimsizleştirir ve yıllık üretimi tehlikeye sokar) gerekir. 4) Uysal olmalı, olmamalı.
saldırganlık
eğilimleri
yüksek
5) Kıtlık dönemlerinde dahi yağmalama eğilimleri göstermemelidir. 6) Hasta larva ya da uygun olmayan kromozom sayısını belirleme konusunda iyi bir içgüdüye sahip olmalı ve uygun olmayan larvaları yavru gözlerinden atma becerisine sahip olmalıdır. Melezleşme ve bağlantılı sorunlar: Bal arılarında oldukça geniş bir varyasyon bulunmaktadır. Bu nedenle çeşitli ırklarda veya hatlarda morfolojik ve davranış özellikleriyle ilgili farklılıklar bulunmaktadır. Bal arılarında ekonomik önemi bulunan bir çok karakteri aynı hatta toplamak, ancak ıslah yoluyla olasıdır. Bu konu üzerinde çalışan araştırmacı ve ıslahçılar için bu alan araştırmalar açısından oldukça bakir bir alandır. Ekonomik değeri olan ve yetiştirilmesi arzulanan genotipler 18
yöresel koşullara uyum gösterebilen iyi huylu, hastalık ve zararlılara karşı dayanıklı ve yüksek verim veren arı hatlarının geliştirilmesi yönünde yapılmalıdır. Günümüzde bölge koşullarına uyum gösteren arı ırk veya tiplerinin geliştirilmesi, ekolojik yönden son derece uygun ülkemizin arıcılık potansiyeline yeni boyutlar kazandırabilir. Genetik açıdan saf olarak yetiştirildiği takdirde her bir alt tür, kendi ırkının özelliklerini sonuna kadar gösterme yeteneğine sahiptir. Bu yüzden arı yetiştiricisi, arzu edilen genotipi oluşturmak, ya da en azından istenmeyen bazı özellikleri en aza indirmek için daha kolay müdahale edebilir (genetik ıslah aracılığıyla, dengeli gelişim, oğul verme eğilimi, agresiflik, bazı yavru hastalıklarına dayanıklılık kontrol edilebilir). Kraliçelerin döllenmesi ve melezleşme sorunu: Bal arıları, biyolojileri gereği uçarken çiftleştikleri için çok kolayca melezlenebilmektedir. Doğal döllemede erkek arılar ana arının salgıladığı feremonları 12-18 km mesafeden algılayarak ana arıları bulur ve uçarken döllerler. Melezlenme herhangi bir yörede bir veya birkaç ana arının başka ırktan erkek arılarla döllenmesi ile başlar ve arıların döllenme biyolojileri nedeniyle zamanla tüm yöre arıları melezlenir. Arı biyolojisinin bu özelliğinden dolayı melezlenme çok hızlı bir şekilde ve hemen hemen tüm kolonilerde olur. Herhangi bir havzada birkaç koloni melezlenmiş ise o havzada melezlenmeyi durdurmak genelde mümkün olmaz. Saf ırk ve lokal ekotipler melezlendiğinde özelliklerini kaybetmekte ve melez nesillerden bir daha saf nesiller üretilememektedir. Ülkemizde gezginci arıcılığın çok yoğun olarak yapılması nedeni ile melezlenme çok ileri boyutlara ulaşmış, bazı lokal ırklar ve ekotipler kaybolmuştur. Bu durumun sonucunda, ileri kuşaklarda (generasyon) verimsiz ve göreceli verimsiz melezler ortaya çıkmıştır. Gezginci arıcılık yüzünden Türkiye’deki arı ırklarını büyük bölümü genetik kirlenmeye uğramıştır. Genetik kirlenmeyi önlemenin yolu, mevcut ırkların saflarını elde etmek, koruma altına almak ve bunların ana arılarını üreterek 19
arıcıların hizmetine sunmaktır. Kraliçe arıların tüm alt türleri birden fazla çiftleşme ile (8-10 erkek arı) uçarken döllenirler. Erkek arılar kovanlarından millerce uzağa seyahat ederken (15 milden fazla); kraliçelerin bıraktıkları feremonlar onları çeker. Her bir alt türün ayrıca çiftleşme ile ilgili özel ihtiyaçları vardır: Yerden yükseklik, sıcaklık ve gün boyunca farklı zamanlar (kuşluk, öğlen saatleri, akşama doğru). Genetik mutasyonlar varyasyonları artırarak, ıslaha ışık tutar, bunun için ırkların erkekleri yetişkin ve cinsel açıdan olgun olmalıdır. Kraliçelerin periyodik olarak oğul verdiği çiftleşmeye elverişli dönemlerde sıcaklık, rüzgar ve rakım gibi özel koşulları optimize edebilmek için uzun süre uçabildikleri bilinmektedir. Bu yüzden her bir alt tür iklim koşullarına ve günün farklı saatlerine ihtiyaç duysa bile, çoğu için bu ayrım ve sıcaklık seviyelerinin kısmen örtüştüğü bir zamanda meydana gelir. Yapay tohumlama: Arı ıslahında, çiftleşmelerin denetim altına alınması ancak yapay tohumlamayla olasıdır. Bal arılarında analar açık havada uçarak çiftleştiklerinden doğal koşulların tüm olumsuz etkilerinden yapay tohumlamayla korunma sağlanarak, yüksek yetenekli anaların elden çıkması önlenmiş olur. Ayrıca yapay tohumlamayla mevcut ırklar ve ekotipler arasında melezleme yoluyla yeni, verimli, hastalık ve zararlılara karşı dayanıklı hatlar elde edilebilir. Yapay tohumlama tekniğinin uygulanması için bu konuda uzman personele ihtiyaç vardır. Deneyimli bir uzmandan tekniği öğrenmek ve pratik çalışmalarla bu tekniği ilerletip başarı sağlamak mümkündür. Yapay tohumlamada dikkat edilecek en önemli husus hijyenik ortamın sağlanması ve bunların sürekliliğidir. Tohumlama yapan kişinin yapay tohumlama cihazının tüm parçalarına hakimiyeti, tohumlama yapılan yerin temizliği vediğer ilgili ortamların hijyenik olması bir zorunluluktur. Olası bir mikroorganizma bulaşması; ana arının hastalanmasına ve ölmesine neden olur. Yapay
20
tohumlama sırasında ana arının enfeksiyona yakalanması genellikle şu nedenlerden kaynaklanır: 1- Semen toplama sırasında enjektör ucunun erkek arı dışkısı ile temas etmesi. 2- Tohumlama boşaltması.
sırasında
ana
arının
dışkısını
3- Steril olmayan alet ve ekipmanın kullanılması. 4- Şırınga ucu, dorsal ve ventral kancalar ile fizyolojik sıvının kontaminasyonu. Yapay tohumlama işleminden sonra önce eller sonra enjektör ucu, ana arı tüpü, dorsal ve ventral kancaların yıkanıp temizlenmesi gerekmektedir. Yapay tohumlamada diğer önemli bir husus, tohumlama bittikten sonra kafese alınarak kovana geri verilen ana arının sperminin spermatekasına 24 saat içinde tümüyle geçişini sağlamak için, ananın kısa sürede serbest bırakılarak işçi arılarla temasının sağlanması gerekmektedir. Kolonilerde genetik hastalıklara karşı önlemler ve Seleksiyon Çiftlik hayvanlarının ıslahında olduğu gibi arıların ıslahı da ancak seleksiyonla mümkündür. Seleksiyon;gelecek nesillerin ebeveynlerini belirlemektir. Seleksiyon ıslah populasyonu olarak adlandırılan birçok arı kolonisi ile başlar. İlk önce istenen özellikler tesbit edilir. Bu özellikler; yüksek bal verimi, hızlı ilkbahar gelişimi, tutumlu ve güçlü kışlama kabiliyeti, hastalıklara dayanıklılık, iyi huyluluk gibi genellikle verimlilik ile ilgili olanlardır. Bunların yanı sıra morfolojik karakterlere de bakılır. Fakat bu dışsal işaretler, ikincil ve daha zayıf seçim kriterler olup, seleksiyon morfolojik özelliklere göre yapılmamalıdır. Arzu edilen verim ve özellikler bakımından, aynı koşullarda diğerlerinden daha üstün olan kolonilerin ana arıları damızlık olarak seçilir, diğerleri seleksiyon dışı bırakılır. Böylece verim yükselir ve modern arıcılık işletmelerinin ihtiyacı olan arılar üretilir. Arı 21
ıslahçısı için önemli olan, koloninin kısa süreli verimleri değil, gelecek kuşaklara aktarılabilen genetik özelliklerdir. Bir kolonide tesbit edilen ortalamadan yüksek verim, gelecek kuşaklara aynen aktarılmalı ve mümkünse yükseltilmelidir. Genetik ıslahta sürekli ve kalıcı bir başarı için birkaç generasyon (kuşak) denenmiş, yörenin koşullarına uygun ve kalıtsal özelliği kanıtlanmış koloniler seçilmelidir. Yerel arılar yetiştirmek ve bunları korumak isteyen her arıcı, kendi arılıklarında uygulanacak bir genetik seleksiyon programı oluşturmalıdır. Bu programda aynı yaşta kraliçelere ve tercihen kraliçe kız kardeşlere sahip çok sayıda koloninin iki yılda bir değerlendirmelerden geçirilmesi ve değişimleri göz ardı edilmemelidir.. Kraliçe olmak üzere ayrılan larvalardan örnek almaya başlamadan önce, arı yetiştiricisinin en iyi kolonilerde erkek arıların çiftleşebilmek için yetişkin ve cinsel açıdan erişkin olduğunu bilmesi gerekir. Döllenecek her bir kraliçe için yeterince izole edilmiş (diğer arı kovanlarından en az 5 km mesafede) dölleme istasyonları ve seçilmiş ve cinsel açıdan erişkin en az 40-50 arıya sahip olmaları gerekir. Eğer izole edilmiş dölleme istasyonu yoksa, her bir kraliçenin döllenmesi için aynı yerel alt türden 150-200 erkek arının mevcut olması gereklidir. Bu itibarla değerlendirildiğinde, erkek arıları elinize alıp cinsel organlarını dışa doğru döndürdüğünüzde, iyi bir vücut yapıları olmalı ve karınlarının bitiş yerleri kıl ile iyice kaplanmış bulunmalıdır. Erkek arının sperm içeriği iyi olmalı ve çiftleşebilmek için uzun süre uçabilmeleri gerekmektedir (erkek arılar genellikle yaşamlarının ilk 20 gününden sonra cinsel olgunluğa ulaşırlar). Çiftleşme esnasında, döllemede kullanılan her bir erkek, genlerini hemen hemen aynı ölçüde kraliçe arılara aktararak, koloni içerisinde ve gelecekteki kraliçelerin daha iyi genetik yapıya sahip olmasına neden olur. Irk değerlendirilmesi: Kolonileri değerlendirirken istenmeyen özelliklerin artmadığından emin olmak için, arılığın en iyi kolonileri 22
olarak bilinen kolonilerinin her birinden yeterli sayıda işçi arı (60-80 orta yaşlı işçi arı) uzman ve akredite laboratuarlarda biyometrik veya mümkünse moleküler analize tabi tutulması gerekir. Kraliçe anne ve babaların elde edileceği kolonileri, doğru şekilde değerlendirdikten sonra en az 2 yıllık gözlem gerekir ve bu süre zarfından sonra hangi kolonilerin anne koloni, hangilerinin baba koloni olmak üzere ayrılacağına karar verilebilir. En iyi kolonilerin değerlendirilmesi için gereken süre: Belirlenen 2 yıllık gözlem boyunca, her bir kraliçe için aşağıdaki parametrelerin hesaplanması gerekecektir (1’den 5’e kadar puan verilerek): Bahar başlangıcı, oğul verme yatkınlığı, peteğe bağlılık, kuluçkanın canlılığı ve bal miktarı (kg) gibi. - Bahar başlangıcı: Bu çok erken olmamalıdır. Ancak, arı yetiştiricisi farklı pazarlara sunulacak kraliçe üretimini amaçlamadığı sürece bölgedeki çiçeklenmeyle birlikte faaliyetlerine başlamalıdır (güney için en erken koloniler, kendi ülkelerinin Kuzeyi için en geç gelişenlerdir). - Oğul verme yatkınlığı: Üretilen gerçek göz sayısına bağlı olarak değerlendirilmelidir (üç yaşındaki bir kraliçeden dolayı ya da yanlış yönetim teknikleri veya çok küçük kovanlara hapsedilmeleri sebebiyle oğul vermesi gerekenler) - Peteğe bağlılık: Arılarla kaplı bulunan bir ya da daha fazla kuluçka çerçevesi çıkarılarak değerlendirilir ve buna göre güçlü şekilde uçurmaya geçilir. Ne kadar fazla sayıda arı sıkı ve aralıksız, kompakt biçimde kalır ve kuluçkayı korursa, koloniye o kadar yüksek puan verilecektir (petek bağlılığı = uysallık). - Kuluçkanın canlılığı: Kuluçkanın niteliğini ve niceliğini belirtir. Kuluçka ne kadar uzatılır, muntazam ve yoğun olursa, o kadar yüksek puan verilecektir (1’den 5’e
23
kadar). Özellikle, kuluçka çerçevesi fiilen altıya bölünecek ve arılar çerçevenin en az altıda birini (1/6) kaplayacaktır. - Üretilen bal miktarı (kg): Yuvadaki ve yarım ballıktaki peteklere hiç ekleme ve çıkarma yapmaksızın koloniden tam bir sezon boyunca çıkarılan bal miktarını (kg) gösterir. Değerlendirme süresince, göz önünde bulundurulan her bir parametrenin puanlaması her yılın sonunda bu parametreleri içerecek olan özel bir değerlendirme formuna rapor edilmelidir. Ölçülen parametrelerin her biri için uygulanacak aşağıdaki formülden elde edilen indeks (ı)’den karara varmak mümkün olacaktır: I = (Ortalama değer kraliçe kız kardeşler – ortalama değer arılık)
+ (bireysel değer – ortalama değer arılık) Formülün göz önünde bulundurulan farklı parametrelere uygulanmasını müteakiben, verimlilik sınıflandırma listesi derlenecektir. Böylece en yüksek puanı alan kovanlar arasından iki yıllık gözlem sonucunda, birinci, ikinci ve kalan tüm koloniler için üçten aşağı doğru bir koloni sıralaması yapılacaktır. Kraliçelerin ilk sırada yer alan kolonilerce üretilen yeni kraliçelerle değiştirilmesi işlemine baharda geçilir. Bu noktada gözlemler takip eden iki yıl boyunca ve devamında tekrarlanacaktır. Özellikle I. derecede sınıflandırılmış (A): erkek arıların üretiminde ve kraliçeler için larvaların toplanmasında kullanılacak iken II derecede sınıflandırılmış (B): kraliçeler için yalnızca larva temin edecektir. Yeniden, 2 yıl boyunca gözlemlenecek soylara (A grubu kraliçeleri x A grubu erkek arıları) ve (B grubu kraliçeleri x A grubu erkek arıları) ait iki grup kraliçe kız kardeşler olacaktır. Sağlıklı kraliçe elde etmede çerçeve boyutları: Sağlıklı kraliçeler için esas koşul, soylarının yanı sıra dölleme çerçevesinin boyut olarak yeterli olması (yuvalar için 24
en az 3-4 yarım petek) ve döllenme uçuşlarından geri dönen genç kraliçelere gerekli bakımın sağlanması için yoğun popülasyona sahip olmasıdır. Her bir üretim döngüsü için, çerçeve de kraliçenin işaretlenmesi ve kafese konmasından önce kuluçkadan çıkan yavrunun nitelik ve niceliğini doğrulamaya yetecek kadar boş göz bulunması gerekmektedir. Aslında çok küçük dölleme çerçeveleri, genç kraliçeleri dölleme uçuşuna çok hızlı bir şekilde çıkmaya zorlar ve yüksek genetik değere sahip bir kraliçeye yeterli göz miktarı sağlamaz. Arı yetiştiriciliğinde seçim sürecini oldukça karmaşık hale getiren farklı sebepleri sonuç olarak anlamak ve kabul etmek önemlidir, örneğin; Kraliçeler doğal yollarla çiftleşir ve bu birden fazla olur; Erkekler eşeysiz üreme yoluyla elde edilir; Seleksiyona yanıt, koloninin yerel iklime ve uçuş koşullarına özgü adaptasyonu ile belirlenebilir; Fenotipik karakteristiklere neden olan faktörlerin pek çoğu, pek çok davranışsal süreçten etkilenir; Bireysel davranış (tek koloni) sosyal çevreden güçlü biçimde etkilenir; Üreme yeteneği, akrabalı yetiştirme faktörünün artması ile düşme eğilimi gösterir. Bal üretimi, değerlendirilmesini zorlaştıran pek çok sebep ve etkinin sonucudur; Bu özellik için seleksiyon, pozitif olarak onunla ilişkili olan ya da tam tersi olan diğer pek çok özelliğin gelişmesine yol açabilir. Kombine seleksiyon: Yukarıda açıklanan genetik seçim uygulamalarının uygulanması “benzer bir yapıda kombine seçim” yöntemine işaret etmektedir. Bu yöntemle kraliçe kız 25
kardeşlerin bulunduğu bazı kovanların bireysel ve grup değerleri göz önünde tutularak, yukarıdaki formüle göre hesaplanmış bir verimlilik indeksi oluşturulur. Ancak çok değerli anne ve babalar belirlendiğinde, en kısa sürede ve en değerli genetik materyalin seçilmesi gerekir. Arıların sebep olduğu ya da herhangi bir genetik seçim programı ile ilgili olmayan kirliliğe engel olarak bu kraliçe anne ve babaların yavrularının kontrollü döllemeye (resmi olarak tanınmış ve iyi şekilde yalıtılmış dölleme istasyonları) tabi tutulması iyi olur. Aslında kraliçe arıların yapay döllenmesi daha yaşlı, cinsel açıdan olgun, daha zinde ve dirençli yabancı erkek arılar tarafından döllenme ihtimallerini ortadan kaldırır. Operatör laboratuvarda esasen spermlerin alınacağı erkek arıların seçimine, bu arıların gerçek çiftleşme kapasitesi üzerinden değil, yalnızca fenotipik değerlendirmeler ile haploidlik yoluyla istinad edebilir. Bu yüzden, amacı çok iyi seçilmiş bireyler üretmek olması gereken bu tekniği çoğunlukla ya da münhasıran kullanarak, erkek arıların diğer hayvan türlerinde olduğu gibi düşük derecede doğal çiftleşme içgüdüsü, yani Apis mellifera’nın farklı alt türlerinin yerel popülasyonlarında halen mevcut bulunan biyolojik çeşitliliği koruma, geliştirme ve yayma yeteneğine kuşkusuz gölge düşürecek olgu ile karakterize edildiği nesiller üretme riski ortaya çıkabilir. Yerel arılar ve bölge Geçmişe kıyasla, zamanın hızla akıp gitmesi arı yetiştirmede üretimin, ticaretin ve takasın yoğunlaşmasıyla birlikte, yerel gen faktörlerinde de tükenmelere neden olmaktadır. Bu duruma aynı zamanda geçmişte bu alt türleri ithal eden yabancı ülkelerden çok düşük fiyatlara yapılan uygunsuz ithalatlar da sebep olmuştur. Günümüzde çok sık rastlanan genetik kirlenme ve melezleşme o kadar yaygın hale gelmektedir ki, bu durum pek çok lokal bal arısının önemli özelliklerini tehdit etmektedir.
26
Genotip ve fenotip Yaşayan tüm organizmalar, yapısal düzenin birimlerini teşkil eden hücrelerden meydana gelmektedir. Hayvanlar ve dolayısıyla arılar ökoryatik çok hücreli organizmalardır; çünkü bedenleri pek çok hücreden meydana gelmekte ve bunların her birinde bireyin oluşumu için gerekli olan genetik bilgilerin yer aldığı bir çekirdek bulunmaktadır. Bu bilgiler, kromozomları oluşturan DNA moleküllerinin yapısında yer almaktadır. Bir birey göz önüne alındığında, özellerinin yalnızca genetik faktöründen değil, ayrıca içinde yaşadığı çevreden de kaynaklandığı unutulmamalıdır. Çevre sözcüğü pek çok olguyu kapsamaktadır. Hangi gözlem yöntemi benimsenirse benimsensin, bir bireyin gözlemlenebilen tüm özelliklerini FENOTİP olarak tanımlıyoruz; GENOTİP ise, ebeveynlerden yavrularına (çocuklarına) üreme hüc-releri yoluyla aktarılan ve çeşitli çevresel faktörlerle birlikte bireylerin oluşumunu ve işlevini yöneten gen dizileri ya da genetik bilgiler anlamına gelmektedir. Bunların hepsi aşağıdaki denklem ile vurgulanabilir: P=G+E
P = fenotip,
G = genotip,
E = çevre.
Bu nedenle bir koloninin özellikleri, kraliçe ve işçi arıların genotipi ile onlarla, yaşadıkları çevre arasındaki etkileşimden kaynaklanmaktadır. Yerel bir arının sahip olması gereken özellikler şöyle özetlenebilir: Mükemmel yumurta bırakma aktivitesi, yüksek feromon üretimi ve sağlıklı yumurta oluşturabilme özellikleridir. İşçi arılara has tanımlanan bazı özellikler ise kuluçkaya mükemmel özen gösterme, uzun ömürlülüğü belirleyen özelliklere sahip olma, mükemmel ürün yeteneği, feromonlara yüksek yanıt verme oranı, başlıca arı hastalıklarına karşı dayanıklılık, hijyen ve davranışsal iyi içgüdülerdir. Bu özelliklerin hepsi ekosistem, iklim ve iyi arı yetiştirme teknikleri ile birleştiğinde, arıcı 27
tarafından yapılan genetik seleksiyona (seçime) verilen yanıtı belirlemeye yardım eder. Arı yetiştiriciliğinde bazı sorunlar: Arıcılar için en önemli sorunlardan biri, kolonilerin oğul vermeye yatkın olmasıdır. Kolonilerden oğul vermeye yatkın olanları test etmek için bazı kraliçeler küçük alanlarda (5-6 petekli kovanlar) gelişmeye zorlanabilirler. Verimlilik indeksi formülünün uygulanması yoluyla en iyi 2 koloninin seçilmesinden sonra önceki girişimde belirlenen seçme programına başlanır başlanmaz, kraliçelerin üretimine geçilir. Kraliçe gözleri arılar oluşturulduğu konumda tutulur.
tarafından
doğal
olarak
Genç larvalar taşınma tarihlerinden itibaren en az 11 – 12 günden önce alınmamalıdır. Küçük boyutlu çerçevelerde tutulmamalıdır. Kovanda genç kraliçe bulundurulmalıdır. Unutulmamalıdır ki; çok sayıda erişkin erkek arıya sahip olma gelecekte ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkabilir (4050 erkek arı/bir kraliçe arı düşünülmelidir). Hava koşulları izin verdiği takdirde kraliçelerin yaşamlarının ilk 15-16. gününde döllenip döllenmediklerini kontrol etmeniz gerekir. Yeni yumurtlayan kraliçeleri işaretlemeden önce, bunların kuluçka niteliği ve niceliğinden emin olmanız gerekir. Bu şekildeki uygulamalarla arılıkların içindeki genetik birlik, sağlıklı ve sürekli üretim sağlanabilir. Bunun yanı sıra farklı ülkelerin her zamanki gibi şu anda, özellikle de gelecek zamanlardan mükemmel bal arılarına sahip olmaları temin edilebilir.
28
FORM 1
HASTALIK DEĞERLENDİRMELERİNE YÖNELİK BİREYSEL KOLONİ FORMU
Arı Yetiştiricisi Kodu : ………… Arılık No. ………………………………. Arı Kovanı No
: ……….....Kraliçe arı, yıl: ………………………..
Tespit tarihi
: …………………………………..
Puan
Kuluçkanın canlılığı*
Uysallık
Oğul verme
5
Çok kompakt
Çok sakin
Kraliçe gözü yok
4
Kompakt
Körükle sakin
Birkaç kraliçe gözü
3
Orta derecede
Biraz agresif
Çok sayıda kraliçe gözü
2
Düşük
Agresif
Oğul vermiş
1
Çok kötü
Çok agresif
Anasız
Verilen puan Tüm yıl boyunca üretilen bal miktarı (kg): ………………………………. Açıklama: Kuluçka canlılığı analiziyle varroa varlığının değerlendirilmesi* Puan vererek varroa’nın Puan = 1 değerlendirilmesi
Puan= 2
Puan = 3
Puan = 4
Puan = 5
Deforme olmuş arıların ve ölü kuluçkaların mevcut bulunduğu çok sayıda gözün bulunması
Deforme olmuş arıların ve ölü kuluçkaların mevcut bulunduğu az sayıda gözün bulunması
Kuluçkanın çok kompakt olmaması ve az sayıda deforme olmuş arı
Arıların kış ayı süresince düzenli doğurması ile kompakt kuluçka
(1’den 5’e kadar) Az sayıda arı, çok sayıda ölü kuluçka, koloni ölü
29
Arı kovanlarının seçimine yönelik değerlendirme formu (yıl:…………)
Tarih ………………………………….. Yer………………...…………………… Arılık ……………………………………… Arı Kovanı No.………………….
Parametreler
Değerlendirme
Bahar başlangıcı
1
2
3
4
5
Kuluçkanın canlılığı
1
2
3
4
5
Kuluçkanın kalitesi Koloninin sayısal gücü Kuluçka yetiştirmenin kısıtlı olduğu dönem
Tüm çerçeve 2/3
Yarım ay:
1/2
1/3
(arılarla kaplı çerçeveler: n/10)
( ……. / 10)
(kuluçka kesintisi dönemi) Başlangıç …………..… Bitiş …………….…. (yetişkin arı ve kuluçka/arı ve polen oranı)
Canlı/ölü oranı
Oğul verme yatkınlığı Üretilen bal
3/3
2/3
1
2
1/2 3
1/3 4
5
Kg ……………………………………………………
Kuluçkanın niceliğine ve canlılığına değer vermek için ideal olarak petekleri altı eşit parçaya (resimdeki kırmızı ana çizgilerle gösterilmiştir) bölmeniz ve ardından 1 ila 5 arasında bir puan vermeniz gerekmektedir. Aslında 1/6 daima ölü hayvanlarla (polen ve bal) FORM 1’de gösterildiği gibi kaplı olmalıdır. 30
Seleksiyon (Yetiştirilecek arıların seçimi: kraliçe anneler ve babalar) için kolonileri ayırmak amacıyla, (EK 1)’deki formu kullanmalısınız ve birbirini takip eden en az 2 yıl boyunca her arılıkta (koloni alanı) bireysel değerlendirme yapmalısınız. İki yıllık gözlemin sonunda (yılda en az 4 ziyaret), iyileştirilmesi beklenen her bir parametre için toplanan puanlara dayalı olarak (I), aşağıdaki formül kullanılarak bir verimlilik sınıflandırma listesi yapılabilir.
Verimlilik indeksi (l)= (ortalama değer kraliçe kız kardeşler – ortalama değer arılık) + (bireysel değer – ortalama değer arılık)
31
“BAL ÜRETİMİ” PARAMETRESİ GÖZ ÖNÜNE ALINARAK SELEKSİYON İÇİN ARI KOVANLARININ SINIFLANDIRILMASINA İLİŞKİN FORMÜLÜN UYGULANMASI
1A 2B 3A 4B 5A 6B 7A 8B 9A 10B 11A 12B 13A 14B 15A 16B 17A 18B 19A 20B 8
15 20 17 34 19
5
16 11 17
22
19
Ortalama kraliçe kız kardeş genetik dizisi (soy) A
7
15
16
17
12
18
41
17
17,6
Ortalama kraliçe kız kardeş genetik dizisi (soy) B
17,0
Verimlilik indeksi (l)= (ortalama değer kız kardeşler – ortalama değer arılık) + (bireysel değer – ortalama değer arılık)
Örnek: Kovan No: 9’a ilişkin olarak “bal üretimi” parametresi açısından verimlilik indeksinin hesaplanması: (17,6 – 17,3) + (11 – 17,3) =(17,6 – 17,3) = 0,3 (11 – 17,3) = - 6,7 0,3 + (- 6,7) = - 6,4 ( A genetik dizisine ait 9 numaralı arı kovanı kraliçe arı grubu, genetik seçim için negatif sonuç vermektedir, dolayısıyla bal parametresini iyileştirmek için kullanılmamalıdır).
32
Bölüm III: ARILAR VE ÇEVRESEL SÜRDÜREBİLİRLİK 1. Arıların çevre, yiyecek üretimi ve ekosistem için önemi Bir işçi arı günde ortalama 10 kez yiyecek arayışına çıkar. Ayrıca yaşamının yalnızca 20 günü kovan dışına çıktığını da unutmamak gerekir. Bu 20 günlük yiyecek arayışı sırasında yaklaşık 300.000 çiçeğe konar ve 0,6 g. bal toplar. Yalnızca 450 g.lık bir kase bal için, 750 arı yaşamları boyunca hep çalışıp durur ve. bu süre içerisinde yaklaşık 225.000.000 çiçeğe konarlar. En cazip renklerle ve kokularla süslü olan çiçekler adeta “bana gel, nektarın en albenilisi ben de, polenin en güzeli benimki al, en tatlısı benim.” diye seslenirler. Bir çiçekten diğer çiçeğe konan arılar, ayrıca bir tür postacı gibi polenleri taşır ve postacıya bal ve nektarla ödeme yapılır. Bu durum için kullanılan bilimsel sözcük, TOZLAŞMA, yani polenlerin bir çiçekten diğerine taşınmasıdır. Çizelge 1. Bal arılarının meyvelerin tozlaşmasındaki görevi Meyve durumu(%)
Verim/ağaç (kg)
Kayısı
Meyve
Trevatt
Çeşit Açık* Kapalı**
19 11
99 67
Vişne
Moss Early
Açık Kapalı
36 2
35 2
Şeftali
Golden Queen
Açık Kapalı
26 22
216 155+
Şeftali
Crawford
Açık Kapalı
28 10
47 18
Erik
Satsuma
Açık Kapalı
6 2
38 15
Elma
Yates
Açık* Kapalı**
240 8
125 9
Armut
Winter Nelis
Açık Kapalı
53 5
88 12
* Açık ağaçlar; arıların ve diğer böceklerin ulaşabildiği ağaçlar ** Kapalı ağaçlar; arı tozlaşmasını önlemek için çiçeklenme sırasında arıların giremeyeceği kafeslerde tutulan kapalı ağaçlar Toplanan meyve ağırlığı çok farklı değildir
33
Rakamlar kesin olmamakla birlikte, yiyeceklerimizin 1/3’ünün bal arıları tarafından tozlaştırıldığı tahmin edilmektedir. Bal arıları, eşek arıları, bazı böcekler ve kelebekler tozlaşmada görev alırlar. Ayrıca bal arılarının en iyi tozlaştırıcılar olduğu da kesin değildir. Özellikle Mason arıların daha verimli olduğu bilinmektedir. Bazıları tozlaşmanın gerçekten gerekli olup olmadığını sorabilir. Ancak tozlaşma denemelerine ilişkin araştırmaların sonuçları, bal arısı tozlaşması ile doğal tozlaşma arasındaki farkı göstermiştir. Aşağıdaki çizelgeler, bal arılarının meyve ağacı hasatlarında tozlaştırıcı olarak faydalarını belirlemek için geliştirilmiş bazı deneylerin sonuçlarını göstermektedir (Çizelge 2). Arı tozlaşmasına açık olan ağaçların meyve durumları ile meyveler, arı tozlaşmasını engellemek için çiçeklenme sırasında kapatılan ağaçlarla karşılaştırılmıştır. Çizelge 2. Arılara ilişkin bazı şaşırtıcı gerçekler Sorular
Cevaplar
Arılar dört yüz elli gram bal yapabilmek için kaç çiçeğe konar?
İki milyon.
Bir bal arısının bir miktar polen toplamak için kaç çiçeğe konması gerekmektedir?
1500 çiçek.
Bir arı kovanı 1 kg bal için ne kadar uzağa uçar?
120.000 km’den fazla veya dünya çevresinde üç tur
Bir bal arısının bir miktar polen toplamak için kat etmesi gereken alan ne kadar büyüktür?
Yaklaşık 30 kilometrekare veya yaklaşık 3000 hektar.
Bir miktar polenden ne kastedilmektedir?
Yaklaşık 10 mg.
Bir bal arısı saatte ne kadar hızla uçar?
Saatte yaklaşık 24 km
Bir arının dünya çevresinde uçabilmesi için ne kadar bala ihtiyaç vardır?
Yaklaşık otuz gram.
Bir işçi arı ne kadar yaşar?
Yoğun sezonda yaklaşık 42-45 gün.
Bir bal arısı ömrü boyunca ortalama ne kadar bal yapar?
Çay kaşığının 1/12’si kadar, 0,6 gram
1 ton bal ne kadar bal mumu içerir?
Yaklaşık 9 kg.
Bal arıları birbirleriyle nasıl iletişim kurar?
Dans ederek.
34
Arılar koku alır mı?
Bal arılarının 170 koku alma noktası vardır. Bu rakam meyve sinekleri için 62, sivrisinekler için 79'dur. Diğer ilgili arıları ve yemek kokularını ayırt edebilirler. Koku duyguları o kadar iyidir ki yüzlerce flora çeşidini birbirinden ayırabilir ve bir çiçekte polen mi, nektar mı olduğunu metrelerce uzaktan anlayabilir. Her bal arısı kolonisinin üyelerini fark edebilmek için farklı bir kokusu vardır.
Bir arının kaç tane kanadı ve gözü vardır?
Bal arılarının 2 çift kanadı, 6 ayağı, binlerce küçük lensten oluşan 2 birleşik gözü ve kafasının üstünde 3 basit gözü vardır.
Bir insanın öldürmek için kaç arıya ihtiyaç vardır?
100 kg ağırlığında olan bir kişiyi öldürmek için 600-800 arının zehrine ihtiyaç vardır.
Arılar kaç yaşındadır?
Bal arıları 150-180 milyon yıldır evrim geçirmektedir.
Bir arı kanadını ne kadar hızla çarpar?
Bir bal arısı, o ünlü vızıltı sesi için kanatlarını saniyede 200 defa hızla çırpar. Bu gerçekten şaşırtıcıdır
Bir bal arısı sizi ne kadar takip edebilir?
Rahatsız edilmeleri halinde bal arıları sizi kilometrelerce takip edebilir.
Bir kovanda kaç bal arısı vardır?
Güçlü bir kovanda 70.000 - 100.000 arı vardır.
Arıların tamamı ne zaman kovanda olur?
Geceleri veya kötü havalarda arıların tamamı kovandadır.
Bal arıları ne zaman uyur?
Bal arıları uyumazlar. Kısa süreli dinlenirler. Gün boyu sahada çalışarak nektar, polen, su, propolis vb. toplar ve geceleri kovanda çalışarak, yeni petek kurar, eski petekleri onarır…. vb.
2. Tozlaşma Bal, bal mumu, arısütü, arı zehiri ve propolis gibi gıda ve farmakolojik değerleri çok yüksek olan ürünleri üreten balarısı, bunlardan çok daha önemli olarak bitkilerdeki tozlaşmayı gerçekleştirerek ürünün nicelik ve nitelik yönünden üstün olmasını sağlar. Tozlaşma, döllenmeyi sağlayan ilk hareket ve ürün miktarını belirleyen en önemli faktördür. Aynı zamanda, meyve şeklini ve büyüklüğünü de etkilemektedir. Polen üretimi verimli erkek bitkilerde olduğu için bunların dişi çiçekler üzerine taşınarak döllenmeyi sağlayabilmelerinde tozlaşma olgusu çok önemlidir. Çiçekli bitkilerin temel tozlayıcısı olarak kabul edilen rüzgâr, hem homojen tozlaşma 35
sağlayamaması, hem de ağır çiçek tozlarını taşıyamaması yüzünden birçok bitki türlerinde tozlaşma için yeterli olamamaktadır. Araştırmalar, dünya genelinde arı kaynaklı tozlaşma ile elde edilen ürünlerin aynı yıl üretilen balın ekonomik değerinin 50 katından fazla olduğunu kaydetmektedir. Dünya gıda maddelerinin % 90’ı 82 bitki türünden elde edilir. Bu bitki türlerinden 63’ü (% 77) arı tarafından tozlaşmaya gereksinim duymaktadır. Özellikle 39 bitki türü için arıların mutlak yardımı gereklidir. İnsan gıdasının 1/3‘ü doğrudan veya dolaylı olarak arı tozlaşmasına ihtiyaç duyan bitkilerden oluşur. Bu nedenle yeterli düzeyde tozlaşmayı sağlamak için çiçeklenme dönemlerinde arı kolonilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Meyve bahçelerinde de bal arısı kolonilerinin verimi artırdığı ve çok önemli katkılar sağladığı artık çok bilinen bir gerçektir. Zira çiftçiler tüm tarımsal işlemleri tamamaları halinde dahi, polinasyon işlemini önemsemeyip ihmal etmesi halinde bereketli bir hasat yapamayacaktır. Bal arısı kolonilerinin büyük koloniler olması, kolayca taşınabilmesi ve yönetilebilmesi nedeniyle birinci derecede tozlaştırıcı faktör olarak düşünülmesi gerekir. Günümüz tarımında yoğun pestisit kullanımı yabani polinatörlerin sayısını önemli ölçüde azalttığından, bu eksikliği giderecek olan yegâne tozlayıcılar bal arılarıdır. Etkili bir tozlaşma için, çiçeklenme zamanında 1 hektarda en az 3-4 arı kovanı bulundurulması önerilmektedir. Rüzgârlı, gölgeli yerlerde arı aktivitesi az olur ve çiçekler iyi tozlanamaz böylece meyveler küçük kalır. Bal arısından tozlaşmada azami derecede yararlanabilmek için arılığın tozlaşması istenen bitkilere belirli bir uzaklıktan fazla olmaması gerekmektedir. Bal arısının 11,3 km mesafeye kadar gidebildiğinin yanı sıra başarılı çalıştığı azami mesafeyi 5-6 km olarak söylenmekte ancak 600–800 m. ye kadar olan uzaklıkta yoğun olarak çalıştığını belirtilmektedir. Tozlaşma amacıyla ilk defa 1909 yılında Amerika’da bir arı kovanı kiralanmıştır. Ancak günümüzde tüm dünyada artışlar yaşanmaktadır.
36
Arılar, sadece kültür bitkilerinde tozlaşma yaparak ürünün nicelik ve nitelik yönünden değerli olmasını sağlamakla kalmayıp, doğadaki yabani bitkilerde de tozlaşmayı gerçekleştirerek bu bitkilerin çoğalıp yayılmalarına, yaban hayatının gelişmesine, bitki ve hayvanlarda çeşitliliğin artmasına olanak sağlamaktadırlar. Gerekli oldu-ğunda teknik bilgiler uygulamak ve arıları kültür bitkilerinin tozlaşmasında uygun düzeyde kullanmak zorunludur. Bu durum, arıcılığın gelişmesine olanak sağlarken, bitkilerde üretimin de artmasına yardımcı olacaktır. Balarısı da dahil olmak üzere, arıların doğrudan yararları ve kültür bitkilerinde tozlaşmayı gerçekleştirmelerinin de ötesinde, belki de en önemli işlevleri, doğada çeşitli yabani bitkilerin tozlaşmasını yaparak birçok bitki türlerinin soylarını devam ettirmeleri, yeryüzüne yayılmalarının sağlanması ve bu bitkilerle topluluk oluşturan diğer bitkilerin de idamelerine yardımcı olmaları ve nihayet, bu bitkileri gıda ve barınak veya yuva yapma yeri olarak kullanan değişik gruplara mensup binlerce hayvanın yaşamlarını sürdürmelerine olanak hazırlamalarıdır. Arılar biyolojik çeşitliliğin devamını sağlarken, erozyonun önlenmesi gibi, özellikle ülkemiz için yaşamsal önem arz eden bir işlevi çok kez insanoğlunun haberi olmadan yerine getirmektedirler. Oligolektik arı türleri tarafından tozlaşması yapılan bitki türlerinin varlığı, şayet vejetatif çoğalma olanağı yoksa, tamamen bu arı türlerinin faaliyetine bağlı olmaktadır. Oligolektik arıların yoğun olarak ziyaret ettiği bitki türleri Asteraceae, Fabaceae, Malvaceae, Onagraceae ve Cactaceae gibi önemli familyalarda yer almaktadır. Bilindiği gibi erozyon, Türkiye gibi ülkelerin en önemli sorunlarından birisidir ve her yıl tonlarca toprak taşınıp denizlere giderken insan ve hayvan ölümleri zaman zaman çok ileri boyutlara ulaşmaktadır. Doğadaki bitki ve yaban hayatındaki kayıpları tahmin etmek dahi çok zor olmaktadır. Diğer tarım tekniklerinin gereği gibi kullanılmasına ek olarak, tarımda gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de balarısının tarımın vazgeçilmez unsuru olarak görülmesi ve tozlaşmada 37
başarılı bir şekilde kullanılmasının gerçekleştirilmesi zorunludur. Bu durum, bitkisel üretimin kalite ve miktarını artıracağı gibi, arıcıların güçlü olmasını sağlayacak, arıcılık mesleğini özendirecek, Ziraat Mühendisi ve diğer bazı fakülte mezunlarının bu mesleğe yönelmelerini sağlayacaktır.
Şekil 1. Arılarla tozlaşma
Sonuç olarak yapılan bilimsel çok sayıdaki araştırma; tozlayıcı böcekler arasında en önemlisi olarak arıları işaret etmektedir. Dünyada yayılış gösteren 250 binden fazla çiçekli bitki türü arasında yaklaşık 20 bininin arılar tarafından ziyaret edildiği bilinmektedir. Türkiye’de doğal veya kültüre alınan yaklaşık 300 bitki türünün nektarlı olduğu ve arıcılık açısından önem taşıdığı bildirilmektedir. Arılar başlıca nektar ve polen toplamak amacıyla çiçekleri ziyaret etmektedir. Nektarı karbonhidrat kaynağı olarak, polenleri ise daha çok protein kaynağı olarak değerlendirmektedirler. Bitkisel üretimle uğraşan bazı üreticiler bal arılarının çiçek ve meyve üzerinde olumsuz etkilere sahip olduğu inancı ile arıcılara karşı bir tutum içerisinde bulunmaktadır. Bu tutum arıcıları huzursuz etmekten öte asıl ürün kaybı nedeniyle bitkisel üretimle uğraşanları mutsuz etmektedir. Oysa yalayıcı emici ağız yapısına sahip olan bal arısı ısırıp parçalama özelliğine sahip olmadığından çiçeğe ve meyveye zarar vermediği gibi ona her yönüyle yararlı olmaktadır. 3. Arıların fiziksel ve çevresel gereklilikleri Arılar hassas canlılar olup zararlılardan ve hastalıklardan etkilenir. Ayrıca, tarımda ve doğadaki diğer 38
alanlarda pestisidlerin ve diğer kimyasalların kullanımının üreme, yönelme, yön bulma becerilerini ve doğal davranışlarına ilişkin diğer yönlerini olumsuz etkilemektedir. Aşağıda arıların ve kovanın ihtiyaçları verilmiştir. Ancak unutulmamalıdır ki, arıların en çok gereksinim duyduğu şey, temiz bir flora ve kimyasallarla zehirlenmemiş bir çevredir. Arılar nelere gereksinim duyarlar ? Bal arılarının temiz bir çevreye, bir yuvaya, nektara, polene, propolise ve suya gereksinimleri vardır. Yuva -- Bal arıları doğada ballıklarını-yuvalarını kurmak için doğal boşlukları kullanırlar. Bir zamanlar "Arı Ağacı" terimi çok yaygın kullanılmıştır. Bu terim, bir arı kolonisinin yaşadığı ağaçlar için kullanılırdı. Nektar -- Nektar olmadan arılar bal yapamaz (nektar, çiçeklerin ürettiği sıvı ve şekerli maddedir). Yüzlerce bitki nektar üretir, ancak bunların hepsi ana bal kaynakları değildir. Genellikle bal denince “yabani çiçek balından” bahsederiz. Bunun anlamı, arıların yaptığı balın birçok nektar
kaynağından geldiğidir. Ancak, arılar bazı ana nek-tar kaynaklarından bol miktarda bal üretir ve bunlar tatları ve kokuları ile kolayca ayırt edilebilir. Bunların bazıları şunlardır: karabuğday, yonca, kolza, akasya, funda, adaçayı, çam ve deve dikeni.
Fotoğraf 1. Petek oluşturan yabani bal arıları Fotoğraf 2. Balla dolu kap.
39
Fotoğraf 3. Nektar toplayan işçi arı Fotoğraf 4. Çiçeklerin emekçileri Polen -- İşçi arılar çiçeklerden nektar toplarken,
küçük polen parçaları vücutlarına yapışır ve arka bacaklarında toplanır. Arıların arka bacaklarında polenleri kovana taşımak için polen kapları (arıların bacaklarında bulunan tüyler ve özel yapılar) vardır. Polene bazen "arı yemi" de denir. Polen, işçi arıların özel bezleri ile larva yiyeceğine dönüştürülen ve genç larvaları beslemede kullanılan larva yemine dönüştürülür. İşçi arıların ayrıca “Arı Sütü” ürettiği de unutulmamalıdır. Arı sütü, kraliçe arıları beslemek için larvalara verilen özel bir yiyecektir. Güçlü bir arı kolonisinin her yıl 45 kilogram polen kullandığı tahmin edilmektedir.
Fotoğraf 5. Polenle kaplı arı
Fotoğraf 6. Su içen arılar
40
Propolis -- Daha önce bahsedildiği gibi, propolis
arılar tarafından kovanlarında bulunan delikleri ve çatlakları kapatmak için kullanılır. Propolis, bal arıları tarafından ağaçlarda ve çalılarda bulunan gizli bölümlerden toplanır. Arıların kovanlarında bir ölü fareyi ve diğer işgalcileri propolisle kaplayabildikleri bilinmektedir. Propolisin antibakteriyel özellikleri saptanmıştır. Su -- Arıların hayatta kalabilmesi için su önemlidir.
Arılar her zaman iyi bir su kaynağının yanında bulunmalıdır veya arıcılar arıları için iyi bir su kaynağı sağlamalıdır.
41
Bölüm IV: ARILARDA YAZ VE İLKBAHAR BAKIMI
1. Arıların ilkbahar bakımı Arı yetiştiriciliğinde başarıyı yakalayabilmek için yeterli bir bilgi birikimiyle kolonilerin bakımının, beslenmesinin ve yönetiminin düzenli olarak yapılması önemlidir. Doğanın sunduğu çiçek deryasından payına düşeni almak için her gün milyonlarca kez kanat çırpan bu çalışkan ve gizemli ordunun üyelerinin sağlıklı olması gerekir. Floradan en iyi şekilde yararlanması, yüksek verim alması ve bitkisel üretimde arzu edilir düzeyde polinasyonun (tozlaşmayı) sağlanması için kolonilerin her zaman güçlü olması istenir. Verimli ve sağlıklı bir arı yetiştiriciliği için kolonilerin mevsimsel bakımlarının dikkatli bir şekilde ve özenle yapılması gerekir. Arılığın bulunduğu yörelerde genellikle çiçeklenme başlangıcıyla beraber kolonilerde ilk kontroller yapılır. İlkbahar bakımı, mevsimin soğuk günlerinin geçmesiyle başlar. İçeride kışlatılan koloniler dışarıya, açık alanlara çıkarılır. Bu dönemde kolonilerde havanın düzelmesiyle uçuşlar başlar ve kış boyunca kovan içerisinde biriken dışkılar dışarıya atılmaya başlanır. Bu devrelerde koloniler dışarıdan kontrol edilir. Kontrollerde ana arı mevcudu, bal ve koloni durumu gibi konular not edilir ve buna göre uygun manejman ve besleme uygulanır. İlkbaharda yapılacak kontrollerin genel amacı; arıların kışı nasıl geçirdiklerini, kovanda mevcut gıda miktarını, ana arının varlığını, yumurtlama durumunu, işçi arı miktarını, kovanda küflü petek veya hastalık belirtileri olup olmadığını kontrol etmektir. Kovanların ne durumda olduğunu ve hangi kovana ne gerektiğini, ana arının ırkını, yaşını, yumurtlama durumunu, kovandaki yavru ve ergin arı miktarını, bal ve polen miktarını ve hastalık durumunu göz önünde bulundurmak için kovan sicil kartları veya defterleri tutulur. Yine, ilkbahar kontrollerinin yanı sıra, ana arının 42
varlığı ve performansının tespitiyle hastalık ve zararlıların teşhisi yapılır. Böylece gerekli tedbirler zamanında alınmış olur. İlk kontrol zamanı Eğer koloniler kapalı alanlarda ise, kovanların kapalı arılıklardan dışarı alınma zamanı bölgelere göre değişim gösterir. Gerek kapalı alanlarda kışlatılıp dışarı çıkartılan, gerekse dışarıda kışlatılan kolonilerin ilk kontrolleri, havaların yeteri derecede ısındığı, güneşli, açık ve sakin bir günde sıcaklığın gölgede 16-20 °C olması halinde saat 11 ile 14 arasında yapılabilir. Ayrıca kovanları açmadan yapılacak bir inceleme de koloni hakkında fikirler verebilir. İyi bir uçuş aktivitesinin varlığı ve arıların polen taşıyor olmaları sağlıklı bir koloninin ilk belirtileridir. Fakat en iyisi kovanı uygun bir zamanda açıp koloniyi incelemektir. Koloni kontrolleri sırasında koloniyi üşütmemek gerekir. Koloni üşütüldüğü takdirde, 35 °C olan yavru büyütme sıcaklığının tekrar aynı dereceye yükseltilmesi için arıların büyük oranda bal yemeleri gerektiği ve bunun hastalıklar için uygun bir ortam oluşturulduğu unutulmamalıdır. Kovan nasıl açılmalı ve nasıl incelenmelidir? Arıcılar kovanlarıyla çalışırken her zaman koruyucu giysiler giyilmelidir. İşe başlamadan önce körüklerini yakmalıdırlar. Arıcılara sıkça sorulan sorulardan biri, körüğün sönmesini nasıl engelledikleridir. Anlaşılan bazı arıcıların körükleri, tam da ihtiyaçları olduğu anda sönmektedir. Arılarla çalışmak için acele etmeden önce körüğün yakılması için gereği kadar zaman ayrılmalıdır. Yapılması gereken bir diğer şey, gün ortasında kovanı incelemektir. Arıların yoğun olarak uçuş yaptığı ve meşgul göründüğü bir gün seçilmelidir. Bulutlu veya yağış ihtimali olan günler seçilmemelidir. Fırtınalı havalar arılar için güçlükleri de beraberinde getirir.
43
Arıcılar ! Önce her şeyin hazır olduğundan emin olun. El
demiriniz yanınızda mı ? Körük yanıyor mu? Peki ya komşular? Çocuklar yakınınızda mı? Mümkünse kovana yan kısmından yaklaşın. Giriş
deliğinin önünde durmayın. Eğer girişin önünde durursanız, arkanızda kovana girmek için bekleyen kalabalık bir arı grubunun oluştuğunu görürsünüz. Üst kapağı açmak için el demirinizi kullanın. Girişe
doğru ufak bir duman tutun. Sonra iç kapağı kaldırın. Arıların iç kapağı propolis ile
kovanın iç kısmına yapıştırma gibi bir eğilimi vardır. Bu nedenle, iç kapağı sökmeniz gerekebilir. Körüğünüzü hazır tutun. İç kapak çıkarıldığında, üstlükteki çerçevelerin üst katları görülebilir. Arılar yapılan müdahaleye doğru uçmaya başlarlar. Üst katların arasından size doğru uçtuklarını göreceksiniz. Sakinleştirmek için biraz duman tutabilirsiniz. Bazıları uçup, size doğru gelebilir. Onlara aldırmayın!
Arılıkta çalışırken, yavaş hareket edin hızlı ve ani hareketlerden kaçının, kovan kapakları açıkken çok fazla zaman harcamayın. Yeni kovanlarda şunlara bakabilirsiniz: 1. Arılar kovanda yeni bir petek mi oluşturuyor ? Bu durum her zaman iyidir ve genellikle beyaz ya da hafif sarıdır. 2. Bal mumu gözleri polenle doldurulmuş ve poleni korumasına yardımcı olmak üzere arılar tarafından biraz balla sıkıca kapatılmıştır. Polen genellikle büyümeleri sırasında larvaları beslemek için ihtiyaç duyulduğundan, yumurtaların ve larvaların yakınında (sağdaki gözlerde)
44
saklanır. Sol altta bulunan bazı gözlerde ışık altında yüzeyi parlayan bal veya nektar bulunur. 3. Tüm çerçeveler çıkarıldı mı, kontrol edilmelidir. Bu, arıların ne kadar süredir kovanda olduğuna bağlıdır. Petek çıkarılmışsa, koloniye eklemek için elinizde yeni bir üstlük var mı? Peteğin 3/4’ü dolduğunda yeni bir üstlük eklemek gerekir. Çıkarılacak son çerçeveler, kovan gövdesinin dışında bulunanlardır. Arılar balı içgüdüsel olarak bu dış çerçevelerde saklar. Bunu arılarınızdan esirgememelisiniz. 4. Yavruları görebiliyor musunuz? Genellikle merkezdeki çerçevelerdedir. Rengi bronzla koyu kahve arasındadır. Özellikle yukarıda gösterilen yeni petekte yumurtaları görmek zordur ama onları kolaylıkla fark etmeyi zamanla öğrenmeniz gerekir. Bunlar gözlerin dibinde küçük toz şeker taneleri gibi görünür. Larvaların fark edilmesi kolaydır. Bunlar bir göze hapsedilmiş inci beyazı kurtçuklara benzer. Sırlanmış peteklerin rengi kahverengimsidir. Daha eski peteklerin rengi kararır. Bunun nedeni yolculuk lekeleridir. Ayrıca petekte yetiştirilen yavrular da peteğin rengini karartır, bazen kahverengine/siyaha dönüştürür. Yumurtaları görebilirseniz, bir ana arının olup olmadığını görmek için ana arıyı aramanıza gerek yoktur. Bunun tek bir istisnası olabilir. O da bir işçi arının yumurtladığı durumlardır. Ancak, bu çok nadir olur. 5. Sırlanmış balı görebiliyor musunuz? Sırlanmış bal peteğin üst kısmında yer alan kemer şeklindeki bölümde yer alır. Sırlanmamışsa sıvıdır. Sırlandığında ise rengi beyazımsıdır. İçlerinde sarımsı veya kahverengimsi bir madde olan gözler göreceksiniz. Bu gözlerde polen vardır. Normal bir kovanda çerçevenin büyük bir kısmı yavrularla, çerçevenin üst kısmındaki küçük kemer bölgesi balla dolu olur ve bunların arasında az miktarda polen olur. Güçlü bir kovanda neredeyse tamamı yavruyla dolu bir çerçeve bulmak alışılmadık bir durum değildir. Her şeyin yolunda olduğundan emin olduktan sonra kovanı kapatmanız gerekir.
45
Fotoğraf 1. Açık bal gözleri
Fotoğraf 2. Yeni gözler
Dip tahtası kontrolü ve temizliği Arıların uçuşa çıktıkları zamanlarda kovan dip tahtası temizliği yapılabilir. Dip tahtası üzerinde görülen kırıntı ve artıklar incelenerek koloninin durumu hakkında bilgi edinilmeye çalışılır. Bazen hava koşulları kovanın dışarıda tamamen açılmasına elverişli olmaz. Hava sıcaklığının yeterli olmadığı bu günlerde petek gözleri içerisinde bulunan larvaların (kurtçukların) üşüyüp ölmesini engellemek için, ilkbahar başlarında sadece dip tahtası üzerinden incelemeler yapılabilir. Ayrıca üzerinde nem ve su biriken dip tahtalarının acilen değiştirilmesi gerekir. Bazı kovanlarda dip tahtası kovan gövdesinden ayrı bir parça halindedir. Bu çeşit kovanların temizliği sırasında temiz bir dip tahtası bulundurularak dip tahtası temizlenecek olan kuluçkalık bunun üzerine oturtulur. Dip tahtası ayrı olmayan kovanların temizliği ise 16-20 C° civarında günün ılık ve güneşli saatlerinde yapılmalıdır. El demiri veya bir spatula yardımı ile dip tahtası üzerindeki mum kırıntıları ve diğer artıklar temizlenir. Ancak, alınan artıklar sağa sola atılmamalı ve belli bir yerde toplanarak gerekirse yakılmalıdır. Aksi halde, yağmacılık ve hastalıklar için uygun ortam hazırlanmış olunur.
46
Çerçevelerin kontrolü Çerçeve kontrolünde küflü, aşırı esmerleşmiş ve kırık petekli çerçeveler kovandan çıkartılarak yerine önceki yıldan kalan temiz çerçeveler yerleştirilir. İşlenmiş petek yoksa verilecek temel petekli çerçeve en sona konur. Kırık çerçeveler kovanda bırakılırsa arılar burada yapacakları onarım sırasında erkek arı gözü yaparak kolonide erkek arı mevcudunun artmasına sebep olurlar. Esmerleşmiş ve küflü peteklere ana arı istekli yumurta bırakmaz bu da koloninin zayıflamasına ve ürün kaybına neden olur. Eğer kovan içindeki mevcut arı miktarı çerçeveleri dolduramıyorsa, boş çerçeveler alınarak alan daraltılır. Çerçeve kontrolü sırasında kovandan dışarı çıkartılan çerçeve, kovan üzerinde tutulmalı ve sağa-sola kaydırılmalıdır. Aksi halde ana arının kontrol edilen çerçevede bulunması durumunda ana arının kovan dışına düşmesine neden olunabilir. Bu işlemler sırasında koloninin üşütülmemesi için kovan uzun süre açık tutulmamalıdır. Ana Arının Kontrolü Her kolonide normal koşullar altında bir ana arı vardır. Vücut yapısı ince ve uzun, rengi diğer bireylere göre daha açık, canlı ve parlaktır. Kolonide ana arının olup olmaması, koloninin sürekliliğini doğrudan etkiler. Eğer kontrollerde ana arı görülemez ise, günlük yumurta durumuna bakılır. Kolonide günlük yumurta mevcut ise büyük ihtimalle ana arı da mevcuttur. Hem ana arı hem de günlük yumurta görülemezse koloninin ana arısı yoktur. Bu durumda olası ise, koloniye ya yeni bir ana arı verilmeli ya da bu koloni başka bir koloni ile birleştirilmelidir. Besin kontrolü Besin kontrolünden amaç, kovan içerisindeki bal ve polen miktarının belirlenmesidir. Erken ilkbaharda yapılan kontrolde besin stokunun yetersiz olduğu durumlarda bal ve pudra şekerinden yapılan kek veya koyu şurupla besleme 47
daha uygundur. Besin kontrolünden amaç kovan içerisindeki bal ve polen miktarının belirlenmesidir. Erken ilkbaharda yapılan kontrolde besin stokunun yetersiz olduğu durumlarda, bal ve pudra şekerinden yapılan kek veya koyu şurupla besleme daha uygundur. Koyu şurup 1 ölçü su 2 veya 3 ölçü şekerle yapılan şuruptur. İlkbaharın ilerleyen dönemlerinde 1 ölçü su 1 ölçü şekerle yapılan daha seyreltik şurupla besleme yapılmalıdır. Yapılacak olan bu şuruplama koloninin gelişmesini hızlandırarak bal sezonuna güçlü kolonilerle girilmesine vesile olur. İlkbahar beslenmesi Arılarda diğer canlılar gibi yaşamını devam ettirebilmek için, gerekli besinleri alabilmelidir. Arının en temel iki gıda gereksiniminde enerji için karbonhidrat, hücre yenilemesi için ise proteine gereksinim duyulur. Karbonhidrat şekerlerden, protein ise polenden sağlanır. Arıcı çeşitli nedenlerle arılarını besleme ihtiyacı duyar. Bu besleme çoğu zaman enerji ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak, çeşitli şekerlerle yapılır. Arıcının arıyı beslemesinde yaptığı hataların en büyük sebebi, arının da bir canlı olduğu, sindirim sistemine uygun olan gıdalarla beslenmediğinde bütün canlılar gibi hastalanabileceğini ihmal etmesidir. İlkbahar beslemesi, kovan içindeki gıda kaynaklarının kalite ve miktar olarak yetersiz olması durumunda ve yavru gelişimini teşvik için yapılan bir yemlemedir. İlkbahar yemlemesinde hava sıcaklığı önemli bir faktördür. Eğer hava soğuksa şurup koyu olmalı (2 veya 3 kısım şeker + 1 kısım su) ve petek gözlerine doldurulmalıdır. Su miktarı fazla olan şurup kovan içinde rutubeti yükselterek küflenmeye ve hastalıklara neden olur. Ancak, havalar ısındıktan sonra yapılan beslemelerde 1 kısım şeker ve 1 kısım su ile yapılan şurup kullanılmalıdır. Bu şuruplama sadece yumurtlamaya teşvik için yapılır. İlkbaharda yapılan şurup beslemelerinde yağmacılık görülebileceğinden buna karşı gerekli önlemler alınmalıdır. Şuruplamanın akşam üzeri geç saatlerde yapılması yağmacılık riskini azaltır. 48
Erken ilkbaharda koloninin gelişebilmesi için ihtiyaç duyulan diğer madde polendir. Şayet kolonide yeteri kadar polen yoksa koloninin bal ve polenden yapılacak bir kekle beslenmesi gerekir. Bu yönüyle arıcıların, polenin bol olduğu dönemlerde polen toplamaları ve gerektiğinde koloni beslemesinde kullanmaları veya ticaretini yapmaları önemli bir teknik konudur. Polenin yetersiz olduğu durumlarda kolonide panik oluştuğu ve yavru üretiminin tamamen durduğu sürekli akılda tutulmalıdır. Arıların kendi ihtiyaçlarını karşılamaları için kovanda 15-20 kg bal bulunmalıdır. Eğer kovanda yeterli bal yoksa, bu durumda yapay olarak beslenmelidirler. Ölümlerin ilkbaharda çok görülmesinin sebebi; açlık yani yiyecek yetersizliğidir. Bir de yavru verimi baharda artacağından kovanda stoklanan balının önemi büyüktür. Baharla birlikte nektar ve polen toplama başlar. Bu nektar akımına kovanın en iyi kadrosu ile girmesi istenir. Bu da çok sayıda genç işçi arı ile mümkündür. Nektar alım sürecine girmeden 4-5 hafta önce suni beslemeye başlamak gereklidir. Arı beslemesinde kullanılabilecek en sağlıklı ürün, şeker pancarı ya da şeker kamışından elde edilmiş, rafine toz şekerdir. Literatürde mısır ya da buğday nişastasından üretilmiş, glikoz, fruktoz gibi şekerlerin de arı beslemesinde kullanılabileceği bilgisi bulunmakla birlikte, son yapılan araştırmalarda nişasta kaynaklı şekerlerin arı beslemesinde kullanılmaması önerilmektedir. Nişasta kaynaklı şekerlerin içinde bulunan nişasta parçacıkları arının sindirim sisteminde bir takım sorunlar oluşturmaktadır. Dünya arıcılarının kolonilerini besleme alışkanlıklarında en büyük fark, katı yemlerin kullanılma zamanında ortaya çıkmaktadır. Arıcılığın gelişmiş olduğu ülkelerde katı yemleme sadece hasattan sonra, nektar akımının olmadığı dönemlerde, arıyı stresten kurtarmak ve yavrulama faaliyetinin devam etmesini sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Sonbaharda nektar akımlarının yetersiz olması durumunda ise, arıları koyu şerbet ile yoğun besleme yerine, kek gibi katı gıdalarla besleme yoluna gidilmektedir. 49
Kısacası kek türü besinler nektar akımı etkisi yaratarak yavru atımını çoğaltma ve arıyı stresten koruma amaçlı kullanılabilir. Doğru olan uygulama bu beslemedir. Kış stoklarının arının salkıma gireceği yerde sağlıklı olarak oluşup, sırlı bal haline gelebilmesi için, arılar sonbaharda katı besinler yerine, 2 birim şeker, 1 birim su ile yapılan koyu şerbetle beslenmelidir. Ancak arı için üretilmemiş, arı sağlığına zararlı olabilecek şeker türleri arı beslemesinde kullanılmamalıdır. İnsanların tüketimi için yapılmış olan şekerlemeler de zaman zaman arı beslemede kullanılmaktadır. Ancak, bunların üretim sırasında yüksek ısıya tabi tutulmaları, içlerine renk, aroma, tat ve kıvam veren bir çok yabancı maddenin ilave edilmesi gibi nedenlerden dolayı, arı sindirim sistemi için uygun olmayan ürünlerdir. Bunların dışında, değişik kimyasallarla boyanmış yada ısıya tabi tutularak rengi karartılmış esmer şeker, ham şeker, melas, sorgum şırası, üretim artığı kirli şeker ve tüketim tarihi geçtiği için insan beslemesinde kullanılamayan çeşitli şekerlemelerin de arı beslemesinde kullanılması sakıncalıdır. Çünkü bu tür şekerler çok fazla miktarda kalıntı, gıda koruyucu, nişasta ve yabancı madde içerdikleri için, arılarda kabızlık, ishal benzeri sindirim bozukluklarına yol açarlar. Katı şekerlemelerin kovan üzerinde oluşturdukları nektar akımı etkisi sebebiyle yavru atımını görece olarak çoğaltmaları, arıların sindirim sisteminde yol açtıkları bozukluklar ve sağlıksız arıların ömürlerinin kısa olması nedeniyle, arıcı için bir kazanç değildir. Arıcı, arı sağlığını riske sokacak hiçbir uygulamaya prim vermemelidir ve unutulmamalıdır ki sağlıksız arı arıcının en büyük kaybıdır. Arılarda ilkbahar beslemesinde kullanılabilecek şurup örnekleri: Bal kullanarak : 2 kg bal + 1 litre su veya 4 kg bal +
3 litre su + 1 kg şeker. Şeker kullanarak: 1 kg şeker + 1 litre su veya 2 kg
şeker + 1 litre su. 50
Hazırlanması: Önce su kaynama sıcaklığına getirilir. Sonra ocaktan indirilip şeker ya da bal ilave edilerek karıştırılır. Şurup hiç bir zaman kaynatılmaz. Kaynatılırsa karamelleşme şekillenir ve karamel kokusu nedeniyle arılar şurubu yemezler. Kovana şurup verme yöntemleri: Kovan dip tahtası uçuş deliğinin 10-12 cm gerisinden çıta ile bölünerek yemlik olarak kullanılabilir. Dip tahtasında yemlik bulunan kovanlar kullanılabilir. Petek yemlik olarak kullanılabilir. Standart bir çerçeve ölçüsündeki yemlik şurupla doldurularak bir petek gibi kovana yerleştirilebilir. Kapağı delikli cam veya çelik kavanozlar kovan uçma deliği önüne veya örtü tahtası deliğine yerleştirilebilir. Bu kavanozların kovan üzerine bir kat şeklinde konulabilen 8 lt kadar şurup alabilen plastik olanları da bulunmaktadır. Her kovana yaklaşık olarak 4-5 litre şurup verilmelidir. Hastalık ve parazit kontrolü Arı kolonisinde, yıl boyunca görülebilecek yavru çürüklüğü, nosema ve paraziter hastalıklara karşı dikkatli olunmalıdır. Herhangi bir hastalık veya hastalık belirtisi görüldüğünde veya şüphe edildiğinde, hastalığın kontrolü ve mücadelesi için mutlaka bir uzmana danışılmalı uzmanın görüş ve önerileri doğrultusunda hareket edilmelidir. Aksi halde bilgisizce yapılacak bir uygulama fayda yerine zarar getirir. Bahar mevsimine girerken arılara koruyucu ya da tedavi amacıyla ilaç verilecek ise şuruba katılarak verilmelidir. Önce şurup hazırlanır, soğutulur daha sonra vitamin veya ilaç ilave edilir. Varroa, yavru çürüklüğü, nosema gibi hastalıklarla erken mücadele, ancak bahar şurubu ile ilaçlama yapmakla mümkün olur. 51
2. Yaz bakımı Temmuz ayına girilirken balın tutulması için koloniye beyaz çerçevelerden oluşan ek bir üstlük konulması gerekir. Arıların bu ek alana ihtiyacı vardır. Aksi takdirde, çalışamaya son verebilir ve hatta oğul verebilir. Kovanları izlemeye devam edin ve beş merkez çerçeve balla dolduktan sonra üst kısma bir tane daha üstlük ekleyin. Bir üstlükteki çerçevelerin tamamı balla dolduktan ve gözlerin yarısı bal mumuyla sırlandıktan sonra, üstlük ve çerçeveler kovandan çıkabilir ve bal süzülebilir. Kolonilerin olağan ilkbahar bakımından sonra yazın bakım ve kontrolleri devam eder. Yaz mevsiminde yapılan işlerin başında koloni geliştikçe çerçeve verme, zayıf kolonilerin takviyesi, güçlü kolonilere kat verme ve flora takibi gibi işler gelir. Bir arı sürüsüne daha fazla bala sahip olmak için yeni bir temel oluşturması duyulmamış bir şey değildir. Bir bal arısı kovanının toplayabileceği bal miktarını belirleyen birçok etmen vardır. Bunlar: • İyi hava koşulları: İyi hava koşulları önemlidir. Hava sıcak ve kuru olduğunda arılar daha iyi iş çıkarır. Soğuk ve yağışlı havalar, arıları kovanda tutar. Bal yapabilmek için kovanın dışına çıkabilmeleri gerekmektedir. Arıların ayrıca yemek yemeye de ihtiyacı vardır ve hava soğuk ve yağışlı olduğunda arılar sadece kendilerine bakarlar. Bir çerçeve arı üretebilmek için bir çerçeve bala ve polene ihtiyaç vardır. Bir kovanın yıl içinde yavru üretmek için kullanacağı bal miktarı, ana arının kalitesine bağlıdır. Verimli bir ana arı çok sayıda yumurta yapar. Bu yumurtaların beslenmeye ihtiyacı vardır. • Bal bitkileri/bal: Arıların fazla bal yapabilmesi için bir nektar kaynağına ihtiyaç vardır. Arıların nektar bulmak için 5 km veya daha fazla uçabildiği bilinmektedir; ancak, nektar kaynaklarının kovana yakın olması halinde, nektarı elde etmek için daha az zaman harcanabilir ve bir arı gün içinde nektar almak için çok daha fazla gidip gelebilir. Ticari arıcılar kovanları bal konumlarına yerleştirir. Bal konumları 52
genellikle bal arılarının toplaması için büyük miktarda nektar üreten bir bitkinin yetiştiği büyük alanlar olarak tanımlanır. Diğer taraftan, birçok arıcı arka bahçeleriyle ve bu bahçenin çevresindeki 5 km’lik alanla kısıtlıdır. Sonuç olarak, hobi olarak arı yetiştiren çoğu kişi bir sezonda 15-20 kg bal alabilmektedir. Eğer içinde bulunulan bölge iyi bir bölgeyse, arılar 40 kg’dan fazla bal yapabilir. • Kovan yönetimi: Bal elde etmek için yapılan planlamanın çoğu zamanlamayla ilgilidir. Bal üstlüklerinizi doğru zamanda arılara verdiniz mi ? Bal ürününün toplanacağı zaman arılar güçlü mü? Kovanınızı oğul verme açısından inceliyor musunuz? Üretken bir ana arınız mı var? Tüm bunlar bir bal ürünü elde etmek isteyen bir arıcının görevleri arasındadır. • Yeni bir arı kovanının beslenmesi: Yeni bir kovanın yeni bir petek oluşturması, yavruları yetiştirmesi ve dışarı çıkıp nektar toplayamayacağı günler için yemek saklaması gerekmektedir. Ancak, beslemenin kesilmesi gereken bir zaman gelecektir. “Neden arıların şeker şurubunu bala dönüştürmelerine izin vermeyelim ?“ sorusu her zaman sorulur. Öncelikle arıları besler ve onlarda şeker şerbetini bala dönüştürürse, balı oluşturan şeker, bal şekeri olmaz. Bir nektar akışı sürdüğünde ve ek üstlükler eklemeniz gerektiğinde, besleme durmalıdır. Arılar bundan sonra sunduğunuz temel üzerine inşa ettikleri petekte saf bal saklayacaktır. Fazla” balı ne zaman ve nasıl almalıyız? Arı balı kış mevsiminde kullanmak üzere biriktirir. Bal arıları kış uykusuna yatmaz ve soğuk günlerde bile aktiftirler. Bir bal arısı kolonisinin kışın 30-40 kg bal tükettiği tahmin edilir. Kış mevsiminde ılık günlerde arıların uçmak üzere kovandan ayrıldığını görürsünüz. Arıların dışkılarını tutmaları nedeniyle bu gereklidir. Bal arıları genellikle kovanlarına dışkılamaz. Arılarınıza kış mevsiminde hayatta kalabilmelerii 53
için kovanda yeteri kadar bal bırakmanız gerekir. Yeni bir kovanda en az iki kuluçkalık bulunmalı ve biri tamamen balla dolu olmalıdır. Alttakinde ise yalnızca dış çerçeveler balla dolu olmalıdır. Bal ne zaman alınmalıdır? Balın tamamen sırlanmış olması şartıyla, bal kovandan herhangi bir zamanda alınabilir. Sırlanmış olmanın anlamı, çerçevenin en az 7/8’inin sırlanmış olmasıdır. Kovandan henüz üzeri sırlanmamış gözlerde bulunan balı almanız halinde, nem oranı yüksek olduğundan bal bozulacaktır. Sıcaklık düştüğünde bal katılaşacağından ve akışkanlığını yitireceğinden balı süzmek zorlaşır. Bu tür durumlarda balın süzülmeden önce 80 0C’ye kadar ısıtılması gerekir. Bu durumda balın süzme sırasındaki sıcaklığı 90 0C olsa bile o kadar akışkan olmaz. Temel kural şudur: Her zaman arılara yetecek kadar bal bırakın. Yalnızca yedek olan balı alın! Çerçeve ve kat verme Arılarda gelişimle birlikte petek örme faaliyeti de başlar. Bu dönemde kovana yeni temel petekler verilmesi gerekir. Çerçevelere iki yandan iki delik açılarak tel takıldıktan sonra temel petek takılır ve temel petekli yeni çerçeve koloniye verilir. Çerçevenin koloniye verilmesinde dikkat edilmesi gereken husus; yeni verilen çerçevenin sondan ikinci çerçeve olarak verilmesi ve yavru üretim sahasının bölünmemesidir. Kuluçkalık dolduğu zaman kovana kat (ballık) verilmesi gerekir. Kat verilirken kuluçkalıktan yanlardan ballı çerçevelerden en az 2 çerçeve kata alınır ve yerlerine yeni çerçeve verilir. Ballı petekler yanında bir-iki yeni çerçeve daha verilen kat kuluçkalığın üzerine konulur. Birinci kat dolduğu zaman ikinci kat kuluçkalığın üzerine yerleştirilir ve birinci kat onun üzerine alınır. Bu şekilde arılar yeni petekleri daha iyi ve daha çabuk işler.
54
Destek oluşturma (takviye) Herhangi bir nedenle koloni içindeki arı mevcudunun azalması durumunda, kuvvetli kolonilerden takviye çerçeveler alınarak zayıf kolonilere verilir. Kapalı yavru gözlü çerçeveler arısıyla birlikte, koku vermek suretiyle zayıf koloniye verilebilir. Koku vermenin amacı, arılı çerçevelerin kolonideki arılarla bu çerçeve üzerinde bulunan diğer koloniye ait arıların birbirlerini öldürmesini önlemektir. Floranın takibi Teknik arıcılıkta arıların, flora durumuna göre bir yerden başka bir yere nakledilmesi iyi verim alabilmek için gereklidir. Bu iş flora takibi veya gezginci arıcılık olarak adlandırılır. Gezginci arıcılık yapılmadan kolonilerden yeterli düzeyde kazanç sağlamak mümkün değildir. Kolonilerin gezdirilmesi, bir başka ifade ile bitki örtüsünün, yani çiçeklerin takip edilmesi teknik arıcılığın en önemli kuralıdır. Kolonilerin nakli, mutlaka arılar kovana girdiği zaman yani gece yapılmalıdır. Kovanların naklinden önce gerekli hazırlıklar yapılmalı, çerçeveler sabitlenmeli, kovandan arı çıkabilecek çatlak ve delikler kapatılmalı ve çok iyi bir havalandırma sağlanmalıdır. Arılar nakledileceği noktaya vardığında usulüne göre indirilip uçuş delikleri duman kullanılarak açılmalıdır. Duman kullanmadan uçuş deliğinin açılması durumunda arılar çevredeki canlılara zarar verebilir. Arı nakillerinde dikkat edilmesi gereken en önemli husus, yeterli havalandırmanın mutlaka sağlanmasıdır. Kolonilerin taze ballı peteklerle nakledilmesi durumunda bu tür peteklerin özellikle yaz aylarında sıcak günlerde çok kolay kırılabileceği ve koloni kaybına neden olabileceği unutulmamalıdır. Özellikle yaz aylarındaki arı nakillerinde gidilecek yere 1 gecede ulaşılamıyorsa gündüz uygun bir yerde konaklama yapılarak nakil ikinci gecede tamamlanmadır. Aksi halde koloni kayıpları meydana gelebilecektir.
55
Zayıf kovanların birleştirilmesi Bu işlemin amacı, anasız kovanları analı kovanlarla birleştirerek daha güçlü kovanlar oluşturmaktır. Zayıf kovanlarda yetersiz arı olacağından kışlık bal ihtiyacını dahi karşılayamazlar. Ayrıca ana arıyı da kış soğuğundan koruyamazlar ve çevreden gelen yağmacı arılara karşı da kendilerini koruyamazlar. Kovan birleştirme en çok sonbahar ya da ilkbaharda yapılır. Özellikle sonbaharda birleştirilerek kışın öldürücü soğuklarına dirençli kovanlar oluşturulmuş olur. Diğer birleştirme sebeplerinden biri de ana arı faktörüdür. Yani bir kovanda yeterince ergin arı olabilir. Fakat ana arı yoksa, yine ana arısı olan bir kovanla birleştirilmesi gerekir. Birleştirme öncesi her iki kovan tütsülenir ve hemen kovanlar açılır. Yavrulu çerçeveler tek bir kovanda birleştirilir. Arılar da bu kovanın önüne çırpılarak işlem tamamlanmış olur. Bir diğer yöntem ise birleştirilecek iki kovanı üst üste koymaktır. Üst üste konulacak kovanlardan analı kovan altta anasız kovan üstte olacak şekilde aralarına birkaç yerinden delinmiş kağıt yerleştirilerek birleştirilir. İki kovan arasındaki kağıdı işçi arılar zamanla parçalayarak dışarı atmaya çalışırlar, birbirlerinin kokusuna alışırlar. Her iki kovanın da ana arısı varsa, ana arılar karşılaşır ve birisi ölünceye kadar dövüşürler. Kağıt konulmadan birleştirilmesi durumunda bazen her iki ana arı da ölebilir. Kağıt konulmadan birleştirme yapılacaksa; kovanın petekleri kovanın bir kenarına yanaştırılır, diğer kenarına diğer kovanın petekleri arılarıyla birlikte yerleştirilir. Aralarına ana arı ızgarası konulur, arılar üzerine şurup püskürtülür.
56
Bölüm V: GEZGİNCİ ARICILIK VE ARILARIN BESLENMESİ Gezginci arıcılık, ülkedeki farklı floraları kullanarak bir mevsimde daha fazla bal alabilmek için kullanılan genel bir yöntemdir. Bazı Avrupa ülkelerinde de yaygın olarak kullanılır. Gezginci arıcılığı tanımlarken, genel olarak bir koloniden daha fazla ürün alabilmek ve bitkilerde tozlaşmayı sağlamak amacıyla kovanların bir yerden başka bir yere taşınmasına gezginci arıcılık denir. Arıcılık yapılan bölgede çiçeklenmesi kısa süren az sayıda ballı bitki varsa gezginci arıcılık yapıp kovanları nektar ve polen kaynakları yönünden zengin başka yerlere taşımak gerekir. Gezginci arıcılık sayesinde değişik zamanlarda değişik bitkilerden yararlanılarak daha çok ürün almak mümkün olur. Kovanların taşınması ilkbahar sonu ve yaz başlangıcında sahil ve ovalardan yüksek yaylalara; yaz sonu ve sonbaharda ise çam ve sahil bölgelerine olur. Gezginci arıcılık, genelde ekonomik beklentilerle kovanlardan alınan verimi arttırmak amacıyla yapılmaktadır. Bu yetiştiricilik şeklinde ilkbaharın erken başladığı bölgelerden başla-narak, zaman zaman çiçeğin yeni çıktığı bölgelere doğru bir hareket yolu izlenir. Bu işleme genel olarak çiçek kovalamak adı verilir. Daha sonra kış yaklaşınca, kışları sert geçen bölgelerden taşınarak arılar kışlatılır. Gezici arıcılık çok fazla itina ister. Özellikle coğrafi bölgelerimizin flora ve iklim özelliklerini takip etmek, uygun olan sıraya göre konaklamak gerekir. Çok gezdirilen kovanların paraziter invazyonlar açısından devamlı olarak kontrolü gerekir. 1. Gezginci arıcılıkta nelere dikkat edilmelidir? Koloniler taşınmadan önce öncelikle gidilecek yerin bitki örtüsü, nektar ve polen durumu iyice araştırılmalıdır. Konaklama yerinin rüzgar almayan ve sel yataklarının dışında olması gerekmektedir. Kolonilerin konuşlandırılabileceği böy57
le yerlerin ön araştırması yapılır. Konaklama yeri olarak; tepelerin güney-doğu yamaçları, zirai mücadele ilaçlaması yapılmayan ve ana yoldan uzak yerler tercih edilmelidir. Gezginci arıcılık yapılacak bölge bulaşıcı arı hastalık ve zararlılarından ari olmalıdır. Arılıklar arasındaki mesafe doğal florada 1 km' den, narenciye, ayçiçeği, pamuk ve çam gibi yoğun nektar veya salgının olduğu yerlerde ise 500 m.den az olmamalıdır. Arılıklar arası mesafenin hesaplanmasında bölgedeki ballı bitkilerin yoğunluğu, nektar veya salgı üretme kapasiteleri ve arılıkların kovan sayıları dikkate alınmalıdır. Aksi halde mevcut potansiyel, koloni sayısının azlığı nedeniyle ya yeterince ya da koloni sayısının fazlalığı nedeniyle ekonomik olarak değerlendirilemez. Gezginci arıcılığın temel unsuru olan arı nakillerinde; yükleme, nakil ve indirme işlemleri sırasında kovanlar sarsılmamalıdır. Kovanlar tam dolu olarak taşınmamalı, yeterli havalandırma sağlanmalıdır. Nakiller gece yapılmalı, çok uzun yollarda, arılar ara konaklama yerinde gündüz açılarak dinlendirilmelidir. Gezici ya da sabit arıcılık yapan arıcıların kovanların taşınması esnasında dikkat etmesi gereken konular aşağıdaki gibi özetlenebilir: Kovandaki çatlak ve deliklerin mutlaka onarılması gerekir. Kovanların taşıyıcılar yüklenmeden önce tütsülenmesi unutulmamalıdır. Kovanların yüklenmesi esnasında araç yüksek sese karşı rölantide çalıştırılmalıdır. Kovanlar taşıyıcı araca yerleştirilirken rüzgar boşlukları bırakılmalıdır. Mola vermemeye özen göstermeli, eğer verilirse araç yine rölantide çalıştırılmalı ve kovanlara su serpilmelidir. Kovanların uçuş delikleri hava alacak şekilde açık tutulmalıdır. Kovan yükleme işlemi gece ya da şafakta yapılmalıdır.
58
2. Tarımda ve arıcılıkta kullanılan kimyasalların gezginci arıcılıktaki olumsuz etkileri Kültür bitkilerine zarar veren çeşitli hastalıklara, böcek ve yabancı otlara karşı tarımsal savaşım yapılmakta ve genellikle çok sayıda kimyasal kullanılmaktadır. Bu kimyasallar hem bal üreten, hem de bitkilerin tozlaşmasında yaşamsal öneme sahip olan bal arılarına zarar vermekte, onların ölümlerine neden olmaktadır. Tarımda kullanılan ilaçların bal arılarına olan zararlı etkileri; kullanılan ilacın cinsi, uygulama yeri ve zamanı, uygulanan dozu, etki süresi, ilaçlama yöntemi, ilaçlama günlerindeki meteorolojik koşullar gibi pek çok faktöre bağlı olarak değişebilmektedir. Hatalı ve tekniğine uygun olmadan kullanılan bazı zirai mücadele ilaçlarıyla kirlenen su kaynakları ve polenler, çok sayıda ergin arı ve yavru ölümlerine neden olmaktadır. Toz halinde kullanılan zirai ilaçlar, sıvı halde atılan ilaçlara oranla arılar için daha zararlıdır. Çünkü toz halindeki ilaçlar, daha kolay yayılır ve polenle birlikte kovana taşınabilirler. Arıların ilaç uygulamalarından korunması Arılar, arı ürünlerinin üretimi yanında, bitkilerde tozlaşmayı sağlayarak meyve ve tohum oluşumuna da yardım ederler. Bu nedenle bal arılarının korunmasında arıcılarla birlikte bitki üreticilerine de görevler düşmektedir. Bu anlamda, arılarla çiçekler arasında milyonlarca yıldan beri var olan karşılıklı yarar ilişkisine dayanan işbirliği, bitki üreticisi ile arıcı arasında da sağlanmalıdır. Arıların ilaç uygulamalarının zararlı etkilerinden korunmasında arıcı, bitki üreticisi ve yöneticiler tarafından alınabilecek bazı önlemler aşağıda verilmiştir.
59
Arıcılar için önlemler: Koloniler için risk oluşturmayacak veya en az risk taşıyan bir arılık yeri seçilmelidir. Kolay taşınabilen, havalandırması iyi, gezginci arıcılık için uygun kovanlar kullanılmalıdır. Kısa süre etkili ilaçlar kullanılarak yapılan ilaçlamalarda, kovan içerisine su emdirilmiş sünger bırakmak, yeterli havalandırma sağlamak ve kovanların üzerine ıslak çuval veya bez örtmek suretiyle arılar 1-2 gün kapalı tutulabilir. Uzun süre kalıcı etkili ve arılar için çok tehlikeli ilaçların kullanılması durumunda koloniler ilaçlama sahasından en az 7-8 km uzaklıkta emin bir yere taşınmalıdır. Arılıkta suluk bulundurularak arıların tehlikeli olabilecek başka kaynaklardan su almaları en aza indirilmelidir. Bitkisel üretimde alınabilecek önlemler: Bir zorunluluk yoksa ilaçlamalar bitkilerin çiçeklenme dönemlerinde yapılmamalıdır.
Arılar için daha az tehlikeli olan ilaçlar seçilmelidir.
Toz ilaçlar yerine sıvı ilaçlar tercih edilmelidir.
İlaçlamalar arıların saatlerinde yapılmalıdır. Kullanılan bulaştırılmamalıdır.
ilaç
kovanda ve
ilaç
oldukları
akşam
atıkları
sulara
Bitki üreticisi, ne zaman ilaçlama yapacağını ve hangi ilaçları kullanacağını çevresindeki arıcılara önceden bildirmelidir.
60
Fotoğraf 1. Gezginci arıcılıkta kovanların taşınması Yöneticilerin alabileceği önlemler: Arılar için daha az zararlı ilaçların üretim ve kullanımına öncelik verilmeli, bitki üreticileri bu yönde teşvik edilmelidir. Arıcılar ve bitki üreticileri, mücadele ilaçlarının arılar üzerindeki etkileri konusunda eğitime tabi tutulmalıdır. Arıların meyve ve tohum üretiminde ürün miktarı ve kalitesine olan katkıları meyve, sebze ve tahıl üreticilerine açıklanmalıdır. Konuyla ilgili kanun, tüzük ve yönetmelikler hazırlanmalı ve bitkilerle arılar arasında milyonlarca yıldır süregelen karşılıklı yarar ilişkisi ve işbirliği, arıcı ve bitki üreticisi arasında da sağlanmalıdır. 3. Gezginci arıcılıkta arıların beslenmesi Bal arılarının doğal besin maddeleri; nektar, bal ve polendir. Nektar, arılar tarafından toplandıktan sonra vücut içinde ve kovandaki petek gözlerinde fiziksel-kimyasal değişikliklere uğratılarak bala dönüştürülüp petek gözlerinde depo edilir. Nektar ve bal, arılar tarafından enerji ihtiyacının karşılanması amacıyla kullanılır. Arılar sadece bal yiyerek yaşamlarını sürdürebilirler. Ancak, kolonide yavru 61
yetiştirilebilmesi ve petek gözlerinden çıkan genç arıların gelişmelerini tamamlayabilmeleri için mutlaka polene ihtiyaçları vardır. Polen; arıların protein, vitamin, yağ ve mineral madde ihtiyaçlarını karşılayan doğal bir besin maddesidir. Kovan içerisinde ne kadar bal olursa olsun polen bulunmadığı sürece yavru üretimi oldukça kısıtlıdır veya hiç yoktur. Buna bağlı olarak da koloninin gelişmesi yavaşlar veya tamamen durur. Buna karşılık petek gözlerinde ne kadar polen olursa olsun, kovanda bal yoksa dışarıdan nektar gelmiyorsa veya kolonilere ek besleme yapılmıyorsa arılar açlıktan ölürler. Arıların diğer çiftlik hayvanları gibi düzenli ve sürekli beslenmeleri gerekmez. Ancak acil durumlarda veya ek besin maddeleri gerektiği zaman besleme yapılır. Kolonileri genel beslemek gerekir;
olarak
•
Arıların kış zamanlarda,
yeterli
•
Ana nektar akım öncesi ana arıyı yumurtlamaya teşvik ederek arı populasyonunu artırmak amacıyla,
•
Açlık tehlikesi olduğu zaman, ilkbaharın geç geldiği veya nektar akımı sırasında kötü hava koşullarının nektar toplamayı engellediği durumlarda,
•
Oğul alındığında, koloniler bölündüğünde, zayıf koloniler birleştirildiğinde, koloniler kontrol edildiğinde,
•
Ana arı yerleştirildiğinde ve yenilenirken, aktarma yapıldığında, polinasyonu sağlanacak bitkiler yeterli miktarlarda nektar veya polen üretemiyorlarsa,
•
Tarımsal mücadele ilaçlarının kolonideki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla, hastalıklar ve tehlikeler nedeniyle koloni üzerinde ilaç kullanımı gerektiğinde,
için
62
aşağıdaki bal
durumlarda
depolayamadıkları
Kolonilerin ek beslenmesi için kullanılan iki yem türü vardır: Katı yemler (değişik karışımlardan oluşan kekler) ve Sıvı yemler (su + şeker veya balla hazırlanan değişik oranlardaki şurup) Katı yemler Polen yerine kullanılan maddeler; arıların ihtiyaçları olan pek çok önemli besin maddelerini sağlamalarına karşın, arıların polen yemelerini ve larva besini salgılamalarını teşvik eden özel kimyasal maddeleri içermezler. Arı keklerine yağsız süt tozu, yağsız soya fasulyesi, bira mayası ve yumurta sarısı ilave edilmektedir. Bu maddelerin arılarda adi ishal ve Nosema gibi hastalıkları tetiklediği unutulmamalıdır. Bu yüzden kek yapımında bal, pudra şekeri karışımına mineral maddeler, vitaminler ve aminoasitlerce zengin olan polen ilavesi yeterlidir. Kek yapımında kullanılan balın ve polenin kaynağının belli olmasına ve hastalık taşımamasına özen gösterilmeli ve bilimsel verilere göre hazırlanmalıdır. Kek hazırlama Bir kazanın içerisine su konulur ve kek yapımında kullanılacak temiz süzme bal tenekesi, su dolu kazanın içine yerleştirilerek ısıtılır böylece balın erimesi sağlanır. Eriyen bal pudra şekerine ilave edilir ve hamur karma makinesi yardımıyla veya elle yoğurma işlemi yapılır. Ekmek hamuru kıvamına gelen kek şeffaf naylon poşetler içine kolonilerin ihtiyacı kadar konulur. Uygulama sırasında naylon poşet kovana temas yerinden yırtılarak arıların keki rahat tüketebilmesi sağlanmış olur. Sıvı yemler Koloninin şeker alıp tüketime başlamasıyla, ana arıda yumurtlama arzusu yaratan, kolonide yavru yetiştirme 63
faaliyetinin başlaması ve devamını sağlayan ilk uyarı meydana getirilmiş olur. Bu uyarı, arılar bir bal özü kaynağı buldukları zaman doğal olarak, koloni şeker şurubuyla beslendiği zamanda da yapay olarak meydana getirilmiş olur. Şurup temiz su ile yapılır. Bunun için önce su kaynatılır. Kaynatılmış suyun bir müddet soğuması beklenir. Parmağı yakmayacak derecede ılık suya şeker veya bal ilave edilir. Şurup, şeker iyice eriyinceye kadar karıştırılır. Arıların beslenmesinde genel ilkeler Koloniler zorunlu olduğu zaman beslenmelidir. Arıların beslenmesi zor ve pahalı bir iştir. Deneyimsiz arıcılar yağmacılığın başlamasına neden olabilirler. Besleme yaparken yağmacılığın başlamasını önlemek için, besleme akşam yapılmalıdır. Gündüz beslenen arılar şurubu kısa sürede bitirdikten sonra daha fazlasını alabilmek için çevredeki zayıf kolonilere, ruşet kovanlara saldırırlar. Beslenen kovana yağmacı arıların girmesini önlemek için uçuş deliği daraltılmalı, diğer delik ve çatlaklar kapatılmalıdır. Şurupluklar kovan dışından gelen arıların ulaşamayacağı şekilde olmalıdır. Beslenecek koloni genellikle zayıf kolonidir. Besleme yapılırken yavruların üşümesini önleyecek önlemler alınmalıdır. Şurupluk arı salkımına yakın olmalıdır. Soğuk havalarda arılar salkımı bozmadan şuruba ulaşabilmelidir. Arıcı zayıf kolonileri beslemektense, birleştirerek kuvvetli koloniye sahip olmaya çalışmalıdır.
64
Bölüm VI: BAL ARILARINDA OĞUL VERME VE YAĞMACILIK 1. Oğul verme ve önlenmesi Oğul, bal arılarında nesli devam ettirmek için koloni fertlerinin bir kısmının ana arı ile birlikte kovandan ayrılarak yeni bir aile oluşturmasıdır. Oğul her ne kadar nesli devam ettirme davranışı olsa da, oğul verme eğilimi arıların genetik yapısı ve çevre şartları altında farklılık gösterir. Teknik arıcılıkta, koloninin oğul vermemesi istenir ve oğula karşı önlemler alınır. Oğul veren kolonilerin gücü oldukça zayıflayacağından yeterli miktarda bal üretmek mümkün değildir. Bu nedenle oğul oluşumunu destekleyen şartlar iyi bilinmeli ve oğula karşı tedbirler alınmalıdır. Oğul oluşumunu destekleyen şartlar; arı kolonisinin kovana sığmayacak kadar çoğalması, kolonide yavru yetiştirecek ve bal depolayacak yerin kalmayışı, kolonide yeterli havalandırmanın olmayışı, koloni içinde sıcaklığın artması, ana arının yaşlı olması ve genetik yapının etkisi olarak sıralanabilir. Oğul vermeyi destekleyen bu şartların ortadan kaldırılarak doğal oğulun önlenmesi teknik ve ekonomik arıcılığın önemli bir kuralıdır.
Fotoğraf 1. Oğul verme Bir kovanda bir ana arı bulunur. Kovanın ana arısı bölgelere göre değişen zamanlarda, 20-25 günlük süre içinde ve genellikle öğle saatlerinde kovanı terk ederek yeni 65
bir yuva yani yeni bir arı ailesi oluşturmaya çalışır. Buna oğul verme adı verilir. Oğul verme zamanları ilkbahar başlangıcıdır. Bu tarihlerden önce ve sonra çıkan oğullar genellikle zayıftır. Bal mevsiminde yeterli kuvvete ulaşamazlar ve ekonomik değildirler. Bu mevsimden önce, oğul verecek kovandaki işçi arılar yüksükler oluşturarak yeni ana arılar üretmeye başlar ve eski ananın bu yüksükleri bozarak yeni çıkacak ana arıları öldürmesini engellerler. Yüksüklerden çıkacak yeni ana arılar, çıkmadan 2-3 gün önce "vang vang" veya "guvak guvak" benzeri sesler çıkarmaya yani ötmeye başlarlar. Bu sesleri duyan eski ana kovanı terk etmek için çıkış hazırlıkları yapar. Yeni çıkacak ana arılarla kaval veya ıslık benzeri sesler çıkararak anlaşır ve taraftarlarıyla en kısa zamanda kovanı terk ederek yeni bir arı ailesi oluşturur. Bu nedenle kovandan çıkan ilk oğulda (baş oğul) genellikle bir ana arı bulunur ve bu ana arı kovanın eski anasıdır. Baş oğullar en makbul oğullardır. Daha sonra çıkan genç-bakire-ana arılar "ti-ti-ti" şeklinde ses çıkarırlar. İlk oğul çıktıktan yaklaşık 5 gün sonra ardı ardına çiftleşme uçuşuna çıkarlar. Bu sırada ana arıya yol gösterici olarak katılan işçi arılar da çıktığı için oğul çıkışına benzer bir görüntü ortaya çıkar. Genç ana arıların çokluğu nedeniyle bazen işçi arılar arasında bölünmeler görülür. Bazı ana arılar çiftleştikten sonra işçi arılar tarafından kovana geri getirilebilir. Bazıları da dışarıda kalarak oğul kümesi oluşturabilir. Bu gibi ikinci oğullar genellikle zayıftır ve çıktıkları kovan kontrol edilerek akıbetleri hakkında karar verilmesi gerekir. Buna göre, Çıktıkları kovan ve çıkan oğul kuvvetli ise yeni bir kovana alınır. Çıktıkları kovan ve çıkan oğul zayıf ise eski kovanlarına geri verilir.
66
Çıktıkları kovan kuvvetli çıkan oğul zayıf ise ya eski kovana geri verilir ya da bir başka zayıf kovan veya oğula eklenir. Oğul verme belirtileri Kovanda erkek arı sayısı artar, ana arı yüksükleri oluşturulur, Ana arı çok sayıda yumurta bırakmaya başlar, kovandan yaşlı ve genç ana arılara ait sesler duyulur, Ana arının kendine has kokusu yardımıyla arılar uçma tahtası önünde toplanmaya başlarlar, oğul çıkmadan hemen önce kovanın önünde telaşlı ve hareketli bir kaynaşma olur, Son olarak kovanda kuvvetli bir kaynaşma görülür ve çok miktardaki genç işçi arı, az miktardaki yaşlı işçi arı ve bir miktar erkek arı kovanın ağzından dökülür gibi yoğun olarak dışarı fırlarlar. Kovan dışına çıkan arılar kalabalık kovanların bulunduğu yerde bile birbirlerini tanır ve birlikte uçarlar. Önce kovana yüzleri dönük olarak kovanın önünde uçan arı topluluğu daha sonra birkaç metre yukarıda oğul dansı denilen uçuşlarını yaparlar. Bu olay birkaç dakika sürer. Kovandan çıkmadan önce karınlarını balla doldurmaları nedeniyle işçi arılar fazla uzaklaşamazlar. Ayrıca baş oğulun eski ana arısının yaşlı olması, kanatlarının yıpranmış olması ve karnındaki yumurtalar nedeniyle ağır olması sonucu ana arı kovandan fazla uzaklaşamaz. En yakın dal vb. yere konar. Ana arı ile birlikte çıkan işçi arıların karınlarının tok olması nedeniyle tekrar eski kovanlarına dönmeleri söz konusu değildir. Yeni kovanlarını benimserler. Aç olarak çıkmaları halinde, oğulu terk ederek eski kovanlarına döndükleri tespit edilmiştir. Oğul veren kovan sakinleşir, kovan içi işleri düzene sokar ve kovan dış kaynaklara yönelerek çalışmaya devam eder. 67
Oğul vermeye neden olan etkenler Bir kovan oğul verdiğinde, ana arı diğer arılarla birlikte kovandan ayrılır. Ancak ayrılmadan önce ana arı yüksüğü adı verilen gözlere yumurtlar. Bu gözler (20 veya daha fazla) çerçevelerin kenarında veya altında yer alır. Diğer nedenler şunlardır: İlkbaharda arılar gelişmelerinde üç önemli aşamadan geçerler: Kışı geçiren yaşlı arıların, genç arılarla yenilenmesi, Arı varlığını hızla artırma, gençleştirme, Bal sezonuna kadar arıların olabildiğince hızla çoğalarak kovanın güçlenmesine devam etmeleri. Birinci ve ikinci aşamalarda iyi bir ana arı hiç durmadan 40-45 gün süre ile 24 saat içinde yaklaşık 2000’den fazla yumurta bırakmaktadır; fakat bal sezonu ile birlikte arılar nektar getirmeye başladıkta sonra ana arı yumurtlamayı az da olsa mutlaka azaltmaktadır. Yeni çıkan genç arıların mevcudu bal sezonu başında hızla artmaya devam ettiğinden, genellikle daha tarlacı olmadıklarından dolayı kovanın içinde ve uçuş deliğinin karşısındaki arka duvara birikirler. İşte bu işsiz ve genç arılar orada gelecek zamanın oğulu olarak hazırlıklara başlarlar. Diğer taraftan şu bilinmelidir ki, oğul verme içgüdüsü hiçbir zaman her kolonide aynı tempoda ve şekilde gelişmez. En büyük etken ana arı yumurtlamayı ne zaman ve ne kadar azalttığına bağlıdır. Bal sezonu başlamasına 15-20 gün kala yumurtlamayı azaltır ise, genç arıların 7-9 gün içinde yavru besleme işleri de hızla azalır ve hemen ana memelerini oluştururlar. Koloni artık oğul vermeye meyil etmiş demektir. İçgüdüsel olarak arılar mum örme ve kabartma işini durdururlar. Ana arı yumurtlamayı tamamen keser. Acil önlemler alınmadığı taktirde koloni 8-10 gün içinde, yani ilk ana memeleri kapan-dığında eğer hava şartları uygun ise hemen oğul verecektir. Ana arıya bal sezonu başlangıcına kadar normal bir şekilde yumurta bıraktırmaya devam 68
ettirebilir. Böylece genç arılar da yavru besleme ve bakımı ile meşgul olduklarından işsiz kalıp oğula meyletmezler. Aynı zamanda bal sezonu başlamış olup nektar akışı da olduğundan, balı olgunlaştırmak işi de genç arılara düşmektedir. Böyle kovanlarda ana arının yumurtlaması kademeli olarak azalmaktadır. Pratikte kovana boş petek verilmediğinde, ana arıya yumurtlama alanı açılmadığı zaman oğul verme eğilimi olabilir. Boş petekler kısa bir zaman içinde arılar tarafından temizliği yapıldıktan sonra ana arı hemen yumurtlar. Koloninin genç arı mevcudu hızla artış gösterir ve bal sezonu henüz başlamadığından genç arılar işsiz kalıp arka duvara birikir. Bu nedenlerden dolayı oğulu önlemek için koloniye mutlaka kabartılmamış yeni petekler ile mum kabartma işi verilmelidir. Ana memeleri oluşturulması ve gözlerde yumurtaların görülmesi ile birlikte mum kabartma işi tamamen durur. Ayni anda arılar ana arıyı yeterince arı sütü ile beslemeyi azaltır. Daha sonra ana arı kendi balla beslenmeye başlar ve arı sütü ile beslenmeyince yumurtlamayı tamamen durdurur ve uçabilecek kadar hafifler. Oğul vermenin iki ana nedeni vardır: Bir kovanda birden fazla ana arı vardır veya kovan çok kalabalıktır. Başlıca oğul verme nedenleri arasında aşağıdakileri sıralayabiliriz:
Arı ailesinin ilkbaharda çoğalma içgüdüsü nedeniyle çoğalmaları ve kovanda sıkışmaları, sayısal olarak genç arıların yaşlı arılardan fazla olması, arının genetik özellikleri,
Ana arının herhangi bir nedenle sakatlanması, ölmesi, yaşlanması ve/veya fazla sayıda dölsüz yumurta bırakması, Kovanın küçük veya içinin dar olması, uçma deliğinin küçük tutulması, zamanında veya gerektiğinde ballık ilave edilmemesi veya balların süzülerek alınmaması, bal depo 69
edilecek yerin olmaması, ana arı ızgarası konulması, kovanın güneşte tutulması. Oğul vermeyi önleme yöntemleri Arıcılıkta temel amaç, kovan başına yüksek düzeyde verim alınmasıdır. Bu amaçla kovanların arı yoğunluğunu artırmak ve bal mevsimine kuvvetli kovanlarla girmek gerekir. Arı ailesi oğul nedeniyle parçalandığında genelde kovan kuvvetten düşer ve kovanlardan elde edilecek ürün miktarı azalır. Ayrıca çıkan oğulların kaçmamaları için arılıkta beklenilmesi, takip edilmesi, yerine yerleştirilmesi, bakımı ve kontrolü zaman alıcı işlerdir ve önemli işgücü kaybına da neden olur. Çağdaş arıcılıkta doğal oğul kontrol altına alınmalı, gereksinim halinde yapay oğul alma yoluna gidilmelidir. Ana arı yüksükleri gördüğünüzde ne yapabilirsiniz? Önce, bunların tamamını kesip atmayı deneyebilirsiniz. Bu, her altı veya yedi günde bir yapılmalıdır. Anacak unutmayın ki, arılar ana arı yüksükleri yapmaya başladığında, daha fazla yüksük yapmalarını engellemek zordur. Kovana yeni bir üstlük koyarak arılarınıza daha fazla alan sağlayabilirsiniz. Bu her zaman işe yaramayabilir. Üzerinde ana arı yüksükleri bulunan birkaç çerçeveyi alarak, yeni bir kovan oluşturabiirsiniz. Yeni analar yumurtadan çıkar, birbirleriyle mücadele eder ve kazanan çiftleşerek yeni yavrular üretmeye başlar. Bu yöntemi temmuz ayının ortasından sonra kullanmayın. Yeni yavru çerçevelerini eski kovana koyun ve kalan ana arı yüksüklerinin tamamını kesin. Bu sağlıklı bir yaklaşımdır. Ana arının uçmasını önlemek için kanatlarını kesebilirsiniz. Oğulla birlikte kovandan ayrılmaya çalıştığında, uçamayacaktır. Oğul bir ana arı olmadan kovana dönecek, yeni bir bakire ana arının yumurtadan 70
çıkmasını bekleyecek ve bununla yeniden kovandan uçacaktır. Arılar, yeni kraliçe yumurtadan çıkmadan önce yeniden oğul verecektir. Kovanı tekrar incelediğinizde ana arı yüksükleri bulmanız halinde, bunları yok edebilir ve eski ana arıyı yeniden kovana koyabilirsiniz. Yapabileceğiniz en iyi şey, arılarınızın kovan içerisindeki arı yoğunluğu açısından kritik noktaya ulaşmasını engellemektir. Doğal olarak oğul gelişimine engel olmak için genellikle: Ana arı yüksüklerinin bozulması, Kuluçkalığın veya kovanın iç hacminin genişletilmesi, Uçuş deliğini büyüterek kovan içi havalandırmanın sağlanması, kovanların gölgede tutulması, Oğul verecek kuvvetli kovan ile zayıf kovanın yerlerinin değiştirilmesi, kuvvetli kovanların bölünmesi yani suni oğul alınması, Uygun olmayan hava şartları nedeniyle uzun süre kapalı kalan kovanlara şerbet verilmesi, Yaşlı ana arıların genç ana arılarla değiştirilmesi, yavrulu peteklerin azaltılması, yerine kabartılmamış temel petek konulması, Ballı peteklerin sayısının azaltılması veya sık sık süzülerek bal depolama hacminin arttırılması, kovan girişine erkek arı kapanı konulması, Oğul vermeye eğilimli olmayan arı ırklarıyla çalışılması veya ıslah çalışmalarında oğul verme kriterinin dikkate alınması, gibi yöntemler uygulanabilir. Yine de dikkat edilmesi gereken konu, oğul vermesi engellenecek kovandaki ana arı yüksüklerinin mutlaka 71
ortadan kaldırılmasıdır. Unutulan yüksüklerden çıkacak yeni ana arılar kovanın oğul vermesine neden olur. Yapay oğul alınacak yani bölünecek kovanlar, sadece oğul vermeye eğilimli olan kovanlar değildir. Kuvvetli kovanların bazen bölünerek hem oğul vermeye kalkışmasını engellemek, hem de kuvvetli iki veya daha fazla kovan elde etmek mümkündür. Bu amaçla; kuvvetli kovanın ana arısı bulunur, asıl kovanda bırakılır, daha sonra kovanın yavrulu petekleri, ballı petekleri ve mevcut arısı eşit olarak bölünerek iki yeni kovan oluşturulur. Bu bağlamda dikkat edilmesi gereken noktalar: Yeni kovana genç ana arı verilmesi, ya da yüksüklü peteklerin verilmesidir. Yüksüklü petek bulunmadığı durumlarda, yeni yumurtlanmış yumurtaların bulunduğu petekler verilerek ana arı üretmeleri yoluna gidilebilir. Oğul vermeyi önlemede diğer yöntemler: Arı kolonisini yeni kabartılmamış petekler vererek genç arıları çalıştırmak. İlave katlarda (ballıklarda) çerçevelerin diziliş şekli. Ana ızgarası ve ikinci analı (çift analı) çalıştırma sistemi. Mevcut anayı bal sezonu başlamadan 20-25 gün önceden ayni sezonda doğmuş ve yumurtlayan ana ile değiştirmek. Yapay yollarla en az altı çerçeveli oğul oluşturmak. Kovan yerlerini değiştirme sistemi.
72
Fotoğraf 2. Ağaç dalında oluşmuş oğullar Yapay oğul üretimi Teknik arıcılıkta kolonilerin doğal oğul vermesi istenmeyen bir olaydır. Nektar akışının başladığı dönemde gerçekleşen oğul, anaç koloninin gücünü azaltmakta böylece bal verimini düşürmektedir. Ayrıca oğul çıkışının devam etmesi durumunda kolonide kuluçka görevi gören genç işçi arıların oğulla birlikte çıkmasıyla, anaç kolonide kuluçka faaliyeti aksamakta ve bunun sonucunda kireç hastalığı görülebilmektedir. Arıcılıkta bu tür olumsuzlukların yaşanmaması için doğal oğula karşı tedbirler alınmalı, koloni sayısı artırılmak isteniyorsa suni oğul (bölme) yapılmalıdır. Yeterli güce erişmiş koloniler, eşit şekilde bölünerek yeni bir koloni elde edilir. Bunun için boş kovan anaç kovanın yanına getirilir. Arılı, ballı ve yavrulu petekler her iki kovana eşit sayıda bölünür. Burada dikkat edilecek husus tarlacı arıların da her iki kovana eşit şekilde girmelerini sağlamaktır. Bunun için anaç kovan yarım metre sağa ya da sola kaydırılarak, eski uçuş hattı ortada kalacak şekilde yeni kovanın (bölmenin) yerleştirilmesi yapılır. Bu işlem sonrasında tarlacı arılar yine de anaç kovanı tercih edebilirler, bu durumda anaç kovan bir miktar daha dışa kaydırılarak uçuş hattının çoğunluğu bölmeden yana verilebilir. Bir başka yapay oğul üretim yöntemi ise özellikle koloni sayısının çoğaltılması amacıyla bir kovandan 3-4 çerçeveli 2-3 bölme yapılmasıdır. Bu durumda bir adet arılı-yavrulu, bir adet de arılı-ballı çerçeve yeni kovana yerleştirilir. Uçuş delikleri kapalı durumda olan bu kovanlar, tarlacı arıların eski kovan yerine 73
dönmelerini önlemek için en az 5 km uzağa taşınır. Diğer bir yapay oğul elde etme yöntemi ise, her kovandan gücü ölçüsünde 1-2 çerçeve alınarak toplama şeklinde yeni kolonilerin oluşturulmasıdır.
2. Bal arılarında yağmacılık ve önlenmesi Çiçeklerin ve nektar alımının az olduğu bölgelerde sık görülen yağmacılık, bir kovanın arılarının başka kovanların ballarını çalmasıdır. Kovanlar güçlü değilse bu tür saldırılara karşı kendilerini koruyamazlar. Yağmacı arıları bilmek oldukça zordur. Bu arılar genelde; ürkek, diğer arılara dokunmadan kovana girmeye çalışan ve zaman zaman kaçma eğilimi gösteren arılardır. İlkbahardaki oyun uçuşları ile yağmacıların anormal uçuşlarını ayırt etmek gerekir. Bu oyun uçuşları güzel havalarda genç arılar tarafından yapılır. Bazen yağmacılık çok sakin gerçekleşir; herhangi bir arı kavgası olmayabilir. Yağmacılıktan nasıl korunursunuz ? Kovan kontrolü hızlı yapılmalıdır. Şüpheli arılar varsa o gün kontrol yapılmamalıdır.
Bal hasadı sırasında çevreye bal bulaştırılmamalıdır.
Şurup uygularken çevreyi kirletmemelidir.
Boşaltılan yerleştirilmelidir.
çerçeveler
kovanlara
Kovanlarda delik ve çatlaklar kovanlar uzun süre açık tutulmamalıdır.
akşamları
bulunmamalıdır,
Yağmacılığa uğrayan kovanların uçuş deliği daraltılmalı, yabancı arıların girişi engellenmeli ve arıların kovanlarını korumalarına yardımcı olunmalıdır. Zayıf kovanlar birleştirilmeli, kovanların değiştirilerek yağmacılar şaşırtılmalıdır.
74
yerleri
Bölüm VII: ANA ARI ÜRETİMİ 1. Ana arı üretimi yöntemleri Arılarda yaşamın çok kısa oluşu nedeniyle, doğadaki kaynakların zamanında ve en iyi şekilde değerlendirilmesi gerekir. Polen kaynaklarının bol olduğu ilkbahar aylarında koloni gelişmesini tamamlayabilmeli ve nektar akış döneminde yeterli bal toplayabilmelidir. Verimli ve kazançlı bir arıcılık için oluşması gereken bu şartlar doğrudan koloninin sahip olduğu ana arının genetik ve fiziksel özelliklerine bağlıdır. On binlerce işçi arı ve gerektiği kadar erkek arı bulunan kolonide tek başına bulunan ana arı, koloninin bütün gelişme ve verimliliğine yön verir. Bu nedenle ana arı yetiştiriciliği ve kullanımı teknik arıcılıkta büyük önem taşır. Yetiştirilsin veya satın alınsın, kolonide genç ve kaliteli ana arı bulundurulması ve bunun sonucunda güçlü kolonilerle çalışılması ekonomik arıcılık için bir zorunluluktur. Ana arı üretimi, üretimle ilgili işlerin sırasıyla ve zamanında yapılmasını gerektirir. Başlatıcı kolonilerin hazırlanmasından itibaren yumurtlamaya başlayan bir ana arının üretimi yaklaşık 1 aylık bir zaman gerektirir. Ana arı üretim kapasitesini etkileyen en önemli faktör, çiftleştirme kutularının sayısıdır. Mayıs-eylül ayları arasındaki üretim döneminde her bir çiftleştirme kutusu için 4-5 ana arı üretilebilir. Örneğin 100 adet çiftleştirme kutusuna sahip ticari ana arı üretim işletmesi 1 yılı kapsayan üretim döneminde 400-500 ana arı üretip satabilir. Bu sayıya ulaşabilmek için aşağıda verilen işlerin aksatılmadan yapılması zorunludur. Ana arı üretimi zor bir iş olmamakla birlikte, plan ve program gerektiren bir iştir.
75
Damızlıkların seçimi ve hazırlanması Damızlıkta kullanılacak ana arılar, ait oldukları ırkların tüm genetik özelliklerine belirgin bir şekilde sahip olmalı ve gerekli seleksiyon aşamalarından geçirilmiş olmalıdırlar. Ticari ana arı üretimi yapan kuruluşlar, üretimlerini damızlık değeri taşıyan ve ataları test edilmiş, tercihen damızlık sertifikası almış ana arılardan yapmalıdırlar. Sertifikalı damızlık ana arılar, ya yapay tohumlanmış ya da izole çiftleştirme alanlarında çiftleştirilmiş olmalıdır. Arıcı şartlarında damızlık koloni temin edilemediği takdirde en basit olarak; ilkbahar gelişme hızı yüksek, önceki yıllarda en çok balı üreten, oğul vermeyen, hiçbir zaman hastalığa yakalanmamış, sakin ve uysal mizaçlı koloniler damızlık olarak kullanılabilir. Damızlık kolonilere, transferden 4-5 gün önce uygun renkte kabarmış petek verilerek aşılamanın yapılacağı gün istenen yaşta larva bulunması sağlanır. Başlatıcı kolonilerin hazırlanması En az 15 arılı çerçeveye ulaşan iyi gelişme göstermiş koloniler seçilir. Bunların ana arısı, transferden 4-5 gün önce alınıp ana arısız bırakılır. Larva transferinin yapılacağı günün sabahında fazla çerçeveler çıkartılıp kolonideki arı yoğunluğu artırılır; kolonide üretilen doğal ana arı hücreleri bozulur ve çerçeve düzenlemesi yapılır. Bu koloniler, üretimde kullanıldığı sürece sürekli şurupla beslenir, genç işçi arı veya çıkmak üzere olan kapalı yavru ile takviye edilir. Başlatıcı koloni olarak, bol miktarda genç işçi arıların toplandığı polen ve bal bulunduran 2-3 petekli bir oğul kutusu da kullanılabilir. Temel ana arı yüksüklerin hazırlanması Çağdaş ana arı yetiştiriciliğinde larvaların yerleştirileceği temel ana arı yüksükleri saf bal mumundan yapay olarak hazırlanmaktadır. Parlak renkte, kokusuz saf bal mumu çift cidarlı eritme kabında eritilir. Su içerisinde bekletilerek suya doyurulmuş yüksük kalıbı önce suya sonra 76
erimiş bal mumuna ve sonra tekrar suya batırılarak elde edilen yüksükler bir çıta üzerine erimiş bal mumu yardımıyla monte edilir. Elde edilen yüksükler 10-11 mm derinlikte ve 910 mm çapında olmalıdır. Çıtada 15-20 adet yüksük bulunur ve bu çıtalardan bir çerçeveye üç adet takılarak bu iş için özel hazırlanmış olan bir çerçevede 45-60 adet yüksük bulunması sağlanır. Ana arı üretiminde saf bal mumundan yapılmış temel yüksükler kullanıldığı gibi bu amaç için üretilmiş plastik olanlar da kullanılabilir.
Fotoğraf 1. Ana yüksükleri ve fiske edilmiş halleri Larva transferi Damızlık kovandan, 6-12 saat yaşlı ve larvalı çerçeve seçilir. Bir fırça yardımı ile arılar kovan içerisine dökülerek, temizlenir. Çerçevenin şiddetle silkelenmesi durumunda günlük balın larva üzerine akmasına neden olunacağından bu işlemden kaçınılmalıdır. Seçilen çerçeve rüzgar ve doğrudan gelen güneş ışınlarından korunarak kısa sürede aşılama yerine (transfer odasına) getirilir. Transfer odası kovan içi şartlarına benzer olarak 30-33 C° sıcaklık ve % 6070 nem içermelidir.
77
Fotoğraf 2. Larvadan arıya gelişim aşamaları
Fotoğraf 3. Kullanılan malzemeler
Ayrıca, özellikle başlatıcı kolonilerin ilk kullanım dönemlerinde, yapay yüksüklerin bu kolonilerde bir gün süreyle bekletilmesi ve aşılama öncesi yüksüklere sulandırılmış taze arı sütü uygulaması, tutma oranlarını olumlu yönde etkilemektedir. Aşılı yüksüklerin başlatıcı kolonilere verilmesi Bir başlatıcı koloniye verilecek 45-60 larva transferi tamamlandığında aşılı yüksükler bekletilmeden başlatıcı kolonilere verilir. Larva transferinden 4-5 gün önce ana arısı alınmış ve birkaç saat önce de çerçeve düzenlemesi yapılmış başlatıcı kolonide, larva transfer edilen çerçeve, bir yanında açık yavrulu diğer yanında polenli iki çerçeve arasında koloninin ortasına verilir. Başlatıcı kolonideki diğer açık yavrulu petekler transfer edilen larvaların daha iyi bakılabilmesi için çıkartılmış olmalıdır. Bu kolonideki polenli petekler genç işçi arıların arı sütü üretebilmeleri, açık yavrulu petek de genç işçi arıların larva transferi yapılan çerçevenin konulduğu yere toplanmaları için gereklidir. Başlatıcı kolonideki diğer çerçeveler ise kapalı yavrulu, ballı ve polenli olmalıdır. Sürekli üretimlerde her larva transferinden önce bu düzen sağlanmalıdır. Başlatıcı kolonideki genç işçi arının bolluğu ve çerçeve düzeni hem larva tutma oranını hem de üretilecek ana arı kalitesini doğrudan etkiler. Ayrıca, sürekli üretimlerde kolonide genç işçi arı populasyonunun devamı için 5-6 günde bir kolonideki ilk düzenin sağlanması
78
yönünden yeni çerçeveler verilip amaç dışı kalan fazla çerçeveler çıkarılmalıdır. Bitirici kolonilerin hazırlanması ve kullanılması Aşılı yüksükler, çiftleştirme kolonilerine dağıtılacağı güne kadar başlatıcı kolonilerde tutulabilirler. Ancak bu, büyük çapta üretim yapılan işletmelerde ekonomik olmayacağı gibi uzun süreli kullanımlarda yetiştirilen ana arının kalitesini de olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle sürekli ana arı üretimi için başlatıcı kolonilerde kabulü sağlanan ana arı hücreleri, başlatıcı koloniye verilişinden 1-2 gün sonra, ana arısı ızgara ile kuluçkalığa hapsedilmiş 16-18 arılı çerçeveli güçlü kolonilerin üst katına aktarılır. Bu katta ballı, bol miktarda genç işçi arı, polenli ve kapalı yavrulu çerçeveler bulunmalıdır. Her hafta alt katla üst kat arasında düzen sağlama açısından çerçeve değiştirmesi yapılmalıdır. Başlangıç kolonisinde bitirici koloniye aktarılan transfer çerçevesinin yerine yenisi konur ve üretim süreklilik kazanır. Bitirici kolonilere aktarılan larvaların bu dönemden sonraki beslenme ve bakımları bu kolonilerde sağlanır. Çiftleştirme kullanılması
kovanlarının
hazırlanması
ve
Transferden sonraki 10. günde kapalı durumdaki ana arı hücreleri bulundukları çıtalardan ayrılarak 1 gün önceden hazırlanmış çiftleştirme kolonilere dağıtılırlar. Çiftleştirme kolonilerinin oluşumunda farklı kovan tipleri kullanılmaktadır. Bunlar standart kovanların üçe-dörde bölünmüş olanları veya ahşap ya da tecritli malzemeden yapılan küçük çiftleştirme kutularıdır. Çevreyi tanıma ve çiftleşme uçuşundan dönen ana arıların kendi kutularına dönebilmeleri için bu kutuların giriş delikleri farklı yönlere bakmalı ve geniş bir alana yerleştirilmelidirler. Ana arıya işaret olması yönünden çiftleştirme kutularının ön tarafları farklı şekillerde farklı renklerle boyanır. Üretim sezonunun başlangıcında oluşturulan bu çiftleştirme kolonilerinin sürekliliği her bir ana 79
arının ürettiği yavrularla sağlanır ve böylece bütün sezon boyunca kullanılabilirler. Çiftleşme sonrası yumurtlamaya başlayan ana arı, ilk işçi arı yavru gözleri kapanana kadar 23 haftalık süre ile çiftleştirme kolonisinde yumurtlamaya devam ettirilir. Bu süre sonunda ana arılar satılarak bunların yerine çıkmak üzere olan yeni ana arı gözleri verilir. Ana arı gözlerinin bulundukları çıtalardan alınmasında ve dağıtılmasında dikkatli davranılmalı, gözler bu işlemler sırasında çerçevedeki konumunda dağıtılmalı ve ters çevrilmemelidir. Ana arı gözlerinin çiftleştirme kolonilerine verilmesinin ardından, transfer edilen larvanın yaşına bağlı olarak 2-3 gün sonra ana arılar çıkar. Ana arı gözlerinin çiftleştirme kolonilerine verilişinden 4-5 gün sonra yapılacak kontrollerde ana arı çıkmayan gözler ya da işçi arılarca bozulmuş gözler görülebilir. Bu durumda yeni gözler verilmelidir. Ana arıların çiftleşmesi Çiftleşme kutularından çıkışlarını gerçekleştiren ana arılar 2-3 günlük olduklarında çevreyi tanıma uçuşu yapar ve sonraki 2-3 gün içinde de çiftleşme uçuşuna çıkarlar. Çiftleşme "Erkek Arı Toplanma Alanı" olarak adlandırılan özel bir alanda ve havada 10-30 metre yükseklikte uçarken gerçekleşir. Erkek arı toplanma alanına ulaşan ana arı salgıladığı feromon ve görme yoluyla erkek arılarca keşfedilir. Sayısı, 6-20 arasında değişebilen erkek arı ile çiftleşen ana arı kendi kolonisine (çiftleşme kutusuna) dönerek 3-5 gün sonra yumurtlamaya başlar. Ana arıyla çiftleşen erkek arılar çiftleşme sonrası ölürler. Ana arı, erkek arı toplanma bölgesinde yeterli sayıda erkek arı bulunmayışı ve olumsuz iklim şartları altında yeterli sayıda erkek arı ile çiftleşemezse aynı günde veya takip eden günlerde 1-2 kez daha çiftleşme uçuşuna çıkabilir. Çıkıştan itibaren 20 gün içinde çiftleşmeyen ana arılar çiftleşme isteğini kaybederek dölsüz yumurta yumurtlamaya başlarlar ki artık bundan sonra çiftleşme gerçekleşmez. Çiftleşmenin kontrol altına 80
alınması, ya en az 8-10 km yarıçaplı izole bölgeler ya da yapay tohumlama ile sağlanır. Ana arılarda yapay tohumlama Ana arıların yapay tohumlanması zor bir işlem olmamakla birlikte, yetenek ve tecrübe isteyen bir iştir. Teknik arıcılıkta, yapay tohumlama yapılabilmektedir. Bu uygulamada, damızlık değer taşıma gibi özel öneme sahip kolonilere ait erkek arılardan toplanan spermler laboratuar ortamında, yapay dölleme cihazı ile mikroskop altında özel bir amaç için yetiştirilen ana arıya enjekte edilir. Ana arıların yapay tohumlanması zor bir işlem olmamakla birlikte, yetenek ve tecrübe isteyen bir iştir. Bu uygulama üretim materyali olarak kullanılacak ana arı üretiminden ziyade araştırma ve ıslah çalışmalarında saf ırk ya da hibrit elde etmede çiftleşmenin kontrol altında alınması amacıyla yapılmaktadır.
Fotoğraf 4. Yapay tohumlama 81
Ana arıların üretim kolonilerine alınması Çiftleştirme kutularında yumurtlamaya başlayan ana arıların buralardan alınıp satılması veya başka yolla değerlendirilmesi sürekli üretim işinde zorunludur. Yumurtlayan ana arıların diğer kolonilere verilmesinde en önemli işlem, öncelikle koloninin hazır hale getirilmesidir. Bunun için ana arının verileceği kolonide döllü veya dölsüz ana arı ya da ana arı hücresi bulunmamalıdır. Ana arının verileceği kolonideki eski ana arı imha edildikten bir gün sonra, ana arının bulunduğu kafes yavrulu iki çerçeve arasına havalandırma ve besleme delikleri ön ve arka tarafa bakacak şekilde yerleştirilir. Ertesi gün kek haznesinin bulunduğu taraftaki çıkış deliği açılarak arıların keki yiyerek ana arıyı çıkarmaları sağlanır. Bundan sonra kovan açılıp fazlaca kurcalanmamalı, ancak 2-3 gün sonra ana arı ve yumurta kontrolü yapılmalıdır.Teknik arıcılıkta yumurtlayan hazır ana arı kullanılması ana arı kayıplarında ya da yapay oğullara ana arı kazandırılmasında önemli avantajlar sağlar. Ana arıların yumurtlamaya başlamalarında 25-30 gün gibi zaman kazanılması, koloninin kendisinin çıkardığı ana arının çiftleşememesi riskini ortadan kaldırması ve orijini belli materyal kazanılmış olması bu avantajlardan bazılarıdır. Ancak, önemli avantajlarına rağmen, arıcılarımız arasında hazır ana arı kullanma alışkanlığı yeterince yaygın değildir.
82
Bölüm VIII: ARILARDA SONBAHAR VE KIŞ BAKIMI
1. Arı kolonilerinde sonbahar bakımı ve kışa hazırlık Arıları kışlatmada ana arının canlı, sağlıklı olduğundan ve kolonide hiçbir hastalığın olmadığından emin olmak için koloninin incelenmesi gerekir. Kışı atlatabilmek için yeterli gıdaya sahip olduğundan emin olmak için koloni beslenmek zorundadır. İdeal olan bu beslemenin eylül sonundan önce yapılmasıdır. İki üstlüğün, kapağın, altlığın, balın, polenin ve arıların toplam ağırlığı en az yaklaşık 60 kg olmalıdır. Arı kolonisi ekim ayının sonuna doğru kış için kapalı alanlara taşınabilir veya arıları dış koşullardan korumak için önlem alınmalıdır. Arıcılıkta sonbaharda yapılan bakım ve besleme bir sonraki yılın kolonilerin yaşamasının en önemli koşuludur. Arılarda kış kayıplarını azaltabilmek her zaman olasıdır ve çoğunlukla sonbahar bakımı ile ilgilidir. Bal hasadı yapıldıktan sonra kolonilerde sonbahar bakımı ve kışa hazırlık işleri başlar. Arılar kendi doğal döngüsü çerçevesinde kendisini doğadan gelen bal, polen durumuna paralel olarak, ekolojik koşullara göre ayarlar. Bilgi düzeyi yeterli olmayan arıcılar kolonilerden bal ve diğer arı ürünleri alarak aslında arıların doğal döngülerini bozmaktadırlar. Tersine, arıların sağladığı çok sayıda fayda karşılığında arıcının yapması gereken işleri bilgi yoğun bir biçimde yaparak onların yaşamsal döngülerine katkılar sağlaması gerekir. Kışı en az kayıpla atlatabilmek için, her koloninin kondisyon durumu, ana arının varlığı ve yaşı, kolonin bal miktarı, hastalık ve zararlılar ile ilgili saptamalar koloni kartlarına işlenerek değerlendirilmelidir. Balın hasat edilerek alınmasından sonra kolonilerde sonbahar bakımı başlar. Kolonilerin sonbahar bakımı, arıların kışı kayıpsız veya en az kayıpla atlatabilmeleri açısından önem taşır.
83
Başarılı kışlatma özellikle şunlara bağlıdır: Koloninin gücü, Yeterli yem stoku, Kovan havalandırılması ve Koloninin sağlığı. Kolonilerin depolar ve kış salkımı oluşturmak için yeterli bir alana ihtiyacı vardır. Normalde iki veya üç kovan gövdesi gereklidir. Depolarda erken ilkbahar için 23-27 kg bal ve polen içeren birkaç çerçeve bulunmalıdır. Kış salkımı kış boyunca yukarı doğru çıktığından kovan içindeki yem dağılımı da önemlidir. Koloni aç kalsa bile aşağıya inmeyecektir. Kovan gövdesinin en üst kısmında 18-20 kg bal olmalıdır ve merkezdeki iki-üç çerçevenin ise yalnızca yarısı veya üçte ikisi dolu olmalıdır. Bu düzenleme arılara kış salkımı için yeterli bir alan sağlar. Kovan gövdesinin en üst kısmının bağlı olması halinde, merkezdeki çerçeveler alt kısımda bulunan ve yalnızca kısmen dolu olan çerçevelerle değiştirilmelidir. Boş veya kısmen dolu olan üstlükler, sonbahardaki bal akışının sonunda kaldırılmalıdır. Ana arı ızgaralarının kullanılması halinde alt kovan gövdeleri boş olabilir, bunlar kaldırılmalıdır. Koloniler temel üzerinde kışlatılmamalı ve tüm ana arı ızgaraları kaldırılmalıdır. Sonbaharda yapılacaklar: Ana arının genel durumu incelenir ve arısız kovanlara kaliteli ana arı sağlanır. Stok bal düzeyi incelenir ve yeterliliğine karar verilir. Kolonilere kış yiyeceği olarak bal ve polen depolanmış petekler bırakılır. Ancak, petekler tamamen balla dolu olmayıp alt taraflarındaki gözler boş olmalıdır. Çünkü kışın arılar bal dolu gözler üzerinde değil, peteklerin balla dolu kısmının hemen altındaki boş gözler üzerinde kış salkımı oluştururlar. Küflenmiş peteklerdeki ballar, ekşimiş ballar, düşük kaliteli ballar ve salgı balları kış yiyeceği olarak kullanılmamalıdır. Yapılacak kontrollerde 84
dikkatle ele alınacak nokta, 8-10 peteğin, arıyla kaplı bir koloniye kış yiyeceği olarak yaklaşık 12-15 kg bal sağlayıp sağlayamayacak kadar dolu olma durumudur. Özellikle ilkbaharda taze polen oluşumu başlayıncaya kadar ki dönemde arıların yavru yetiştirmeyi başlatıp sürdürebilmeleri için bırakılan ballı peteklerin 3-4 tanesinde aynı zamanda yeterince polen de olmalıdır. Daha sonra kovanlar teknik açıdan incelenir kırık, çatlak ve su geçirgenliği araştırılır. Zayıf kovanlar birleştirilerek güçlü koloniler oluşturulur. Yapılacak kontrollerde arı populasyonun zayıf olduğu kolonilerde ve ayrıca ana arısız, ana arısı yaşlanmış ve verimsiz olan kolonilerin de sonbaharda birleştirilmeleri gereklidir. Kolonide yetişkin arı düzeyi de dikkatle incelenmelidir. Sonbahar beslemesi yapılırsa arılar, gelecek nesiller için güçlü genç arılar yetiştirir ve sağlıklı bir şekilde kışa girerler. Böylece bahara güçlü bir kadro hazırlanmış ve akabinde kış ölümleri de önemli ölçüde azaltılmış olur. Eğer kovan zayıf ise kış salkımı oluşturamaz ve soğuktan ölürler. Bu durumda kovan içinde bölme oluşturularak alan daraltılması yoluna gidilmelidir. Kışa girmeden önce koloniler her zaman olduğu gibi hastalık ve parazitler yönünden incelenmelidir. Özellikle sonbahar dönemi varroa mücadelesi son bal hasadından sonra ve kuluçka aktivitesinin azaldığı zaman yapılmalıdır. Sonbaharda bal hasadı bittikten sonra hastalık ve parazitlere karşı mücadele yapılmalıdır. Nosema ve yavru çürüklüğüne karşı sonbahar şurubuna ilaç katılır. Varroa mücadelesi için tüm yavru gözlerinin açılması beklenir. Başarılı kışlatma için mutlak surette sonbaharda bir dönem yavru üretimi sağlanarak kışa genç işçi arı ve genç ana arı ile girilmelidir. Çünkü genç ana arılar yaşlılara göre kışın daha az ölüm riski taşırlar ve daha iyi bir kış kuluçkası yaptıklarından genç analı koloniler daha garantili olarak kışı geçirirler. Kolonilere yeterince bal ve polen bırakılmış olsa bile, bal hasadından sonra koloniler şurupla beslenebilir. Sonbahar beslemesi için hazırlanan şeker şurubunun şeker85
su oranı 2:1 olmalıdır. Kolonilere uygulanan şeker şurubu beslemesi ana arının yumurtlama hızını yeniden artırarak genç, yıpranmamış işçi arı yetiştirilmesini sağlar. Böylece genç işçi arılarla kışa giren koloniler fazla bir kayıp vermeden bahara güçlü olarak çıkarlar. Genç arılarla kışlatılan koloniler ilkbahar döneminde daha etkili bir yavru yetiştirme temposu göstererek hızlı gelişirler. Koloniler kışa girerken ve kıştan çıkarken şurup yerine kek ile de beslenebilirler. Kek; bir kısım bal ve üç kısım pudra şekerinin karıştırılmasından elde edilir. Kek hazırlama ve uygulamada dikkat edilecek husus; kekin kovan içi ısısında eriyerek arıların üzerine akmayacak kıvam ve katılıkta ve arılar tarafından tüketilebilecek yumuşaklıkta olmasıdır. Bununla birlikte kek hazırlamada polen açığı bulunan bölge ve dönemlerde bu açığın kapatılması için süt tozu, bira mayası ve yağı tamamen alınmış soya fasulyesi unu gibi proteince zengin maddeler karıştırılarak arıların protein ve vitamin ihtiyacı karşılanabilir. Ancak bu tür beslemede nosema ve adi ishal gibi hastalıkların ortaya çıkması olasıdır. Polenin yeterince bulunduğu bölge ve dönemlerde bu uygulamaya gerek yoktur.
Fotoğraf 1. Kış salkımı
Fotoğraf 2. Kış salkımının dışına taşmış arılar
Ana arının beslenmesi Bal hasadından hemen sonra yıl boyunca yıpranmış olan ana arıların değiştirilme işlemi gerçekleştirilir. Gezgin arıcılık yapan arıcılar yıl içinde birkaç farklı bölgeye arılarını 86
götürmeleri sonucu ana arıların yumurta bırakma yetenekleri ve sperm kesesindeki sperm sayıları azalır, bundan dolayı gezgin arıcılar her yıl ana arı yenilemelidirler. Sabit arıcıların ise iki yılda bir ana arı yenilemeleri gerekmektedir. Bilimsel araştırmalar ve uygulamalar her yıl ana arıyı yenileyen arıcıların daha verimli arıcılık yaptıklarını göstermektedir. Yaşlı ve verimsiz ana arılar verimli, genç, ırk özelliği bilinen ana arılar ile değiştirilmelidir. Uygulama kovan kondisyonu dikkate alınmak suretiyle tekniğine uygun şekilde yapılmalıdır. Yapılan çok sayıda araştırma göstermiştir ki, ana arı yenilemede yeni ana arıya, yeni kuşak işçi arı üretecek kadar zaman aralığı tanınmak gerekir. Böylece koloniler güvenle kışa girer. İlkbaharda ana arı kaybı ya da bal sezonun da oğul verme eğilimi daha az olur. Bu işlem arıcılık ta çok önemlidir. Bal hasat edilince her şey bitmemektedir. Ana arı, bir arı kolonisinin bütün kalıtsal karakterlerine yön veren bireydir. Bütün genetik stok ana arı da bulunmaktadır.
Fotoğraf 3. Kışa hazır koloniler Sonbaharda koloni bakımı Bir koloni, ana arısı, 15-20 bin genç işçi arısı ve kovanda yeterli balı bulunduğunda, genel olarak beslenme açısından sorunsuz bir kışlama yapabilir, işçi arılar genç değillerse kış süresince ömrü dolanlar ölür ve koloni de çok fazla ergin arı kaybı meydana gelir. Kış salkımını oluşturacak sayıda işçi arı mevcudu yoksa bu koloniler kış şartlarına dayanamazlar, ilkbahara ulaşmış olsalar bile yeterli gelişimi olamaz ve kötü hava koşullarında ölürler. Kış şartları uzun 87
geçen bölgede arıcılık yapanlar, bal hasadını sezon bitiminde arılar yağmacılığa başlamadan önce yapmalılar. Arılara kendilerini kışa hazırlama zamanı bırakılmalıdır. Arıların uçuş yapmadığı zaman diliminde kovan çerçevelerinin kontrolü yapılmamalı çünkü sonbahar da arılar çerçeveler arasında propolis bağlantıları yapar, olası kontrolde bu bağlantılar kopar, arılar kendini toparlayamaz. Bu kontrollerin mutlaka aktif dönem de yapılması gerekir. Yeterli kondisyona sahip olmayan koloniler birleştirilmeli, zayıflık nedeniyle kışın ölecek iki koloni yerine güçlendirilmiş bir koloni kışa hazırlanmalı, zayıf kolonilerden birisinin ana arısı alınmak suretiyle birleştirme yapılmalıdır. İyi bir sonbahar hazırlığı yapılmalı, 7 çerçeveyi doldurulan arı varlığı ile koloni kışlatmaya alınmalıdır. Kovandaki boş gereksiz çerçeveler alınmalı koloniler bölme tahtasıyla çok iyi sıkıştırılmalı ve kovan kalın kovan örtü bezleri ile sarılmalıdır. Koloniler çok güçlü ise, bal hasadı sonrası bölme oğul elde edilir. Bu bölme oğulda mutlaka çiftleşmiş genç ana arı kullanmak gerekir. Kış hasadı Kovanın üst kısmında bulunan ve içinde yalnızca bal bulunan çerçevelere sahip kutular, arılardan temizlenir ve kovandan çıkarılır. Bal çok soğuk olmadığında daha kolay çıkarıldığından kutuların sıcak bir odaya getirilmesi normaldir.
Fotoğraf 4. Bal hasadı 88
Öncelikle peteğin bal içeren bal mumu gözlerinin sırları dikkatli bir şekilde kesilmelidir. Bu keskin bir bıçakla ve becerikli bir çift elle yapılır. Ardından sırları çıkarılan bal çerçeveleri, santrifüjlü kurutucuya benzeyen bir makine içine yerleştirilir. Petekler yukarıdaki fotoğraflarda görüldüğü şekilde makinenin tamburu içindeki tel örgüden sepete dikey bir şekilde yerleştirilir.
Fotoğraf 5. Bal süzme makineleri Fotoğraf 6. Balın süzülmesi Sepet ardından dikey ekseni çevresinde elle veya elektrikli bir motor ile hızlı bir şekilde döner. Petekler hızlı bir şekilde dönerken, bal açık bal mumu gözlerinden çıkar, tamburun duvarına çarpar ve yavaşça alttaki hazneye akar. Sıvı balda halen küçük bal mumu parçaları vardır ve bunların süzülmesi gerekir. Bu sayede, bal süzme makinesi tamburunun altından ince bir bez yardımıyla ikinci saklama kabına geçer. Ardından kavanozlara doldurulabilir ve satışa hazır hale getirilir. Kolonilerin bal ihtiyaçlarının karşılanması Her koloninin kışı rahat geçirebilmesi için kovanda yeterli miktarda bal bulunması gerekmektedir. Konaklanan yöre neresi olursa olsun, kovanda bulunması gereken bal, her çerçeve arı için bir çerçeve baldır. Arılarla kaplı çerçevede, en az 2 kg bal bulunmalıdır. Bu balların, arının salkımı kuracağı, çerçevenin orta alt bölümü olan alanın dışında, tamamının sırlı olması gerekir. Kışın arılar 89
tarafından kolonilerde, arıların salkımda olduğu zamanlarda salkım sıcaklığı ayarlanır. Ancak salkım dışında kalan kovan içi sıcaklığı arılar tarafından ayarlanmaz. Açık balla kışlatılan kolonilerde oluşan rutubet açık petek gözlerindeki bal tarafından emilir. Bal da su oranı yükseleceği için ekşime başlar. Ayrıca kovanda 1-2 adet polenle dolu çerçeve bulunması, arıların erken gelişmelerinde oldukça yararlıdır. Arıların uçuş yapmadığı, ancak yavru gelişiminin devam ettiği erken ilkbaharda bu polenli ve ballı çerçeveler koloni gelişmesinde sürekliliği sağlar. Kovanda bulunan bala, kış süresince arıların salkımda hareket ederek ulaştıkları ve beslendikleri bilinmektedir. Balı yiyen arılar salkım dışı sıcaklığını 17 °C civarında tutar. Bu sıcaklık yavrusuz dönemde arıların kışlaması için yeterlidir. İşçi arılar bal yemek suretiyle salkım sıcaklığını korurlar. Arıların kış süresince yiyeceği balın çiçek kaynaklı olması önemlidir. Petek gözünde granüle olan ayçiçeği ve pamuk kaynaklı balların kışlamada kullanımı tercih edilmemektedir. Sonbahar beslemesi Bal hasadında arıların beslenmesine yeterli balın bırakılması kesinlikle sağlanmalıdır. Arının tüm balını alıp arıya şurup vermek doğru olmayan bir uygulamadır. Sonbahar da yapılacak şuruplarda kullanılan şeker, kovan başına toplam 1-2 lt civarında olmalı ve bu uygulama 2 gün ara ile 5-6 defada yapılmalıdır. Şurupla besleme, arıların polen getirdiği ve uçuş yaptığı zamanlarda uygulanmalıdır. Sonbaharda arıya verilecek şurup 2 birim şeker ve 1 birim sudan yapılmalıdır. Sonbaharda arı yemi açısından geç sonbaharda şurup kesilip arı keki verilmelidir. Arının çiçekten almış olduğu bal özünün yarısına yakınını su oluşturmaktadır. Arı kendi stokunda bulunan balı kullanırken sulandırıp yer. Doğadan topladığı bal özünü depolarken inverte eder ve su oranın % 17’nin altına indirir, bal halinde peteklere depolar ve üzerlerini sırlar. Aşırı beslemede şekeri bala çevirmek için işçi arılar invertaz enzimini kullanır. Bu enzim işçi arıların kitin tabakasının altında bulunan yağ 90
protein stokları kullanılarak elde edilir. Doğadan polen gelmiyorsa enzim yapımını sürdüremez; dolayısıyla işçi arılar çok kısa zamanda yaşlanır ve yıpranır. Böyle bir uygulama yapıldığında şekeri bala çevirmekten yorulan arılar, kış süresince sağlıklı kalamaz ve ölürler. Doğadan yeterli polen gelmiyorsa polenli kek, süt tozu ve ya arı vitamini ile kek karışımları hazırlanmalıdır. İlkbaharda yeni işçi arılar çıkacağı için bu yöntemle beslemede süreklilik sağlanabilir. Arılarda beslenme fizyolojisini bilmeyen ya da önemsemeyen arıcıların kolonilerinden ölümler eksik olmaz. Arılar için en iyi besin kendi yaptığı bal ve doğadan topladığı polendir. Ayrıca kuluçkalıklardan hiç bal almamak gerekir. Sonbahar şurubu: 1 lt su + 4 kg bal ya da 1/2 lt su + 1 kg şeker Stokların yeterli olmaması halinde, polen içeren gözler hariç olmak üzere balla dolu dokuz çerçeve olana kadar eylül ve ekim ayı içinde konsantre şeker şurubu verilmelidir. Şurup, beyaz toz şekerin 2:1 oranına göre sıcak suyla karıştırılması ile hazırlanır. Arılara vermeden önce soğuması beklenmelidir. Her bir 4,5 litrelik şurup beslemesi, rezervleri yaklaşık üç kilo artırır. Kış yeminin kalitesi çok önemlidir. Fazla miktarda atık madde içerdiğinden ve arıların soğuk hava nedeniyle nektarı olgunlaştıramaması nedeniyle dizanteriye neden olabileceğinden, meyve suları ve salgı balları kış yemleri olarak kullanılmaz. Şurup beslemesi, bu durumun iyileştirilmesine veya düzeltilmesine yardımcı olacaktır. Besleme normalde kapak kısmında altı veya sekiz küçük delik bulunan bir kavanozu veya 5 kg'lik bir kovanı iç kapağın içindeki deliğin üzerine koyarak ve bir üstlükle koruyarak yapılır. Diğer yöntemler, tahta veya bölme tahtası şeklinde bir besleyici kullanımını içerir. Ancak, arıların bunlardan faydalanması için soğuk havada salkımlarını bozması gerekecektir. Arıların depolamayı başardığı bal miktarına dayalı olarak, arıcının her bir koloniye 5 veya 7 kg ya da daha fazla şeker vermesi gerekecektir. Şeker sıcak suda çözünür ve oluşan şurup soğuduğunda arılara verilir. 91
Şurup arılara peteği ve arıları koruyan iç çatının veya çiçek tablasının üzerindeki bir deliğin üzerine yerleştirilen özel bir kapla verilir. Arılar aşağıdan yukarıya tırmanarak kaba ulaşabilir ve şurubun üstüne düşmeden ve boğulmadan doğrudan şurupla temasa geçebilir. Arılar yemi emerek karınlarında tutarlar, sonra aşağıya inip bal mumu gözlerine giderler ve şurubu nektar gibi bal mumu gözlerine kusarlar. Şurubun içindeki fazla suyu buharlaştırdıktan sonra bu gözleri bal gibi kapatırlar. Şurup bu şekilde kış boyu ekşimeden kalacaktır.
Fotoğraf 7. Beslenen arılar Yukarıda üst kapağın üstündeki parçalara ayrılmış besleyici ve merkezi besleme boşluğu görülmektedir. Aşağıda besleyici bir araya getirilmiş, şurupla doldurulmuştur ve besleme deliğinin üzerine yerleştirilmiştir. Yapılması gereken son şey, kovanın çatısını değiştirmektir. Sonbaharda kovanlarda hastalık kontrolü ve varroa ile savaşım Bir kolonide hastalıktan şüphe ediliyorsa örnek alınarak kesin tanı konulmalı ve buna göre ilaçlı savaşıma geçilmelidir. Unutulmamalıdır ki rastgele ve bilinçsizce kullanılan ilaçlar bal mumunda ve arının yiyeceği bal da birikime neden olacak, bu durum da bal pazarlanmasında sıkıntılara, pazar kaybına neden olacaktır. Sağaltımda 92
kullanılan ilaçlar reçetesine göre uygulanırsa sonuç alınır. Varroa ile ilgili yapılması gereken mücadele oldukça önemlidir. Yaz aylarında arılarda popülasyon artışı olur. Buna paralel olarak varroa paraziti de çoğalır. Bal hasadı yapıldıktan sonra kovanda yaşlı işçi arıların ölmesi ile kondisyon azalmaya başlar. Varroa parazitinin ölüm oranı daha az olduğundan kovandaki işçi arı miktarı 60.000 işçi arıdan, 20.000 arıya düştüğünde varroalar 20.000 arı üzerinde yoğunlaşmış olur. Bu dönemde hastalıkla savaşım gerekir. Eğer savaşım yapılmazsa kışa girecek genç kuşak işçi arılar varroa parazitinin tahribatına uğrar; güçsüz işçi arılar ile koloni kışa girer ve kışlama sağlıklı olmaz. Bunu önlemede genellikle arının ve varroanın biyolojisi hakkında yeterli bilgilenmek gerekir. Bilindiği üzere Varroa, çoğalmasını petek gözlerinde arı larvalarından beslenmek suretiyle yapar. Ergin varroalardan bir kısmı da arının kanından emmek suretiyle beslenir. Yavru bulunan bir kolonide varroa parazitinin bir kısmı yavru gözlerinde bir kısmı da arılar üzerindedir. Parazitle savaşım zamanını iyi seçmek, koloni de yavru ve bal varken mücadeleyi yapmamak gerekir. Yavrunun en az olduğu zamanlarda ruhsatlı ilaçlarla mücadele yapılmalıdır. Kullanılan uygun ilaçları seçmek, bilinçli ilaçlama yapmak ve varroa savaşımında % 90’ın üzerinde etkiye sahip ilaçları kullanmak suretiyle etkili sonuç alınabilir. Kovandaki varroa yoğunluğu % 1’in altına düşürülmelidir. Varroa ile mücadelede kullanılan ilaçlar arıyı öldürmeyecek, bal ve bal mumunda kalıntı bırakmayacak, ana arıya zarar vermeyecek ve varroa parazitini öldürecek yapıda olmalıdır. 2. Arıcılıkta kış bakımı ve kışlatma Kış mevsimiyle birlikte artık arılıktaki faaliyetler sona erer. Arılar kış uykusu düzenine geçerler. Arıların kışı geçireceği arılık; kuzeyi kapalı güneyi açık mümkünse üstü kapalı yerler olmalıdır. Açık arılıklar ise rüzgar almayan, su tutmayan ve nem birikmeyen yerler olmalıdır. Kovanlar mutlaka bir sehpa üzerinde yerden yükseltilmeli, böylece 93
nemden ve sudan korunmalıdır. Ayrıca, kışlatma yeri arıların kış salkımı bozmasına neden olabilecek gürültü ve sesten uzak yerler olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, kış ölümlerinin nedeni soğuk değil kolonide ısı üretim ve enerji kaynağı olan yeterli balın bulunmayışı yani açlıktır. Daha önce de bahsedildiği üzere, başarılı kışlatmanın altın kuralı, kışa girerken kolonilerde genç arılar yanında yeterli besin stokunun bulundurulmasıdır. Arılar, kovan içi sıcaklığı 14 °C 'ye düştüğü zaman bir araya toplanarak kış salkımı oluştururlar. Salkımın merkezindeki sıcaklık 33 °C, dış yüzeyinde ise 6-8 °C olabilmektedir. Arılar bal yiyerek gerekli olan ısıyı üretirler ve ısı arttıkça salkımı genişletirler. Kışın herhangi bir sarsıntı ile kış salkımından düşen arılar tekrar salkıma çıkamaz ve ölürler. Kış salkımının bozulmaması için koloniler kış süresince ve soğuk dönemlerde kesinlikle rahatsız edilmemelidir. Sonbahar muayenesinde bal bırakılması en önemli konudur. Her kovanda 20-25 kg bal ve 12,000-20,000 arıdan oluşan kovan kışı emniyetle geçirebilir. Arıcının yapacağı en önemli iş olan soğuk mücadelesi ise kovanın iç alanının daraltılmasıyla mümkün olabilmektedir. Kovan içi sıcaklığı; dış çevre sıcaklığı, salkım çevre sıcaklığı, kovanın yapısı ve kovan içi hava dolaşımı etkiler. Dışarının sıcaklığı iyice düştüğünde arılar birbirlerine sokularak “kış salkımı” denilen topluluğu gerçekleştirirler. Kış salkımında sıcaklık 14 °C’ye ayarlanır. Salkımın içindeki arılar ısı üretirken, çevresindekiler ısı izolasyonunda görev alırlar. Sıcaklık 7 °C’nin altına düşerse salkım iyice sıklaşır. Havaların iyice soğuyup arıların uçuşlarının kesildiği andan itibaren artık arılıkta kış koşullarıyla ilgili gerekli önlemleri almak gerekir. Eğer çevrede propolis kaynakları bolsa arılar giriş deliklerini kendileri daraltırlar. Ama bu yapılmamışsa bir çıta parçasıyla giriş deliğini daraltmak gerekir. Kovan giriş deliğinin yönü sert ve soğuk esen rüzgarların aksi istikamette olmalıdır. Buna dikkat edilmezse arı kovan içindeki gerekli sıcaklığı sağlayamaz. Dışarıda kışlatma sırasında bazen kovanların üzeri örtülerek soğuktan korunmaları gerekebilir. Böyle 94
uygulamalarda uçuş deliklerini kapatmamaya özen gösterilmelidir. Kovanlar bol güneş gören, rutubetten korunan ve şiddetli rüzgar almayan bir yere dizilmelidir. Kovanların yerden 40-50 cm yükseklikte sehpalar üzerine konması en doğru harekettir. Eğer kovanlar doğrudan toprak üzerindeyse, kış mevsimine girmeden önce bunların yer ile temasını kesmek gerekir. Ayrıca öne doğru meyil verilerek içinde oluşacak su ve nemin uçuş deliğinden çıkması sağlanmalıdır. Kovanın üzerine kar yağması herhangi bir probleme yol açmaz. Tersine, kovan soğuğa karşı daha iyi korunur. Ama özellikle çok kar yağdığı günlerde kovan giriş deliklerinin kontrol edilerek açılması gerekir. Kışın dışarıda kar olup havanın da güneşli olduğu günlerde arı girişine havalandırmayı kesmeyecek şekilde bir tahta parçası koyarak, güneş ışıklarının kovan içine girmesi engellenmelidir. Çünkü böyle havalarda güneş ışıklarını gören arılar kovan dışına çıkmaya teşebbüs ederler. Fakat dışarısı karlı olduğu için uçamayıp telef olurlar. Arıların dışarı çıkması engellenemiyorsa kara konup ölmemeleri için arılığın önüne, kül, saman, ot gibi şeyler yayılmalıdır. Kışları sert geçen yerlerde, kapalı kışlatma sistemi uygulanabilir. Bu amaçla kullanılacak yerine; rutubetsiz aydınlık ve havalandırılabilir olması gerekir. Sıcaklık derecesinin değişmemesi gerekir. Bu yere kovanlar taşınmadan önce uçuş delikleri tel kafesle kapatılmalıdır. Kışları karlı geçmeyen bölgelerde içeri almaya gerek yoktur. Ancak sonbahar bakımı ve beslenmesi çok iyi yapılmalıdır. Kışlatmada kovanın durumu ve arının ırk özelliği Kovanın yerleştirilmesi öne doğru hafif % 10 eğimli olmalıdır. Arılı çerçeve sayısına göre uçuş deliği açıklılığının her çerçeve arı için 1 cm olması uygundur. Kovan içinde üzerinde arı olmayan petekler alınmalı, boşluklar doldurulmalıdır. Uçuş deliğinin daraltılması, arıların aktif olduğu zamanlarda yapılmalıdır. Kovanda rutubet yapıcı etkenler ortadan kaldırılmalıdır. Arılar kış döneminde havalandırma yapamazlar, çıkan karbondioksit gazının 95
kolayca dışarı çıkması gerekir. Bu sebeple kovanda havalandırma deliği bulunmalıdır. Her yörenin, doğal şartlarına uyum sağlamış arıları vardır. Bunu kışlatma bölgesinde mutlaka dikkate almak gerekir. Aksi halde olumsuz sonuçlara katlanmak durumunda kalınır. Bu kolonileri orijinal iklim kuşağına nakletmek, kış dönemi için uygun olur. Kış bakımı ve kışlatma koşulları Başarılı kışlatmanın olmazsa olması, 5-6 ay yaşayabilen genç arılardan oluşan kalabalık bir arı nüfusudur. Genç ana arılara sahip güçlü koloniler zorunludur. Bu nedenle, kolonilere periyodik olarak ve tercihen iki yılda bir yeni bir ana arı verilmelidir. Genç ana arılar sonbaharda yumurtlar ve ilkbaharda daha fazla yumurta üretir. Yalnızca güçlü koloniler kışlatılmalıdır. Zayıf koloniler, kuluçkalıklarını ve depolarını düzenleyecek zamana sahip olmaları için eylül’de güçlü kolonilerle birleştirilmelidir. Hastalıklı koloniler ve ilaç zehirlenmesine maruz kalan zayıf koloniler, yiyecek depoları zehirlenebileceğinden imha edilmelidir. Kışı başarılı bir şekilde geçiren zayıf koloniler, ilkbaharda yavaş yavaş gelişir. Kolonilerin çoğu, daha az sayıda girişi olan, sarılmamış veya paketlenmemiş yazlık standartlarda kışlatılır. Girişin önüne konan sert bir örtü de farelerin kovana girip, peteklere zarar vermesini engelleyecektir. Koloniler iyi bir hava dolaşımı sağlayacak şekilde yerleştirilmelidir. Rüzgarın şiddetini kıracak, doğal veya yapay bir rüzgar kıran, özellikle kuluçka faaliyetinin başladığı kış mevsimi sonunda ve ilkbahar mevsimi başında önemlidir. Ağaçlıklar, çitli alanlar, binalar ve tahta perdeler bu tür koruma sağlar. Kovan, hakim rüzgarların ve fırtınaların estiği yönle karşı karşıya olmamalıdır. Arıların kışın dışkı amaçlı daha çok uçmasına izin vereceğinden güneye bakan bir maruziyet tercih edilir.
96
Fotoğraf 8. Kışı geçiren arı kovanları Kış bakımı Arıların dışarıda olması halinde, arılara yardımcı olmak için yapılacak çok az şey vardır. Bir süre tamamen karla kaplı olsalar bile hayatta kalacaklardır. Arıların kapalı bir alanda olması halinde, sıcaklığın düşük ve sürekli olarak aynı derecede (yaklaşık 5°C) kalması ve havalandırmanın sağlanması önemlidir. Arıların kışın kovandan çıkması ve ölmesi normaldir. Sonbaharda balın alınmasının gereken birkaç şey vardır:
ardından
yapılması
Öncelikle bir inceleme yapılarak kovanın düzeni sağlanmalıdır. Kovanda bol miktarda bal olmalı, arıların sayısı fazla olmalı ve ana arının iyi bir yavru paterni olmalıdır. Hastalık üzerinde durulması gereken bir konudur; ancak, paket arılar ve yeni ekipmanlar kullanmışsanız, hiçbir hastalık görülmeyecektir (Amerikan yavru çürüklüğü). Ancak, ne aradığınızı bilmelisiniz.
İkinci olarak, kovanlarınızı koruma amacı taşıyan sonbahar bakımı birçok şeyin yapılmasını gerektirir: a) Kovanınızı hizalayın ve bunu yaparken kovanın hafif öne doğru eğimli olduğundan ve böylelikle suyun dip tahtasının konma alanından kovanın içine girmediğinden emin olun.
97
b) Varroaları kontrol etmek için öldürücü ilaçları kullanma zamanıdır. Kataloglardan ürünleri kontrol edin ve etiketler üzerindeki talimatlara uyun. Kovanlar daha çok akarlar yüzünden ölür. c) Ön girişe bir giriş engelleyici yerleştirin. Bu, fareleri dışarıda tutar ve kış rüzgarı zararını en aza indirir. d)
Arılara bir kış molası verin.
e) Kovandaki havalandırmanın iyi olduğundan emin olun. Yoğunlaşmanın oluşup, arıların üstüne düşmemesi için kovan içinde hava dolaşımı olmalıdır. Kovanın kışı geçirmesine yetecek miktarda fazla
balının olmaması halinde, kovanı 1:1 oranında karıştırılmış şeker şurubu ile besleyin. Bu, şurup soğumadan yapılmalıdır. Sonbahar mevsimi kötü bir ana arının değiştirilmesi
için iyi bir zamandır. İlkbaharı beklemeyin. Havanın gerçekten soğuk olduğu günlerde arıları
rahatsız etmeyin. Arılar kışın havanın iyi olduğu günlerde kovandan uçar. Bu gibi günlerde kovanı açabilir, arıların hareketlerini kontrol edebilir ve kovanda bulunan arı sayısı hakkında bir fikir edinebilirsiniz. Ana arıyı bulmaya çalışmayın. Arıların mümkün olduğunca sıcak kalması gerekir. Tek yapacağınız şey, kovana zarar vermemektir.
Havaların soğumaya başlamasıyla birlikte artık arıları kış düzenine geçirme zamanı yaklaşmış demektir. Sonbaharda alacağımız basit önlemler arı kolonisinin kışı emniyetli bir şekilde geçirmesini sağlar. Sonbaharda güçlü olan bir arı ailesi ilkbahara da güçlü olarak çıkar. Arazideki bal kaynaklarının kesilmesiyle birlikte ana arının yumurtlaması da yavaşlar. Bal hasadıyla birlikte nüfusu azalan arı kolonisi ballıktan kuluçkalığa iner. 98
Sonbaharda özet olarak yapılması gereken işler şunlardır: Yiyecek durumunun kontrolü: Yaklaşık 15-20 kg balı olan bir kovan, o kışı sönmeden geçirebilir, bu yüzden kışlık bal stoku eksik olan arılara muhakkak diğer kovanlardan aldığımız ballı çerçeveler verilmelidir. Eğer bal var ama henüz petekler sırlanmamışsa, arılara bal şerbeti vererek bu petekleri sırlamaları sağlanmalıdır. Çünkü sırlanmamış petek içindeki bal zamanla ekşir. Arı varlığının kontrolü: Güçlü olan kovan kış koşullarına daha kolay dayanabileceğinden, arı sayısı çok az olan kovanlar birleştirilmelidir. Çok güçlü olmamakla birlikte arı sayısı çok olan kovanlara ise muhakkak teşvik şuruplaması yapılmalıdır. Verilen şurup sayesinde ana arı yeniden yumurtlamaya başlar ve kovandaki arı sayısı artar. Ayrıca kovan nüfusu gençleştiği için ilkbahar mevsimine daha çok arı kalır. Normalde 7-8 çerçeve arısı olan kovan o kışı rahatlıkla geçirebilir. 5-6 çerçevesi olan kovanlar için teşvik şuruplaması mutlaka yapılmalıdır. Ana arının kontrolü: Ana arının durumu muhakkak kontrol edilerek hastalıklı, yaşlı ya da bir şekilde sakat kalmış ana arılar muhakkak değiştirilmelidir. Bu mevsimde değiştirme olası değilse bu tür kovanlar anası sağlam ama arısı az olan kovanlarla birleştirilmelidir. Anası kışın ölen koloni birliğini sağlayamaz ve dağılır. Kovanın fiziki kontrolü: Kovan yapısı kontrol edilerek sonbahardaki şiddetli yağmurlara ya da kış şartlarına karşı oluşabilecek problemler çözülmelidir. Özellikle yağan şiddetli yağmurlar kovanın içine sızması durumunda rutubet ve küf yaparak arının sönmesine neden olur. Problemli olan kovanlar ve 99
kovan kapakları sağlamlaştırılmalıdır. Ayrıca arılıkta kovanların kışı daha emniyetle geçirecekleri önlemler alınmalıdır. Üst örtüsü kontrolü: Kovan üst örtüsünün kovan içindeki fazla rutubeti alacak şekilde olması gerekir. Bunun için petek çerçevelerinin üzerine bez örtülmesi önerilir. Bu bezin üzerine ise kağıt parçaları ve temiz ot demetleri konabilir. Naylon ve plastik şeyler koymak kesinlikle doğru değildir. Çünkü bu tür malzemeler kovan içinin rutubetlenmesine neden olur. Kovan bölme tahtası: Eğer kovan içinde arıların işgal etmediği çerçeveler varsa bunları muhakkak almak gerekir. Daha sonra kovan iç hacmin daraltmak için çerçeveyle boşluk arasına bir bölme tahtası konur. Bölme tahtasının boş kalan tarafına ise ot, bez, kağıt gibi malzemelerden yastık yapılırsa iyi bir izolasyon sağlanmış olur ve arılara ısınmaları konusunda yardım etmiş olunur. Fazla ballar: Kuluçkalıktaki fazla balları almak gerekir. Bir kovanın ortalama bal ihtiyacı 15 kg civarındadır. Yani yaklaşık 5-6 çerçevede balı olan arı kışı rahatlıkla geçirebilir. Bütün çerçeveleri bal ile dolu olan kovandaki arılar ısınma konusunda problemle karşılaşırlar. Yağmacılığa karşı önlemler: Yine sonbahar ayları yağmacılık tehlikesinin olduğu aylardır. Yiyeceği yeterli olmayan arılar diğer kovanlara saldırabilir. Ya da arılık arazide kışlayan ama yeterli yiyeceği toplayamayan arıların baskınlarına uğrayabilir. Gerekli önlemleri almak gerekir. Zararlılara karşı önlemler: Kovanlardaki arı miktarı azaldığı için dışarıdan gelecek hastalık ya da diğer 100
zararlılara karşı kovanın direnci azalır. Sonbahar aylarında buna da dikkat etmek gerekir, arı biti, güve, sarıca arı gibi zararlıların saldırılarına karşı gerekli önlemleri almak gerekir.
101
Bölüm IX: ARI HASTALIKLARI, SAĞALTIMI VE ORGANİK BAL ÜRETİM YÖNTEMLERİ
1. Zararlılar ve hastalıklar, zararlılara yönelik izleme programı, zararlı istilasına karşı önlemler Bal arıları ve arı kolonileri, çok çeşitli zararlı böceklerden etkilenebilir. Gelişmiş arılardan yavrulara kadar arı kovanının iç ve dış yapısını etkileyen ve bir arı kolonisine zarar verebilecek çok fazla zararlı böcek vardır. Bu zararlı böceklerin büyük bir kısmı, arı kolonisini zayıflatabilecek veya bazı ciddi durumlarda arı kolonisine zarar verebilecek arı hastalıklarına neden olabilir. Bilindik, zararlı böceklerin yanı sıra bazı egzotik böcekler de ortaya çıkmıştır. Bu zararlı böceklerin kontrol edilmesi, hem ulusal bazda, hem de Avrupa Birliği bazında bir görevdir. Bu konuda birçok AB mevzuatı vardır. Topluluk, 2000/462 sayılı EC Komisyon Kararı tarafından uygulanan 92/65 sayılı EEC Direktifine uygun olarak arı ticaretini düzenler. Küçük kovan böceği (Aethinia tumida) olarak bilinen yeni bir zararlı böceğin kontrol edilmesine özel bir önem verilmektedir. Bu zararlı böcek şu anda Amerika’da görülmektedir. Avrupa Birliği, bu böceğin Topluluğa girmesini önlemek veya engellemek istemektedir. AB tarafından ciddi yönetmeliklerin hazırlanmasının nedeni de budur (1398/2003 sayılı EC Komisyon Kararı). Büyük kovan böceği (Hyplostoma fuligineus) gibi küçük kovan böceğinin kökeni de Güney Afrika’ya dayanır. Küçük kovan böceği, ana arı nakliyeleriyle birlikte Kuzey ve Güney Amerika’ya, Avustralya’ya, Yeni Zelanda’ya ve Mısır’a ulaşmayı başarmıştır. Bu zararlı böcek, Avrupa’da da görülmüştür: İngiltere ve İrlanda (1998), İspanya ve Portekiz (2000) ve İtalya (2002). Küçük kovan böceği, tam bir metamorfozdan (yumurta, larva, pupa ve ergin) geçerek gelişir. Ergin böcek 102
kovanın herhangi bir noktasına yumurtlayabilir ve 2-4 gün içinde yumurtalardan larvalar çıkar. 2 veya 3 böcek, arı ailesine ciddi zarar verebilecek kadar çok yumurtlayabilir. Bu zararlı böceğin zarar veren formu larvasıdır. Bu larva bal mumu güvesi larvasına benzer. Larvanın gelişim sü-resi 10-14 gündür. Geliştikten sonra (uzunluğu 7 mm, geniş-liği 1,5 mm) larva kovandan ayrılır, toprağa girer ve pupa aşamasına geçer. Pupa aşaması 15-60 gün arasında değişir ve genellikle 3-4 hafta sürer. Bu aşamanın ardından ergin böcek topraktan çıkar ve yeniden kovana girer. Küçük ko-van böceği Güney Afrika’da ciddi bir tehlike değildir. Ancak, Varroa ve diğer hastalıkların arı ailelerini etkileyebildiği diğer üçüncü ülkelerde (örneğin, Amerika vb.) büyük bir risktir. Küçük kovan böceğinin larvası hem etçil hem de otçuldur. Bal peteği içindeki enfeksiyon gelişimi hızlıdır. Amerika’da insanlar böcekleri ve pupaları kimyasallarla kontrol etmeye çalışır. Kimyasal maddelerin uygulanması yalnızca ballığın çıkarılmasının ardından başlayabilir. Zararlı böceğin en hassas gelişim aşaması, pupa aşamasıdır. Toprak çok kuru ve çok ıslaksa veya kumlu bir yapıya sahipse larvalar pupa aşamasına giremez. Metamorfoz ayrıca toprakta bulunan küften ötürü de zarar görebilir. Arıları etkileyen başka bir zararlı egzotik böcek, Tropilaelaps akarıdır. Topluluğa girmesi halinde Tropilaelaps akarı, bal arılarının sağlık durumu ve arıcılık sektörü açısından kötü sonuçlar doğurabilir. Her iki hastalık da AB ülkelerine bildirilmelidir. Egzotik arı hastalıkları, bazı önleyici önlemler alınarak engellenebilir. Bunlar, Kovanının çevresinin temizlenmesi. Bal petekleri yalnızca süzme işleminden önce kısa bir süreliğine depolanmalıdır. Hastalık bulaşmış aletlerin ve ballıkların diğer arı ailelerine uygulanması engellenmelidir.
103
Yalnızca sağlıklı arı aileleri birleştirmeye uygundur. Bu, hayvan sağlığı gerekliliklerine uyulup uyulmadığı, AB’ye giriş sırasında gümrük veteriner hekimlikleri tarafından inceleme noktalarında kontrol edilir. Devlet veterinerleri bu noktalarda belge, kimlik kontrolü ve fiziksel kontrolleri yapar. Bu önlemler, arıcılar için genetik kaynaklar sağlarken ve özellikle seralardaki tozlaştırıcıların ihtiyaçlarını dikkate alırken, arı ithalatlarının güvenliğini de garanti eder. Bal arılarının ve bal arılarıyla bağlantısı olan diğer türlerin AB’ye ithalatı kontrol edilmelidir. Küçük kovan böceğinin varlığından şüphe duyulması ve laboratuar testinin bunu teyit etmesi halinde ilgili arılığın arı kolonisinin tamamı yok edilmelidir. Bu hastalığın teşhis edilmesinin ardından hastalığın kökenine ve yayılma şekline ilişkin olarak bir salgın araştırması yapılmalı ve yerel bir karantina emri verilmelidir. Küçük kovan böceğinin tamamen ortadan kalkması halinde karantina kaldırılmalıdır. Bal arılarının gelişme dönemi pek çok hastalık etmeni ve zararlı için uygun bir ortam oluşturabilmektedir. Bu sebeple çok sayıda patojen ve zararlı bal arılarında hastalık oluşturabilmektedir. Bal arısı hastalıkları ülkemizde de arıcılığın gelişmesini engelleyen ve üretim etkinliğini sınırlandıran en önemli etkenlerden biridir. Arının gelişme dönemi pek çok hastalık etmeni ve zararlı için uygun ortam oluşturduğundan arılarda çok sayıda hastalık ve zararlı görülmektedir. Bununla birlikte, dünyadaki hızlı ulaşım, kıtalar ve ülkelerarası arı, arı ürünleri ve arıcılık malzemeleri ticareti arı hastalıklarının kısa sürede tüm ülkelere yayılmasına neden olmaktadır. Benzer şekilde, gezginci arıcılık da hastalık ve zararlıların ülke içindeki hızlı yayılışında önemli bir etkendir. Arı hastalıkları genellikle ilkbahar aylarında görülür. Bunun başlıca nedeni ilkbahar aylarında özellikle yavru yetiştirme faaliyetinin büyük hız kazanmış olması ve beklenmeyen soğuk ve yağışlı havalardır. Bu nedenle bu kritik dönemde arıların özellikle yavru hastalıklarına karşı korunması için, koloni kontrollerinde koloninin üşütülmemesine özen gösterilmelidir.
104
Arı hastalıkları, hastalığı oluşturan etmene göre; bakteriyel (Amerikan ve Avrupa Yavru Çürüklüğü, Septisemi), fungal (Kireç ve Taş hastalığı), viral (Kronik ve Akut Arı Felci), paraziter (Varroa jacobsoni ve Acarapis voodi) ve Protozoan (Nosema ve Amoeba) ya da hastalığın oluştuğu konukçuya göre; Ergin ve Yavru Arı Hastalıkları olarak sınıflandırılabilir. Pek çok patojen, arıların gerek gelişme gerekse yetişkin dönemlerinde hastalık oluşturabilir. Ancak bu patojenlerin hepsi aynı derecede tehlikeli değildir. 2. Organik standartlardaki bakım ve müdahale teknikleri ve hastalıkları önleme stratejileri Arı kolonilerinin bakım gerekliliği ve yöntemi, arı kolonilerinin biyolojisine ve üretim eğilimine bağlı olarak belirlenir. İncelemeler hiçbir zaman tek taraflı değildir. Bu temel amacın yanı sıra, arı kolonisinin ruh hali, yerelleştirilmesi, yavrulaması ve düzeni gibi arıcıların dikkat etmesi gereken başka şeyler de vardır. Her zaman gözlemler hakkında notlar alınmalıdır. İnceleme tarihi, hava koşullarına ve sıcaklığa göre ayarlanmalıdır. Bunun anlamı sıcaklık +14 0 C’nin altında olduğunda kovan açılmamalıdır. İncelemenin sabah başlaması önerilir. Arılar hava sıcak olduğunda, fırtınadan veya yağmurdan önce, öğlen saatlerinde ve yemek arama mevsiminden çıkıldığında her zamankinden daha agresif olurlar. Arı zehrinin zararlı etkisi nedeniyle arıcılarının arı sokmalarına karşı korunması gerekmektedir. Arılar kışkırtılmamalıdır! Agresif bir arı kolonisi veya saldırgan bir oğul, kovan bakımının yapılmasını zorlaştırır. Bakım sırasında temiz ve kokmayan kıyafetler giyilmelidir. Terli veya kokan kıyafetler ve vücut ve kokan veya alkol içeren bir nefes arıları rahatsız edebilir. Kovan mümkün olduğunca sessiz ve dikkatli bir şekilde açılmalıdır. Çerçevelerin çevresinde duman olması halinde, arılar bal tüketmeye başlayacağından arılar sakinleşir. Artık telli taban açılabilir. Arı sokması durumunda, zehrin kokusu ve arıların 105
mandibular bez salınımları diğer arıları saldırmaya yönlendirebileceğinden arının soktuğu alan derhal yıkanmalıdır. Bir çerçevenin kaldırılması halinde, diğer çerçevelere erişim de kolaylaşır. İnceleme sırasında çerçeveler dik tutulmalıdır. Bakım sırasında arıcı mantıklı bir sıra izlemelidir. İşin bitmesinin ardından kovanların ve arılığın çevresi temizlenmelidir ve aletler temizlenmelidir. Hava sıcak, soğuk veya rüzgarlı olduğunda, güneşin doğduğu andan sabaha kadar olan süre içinde, yağmacılık sırasında ve ana yiyecek arayışı sırasında bakım yapılmaması önerilir. Arıcı, inceleme sırasında ana arının var olup olmadığını, yumurtlamasını, kuluçkalığın boyutunu, yiyecek stokunu, erkek yavruları, hastalık semptomlarını, zararlı böceklerin varlığını, iç temizliği, nüfusu, sırlı bal peteklerini, kovan çıkışlarının boyutunun, kovanın gölgede kalma durumunu vb. inceleyebilir. İncelenen çerçeve veya bal peteği kovanın veya kuluçkalığın üstünde tutulmalıdır. Kuluçkalık ve sırlanan yavru üşüyebileceğinden, yavrulu bal petekleri yalnızca çok kısa bir süre için çıkarılmalıdır. Arılar bakım sırasında aşağıdaki durumlarda agresif olabilir: kovanın kötü bir şekilde açılması, toplayıcı arıcıların kovanda bulunması, havanın kötü, soğuk, yağmurlu veya sıcak olması. İçinde bulunulan mevsim içinde yiyecek arayışı olmaması veya arıların sadece belli bitkileri tercih etmesi veya arıların zehirlenmesi halinde de durum aynıdır. Arılar aşağıdaki durumlarda sakindir: nosemaya yakalanmışlarsa, kireç hastalığında, hava açık, sakin ve güneşliyse, yiyecek arayışında, yeterli beslenememişse, kovan kalabalık değilse, sabahları veya sabahın geç saatleriyse ve yaşlı arılar kovana dönmüşse.
106
Hastalıkların oluşmaması için arıcı şunlara dikkat etmelidir: Arıcılık yılı, mevsimin son balının süzülmesinin ardından ve arıcı kolonisini kış ve ilkbahar gelişimine hazırlamaya başladığında başlar. Üç yaşından büyük ana arıların elden çıkarılması önerilir. Üç yaşından büyük olan bal petekleri çıkartılmalı ve arı kolonisine kendi kendine temizleme fırsatı verilmelidir. Eskimiş ve çatlamış kovanlar, kışın arı kolonisinin sağlığını tehlikeye atabilir. Bu eski kovanların sakinleri, yeni ve modern bir kovana taşınmalıdır. İç nemi aşırı fazla olan bir kovan, arıcılığa uygun değildir. Ana arının ağustos ayında doğal olarak yumurtlamasını azaltması iyidir; böylelikle kış için boş olan bal peteklerini doldurabilir. Sonuç olarak, geriye yapılması gereken tek bir iş kalır: polenli bal peteklerinin eylül’e kadar doldurulması gerekmektedir. Bal petekleri balın süzülmesinden önce çıkarıldığı kovana geri konulmalıdır; aksi takdirde, 3-4 arı ailesi enfeksiyon kapabilir. Bal süzme makineleri ana enfeksiyon kaynaklarıdır (örneğin, yavru çürüklüğü); bu nedenle, bu makineler ve parçaları zaman zaman temizlenecektir. Arıcılar koloni nüfusunu artırmak için genellikle yapay oğul etme yöntemlerini kullanır. Yapay oğullar çok nadir temel çerçevelere ulaşır; genellikle enfeksiyonları yayan yavru çerçevelerine veya boş çerçevelere ulaşır. Güçlü olan ana arılar da patojenleri ve parazitleri yayabilir. Gezginci arılıkta arıcıların karını artırmak hedeftir. Ancak gezgincilik enfeksiyonların yayılmasını da hızlandırabilir. 107
Günümüzde organik yiyecekler önem kazanmaya başlamıştır. Bu nedenle, giderek daha fazla organik ürün üretilmektedir. Durum bal üretimi için de aynıdır. Organik arılıklarda ilkbahar mevsimine özel bir önem verilmesi gerekmektedir. Bu, arı kolonilerinin gelişmesini de engelleyebilir. İlkbaharda kovanların ve stokun incelenmesi sırasında, ilkbahar yiyecek arayışının olmaması durumunda fazla kışlık yiyecek tedarikinin kontrol edilmesi önemlidir. Koloninin gençleşme düzeyi, nüfusu, gücü ve sağlık durumu buna bağlı olduğundan gerekli olması halinde arı kolonisi beslenmelidir. Havanın iyi olması halinde, meyve ağaçlarının çiçeklenmesinin arılar üzerinde çok iyi bir etkisi vardır: arı ailelerinin gelişimine ve kademeli jenerasyon değişikliğine yardımcı olabilir. Genç arılar da temel çerçeveler kurmayı sever. Bunlar sadece kovan kurmaz, onu genişletir. Bu nedenle, hava koşullarına ve yiyecek arayışına da dikkat edilmelidir. AB organik yiyecek standartlarında (834/2007 sayılı Konsey Yönetmeliği (EC) ve 889/2008 sayılı Komisyon Yönetmeliği (EC)) zirai holdingler hakkında detaylı bir açıklama yapılması gerektiği belirtilir. Bu Organik Sistem Mevzuatı, sertifikasyonun temelini oluşturur ve kontrol kurumları tarafından incelenecektir. Yönetmeliğe göre aşağıdakilere dikkat edilmelidir: Kovanların seçilmesi ve bulundukları yerlerin özellikleri (koşullara uygun bir arı merası, arıların uçuş mesafesine ilişkin detaylı, arıcılıkla ilgili ve profesyonel bir açıklama ve bunun bir haritası), Arılığın taşınması (her çiftlik için daha önce belirtilen bilgiler ve istenilen tescil ve veteriner hijyen sertifikaları), Arıların kökeni (izin verilen türlerin kullanılması ve ana arıların ve ailelerin kökeninin bilinmesi önemlidir), 108
Yem (planlanan besleme süreleri, besleme maddelerinin miktarı, kökeni ve buna ilişkin sertifika), veteriner bakımları, hastalık önleme (sürekli veya zaman zaman kullanılan ilaçlar ve hastalıklar söz konusu olduğunda hangi planlanmış, önleyici tedaviler kullanılıyor; kullanılan tıbbi ürünlerin gerçek kökeni ve bunlarla ilgili bilgiler), Arı ürünlerinin toplanması ve işlemlere tabi tutulması (balın, bal mumunun, polenin vb. toplanma zamanı ve koşulları, ürünlerin türleri ve miktarı. Ürünlerin işlemlere tabi tutulması bir üçüncü şahıs tarafından gerçekleştiriliyorsa detaylı bir açıklama gereklidir), Paralel hayvancılık (kovanlar, bakım sistemi, teknoloji, bal süzmenin ayrıntıları. Bal peteklerinin arılardan temizlenmesi, bal süzme makinesine konulan bal peteklerinin kökeni, erkek arı yavrulama vb.), Depolama (depoların özellikleri, kayıt sistemi), Arı ürünlerinin ambalajlanması ve etiketlenmesi (ambalaj malzemelerinin özellikleri etiketleme bilgileri), Dezenfektasyon, temizleme ve zararlı kontrolü (depoları ve aletleri ilgilendiren temizleme prosedürlerinin açıklanması). Üretim zincirinin farklı aşamalarında yasak malzeme veya madde kirlenmesini engellemek için alınan önlemler: Toplama sırasında (olası kirlenmeyi engellemek için ne tür önlemler alınmıştır - mesafe, harita, mal sahibi beyanı, sicil vb.), Geleneksel arıcılık belirtilenlere benzer), 109
ve
ürünleri
(daha
önce
Hayvansal ürünlerin ellenmesi, depolanması ve nakliyesi sırasında (kirlenmeyi engelleyebilecek teknolojik süreç ve kontrol noktaları), diğer kritik noktalar - GDO, iyonlaştırıcı radyasyon (bunları engellemek için ne tür önlemlere gerek vardır - sicil, arı merası, gelen madde kontrolü vb.). Organik bal nedir? Organik bal, temiz ve kimyasallardan arındırılmış bir floradan toplanır ve hiçbir kimyasal, ilaç veya antibiyotik kalıntısı içermez. Arıların ilkbaharla sonbahar arasında kesintisiz bir şekilde polen ve nektar toplayabilmesi halinde, uygun beslenme onları birçok arı hastalığından koruyabilir. İlaç kullanımının gerekli olması halinde, ilaç kalıntıları bala giremez. Varroa akarlarına karşı doğal maddeler (laktik asit, oksalik asit, formik asit) kullanılmalıdır. Bu maddeler, nektarda veya kuzu kulağında az miktarlarda bulunur. Bal arıları nektar ve polen toplamak için genellikle 5-6 km uçar; erkek arılar bir ana arıyla çiftleşmek için 10 km uçabilir. Ancak, toplama genellikle 3 km’lik alanda daha yoğundur. Kirletici faktörlerden (örneğin, 3 km’lik mesafede bulunan kalabalık otobanlar veya duman çıkaran endüstriyel birimler veya kimyasal kalıntılar) uzak durulması bu nedenle önemlidir. Organik arılık, 3 kilometrelik alanda bulunan zirai ürünlerde kimyasal kullanılmayan bir alanda bulunmalıdır. Organik bal, tam değerli vitaminler, enzimler, aminoasitler, aromalar ve kokulu maddelere içeren saf bir gıda ürünüdür. Organik arılığın ana misyonlarından biri, balın içindeki maddeleri uzun bir süre korumaktır. Bal enzimleri, sıcaklığa duyarlıdır. Yüksek sıcaklık (20 0C’nin üstü) bal için zararlıdır. Balın saklanması için ideal sıcaklık, 12-14 0C’dir. Bal bu sıcaklıkta daha yavaş eskir. Organik balın son kullanma tarihinin yalnızca 2 yıl olmasının nedeni de budur.
110
3. Arı hastalıklarının önlenmesi Bunun için genel tedbirler şunlardır: Arıcıların temizlik uçuşu ile arıların kışlatılması arasındaki süre içinde 2-4 haftada bir arı kolonilerinin sağlığını incelemeleri ve Varroa kontrolü yapmaları zorunludur. Arılar kirlenmiş balla veya bilinmeyen arılıklardan gelen balla beslenmemelidir. Arılıklar koloniler sağlıklıysa taşınmalıdır. Kullanılmış petekler, parçalara ayrıldıktan sonra atılmalıdır. Temel çerçevede kullanılacak bal mumu, kullanmadan önce 1 saat süreyle 112 0C’de temizlenmelidir. Bir hastalık teşhisi her zaman bir laboratuar testi ile yapılmalıdır. Arı kolonilerine biyolojik açından uygun miktarda nektar ve polen verilmesi halinde, arı kolonilere uygun bir bağışıklık sistemine sahip olur. 4. Arıcılığı tehdit eden zararlı egzotik böcekler ve izlenmeleri Avrupa Birliği Hayvan Sağlığı Stratejisi (2007-2013 “Önlemek tedaviden kolay ve ucuzdur”) 2007 yılında kabul edilmiştir ve 2008 yılında dört dayanak çevresinde gruplandırılmış özel eylemler içeren bir eylem planı yayınlanmıştır. Bu planda: AB müdahalesinin önceliklerinin belirlenmesi; Çağdaş bir AB hayvan sağlığı çerçevesi; Önlemenin ve krize karşı hazırlığın iyileştirilmesi ve Bilim, yenilik ve araştırma ön plandadır. 111
Ortaklık ve paydaşlarla iletişim, bu stratejinin iki ana ilkesidir. Üreticiler arasında hastalıklara ilişkin olarak sahip olunan sorumluluk ve farkındalık düzeyini artırmak için mevzuattan kaynaklanmayan girişim imkanları da araştırılmaktadır. Son on yılda arıcılık sektörü dünya çapında farklı ülkelerde birçok sağlık probleminden etkilenmiştir. Özellikle son yıllarda hem AB’de, hem de diğer ülkelerde arı ölüm-lerindeki artışa ilişkin olarak birçok rapor yayınlanmıştır. Bu dünya çapında büyük bir endişeye neden olmuştur. Ancak, bilimsel çalışmalar ölüm oranlarındaki bu artışın nedenini veya kapsamını tam olarak belirleyememiştir. Arıların sağlığı, uygun tedavilerin olması, istilacı türler ve çevresel değişik-likler gibi çok sayıda farklı faktöre bağlıdır. Dikkate alınması gereken diğer faktörler, tarımda ilaçların kullanılmasını içerir. En azından bu ilaçların arıların sağlığında oynayabileceği rol ve bunun kapsamı belirlenmelidir. 5. Arı hastalıkları ve GDO’lar Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO’lar) ile arıların sağlığı arasındaki bağlantı açısından şu ana kadar herhangi bir kanıt bulunmamış olsa bile, AB bu alandaki gelişmeleri yakından takip etmeye devam edecektir. Yürürlükteki mevzuat, üye devletler arasında arıların taşınması için hayvan sağlığı sertifikası ve gerekliliklerini öngörüyor. Bu gerekliliklerin amacı, arıların taşınması ile yayılan Amerikan ve Avrupa yavru çürüklüğü, küçük kovan böceği ve Tropilaelaps akarı gibi bir dizi arı hastalığını önlemek ve kontrol etmektir. Küçük kovan böceği (Aethina tumida) ve Tropilaelaps akarı, AB için egzotik böceklerdir. Bu nedenle, üye devletlerin bir salgın anında derhal eyleme geçebilmesi için bunların bildirilmesi zorunludur. Ancak, yukarıdaki gerekliliklerin kapsamında AB’de bulunan ve uzun bir süredir görülen önemli bir arı paraziti (Varroa) bulunmamaktadır. Bunun nedeni, arı taşımalarının sınırlandırmasının bu hastalık ajanının yayılmasını engellemeyecek olması ve arıcılar için ağır bir 112
yük olacak olmasıdır. AB’de endemik olarak kabul edilen diğer hastalıklar söz konusu olduğunda da yapılan müdahale aynıdır. Varroa ile savaşmak için üye devletlere mali destek verilmektedir. Sözkonusu gereklilikler, egzotik arı hastalıklarının AB’ye girmesini önlemek için üçüncü ülkelerden yapılan canlı arı ve bombus arısı ithalatlarına ilişkin hayvan sağlığı gereklilikleridir. Bunlar 2000 yılından beri uygulanmaktadır. Küçük kovan böceği, girdiği ülkelerin arıcılık sektöründe büyük kayıplara neden olmuştur ve bu nedenle, AB ithalat kurallarına göre üçüncü ülkelerden yalnızca biyolojik açıdan güvenli olan tesislerden ana arılar ve bambus arısı kolonileri ithal edilebilir. Bu gereklilikler, AB’ye yeni hastalıkların girme riskini azaltmak için uygulamaya konulmuştur. Bu, hayvan sağlığı gerekliliklerine uyulup uyulmadığı, AB’ye giriş sırasında sınır veterinerlik inceleme noktalarında kontrol edilir. Devlet veterinerleri bu noktalarda belge, kimlik kontrolü ve fiziksel kontrolleri yapar. Bu önlemler, arıcılar için genetik kaynaklar sağlarken ve özellikle seralardaki tozlaştırıcıların ihtiyaçlarını dikkate alırken, arı ithalatlarının güvenliğini de garanti eder. Dünya çapındaki arıcılık sektörü problemleri ve arı nüfusundaki düşüş karmaşık ve farklıdır ve çeşitli endişelere neden olmuştur. Bunlar arasında arı hastalıklarını tedavi etmede kullanılacak yeterli ilaçların olmaması da vardır. AB Üye Devletlerindeki izleme sistemleri genellikle zayıftır. Ülke düzeyinde temsili veri ve AB düzeyinde koloni kayıplarına ilişkin karşılaştırmalı veri eksikliği söz konusudur. Ayrıca AB düzeyinde toplanan verilerin standart hale getirilmesi ve uyumlaştırılması açısından da genel bir eksiklik vardır. Arı ölümlerinin kapsamını tahmin etmek veya bunları mümkün olduğunca engellemek üzere arılar için etkili ve uyumlaştırılmış bir kontrol sistemi kurulmamıştır. AB’de ithal edilen canlı hayvanlar ile bal ve diğer arı ürünleri de dahil olmak üzere hayvansal ürünler için veteriner kontrolleri açısından tamamen uyumlu gereklilikler vardır. Bu kontroller, AB üyesi olmayan ülkelerden ithal edilen ürünlerin AB sağlık ve ithalat koşullarına uygun olduğundan emin olmak ve AB 113
ürünleri için geçerli olanlara eşdeğer garantiler sunmak için AB sınır inceleme birimlerinde Üye Devletlerin yetkili kurumları tarafından gerçekleştirilir. GDO’lar açısından ise, dünya çapında arı ölüm oranlarında artışların olduğu rapor edilse de, GDO’ların büyük ölçüde ekildiği alanlar (Kuzey ve Güney Amerika gibi) ile GDO’ların daha az kullanıldığı alanlar (Avrupa gibi) veya GDO hasadının yasaklandığı AB Üye Devletleri arasında herhangi bir fark rapor edilmemiştir. Bu durum, arı ölüm oranlarının artmasının GDO’ların ekilmesindeki artışla alakalı olduğu hipotezinin desteklememektedir. AB mevzuatı bu açıdan çok dikkatlidir. Genetiği değiştirilmiş bir bitki veya GDO çevreye yayılmadan ve/veya ekilmeden önce, bunlara GDO’ların arılar üzerindeki potansiyel olumsuz etkileri de dahil olmak üzere EFSA tarafından yapılan bilimsel bir risk değerlendirmesi ile 2001/18/EC sayılı Direktif veya 1829/2003 sayılı Yönetmelik (EC) tahtında izin verilmesi gerekmektedir. Arı sağlığı, biyo-çeşitlilik kaybından da etkilenir. Bio-çeşitlilik kaybının ana nedenlerinden biri, arazi kullanımı değişikliği ve yanlış yönetilen yoğunlaşma, arazilerin terk edilmesi ve genellikle tür çeşitliliği açısından zengin olan habitatlar üreten geleneksel çiftçilik ve ormancılık uygulamaları kaybıdır. Habitat kaybı ve bölümlere ayrılması, kirlilik ve patojenler ise bu eğilimin arkasındaki potansiyel faktörlerden bazılarıdır. Diğer etmenler, iklim değişikliği nedeniyle tozlaşmanın kesintiye uğraması; yerel polinatörleri yenen istilacı böcek türlerinin yayılması ve yerel polinatörleri yerel bitkilerden uzaklaştıran istilacı bitkiler olabilir. Komisyon, tarımda polinatör çeşitliliğinin konservasyonu, restorasyonu ve istikrarlı kullanımı hakkındaki araştırmaları teşvik etmektedir. Farklı bitkilerin polenlerine ulaşabilen arılar, yalnızca tek bir polen türünden beslenen arılardan daha sağlıklıdır. Son zamanlarda yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre,
114
ekosistemi sürdürmek için yeterli bir biyo-çeşitliliğe sahip olan bir ortam ve tozlaşma arı sağlığı için önemlidir. Sağlıklı bir kovan veya koloni Bal arıları ömürlerinin çoğunu arılıklarda veya kovanlarında geçirir. Kovanlar arıların ihtiyaçlarına uygun hale getirilmelidir. Aksi takdirde, özellikle kışın bağışıklık sistemleri zayıflayabilir, hastalıklara karşı hassas hale gelir ve koloninin tamamı ölebilir. Bu nedenle, kovanlar şeklini koruyabilmeli, büyük, sağlam, hafif, taşınabilir olmalı ve tahtadan ya-pılmalıdır. Kullanımları kolay olmalı, standart ve değiştirebilir parçalar içermeli ve ısı kaybına karşı yalıtım yapılmalıdır. Çerçeveler herhangi bir dikiş veya çatlak olmadan birbirine bağlanmalıdır, yoksa içine güveler yerleşebilir. Girişler, arılar için uygun hava tedarikini sağlayacak şekilde yerleştirilmlidir. İç kısımdaki kısa geçitler, kolaylıkla kapatılabilir olmalıdır ve değişken bir boyuta sahip olmalıdır. Yazın ilerleyen dönemlerinde büyük bir koloni kovanın hava kapasitesinin çoğunu kullanır. Sıcaklık ne kadar yüksekse, arıların harcadığı oksijen de o kadar fazla olur. Havası çok kuru olan bir yuva, larva gelişimine uygun değildir. Çok nemli olan bir yuva, zararlı mantarın (kireç hastalığı, nosema) gelişmesi için idealdir. Bu bal ve polenin kalitesinin bozulmasına neden olur. Kovanın nem içeriği, yazın kışa göre daha kolay kontrol edilir. Bir kovan, beslenme için bir su kaynağına, göç için bir arı kaçırana ve bol hava tedarikine sahip olmalıdır. Kovan sızdırmaz olmalıdır ve kovanın sıcaklığını korumalıdır. Kovan, kışın iyi bir korunak olmalı ve arıların rahat olmasını sağlamalıdır. Arı kolonileri özeldir ve kişisel değildir. Özel bir koku, bu ilişkiyi gösterir ve sağlar. Birbirlerini tanımazlar; ana-babalar ile yavruları bir topluluk içinde sosyal bir ortamda yaşarlar. Birbirlerinden ayrılırlarsa uzun süre yaşayamazlar. İşbirliğine dayalı çalışmaları, iş bölümüne dayalıdır: yuva kurma,
115
yavrulara bakma, nektar toplama, sıcaklık kontrolü vb. Koloni arılar için yaşam alanı sağlar; koloni olmazsa arılar ölür. Bir arı kolonisi, bir ana arıdan, yoğun sezonda yaklaşık 500-1000 erkek arıdan, sonbahar ve ilkbahar arasındaki dönemde 10.000-12.000, ilkbahar ile yaz sonu arasındaki dönemde 50.000-70.000 işçi arı ve bir miktar depolanmış polenden oluşur. Ana arı ve işçi arılar dişi, erkek arılar erkektir. İşçi arıların üçte ikisi kovanda çalışır. Büyük yiyecek arayışı mevsimi hariç olmak üzere, işçi arıların üçte biri polen toplar. Bu oran, büyük yiyecek arayışı mevsiminde değişecektir. Arılar karanlık ortamlarda, güçlü ve biyolojik bir birimde yaşar-lar; düşük dürtü eşikleri nedeniyle, kolaylıkla sinirlenebilirler. Ana arı koloniyi harekete geçiren ruhtur. Görevi, koloniyi bir arada tutmak ve kovan nüfusunu artırmaktır. Ana arı polen veya nektar toplamaz, su taşımaz, kovanı temizlemez, yavrulara bakmaz veya yuva kurmaz. İşçi arılara kıyasla daha büyük bir vücuda sahiptir. Geniş karın bölgesinde 300’den fazla yumurta kanalı bulunan birkaç tane yumurtalık vardır. Ana arının metabolizması çok yoğundur, günde çok fazla yumurta verebilir ve bunu uzun bir süre yapabilir. En iyi kaliteye sahip ana arılar, günde 1.800-2.000 yumurta verebilir; orta düzey kaliteli ana arılar, yaklaşık 1300 ve düşük kaliteli ana arılar günde 1.300'den az yumurta verir. Ana arıların yumurtlama yoğunluğu, mevsimin gününe, koloninin nüfusuna, depolanan bal miktarına, ana arının sağlık durumuna, boş gözle-rin sayısına, türün özelliklerine, havaya, mikro iklime ve kovanın korumasına, üstü kapatılmamış ve sırlanmamış yavru oranına, ana arının yemine, peteklerin yaşına, polene, ana arının yaşına, kovanın temizliğine ve arıların çalışmasına bağlıdır. Ana arı, yumurtayı gözün dibine batırmak için iğnesini kullanır. Yumurtaların göze bağlı kalmasına yapışkan bir madde yardımcı olur. Ana arı, 20-30 yumurtadan sonra dinlenir ve yemek yer. Ana arı ne kadar yaşlıysa, erkek yavru oranı o kadar fazla olur.
116
Bir ana arının ömrü boyunca ilk ve son önemli görevi çiftleşme uçuşları, çiftleşme, yumurtlama, döllenmiş yumurtalar verme ve arıların fizyolojisinde ve davranışlarında olumlu değişikliklere neden olacak feromon üretmedir. Feromon bir iletişim aracıdır yani bir kimyasal habercidir. İşçi arılar dişidir ve kolonideki tüm işleri onlar yapar; işlevini yitirmiş yumurtalıklara sahiptirler. Ana arıdan ve erkek arılardan küçüktürler. Mevsime bağlı olarak genellikle, 6 hafta veya 6 ay yaşarlar. eylül ve ekim ayında oluşan işçi arılar kış boyu yaşayabilir. İşçi arıların yaşam aşamaları ve sağlık koruma: Gün 1-2: Kitin kabuğu güçlenir, yemek yer, gözleri temizler ve genç arılara bakar. Gün 3-5: 4 günden büyük olan larvaları besler (bal, su, polen, arı sütü). Gün 6-10: Larvaları besler, onlara bakar ve ana arının beslenmesine yardımcı olur. Yön belirleme uçuşu yapar, kovanın ürünlerini alır. Kovanın yanına dışkılar (dışkısının rengi, açık sarıdır). Gün 11-16: Bal mumu üretir, yuvayı kurar, balı bal mumuyla sırlar ve erkek arıları balla besler. Gün 16-20: Poleni depolar ve fermantasyona uğratır, balı olgunlaştırır, kovanı temizler, havalandırır ve inverte eder. Gün 20-22: Kovanı korur, kovanın çevresini giderek daha fazla keşfeder, ara ara kovanın içinde çalışır. Yavruları sırlar, vücuduyla kaplar ve hareket etmeden ısı üretir vb. Gün 22-26: Polen ve nektar toplar. Yönünü iyi bir şekilde belirler, su, propolis, polen bulur ve toplanan maddeleri olgunlaştırır. Gün 26-36: Nektar toplar, ancak vücuduna başka mad-deler de yapışabilir. Gece kovanda ara ara bazı işler yapar. Gün 36-43-44: Su toplar, propolis toplar, emir verir, havalandırır, tehlike anında kovanı korur, gereksiz ana arıları 117
ve yabancı arıları öldür; ana arı tehlikedeyse, işçi arılar onu çevreler ve korur; yağmacılığa gider. İşçi arılar kendilerini kolaylıkla koşullara uydururlar. Örneğin, büyük yiyecek arayışı sırasında, görevlerini değiştirebilir veya zehirlenme durumunda, bir haftalık bir arı su bulabilir. Arılar ne yapması gerektiğini hisseder. Arıların üretim çalışmaları, dolaylı yollardan ırk koruma amacı da taşır. İşçi arının karın bölgesi bal mumu oluşturur. Bu bal mumunu biraz salgıyla karıştırır ve bunu karmaşık hareketlerle üretir. Arılar, bal mumu üretimi sırasında bir salkım oluşturur. Bal mumu küçük kabuklar gibi işçi arıların 4 ile 7 numaralı karın segmentlerinde bulunan bal mumu bezleriyle kaplanır. İşçi arılar 1-3 haftalıkken bal mumu üretir. Yön belirleme uçuşları genellikle güneşli bir günde saat 10 ile 16 arasında kovanın önünde gerçekleşir. Arılar bu uçuşların mesafesini giderek artırır ve kovana aç olarak geri dönerler. İşçi arılar 10. ve 30. günler arasında toplayıcı olurlar. Toplayıcı arılar nektar ve polen veya bazen de propolis toplarlar ve su bulurlar. Topladıkları poleni ve propolisi arka ayaklarında bulunan polen sepetleriyle taşırlar, ancak nektar ve suyu bal keseleriyle toplarlar. Mevsimler değiştikçe, arı kolonisinin nüfusu da değişir. Yiyecek arayışı sona erdiğinde, kovandaki yavru sayısı da azalmıştır. Bunun anlamı, yaşlı arıların sayısının artmış olduğudur. Oğul verme zamanında arı/yavru oranı dengesini kaybeder. Kovandaki hayat dengesini kaybederse, arılar bu duruma çok iyi adapte olur. Doğal olarak gelişen bir koloni söz konusu olduğunda, yavrular orta peteklerde bulunabilir ve kovanın her iki yanındaki dıştaki iki petek özellikle bal ve polen depolamak için kullanılır. Kovanın sıcaklığı 35 0C’dir ve kovanın her iki yanına doğru kademeli olarak düşer. Genç arılar karanlık yerleri seçer. Acıkan yavrular, genç arıları yiyecek aramaya yönlendirir. Sonbahardan kalan arılar, ilkbahar faaliyetlerini başlatır. Koloninin nüfusu, kışlatılan arıların sayısına bağlıdır. İlkbaharda en yaşlı arılar da birkaç gün süreyle toplayıcı olarak çalışır. İlkbaharda 118
koloni nüfusu kısa bir sürede en aza iner. Ancak, süreç kısa bir sürede tersine döner. Bunun nedeni, büyüyen yavruların demografik bir patlamaya neden olması ve nüfusun azami düzeyde artmasıdır. Koloni, yavru boyutunu yiyecek arayışı oranında kontrol edebilir. Arı kolonisinin nüfusu doğal bir düzeye ulaştığında, ana arının yumurtlama kapasitesi en yüksek noktaya ulaşır. Bu zamanda ergin arıların oranı yavruların oranından yüksektir ve genç yavrulara oranla daha fazla toplayıcı arı vardır. Bu dönem, bal toplamak ve depolamak için en uygun zamandır. Yaz sonunda arılar kovandan nadiren çıkar ve enerji toplamaya çalıştırlar. Arıların bu yeni yaşam tarzı, kış aylarındaki yaşam tarzına katkı sağlar. Polen açısından zengin diyet (protein), işçi arıların ömrünü uzatabilir. Arıların toplama imkanı, koloninin ihtiyaçları ve çevrenin sağladığı polen kaynakları tarafından kontrol edilir. Propolis, bal arılarının ağaç gövdelerinden, özellikle kavaklardan topladığı reçineli bir karışımdır. Kovandaki veya yuvadaki istenmeyen, açık alanlar için bir sızdırmazlık elemanı olarak kullanılır. Arılar, toplanan propolisi kovanda ihtiyaç duyulan alanlara taşır. Arılar kovanda ihtiyaç duydukları kadar su toplar. Su, kovan içi sıcaklığı kontrol etme amacıyla kullanılır. Toplanan maddelerin kuru madde içeriği ne kadar fazlaysa, koloninin su gerekliliği de o kadar fazla olur. Arılar, koloni ihtiyaçlarına uygun olarak polen toplar. Genelde aynı ağaçtan hem polen, hem de nektar toplanabilir; ancak, arıların sadece poleni veya sadece nektarı için ziyaret ettiği bitkiler de vardır. Birçok bitki, işçi arılara her gün polen ve nektar sağlar. Bir arı kolonisinin bal miktarının bol olması halinde, yavrulama ihtimali artacaktır ve bu da toplayıcı arıları daha da fazla polen toplamaya teşvik edecektir. Aynı şey tam tersi yönde de gerçekleşir. Yavrulama azalırsa, polen toplayan arıların çoğu nektar toplamaya başlayacaktır. Nektar, tatlı, özel bir kokuya sahip, yoğun/ince ve sarımsı renkli bir sıvıdır ve şeker, dekstrin, reçine, vitamin, mineral, organik asit, fosforik asit, metal elementleri, enzimler ve proteinler içerir. Nektar az ölçüde 119
asidiktir. Bitkilerin nektar adı verilen bezlerinde üretilir. Nektarın rengi genellikle sarımsıdır. Ancak bazen kahverengi de olabilir. Nektar ne kadar tatlı ve yoğun olursa, arının nektarı emme hızı ve miktarı da o kadar fazla olur. Emilen nektar, arılar tarafından % 28-32 oranında bir su içeriğiyle karıştırılır, inverte edilir ve yoğunlaştırılır. Erkek arılar, döllenmemiş yumurtalardan çıkarlar. Ana arılar içgüdüsel olarak zaman zaman belli bir miktarda erkek arı yumurtlar. Erkek arıların göze çarpan özelliği, işçi arılarınkinden daha büyük olan bedenleridir. Karınları, işçi arıların veya ana arının karnına göre daha büyüktür. Kısa dillerini yalnızca işçi arılardan ve kovanda depolanan baldan bal almak için kullanırlar. Polen taşımaya uygun bacakları, koku bezleri yoktur ve bal mumu üretemezler. Kendilerini savunmak için iğneleri yoktur. Erkek arılar kovandan uçtuklarında çok büyük bir miktar bal emerler. Bu miktar o kadar fazladır ki, genellikle bu fazlalığı kusarlar. Bal toplama sona erdiğinde, işçi arılar erkek arıları petekli baldan çıkarır. Aç kalan erkek arılar zayıf düşer ve uçamaz ve sokularak öldürülerek, kovandan atılırlar. Ana arının ölümü şok vericidir. Yavruları yaşlı ve zayıf ana arıyı terk eder. Genellikle açlıktan ölür veya sokulup öldürülerek, kovandan atılır. Organik arıcılık için IFOAM standardının veya yerel bir standardın rehber kabul edilmesi, arı hastalıklarının belirlenmesi, belirlenen arı hastalıkları için uygun sağaltımın önerilmesi Tarımsal ürünler, yalnızca üreticinin organik çiftçilik sisteminde yer alması, yönetmeliklere uyması ve uygun sertifikalara sahip olması halinde organik olarak etiketlenmelidir. Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM) ve üye kurumları, ekolojik çiftlik ürünü gerekliliklerini belirler ve kontrol eder. 834/2007 sayılı Konsey Yönetmeliği (EC) ve uygulama yönetmeliği olan 889/2008 sayılı Komisyon Yönetmeliği (EC) 1 Ocak 2009 120
tarihinde yürürlüğe girmiştir. 1235/2008 sayılı Komisyon Yönetmeliği (EC), üçüncü ülkelerden yapılan organik ürün ithalatlarını kontrol eder. Organik bal vitaminleri, enzimleri, amino asitleri ve tatlandırıcı maddeleri içeren doğal bir yiyecek türüdür. Organik bal, sağlıksız antibiyotik, kimyasal madde veya ilaç kalıntılarını içermez. Organik arıcıların ana görevlerinden biri baldaki vitamin, enzim ve amino asit gibi canlı maddeleri korumaktır. Günümüzde arıcıların doğal ve saf ürünler üretmesi büyük bir zorluktur. Arılar milyonlarca yıl insan müdahalesi olmadan yaşayabilirlerdi; ancak artık bu yeteneğe sahip değiller. Bunun nedeni dünya çapında görülen zararlı Varroa’dır. Arılar hayatta kalabilmek için sürekli olarak insanlar tarafından bakıma muhtaçtır. Geleneksel arıcılıkta kovanları akarlara ve diğer zararlılara karşı korumak için kovanlarda genellikle böcek ilaçları kullanılır. Bu nedenle, arı ürünlerinde bir miktar kalıntı olabilir. Bunlar genellikle arılar için de zararlıdır ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olabilir. Çoğu durumda tedavinin zamanında yapılması da balların kalıntı içermemesini garanti etmez. Bunun nedeni, yağda çözünebilir, sentetik maddelerin bal mumunda toplanabilir olması ve süzme sırasında bala girebilmesidir. Çevre kirliliği, tarım kimyasalları ve trafik, arı ürünlerinin saflığını büyük ölçüde etkiler. Arıların satın alınması, dönüştürülmesi Organik arı ürünü üretmenin gerekliliği, bir yıl boyunca kurallara uyulmasıdır ve dönüşüm dönemi sırasında bal mumunun organik arıcılıktan elde edilen bal mumuyla değiştirilmesidir. Dönüşümden önce kullanılan kimyasallar bal mumunda birikip, arı ürünlerini kirletebileceğinden bal mumu değişimi gereklidir. Arıcı yerel koşullar için daha uygun olan ve üretkenliği iyi olan Karniyol arısını seçmelidir. Arılar organik bir arılıktan gelmelidir ve koloniler, ekolojik kurallara uygun olarak tutulmalıdır. Ekolojik olmayan bir çiftlikten gelen koloniler de aşağıdaki durumlarda da ekolojik 121
bir arılığa konulabilir: her yıl ana arıların ve kolonilerin % 10’u geleneksel çiftliklerden gelen arı ve kolonilerle değiştirilebilir; ancak, kolonilerin ekolojik petekleri, bal mumu temelleri ve temel çerçeveleri olmalıdır. Koşulların gerektirmesi halinde ana arı değiştirilebilir. Sağlık nedenlerinden veya bir doğal afetten ötürü büyük bir koloninin kaybedilmesi ve arıcının ekolojik koloni elde edememesi halinde, arılık geleneksel kolonilerle yenilenebilir; ancak, arının bunun için uygun bir geçici izne sahip olması bir dönüşüm dönemi uygulaması gerekir. Yerleştirme ve koşulların korunması Arılıklar arıların uçuş mesafesinde kirletici kaynaklar bulunan yerlerin yakınını konulmamalıdır. Bu sayede, arı ürünlerinin kirlenmesi ve arıların sağlıklarının kötüye gitmesi engellenebilir. Uygun polen ve nektar kaynağını sağlayabilen, ekolojik bir kültüre, doğal bir bitki örtüsüne veya çevreye az zarar veren yöntemler uygulanan bitkilere sahip bir alan bulunmalıdır. Yani arılığın 3 km çevresinde güvenli bir nektar ve polen kaynağı olmalıdır. Ancak, arılar için yalnızca gelişmiş ve çiçek açmış bitkiler polen ve nektar sağlamaz. Vahşi bitkiler ve farklı otlar da vardır. Kışlatma ve çiçek aşmayan bitkiler söz konusu olduğunda yukarıda belirtilen gerekliliklere uyulmasına gerek yoktur. Ekolojik bir arılık söz konusu olduğunda, kovanlar doğal maddelerden yapılmalıdır ve kovanlarda çevreyi veya arı ürünlerini kirletebilecek doğal veya başka maddelerin kullanılmaması önemlidir. Bal mumundan petekler için yalnızca organik bal mumu kullanılabilir. Piyasada organik bal mumunun bulunamaması halinde, organik arılıklarda yasak olan maddeleri içermiyorsa veya sırları kaldırma yöntemi kullanılan bir arılıktan geliyorsa geleneksel bal mumu da kullanılabilir. Koloniler için izin verilen maddelerin yanı sıra yalnızca doğal maddeler kullanılmalıdır. Sentetik arı savarların kullanımına izin verilmez. Arıların ölümüne neden olan arı ürünü süzme 122
yöntemlerinin kullanımı yasaktır. Açık yavru gözleri bulunan peteklerden ürün süzülmemelidir. Organik arıcılıkta ana arıların kanatlarının kırpılması yasaktır. Besleme Kışlatma için kovanlarda yeteri kadar polen ve nektar bırakılmalıdır. Beslemeye yalnızca aşağıdaki durumlarda izin verilir: Kış koşullarının hayvanların hayatta kalmasını tehlikeye atması ve Son bal süzme döneminin başlangıcı ile bir sonraki nektar üretim mevsimi arasında 15 günden önce. Besleme için organik bal, organik şurup veya organik şeker kullanılabilir. Hava koşullarının kötü olması veya doğal afetler durumunda, beslemeye geçici olarak ve yalnızca organik yemle izin verilir. Sözkonusu izin belgelendirilmelidir. Arı sağlığı Hastalıkların önlenmesi de organik arıcılıkta büyük bir öneme sahiptir. Dezenfeksiyon amaçlı olarak buhar ve doğrudan gaz alevi gibi fiziksel tedavilere izin verilir. Kimyasal maddeler yalnızca çerçeveleri, kovanları ve petekleri kemirgenlere karşı korumak için kullanılabilir. Organik bitki korumasında kullanılmasına izin verilen maddeler de kullanılabilir. Hasta olmaları halinde arılar derhal tedavi edilmelidir ve hasta koloniler karantinaya alınmalıdır. Varroa akarı olduğunda, formik asit, laktik asit, asetik asit, oksalik asit, mentol, timol, ökaliptol ve kafur kullanılabilir. Tedavi edilen koloniler, bir yıllık dönüşüm süresine tabi tutularak dönüştürülmelidir. Yavru yönetimi akarlara karşı uygulanan bir tür biyolojik kontroldür. Bu yöntemin ana amacı, yavrulama mevsimine yavru içermeyen bir dönem koyarak akar üreme döngüsünün gelişimini sonlandırmaktır. Kovanda yavru olmayınca, akar sayısı da azalacaktır. Bundan sonra akarlara ikinci darbeyi vurmak için 123
izin verilen maddelerden biri kullanılmalıdır. Akarlara karşı bakteri kullanımı konusunda bazı laboratuar testleri yapılmaktadır; ancak, bunların geniş kapsamlı kullanımı henüz mümkün değildir. Erkek arı çerçevelerinin kullanımı, akarlara karşı bir tür mekanik kontroldür. Bu yöntemin temelini bir kurulum çerçevesinin kullanılmasıdır. Arıların ilkbahardaki kurulum faaliyetleri, yuvanın büyütülmesi ve bir kurulum çerçevesinin konulması için iyi bir fırsattır. Sırlanmış erkek yavrular kovandan alınmalı ve yumurtalarından çıkmadan önce sırları kaldırılmalıdır. Sırrı kaldırılan son kurulum çerçevesi de alındıktan sonra formik asit, oksalik asit veya diğer tedaviler kullanılmalıdır. Oksalik asit tedavisi, yalnızca kolonide hiçbir yavru olmadığı zaman kullanılmalıdır. Bu tedavi, sıcaklığın yaklaşık 8-10°C olması halinde yapılmalıdır. Arıların sayısına bağlı olarak, peteklerin kenarlarına bir ezcane tarafından hazırlanan % 3 oranına sahip 4-5 ml’lik bir solüsyon sıkılmalıdır. Oksalik asit tedavisinin yiyecek arayışından 10-14 gün sonra, iki kez kullanımı önerilir. İlk tedavi, temmuz-ağustos ayında yapılan bal süzme işleminin ardından, ikincisi eylül ayında yapılmalıdır. Uzun süreli buhar tedavisi zararlı değildir. Güçlü bir enfeksiyon, ılıman bir iklim söz konusu olduğunda veya kışlatma yapılmadığında, 3-4 hafta süren en az iki tedavinin yapılması gerekmektedir. Sıcaklıkla tedavi, bir tür fiziksel kontroldür. İçinde yavru bulunmayan bir kolonide sıcaklık 40-45°C’ye yükselirse akarlar ölecektir. Ancak bu yöntem uygulanılırken dikkatli olunmalıdır. Arılıkla ilgili bir kayıt tutulması ve kovanlar ile bunların yerlerinin belirlenmesi önemlidir. Arılığın taşınması ve tarihi konusunda denetleme kurumuna bilgi verilmeli ve bu konular hakkında anlaşmaya varılmalıdır. Ürün süzme tarihleri, sonuçları, önemli eylemler ve arılıkta kullanılan maddeler kaydedilmelidir. Belgelerin kontrol edilmesinin ardından, bazı dosyaların eksik olması halinde, bunlar plan içerisinde hazırlanmalı ve denetmene verilmelidir.
124
Organik arıcılığın misyonu, kimyasal içermeyen ve sağlık bal üretmektir ancak, bu dikkatli bir şekilde yapılmalıdır ve özel uygulamalar gerektirir. Bal arısı kolonilerinin ve hastalıklarının mevsimsel döngüsü Bir bal arısı kolonisinin yıl içinde tam değerli bal ve diğer bal ürünlerini üretebilmesi için sağlıklı arılara ihtiyacı vardır. Sağlıklı arılardan oluşan bir koloni, her mevsimde genel davranış standartlarına uyulmasını sağlar. Kışlatmanın başarısı, koloninin bu önemli döneme ne kadar hazırlıklı olduğuna bağlıdır. Başarılı kışlatma, arıların ilkbahar gelişimine yardımcı olacak ve bu gelişimi sağlayacaktır. Son arı meralarının çiçeklerini (örneğin, ayçiçeği) dökmesinin ardından mümkün olan en kısa sürede süzme işlemi başlamalıdır. Yaşlı arıları yeni arılarla değiştirmek için daha önce sona eren besleme yeniden başlatılmalıdır.Sıcaklık iletkenlikleri iyi olmadığından ve sıcaklığı içeride tutmayacağından bir kışlık yuva yeni petekler içermemelidir. Kolaylıkla hastalık yatağı olabileceği için bir kışlık yuvada eski petekler kullanılmamalıdır. Arıların beslemeden gelen kış yemini işleyebilmeleri, olgunlaştırabilmeleri ve sırlayabilmeleri için yuva bakımı son bal toplama dönemi sona erdikten sonra yapılmalıdır. Ana amaç, arı kolonilerinin eylül ortasına kadar kış yemini kullanmasıdır. Arı kolonileri kışlatmaya hazır hale getirildikten sonra incelenmeli, sırlanmamış petekler alınmalı ve gerekiyorsa saklanan yiyecek yeniden doldurulmalıdır. Her şey yapıldıysa, arıların kış boyu korunmasına başlanmalıdır. İyi bir koruma malzemesi, yeterli sıcaklık yalıtımı sağlar. Çatlakları bulunan veya kış rüzgarlarına maruz bırakılan bir arı kolonisi çok fazla sorun yaşar. Arıların kış boyu dinlenmesi için fareler, kuşlar ve diğer hayvanlar kovanlardan uzak tutulmalıdır; kovanların üzerindeki kar bile temizlenmemelidir. Her şeyin yolunda olduğundan emin olmak için arı kolonileri zaman zaman dinlenmelidir. Bir 125
kovandan gelen sesler birçok anlama gelebilir. Sürekli uğultu, koloninin iyi olduğu ve kışlatmanın herhangi bir sorun olmadan devam ettiği anlamına gelir. Kış dönemi içinde günlük sıcaklığın öğlen saatlerinde 8-12 0C’ye ulaşması halinde, arılar kış salkımından ayrılır ve kovandan dışarı çıkar. Arılar bağırsaklarında toplanan sindirilmemiş yiyeceği dışarı atmak için dışkılarını kovanın dışına yaparlar. Sıcaklık ne kadar yüksek olursa, temizlik o kadar yoğun olur. Arılar kar yağdığında uçarlarsa donar ve ölürler. Bu nedenle, siyah renkli plastik bir koruma yükseğe uçmalarına ve kovana geri dönmelerine yardımcı olur. İnceleme sırasında kovanın içinde bir miktar sıvı balın bulunması halinde, bu balın yerine bir miktar sağlıklı bal konulmalıdır. Kış mevsiminin sonuna doğru kolonide hayat başlar: ana arı yumurtlamaya başlar ve yuvanın sıcaklığı artar. Artık arıları bir miktar şeker kekiyle veya bir miktar ilaç içeren bir miktar endüstriyel yemle besleme zamanı gelmiştir. Bunun amacı, arıcının arıları 4080 bin işçi arının katılacağı erken yiyecek arayışına hazırlamasıdır. Arıcı ilkbahardaki inceleme sırasında koloninin bir ana arıya sahip olup olmadığını, yiyeceğin yeterli olup olmadığını veya kovanın aşırı büyük olup olmadığını kontrol edecektir. Arıcının ana arının yumurtlamaya başladığını görmesi halinde, arı kolonisi iyi bir gelişme gösterecektir. Kovanda işçi arı yavrusu yerine erkek arı yavrusu bulunabiliyor veya arıların uğultusu kovanda bir ana arı olmadığını gösteriyorsa, arıcı müdahalelerde bulunmalıdır. Bu nedenle % 10-15 oranında yedek ana arı saklanmalıdır. Erkek arı yumurtası veren ana arılar öldürülmelidir. Koloniye bir ana arı verilmesinin en etkili olduğu zaman ilkbahar başıdır. İlkbahar başında yiyecek arayışının ve beslemenin yeterli ol-madığı zamanlarda, arıların arama, ardından hırsızlık davra-nışları gelişebilir. Arılar arama sırasında bal arar. Zayıf bir koloni söz konusu olduğunda, yabancı arılar muhafız arılarla savaşır, kovana girer ve balı emer. Arayıcı arıların bir bal kaynağı bulmasının ardından hırsızlık başlar. Yabancı arılar hırsızlık sırasında koloninin peteklerini istila 126
eder ve ballarını alır. Hırsızlığı önlemek için kovan girişleri dar yapılmalı ve çatlaklar tamir edilmelidir vb. Arıların ilkbahardaki ilk uçuşu sırasında onlara (ılık) içme suyu verilmesi, gelişimlerine ilişkin başka bir kriterdir. Ilık su, soğuk suya göre arıların gelişiminde % 20-25 oranında daha faydalıdır. İlkbaharda genel inceleme günlük sıcaklık gölgede 14-15 0C’ye ulaştığı zaman yapılmalıdır. İncelemenin amacı, arıcının koloninin gelişimini incelemesi ve eski kusurların ve hataların sona erip ermediğinin kontrol etmesidir. Çerçevelerde çok fazla sayıda, tek bir düzene uygun olarak sırlanmış ve farklı yaşlarda yavruların bulunması halinde ana arı aranmalıdır. Hatalar ve eksiklikler giderilmelidir. Arıların beslenmeye teşvik edilmesi, genel olarak yavru sayısını artırmada kullanılan bir yöntemdir. Önce yoğun, sonra yoğun olmayan şeker pekmezi, toz şeker veya polen vb. ile besleme gibi birçok teşvik edici besleme yöntemi vardır. İlkbahar başlangıcından, yiyecek arayışına kadar olan görevlerin kronolojik sıralaması Hızlı bir inceleme. İlaç içeren Sıcaklık 10-12 0C iken: veya polenli kek ile besleme, yuvanın boyutunu küçültme, korumayı güçlendirme, koloniye bir ana arı verilmesi veya onları birleştirme, bir sulama deliği yapılması, polen tedariki. Sıcaklık 14-16 0C iken: Genel inceleme, yiyecek tedariki, düşük kaliteli ana arıların değiştirilmesi (ana arının değiştirilmesi, birleştirme), polen ve nektar toplama amaçlı göç, kovan temizliği. Sıcaklık 18-22 0C iken: Yuvanın yiyecek kontrolü, sağlık kontrolü.
genişletilmesi,
İlkbaharın sonunda: Bal mumundan petekler ile yuvanın genişletilmesi, genel inceleme, çok gelişmiş kolonilerin zayıflatılması ve orta düzeyde gelişmiş olanların güçlendirilmesi.
127
Yaz: arı kolonilerini eşitleme; bir arıcı oğul vermeyi önlemek için gözleri çıkarabilir, ballığı açabilir ve arılığın yerini değiştirebilir. Havanın sıcak olması halinde, arı salkımı büyür ve daha fazla kovanı kapsar; soğuk olması halinde ise salkım küçülür. Yavrulama için ideal sıcaklık, 34-35 0C’dir. Bir yuva, kaplanarak, girişi daraltılarak ve arı alanlarının en iyi bölümleri kapatılarak korunabilir. Yeterli bir nüfusa sahip olan sağlıklı koloniler üretmeye devam etmelidir. Üretim faaliyetleri şunları içerir: Başlıca üretim faaliyetleri yapay oğul alma, bal yapma, ana arının yavrulaması, bal mumu üretimi, arı sütü ve polen üretimidir. Genellikle iyi arı meraları, iyi hava koşulları, iyi gelişmiş bir arı kolonisi ve yeterli sayıda petek üretimi teşvik edebilir. İlkbahar ve yaz aylarındaki bal ve diğer arı ürünlerinin üretilmesinin ardından, arıların mevsimsel döngüsü, bal arısı kolonilerinin fiziksel ve mevsimsel döngüsünü sağlayan kışlatmaya hazırlık ile devam eder. Arı hastalıkları 1. Amerikan Yavru Çürüklüğü Bu hastalık, yavru hastalıkları arasındaki en ciddi, arıcıların en çok korktuğu ve dünya çapında en çok görülen hastalıktır. Etiyolojisi ve sebebi Hastalık ajanı, bir gram pozitif, hareketli bakteri olan Paenibacillus larvasıdır. Bitkilere bulaştığında spor oluşturabilir ve fiziksel, kimyasal ve çevresel ajanlara direnci artırır. Bu özellikleri Paenibacillus larvasını özellikle tehlikeli kılar. Enfeksiyon yalnızca spor buluşan besinler aracılığıyla yayılır. Larva en çok 1. ile 48. saat arasında etkilidir. Ancak, spor yoğunluğu arttıkça enfeksiyon riski yaşlı larvalar etkileyecek şekilde artar. Sporlar yumurtadan çıkmanın 128
ardından üç gün sonra ve yalnızca arının larva halinin son gününde gelişir. Gözlerin sırlarının alınmasının ardından arının üremesi hızlanır. Mezokolondan hemolenfe, hemolenften de septisemik formda çeşitli organlara bulaşır. Amerikan yavru çürüklüğü bal arısı larvalarında görülen, larvaların ölümüne ve kokuşmasına yol açan çok tehlikeli salgın bir hastalıktır. Her üç arı bireyinin larvasını da hastalık etkilemektedir. Hastalığın etmeni Bacillus Larvae adlı sporlu bir bakteridir. Bakteri sporları hafif iğ biçiminde olup 1.2 N boyunda 0.5 N genişliğindedir. Bacillus Larvae sporları erginler için tehlike yaratmazken Larva ve Pupalar için patojendir. ABD yavru çürüklüğünün etmeni olan sporlar 100 0 C kadar ısıtılmış balda en az 30 dk., 116 0C sıcaklıkta 20 dk., Kovanda 33 yıl, toprakta 60 yıl, temel petekte 45 yıl yaşayabilmektedir. Bulaşma ve yayılma özellikleri Hastalık sporları petek gözlerindeki larvalara, bu larvaların beslenmesi sırasında bulaşma gerçekleşmiş (kontamine) besinler aracılığıyla olur. Ancak larvalar ilk üç günlük dönemlerinde aldıkları arı sütü nedeniyle bağışık durumundadır. Bal ve polenle beslemenin yapıldığı yaşlı arılarda etkili olmaktadır. Hastalığın taşıyıcısı olan ve besleme sırasında gözlerdeki larvalara bulaştıran arıların kendisi etkilenmez. Hastalığa yakalanan larva pupa döneminde zayıflar ve ölür. Bu nedenle bakteriler sporlara dönüşürler. Üretilen spor sayısı larvaya bulaşan sayıdan çok daha fazladır. Enfekte olmuş pupa 2,5 milyar pupa taşıyabilir. Ölü larvalar işçi yavrularca temizlenmeye çalışılır. Bu sırada sporlar kovan içinde her tarafa yayılırlar. Koloniler arasındaki bulaşma ve yayılma da arıcının kullandığı bulaşık malzeme, bulaşık bal, petek ve kolonilerin sağlıklarında kullanması, oğul alma, şaşırma, yağmacılık, arı ve çerçeve nakli gibi çok değişik yollarla bulaşabilir. Kendisine verilen besinle larvaların sindirim sistemine giren besinle sporlar bir gün sonra bağırsağa ulaşarak gelişirler ve kan dokusuna geçerek çoğalırlar ve bağırsak şekerini tahrip ederek tüm 129
vücuda yayılır. Hastalık, yavru yumurtadan çıkıştan 9-10 gün sonra prepupa ve ya pupa dönemindeyken ölür. Semptomlar ve teşhis Larvaların veya pupaların rengi öldükten sonra değişir. İnci rengi giderek koyulaşır. Dokusu sulu ve yapışkan olur. Bu yapışkan yapı, ölü larvaların alınması sırasında ipliksi bir görünüme neden olur. Bu aşamanın başka bir özelliği de kokusudur: keskin bir kokuşma kokusu. Son olarak, larvalar tamamen kurur ve göz duvarının dibine yapışır kalır. Bu aşamada binlerce spor içerir. Güçlü kolonilerde yeni bulaşmış hastalığın farkına varmak çok güçtür. Hastalık ilerledikçe sürekli azalma görülür. Önceleri istekli ve canlı olarak çalışan işçi arılarda tembellik ve hastalık başlar. Güçlü kolonilerde açık veya hasta yavrular işçi arılarca kovanın dışına atılır. • Sağlıklı kolonilerde, kuluçka alanlarında yavru dağılımı düzgün ve sık olduğu halde hasta kolonilerde dağınık ve düzensizdir. Ölü larvaların atılmasıyla terk edilmiş bir durumdadır. Açık, kapalı ve boş gözler birbirine karışmıştır. • Kapalı yavru gözlerine, göz kapakları içine doğru çökmüş ve bazı kapalı yavru gözlerinin göz kapakları delinmiş ve ya renk solmuş ve içerisindeki yavru ölmüştür. • Yavru ölümleri daha çok kapalı yavru gözlerinde yavru pre-pupa veya pupa döneminde iken ölür. • Ölen yavrular gözün yan yüzeyine uzunlamasına yapışarak çürümeye başlamıştır. Ölü yavruların rengi başlangıçta donuk beyazdır, daha sonra açık kahve ve nihayet koyu kahverengi bir renk oluşur. • Ölü yavrular, sulu kıvamda ve biraz yapışkandırlar. Çürüme ilerledikçe renk koyulaşır, yapışkanlık artar, üzeri delik gözlere bir çöğ sokup yavru kalıntısı çekilecek olursa kalıntının 5-10 cm. uzadığı görülür. Bu dönemde ölü yavru 130
kalıntısı gözün alt yüzeyine yapışmış uzantısıdır. Arılar bu tip ölü yavrularını gözlerden temizleyemezler. • Yavru pupa döneminde ölmüş ise arının dili sertleşerek yukarı kalkmış gözü ikiye ayıracak şekilde göz kapağına doğru uzanmıştır. Hastalığın ileri dönemlerinde tipik bayat tutkal kokusundadır.
Fotoğraf 1. Amerikan Yavru Çürüklüğünde petek gözleri Yayılma-Bulaşma Temizleme işlemi sırasında kovan içinde meydana gelir. Besindeki sporların yayılmasına katkı sağlayan tipik delikli göz sırları vardır. Kovanlar arasındaki yayılma ise atma, yığma ve her şeyden önemlisi arıcının dikkatsiz davranmasından kaynaklanır. Korunma ve tedavi Enfeksiyon riskini azaltmak için arıcının bu bakterinin biyolojik yapısından ve arılığın tamamına bulaşmasını ve yayılmasını önleyecek mekanizmalardan haberdar olması gerekmektedir. Periyodik incelemeler, güvenli maddelerin kullanımı ve kullanılmayan kovanların kaldırılması, enfeksiyon riskinin düşük olmasına büyük bir katkı sağlayabilir. Hastalığın varlığından emin olunmasının ardından mantıken arı ailesinin ve hastalığın bulaştığı maddelerin imha edilmesi önerilir. Kovanlar kaynar suda % 10 sodyum hidroksit (NaOH) ile en az 3 dakika boyunca 131
dezenfekte edilebilir. Gama ve beta ışınlarının kullanımı da güvenlidir ve hatta peteklerin iyileşmesini sağlar. Avrupa’da yasak olan ilaçla (antibiyotikle) tedavi sporların gelişmesini engeller, ancak problemi ortadan kaldırmaz. Sadece gizler. Buna ek olarak, balın kirlenmesi ve direnci artırma faktörü gibi bilinen yan etkileri vardır. Bu sinsi hastalığa direnç gösteren arı cinsinin hasta yavruları bulması ve bunlardan derhal kurtulması (24 saatten az bir süre içinde) ilginçtir. Hastalıklı kovanlardan alınana bal diğer kolonilere verilmemelidir.
Hastalıklı kolonilerden sağlıklı kolonilere arı, petek ve yavru verilmemeli, birleştirme yapılırken çok dikkatli olmalı ve arılıkta yağmacılığa teşvik edici yanlış uygulama yapılmamalıdır.
Hasta kolonilerden kullanılmamalıdır.
Bulaşık olmayan dezenfekte edilmiş temel petek kullanılmalıdır.
Hastalıklı kolonilerde kullanılan malzemeler aleve dayanmalı ancak, ateşe dayanıksız olanlar % 10 sodalı suyla, eller ise sabunlu suyla yıkanmalı.
Güçlü koloniler ile çalışılmalı diğer koloniler ile ve parazitler ile mücadele edilmeli.
Hastalık çok ilerlemiş, ilaçla tedavisi yapılmayacak durumda ise, kolonideki petekler ve arılar yakılmalı, kovan içine de alev tutulmalıdır.
oğul
alınmamalı
ve
Amerikan yavru çürüklüğü hastalığı ile savaşım Kolonilerin yok edilmesi: Amerikan yavru çürüklüğü hastalığı tehlikeli bir hastalıktır. Hastalığın etmeni değişik koşullara uzun süre uym sağlayabilmekte ve hızla yayılabilmektedir. Bu yüzden hasta koloninin arılarını ve bütün peteklerini yakarak imha etmek, kalan artıkları 132
gömmek en doğru yoldur. Kovan malzemesi ve gövdesi dezenfekte edilerek kullanılır. Bunun için arıların akşam saatlerinde uçuş deliği kapatılarak arılıktan uzak bir yere alınır. İçine benzin dökerek arıların ölmesi sağlanır. Ölü arılar, yavrular, petekler ve kovandan alınan diğer artıklar yakılarak yok edilir. Bulaşık malzemelerin dezenfeksiyonu: Eğer hastalık başlangıç döneminde teşhis edilebilmişse hasta koloniyi tedavi etmek mümkün olabilmektedir. Bu durumda arılar temiz bir kovana aktarılarak bulaşık petekler yakılarak yok edilmeli ve diğer bulaşık malzemeler dezenfekte edilmelidir. Uygulama için hasta koloni yerine temiz bir boş kovan konur, içine kabartılmış boş petekler verilir ve arılar bu peteklerin üzerine silkelenir. Hasta koloninin petekleri üzerine benzin dökülerek arılıktan uzakta bir yerde yakılmak üzere yok edilir. İşlemler sırasında kullanılan malzemeler potasyum hipoklorat (çamaşır suyu), petekler ise formaldehit edilerek dezenfekte edilir ve kullanılır. Uygulamalar Potasyum hipoklorit uygulaması: Ana arı ızgarası, yemlik, körük, el demiri, eldiven ve maske gibi malzemelerin dezenfekte edilmesinde kullanılır. Formalit uygulaması: Formalit çözeltisi hazırlanarak yapılan bir dezenfeksiyon çalışmasıdır. Ancak fazla zaman ve emek isteyen ve pratik olmayan bir çalışmadır. Formalin ballı peteklere uygulanmamalı ve formalin uygulanmış petekler, ballar arılara verilmemelidir. Bal formalini absorbe (emer) eder ve arılar için zehirleyici olur. Bulaşık arılarda ilaçla sağaltımı: Temiz bir kovana konulan kabartılmış boş peteklere silkelenen arıların hemen ilaç tedavisine başlanılır. ABD yavru çürüklüğü için kullanılan en etkili ilaç sulfamit'lerden sodyum sulfathiazol ve bir antibiyotik olan terramisin kullanılır.
133
Antibiyotik uygulamaları: İlk kez 1951'de ABD' de kullanarak başarılı sonuçlar alınmıştır. ilk ve sonba-harda kullanılabilir ve şurupla verilir. Uygulama için 1/1 oranında hazırlanmış şeker şurubuna şurubun her 4 litresine bir dolu çay kaşığı Terramisin katılır. 2. Avrupa Yavru Çürüklüğü Dünyada en yaygın görülen hastalıklardan biridir. Hastalığın etmeni en son yapılan sınıflandırmaya göre Melisococcus pluton adında bir bakteridir. Hastalıkta diğer bazı bakteri türleri de görülür. Ancak bunlar doğrudan hastalık oluşturmazlar fakat ölü larvanın kokusu ve kıvamı üzerinde etkili olurlar. Etiyoloji ve nedeni Bu hastalık bakteri kökenli bir hastalıktır. Sebep olan etiyolojik ajanlarla ilgili çalışmalar halen devam etmektedir. Ana ajanın Melissococcus pluton olduğuna inanılmaktadır. Bu bakteri, muhtemelen fırsatçıların oynadığı rol nedeniyle genellikle diğer bakterilerle ilişkilendirilir. Gram pozitif, spor üretmeyen bir bakteri olan bu bakterinin direnci iyidir ve peteklerde üç yıl süreyle canlı kalabilir. Bakterinin bulaştığı besinlerle yayılır ve sırlanmamış larvaların orta bağırsağına saldırır. Yalnızca öldükten sonra septisemik bir yayılmaya ve diğer bakteri türlerinin oluşmasına neden olur.
Fotoğraf 2. Tipik bir Avrupa Yavru Çürüklüğü semptomu 134
Semptomlar ve teşhis Ölümler pupa aşamasına geçmeden önce gerçekleşir ve bu Avrupa yavru çürüklüğü hastalığında ayırt edici bir özelliktir. Yavru gözlemlenerek normal olmayan duruşu fark edilebilir. Ayrıca çıkarma girişiminde bulunulduğunda normalde ipliksi olmayan yapısı da görülür. Dokuların kokuşması ile ortaya çıkan koku, Amerikan yavru çürüklüğüne göre daha az keskindir ve ölçekler gözlere uymaz. Hastalığın kendine özgü kokmuş et ya da balık kokusunu andıran kokusu kovan açıldığında algılanabilir. Açık yavru döneminde ölmüş larvalar koyu kahverengi ve siyaha yakın renktedir ayrıca larvadaki renk değişimi önemli bir belirtidir. Hastalığın çok şiddetli seyrettiği durumlarda kapalı yavru gözlerinde de görülebilir. Ölmüş larva bir çöple çekildiğinde Amerikan yavru çürüklüğünde görülen ipliksi uzama görülmez, kolayca petek hücresinden çıkartılabilir. Genellikle, Amerikan yavru çürüklüğü kapalı yavrularda görülürken Avrupa yavru çürüklüğü açık yavrularda görülür. Yatkınlık ve yayılma En çok etkilenenler zayıf, kötü bakılan ve birkaç tane canlı yavrusu bulunan ailelerdir. Ascosferosis ve Nosema hastalığı gibi fırsatçı bir hastalıktır. Yalnızca zayıf kolonilerde görülür. İlkbahar mevsiminin sonuna doğru görülmesi normaldir ve Avrupa’nın kuzeyinde güneyine göre daha yaygındır. Yayılması açısından Amerikan yavru çürüklüğünün dikkate alınması önemlidir. Korunma ve tedavi İyi bakım teknikleri ve zamanında yapılan kontroller, yayılmanın azalmasına ve çok geç olmadan düzeltici eylemlerde bulunma becerisine izin verir. Ağır vakalar hariç olmak üzere etkilenen arıların imha edilmesine gerek yoktur.
135
Paenibacillus larvasının kontrolü için antibiyotiklerle ilgili olan endişeler geçerlidir ve iyileştirilebilir vakalar söz konusu olduğunda, yavru bloğunun uygulanması ve ardından ana arının değiştirilmesi önerilir. Genellikle işçi arıların ölü yavruları taşımasına izin verilir ve bu enfeksiyonun üstesinden gelmek için yeterlidir. Bu hastalık bazen dışarından bir işlem yapılmasına gerek olmadan geçer. Savaşım Amerikan yavru çürüklüğündeki uygulamanın aksine şiddetli durumlar hariç, bu hastalıkta arıların ve yavru peteklerin imhasına gerek yoktur. Koloninin ana arısı bir süre kovan içerisinde kafeslenerek yumurta atması engellenir. Oxytetracycline, erithromycin veya diğer antibiyotik uygulamaları ile tedavi edilebilir. Ancak, antibiyotik kullanımı konusunda mutlak surette bir uzmanın görüş ve önerileri alın-malıdır. Çünkü antibiyotikler belli aralıklarla, belli dozlarda ve belli bir süre için kullanılması gereken maddelerdir. Aksi halde arı kolonisine, aile bütçesine ve balın kalitesine zarar verilir. Antibiyotik verilen kovanın balı uzun bir süre tüketilmemelidir. Örneğin bu sürenin oxytetracycline grubu için en az 8 hafta olmasına karşın diğer antibiyotik grupları için 1 yıla kadar çıkabilir. Arılıkta kullanılan ekipman ve hastalıklı kolonilerin boş kovanları 50 lt suya 1 kg soda veya 1/1'lik amonyum klorid eriyiği ile dezenfekte edilmelidir. Avrupa yavru çürüklüğü hastalığından korunma: Arıların gerek Amerikan, gerekse Avrupa yavru çürüklüğü hastalığından korunmasında;
Arılık her zaman temiz ve düzenli olmalıdır.
Arı ve ana arı satın alırken alımlar, sağlık belgesi veren ve güvenilir kurumlardan yapılmalıdır.
136
İkinci el alet-ekipman alındığında bunlar dezenfekte ve sterilize edilmelidir. Amerikan yavru çürüklüğü hastalığının bulaşmasını ve yayılmasını sağlayan bakteri sporları bal içinde yıllarca yaşayabildiğinden arılar kaynağı belli olmayan ya da hastalık geçirmiş arılıklardan elde edilen ballarla beslenmemelidir. Kaynağı alınmamalıdır.
belli
olmayan
oğullar
arılığa
Arılıkta yağmacılığa meydan verilmemelidir. Kovanların yerleşme düzeni arıların yanlış kovanlara girmelerini önleyecek şekilde olmalıdır. Bunun için kovanların uçuş delikleri farklı yönlere bakmalı ve kovanlar arası mesafe 1-2 m. den az olmamalıdır. Mümkünse bu mesafe artırılmalıdır. Koloniler arasında petek alış verişi yapılırken dikkatli davranılmalıdır. Mümkün olduğunca eski petek kullanmaktan kaçınılmalıdır. Koloniler nektar ve polen kaynağı yönünden zengin bölgelerde tutulmalı, hastalık riski bulunan yerlere arı götürülmemelidir. Koloniler sürekli kontrol edilmeli, hastalığın yayılmasını önleyen en etkili yolun erken tanı olduğu unutulmamalıdır. 3. Varroa Akarları Varroa akarları kovanda yaşar, arıların karın bölgelerine yapışır ve yaşam sıvılarını emer. Arılar hastalanır ve kovan yavaşça ölür. Akarlar çok küçük olduğundan fark edilmeleri kolay değildir. İyi bir göz veya bir büyüteç yardımıyla ve genellikle arıların karın bölgelerinde fark edilir. Semptomlar her zaman aynıdır: arılar zayıf düşer, ölür ve koloni küçülür. Sonuçta koloni ölür. 1990 yılında Birleşik Krallıkta bal arısı sayısı Varroa zararlısından olumsuz 137
etkilenmiştir. Britanya’nın arılarını öldürmüş ve birçok arıcının işleri sona ermiştir. Hastalığı tedavi etmek için kimyasallar geliştirilmiş, bu sayede kovan sayısında bir canlanma yaşanmıştır. Etiyolojisi Varroa zararlısı dünya üzerinde görülen parazitlerin etiyolojik ajanıdır. Orta Asya’ya geçtiğinde Apis Cerana paraziti Apis mellifera’ya dönüşmüştür. Daha sonra A. Mellifera’nın dünyaya yayılması ile yaşam döngüsü arının yaşam döngüsüne uygun olan Varroa, dünya çapında üzerinde en çok araştırma yapılan ve savaşılan parazit olmuştur. Cinsiyet açısından gözle görülür bir iki biçimlilik gösterir. Dişiler erkeklere göre daha büyüktür, şekilleri ovaldir ve renkleri kızılımsı kahvedir. Erkekleri daha yuvarlaktır ve renkleri sarımsı beyazdır. Morfolojik olarak, dişiler ayaklarında bulunan vantuzlar ve ventral bölgelerinde güçlü kıllar sayesinde arıların bedenlerine yapışmak için gerekli donanıma sahiptir. Erkekler çiftleşmeden sonra besin bulamaz ve kısa bir süre sonra ölür.
Fotoğraf 3. Arının sırtındaki Varroa akarları
Fotoğraf 4. Larva üzerindeki Varroa akarları
138
Fotoğraf 5. Varroa Akarlarının elektron mikroskobunda görünümü Bal arısının en yaygın görülen ve en büyük zararlısı olan Varroa akarı ile mücadelede organik kökenli; formik asit, laktik asit, asetik asit, okzalik asit, nane, kekik ve okaliptüs kullanılabilir. Günümüzde özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde, insan sağlığı ve buna bağlı olarak da gıda güvenliği, üzerinde yoğun olarak çalışılan konulardır.Bu noktada arı ürünleriyle ilişkin olarak varroa mücadelesi için, insan sağlığına zararlı etkileri olmayan ve balda kalıntı riski taşımayan doğal maddeler aranmaya başlanmıştır.Yapılan araştırmalar ışığında Formik asit, Laktik asit ve Okzalik asit amaca uygunluk bakımından Avrupa Birliği ülkeleri tarafından tercih edilen doğal maddeler olmuştur. Ayrıca esansiyel, uçucu yağ asitleri de varroa mücadelesinde, arı ürünlerinde kalıntı riski yaratmadan başarılı sonuç vermişlerdir. Varroa mücadelesinde en yaygın olarak kullanılanlardan formik asidin uygulanması sırasında kovan giriş ve havalandırma deliklerinin tamamen açılması gerekmektedir. Formik asidin yavaş buharlaşması, ilacın etkinliği bakımından çok önemlidir.10-25 °C arasında en iyi sonuç alınmakta, 30 °C’den yüksek sıcaklıkta ana ve arı kaybı meydana gelebilmektedir.10 °C’den düşük sıcaklıkta ilaç yeterli etkiyi gösterememektedir. Uygulama kovanın gücüne, kovandaki arı populasyonuna göre değişmekle birlikte 1-4 gün aralıkla 3-5 kez tekrarlanır. Formik asit balın doğal maddesi (bal da %0.1-0.5 oranında bulunmaktadır) 139
olmakla birlikte, balda kalite problemleri meydana gelmemesi için bal hasadından 6-8 hafta önce uygulamayı bitirmek gerekir. Formik asidi emici ped yöntemi ile uygulamak da mümkündür. Bu yöntemde emici pedler formik asidi emebilecek herhangi bir materyal olabilir (örneğin;pamuklu bez peçete, birkaç kağıt havlu veya kağıt çocuk bezleri). Materyal, %65’lik 30 ml Formik asidi hiç damlatmaksızın emebilmelidir. Malzemelerin emiciliklerini belirlemek için materyal önceden test edilmelidir. Pedin yerleştirileceği çıtanın üzerindeki arılar duman verilerek uzaklaştırılır. Emici ped çıtalar üzerine yayılır ve bir şırınga ile 30 ml %65’lik Formik asit ped’e enjekte edilir. Eğer sıcaklık 25 °C’nin üzerinde veya salkım dip tahtasına yakınsa, ped dip tahtasına yerleştirilebilir. Tedavi toplam 3-5 uygulama olacak şekilde, 1-4 gün aralıklarla tekrarlanmalıdır. Pedler eriyip bozulmadıkları sürece kullanılabilirler. Formik asidin bir diğer uygulama yöntemi; doğrudan dip tahtasına uygulamadır. Bu yöntemde, formik asit bir şırınga yardımı ile kovan dip tahtasının alt kısmından kovan içine püskürtülür. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta; kovan dip kısmındaki arıların zarar görmesinin engellenmesidir. Bunun için kovan giriş deliğinden körükle duman verilerek arıların uzaklaşması sağlanmalıdır. Bu uygulamada 15 ml %65’lik formik asit kullanılır.Uygulama toplam 5-6 uygulama olacak şekilde tekrarlanmalıdır. Formik asit normalde %80-85’lik konsantrasyonda satılır,bu nedenle yanlışlıklara neden olmamak için ürünün konsantrasyonuna dikkat edilmelidir. Kovanlara uygulamada; 3 kısım (%85’lik konsantre) formik asit ile 1 kısım su karışımından oluşan %65’lik solüsyon tavsiye edilmektedir. Varroa mücadelesinde kullanılan bir diğer organik kökenli bileşik; okzalik asittir. Okzalik asit, sadece ergin arılar üzerindeki varroaları öldürür; kapalı yavru gözleri içerisine etkili değildir. Bu nedenle yavru populasyonunun en az olduğu dönemde (geç sonbaharda ve erken ilkbaharda 1 140
kez) başarılı sonuç vermektedir. Bir uygulamadan fazla yapıldığında arı ölümleri artabilir veya gelecek ilkbaharda koloni geliş-mesini yavaşlatabilir. Fazla işgücü gerektirmeyen (koloni başına 1 dakika), gıda güvenliği ve insan sağlığı bakımından güvenilir bir uygulamadır. Bu tatbik, 7-30 °C’ler arasında iyi sonuçlar vermektedir. Gün içerisinde, rüzgarsız ve kovanların açılabileceği zamanlarda uygulama yapılmalıdır. Uygulamada kullanılan %3.2’lik Okzalik asit/şeker şurubu solüsyo-nunun hazırlanması için, 1litre 3540 °C sıcaklıkta temiz su ile 1 kg toz şeker temiz bir kapta ve güvenli bir yerde karıştırılarak oda sıcaklığına (20 °C) ulaşana dek soğutulur. Solüsyona 75 g kristal okzalik asit ilave edilir ve iyice karıştırılır. Sonuçta %3.2’lik okzalik asit solüsyonu elde edilmiş olur. Uygulamada üzeri tamamen arıyla kaplı çerçeveler arası boşluk için %3.2 ‘lik 5 ml şeker şurubu/okzalik asit solüsyonu kullanılır.(arılar çerçeveler arası boşluğu tamamen doldurmuş olmalıdır). Kovandaki arı mevcuduna göre uygun miktar alınır ve peteklerin üst çıtalarının arasından petek arası boşluktaki arılar üzerine damlatılır veya gerekli miktarı aşmamak kaydıyla püskürtülerek de kullanılabilir. Örneğin üzerleri tamamen ergin arıyla kaplı 10 çerçeve arıya toplam 50ml solüsyon kullanılır. Organik asitlerin kullanımı sırasında bazı teknik bilgi ve kurallara dikkat edilmesi gerekir. Kullanım sırasında koruyucu gözlük kullanılmalıdır. Ciltle doğrudan temas ettirilmemeli, eldiven kullanılmalıdır. Asit, doğrudan solunmamalı, maske takılmalıdır. Bu maddeler tariflerine uygun olarak kullanıldıkları taktirde, insan sağlığı ve arılar üzerine zararlı bir etki yaratmamaktadır. Dönüşümlü olarak bu ilaçların kullanımının sağlanması (örneğin; ilkbaharda formik asit, sonbaharda okzalik asit uygulaması gibi) Varroa’nın bu kimyasallara direnç kazanmasını önlemek açısından önemlidir. Günümüze dek Varroa’nın bu maddelere karşı direnç kazandığına dair bilimsel bulgulara rastlanmamıştır. Varroa mücadelesinde yararlanılan ve balda, balmumunda kalıntı bırakmayan bitkisel maddeler ve 141
etkileri şu şekilde özetlenebilir; Tütün yapraklarında nikotinin akar öldürücü etkisi %75 düzeyindedir. Körükte okaliptüs ve defne yapraklarının yakılması ile elde edilen duman kovan giriş deliğinden verildiğinde, varroa için orta düzeyde etkili olmaktadır (%44-48). Kekik yaprağında bulunan timol, oldukça güçlü bir akar öldürücüdür. Timol kristalleri cam bir yayvan küçük kap içerisinde kovanda çerçeveler üzerine konulabilir. Kap sayısı kovanın gücüne göre (8-10 çerçeve için 2-3 kap, her kap 4 g timol içermeli) ayarlanmalı, uygulama 8 gün arayla 3 kez tekrarlanmalıdır. Bu uygulama ile kovanda varroa akarı sayısında %93 azalma belirlenmiştir. Varroa zararlısı ile müca-delede organik kavramına oldukça uygun bir diğer mücadele yöntemi de “Biyolojik yöntem” olarak adlandırılan ve varroa’nın en rahat gelişme imkanı bulduğu için tercih ettiği petek yüzeyindeki erkek arı gözlerinin imha edilmesidir. Bu yöntemle, petek yüzeyinde özellikle erken ilkbaharda gelişen erkek arı gözleri imha edilerek, varroa’nın gelişmesi doğal olarak durdurulabilmektedir. Bunun yanı sıra, mekanik mücadele yöntemi de uygulanabilir. Bu sistemde, kışın kovan giriş delikleri açılarak ana arının yumurtlaması durdurulur. Besin ortamı bulamayan varroa akarları kovan dip tahtasına dökülür. Bal sağımı da organik arıcılıktaki en önemli noktalardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Organik arıcılıkta kullanılan ambalajlar; cam, tahtadan üretilmiş malzemeler, özel üretilmiş uygun organik kaplama maddelerinden yapılmalıdır. Sağım sırasında kimyasal sentetik kovucu maddelerin kullanılması yasaktır. Sağım sırasında temiz ve düzenli bir sistemin kurulması, balların konulacağı kapların titizlikle hazırlanması gerekmektedir. Organik arı ürünlerinin ambalajlanması esnasında, ürünün organik niteliğini koruyacak bütün hijyenik tedbirler alınmalıdır. Organik arı ürünleri konvansiyon el ürünlerden ayrı olarak depolanmalı ve depolama sırasında herhangi bir kimyasal ilaç kullanılmamalıdır. Arı ürünlerinin depolanması sırasında oluşabilecek nem, sıcaklık ve ışık değişimlerine dikkat etmek gerekmektedir. Organik tarım metoduyla 142
üretilen arı ürünleri ambalajlanırken organik ürün niteliğinin bozulmamasına dikkat edilmelidir. Organik arı ürünleri, karayolları kenarında kesinlikle bekletilmemeli ve satılmamalıdır. Varroaya karşı dayanıklı bal arıları ırkları Varroa akarları ciddi bir problem halini aldığından, çeşitli bal arısı ırkları test edilmiş ve tımarlama davranışları için seçici yavrulama ve hücre kurma eğilimleri ile akarlara bağışıklık gösteren arıları bulma amacıyla melezlenmiştir. Bu bağlamda Amerika’da arıcıların dikkate alabileceği en az dört seçenek vardır. Bunlar hijyenik arılar, Rus arıları, akıllı SMR (Akar Üremesi Bastırılmış) arıları veya Varroa'ya bağışıklık gösteren yerel arılardır. Tropilaelaps Asya'da Apis dorsata’dan Apis mellifera’ya geçmiştir. Güney Çin’de bazen Varroa’dan daha zararlı olduğu için hiçbir zaman Avrupa’ya geçemeyecektir.
Fotoğraf 6. Varro yalnızca bal arılarını etkilemez: üzerinde Varroa bulunan yeşil bir mason arısı Varroa türleri Bal arısı kolonilerinde 125' e yakın akar türü saptanmıştır. Bunların % 8,5’i bal arılarında yaşarken % 16,5' i hem arılarda hem de bitkilerde yaşamakta, % 77,7' si ise silo ve ambar zararlısı olarak bilinmektedir. Arı akarı arıların larva, pupa ve erginleri üzerine kan emerek yaşayan 143
tehlikeli bir dış parazit akardır. Hem kapalı yavru gözlerine ve hem de ergin arılarda yaşaması ve ve koloni yaşamına olumsuz etki yaratmaktadır. Bu nedenle bugün bile arıcılığın gündeminde önemli bir türü olmasına rağmen Varrao Jacobsoni Apicerena ve Apismellifera kolonilerinde yaşayabilmektedir. Arı akarının konukçusu olan bal arısı türleri kovanlar içinde yaşayanlardır. Arı akarlarının gerçek konukçusu Hindistan arısı diye bilinen Apiscerena' dır. Uzun yıllardan beri akarları ile birlikte yaşayan Hindistan arısı yetiştirdiği adaptasyonlar ve savunma mekanizmalarıyla parazite karşı kendisini korumaktadır. Koloninin çoğalmasına zarar vermesini önlemektedir. Arı ırkı savunmayı öğrenmiştir. Apiscerana: Apiscerana, akara karşı oldukça duyarlıdır. Apiscerana kolonisi, kovan içinde temizlik dansı yaparak kovan içindeki arı akarının varlığını diğer arılara haber verirler. Diğer arılar ise dans eden arıyı parazitten temizler. Ayrıca arı akarı Apiscerana işçi arı gözlerinde gelişimini tamamlayamamakta ve sadece erkeke arı gözlerinde üreyebilmektedir. Apismelifera' da ilk defa 1958' de Güney Çin' de fark edilmiştir. 1960'lardan itibaren bu akar çok geniş bir alana yayılarak dünya arıcılığını tehdit eden bir sorun haline gelmiştir. Türkiyedeki araştırmalar bu zararlının Bulgaristan üzerinden 1976 yılından itibaren doğal yollar ile Trakya' ya geçtiğini, bu bölgeye giden Ege Bölgesi arılarının bu zararlıyı aldığı ve taşıdığını göstermektedir. Akarın yapısal özellikleri Ergin yaştaki dişi arı akarı kahverengi ve ya koyu kahverengi olup vücut enlemesine kitin tabakası ile kaplıdır. Vücut sırt karın yönünden basık olup sırt kısmı hafif dış bükedir. Enlemesine oval şekildedir. Üstten bakıldığında sert sırt kabuğu vücudu önemli ölçüde kaplar. Vücudu 15-20 mikron uzunluğunda olan birbirine paralel kıllar ile kaplıdır. 6 parçalı 4 çift çok güçlü bacağa sahiptir. Birinci çift bacaklar anten görevi görür. Ön bacaklar üzerinde bir dizi duyu organı 144
bulunur. Vücut şekli bal arısına kolayca tutunacak yapıdadır. Çok iyi gelişmiş bir trake sistemine sahiptir. Solunumu sağlayan solunum sistemi, akarın değişik gaz yoğunluklarında yaşayabilmesi için çok iyi gelişmiştir. Nitekim kapalı gözlerdeki hava karbondioksit iken, uçan arı gözlerindeki bol oksijen ortamında da rahatlıkla yaşayabilir. Delici-emici ağız yapısına sahiptir. Ağız parçaları üzerinde ileri doğru uzanmış birkaç çengelli küçük iğne şeklindeki çıkıntıları ile larva pupa kolayca tutunabilmektedir. Anüs valfi yoktur. Anüs iki kılla kapatılır; sindirim artıklarını pupa ile dar kısma bırakır. Erginleri dişilerden daha küçük olup büyüklüğü 0,8-0,97 ve 0.93 beyaz, gri, sarımtırak renktedir. Eklemler daha yumuşak kitinden yapılmıştır.
Fotoğraf 7. Akarın değişik gelişim aşamalarından görünümler Üreme ve gelişme Bal arısı kolonilerinde Varroa. J' nin üremesi koloninin faaliyeti ile sınırlıdır. Üreme ilkbaharda yavru yetiştirme ile başlar ve sonbaharda kuluçka faaliyeti sona erinceye kadar sürer. Kışın döllenmemiş dişiler vardır. Arı akarı üreme için özellikle erkek arı gözlerini seçerler. Bunda da erkek arı larvalarının kapalı gözde kaldıkları sürenin daha uzun olması, kovanda erkek arı gözlerinin daha çok alt ve kenarlarında bulunmasının etkili olduğuna dair görüşler vardır. Kışı ergin arılar üzerinde geçiren, döllü dişi parazitler ilkbaharda gelişmekte olan 5-6 günlük olan larvaların bulunduğu yere 145
gözler mühürlenmeden girerler. Dişi akar larvaya geçer ve larvanın kanı ile beslenmeye başlar. Ergin arıların kanı ile beslenen dişi larvaların yumurtlama yeteneği yoktur. Parazitin yumurtlayabilmesi için mutlaka larvaların hemolenfi (kan sıvısı) gereklidir. Beslenme sırasında hemolenfinde bulunan Juvenil hormonu alan dişi akarın yumurtalıkları gelişmekte ve ve yumurtlamaya hazırlanmaktadır. Juvenil hormonu Apis cerana arılarında düşük, Apis mellifera arılarında yüksektir. Yeterince juvenil hormonu alarak yumurtalıkları gelişen akarı gözler mühürlendikten sonra 60 saat sonra yumurtlamaktadır. Son yapılan çalışmalara göre dişi akarların 6.2 gün, erkeklerin ise 6.9 günde ergin hale geldiği gözlenmiştir. Bu durumda ilk yumurta erkek diğeri ise akar olarak gelişmektedir. Genel olarak işçi arı gözlerinde 3, erkek arı gözlerinde ise 5 dişi akar ergin hale gelmektedir. Erkek arıların kapalı gözlerdeki gelişme süreleri daha fazla olduğu için bu gözlerde daha fazla sayıda dişi akar ergin hale gelebilmektedir. Varroa' nın çıkış günleri petek gözlerinde kapalı kalma süreleri en fazla erkek arı gözlerinde bulunur. Sebep ise gözlerin kapalı kaldığı günlerdir. Buna karşılık ana arı yüksüklerindeki yavru akarlar erginleşmeden ana arı kuluçka süresini tamamlamakta dolayısıyla arı akarının ana arı yüksüklerinde çoğalma şansları kalmamaktadır. Genellikle petek gözünün tabanına ve doğrudan larva üzerine bırakılan yumurtalar kuluçka sürelerini tamamlayarak kuluçka devrelerini tamamlarlar. Erginleşen akarlar kuluçkalık devresini tamamlayan akar, kapalı göz içerisinde çiftleşirler. Çiftleşmeden sonra erkek akarlar kapalı göz içerisinde öldükleri için, arıların üzerinde erkek akar bulunmaz. Çiftleşmiş genç dişiler ve yaşlı dişi akarlar göz içerisinde genç arılara tutunarak beslenirler ve dışarıya çıkarlar. Genç arıların kuluçka süresinde gelişmesini tamamlayamamış akarlar ise göz içerisinde ölür. Döllenmiş olarak dışarıya çıkan dişi akarlar. 5 gün süre ile laboratuar koşulları altında ise 4-13 gün süre ile yumurtlamaya başlar. Bu akarlar tekrar yavru gözlerine geçerek çoğalmalarını sürdürür. 146
Erginleşmemiş akarlar yazın 3 ay kışın ise 5-6 ay yaşamlarını sürdürürler. Varroanın yaşam dönemleri Dönem I: Dişi Varroa, kovan içinde işçi arıların bedenin kış uykusuna yatar. Yavruların bulunması halinde üreme faaliyetine devam eder. Dişiler sırlanmadan on beş saat önce işçi arıların, 45 saat önce erkek arıların gözlerine girer. Larvalara verilmesi planlanan yiyeceğe dalar ve göz sırlandığında dışarı çıkarak, larvanın yiyeceğini yemeğe başlar. Yaklaşık 70 saat sonra ilk yumurtlama başlar. 30’ar saat aralıklarla 6'ya kadar yumurta verir. İlk yumurta her zaman dişi, ikincisi erkek ve diğerleri yalnızca dişidir. Yumurtlamadan 48 saat sonra protonymph hemolenften dışarı çıkar ve pupayı beslemeye başlar. Gelişim dişiler için yaklaşık 130 saat, erkekler için 150 saat sürer. Genellikle bir işçi arı gözünde 1,45, bir erkek arı gözünde 2,2 dişi erginliğe ulaşır. Çiftleşme gözün içinde erkek ile kız kardeşleri arasında gerçekleşir. Doğurgan Varro’lar ergin arının üzerine çıkar ve fonetik bir aşamaya gider. Akarlar bu aşamada üremek üzere tekrardan yavrunun içine girmeyi beklerden arının hemolenfinden beslenirler. Her dişi birkaç tane üreme döngüsünden geçer. Dönem I: Erginlerin petek gözlerinden çıkışı: Enfeksiyon yapabilecek olgunluğa gelmiş, döllenmiş veya döllenmemiş dişi Varroa akarı petek gözünü terk eden veya petek gözünü terk ettikten sonra kendi kendine dışa çıkar. Çevrede dolaşarak erkek ya da işçi arıya geçer. Segmentler arasındaki yumuşak doku olan bölgeye ağız parçalarını sokarak arının kanını birkaç gün emer. Bu safhanın süresi ilgili olarak yapılan araştırmalarda Varroa' nın petek gözüne girmeden önce 4-6 gün arılar üzerinde dolaştığı belirtilmektedir.
147
Dönem II: Larva gıdasına geçiş ve durması. Varroa akarı ergin arı üzerinde bir süre durduktan sonra arıyı terk eder ve larva gözüne girmek için çaba sarf eder. İşçi arı gözlerindeki larvalar 5, erkek arı gözlerindeki larvalar ise 5-7 günlük olduklarında ise en uygun an olmaktadır. Bir erkek arı gözünde 21 akar sayıldığı bilinmektedir. Akarların gözlere girişinde göz içinde arı larvasının olduğu karbondioksit ve bazı kimyasal maddelerin cezbedici etkisi olmaktadır. Akar hücreden gittikten sonra larvanın gıdası muhtemelen oksijen azlığı ve karbondioksit fazlalığı nedeniyle uyuşuk vaziyette kalmaktadır. Dönem III: Akarın yeniden aktivite kazanması ve ilk iki yumurtanın konması: Arı gözü mühürlendikten sonra gözün içerisinde bulunan larva burada bulunan gıdaları yer ve pre-pupa devresine girer. Buradaki akar da larvayla birlikte bu gıdalardan sınırlı bir şekilde yer. Ancak bu beslenmenin akar için olan önemi bilinmemektedir. Eğer larvanın gıdası tümüyle bitmezse akar uyuşuk halini devam ettirmekte ve nihayet ölmektedir. Normal olarak hücre içerisindeki gıda bittiğinde hücre içerisindeki oksijen miktarı yükselmekte ve akar yeniden aktivite kazanmaktadır. Larva veya prepupa üzerine geçen akar, ağız parçalarını konukçunun derisi içine sokarak hemolenf emmeye başlamaktadır. Yeterince beslenen akar cinsel olgunluğa gelmekte ve hücre mühürlendikten 60-64 saat sonra dişi akarı meydana getirecek olan ilk döllenmiş yumurtayı koymaktadır. Daha sonra tekrar beslenmeksizin mühürlenmeden 94-96 saat sonra da döllenmemiş yumurtayı koyar ve bundan da erkek Varroa meydana gelmektedir. Yumurtalar pupayı saran dokunun üzerine tek tek konursa da nadiren larva ve ya pre-pupa üzerine de konduğu bilinmektedir. Muhtemelen 3 ve 4. safhalarda akar yeterince beslenmez ise yumurtlama olmaz ve yumurta sayısı 1-2' yi geçmez.
148
Dönem IV: Son yumurtanın konması ve embriyo' nun gelişmesi: Dişi Varroa akarı arı gözünde olduğu zaman en az 5 (4 dişi 1 erkek). Erkek gözünde ise 7 yumurta koyma kapasitesine sahiptir. Varroa erkeği oluşturacak yumurtayı koyduktan sonra bir süre beslenir ve 3 yumurtayı yapar. (2. dişiyi meydana getirecek olan). Gözün mühürlenmesinden 120-124 saat sonra vuku bulur. Beslenme ve tekrar yumurta koyma en az iki defa daha meydana gelir ki bunlarda sırasıyla mühürlenmeden itibaren 148-154 ve 190-192 saat sonra meydana gelir. İşçi ve erkek arı yumurtalarını gözleri siyahlaştığı zaman Varroa son defa beslenir ve yumurta koyma son bulur. Bu esnada işçi pupası ise 19 günlüktür ve ya işçi arı pupa olduktan itibaren 216-220 erkek arı ise 240 saatlik bir zamana ulaşmıştır. Varroa meydana getirdiği yumurta sayısı değişiklik göstermekte bu da arı gözlerinin mühürlenmesinden itibaren ergin arının çıkışına kadar geçen zamana bağlı olmaktadır. Bal arısının çeşitli ırklarında bu süre farklı olmaktadır. Avrupa ırkı olan Apis mellifera Corsica' da süre 12,1 gündür. Bu üzerinde beslenen akar normalde normal de 5 yumurta koyar. Fakat bunlardan sadece 1 dişi ve 1 erkek gelişmek için zaman bulur. Böylece iki yavru gelişmiş olur. Apismelifera Cepropin ırkında ise bu süre biraz daha uzun olduğu için 5 yumurtadan 2 dişi 1 erkek meydana gelmektedir. Afrika ırkı olan Apismelifera Capensis arısında bu süre 11,1 gündür. Bulaşık gözlerin sadece 1.50' si birer dişi meydana getirmektedir. Erkek arılarda bu süre 14 gün olduğu için bunlarda 5 dişi akar meydana gelmektedir. Semptomları Varroa akarı doğrudan ve dolaylı olarak zarar verir. İlk olarak hemolenf çıkarılır, ardından arı genel olarak zayıf düşer. Genç yaşta etkilenen arılarda sağlıklı kız kardeşlerine kıyaslandığında bir kilo kaybı (% 5-10) görülmüştür ve bu, yaşam süresinin kısalmasına neden olur. Bağışıklık sistemi, belirli proteinlerin inokülasyonu ile bozulur. Bu durum, Varroa ve çeşitlik patolojik ajanların bir şekilde aktive ettiği ve virüslerin sayısının artmasıyla gerçekleşen ve ölümcül boyutta 149
olan dolaylı zarar neden olur. APV’nin (akut paraliz virüsü) normalde arının bazı dokularında bulunduğu gösterilmiştir. Milyonlarca arıda bulunsa bile hastalığın bulaşmadığı arılarda hiçbir zarara neden olmaz. Varroa bulaştığında ise 100 virüs bir arıyı 3-6 günde öldürmeye yeterlidir. Yayılma Yayılma yağmalama, erkek arılar, arıcı. vb geleneksel yollarla olur. Korunma Korunma yalnızca yeniden bulaşmayı önleyebilir. Tedavi dönemlerine ilişkin koordinasyon iyi sonuçlar doğurabilir. Bu noktada insanların sorumluluklarını üstlenmesine gerek vardır. Korunma ve kontrol yöntemleri Kimyasal savaşım yöntemi: V. jacobsoni'nin en önemli biyolojik özelliği gelişmekte olan formlarının ve genç dişilerinin kapalı yavru gözlerinde bulunmalarıdır. Bu nedenle parazitle mücadelede kullanılan kimyasallar kapalı yavru gözlerinde korunan akarlar için öldürücü etkisini ortaya koyamamakta ve mücadeleyi güçleştirmektedir. Kullanılan ilâçların etkinliğini ve mücadelede başarı şansını artırmak için ilâç-lamaların yavrusuz dönemde yapılması esastır. Ülkemizde Doğu Anadolu Bölgesi'nde ve benzer iklim koşullarına sahip diğer yörelerimizde kışın kolonilerde kuluçka faaliyeti durmakta ve parazitle mücadelenin çok etkili olabileceği bir fırsat yakalanmaktadır. Fakat iklimin kışın bile kuluçka faaliyetine izin verdiği ülkenin diğer bölgelerinde ilâçlamalar hiçbir zaman kesin sonuç vermemekte, ilkbahar başlarından itibaren hızlanan kuluçka faaliyeti ile parazitin populasyonu yeniden artmaya başlamaktadır. Bu durum karşısında V. jacobsoni ile mücadelede en uygun dönem kolonilerde kuluçka faaliyetinin ve kapalı yavru miktarının en 150
az olduğu ve hasat edilecek balın bulunmadığı erken ilkbahar ve geç sonbahar olmaktadır. Kışlatma kayıplarını ve ilkbahardaki kadro azalmasını önlemek bakımından özellikle sonbahar döneminde bal hasadından sonra yapılacak etkili bir müca-dele çok daha önem kazanmaktadır. Yapılan ilâçlamalar nedeniyle balda ilâç kalıntısı sorunu ile karşılaşmamak için ilâçlamaların nektar akımı ile bal hasadı arasında kalan dö-nemin dışında yapılması şarttır. V. jacobsoni ile bulaşık ülkelerde günümüze kadar çok çeşitli kimyasallar kullanılmıştır. Etkinlikleri % 70-95 arasında değişen bu kimyasalların bazıları kontakt etkili, bazıları sistemik etkili ve bazıları ise fumigant olup insektisit ve akarisitlerden oluşmaktadır. Değişik ülkelerde kullanılan kimyasallardan bazıları Kükürt, Naftalin, Formik Asit, Phenothiazine, Varroasin, Apivarol, Varrostan, Folbex-VA, Vamitrat-VA, RulamitVA, Malathion, Varation-TKV, Sineacar, Tymol, Forzam, Apistan, K-79, Perizin, Fulivalinate olarak sayılabilir. Bunlardan bir çoğu ülkemizde de çeşitli şekillerde arı akarı ile mücadelede kullanılmıştır. Ancak Varroa mücadelesinde kullanılan kimyasalların önemli bir bölümü arılar için ruhsatlandırılmamış özelliktedir. Unutulmamalıdır ki, kullanılan kimyasalların birçoğu kanserojen etkilidir. Gelişi güzel ve ruhsatsız ilâç kullanımı balda kalıntı sorununa yol açmaktadır. Diğer taraftan yanlış ilâç seçimi ve kullanımıyla zaman içinde akarın direnç kazanması kolaylaşmakta, dozun artırılması ise arı ölümlerine neden olmaktadır. Halen bazı ülkelerde V. jacobsoni mücadelesinde kullanılan kimyasallar içerisinde % 30'un üzerinde bir paya sahip olan Amitraz aktif maddeli ve formik asit aktif maddeli bazı ilaçlar arılar için ruhsatsızdır. Kullanım payı % 25 civarında olan malathion aktif maddeli diğer bazı kimyasallar ise, kanserojen etkili olmaları ve balda kalıntı bırakmaları nedeniyle hemen tüm dünyada kullanımından vazgeçildiği halde ülkemizde ısrarla gündemde tutulmaktadır. Parazitin kullanılan kimyasala dirençli formlarının gelişmesi yeni kimyasal arayışlarını da sürekli gündemde tutmaktadır. Bu nedenle hangi kimyasal 151
tercih edilirse edilsin mutlaka kullanım kılavuzuna uyularak ve değişik aktif maddeli kimyasallar dönüşümlü olarak kullanılmalıdır. İlâçlamaların erken ilkbaharda nektar akımından önce ve geç sonbaharda bal hasadından sonra yapılması gerekmektedir. Böylece hem ilâçların parazite karşı etkinliği artırılabilmekte ve hem de kalıntı sorunu en aza indirilebilmektedir. V. jacobsoni ile mücadelede kullanılan kimyasalların listesi sabit olmayıp sürekli değişmektedir. Sağaltımı Avrupa’da 30 yıldır süren sağaltım uygulamaları yalnızca aşağıdaki aktif maddelerin kullanımı ile mümkün olmuştur: Cumaphos, amitraz, flumethrin, tau fluvalinate, formik ve oksalik asitler, aromatik esansiyel yağlar ve aromatik sentez ajanları (timol, mentol, kafur). Arıcılar organik asit kullanımını daha etkili kılabilmek için bir süredir yavruları yapay olarak bloke etmektedir. Görülmediği zaman Varroa akarının aktif bileşenin etkilerinden korunması engellenir. Prosedür, birden fazla arılıkta bulunan tüm ailelerin manipülasyonunu içerir. Bu gerçekleştiğinde, arı patojenleri hakkında çok fazla bilgiye sahip değilseniz, bir hastalıkla mücadele ederken, diğer yandan birçok başka hastalığı yayabilirsiniz. Varroa’ya karşı bağı-şıklık/direnç gösteren doğal arı ırklarını seçen öngörülü arıcıların uyguladığı ve iyi sonuçlar veren bazı girişimler de vardır. İlaç kullanımı • Birçok ülkede folbex ve apistan gibi kimyasallar kullanılmaktadır. İlaçlama için en uygun dönem nektar akımı öncesinde ve bal hasadından sonra kolonide kuluçka aktivitesinin en az olduğu erken ilkbahar ve geç sonbahardır. • Formik asit, 1980'li yıllarda oldukça yoğun olarak kullanılmış; fakat buharlaşmanın kontrol edilememesi nedeniyle kullanımı giderek azalmıştır. Son yıllarda plakalara 152
emdirilerek buharlaşması kontrol altına alınıp, Avrupa'da yeniden kullanılmaya başlanmıştır. • Formik asit balda doğal olarak bulunmaktadır. Çam balındaki miktarı 620 mg/kg'dır. Ayrıca meyve ve meyve suları gibi bazı gıda maddelerinde koruyucu olarak kullanılması, uygulamadan kısa bir süre sonra buharlaşarak baldaki kalıntı miktarının doğal sınırlara inmesi ve kapalı yavru gözlerindeki arı akarlarına da etkili olması nedeniyle yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Fiziksel kontrol yöntemleri • Soğuk ve ılıman iklime sahip bölgelerde kışın kolonilerde yavru yetiştirme faaliyeti belirli bir süre kesintiye uğramaktadır. Türkiye’de Doğu Anadolu Bölgesi ile Orta Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri'nin yüksek kesimlerinde daha uzun bir süreyi kapsayan kuluçkasız dönem, Ege Bölgesi ile sahil kesimlerinde oldukça sınırlı olup kuluçka üretimi kışın bile azalan miktarlarda devam etmektedir. • Kuluçka faaliyetinin yıl boyunca sürdüğü kolonilerde V. jacobsoni ile mücadele güçleşmekte ve yaklaşan kışla birlikte arıcıların kovan uçuş deliklerini küçültmeleri yavru üretimini teşvik ettiği için bu güçlük daha da artmaktadır. Doğu Anadolu Bölgesi gibi geç sonbaharda yavru miktarının çok az olduğu ve kış ayları boyunca kuluçka faaliyetinin tamamen durduğu bölgelerde bu dönemde yapılacak ilaçlama ile parazite karşı etkili bir başarı sağlamak mümkündür. • Almanya'da yapılan uygulamalarda kış aylarında koloni giriş delikleri genişletilerek kuluçka faaliyetinin durması sağlanmakta ve soğuk günlerde dip tahtasına düşüp ölenler nedeniyle akar populasyonu ciddi olarak azaltılabilmektedir. Bu durumda parazitin sınırlı bir ilâçlama ile bile kontrol altına alınabildiği bildirilmektedir. Kışın iklimi ılık ve sıcak geçen yerlerde aynı uygulamanın yararlı olabileceği anlaşılmaktadır. 153
Biyolojik kontrol yöntemi V. jacobsoni'nin ergin dişileri yumurtlamak üzere kovandaki erkek arı gözlerini tercih etmektedir. Parazitin bu özelliğinden yararlanarak bulaşık koloninin kuluçka sahasına, üst çıtasına 5-6 cm genişlikte temel petek takılı çerçeve verilmek suretiyle dişi akarların çoğunlukla bu petek üzerine örülecek erkek arı gözlerine yumurtlamasının sağlanması önerilmekte ve yavru gözleri kapandıktan sonra peteğin koloniden alınıp yok edilmesi ile kolonideki parazit populasyonunun önemli ölçüde azaltılabileceği bildirilmektedir. Ancak bu yöntem ana arı ve işçi arılar için büyük bir zaman ve enerji kaybını gerektirmesi ve parazitin üremesinin bizzat teşvik edilmesi nedeniyle çoğu zaman beklenen yararı sağlamayıp zararlı olabilir. Genetik kontrol yöntemi • Apis mellifera capensis ırkı arılarda yavruların kapalı gözlerdeki gelişme süresi daha kısadır. Bu nedenle gelişen parazitler erginleşemeden arı kuluçka dönemini tamamlamakta ve V. jacobsoni epidemi yapacak populasyon büyüklüğüne ulaşamamaktadır. Diğer taraftan A. cerana türüne mensup arılar yaptık-ları temizlik dansıyla üzerinde parazit bulunduğunu bildirmekte ve bu mesajı alan diğer arılar dansçı arıyı temizlemektedirler. • Bu yolla parazitlerin % 99'unun öldürüldüğü bildirilmektedir. Ayrıca V. jacobsoni, hemolenfinde daha az miktarda juvenil hormonu bulunan işçi arı larvalarının üzerinde yeterli hormon alamadığı için yumurtalıkları gelişememekte ve sadece erkek arı larvalarının bulunduğu yavru gözlerinde çoğalabilmektedir. Yakın bir gelecekte biyoteknolojinin son olanakları kullanılarak bu özellikleri determine (belirleyen) eden genlerin izole edilip A. mellifera'ya aktarılması ve böylece V. jacobsoni'nin arıcılığın gündeminden tümüyle çıkarılması ümit edilmektedir
154
• İtalyan, Karniyol ve Kafkas arıları ile İsrail ve bazı Avrupa ülkelerinde yapılan son çalışmalarda ıslah ve seleksiyonla V. jacobsoni'ye dayanıklı hatlar elde edilmiştir. Bu yöndeki olumlu gelişmelerin pratiğe aktarılmasının da büyük bir yarar getirmesi beklenmektedir. Özetle, bilindiği gibi dişi Varroalar ilkbahar döneminde yumurta atmak için erkek arı gözlerini tercih ederler. Bu dönemde kolonilere üzerinde erkek arı gözü bulunan petekler verilerek dişi Varroaların erkek arı gözlerinde toplanması sağlanır. Bu gözler kapandıktan sonra kovandan çıkartılarak imha edilir. Böylece dişi Varroanın bu dönemde attığı yumurtalar ve kendisi erkek arı pupaları ile birlikte yok edilmiş olur. Bu dönemde koloniye yarısı kesilmiş petekli çerçeve verildiğinde, arılar peteğin alt kısmına erkek arı gözlü yeni petek örerek tamamlarlar.Varroalar erkek arı gözlerinde çoğalmayı tercih ettiklerinden gözlerin kapanmasından hemen önce bu gözlere girerler. Bu gözlerin kapanmasından sonra erkek arı gözlü petek kesilerek imha edilir. Bu yöntemle kolonideki Varroa miktarını azaltmak mümkündür. Ancak aynı zamanda işçi arı gözlerinde de çoğalan Varroalar etkinliğini sürdürür. Bir başka mücadele yöntemi, nektar akımı döneminde işçi arı gözleri içerisine bırakılan Varroa yumurtalarını yok etmeye yönelik çalışmadır. Bu yöntemde, koloninin ana arısı ana arı ızgarası kullanılarak bir çerçeveye hapsedilir ve böylelikle bütün Varroa yumurtalarının bir petekte toplanması sağlanır. Bu petek kapalı yavru döneminde kovandan çıkartılarak imha edildiğinde kovandaki varroa yumurtalarının tamamı yok edilmiş olur. Bu yöntemin dezavantajı her dönemde uygulanamaması ve koloni gelişimini kısmen engellemesidir. 4. Koloni Çöküş Hastalığı (CCD) Tarihçesi Koloni çökme hastalığı yakın dönemde görülen bir vaka olup çözümü hakkında birçok çalışma yapılmış ve bir 155
çok sansasyonel iddia da bulunulmuştur. Arı populasyonlarının (Apis mellifera) bütün dünyada bir anda büyük ölçüde azalması ile gündem bulmuştur. CCD de kovanda yağmacılığa maruz kalmış gibi çok az yavru ve bal rezervi sözkonusudur. İlk vaka Kuzey Amerika’da bulunan arı kolonilerinde görülmüş ve Avrupa’da da benzer durumlar rapor edilmiştir. CCD için hala yoğun bir biçimde araştırılan birçok olası etken vardır: İklim değişikliği, biyoçeşitlilik ve yiyecek kalitesinin düşmesi, Nosema IPAV gibi patojenler, sağlık ürünleri, özellikle neonikotinoidler, elektromanyetik radyasyon, GDO’lar. Son zamanlarda bu listeye bu vakadan sorumlu olduğuna inanılan başka nedenler de eklenmiştir. Örneğin: Virüs, mantar, nosema, imidakloprid vb. Uzun bir süredir faaliyet gösteren ve her zaman sağlıklı, normal kolonilere sahip olan Amerikalı ticari arıcılarda, henüz nedeni net olarak bilinmeyen etkenlerden ötürü 2007 yılı ilkbaharında arılarını kaybetmeye başlamıştır. Koloni kayıplarında zehirlenme veya akut mortalite (ani ölüm) belirtileri bulamamışlardır. Ayrıca, kovanların içinde veya çevresinde ölü arılara rastlanılmamıştır. 1972 ile 2006 yılları arasında Amerika’ da vahşi bal arılarının sayısında büyük bir düşüş (neredeyse hiç yok) ve arıcıların yetiştirdiği koloni sayısında önemli fakat kademeli bir azalma yaşanmıştır. Bu düşüş, kentleşme, böcek ilacı kullanımı, soluk borusu ve Varroa akarları gibi birçok faktörün neden olduğu kayıplardaki artışı ve ticari arıcıların emekliye ayrılmasını ve faaliyetlerine son vermesini içermiştir. Ancak, 2006 yılının sonunda ve 2007 yılının başında yaşanan kayıp oranının yeni noktalara ulaştığı iddia edilmiş ve arıların ani bir şekilde ortadan kaybolmasını tanımlamak için "koloni çökme bozukluğu" terimi kullanılmaya başlanmıştır (Birleşik Krallıkta bazen Ani Kovan Çökmesi veya Mary Celeste Sendromu olarak anılır). 1990’lardan bu yana kayıplar, akarlar, hastalıklar ve yönetim stresi gibi birçok faktör nedeniyle yıllık % 17 - % 20 oranında sabit bir düzeyde kalmıştır. İlk CCD vakası, 2006 yılının Kasım ayının ortasında arılarını Florida’da kışlatan Pennsylvania’lı bir arıcı 156
tarafından bildirilmiştir. 2007 yılı Şubat ayına gelindiğinde birçok eyaletten büyük göçmen arıcılar, CCD ile ilişkilendirilen büyük kayıplar rapor etmiştir. Kayıplar konusundaki bildirimler çok değişiklik göstermiştir. Bildirimlere göre yaşanan arı kolonisi kaybı % 30 ile % 90 arasında değişmiştir. Bazı durumlarda arıcılar kolonilerinin neredeyse tamamını kaybettiklerini ve geriye kalan kolonilerin ise polen veya bal üretemeyecek kadar zayıf düştüğünü rapor etmiştir. California, Florida, Oklahoma ve Texas’ta kışlatma yapan gezgin arıcılık faaliyetlerinde kayıpların olduğu rapor edilmiştir. Şubat ayının sonunda orta Atlanta ve Pasifik Kuzey Batı bölgelerinde gezginci olmayan bazı büyük arıcılar, % 50’den fazla kayıp yaşadıklarını rapor etmişlerdir. Beş Kanada eyaletinde, birçok Avrupa ülkesinde, Güney-Orta Amerika ve Asya ülkelerinde de koloni kayıpları raporlanmıştır. 2010 yılında ABD ‘de yıl içindeki genel bal arısı kaybına ilişkin verilere göre tahminin % 34 oranında bir kayıp yaşandığını ve bunun istatistiksel olarak 2007, 2008 ve 2009 yıllarında raporlanan kayıplara benzer olduğunu raporlamıştır. 1869 yılında CCD'ye benzeyen sınırlı sayıda vaka bildirilmiştir ve bu semptomlara geçtiğimiz birkaç on yılda farklı isimler verilmiştir (kaybeden hastalık, ilkbahar küçülmesi, Mayıs hastalığı, sonbahar çökmesi ve sonbahar küçülmesi hastalığı). 2004-2005 yılının kışında benzer bir vaka yaşanmıştır ve bunun Varroa akarlarından (Varroa Akarı korkusu) kaynaklandığı iddia edilse de, hiçbir zaman tam olarak doğrulanamamıştır. Hiç kimse bu semptom setinin neden olduğu daha önce yaşanmış vakaları belirleyememiştir. Hastalığın mevsimlerle sınırlı olmadığını ve hastalığa neden olan belirli bir ajanın bulunmamasından ötürü standart anlamda bir "hastalık" olmayabileceğinin fark edilmesinin ardından, bu sendrom yeniden adlandırılmıştır.
157
Semptomlar CCD nedeniyle çöken bir kolonide genel olarak aşağıdaki koşullar eşzamanlı olarak saptanmıştır:
Terk edilmiş kolonilerde sırlanmış yavruların varlığı. Arılar normalde sırlanmış yavruların tamamı yumurtadan çıkana kadar bir kovanı terk etmez.
Aşağıdaki özelliklere sahip bal ve polen rezervlerinin
varlığı: o
i. diğer arılar tarafından hemen yağmalanmayan
ii. bal mumu güvesi ve küçük kovan böceği gibi kovan zararlıları tarafından saldırıya uğradığında, saldırı büyük ölçüde gecikmiş olan. o
Ana arının varlığı. Ana arı yoksa, kovan ölmüştür çünkü bu kovanda ana arısı yoktur ve bu nedenle CCD olarak kabul edilmez.
Son koloni semptomlar:
çökmesinden
önce
gerçekleşen
ön
Mevcut olan yavrulara bakacak yeterli işgücünün
olmaması İşgücünün genç ergin arılardan oluşması Koloni üyelerinin şekerli şurup ve protein keki gibi
yemleri tüketme konusunda istekli olmaması. Hastalığın Avrupa’daki kapsamı ve dağılımı Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu'na (EFSA) göre 2007'de Birleşik Krallık'ta 274.000, İtalya'da 1.091.630 ve Fransa'da 1.283.810 kovan varlığı bildirilmiştir. İngiliz Arıcılar Birliği’ne göre 2008 yılında Birleşik Krallıktaki kolonilerinin sayısı 2007 ve 2008 yılında yaklaşık % 30 oranında azalmıştır. Bir EFSA çalışmasında İtalya’daki ölüm oranının % 40-50 arasında olduğu saptanmış ancak, EFSA yetkilileri 158
arıların ölmeye başlamasından önce ülkelerin kolonilere ilişkin güvenilir istatistikleri toplamaları konusunda bir uyum olmadığını ifade ederek, rakamların çok da güvenilir olmadığını söylemektedir. İlgili tarihte (2008) yayınlanan raporlar, yüksek ölüm oranının varroa akarlarından, Avrupa’da iki yıldan görülen ve normal olmayan yağmurlu yaz aylarından ve bazı böcek ilaçlarından kaynaklandığını iddia etmiştir. Avrupa’daki ilk CCD vakalarından birkaçının görüldüğü Almanya’da Almanya Ulusal Arıcılar Birliğine göre, bal arısı kolonilerinin % 40’ının öldüğüne ilişkin bilimsel bir doğrulama yapılmamıştır. 2007 yılı Mayıs ayının başında Alman medyası, Almanya’da doğrulanmış herhangi bir CCD vakasının gerçekleşmediğini rapor etmiştir. Olası nedenler CCD’nin nedenlerinin ne olduğu halen net olarak bilinmemektedir ancak, yetersiz beslenme, patojenler, bağışıklık yetersizlikleri, akarlar, mantarlar, pestisitler, arıcılık uygulamaları (antibiyotik kullanımı veya arı kovanlarının uzak nok-talara taşınması gibi) ve elektromanyetik radyasyon gibi birçok nedenin hastalığa katkı sağladığı iddia edilmiştir. Hastalığa tek bir faktörün mü, yoksa birçok faktörün mü etkili olduğu bilinmemektedir. Ancak, elde edilen son veriler, faktörlerden oluşan bir bütünün hastalığa neden olma ihtimalinin yüksek olduğunu göstermiştir. Ayrıca, CCD’nin yeni bir vaka mı, yoksa daha önce ufak etkileri olan bilindik bir vaka mı olduğu da halen bilinmemektedir. 2007 yılında arıcılar hakkında yapılan bir anket, hobi olarak arıcılık yapan arıcıların kolonilerinde yaşanan ölümlerin aç kalmaktan, ticari arıcıların ise omurgasız böceklerden kaynaklandığına inandıklarını göstermiştir. Haziran 2007’de yayınlanan bilimsel değerlendirme de çeşitli teorilerden ve hastalığa katkı sağlayan olası faktörlerden bahsetmiş, ancak soruna bir yanıt bulamamıştır. 2009 yılında ABD’de bulunan CCD Çalışma Grubu kapsamlı bir betimleyici çalışma yayınlamıştır. Bu çalışmada şu sonuca 159
ulaşılmıştır: “Dikkate alınan 61 değişkenden herhangi birinin tek başına hastalığa neden olan ajan olduğunu gösterecek kadar tutarlı olduğu görülmemiştir”. CCD’li kolonilerde bulunan arıların patojen yükleri daha fazladır ve bu arılar kontrollü nüfuslara göre daha fazla patojenle karşılaşmıştır. Bu da arılarda daha fazla patojen maruziyetini veya CCD’li arılarının savunmalarının kötü olduğunu gösterir. Araştırma sırasında böcek ilaçları, parazitler ve patojenler de dahil olmak üzere birçok unsurun bulunduğu ve [CCD]’de tek bir faktörün rol oynamadığının giderek daha fazla açıklık kazandığı rapor edilmiştir. Bulgular çökme sırasında Nosema parazitinin veya parazitik Varroa akarlarının zarar verecek düzeyde bir etkisi olmadığını göstermiştir. Özellikle arıcıların varroa akarlarını kontrol etmek için kullanmasına izin verilen ve genel olarak kullanılan iki böcek ilacı olan coumaphos ve fluvalinate da dahil olmak üzere böcek ilaçları ile CCD arasında ölümcül olmayan bazı etkiler bulmuşlardır. Çalışmaların ayrıca arıların bağışıklık sistemine zarar verebilecek neonikotinoidler ile mantar ilaçlarının ölümcül olmayan etkilerini belirlediği de rapor edilmiştir. Bu böcek ilaçlarının arıların bağışıklık sistemine zarar vererek, arıları arı virüslerine karşı daha hassas kıldığı yönünde bir hipotezde bulunulmuştur. Sağlıklı ve CCD’den etkilenmiş koloniler üzerinde yapılan büyük bir anket çalışmasında ayrıca bal mumunda ve polende böcek ilacı düzeylerinin yüksek olduğu; ancak, böcek ilacı miktarının ölmek üzere olan ve sağlıklı kovanlarda benzer olduğu da görülmüştür. CCD ile koloni sağlığının kötü olması, yetersiz beslenme ve uzun mesafelere taşınma arasındaki şüphelenilen bağlantıları da doğrulamıştır. Çalışmalar CCD’den etkilenen örneklerde patojen düzeylerinin çok yüksek, etkilenmeyen örneklerde ise düşük olduğunu göstermeye devam etmektedir ve sağlıklı bal arısı kolonilerinin normalde patojenlerden kurtulabildiği yönündeki amprik gözlemi doğrulamaktadır. Bu gözlemler, arı sayısındaki düşüşün bağışıklık sisteminin bastırılmasından kaynaklandığı yönündeki hipoteze neden olmuştur.
160
Yetersiz beslenme ve CCD: Sözkonusu kolonilerin ölmeden önce genellikle kötü beslenmeyi ve/veya kıtlığı içeren “olağanüstü bir stres” dönemi yaşadığı bildirilmiştir. Bu raporda yer alan tüm CCD vakalarının tek ortak noktası budur; buna göre, bu vakaların besin kaynaklı bir stresle ilgisi olduğu ve sağlıklı, iyi beslenen kolonilerde görülmeyeceği yönünde en azından güçlü bir ihtimal bulunmaktadır. Bu bulgu daha sonra yapılan ve birkaç eyalette bulunan küçük ölçekli arıcılık faaliyetlerinin (500 koloniye kadar) vakaların % 50’sinde kayıpların nedeninin CCD olup olmadığına bakılmaksızın arılarının ölümünde rol oynayan faktörün yetersiz beslenme ve/veya zayıf koloniler olduğuna inandıklarını bildirdikleri bağımsız bir anketin sonuçlarına uymaktadır. Bazı araştırmacılar, bu sendromla kış depolarını doldurmak için yüksek fruktozlu mısır şurubu (HFCS) beslemesi uygulaması arasında bir bağ olduğunu düşünmüştür. HFCS açısından yaşanan değişkenlik, sonuçlarda açıkça görülen tutarsızlıklarla bağdaştırılabilir. Avrupalı yorumcular, genetiği değiştirilmiş mısırdan üretilen HFCS ile arasında bir bağlantı olma ihtimali olduğunu iddia etmişlerdir. Ancak, bu ilgili tek faktör olsaydı, HFCS ile beslenen ve kışlatılan kolonilerde de CCD görülürdür. Ancak, HFCS kullanmayan arıcıların bulunduğu diğer bağlamlarda da CCD vakaları raporlanmıştır. Başka araştırmacılar, koloni çökme bozukluğunun temelde çeşitli kaynaklardan bitkilerden besin alması gereken arıların monokültür bir diyetle beslenmesi sorunu olduğunu belirtmektedir. Arılara kışın mısır şurubu, şeker ve polen keki gibi tek bir yemek kaynağı verilmektedir. Yazları ise tek bir üründen polen toplarlar. 2010 yılında yayınlanan bir çalışma, çeşitli bitki türlerinden polen toplayan arıların, tek bir bitki türünden polen toplayan arılara göre daha iyi bir bağışıklık sistemine sahip olduğunu göstermiştir. Beş farklı türden polen toplayan arıların glukoz oksidaz düzeyleri, polenin daha yüksek bir protein içeriğine sahip olmasına bakılmaksızın tek bir tür polenden beslenen arılara göre
161
daha yüksektir. Yazarlar, CCD’nin bitki çeşitliliği kaybı ile bağdaştırılabileceği yönünde bir hipotezde bulunmuştur. 5. Küçük Kovan Böceği Küçük kovan böceği Aethina tumida (Coleoptera Nitidulidae) ilk defa 1998 yılı Haziran ayınrda Florida’da görülmüştür. Günümüzde 6 eyalette daha görülmektedir: Georgia, Güney Carolina, Kuzey Carolina, Pennsylvania, Ohio ve Minnesota. Yeni bulgular böceklerin paketler halinde alınan arılarla birlikte yayıldığını göster-mektedir. Küçük kovan böceği bal arısı kolonileri için zararlı bir böcek olabilir ve peteklere, depolanan bala ve polen zarar verebilir. Böcek enfeksiyonunun ağır olduğu durumlarda, arıların kovanlarını terk etmesine neden olabilir. Böcekler süzülmeyi bekleyen peteklerde ve balda da görülebilir. Böcek larvaları bal peteklerinde tünel açarak, beslenebilir ve dışkılayabilir ve balın renginin değişmesine ve fermentasyonuna neden olabilir. Küçük Kovan böceğinin yaşam öyküsü Aethina tumida eskiden yalnızca Afrika’nın güney bölgelerinde bilinir ve arılar için zararsız bir böcek olarak kabul edilirdi. Yaşam öyküsüyle ilgili bilgiler büyük ölçüde Güney Afrika’da yapılan çalışmalardan elde edilmiştir. Böceğin görüldüğü Amerika’nın farklı bölgelerinde detaylı çalışmalar yapılmamıştır. Küçük arı böceği, çoğunu leş böceklerinin veya piknik böceklerinin oluşturduğu Nitidulidae ailesinin üyesidir. Ergin böceğin rengi, koyu kahve-siyah arasıdır ve uzunluğu yaklaşık 0.5 santimetredir. Ergin böcekler 6 aya kadar yaşayabilir ve genellikle bir kovandaki altlığın arka kısmında bu-lunmalarına rağmen kovanın her yerinde görülebilir. Dişi bö-cekler, kovandaki çatlaklara veya boşluklara düzensiz yumurta yığınları bırakabilir. Yumurtalar 2-3 gün içinde çatlar ve beyaz renkli larvalar çıkar. Bu larvaların boyu 10 - 11 mm’ye ulaşır. Larvalar polen ve balla beslenerek, peteklere zarar verir ve erginleşmesi yaklaşık 10 - 16 gün sürer. Pupa 162
haline geçmeye hazır olan larvalar kovandan ayrılır ve kovanın yakınındaki toprağa girer. Pupa dönemi yaklaşık 3-4 hafta sürebilir. Yumurtadan yeni çıkan ergin böcekler kovanları arar ve dişiler genellikle yumurtadan çıktıktan yaklaşık bir hafta sonra çiftleşir ve yumurtlamaya başlar. Kovan böcekleri, sıcak mevsimlerde yıl boyu 4-5 defa üreyebilir.
Fotoğraf 8. Ergin Küçük Kovan Böceği Fotoğraf 9. Küçük Aethina tumida kovan böceği larvası Kolonilerde ve depolanan bal da oluşan sorunlar Küçük kovan böceğinin kolonilerde ve depolanan bal da neden olduğu ilk zarar, larvanın beslenme aktivitesi aracılığıyla verilir. Böcek enfeksiyonunun yüksek olduğu kovanların ve ekipmanların çok kötü durumda olduğu söylenir. Bu böceklerin neden olduğu zararlar hakkındaki çeşitli raporlardan alınan özet bilgiler aşağıda listelenmiştir: Larva balın içine dışkılar ve dışkı nedeniyle balın
rengi değişir Larva
aktivitesi balda fermantasyona ve köpüklenmeye neden olur; balda portakal çürüğü kokusuna benzeyen bir koku oluşur.
Zarar ve fermentasyon, peteklerdeki balın bitmesine ve kovanlarda veya çıkarma odalarında karmaşaya neden olur.
163
Ağır
enfeksiyonlar arıların kovandan kaçmasına neden olur; bazı arıcılar güçlü kolonilerin bile hızla çöktüğünü ifade etmektedir. Küçük Kovan Böceklerinin kontrol edilmesi Küçük kovan böceği, Güney Afrika’da görülen ikincil bir zararlı böcek olarak görülmüştür ve bu nedenle büyük kontrol çabalarına tabi tutulmamıştır. Böcek genellikle zayıf veya ölmekte olan kovanlarda görülür ve nadiren güçlü kovanları etkiler. Ancak, Güney Afrika’da ve Amerika’da bulunan arıların temizlik özelliklerindeki farklılıklar, böceklere çok farklı tepkiler verilmesi anlamına gelir. Florida ve Güney Karolina’da daha önce rapor edilen vakalar, böceklerin buralarda Afrika’ya göre daha zararlı olduğunu göstermektedir. Güçlü kovanlar büyük ihtimalle halen en iyi korumadır ve zayıf kovanlar birleştirilmeli veya bu kovanlara yeni bir ana arı verilmelidir. Ancak, hastalığın bulaştığı ekipmanların hastalığın bulaşmadığı kovanlarda kullanılmamasına özen gösterilmelidir. Depolanan ekipmanların korunması önerilir ve bal içeren üstlükler uzun bir süre dışarıda bırakılmamalıdır. Boş peteklerin korunmasında paradiklorobenzen kullanılmıştır. Bazı eyaletlerde acil bir tescil ile küçük kovan böceklerinin kontrol edilmesi için ilaç kullanılmasına onay verilmiştir. 6. Kireç Hastalığı Etmeni Ascosphaera apis adlı bir fungus (mantar) olan yavru hastalığıdır. Hastalıklı larvalar mumyalaşmış olup siyahımsı, gri veya beyaz renktedirler. Hastalığın ilk dönemlerinde beyazlaşmış larvalar iki parmak arasında ezilebildiği halde ileri dönemde pirinç tanesi gibi sertleşerek arılar tarafından kovan önüne ve uçuş tahtası üzerine atılırlar. Hastalığın etmeni olan sporlar toprak altında ve değişik ortamlarda 15 yıl etkinliğini sürdürebildiğinden ve rüzgarla sürüklenebildiğinden bu hastalıkla daha çok kültürel önlemlerle mücadele edilerek başarılı sonuçlar alınabilir. 164
Hastalığa neden olan fungus, yeterli havalandırmanın olmayışı sonucu kovanda biriken CO2 ve nemli ortamda gelişir. Bu nedenle kovanlar sehpalar üzerine yerleştirilerek havalandırma sağlanmalı ve nemden korunmalıdır. Kireç hastalığına karşı alınabilecek bir başka önlem, hastalığa yakalanan kolonilerin ana arılarının hastalığa yakalanmayan kolonilerden üretilen yeni ana arılarla değiştirilmesidir. Zayıf koloniler hastalığa daha hassastırlar. Bunun için güçlü kolonilerle çalışmak en iyi kültürel yöntemdir. Kolonilerin beslenmesi ve arılara doğal nektar kaynağı sağlanması da bu hastalığa karşı etkin bir mücadele yöntemidir. Kolonide stres oluşturan açlık, üşütme ve rahatsız etme gibi durumlar yanında bölme yaparak koloni işçi arı varlığının azaltılması, gereksiz ve yanlış antibiyotik kullanarak larvanın sindirim sistemindeki faydalı floranın tahrip edilmesi kireç hastalığının ortaya çıkmasına veya şiddetinin artmasına neden olan uygulamalardır. Bu uygulamalardan kaçınmak, güçlü koloniler ve genç ana arılarla çalışmak alınabilecek en iyi koruma tedbirleridir. Kireç hastalığının tedavisinde koloni şartlarında uygulanan ilaçlı mücadele denemelerinden bugüne kadar tatmin edici olumlu sonuçlar alınamamıştır. Etiyoloji Hastalığa neden olan ajan, biseksüel bir mantar olan Ascosphera Apis’tir. Sporların yutulması larva enfeksiyonuna neden olur. Üç dört günlükken hastalığa daha fazla yatkın olurlar. Semptomlar ve teşhis Dokunun sulanması dışında hastalığın kendini birkaç şekilde göstermesi nedeniyle semptomların belirlenmesi karmaşıktır. Yalnızca ölüm gerçekleştiğinde bu hastalık hiçbir şüphe olmadan teşhis edilebilir. Miselin larvanın tüm vücudunu ele geçirmesi sonucu larva mumyalanır. Kalsifikasyonların çıkarılması kolaydır ve genellikle uçuş tahtasında toplanırlar. 165
Yatkınlık ve yayılma Yatkınlık faktörleri, doğrulamaya tabi olsa da ailenin gücü ve mantarın gelişmesi için mevcut olan çevresel parametrelerdir. Korunma ve tedavi Hastalığın meydana gelmesi halinde, nem artışını ve zarar görmüş aileleri ne pahasına olursa olsun kurtarma çabalarını engellemek için kovan havalandırmasının artırılması, hareketli tabandaki hareketlerin artırılması ve zayıf ailelerin aşırı miktarda şurupla beslenmesinin engellenmesi önerilir. Hijyenik bir davranış gösteren türler, mantarın yayılmasının tersine bir davranış gösterir. 6. Basit ishal İlkbaharda arıların faaliyete geçtiği sıralarda görülür. İshale yakalanmış arılar koyu sarı, yapışkan, sulu ve pis kokulu bir dışkı çıkarırlar. Uzun zaman içeride kapalı kalmak, arıları ekşimiş veya bozulmuş şuruplarla beslemek, rutubet, soğuk veya kışın kovanlarda yeter derecede bal bulunmaması dolayısıyla arıların polenlerle beslenmeleri hastalığı meydana getiren başlıca nedenlerdir. Bu hastalık bulaşıcı ve mikrobik değildir. Mevsim ilerledikçe kendiliğinden geçer. Hastalıktan korunmak için hastalığa neden olan etkenleri ortadan kaldırmak gerekir. İshale yakalanan arılar havaların birden yağmurlu ve soğuk gitmesi halinde dışarı çıkamaz ve uzun süre içeride kalırlarsa kendilerini daha fazla tutamayarak kovan içine dışkılarlar. İshalin arılar için tehlikeli olduğu aşama budur. Kovan içi rutubetli, küflü ve kokulu bir hal alır, kitle halinde arı ölümleri görünmeye başlar.
166
Fotoğraf 10. Arılarda adi ishal Fotoğraf 11. Nosemalı bir kovan 7. Nosema Nosema apis adı verilen tek hücreli bir mikroorganizmanın neden olduğu, oldukça tehlikeli sayılan ergin arı hastalığıdır. Hastalığa yakalanmış kolonilerde davranış değişimi ve hızlı yaşlanma görülür. Hastalığın kesin olarak tanınması için hasta arı sindirim sisteminin makroskobik veya mikroskobik incelenmesi gerekir. Normalde saman rengi olan sağlam arı midesi hasta arıda katı, kirli ve beyaz renktedir. Hastalık yıl içerisinde çeşitli zamanlarda görülebilmekle beraber en yüksek düzeyde ilkbaharda, ikinci derecede ise sonbaharda ortaya çıkar. Nosemaya yakalanmış kolonilerde; çerçevelerin, peteklerin, kovan kapağı ve uçuş tahtası üzerinde turuncu ve beyaz renkte arı pisliği görülür. Hastalığın yayılması besin yoluyla olur. Hasta arılar bakıcılık gücünü kaybederler, uçamazlar ve kovan etrafında sürünürler. Nosema hastalığının önlenmesi ve tedavisinde fumagillin uygulaması yapılır. İlaç ilkbahar ve sonbaharda şerbetle birlikte verilir. Özellikle sonbaharda şurupla birlikte verilen fumagillin iyi bir tedbirdir. Kolonilerin polen dışında polen yerine geçen kek karışımları ve kış aylarında salgı ballarıyla beslenmesi hastalığa sebep olabilen uygulamalardır. Hastalık daha çok besleme hataları sonucu ortaya çıkar. Bu hastalıkla ilişkili olarak, arıların bal ve polen dışında herhangi bir maddeye ihtiyaç duymadıkları unutulmamalıdır. 167
Etiyoloji Nosema, dünyaya bir microsporidia (tek hücreli mantar) olan Nosema Apis isimli bir mantarla yayılır. Sporlar yutulduktan sonra bağırsaklarda filizlenir ve mezokolonun epitel hücreleri istilaya uğrar. Yeni sporlar oluşur ve epitel hücrelerin disintegrasyonundan sonra bağırsak lumenine, ardından rektumun ampullasına girer ve dışkı ile dışarı atılıe. Arılar genellikle kovanın dışına çıkamaz ve dışkılarını kovanın içindeki her şeye bulaştırır. Hastalık bu şekilde ailenin tamamına yayılır. Semptomlar Arılar sindirim sistemlerinin değişikliğe uğraması ve besin maddelerinin sindirilmesi gibi doğrudan bir sonuç ile zayıf düşer. Semptomlar, uçuş kapasitesinin düşmesi, adi ishal, arı sütü bezlerinin regresyonu, ömrün azalması ve arı nüfusunun azalmasıdır. Teşhis, ergin arıların bağırsağının mikroskopik analizi ile doğrulanır. Yatkınlık ve yayılma İlkbahardaki sıcaklıkların (30-35 °C arasında) mantarın gelişmesine katkı sağlaması nedeniyle hastalık akut olarak bu mevsimde görülür. Yazın görülen yüksek sıcaklıkların (37 °C) başlaması ile birlikte bir anda durur. Sporlar dışkıda yaklaşık iki yıl, balda 3 ile 6 ay boyunca görülmeye devam eder. Burada yine çiftçinin sorumluluğu söz konusudur. Bazen bal peteklerinin geri dönüşüme tabi tutulması konusunda inatçı olunması, düşük kaliteli maddelerin kullanılması, sıvı beslenme kurallarına bakılmaksızın arılığın bulunduğu yere dikkat edilmemesi ve oğul vermeyi azaltmak ve üretimi standartlaştırmak için ailelerin manipüle edilmesi ve kesilmesi, hastalık bulaştıran ajanların, parazitlerin ve son olarak Nosema'nın yayılmasına neden olur.
168
Korunma ve tedavi Korunma diğer hastalıklarda olduğu gibi arılığın bilimsel ve akılcı bir şekilde yönetimiyle olur. Arı sayısı fazla olan aileler güçlü ve büyük koloninler, genç ve üretken ana arılar, peteklerin yenilenmesi ve arı kovanlarının kuru ve güneşli yerlere konulması, arıların hastalıklara karşı korunmasına katkılar sağlar.
Nosema Ceranae hakkında ek bilgiler Bu mantar tipik olarak Doğu Asya’da görülür ve tüm dünyaya yayılmıştır. N. Apis’in evcil arılardan daha fazla enfeksiyona maruz kalan saha arılarının bağırsaklarını etkileyerek besin maddelerinin alınmasını engelleme becerisi ve ayrıca yön duygusunun kaybedilmesine neden olması ve sonuç olarak kovana geri dönülmesini engellemesi nedeniyle çok sayıda araştırmada CCD ile bir ilişkisinin olabileceği düşünülmüştür. Arı sayısının azalmasının ilk nedeni budur. İkinci nedeni ise, arıların aslında yokluklarını telafi edebilecek hastalık bulaşmış genç arılar tarafından takip edilmesidir. N. Apis’in aksine, adi ishal belirtisi göstermezler. Arıcı, kovanı açtığında ailelerin kovanı terk ettiğini görür. İki Nosema türünün etkileri arasındaki tek fark, verilen bağışıklık tepkisidir. Arıların bağışıklık sisteminin N. apis enfeksiyonu nedeniyle hızlı bir tepki verdiği, ceranae enfeksiyonunun ise bazı genlerin transkripsiyonunu azaltarak bağışıklık sisteminin tepkisini azalttığı gösterilmiştir. Buna ek olarak, bağışıklık sisteminin bastırılması ve N. ceranae’nin üremesi ayrıca kireç hastalığı gibi diğer patojenlerin saldırısı ve gizlenmiş olan virüslerin üremesi için kapıları açar. 2005 yılından beri bağışıklık sistemini bastırdığı kanıtlanmış olan Varroa ile birlikte sonuçların ciddiyeti daha da artar. Nosema patojeni hakkındaki araştırmalar, bu hastalık ile neonikotinoidler arasında bir bağlantı olduğunu göstermiştir. Neonikotinoidlerin varlığı öldürücü olmayan bir düzeyde olsa bile sinerjistik etkisi nedeniyle CCD’yi tetikleyebilir. 169
8. Akar Mikroskopla görülebilen 80-120 mikron boyunda ve gözleri olmayan olan akar, arıların göğsünde bulunan hava deliklerinin içine girerek solunum borularına yerleşir. Akar, burada çoğalır ve zararını yapar. Ömrü 30-40 gündür. Dişi akar trake (solunum borusu) içine 6-10 yumurta bırakır. 1215 günde ergin hale gelirler. Delici-emici ağız yapısına sahiptir. Arının solunum boruları, kuruyan kan dokusu, akarın dışkısı, gömlek kalıntıları ve diğer artıklarla tıkanır. Akarla bulaşık arıların kanatları sarkık ve titrektir. İleri aşamada sürünme başlar ve uçma refleksini kaybeder. Karın şişkindir. Solunum borusu mikroskopla incelendiğinde düz, lekesiz, krem rengindeki görünüm esmerimsi siyaha dönüştüğü görülür.
Fotoğraf 12. Uyuza neden olan akar 9. Arı Güvesi Büyük Petek Güvesi (Galleria mellonella) ve Küçük Petek Güvesi (Achroia grisella) olmak üzere iki türü vardır. Büyük petek güvesi daha zararlıdır. Petek güvesi özellikle sahil şeridindeki arılıklarda daha sık görülür ve ciddi tahribatlar oluşturur. Güvenin larvası zayıf kolonilerin peteklerinde ve balı süzülmüş peteklerin saklanması sırasında, peteklerdeki bal mumu ve polenle beslenerek petekleri tahrip eder. Koloni güçlü olduğu ve tüm petekler arılarla sarılı olduğu sürece koloni içinde zarar veremez. Bu yönüyle koloni içinde bulunan peteklerin tümünün arılarla sarılmış olması güvenin çoğalmasını önler. Güve sorunu ve
170
tahribatı daha çok balı süzülmüş peteklerin saklanması sırasında görülür. Balı süzülmüş peteklerin korunmasında fiziksel, kimyasal ve biyolojik metotlar kullanılabilir. Peteklerin 10 o C'nin altında örneğin soğuk hava depolarında saklanması peteklerde bulunan güve yumurtalarının açılımını ve larva gelişimini engeller. Peteklerin 12 oC'da 3 saat veya 15 oC'da 2 saat bekletilmesi petekte bulunan yumurta da dahil olmak üzere bütün gelişme dönemlerindeki güveyi öldürür. Kimyasal mücadele olarak peteklerin saklandığı muhafazalı odalarda 1 m3 hacim için 50 g toz kükürt yakılarak peteklerde bulunan güve larvaları, pupaları ve yetişkinleri öldürülebilir. Bu uygulamada güve yumurtaları ölmediği için uygulamanın sıcaklığa bağlı olarak tekrarlanması gereklidir. Kimyasal mücadele olarak arıcılar arasında sıkça görülen naftalin kullanılmamalıdır. Kanserojen ve petrol ürünü olan naftalin bal ve bal mumunda kalıntı bırakmaktadır. Biyolojik mücadele olarak uygulanan Bacillus thuringiensis'in temel peteklere katılması bazı ülkelerde uygulanmakta olup ülkemizde bu uygulama henüz yapılmamaktadır.
Fotoğraf 13. Petek güvesi
Fotoğraf 14. Arı biti
10. Arı Biti Pireden biraz daha kısa ve yuvarlak, kestane renkli, altı ayaklı yengeç gibi her yana hareket edebilen, ayakları çengelli bir bittir. Arıların sırtına ve göğüslerine yapışarak onların ağızlarından çalabildikleri ballarla beslenirler. Bu parazit özellikle zayıf arı aileleri ve ana arıya musallat olur. Arı biti arı sütünü çok sever. Arıların besin alış-verişini taklit 171
ederek genç işçi arılardan salgıladıkları arı sütünü çalar. Bazen bir ana üzerinde 5-10 ‘u birden bulunur ve onu işinden alıkoyacak kadar rahatsız eder. Dişi arı biti yumurtalarını bal sırları içine bırakır. Larva aşamasına gelen bit peteklerde kanallar açarak tahribat yapar. En iyi korunma yöntemi, kovanı sürekli kuvvetli tutmaktır. Varroa ile mücadelede kullanılan ilaçlar uygun dozlarda arı biti ile mücadelede de kullanılabilirler. 11. Eşek Arıları Vespa orientalis ve Vespa crabro adlı türleri oldukça yaygındır. Yavru yetiştirme dönemlerinde bal arılarını arazide besin toplarken veya kovan uçuş tahtası üzerinden yakalayarak yuvalarına götürürler. Bazı yıllarda arılara ciddi zarar verirler. Eşek arıları ile kesin bir mücadele yöntemi olmamakla birlikte; yuvaların tahrip edilmesi, içine et, balık, ciğer konan tuzaklarla sayılarının azaltılması, kovan giriş deliğinin daraltılması, böcek öldürücü ilaç ve kıymadan yapılacak zehirli yem ile yuvalarındaki yavrularının öldürülmesi faydalı olabilecek bazı uygulamalardır. En iyi yol, eşek arısı sayısının çok arttığı dönemlerde kolonilerin bu bölgeden taşınmasıdır.
Fotoğraf 15. Eşek arıları
172
12. Tulumsu Yavru Çürüklüğü Virüsü Etiyoloji ve sebebi Hastalığa neden olan virüs, tulumsu yavru çürüklüğü virüsü (SBV)’dür. Genom RNA içerir. Bu hastalıkta da virüs besinle yayılır ve yaklaşık iki gün içinde larvayı etkiler. Kuluçka dönemi 6 gündür. Semptomlar ve teşhis Ölüm, yavrular sırlıyken gerçekleşir. Sırlar Amerikan yavru çürüklüğünde olduğu gibi delikli ve düzensizdir fakat etkilenen peteklerde garip bir koku oluşmaz. Larvaların rengi sarımsıdır. Bu hastalığın karakteristik özelliği iç organlar sıvı iken derinin halen sağlam ve elastik olmasıdır. Larvalar çıkarıldığında bir çantaya benzer. Bu aşamada yayılma azami düzeydedir. Zamanla kurur ve kolayca çıkarılabilir bir ölçek halini alır. Yatkınlık ve yayılma Bilinen yatkınlık faktörleri yoktur ve yayılma gözlerin temizlenmesi sırasında gerçekleşir. Korunma ve tedavi Bilinen bir tedavi yöntemi yoktur. Hastalığın meydana gelmesi halinde, yalnızca enfeksiyonun aşırı olduğu durumlarda etkilenen ailenin imha edilmesi ve enfeksiyonun bulunduğu ailelere ait peteklerin yeniden kullanılması için en az altı haftalık bir sürenin geçmesine izin verilmesi önerilir.
173
Bölüm X: ARICILIK EKİPMANLARI VE GÜVENLİ ÇALIŞMA 1. Arıcılık ekipmanları Arıcılıkta en temel ve en kişisel ekipmanlar, bir arıcı maskesi, el demiri ve bir arı körüğüdür. Arıcı maskeleri, arıları kafanızdan uzakta tutar. Yüzünüzde veya saçınızda arıların dolaşması rahatsız edicidir. Ayrıca kafadan arı sokmaları çok acı verir. Arı kovanları Standart bir arı kovanında bir dip tahtası, bir kovan kapağı ve bu ikisinin arasında beş üstlük bulunur. Her üstlük, arıların yavrulaması ve bal ile polen depolaması için kullanabileceği dokuz veya 10 çerçeve içerir. Normalde alttan iki üstlük, yumurtlama ve kısa vadeli ve kışın kullanım için bal ve polen depolama için kullanılan kuluçkalıklardır. Üstteki üç üstlük, bal hasadını tutmak için kullanılır. Özel “sığ” üstlükler, kaldırılması gereken ağırlığı azaltabilir. Bir arı kovanı yeni bileşenlerden yapılmalıdır. Ancak, bu tür bir kovana konulma arıları strese sokar ve genellikle bal hasadını azaltır. İçinde bir yıl veya daha fazla bir süre için arıların bulunduğu bir kovanın alınması daha iyidir. Uygun şekilde kurulmuş ve bakımı yapılmış olan standart büyüklükte ekipmanlar kullanın. Üstlükler ve çerçeveler, kare ve sıkı olmalıdır. Koyu renkli yavru petekleri yeterli sayıda işçi arıya
sahip olunması için işçi arılara uygun büyüklükte olmalıdır. Tüm yumurtaların birer ergin işçi arıya dönüşme
ihtimalinin yüksek olması için gözlerde yavru hastalıkları olmamalıdır.
174
Çerçevelere saldıran, bal mumunu ve poleni yiyen
ve tüm çerçeveleri ağlar ile birbirine yapıştıran güveler olmamalıdır. Beyaz bal çerçevelerinin ileride kuluçkalık olarak kullanılabilmeleri için iyi durumda olup olmadıkları kontrol edilmelidir. Satın aldığınız ekipmanlara adil bir fiyat ödediğinizden emin olmak için soruşturma yapın. Arı kovanları arılarla birlikte satın alınabilir veya arılar ayrı satın alınabilir. Arı alımı için en iyi zaman, yumurtlaması iyi olan bir ana arıya sahip, canlı bir kovana sahip olduğunuzdan emin olabileceğiniz ilkbahar mevsimidir. Ağırlığı bir veya daha fazla olan arı ve ana arı paketleri alınabilir. Üç veya dört çerçeve arısı, yavrusu ve balı olan çekirdek koloniler de satın alınabilir. Ocak ayı, Nisan veya Mayıs ayında almak istediğiniz arılar için düzenleme yapmak için erken değildir. Arıları satın almadan önce arı akarları açısından durumlarının nasıl olduğu belirlenmelidir. Akar içerdiği bilinen arıların teklif edilmesi halinde, komşu arıcıların refahını ve bu durumla başa çıkabilme becerinizi dikkatli bir şekilde düşünün.
Fotoğraf 3. Bir ağacın gölgesindeki kovanlar
175
Bugün için dünya üzerinde profesyonel arıcılıkta en çok kullanılan kovan türü, ahşap Langstroth kovanlarıdır. Bölgeler düzeyinde değişik yöresel kovan tipleri bulunsa da ah-şap Langstroth kovanları; uygun havalandırması, sağlamlığı, kuluçkalık ve ballık çerçeveleri (petekleri) arasında yer değiştirebilmesi, kovanlar arası petek alışverişi, hastalık durumlarında pürümüzle yakılabilmesi, kolay taşınabilmesi ve rutubet emici özellikleri nedeniyle profesyonel ve gezginci arıcılığın vazgeçilmez kovan türleridir. Standart Langstroth kovanı dip tahtası, kuluçkalık, ballık, örtü tahtası ve örtü kapağı olmak üzere 5 bölümden oluşur. Kovan yapımında kullanılacak kerestenin iğne yapraklı ağaçlardan (çoğunlukla çam türleri) ve kurutulmuş olması kovan kalitesini artırmaktadır. Unutulmamalıdır ki, kovan malzemesinin yapısı ve gereği veya havalandırmanın yeterli olmayışı sonucu, kovandan atılamayan fazla rutubet hastalık ve zararlıların oluşması yönünden koloni için bir tehlikedir. İlkel kovanlar: Toprak, oyma ağaç, yarma ağaç, sepet, hasır veya tahta sandıkları halindeki ilkel kovanlar bazı arıcılar tarafından halen kullanılmaktadır. Sepet şeklinde olanlar içten ve dıştan, sandık şeklinde olanlar sadece dıştan çamur veya hayvan gübresiyle sıvanır. Bu işlem delik ve çatlakların kapanmasını ve dolayısıyla dış etkenlerden korunmayı sağlar. İlkel kovanlarda genellikle önde ve arkada birer kapak, önde bir uçuş deliği bulunur. Bu kovanlara gerektiğinde müdahale etmek ve verimli arıcılık yapmak mümkün değildir. Arıcı kovana oğulu koyar, sonbaharda balını alır.
176
Fotoğraf 4. Samandan yapılmış geleneksel sepet kovanlar Modern kovanlar: Farklı ölçülere sahip olmakla birlikte esas olarak; dip tahtası, kuluçkalık, ballık, örtü tahtası, kapak ve çerçeveler gibi kısımlara sahiptir. Modern kovanların Langstroth ve Dadant-Blatt kovanı olmak üzere iki tipi bulunmaktadır. Sistemleri hemen hemen aynı, ölçüleri farklıdır. Langstroth kovanı: Kuluçkalık ve ballık 10 çerçeveliktir. Kuluçkalık ve ballığın ölçüleri aynıdır. Gövde duvar kalınlığı 25 mm’dir. Florası uzun ve kışları hafif geçen bölgelerde
kullanılır. Dadant-Blatt kovanı: Bu tip kovanlarda, Kuluçkalık ve ballık 12 çerçeveliktir. Ballık
kuluçkalıktan daha kısadır, dolayısıyla çerçeve boyları da farklıdır, kuluçkalık çerçeveleri büyük olduğu için daha çok arı ve iş üretilebilir.
Gövde duvar kalınlığı 30 mm’dir.
177
Nektar süresi kısa ve kışları ağır geçen bölgelerde
kullanılır. Bu kovanların geniş olması kışlatma esnasında büyük önem taşır. Uzun süre kapalı kalacak olan arı kovanının havalandırılması daha kolay yapılabilir.
Fotoğraf 3. Dadant-Blatt kovanın görünümü Modern kovanların özellikleri ve avantajları: Kovan
parçaları hareketli olduğu için açılarak muayene edilmeleri kolaydır.
Ana arının varlığı, arı miktarı, yavrulu peteklerin
miktarı, kovanın polen ve bal durumu incelenerek kovanın kuvveti hakkında bilgi elde edebiliriz. Eskimiş
peteklerin değiştirilmesi, kuvvetli kovanlardan ballı veya yavrulu petek takviye edilmesi mümkündür.
Ana arısı bulunmayan, ana arısı sakat, yaşlı veya
hasta kovanlara verebiliriz.
diğer
kovanlardan
ana
arı
Kovanların verimini yönlendirmek mümkündür. Ana arı, arı, arı sütü veya bal üretebiliriz.
178
Zayıf kovanları birleştirerek kuvvetli kovan elde
edebilir veya kuvvetli kovanları bölerek çoğaltabiliriz. Yağmacılık veya hastalık yayma riski olmadan arı
ailesini kolayca besleyebiliriz. Temel petek ilave ederek arıların bal mumu üretmek
amacıyla fazla bal tüketmelerini ve bu sırada aşırı güç harcayarak hayat sürelerinin kısalmasını önleyebiliriz. Süzülen petekleri tekrar kovana geri vererek daha fazla bal üretebiliriz. Ballı peteklerin petek balı şeklinde pazarlanması
olasıdır. Modern kovan üretiminde dikkat edilecek özellikler: Kullanılacak kereste beyaz veya sarı çam olmalıdır. Kereste
kuru, fırınlanmış, budaksız ve çırasız
olmalıdır. Kovan dıştan beyaza boyanmalıdır. Mümkünse örtü tahtası yekpare olmalıdır, örtü
tahtasının uygun bir yerinde havalandırma deliği bulunmalıdır. Standart ölçülere dikkat edilmelidir, çerçeve yan
çıtaları ile kovan duvarları arasında ve çerçeveler ile örtü tahtası arasında 8 mm.lik mesafe bulunmalı, kovan dip tahtası önden arkaya yükselen meyilli olmalı, çerçeve alt çıtası ile taban arasında önde 25 mm, arkada 15 mm mesafe olmalıdır. Nakliyede kolaylık olması için kapak düz olmalı,
üzeri paslanmaz, su geçirmez çinko veya sacla kaplanmalıdır, ön ve arkasında hava deliği bulunmalıdır. Kovanın taşınması için gövdenin yanlarında tutma
yerleri olmalıdır.
179
Gövdenin çerçeve kulakları ile temas eden iki
kısmına çerçevenin kolaylıkla hareket etmesini sağlayan çember takılmalıdır, çerçeve kulakları meyilli olmalıdır. Uçma çıtası üzerinde büyük ve küçük uçma delikleri
bulunmalı, istenildiğinde hareketli olmalıdır.
değiştirilebilmesi
için
Körük Arıcının kovanı herhangi bir nedenle açması ve muayene etmesi gerektiğinde, çalışmayı kolaylaştırmak, arıları sakinleştirmek ve fumigasyon şeklinde kullanılacak ilaçları uygulamak amacıyla duman üreten bir alettir. Bu amaçla genellikle kurumuş sığır tezeği, pamuklu bez, ağaç rende talaşı veya telis parçası yakılır. Pis ve ağır koku veren veya kükürtlü duman çıkaran yünlü bez, koyun talaşı vb maddeler kullanılmamalıdır. Arı körükleri, arıcıların arıların heyecanlanmasını önlemesine yardımcı olur. Hafif bir duman genellikle arıları sakinleştirir ve arıcının sakin bir şekilde çalışmasına izin verir. El demiri, arıcıya üstlüklerdeki çerçevelerle ilgilenme konusunda yardımcı olmak üzere özel tasarlanmıştır. Uygun araçların kullanılması halinde, arıların rahatsız olma ihtimali düşüktür.
Fotoğraf 4. Körükler
180
Maske ve eldivenler Bir arıcı kostümü ve arıcı eldivenleri, daha sonra eklenebilecek, istenilen aksesuarlardır. Arıcı kostümü, iç kısma hiçbir girişi olmayacak şekilde tasarlanmıştır. Bir arıcı kostümü, bir çift uygun boğazlı bot, arıcı eldivenleri, arıcı maskesi ve iyi bir şapka giyen bir arıcı, normal arıcılık faaliyetleri sırasında arı sokmalarına karşı iyi korunur. Arılar bazen kışkırtıldıkları zaman kostüm ile maske arasındaki bağlantıya saldırabilir veya arıcı kostümünün üzerinden sokabilir. Arılarla çıplak elle çalışılması, yaptığınız şeyi hissetmenizi artırır ve kovanın daha az sarsılmasını ve arıların daha sakin olmasını sağlar. Ancak bazen işlerin hızlı bir şekilde yapılması gerekir. Bu tür durumlarda eldivenlerin olması iyidir.
Fotoğraf 5. Arıcı Maskesi
Fotoğraf 6. Arıcı maskesi ve eldivenleri
181
Arıcının yüzünü korumak amacıyla kullandığı, şapka şeklinde giyilebilen ve başı tamamiyle örten, yüze rastlayan kısmı koyu renkli tül veya sinek teli olan, arıcıyı bunaltmayacak ve görüşünü engellemeyecek, gömlekli ve gömleksiz tipleri bulunan bir alettir. Elleri arı sokmasından korumak amacıyla genellikle arıcılığa yeni başlayanlar tarafından kullanılan eldivenler rahat çalışmayı sağlayacak, bilek kısmı kapalı ve arı iğnesinin geçmeyeceği kalınlıkta olmalıdır. Tecrübeli arıcılar hassasiyeti azalttığı için genellikle eldiven kullanmayı istemezler. El Demiri Kazıyacak veya kovan açacağı da denilen, örtü tahtalarını açmak, çerçeveleri çıkarmak, bal mumu, propolis veya döküntüleri kazımak, kovanı temizlemek, kuluçkalık, ballık ve dip tahtasını birbirinden ayırmak gibi çok amaçlı kullanılabilen, iki tarafı da keskin, demirden yapılmış bir alettir.
Fotoğraf 7. Arıcı el demiri Fırça ve tüy Arıcı fırçası petek üzerindeki arıları zarar vermeden uzaklaştırmaya yarar. Yumuşak uzunca, bol tüylü ve sağlam olanları tercih edilmelidir. Tavuk, kaz, hindi teleği ya da benzeri görevi yapacak yumuşak bitki dalları da aynı işe yarar. Kovanda çalışırken çalışılan bölgedeki arıları, zarar vermeden uzaklaştırmak amacıyla, yumuşak ve beyaz renkte kıllarla kaplı fırçalar veya hindi, kaz vb hayvanların uzun ve geniş kullanım yüzeyli kanat tüyleri kullanılabilir. 182
Fotoğraf 8. Arıcı fırçası Çerçeve kalıp tahtası ve çerçeve teli Çerçeve üst çıtası kalınlığında ve çerçeve büyüklüğüne göre yapılmış basit bir tahtadır. Temel petek bu tahta üzerinde çerçeveye geçirilir. Gürgenden olması ve kullanılırken ıslatılması gerekir. Çerçeve teli temel peteklerin çerçeveye tespitini sağlar ve bal süzme işlemi sırasında peteklerin kırılmasını önler.
Fotoğraf 9. Çerçeve teli Arıcı mahmuzu ve arıcı bizi Temel peteğin çerçeveye tutturulması sırasında çerçeve telinin temel petek içine batmasını sağlayan ortası oyuk ve dişli küçük bir tekerlektir. Isıtılarak kullanılır, fazla ısıtılırsa temel peteği eritebilir. Elektrikli olan tipleri de bulunmaktadır. Çerçeve telinin takılabilmesi için çerçeve yan çıtalarında delik açmaya yarar.
183
Fotoğraf 10. Arıcı mahmuzu ve bizi
Mum eritme ibriği Temel petek çerçeveye takılırken temel peteğin girdiği üst çıta yivine eritilmiş bal mumunun akıtılmasını sağlayan, çift cidarlı bakır veya alüminyumdan yapılmış bir alettir. İçine petek parçaları ve artık mum kırıntıları konulur. Yemlik Kovanda yeterli miktarda bal bulunmadığı zamanlarda arılara kuru veya sulu yem verilmesini sağlayan kaplardır. Yağmacılığı önler, ekonomiktir ve hastalık bulaştırma riski yoktur. Şurup vermek amacıyla genellikle kapağı ince çiviyle birkaç yerinden delinmiş cam kavanozlar veya çerçeveye takılmış plastik veya çinko kaplar kullanılabilir. Ana arı kafesi Ana arısı bulunmayan kovanlara ana arı vermek veya yaşlı ana arıları genç ana arı ile değiştirmek amacıyla kullanılan tahta çıta ve sinek telinden yapılan, çıtanın kenarında ana arının konulması veya çıkarılması amacıyla deliği bulunan bir alettir.
Fotoğraf 11. Ana arı kafesi 184
Ana arı ızgarası Ana arının ballığa geçmesini ve yumurta bırakmasını engellemek amacıyla ballık ile kuluçkalık katları arasına konulan üzerinde 4.4 mm genişlikte delikler bulunan metal veya fırınlanmış tahtadan yapılmış bir ızgaradır. Bu ızgaradan sadece işçi arılar geçebilir, ana arı veya erkek arılar geçemez. Erkek arı kapanı Kovan uçma deliği önüne konularak erkek arıların veya yabani arıların kovana girişini veya ıslah çalışmalarında erkek arıların kovandan çıkmasını engelleyen basit bir alettir. Polen Kapanı Arıların kovana getirdikleri çiçek tozlarını (polenleri) toplamak amacıyla kovan uçma deliği önüne konulan bir alettir. Bu aletten geçen işçi arıların arka ayaklarındaki polenler düşerek aletin alt kısmındaki bölmede toplanır.
Fotoğraf 12. Polen kapanı Arı kaçıran İki katlı kovanlarda, üst kattaki arıların alt kata inmelerini sağlayan ve üst kata çıkmalarını engelleyen bir alettir. Sır bıçağı ve tarağı Bal mevsiminde sırlı peteklerin süzülebilmesi ve ilkbaharda ballı peteklerin arılara yedirilmesi amacıyla sırları 185
uzaklaştırmak veya bozmak amacıyla kullanılır. Bal süzme ekipmanları Bal mevsiminde peteklerdeki balı süzmek amacıyla silindir şeklinde sac veya çinkodan yapılmış, içinde 2, 3, 4, 24 veya 48 çerçeve alabilen telli haznesi bulunan, bu hazneyi döndürecek mekanizmaya ve toplanan balların akacağı musluğa sahip büyükçe bir alettir. El veya elektrik ile çalışan tipleri bulunmaktadır. Bal ürününün alınması, birçok aşama içerir ve her bir aşama için bazı ekipmanlar gereklidir. İlk aşama, ballı peteklerin arılardan ayrılmasıdır (balın alınması). Bunun için çerçevelerden arıları süpürmek için bir arı fırçası kullanılır. Sadece bazı kovanlar için bir arı fırçası yeterlidir ve pahalıda da değildir. Ancak, bu zahmetli bir iştir. Arıların bal üstlüklerinden tek yönlü bir yolculuk yapması için arı kaçırma tahtaları kullanılabilir. Bu yöntem, arılıkta bulunan her bir kovan için bir arı kaçırma tahtası kullanır. Bu, çok sayıda kaldırma ve arılığın iki kez ziyaret edilmesini gerektirir. Kimyasalların kullanılması (Bee Go, Bee Robber), birçok özel kapağın (asit tahtaları) kullanılmasını gerektirir. Kimyasal kapağın altına konur ve kokusu arıları üstlükten uzaklaştırır. Bir arı körüğünün kullanılması, üstlüğün yerleştirilmesi için bir stant gerektirir. Arılar çerçevelerden ve üstlüklerden uçar ve kovanın önünde yere konar. Bal alındıktan sonra onu kendiniz süzebilir veya bir arıcılık firması onu sizin için süzebilir. Bal süzme makinelerinin büyüklüğü, iki çerçeveli, manuel cihazlardan 100 veya daha fazla çerçeveli, motorlu makinelere kadar değişiklik gösterir. Yeni bal süzme makineleri pahalıdır; ancak, bazen uygun fiyatlı ikinci el makineler bulunabilir. İleride daha fazla arıya sahip olma ihtimalinizin bulunması halinde, ileride makinenin yetersiz olma sorunuyla uğraşmak yine daha büyük bir bal süzme makinesinin alınması daha iyidir. Ayrıca, bal mumu sırlarının bal peteğinden çıkarılması için de bir cihaz gerekebilir. Genellikle elektrikli bir bıçak kullanılır.
186
Balın süzülmesinin ardından elenmesi gerekir (bir tülbent veya naylon işe yarar) ve ufak parçaların üstüne çıkabilmesi için uzun bir tankta veya kapta ılık bir yerde saklanması gerekir. Bu noktada, temiz ve sıcak balın alttan doğrudan bal kaplarına aktarılabilmek için alt kısmında bir çıkış noktası bulunan uygun bir tanka sahip olunması faydalıdır. Az miktardaki balı paketlemek için temiz kaplar kullanılabilir; ancak, uygun bal kapları ürünü daha cazip kılar ve satılmasını kolaylaştırır.
Fotoğraf 13. Bal süzme makineleri Kışlatma ekipmanları Yalnızca birkaç kovanla arıları dışarıda kışlatmak daha kolaydır. Kovanların çevresine ve üstüne yalıtım yapılmalıdır. Ardından, yalıtımın korunması için kovanlar plastikle veya katranlı kağıtla sarılmalıdır. Yalıtımlı kovan, bir kapakla veya bir kontraplak parçasıyla kapatılır ve kovan, rüzgarın neden olduğu zararı önlemek için bir iple bağlanmalıdır.
187
Arıcılıkta iş güvenliği Arı sokması Ortalama 1,5 cm boyunda olan arılar çiçeklerin özsuyunu toplayarak çok değerli bir besin kaynağı olan bal üretirler. Ayrıca çiçekler arasında polen taşıyarak bu çiçeklerin döllenmelerini ve meyve oluşumunu sağlarlar. Ancak, bu kadar yararlı olan bu canlıların bazı insanlar üzerinde çok korkutucu, hatta ölümcül etkileri olabilir. Bu durum, arı sokması sonucu arının zehiri (venom) ile oluşan ve hızla ortaya çıkan alerjik reaksiyon (anafilaksi) olarak tanımlanır.
Fotoğraf 14. Arı iğnesi Arı alerjisi, toplumda sıkca görülen ve ölümcül sonuçları ile dikkatleri üzerine çeken alerjik hastalıklardan biridir. Arkeolojik kazılar 4000 yıl önce eski Mısır'da arıcılığın yapıldığını ortaya koymuştur. Arı alerjisine ait ilk yazılı kayıtlar, M.Ö. 2641 yılında Mısır Firavunu Menses' in yaban arısı tarafından sokulup ölmesine aittir. Dünyada yapılan çalışmalar sonucunda arı alerjisin görülme sıklığına ait değişik rakamlar vardır (% 0.5-5 gibi). Amerika Birleşik Devletleri' nde her yıl 40, Avrupa' da 20, Asya' da ise 10 civarında arı sokması sonucu ölüm vakası bildirilmektedir. Buna rağmen birçok vakanın ise tanı alamadığı bilinmektedir. Arı alerjisi özellikle arıcılık ile uğraşan kişileri tehdit ediyor gibi gözükse de toplumun diğer bireyleri de bu durumdan etkilenmektedir. Arı alerjisi ile ilgili ciddi reaksiyonlar hemen her yaşta görülebilmekle birlikte sıklıkla ölümcül reaksiyonlar 20 yaş altında görülmektedir. Arı alerjisine ait ciddi reaksiyonlar erkeklerde iki kat daha sıklıkla görülmektedir. Dünya üzerinde bir çok arı çeşidi bulunmaktadır. 188
En sık alerji sebebi olan arılar; bal arısı, sarı arı (Yellow jacket), ve eşek arıları (Wasp, Hornet)' dır. Arı zehiri, hayvanın karın bölümünde bulunan özel bezlerden salgılanır ve iğnesinin dibinde bulunan zehir kesesinde toplanır. Bir kaç günlük yavru arıların zehir keseleri genellikle boştur. Buna karşın, arı geliştikçe zehir miktar da artar. 20 günlük bir an ömrü boyunca taşıyabileceği zehir miktarını kesesinde toplamıştır. Erişkin bir bal arısı insanı soktuğunda, iğnesi ile birlikte bazı iç organları da vücudundan koptuğundan kendisi de ölmektedir. Ancak bazı yaban arısı türleri sokma esnasında iğnesini bırakmamakta ve birçok kez sokabilmektedir. Balarısının bir sokuşunda 50 mikrogram, yaban arısında ise 5 mikrogram zehir vücuda girer. Arı sokması, yaşamı tehdit etmesi bakımından pek önemli değildir. Ancak birden fazla an soktuğu zaman hassasiyeti olan kişilerde astım nöbeti meydana getirmesi bakımından önemli olabilir. Arının soktuğu yerde kısa süren şiddetli bir ağrı ve daha sonra birkaç gün devam eden kaşıntı olur. Sokma yerinde şişlik, kızartı vardır. Baş dönmesi, bulantı, çarpıntı, uyuşma da olabilir. Bazen ateş yapabilir. Bal ansı soktuğu zaman iğnesi deride kalır, an ölür. Yaban arısının iğnesi ise düz olduğundan kopmaz. Bu arılar defalarca sokabilir. Arı sokması ciddi olaylara sebep olabilir. Çok sayıda arının birden sokması yetişkin bir insanı öldürebilir. Kalbi, böbrekleri hasta olan kimselerde az sayıda arının sokması da kötü sonuçlar verebilir. Arının ağız içinden sokması, iğnesinin damar içine girmesi de çok tehlikeli durumlar yaratabilir. Arı sokması çocuklarda, büyüklerden daha şiddetli bir sonuç verir. Hele aniden kaçan bir çocuğu sokması, yetişkinden daha tehlikeli durumlar yaratabilir. Arı sokmasına bağlı görülen alerjik reaksiyonlar zannedildiği kadar sık görülmemektedir. Değişik toplumlarda görülme oranları % 0,4 ile % 5 arasında değişmektedir. Alerjik reaksiyon hemen her yaşta görülmekteyse de en sık 20 yaşından önce karşılaşılır ve erkeklerde iki misli sıktır. 189
Ancak sokma sonucu gelişen alerjik reaksiyonun ciddiyeti yaş ilerledikçe artmaktadır. En sık baş ve boyun bölgesi sokmaları alerji yaratırsa da vücudun her hangi bir yerinin sokulmasıyla da aynı reaksiyon görülebilir. ABD’de yılda ortalama 50 ölüm bildirilmektedir. Danimarka'da son 20 yılda 26 ölüm bildirilmiştir. Bu 26 ölümün 15'i yaban arısı 9’u ise balarısı sokmasına bağlı olup kalan 2 ölümde arı tipi belirlenememiştir. Ölümlerden 4 ‘ü boyun çevresinden sokulma ve larinks ödemi (boğaz içinde şişlik) sonucu. 5’ide ani kalp durması sonucu olmuştur. İsveç'ten de yılda ortalama 2 ölüm bildirilmektedir. Yalnız olarak ölü bulunan ve kalp krizi sonucu öldüğü kabul edilen bazı kişilerin de arı sokmasına bağlı ölebileceği düşünülmektedir. Alerjik kişilerde belirtiler genellikle bir kaç dakika içinde başlar ve ne kadar erken başlarsa şiddeti de o kadar büyüktür. Belirtiler kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Alerjik reaksiyonlar en sık yaygın ürtiker (kurdeşen), kızarıklık ve anjioödem (yaygın şişlik) şeklindedir. Yaşamı tehdit edici reaksiyonlar solunum sisteminin (nefes darlığı) ve kardiovasküler sistemin (kalpte ritm bozukluğu, şok) tabloya katıldığı zaman ortaya çıkar. Kalp ve akciğerlerin olaya katılmadığı buna karşın anjioödem denilen doku içi şişliğin boyun ve boğaz bölgesinde yerleştiği durumlarda hayati tehlike bulunur. Ölüm nedeni kardiyovasküler şok ve hipotansiyon (tansiyon düşüklüğü) dur. Bazı kişilerde bağırsak spazmı, ishal ve aynı doğum sancısı gibi uterus (rahim) spazmlan da olabilir. Arı sokmasına bağlı ölümler en çok erişkin yaş grubunda görülmektedir. Bunun da sebebi; erişkinlerin genellikle altta yatan bazı hastalıklarının olması ve bu nedenle ağır bir alerjik şoku kolayca atlatamamaları ve vücutlarının gençlere ve çocuklara göre daha dayanıksız olmasındandır. Daha önceden arı sokmasına bağlı önemli boyutta bir alerjik reaksiyon geçiren erişkin yaştaki bir kişinin tekrar arı sokarsa hayati tehlike doğurabilecek alerjik durumla karşılaşma riski yüksektir. Çok daha ender olarak arı sokması sonrasında beyin kanaması ve ödemi, bazı kan pıhtılaşma bozuklukları görülebilir. 190
Bal arısı soktuğunda yapılması gerekenler: • Bal arısı soktuğunda önce iğnesi pens ile ucundan çekilerek çıkarılır. Arı iğnesinin girdiği bölgeye, üç misli sulandırılmış amonyakla ıslatılmış pamuk konur. % 1′lik potasyum permanganat ile yıkanır. Bu işlem 2 defa daha yapılıp üçe tamamlanır. • Arının soktuğu bölgenin hareket ettirilmemesi, bölgeye buz konulması gerekir, özellikle çamur sürülmesi bölgenin mikrop kapmasına sebep olabilir. • Şişmeye karşı antihistaminik veya steroid bir krem sürülmelidir. Ağızdan alınacak antihistaminik herhangi bir tablet oldukça yararlı olacaktır. Ancak şiddetli reaksiyonlar için geciktirilmeden tıbbi müdahalelere başvurulmalıdır. •
Arı soktuktan sonra yarayı ovuşturmak ya da emmek kesinlikle doğru değildir. Arı tarafından sokulan kişi eğer terli ise zaten ter zehirin etkisini alacaktır.
• Fazla miktarda arının sokması durumunda insan tehlike altına girebilir, zira çok fazla zehire maruz kalan vücut bununla savaşamayarak, yenik düşer ve ölümle sonuçlanabilir. • Ağız içi veya ağız boşluğundan arı sokması durumunda bir şekilde ağız boşluğuna giren ve orayı sokan arı, gırtlakta şişmeye neden olur. Bu olay ile birlikte solunum yolunda daralma olacağı için nefes almada güçlükler yaşanabilir ve bu da insanı ölüme götürebilir. Arı sokmasından sonra şişme, iltihâp olabilir. Şişlik kaşınabilir. Birey allerjik bünyeli ise şişme çok fazla ve ani olur, nefes darlığı gibi başka belirtiler de olabilir. Bu durumda allerji için kortizon ve antihistaminik cinsi ilaçlar ile tedavi yapılmalıdır. • Bunun dışında kesin arı alerjisi olan kişiler yanlarında ilk yardım için Adrenalin (epinefrin) 191
bulundurmalıdır. Bu ilaç günümüzde ağızdan alınabilecek sprey veya otomatik enjektör şekliyle bulunmaktadır. Otomatik enjektör acil durumlarda elbise üzerinden dahi kolayca yapılabilmekte, aynı bir dolmakalem gibi olup uç kısmı vücuda bastırıldığında otomatik olarak iğne çıkmakta ve bir dozluk ilaç yine kendiliğinden vücuda verilmektedir. • Kendine iğne yapmaktan çekinen kişiler için de aynı bronşial astımlı hastaların kullandığı spreyler tipinde, rahatlıkla cepte veya çantada taşınabilen spreyler bulunmaktadır. Bu spreylerden 15-20 defa ağza sıkılması ve emilmesi, bir doz enjektöre bedel kabul edilmektedir. Ayrıca bu kişiler yanlarında antialerjik tabletler (antihistaminik) de taşımalı ve bu esnada bunları da kullanmalıdır. Ayrıca sokma yerine soğuk tatbiki, ağrı kesiciler ve gerektiğinde kortizonlu ilaçlar da tedavinin diğer kısmını oluşturur. Daha önceden arı alerjisi olduğu bilinen kişiler tekrar arı tarafından sokulduğunda antialerjik tablet ve adrenalin' e ek olarak mutlaka yanlarında bulunduracağı tablet şeklindeki kortizonlu ilaçtan da almalıdır (50 mg Prednizolon). Astımı olan hastalar bu esnada astım atağına girebilir, bu nedenle yanlarında nefes açıcı spreyleri de bulundurmaları gerekmektedir. Bu önerilen ilk yardım sonrasında kişiler en yakın bir sağlık merkezine başvurmalıdır. Arı sokmasını önlemek için yapılması gerekenler: • Güvenli ve delik olmayan koruyucu maske kullanmak, uygun eldiven ve arının sokamayacağı özellikte elbise giymek, • Arılarla çalışırken sakin olmak ve yavaş hareket etmek, • Körük kullanarak dumanlama yapmak,
192
• Kovan açılma zamanlarını iyi ayarlamak, erken saatlerde bakım yapmak • Parfüm, deodorant, kolonya ve kokulu maddeleri kullanmamak, • Güzel kokulu sabun, şampuan kullanılmaması, • Parlak renkli, çiçekli elbise giyilmemesi, • Çiçek toplanmaması ve çiçek takılmaması, • Yaban arısının kovanı civarında öldürülmemesi, bu arıdan salınan kokular diğer arıları üzerinize çeker, • Çıplak ayakla yürümemek, mümkünse dışarıda uzun kollu ve paçalı giyisiler giymek ve kahverengi giyisileri tercih etmek gerekir. Arılar kahverengi rengi sevmez. • Terli olmak bütün böcekler için çekicidir, riskli bölgelerde terli olmamaya özen gösterilmelidir. • Eşek arısı saldırgan, bal arısı sakindir; ancak, sıcak havalarda her ikisi de saldırgan olacağı için bu havalarda dikkatli olunmalıdır. • Bal arısı sokarsa iğnesini büyüteç ve çımbızla çıkarılmalı veya başka birinden yardım istenmelidir. • Antialerjik ilaçlar devamlı bulundurulmalıdır. • Daha önceden şiddetli arı alerjisi geçirmiş kişilerin yanında her zaman panzehir taşıması gereklidir. Bu epinerfin içerir. Epinefrin anafilaktik şokta kullanılan en önemli ilaçtır. • Arı sokması halinde sokma yerinin üstünden bandaj uygulanmalı, bu bandajı her 10 dakikada bir 3 dakika kadar gevşetilmelidir. • Sokma yerine soğuk uygulama yapılmalı, anti alerjik ilaçlar sürülmelidir.
193
• Allerji varsa bu uygulamalarla birlikte en kısa sürede doktora başvurulmalıdır. • Anafilaktik şok veya ciddi bir arı sokması durumunda nasıl hareket edilmelidir? Anafilaktik Şok
Anafilaktik şok, ciddi bir alerjik tepkidir. Ölümcül olabilir ve ciddiye alınmalıdır. İlkyardım yaşamsal olabilir. Ancak, anafilaktik bir tepki veren kişiler için ACİL tıbbi müdahale gereklidir. Anafilaktik tepkiler, aşağıdaki durumların hızlı görülmesini ve gelişmesini içerir: Havayolunun
şişmesi veya spazm nedeniyle solunumun güçleşmesi ve nefes alırken horultulu veya hırıltılı sesler çıkarmaları.
Baygınlık Kaygı Solgun ve terli bir görünüm Bazen karın ağrısı, bulantı ve kusma, idrarını
tutamama Kaşıntılı döküntü veya ağzın şişmesi.
Kişinin bilinci yerindeyse yapılması gerekenler: Kişiyi dik oturtun ve nefes almasına yardımcı olun.
Bayılacakmış gibi hissetmeleri halinde, yatmaları ve gerektiğinde bacakları yukarı kaldırmaları yardımcı olabilir. Boyun ve bel bölgesindeki giysileri gevşetin Kişinin bilinci yerinde ve ilacı varsa kullanın Acil Servisi (112) ARAYIN ve telefondaki kişinin
verdiği önerilere uyun
194
Ciddi alerjik reaksiyon gösteren kişiler, birkaç saat
sonra gecikmeli bir reaksiyon gösterebilir. Kişinin gerekenler:
bilinci
yerinde
değilse
yapılması
Hasta
bilincini kaybetmişse, yalnızca hastanın önceden izin vermesi halinde ilaç kullanılmalıdır.
Özellikle
boyun çevresindeki dar giysiler gevşetilmelidir ve hasta mümkün olduğunca rahat tutulmalıdır.
Yardım beklerken sırt üstü yatırın ve bacaklarını
yukarı kaldırın. Hastayı kurtarma pozisyonunda tutmayın. ACİLl SERVİSİ ARAYIN ve bunun olası bir arı
sokması reaksiyonu olduğunu söyleyin telefondaki kişinin verdiği önerilere uyun.
ve
Yanınızda başka bir kişi varsa, onu ambülansı
karşılamaya gönderin. Arının soktuğu kişiye yiyecek veya içecek bir şey
vermeye çalışmayın. Kişinin kalbinin veya nefesinin durması halinde,
eğitimli bir kişi tarafından canlandırma yapılmalıdır. Arı sokması tedavisi
Bir arıcı, sokmalara karşı çok ciddi bir reaksiyon gösteriyor, acı çekiyor ve şişmeler yaşıyorsa arılığa gitmeden önce ilaç alabilir. Alınabilecek tabletler, aspirin ve antihistaminiklerdir. Ancak, doktora danışmadan hiçbir ilaç alınmamalıdır. Yalnızca doktorunuz almakta olduğunuz ilaçlarla bu ilaçların etkileşimi konusunda bilgi verebilir. Arıcının arı sokmalarına karşı ciddi bir reaksiyon göstermesi halinde, doktoru ona acil durumlar için taşıması 195
için bir Epi-pen adrenalin enjektörü verebilir. Bu enjeksiyon yalnızca arıcı veya arıcının daha önce izin verdiği eğitimli bir arıcı tarafından kullanılabilir. Arı sokmasında şok ! Birinin arı tarafından sokulması ve acı çekmesi halinde, birkaç temel uygulamanın anımsanması ve bunlara uyulması önemlidir. Arı sokmasının neden olduğu anafilaktik şok çok nadir görülür ve hiçbir zaman bu tür bir şokla karşılaşmayabilirsiniz. Ancak, ne yapabileceğinizi biliyorsanız, yardımcı olabilmek için hızlı ve sakin bir şekilde hareket edebilirsiniz. Körüklerin söndürülmemesi Arıcıların çok dikkat etmeleri gereken hususlardan birisi, arılıkta işleri bittiğinde körüklerini söndürmeleridir. Bu konu önemli olup, birçok arıcı körüklerin söndürülmemesi nedeniyle büyük yangınlara maruz kalmışlardır. En çok yaşanan yangınlar ise, kolonilerin nakillerinde olmaktadır. Genellikle koloniler dikkatsizce ve hızla yüklenirken körüklerde kontrol edilmeden arabaya atılır ve taşıyıcı araçlar yol da yangına maruz kalabilirler.
196
Bölüm XI: ARI ÜRÜNLERİ, HASAT VE APİTERAPİ
Bilindiği üzere, arıcılık işlemlerinden elde edilen ürünler genellikle bal, polen, propolis, arı sütü ve arı zehridir. Ancak, balın arıcılığın temel ürünü olmasına karşın, arıcılığın karlılığı ayrıca arı sütünün, polenin ya da her ikisinin sayesinde gelişmektedir. Buna ek olarak, yapılan bilimsel araştırmalardan elde edilen bulgular göstermektedir ki, iletişimin ve yazılı ve görsel basının etkileme gücünün yardımıyla tüketiciler tarafından son yıllarda arı sütüne ve polene olan yoğun talep, daha karlı bir arıcılık için gerekli bir ortam yaratmıştır. Kısaca, ürün yelpazesi ve bu tür ürünlerin kaliteli üretimi hem üretici hem de tüketici için önem arz etmektedir. Dünya çapında en çok üretilen ve ticareti yapılan temel arı ürünü, baldır. Bunun yanı sıra, bal mumu, polen, arı sütü ve propolis de dünya ticaretinde arı ürünleri olarak önem arz etmektedir. Başka bir arı ürünü olan arı zehrinin üretimi ve tüketimi, diğer arı ürünlerine kıyasla oldukça sınırlıdır. 1. Bal Ekonomik açılardan bakıldığında bal en önemli arı ürünüdür. Bal insanlık tarihinde gıda olarak kullanılmasının yanı sıra ilaç olarak da kullanılmıştır. Balın bilinçli üretimi milattan önce 4000 yılına kadar uzanmaktadır ve tüketimiyse çok daha eski zamanlara uzanmaktadır. Bal, tarih boyunca insanlar tarafından gıda olarak kullanılmasının yanı sıra, ilaç olarak da kullanılmıştır. Bal arılar tarafından çiçeklerden alınan nektar ve şeker kullanılarak yapılan ve sonra petek gözlerinde dönüştürülen ve depolanan tatlı bir gıdadır % 25’ten fazla su, % 0,25’ten fazla kül ve % 0,8’den fazla şeker içermemektedir. Bal Anadolu’da Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında hasat edilmektedir. Bu üç ay boyunca çok fazla 197
nektar toplanacağı için arıcılar çok dikkatli ve hazır olmalıdırlar. Açıklamak gerekirse, kovanda yeteri kadar yer veya petek yoksa arılar tarafından getirilen nektarın büyük bir bölümü boşa gider, ya da arılar kovanı terk etmek ister. Çok fazla bal kabı olduğunda arılar daha hızlı çalışabilirler. Bal, arılar tarafından dünyanın en etkin tesislerinden biri olan arı kovanında üretilmektedir. Bir kovanda bulunan 60,000 kadar arı hep birlikte 88,000 km kadar yol kat edip yeterli nektarı toplamak için iki milyondan fazla çiçeğe konabilir ve bu sadece dört yüz elli gram bal elde etmek içindir. Bal arıları poleni ve nektarı, birçok çiçeğin ve bitkinin çıkma zamanı olan ilkbaharda toplar. Çiçeklerden nektarı emmek için uzun, tüp şeklindeki dillerini hortum isimli gibi kullanırlar ve nektarı karınlarında depolayıp kovana taşırlar. Yarım saat kadar arı da kalan nektar arılar tarafından üretilen protein ve enzimlerle karışır ve böylece nektar bala dönüşür. Daha sonra arılar balı, arılar tarafından üretilen, bal mumundan yapılmış altıgen biçimli hücreler olan bal mumu peteğine bırakırlar ve petekler doluncaya kadar bu süreci tekrar ederler. Uzun süreli depolama için hazırlanmak adına arılar balı buharlaştırmak ve kalınlaştırmak için kanatlarını çırparlar. Nektarın % 80’i su iken balın ancak % 14-18’ sudur. Bu bittiğinde arılar bal peteğini bal mumuyla kaplarlar ve bir sonraki boş peteğe geçerler, her şeye en baştan başlarlar. Özetle yediğimiz bal, besin özelliklerini güçlendirmek için arıların topladığı, tekrar işlediği ve suyunu aldığı çiçek nektarıdır. Balın rengi ve tadı arıların nektar kaynağına göre farklılık gösterir. Aslına bakılırsa genelde yonca, okaliptüs ve portakal çiçeği, çam, akasya, korunga vb gibi çeşitli çiçeksel kaynaklardan türeyen 300’ün üzerinde mükemmel aromada bal bulunmaktadır. Genel itibariyle, koyu renkli ballar tat açısından daha baskınken açık renkli ballar hafiftir.
198
Balın özellikleri Balın antimikrobiyal, antioksidan ve higroskopik özellikleri popüler bir gıdanın yanı sıra balı etkili bir ilaç haline de getirmektedir. Bal higroskopiktir: Balın higroskopik bir doğası vardır, bunun anlamı şudur; havayla temas ettiğinde doğal olarak havadaki nemi içine hapseder. Bal açık yaraların tedavisinde yararlar sağlar, çünkü deriyi nemli tutarak yarada iz oluşumunu engeller, yeni dokuların gelişimini destekler ve sargı bezinin deriye yapışmasını önleyerek bezin kolayca çıkarılmasını sağlar. Balın higroskopik özellikleri onu aynı zamanda birçok kozmetiğin ideal içerik maddesi yapar; çünkü derinin nemli ve yeni kalmasına yardımcı olarak kurumayı önler. Bu yüzden bazı insanlar balı doğal bir "nemlendirici" olarak adlandırırlar çünkü bal nemi çeker ve hapseder. Deri ve saç tedavilerinde kullanıldığında bal nemi yakalar ve hapseder; böylelikle deriyi yumuşak ve esnek saçı ise parlak ve sağlıklı bir hale getirir. Bal antibakteriyeldir: Araştırmacılar balın tedavi edici özelliklerini 20. yüzyılın başlarında belgelemeye başlamışlardır. Bu durum antibiyotiklerin geliştirilmesiyle sona ermiş, ancak son zamanlarda antibiyotiklere karşı bir direncin ortaya çıkması balın tedavi edici özelliklerine olan ilgilinin yeniden canlanmasını sağlamıştır. Baldaki etkili antimikrobik bileşen belirli bakterilerin ortaya çıkmasını engeller. Hidrojen peroksit üreten bir enzim içerir ve bunun balın antimikrobik özelliğinin başlıca sebebi olduğu düşünülmektedir. Bu sebepten dolayı, bal yaralar ve yanıklar için kullanışlı bir tedavi yöntemidir. Kesikler, sıyrıklar ve yanıklar bakterilerin yaraya girmesini önlemek ve iyileşmeyi hızlandırmak için balla kaplanabilir. Bal, aknelere sebep olan bakterilere saldırarak ufak çaptaki akneleri tedavi eder ve aynı zamanda cildi nemlendirir ve yenilenmeye yardımcı olur. Bal türleri antimikrobik etki açısından oldukça farlılık 199
gösterir ve bu farklılık yüz kata kadar bile çıkabilir. Yeni Zelanda’da bolca bulunan Manuka çalısından elde edilen balın bahsedilen antimikrobik özellikler açısından en yüksek etkiye sahip olduğu iddia edilmektedir. Bal antioksidan özellikler gösterir: Bal, kanser gibi birçok hastalıkla ilişkilendirilen biyolojik açıdan yok edici kimyasal maddeleri ortadan kaldırabilecek doğal antioksidan özellikler içerir. Çalışmalar aynı zamanda Karabuğday gibi koyu renkli balların açık renkli bal çeşitlerine nazaran daha fazla antioksidan içerdiğini belirlemiştir. Balın antioksidanları sadece vücuttaki zararlı maddeleri ortadan kaldırmaya yardımcı olmakla kalmaz, bu antioksidanlar aynı zamanda yeni doku gelişiminin besleyici kaynağının da bir parçasıdır. Bu çok değerli bal özellikleri deriyi güneşe karşı korumaya yardımcı olurlar ve cildin yenilenmesine ve genç görünümlü kalmasına yardım ederler. Bunlara bağlı olarak, zarar görmüş veya kuru cildi tedavi etmekte kullanılan güneş kremi ve yüz temizleme ürünleri gibi baldan yapılmış cilt bakım ürünlerinin üreticilerinin sayısında bir artış gözlenmektedir. Bal ve şeker Bu her iki tatlı besin de glikoz ve fruktoz içerir. Ancak, şekerin üretimi sürecinde şeker kamışındaki veya pancarındaki organik asitler, protein, nitrojen elementleri, enzimler ve vitaminler yok olmaktadır; oysaki doğal bir tatlandırıcı olan bal sadece minimal bir ısıtma işlemine maruz kalmaktadır. Bunun yanı sıra bal, sofra şekerinde bulunmayan belirli yararlı antioksidan ve antimikrobik özelliklere sahiptir. Bal yerken size kendinizi iyi hissettirecek üç önemli kalite kriteri vardır: 1) Bir çorba kaşığı sofra şekeri veya şeker 46 kalori içerir, bir çorba kaşığı doğal tatlandırıcı bal ise 64 kalori içerir. Bal daha fazla kalori içermesine rağmen, sofra şekerin-den daha tatlı olduğu için aslında balı daha az 200
kullanmaya ihtiyacımız vardır. Bunun bir sonucu olarak, şekerle tüketeceğiniz kalori miktarından daha azını tüketebilirsiniz. Bal daha pahalı olmasına rağmen, uzun vadede sofra şekerinden daha ekonomik bile olabilir. Gıdalarda ne kadar şeker bulunur? 1 kutu kola = 10 çorba kaşığı ve bir tane 50 g’lık çikolata = 7 çorba kaşığı gibi. 2) Sofra şekeri, iki molekülün birleşmesiyle meydana gelen sakkarozdur. Sofra şekeri yediğimiz zaman, şekerin enerjisini kullanmadan önce midemiz molekülleri ayrıştırmak için kendi enzimlerini kullanmak zorundadır. Bal ise oldukça farklıdır. Arılar sakarozu, iki basit şeker olan glikoz ve fruktoza ayrıştıran özel bir enzimi nektarın içine eklerler ve böylece vücudumuz bunları doğrudan sindirebilir. Bu yüzden balla şeker kıyaslandığında bal daha sağlıklı bir Glisemik İndekse (Gİ) sahiptir ve glisemik indeks belirli bir gıdanın kan-glikoz seviyesi üzerindeki olumsuz etkiyi ölçer. Gİ oranı ne kadar düşükse şekerlerin kan dolaşımına girmesi ve sindirilmesi de o kadar yavaştır ve böylelikle daha yavaş ve sağlıklı bir sindirim süreci elde edilir. 3) Balın aksine, sofra şekeri mineral ve vitaminler açısından eksiktir. Mineral ve vitaminler vücudun besleyicilerinin sistemde katalize edilmesini sağlar. Bu besleyiciler tamamen kullanıldığında kötü kolesterolün ve yağ asitlerinin katalize edilmesi engellenir ve bu da yüksek kolesterolü ve organ ve dokulardaki fazla yağ asitlerinden dolayı obezitenin artmasını tetikler. İşte bu yüzden, şişman insanların kötü beslenmeden ve diğer birçok sağlıkla ilgili problemden muzdarip olması sıklıkla görülen bir durumdur. Buradan alınacak mesaj, balla şeker kıyaslandığında, eğer kilonuza dikkat ediyorsanız bal şekerden daha akıllıca bir seçim olacaktır.
Balın rengi ve tadı Bal normalde çeşit ve rengine göre alınır ve satılır. Birçok tüketici, ister bir süper marketten, ister bir pazardan veya doğrudan bir arıcıdan satın alıyor olursa olsun, genellikle saf ballardan oluşan bir karışım satın alacaktır. Pek çok balın 201
rengi ve tadı ilişkilidir. Yani bal ne kadar koyuysa tadının güçlü ve sert olması da o kadar muhtemeldir. Daha açık renkli olan ballar genellikle daha yumuşak ve tat açısından daha tatlıdır. İnsanlar bazen belirli bir bal çeşidini bulmak için uğraşırlar ve bunun basit bir sebebi vardır; tadını seviyorlardır, çocukken yedikleri balı anımsatıyordur ya da çevrelerini böyle güzel bir gıda ile etkilemek istiyorlardır. Ama her halükarda tüketiciler balın lezzetini seviyorlardır ve yine renk onlar için çokta önemli değildir. Ancak, fırıncılar, gıda işleyicileri ve içecek üreticileri gibi endüstriyel kullanıcılar balı sıklıkla rengine göre satın alırlar. Endüstriyel kullanıcılar tipik olarak içerik maliyetini göz önünde bulundururlar. Endüstriyel kullanıcılar sıklıkla bir bal paketleyicisiyle iletişime geçer ve balı büyük variller halinde satın alırlar. Balın saf bolması önemlidir çünkü, ürünlerinde kalıcı bir tadın olmasını arzularlar. Ayrıca unlu mamullerde kullanılan balın işlevsel değeri, renginin açık veya koyu olmasıyla ilgili değildir. Bal higroskopiktir ve ekmekteki veya tatlıdaki nemi tutar, bu da unlu mamul üretiminde çok değerlidir. Genel olarak baktığımızda çok açık renkli bir bal, koyu renkli bir baldan çok daha pahalıdır. Unlu mamul şirketi, su beyazı bal gibi açık renkli bir baldan ziyade kehribar gibi daha koyu olan bir renk tonunu isteyebilir. Sıkça sorulan bir soru, endüstriyel cins balın nasıl yapıldığıdır. Birçok insan arıların belirli bir çeşit balı, örneğin Adaçayı balı, elde etmek için nasıl belirli bir alandaki çiçeklere gideceklerini anlar; fakat ekstra açık adaçayı rengindeki bir balın nasıl bulunduğunu pek de anlayamaz. Birçok ticari arıcı, arıların hangi çiçeklere gideceklerinin takibini yapmaktansa, sezon sonunda arıların getirdiği herhangi bir balı toplamaktan memnuniyet duyar. Bu durum tabi ki bahsedilenden biraz daha bilimseldir, fakat sezonun veya ayın sonunda, ya da hangi dönem olursa olsun bal toplanır ve rengine göre sınıflandırılır.
202
Balın fiziksel özellikleri Bal ağırlıklı olarak glikoz ve fruktoz gibi değişik türde şekerleri içerir. Balın rengi, kullanılan bitkinin kaynağına göre beyazdan koyu kahverengiye kadar bir değişkenlik gösterir. Bal sıvı, ağdalı veya kısmen ya da tamamen kristalize olabilir. Balın tadı ve aroması, balın ve bitki türlerinin kaynağına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bal genellikle % 80 şeker ve % 14-17 su içerir. Geri kalan % 3’lük içerik ise mineral maddelerden, amino asitlerden, pigmentlerden, vitaminlerden ve enzimlerden oluşur. Balı diğer şekerli gıdalardan daha değerli kılan şeyler, içindeki enzimlerdir. Enzimler yüksek sıcaklıklarda zarar göreceği için, bal yüksek sıcaklıklarda ısıtılmamalıdır. Bal, varroa ile mücadelenin yanlış zamanlanması ve diğer hastalıklardan ve parazitlerden kaynaklanan sorunlar için kullanılan ilaçların kalıntılarını içermemelidir. Bu sebepten ötürü, geç sonbahar dönemleri haricinde erken ilkbaharda ve son hasattan sonra kolonilere ilaç verilmemelidir. Aksi takdirde bal, değerli bir gıda olmaktan çok insan sağlığı için zararlı bir hal alacaktır. İster petekli ister çekilmiş olsun, ilaç kalıntısı içermeyen ve belirli bir oranda enzim içeren bütün bal türleri kaliteli ve değerlidir. Yüksek su oranına bağlı olarak ekşimediği sürece, bal bozulmadan uzun yıllar muhafaza edilebilir. Bozulmayı önlemek için baldaki su oranı % 20’den fazla olmamalıdır ve bunu sağlamak için olgunlaşmış olan bal petekleri, yani sırlanmış bal peteklerinin hücrelerinin hepsi ya da en azından üçte ikisi hasat edilmelidir. Hasat edilen ve çekilen bal dinlendirildikten sonra cam kavanozlara ya da uygun kaplara konulmalıdır. Ekşimeyi önlemek için, özellikle % 17’den fazla su içeren ballar paketlenmeden önce yarım saat 60°C’de ısıtılmalıdır. Unutmayın ki ısıtma süreci uygun bir şekilde yürütülmez-se, bal enzim değerini kaybeder ve bal için bir kalite kıstası olan HMF (hydroxymethylfurfural) değeri yükselir.
203
Balın kristalleşmesi: Toplandığı bitkiye bağlı olarak zaman içinde balın kristalleşmesi doğal bir durumdur. Balın kristalleşmesi bir dönüşümdür. Balın kristalleşmesi, bala şeker şurubu eklenmesi olarak algılanır ama aslında bu doğru değildir. Durum bunun tam tersi olduğu için, şeker şurubu eklenmiş bal kristalize olmadan uzun bir süre kalabilir. Gerçek ballar kış koşullarına bağlı olarak bir ayda bile veya 14°C derece civarında kristalize olabilir. Bu tür kristalleşmiş yapılar 45°C derecenin altında bir değerde, balı suyla temas ettirmeden yapılan bir su banyosuyla çözülebilir. Çiçek balları yapılarında daha fazla polen barındırdıkları için çam ballarından daha fazla kristalize olabilmektedir. Bala bir şey katmak ya da baldan bir şey çıkartmak yasaklanmıştır; çünkü bu tür şeyler balın ayırt edici özelliğini kaybetmesine sebep olur. Gerçek ve sahte balı ayırt etmek için kullanılan en önemli yöntem laboratuar analizidir. Çünkü sahte bal aroma, koku ve kıvam gibi özellikleri test edilerek belirlenemez.
Balın formları: Birçoğumuz balı tatlı ve altın bir sıvı olarak biliriz. Ancak, bal bir çok formda karşımıza çıkabilir. Petek balı - Petek balı orijinal formundaki baldır; yani bal
peteğinin içindeki baldır. Bal mumu peteği yenilebilirdir. Kesik petek - Kesik petek bal, bal peteği parçalarının eklenmiş haliyle bulunduğu kavanozdaki sıvı baldır. Bu aynı zamanda sıvı-kesimli petek kombinasyonu olarak da bilinir. Sıvı bal - Görünür kristaller içermeyen sıvı bal, merkezkaç kuvvetiyle, yer çekimiyle veya süzme yöntemiyle bal peteğinden çekilen baldır. Çeşitli gıdalara kolayca karışması sebebiyle sıvı bal özellikle yemek pişirmek ve fırınlamak için uygundur. Birleşik Devletlerde üretilen balın büyük kısmı sıvı formunda satılmaktadır.
204
Doğal yollarla kristalleşmiş bal - Doğal yollarla kristalleşmiş bal, glikoz içeriğinin bir kısmının kendiliğinden kristalleştiği baldır. Yenmesinde sakınca yoktur.
Krem bal - Bütün ballar zamanla kristalleşirken, kremşanti bal marketlere kristalleşmiş bir halde getirilir. Kristalleşme, oda sıcaklığında balın tereyağı veya reçel gibi sürülebilmesini sağlamak için kontrol edilir. Dünyanın birçok ülkesinde, özellikle kahvaltılarda sıvı bal yerine krem bal tercih edilir. Özel olarak belgelendirilen ballar
Organik bal - Organik bal, organik ürünlerle ilgili organik düzenlemelere dayalı olarak üretilmiş, işlenmiş ve paketlenmiş ve sertifikalı bir ajans ya da organizasyon tarafından belgelendirilmiş olan baldır.
Kosher balı - Kosher balı, musevi inançlarına, düzenlemelerine göre üretilmiş, işlenmiş ve paketlenmiş ve bir Kosher organizasyonu tarafından sertifikalandırılmış baldır.
Helal bal - internette sunulan sertifikalı bazı Helal ballar vardır. Fakat başka bazı sitelere göre bütün saf ballar Helal sayılabilir.
Fotoğraf 1. Petek balı ve sıvı bal
205
Bal hasadı Arılar bir çerçeveyi üç veya dört gün içerisinde doldurabilirler. Bu nedenle çerçeveler düzenli bir şekilde ve yeterli miktarda konulmalıdır ve dolu çerçeveleri almadan önce yeni bir çerçeve konulmalıdır. Eğer çerçeve dolduğu an alınırsa, bal olgunlaşmadan alınmış olunur. Arılar olgunlaşmış balı ince bir bal mumuyla sırlar. Bahsedilen sırlama işlemi tamamlanmadan bal alınmamalıdır. Balın bileşimindeki su oranının olgunlaşma üzerinde bir etkisi olmasının yanı sıra, sırlanma düzeyi de balın olgunluğuyla ilgili ana kıstaslardan biridir. Ayrıca, farklı floralardan elde edilen ballardaki su miktarı sırlanmadan sonra değişmektedir. Tamamen sırlanmış bir bal peteği, ortalama olarak % 14-18 oranında su içerir. Tüm yüzeyinin üçte ikisi sırlanmış olan bir bal peteği ortalama olarak % 16-18 su içerdiğinden, hasat edilecek kadar olgunlaştığı düşünülür. Ancak, sırlanma bütün bal petekleri için aynı seviyede değildir. Bu durumda arıcı, bütün bal peteklerinin üçte ikisi sırlandığında balı hasat edebilir. Bal, bal sezonunda, kuraklık başlangıcından önce ve nektar toplaması bittiğinde hasat edilmelidir. Aksi takdirde kuraklık yüzünden yağmalama büyük oranda artış gösterir ve arılar arasındaki mücadele artar. Nektarı toplaması çok fazlaysa, dörtte üç oranında sırlanmış petekler olgun sayılabilir. Çok gerekli olursa, sırlanma düzeyi üçte birken bile hasat etme işlemi gerçekleştirilmelidir. Balı kirletmemeye, etrafta ballanmış petek veya parça kalıntıları bırakmamaya ve hasat yapılırken kovanda kış için yeterli miktarda bal bırakmaya özen gösterilmelidir. Yağmalamayı azaltmak için, bal günün erken saatlerinde hasat edilmelidir. Hasatta olgunlaşmış ballar elde edildiğinde ve yarı dolu peteklerden oluşan tek katmanlı kovana konulduğunda, hem yağmalamanın önüne geçilir hem de devamlı nektar akışından gelen ballar için bir depolama yeri sağlanmış olur.
206
Bal hasadı için yöntemler Bal hasadı esnasında arılar bal peteklerinden uzak tutulmalıdır. Bu amaç için kullanılan yöntemler aşağıdaki gibidir: • Sallama ve fırçalama: Çerçeveler, sallandıktan ve fırçalandıktan sonra alınır ve hasat odasına götürülür. • Arı kaçıran yöntemi: Arı kaçıranlar, kovanın iç kapağının ortasına ve hasat edilecek bal peteklerinin üzerine konur. Daha sonra kovanın çatısı biraz açılır ve içerisi tütsülenir. • Balın süzülmesi ve dinlendirilmesi: Süzülecek bal petekleri ve kaplar özütleme odasına götürülür. Bütün çerçeveler çıkartılır ve peteklerin üzerindeki sırlar sır tarağı ya da sır bıçağı ile sıyrılır. Sırları kaldırılan bal petekleri bal süzme makinesine konulur. Bu makinelerin merkez kaç temeline dayanan bir mekanizması vardır. Bu süzme makinelerinin elektrikle çalışan ve elle çalışan gibi farklı türleri vardır. Sürecin sonunda, süzülen peteklerde hala biraz bal kalıntısı kalır. O petekler, daha güçlü kovanlara verilerek temizlenmeli ve tamir edilmelidir ve bir sonraki gün başka kovanlara dağıtılmalıdırlar. Süzme makinesinden elde edilen bal temiz değildir. İçerisinde parçalar, larvalar, ölü arılar ve polen tanecikleri vardır. Baldaki yabancı maddeleri ortadan kaldırmak için sıfır numaralı tel elek kullanılır. Filtrelendikten sonra, bal dinlenme kaplarına aktarılır. 2. Bal mumu Bal mumu, 13-18 günlük genç işçi arıların son 4 çift karın bölümündeki mum salgı bezlerinden elde edilen bir maddedir ve arılar tarafından petek yapımında kullanılır. Mum salgı bezlerinden sıvı formda elde edilen bal mumu, karın bölümlerinden dışarı çıkarken havayla temas eder etmez katı bir hal alarak beyaz bir pulcuğa dönüşür. Arı, 207
bacaklarının yardımıyla pulcuğu ağzına alır ve onu çiğneyerek peteği oluşturur. Bal mumu, asıl işlevi olan petek yapımının yanı sıra aynı zamanda kozmetik ve ilaç sanayi, cilalama, vernikleme, su geçirmezliğini sağlama, kalıplama ve dişçilik gibi farklı alanlarda da kullanılmaktadır. Bir arının 1 g. bal mumu üretmesi için yaklaşık olarak 10 g. bal yemesi gerekir. Bu yüzden, koloninin gelişimi için, başka bir deyişle arıların petek oluşturması veya oluşturulmuş petekleri daha büyük bir hale getirmeleri için çok miktarda uygun genç ve yaşlı işçi arının var olması ve kolonide yeteri kadar bal bulunması gerekir, veya nektar akışı sağlanmalı ya da koloniler şeker şurubuyla beslenmelidir. Sağlıksız ve zayıf koloniler zamanla siyaha dönüşürler çünkü bal mumu üretemez ve gelişemezler. Bunun tam aksine, sağlıklı ve güçlü koloniler mum salgılayabilir ve devamlı olarak petek oluşturabilirler. Kolonideki yeni oluşturulmuş beyaz petekler ve çerçeveler arasındaki beyaz bağlantılar sağlıklı ve gelişmekte olan bir koloninin karakteristik özellikleridir.
Fotoğraf 2. Bal mumu Bal mumu üretimi Bal mumu özellikle Afrika’da, Orta ve Güney Amerika’da baldan daha önemli bir arı ürünüdür. Geleneksel olarak bal mumu, petek parçalarının sıcak suda eritilmesi ve bu karışımın filtrelendikten sonra başka bir konteynıra alınmasının ardından soğuyan suda biriken bal mumuyla oluşan katı kütlenin elde edilmesiyle üretilir. Bu süreç için güneş enerjisini kullanan mum eritme kapları da kullanılabilir. Koyulaşmış eski petekleri eriterek bal mumuna dönüştürme, 208
hastalık kontrolü için düşünülmesi gereken önemli bir süreçtir. Bal mumunun kullanım alanları Bal mumu birçok farklı alanda kullanılmaktadır, fakat en çok esas petek temeli oluşumunda ve kozmetik sanayinde kullanılır. Bunların yanı sıra, Katolik kiliselerinde yakılan mumların en azından % 32 bal mumu içermesi gerektiğinden, mum üretim sanayinde de ağırlıklı olarak kullanılmaktadır. Bunlara ek olarak bal mumu ilaç sanayinde, cila, boya ve vernik üretiminde, kalıplamada, dişçilikte ve su geçirmezliği sağlamakta kullanılır. Bal mumu ihtiyacı konusunda eskiden kendine yetebilen ülkemiz son yıllarda bal mumu ithal etmeye başlamıştır. Unutulmamalıdır ki, kaynağı belli olmayan bal mumundan yapılmış petek temelleri yüzünden Amerikan yavru çürüklüğü ve kireç hastalığı gibi hastalıklar hem ülke içinde hem de uluslararası düzeyde büyük oranda artış gösterebilir. Bu sebepten dolayı, petek temeli oluşumunda kullanılan bal mumu “Arıcılık Yönetmeliği”nin zorunlu bir yaptırımı olarak 12 saat boyunca 110°C’ de sterilize edilmelidir. Bütün kullanım alanlarında bal mumu % 100 saf olmalı ve parafin, serezin, reçine ve mum yağı gibi yabancı maddeler içermemelidir.
Fotoğraf 3. Bal mumu için eritme ve dinlendirme tankları
209
Fotoğraf 4. Sterilizasyon tankı 3. Polen Polen, yeryüzünün en doğal gıdalarından biridir. Bal arılarının protein, vitamin ve mineral kaynağı olarak topladığı, çiçekler tarafından üretilen gıdadır polen. Polen, çiçeklerin başçıklarındaki maddedir ve yapısındaki yüksek protein içeriği sayesinde hem arı sütü salgılayan genç işçi arıları, hem de yavru arıları beslemek için kullanılır. Bileşiminde % 7,02-33,5 seviyelerinde değişen miktarda protein ihtiva eder. Polenin yapısı % 20-25 sudan, % 1,8-3,7 külden, %13-17 karbonhidrattan, %3-5 selülozdan ve % 1,23,7 yağdan oluşur. Bunlara ek olarak, B2, B3, B6, C ve E vitaminlerini içerir. Polen, arıların büyümesi ve işlevlerini gerçekleştirmesi açısından hayati öneme sahip bir maddedir. Kolonide hiç polen bulunmaması durumunda, yavruların gelişimi durur ve kolonide çok büyük bir panik başlar. Bilindiği gibi, arılar diğer bütün ihtiyaçları olan maddeleri (amino asitler, vitaminler, mineral maddeleri, vb. gibi) polenlerden alırken, enerji ihtiyaçlarını balla karşılarlar. Kısacası polen, insanlar için önemli bir gıda kaynağı olduğu kadar arılar tarafından ihtiyaç duyulan bütün maddeleri de içermektedir. Bazı profesyonel arıcılar balın yanında polen de üretirler ve hatta daha fazla
210
kazanç elde etmek için ağırlıklı olarak polen üretenler de vardır. Polen, daha karlı bir arıcılık için üretilmesi önemli bir üründür. Ortamdaki sıcaklığı polen toplanması için önemlidir ve arılar 10°C’nin altındaki bir sıcaklıkta besin toplayamazlar. Polen toplanması için sıcaklığın 21°C’den fazla olması gerekir. Polen, kovanın önündeki giriş deliğine veya kovan dibine konabilen polen tuzakları kullanılarak üretilir. Polen tuzaklarının çekmecelerinde biriken polen her gün veya iki günde bir toplanmalıdır. Daha sonra,sıcaklık derecesi 40°C’yi geçmeyen kurutma depolarında teknik bir şekilde havalandırılmalıdır veya direkt güneş ışığı almayan ılık bir yere serilmeli ve kalınlığının 1 santimi geçmemesine dikkat edilerek ara ara karıştırılmalıdır. Kurutma işlemi yapılarak, polenin yüksek neminin % 7 azaltılması ve güvenli bir şekilde depolanması garanti altına alınmaktadır. Kuru polen ince eleklerden geçirilir ve basit bir üfleme sistemiyle temizlenir. Kuru ve temiz polen, hava geçirmeyen cam kavanozlarda veya polietilen poşetlerde muhafaza edilir. Normal oda sıcaklığı 1-4 hafta gibi kısa dönemler için poleni muhafaza etmekte yeterli olurken, polenin uzun vadede ideal muhafaza derecesi 4-5°C’dir. Çok basit bir şekilde, günlük olarak kullanılan bir buzdolabı bu ortamı sağlamaktadır. Kurutma ve temizleme süreçlerinden sonra poleni karbon dioksite maruz bırakmak daha güvenli muhafazaya yardımcı olur. Birçok arıcı, polen toplanmasının koloni gelişiminde ve bal üretiminde olumsuz bir etkisi olduğunu düşünmektedir. Bunun tam aksine, çalışmalar göstermiştir ki polen toplanan kolonilerdeki arılar açığı kapatmak için daha fazla çalışırlar ve bunun sonucunda, polen toplanmasına karşın, koloni gelişimi ve bal üretimi açısından hiçbir önemli olumsuz etki ortaya çıkmamaktadır. Ancak, kolonileri güçlü tutmak, gerektiğinde kolonilerde yavru barındırmak ve bu yavruları şeker şurubuyla beslemek için, kolonileri yüksek miktarda polenin olduğu yerdeki bitkilerin çevresinde bulundurmak çok önemlidir. Zayıf ve yavru içermeyen koloniler, uygun yerlerde olsalar bile yeteri kadar polen toplayamazlar. Polen, 211
yapısındaki besinler sayesinde bir ilaç olarak kabul edilir. Polen, dengeli bir beslenme ve insan sağlığı için gerekli olan bütün amino asitleri, vitaminleri, mineralleri ve diğer maddeleri barındıran, doğadaki tek ve en zengin gıdadır. Bu yönüyle polen vücut direncini artırmada ve korumada, gelişimsel bozuklukları düzenlemede ve özellikle sporculardaki, yetişkinlerdeki ve çocuklardaki karaciğer ve prostat sorunlarını gidermede kullanılır. Buna ek olarak, vücut kremi veya bu tür kremlerin üretiminde de kullanılır. Sabahları kahvaltıdan önce aç karnına polen tüketilmesi tavsiye edilmektedir. Günlük doz kişiye ve duruma göre değişir, fakat genel olarak yetişkinler için 15-20 gram, 3-5 yaş arası çocuklar için 10 gram ve 6-12 yaş arası çocuklar için 10-15 gram şeklinde belirtilebilir. Her ne kadar nadir karşılaşılsa da, polenin bazı insanlarda alerjiye sebep olduğu akılda bulundurulmalı ve bu tür durumlarda polen tüketimi durdurulmalıdır. Polen, buzdolabı koşullarında sıkıca kapatılmış ve güneş geçirmeyen konteynırlarda saklanmalıdır. 4. Arı Sütü Kraliçenin ve larvaların beslenmesinde kullanılan arı sütü, 6-12 günlük genç işçi arıların kafalarındaki yutak bezlerinden salgılanan bir arı ürünüdür; besin değeri açısından oldukça yüksektir, renkli, jöle gibi ve hafif acımsıdır. Arı sütü bugün dünya çapında yenileyici ve onarıcı etkileri sebebiyle insan sağlığıyla ilgili konularda bağışıklık sistemi güçlendirmek, korumak, kolesterolü ve kan basıncını düşürmek, cinsel işlevleri artırmak ve cilt ve saç problemlerini ortadan kaldırmak için kullanılmaktadır.
212
Fotoğraf 5. Arı sütü Bu açıdan bakıldığında, özellikle Çin’de olmak üzere bütün dünyada tonlarca arı sütü üretilmekte ve ticareti yapılmaktadır. Polen üretiminde olduğu gibi, arı sütü üretimi de arıcılıktan kazanılan karı artırır. Arı sütünün teknik üretimi, kraliçe yetiştirmeye benzeyen ve “Doolittle yöntemi” olarak adlandırılan “larva transfer yöntemi” ile yürütülmektedir. Bu yöntemle, dönebilen 2 veya 3 çubuk boş bir çerçeveye takılır ve böylelikle bir transfer (aşılama) çerçevesi hazırlanır. Bu süreçten önce ya da sonra, 8-9 mm çapında ahşap kalıpların veya fabrika yapımı plastik kalıpların yardımıyla, erimiş bal mumundan yapılmış 8-9 mm uzunluğundaki basit yüksükler kullanıma sunulmaktadır. Bal mumundan veya plastikten yapılan bu tür basit yüksükler, erimiş bal mumu yardımıyla çerçevedeki çubuklara yapıştırılır. Çok fazla larva (1 günlük larva) içeren açık yavrulu bir petek, arılıkla kolonilerden alınır ve günlük larvalar transfer aletiyle basit ana arı yüksüklerine transfer edilir. Transfer sürecinin ardından, aşılama çerçevesi transfer sürecinden 1-2 gün önce ayarlanmış olan üretim kolonisine verilir. Aşılama çerçevesi üretim kolonisine verildikten 2.5-3 gün sonra, ana arı yüksüklerindeki larva dışarı atılır ve yüksüklerdeki arı sütü küçük bir tahta kaşık yardımıyla renkli cam kavanozlara aktarılır. Arı sütünün üretimi, larvaların arı sütünün toplanmış olduğu yüksüklere tekrar transfer edilmesi ve üretim kolonisine verilmesiyle gerçekleştirilmektedir. Cam kavanozlara konulan arı sütü hemen buzdolabı gibi soğuk bir ortama götürülmeli ve orada muhafaza edilmelidir.
213
Arı sütü üretim kolonileri, başka bir deyişle ana arı yetiştiren koloniler, ana arılı koloni veya ana arısız koloni olarak ayarlanabilirler; aynı zamanda birçok genç işçi arı içeren "oğul kutusu" olarak da hazırlanabilirler. Üretim ana arısız kolonilerde gerçekleştirileceği zaman, koloninin ana arısı larva transferinden 1-2 gün önce dışarı alınmalıdır ve koloni çok miktarda genç işçi arı, polen, bal ve kapalı yavrular içermelidir. Koloni sezon boyunca şeker şurubuyla beslenilmeli ve genç işçi arılar ya da kapalı yavru petek haftada bir kez bu koloniye takviye edilmelidir. Üretim kolonisinin gücüne bağlı olarak, 100-300 adet yüksük içeren 1-3 adet veya daha fazla transfer çerçevesi o koloniye verilebilir. Ortalama olarak 1 g arı sütü 5 yüksükten elde edilebilir. Arı sütünün bileşimi balınkinden veya poleninkinden oldukça farklıdır. Arı sütü, fiziksel, psikolojik ve hormonsal etkileri olan bir tür ilaçtır. Genel olarak bakılacak olursa, yapılan araştırmalar göstermiştir ki arı sütü iştah açar, kadınların regl dönemlerini düzenler, çocukların gelişimine yardımcı olur, saçı yeniler ve yorgunluğu ortadan kaldırır. Arı sütü hayati önem taşıyan bir maddedir. Balla birlikte tüketilen arı sütünün günlük dozunun canlı ağırlığın 1mg/kg oranında olması tavsiye edilmektedir. Arı sütünün kalp, damarlar ve sinirler üzerinde olumlu etkileri vardır ve gelişmiş ülkelerde balb ve kapsül şeklinde kullanılmaktadır. Arı sütü genellikle bal ve polenle karıştırıldıktan sonra piyasaya sunulmaktadır. Ancak bu durum, karışımdaki arı sütü miktarının gizlenmesine yol açar ve bu da tüketiciler için ikna edici değildir. Arı sütünün temelini oluşturan polenin besin değeri oldukça yüksektir; % 35 oranında protein içerir. Ayrıca içinde B, C, A, H ve E vitaminleri, hemen hemen tüm amino asitler ve mineraller bulunmaktadır. Polenin insan beslenmesi ve sağlığı üzerine önemli etkileri bulunmaktadır. Ayrıca sindirim ve sinir sistemini olumlu yönde etkiler, sedatiftir, kansızlığı giderir, büyümeyi hızlandırır, yorgunluğu ve halsizliği giderir, metabolizmayı düzenler, yaşlı erkeklerde görülen prostat büyümesi üzerine oldukça etkilidir. Bu amaçla günde 20 g, 214
şok etki elde etmek için günde 32 g tüketilebilir. Balla birlikte alındığında daha etkilidir. Sabah ve akşam aç iken alınmalı, normal dozlar halinde 2 ay devam edilmeli, bir süre sonra kür tekrarlanmalıdır. Tedavi amaçlı günlük kullanım dozajı çocuklar için 16 g., yetişkinler için 20 g.dır. Normal olarak bal içinde çok az da olsa polen bulunmaktadır. Soğuk ortamlarda saklanması gereken arı sütünün tüketimi, dil altından alınma şeklinde tavsiye edilmektedir. Yetişkin bir insanda günlük doz 500 mg olabileceği gibi vücut ağırlığının her kg’ı için 3 mg olarak da hesaplanabilir. Bozulmasını önlemek için arı sütünü toplarken tahta veya plastik bir kaşık kullanılmalıdır. Arı sütü sağlığa destek amacıyla sürekli tüketilmemeli, yılda iki kez kür şeklinde alınmalıdır Arı sütü taze olarak satılabilir, işlenmeden dondurulabilir veya soğutularak diğer ürünlere karıştırılabilir ya da farklı kullanım amaçları için liyofilize edilebilir. Arı sütünün raf ömrü oldukça kısadır ve 0-4°C sıcaklıkta buzdolabında 7 günden daha fazla tutulmamalıdır. Dondurulmuş olarak 1,5 yıl depolanabilir. Liyofilize arı sütü oda sıcaklığında daha uzun süre depolanabilir. 5. Propolis (Arı Sakızı-Reçinesi) Propolis, bal arıları tarafından ağaçlardan ve bitkilerden toplanan doğal reçineli bir maddedir. Propolis doğanın bağışıklık sistemine yardımcı olmak için sunduğu bir üründür. Propolis işçi arılar tarafından bitkilerden toplanan yapışkan ve sakızımsı bir maddedir ve işçi arılar tarafından kovanda çatlak yerlerin kapatılmasında, girişlerin daraltılmasında, kovana giren ve öldürülen ancak dışarı atılamayan yabancı böceklerin kokuşmasının önlenmesi için mumlayanmasında, petek hücrelerinin ve kovan iç cidarının parlatılmasında ve yavru alanlarının hastalıklardan korunmasında kullanılır. Bileşiminde reçine, polen, bal mumu, eterik yağlar, değişik organik ve inorganik bileşikler vardır. En basit ham propolis üretimi, kovanda, giriş deliği ve çevrelerde toplanan propolisin kazınması şeklinde yapılır. Propolis teknik üretiminde ise kovanın üstüne, ortasına ve 215
altına plaklar ve bazı özel düzeneklerle takılır. Toplanan ham propolis bazı kimyasal yöntemlerle saflaştırılarak ekstraktı elde edilir. Propolis, antiseptik, antibiyotik, antibakteriyel ve antifungal özellikleri-nin yanı sıra antiviral etkisi nedeniyle de önemli bir maddedir. Bu nedenle, insan sağlığı için özellikle iç salgı bezlerinin çalışmasının düzenlenmesi için, dişçilikte lokal anestezi maddesi olarak, grip, uçuk vb. gibi viral enfeksiyonların tedavisi için ve cilt problemleri için, antiromatizmal bir madde olarak, gıda ve kozmetik sanayilerinde ve ilaç üretiminde kullanılır. Propolis ağızda çiğnenerek doğal olarak tüketilebilir. Ayrıca % 70’lik alkolde eritilip çözülerek, % 30 oranında sulandırılarak da kullanılabilir. Saflaştırılmış propolis, vazelin, bal mumu gibi maddeler ile karıştırılarak krem olarak kullanılabilir. Ancak, propolis kullanımı diğer arı ürünlerine oranla daha çok dikkat ve özen gerektirir. Alerjik reaksiyonlara dikkat edilmelidir. Bilindiği üzere, propolis arıların bitki filiz ve tomurcuklarından topladığı, kovan giriş deliğine, çatlak ve kırıkları kapattığı, antibakteriyal, antiviral, antifungal, antioksidan, antiparazitik özelliklere sahip yapışkan ve reçinemsi bir maddedir. Arılar bu bitkilerden topladığı reçinemsi maddeyi arka ayaklarında kovana taşırlar Bal mumu ve bazı sindirim salgıları ile karıştırarak kovan içinde kullanırlar. Arılar propolisi kavak, meşe, kayın, okaliptus ağaçları ve çalılıklardan toplarlar. Arının arka bacağında taşıdığı propolis kovanda ancak diğer arıların yardımı ile boşaltılabilir. Arılar propolisi kovanda dip tahtası, çerçeve kenarları ve giriş deliği arkasında biriktirirler. Propolisin fiziksel özellikleri Renk: Bitki türüne bağlı olarak renk sarıdan koyu kahveye kadar değişir. Propolis 60-70°C’de sıvı, 25-45°C’de yumuşak ve yapışkan, 15°C’nin altında ise katı kırılgandır. Propolis etanol, glikol ve suda belirli oranlarda çözünür.
216
Anti bakteriyal komponentler genellikle alkol ve suda çözülürler. Propolis saf katı, sıvı, tablet, sprey, pomad, propolisli sabun, propolisli şeker vb. gibi birçok şekil ve formulasyonlarda pazarlanmaktadır. Propolisin yapısı ve bileşimi Propolis örneklerinde bitkisel kaynağa bağlı olarak 150-200 bileşik veya kimyasal saptanmıştır.
Fotoğraf 6. Arıların ana inşaat harcı, “Propolis” Bunlardan bazıları: Flavonlar ve flavonoidler Terpenler ve terpenoidler Aromatik asit ve esterleri Alifatik asit ve esterleri Amino asitler Alkoller Aldehitler, kalkonlar, ketonlar, hidrokarbonlar Propolis toplama yöntemleri Kovan giriş deliğinden toplama: Polen üretimi ile birlikte yapılır. Bu amaçla polen tuzakları kullanılır. Arının 217
dışarıdan getirdiği propolis bu tuzaklardan geçerken hazneye düşer. Örtü bezinden toplama: Bunun için telli özel örtüler kullanılır. Arılar bu telli örtünün deliklerini kapatmak için bu kısımları propolis ile doldurur. Bu örtü sıcak suya batırılarak propolisin suya geçmesi sağlanır. Buradan toplanır. Propolisinin faydaları ve kullanım alanları Antiastmatik etki ve ağız spreyleri Antiromatizmal etki Akciğer rahatsızlıklarında Melanoma ve carcinoma tümör hücrelerinin tedavisi Doku yenileyici Kapillar
damarları fitoinhibitor
güçlendirici,
anti
diabetik,
Propolisin herhangi bir yan etkisi yoktur ancak bazı kişilerde hafif alerjik reaksiyona neden olabilir. Japonya ve Çin gibi uzakdoğu ülkelerinde propolisin bu yüzyılda keşfedilen “en mükemmel doğal ilaç” olduğu kabul edilmiştir. Propolisin tıpta kullanımı Antibiyotik özellik:
Gram pozitif bakteri: Bacillus brevis, B. polymyxa, B. pumilus, B. sphaericus, B. subtilis, Cellulomonas fimi, Nocardia globerula, Leuconostoc mesenteroides, Leuconostoc mesenteroides, Staphylococcus aureus ve Streptococcus faecalis.
Gram negatif bakteri: Aerobacter aerogenes, Alcaligenes sp., Bordetella bronchiseptica, Escherichia coli,
218
Proteus vulgaris, Pseudomonas aeruginosa ve Serratia marcescens Staphylococcus aureus ve Sptreptococcus mutans (flavonoids galangine ve pinocembrine)
Antioksidan aktivite: Arterit, Romatizma, Artrosis Anti-fungal aktivite: Sinamik asit ve flavonoid crisina Anestezik etki: Kokainden 3-5 kez daha kuvvetli anestetik etki nedeniyle diş hekimliğinde kullanılır Antiprotozoan etki: Trichomomas vaginalis, Giardia lamblia, Anti-viral aktivite: Herpes simplex tip 1 ve 2, adeno virus, corona virus ve rota virüsü. Antikarsinojenik etki: Propolisin yapısındaki sinamik asit ve terpenoidler sitotoksik activiteye sahiptir ve propolis bağırsak, böbrek, meme, burun ve yutak kanserinde başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Dermatoloji ve Kozmetikte: Antibakteriyel, antifungal ve doku yenileyici 6. Arı zehiri Bal arılarında sadece dişi bireyler (kraliçe ve işçiler) iğneleme özelliği gösterirken; erkek bireylerin savunma organı olan iğneleri bulunmaz. Zehir salgılama genellikle bireysel veya sosyal böceklerde olduğu gibi savunma amaçlıdır. Arılar barındıkları kovanı korumak herhangi bir yağmalamaya karşı saldırıya geçmek için zehir salgılarken, kraliçe arılar ise bir kolonide iki, ya da daha fazla kraliçe arı varsa aralarında rekabet savaşında en kuvvetli olanın yok edilmesi için salgılar. Arıların iğnesi, abdomenin (karın) 219
sonunda yer alır. İğne, diğer dişi böcekler için ovipozitörün (yumurtlama organı) yapısal değişikliğe uğramasıyla savunma organı olan kompleks bir yapıya dönüşmüştür. İğne, iki kısımdan üç parçadan oluşmaktadır. Bu kısımlar, bir üst parça olan Stylet ve iki alt parçanın (Lanset) uca doğru incelmesi, vücuda doğru kalınlaşarak bir zehir torbasına bağlanmasıyla oluşur. Zehir bu iğne parçalarıyla ilişkili olan alkali ve asit salgı bezlerinden salgılanır ve zehir kesesinde depolanır. Zehir üretimi ergin işçi arıların yaşamının ilk iki haftasında artar ve bal arısının kovan savunması ve tarlacılık görevlerinde başladığı zaman en üst noktaya erişir. Arı iğnelediğinde zehir kesesinde bulunan 0,15-0,3 mg zehirin tamamını normal olarak boşaltmaz. Arılar bir canlıyı soktuğunda iğnesini, zehir kesesini, kaslarını ve sinir merkezini kaybeder ve ölür. Arılar tarafından aynı anda 600 kez sokulan ve iğneleri hemen çıkartılmayan bir insan için her bir arının bütün zehiri boşaltığı (0,3 mg) varsayıldığında, bu iğneler bir kişi için öldürücü olabilmektedir. 10 kg ağırlığında bir çocuk için ise kesin öldürücü olmaktadır. Arı zehirinin yapısı Arı zehiri, işçi arılarca oluşturulan, arının çıkışından 20 günlük oluncaya kadarki sürede üretilip zehir torbasında depolanan doğal kimyasal bir maddedir. Arı zehiri, arı tarafından düşmana karşı savunma amacıyla kullanılırken tıp alanında, arı zehrine karşı bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve romatizmal hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Üretimi için özel düzeneklere ihtiyaç vardır. Ancak sınırlı kullanım alanından dolayı dünya üzerindeki üretim ve ticaret hacmi de sınırlıdır. Arı zehiri işçi arılarda zehir bezlerinde üretilip zehir torbasında depolanır. Petek gözlerinden yeni çıkan arıların zehir üretme yetenekleri çok az olup 12 günlük olduklarında en yüksek kapasiteye ulaşırlar ve 20 günlük olduklarında zehir üretme yeteneklerini kaybederler. Arı zehiri kimyasal olarak oldukça karmaşık bir 220
yapıya sahiptir. Farmakolojik açıdan önemli aktif maddeler içerir. Bunlardan en önemlisi kimyasal yapının yaklaşık % 50’sini oluşturan polipeptit yapıdaki melittindir. Bal arısı açık renkte, kokusuz, su gibi bir sıvı madde olup, keskin ve acı bir tadı bulunur. İçinde bulunan alarm feromonları nedeniyle aromatik özellik taşır. Berrak, asitik yapıda olan arı zehiri, oda sıcaklığında ağırlığının % 30-40’ını kuruyup kaybederek açık sarı renge dönüşür. Toplanması sırasında buharlaşma yoluyla kolayca kaybolan bileşiklerde yapısında yer alır. Zehir kesesinin çeperleri gözlere bulaştığında yanmalara ve yangılara yol açar. Apis türlerinden elde edilen zehirlerin benzer yapıda olmasına karşın, çeşitli ırklardan elde edilen zehirlerde olduğu gibi her bir tür içinde zehirin yapısında ufak tefek farklılıklar bulunur. Apis cerana (Hindistan bal arısı) zehirinin Apis melifera (Bal arısı) zehirinden iki kat daha güçlü düzeyde olduğu bilinmektedir. Arı zehiri biyokimyasal ve farmakolojik aktif maddeler içeren oldukça karmaşık bir yapı gösterir. Arı zehrinde alerjik reaksiyonlara neden olan proteinler ve enzimler bulunur. Yaygın görüşe göre, arı zehiri formik ve malik asitleri ihtiva eder. Ayrıca hidroklorik, izofosforik, histamin, kolin, triptofin, kükürt ve diğer maddeler de bunların arasında yer alır. Örneğin: fosfat, magnezyum, bakır, kalsiyum, çok sayıda proteinler ve uçucu yağlar sayılabilir. Arı zehirinin yapısında bulunan maddeler şunlardır: Enzimler: Fosfolipaz A2, Hiyalüronidaz, Fosfomonoesteraz, glukosidaz, hisofosfolipaz.
Asit
Protein ve Peptitler: Melititn, Pamin, Mast Hücresi Degranülasyon Peptiti (MCD), Sekapin, Prokamin, Adolapin, Proteaz inhibitörü, Tertiapin, mikro moleküler peptitler (5 amino asit) Aminler ve Diğerleri: Histamin, Dopamin, Noradrenalin, Amino asitler, Şekerler, aromatik maddeler, Fosfolipidler
221
Zehirin % 80’i sudan, glikoz, früktoz ve fosfolipid yapılardan oluşmaktadır; ancak içerikte çeşitli enzim, peptidler ve aminleri içeren en az 18 farmakolojik aktif bileşen de belirlenebilmiştir. Histamin; zehire hassas olan kişilerde baş ağrısı, şişme, kaşıntı, kusma ve görme bozukluğuyla, kan damarlarını genişleterek ölüme neden olabilecek etkiye sahip bir maddedir. Arı zehiri, bileşenleri dolayısıyla farmokolojik olarak aktif bir etkiye sahiptir. Arı zehirinin toplanması Zehir toplamada en basit yöntem, zehir bezinin cerrahi yolla çıkarılması ya da arının zehiri boşaltana kadar sıkılması temeline dayanır. 1960 yılında uygulamaya koyulan ve standart yöntem olarak bilinen elektroşok yöntemi günümüze kadar sürekli gelişerek kullanılmıştır. Hızlı buharlaşan bileşenlerin yok olmasını önlemek için, su altında zehir toplama, başka bir en kuvvetli zehri toplama yoludur. Cerrahi olarak zehir kesesinden toplanan zehir, elektroşok yöntemle elde edilen zehirden farklı protein içeriğine sahiptir. Koloniye elektroşok uygulaması ile arıların derhal arılıkta bulunan diğer arı ve kolonilere alarm vererek çevredeki insanlara saldırmalarına neden olmaları, bu yöntemin en sakıncalı yönüdür. Elektroşok yönteminin en etkin toplama periyodunu üç gün aralıklarla 15 dk. uygulanması olduğu ve 2-3 hafta sonra aynı işleme başlanabileceği uzmanlarca belirtiliyor. Arjantinli arıcılar, arıları daha az dağıtan ve toplama etkinliğini büyük ölçüde artıran yeni bir elektroşok yöntemi geliştirmişlerdir. Arılardan 1 g zehir elde edebilmek için 2 saat süreyle 20 koloniden zehir toplandığı bildirilmektedir.
222
Fotoğraf 7. Sokmaya hazır bir arı
Arı zehrinin saklanması ve pazarlanması Kuru arı zehiri başta olmak üzere, elde edilen tüm zehir preparatları soğutucularda veya dondurulmuş olarak koyu renkli şişelerde saklanmalıdır. Arı zehiri en yüksek ve en düşük derecelerde dahi bozulmadan kalabilir. Kaynatma veya dondurma işlemlerinde arı zehirinin yapısında bir bozulma oluşmaz. Arı zehiri saf arı zehiri, enjekte edilebilir saf sıvı zehir, kuru kristal, tablet ve krem şeklinde pazara sunulmaktadır. Ancak genellikle kuru kristal şeklinde pazarlanır. Bu şekilde hazırlanan zehir, daha dengeli ve saf olmakta, dolayısıyla bozulma olasılığı azalmaktadır. Arı zehirinin faydaları Arı zehirinin topikal kullanımı ile antienflamatuar, antibakteriyel etkiler sağlanmasının yanısıra, zarar görmüş deri hücrelerinin yenilenmesi ve yaraları iyileştirme etkisi, kolajen oluşturma ve kırışıkları giderme etkisi de önemlidir. Arı zehirinin farmokolojik etkileri, bağışıklık sistemini uyarması ve birçok rahatsızlığa iyi gelmesi nedeniyle son yıllarda üretimi ve tıpta kullanımı her geçen gün artmaktadır Arı zehiri saf olarak iğne şeklinde, krem, tablet ve merhem şeklinde ilaç sanayiinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Farmakolojik olarak arı zehiri kan dolaşımını artırıcı, bakteri öldürücü, radyasyona karşı koruyucu, tansiyon düşürücü etkileri ve bağışıklık sistemini aktive edici etkilere sahiptir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda arı zehiri multipl 223
skleroz (MS), aids, kanser ve tedavisi mümkün olmayan birçok hastalıkta başarı ile kullanılmaktadır. Arı zehrinin bu özellikleri ve yaygın olarak kullanımı nedeni ile Apiterapi başta ABD ve birçok Avrupa ülkesinde alternatif tıp olarak kabul edilmiş ve Apiterapi hastaneleri kurulmaya başlanmıştır. Arı zehirinin etkili olduğu diğer bazı hastalık ve rahatsızlıklar; Arterit, Epilepsi, Miyozit, İritis, Bürsit, Migren, Rinosinüzit, bazı kanser türleri, damar tıkanıkları, kolestrol, İnterkostal miyalji, Astım ve Keratokonjonktivit. Yeni bilimsel araştırmalar, arı zehirinin kuvvetli bir antibiyotik olduğunu da işaret etmektedir. Araştırıcılar 20 ppm’lik arı zehiri çözeltisinin mikrop öldürücü olduğunu tespit etmişlerdir. Paramezyum denilen mikroskobik canlı, 100 ppm’lik arı zehiri çözeltisinde hemen, 20 ppm’lik çözeltide ise 30 saniyelik bir bekleme süresinden sonra ölmektedir. Özellikle arı zehiri ile romatizmanın tedavi edilebileceğini Mısırlılar’da bilmekteydiler. Tedavi, ağrıyan yer arıya sokturularak yapılırdı. Günümüzde zehir özel yöntemle toplanıp kurutularak süresiz saklanabilmektedir. Yapılan araştırmalar arı zehirinin kortizon salgısını arttırdığını göstermiştir. Günümüzde arı zehiriyle romatizma, arterit (eklem romatizması), arter hastalıkları, deri, damar hastalıkları, eklem iltihaplanmaları, hematom (kanamalar), nöroloji (sinir iltihapları nedeniyle duyulan ağrılar), siyatik, alerji, saman nezlesi tedavi edilmektedir. Arı zehrinin özellikle romatizmaya iyi geldiği ve bu konuda çeşitli tedavi şekillerinin geliştirildiği bilinmektedir. Arıcılarda romatizmal ağrılara pek sık rastlanmaz. Arı zehiri, adale ağrıları, bel ağrıları, sinir ağrıları ve sinir yangılarında tedavi edici olarak kullanılmaktadır. Arı zehiri üretimi oldukça karışık ve teknik bir konudur. Temel olarak; bir kap üzerine arının sokmasını sağlayacak ve iğnesinin çıkmasını kolaylaştıracak gergin bir zar gerilerek arı zehiri toplanır.
224
Bölüm XII: ARI ÜRÜNLERİNDEKİ PESTİSİT KALINTILARININ İNSAN VE ÇEVRE ÜZERİNDE OLUŞTURDUĞU RİSKLER
2050 yılına kadar 9 milyar olacağı tahmin edilen dünya nüfusunu beslemek için daha fazla yiyeceğe ihtiyaç duyacağız. Bu yoğunlukta bir dünya nüfusunun besinlerinin sağlıklı olması ve çevreye zarar vermemesi gerekmektedir. Günümüzde genel ve özel gıda güvenliği standartlarının geliştirilmiş olması, geçtiğimiz yıllarda bir çok yerde meydana gelen dioksin skandalı gibi sayısız skandalın yaşanmasıyla yaşam bulmuştur. Son yıllarda hayvansal kaynaklı besinlerin güvenliği konusunda halkın duyduğu kaygı, kirletici maddelerden, dioksinlerden ve pestisitlere karşı dirençten kaynaklanan kalıntı sorunları sebebiyle artmıştır. Kalıntılar genellikle arıcılıkta ve tarım da veteriner ilaçlarının ve pestisitlerin kullanılmasından sonra besinlerde görülebilecek maddelerdir. Gıdalardaki pestisit kalıntıları, istenmeyen bitki sağlığı ürünleri ya da türevleridir. Pestisitler zararlıları ve hastalık yapan organizmaları kontrol altına almak üzere tasarlanmıştır. Bunlar dünyadaki besin ürünlerinin neredeyse yarısını yok eden böcekleri, yabancı otları, mantarları ve diğer zararlıları kontrol altına alan kimyasal maddelerdir. Ancak pestisitler aynı zamanda zehirlidir. Bu nedenle tozlaşma döneminde arıları korumak için pestisitlerin doğru şekilde uygulanması gerekir. Pek çok pestisit, çevrede kalıcı olan ve insanlar da dahil olmak üzere hayvanların yağlı dokularında biriken kalıcı organik kirleticiler (POP) içerir. Bu kimyasal maddelerin vücutta birikmesi canlı organizmalar için ciddi bir sağlık riski oluşturabilir, ayrıca bu maddelerin kansere, hastalığa, hormonal bozukluklara ve doğum özürleri de dahil olmak üzere üreme sorunlarına yol açmakla ilişkili olduğu bilinmektedir. Birçok pestisidin lipofilik 225
yapısı sebebiyle, bu maddeler bitkisel ve hayvansal yağlar gibi yağlarda birikerek, sonradan besin zincirine dahil olur. Pestisitler ayrıca su, meyve ve sebze gibi yağlı olmayan ürünlerde de bulunabilir. Organoklorlu pestisitler (OCP) bazı bitkilerin işlenmesi yoluyla bal da bulunabilir. Pestisitler, arılar tarafından kirlenmiş çiçeklerden toplanan nektardan ya da polenden bala geçebilir. Pestisitler ve metabolitleri petek mumunda birikebilir. Bununla birlikte, ürünler için pestisitlere harcanan her bir kuruş kurtarılan üründe yaklaşık dört kuruş kazanç sağlar. Pestisitler aynı zamanda biyo-çeşitliliği azaltır, doğal yaşam ortamını yok eder ve pestisitlere karşı dayanıklılığa sebep olur. Polinasyon ekolojinin önemli bir parçası olup bu olgu da arılar en önemli tozlayıcılardır. Arılar polinasyonun yanı sıra, bal, bal mumu ve polen üreterek insanlar için fayda sağlar. Bunlar çevrelerindeki kimyasalları ve diğer kirlilikleri kovanlarının hem içine hem dışına taşıyan biyolojik indikatörlerdir. Arı ürünleri doğal, sağlıklı ve temiz olma imajına sahiptir. Asya en büyük bal üreticisidir. Diğer belli başlı bal üretimi Avrupa, ABD, Arjantin ve Türkiye’de yapılmaktadır. Dünyadaki toplam bal üretimi 1.3 milyon ton olup bunun 93.000 tonu Türkiye’den sağlanmaktadır. Bugün bal ve polen, bal mumu ve propolis gibi diğer arı ürünleri farklı kirletici kaynaklarının kirlettiği bir çevrede üretilmektedir. Kirlilik kaynakları çevresel (ağır metaller, pestisitler, bakteriler, GDO ve radyoaktivite) ve arıcılıkla ilgili (akarisitler, arı kovucular, pestisitler ve antibiyotikler) olabilir. Bu kirleticiler aynı zamanda havada, su da, toprakta ve bitkilerde de mevcut olup arılar tarafından arı kovanlarına taşınmaktadır. Besinlerde, özellikle de bal da kalıntı bulunması oldukça hassas bir konudur ve tüketicinin tehlike algısının gerçek riskten oldukça farklı olduğu göz önünde bulundurulduğunda doğru bir bilgi vermek çok zordur. Temiz bal ve kovan ürünleri üretmek amacıyla kovanlık altyapısında kirleticilerin birikmesini azaltmak ya da önlemek için koruyucu yöntemler geliştirmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Pestisit kullanımının artması sebebiyle hükümetler dayanıklı 226
önlemler uygulamaya koymuş ve pestisit kullanıcılarını, tüketicileri, evcil hayvanları ve çevreyi bütünüyle korumak için pestisit kullanımlarını düzenlemişlerdir. İyi Tarım Uygulamaları (İTU-GAP) ve Entegre Pestisit Yönetimi (IPM) insanlara, arılara ve çevreye karşı oluşacak riskleri azaltabilir. Kalıntı pestisitlerin aşırı kullanımından ya da hasat zamanına çok yakın kullanımından, bir pestisidin kanunlara aykırı kullanımından ya da pestisidin yanlış kullanılmasından kaynaklanabilir. Bu bölümün amacı pestisitler ve pestisitlerin arılar, arı ürünleri, insanlar ve çevre üzerindeki eylem ve etkileri hakkında bilgi vermektir. Ayrıca arı ürünlerindeki pestisit kalıntılarını önleme yöntemlerini ve bu konudaki yasaları sunmayı da amaçlamaktadır. Pestisitler ve kimyasal yapıları Pestisitler böcekleri, kemirgenleri, yabancı otları ve diğer zararlı türlerini yok etmek için tarımsal uygulamalarda kullanılmaktadır. Bunlar toz, sıvı, sprey, jel, granül, tablet ya da losyon şeklinde olup değişik yöntemler kullanılarak uygulanabilirler. Pestisitler kimyasal yapılarına, biyolojik işlevlerine, etkili olmaları beklenen hedef organizmalara veya uygulama yöntemlerine göre sınıflandırılırlar. Geniş ve dar spektrumlu olarakta iki sınıf altında da incelenebilirler. Geniş spektrumlu pestisitler pek çok zararlı çeşidini öldürürken, dar spektrumlu pestisitler bu kadar etkin değillerdir. Dar spektrumlu pestisitler belirli organizma türlerini öldürmek için geliştirilmişken, sistemik pestisitler farklı şekilde çalışırlar. Bunlar bitkinin emilim bölgelerinden geçerek bitkinin içine nüfuz eder ve çiçeklerin polen ve bal özünü zehirleyerek, arılar ve kelebekler gibi ihtiyaç duyulan tozlayıcıları öldürebilir. Pestisitler arasında insektisitler (böcek öldürücüler), fungusitler (mantar öldürücüler), herbisitler (yabancı ot öldürücüler), akarisitler (akar öldürücüler), bakterisitler (bakteri öldürücüler) ve nematositler (solucan öldürücüler) yer alır. Arı ürünlerinde tespit edilen pestisit 227
kalıntıları çoğunlukla insektisit, akarisit, fungusit ve herbisit kalıntılarıdır. Dünya genelinde uygulanan toplam pestisit miktarı şu anda 2.5 milyon tondur. Bu rakamın % 5060’ını herbisitler, % 20-30’unu insektisitler ve % 10-20’sini fungisitler oluşturur. Çeşitli ürünlerde kullanılan pestisitler kimyasal yapılarına göre şu gruplara ayrılır: • Organoklorlu pestisitler (OCP’ler): Bunlar besin zincirindeki biyolojik birikme özelliğinden, yıllarca sabit kalıp çevreye taşınmalarından dolayı oldukça tehlikelidir. DDT bu grupta yer alan 1939’da üretilmiş ilk sentetik pestisittir. Onu lindan ve izomerleri, heksaklorosikloheksan, aldrin, dieldrin, endrin, heptaklor ve endosulfan izlemiştir. • Organofosforlu pestisitler (OPP’ler): Bu özel pestisit grubu insanlar için oldukça zehirlidir. Bu grupta dialifos, triklorfon, diklorvos, paration, malathion, ronnel, methoate ve diğerleri yer alır. Bu grup pestisitler 1930 yılında uygulanmaya başlamıştır. Havayla temas ettiğinde hızlı bir şekilde parçalanan OPP ler, OCP'lerle mukayese edildiğinde göre memeliler için çok daha tehlikelidir. • Karbamatlar: Bu insektisitler bir ya da birden fazla amino grubu içerir. Besinler üzerinde kalıntı bırakmazlar. Aldikarb, karbarilden daha zehirlidir. Bu pestisitlerin etki şekli OCP’lere benzer fakat böcek öldürücü özelliklerinde daha seçicidir. • Piretroidler: Yeni bir insektisit grubu olan bu kimyasallar tarımda 1970 yılında uygulanmaya başlamıştır. Bu kimyasallar doğal bir insektisit olan pyrethruma benzer, ancak doğal ürünler gibi hızlı bir şekilde parçalanmazlar. Memeliler için zehirli olmayan bu maddelerin arılar için zehirli olduğu kanıtlanmıştır. Ancak, bal da saptanan kalıntı yoğunlukları çok düşüktür. Varroa paraziti, dünya genelinde bal arılarını etkileyen en önemli zararlılardan biridir. Arıcılar koloni ölümlerini ve kalıntıları önlemek için sıklıkla Varroasit
228
kullanmak zorunda kalırlar. Varroasitler üç kategoriye ayrılabilir: • Sentetik organik pestisitler: Bunlar arasında piretroid, fluvalinat, amitraz ve fenpyroximate yer alır. • Doğal ürün pestisitler: Bunlar timol, mentol ve bitkilerden elde edilen diğer uçucu yağlardır. • Organik asit pestisitler: Formik asit ve oksalik asit bu grupta yer almakta olup, son yıllarda arıcılar tarafından zararlı kimyasallara alternatif olarak kullanılmaktadır. Arı ürünlerindeki pestisit kalıntılarına neden, iyi tarım uygulamalarında yasal olarak izin verilen miktarın üzerinde pestisid kullanımından, pestisidin hasat zamanına yakın sürelerde kullanılmasından, onaylanmayan pestisitlerin yasadışı kullanımından ve depodaki zararlı istilalarını azaltmak amacıyla hasat sonrasında yanlış kullanılmasından kaynaklanabilir. Bal da ve diğer arı ürünlerinde pestisit kalıntıları Pestisitlerin bal arıları üzerindeki etkileri Bal arıları, başlıca tozlayıcılar olarak sürdürülebilir tarıma ve çevreye önemli katkıda bulunurlar. Son yıllarda bal arılarının ortadan kaybolmasından pestisitler sorumlu tutulmaktadır. Bal arıları çiçeklerden nektar ve polen toplarken pestisitlerin bir kısmı vücutlarında depolanır. Arıcıların koloni kayıplarını engellemek için Varroa ve akarların sayısını kontrol altında tutmaları gerekir. Çoğu zaman, Varroa ile mücadele için yapılan akarisit uygulamaları kovanlarda kalıntılara sebep olur. İnsektisitler seçici bir şekilde böcekleri hedef alırken, öldürdükleri böcekler konusunda ayrım yapmazlar; bu nedenle 229
insektisitlerle temas eden polinatörler de ölürler. Aynı durum fungisitler için de geçerlidir. Bal arısı genom dizilimine ilişkin son bulgular, arıların pestisitlere karşı duyarlılıklarıyla ilgili olası bir açıklama sağlamaktadır. Bal arısı genomu, sitokrom P450, monooksijenaz (P450s), glutatyon-s-transferaz ve karboksilesterazlar gibi enzimler açısından önemli derecede zayıftır. Bal arıları sıradan tarımsal ya da kentsel ortamlarda yiyecek aradıklarında kovan matrislerinde milyarda bir, bazen de milyonda bir pestisit kalıntıları tespit edilebilir. Özellikle işçi arı gelişiminin ilk evrelerinde kolonilerde yüksek düzeylerde pestisit uygulamaları doğal olarak arı gelişimini baskılamaktadır. Arı ürünlerindeki pestisit kalıntıları Sistemik pestisitler genellikle toprağa, tohumlara bitkilerin yapraklarına, çiçeklerin nektarına ve polenine karışmaktadır. Arı yetiştiriciliğinde toz ve su da çözünen pestisitler, sprey çözelti veya emülsiyon pestisit konsantrasyonlarından daha tehlikelidirler. Sistemik pestisit, bitkilerin meyvelerine, polenine ve nektarına karışabilir. Ancak, doğal bitki örtüsünden elde edilen arı ürünleri, tarım alanlarından elde edilenlere göre daha az kalıntı içermektedir. Avrupa’da bulunan kovanlardaki varroa kontrolü için kullanılan akarisitler, temel olarak cymiazol, fluvalinate, amitraz, flumethin ve coumaphos’tur. Coumaphos, amitraz ve fluvalinate gibi akarisitlerin çoğu, kovanlarda kalıntı bırakır. Bal da kalıntı düzeyleri genelde düşüktür ancak bal mumunda çeşitli pestisitlerin birikimi arılarda sinerjik toksik etkilere neden olabilir ve ayrıca kolonilerdeki akarisitlerin devamlılığı, akarisite dayanıklı akarların ortaya çıkmasına da sebep olabilir. Varroa tedavisinde kullanılan ilaçlar, bal da, bal mumunda ve propoliste kalıntı bırakır. Yağ da çözünen bileşenler olan fluvalinate ve flumethrin, bal mumuyla birlikte tehlikeye neden olur. Aktif içerik haline gelir ve bal mumu 230
yakılana kadar ortadan kaybolmazlar. Bu bileşenlerin birkaç yıl arka arkaya kullanılması halinde, kalıntılar birikir ve bal da saptanabilir. Bir yıl sonrasında, bal mumunda da yüksek miktarda kalıntılar gözlemlenir. Önerilen dozlarda kullanılması halinde bal da risk oluşturacak düzeylerde kalıntılar olmaz. Baldaki pestisitlerin nispeten düşük saptanması, arıların bu konuda daha hassas davranarak, filtreleme özelliklerinden kaynaklanabilmektedir. Pestisitler propoliste de yoğun bir şekilde birikebilir, ancak piyasadaki propolislerin eser miktarlarda pestisit içermesi halinde dahi uzun süre satışları sözkonusu olamaz. Farklı arı sıralanabilir.
ürünlerinin
temel
kirlilik
riskleri
şöyle
• Bal: Antibiyotikler • Bal mumu: Persistan lipofilik akarisitler • Propolis: Persistan lipofilik akarisitler, kurşun • Polen: Pestisitler • Arı sütü: Antibiyotikler Pestisitlerin insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkileri Avrupa Birliği’nde bitki koruyucu kimyasallar tüketici sağlığını tehdit edemez ve standartlara göre zararlı etkileri bilimsel olarak ortaya konulmadıkça kullanımı önerilmez. Bu kimyasalların çevre üzerindeki etkileri detaylıca incelenir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ne göre her yıl gelişmekte olan ülkelerde tarım sektöründeki 3 milyon çiftçi, pestisitler nedeniyle ciddi zehirlenme yaşamakta ve yaklaşık 18,000 kişi ölmektedir. Pestisitler, çiftçiler için ekonomik açıdan şimdilik avantajlıdır, ancak bu avantajlar insan ve çevre sağlığına yönelik risklere de sahiptir. Pestisit kalıntıları cilt tahrişi, geç gelişme,anomali, akciğer ve solunum problemleri, beyin-sinir sistemi rahatsızlıkları, karaciğer-böbrek hasarı, üreme organları hasarı, endokrin, bağışıklık hasarı ve kanser 231
dahil olmak üzere sağlık üzerinde zararlı etkilere neden olabilir. Çocuklar ve bebekler, pestisitlere karşı yetişkinlerden daha hassastır. Pestisitlerin tehlikeleri, yaşamın fetal aşaması gibi erken bir süreçte başlayabilir ve gelişim problemine, daha az sinir hücrelerine ve daha düşük doğum ağırlığına sebep olabilir. Pestisitlerin sağlık üzerindeki etkileri, pestisit türüne bağlıdır. Organofosfatlar ve karbamatlar, sinir sistemini etkiler. Diğerleri cildi veya gözleri tahriş edebilir. Bazı pestisitler, kanserojendir. Diğerleri, vücuttaki hormon veya endokrin sistemini etkileyebilir. Organoklorlu hidrokarbonlar (DDT), sinirlerin sodyum/potasyum dengesini bozarak etki gösterir ve siniri sürekli olarak iletim yapmaya zorlar. Organofosfatlar ve karbomatlar, enzim asetil-esterazı engelleyerek etkisini gösterir ve asetilin sinir sinyallerini sınırsız olarak göndermesine, zayıflık ve felç gibi çeşitli semptomların ortaya çıkmasına neden olur. Organoklorlu pestisitler, çiçekten bala ve oradan da tüketiciye geçer. Çevredeki kalıcılıklarından ve biyobirikim özelliklerinden dolayı tarımda kullanımları sınırlanmış veya yasaklanmıştır. Ancak bu tür pestisitler, çevresel döngü içerisindeki dolaşım yoluyla toprakta da bulunurlar. Lipofilik özellikleri nedeniyle, OCP’ler yağlarda birikerek gıda zincirine girerler, ancak yağsız ürünlerde de mevcutturlar. Su da çözünebilen bileşikler, böbrekler yoluyla kandan ayrılır ve üreyle vücuttan atılırlar. Yağ da çözünen kimyasallar, karaciğer tarafından parçalanırlar ve parçalanan bu ürünler üre veya safra yoluyla vücuttan atılırlar. DDT ve benzeri ürünler yağ da çözünebildiğinden vücuttan üreyle atılmazlar. Günümüzdeki pestisitler DDT’den daha az kalıcıdır ve biyobirikime yatkın değildir. Organoklorlu pestisitler, gelişmiş ülkelerde yasaklanmıştır. Ancak, nispeten ucuz olduklarından dolayı gelişmekte olan ülkelerde halen yaygın olarak kullanılmaktadır. İnsektisitlerin ve herbisitlerin % 95’ten fazlası, hedef olmayan türlere, havaya, suya ve toprağa karışabilir. Rüzgar yoluyla başka yerlere taşınabilir. Pestisitler ayrıca 232
biyoçeşitliliği düşürür, habitata zarar verir ve tozlayıcıları azaltır. Pestisitlerin gıda zincirindeki aşamalı güzergahı, bitki, su ve topraktan arı ürünleri ve oradan da tüketicilerdir. Arı ürünlerindeki yöntemleri
pestisit
kalıntılarını
azaltma
Arıcılar, pestisitlerden etkilenme açısından üretim zincirindeki ilk kurbanlar olup, bal da kalıntıyı önlemeye yönelik zincirin en önemli halkasıdır.Genel olarak olası risklere ilişkin tüketici algı listesinin ikinci sırasında yer alan pestisit sorunu, gıda maddeleri kalıntı risk listesinin ilk sırasındadır. Risk analizinin doğru yönetimi; risk değerlendirmesi, risk yönetimi ve risk iletişimi gibi farklı aşamalardan oluşmaktadır. Tüm pestisitler, lisans verilmeden önce gıda, insan, hayvan sağlığı ve çevre üzerindeki potansiyel zararlı etkilerine yönelik yeterli testlerden geçirilmeli, değerlendirilmeli ve bu bulgulara göre kullanımlarına izin verilmelidir. Bilinmelidir ki, günümüzde bazı pestisitlerin kullanımı sınırlandırılmıştır. Kullanımına sınır getirilen ve izin verilmeyen pestisitler çevre için daha büyük bir risk oluşturmaktadır. AB’de bal da 0.01 mg/kg pestisit sınırdır. Kalıntıya neden olmamak için pestisit kullanımı çiçeklenme döneminin dışında kullanılmamalı ve özellikle arıların beslenme uçuşları dönemlerinde kullanılmamalıdır. Arıcılar, kovanlarını pestisit uygulaması yapılan tarımsal alanlardan en az 3 km uzağa götürerek kalıntı riskini azaltabilir veya önleyebilirler. Diğer taraftan çiftçilerin, pestisit uygulamaları konusunda arı sağlığını dikkate alarak örnek olmaları gerekir. Bu uygulamayı Entegre Pestisit Yönetimini (IPM) kullanarak gerçekleştirebilirler. Bu yönetim mevcut olan en iyi zararlı böcek kontrol sistemidir. Çiftçiler ve arıcılar bunun yanı sıra, böceklerin dağılımını ve miktarını yönetebilmek amacıyla değişik stratejiler uygulayabilirler. Bu stratejiler doğrultusunda pestisit kalıntılarını azaltan diğer yöntemler şunlardır: 233
• Pestisitlerin aşırı ve yanlış kullanımı tarım teşkilatlarınının yoğun denetimleriyle uzmanları tarafından kontrol edilmelidir. • Çiftçiler, zararlı böceklerin hasarların yönetmek için polikültür ve ekim nöbeti dahil olmak üzere yetiştirme uygulamalarından yararlanmalıdır. • Çiftçiler, zararlı böceklerin doğal avcı parazitleri dahil olmak üzere biyolojik zararlı böcek kontrol yöntemlerini benimsemelidir. Bu daha çevreci bir yaklaşımdır. • Tehlikeli pestisitlere alternatif olarak son yıllarda üretilmiş olan yeni ürünlerin kullanılması tercih edilmelidir. Yeni pestisitleri, sağlık ve çevre risklerini azaltması düşünülen biyolojik ve botanik türevler ve alternatifleri arasından seçmek yarar sağlayacaktır. Arı ürünlerindeki pestisit kalıntılarıyla ilgili mevzuat Avrupa Birliği üyesi ülkeler canlıların endokrin sistemlerini (hormonal sistem) bozan, kalıcı ve biyo-birikimi yüksek, kanserojen (kanser yapıcı), mutajenik (genetik değişikliğe neden olan), üreme açısından toksik olan kimyasalları yasaklayan bir mevzuatı yakın tarihlerde onaylamıştır. Bu mevzuat dahilinde bilimsel araştırmaların ışığında mevcut pestisitlerin kullanımı detaylıca irdelenmekte, onaylamakta ve tolerans düzeyleri belirtmektedir. Aşağıda Türk Gıda Kodeksi Pestisitlerin Maksimum Kalıntı Limitleri Yönetmeliği verilmektedir. Yetki Kanunu: 5996 Yayımlandığı R.Gazete:29.12.2011-28157 BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; bitkisel ve hayvansal gıdalarda bulunmasına izin verilen pestisitlerin 234
maksimum kalıntı limitlerinin uygulama usul ve esaslarını belirlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) BuYönetmelik, pestisitlerin taze, işlenmemiş, işlenmiş veya kompozit bitkisel ve hayvansal gıdalarda bulunmasına izin verilen maksimum kalıntı limitlerini ve bu limitlerin uygulama esaslarını kapsar. (2) Bu Yönetmelik, gıda dışında üretilen ürünleri, bitki çoğaltım materyallerini, aktif maddelerin ilgili mevzuat çerçevesinde onaylanması sırasındaki testlerini kapsamaz. Dayanak MADDE 3 – (1) BuYönetmelik, 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 21 inci, 22 nci, 23 üncü, 24 üncü, 31 inci,32 nci ve 34 üncü maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar MADDE 4 – (1) 5996sayılı Kanunun 3 üncü maddesindeki tanımlara ilave olarak ikinci fıkrada yer alan tanımlar da geçerlidir. (2) Bu Yönetmelikte geçen; a) Aktif madde: Hastalıklar, zararlılar ve yabancı otlarile diğer etmenler üzerine asıl biyolojik etkiyi yapan maddeyi, b) Bakanlık: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını, c) İşleme faktörü: İşlenmiş üründeki pestisit kalıntı miktarının o işleme tabi tutulacak üründeki kalıntı miktarına oranını, ç) İyi tarım uygulamaları (GAP-Good Agricultural Practice): Uygulamanın
yapıldığı
iklim
bölgesinde,
ruhsatlı
bitki
korumaürünlerinin; gıdaların üretimi, taşınması, dağıtımı ve işlenmesiaşamalarında zirai mücadele prensiplerine uygun 235
olarak
güvenli
kullanımı,beklenen
etkinin
oluşmasını
sağlayacak şekilde, minimum miktarda kullanılmasının ve böylece oluşacak MRL değerlerinin minimum düzeyde olmasının sağlanmasını, d) Kabul edilebilir günlük alım miktarı (ADI –Acceptable Daily Intake): Toplumdaki çocuk veya doğmamış bebekler gibi hassas grupları da dikkate alarak, değerlendirme sırasındaki mevcut bilgiler ışığında tüketiciye fark edilebilir herhangi bir sağlık riskiteşkil etmeyen, bir bireyin vücut ağırlığı esas alınarak tüm yaşamı boyunca gıdalarla günlük olarak alabileceği madde miktarını, e) Maksimum kalıntı limiti (MRL – Maximum ResidueLevel): İyi tarım uygulamaları ve ADI değerleri temel alınarak belirlenenen yüksek pestisit kalıntı limitini, f) Pestisit : Zirai mücadele uygulamalarında kullanılanher türlü kimyasal maddeyi, g)
Pestisit
mücadele
kalıntısı: amaçlı
Ek-1’de
kullanılan
belirtilen aktif
ürünlerdezirai
maddeler,
bunların
metabolitleri veya parçalanma veya reaksiyon ürünlerini, ğ) Tespit limiti (LOD-Limit of Determination): Analitik olarak tespit edilebilen geçerli kılınmış en düşük limiti, ifade eder. İKİNCİ BÖLÜM Maksimum Kalıntı Limitleri ve Uygulama Esasları Maksimum kalıntı limitleri MADDE 5 – (1)Pestisitlerin maksimum kalıntı limitleri ve bu limitlerin uygulanacağı ürünlere ilişkin tablolar ile bu tabloların açıklamaları aşağıda gösterilmiştir.
236
a) Bu Yönetmelikte yer alan bitkisel ve hayvansal ürünlere ait gruplar ve tanımlamalar Ek-1’de gösterilmiştir. b) Ürünlere ait kod numaraları, MRL’nin uygulanacağı ürün grupları, bu gruplarda yer alan ürünler, ürünlerin bilimsel adları, benzer ürünler ve ürünlerin MRL değerlendirmesine tabi tutulacak kısımları Ek-1’de tanımlanmıştır. c) Bu Yönetmelik kapsamındaki MRL’ler Ek-2 ve Ek-3’te gösterilmiştir. ç) Türkiye’de, 25/3/2011 tarihli ve 27885 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan
Bitki
Koruma
Ürünlerinin
Ruhsatlandırılması Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre ruhsatlandırılmış olan pestisitlerin kabul edilebilir maksimum kalıntı limitleri ile mezkûr Yönetmeliğin 7 nci maddesigereği geçici olarak en fazla iki yıl süre ile geçerli olmak üzere tavsiyesi
uygun
görülen
pestisitlerin
kabul
edilebilir
maksimum kalıntı limitleri Ek-2’de gösterilmiştir. d) Ek-2’de yer alan bölümlerden; 1) Bölüm 1’de, Bakanlık tarafından değerlendirmeleri tamamlanmış olan pestisitlerin ürün veya ürün gruplarındaki maksimum kalıntı limitleri listesi, 2) Bölüm 2’de, Bakanlık tarafından gözden geçirilen ve üzerinde değerlendirmeleri devam eden pestisitlerin ürün veya ürün gruplarındaki maksimum kalıntı limitlerine ait geçici liste, 3)
Bölüm
3’te,
Bakanlık
tarafından
değerlendirmeleri
tamamlanmış olan yasaklı pestisitlerin ürün veya ürün gruplarındaki maksimum kalıntı limitlerine ait liste,
237
4) Bölüm 4’te, Bakanlık tarafından geçici olarak tavsiyesi uygun görülen pestisitlerin ürün veya ürün gruplarındaki maksimum kalıntı limitleri ve geçerlilik sürelerine ait liste, gösterilmiştir. e) Ek-3’te, Avrupa Birliğinin ilgili mevzuatında yeralan ürün gruplarındaki pestisitler için maksimum kalıntı limitleri gösterilmiştir. f) Ek-3’te yer alan bölümlerden; 1) Bölüm 1’de, Avrupa Birliği tarafından değerlendirilmesi tamamlanmış olan pestisitlerin ürün veya ürün gruplarındaki maksimum kalıntı limitleri listesi, 2) İki alt bölümden oluşan Bölüm 2’nin; Bölüm 2A’sında, Avrupa Birliği tarafından değerlendirmesi devam eden pestisitlerin ürün veya ürün gruplarındaki maksimum kalıntı limitlerine ait geçici liste; Bölüm 2B’sinde, Avrupa Birliği tarafından değerlendirmesi devam eden pestisitlerin Bölüm 1’de yer almayan ürün veya ürün gruplarındaki maksimum kalıntı limitlerine ait geçici liste, 3) Bölüm 3’te, riskli olmadığı için MRL belirlenmesine ihtiyaç duyulmayan pestisitler, gösterilmiştir. Uygulama esasları MADDE 6 – (1)Pestisitlerin maksimum kalıntı limitlerine ilişkin uygulama esasları aşağıda gösterilmiştir. a) Ek-2’de yer alan pestisitler sadece mezkûr ektebelirlenen ürün veya ürün grupları için geçerlidir. b) Ek-2’nin Bölüm 2’sindeki pestisitlere ait geçici MRL’ler Bakanlık tarafından yapılacak değerlendirme sonucunda Ek2 Bölüm 1 veya Bölüm 3’e alınır. 238
c) Türkiye’de üretilen bitkisel ürünlerde Ek-2’de yeralan maksimum kalıntı limitleri, hayvansal ürünlerde ise sadece Ek-2’deki pestisitler için Ek-3’de yer alan maksimum kalıntı limitleri kullanılır. Ek-2 ve Ek-3’de yer almayan pestisit ve ürünler için ise MRL değeri 0,01mg/kg olarak kabul edilir. ç) İthal edilen bitkisel ve hayvansal ürünlerde Ek-3,Ek-3’te yer almayan pestisit ve ürünler için Ek-2 dikkate alınır. Ek-2 ve Ek-3’te yer almayan pestisit ve ürünler için MRL değeri 0,01 mg/kg olarak kabul edilir. d) Ek-1’de yer alan ürünler; 1) Ek-2 veya Ek-3’te yer alan ürünler için bu eklerde belirtilen MRL’lerin, 2) Ek-3 Bölüm 3 hariç olmak üzere, Ek-2 veya Ek-3’te MRL’leri belirlenmemiş ürünler için 0,01 mg/kg’ın aşılması, durumunda piyasaya arz edilemez. e) Bu Yönetmelikte belirtilen MRL’leri karşılamayan pestisit kalıntı değerine sahip işlenmiş veya kompozit bir ürün, MRL’leri düşürülmek üzere, kendisiyle aynı veya diğer ürünlerle
karıştırılarak
veya
işlenerek
piyasaya
arz
edilemez. ÜÇÜNCÜBÖLÜM İşleme Faktörü İşleme faktörünün belirlenmesi ve uygulanması ile ilgili esaslar MADDE 7 – (1)Ek-1’de yer alan ürünlerin işlenmesiyle elde edilen ürünlerin MRL’leri değerlendirilirken, uluslararası kabul görmüş metotlara göre yapılmış çalışmalar sonucunda belirlenmiş işleme faktörleri kullanılır.
239
(2) İşleme faktörü, işleme teknolojisine bağlı olarakher bir aktif madde için ayrı olarak belirlenir. (3) İyi tarım uygulamaları (GAP) sonucunda elde edilen üründeki
pestisit
kalıntısı,
LOD’ye
eşit
ise
işleme
teknolojisine tabi tutulan ürün için işleme faktörü 1 (bir) olup, bu ürünlerde işlenmemiş ürünler için belirlenen MRL değerleri geçerlidir. (4) Birinci ve üçüncü fıkralarda belirtilen haller dışında; işleme
faktörünün
belirlenmesine
gerek
duyulduğunda
Bakanlıkça aşağıdaki esaslar dikkate alınır. a) İşlenmiş ürünün beslenmedeki önemi ve tüketim miktarı. b) İşleme teknolojisine tabi tutulacak üründeki kalıntı miktarı. c) Aktif maddenin veya ilgili metabolitlerinin fiziko-kimyasal özellikleri. ç) Ürünün işlenmesi sonucunda toksik metabolitlerin oluşma ihtimali. DÖRDÜNCÜBÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler Numune alma ve analiz metotları MADDE 8 – (1) Bu Yönetmelik kapsamında, kontrol amacıyla
numune
alma
işlemi,
gıdalarda
pestisit
kalıntılarının resmî kontrolü için numune alma metotları ilgili mevzuata göre, analizi ise uluslararası kabul görmüş analiz metotlarına göre yapılır. İdari yaptırımlar MADDE 9 –(1) Bu Yönetmeliğe aykırı davrananlar hakkında 5996 sayılı Kanunun ilgili maddelerine göre idari yaptırım uygulanır. 240
Uyum zorunluluğu GEÇİCİMADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce faaliyet gösteren gıda işletmecileri, 1/7/2012 tarihine kadar bu Yönetmelik hükümlerine uymak zorundadır. Bu tarihe kadar ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Yürürlük MADDE 10 –(1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 11 –(1) Bu Yönetmelik hükümlerini Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı yürütür. Bir gıda da izin verilen maksimum pestisit kalıntı miktarı, sağlık riski oluşturmak için gereken miktardan 10 ila 1,000 kat daha azdır. Ancak, pestisit yönetmelikleri, pestisitlere karşı yetişkinlerden daha hassas olabilen bebek ve çocukları sonuna kadar korumalıdır. Meyve, sebze ve diğer ürünlerdeki pestisit miktarı yıkama, soyma, haşlama ve pişirme yoluyla azaltılabilir, ancak insanlar balı doğrudan tüketirler. Birçok ülke, ürün ihraç edebilmek için Kodeks MRL’yi gözetmeyi amaçlasa da bu, yerli olarak üretilen ve tüketilen gıdalar için etkin bir ulusal MRL sisteminin uygulandığı anlamına gelmemektedir. Her tür hayvan veya gıdaya yönelik izlenmesi gereken maddeler, AB mevzuatlarında iki ana gruba ayrılmıştır. Tabloda gösterilen kategoriler, arı ürünlerinde izlenmelidir: • GRUP A- Anabolik (doku yapıcı) etkiye neden olan kimyasalları içeren maddeler: (6) 2337/90 sayılı Konsey Yönetmeliğinin (EEC) IV nolu ekinde yer alan bileşikler 241
• GRUP B- Veteriner ilaçları ve kontaminantlar (1) Sülfonamitler ve kinolein dahil olmak üzere antibakteriyel maddeler (2) Diğer veteriner piretroidler
ilaçları
karbamatlar
ve
(3) Diğer maddeler ve çevresel kontaminantlar (a) PCB'ler dahil olmak üzere organoklorlu bileşenler (b) Organofosforlu bileşenler (c) Kimyasal elementler
Ancak Avrupa’da bal mumundaki akarisit kalıntıları ilgili düzenlenmeler henüz mevcut değildir. AB, 2006 yılında iki yasal teklifte bulunmuştur. Bunlardan ilki, bitki koruma ürünlerinin piyasaya sunulmasına ilişkin yönetmeliktir. Bu yönetmelik, daha toksik pestisitlerin daha güvenli olanlarıyla değiştirilmesini kapsamaktadır. İkinci Teklif, pestisitlerin sürdürülebilir kullanımına ilişkin direktiftir. Pestisitlerin uygulanmasını, kullanıcıların eğitilmesini ve IPM taslaklarını içermektedir. 2008 yılında, dünyada kullanılmış olan yaklaşık 1100 pestisit için yeni ve revize edilmiş MRL'ler düzenlemiştir. Revizyon, önceki sistemi basitleştirme amacına yöneliktir. Önceki sistemde belirli pestisit kalıntıları komisyon üyesi devletlerce düzenlenmiş olup, kalan kısmı ele alınmamıştır. Yeni yönetmelik, AB içinde ve dışında tarımda kullanılan veya kullanılmış olan pestisitleri kapsamaktadır. Güvenlik değerlendirmesi, pestisitin toksisitesine, gıda da kabul edilebilecek maksimum düzeylerine ve Avrupalı tüketicilerin farklı diyetlerine göre ve yine Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu (EFSA) tarafından gerçekleştirilmiştir. AB dışında yetişen ürünler için ihraç eden ülkenin isteği üzerine MRL’ler belirlenir. Gelişmekte olan ülke ihracat ve 242
ithalatçıları, Maksimum Kalıntı Limitleri (MRL)'ni veya yakın gelecekte yaşam bulacak olan Dünya Ticaret Örgütü (WTO) kuralları kapsamında uluslararası tavsiyeleri karşılamaya hazırlanmalıdır. Sonuç olarak, arı ürünlerine yönelik temel kalıntılar, bulaşmalar, daha çok bilinçsiz arıcılık uygulamaları ve yine bilinçsizce yapılan tarımsal işlevlerden kaynaklanmaktadır. Pestisitlerin çevre üzerindeki olumsuzluklarını, zararlı etkilerini önlemek, en aza indirgemek için kamu sağlığı örgütleri tarafından eğitim programları ve projeleri geliştirilmelidir. Özellikle gelişmekte olan ülkeler, pestisit kalıntı standartlarının belirlenmesinde yardıma ihtiyaç duymaktadır. Bu ülkelerdeki tüketiciler, pestisitlerle ilgili sağlık konularına yönelik olarak eğitilmelidir. Bu ayrıca üçüncü ülkelerden arı ürünleri dışalımı gerçekleştiren gelişmiş ülkeler için de gereklidir.
243
Bölüm XIII: SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR ARICILIK İÇİN PAZARLAMA VE MALİYET YÖNETİMİ
Arıcılıkta pazarlama kavramlarının öğrenilmesi kolay değildir. Bunun temel nedeni, bu tür faaliyetlerin özgünlüğüdür. Bu bölümde, üretim miktarı ve fiyat oluşumu üzerinde nispeten küçük etkileri olan arıcıları ele alacağız. Bilindiği üzere arı yetiştiriciliğinde hava koşullarının belirsizliği üretime etki eden ana etkendir. Arıcılıktaki yavaş dönüşüm temposunun birincil nedeni, pazarlamanın öneminin küçümsenmesi ve arıcılıktaki pazarlama oryantasyonunun eksikliğidir. Pazarlama kavramı bir sistem ya da organizasyonel bir yapı değil, bir felsefedir. Geçmişte arıcının rolü yalnızca üretim ile sınırlıyken, karşılanmamış talebe ilişkin yapılacak pek fazla bir şey olmamıştır. Arıcılar üretime, verimin artırılmasına ve maliyetlerin azaltılmasına odaklanmış ve verimli bir şekilde üretilebilecek ürünü üretmiş ve satışa sunmuşlardı. Geçmişte tüketicilerin ihtiyaç ve istekleri çok az önem teşkil ediyordu. Günümüzde arıcılar, yüksek bir kar sağlamak için tüketicilerin arı ürünlerindeki ihtiyaçlarını tanımalı ve bu ihtiyaçları rakip ürünlerden daha iyi ve daha verimli bir şekilde karşılayan ürünler üretmelidirler. Bu mesleğin mensupları, tarımsal pazarlamaya ilişkin belirli deneyimlerden, başarılardan fayda sağlayabilirler. Birçok çiftçi gibi arıcılar da pazarlamanın yalnızca ürün kovandan çıktığında başladığına inanmaktadır. Ancak, bu pazarlamanın etkinliğini yüksek oranda sınırlamaktadır. Pazarlama tarımsal üretimin ilk noktasından tüketiciye kadar gıda ürünleri ve hizmetlerinin hareketiyle bağlantılı olarak tüm ekonomik faaliyetlerin yerine getirilmesidir.
244
Arıcılığa yönelik talep yaratma
Piyasa gereksinimlerini daha iyi anlayabilmek ve bu ihtiyaçları karşılayabilme becerisi geliştirebilmek için üreticiler, üretimlerine yönelik talebi artırabilirler. Bunu mümkün kılmak için bireysel olarak ya da diğerleriyle iş birliği içinde olmak üzere üreticilerin yeni piyasaları ya da yeni ürünleri belirleyebilmeleri veya reklam kullanarak mevcut piyasalardaki talebi artırabilmeleri ya da satışları geliştirebilmeleri gereklidir. Birçok ülkede gönüllü ya da zorunlu pazarlama örgütleri kurulmuştur. Bunların iki amacı vardır: üreticilerin piyasadaki rolünü artırmak ve hammadde alan normatif kar şirketlerinden daha yüksek bir düşüş, işleme, dağıtım ve paketlemeyi birleştirerek değerini artırmak. Alternatif çözüm, üreticilerin eylemiyle pazarlama riskini azaltarak dağıtım, teknoloji, konum, işletim sistemleri ölçeğini optimize ederek, grup pazarlama maliyetlerini düşürmek ve pazarlama kanallarıyla pazarlama hizmetlerini düzenlemektir. Arı ürünlerine yönelik talebi artırmaya ilişkin olarak doğrudan satışlarda büyük bir potansiyel vardır. Genellikle tüketiciler ilk olarak, balın ve diğer arı ürünlerinin tıbbi özellikleri konusunda bilgi edinirler. Bu ürünlere ilişkin ilgilerini canlandırır ve etkin bir şekilde talep yaratırlar. Üretim maliyetlerini düşürme Üretim maliyetlerini azaltma amacını taşıyan faaliyetler, son yıllarda birçok arıcı arasında en büyük faaliyet alanı haline gelmiştir. Özellikle başta yoğun ekonomik getiri olmak üzere, üretim teknolojisinde verimlilik artışı sağlayan pek çok gelişme olmuştur. Birim maliyetlerinin azaltılması ve verimlilik artışı, dünya piyasalarında gereği gibi bir rekabet için mutlak gereklidir. Piyasa durumuna ilişkin zorluklar Tarımsal sanayinin tamamı (arıcılık dahil) üretim ve ekonomik organizasyonunun belirlenmesindeki özel koşullar, mevsimler, hava koşullarına olan bağlılık, insan faktörü, 245
mekan, üretim kaynaklarının sürdürülebilirliği… vs gibi faktörler piyasa durumuna ilişkin risk etkenleridir. Sözkonusu bu kavramlar risk teşkil ettiğinden arıcılık da aynı riski taşımaktadır. Günümüzde, arıcının kolonileri üzerinde karar alma, üretim, ticaret, dış ilişkiler süreçlerinin karmaşıklığı, tarımsal sektördeki herhangi bir başka iş kolundan daha az değildir. Ekonomik açıdan bakıldığında arıcılıkta her yeni işlev bir girişimdir olup diğer bir deyişle dış etkilere açıktır ve bunların etkisinde olan organize bir üretim faktörü grubudur. Arıcılık, ekonomik menfaatleri amaçları doğrultusunda elde etmek amacıyla oluşmuş ve iyi işleyen bir birimdir. Ancak arıcılar tarımdaki fiili değişiklikleri, satış ve pazarlama arasındaki farkı iyi ayırt etmeleri gerekir. Günümüzde gelişmiş birçok ülkede piyasa ekonomisi kuralları içerisinde mutlak bir üretim büyümesi sürdürülebilir değildir. Bu durumda arıcı, bir sonraki yılın fiyatlarının olumlu olacağını umarak ürünlerini veya birikimini satmak amacıyla başka fırsatlar aramak zorunda kalacaktır. Büyük ve daha profesyonel işletmelerde ürün yelpazesi daha geniştir. Ancak, küçük işletmelerde durum böyle olmayıp ilgili gelir ve giderler arasındaki fark genellikle küçük olduğundan, çok küçük bir fiyat düşüşü, arıcının gelişimi ya da iflası anlamına gelmektedir. Arıcının piyasada oluşan fiyatlar üzerinde önemli bir etkisi yoktur. O, bir satıcıdır. Onun gibi birçok satıcı vardır ve hepsi alıcı için aynı konumdadır. Geçerli koşullar altında piyasada kalmak için arıcı bir pazarlama yaklaşımı benimsemelidir. Bu bağlamda gelecekteki pazarlama ihtiyaçlarına yönelik analiz, bu işin başlangıç noktası olabilir. Bu hususlar, üretim döngüsü başlamadan gerçekleşmelidir. Malları elden çıkarmayı amaçlarken şunlar göz ardı edilmemelidir. • Arı ürünlerini işleyecek sanayi ile bir sözleşme imzalamayı unutmayınız !
246
• Aracı alıcılarla ürünlere ilişkin bir sözleşmeyi her zaman yapınız! • Doğrudan satışların organize ediniz! • Arıcıların çıkarlarını koruyan, güvence altına alan pazarlama örgütlerine üye olunuz ( Arıcı Birlikleri ) veya örgütleniniz ! Pazarlama yönetimi Pazarlama yönetimi stratejik ve operasyonel planlama ve uygulama aşamasını kapsayan karmaşık bir süreçtir. Stratejik planlama (stratejik pazarlama), bunlara ulaşma yolunu tanımlayacak veya pazarlama stratejilerini belirleyecek şekilde uzun dönemli hedefleri ve çerçeve yönergelerini kapsamalıdır. Bu aşama genellikle stratejik yönetim olarak adlandırılır. Temel unsurları misyon, stratejik bir vizyon, gelecekteki faaliyet ve stratejilerin amaç ve hedeflerinin belirlenmesidir. Bu aşamada, eylem ya da pazar segmenti seçeneği mevcuttur. Stratejik planlamanın temel araçları şunlardır: SWOT analizi (güçlü noktalar, zayıflıklar, fırsatlar ve tehditler), portföy analizi ve ilişki analizi: ürün piyasa. Operasyonel Planlama (pazarlama bileşimi), kabul edilen düzenlemelerin belirli açıklamasını içerir. Bu işlemin başarısı, bir pazarlama planıdır. Kısa dönemli hedefleri belirtir. Plan ayrıca ürün politikasını, dağıtımını, tanıtımını ve fiyatlandırmayı gösterir. Pazarlama yönetimi şeması, uygulamada idealleştirilmiş modelden uzaktır. Farklılıklar, özellikle zincirleme ve uygulama safhasından önce gösterilir. Pazarlama yönetimi sürecinin karmaşıklığı, özel pazarlama kararları türünden kaynaklanmaktadır. Bunlar, genellikle karşılıklı olarak etkileşimde bulunan piyasa süreçlerine ilişkin eksik bilgiye dayanarak göz önünde bulundurulur. Pazarlama stratejisi Pazarlama stratejisinin belirlenmesindeki başlangıç noktası, piyasada fırsatlar araştırmaktır. Arıcılara yönelik bir 247
fırsat da, ihtiyaçları en iyi bir arıcı tarafından karşılanabilecek olan bir grup alıcı bulmak veya belirlemektir. Fırsatlar, güçlü yanlara özel bir vurgu yaparak hedefleri ve kaynaklarıyla birlikte çiftliğin misyonuyla karşılanmalıdır. Yalnızca pazarlama stratejilerinin oluşturulması temelinde, ürünler, fiyatlandırma, dağıtım kanalları ve promosyon alanında faaliyetleri belirlenebilir. Pazarlama kapsamaktadır:
stratejisi
kavramı
bu
yüzden
şunları
İç faktörler: Arıcılık işletmesinin güçlü ve zayıf yönleri; Çevresel koşul: fırsatlar ve tehditler; Stratejik hedefler; Ürün sınıfında fiyatlandırma, dağıtım sürecindeki niyetlerle ilgili özel kararlar;
ve
tanıtım
Daha önceki kuruluşların pratik uygulama yolları; Pazarlama alanındaki stratejik eylemlerin etkilerinin sistematik olarak izlenmesi ve analizi. Pazarlama stratejisi unsurları şunlardır: Ürün – “doğru ürün” müşteri ihtiyaçlarıyla ve istekleriyle yakından ilişkili olmalıdır. Fiyat – müşterilerin gelir imkanlarını, kalite, prestij, vb. konularla ilgili arzularını göz önünde bulundurarak uygun bir düzeyde olmalıdır. Yer – ürün, erişilebilir olmak amacıyla kusursuz bir şekilde tüketicilere hedef piyasada teslim edilmelidir. Üretim – tüketicilere ve alıcılara ürünün değerleri, alınmasına ilişkin fiyat, yer, koşullar ve neden diğerinin değil de tam olarak bu ürünün alınması gerektiğini açıklamak için iletiler gönderilmelidir. Mümkünse müşteriler, pazarlama unsurlarına benzer tepkiler vermelidirler. Yaş, aile, eğitim düzeyi, ilgi alanları, 248
yaşam tarzı, hayat değerleri gibi kriterlere göre gruplanmalıdırlar. Pazarlama stratejileri; çevresel özellikler, kaynaklar ve hedefler temelinde oluşturulması gereken ihtiyaç, tüketici grupları ve ürün grupları açısından tanımlandığı gibi desteklenmesi gereken piyasaları tanımlar. Seçici talep stratejileri Bu tür stratejiler, ürünün rekabetçi konumunu tanıtmak amacıyla kullanılır. Bu stratejinin temel unsuru, piyasa katılımıdır. Seçici talep stratejileri, mevcut müşterileri tutarak veya yeni müşteriler kazanarak gerçekleştirilebilir. Bireysel müşteri tercihlerine adapte olma ve arı ürünlerinin kalitesine yönelik güveni oluşturma ve güçlendirme becerisi çok önemlidir. Özellikle bal sabit bir kaliteye, aynı özelliklere, dokuya, renge ve tada ve en önemlisi sabit bir fiyata sahip olmalıdır. Dış görünümü, müşterinin dikkatini çekmelidir. Cam kavanozlar, balı paketlemenin en iyi yoludur. Ayrıca renkli etiketler basılmalıdır. Müşteriler renk, doku, kristalleşme yöntemi gibi balın optik özelliklerine özel olarak dikkat etmektedir. Arıcı, bilgi birikimini usta bir şekilde kullanmalıdır. Çok fazla glikoz içeren bal, çabuk kristalleşen bal türüne girer. Bal önceden alınırsa ve daha sonra yenecekse, büyük kristaller oluşur ve bu durumda müşteriler tarafından beğenilmez. Bu tür bal krema formunda satılmalıdır. Bal satışı aşağıdaki şekilde önerilir: Bal – krem şeklinde, Kolza karışımı olmayan nektar balları – krem, ya da yeniden kristalleşme ya da çözünme tehdidi olmasına rağmen “patoka” durumunda, Bal özsuyu – “patoka” ya da bazen sadece kremsidir.
249
Müşteri kazanma stratejileri – Bu stratejinin temeli, ürünün piyasada yerelleştirilmesidir. Ürünün konumu, pazarın her segmentinden alıcılar tarafından istenilen belirli özellikler göz önünde bulundurularak rakip ürünlerle karşılaştırıldığında, ürünün pazardaki tüketiciler tarafından nasıl algılandığını gösterir. Müşteri kazanmaya yönelik iki ana stratejik seçenek vardır: A – Ürüne ilişkin olarak, karşılıklı fayda sağlama B – Ürünün farklılaştırması. Arıcının rakibiyle aynı avantajları sunması, ancak daha yüksek ürün kalitesiyle rekabeti bastırmaya çalışması da bir stratejidir. Bu stratejiyi kullanmanın başka bir yolu da, mallara ilişkin daha fazla elverişlilik, daha hızlı teslimat sunarak reklam giderlerine yönelik rekabeti göz önünde bulundurmaktır. Ayrıca, arıcılar fiyatlandırma stratejisiyle de rekabet edebilirler. Benzer kalitedeki ürünler daha ucuzdur. B stratejisinin söz konusu olması durumunda arıcı, farklı müşteri türlerinin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla özellikler sunarak kendini diğerlerinden ayırmaya çalışır ve bundan faydalanır. Müşteri sadakat stratejileri Birçok şirketin yöneticisi, eski müşterileri tutmanın yeni müşteriler aramaktan daha karlı olduğunu fark etmiştir. Uzmanlar, yeni müşteriler edinmenin, eski müşteri hizmetinden beş kat daha pahalı olduğunu hesaplamışlardır. Bu tür bir strateji özel dikkat gerektirir. Müşterilerin ürüne veya üreticiye sadık olmalarını sağlayan üç önemli kavram; Yüksek bir müşteri memnuniyeti düzeyini sürdürme, Rekabetle yüzleşme, 250
Tüketicilerle güçlü ekonomik ve kişilerarası ilişkiler oluşturma. Baskın pazar katılımına sahip birçok popüler marka, müşterilerin bağlılığını sürdürmeye yönelik stratejilere ve programlara odaklanmıştır. Arıcılar aynı şeyi yapabilir. Üründen duyulan memnuniyet, ürünün uygun ve etkin kullanımını sağlamak için ek bilgi vererek de artırılabilir. Arı ürünleri temelinde oluşturulan arıcıya yönelik sadakat, arıcı için en iyi garantidir. Karşılıklı ilişki stratejisinin amacı, tüketicilerle güçlü ilişkiler oluşturmaktır. Arıcı, balın çeşitleri ve kristalizasyonuyla ilgili süreçler konusunda müşteriye bilgi vermeye hazırlıklı olmalıdır. Arıcı, balın hangi şekilde ve nasıl alınması gerektiği ve hangi hastalıklarda kullanılabileceği konusunda tüketiciye tavsiyede bulunabilmelidir. Bu nedenle uzman bilgiye sahip olmalıdır; böylece müşterilerle olan diyaloglarda ikna edici bir şekilde sorulara yanıt verebilir ve şüpheleri ortadan kaldırabilir. Rakiplerin, müşterileri daha etkin bir şekilde tatmin edebilecek ürün ve hizmetler sağlayabileceği unutulmamalıdır. Ürün özelliklerine ilişkin daha fazla fırsat ve daha düşük fiyatlar ve ayrıca daha etkin tanıtım sunabilirler. Ürün kalitesi, fiyatı ve tanıtımına ilişkin rekabet saldırılarına karşı en iyi savunma stratejisi rakibe bakmak ve ardından ondan daha iyi olmaktır. Ürün karması stratejisi Birçok şirket geniş bir ürün yelpazesi sunmaktadır. Benzer ihtiyaçları karşılayan ürünler, ikame ürünler olarak adlandırılmaktadır. Eş zamanlı olarak kullanılan veya birlikte satılan ve ilgili ihtiyaçları karşılayan ürünler, tamamlayıcı ürünler olarak adlandırılmaktadır. İkame ürünlere yönelik stratejiler: İkame ürünler için iki temel strateji mevcuttur: • Ürün yelpazesini geliştirmeye yönelik strateji (çeşit), 251
• Marka stratejisi (marka). Ürün yelpazesinin geliştirilmesine yönelik strateji, yeni ürünler tanıtmaktır. Geniş bir bal çeşidini satışa sunmamız gerekir. Bu stratejinin bir örneği de, yeni özelliklere sahip olan krem bal gibi ürünler sunmaktır. Bu yaklaşımın temel avantajı, mevcut ürünün konumunun tartışılmamasıdır. Dolayısıyla yeni ürünün kabul görmesi daha kolaydır. Dezavantajı ise, yeni ürünün marka kullanıcılarına muhtemelen daha çekici gelecek olmasıdır. Sonuç olarak eski ürünün satışı sınırlı olabilir. Bir ürün yelpazesi geliştirmek, arıcılık müşterilerine mümkün olan en zengin sunumun yapılmasını kapsar. Balın yanı sıra polen, arı sütü, arı zehiri, propolis, bal mumu mumları veya balmumu heykelcikleri sunulabilir. Tüm yıl boyunca ürün satabilmek için arıcı, diğer arıcılardan bal almayı da göz önünde bulundurmalıdır. Ancak bu durumda, balın kalitesine de özellikle dikkat etmelidir. Genel olarak ürün yelpazeniz ne kadar genişse, o kadar iyi ve fazla satış yaparsınız. Zengin stant ya da mağaza dekoru, genellikle bir şeyler satın alan daha geniş müşteri gruplarının dikkatini çeker. Aktif arıcıların genellikle yüksek miktarlarda da olsa ürünlerini satmada sorun yaşamadığı ortaya çıkmıştır. Genellikle ambalaj, renkli etiketler,.. vb. önemli değildir. Çünkü alıcının en önemli argümanı arıcıyı kişisel olarak tanıması ve ürünlerinin mükemmel kalitesi konusunda ikna olmasıdır. Bazı ülkelerde markaların bağlantısı arı ürünlerinin aynı marka altında satılmasıdır. Bu strateji, hem mevcut ürünlerin hem de yeni ürünlerin pozisyonunu koruması açısından faydalıdır. Tamamlayıcı ürün stratejileri, müşterileri tutmaya yöneliktir. Bu stratejiler, diğer mal ve hizmetler için yeni müşteriler edinmek amacıyla bir ürünün korunması için benimsenebilir. Tamamlayıcı stratejiler:
Liderler stratejisi,
Bağ stratejisi 252
Liderler stratejisinde bir ürün agresif bir şekilde tanıtılır ve belirli bir ürün için fiyatlar sabitlenir. Bu arada müşterilerin aynı anda tamamlayıcı ürün ve hizmetleri de satın almaları beklenir. Bağ stratejisi, eş zamanlı olarak satılan belirli bir ürün kombinasyonunun geliştirilmesini kapsar. Genel olarak, fiyatın ürünlerin ayrı satıldığı durumdan daha düşük olmasına atıf yapmaktadır. Bu strateji, alıcılar daha düşük fiyatlı ürünleri tercih ettiğinde ve bir ürüne ihtiyaçları olduğunda iyi sonuçlar verir. Hem bağlılık stratejisi hem de liderler stratejisi, müşteriler tek bir kaynaktan ürün seti alırken zamandan tasarruf ettiğinde etkilidir. Rekabetçi Stratejiler Baskınlık türüne göre stratejiler Bilinçli olarak rakiple ticari bir savaşı amaçlamamız halinde bu stratejiler benimsenecektir. Avantaj elde etmek istediğiniz faaliyet alanıyla birlikte bir tür, rekabetçi baskınlıkla ayırt edilir. •
Maliyetler açısından liderlik stratejisi;
• Çeşitlilik açısından liderlik stratejisi; • Belirli piyasa bölümlerine odaklanma stratejisi. Aynı zamanda, rekabetçi avantaj fikrinin, herhangi bir rekabetçi stratejinin kökeni olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır. Market katılımına göre stratejiler Dört temel strateji bulunmaktadır: pazar lideri (% 40), şirketi zorlayan (% 30), sahtecilik stratejileri (% 20), pazar boşluklarını arayan stratejiler (% 10). Liderlik stratejileri, yüksek pazar payları, fiyatlandırma veya maliyet liderliği ile nitelenmektedir. Liderlik konumunu korumak çok fazla çaba gerektirir. Zorlama stratejileri, pazar payını artırma, zayıflıklarına cepheden saldırılan bir rakip
253
belirleme veya rekabetten kaçınma gibi stratejik hedeflerin net olarak tanımlanmasını gerektirmektedir. Sahtecilik stratejileri, şirketler arasında rekabet yoksa taklit olan ürünlerin veya şirketlerin tekliflerinin uyarlanmasına dayanmaktadır. Bu strateji lider tarafından iyi tolere edilebilir. Pazar boşluklarının aranmasına yönelik stratejiler, pazarın küçük bir bölümündeki hareketle nitelendirilirler. Bunlar daha güçlü rakiplerle karşılaşmaktan kaçınılmasını sağlar. Bu strateji özel piyasalar, alım grupları ürünler demek olan yüksek uzmanlaşma düzeyi gerektirir. Pazarlama karışımı Serbest rekabete izin veren her ülkedeki her işletmede, pazarlama stratejisine dikkat etmek gerekir. Bunun nedeni piyasadaki başarının ya da başarısızlığın diğer rakiplere kıyasla sonuçlara bağlı olmasıdır. Bu nedenle, karışık pazarlama içeriklerinde ürün, fiyat, tanıtım ve yer önemlidir. Ürün Stratejisi Ürün birçok özelliğe sahiptir, bunlar; • Fiziksel özellikler, • Markalar, • Ürün ve şirket imajı, • Ürüne yönelik sosyal ve kültürel bağlantılar. Bu özelliklerin tamamı, ürünün müşteriler tarafından algılanmasını etkilemektedir. Bu önemlidir ve ürünün satın alınmasına yönelik kararlarını etkileyecektir. Ürün, üç varoluş düzeyinde analiz edilebilir. Ürünün ilk düzeyi “kök” olarak adlandırılır, ikinci düzey “gerçek üründür” ve üçüncü düzey ise “geliştirilmiş” üründür.
254
Fiyatlandırma Politikası Fiyatlandırma politikası, pazarlama karışımının başka önemli unsurlarından biridir. Sunulan ürün için gerekli olan fiyat şu gereklilikleri karşılamalıdır: • Bir ürünün tüketiciye götürülmesiyle (üretimden tüketime) bağlantılı tüm masrafları kapsamalıdır • Kar sağlamalıdır, • Tüketicinin ürünün değerine yönelik algısını yaklaşık olarak yansıtmalıdır, • Fiyatlandırmanın diğer ürünlerle rekabet etmenin tek yolu olmaması için pazarlama karışımının diğer unsurlarıyla ilişkili olmalıdır. Fiyatın belirlenmesi Her arıcının karşılaştığı en zor kararlardan biri de, satışa sunulan ürünün fiyatını belirlemektir. Bu kararın alınmasında aşağıdaki faktörler dikkate alınmalıdır: • Ürünün piyasada bilinirlik düzeyi, • Ürünün piyasadaki konumu, • Ürüne yönelik potansiyel ve pratik rekabet, • Üretim maliyetleri, • Dağıtım kanalları. Bu faktörler arasında en önemli faaliyetlerden biri genellikle rakiplerin eylemleridir. Ürünlerin fiyatlarını belirleme stratejimizi birçok faktör etkiler. Normal koşullarda, bir ürün için yoğun bir rekabet varsa fiyat, rakip ürünün fiyatıyla aynı olmasa da buna çok benzer olmalıdır. Arıcılar, işte tam olarak böyle bir durumda çalışmaktadırlar. Ürünlerinin fiyatını piyasa belirliyor ve ürünleri tamamı için çok benzer fiyatlar alınmaktadır. Ürünümüzü rakibin ürününden ayırt etmek için, işletme ismini (marka) 255
belirleyebilirsiniz. Markalı ürünler, müşterilerde olumlu bir etki yapacaktır; böylece fiyat yükselebilir En iyi markalı ürüne sahip girişimci, “fiyat lideri” olarak çalışır. Fiyat koşullarını belirler ve rakipler de fiyatlarını buna göre belirler. Fiyatlandırma stratejisi Fiyatı belirlerken çeşitli farklı etkenler önemli bir rol oynar. En temellerinden biri, fiyatları üretim maliyetlerine dayanarak belirlemektir. Ürünün maliyetine marjların eklenmesini de kapsar. Rakip şirketteki fiyat dikkate alınarak da fiyat belirlenebilir. Üçüncü yaklaşım, talebe bağlı fiyatlandırmadır. Farklı fiyatlardaki ürüne ilişkin talebin hesaplanmasını ve hedef satış düzeyini elde etmek için bir fiyat belirlemeyi kapsar.
Tanıtım stratejisi Tanıtımın amacı, potansiyel müşterilerin tutum ve davranışlarını etkilemektir. Tanıtım mevcut tutumları güçlendirir ve mevcut tutumları ve davranışı değiştirir. Tanıtım müşterilerimizin ürünlerimize ilişkin olumlu tutumlarını ve davranışlarını güçlendirmeli ve negatif tutumlarını değiştirmelidir Birçok tanıtım yolu vardır. Bunların en önemlileri şunlardır: • Bireysel satış; • Reklam; • Kötü ün kazanma; • Şirkete ilişkin olumlu bir imaj oluşturma (halkla ilişkiler).
256
Dağıtım stratejisi Pazarlama karışımının göz önünde bulundurulması gereken son yönü, alan kategorisidir. Bu unsur, pazarlama stratejisinin gelişimi için çok önemlidir, çünkü ürün doğru zamanda ve iyi durumda hedef piyasaya ulaşmalıdır. Dağıtıma ilişkin kararlar genellikle uzun dönemlidir ve pazarlama karışımının tüm diğer unsurlarının yönetilmesinde önemli bir etkiye sahiptir. Dağıtım stratejisinin geliştirilmesinde en önemli konu, dağıtım kanallarının belirlenmesi ve ürüne yönelik en uygun pazarların seçilmesidir. Diğer önemli bir konu da ürünü pazarlara teslim eden yöntemlerdir. Göz önünde bulundurmamız gereken kararlardan biri, aracıların hizmetlerini mi kullanacağımız, yoksa kendimizin mi yapacağıdır. Bu seçeneklerin ikisinin de birçok avantajı ve dezavantajı vardır. Dolayısıyla, ürünün dağıtılmasına yönelik en iyi yönteme karar verirken, belirli ürünün bireysel özellikleri iyice analiz edilmelidir. Arılık ürünlerinde çok önemli bir unsur da yer seçimidir. Dinlence alanlarının yakınına veya turist alanlarından geçen önemli yollara konumlanmak, genellikle çok sayıda müşteri sağlar. Alım yerinin yakınında bir arılığa sahip olmak çok önemlidir. Böyle bir düzenleme, pazarlama karışımının diğer unsurlarının daha iyi kullanılmasını sağlar. Arıcılık pazarlama teşvikleri Uzun yıllardır, müşteri yaratma ve müşterilerle olan bağları güçlendirmeye yönelik birçok yol vardır. Bunlardan birkaçı aşağıda verilmiştir: Açılış günü Bu pahalı bir girişimdir; ancak yeni müşterilerin kazanılmasını ve sabit müşteriler arasında müşteri yakınlığının güçlendirilmesini sağlar. Açılış gününde, arılığa tüm ilgili kişiler, davetiye dağıtılarak, posta gönderilerek veya gazetede uygun bir bildiri yayınlayarak vb. davet edilir. Bu, arıcılık işletmesi, çalışma organizasyonu, arı türlerinin 257
tanıtımı, biyolojisi, vb. konularda müşterileri bilgilendirmenin oldukça çekici bir yoludur. Müşterilerin belirli bir konuda güvenilir bilgi edinebilecekleri söz de tematik “istasyonlar” organize edebilir ve ayrıca arılıkta üretilen ürünlerin taze beyaz ekmek, kahve, çay, maden suyu veya sütle servis edildiği bal tatma yerleri hazırlayabilirsiniz. Aşağıdaki “istasyonları” sunabilirsiniz: Arı kolonilerinin biyolojisini genel olarak açıklayan gözlemsel kovan. Ballı petekler içeren arı kolonisi (en uysalı). Burada; arıcılıkla ilgili bir çok konu tartışılarak merak uyandırılabilir. Birkaç eski arı kovanıyla köşe. Bu köşe de, arıcılık geleneği anlatılabilir ve kovan gelişiminin ve arıcılık ekipmanlarının gelişimi tarihsel bir sırayla tartışılabilir. İşletmede, dolum tesislerinde itibaren balın kavanozlanmasına yönelik prosedürün sunumu. Bu konu, bal üretimine eşlik eden mevcut hijyen açısından özellikle faydalıdır. Bu sunumda, arıcı kalıcı bir kamu saygısı edinebilir. Arıcılığa ilişkin film gösterimi. Video sunumunun mümkün olmaması durumunda, çekici, renkli fotoğraflardan oluşan bir sergi organize edilebilir. Belirli bir konu üzerinde kısa ama iyi hazırlanmış konuşmalar hazırlamak. Ana arının yapay döllenmesinin gösterimi. Egzotiklikleri nedeniyle genellikle bu konu oldukça ilgi çekici olur. Okulda veya konuşmalar oldukça düzenlenen sınıflar edilebilir. Gençlerin
ana sınıflarında yapılabilecek olan iyi ve ilgi çekici yaklaşımlardır. Arılıkta için bir sınıf veya anasınıfı davet arılara ve ürünlerine ilişkin destek ve 258
ilgisini en iyi çekme yolu, arılıkta direkt bir sunum yapmaktır. Genç çocuklar için aktiviteler organize etme kolay değildir, ama böyle bir çabaya değer. Çocuklar ebeveynlerini, bal ve ziyaret ettikleri arılıkta üretilen diğer ürünleri alma konusunda teşvik ederler. Noel ve yeni yıl için de hediye verme alışkanlığı vardır. Müşterilerine önem veren şirketler, farklı değere sahip hediyeler verirler. Bu alışkanlık, iki olumlu anlama sahiptir. Öncelikle, bu müşterinin saygısını kazanmanın kolay bir yoludur. Ayrıca daha pek çok fikir vardır. Birçoğu, arıcının bireysel becerilerine ve yaratıcılığına ve bunun yanı sıra finansal yeterliliklerine bağlıdır. İş Planı İş planının fikri ve önemi İş planı, özel bir plan türüdür. Hem şirket hem de kendisi için kendi uygulamasını pazarlamaya, bir işletmenin kurulması ve çalışması için kaynak sağlamaya, şirkete girmeye, hisse çıkarmaya, banka kredisi alma girişimine, vb. yönelik somut amaçlar ve yöntemler formudur. İş planı, herhangi bir plan geliştirmek için iyi bir modeldir; çünkü becerileri ve girişimsel becerileri göstermek ve bir kredi almaya ve sermayeyi yükseltmeye yönelik olarak gerekli olan güveni oluşturmak için projenin hedefleri, önlemleri, kaynakları, stratejisi ve sonuçları sunulmalıdır. İş planı, piyasada başarı için birincil bir koşul olup yönetimin modern tekniklerinden biridir. Piyasa bilgisi ve öngörü ve planlama kabiliyeti olmadan başarı elde edilemeyecektir. Her bir önemli proje için bir iş planı oluşturulmalıdır. Amaçlanan eylemleri, önlemleri ve yöntemleri ve uygulama stratejisini, hesaplanan maliyetleri ve beklenen karları düzenleyen şirket içi bir plandır. İş planı, şunlar için gereklidir: Bir projenin yapmaya değer olup olmadığını ve zaman, işgücü ve sermaye ayırmaya değer olup olmadığını belirlemek. 259
Bir projeye başlama olasılığını doğrulamak. Gerekli kaynakları ve yöntemleri ve bunları oluşturma yollarını hesaplamak. Projeye ilişkin incelemek.
avantajları
ve
muhtemel
riskleri
Uygulanmasına yönelik stratejiler geliştirmek. Projenin katılımcılarının görevlerini belirtmek. İş planının formalizasyon derecesi, projenin özelliğine ve hizmet edeceği amaca bağlıdır. Her durumda, hem amaç hem de formu gelişim, fiyatlandırma, beklenen risk ve muhtemel şirket karı açısından amacın gerekliliklerini karşılamalıdır. İş planının yapısı Aşağıda birkaç kullanışlı gözlem ile planlama ve strateji ve etkin yönetim konusunda uygun kararlar alma sürecini kolaylaştıran birkaç soruyla birlikte bir iş planının yapısının bir örneği yer almaktadır. Bir iş planının hazırlanması şunları gerektirmektedir: • Görevlerin ve alıcının tanımlanması, • Ön planın hazırlanması, • Planın sonraki bölümünün hazırlanması şunları kapsar: planın amacı, arıcılık işletmesinin profili ve özellikleri, pazar analizi, pazarlama stratejisi, personel vasıfları ve finansal durum. İçeriğin temel düzeni şöyle olabilir:
İş planının ön sayfası şunları kapsamalıdır: şirket adı, adresi, logosu, sahibinin adı, adresi ve telefon numarası, planın hazırlanma tarihi, şirket ismi (isimleri), planı hazırlayan kişi, 260
Alıcının genellikle bir planı sunmaya başlayacağı planın özeti, planların ilk fizibilite değerlendirmesi ve katılımın avantajları. Bir iş planının geliştirilmesi için kilit unsurları da içerir,
Ürünün (ürünlerin) özellikleri
Müşterinin özellikleri ve pazar analizi - pazar boyutu, trendler ve gelişim – pazarın muhtemel büyümesi, şirketin piyasadaki konumu,
Satış ve dağıtım–satış türleri (doğrudan satışlar, acenteler, diğer çözümler), kilit müşteriler ve ürün alım yüzdesi,
Tanıtım–tanıtım ve reklam yöntemleri ve araçları, tanıtımın yıllık harcaması, satış ve üretimin mevsimselliği,
Fiyat–tüm ürün gruplarının fiyatlandırma politikası, maliyetteki değişikliklere yönelik fiyat hassasiyeti, kazanılan gelir yüzdesi olarak satış maliyeti ve satış hacmine bağlı değişkenlikleri,
Rekabet–en önemli rakipler ve ismi, adresi, satış hacimleri, pazar payı, rekabetin güçlü ve zayıf yanları, rekabet türü: imaj, konum, ürün, hizmetler, fiyatlandırma, reklam, satış yöntemleri,
Proje konumu–üretim konumlandırıldığında, bu alandaki ekonomik üs, pazardan uzaklık,
Yönetim becerileri–sahibin yaşı ve eğitim durumu, mali durumu, profesyonel deneyim, yönetim yapısı ve yeterliklerin ayrımı, danışmanlık ve rehberlik kullanımı,
Personel vasıfları, becerileri, ücretleri.
Yatırımlar ve krediler–gerekli yatırım planı, uygulama zamanı ve maliyeti, planlanan yatırımların tamamlanması için gereken kredinin tahmini,
261
Proje gelişiminin çizelgesi – ön plan, kısa dönemli ve uzun dönemli stratejilere ayrılan hedefler listesi, hedef pazar, ürün özellikleri, fiyat, tanıtım, dağıtım ve gerekli kaynaklarla başarıyı etkileyen ilgili faktörler,
Finansal plan, planlama sürecinin en zor ve ayrıca en önemli aşamasıdır. Genellikle sonraki 5 yıl için oluşturulur. İlk adım aylık ya da üç aylık analiz olmalıdır.
Bilanço Bir işletmenin belirli kaynaklarının bir özetidir.
bir
tarihteki
varlıkları
ve
Üretim maliyetleri hesaplaması Düzey ve maliyet yapısının eksiksiz bilgisi, başarının koşullarından biridir. Gereken tüm değişken ve sabit maliyetlerin ayrıntılı hesaplaması ve toplam gelir maliyetlerinde bir eşitliğin olduğu üretim hacminin ön noktasının (karlılık eşiği) belirlenmesi gereklidir. Gelir Tablosu Belirli bir dönemdeki karları ve zararları gösterir. Tablo 1’deki bilgiler muhtemel yatırımcıların ve borç verenlerin risklerini belirlemelerini anlaşmaya varacakları kabul edilebilir koşulları belirlemelerini sağlar. Gelir ve giderlerin hesaplaması şöyle yapılır: Malların ve hizmetlerin satışından elde edilen beklenen gelir- gelirin beklenen maliyeti (değişken maliyetler + sabit maliyetler)= faaliyetlerden elde edilecek beklenen kar +olağanüstü gelirler - olağanüstü zararlar = brüt kar – gelir vergisi = net kar.
262
Çizelge 1. Bilanço aktifleri Spesifikasyon
Aktifler
Pasifler
TL cinsinden Aktifler A. Maddi duran varlıklar 1. Arsa 2. Binalar 3. Makineler ve ekipmanlar 4. Nakliye araçları B. Cari aktifler 1. Stoklar 2. Peşin Ödenmiş Giderler 3. Nakit (eldeki, bankadaki) C. Diğer Toplam aktifler Pasifler A. Öz sermaye B. Borçlar ve krediler C. Cari pasifler D. Net kar E. Özel sermaye Toplam pasifler
263
Nakit Akışı Hesaplaması: Nakit girişleri ve çıkışları Çizelge 2. Finansal akış şeması Ay, yıl
I
Açılış bakiyesi (nakit) TL Peşin satışlar Cari alacakların tahsilatları Öz sermayedeki artış Kişisel aktiflerin satışı Yatırım Kredileri Çalışma sermayesi kredileri Diğer gelir Toplam alınanlar Satışların Maliyeti (değer düşüklüğü hariç) Kredilerin geri ödemesi Faiz geri ödemeleri Yatırımlar Vergiler Temettüler İhtiyari fonlar Toplam nakdi giderler Yıl ayının sonundaki nakit bakiyesi Yıl ayının sonundaki kümülatif nakit bakiyesi
264
II
III
IV
V
Tahmin edilen nakit akışının özeti, işletmeden gelen nakdin gelen akışları ve çıkışlarının dinamik bir resmini verir. Liste ayrıca nakit ihtiyaçları, cari masrafları karşılamak için kredi alma ihtiyacını, sonraki dönemlerde mevcut olan fazla nakdin geri ödeme kapasitesi konularında bilgi verir. Ayrıca, likit nakdin en iyi kullanımını planlama ve yatırım kararları için hazırlık yapma konularında yardımcı olur. Her ay nakit alınanlar ve giderlerin beyanlarında bulunarak, yalnızca nakit alınanların ve ödemelerin dikkate alındığı göz önünde bulundurulmalıdır. Her ay, üç ay ve yılda planlanan nakit akışlarının genel bir görünümünü hazırlamak için, nakit satışlar ve ertelenen ödeme dahil olmak üzere sonraki dönemlerin satış hacimlerini hesaplamak gereklidir. Aynısı masraflar için de yapılmalıdır. Ay sonundaki nakit bakiyesi, sonraki ay sahip olduğumuz nakit kaynaklarımızı veya ay boyunca tüm nakit ihtiyaçlarını karşılamak için yerine konulması gereken tahmini eksikliği gösterir. Her ayın sonundaki bakiye toplamdır, nakit muhasebesi hacmi bir sonraki ayı açar. Bakiyeyi aydan aya aktarırken uzun dönemde nakit kaynakların toplam bakiyesi alınır, bunlara kümülatif akışlar da denir. Yatırım etkinliğinin değerlendirilmesi Yatırım yapmak, makine ve ekipman, binalar, arsa veya bütün bir şirket gibi belirli ürünler almaktır. Bu süreç, ekonomik bir temele sahiptir. Satın alırız ve yalnızca faizi karşılama değil aynı zamanda fazladan bir kar elde etme umuduna sermaye taahhüt ederiz. Gelecekteki faydalar, ilk sermaye masrafından daha fazla olacaktır. Yatırımın etkinlik analizi, şu soruyu cevaplamalıdır: “Gelecekte elde edilen faydalar, yatırım masrafından fazla mıdır? “En yaygın değerlendirme yöntemleri şunlardır: WAN – Net Bugünkü Değer -Göstergesi B (nakit girişleri/C (nakit Çıkışları)= Fayda Maliyet Oranı 265
- WSZ - IRR İç Karlılık Oranı a. Net Bugünkü Değer + RVA PPO – başlangıç masrafı PPN – beklenen net faydalar q – indirim oranı (sermaye maliyeti) n – beklenen geri ödeme RVA – kalan (final) WAN’ın pozitif olması durumunda ki bu da iskonto edilmiş (bugünün ABD doları cinsinden açıklanır) gelecek nakit akışlarının ilk yatırım maliyetinden daha yüksek olduğu anlamına gelir, yatırım anlamlı hale gelir ve uygulanmalıdır. WAN’ın negatif olması halinde, proje reddedilmelidir. İki projenin karşılıklı olarak hariç tutulması durumunda, daha yüksek WAN’a sahip olan seçilmelidir. b. Gösterge B/C Net Bugünkü Değer yöntemiyle aynı varsayımlara dayanır. Nakit girişleri ve ilk katlanılan nakit çıkışları arasındaki ilişkiyi açıklar. İndirimli faydaların ilk nakit maliyetinden büyükse, oran B/C> 1’dir ve yatırım mantıklıdır; B/C<1 oranında yatırım uygulanmamalıdır. c. İç Karlılık Oranı İç karlılık oranı, beklenen nakit girişlerinin net bügünkü değerlerini yatırım nakit çıkışlarının net bügünkü değerine indirgeyen orandır. Net Bugünkü Değerin sıfır olduğu ve B / C’nin bire eşit olduğu indirim oranıdır. Böyle bir indirim oranıyla (sermaye maliyeti), maliyetler varsayılan zaman periyodunda ödenecektir. Faiz oranının İç Karlılık Oranıyla karşılaştırılması, yatırımın mantıklı olup olmadığını gösterir. 266
İç Karlılık Oranı yatırım maliyetinden (ödemek zorunda olduğumuz faiz oranı) büyükse, yatırım kabul edilebilir. Arıcılıkta maliyet yönetimi Arıcılık genellikle bireysel olarak yapılan tarımsal bir faaliyet veya iştir. Arıcı, arı ürünleri üreten küçük ya da büyük bir girişim ya da işletmedir. İşletmenin amacı, bir pazarda hedeflenen tüm alıcılara hizmet vererek mali kar elde etmektir. Günümüzde işletmeler genellikle hem iç hem de dış piyasalarda rekabet etmektedir. Rekabetin birinci koşulu, işletmelere rekabetçi güç kazandıran üstün kalite, düşük maliyet ve hız gibi bileşenleri etkin ve verimli bir şekilde başarmaktır. Bu bileşenlerin başarılma şekli, ürünleri ve hizmetleri daha etkin ve verimli bir şekilde üretmek için gerekli olan yönetim faaliyetleriyle mümkündür. Yönetim faaliyetleri, ölçülebilmelerine dayanmaktadır. Maliyet yönetimi, faaliyetlerin ölçümünü mümkün kılar ve yöneticilere faaliyetlerin ilgili sonuçları olması gereken bilgiyi tedarik eder. Faaliyetlerin maliyet ve performansını ölçerek işletmeler, müşteri tarafından alınan değeri ve bu değeri sağlayarak elde edilen karı geliştirir. Bir işletme, faaliyetlerini rakiplerinden daha maliyet etkin bir şekilde gerçekleştirdiğinde, ayrıca rekabetçi bir avantaja da sahip olacaklardır. Maliyet yönetimi, maliyetler ve gelirler arasındaki gerçek bağlantıyı tanımlar ve ürünlerin ve hizmetlerin müşterilere temin edilmesinde gizli kalan maliyetleri ve ayrıca karları ortaya çıkarabilir. Böylece maliyet yönetimi, işletmeler için önemli bir karar alma aracı haline gelir. Maliyet yönetimi Maliyet yönetiminin ilgili konularında, maliyet yönetiminin doğrudan açıklaması yerine, onu gerekli kılan faktörleri açıklayarak maliyet yönetiminin hedefleri ve amaçları ve-rilmiştir. Maliyet yönetimi, finansal ve finansal olmayan gös-tergeleri birleştirerek kalite, esneklik, hizmet, 267
zamanlama ve maliyet gibi konularda işletme performansının ölçümünü mümkün kılar. Bu bağlamda sistem olarak maliyet yönetimi; işletmenin önemli faaliyetlerinin gerçekleştirilmesinde tüke-tilen kaynakların maliyetini tanımlayarak, gerçekleştirilen faaliyetlerinin etkinliğini ve verimliliğini belirleyerek ve fir-manın gelecek performansını geliştirebilen yeni faaliyetleri belirleyerek ve değerlendirerek pazardaki maliyet, kalite, işlevsellik ve zamanlama açısından rekabetçi olan ürün ve hizmetler üretmek için kaynakları karlı ve etkin bir şekilde kullanan işletmelere yardımcı olmak için bilgi vermeyi amaçlar. Maliyet yönetimi, hangi olayların maliyete neden olduğu farkındalığıyla başlar. Bu farkındalık, maliyetlerin tam olarak anlaşılması için bir ön gerekliliktir. Maliyet yönetimi, müşteriler için değere sahip olan ürünleri ve hizmetleri oluşturmak için bir işletmenin kaynaklarını ne kadar etkin bir şekilde kullandığını değerlendirmek için maliyet bilgisini kullanır. Bu nedenle, maliyet yönetimi felsefesi, nedenleri (faaliyetler) ve sonuçları (maliyetler) tanımlamak için uygun bir çerçeve sunar. Maliyet yönetimine dayanan yaklaşımlar, işletmelerin ihtiyaçlarına göre şöyledir. Maliyetlerin Düşürülmesi Maliyetlerin kısılması, gelecekteki sabit ve birim başı değişken maliyetlerdeki artışları karşılama veya önleme konusuna odaklanan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın felsefesi, gelecekte işletmeler tarafından gerçekleştirilecek faaliyetleri aynı üretkenlik ve etkinlik temelinde gerçekleştirmeye dayanmaktadır. İşletmeler açısından, beklenen faydayı elde etmek için maliyetlerin doğasını ve oluşumunu iyi anlamak gerekir. Sabit maliyetler, faaliyet kapasitesinde değişiklikler olsa bile toplam olarak değişmeyecek maliyetlerdir. Bu maliyetler, ayrıca ürünlerin toplam maliyetlerinin da bir parçasıdır; böylece faaliyetteki herhangi bir düşüş, birim başına toplam maliyeti artırır. Bu nedenle, işletme yönetimi, karar alma durumunda bu tür 268
maliyetlerin yapısını göz önünde bulundurmalıdır. Sabit maliyetlerde artışa neden olan sebepler şunlardır: etkin olmayan bir şekilde gerçekleştirilen faaliyetler ve verimli ve etkin bir şekilde kullanılmayan kaynaklar, küçük piyasa payı gibi nedenlerden dolayı düşük üretim düzeyinde çalışma, ölçek ekonomilerinden faydalanamama veya katma değer yaratan ve müşterilerin ihtiyaçlarını karşılayan ve kaliteli olan ürün veya hizmetler üretememe. İşletme yöneticileri, maliyet yönetim sisteminden elde ettikleri doğru bilgi doğrultusunda karar vererek bu maliyetlerden kaçınabilirler. Diğer yandan, değişken maliyetler, faaliyet hacmi değişe bile birim başı maliyet için değişmeyen ancak toplam olarak değişen maliyetlerdir. Bu maliyetler, üretilen ürünlerle ilgili olarak gerçekleştirilen faaliyetlerin maliyetleridir. Bu nedenle, bu faaliyetleri aynı etkinlik düzeyde gerçekleştirmek ve faaliyetleri aynı etkinlik ve üretkenlik düzeyinde gerçekleştirmek için kaynakları kullanmak, maliyetlerin aynı düzeyde karşılanmasını sağlayacaktır. Maliyetten kaçınma Maliyetten kaçınma, maliyet-fayda analizi temelinde kendi faydasını açıklamayan faaliyetlerin ortadan kaldırılmasına yönelik bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın felsefesi, katma değer oluşturmayan faaliyetlerin ortadan kaldırılmasına ve katma değer yaratan faaliyetlerin maliyet etkin bir şekilde gerçekleştirilmesine dayanır. Bu nedenle işletme yöneticileri, öncelikle faaliyetleri belirleyerek bunları katma değerli ve katma değersiz olarak sınıflandırmalıdırlar ve katma değere sahip olmayan faaliyetleri mümkün olduğunca ortadan kaldırmak veya azaltmak ve daha sonra katma değere sahip olan faaliyetleri maliyet etkin bir şekilde gerçekleştirmek için katılımcı bir yaklaşıla araştırmalı ve uygulamalıdırlar.
269
Maliyet azaltma Maliyet azaltma, cari dönemde işletme açısından gerekli olan faaliyetlerle ilgili değişken ve sabit maliyetlerin azaltılmasına odaklanan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın felsefesi, cari dönemde işletme açısından gerekli olan faaliyetlerle ilgili maliyetlerin azaltılmasına dayanır. Bu, yöneticilerin faaliyetleri gerçekleştirmek ve tüketilen kaynakların etkin ve verimli bir şekilde kullanmalarını sağlayabilir. Arıcılıktaki maliyetler ve maliyet yönetimi Arıcılık, farklı özelliklere sahip bir iştir. Maliyet yönetimi, doğruda endüstri işletmeleriyle ilgilidir. Endüstriden elde edilen deneyim, arıcılık için mümkün değildir. Buna rağmen, maliyet yönetimi esas olarak arıcılık dahil her tür işletme için uygulanabilir. Arıcılar, maliyet yönetimi uygulamalarından faydalanabilirler ve bunları bilmeleri gerekir. Maliyetler ve maliyet sınıflandırmaları Maliyet, bir ürün veya hizmet sağlamak için tüketilen kaynakların bir ölçümüdür. Bir arıcı ayrıca, her kuruluş gibi toplam ya da birim başına maliyetlerini hesaplamak zorundadır. Toplam maliyetler: Bir ürün, çalışma alanı veya faaliyet tarafından tüketilen toplam kaynakları temsil eder. Toplam maliyetler genellikle önemli maliyet kategorileri (örn. işgücü, malzeme ve tesis maliyetleri) ya da işlevsel alanlar (örn. imalat, satış, yönetim) bakımından özetlenir. Birim maliyet: Bir ürün veya hizmetin ölçüm biriminin maliyetidir. Birim maliyet basit anlamda, toplam maliyetin birimler halindeki toplam miktara bölünmüş hali olan ortalama maliyettir. Ölçüm birimi önemlidir ve kurumun üretiminin çıktısını anlamlı bir şekilde belirlemelidir; örneğin 270
ürün birimleri, arı kovanı birimleri, bal veya polen birimleri. Birim maliyetler, üretkenliği ölçmek veya önemli maliyet eğilimlerini saptamak için faydalıdır. Maliyetler, karar alma amaçlarına yönelik olarak kullanılacağı amaca göre sınıflanmalıdır. Maliyetler, farklı amaçlara sahiptir. Bir amaç için sınıflanan ve kaydedilen maliyetler, diğer bir amaç için uygun olmayabilir. Burada, arıcılar için faydalı ve geçerli olan maliyet sınıflandırmalarına odaklanılacaktır. Sabit ve değişken maliyetler: Bu maliyet sınıflandırmasında, bir kalemin maliyetiyle (maliyet nesnesi) ve hacim veya kullanım düzeylerindeki değişikliklere nasıl tepki verdiği arasındaki ilişki belirlenecektir. Maliyet nesnesi ölçülen birim; faaliyet düzeyleri ise maliyet nesnesine göre farklılık gösteren hacim veya kullanım birimleridir. Maliyetler, maliyet nesnesine göre ve hacim ve kullanımdaki değişikliklere nasıl tepki verdiğine göre sabit veya değişken maliyetler olarak sınıflandırılır. Bu nedenle, maliyet sınıflandırması karar alma amaçları için önem taşımaktadır. Sabit maliyetler: Hacim veya faaliyet düzeylerindeki değişikliklerle (örneğin bina, makine, araç-gereç amortismanı, emlak vergileri, kira, idari giderler) toplamda değişiklik göstermez. Sabit maliyetler, yalnızca kısa vadede, mevcut kaynak miktarlarının değişiklik göstermeyeceği kısa zaman zarfında sabit olarak kabul edilir. Uzun vadede tüm maliyetler değişkendir. Ancak sabit maliyetler, birim başına maliyetler bakımından değişiklik gösterir. Değişken maliyetler: Faaliyet düzeylerindeki artışlara veya düşüşlere göre değişiklik gösterir. Değişken maliyetler, satış veya üretim düzeyindeki veya başka bir faaliyet birimindeki değişikliklere göre toplam olarak değişir; ancak, birim başına göre sabit kalır. Bazı maliyetler yarı değişkendir; sabit ve değişken bir yapıya sahiplerdir. Bakım ve onarım maliyeti, yarı değişken maliyetin bir örneğidir.
271
Maliyetler ayrıca, kaynaklandıkları işlevsel alana (örn. idari, pazarlama ve satış, araştırma ve geliştirme ve imalat) göre sınıflandırılırlar. İmalat (üretim) maliyetleri: Bir ürünü üretmek için katlanılan maliyetlerdir. İmalat maliyetleri üç temel unsurdan oluşur: Direkt işçilik, direkt malzeme ve genel üretim giderleri. Direkt malzeme maliyeti: Bir ürünü imal etmek için kullanılan ve ürünün temel yapısını oluşturan tüm hammaddelerin maliyetlerini kapsar. Direkt işçilik maliyetleri, bir ürünün imal edilmesi için doğrudan ürün üzerinde çalışan işçilerin tüm işçilik maliyetlerinden oluşur. Genel Üretim maliyetleri: Direkt işçilik ve direkt malzeme dışındaki tüm diğer üretim maliyetlerinden oluşur. Örneğin: dolaylı işçilik ve malzemeler, amortisman, dışarıdan sağlanan fayda ve hizmetler (elektrik, su, gaz, yakıt ve telefon), kira ve bakım-onarım. Genel üretim maliyetleri, genellikle bir üretim departmanından veya biriminden kaynaklanır ve bir ürün veya ürün grubuyla ilgilidir. Bu nedenle genel üretim maliyetleri, her bir ürüne anlamlı ve sistematik bir şekilde dağıtılmalıdır. Bu sürece genel üretim maliyet dağıtımı denilir. Arıcılar için ürün maliyetinin hesaplanması Maliyetin tespiti basit değildir ve çoğu zaman anlaşılır değildir. Arıcılık faaliyetlerinde bal, bal mumu, polen, arı sütü, propolis (arı sakızı), arı zehri gibi birçok ürün üretilebilir. Arıcılara, her tür şirkette veya endüstride uygulanabilecek olan genel maliyet belirleme yönergelerini önerebiliriz. Bu yaklaşım, yönetsel karar alma amaçları için daha doğru maliyet bilgisinin ortaya çıkmasını sağlayacaktır.
272
Adım 1. Maliyeti Belirlenecek Kalemi Tanımlama: Maliyeti belirlenecek kalem veya nesne, bir işletmedeki hemen hemen her şey olabilir; ürün (bal), işletme süreci. Maliyet nesnesinin açık bir şekilde tanımlanması, maliyet belirleme uygulamasının kapsamını tanımlar. Bilginin kapsamı ve kullanılabilirliği, istenen maliyet geliştirmeleri için gerekli olan işletme kaynaklarını belirleyecektir. Adım 2. Maliyet belirleme uygulamasının Amacını Anlama: Kurum, farklı amaçlar için farklı maliyetler kullanır. Örneğin; ürün karlılığını ve maliyeti belirleme, karar alma, kapasite kullanımı. Adım 3. Maliyet Temelini Belirleme: Maliyetler fiili veya tahmin edilen temelde hesaplanabilir. Fiili maliyetler, tarihi verilere dayanarak geçmişte ne olduğunu gösterir; bu nedenle işletmenin daha doğru bir resmini sunabilirler. Tahmin edilen maliyetler, tarihi verilere, endüstri tahminlerine dayanan ve gelecekte gerçekleşmesi beklenen maliyetleridir. Tahmini maliyetler, bütçelerin, sermaye yatırım analizinin ve diğer kilit yönetim kararlarının hazırlanmasında kullanılır. Adım 4. Önemli Maliyet Bileşenlerini Tanımlama: Yukarıda açıklandığı gibi, maliyet analizinde üç maliyet bileşeni vardır: Direkt işçilik, direkt malzemeler ve genel üretim giderleri. Adım 5. Maliyeti Hesaplama: 2 ile 4 nolu adımlarda toplanan bilgilere dayanarak, ürün maliyetleri hesaplanabilir. Her bir temel maliyet bileşeni için ayrı maliyetler hesaplanır ve ürünün maliyetini elde etmek için toplanır. Arıcılar için maliyet-hacim-kar analizi Arıcılar, maliyetler, satışlar ve kar ilişkilerini inceleyerek birçok planlama kararlarını daha iyi alabilirler. Maliyet-HacimKar (CVP) analizi, planlama kararları için kullanılan bir 273
araçtır. Değişken maliyetler, sabit maliyetler, satış fiyatları, hacim ve satılan ürünlerin karışımı gibi faktörlerdeki değişikliklerin kar üzerindeki etkilerini inceler. CVP analizinin bir dalı olan başa baş analizi, başa baş satışları belirler. Başabaş noktası, gelirlerin tam olarak maliyetleri karşıladığı noktadır. Bu analiz, arıcılar için faydalıdır. Böylelikle arıcılar, gelir ve giderlerin eşit olması için veya hedef bir geliri elde etmek için gerekli olan satışları hesaplayabilirler. Başabaş satış miktarı, belirli bir kapasite kullanım oranında verilen bir üretim hacmi için değişken ve sabit maliyetlerin toplamına eşit olan satış geliri düzeyini temsil eder. Başabaş noktası, birim ve tutar olarak hesaplanabilir. Birim olarak başabaş noktası = Sabit Maliyetler / (Birim satış fiyatı – Birim Başına değişken maliyet) Tutar olarak = Sabit Maliyetler / ((Birim satış fiyatıBirim başına değişken maliyet)/Birim satış fiyatı veya Tutar olarak = Sabit Maliyetler / ((Toplam SatışlarToplam değişken maliyetler)/ Toplam Satışlar) Arıcı hedef bir kar hesaplayacaksa, hedef kar tutarı sabit maliyetlere eklenir. Örnek: Balın kilogram ücreti 25 TL ve birim değişken maliyeti 10 TL ve toplam sabit maliyetler 5000 TL olduğunu varsayalım. Birim olarak başabaş noktası: 5000 / (25-10)= 333,33 kilogram bal veya Tutar olarak başabaş noktası:¨5000 / ((25-10)/25)=¨8333 TL
274
Bölüm XIV: ARI YETİŞTİRİCİLİĞİNDE İYİ UYGULAMA ÖRNEKLERİ
1. Arıcı kimdir ve doğadaki işlevi nedir ? Arı yetiştiriciliği bir hobi, ek iş ya da tam zamanlı bir iş olabilir. Arı yetiştiriciliği dünyada milyonlarca insan tarafından gerçekleştirilen bir hobi ve ekonomik bir faaliyettir. Arı yetiştiriciliği her yıl bir miktar kazançta sağlayan tarımındiğer alanlarına göre göreceli masrafsız bir hobidir. Bir girişimcinin arı yetiştiriciliğine başlamadan önce göz önünde bulundurması gereken iki konu vardır: İğne ve sırt. Arıcılık yapmayı düşünüyorsanız kesinlikle arılarca çok kez sokulacaksınız ve büyük ihtimalle zamanla aileniz de arılar tarafından sokulacaktır. Pek çok insan için, arı iğnesi acı verir ve bunu kısa bir rahatsızlık dönemi izler. Diğerleri için ise, (nüfusun yaklaşık % 0,4’ü), arı iğnesinin sebep olduğu anaflaktik şok nedeniyle ölüm tehlikesi vardır. Genellikle biri arı zehirine yüksek ölçüde alerjik olduğunda çok belirgin semptomlar gösterir; ancak bazı durumlarda nadiren belirtiler görülmez. Arının soktuğu yerde şişme normaldir; vücut üzerinde beliren ürtikerler, vücudun arının soktuğu yerden uzak kısımlarındaki kaşıntı ve nefes darlığı normal olmayıp endişeye sebep olur. Eklemlerinde romatizma olan kişilerde düzenli arı sokmasının rahatlama ve iyileşme sağladığı da bilinmektedir. Arıcılık işlevleri için fiziksel olarak güçlü olmanız gerekmez. Ancak ağır kaldırma işlerinde yanınızda size yardım edecek birinin olması iyi olur. Eğer arı sokmasını ve fiziksel yorgunlukları düşünmüyorsanız, ilk adımı atın ve arıcı olun.
275
Bilgi edinme Arı yetiştiriciliği hakkında bilgi edinmek için çok okumak iyi bir yoldur. Ancak hiçbir yazılı materyal, kovanı ilk açtığınızda o böcekler size bu kadar yakınken ve korkularınız depreştiğinde olası bir saldırıya karşı sizi hazırlayamaz. Eğer mümkünse, deneyimli bir arı yetiştiricisi ile irtibata geçin ve kovanlarla ilgili çalışma yaparken ona eşlik edin. Kovanı açıp çerçeveleri nasıl çıkaracağınızı öğrenin. Kraliçeler, işçi arılar ve erkek arılar arasındaki farkları tanıyın. Normal yavrunun neye benzediğini, yavru ile bal sırlarının arasındaki farkı ve balın polenle karşılaştırıldığında gözde nasıl parladığını yakından gözlemleyin. Bu iş kolu binlerce yıldır insanoğlunun doğa ile uğraşlarının bir parçası olmuştur. Aşağıdaki bilgiler, tarım öğrencilerini meraklandırmak ve neden binlerce yıldır arıcılık yapıldığına ilişkin yanıtlar sunmaktadır. Kişisel özellikler Arı yetiştiricilerinde aşağıdaki özellikler bulunmalıdır: Hayvan sevgisi ve bal arılarıyla çalışmaya ilgi
duyma, İyi koordinasyon ve el becerisi yatkınlığı Bazen, fazlasıyla sabır ve sükunet İyi bir gözlemcilik Arı sokmalarına dayanma yeteneği ve bal arısı
sokmalarına karşı alerjik reaksiyon göstermeme Fiziksel dayanıklılık Arılar ve ekipmanlar ile uğraşırken sorumlu bir tavır
sergilemek Tek başına ve diğerleri ile birlikte çalışabilme
yeteneği Yenilikler
karşısında sağlayabilme. 276
esneklik
ve
uyum
Arı yetiştiricileri, Arıların yıllık döngüsü ve alışkanlıkları, arı biyolojisi
ve davranışı hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmalıdır. Arılara ne zaman, nasıl yaklaşılacağını bilmek için
manejman (idare) gerekmektedir.
yeteneklerine
sahip
olması
Bitki türleri ve yaşam döngüleri ile bitkilerin nasıl ve
ne zaman nektar ürettikleri konusunda bilgi sahibi olmalıdır. Arıları etkileyen hastalıkları, parazitleri ve yırtıcıları
belirleme olmalıdır.
ve
kontrol
etme
yeteneğine
sahip
Bal, polen, arı sütü ve propolis gibi arı ürünlerinin
nasıl çıkarılacağı ve kalitesinin nasıl değerlendirileceği konusunda bilgi sahibi olmalıdır. Kovanların yapımı ve onarımı için marangozluk
yeteneklerine sahip olmalıdır. İnsektisitlerin, antibiyotiklerin ve kimyasalların doğru
kullanımı hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Endüstriyle ilgili bütün olarak sorunlar ve trendler
hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Mevzuat
ve gıda güvenliği ve istihdam düzenlemeleri konusunda bilgi sahibi olmalıdır.
Pazarlama
yöntemleri
hakkında
bilgi
sahibi
olmalıdır. Finansal ve üretim kaydı tutma konusunda bilgi
sahibi olmalıdır. Hayvanları, doğayı, açık hava da çalışmayı seviyorsanız ve canlıların nasıl iletişim kurup çevremize ne şekilde katkıda bulunduğu konusunda meraklıysanız, bal arıları sizi esir alacaktır. Küçük ölçekli olarak “çiftçilik” fikri hoşunuza gidiyorsa ya da kendi doğal balınızı alma ihtimali ilginizi 277
çekiyorsa, o zaman arı yetiştiricisi olmak hoşunuza gidecektir. Arı yetiştiriciliği yoğun işçilik gerektirmez. Şüphesiz hafta sonunun bir kısmını yeni ekipmanlarınızı bir araya getirmeye harcayacaksınız, ama arılarınızla mutlak surette geçirmeniz gereken zaman şaşırtıcı biçimde daha azdır. İlk yılınız haricinde, her yıl arı kovanlarını yalnızca beş ila sekiz kere ziyaret etmeniz gerekecektir. Bu süreye bal alma, ekipmanları onarma ve eşyaları sezon için bir kenara koymak için ayırdığınız zamanı da eklediğinizde, hobinize yılda yaklaşık 35 - 40 saat ayırmış olacaksınız. Eğer bu işi ticari olarak yapıyorsanız daha fazla zaman ayırmanız gerekir. Bu girişten anlamış olacağınız üzere, kovanlarınızda neler olduğunu bilmek önemlidir. Bu yüzden günlük rutini bozmadan arıları ve kovanları sakin bir biçimde gözlemlemeye zaman ayırmak çok önemlidir. Genelde arı sokması acıtır; ama bu üzün sürmez. Biraz şişme, kaşıntı ve kızarıklık görülmesi doğaldır. Bunlar normal alerjik olmayan reaksiyonlardır. Bazı insanlar arı sokmalarına karşı hafif derecede alerjiktir, bu yüzden şişme ve rahatsızlık daha şiddetli olabilir. Arı sokmalarına karşı en şiddetli ve hayatı tehdit edici reaksiyonlar, nüfusun yüzde birinden daha azında görülür. Eğer emin değilseniz, nispeten arı yetiştiriciliğinden uzak durması gerekenler arasında olup olmadığınızı belirleyecek bir alerji uzmanına danışabilirsiniz. Arılarla ilgili çalışmaların çoğunu arı yetiştiricisi tek başına yapacaktır; nadiren başka birinin yardımına ihtiyaç duyulur. Yalnızca çok sayıda kovanınız olduğunda, bal almak, oğulları yakalamak, kovanları kaldırmak ve benzeri işler konusunda yardıma ihtiyacınız olacak. Arıcılık yıl içinde sırasıyla gerçekleşen bir dizi olay olarak gösterilmiş olsa bile, bir arı yetiştiricisinin yılı asla aynı değildir. Her zaman iyi ya da kötü yeni şeyler, sizi şaşırtacak beklenmeyen olaylar meydana gelecektir. Bunu kabul edebilmeli ve uyum sağlayabilmelisiniz, hatta doğanın öngörülemeyen yanıyla bağlantı içinde olmanın değerini bilmelisiniz. 278
Arılar projesi ortağı ülkelerdeki örnek arıcılık çalışmaları Macaristan Hódmezővásárhely’deki organik arı yetiştirme çiftliği modeli Hódmezővásárhely’de yaşam binlerce yıldır devam ediyor, şehrin sınırlarında yaklaşık 6000 yıllık arkeolojik kalıntılar bulunmuştur. Kalıntılar yerleşik halkın geçimini balıkçılık, çiftçilik ve hayvan yetiştiriciliği yaparak sağladığını göstermiştir. 15. yüzyıla kadar şehir büyük alanlara sahip tipik bir pazar şehri görünümünde ve Kalvinist dini topluluğuna aitti. Ancak Roma Katolik Kilisesi 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren şehre egemen olmaya başlar ve çiftçilik ve hayvancılığın yanı sıra, çiftçilerin çoğu 18. Yüzyıldan itibaren gelişmeye başlayan tarımsal faaliyetler içerisine arıcılığıda dahil etmişlerdir. Arıcılık, doğal çevrenin yönetiminin ana noktalarından birini en iyi şekilde yansıtmaktadır: Artık çok bilindiği üzere arılar aracılığıyla gerçekleşen polinasyonla, tarımda bal üretimine kıyasla 30 ila 50 kat daha fazla kar sağlanmaktadır. Macaristan’da en yaygın arı, bal arısıdır (Apis mellifera). İlkbahardan sonbahara kadar arılar, bala dönüştürecekleri polen ve nektarı toplarlar. Arı floraları, arıların nektar ve polen toplayabilecekleri bitkilerle dolu alanlardır. Macaristan’da en iyi arı meraları akasya ve ıhlamur ağaçları ile doludur. Ayrıca kolza, ayçiçeği, fazelya, yonca, ipekotu ve taş yoncası gibi diğer başka önemli arı meraları mevcuttur. Macaristan esas olarak akasya balı ve karışık çiçek balı üreticisidir. Arıcılık küçük çiftlikler için iyi bir gelir sağlar ve aynı zamanda ekolojik faydaları da toplum tarafından kavranmıştır. Arıcılığın iki tür ekonomik faydası vardır: doğrudan ve dolaylı. Doğrudan faydaları bal ve diğer arı ürünleridir; dolaylı faydaları ise ekolojik sistemin zenginleştirilmesi ve fonksiyonunun iyileştirilmesidir. Arı kolonilerinin varlığı sayesinde Macaristan’daki elma, kayısı ve şeftali bahçelerinde % 8-20 verim artışı sağlanmıştır. Diğer taraftan bu ülkedeki ay 279
çiçekleri ve buğday tarlalarında da arı kaynaklı tozlaştırmalarda benzer şekilde % 30-50 arası üretim artışı bildirilmektedir. Bu durum arılı kolza tarlalrında % 15-20 dir. Organik arıcılığın iki temel ilkesi arılara kendi doğalarındaki gibi muamele ve arı ürünlerinin kimyasallardan ari olarak üretilmesidir. Biyolojik arıcılık (organik arıcılık) geleneksel arıcılıktan daha pahalı bir daldır ve daha fazla dikkat gerektirir. Organik arıcılıkta Macaristan koşullarında bal verimliliği akasya
800-850 kg/ha
fazelya
250-300 kg/ha
ıhlamur
560-1.200 kg/ha
ayçiçeği
80-100 kg/ha
kolza
50-60 kg/ha dır.
Macaristan’da üretilen balların yaklaşık % 85-90’ını ihraç edilmektedir. Macaristan balı için en iyi pazar, özellikle Almanya, Fransa ve İtalya başta olmak üzere AB’dir. Macaristan’ın en önemli bal kaynağı, yüksek miktarda elde edilen akasya balı olup birey başına bal tüketimi tüketimi 0,5 kg’dır. Bu oranı yakın tarihlere kadar 1 kg’a kadar çıkarmak hedeflenmektedir. Héjja-ecofarm biyolojik çiftliği, Macaristan, Hódmezővásárhely Hódmezővásárhely’de yer alan önemli bir aile işletmesi Héjja çitliğidir. Bu çiftlik iki komşu çiftliğin arazi varlığı ile oluşmuş ve 20 hektarlık alanda ekolojik tarımı benimsemiştir. Sebze meyve ve çiçek üretiminin yanısıra, harika doğasında turizm hizmeti de sunmaktadır. Çiftliğin çok sayıda arı kovanı bulunmakta ve bal üretimi, pazarlaması günden güne daha iyi olmaktdır. Héjja çiftliği günümüzde biyolojik ürünler için istikrarlı bir alıcı pazarı oluşmuştur. Biyolojik akasya, ıhlamur, ipekotu balı, bal peteği, biyolojik bal mumu, biyolojik polen ve propolis çok popüler ürünleridir. Çiftlikte ayrıca kolza ve ayçiçeği de arı merası olarak kullanılmaktadır. 280
Polonya’da Kamianna, arı işletmesi modeli "Barć " Aşağıda sunulan arıcılık işletmesi, ürünlerini tanıtmak ve satmak ve bunun yanı sıra arıcılıkı eğitimini desteklemek üzere mümkün olan en düşük maliyetli pazarlama yöntemlerine ilişkin mükemmel bir örnektir. Kamianna, deniz seviyesinden yukarıda yaklaşık 600 metre rakımda köknar ormanlarının ve Low Beskid Dağlarının ortasında yer alan küçük bir köydür. Burası geçmişte Lemkos adı verilen bir grubuığı bir bölgedir. Kendilerine özgü kültürleri, gelenekleri, adetleri, kıyafetleri ve dilleri olan bu topluluk, bu bölgeyi esas olarak hayvancılık ve ormancılık amacıyla kullanmışlardır. Lemkoslar Yunan Katoliklerinden olup, bu bölge ahşap mimarinin (kiliseler) güzel örneklerini oluşturmuşlardır. Kamianna’da, ilaç, kozmetik, beslenme katkıları ve diğer ürünlerin üretiminde kullanılan bal ve diğer arı ürünlerini üreten "Barć “ adlı bir arılık mevcuttur. "Barć" arılığı, yalnızca kendi kovanlarından elde ettiği iyi kaitede balı tüketicilerin beğenisine sunmaktadır. Bu nedenle bu işletmenin ürünlerine duyulan güven ve itibar önemlidir. Arılığın yakınında yer alan mağaza, yalnızca bal, polen, bal likörü, mum, kozmetik ürünler, yardımcı ilaçlar, edebiyat ve hediyelik eşya alabileceğiniz bir yer değil, aynı zamanda arıcılığa ilişkin konuşmaların ve derslerin yapıldığı bir yerdir. Arılara ve bala ilişkin her sorunuza burada yanıt bulabilirsiniz. Aynı zamanda arı ürünleriyle tedavi “apiterapi” hakkında da innaılmaz derinlikte bilgiler edinebilirsiniz. Bu faktörler Barć’ın arı ürünlerinin ülkede yüksek kaliteli arı ürünleri üreticisi olarak tanınmasına sebep olmaktadır.
281
BARĆ arılığı tarafından 3 tür aktivite gerçekleştirilmektedir. Ana arı ıslahı, Arı ürünlerinin alınması ve apiterapide uygulanması, Arı yetişticilerine ve orta dereceli okul ve üniversite öğrencilerine yönelik uygulamalı eğitimdir. BARĆ çiftliğinin kolonilerinde, arı zehiri dışından hemen hemen tüm arı ürünlerini bulmak mümkündür. Bu ürünler içerisinde şunlar yer almaktadır: • Bal • Propolis • Arı sütü •
Polen
İlaç bölümü, apiterapinin uygulamasında kullanılan merhemler, kremleri solüsyonları ve diğer ürünleri üretmektedir. Eğitimler BARĆ arılığında erçekleştirilmektedir. Avrupa’nın dört bir köşesinden gelen insanlara eğitim verilmektedir. Arılıkta ayrıca orta dereceli ve üniversitelerde eğitim gören öğrencilere mesleki uygulama sunulmaktadır. Gelen tur gruplarına arıların yaşamlarını gözleme, onlarla ilgili bilgilenmenin yanı sıra, aynı zamanda arı ürünlerinin nasıl hazırlandığı konusunda da bilgiler sunulmaktadır. Bu örnek işletmede ana arıların ıslahına ilişkin uygulamalar yürütür, arı ürünlerinin işlenişi, üretimi ve satışı hakkında eğitim verilir. Yine temel arıcılık ekipmanlarını bu işletmeden satın almakta mümkündür. Bal ve diğer arı ürünlerinin analizlerinin yapıldığı bu işletme gerçekten örnek güzellikte bir işletmedir.
282
• Bu işletme alanındaki faaliyetleriyle Polonya ve yurtdışında çok sayıda ödül kazanmıştır. • Arılığa ait ürünler Dr. Henryk Ostacha’nın imzasını taşımaktadır. • Gelen turistler için leziz yemekler eşliğinde oda da kiralanmaktadır. Arılık turistler için organize edilmiş ve cam kovanlar içerisinde arıların yaşamlarını gözlemeye olanak sağlanmıştır. Gelen konuklar arıcının çalışmasını görebilmekte, ekipmanların ve arılığın işleyişini doğrudan gözlemleyebilmenin ötesinde bir atölyede mum yapabilirler. Ayrıca ana arının yapay döllenmesini görerek, bunu ve diğer olağandışı aktiviteleri günlük olarak not alabilirler. Kraliçe arıların yapay döllenmesi, ebeveynlerin seçimini kontrol etmemizi ve kendimizi diğer iklim bölgelerinden gelen arıların etkisine karşı korumamızı gerektiren bir uygulamadır. Uzun vadeli seçim, beklentilerimizi karşılayan KAMIANKA arısını yetiştirmeye yardımcı olmaktadır. Çiftliğin içinde şirketin mağazası bulunmaktadır. Ayrıca bal likörünün yanı sıra lezzetli basit yiyecekler, çorbalar, etli hamurlar, kebap ve başka yiyecekler sunan bal kafe de mevcuttur. Ayrıca burada çay ya da kahvenizi bal ile tatlandırabilirsiniz. Yeni büyük çadırda son sistem hijyen gerekliliklerini karşılayan modern atölyeler, laboratuarlar ve sosyal tesisler de yer almaktadır. Hiçbir standardizasyon ve karıştırma yoktur. Bu yüzden çiftlik rahibe balı, beyaz yonca balı, böğürtlen balı, bal fasulyesi, solucan otu balı ve tabii ki kolza, ıhlamur, karabaş ve süpürge otu balı da üretmektedir. Arılıkta sunulan ürünler herkese ailelere, turist gruplarına ve okul gruplarına yöneliktir. Mayıs ve Haziran aylarında açık havada arı ve doğa dersleri verilir. Kışları bu bölgede kayak yapmaya gidebilirsiniz.
283
Belçika arıcılığına ilişkin örnek bir uygulama Belçika’da arıcılık genellikle amatörlerce yapılır. Tam anlamıyla profesyonel arı yetiştiricileri yoktur. Ancak, arı ürünleri üretimi yerine tozlaşmaya odaklanan bazı yarı profesyoneller vardır. Belçikalı arı yetiştiricilerinin ortalama yaş seviyesi, 60 ve üzeridir. Arıcıların sayısının azaldığı uzun bir dönemden sonra, arıcı birliklerinin başarılı reklam çalışmaları ve basında yer alan olumlu haberlerden sonra daha genç insanlar arıcılığa gün geçtikte daha fazla ilgi duymaktadır. Belçikalı arıcıların yaşlarının ileri olması, öğrendikleri, kullandıkları yöntem ve uygulamaların çok eski olduğu anlamına gelmez. Yerel arı yetiştiricileri düzenli olarak eğitim uygulamaları organize etmektedirler. Bu dersleri veren eğitmenler, ilgili kurumlar, enstitüler araştırma sonuçlarını yakından takip etmekte ve bunları arıcılara iletmektedir. Diğer taraftan dil bilme sorunu olmayan arıcılar, koloni yönetiminde karşılaştıkları sorunlara çözüm bulmak için interneti kullanmaya başlamışlardır. Bir grup gönüllü uzman arıcılıkla ilgili her türlü soruya yanıt vermek için arı yetiştiricileri birliklerinin internet forumlarında spontane olarak katkılar sağlamaktadırlar. Ele alınan konular genellikle hastalık yönetimi, arı beslenmesi, oğul verme davranışları, yavru niteliğini ve niceliğini kontrol etmeye yönelik yeni tekniklerdir. Son on yılda Belçika’da arı yetiştirme faaliyetleri içerisinde en yoğun olarak işlenen konu Varroa kontrolüdür. Ruhsatlı arı ilaçlarının yetersizliği ve zararlı kalıntılara karşı oluşan tepkiler nedeniyle, Belçikalı arı yetiştiricileri Varroa tedavilerine yönelik iyi uygulamaları yaymaya çalışmaktadırlar Oksalik asit uygulamaları bunlardan birisidir. Eğer kapalı kuluçkasız dönemde Varroa mücadelesi başarılamazsa arıcı, kapalı kuluçkada bile etkin olan formik asit buharı uygulamasını tercih edecektir. Bu son tedavi 3 hafta sürer. Bu dönemde bal toplanamaz. Hem oksalik hem de formik asit balın içerisinde düşük konsantrasyonlarda doğal olarak bulunduğundan, bu ürünlerin küçük kalıntıları 284
arılar ya da tüketiciler için tehlike teşkil etmez. Ağustosta, kış arısı üretimi başladığında ve arılara gelecek kış için şeker solüsyonu tedarik edilmesi gerektiğinde, arı yetiştiricilerinin bir kısmı 3 haftalık timol uygulamasına güvenir. Diğer kısım ise, kış kuluçka duraklaması boyunca arıları yeniden oksalik asit ile tedavi eder. Varroa’yı kontrol etmeye yönelik bu kombine yöntemler tatmin edici sonuçlar vermektedir, ancak bu uygulamalar kapsamlı planlama gerektirmektedir, çünkü hem bal toplanması hem de kapalı kuluçkanın varlığı göz önüne alınmalıdır. Bu yüzden Belçika’da bir arı yetiştiricisinin yıllık planına çoğunlukla Varroa yönetimi hakimdir. Geçmiş on yıldaki uygulama, bunu göz ardı eden kişilerin arılarını kaybetme sonucuyla karşı karşıya kaldıklarını açıkça göstermiştir. Varroa istilasının zarar verici etkisinin varsayılan sebeplerinden biri, yeterli ölçüde farklı polen kaynağının azlığıdır. Yavrunun beslenmesindeki çeşitliliğin azlığı, daha az sayıda canlı arıların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır; bu arılar da gelecek nesilleri yeterince iyi besleyemez ve dolayısıyla virüs ve hastalık enfeksiyonlarına karşı daha hassastırlar. Belçika’nın ve özellikle Flanders bölgesinin nüfusu çok yoğundur ve açık alanlar genellikle monokültürden ibaret olan tarım uygulanmaktadır. Bu, bazı bölgelerdeki polen kaynaklarını büyük ölçüde sınırlandırmaktadır. Bu sebeple Belçika’lı arı yetiştiricileri, ek arı yemi ve özellikle protein takviyelerine ilgi göstermektedir. Arı performansını artırmanın diğer bir popüler yolu, ilkbahar ve yaz başında kuluçkalığın boyutunu sınırlandırmaktır. Bu şekilde, bakıcı arıların sayısı aşağı yukarı beslenecek yavruların sayısına eşitlenir. Aksi takdirde larvaların sayısı bakıcı arıların sayısını büyük ölçüde geçer. Kuluçkayı sınırlandırmanın arkasında yatan ana fikir, yavruya gösterilecek ilginin kalitesinin artırılabileceğidir ki bu da sonuç olarak daha güçlü gelecek nesil arıların ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Bu kültürel yönteme ilave bir avantaj olarak, kraliçe gözleri için her dokuz günde bir kontrol edilmesi gereken çerçevelerin sayısının 285
sınırlanmasıdır. Bu, oğul verme davranışına ilişkin gerekli yönetimi büyük ölçüde hızlandırır. Koloninin kalitesi yalnızca performanslarıyla değil, aynı zaman genetik geçmişlerinden de etkiler. Belçikalı arı yetiştiricileri birliklerinin, safkan Carnica ve Buckfast kraliçe arılarını kullanmaya yönelik uzun bir geçmişe dayanan gelenekleri vardır. Uzmanlar yapay tohumlamayla döllenmiş safkan kraliçeleri yerel örgütlerin üyeleri arasında ücretsiz olarak dağıtır ve yeni kraliçe arılar yetiştirmek için kullanır. Safkan soyların kullanılması önemle teşvik edilir ve tüm arı yetiştiricileri birliklerinin programlarında yer alır. Bu durum, arıcıları avantaj ve dezavantajlarıyla birlikte tek tip bal arısı populasyonuna yani saf yetiştirmeye götürür. Bal akışını optimize etmek için, çoğu arı yetiştiricileri kovanlarını yoğun çiçekli alanlara taşır. Belçika’da 100 km’den fazla yapılan yolculuklar yaygındır, çünkü toprak türlerinin nektar akışını büyük ölçüde etkilediğine inanılmaktadır. Meyve ağaçları (elma, şeftali, kiraz), frenk üzümü, çilek ve kanola arı yetiştiricilerinin Belçika’lı arıcıların yoğun olarak kolonilerini götürdükleri bitkilerdir. Arıcılar söğüt, akçaağaç, atkestanesi, akasya, tatlı kestane ve ıhlamur ağacı gibi çiçek açan ağaçları da dahil edildiğinde genellikle kovan başına yaklaşık 60 kg bal sağlarlar. Yirmiden fazla kovanı olan arıcıya Belçika’da pek rastlanmaz. Beçika’da 2011’de yarım kilo kavanoz balın piyasa fiyatı 5 € dolayındadır. Bu ülkede tüm arı yetiştiricileri, rastgele kontroller düzenleyen gıda zincirinden sorumlu Federal Ajansın kontrollerine tabidir. Bu kontrollerde bal numuneleri, diğerlerinin yanı sıra pestisit kalıntısı ya da izinsiz kullanılabilecek ilaç varlığı açısından analiz edilir. Belçika arıcılığına ilişkin genel portre nedir diye bakarsak, kendini bu işe adamış amatörler, kovan başına yüksek verim ve arıcı başına az sayıda kovandır.
286
Türkiye Örneği :Anzer ve Ardahan arıcılığı Anzer yaylasında çeşitli yöresel çiçeklerin b ulunduğu önemli bir bal merkezidir. Bu yayla, Türkiye’nin Karadeniz bölgesindeki büyük şehirlerden biri olan Rize’nin İkizdere ilçesinin güneydoğusunda yer almaktadır. İyileştirici özellikleri olduğuna inanılan “Anzer balı” burada üretilmektedir.
Fotoğraf 1. Anzer yaylası Anzer yaylası, Rize’nin İkizdere ilçesinin 35 km güney batısında kalan bir yayladır. Aşağı Anzer (Çiçekliköy) ve Yukarı Anzer (Ballıköy) olarak ikiye ayrılır. Rize il merkezine 54 km mesafededir. Doğası ve sağlığa yararlı Anzer balı'nın üretildiği bölge olmasının yanı sıra çok sayıda endemik türde çiçeğe de ev sahipliği yapması nedeniyle çok sayıda yerli ve yabancı turisti bölgeye çekmektedir. 1991 yılında bakanlar kurulu kararıyla turizm merkezi ilan edilmiş olup 3 bin metreyi aşan doruklara ve 2 bin metreye kadar yükselen ormanlara sahiptir. 287
Zengin flora ve faunasıyla görülmeye değer bölgelerdendir. Ayrıca, alternatif turizm aktivitelerinden trekking, yamaç paraşütü ve zirve tırmanışları için de uygun olup bir taraftan Çoruh Nehri ve Bayburt iline, diğer taraftan da, Uzungöl Turizm Merkezine ulaşım olanağı sağlar. Köyde bal üretiminin artması ve kaliteli bal arısı üretmek için Anzerliler saf Kafkas, Kafkas ya da melez arılar tercih ederler.
Fotoğraf 2. Anzer balı üretimi
288
ANZER ürünleri • Arılar, • Islah edilmiş ana arı, • Apiterapi uygulanmalarında kullanılan arı ürünleri • Bal (yalnızca anzer balı), • Propolis, Arı sütü, Anzer poleni, • Kovan üretimi ve satışı, arıcılık dersleri, • Rize çevresindeki arı yetiştiricilerine ve gençlere yönelik uygulamalı eğitim. Anzerli arıcılar, makul fiyatlar karşılığında yüksek kaliteli % 100 doğal bal sağlamaktadırlar. Anzer balı en pahalı ballar sınıfındadır. Arıcılık dersleri turistik faaliyetler içesisindedir. Ziyaretçiler ve turistler arıcıların çalışmalarını tüm işlevleriyle görebilmektedir. Ayrıca yörede önemli bir bal festivali de gerçekleştirilmektedir. Yaşamın anlamını asırlık Ardahan’lı arıcıya sorun
Fotoğraf 3. Ardahan’ın en yaşlı arıcısı (Cat Jaffee’den).
289
Büyük ihtimalle yaşayan son mumya adam olan Ardahan’lı arıcı 115 yaşında. Ölüm döşeğindeyken son birkaç yıldır yalnızca kendi balını yiyerek yaşama tutunduğunu iddia eden bir Anadolu arıcısı o. Türkiye’nin en yaşlı arıcısı olduğunu tahmin ettiğimiz bu sevimli insan, büyük ihtimalle dünya da yaşayan en yaşlı arıcı da olabilir. Atatürk zamanında, ikinci dünya savaşı zamanında, Türkiye’nin küresel güç olarak yükselişinde yüzlerce sezonda arıcılık yapmış ve yapmaya devam ediyor.
Fotoğraf 4. Uçurumun Kenarındaki yaşam: Ardahan’dan
Fotoğraf 5. Bal festivalinde horon oynanır. 290
İtalya Örneği: Umbria’da arıcılık tutkusu ve geleneği Danilo Rosati, orta Tiber vadisinde bulunan Marsciano’nun deneyimli profesyonel arıcısı olan Luciano Orazi’nin çalışanlarından biridir. Luciano açık fikirli biridir, Piana ve Porrini gibi İtalyan arıcılığının önde gelen isimleriyle sürekli irtibat halinde olup deneyimlerini paylaşmaktadır. Bu kişiler, 1860’lı yıllarda “Bal arısı yetiştirme sanatı” kitabının yazarı olan Luigi Sartori gibi arıcılık öncülerinin modern takipçileridir. Mevcut ırklar içerisinde Apis mellifera ligustica Spinola’yı savunurlar. Bu ırk bölgenin doğası ile uyum içerisindedir. Luciano’nun arıcılık vizyonun güçlü temelini oluşturan bu ırk, yüzyıllardır İtalya’nın tüm bölgelerine mükemmel bir şekilde adapte olmuş, üretken çoğalma eğilimi yüksek bir çeşittir. Bu özellikleri nedeniyle 1860 yılından beri ABD’ye ihraç edilmiştir. Danilo, 1970’li yılların başından itibaren, ustası Orazi’den kendi arıcılık faaliyetini başlatana kadar tüm arıcılık uygulamalarını ve sırlarını öğrenmiştir. Birkaç yıl içinde iş ortağı olarak yeniden Orazi ile işbirliği yapmaya karar veren Danilo. iki şirketin mükemmel işbirliği temelinde ustanın geleneği ve teknik bilgisi ile gencin tutku ve yeniliğini birleştirerek Umbria’nın en büyüklerinden biri olan bir şirketi hayata geçirmişlerdir. Luciano 2007 tarihinde öldüğünde, Danilo kurucusunun adını sürdürerek “Apicoltura Orazi” arıcılık şirketini yönetmeye devam etmiştir. Diğer taraftan şirket yeni bir yaklaşımla, bal arısı yaşamı ve davranışları, kovan performansını arttırmak için ana arı seçimi, bal kalitesi ve balmumu, polen ve arı sütünden elde edilen katma değer konularında da çalışmaya devam etmiştir. Danilo yaratıcılığını, ayrıca yüksek kalite arıcılık ekipmanlarında da uygulamaktadır; kendi rasyonel arıcılık tasarımını oluşturmuş ve büyük bir marangoz atölyesi oluşturmuştur. Danilo, arıcılık faaliyetlerini geliştirdikten sonra, temel olarak amatör arıcıların taşıyıcı olarak neden olduğu bal arısı hastalıkları ve sorunlarıyla, nektar içermeyen yeni tohum türlerinden kaynaklanan sorunlarada el atmıştır. 291
Koloni Çöküş Sendromuna (CCD) neden olan geniş spekturumlu pestisitlerin diğer bir ifadeyle neonikotinoidlerin kullanımı, GDO ve iklim değişikliğinin yakın gelecekte arıcılık için en büyük tehditler olacağına işaret etmiştir.
Fotoğraf 6. Danilo Rosati, ev yapımı kovanlarını BEES proje ziyaretinin katılımcılarına gösteriyor Danilo doğal çevreye yönelik onarılmayan zararları önlemek, sürdürülebilir bir yaşam için tüm çiftçi birliklerinin, çevre örgütlerinin ve kamu kurumlarının ortak bir çalışmada yer alması gerektiğini düşünmektedir. Danilo, arıcılığın hem tarım hem de doğanın güvenliği için stratejik bir yere sahip olduğun, çiftçilerin doğal yaşamdaki polinasyonun %84’ünden sorumlu olan arıları ve diğer böcekleri tehlikeye atan kimyasalların kullanımının sınırlandırılmasının önemini amatör ve profesyonel arıcılık faaliyetlerinde vurgulamaktadır. Ayrıca arıcılık açısından elverişli bir ekolojinin bulunduğu alnalrda da arıcıların bir vizyona sahip olmaları gerektiğinin önemine işaret etmekte olan Danilo, gezginci arıcılığın günümüzde yeterli bir şekilde bal üretmenin tek yolu olduğunu da söylemektedir. İtalya’da bal üretimi ne yazık ki tüketimden daha düşüktür. Yurtdışından gelen balların düşük fiyatla satılması, İtalyan arıcıları için bir risk oluşturmaktadır. Arıcılıkta sağlık korumanın çok önemli olduğuna dikkat çeken Danilo, antibiyotik kullanmadan, Varroa akarı ve Amerikan yavru çürüklüğü gibi geleneksel hastalıkların veya 292
Koloni Çöküş Sendromu adı verilen yeni tehlikelerin bulaşmasını önleyebilmenin etkin yollarından birinin arıcının sağlık koruma bilgi ve uygulamalarına önem vermesine olan inancıdır. Bu durum oldukça önemlidir, zira CCD bazı bölgelerde bal arısı kolonilerinde %’40a varan oranlarda kayıplara neden olmaktadır. Sağlık koruma konusuna yüksek duyarlılık, ustalıkla arıların tüm yaşam döngülerini izleme, genç ana arılar ve genel olarak iyi dengelenmiş kovanlara sahip olma konusuna özel önemle sağlıklı kolonileri korumak çok önemlidir. Bilim, iyi uygulamalar ve çevresel koruma, eski ve yeni düşmanlara karşı birçok ülkede tehlikede olan arıcılığa verilebilecek tek ve en önemli yanıttır. Bu nedenle, bilgi birikimini paylaşan ve zenginleştiren tüm girişimler, çiftçilik ve arıcılık alanlarındaki iyi uygulamalar, Avrupa’daki birlik ve kurumlarca desteklenmelidir. Arılar tüm insanlığa hayat dersi vermekte ve sahip olduğumuz tek gezegeni korumanın biricik yolunun çevreye karşı ortak sorumluluk olduğunu söylemektedir. Sayılarla “Apicoltura Orazi”: 1970 yılında kurulan bu şirket 2500 kovana sahiptir. Bu kolonilerin %90’ında gezginci arıcılık, %10’unda sabit arıcılık yapılmaktadır. Bal arısı alt türleri Apis mellifera ligustica ile çalışılırken; üretilen bal çeşitleri daha çok akasya, kestane, okaliptüs, yonca olup bal üretimi 75 ton/yıldır. Toskana (İtalya)kökenli bal ürünlerine ilişkin kalite ve yenilik uygulamaları: Apicoltura Casentinese 1982 yılında sektörde deneyimli üç ortağın girişimiyle kurulmuş ve arıcılık ürünleri ve yan ürünleri konusunda uzman bir şirkettir. Arezzo ilinde yer alan Bibbiena’da bulunan “Apicoltura Casentinese”, kuruluşundan bu yana geniş ürün yelpazesi ve iyi fiyat ve kalite üzerinde odaklanan bir vizyona sahiptir. Şirket fabrikasını ve stok ambarlarını genişletmekte ve varillerden balı boşaltmak için robotik araçlar kullanmaktadır. Balın korunması için klimalı odalar ve iki çoklu ambalaj 293
donanımı da dahil olmak üzere makinelerini yenilemiştir. Personel becerilerini şirketin sürekli yenilenme sürecine adapte etmek için takviye kurslar veren ve kalite sistemine yönelik HACCP ve ISO 9002 standartlarını önmesyen şirket, hem kendi ticari markalarını geliştirmekte hemde müşteri portföyüne süpermarketleri de katarak ambalajlama yapmaktadır. En önemli müşteriler İtalya’da Esselunga, Carrefour, Conad, Coop, Crai ve yurt dışında Wal-Mart (ABD),Target (ABD), Tj-Max (ABD), Cora (Belçika), Tesco (Büyük Britanya), Sainsbury (Büyük Britanya), Costo (Büyük Britanya), Globus (Almanya), Manor (İsviçre), Kaufoff (Almanya), Tegut (Almanya), Tengelmann (Almanya)’dır. Şirket ayrıca, İtalya’nın Güney bölümündeki Calabria vadisinden, özellikle Casentino Orman Ulusal Parkı, Camaldoli Biyogenetik Ulusal Rezervi, Maremma Ulusal Parkı olmak üzere Orta İtalya’nın geniş doğal alanlarına taşınan 2,500 kovandan AIAB tarafından onaylanmış olan organik bal üretmektedir. Firma, Parma’da düzenlenen Cibus, Köln’de düzenlenen Anuga, Paris’te düzenlenen Sial, New York’ta düzenlenen Fancy Food, Tokyo’da düzenlenen Foodex, Moskova’da düzenlenen Prodexpo gibi uluslararası fuarlara düzenli olarak katılmaktadır.
Fotoğraf 7. Apicoltura Casentinese 294
Sayılarla “Apicoltura Casentinese”: Kuruluş yılı 1982 olan bu şirkette 2500 kovana sahiptir ve organik bal üretir. Kolonilerin %90’ı gezginci ve %10’u sabit arıcılık yapısına tabidir. Alt tür olarak Apis mellifera ligustica kullanılırken bal çeşitleri olarakata akasya, portakal, kestane, okaliptüs, ayçiçeği, kır çiçeklerinden 1300 ton/yıl üretim gerçekleştirir ve bunların %50’den fazlası İtalya’dan sağlanır.Şirketin yıllık cirosu 16 milyon €’dur.
295
Bölüm XV: İYİ ARICILIK VE BİYOGÜVENLİK KILAVUZU
Bu rehberin önemi: Avrupa Komisyonu, tanımlanan ve ticareti yapılan tüm gıda maddelerinde uyulması gereken katı ve mutlak düzenleyici bir çerçeve oluşturmuştur. Avrupa Birliği’nde bal, hayvansal bir ürün olarak kabul edilmektedir. Bilindiği üzere arılar nektar ve/veya tatlı özsu gibi bitkisel kaynaklı içerikleri toplayıp enzimatik işlemler aracılığıyla nihai ürün olan bala dönüştürür. Gıda maddesi üreticisi olarak arıcılar müşterilerine ürünün balın yasal tanımını karşıladığını ve gıda güvenliğiyle ilgili bir riskin söz konusu olmadığını garanti edebilirler. Arıcı, sattığı ürün için doğrudan sorumludur. Balın kovandan bal kavanozuna kadar giden yol da gıda güvenliğini garantilemek için her şey yapılmalıdır. Her şeye rağmen hala bir problem varsa, nedeni belirlenebilmelidir. Bu nedenle arıcı balının üretimi, hasadı ve ambalajlama safhasında önemli noktalara ilişkin belirli bilgileri saklamalıdır. Üretim zincirinin başında yer alan arıcı, ana üreticidir. Bu nedenle iyi hijyen uygulamalarının kaydını ve uygulamasını takip etme yükümlülüğüne tabidir. Diğer taraftan, faaliyetleri arıların yetiştirilmesi ve kendi balının üretilmesiyle sınırlı olmayan üreticiler, yalnızca ana sektörün değil, aynı zamanda ikincil sektörün de bir parçasıdır. Örneğin bu, diğer arıcılardan gelen balı işleyen veya satan arıcılar için geçerlidir. Bu nedenle bu arıcıların, çeşitli kritik kontrol noktaları için bir tehlike analizi uygulamaları gerekmektedir (HACCP). Bu rehber, en iyi koşullar altında ve gıda zincirinde öz kontrol, raporlama ve izlenebilirliğe ilişkin mevzuatta belirtilen hükümlere uymak suretiyle bal üretimi konusunda arıcıya yardım etme görevini taşımaktadır. Ancak bu, arıcı açısından bağlayıcı değildir. Arıcının bu 296
uygulamalar rehberini kabul etmemesi durumunda, ilgililere hijyen kurallarına uyduğunu kanıtlamak zorunluluğu doğacaktır. Bu rehber kimin içindir? Bu rehber, üretim düzeyinden bağımsız olarak arı ürünleri üreticilerine yönelik olup yalnızca kendi ihtiyacı için bal üreten arıcıyı hedeflememektedir. Aynı zamanda şimdilik içerisinde değerlendirilmeyen propolis üretimine ve yalnızca bir içerik olarak kullanımı amaçlanan bal mumu üretimine de odaklanmamaktadır. Bu rehber, kendi balını üretmenin yanında ayrıca belirli dönüşüm işlemleri de gerçekleştiren arıcılara odaklanmaktadır. Bu dönüşüm faaliyetleri, ürettiği balın diğer üreticilerden sağlanan balla karıştırılması ve balın, polenin ve ana arı ıslahının iyileştirilmesini içermektedir. Rehberin içeriği Bu rehberin amacı, arıcılık tekniklerini ayrıntılı bir şekilde açıklamak değil, hijyene yönelik temel kriterler üzerinde etkisi olabilecek veya balın kontaminasyonuna neden olabilecek unsurları açıklığa kavuşturmaktır. Bu, bir görüşler ve öneriler serisidir. Kayıt altına alınması gereken bilgiler ayrıca tanımlanacaktır. Balın bileşimi ve antimikrobik özellikleri göz önünde bulundurulduğunda, mikrobiyolojik tehlikeler gerçekte mevcut değildir. Ancak, 1 yaşından küçük çocuklarca balın tüketilmesinde bebek botulizmine ilişkin olası tehlikelerin mevcut olduğu vurgulanmalıdır. Bu risk tamamen ortadan kaldırılamaz. Ayrıca, patojenik mikropların ortadan kaldırılmasına ilişkin olarak personelin ve altyapının hijyeni ve hasat malzemesinin temizlenme yöntemine ilişkin önemin de belirtilmesi gerekir. Bal içindeki yüksek su içeriği ekşimeye neden olabilir. Bal içindeki su içeriği, balın raf ömrünü ve saklama koşullarını etkileyecektir. Baldaki kimyasal kontaminanların olası mevcudiyeti, ölçülen miktar insanlara yönelik sınırın altında olsa bile, büyük bir tehlike 297
teşkil eder. Sağaltım ürünlerinin kullanımından kaçınmaya çalışmak için hastalıkların gelişimine de dikkat edilmelidir. Arı hastalıklarında, yasal olarak izin verilen bir dizi sağlık önlemi mevcut olup bunlar önerilmektedir. Fiziksel tehlikeler çok az olup yalnızca balın hasat edilmesi ve ambalajlanmasıyla ilgilidir. Bu risk kategorilerinin hiçbiri sağlık için büyük bir tehlike teşkil etmemektedir. Ancak balın reddedilmesine neden olabilir. Tehlike ve risklerin detaylı analizi, bu rehberin sonunda bulunmaktadır. Rehber nasıl kullanılır ? Bu rehber, bal üretim zincirini adım adım analiz eden başlıca çalışma aracıdır. Hijyenik bakış açısıyla ele alındığında, tehlike logosuyla gösterilen kontrol noktaları sistematik olarak izlenmelidir. Bu bağlamda kurşun kalemle gösterilmiş olan bir kayıt gerekir ve bu ana noktaların yanı sıra, balın kayıp riskini azaltmaya ve el sembolüyle gösterildiği şekilde tehlike düzeyini indirmeye yönelik olarak önerilen bir dizi tavsiye ve önlem mevcuttur.
Çizdiğimiz
ile dikkati, arıcı tarafından kontrol
edilmesi gereken risklere çekiyoruz; bu,
ile
gösterilen risk düzeyi kombinasyonuyla yapılır.
kullanarak, arıcı tarafından kontrol edilebilen risklere
atıfta bulunuyoruz, Arıcı tarafından belirlenemeyen riskler
ile gösterilir. Tehlikenin bulunması durumunda, ile gösterilen düzeltici eylemler yapılmalıdır. Balın üretim sürecinin analizinden sonra, bir üretim kaydında tüm bilgiler yıllık olarak listelenir:
. 298
Tehlike kontrol noktalarının önlemleri: Kontrol edilebilir risk düzeyi (1=düşük risk, 3 =yüksek risk)
Kontrol noktaları
Arıcı tarafından kontrol edilebilen
Arıcı tarafından fark edilebilir olmayan
Düzeltici eylemler
Kayda girilecek
Materyal seçimi Ahşap arı kovanları: Ahşap kovanları korumak için yalnızca toksik olmayan ürünler kullanın. • Kurşun, böcek ilacı, mantar ilacı veya karboksil içeren ürünlerin kullanılması yasaktır (distribütörlerden bilgi alınabilir) • Kovan bileşenleri ayrıca mikrokristalin bal mumuna daldırılabilir (150 ° C’de 10 dakika). • Kovanların iç kısmının korunması gerekli değildir. • Daima güçlü arı kolonileriyle çalışın, bunlar kendilerine propolisle içeriden bir örtü yaparlar (doğal koruma). Kovanlarda toksik ürünlerin bulunması durumunda: Koruyucu tabakayı gıda maddelerine uygun bir ürünle kaldırın. Hasır arı kovanları: Hasır kovanlar, dezenfekte edilemediğinden önerilmez. 299
Plastik üretim kovanları
Arılarla temas halinde olan tüm parçalar, gıda kalitesindeki malzemeden yapılacaktır: ilgili logonun eksik olmasında tedarikçiden gıda sertifikası isteyin.
Plastiğin gıda maddelerine uygun olmaması durumunda, Arı kovanı olarak kullanılmamalıdır. Çerçevelere tel takılması Paslanmaz çelik tellerin kullanımı önerilir ve bal mumunun eritilmesinden sonra teller yeniden kullanılacaksa bu gereklidir. • Galvanize teller bal mumunda iyice eritilmelidir. Galvanize demir teller, peteklerin yeniden eritilmesinden sonra değiştirilir. Bal mumu ve petekler Yeni bal mumu satın alırken, satıcıdan sertifika isteyin. Bu sertifika, bal mumunun balın veya ana arının izin verilen sınırların üzerinde akarisit ve antibiyotik kalıntısı içermediğini göstermek içindir. • Arılar ve gıda maddelerine uygun sentetik bir bal mumu, bir alternatif olabilir. Bal mumu geri dönüşümü şunlarla kurulur: - İşlem görmemiş olan veya asitlerle ya da sağlık tehlikesi taşımayan diğer ürünlerle işlem görmüş çerçeveler. - Üst çerçeve bal mumu. • Üst çerçevelerde bal çerçevesi olarak kullanılmak üzere işlem görmüş çerçevelerin kullanılmaması önerilmemektedir.
300
• Birkaç haftadır işleme ürünleriyle temas halinde olan bal mumu peteğinin devreden çıkarılması önemle tavsiye edilir. “ALIMLAR/SATIMLAR” kaydına şunları not edin: - Tedarik: tedarik yeri, tarih ve miktar - Satış: tip, tarih ve miktar - Tedarikçiden alınan veriler - Alıcıdan alınan veriler Petek-bal çerçeveleri Petek balı için kullanılan çerçeveler, işlenmemiş ahşaptan ya da gıda kalitesindeki plastikten yapılır. Arıcı, bal mumundan yapılan, organik yetiştiricilikten çıkan bir bal mumu şeridi ya da bal mumu peteği ya da bal mumunun kalıntı içermediğini gösteren bir sertifikaya sahip bal mumu kullanır. Polen kapanı: Polenle temas eden tüm parçalar (polen ızgarası, ızgara, polen kabı) gıda kalitesindedir. • Polen kapanı, kovandan gelen kirin polen kabına ulaşmasını engelleyecek şekilde kurulmalıdır. • Polen kapanı modeli, sağlam, arı geçirmez ve dayanıklı olmalıdır ve ayrıca kolay bir temizlik prosedürüne imkan sağlamalıdır. Mümkünse yapıdaki ölü noktalar önlenmelidir. • Erkek arı tahliye sistemi kurulmalıdır. Kapanın öne konulması durumunda, kap yoğunlaşmaya karşı korunmalıdır. Polen kapanının alta konması durumunda polen kabının iyi havalandırılması önerilir. 301
Polen ızgarasının boyu, koloninin gücüne göre uyarlanmalıdır. Izgara, arılara veya kanatlarına zarar vermemelidir. Arı sütü üretim kapları Çerçeveler, tel çekme ve bal mumu peteklerle ilgili tüm unsurlar ayrıca arı sütü üretimi için de geçerlidir. Kaplar yalnızca üst çerçeve bal mumundan yapılabilir. • Tekrar kullanılabilir plastik kaplar, gıda kalitesindeki plastikten yapılmalıdır. • Kaplar çerçeve üzerine gıda kalitesindeki yapıştırıcıyla, arı bal mumuyla veya mekanik olarak (vidalar) monte edilmelidir. Materyalin bakımı Üretim kovanları: •Yalnızca gıda sektöründe izin verilen ürünlerin kullanımıyla dezenfektasyon işlemi yapılmalıdır • Daima içilebilir suyla durulayın. • İyi dezenfeksiyon için, ahşap ya da metalin tüm parçalarının alevle yakılması gerekir. • Ağartıcı bazlı onaylı bir ürünle yapılan dezenfeksiyon, plastik ya da poli-esterden yapılan materyaller için iyi bir alternatiftir. Sodyum hipoklorit kullanılırken, 1 litre konsantre hipokloritin 10 litre suyla sulandırılması önerilir. Hipoklorit solüsyonu için, 250 ml hipoklorit, 10 litre su içinde sulandırılır. • Mevcut tüm patojenik izlerin nötralize edilmesini sağlayan en güvenli çözüm, tüm ahşap bileşenlerin (temizleme ve kurulama) sonrasında mikrokristalin bal mumuna (150 ° C’de 10 dakika) batırılmasıdır. Sonrasında daima içilebilir suyla durulayın. 302
Çerçeveler: Çerçevelerin saklanmasından önce ayrılması gerekir. Küflü ya da kararan çerçeveler ayrılır (çerçevelerin yıllık olarak % 20’si değiştirilmelidir). • Çerçevelerin bal mumu çıkarılır ya da yeniden eritilir. • Boş çerçeveler kaynayan suda temizlenebilir. Bakteriyel arı hastalıklarının söz konusu olması durumunda tüm çerçeveler istisnasız yakılmalıdır. Küçük materyal: Bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemek için, arıcının başka bir arı popülasyonuna bunu taşıması durumunda (ya da iki ziyaret arasında) arıcılık materyalinin dezenfekte edilmesi (örneğin alevle) önerilir. • Her bir arı standı için özel ekipman kullanılması önerilir. • Çerçeve kaldırıcısının düzenli olarak alevle ya da dezenfektan bir banyoda (ağartıcı, vb.) dezenfekte edilmesi idealdir. Ana arı kaplarının temizlenmesi: Arı sütü üretimi için kapların saklanmasından önce ve kapların kullanımından sonra en kısa sürede bu kaplar basınç altında temizlenmelidir. Saklama Materyale yönelik saklama odası: Saklama odasında kimyasal ürünlerin kaynaklarının bulunmasından kaçının. • Odadaki genel hijyene dikkat edin.
303
ve
duman
• Oda da kemirici, kuş, yarasa olmamalıdır. Bu nokta, polen kapanlarının saklanması durumunda gereklidir; fare dışkıları fazlasıyla toksik olabilir. Çerçevelerin saklanması: Arı çerçevelerinin ekşime problemini önlemek için, son hasattan sonra balı saklamadan önce arıları balın üst kısmına koyarak arıların balı yalamasını sağlamak (1 ila 2 gün) önerilir. • Yedek ve yalanmış çerçeveler (yemeksiz) açık havada saklanmaz. Bu çerçeveler örneğin kilitli bir çerçeve kovanında ya da eski bir buzdolabında saklanabilir. Bal mumu güvesine karşı önlemler: Bal çerçevelerini saklamak için iyi bir havalandırma önerilir. Örneğin bal çerçevelerinin istifinin üzerine ve altına bir ana ızgarası takılabilir; bu bir baca etkisi sağlayacaktır. • Çok soğuk asetik asit buharı, bal mumu güvesini uzak tutacaktır. Gerekirse, Bacillus thuringiensis ile ya da kükürt şeritleri ile yapılacak biyolojik yöntem, hava sızdırmaz bir şekilde mühürlenen çerçeve istifinde kullanılabilir • Dondurma tekniği de uygulanabilir (-18 ° c’de minimum 24 saat). Naftalin, paradiklorobenzen, karbon tetraklorür ürünler veya analog ürünler yasaklanmıştır! “Sağaltımlar ve ürünler” kaydına şunları not edin: - İsim, doz, yöntem ve tedarikçi…
304
gibi
Yasaklanan ürünlerin kullanıldığından şüphelenilmesi halinde,
Çerçeveler bal mumu döngüsünden çıkarılır Nosemose’a karşı önlemler: Nosemose gelişimi riskini önlemek için çerçevelerin küçük bir kase içine konan çok soğuk asetik asitle dezenfekte edilmesi önerilir. Bu, iyi havalandırılmış bir odada (bal hasat odasında değil) 20 ila 25 º c arasındaki bir sıcaklıkta en iyi sonuçları verecektir. Kovanlara koymadan önce çerçeveleri ve bal çerçevelerini havalandırın. “ Sağaltımlar ve ürünler” kaydına şunları not edin: - İsim, doz, yöntem ve tedarikçi… Arılar üzerinde çalışma, Genel kurallar: Hijyen, düzen ve topluluğa önem verin. Kovanın açılması: Üstlükler ve çerçeveler, yerdeki bakterilerin bulaşmasını önlemek için yere konulmaz. Fumigasyon, püskürtme, birleştirme: Aşırı fumigasyonu önleyin • Fumigasyon için kuru kayın ağacı parçaları gibi kuru doğal bitki materyalleri kullanılabilir. Çiçeklenme dönemi süresince, reçineli veya yağlı maddelerin ve ayrıca yapıştırıcılı duralitin kullanımı
305
yasaktır. Tutuşma sırasında toksik maddeler ortaya çıkabilir. Püskürtme aparatında yalnızca çeşme suyu ya da içme standartlarını karşılayan su kullanılabilir. İki kovanı birleştirmek için kullanılan ürünler, gıda kalitesinde olmalıdır. “Tüm besleme uygulamaları” kaydına şunları not edin: - Körükte kullanılan materyaller, - kullanılan kokular. Peteklerin yenilenmesi: Kuluçkayı ve bal çerçevelerini düzenli bir şekilde kontrol edin ve çok eski olan çerçeveleri çıkarın. Kuluçka çerçevelerinin (en koyu bal mumuna sahip çerçeveler) yıllık % 20’sini elden çıkarın. Peteklerin düzenli şekilde yenilenmesi kolonileri güçlü kılar ve enfeksiyon basıncını düşürür. • İdeal olanı, üstlüklerdeki bal çerçeveleri için kullanılmamış bal mumu ya da şeffaf bal mumudur. Her durumda, koyu kahverengi ya da siyah çerçeveler, bal mumu çerçeveleri olarak kullanılmaz. Arıların ve diğer biyolojik materyalin getirilmesi Hırsızlık ve yanlış kovana girme: Lineer arı kovanı modellerinden kaçının (sıralı kovanlar). • Tek ve aynı renge sahip kovanlardan kaçının. • Suçluların ortaya çıkmasına faaliyetlerden kaçının:
neden
olacak
tüm
- Kovanların dışında arılar tarafından yalanacak herhangi bir malzeme bırakmayın - Çerçeveleri etrafta dağınık bir şekilde asla bırakmayın, 306
- Zayıf kolonilerden kaçının. Hırsızlık durumunda, kovanın girişini küçültün. Oğulların yakalanması ve getirilmesi: Onaylı ürünlerle varroaya karşı tedavi uygulayın. • Oğulu konulacak bal mumu peteklerine getirin. • Oğulları kaynağı bilinmeyen balla beslemekten kaçının. “ALIMLAR/SATIŞLAR” kaydına şunları not edin: - Oğulların getirilmesi, tarih, gelecekteki kovan numarası “ Sağaltımlar ve ürünler” kaydına şunları not edin: - Uygulanan sağaltım Biyolojik materyaller dışındaki maddelerin getirilmesi Sağlık sertifikasının olması durumunda bile, alım sırasında arı materyalinin denetlenmesi önerilir (örn. arı hastalıklarının klinik semptomları). • Bir Avrupa ülkesinde biyolojik materyalin alınması durumunda, ana arı ve arı kolonisinin sağlık onayının olması uygundur. Böyle bir durum söz konusu değilse, arı hastalıklarını olmadığından emin olmak için arıların karantinada tutulması gerekir. Avrupa Birliği dışından gelen biyolojik materyalin (arılar veya erkek arılar) alınması durumunda, üç koşul karşılanmalıdır: 1. Avrupa dışındaki ülkelerden beraberindeki maksimum 20 işçi arıyla yalnızca ana arılar ithal edilebilir. 2. Ana arılar ayrıca, bir sağlık planına göre kontrol edilen bir bölgeden gelmeli ve Amerikan yavru çürüklüğü, 307
acariosis, Aethina tumida hastalıklarından ari olmalıdır. 3. Uluslararası 2000/462).
bir
sağlık
ve
sertifikası
Tropilaelaps gereklidir
(EC
“ALIM/SATIMLAR” kaydına şunları not edin: Ana arının söz konusu olması durumunda: - Üretici ve üretici ülke, tarih, gelecekteki kovan numarası Kovan ya da altılı çerçevenin söz konusu olması durumunda: - Üretici ve üreten ülke, tarih, gelecekteki kovan numarası Sağlık sertifikasını üretim kaydıyla birlikte saklayın. Arı hastalıkları Belirleme Her arıcının ulusal ve yöresel birliklere kaydolması gerekir • Bu yükümlülük tüm arıcılar için geçerli olup arı üreten arı kolonisi sayısından ve herhangi bir verginin ödenmesinden bağımsızdır. Sorumlu arıcının ikametinin mevcut olduğu yerde bulunmayan her bir arı kovanı, sürekli bir şekilde belirlenmelidir. Bunun için aşağıdakilerin belirtilmesi gerekir: - Kapalı alanın girişindeki mülkiyet sahibinin adı ve adresi. - Diğer durumlarda, arı standının aşağıdaki veriler bulunmalıdır.
tüm
kovanlarında
En iyisi izlenebilirliği sağlamak için her bir kovanın numaralandırılmasıdır.
308
“TEMEL BİLGİLER” kaydına şunları not edin: - Standın adı, adresi, 15.000’den fazla arıyla kışlatılan koloni sayısı (+/-6 çerçeve). Önlem konuları: Güçlü arı kolonileriyle ve yeterli polen kaynaklarının mevcut olduğu yerlerde çalışın. • Arı standında yayılmış bal ve/veya polen bulunan çerçeveleri bırakmayın. “ Sağaltımlar ve ürünler” kaydına şunları not edin: - Her yeni hastalık çıkışı, kayda geçilmelidir. - Hastalık çıkması durumunda bunun beyan edilmesi gerekir. Resmi formlar doldurularak yetkili makama mektupla, faksla veya postayla gönderilmelidir. Zorunlu beyanname: Amerikan yavru çürüklüğü, Avrupa yavru çürüklüğü, küçük kovan böceği, Aethina tumida, varroa ve Tropilaelaps akar (beyanı zorunlu) hastalıklardır. Varroayla ilgili olarak, tüm ülke enfekte olmuş bölge olarak kabul edilir ve sonuç olarak bu nedenle beyanname artık gerekli değildir. Arıcının beyanı zorunlu hastalıklardan veya nedeni bulunmaksızın anormal ölümlerden şüphelenmesi durumunda, derhal arı standının bağlı olduğu yerel kontrol birimine bir beyannamede bulunması gerekir. Uzmanların isteği üzerine, numune alınır ve laboratuvara gönderilir. Beyanı zorunlu bir hastalığın belirlenmesi durumunda, salgın yerinin çevresinde minimum 3 km yarıçapına sahip bir koruma bölgesi oluşturulacaktır. Bu koruma bölgesinde kolonileri, ana arıları, petekleri, kovanları veya arıcı materyallerini satmak, bunların ticaretini yapmak, 309
nakletmek, kiralamak, sunmak veya elde etmek yasaktır. Arıcılar ayrıca önceden belirlenen kontrol önlemlerini de uygulamalıdır. Makamların gözetimi altında olmak üzere belirlenen hastalığa ilişkin özel önlemler uygulanacaktır. Varroa saptanması durumunda Avrupa'da yaygın olduğundan bu hastalık için beyanname gerekli değildir. Anormal arı ölümlerinin olması durumunda, arıcı kendi inisiyatifiyle kurum laboratuvarına numune göndermelidir. Tedaviler: Düzenleyici metinlerde belirtildiği gibi kontrol stratejisini izlemek önerilir. • Belirli ilaçlar veteriner reçetesi gerektirir. Gerekirse yetkili uzmanla iletişime geçin. • Yalnızca talimatlara veya veteriner reçetesine göre formüle edildiği şekilde ve arılara uygulamaya yönelik olarak piyasada bulunan izin verilmiş tıbbi veteriner ürünlerini kullanın. • Reçetede belirtilen bekleme sürelerine uyun. • Çiçeklenme dönemlerinde ve/veya bal üstlüğü varken sağaltım. Asla önleyici amaçla ilaç kullanmayın. • Şu anda nosemoanın tedavisi için tescillenmiş herhangi bir tıbbi veteriner ürünü yoktur. • Arılarda bal da görülmesine izin verilen antibiyotik veya sülfonamit yoktur. “ Sağaltımlar ve ürünler” kaydına şunları not edin: - Arı standı, tedavi edilen koloni(ler), veteriner ilaçlarının adı, kullanılan doz, kullanılan yöntem, tedavinin başlangıç ve bitiş tarihi 310
- Reçete/idari belge olması durumunda yorumlar ve gözlemler; ilgili referansları belirtin ve belgeleri 5 yıl saklayın. Kalıntıların saptanması durumunda: Standardın üstünde bulaşmanın bulunması ve uygun olmayan tedaviden şüphelenilmesi durumunda balın imhası. Eski ürünlerle ne yapılmalıdır? Eski ambalaj materyali ve tedavi ürünleri, özel atık bölümündeki kimyasal geri kazanım konteyner parkına teslim edilmelidir (son kullanma tarihi geçen ilaçlar) Arı standı Çevre Genel ilkeler • Bir stant seçin - Zengin ve çeşitli bir floraya sahip olmalıdır (ilkbaharda ve sonbahar sonunda polen kaynakları özellikle önemlidir), - Kuru ve rüzgardan korunaklı olmalıdır,yeterli ışığa sahip olmalıdır, tercihen düzenli olarak muamele gören tarımsal ürünlerden uzak olmalıdır. Kolonilerin sayısını çevresine göre ayarlayın: 15’ten fazla arı kolonisinin birlikte konulmaması idealdir. • Kovana yakın mesafede doğal su kaynağı yoksa, içilebilir sunun bulunduğu bir arı su içme yeri yapın. • Arılar kamuya açık yollardan veya evlerden en az 20 metre uzaklıkta olmalıdır. 2 metre yükseklikteki bir barınağın mevcut olması durumunda bu mesafe 10 metreye düşürülebilir. Arılarla seyahat • Risk taşımayan bir bölgeden bir yer seçin. 311
• Yapılan ürün işlemleri konusunda mülk sahibi veya bölgede yaşayanlarla iletişime geçin. • Seyahat eden arılara ait olan ve tanımlama gerekliliklerini yerine getirmeyen her kolonide kontaminasyondan şüphelenildiği düşünülür. “Temel EMEL BİLGİLER” kaydına şunları not edin: - Arılığın yeri, taşınan seyahat etme tarihleri
kovanların
tanımlaması,arılarla
Böcek İlaçları ve GDO’lar Geniş alanlara veya meyveliklere sahip yerlerde, uygulanan veya planlanan sağaltım ya da genetiği değiştirilmiş ürünlerin kullanımı konusunda mülk sahipleri ya da kiracılarla iletişime geçilmesi kesinlikle önerilir. Kovanları sürüklenme payını da göz önünde bulundurarak spreyleme ve aşılama mesafesinin dışına yerleştirin (mülk sahibiyle anlaşarak). Çiçekli bitkilerin sağaltılması durumunda: en iyisi arı kolonilerinin çiçeklenme öncesinde taşınmasıdır - Bu mümkün değilse, ürün aktif olduğu sürece kovanları geçici olarak kapatın. Polen hasadı durumunda kovanların, “kirlilik ya da risk alanları” olarak düşünülen ya da düzenli olarak hidrokarbonlarla, ağır metallerle, vb. işlem gören bölgelere konulmasından kaçınılmalıdır. • Bölgede GDO’lu bitki(ler) varsa, (5 km yarıçapında), hasat edilen polen de GDO olacağı düşünmelidir. Ağır metallerin varlığından kaçınmak için, arı kolonilerinin ağır metallerle kirlenmiş endüstriyel çevrelere konulması engellenmelidir (güçlü oranda kirlenmiş kurumların yakınında).
312
“Tmel bilgiler” kaydına şunları not edin: - Çiçekli bitkilerin sağaltımı ve sağaltım ürünü, biliniyorsa, tarihi Kirlenmiş çevre kirlilik kaynağının ortadan kaldırılması mümkün değilse, kovanlar taşınmamalıdır Arıların beslenmesi Şeker ağırlıklı beslenme Temel ilke • Üretim kovanlarını çiçeklenme dönemlerinde ve/veya bal üstlüklerin var olması durumunda beslemeyin (yalnızca arı sütü üretimi durumunda beslemeye izin verilir). • Arı üstlüklerini yerleştirirken çok miktarda gıdaya sahip çerçevelerin kaldırılması önerilir. Arıcı tarafından hazırlanması halinde • Yalnızca gıda kalitesinde şeker kullanın. • Şeker şurubu, daima içme suyu standartlarını karşılayan içilebilir çeşme suyuyla hazırlanır. • şekeri, kimyasal ve/veya biyolojik kirlilik kaynaklarından uzak bir yerde saklayın (fare ve böceklerin olmaması, kuru ortam, hava sızdırmaz şekilde kapanan torbalar vb.). Endüstriyel olarak hazırlanmış ürün • Arıların sindirebileceği bir şeker seçin. • Şurupta ekşime olmadığını kontrol edin.
313
“Beslem özellikleri” kaydına şunları not edin: - Tedarikçinin adı, ürünün adı veya özelliği, miktarı, tarih, yorumlar ve gözlemler Bal da şurubun varlığından şüphelenilmesi durumunda Bal ayrı olarak hasat edilir ve kış yemeği arılara geri verilir Yasaklanmış bir ürün kullanılırken Balın yasal olmayan ürünler içerdiğinden şüphelenilmesi durumunda, bal imha edilmesi için konteyner parkına getirilmelidir. Teşvik amaçlı besleme: Bal • Patojenlerin ve kalıntıların yayılmasından kaçınmak için teşvik beslemesine yönelik olarak yalnızca kendi standından gelen balı kullanın. • Yedek ya da kullanmayın.
kontrol
edilmemiş
kaynaklı
çerçeve
Polen • Şüpheli ya da kötü bir şekilde saklanan polenin kullanımından kaçının. • Yalnızca bilinen bir kaynaktan (kendi arılığınızdan) gelen polenle besleyin. Hamur besleme • Yalnızca kendi şirketinden alınan ve toksik maddeler veya veteriner ilaçları içermeyen bal ya da polen kullanın (satıcıdan sertifika isteyin).
314
Gıda takviyeleri • Yalnızca gıda maddelerine uygun olan ve antibiyotik veya sülfamit katkısı içermeyen gıda takviyelerini (tedarikçi sertifikası) veya besin takviyesi olarak kullanımına izin verilen ürünleri kullanın. “Besleme özellikleri” kaydına şunları not edin: - Tedarikçinin adı, ürünün adı (tipi), parti numarası (endüstriyel ürün olması durumunda), miktar, tarih, yorumlar ve gözlemler Yasaklı ürünün (antibiyotik) kullanımı Yasal olmayan ürünler içeren bal imha edilmelidir Balın hasat edilmesi Bal üstlüklerinin yerleştirilmesi • Dolu gıda çerçevelerine sahip kolonileri satın alırken, arı üstlüklerinin yerleştirilmesinden önce bu çerçevelerin çıkarılması ve imha edilmesi önerilir. Bal arılarının üstlüklerden alınması • Bal üstlüklerinin fumigasyonundan kaçının. • Bir arı tahliye sistemi veya arı körüğü (körük: gaz kullanmadan) seçin • Püskürtücü kimyasalların kullanımı tavsiye edilmez, hatta belirli ürünler yasaklanmıştır (nitrobenzen = mirban). “Bal hasadı” kaydına şunları not edin: - Hasat yöntemi ve püskürtücü kullanmanız durumunda ürünün adı 315
Tespit edilebilir garip tat/koku Garip tada/kokuya (örneğin duman) sahip bal, artık sofra balı olarak kullanılamaz. Daha sonra (muhtemelen) arılara beslenebilir veya sanayi için (fırın balı) kullanılabilir. Arı üstlüklerinde yavru olması • Tercihen ana arı ızgarası kullanın. • Balın kontaminasyonunu önlemek için asla yavrulu çerçeveleri santrifüjlemeyin. Arı çerçevelerinde yavru olması Bu çerçeveleri kovana geri koyun veya hasat etmeden önce arıların doğmasını bekleyin. Bal çerçevelerinin çıkarılması • Bal çerçevelerinin çıkarılmasından önce balın nem içeriğinin ölçülmesi önerilir. Refraktrometreniz yoksa, petekleri sarsarken (sarsma testi) bal peteklerden dışarı sıçramamalıdır. Ortalama ideal nem içeriği % 18’in altında olmalıdır, her durumda nem içeriği % 20’yi geçmemelidir. • Tercihen hava kuru olduğunda bal peteklerini çıkarın. • Yeterli oranda sırlanmış olan bal peteklerini kovandan çıkarın. • Su atomizeri kullanmayın. • Kontrol edilmeyen bal çerçevelerinin olması durumunda, bunların ayrı bir şekilde santrifüj edilmesi önerilir. Su içeriği çok fazla olan balın hasat edilmesi (>% 18) Nem içeriğinin >% 20 olması durumunda bal üstlüklerin dehidrasyonu zorunludur ve önerilen nem içeriği >% 18’tir.
316
Bal üstlüklerinin taşınması • Nakliye için temiz yüzeye sahip bir el arabası kullanın. • Hırsızlığı ve toz parçacıklarının muhtemel kontaminasyonunu önlemek için taşıma sırasında üstlükleri kapatın. Bal hasadı (bölmeler halinde) • Bu hasat işlemi çok güçlü kolonilerde ve zengin çiçeklenme zamanında yapılmalıdır. • Bölmelerin tamamen olunmalıdır.
sırlanmış
olduğundan
emin
Polen hasadı • Polen hasadı yalnızca kireç hastalığı içermeyen sağlıklı kolonilerde gerçekleşebilir. • İdeal olanı yapmaktır.
iyi
gelişmiş
kolonilerde
polen
hasadı
• Mümkün olduğunca sık olmak üzere ve havanın nemine bağlı olarak en az her iki günde bir polen toplayıcısı yerleştirilmelidir. Gerekirse, polen toplayıcısı temizlenmelidir. • Polen toplayıcısında mantar olup olmadığını kontrol edin; mantar tespit edildiğinde, toplayıcı temiz bir toplayıcıyla değiştirilmelidir. • Polen kapanları yalnızca temiz geçmelidir (bunları yere koymayın).
yüzeylerle
temasa
• Tüm şüpheli polenler (öbek halinde, küflü...) sistematik olarak ayırılır. • Nakliye öncesinde ana atık (arılar...) ayrılır. • Her durumda, sıçan dışkılarının polen kapanlarına girmesi engellenmelidir. Bu, çok bulaşıcı olabilir.
317
• Kovan, alana yayılabilecek olan gübre granüllerinin polen kapanına giremeyeceği şekilde yönlendirilmelidir. Bu amaçla, yeterli mesafe (10 m) korunmalıdır. Polen nakliyesine yönelik kabın gıda kalitesinde olması gerekir. Arı sütü hasadı •Başlangıç • Başlangıç süreci ve larvaların yerleştirilmesi hijyenik koşullarda olmalıdır. • Başlangıç sürecine ve larvaların yerleştirilmesine yönelik tüm materyaller, gıda maddeleri ile temasa uygun olmalıdır ve temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir. • Kapların arı sütüyle ıslatılmış olması durumunda bu, kendi üretiminden ya da bilinen bir kaynaktan gelmeli (yurtdışındansa menşe ülkeyi not edin) ve kalıntı içermemelidir. • Şüpheli olan arı sütleri kullanılmamalıdır. • Sulandırma için kullanılacak su, içilebilir olmalıdır. • Hücreleri nemlendirmek için kullanılacak stok solüsyonu buzdolabında olmalı ve en az hafta bir yenilenmelidir. Yalnızca gereken miktar buzdolabından çıkarılır ve kullanılan solüsyonun fazlası atılmalıdır. • Larvaların yerleştirilmesi • Larvalı çerçeveler, o dönemde işlem görmemiş sağlıklı kolonilerden alınmalıdır. • Larvaların güneşten ve ısıdan korunması için kullanılacak dokuma kumaş temiz olmalı ve içilebilir suyla nemlendirilmelidir.
318
•Hasat • Yetiştiricilik çıtası arılarından dumanla yapılmalıdır.
çıkarılması,
minimum
• Arı sütünün hasat edileceği kaplar, tüm muhtemel bozulma (güneş...) ve enfeksiyon kaynaklarına karşı korunmalıdır. Nakliye • nakliye kaplarının, gıda kalitesinde, temiz ve kapalı olması gerekir. Hasat odası Arıların uzak tutulması • Hasat odasına girmeden önce üstlüklerde bal arılarının olmasını engelleyin • İdeal olanı kalan arıların bulunduğu bal üstlüklerini, arıları uzaklaştırmak için bir ışık kaynağına sahip karanlık bir odada bırakmaktır. • Balın sonraki işlemleri sırasında (süzme sonrasında) arıların olmaması sağlanmalıdır. Hasat odasındaki nem • Üstlüklerin 48 saatten fazla kalacağı odada bağıl nemin % 55’ten az olması önerilir • Santrifüj işlemi sırasında bağıl nemin ölçülmesi önerilir. Hava nemi, % 55’in üzerinde Bal üstlüklerinin getirilmesinden birkaç gün önce hasat odasına bir hava dehidratörü konulması önerilir.
319
Kontaminasyon kaynakları • Böceklere, fare ve benzeri kemirgenlere karşı hasat odasının sızdırmazlığı sağlanmalıdır • Santrifüj sırasında evcil hayvan bulunmamalıdır. • Sigara içmek yasaktır. • Toz, duman, gaz egzozu kaynakları bulunmamalıdır. • Kimyasal ürünler ve temizlik ürünleri saklanmamalıdır (kapalı bir dolapta saklanabilir). Balın kontaminasyon riski Belirtilen koşulları karşılamak için gerekli düzenlemeleri yapın. Hasat odasının bakımı • Özütleme odasında veya yakınında soğuk ve sıcak su kaynaklarının olması, odanın ve kullanılan malzemenin temizlenmesini sağlar. • Su veya çeşme suyu, içme karşılamalıdır (yıllık sertifika).
suyu
standartlarını
• Kullanılan dezenfektanların kamu sağlığı makamlarınca onaylanması gerekir. • Odanın en azından özütleme süresinden önce ve sonra sıcak suyla temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi gerekir. • Balla temas eden yüzeyler (özütleme materyali), her bir özütleme faaliyetinden önce ve sonra temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir. “Bal Hasadı ” kaydına şunları not edin: - Tesislerin temizlenme tarihi. -
320
Personel • İyi kişisel hijyen. • Saçların ya da başka şeylerin dökülmesini engellemek için temiz ve uygun giysiler (saç ağları, kapalı cepler, ...). • Bulaşıcı hastalık bulundurmamalıdır. • Gıda maddeleriyle çalışmaya uygunluğunu belirten tıbbi bir uygunluk sertifikası bulunmalıdır. Bu sertifika yıllık olarak yenilenmelidir. • Balı kontamine edebilecek yaraların üzerini kapatın. • Sigara içmek, yemek yemek ve içki içmek yasaktır. Bal hasadı Hasat odası • Balın özütlenmesi ve iyileştirilmesi için kullanılan tesislere yönelik gereklilikler, söz konusu tesislerin kullanım sıklığına bağlı olarak farklıdır. Söz konusu tesisler geçici ya da sürekli olabilir. “Bal Hasadı” kaydına şunları not edin: - Tesisin yeri (adresi), bal partilerine ilişkin veriler ve tanımlama Sabit özütleme odası Yer • Sabit özütleme odası tercihen güçlü veya kötü kokulardan ve her durumda hasat edilen ürünlerin hijyenine zarar verebilecek maddelerden uzak bir yere inşa edilmelidir. • Özütleme odası, bir kontaminasyon kaynağına (tuvalet, garaj, atölye, vb.) sahip olabilecek olan tesislere doğrudan bağlı olmamalıdır. Tam bir kapı, ayırma için yeterlidir.
321
Genel özellikler • Odanın sürekli kullanımı durumunda, listelenen gerekliliklerin yanı sıra aşağıdaki kurallar da uygulanmalıdır. • Oda, yalnızca bal ve diğer arı ürünlerinin özütlenmesine ayrılmalıdır. • Odanın kolay temizliği: ulaşılamayan köşelerden sakının. • Arılara yönelik bir tahliye sistemi önerilir. Sabit hasat-özütleme tesislerinin kurulumu Zemin • Su geçirmez ve temizlenebilir bir zemin öngörülmelidir. • İdeal olanı propolisin kolay toplanması için sert bir zemindir. • İdeal olanı propolisin kolay toplanması pervazlardır ve iyi bir drenaj gereklidir.
için
düz
Duvarlar ve kapılar • Sert ve desensiz duvarlar kullanın. Balla kontamine olabilen veya bal çerçeveleriyle temas edebilen bölümler yıkanabilir olmalıdır. Güçlü materyalden üretilmelidir (tercihen plaster olmamalıdır). Tavan ve ışıklandırma • Tavanın tozunun temizlenmesi kolay olmalıdır. İyi bir ışıklandırma sağlayın. Işık kaynaklarının etrafına bir koruma çekin (kırılmalara karşı koruma). Tesisat, lavabo • Lavabo: Musluk suyu veya içilebilir su standartlarını karşılayan su. 322
- İdeal olanı yeniden kontaminasyonu önlemek için ellerin kurutulmasına yönelik bir sistemdir (kağıt havlu rulosu makinesi .). - İdeal olanı el kullanımının gerekmediği musluktur. İyi bir hijyen sağlamak için: tuvaletlerin özütleme odasıyla doğrudan bağlantısı olmaması gerekir. Geçici özütleme odası Tesislerin kullanımı • Bal üretiminin mevsimsel bir faaliyet olduğu ve balın mikrobiyolojik risklere karşı hassas olmadığı düşünüldüğünde, başka bir amaca sahip yerler geçici olarak özütleme odası olarak kullanılabilir; ancak söz konusu odanın durumun balın kontaminasyonuna veya bozulmasına neden olmaması gerekir (arı holleri hariçtir). • Balın hasat (özütleme) edilmesi ve işlenmesi süresince, oda yalnızca bu işlemlere ayrılmalıdır. Hasat odasının özellikleri • Balla temas eden materyaller gıda kalitesinde (ahşap), paslanmaz ve kolay bir şekilde yıkanabilir olmalıdır. • Balın muhtemel olarak bulaşabileceği yüzeyler (zemin) su geçirmez, yıkanabilir ve emici olmayan malzemeden olmalıdır. • Diğer yüzeyler toz tutmaz niteliktedir. Özütleme odasında veya yakınında sıcak ve soğuk suyun ya da içme suyu standardını karşılayan suyun bulunduğu bir nokta olmalıdır. Odanın temizlenmesi kolay olmalıdır. • Kullanım kaçının.
süresince
kontaminasyon
323
kaynaklarından
“Bal Hasadı ” kaydına şunları not edin: - kullanılan oda, odanın kullanım süresi, balın tanımlaması Ekipmanın niteliği • Gıdaya uygun olan ve balın yüksek asiditesine dayanabilecek nitelikte ekipman kullanın. Gıda ile teması durumunda, en ideal materyal paslanmaz çeliktir. Balla temas eden parçalar ahşaptan olmayabilir. Ekipmanın niteliğinin kontrolü Besin standartlarını karşılamayan ekipmanları değiştirin. Materyalin bakımı • Kullanmadan önce ekipmanın temizliğini kontrol edin. • Her bir hasat için balla temas eden yüzeyleri musluk suyuyla ya da içme suyu standardını karşılayan suyla ve gerekirse sağlık bakanlığı tarafından onaylanan dezenfeksiyon ürünleriyle temizleyin. • Özütleme ekipmanının yukarıda bulunan ve balla temas eden aks ve dişlileri gıda kalitesini karşılayan yağla yağlanmalıdır. • Kullanım kaplarının durumunu ve temizliğini kontrol edin. Paslı olan ya da yetersiz bir şekilde tamir edilen parçaların olup olmadığını kontrol edin. Balın hasadı sırasındaki eylemler Bal çerçevelerinin kurutulması • Halihazırda ölçülmediyse, balın nem içeriğini kontrol edin (önceki bölümlere bakın, ideal olanı refraktometreyledir.) • Bal çerçeveleri, aşağıdaki seçeneklerden biriye nem işlevi açısından kurutulmalıdır: Ilık hava akışı koridoruyla (maksimum 50 ° c). Kuru hava koridoruyla 324
Su içeriğinin ölçülmesi: ≤ % 20 yasal norm ≤ % 18 önerilen gerekirse bal çerçevelerinin birkaç gün kurumasına izin verin Petek gözlerinin açılması ve özütleme: •Şüpheli herhangi bir bal (ekşime, anormal koku) sırrın açılması veya özütleme sırasında veya öncesinde çıkarılmalıdır. Bal çerçevelerinin durumunu kontrol edin (ekşimenin, anormal koku veya rengin olmaması) Problemin niteliğine bağlı olarak bal, tercihen kapsamlı bir ısıtma sonrasında (> 75 °C’de 3 ila 4 dakika) arılara geri verilebilir veya arılara yönelik bir tehlike varsa bal imha edilmelidir. Sır mumu • Özütlemeden sonra, çıkarılan hücre sırları kapalı kaplarda saklanır. • Hücre sırlarının mumu mümkün olduğunca çabuk işlenir (santrifüj edilir, yeniden eritilir). • Balın sır mumundan tüketim için çıkarılması halinde bu, hafta içinde yapılmalıdır. Balın süzülmesi • Her kullanımdan önce süzgecin durumunu kontrol edin.
325
• İdeal olan balın birden fazla adımda süzülmesidir: iri, orta ve ince süzme. En ince süzgeç (püren balı dışında) 0.5 ila 0.2 mm arasında göz büyüklüğüne sahip olmalıdır. • Süzgeç baldaki tüm görünür parçacıkları tutmalıdır. • Süzgecin taşmasını önlemek için süzgeç sürekli olarak izlenmelidir. Süzgecin durumunu kontrol edin Bal yeniden süzülmeli veya arılara geri verilmelidir. Balın berraklaştırılması ve olgunlaştırılması Süzme işleminden sonra, baldaki hava baloncuklarının ve küçük parçacıklarının çıkarılması için bal 20 °C sıcaklığın üzerinde bırakılmalıdır. Bunun süresi, balın hacmine bağlıdır. • Balın yüzeyinde oluşan köpük ve küçük parçacıklar ortadan kaldırılacaktır (berraklaştırma). Köpüğün yok edilmesi sırasında köpük ve balın karıştırılmasından kaçınılmalıdır. Balın iyileştirilmesi Balın işlenmesi Genel koşullar • Süzme ve olgunlaştırma sonrasında, balın içine yabancı parçacıkların girmemesi için tüm kaplar kapatılacak ve gerekli önlemler alınacaktır. Böcek oluşumunu engelleyin. •Karıştırma • Toz üretmeyen yalnızca bu işlem için kullanılan uygun bir araç seçin (özel materyal: matkap ...). 326
• Dümen bileşenleriyle konteynerin duvarlarını çizmeyin. Bala hava girişinden kaçının. •Karıştırma ve aşılama • Aşağıdakilerin bilinmemesi durumunda eksiksiz bir analiz raporu olmadan asla balı karıştırmayın:balın üretim adımları (izlenebilirlik, kalıntı riski). Cğrafi kökeni (ülke). • Büyük hataların (ekşime, garip kokular, vb.) olmaması durumunda farklı bal partilerini karıştırmadan önce kontrol edin. •Yeniden sıvılaştırma • Balın aşırı ısınmasına ve bozulmasına neden olabilecek uygun olmayan ekipmanla ısıtılmasından kaçının. Isıtma, mümkün olduğunca az ve kısa olmalıdır. bir laboratuvarda HMF içeriğinin belirlenmesi. ≥ 40 mg/kg (yasal norm) olması durumunda: endüstri balı olarak kullanın ya da arılara geri verin. Bu parametrenin insan popülasyonunun sağlığı üzerinde bir etkisi yoktur. İzlenebilirlik • Bal içeren her bir kabın yan tarafında (kapakta değil) izlenebilirliği sağlamak için bir etiket olmalıdır: - Hasadın tanımlanması (aynı ülkeden ve gelen arı balları). - Partinin tanımlanması (çoklu özütlemeden ve farklı türdeki balların karışımından gelen bal). İzlenebilirliğe ilişkin bir örnek ürün kaydında belirtilmiştir.
327
Kavanozların doldurulması • Bal kavanozları • Yalnızca bal için kullanılacak kavanozlar kullanın • Cam bal kavanozları sağlam olmalıdır. • Yalnızca tamamen temiz olan kapları kullanın. • Cam bal kavanozları, dolum öncesinde içilebilir suyla yıkanmalı ve durulanmalıdır. • Kapaklar • Bal kavanozları hava geçirmez bir şekilde kapatılmalıdır. • Dişli sistemine sahip kavanozlarda tercihen hava geçirmez bir şekilde kapanan dişli kapaklar kullanılır. • İdeal olanı, plastik klikli kapaklar kullanmamaktır. • Metal kapaklar tekrar kullanılamaz. • Plastik kapakların gıda geçirmezlik kalitesini kontrol edin. Temizliğinden şüphe duyulması durumunda: Kullanmayın Diğer ürünlerin iyileştirilmesi Diğer ürünlerin iyileştirilmesi •Tesis ve ekipman • Polenle temas eden tüm ürünler, gıda sınıfı kalitede ve asitlere karşı dirençli olmalıdır. • Polenin iyileştirilmesi işlemi yalnızca, sabit özütleme tesisleri için belirtilen gereklilikleri karşılayan tesislerde gerçekleştirilebilir. Kontaminasyon kaynaklarının bulunmamasına özellikle dikkat edilmelidir. 328
• Polenin iyileştirilmesi işlemi, özel olarak tasarlanan bir tesiste ya da özütleme veya bal odasında odanın bal işleme işlemi için kullanımda olmadığı bir dönemde gerçekleştirilir. •Kurutma • Oda sıcaklığında koruma için polen hasattan sonra doğrudan kurutulmalıdır (24 saat içinde). • Bunu yapmak için polenler ince bir tabaka halinde bir süzgece yayılır ve 40 ° C’lik optimum sıcaklıkta kuru filtreli hava akışıyla yavaş bir şekilde kurutulur. • Polenin nem içeriği % 6’dan az olmalıdır. Bunu kontrol etmek için, polen külçelerinin su içeriği, kurutma öncesinde ve sonrasında ağırlık varyasyonu belirlenerek ölçülür (110 ° C’de 1 saat). •Temizleme • Yoğunluk farkı ve mıknatıs kullanılarak polenden yabancı maddeleri (arılardan gelen kir, metal parçacıkları ...) ayırmak için bir cihaz kullanılması önerilir. • Polen külçeleriyle aynı yoğunluk ve hacme sahip kir parçacıklarının (kireç hastalığı) ayrılması için son olarak gözle inceleme gereklidir. •Dondurma • Arındırma işleminden sonra polen torbalarda ya da kavanozlarda dondurulabilir. Soğuk zincirin kırılmadığından emin olun. •Konserveleme süreci • Konserveleme süreci, UV geçirgen olmayan materyalden üretilen temiz ve kapalı kavanozlarla yapılabilir.
329
• Balla karıştırma • Polenle balı karıştırarak bu şekilde korumak mümkündür. “Polen Hasadı” kaydına şunları not edin: - Tesisin adresi, polen hasat tarihi ve kullanılan arı kovanları, hasat referansları (parti numaraları), kurutma öncesinde ve sonrasında polenin nem içeriği, miktarlar, dondurma tarihi Petek (bölme) balının iyileştirilmesi • Petek balının piyasaya sunulması için kullanılan kutular, gıda sınıfı kalitede ve kapatılabilir olmalıdır. Arı sütünün iyileştirilmesi •Tesislerin ve ekipmanın hijyeni • Arı sütünün iyileştirilmesi işlemi yalnızca, sabit özütleme tesisleri için belirtilen gereklilikleri karşılayan tesislerde gerçekleştirilebilir. • Arı sütünün iyileştirilmesi işlemi, özel olarak tasarlanan bir odada ya da özütleme veya bal odasında odanın bal işleme işlemi için kullanımda olmadığı bir dönemde gerçekleştirilir. • Arı sütüyle temas eden tüm ürünler (özütleme ve filtrasyon ekipmanı, larva iğnesi, kavanozlar, kaplar ) gıda sınıfı kalitesinde olmalıdır. Temiz ve kullanımdan sonra derhal kolay bir şekilde temizlenebilecek ve dezenfekte edilebilecek nitelikte olmalıdırlar. Arı sütü kaplarının kapakları • Isıtılmış ekipmanın engellenmelidir.
arı
330
sütüyle
temas
etmesi
Larvaların çıkarılması • Ölü larvaların bulunduğu kaplardan arı sütü hasat edilmemelidir. • Arı sütünün özütlenmesinden önce larvaların çıkarılması zorunludur. Larvaya zarar vermemeye dikkat edin (hemolenf salınımı). Özütleme • Özütleme işlemi, spatula, vakum pompası ya da küçük bir santrifüjle yapılabilir. • Arı sütünün özütleme işlemi, gecikme olmadan yetiştiricilik çıtalarının çıkarılmasıyla aynı gün yapılmalıdır. Filtrasyon • Yabancı parçacıkları ve özellikle bal mumu parçacıklarını çıkarmak için özütlemenin hemen sonrasında ya da aynı gün içinde daha sonra arı sütünün filtre edilmesi önerilir. Filtre kumaşının göz boyutu 0.4 ila 0.7 mm arasında olmalıdır. Dondurma • Arı sütü dondurulabilir (-18°C). Soğuk kırılmadığından emin olun. Maksimum raf uyulmalıdır.
zincirin ömrüne
•Konserveleme süreci • Konserveleme işlemi temiz ve kapalı kavanozlarda yapılabilir. “Bal Hasadı” kaydına şunları not edin: - Özütleme odasının adresi, Özütleme tarihi ve kullanılan bal kovanlarının tanımlaması
331
- hasat referansları (parti numaraları), miktarlar ve dondurma tarihi
hasat
edilen
Etiketleme Belirtilen bilgiler, kanun uyarınca etiket üzerinde de açıklanmalıdır: - Ürün adı: bal (veya çiçek balı ya da nektar balı veya özsu balı) - Son kullanma tarihi (konserveleme sonrası maksimum 2 yıl) ve saklama koşulları - Net ağırlık, arıcının adı ve adresi (üretici veya tedarikçi), balın geldiği ülke, izlenebilirliği sağlamak için parti numarası veya başka bir numara (örneğin, analiz ); O ülkede hasat edilmeyen bir ürünle karıştırılması durumunda, kaynak ülkeler etikette belirtilmelidir. • Tüm balın aynı bölgede yetiştirilmesi koşuluyla coğrafi bölge de yazılabilir. • Botanik kaynak (mono floral, çift isim veya gezilen çiçeklerin ayrıntıları) belirtilebilir. Bu durumda özel bir analiz gereklidir. • Doğrulanabilir olması ve baz ürünün gelişimine katkıda bulunması durumunda kalite kriteri de belirtilebilir. Saf, doğal, arılardan gibi isimlere izin verilmez. Yasal olmayan bilginin bulunması: Yasal kriterleri karşılayacak şekilde etiketleri değiştirin Polenin etiketlenmesi Etiketin altında yasal bildirimler bulunmalıdır:
332
- Ürün adı: kurutulmuş polen (polen) veya derin dondurulmuş polen (polen), son kullanma tarihi: kurutulmuş polen: hasat tarihinden sonra maksimum 1 yıl, derin dondurulmuş polen: hasat tarihinden sonra maksimum 18 ay, - Saklama koşulların. derin dondurulmuş polen için şunlar belirtilmelidir: çözdürdükten sonra yeniden dondurmayın ve beş gün içinde tüketin (dolapta saklayın, net ağırlık, arıcının adı ve adresi (üretici veya tedarikçi),menşe ülke (isteğe bağlı), - İzlenebilirliği sağlamak için parti numarası veya başka bir numara, etiket üzerinde ürünün gıda alerjisine karşı hassas olan kişiler için potansiyel alerjen olduğunun belirtilmesi önerilir. • Yalnızca makamlar tarafından kabul edilen sağlık veya besin değerleri kullanılabilir. • % 0,9’dan yüksek GDO’lu polenin varlığı özel bir etiketleme gerektirmektedir: “GDO’lu ürün” yazılmalıdır. Arı sütünün etiketlenmesi • Etiketin altında yasal bildirimler bulunmalıdır: - Ürün adı: taze veya dondurulmuş arı sütü, son kullanma tarihi: taze arı sütü maksimum 6 ay, dondurulmuş arı sütü: hasat tarihinden sonra maksimum 18 ay. Bu tarih, belirli bir gün, ay, yıl içermelidir. - Saklama sıcaklığı:-taze: 2 ila 5 °C, -dondurulmuş: <-18 °C - Net ağırlık, - Arıcının adı ve adresi (üretici veya tedarikçi), - Menşe ülke (isteğe bağlı), - Parti numarası veya üretim tarihi, - Çözdürülen arı sütü yeniden dondurulmamalıdır. 333
• Yalnızca makamlar tarafından izin verilen sağlık veya besin değerleri kullanılabilir. Saklama ve piyasaya sunma Uzun süreli muhafaza •Balın saklanması • Kuru ve serin (ideal ± 15 °C) ve ayrıca direkt güneş ışığından korunan bir odada saklayın. Bu sıcaklık değişebilir; ancak çoğu zaman 22 °C’nin altında olmalıdır. • > % 19 su içeriğine sahip bal, 11 ° c’den düşük olmayan bir sıcaklıkta saklanmalıdır. Balın bal özsuyu içermesi halinde, % 18 nem içeren bal için de aynı öneri geçerlidir. •Polenin muhafazası • Kurutulmuş polen, kuru, serin (ideal: < 15 °C) ve ışıktan korunan bir odada saklanmalıdır. • Dondurulmuş polen -18 °C’nin altındaki sıcaklıklarda saklanmalıdır. •Arı sütünün saklanması • Önceden paketlenen arı sütü daima ışıktan iyi korunan bir odada (ayrıca ticari depolarda) ve 2 °ila 5 °C arasındaki bir sıcaklıkta saklanmalıdır. • Dondurulmuş arı sütü at -18 °C’den düşük bir sıcaklıkta saklanmalıdır (hasat tarihinden sonra maksimum 18 ay). Alım/satım • Müşterilere ve satıcılara yönelik bilgiler (soğuk yerlerde saklayın, güneş ışığına maruz bırakmayın, vb.).
334
• Büyük miktarlarda almak miktarlarda tedarik edin.
yerine
tercihen
küçük
• Bebek botulizmi riskini azaltmak için 1 yaşından küçük bebeklere bal verilmesi önerilmez. Müşteriye bilgi verilebilir veya etiket üzerinde bir liste gösterilebilir; örneğin, “1 yaşından küçük çocuklar için uygun değildir” “Alımlar ve Satışlar” kaydına şunları not edin: Alımlar: - Tarih, satıcının tanımlaması, satın tanımlaması, miktarı, balın coğrafi menşei
alınan
balın
Satışlar (bireyler haricinde olduğunda): - Tarih-alıcının tanımlaması, miktar, hasat tanımlaması, teslimat yerinin koordinatları
partisinin
Gıda riskine sahip ürünler söz konusuysa:
• Balın gıda riski taşıması durumunda: gecikmeden ilgili servislerle iletişime geçin. İkincil ürünler İlgili kişiler Aşağıdaki durumlarda yasaya göre bundan böyle birincil üretici olarak değil ikincil üretici olarak kabul ediliyorsunuz: - Başka bir arıcıdan gelen bal, polen veya arı sütüyle karıştırılmış ürünleriniz varsa. Özütleme odanız başka arıcılar tarafından kullanılıyorsa,
335
- Arılarınızın ürününü başka ürünlere (zencefilli çörek, nuga, ...) dönüştürüyorsanız. Rahatlatıcı noktalar • İkincil üretici olarak, kendi risk analinizi ve HACCP’nizi (kritik kontrol noktaları analizi) yapmalısınız. Bu kullanıcı kılavuzu, böyle bir çalışmanın gerçekleştirilmesine yönelik gerekli unsurları vermez. Ancak, kanun yapan kişiler küçük üreticiler için bazı rahatlatıcı noktalar belirtmişlerdir: - Doğrudan tüketiciye tedarik yapan, 400 m2’den küçük bir işletmeye sahip olan ve 5 tam zamanlı çalışana denk gelen kurumsal üyelere sahip olan üreticiler; - Diğer şirketlere tedarik eden ve maksimum 2 kişiyle (tam zamanlı eşdeğer) çalışan üreticiler. Bu iyi arıcılık uygulamalarına ek olarak bu rahatlatıcı noktalar şunları kapsamaktadır: - Riskin önlenmesi, ortadan kaldırılması ve kabul edilebilir bir düzeye indirilmesine yönelik tüm önlemler, - Tüm problemlerin (uygunsuzlukların) kaydedilmesi, - Belgelere ilişkin olarak son kullanma tarihinden itibaren en az 6 aylık bir saklama süresi. Ürün karışımları • Bal • Bu kılavuz tüm gerekli unsurları ele almaktadır (karıştırma ve aşılama etiketlerin bileşimi, balın satın alınması). • Bu kılavuzun devamında kritik noktalara ilişkin analiz (HACCP) açıklanmıştır.
336
Arı sütü ve polen • Bala ilişkin genel ilkeler ayrıca arı sütü ve polen için de geçerlidir. Ancak, özel bir risk analizinin yapılması gerekir. Genel özütleme ve bal tesisleri • Gelen bir özütleme veya bal tesisi, sabit ekipmanlı tesislerle aynı gereklilikleri karşılamalıdır. • Özellikle kullanıcının adını ve adresini, kullanım tarihini ve hasat edilen balın miktarını belirten özel bir oda kullanım kaydı tutulmalıdır. • Çeşitli kullanımlar arasında odanın ve ekipmanların temizlenmesine ilişkin özel bir prosedür belirlenmelidir. • Bu kılavuzun devamında, kritik noktalara ilişkin bir analiz (HACCP) taslağı sunulmuştur. Ürünlerin dönüşümü • Bu kılavuz kapsamındaki dönüşümler şunlardır: diğer arıcılar için balın işlenmesi, kendi üretimi olan balın diğer arıcıların balıyla karıştırılması. • Diğer tüm dönüşümler bu kılavuzun kapsamında değildir. Dönüştürülen her bir ürün özel bir mevzuat konusudur. Her bir ürünle ve özel üretim koşullarıyla ilgili olarak kritik noktalara ilişkin bir analiz (HACCP) gereklidir.
337
Üretim kaydı
Temel bilgiler
Yıl…………… (5 yıl saklanacak)
Arıcı Soyadı, adı:
………………… ………………… Adres ………………….. …………………. Posta kodu ve ilçe …………….. Tel/Faks ………………………… …………………………. Arı kovanının/kovanlarının standı/stantları İsim ………………….. Adres ………………….. Kışlandırılmış kovanların ve altılı çerçevelerin adı ve kodları…………… ……………….. ……………….. ……………….. ……………….. ____________________________
İsim ………………….. Adres ………………….. Kışlandırılmış kovanların ve altılı çerçevelerin adı ve kodları…………… ……………….. ……………….. ……………….. ……………….. _____________________________
İsim ………………….. Adres ………………….. Kışlandırılmış kovanların ve altılı çerçevelerin adı ve kodları…………… ……………….. ……………….. ……………….. ……………….. 338
Seyahat eden arı kovanının/kovanlarının standı/stantları
İsim ………………….. Adres ………………….. Kışlandırılmış kovanların ve altılı çerçevelerin adı ve kodları…………… ……………….. ……………….. ……………….. ……………….. Seyahat tarihi ……………….. İlaçlar (tarım) …………… Sağaltım tarihi …………… _____________________________
İsim ………………….. Adres ………………….. Kışlandırılmış kovanların ve altılı çerçevelerin adı ve kodları…………… ……………….. ……………….. ……………….. ……………….. Seyahat tarihi ……………….. İlaçlar (tarım) …………… Sağaltım tarihi …………… _____________________________
İsim ………………….. Adres ………………….. Kışlandırılmış kovanların ve altılı çerçevelerin adı ve kodları…………… ……………….. ……………….. ……………….. ……………….. Seyahat tarihi ……………….. İlaçlar (tarım) …………… Sağaltım tarihi …………… _____________________________ 339
Bal hasadı Bal üretim tesisi Adres
………………….. …………………..
Hasat Hasat numarası Hasat tarihi Hasat referansı Miktar
……………….. ……………….. ………….. ……………….. ____________________________
Hasat numarası Hasat tarihi Hasat referansı Miktar
……………….. ……………….. ………….. ……………….. ____________________________
Hasat numarası Hasat tarihi Hasat referansı Miktar
……………….. ……………….. …………. ……………….. ____________________________
Hasat numarası Hasat tarihi Hasat referansı Miktar
……………….. ……………….. …………. ……………….. ____________________________
Hasat numarası Hasat tarihi Hasat referansı Miktar
……………….. ……………….. …………. ……………….. ____________________________
340
Bal üretiminin bileşimi (karıştırılmışsa) Parti numarası Parti bileşimi Miktar Analiz numarası
………………………… ………………….. ………………….. ………………….. _____________________________
Parti numarası Parti bileşimi Miktar Analiz numarası
………………………… ………………….. ………………….. ………………….. _____________________________
Parti numarası Parti bileşimi Miktar Analiz numarası
………………………… ………………….. ………………….. ………………….. _____________________________
Parti numarası Parti bileşimi Miktar Analiz numarası
………………………… ………………….. ………………….. ………………….. _____________________________
Parti numarası Parti bileşimi Miktar Analiz numarası
………………………… ………………….. ………………….. …………………..
Üretim odasının temizlenmesi Temizlik tarihi
…………………. …………………. ………………….
341
Sağaltımlar ve veteriner ürünleri Hastalıklar (gözlemlenen veya şüphelenilen) Hastalık tipi Standın tüm kolonileri
……………………..
Kovan numaraları Zorunlu rapor evet … hayır Tarih
Hastalık tipi Standın tüm kolonileri
………………. ………………. ____________________________ ……………………..
Kovan numaraları Zorunlu rapor evet … hayır Tarih
Hastalık tipi Standın tüm kolonileri
………………..
………………. ………………. ____________________________ ……………………..
Kovan numaraları Zorunlu rapor evet … hayır Tarih
Hastalık tipi Standın tüm kolonileri
………………..
………………..
………………. ………………. ____________________________ ……………………..
Kovan numaraları Zorunlu rapor evet … hayır Tarih
342
……………….. ………………. ……………….
Kolonilerin sağaltımı Standın tüm kolonileri Kovan numaraları Ürün adı Dozlar Yöntem Tarih (ve saat) Veteriner reçetesi Notlar Standın tüm kolonileri Kovan numaraları Ürün adı Dozlar Yöntem Tarih (ve saat) Veteriner reçetesi Notlar Standın tüm kolonileri Kovan numaraları Ürün adı Dozlar Yöntem Tarih (ve saat) Veteriner reçetesi Notlar
……………………. ……………………. ……………………. ……………………. ……………………. ……………. …………………… …………………… ____________________________ ……………………. ……………………. ……………………. ……………………. ……………………. ……………. …………………… …………………… ____________________________ ……………………. ……………………. ……………………. ……………………. ……………………. ……………. …………………… …………………… ____________________________
Standın tüm kolonileri Kovan numaraları Ürün adı Dozlar Yöntem Tarih (ve saat) Veteriner reçetesi
……………………. ……………………. ……………………. ……………………. ……………………. ……………. …………………… ……………………
Notlar
343
Sağaltımlar ve veteriner ürünleri Çıplak oğulların sağaltımı (çerçevesiz) ………………… stokundaki tüm çerçeveler numara…………………
Kovanın%’si Ürün adı……………………
Doz...……………………………….. Yöntem ……………………………… Tarih (ve saat) …………………….. Notlar ……………………………. ………………………………………. Saklanan çerçevelerin sağaltımı ………………… stokundaki tüm çerçeveler numara…………………
Kovanın%’si Ürün adı……………………
Doz...……………………………….. Yöntem ……………………………… Tarih (ve saat) …………………….. Notlar ……………………………. ………………………………………. ______________________________ ………………… stokundaki tüm çerçeveler numara…………………
Kovanın%’si Ürün adı……………………
Doz...……………………………….. Yöntem ……………………………… Tarih (ve saat) …………………….. Notlar ……………………………. ……………………………………….
344
Kullanılan ürünlerin kaydı 1/1/…. tarihindeki stok Veteriner ürünleri..……………. Miktar ………………………….. Notlar …………………………. Veteriner ürünleri..……………. Miktar ………………………….. Notlar …………………………. Veteriner ürünleri..……………. Miktar ………………………….. Notlar …………………………. __________________________ Alım tarihi ………………………. Veteriner ürünleri..……………. Miktar ………………………….. Notlar …………………………. Alım tarihi ………………………. Veteriner ürünleri..……………................... Miktar ………………………….. Notlar …………………………. Alım tarihi ………………………. Veteriner ürünleri..……………. Miktar ………………………….. Notlar …………………………. ___________________________ 31/12/…. tarihindeki stok Veteriner ürünleri..……………. Miktar ………………………….. Notlar …………………………. Veteriner ürünleri..……………. Miktar ………………………….. Notlar …………………………. Veteriner ürünleri..……………. Miktar ………………………….. Notlar …………………………. 345
Alım ve satım
Oğullar, koloniler,
ana arılar, arı kovanı Alım …………………. Tarih ………………………………. Satıcı …………………………… Miktar ………………………….. Kaynak ……………………………. Varış yeri …………………….. Notlar ……………………….. ……………………………………. __________________________ Alım …………………. Tarih ………………………………. Satıcı …………………………… Miktar ………………………….. Kaynak ……………………………. Varış yeri …………………….. Notlar ……………………….. ……………………………………. __________________________ Alım …………………. Tarih ………………………………. Satıcı …………………………… Miktar ………………………….. Kaynak ……………………………. Varış yeri …………………….. Notlar ……………………….. ……………………………………. __________________________ Alım …………………. Tarih ………………………………. Satıcı …………………………… Miktar ………………………….. Kaynak ……………………………. Varış yeri …………………….. Notlar ……………………….. ……………………………………. 346
Arı bal mumu: tedarik Kendi üretimi ………………….. Satıcı tedariki ……………………… Tarih …………………………………. Bal mumu peteklerinin sayısı ve/veya Kg … Notlar ……………………………. ……………………………………. __________________________ Kendi üretimi ………………….. Satıcı tedariki ……………………… Tarih …………………………………. Bal mumu peteklerinin sayısı ve/veya Kg … Notlar ……………………………. ……………………………………. __________________________ Kendi üretimi ………………….. Satıcı tedariki ……………………… Tarih …………………………………. Bal mumu peteklerinin sayısı ve/veya Kg … Notlar ……………………………. ……………………………………. Arı bal mumu: satış Satış - alıcı …………………….. Tarih………………………………….. Ham bal mumu (kg)……………………….. Bal mumu petekleri Notlar…………………………….. ………………………………………..
347
Alım ve satım Bal alımı Tarih…………………………………. Alıcı………………………………… Miktar……………………………… (Parti)………………………………….. Notlar…………………………….. ……………………………………….. ____________________________ Tarih…………………………………. Alıcı………………………………… Miktar……………………………… (Parti)………………………………….. Notlar…………………………….. ……………………………………….. ____________________________ Tarih…………………………………. Alıcı………………………………… Miktar……………………………… (Parti)………………………………….. Notlar…………………………….. ……………………………………….. ____________________________ Tarih…………………………………. Alıcı………………………………… Miktar……………………………… (Parti)………………………………….. Notlar…………………………….. ……………………………………….. ____________________________ Tarih…………………………………. Alıcı………………………………… Miktar……………………………… (Parti)………………………………….. Notlar…………………………….. ………………………………………..
348
Bal satışı (yalnızca şirketlere satıldığında) Tarih…………………………………. Alıcı………………………………… Miktar……………………………… Parti………………………………….. Notlar…………………………….. ……………………………………….. ____________________________ Tarih…………………………………. Alıcı………………………………… Miktar……………………………… Parti………………………………….. Notlar…………………………….. ……………………………………….. ____________________________ Tarih…………………………………. Alıcı………………………………… Miktar……………………………… Parti………………………………….. Notlar…………………………….. ……………………………………….. ____________________________ Tarih…………………………………. Alıcı………………………………… Miktar……………………………… Parti………………………………….. Notlar…………………………….. ……………………………………….. ____________________________ Tarih…………………………………. Alıcı………………………………… Miktar……………………………… Parti………………………………….. Notlar…………………………….. ………………………………………..
349
Besleme Besleme, teşvik Standın/stantların tüm kovanları Kovan numaraları Ürün adı……………………… Miktar Süre Alım tarihi Satıcı Ticari ürünse
…………………….
…………………………….. ………………………………. ……………….. ……………………………..
Parti numarası ………………………. Notlar ……………………………. __________________________ Standın/stantların tüm kovanları Kovan numaraları Ürünadı……………………… Miktar Süre Alım tarihi Satıcı Ticari ürünse
…………………….
…………………………….. ………………………………. ……………….. ……………………………..
Parti numarası ………………………. Notlar ……………………… __________________________ Standın/stantların tüm kovanları Kovan numaraları Ürünadı………………………
…………………….
Miktar Süre Alım tarihi Satıcı Ticari ürünse
…………………………….. ………………………………. ……………….. ……………………………..
Parti numarası
……………………….
350
Notlar ……………………… __________________________ Standın/stantların tüm kovanları Kovan numaraları Ürünadı………………………
…………………….
Miktar Süre Alım tarihi
…………………………….. ………………………………. ………………..
Satıcı Ticari ürünse
……………………………..
Parti numarası Notlar
………………………. ………………………
Bal esansları /aromalar/yemler Körükte kullanılan ürünler
…….. ……………………………….. ……………………………….. ………………………………..
Bu dosya kaydında ürün verileri yalnızca bilgi amaçlı verilmiştir. Aynı bilgiler, kovan dolum kartında belirtilebilir. Bu belgelerin 5 yıl saklanması gerekmektedir.
351
Örnek Arıcı Soyadı, adı: Adres:
John Bee Flowerlane
Posta kodu ve yer:
2400 Honeytown
Tel/Faks
003416797604
Arıların standı İsim: ev Adres: Kışlatılan kovanların ve altılı çerçevelerin toplamı ve sayısı: 4 kovan ( no 1 ila 4) Üretim odası Adres:
evdeki mutfak
Bal hasadı Hasat numarası: bahar Hasat tarihi: 15 Haziran XXXX Hasat referansı: bahar XXXX Miktar: 55 kg _____________________________ Hasat numarası: bahar Hasat tarihi: 15 Haziran XXXX Hasat referansı: bahar XXXX Miktar: 55 kg Kolonilerin sağaltımı Standın tüm kolonileri Ürün adı: Doz: Yöntem: Tarih (ve süre): Veteriner reçetesi: Notlar:
Tymovar 1.5 şerit X 2 reçeteye göre 15/07-30/8 ve 1/9-10/10/XXXX yok __________________________
Standın tüm kolonileri Ürün adı: Doz: Tarih (ve süre):
oksalik asit 50mL/koloni 15/12/XXXX
Veteriner reçetesi: Notlar:
eklendi.
Çıplak oğullar Giriş: Tarih: Kaynak:
oğul 15/05/XXXX kendi arı standı 352
Çerçevesiz çıplak oğulların sağaltımı Tüm oğullar Oğul numarası: Veteriner ürünü:
4. kovandaki oğul Perizin
Doz: Yöntem: Tarih (ve süre): Veteriner reçetesi: Notlar:
30 mL damla 15/05/XXXX eklendi
Saklanan çerçevelerin sağaltımı Şu stoktaki tüm çerçeveler: X kovan sayısının % ... Ürün adı: Doz: Yöntem: Tarih (ve süre): Notlar:
sülfür şeridi 1 şerit/5 üstlük fumigasyon eylül ve aralık XX
Arı bal mumu alımı Kendi üretimi Satan Satıcı: X, arı mağazası Maya Tarih: 05/02/XXXX Bal mumu peteklerinin sayısı ve/veya kg: 2kg Notlar: baharda kullanıldı Besleme, teşvik Standın tüm kovanları: X Kovan numarası: Ürün adı: Miktar: Dönem: Alım tarihi: Dağıtıcı:
sugarsirop 50/50 20L/kovan 20/08-15/09 25/07/XXXX Cero
Parfümler/aromalar/yemler Kullanılan üretim: Alım – satıcı: nihil Körük için yanma Körükte kullanılan ürün: hasır Tedarikçi: Apis 16 Parti numarası: YYYY
353
Arı sütü üretimi
Arıcı Soyadı, adı:
…………………. …………………… Adres ……………………. ……………………. Posta kodu ve ilçe: …………….. Tel/faks: ……………………. Arı standı/stantları Arı standının adı ………………… Adres …………………. Üretimdeki kovanların miktarı ve sayısı ………………….... …………………… …………………… …………………… Arı standının adı ………………… Adres …………………. Üretimdeki kovanların miktarı ve sayısı ………………….... …………………… …………………… …………………… _____________________________ Arı standının adı ………………… Adres …………………. Üretimdeki kovanların miktarı ve sayısı ………………….... …………………… …………………… ……………………
354
Özütleme odası Adres
………………………. ………………………. ……………………….
Hasat Gün ……………………… Arı standı ……………………… Hasat referansı ……………… Dondurma evet hayır Miktar ……………………… _____________________________ Gün ……………………… Arı standı ……………………… Hasat referansı ……………… Dondurma evet hayır Miktar ……………………… _____________________________ Gün ……………………… Arı standı ……………………… Hasat referansı ……………… Dondurma evet hayır Miktar ……………………… _____________________________ Gün ……………………… Arı standı ……………………… Hasat referansı ……………… Dondurma evet hayır Miktar ……………………… _____________________________ Gün ……………………… Arı standı ……………………… Hasat referansı ……………… Dondurma evet hayır Miktar
355
356
Risk, bu kılavuzda tanımlandığı şekilde önlem yönergelerine göre arıcının çalıştığı şirkete dayanmaktadır. Arıcının bu kılavuza göre çalışmaması durumunda, risk artacaktır. Ciddiyet (S)
Olasılık (P)
Saptama (D)
1 mevcut değil 2 nahoş 3 yasal sınır dışında 4 tehlikeli 5 ölümcül
1 zayıf 2 ortalama 3 sık 4 çok sık 5 sürekli
1 görerek 2 basit test 3 ayrıntılı test 4 analiz 5 saptanabilir değil
S x P x D > 50: kritik nokta
Ciddiyet x Olasılık
Saptama
1
2
3
4
5
6
8
9
10
12
15
16
20
25
1
1
2
3
4
6
6
8
9
10
12
15
16
20
25
2
2
4
6
8
12
12
16
18
20
24
30
32
40
50
3
3
6
9
12
18
18
24
27
30
36
45
48
60
75
4
4
8
12
16
20
24
32
36
40
48
60
64
80
100
5
5
10
15
20
25
30
40
45
50
60
75
80
100 125
357
358
359
360
KAYNAKLAR 1. Anonim. (2012a). Pesticides in food and their dangers. (http:www.naturalhealthcare.org/food/pesticides-in-foods-dangerseffectives-onhealth.html)
2. Anonim. (2012b). Effects of pesticides. (http:www.globalhealingcenter.com/effects-of-pesticides/).
3. Anonim. (2012c). Honey bees. (http:www.defra.gov.uk/plants/beeHealth/).
4. Anonim. (2012d). Pesticide toxicity to bees. http:en.wikipedia.org/wiki/Pesticide_toxicity_to_bees).
5. Anonim. (2012e). Certified pesticide residue free foods prevent health effects such as ADHD, from exposure to pesticide residues. (http:www.SCScertified.com/fff/docs/NutriCleanReport_Current).
6. Anonim. (2012f). Human health issues. (http:www.epa.gov/pesticides/health/human.htmQuestions).
7. Anonim. (2012g). Pesticides and human health. Environmental Health Committee Newsletter For Family. (http:www.caps.zom.com/OCFP.htm).
8. Barel, S., Zilberman,D., Aydın,L., Girişgin, A.O., Efrat, H., Kamer,Y., Zaidman, E. (2011). Distribution of coumaphos residues in TurkishIsrael hives: A collaborative study. Uludag Bee Journal,11 (2):47-50.
9. Berliner, C., and Brimson, J.A., (1988), Cost Management for Today’s Advanced Manufacturing (The CAM-I Conceptual desing), Boston: Waren, Gorham and Lamont.
10.Blasco, C., Fernandes, M., Pena, A., Lino, C., Silveira, M.I., Font, G., Pico, Y. (2003). Asssessment of pesticide residues in honey samples from Portugal and Spain. Journal Agricultural Food Chemistry, 51:8132-8138.
11.Bogdanov, S., Ryll, G., Roth,H. (2003). Pesticide residues in honey and beewax produced in Switzerland. Apidologie, 34:484-485.
12.Chauzat, M.D., Faucon, J.P. (2007). Pesticide residues in beewax samples collected from honey bee colonies (Apis mellifera L.). Pest Management Science, 63:1100-1106.
13.Chauzat, M.P., Carpenter, P., Martel, A.C.,Bougeard, S., Cougoule, N., Porta, P., Lachaize, J., Madec, F., Aubert, M., Faucon, J.P. (2008). Influence of pesticide residues on honey bee (Hymenoptera:Apidae) colony health in France. Environmental Entomology, 38 (3): 514-523.
361
14.Chlebo, R. (2006). Bees and pesticides. Seminar 23-24, June, ModraHarmonia, Slovakia.
15.Choudhary, A., Sharma, D.C. (2008). Pesticide residues in honey samples from Himachal Pradesh (India). Bulletin of Environmental Contamination and Toxicology, 80 (5): 417-422.
16.Claudiones, C., Ranson, H., Johnson, R.M., Biswas, S., Schuler, M.A., Berenbaum, M.R., Feyereisen, R.,Oakeshott, J.G. (2006). A deficit of detoxicifation enzymes: pesticide sensitivity and environmental response in the honeybee. Insect Moleculer Biology, 15:615-636.
17.Çobanoğlu, S., Tüze, Ş. (2008). Determination of amitraz (varroaset) residue in honey by High Performance Liquid Chromatography (HPLC). Ankara Üniversitesi tarım Bilimleri dergisi, 14(2):169-174.
18.Demir, E. and Çelik, K., (2012). Effects of pesticides in honey and other bee products on human health and environmental sustainability. 6th Central European Congress on Food. 23-26 May, 2012, Novi Sad, Serbia.
19.Doğaroğlu, M., 2004. Modern Arıcılık Teknikleri. Doğa Arıcılık Tic., Tekirdağ.
20.Fernandes-Muino, M.A., Sancho, M.T., Muniatequi, S., Huidobro, J.F., Simallozano, J. (1995). Nonacaricide pesticide residues in honeyAnalytical methodsand levels found. Journal of Food Protection, 58:1271-1274.
21.Fraser,A.(2004). Pesticide residues on fresh fruits and vegetables:What’s the risk?. NC State University Cooperative Extension, USA.
22.Johnson, R.M., Ellis, M.D., Mullin, C.A., Frazier, M. (2010). Pesticides and honey bee toxicity-USA. Apidologie, 41:312-331.
23.Groth, K., (1994), Cost Management and Value Creation, Management Decision, Vol. 4., No. 4, pp. 1-6.
24.Johnson, H.T.,(1990), The Decline of Cost Management: A Rrinterpretation of 20ᵗͭʰ Century Cost Management History, Emerging Practices in Cost Management, Ed.: Ed.: B.J. Brinker, Boston: Waren, Gorham and Lamont, pp. 137-144.
25.Johnson, S., Jadon, N. (2010). Antibiotic residues in honey. Centre for Science and Environment (CSE) Study, September, 2010, (http//:www.cseindia.org).
26.Jorgensen, A.S. (2005). Pesticides, wax and honey:The use of medicines leave resiues in honey. Denmarks Biavlerforenning, September 2005, (http//:www.biavi.dk).
362
27.Kalmış, H., (2003), Cost Management as a Decision-Making Tool for Managers in the Global Competitive Environment, Journal of Naval Science and Engineering, July, pp. 115-122.
28.Kolankaya, D., Erkmen, B., Sorkun, K., Koçak, O. (2002). Pesticide residues in honeybees and some honeybee products in Turkey. PESTICIDES, 17:78-84.
29.Lenhard, C., (2002), Cost: From Awarness to Insight, Journal of Cost Management, May/June, pp. 44-48.
30.Martel, A.C. Zeggene, S., Aurieres, C., Drajnudel, P., Faucon, J.P., Aubert, M. (2007). Acaricide residues in honey and wax after treatment of honey bee colonies with Apivar® 50. Apidiologie, 38:534-544.
31.Martin, P. (2003). Veterinary drug residues in honey. APIACTA, 38:2123.
32.McKee,B. (2003). Preventition of residues in honey: A future perspective. APIACTA, 38:173-177.
33.Mcllhattan, R., (1990), Path to Total Cost Management, Emerging Practices in Cost Management, Ed.: B.J. Brinker, Boston: Waren, Gorham and Lamont, pp. 175-180.
34.Oliver, L., (2000), The Cost Management Toolbox, New York: Amacom.
35.Player, S., (1996), Insight in Cost Management, Controller Magazine, August, pp. 55-56.
36.Piro, R., Mutinelli, F. (2003). The EU legislation for honey residue control. APIACTA, 38:15-20.
37.Shim, J.K., and Siegel, J.G., Modern Cost Management & Analysis, New York: Barron’s Business Library.
38.USDA National Nutrient Database for Standard Reference, Release 23 (2010)
39.YAYÇEP Arıcılık Yayınları, Türkiye. 40.Weil, R. L., and Maher M.W., (2005), Handbook of Cost Management, New Jersey: John Wiley & Sons, Inc.
41.Wilde, J. And Cichoń, J., 2011. Pszczelarstwo to może być biznes. 42.Willems, S., Roth, E., van Roekel, J. (2005). Chancing European public and private food safety and quality requirements. The World Bank Agriculture and Rural Development Division paper 15, 1-4, Washington, DC.
43.Wu, J.Y., Anelli, C.M., Sheppard, W.S. (2011). Sub-lethal effects of pesticide residues in brood comb on worker honey bee (Apis mellifera) development and longievity. PLoS ONE, 6(2):e14720.
44.http://bio.waikato.ac.nz/honey/contents.shtml 363
45.http://www.unep.org/dewa/Portals/67/pdf/Global_Bee_Colony_Disorde r_and_Threats_insect_pollinators.pdf
46.http://www.un.org/apps/news/story.asp?NewsID=37731&Cr=unep&Cr1= 47.http://www.youtube.com/watch?v=XjFQLGVIJak 48.http://www.guardian.co.uk/environment/2011/jan/03/bumblebeesstudy-us-decline
49.http://www.caes.uga.edu/departments/ent/bees/beekeeping.html 50.http://www.redOrbit.com 51.http://en.wikipedia.org/wiki/Colony_Collapse_Disorder_Working_Group 52.http://www.aricilik.gen.tr/anasayfa.html 53.http://4uzbk.sdu.edu.tr/4UZBK/POSTER 54.http://www.honey.com/nhb/about-honey/what-is-honey/ 55.http://www.turkiyearicilik.com 56.http://ardahanaricilarbirligi.com/index.php?sayfa=aricilik 57.http://www.aricilik.gov.tr/ 58.http://ari-sutu.com/ari-zehiri-bilgileri.htm 59.http://www.aricilik.info/ 60.http://www.tab.org.tr/ 61.http://balci.balbul.com/polinasyon-ari-bitki-iliskisi.html 62.http://www.tab.org.tr 63.http://www.ardahanaricilik.gov.tr 64.http://www.tarim.gov.tr/ 65.http://digitallibrary.amnh.org/dspace/handle/2246/6043 66.http://oardc.osu.edu/agnic/bee/ccd.htm 67.http://oardc.osu.edu/agnic/bee/disease.htm 68.http://website.lineone.net/~dave.cushman/halfmoondisorder.html 69.http://edis.ifas.ufl.edu/aa090 70.http://stevesullam.com/kohala.net/bees/index.html#anchor400987 71.http://www.ars.usda.gov/is/np/honeybeediseases/honeybeediseasesint ro.htm
72.http://beehive.thisisdorset.co.uk/default.asp?WCI=SiteHome&ID=8793 &PageID=59329
73.http://www.sare.org/publications/factsheet/0305.htm sare = sustainable agriculture research
74.http://www.extension.umn.edu/distribution/horticulture/DG7554.html 75.http://en.wikipedia.org/wiki/Diseases_of_the_honey_bee 364
76.http://www.sciencedaily.com/releases/2008/05/080502091421.html 77.http://www.teara.govt.nz/en/beekeeping/8 78.http://www.beesfordevelopment.org/info/info/disease/nosema-ceranaea-new-thre.shtml
79.http://maarec.cas.psu.edu/bkcd/bee_diseases/varroa.html 80.http://www.ibra.org.uk 81.http://www.ibra.org.uk/articles/IBRA-Varroa-Conference-2011 82.http://www.beekeeping.com In EN, DE, FR and ES languages! 83.http://www.cyberbee.net Unfortunately no recent updates. 84.http://www.bbka.org.uk
British Beekeepers' Association.
85.http://www.scottishbeekeepers.org.uk 86.www.fibl.de Organic Agriculture research site. 87.http://www.gobeekeeping.com
with beekeepers test:
88.http://www.gobeekeeping.com/test.htm 89.http://www.easternapiculture.org/links/ 90.http://www.attra.org/attra-pub/beekeeping.html 91.https://attra.ncat.org/attra-pub/summaries/summary.php?pub=76 92.www.beecare.com 93.www.honey.com 94.http://agricola.nal.usda.gov 95.http://ag.arizona.edu/pubs/insects/ahb/ahbhome.html 96.http://gears.tucson.ars.ag.gov/beepop/ 97.http://www.beedata.com/ 98.http://www.ibra.org.uk/categories/Join-IBRA 99.http://www.mellifera.de/ 100. http://cpsbees.blogspot.com/ 101. http://www.deutscherimkerbund.de 102. http://agdev.anr.udel.edu/maarec/ 103. http://www.bee-craft.com 104. http://tricia-edgar.suite101.com 105. http://www.bioturista.hu 106. http://bio.wyw.hu/detail.php?id=160 107. http://mez.lap.hu/ 108. http://meheszet.lap.hu/ 109. http://meheszet.linkma.hu/ 365
110. http://mez.linkpark.hu/ 111. http://www.bioturista.hu 112. http://bio.wyw.hu/detail.php?id=160 113. http://www.oruk.net/anzerbali/en/sayfa.php?ID=886
366