ANLA M ARAYIŞI
.
INSANA
Uzak zamanların birinde, bir şehre ilahi öğretiyi iki koldan anlatan iki elçi geldi. Tıpkı yaşadığımız evrene farklı zamanlarda da olsa aynı söylemle gelen Musa ve İsa gibiydiler… Sonra bir üçüncü elçi daha geldi ki, tıpkı onlardan sonra onların söylemini onaylayıp çağlar üstü bir yetkinliğe eriştirmiş bir kitapla çıkagelen Muhammed gibi… Üçü de tek bir gerçeği dillendiriyordu; üçü de yalnızca ilahi öğretiyi hatırlatmakla görevlendirilmiş birer elçi olduklarını… Hakikat her zamanki yazgısını bu öyküde de buldu ve tabii ki elçiler de…
.
INSANA
Anlam Arayışı -2 Yapım Anka Tashih Ümmühan Özkan Tasarım Uygulama Ahmet Yumbul Kapak Zehra Gözüm Baskı - Cilt Pınarbaş Matbaacılık Ltd. Şti. 0212 544 5877 İletişim Kürkçübaşı Mah. Cerrahpaşa Cad. No. 57/8 Fatih - İstanbul 0212 530 20 70 okuder@okuder.com www.okuder.com © Yayın hakları “OKU”DER Kur’an Okumaları ve Araştırmaları Derneği’ne aittir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
“OKU”DER
“Kitabın indiği zamanın ve yerin şartlarını analiz ederek, değişmez bilgiyi değişen zamanın ve yerin şartlarıyla yoğurup yaşanan hayata yansıtmada mahir, dinî yaşam geleneğinin arınarak korunmasında ve gelecekte yeniden var kalmasında öncü olmak arzusundadır. Kur’an’ın indiği çağ ve mekâna tarihsel ve evrensel bir empatiyle Kitab’ın iniş sürecini başlatır. Bu zihinsel süreçte geçmişten bugüne, yerelden evrensele doğru akılcı ve samimi bir yürüyüş vardır. Kitab’ın indiği çağdaki nüzul şartlarını, yaşanılan zamana ve yaşanılan mekâna indir-ge-mek suretiyle, ayetleri çağdaş insan yaşamına yeniden, yeni kavrayışlarla sunarak hayat zemininde insanla Allah’ı buluşturur. İlahi metinlerin dilini çağın anlayışına indirgeyerek insanı Allah’la dildaş kılar.”
ÖNSÖZ Elinizdeki kitap bir meal olmadığı gibi, bir tefsir de değildir. Ulaşılabilen tefsir kaynaklarının özü ve meallerdeki cümlelerin harmanlandığı, yanı sıra yorumlanarak yaşayan dil ve anlayışa dönüştürüldüğü öz metinlerden oluş-turul-muş bir anlam çevirisidir. Anlam çevirisi; bir kelime ya da bir cümleden çok, o cümlede kendi bilimsel çerçevesi içinde kastedildiğine inanılan anlamı/mesajı; kaynak ve amaç anlayışı özdeşleştirerek kaynak dilden amaçlanmış olan başka bir dile ç/evirmektir şeklinde ifade edilebilir. Bu bağlamda elinizdeki metinlerdeki arayış sürecimizde, surenin en başta yüklenmiş olduğu kendi zaman ve coğrafyasına özgü anlamından yola çıkılmış olsa da -dilimiz üzerinden- evrensel anlama doğru özgürleştirilişine tanık olacaksınız. Arayış metinlerini mealinden kıyaslayarak okuyabilmeniz için, kitabın sol sayfalarında ayet numaralarıyla birlikte mealini, sağ sayfalarında ise onların Anlam Arayışı’ndaki karşılıklarını göreceksiniz. Bu sunu, geleneksel din birikimimiz olan kitaplarda yaşayan devasa bilgilerin çoğu zaman yaşamayan dil ve anlayışta kalması nedeniyle onlara yaklaşamayanlara uzanan bir el olmak istediği kadar anlam arayışı içinde olanlara da farklı bir tat olma arzusundadır.
ARAYIŞ YOLUNDA Yasin suresinden, Son Elçi’ye dayandırılan kimi rivayetlerde, “ölmekte olanlara okunulası bir sure” olarak bahsedilmektedir; sağduyuları-düşünceleri ölmekte olanlara okunulası bir sure… Öte yandan “Kitabın çarpan, hayatta olup hissedebilen kalbi” olduğuna dair rivayetlerin varlığı da bilinmektedir. Anlıyoruz ki bu sure ile Allah, değerlerini unutarak dirençsiz kalan ve ruhsal ölümlere yatan bir topluma/insana, anlamlı bir hayatı; yani ona ölümsüz değerler adına sürekli çarpacak bir kalbi uzatmaktadır; aslında bilgece diriliği… Sure; onunla atmak istemeyen bir kalbin başına dikilip de ısrar etmeyecek kadar saygılı, isteyen bir kalbe de hayat bahşetmekten usanmayacak kadar sevgi dolu bir duruşa sahiptir. Yasin, aynı zamanda insanı, benliğindeki amaç ve anlamdan yoksun, dolayısıyla ilkesiz yaşama olan o çelişkili tutkusuyla yüzleştirmektedir. Ona duyarsızlığının kökenini; bir bakıma foyasını fısıldamaktadır. Yasin -kötülüğün önünde iyiliği ve güzelliği yaşatarak duranelçiler elçisinin şahsında, insan duyarlılığına seslenmektedir. Her bir sesleniş anlamsızlıkla daralmış kalbe bir soluk, yeni bir can ve taze bir devinim vermektedir. Bu anlam akışı; ilahi damarlarla göğün havasını, suyunu yere getirdiği bir gökyüzü ırmağına benzemektedir…
Bu diriliğin sürekliliği için insana Kitab’ın (ilahi bilginin) evrenine giremiyorsa, hiç değilse evrenin (ilahi doğanın) kitabını okumasını salık vermektedir. Bu kitabın dağında, taşında, göğünde anlamak istemediği, ezberci ve kuralcı bularak reddetmeye kalkıştığı hakikatin aynısını, evrenin görselliklerle bezenmiş doğal satırlarında göstermektedir. Sure, “varlığı okuyarak anlamayan yaşayarak okuyabilir ve anlayabilir” demekte ve düşünce dünyasında Kitab’ın kapağını hiç kaldırmayan insana evreni okumayı önermektedir. Kitab’ın enginliğine kapanmaya çekinen insanı evrene açılma konusunda cesaretlendirmektedir ki, bir de evren ona aynı gerçeği söylesin... Ayşe Şener İstanbul 2010
Yasin Suresi
Bismillâhirrahmânirrahîm. Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları meali esas alınmıştır.
12
Anlam Arayışı
Her an Allah’ın sevgi ve merhametiyle kuşatıldığım inancıyla... 13
Yasin Suresi
1. Yasin,
14
Anlam Arayışı
İnsana! Son Elçi’nin şahsında hayatını hakikate adayanlara! Evrensel değişmez değerlere! 15
Yasin Suresi
2. Hikmet dolu Kur’an hakkı için, 3. Sen şüphesiz peygamberlerdensin. 4. Doğru yol üzerindesin. 5. (Bu Kur’an) üstün ve çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.
16
Anlam Arayışı
Söylemlerinizin içeriği iyilik ve güzelliği anlatmaktan başka hiçbir şey olmadığı hâlde yadırganıp dışlanmak elbette onur kırıcı ve endişe verici. Fakat işte, hakikat elçilerinin ortak kaderidir bu… Kim ne derse desin, izlediğiniz hakikat doğruluk üzere olduğunuz özgüvenini verecektir size. Hem bu umursamazlığa verilecek en iyi karşılık, kararlı bir şekilde yolunuza devam etmenizdir. Asıl onların, yenilendikçe güzelliği özüne vuran ve elçiden elçiye çağlar boyu süregelen en eski hayat söylemini hiç duyulmamış bir söz gibi yadırgamaları hayret verici değil mi? İşte o söylemin son açık kanıtı! Hikmet ve bilgelikle dolu ayetleriyle koca Kitap! Tıpkı Son Elçi kendi yurdunda aynı tutarsız nedenlerle dışlandığında nasıl onun yegâne tanığı olmuşsa, sizin de tanığınız olmak için orada hazırda bekliyor. Şimdi artık sevgi ve merhameti sınırsız O Üstün Güç tarafından bahşedilmiş kanıtınızın yoldaşlığında hiç tereddütsüz ve onurla devam edin… 17
Yasin Suresi
6. Ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir. 7. Andolsun ki onların çoğu gafletlerinin cezasını hak etmişlerdir. Çünkü onlar iman etmiyorlar.
18
Anlam Arayışı
Elbette, ilahi bilginin doğru hayat anlayışından habersiz kaldığı için değerlerini yitirmiş bir insanın, bir toplumun doğal köklerine dönmesine ve değerleriyle yeniden barışmasına elçi olmak her birinizin öncelikli sorumluluğu olmalı! Zaten böylesi bir kitaba sahip olmanın getirdiği ortak bilinç de bu olsa gerek… Öte yandan, toplumsal değişimin hiç de kolay bir süreç olmadığı gerçeğini unutmamanız gerekir. Kabul etmelisiniz ki, hakikat herkese açık olmasına karşın herkes hakikate açık olmayabilir. Kimi insanlar asli değerlerine yabancılaşmış ve yozlaşmayı neredeyse bir yaşam biçimi olarak kabullenecek kadar duyarsızlaşmışsa, ne o değerleri hatırlatan bir yaratıcıyı ne de o yaratıcıyı hatırlatan birini hayatlarına almak isteyeceklerdir. Çünkü onlar da bir yaratıcıyı hatırlamanın beraberinde hayatlarını O’nun değerlerine göre düzenleme sorumluluğunu getireceğinin farkındalar. Karanlıkta fazlasıyla yitip gitmiş olmanın o yürekleri tüketip aydınlığın o beyaz yükünü nasıl da kaldıramayacak hâle getirdiğini bilemezsiniz… Ancak bu anlamsız kaçışın nasıl acı bir sona yakalanacağını da herkes bilmeli! 19
Yasin Suresi
8. Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır. 9. Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler. 10. Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
20
Anlam Arayışı
Hakikatin nasıl olup da inkâr edilebildiği; mekanik bir savaş zırhı giydirilip zindana atılıvermiş ve başını ne sağa ne sola ne öne ne de arkaya çeviremeyen biri düşünüldüğünde daha iyi anlaşılacaktır. Hakikatle çarpışmaya güdümlü bu sözde savaşçı, gurur ve kibrinden oluşturduğu zırhın içinde çabalayıp duruyor. Bir de şartlanmışlıkları ilahi öğretiyle arasına öyle aşılmaz bir duvar örmüş ki, zaman zaman öz zindanında çırpınsa da bir türlü bilinç aydınlığına çıkamıyor. 21
Yasin Suresi
11. Sen ancak zikre (Kur’an’a) uyan ve görmeden Rahman’dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini, bir mağfiret ve güzel bir mükafatla müjdele.
22
Anlam Arayışı
Bu durumda bilinmeli ki hakikat; ancak ön yargısız bir kabulle, tam da kavrayış gücünün bittiği o yerde, yaratıcı üstün bir güce inananlar ve O’nun hayat önerisine göre değişime hazır olanlar için bir anlam ifade edecektir. Bu içtenlikte olanlar, Yaratıcı’nın kapsayıcı sevgisiyle hem her an hayatı donatan sürprizlerine hem de sonsuzluğa saklanmış ödüllerine hazır olsunlar… Nitekim bir insanın yüce değerlere sahip çıktığında vardığı o iç huzuru, daha hayattayken girdiği nihai bir cennet değil midir?! 23
Yasin Suresi
12. Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları her işi, bıraktıkları her izi yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (levh-i mahfuz’da) sayıp yazmışızdır.
24
Anlam Arayışı
Öte yandan ilahi yargının pervasızca reddedilmesinin altında yatan asıl neden; o değer yoksunu, kuralsız hayatlardan vazgeçmenin göze alınamayışı olabilir. Çünkü insan olmak ve insan kalmak herkesin başarabileceği fakat böylesi bir nedenle başarmak istemeyeceği bir şeydir. Dikkate alınsa da alınmasa da yaşanan bütün hayatların sorgulanacağı o güne doğru hızla ilerliyoruz. Üstelik ilahi yaşam biçimine ne kadar kayıtsız kalınırsa kalınsın hayatlar bir bir kayıt altına alınıyor ki, asıl hayat, bedellerin de ödüllerin de sahiplerini bulduğu gerçek bir adaletle başlayabilsin… 25
Yasin Suresi
13. Onlara, şu şehir halkını misal getir: Hani onlara elçiler gelmişti.
26
Anlam Arayışı
İşte, evrensel değerlerin elçiliğini yapanların ortak kaderini gösteren bir yaşanmışlık ki, hakikat paylaşımcıları bu ve bunun gibi anlatı-m-larla hakikatin yüzüne çarpılan kalplerin karşısında hüzünlü şaşkınlıklar yaşamadan ve umutlarını kaybetmeden yollarına devam etsinler. 27
Yasin Suresi
14. İşte o zaman biz, onlara iki elçi göndermiştik. Onları yalanladılar. Bunun üzerine üçüncü bir elçi gönderdik. Onlar: “Biz size gönderilmiş Allah elçileriyiz!” dediler.
28
Anlam Arayışı
Uzak zamanların birinde, bir şehre ilahi öğretiyi iki koldan anlatan iki elçi geldi. Tıpkı yaşadığımız evrene farklı zamanlarda da olsa aynı söylemle gelen Musa ve İsa gibiydiler… Sonra bir üçüncü elçi daha geldi ki, tıpkı onlardan sonra onların söylemini onaylayıp çağlar üstü bir yetkinliğe eriştirmiş bir kitapla çıkagelen Muhammed gibi… Üçü de tek bir gerçeği dillendiriyordu; üçü de yalnızca ilahi öğretiyi hatırlatmakla görevlendirilmiş birer elçi olduklarını… Hakikat her zamanki yazgısını bu öyküde de buldu ve tabii ki elçiler de… 29
Yasin Suresi
15. Elçilere dediler ki: “Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Rahman, herhangi bir şey indirmedi. Siz ancak yalan söylüyorsunuz.” 16. (Elçiler) dediler ki: “Rabbimiz biliyor; biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.” 17. “Bizim vazifemiz, açık bir şekilde Allah’ın buyruklarını size tebliğ etmekten başka bir şey değildir.” dediler. 18. (Bunun üzerine onlar:) “Doğrusu siz bize uğursuz geldiniz. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taşlarız. Ve bizden size mutlaka fena bir kötülük dokunur.” dediler.
30
Anlam Arayışı
Koca şehir evrensel iyiliğe ve nihai güzelliğe karşı açıkça direndi. Tıpkı modern dünyanın göğü delercesine yükseldikçe göksel değerlere karşı taş kesilmesi gibi… Bahaneleri bilindikti. Ve tavırları da… “Bizim gibi düzenini kurmuş olanlara karşı yeni bir hayat önerisi sunma cüretiniz, şu hiçbir olağanüstü yanı olmayan sıradan insanlar olmanızdan mı ileri geliyor?” der gibi alaycıydı… Böylece nitelik bir kez daha kimsesiz kalıyordu. Hem de söylemin içeriğinden çok söylem sahipleriyle ilintilendirilen sözde bahanelerle… Yazık ki, hakikate inanabilmek için asılsız birtakım gerekçeler ar-an-ıyorlardı… Bir de, “Bir yaratıcıyı kabul ettiğimizi varsaysak bile, onun hayatımıza karışacağı şeklindeki safsatanıza sıcak bakmamız hiç mümkün değil!” diyorlardı. 31
Yasin Suresi
19. Elçiler şöyle cevap verdi: “Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis, siz aşırı giden bir milletsiniz.”
32
Anlam Arayışı
Böyle bir tavırdan sonra bile elçiler onlara şu sözlerle karşılık verdiler: “Bizim vazgeçilmez sorumluluğumuz, tavrınız ne olursa olsun gerçekleri size olduğu gibi duyurmaktı. Biz de bunu yerine getirmekten dolayı onurluyuz. Fakat bu öğretiyi en azından ön yargılarınızdan bağımsız bir hâlde bir kez olsun anlamaya çalışmanızı ne kadar isterdik! Yaşadığınız bütün olumsuzlukları kalkıp ilahi öğretiden bilmek ve bu yüzden onu özgürce anlamaktan uzak durmakla büyük bir mahrumiyete tutsaklığı seçmiş olmuyor musunuz?! Oysa yaşamını yalnızca kendi seçimleriyle büyüttüğünü bilmeli insan.” 33
Yasin Suresi
20. Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. “Ey kavmim!” dedi, “bu elçilere uyunuz!” 21. “Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tabi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir.”
34
Anlam Arayışı
Öte yanda daha en başta bencilce kaygılarla değil, niteliksiz bir hayata katlanamadığı için kalabalıkların uzağına çekilmiş, -kim bilirhalkına söz geçiremeyeceği için de derin suskunluklara gömülmüş hakikatli biri vardı. Şehirdeki bu karışıklığın ardından zaten acı çekerek katlandığı suskunluğunu bozmanın ve korkusuzca ortaya çıkma zamanının geldiğini düşündü. Alacağı tepkileri hiçe sayarak, elçilerin söylemlerinden de aldığı güçle insanları gerçeklerle yüzleştirmek, yaşadığı dünyanın değerlerini yitirişine kendince engel olmak istiyordu. Bütün bu ruh hâliyle Halkına -şu anlamda- seslendi: “Hiçbir beklentisi olmayan ve belli ki özleri sözlerinin aynası olan bu değerli elçilere karşı gelişinizi hangi gerekçelere dayandırıyor olabilirsiniz ki?!” 35
Yasin Suresi
22. “Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmişim! Halbuki, hepiniz O’na döndürüleceksiniz.” 23. “O’ndan başka tanrılar mı edineyim? O çok esirgeyici Allah, eğer bana bir zarar dilerse onların (putların) şefaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar.” 24. “İşte o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine gömülmüş olurum.” 25. “Şüphesiz ben, Rabbinize inandım, beni dinleyin.”
36
Anlam Arayışı
Ve yaşadığı sorgulamaları onlara da yaşatmak adına büyük bir yüreklilikle iç dünyasını onlarla paylaştı. “Ne yani, beni var eden ve sonunda kendisine döneceğim Allah’a neden karşı geleyim ki?! Neden beni yaratan değil de, bana hiçbir mutlak katkısı olmayan birtakım varlıkların hayatım üzerinde bu denli beni hiçe sayarak söz sahibi olmalarına, benden üstünlermiş gibi tutup beni yönlendirmelerine ve yönetmelerine izin vereyim ki?! Üstelik Allah kadar hayatım üzerinde gerçek anlamda bir etkileri de yokken… Anlamıyorsunuz! Gerçek bu kadar açıkken neden hâlâ tapınırcasına gururunuza kapanıyorsunuz?” diye acıyla haykırıyordu. 37
Yasin Suresi
26. Ona: “Cennete gir!” denilince, “Keşke” dedi, “kavmim bilseydi!” 27. “Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını!”
38
Anlam Arayışı
Aşkın bir boyuttaydı... Sonunda doğruları bu denli açık bir biçimde dillendirebildiği için bütün acıları unutturacak sonsuz bir güzellik bahçesindeymiş gibi mutluydu... Halkı tarafından büyük acılara uğratılmış bile olsa, hakikate olan adanmışlığından kendini ve geride kalan yaşamını unutan bir hak adamıydı o! Hiç hesaplamadığı cennetin ısrarla ona el ettiğini görmezden gelecek ve buna sevinmek yerine o anda bile toplumunu düşünecek kadar bir halk adamıydı… 39
Yasin Suresi
28. Biz ondan sonra, onun milletini helak etmek için üzerlerine gökten herhangi bir ordu indirmedik ve indirecek de değildik. 29. (Onları helak eden) korkunç sesten başka bir şey değildi. Birdenbire sönüverdiler. 30. Ne yazık şu kullara! Onlara bir peygamber gelmeyegörsün, ille de onunla alay etmeye kalkışırlar. 31. Müşrikler görmüyorlar mı ki, onlardan önce nice kavimler helak ettik. Onlar tekrar dönüp de bunlara gelmezler. 32. Elbette onların hepsi (kıyamet gününde) karşımızda hazır bulunacaklar.
40
Anlam Arayışı
O böyle Rabbine giderken, elçilerin bunca uyarılarını yerleşik ön yargılarının tutsaklığından dolayı dikkate almayan topluluklar, öyle gökten kendilerine indirilme -özel- ordularla yok edilmediler. Aksine, hiç beklenmedik bir sonla karşı karşıya kaldılar. Böylece evren; yaşayanlar için mutluluk kaynağı olan ilahi değerlerin yaşamayanlar için zamanla nasıl kahredici bir intikam gücüne dönüştüğüne bir kere daha şahit oluyordu. Tarih, Yaratıcı’nın ilkeleri dikkate alınmadığında yaşanan nice yıkımların değişmez tanığıyken, onların ısrarla gerçeğe tanıklık etmekten kaçmalarını anlamak ne kadar zor! Fakat bu gibiler için sonsuz hayat düşünüldüğünde bile -artık- çok geç… Ne bu dünyada kaybolmuş güzellikleri geri getirme imkânı var ne de bir daha onlarla sonsuzda karşılaşabilme ihtimali… 41
Yasin Suresi
33. (Bu hususta) ölü toprak onlar için mühim bir delildir. Biz ona yağmurla hayat verdik ve ondan dane çıkardık. İşte onlar bundan yerler. 34. Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar fışkırttık. 35. Ta ki, onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
42
Anlam Arayışı
Yaratan’ın apaçık sözlerini inkâr etme cüreti gösterenlerin, aynı cüreti, O Yaratan’ın kendilerine yaşam alanı olarak açmış olduğu evreni inkâr etmede de göstermeleri beklenir… Yoksa sözlü delillerin de sözsüz delillerle hep aynı gerçeği işaret ettiğinin farkında değiller mi? İşte, en başta gerçek sahibine başkaldırarak üzerinde yaşam sürdükleri yeryüzü! Henüz bahar gelmemişken ölü gibi uzanan kara toprağa ne oluyor da gök ona damla damla dokununca dirilip kalkıyor! Binbir çeşit güzellikte ve tatta hayatı donatıyor! Fakat toprakla doyan o insan, bunca doğa olayının ardındaki işleyişi gördüğü hâlde sıra O Mutlak Özne’yi fark etmeye gelince nasıl da yan çiziveriyor! Bir gün o kara toprağın kendisiyle doyacağını da bilerek… 43
Yasin Suresi
36. Yerin bitirdiklerinden, insanların kendilerinden ve henüz mahiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah’ı tesbih ve takdis ederim.
44
Anlam Arayışı
Hakikati haykıran başka bir sözsüz ayet! Zıtların aşkı… Kadın-erkek, aydınlık-karanlık, artı-eksi gibi her şeyin karşıtını kendine çekerek birbirini var kıldığı oluşum! İnsan, çift yaratılmanın varlığın dengesinde oynadığı bu rolü açıkça gözlemlediği hâlde bütün bu süregelen dengenin varlığını yasladığı yegane Yaratıcı Güç’ü göremiyor mu? Pekâlâ, bunca mükemmel ahenkte bir yaratış, amaçsız olabilir mi?! Ve bunca kurulu düzen, sorgusuz sualsiz bir hiçliğe yürüyebilir mi?! 45
Yasin Suresi
37. Gece de onlar için bir ibret alametidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler. 38. Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). İşte bu, aziz ve alim olan Allah’ın takdiridir. 39. Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilal) olur da geri döner. 40. Ne güneş aya yetişebilir ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzer.
46
Anlam Arayışı
Evreni okumaya devam eden insan, hakikatin doğal kanıtlarının daha nice sürprizleriyle karşılaşmaya da hazır olmalı! İşte zamanın; gece ve gündüzün çiftleşmesiyle güne dönüşümü! Karanlığın ve aydınlığın -hiç aksamadan tekrarlanan bir değiş tokuşlagünü paylaşmalarındaki olağan/üstü düzen! Gerçek dışı bulunacak bir şey varsa, o da ancak göz göre göre bu düzenin ardındaki amacı görmezden gelmek değil midir?! Bir de güneş! Aydınlık gerçeğimiz… Belirlenmiş yatağına ışıltılarıyla dalga dalga akıp gidiyorken hayatın sürekli yenilenmesine olan katkısıyla o da aynı gerçeği işaretliyor. Kudretli ve her şeyi bilen bir iradeyi! Gece olunca da ay! Gencecik bir hilalken, dolunayca olgunluğa evrilmesine ne demeli? Güneşi, ayı, gecesi, gündüzüyle birlikte bütün bir evren değişmez yasalara boyun eğerek akıp giderken birbirini kovalayan mevsimler ve günlerle birlikte ömürler de zamanın bilinmezliğinde bir sona doğru akıp gidiyor. O hâlde insan, elçilerle gelen değişmez yasalara boyun eğmek için daha neyi bekliyor? 47
Yasin Suresi
41. Onların zürriyetlerini dopdolu bir gemide taşımamız da onlar için büyük bir ibrettir. 42. Onlar için, bunun gibi binecekleri başka şeyler de yarattık. 43. Dilesek onları suda boğarız. O zaman ne onların imdadına koşan olur ne de onlar kurtarılırlar. 44. Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet ve belli bir zamana kadar dünyadan faydalandırmamız müstesnadır.
48
Anlam Arayışı
Okunacak o kadar çok ayet var ki!.. Dalgaların yol kestiği engin denizlerdeki gemi yolculukları gibi… Suyun kaldırma kuvvetini, diğer tabii kuvvetleri ve bu kuvvetlerden yararlanma bilgi ve becerisiyle insanı yaratan kimdir? Denizde olduğu gibi karada ya da havada insanı güven içinde hedefine ulaştıran kim? Diyelim ki denizin ortasında azgın dalgalar yollarını kesti. Yaratan dilemezse onları kurtaracak olan bir başkası var mı? Ne yani, sadece zorda kaldığında mı Üstün Güç’ü görecek insan? İnsanı zoraki görmelerde değil, içtenliğinde arayan O Üstün Güç’ü! İnsan, böyle zaman içinde gerçekleştirebildiği bütün ulaşım araçlarıyla birbirine nasıl yakınlaşabiliyorsa, keşke bir şükür duygusuyla Yaratıcısı’na da yakınlaşsa!.. Hiçbir ulaşım aracının gidemeyeceği kadar uzak ve sadece şükreden bir kalple varılabilecek kadar yakın olan Yaratıcısı’na!.. 49
Yasin Suresi
45. Onlara yapmakta olduğunuz ve yapıp arkada bıraktığınız işlerde Allah’tan korkun; umulur ki size merhamet olunur denildiğinde (aldırmazlar). 46. Onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeyedursun, ille de ondan yüz çevirmişlerdir.
50
Anlam Arayışı
Aslında insan, düşünen herkesi söze bile gerek olmadan suskuyla hakikate çağıran ayetlerden yola çıkarak adımlarını sorumluluk bilinciyle atabilse bütün hayatında Yüce Yaratıcı’nın sevgi ve merhametiyle kuşatıldığını görecek… Ne yazık ki her şeyin açık bir ısrarla bu gerçeğe çağırıyor olması -kendisi bunu yürekten istemedikçebu duyarlılıkta yaşamak için bir insana yeterli gelmeyebiliyor. 51
Yasin Suresi
47. Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sarfediniz, denildiğinde, kâfirler müminlere dediler ki: “Allah’ın dilediği takdirde doyuracağı kimseleri biz mi doyuracağız? Siz gerçekten apaçık bir sapıklık içindesiniz.” 48. Onlar: “Eğer gerçekten doğru söylüyorsanız, bu tehdit ne zaman gerçekleşecektir?” derler.
52
Anlam Arayışı
Bu kadar açık kanıtların ardındaki üstün hayat ilkelerini göz ardı etmenin sonucu ise en çok da toplumsal duyarsızlık olarak açığa çıkıyor. Kozmosun düzenini sağlayan o üstün dengeyi ve birliğin olağan/üstü döngüsünü kavrayamamış insanların sosyal hayatın dengesinden, birlik ve beraberliği oluşturacak paylaşım duygusundan uzağa düşmemeleri de beklenemezdi. Nitekim öyle de olmuştur… Bu gibiler ne zaman ekonomik katkılarla sosyal hayatın dengesini sağlamaya çağrılsalar, “Allah’ın yoksullarını biz mi kalkındıracağız?” duyarsızlığını gösterirler. Bu duyarsızlığa bir son vermeleri için hatırlatılan sorgulama günü haberlerine de hep aynı bildik alaycı tavırlarla karşılık verir ve nedense hep de zamanını sorarlar. Sanki gününü, saatini bildiklerinde hayatlarını değiştireceklermiş, o büyük randevuya yetişmek için büyük hazırlıklar yapmak istiyorlarmış gibi… 53
Yasin Suresi
49. Onlar, birbirleriyle çekişip dururken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar. 50. İşte o anda onlar ne bir vasiyyette bulunabilirler ne de ailelerine dönebilirler. 51. Nihayet Sur’a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler. 52. (İşte o zaman:) “Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahman’ın vadettiğidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler!” derler. 53. Olan müthiş bir sesten ibarettir. Bunun üzerine onların hepsi hemen huzurumuzda hazır bulunurlar. 54. O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız.
54
Anlam Arayışı
O Gün! Onlar böyle hesap gününü tartışıp dururlarken ansızın, korkunç bir gürültüyle ve evrensel bir kargaşayla çıkıp gelmesin! Son pişmanlıkların günü! Beklenmeyen bir yarın! Üstelik o gün gelinceye kadar zaten bir bir ölerek kendilerine özgü kıyametler yaşayacak insanlığın o büyük güne hazırlıksızlığı ne acı! Düşünün ki o gün geldi ve bir diriliş seferberliğiyle yeni hayatlarını yüklenen bütün insanlar ilahi huzurda toplandı… Yalnız o vakit, somut olan ne varsa örtüsünü bir kenara fırlatacağından, hakikatin yalınlığı her zamankinden daha çok ortaya çıkmış ve soyut olan her şey âdeta meydan okuyor olacak! Peki, şimdi ne olacak? Bir kaçış kıpırtısı ya da en ufak bir mazeret söz konusu olabilir mi? Artık çok gerilerdedir kaçışlar, bahaneler… O Gün sayılmalıdır; çünkü yazı-lı-dır ilahi takvimde! Sırasını bekliyor gelecekte bir yerlerde! Ki bütün haksızlıkların hadlerini bilerek çekip gittikleri, hak ve adaletin bütün ihtişamıyla hâkim olacağı bir günün umududur O Gün! Herkesin sadece yaptığıyla sorumlu tutulacağı bir gün… 55
Yasin Suresi
55. O gün cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa sürerler. 56. Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar. 57. Orada onlar için her çeşit meyve vardır. Bütün arzuları yerine getirilir. 58. Onlara merhametli Rabb’in söylediği selam vardır.
56
Anlam Arayışı
Öyleyse, sorumluluk bilinciyle hayatlarını hakikate adayanların gözleri aydın olsun! Az sonra kavuşacakları şey, sevenleriyle birlikte gerçek huzuru bulacakları bir hayattan başkası değil! İşte, daha dünyadayken müjdelenen o esenlik zamanları nihayet gelmiş oldu! 57
Yasin Suresi
59. “Ayrılın bir tarafa bugün, ey günahkârlar!” 60. “Ey Adem oğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır.” demedim mi? 61. “Ve bana kulluk ediniz, doğru yol budur.” demedim mi? 62. Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz? 63. İşte, bu size vadedilen cehennemdir. 64. İnkârınız sebebiyle bugün oraya girin!
58
Anlam Arayışı
O da ne? sözlü sözsüz bütün delillerine rağmen hakikati onaylamayanlar da bir tarafa ayrılmış durumdalar… Tıpkı, biricik dünya yaşamlarında o ayrıcalıklı (!) duruşlarını andıran bir tecritle… Onlara; “Dürüst ve erdemli hayatın en ideal yolu olan ilahi mesajlarla defalarca elçiler gönderildiği hâlde, siz gittiniz gerçek bir dayanaktan yoksun hayat önerilerine uydunuz.” denilir de pişmanlıkları ateş püsküren bir volkana dönüşür yüreklerinde… Defalarca uyarılara karşın böyle bir yangında, böylesine acı bir gelecekte ısrar etmiş olmaları ne üzücüdür… 59
Yasin Suresi
65. O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder. 66. Dilesek onların gözlerini büsbütün kör ederdik. O zaman doğru yolu bulmaya koşuşurlar, ama nasıl görecekler? 67. Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi ne de geri gelmeye!
60
Anlam Arayışı
Ne ki ne bir savunu ne de bir mazeret ileri süremeyecek kadar suskun olacaklar. O gün yalnızca hakikat konuşacak! İşte böyle… O gün kimileri için olağanüstü bir şükran, kimileri için de tam bir hüsran günü olacak! Haklı bir manzaradır bu… Çünkü onlara, doğru ile yanlışı ayırt etme yetisi verildi de onlar bu son-suzluk-larını özgür iradeleriyle bizzat kendileri seçtiler. Oysa, insana verilmiş olan üstün yetinin sonucu bu olmamalıydı! Hem zaten seçme özgürlüğü olmasaydı, tabiatları insan türü olmaktan çıkmış olurdu. Tıpkı, içgüdülerine terk edilmiş, anlamayan, seçemeyen, kendini oluşturamayan ve geliştiremeyen bir tür gibi… Ya bütün donanımlarına rağmen gerçeklerin ısrarla görmezden gelinmesine ve karanlık içinde içgüdülerinin yordamıyla olmadık bir hayatın, sonsuz kederin beğenilip seçilmesine ne demeli? 61
Yasin Suresi
68. Kime uzun ömür verirsek biz onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç düşünmüyorlar mı?
62
Anlam Arayışı
İyi ama bu seçme özgürlüğünü erdemli bir hayatı erteleyerek de suistimal etmemeli insan! Diyelim ki ansızın ölüm geldi? O zaman ne olacak? Cansız bedeniyle birlikte ıskaladığı erdemli hayat da toprağa düşmeyecek mi? Ya da ölüm geç kaldı ve yaşlandı… Derken güçleri azaldı ve yetenekleri onu terk etti… Sona gelip dayanmışken, o güçsüzlükle hayatında bırakın bir devrimi, en ufak bir değişiklik bile yapamayacağına göre, son pişmanlıkları biriktirmemeli insan! İşte insana düşünsün ve anlasın diye, daha şimdiden bu Kitap’ta her ayrıntı açıklanarak anlatılıyor… 63
Yasin Suresi
69. Biz ona (Peygamber’e) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allah’tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. 70. Diri olanları uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye.
64
Anlam Arayışı
Bütün bu anlatılanlar anlamı belirsiz, belli bir düşünce yapısından yoksun salt duygusal salınımlar ya da okuyana bir parça hoşluk yaşatacak şiir-imsi-ler olamaz! Hayır, hayır!.. Elçiler bunun için görevlendirilmiş olamaz! Bilakis bütün bu sözler, her akla seslenen açıklıkta gerçek birer öğüttür. Duyarlı bir akılla okuyanları olgunluk ve gelişime açık engin ufuklara, ön yargıyla yaklaşanları da kapalı ve bir o kadar ingin geri kalmışlıklara ayrıştırır. 65
Yasin Suresi
71. Görmüyorlar mı ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere onlar için birçok hayvan yarattık. Bu sayede onlar bunlara sahip olmuşlardır. 72. Bu hayvanları onların emrine verdik. Onların bazısını binek olarak kullanırlar, bazısını besin olarak yerler. 73. Bu hayvanlarda onlar için nice faydalar ve içilecek sütler vardır. Hâlâ şükretmezler mi? 74. Onlar, yardım göreceklerini umarak Allah’tan başka ilahlar edindiler. 75. Halbuki ilahların onlara yardım etmeye güçleri yetmez. Aksine kendileri bunlar için yardıma hazır askerlerdir. 76. (Resulüm!) O hâlde onların sözleri sakın seni üzmesin. Kuşkusuz biz, onların gizlemekte olduklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz.
66
Anlam Arayışı
İşte inkârcı mantığın büyük açmazı! Böyleleri bir yandan bütün bir evrenin -ve hayatındoğal imkânlarından sınırsızca yararlanıyor; fakat Yaratıcı’nın hayata verdiği anlamı itirafta direniyorken öte yandan öyle şeylere, hak etmedikleri öyle anlamlar yüklerler de tanımsız bir parçalanmışlık içinde çırpınır dururlar… Şimdi inananlar olarak siz, henüz tutarsızlıklarıyla kendini aşamamış bu gibilerin söylemlerine tutup bir de üzülüyor musunuz? Allah onların iç dünyalarını bilmiyor mu? Ve aslında ilahi sorumluluk bilincinin kaçkını olduklarını da... 67
Yasin Suresi
77. İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş. 78. Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: “Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?” diyor. 79. De ki: “Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.”
68
Anlam Arayışı
Nereden nereye! Bir hücrecikten kendisini yaratana meydan okuyabilecek bir konuma gelmiş olana da bakın! Doğrusu basit başlangıcında mı, yoksa şu hâliyle mi daha ilkel olduğu konusu oldukça düşündürücü… Hele bir de kendince birtakım dayanaklara yaslanarak “Bir yok oluştan sonra varlığı yeniden hayata kaldıracak olan da kimmiş?” demiyor mu!.. Basit bir kavrayışla, bu gibi anlayışlara, varlığın doğasına oluşum yasasını koyan güç, onu ilk başta yarattığı gibi ölümünden sonra yeniden oldurur da demek bile gereksizdir! 69
Yasin Suresi
80. Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran O’dur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz. 81. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet! Elbette kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır.
70
Anlam Arayışı
Yine mesela, kullandığınız yakıtların hammaddesinin, damarlarında su yürüyen yemyeşil ağaç ve bitkilerden oluştuğu düşünüldüğünde Yüce Tanrı’nın varlığı daima yenileyerek dilediğini dilediği şekilde ve zamanda yaratabileceği gerçeği ortaya çıkmıyor mu? Düşünebilen hiç bir akıl, bu üstün yaratıcı gücü görmezden gelemeyecektir. 71
Yasin Suresi
82. Bir şey yaratmak istediği zaman O’nun yaptığı “Ol!” demekten ibarettir. Hemen oluverir. 83. Her şeyin mülkü kendi elinde olan Allah’ın şanı ne kadar yücedir! Siz de O’na döneceksiniz.
72
Anlam Arayışı
Yaratıcılıkta eşsiz olan Allah’ın bir şeyin olmasına karar vermesi, bütün bir varlığın oluşum yasaları çerçevesinde, yeri ve zamanı geldikçe, tek tek olma kaderine teslimiyeti anlamına gelir. Elbette Allah’ın “Ol!” dediği olur. Çünkü tabii oluşum yasalarını koyan da yasalara işlerlik veren de O’dur. Varlık üzerinde yegâne söz sahibi olan Allah, hakkındaki yakışıksız bütün düşünce ve hayallerin erişemeyeceği aşkınlıkta olan bir yaratıcıdır! İstisnasız her varlığın bütünüyle ve sadece kendisine karşı sorumlu olduğu bir yaratıcı… Keşke, insan zorunlu olarak döneceği o Asıl’a, gönüllü olarak daha şimdiden duyacağı sorumluluk bilinciyle O Gün’den önce dönmüş olsa!.. 73