Yeni Türk Edebiyatı-3

Page 1

YENI TÜRK EDEBIYATI-3 1

İbrahim Gümüş


YENI TÜRK EDEB. BESLEYEN KAYNAKLAR 1. YENI TÜRK ED. OLUġ. VE GELIġ. KAYNAKLAR 

Yeni Türk edebiyatı üç ana kaynak beslenmiĢtir. Kendisine kuruluĢ aĢamasında batıyı örnek aldığı için Batı edebiyatından, hem divan edebiyatından hem de halk edebiyatından beslenmiĢtir. Zamanla bu üç kaynağın sentezini yaparak özgün bir hal almıĢtır.

2


2. DIVAN EDEBIYATI: KAÇIġ VE BAĞLANIġ Divan edebiyatı, yenileĢme hareketlerinin baĢladığı dönemde geleneksel yapısı nedeniyle çok az değiĢmiĢ, sınırlı dili ve hayal dünyası, kalıplaĢmıĢ estetik anlayıĢı nedeniyle yıpranmıĢtı. Bununla birlikte bir alıĢkanlık sağlaması ve güçlü estetik zemini bakımından da kolayca yok edilemezdi.  YenileĢmenin ilk döneminde eski Ģiir geleneğini benimseyen ve devam ettiren bir Ģairler topluluğu kurulur.  Encümen-i Şuara(1861) adıyla bilinen ve aralarında Leskofçalı Galip, Osman ġems, YeniĢehirli Avni, Hersekli Arif (ev-Salı), Kazım PaĢa, Nevres, Ġbrahim Halet, Üsküdarlı Hakkı, Salih Faik, Recaizade Celal, Salih Naili(hiciv Ģiiri nedeniyle kovulur) gibi isimler vardı. 

3


Ziya PaĢa ve Namık Kemal’de genç yaĢlarda bu topluluğun arasında yer almıĢtı.  Yeni bir dünya görüĢüne sahip Tanzimat edebiyatçıları edebiyatta yapmak istedikleri yenilikleri gerçekleĢtirmek için kendileri için bir engel olan eski Ģiiri ortadan kaldırmaları gerekiyordu.  Teorik olarak eski ve yeni arasında bir tartıĢma/kavga baĢlamıĢtı. Ancak yeniyi savunanlar da Divan edebiyatından beslenmeye devam ediyorlardı. ġairler baĢlangıçtan itibaren geleneğe tamamen ilgisiz kalamamıĢlardır.  Bu nedenle Tanzimat’ın ilk kuĢağının Ģiirleri biçim bakımından ve duyuĢ tarzı açısından divan edebiyatından pek farklı değildir. 

4


Klasik Türk edebiyatı’nda olduğu gibi gazeller, kasideler, mersiyeler, murabbalar yazılır. Bununla birlikte Tanzimat’ın ilanıyla batıya yönelen yeniciler muhtevadan baĢlayarak üslup, Ģekil ve teknikte zamanla önemli değiĢmeler yaparlar.  Klasik Ģiir anlayıĢının eski kudretiyle olmasa da etkisinin devam etmesi genç neslin bazılarını da kendine çeker.  Bir yandan eski edebiyatın devam etmesi, diğer yandan da yeni edebiyatın etkisini göstermesi nedeniyle edebiyatın iki kol halinde yürümesine zemin hazırlar.  Eskiye ilk karĢı çıkanlar Ziya PaĢa ve Namık Kemal’dir. 

5


Ziya Paşa, eski Ģiir zevkiyle yetiĢmiĢ iki Ģairden biridir. ÇeliĢkiler Ģairi de diyebiliriz. Çünkü; Ģiirlerinde geleneği devam ettirmiĢtir. Diğer taraftan “ġiir ve ĠnĢa” (Hürriyet, 1868) adlı makalesinde eski edebiyatı acımasızca eleĢtirmiĢtir. Bizim asıl edebiyatımızın halk edebiyatı olduğunu söyler ve yeni Türk edebiyatının da bu yolda ilerlemesi gerektiğini vurgular.  1874’te yazdığı Harabat antolojisinin önsözünde bu görüĢlerinden vazgeçerek divan Ģiirinin gerçek Türk Ģiiri olduğunu savunur.  Ziya PaĢa’nın bu tutumuna çok kızan Namık Kemal, Tahrib-i Harabat ve Takip adlı eserler kaleme alır. Burada Ziya PaĢa’nın tutumsuzluğunu eleĢtirirken diğer yandan da eski edebiyatı da yerer. 

6


Ziya PaĢa, Encümen-i ġuara’da tanıĢtığı Leskofçalı Galip’ten etkilenir. 1862’de ġinasi ile tanıĢtıktan sonra sanatında değiĢikliğe gider. Bu aĢamada içinde geldiği divan Ģiirine karĢı çıkar. Ancak onun klasik edebiyatın bilhassa Galip kanadından gelen tasavvufi hayal dünyası ve estetik yapısı uzun yıllar etkisini sürdürecek, hatta hayatının sonuna kadar peĢini bırakmayacaktır.  Celalleddin HarzemĢah ve Bahar-ı DaniĢ adlı eserlerinde de divan Ģiirini açık bir Ģekilde eleĢtirir. EleĢtirileri Ģu yöndedir:  1. Akla ve tabiata aykırı bir hayal dünyasına sahip olmak  2. Ahlaka aykırı olmak  3. Topluma faydasız olmak  4. Ġran edebiyatının taklidi olmak 

7


Bu eleĢtiriler aynı zamanda yeni ile eski edebiyatın ayrıldığı ana noktaları da göstermektedir.  Eski-yeni tartıĢmaları Tanzimat’ın 2. kuĢağında da devam eder.  Recaizade Mahmut Ekrem, ġinasi-Ziya PaĢa-Namık Kemal üçlüsünün açtığı yolda kararlı bir Ģekilde ilerleyen fakat onlardan kimi konularda ayrılmıĢtır.  Mekteb-i Mülkiyye’de verdiği dersleri daha sonra Talim-i Edebiyat (1879) adıyla yayımlar. Bu kitap yeni Türk edebiyatının ilk teorisidir. Eski belagat bilgilerinin yanı sıra Fransızca retorik konularında bilgiler içerir.  Zemzeme III (1886), Takdir-Elhan, Pejmürde ve Takrizat(1898) eserlerindeki görüĢleriyle yeni Türk edebiyatının estetik olarak eskiden ayrılmasını sağlar. 

8


Ona göre, güzelliğin kaynağı tabiat ve insandır. Her güzel Ģey Ģiirin konusu olabilir. Böylelikle metafizik ve soyutlama anlayıĢına dayanan divan Ģiirini, yerini kendisini tabiat içinde tanımaya çalıĢan insana bırakır. Böylelikle sınırlı olan Ģiirin konusu geniĢler.  Biçim olarak da eskiye karĢı çıkan Ekrem, Ģiirin vezinli ve kafiyeli söz olmadığını, her vezinli sözün Ģiir olamayacağı gibi her Ģiirinde vezinli ve kafiyeli olması gerekmediğini söyler.  Sağlam bir edebiyat bilgisine sahip olan Muallim Naci, Ekrem’in bu görüĢlerine karĢı çıkar. Bu tartıĢmalar zamanla edebiyat alanından çıkar ve kiĢisel boyuta ulaĢır.  Aynı okulda hocalık yapan iki kalemi daha çok çevresindekiler kıĢkırtır. 

9


Zemzeme’ye(ezgili ses) karĢı Ekrem Demdeme’yi (hiddet, azarlama) kaleme alır. Naci eleĢtirinin dozunu kaçırınca kayınpederi Ahmet Mithat Efendi tarafından Tercüman-ı Hakikat gazetesinden kovulur.  Naci, eleĢtirilerini Saadet gazetesinde devam ettirir. Ekrem’in baĢvurusu üzerine hükümet bu münakaĢaya el koyar. Bunda Ekrem’in devlet memuru oluĢunun büyük payı vardır.  Aynı zamanda Naci Ģiirlerinde Türkçe’yi baĢarılı bir Ģekilde kullanmıĢtır. Sahip olduğu dil bilinci ve Ömer’in Çocukluğu adlı eserleriyle yenileĢme yolunda da önemli katkılar yapmıĢtır. 

10


Ekrem taraftarlarından Hasan Asaf’ın bir Ģiirinde abes(‫ )ث‬ve muktebes(‫ )س‬kelimelerini kafiye yapması üzerine “kafiye göz için mi kulak için mi” tartıĢmaları doğar. Bu durum Servet-i Fünun’un doğuĢunu hazırlamıĢtır.  Divan Ģiirinde kafiye göz için olduğunda iki farklı ses kafiye yapılmazdı. Ekrem, kafiyenin kulağa hitap etmesi gerektiğini savunmuĢtur.  Abdülhak Hamid Tarhan, Ģiirlerinde uygulamalarla eski Ģiirin gelenekçi yapısını yıpratıyordu. Batı tarzı öz ve biçimi örnekleriyle getirmeye çalıĢıyordu.  Servet-i Fünun’cular, yenileĢme konusunda Tanzimatçılardan daha ileri bir aĢamadaydılar. Buna rağmen Ģiirlerindeki imgelerin kapalı olmaları nedeniyle kendilerine “Dekadan” ve Galibiyyun 11 suçlamaları yöneltilmiĢtir. 


Dekadan, (dí©cadent) 'düĢkünleĢmiĢ' anlamına gelen Fransızca bir kelime. 19. yüzyıl sonlarında Fransa 'da natüralistlere karĢı ortaya çıkan sembolizm akımına öncülük eden sanatçılara, edebiyatı soysuzlaĢtırdıkları ima edilerek verilen isim. Akım o zamana kadar gelen edebiyat geleneklerini yıkma yoluna giderek , toplumsal ve sanatsal düzenin dıĢına çıkmayı planlamıĢtır. Ġmgeye karĢı aĢırı neredeyse hastalık derecesindeki duyarlılığa sahip dekadanlar, daha önce görülmemiĢ imgeler yaratarak bu imgeleri karĢılayacak sözcükler oluĢturmuĢlardır.  Cumhuriyetten sonra edebiyatın gelenekle ilĢkisi devam etmiĢtir.  Tanpınar, 1930’da Türkçe ve Edebiyat Muallimleri kongresinde divan edebiyatının liselerden kaldırılmasını teklif etmiĢ bunun üzerine büyük tepki toplamıĢtır. 12 


Yahya Kemal Beyatlı, Fransa’nın klasik metinlerinden hareketle Türk edebiyatında neoklasik akım yaratmıĢtır. Onun Ģiirleri gelenekten yararlanarak nasıl modern tarzda güçlü Ģiirler ortaya konacağını göstermiĢtir.  Hisar Grubu, II. Yeni, Asaf Halet, Behçet Necatigil, Atilla Ġlhan, Sezai Karakoç, Hilmi Yavuz, Ebubekir Eroğlu gibi grup veya kiĢiler gelenekle bağlarını koparamamıĢlardır. 

13


3. BATI EDEBIYATI: YENI BIR DÜNYAYI ALGILAMA SORUNLARI Batı ile yakınlaĢma ilk baĢlarda edebi eserlerin tercüme edilmesi ve akımların tanınmasıyla gerçekleĢir.  A. Çeviriler  Batıyı tanımak Fransız edebiyatı çerçevesinde olmuĢtur. 19. yüzyılın ortalarından sonra çevrilmeye baĢlayan eserler değiĢimin asıl etkenidir.  Bu çevirilerle hem teknik özellikler hem de imaj dünyası bakımından yenileĢmeye baĢlanmıĢtır.  Lafontaine, Victor Hugo ve Lamartin’inden çeviriler yapılmıĢtır. 

14


Lafontaine’in ġinasi tarafından ilk defa Türkçeye çevrilen fabları gelenekte hayvan hikayelerinin olması; victor Hugo ve Lamartin ise romantik edebiyatın aĢk, ölüm, merhamet gibi evrensel konulara değinmesi nedeniyle Türk edebiyatı tarafından sevilmiĢtir.  Batı’dan ilk Ģiir çevirisini ġinasi, Tercüme-i Manzume (1859) adıyla yapmıĢtır. Bu Ģiirler ġinasi’nin dünya görüĢlerini de ifade etmesi bakımından önemlidir (milletim nev-i beĢer, vatanım ruy-i zemin).  Ethem Pertev PaĢa’nın çevirilerinden Tıfl-ı Naim (Hugo, 1870) edebiyata yeni biçim getirdiği için öenmlidir. Ottova rima tarzının ilk örneği bu Ģiirdir.  Sadullah PaĢa, Lamartin’den “Göl” Ģiirini 15 çevirmiĢtir. 


Daha sonra Ģairler uygun buldukları Ģairler çevirmeye baĢlamıĢlardır.  Roman türünde de Fransız edebiyatından ilk çeviriler yapılmıĢtır. Bu çeviriler bilinçli ve tercihli bir Ģekilde yapılmamıĢtır.  Dil kusurlu olsa da eski inĢa geleneğini yıkmıĢtır. Genellikle macera ve romantik roman örnekleri çevrilmiĢtir.  Atala, Paul, Viginie gibi eserler bu dönemde etkili olmuĢtur.  Ġlk roman tercümesi Fenelon’un Yusuf Kamil PaĢa tarafından çevrilen Telemak (1862) romanıdır. Daha sonra bu romanı Ahmet Vefik PaĢa’da çevirmiĢtir.  1862’de Ruzname-i Ceride-i Havadis gazetesinde 16 Münif PaĢa, Hogo’nun Les Miserables romanını Hikaye-i Mağrubin adıyla çevirerek tefrika etmiĢtir. 


Eserin Sefiller adıyla ġemsettin Sami’nin baĢlayıp Hasan Bedrettin’in tamamladığı çevirisi II. MeĢrutiyet’ten sonra basılmıĢtır.  Ahmet Lütfi Efendi, Arapçadan Hikaye-i Robenson (1864) adıyla Daniel Defoe’nun Robenson Cruzoe’nu çevirir.  Recaizade Ekrem’in Chateaubriand’dan çevirdiği Atala (1862) Türk yazarlarını en çok etkileyen romantik eserlerin baĢında gelir.  Lamartin’in Graziella romanı Âli tarafından Ermeni harfleriyle Türkçe olarak bastırılmıĢtır (1871). Bu eser daha sonra Yusuf Neyyir tarafından da çevrilmiĢtir.  Dönemin yazarlarını etkileyen bir baĢka eser de Aleksandre Dumas Pere’nin Monte Cristo’sudur. Teodor Kasap tarafından ilk çevirisi yapılmıĢtır (1871). 

17


Ġtalyan edebiyatından bir örnek olarak Silvio Pellico’nun Mes Prisons çevirisi Ekrem tarafından yapılmıĢtır.  BeĢir Fuat, Victor Hugo’yu yazınca hayaliyyün (romantim) ve hakikiyyun (realizm) tartıĢmaları baĢlamıĢtır. Bu tartıĢmadan etkilenen Servet-i Fünun, Goncort KardeĢler, Alphanse Daudet, Emile Zola gibi realist yazarları tanımaya ve çevirmeye baĢlamıĢlardır.  Ġlk felsefe çeviri Münif Paşa’nın Voltaire, Fenelon ve Fontenella’den seçilmiĢ diyalogları çeviridiği Muhaverat-ı Hikemiyye’dir.  Bu dönemde az sayıda felsefi çeviri yapılmıĢ bunlardan beĢi Voltaire aittir. 

18


Türk edebiyatında “klasik” konusunda ilk tartıĢma Ahmet Mithat’ın Musabaka-i Kalemiyye: İkram-ı Alam (1897) baĢlıklı yazısıyla baĢlar. Ahmet Cevdet, Cenap ġahabettin, Necip Asım, Hüseyin DaniĢ, KemalpaĢazade Sait gibi yazarlarda tartıĢmaya katılırlar.  Bu tartıĢmalar çevirilerin yararlı olup olmadıkları noktasında toplanır. Klasikleri çevirmenin bizim klasiğimizi oluĢturmanın bir yolu olduğu görüĢü ağırlık kazanır. Yunan ve Latin klasikleri ön plana çıkar.  Servet-i Fünun ve II. MeĢrutiyet sonunda yetiĢen yazarlar da kalsiklere karĢı ilgi duymuĢlardır. Yahya Kemal ve Yakup Kadri Nev-Yunanilik (1912) akımını oluĢturmaya çalıĢırlar. 

19


Aynı yıllarda ortaya çıkan Türkçülük akımı da Antik Yunan ve Latin eserlerini kaynak olarak görürler.  Özellikle Ziya Gökalp’inn bu konudaki düĢünceleri 1940’dan sonra Hasan Ali Yücel’in katkılarıyla devlet politikası haline gelir.  Tercüme Dergisi bu düĢüncenin yayın organıdır. 1940’dan sonra pek çok klasik eser Türkçeye çevrilmiĢtir. Bu yoğun yayının amacı, hümanist kültürün Türkiye’de kökleĢtirilmek istenmesidir.  Bu faaliyetlerin etkisi Mavi Anadolucular olarak adlandırılan, ismini Halikarnas Balıkçısı Ģeklinde duyuran Cevat ġakir Kabaağaçlı, Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat gibi yazarlar üzerine görülür.  Orhan Veli ve II. Yeni Ģairleri üzerinde de dolaylı bir etki görülür. 20 


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.