Downloaded from: justpaste.it/vlnx
HASBİHAL-İ RAMAZAN -20
--- Bir Ayet; "Hiç şüphesiz, göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, diriltir de, öldürür de. Size O'ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı." TEVBE/116
--- Bir Hadis; “En hayırlınız, ahlakı en güzel olanlardır.”
--- Bir Dua; “Yâ Rabbî!.. Bize verdiğin bütün nimetlere hamdolsun!”
--- Bir Güzel Söz; “Zahmetsiz ganimet kışta tutulan oruçtur.”
KUR'AN VE İNSAN Peygamberlere indirdiği suhuf ve kitaplarla insanlığı hiçbir zaman kılavuzsuz bırakmayan yüce Allah son olarak ta sevgili peygamberimiz Hz.Muhammed (a.s) a Ku’ran-ı Kerim’i göndermiştir. Kur’an’ın hedefi eşrefi mahlûkat olarak yaratılan insandır. Kur’an-ı Kerim dünya ve ahiretin mahiyetini, eşyanın hakikatini en güzel bir şekilde anlatan ve kavratan bir mürşittir, hidayet rehberidir. Her türlü pislikten arınmış tertemiz bir ruha sahip olmak ve hayatını doğruluk ekseninde sürdürmek isteyenlerin kılavuzudur. Kitab’ı Mübin bu gerçeği şöyle dile getirir: “O, muttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir” (1) “Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir.” (2)
Rahman ve Rahim olan Allah kullarına daima merhametle muamele etmektedir. Bu
merhametinden dolayı Peygamberler ve kitaplar göndererek insanlığa her zaman mutluluğun yollarını göstermiştir. Kuranı Kerim, peygamberlik zincirinin son halkası olan Sevgili peygamberimize indirilen son Kitaptır. Eşrefi mahlûkat olarak yaratılmış olmasına rağmen insanlık dışı davranışlar sergilemede sınır tanımayan, İnançsızlık bataklığında bocalayan, sevgi ve saygıdan mahrum, vahşet ve zulümde canavarları bile geçmiş olan insanlığın yaşadığı bu karanlık hayattan kurtuluşu ancak Kur’an’ın rahmet iklimine girmekle mümkündür. Konumuza ışık tutan ayet-i kerimelerden biri şöyledir. “Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık ayetler indiren odur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.” (3) Ebu Zer’il Ğıfari’nin, “ Ey Allah’ın elçisi! Bana bir tavsiyede bulun/öğüt ver” demesi üzerine Peygamberimiz (s.a.v), “Sana Allah’a karşı gelmekten sakınmayı (takvayı) tavsiye ederim. Çünkü takva her işin başıdır” buyurmuştur. Ebu Zer’in “Biraz daha tavsiyede bulun” demesi üzerine, Peygamberimiz (a.s), “Kur’an okumanı tavsiye ederim. Çünkü Kur’an, senin yeryüzünde ışığın, ahirette azığındır” buyurmuştur.(4) Kur’anı Kerim-i yaşayışı ile insanlığa en güzel bir şekilde anlatan sevgili peygamberimiz Kur’an dan mahrum kalan insanın perişan halini şöyle ifade ediyor: “Ezberinde Kur’andan bir şey bulunmayan kimse harap olmuş ev gibidir.”(5)
İnsanlık bugün harap olmuşluğun, yıkılmışlığın acısıyla kıvranmaktadır. Ancak bu kötü akıbeti de yine kendisi hazırlamıştır. Ürettiği hayali veya gerçek proplemlerle kendine ve topluma çeşit çeşit sıkıntılar çektirirken, Kur’anın getirdiği ölümsüz prensiplerden uzak kalmak suretiyle de adeta yaşayan bir ölü durumuna düşmüştür. Bu kötü durumdan kurtulup hayat bulmak için arayışlara girmiş fakat bulduğu çareler de derdine derman olmamıştır. Bıkkınlık ve karamsarlık girdabından çıkıp hasretini çektiği aydınlık dünyaya bir türlü kavuşamamıştır. Ön yargılarından, körü körüne bağlılıktan ve inadından vazgeçmedikçe gerçekleri görüp mutlu bir hayat yaşaması ise hayalden ibarettir. Mutlu insanların yaşadığı huzurlu bir dünyada yaşamak her insanın en tabii hakkıdır. İşte böyle bir dünyanın tesisi için Ku’ran beşerin önünde duran ilahi bir Bürhandır. Kuranın rahmet musluklarından içen beşer hayat bulur, huzura erer, ölümsüzleşir. Beşerin derdinin dermanın Kur’an olduğunu Ali Ulvi Kurucu merhum şöyle dile getirir: “Beşerin derdine derman olur ancak Kur'an, Onsuz artık canavardan da beterdir insan” Kur’an Şifa Ve Rahmettir. İsra suresinde Kur’anın rahmet ve şifa olduğu bildirilir: “Biz, kurandan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır.”(6)
Bu ayet-i kerimeyi Elmalılı Hamdi Yazır merhum şöyle tefsir eder: “Burada dünya türlü türlü kaygı ve hastalıklar, bela ve sıkıntı ile dolu bir hastaneye, Peygamber bir doktora, Kur'ân da şifa verici ilaç ve yeterli gıdaya benzetilmiş oluyor. Şüphe ve iki yüzlülük, kâfirlik ve uyuşmazlık, zulüm ve haksızlık, hırs, ümitsizlik, işsizlik, cahillik, taklid, bağnazlık, kötü niyetli olmak gibi ahlâkî ve sosyal, psikolojik hastalıklara karşı Kur'ân'ın şifa ve rahmet olduğu kesin bir gerçektir. Bundan başka maddî hekimliğin, tedavisinde aciz kaldığı nice vücut hastalıklarına karşı da Kur'ân'ın şifa bağışlayan özellikleri, yetkili kimselerin öteden beri gördükleri bir husustur. Bununla beraber zalimlerin ise, ancak zararını artırır. Hakkı sevmeyenler inanmazlar da o şifa ve rahmetten faydalanamazlar ve bu şekilde zararlarını artırmaktan başka bir
şey yapmazlar, kendi nefislerine zulmederler.”
Kur’an-ı Kerimi okumak, dinlemek, açıklamak, üzerinde düşünmek şifa olduğu gibi ibadet sevabı da kazandırır. Ancak Kur’an sadece şiir gibi okunmak veya okunup ölülerin toprağına üflenmek ve sevap kazanmak için gönderilmiş bir kitap değildir. O, okunup hayat bulmak üzere gönderilmiş son ilahi nefhadır. Fert ve toplumun yararına olan evrensel prensipler getirmiş, zarar verebilecek her şeyi de yasaklamıştır.
Bu gerçeği Kur’andan beraber dinleyelim: “Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allahtan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur’andır. Diri olanları uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye.”(7) Kur’an, mükemmel bir varlık olarak yaratılmasına rağmen kulluk görevini yerine getirirken şaşırabileceği ve birçok konuda yetersiz kalabileceği gerçeğinden hareketle insana rehberlik ederek onu en doğru ve en sağlam yola iletir. Dünyada nasıl yaşaması gerektiğini, iyi işlerle meşgul olanların mutlu sonla karşılaşacaklarını bildirir. Kur’anın bu özelliğini anlatan âyetin meâli şöyledir: “Şüphesiz ki bu Kur’an, insanları en doğru ve en sağlam yola iletir ve salih amel işleyen müminlere büyük bir ecir olduğunu müjdeler.”(8) Kur’an’ın insanlık için nasıl bir kurtuluş reçetesi ve kılavuz olduğunu Allah Resûlü (s.a.v) şöyle açıklamıştır: “Muhakkak ki ileride karanlık gece parçaları gibi fitneler olacak."
Ey Allah’ın Resûlü ondan kurtuluş nasıl olur? denildi. O buyurdu ki: "Yüce Allah’ın kitabı... Onda sizden öncekilerin haberleri, sizden sonrakilerin haberleri ve sizinle ilgili hükümler vardır. O bir eğlence vasıtası değildir. Hak ile bâtılı ayıran bir kelâmdır. Onu kibirlenerek terk edenin Allah belini kırar. Kim doğru yolu ondan başkasında ararsa Allah onu sapıklığa düşürür. O Allah’ın sağlam ipidir. Ve apaçık nurudur. Hikmet dolu Kur’an’dır. Doğru yoldur. Nefsânî arzuların sapıtmamasına, görüşlerin dağılmamasına yegâne sebep odur. Âlimler ona doymaz, Allah’tan korkarak günah işlemekten çekinenler, ondan usanmazlar. Onun ilmini bilen ileri gider, onunla amel eden sevap kazanır. Onunla hükmeden adalet eder. Ona sımsıkı sarılan doğru yolu bulur.”(9) Kur’an-ı Kerim insana, ölümün yok olup gitmek olmadığını, ölülerin diriltileceğini, dünyada yapıp ettiklerinin kayıt altına alındığını haber verir: “Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir.”(10) İnsanın bu Kur’ani bilgiyi her zaman göz önünde bulundurması, dünya hayatındaki varlığını anlamlandırabilmesini ve her adımını varlık sebebine uygun bir bilinç içinde atmasını temin eder. Yine bu inanç kişiye bu âlemde olup bitenlerle ebediyet aleminin gerçekleri arasındaki sıkı bağı kavramasını kolaylaştırır. Ayrıca bu ilahi mesaj bir yandan iyi olsun kötü olsun insanların işlediklerinin tamamının tesbit edildiğini haber verirken, diğer yandan da kişinin öbür dünyada karşısına çıkacak amel defterinin ölümle kapanmadığını bildirir.
Allah tarafından kullarına, okunup anlaşılsın diye gönderilmiş olan Kur’anın mesajları ebedidir. Bin dört yüz sene önce “oku” emri ile kâinatı aydınlatmaya başlayan Kur’an-ı Kerim günümüz dünyasını da aynı parlaklığıyla nurlandırmaya devam ediyor. Yaşadığı bunalımlardan, stres ve
sıkıntılardan kurtulup aydınlık bir dünyada dingin bir ruha sahip olarak yaşama arzusunda olan günümüz insanına Kerim olan Kur’an sonsuz nuruyla derman olmaya devam ediyor. Her gün yeni yeni bilgilerle karşılaşan, baş döndürücü gelişmelerle iç içe olan insanlığın tüm bu olup bitenleri Kur’anın ışığında değerlendirmeye tabi tutması gerekir. Böyle yaptığı taktirde yolunu şaşırmadan, aydınlık iklime doğru güvenle seyahat edebileceği bilinmesi gereken bir gerçektir. Zira, dünya yaşlanıyor, beşer yaşlanıyor ama Kur’an ilk günkü gibi tazeliğini koruyor. Aklın ve maddenin esiri olmadan yaşayabilmesi için dün olduğu gibi bugünde Kur’an insanlığın yolunu aydınlatmaya devam ediyor. Yüce kitabı okuyan her mü’min sanki ayetler kendisine yeni iniyormuş ve Rabbi ile konuşuyormuş şuuruyla okursa, kalbinin vahyin nuru ile dolduğunu, gönlünün ferahladığını, maddenin esaretinden kurtulup sadece Rabbine kul olma hürriyetinin zevkini tattığını ve yolunun aydınlandığını hissedebilir. Bu gerçeği, “Kur'an insan nev’ine son bir haberdir.” diyen Muhammed İKBAL şöyle dile getirir: Kur’an’ın (manası) senin kalbine yeniden nazil olmuyursa, ne Razinin tefsiri nede Zemahşerinin Keşşafı senin dertlerine çare bulamaz. (11)
Kur’ana değer verip gece gündüz okuyan, onu anlamak için çaba sarfeden ve üzerinde tefekkür eden bir mümin daima Rabbi ile beraberdir. Kendini emniyet ve güvende hisseder. Huzurludur. Kalbi sevgi ve merhametle doludur. Hâsılı, hayatı Kur’ana göre düzenlemek huzur ve mutluluğun kaynağıdır. Ona tutunan en sağlam kulpa yapışmış, hidayete ermiş ve doğru yolu bulmuş olur. ____________________________________ 1 Bakara, 2/2 2 İsra,17/9 3 Hadid, 57/9 4 Hadisi İbn Hıbban Sahih’inde rivayet etmiştir,bk.Münziri, 11,446 5 Tirmizi, Fedailü’l-Kur’an,18,V, 177. 6 İsra, 17/82 7 Yasin, 36/ 69–70 8 İsrâ, 17/9 9 Ahmed bin Hanbel, Müsned,1,91, Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili. (Sadeleştirilmiş baskısı)1,223 10 Yasin,36/12 11 Muhammed İkbal, Bal’i Cibril, Lahore.
Ve soruyorum bir kere daha kendi kendime; Aklanmak, “Ramazanda değilse peki, ne zaman?”
"Allah'ım! Senin için oruç tuttum, sana inandım, sana dayandım, Senin verdiğin rızıkla orucumu açtım. Yarının orucuna da niyet ettim, benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla." Hazırlayan; Müjdat GÖKÇE