insan nedir mujdatgokce

Page 1

Hazırlayan: Müjdat GÖKÇE www.mujdatgokce.com

iletisim@mujdatgokce.com

İnsan Nedir?

İnsan ne ise o olmayı reddeden tek varlıktır.

İnsan Nedir?

1


Hazırlayan: Müjdat GÖKÇE www.mujdatgokce.com

iletisim@mujdatgokce.com

İnsan nedir? Nasıl bir varlıktır? Hangi unsurlardan meydana gelmiştir? Bu unsurlar ezelî mi, yoksa sonradan mıdırlar? Unsurların insana etkisi var mıdır? Varsa ölçüsü nedir? İnsan, bu unsurlarıyla birlikte ezelî bir varlık mıdır? İnsan Nedir?

2


Hazırlayan: Müjdat GÖKÇE www.mujdatgokce.com

iletisim@mujdatgokce.com

Yoksa, yaratılmış bir varlık mıdır? Hangi sıfatlara sahiptir? Fiilleri yönüyle durumu nedir? Hür müdür? Yoksa programlanmış bir yapıya mı sahiptir?

İnsan Nedir?

3


Hazırlayan: Müjdat GÖKÇE www.mujdatgokce.com

iletisim@mujdatgokce.com

Cenab-ı Hakk'ın en mükerrem yarattığı mahluk olup, Rabbânî nimetleri unutkanlığı dolayısıyla “insan”, yâni “unutkan” denilmiştir. İnsan dünyaya gelen, hissedip duyan, düşünen, bilen, gönül sahibi olan, seven, değer veren ve değer verilen bir varlıktır. İnsan, kendini, kendini varedeni, çevresindeki varlıkları görür, düşünür, onlarla iletişime girer ve ilişkilerini bu çerçevede geliştirir. İnsan maddi yönü kadar manevi yönü olan bir varlıktır. İnsan, aynı zamanda diğer insanlarla iletişim içinde bulunan toplumsal bir varlıktır. İnsan tek başına kendiliğinden var olmaya, varlığını sürdürmeye, tek başına yaşamaya ve yaşayabilmeye güç yetirebilen bir varlık değildir. Yani o, zorunlu bir varlık olmayıp, mümkün bir varlıktır. İnsan, varlığında ve varlığını devam ettirmede bir Varedici‟ye ihtiyacı olduğu gibi, başka canlılar (bitki, hayvan vb.) ve özellikle insanlar arasında doğal yaşayışını devam ettirmek için doğal ve zorunlu bir ilişki içerisinde bulunmak ve yaşamak zorunda olan, sosyal çevre ve ahlak açısından insanlar arasında yaşayışını devam ettirirken onlarla ilişki kurmak (ahlak) zorunda olan bir varlıktır. İnsan, bir varlıktır. O, kendi varlığının sebebi değildir. Kendiliğinden olan bir varlığa sahip değildir. İnsan kendi varlığını ortaya koyacak bir etkinlikten aciz bir varlıktır. O, var değilken bazı evrelerden geçerek dünya hayatına gözlerini açmaktadır. İnsan kendi varlığının sebebi olmadığına göre onun en yakın varlık sebebi anne-babasıdır. Bu yüzden geçmiş medeniyetlerin çoğunda ve dinlerde anne baba hakları önem arzetmektedir. Anne baba da insanın tek ve yegane sebebi değildir. Onların üstünde ve ötesinde varlığı için bir sebep olmayan bir yüce varlık olmalıdır. Bu da mutlak varlık olmalıdır. Dinler, Mutlak varlığa insanın şükran duygusundan sonra anne babaya şükran duygusu içinde olmasını ilk görevler arasında saymışlardır. Genel olarak dünya hayatına gözlerini açan insan varlığı, diğer canlılardan farklı bir biçimde ağlamaktadır. İnsan duyu organları vasıtasıyla hiçbir bilgi sahibi olmadan göbek bağından koparıldığı anda ağlamak suretiyle tepki vermektedir. Bunun biyolojik bir tepki olarak açıklaması söz konusu olabileceği düşünülmekle birlikte diğer canlılarda olmayan bir tepki olması açısından farklı bir derlendirmeye müsait olduğu da göz ardı edilmemelidir. İnsan dünyada ebedi değildir. O, bunu bizzat kendi aklıyla ve duygularıyla hissettiği gibi, çevresini izleyerek de fark etmektedir. İnsan yine burada yalnız değildir. Onun varlığa gelişinde söz konusu olan sebepleri düşünmesi ve çevresine göz atması bunu ortaya koymaktadır. İnsanın varoluşu, kendi sebebiyle ve kendiliğinden, kendi becerisiyle olmadığı gibi beslenmesi, büyümesi ve gelişmesi de aynı şekilde başkalarının kendisiyle ilgilenmesi sebebiyledir. İnsan doğduğunda hiçbir şey bilmemektedir. O, duyu organları vasıtasıyla bilgi elde edebilmekte, çevresinden aldığı tecrübi bilgileri de aklıyla süzgeçten geçirerek bilgi oluşturmakta ve geliştirmektedir. Elde ettiği bilgi ve becerileri başkalarıyla paylaşmaktadır ve paylaşmak zorundadır. İnsan Nedir? 4


Hazırlayan: Müjdat GÖKÇE www.mujdatgokce.com

iletisim@mujdatgokce.com

İnsan varolan ve bilen bir varlık olmanın yanında aynı zamanda bir değer varlığıdır. Burada hak, hukuk, ahlak, sanat vb. değerler önem arzetmektedir. Bu değerler, insanın bir varlık olmasıyla, onun bir bilgi sahibi oluşuyla ilgili olduğu kadar duygu, takdir sahibi oluşuyla ilgilidir. Bu noktada insan, kendi dışında başkalarının varlığı, başkalarını bilgisi, başkalarının değerleri olduğu bilincine sahip olmalıdır. Bu başkası, yalnızca kendi türünden bir varlık olarak diğer insanlar değildir, aynı zamanda cansız olarak nitelendirilen varlıkları da içermekle birlikte diğer canlı varlıkları da içermektedir. Şu halde insan yalnız değildir. Onda bulunan yalnızlık, yalnızlaşma, yalnız sanma duyguları geçici haller olup daimi değildir. O, bu durumun farkında olmayabilir. Bunu gerçek sanıp sürekli olarak devam edecek bir hal olarak düşünebilir. Ancak bu bir sanrıdır. Çünkü insan yalnız başına hayal bile kuramayan varlıktır. Hayaller bir obje içerir. Obje ise ister istemez başkasına ihtiyacı ortaya koymaktadır. Obje yalnız olduğunu düşünen insanın kendisi bile olsa, bu obje o insanın tek yanlı kendisi değildir. Ötekini oluşturan kendisidir. İnsan yalnızca biyolojik yönleriyle açıklanacak bir yapıya sahip değildir. Onda bir iç şuur, vicdan, gönül vardır. O, kendi başınayken başkalarıyla birlikte duyup hissetme şeklinde anlar yaşayabilmekte, başkalarıyla birlikteyken yalnızlaşabilmektedir. Şu halde insanı, “doğar, büyür ve ölür” şeklinde biyolojik yapısıyla zikretmek yeterli değildir. Bu nitelemenin medeniyet inşasında insanı mekanik ve otomat bir yapıda sunmaktan başka diğer canlılardan ayırmayan bir niteleme olarak işe yaramadığı gibi, insanlarda gönülsüzlük, sevgisizlik oluşturmaktan öte vahşilik ve nefret körüklediği aşikardır. Bu noktada gerçekten insanlar, kendilerinde insanın bir bilen, hisseden, seven ve sevdiren varlık olduğu bilincinden yoksun oldukları kadar başkalarını da bu bilinçten yoksun olarak algılamaktadırlar. Gerçekten özellikle günümüz toplum ve medeniyetinde her türlü araç insan hayat ve medeniyetini kolaylaştırmada yoğunlaşarak gelişmeye devam etse de gönül yoksunluğu, sevgi yokluğu, insanları birbirine yabancılaştırmakta, uzaklaştırmakta, aralarında kin ve nefreti artırmaktadır. Ve bu ortamda insanların çoğu sadece doğmakta, beslenmekte, büyümekte ve ölmektedirler. Bunun örneğini teknolojinin giderek yaygınlaştığı, mekanik otomatlığın arttığı günümüz toplumlarında gözlemek daha yaygındır. Bunu evde, okulda, sokakta, çarşıda, köyde, şehirde görmek kolaydır. Bu insanlara bir gönülleri olduğu, bu gönlün bir varedeni ve sahibi olduğu, gönüllerini sevgiyle yeşertme ve yaşatmalarının önemli olduğunu anlatmak ve sadece insanın doğan, beslenen, büyüyen ve ölen bir varlık olmadığını hatırlatmak gerekmektedir. İnsan doğasında, hem kendi başına hem da sonuçları acısından, duygudaşlıktan daha değerli ve önemli bir şey yoktur. Duygudaşlık bireyi kendi dışına taşır, onu özü itibarıyla sosyal bir varlık yapar. İnsan yaptığının suçunu şeytana atamaz. İnsan yaratılıştan temiz ve güzel bir varlık olmakla birlikte, kandırılmaya ve yanıltılmaya müsait olup, bu hatasını telafi etme imkanına sahiptir. İnsandaki inanç zayıflığı, haramlar karşısındaki zaafı ve bilgisizliği şeytanın işini kolaylaştırır. İnsanlığın mutluluğu, Allah’ın emrettiği temiz şeylerin yenilmesi ve içilmesine bağlı görülür. İnsan Nedir?

5


Hazırlayan: Müjdat GÖKÇE www.mujdatgokce.com İnsanı kötülüklerden uzaklaştıran iman ve sağlam bir iradedir.

iletisim@mujdatgokce.com

İnsanın Allah’ı hatırlaması, anması, düşünmesi ve O’na karşı kulluk görevini yapması asli görevidir. İnsan, aklı ve irade özgürlüğü sebebiyle diğer varlıklara nazaran ayrıcalıklı olarak yaratılmış ustun bir varlıktır. İnsanda, aklın faaliyete geçmesi ve tefekkürü sonucu açığa çıkacak olan ilahi bir ışık vardır. İnsanı insan yapan en temel ve biricik hassası akıldır. İnsana insan vasfının verilmesi, yeryüzünde Allah’a halife tayin edilmesi, göklerin, yerin ve dağların kabul etmedikleri emanetin ona tevdi edilmesi, yaptıklarından sorumlu kılınması… Hasıl- kelam, insandaki tüm yükümlülükler ondaki akıl sebebiyledir. Zaten aklı olmayanın dini de, sorumluluğu da olmaz… Allah’ın insana lütfettiği en önemli nimeti ve hidayeti, muhakkak ki akıldır. İnsan aklının iki önemli zaafiyetinden söz edilir. Bunlardan birincisi; şahsın kapıldığı bir takım evham ve hayal perdeleriyle devre dışı bırakılabilme özelliği, İkincisi; idrak kapasitesinin fiziki alemle sınırlı olmasıdır. İnsanı kuşatan dünya hayatı “Engin bir deniz/ okyanus gibidir.” İnsanın, “Elestu bi rabbikum” hitabıyla genlerine yerleştirilmiş olan “Fıtri din”den yararlanmamasının verdiği korluk, denizin dibindeki kendi karanlığıdır. İnsan, yetişkinlik çağına girdiği andan itibaren, kendi cuz’i iradesinde ve eylemlerinde serbesttir; yapıp ettiklerinden sorumlu tutulmak kaydıyla, her istediği şeyi yapmakta hürdür. İnsan, aklını, tercihini ve hür iradesini kullanırken bile, fıtratı icabı, asla Allah’tan bağımsız da değildir. İnsanın, iradeli ve iradesiz olarak gerçekleştirdiği eylemlerinin tamamının bağlı bulunduğu fizyonomik ve biyolojik yapısı, Cenab-ı Allah ile ve aynı zamanda O’nun izni anlamına gelen işlevlerini sağlıklı bir biçimde yapabilme durumu ile her an ontolojik açıdan ilişki içerisindedirler. İnsanın hareketlerini tayin eden kalp’tir. İnsanın sorumlu olduğu esas mesele fiilin inanç doğrultusundaki işlevidir. İnanç ve amelin uyumu, ahlâkî açıdan istikâmette olunduğunu gösterir. İnsanın asıl benliğini oluşturan ruhudur. İnsan yaratılıştan elde ettiği özelliğini sürdürebilmesi için inancında ihlaslı olması gerekir. İnsan ibadet, duâ ve hayırları samimi bir şekilde yaparsa değer kazanır. İnsan önce görür, gördüklerini kalbe aktarır sonra düşünce olarak yansıtır.

İnsan düşüncesi iki noktada toplanır; İnsan Nedir?

6


Hazırlayan: Müjdat GÖKÇE www.mujdatgokce.com a) Doğru yolu oluşturan doğru düşünme.

iletisim@mujdatgokce.com

b) Şeytan ve nefsin isteklerini oluşturan yanlış düşünceler. İnsanın birinci temel özelliği akıllı olması; diğeri ise hemcinsleri ile iletişim kurmak için konuşmasıdır. Zira insan, bildiklerini açığa vurmaz, konuşmaz ve akıl yürütmezse hayvanlara yakın bir seviyeye geriler. İnsan, yaratılış olarak çok değişken ve canlı bir varlıktır.

İnsanın gelişmişliği yaradan hakkındaki anlayışıyla ölçülür. İnsanların iki türlü ahlaki anlayışı vardır; biri sözünü edip uygulamadıkları, öteki de uygulayıp sözünü etmedikleri. İnsan ne ise o olmayı reddeden tek varlıktır. İnsan; duyu organlarıyla elde ettiği bilgileri değerlendirip davranışlarını değiştirebilen, geliştirebilen varlıktır. İnsanlık gövde ile ruhun, akıl ile kalbin, kabiliyet ile faaliyet göstermenin, çaresizlik ile istediğini seçmenin bileşkesidir. İnsan ile birlikte yeryüzüne indirilmiş en büyük zulüm, ayrımcılık ve onun ortaya çıkarttığı fırsat eşitsizliğidir. İnsanın ıslah olması, kalbini okumaya başlaması ile mümkündür. İnsanda iyilik, yani müspetlik hakimdir. Onun için insan, bir taraftan her şeyin iyi olmasını isterken, diğer taraftan en aşağı âlemde olması dolayısıyla hayvani arzulardan tamamen ârı olamaz. Çünkü, o da kendisidir ve buraya o âlemlerden geçerek gelmiştir. Her insanın kendine has bir vücut kokusu vardır. Bu koku kâinattan aldıklarının teshike uğramış, ruhlaşmış halinin belirtisidir. İnsanın aklı da kalbine, vicdanına bağlıdır. İnsan, hem İllâ (Herşey), hem de Lâ (Hiçbirşey)dir. İnsan kendi kalp aynasına dikkatle nazar ettiğinde kendini görür, ama kalp, gaflet örtüsüyle örtülü olursa, o zaman hiç bir şey görülemez. İnsan, Allah’ı kalbinde bulabilirse miraç etmiş olur. Bulamadığı takdirde ise, kalbinin Beytullah değil, şeytanın evi olacağını unutmamalıdır. İnsan, bedeni ile madde âlemine bağlanmakta, ruhu ile de ulvi ve yüce bir âleme yükselmektedir.

İnsan Nedir?

7


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.