Teknoloji yönetimi ve yetkin insan

Page 1

Downloaded from: justpaste.it/11zo5

Müjdat GÖKÇE Araştırmacı / Yazar / Prodüktör

Teknoloji Yönetimi ve Yetkin İnsan ( Derleme ) Özet; Teknoloji yönetimi temelde: Örgüt hedeflerini şekillendirme ve bunlara ulaşabilme amacıyla, teknolojik yeteneklerin planlanması, geliştirilmesi ve uygulanmasında, mühendislik, bilim ve yönetim disiplinlerinin birbirine bağlanması amacını gütmektedir.

GİRİŞ Toplumsal bir eylem olarak bilim, insanoğlunun çeşitli yer ve zamanlarda içinde bulunduğu tarihsel bir süreçtir. Bu bağlamda, bilimsel bilginin gelişimi tarih boyunca insanoğlunun yaşadığı değişim ve gelişimler doğrultusunda şekillenmiştir. Bilimsel bilginin gelişimi modern sistemlerin ortaya çıkmasına, toplumların ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal yönlerden farklılaşmalarına neden olmuştur. Yirminci yüzyılın başından itibaren iletişim araçları, enformasyonun bilgiye dönüşmesi sürecinde en etkin rolü üstlenen yapıyı oluşturmaktadır. Geçmişte buhar gücü, kömür, çelik ve petrol gibi araçları kullanan teknoloji, bugün mikro elektroniğin çevresinde yapılanmaktadır. Enformasyon teknolojilerinin hızlı gelişimi sonucunda, üretilen her türlü enformasyonun yerel ve uluslararası çapta paylaşımının şekli ve niteliği değişmiştir. Yirmi birinci yüzyılda enformasyon, bireylerin hayatta kalmasının bir gerekliliği haline dönüşmüştür. Bilginin Üretilmesi ve Teknoloji Kullanıcıları İçinde bulunduğumuz çağda bilgi, son kullanıcı güdümlü bir şekilde hiyerarşilerden ağlara doğru kayan bir yapı içerisinde var olmaktadır. Bilgiyi üretmek, saklamak ve işe koşmak en temel örgütsel aktivite haline gelmiştir. Bilginin hiyerarşilerden ağlara kaymasıyla birlikte, bilmenin gerçekleştiği ortam da var olan teknolojinin özelliklerine göre şekil aldığı söylenebilir. Bilginin toplumsallaşması süreçlerinden birisi de bireylerin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak bilgiye kendi istekleri doğrultusunda ulaşabilmelerini kapsayan süreçtir. Teknoloji, yaşam kalitesini etkileyen ürünler sağlamada etkili olması nedeniyle bireyleri ve toplumu etkilemektedir. Toplumdaki sosyal, politik ve ekonomik gelişmeler de büyük ölçüde teknolojiden etkilenirler. Bununla birlikte insanların birçoğu bu teknolojiden korkmaktadır. Çünkü, teknolojiyle ortaya çıkan problemlerin, çözümünden daha hızlı büyümekte olduğuna inanılmaktadır. Sonuçta bu insanların tutumları, ihtiyaçları ve değerleri teknolojinin gelişmesinden etkilenir. Yeni teknolojik gelişmeler genellikle toplumsal gereksinimler veya mevcut teknolojinin


geliştirilmesi ihtiyacı nedeniyle meydana gelir. Bir başka deyişle, toplum teknolojiyi onun değeriyle değerlendirerek kontrol etmektedir. Bu bilgiler doğrultusunda, teknoloji nedir? sorusu yöneltildiğinde, teknoloji hakkında, içinde doğduğu ve geliştiği topluma bağımlı olan ve toplumsal yapının en önemli belirleyicilerinden biri olarak, icat ve keşifle topluma mal edilen süreçlerdir denebileceği gibi, toplumun endüstriyel yeteneklerine ilişkin bilgi birikimi, insanın çevresini değiştirmek için sahip olduğu ve kullandığı teknolojilerin tümü, makine ve sistemler bütünü veya daha genel bir ifadeyle; insan ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile ürün ve süreçlere bilginin uyarlanmasıdır. Teknolojinin küreselleşme ve rekabet süreçlerini hızlandırma etkisi ve özellikle son yıllarda çarpıcı boyutlara varan teknolojik gelişmeler, işletmeleri teknolojik yenilikleri izlemek zorunda bırakmıştır. Bu durum işletmelerin üretim ve yönetim amaçlı teknolojilerini bir araya getirerek koordine etmelerini zora sokmuştur. Bu sorunların çözümü için “teknoloji yönetimi” kavramı geliştirilmiş ve bu kavram günümüz modern işletmelerinde önemli bir yer edinmiştir. İnsanlık tarihi boyunca bilim ve teknoloji toplumların gelişim ve refahı yakalamalarının anahtarı olmuştur. Bilgi çeşitli toplumlar tarafından yaşamlarını sürdürmek, tarımsal üretimi arttırmak, ekonomik/ endüstriyel gelişim ve güvenlik sağlamak gibi birçok alanda kullanılmıştır. Bilgiyi üretenlerin, bilgiyi nasıl ürettikleri ve dağılımını hangi araçlar doğrultusunda sağladıkları bilginin toplumda dağılımını doğrudan etkilemektedir. Enformasyon-bilgi-ağ yapısı sürecinde, bilgi edinimini açıklamak için ağ yapısını temel alan bir iletişim/öğrenme yaklaşımı toplumların ilerleme sürecinde refahı yakalamaları için büyük önem taşımaktadır. Bilginin üretenlerden kullananlara doğru yayılımı ve toplumsallaşması ise bir toplumun refah seviyesinin artmasında en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Bilginin toplumdaki üreticisi olan bilim insanları ile toplumu oluşturan bireyler arasında paylaşımı ve toplumsallaşması, toplumsal gelişimi ve kalkınmayı beraberinde getireceğinden, bilim insanlarının yeni iletişim teknolojileri ile ilgili deneyimleri büyük önem taşımaktadır. Teknoloji yönetimi ele alınırken, bu alanda yer alan bazı kavramların bilinmesi yararlı olacaktır: Teknoloji: Toplumun endüstriyel yeteneklerine ilişkin bilgi birikimi olarak tanımlanırken; Teknik: Kullanılan her hangi bir üretim yöntemini ifade eder. Bu kavramlara bağlı olarak; Teknolojik değişme: Endüstriyel bilgi birikiminde kaydedilen artışlardır, Teknikte değişme: Kullanılmakta olan malzemenin, makinenin, ürünlerin ve örgütlenme biçiminin niteliğindeki değişikliktir. Buluş İcat: Bir işi yapmanın yeni bir yolunu sunan veya yeni bir hizmet sağlayan yeni bir ürün, süreç, prosedür veya sistemin oluşturulması olarak tanımlanabilir. Teknolojik yenilik: Yeni teknolojilerin yaratılması ve uygulanması amacı ile bilgilerin kullanılmasıdır. Ürün teknolojisi: Mühendis veya tasarımcı tarafından ürünün içine tasarlanan teknolojilerdir. Süreç teknolojisi: İşletmelerin ürün ya da hizmetlerin üretiminde kullanılan makine araç ve gereçlerin durumunu gösterir.


Alternatif teknoloji: Günümüz teknolojilerinin neden olduğu sorunları çözebilmek amacıyla geliştirilen teknolojidir. Teknolojik altyapı: Bilgi toplumu bağlamında altyapı, araştırma ve bilim merkezleri ile kullanıcıları birbirine bağlayan fiber-optik kablolu iletişim ağlarıdır. Jenerik teknoloji: Temel araştırmaları hedef olan bir düşüncenin pazarlanabilir bir teknolojiye dönüşebileceğini ispatlayan, laboratuar çalışmalarıdır. İleri teknoloji: En az girdiyle, birim zamanda en iyi kalitede mal, hizmet ve bilgi üreten teknolojidir. Gibi kavramlar öne çıkar ve göze çarpar. Teknoloji yönetimi temelde: Örgüt hedeflerini şekillendirme ve bunlara ulaşabilme amacıyla, teknolojik yeteneklerin planlanması, geliştirilmesi ve uygulanmasında, mühendislik, bilim ve yönetim disiplinlerinin birbirine bağlanması amacını gütmektedir. Teknoloji yönetiminin kapsamı incelendiğinde; teknolojik tahmin, planlama, risk analizleri, ArGe yönetimi, teknolojik yeniliklerin yönetimi, teknolojik rekabet stratejileri, teknoloji transferi ve seçimi, teknolojinin ticarileştirilmesi, mühendis ve bilim adamlarının yönetimi, teknoloji ve örgütsel değişimler, yeni ürün ve süreç geliştirme ve sıralanan bu konularla ilgili olarak yönetim ile teknik uzmanlık arasında bağlantı kurularak yönetim faaliyetlerinin sürdürülmesi gibi konuların bu kapsam içerisinde yer aldığı bilinmektedir. Yeni teknolojik gelişmeler ve bilginin artan önemi karşısında, iş yapma biçimlerini ve örgüt yapılarını değiştirmek zorunda kalan örgütlerin, teknoloji yönetimlerini daha etkili kılmak amacıyla aşağıdaki uyarıları dikkate almaları önerilebilir: Mevcut durum ve teknolojileri belirlemek, Geleceğe yönelik etkin bir organizasyon planı yapmak, Yüksek ve ileri düzeydeki projelere yoğunlaşmak, Yeni teknolojilere yoğunlaşmak, Bilgi çalışanlarını hazır hale getirmek ve sayılarını çoğaltmak, Yeni organizasyon modelini tüm organizasyona yaymak, İletişim sistemini kurmak, Teknoloji ile işletmenin bütünleşmesi, Farklı teknolojilerin sinerjistik (birlikte çalışmanın etkisi) etkilerinin ölçülerek en iyi olanlarının seçilmesi, Güçlü bir teknoloji liderliği ile teknolojik gelişmenin sağlanması,

En önemli hedef olan ekonomik büyümeyi ve kalkınmayı sağlamak için ilk ve en önemli adım bilginin kaynağı olarak kabul edilen insana yatırım yapmaktır. Bu yatırımlar eğitim ve sağlık gibi iki temel faktöre yapıldığında beşeri sermaye birikiminde bir artış sağlanacaktır ki bu artış sürdürülebilir ekonomik büyüme ve kalkınmayı sağlayacak önemli bir (ilk) adım olacaktır. beşeri sermaye, yatırım yapıldığı ve potansiyeli değerlendirildiği takdirde gelişmekte olan ülkelerin büyüme ve kalkınma süreçlerine ivme kazandırabilecek bir faktör durumundadır. Beşeri sermaye birikimi bir yandan bilgi üretimini arttırırken diğer taraftan da edinilen


teknolojinin (bilginin) özümsenmesi sürecinde etkin rol oynamaktadır. Bu nedenledir ki, bilgi üretimini sağlamaya yönelik yatırımlar bir yandan iç kaynakların etkinliğini arttırarak teknoloji üretilmesini sağlarken diğer taraftan da dış kaynaklardan elde edilen teknolojinin özümsenmesini ve kullanılabilir biçimde yeniden üretimini sağlayacaktır. Bilgi temelli üretim faktörlerinin gücündeki artışla birlikte rekabet gücünü belirleyici durumda olan maliyetler yerini ve önemini pazarın ihtiyaçlarına yanıt verme hızı, ürün ve hizmet kalitesi, yeni ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi, müşteri odaklı ürün ve hizmet üretimi ve yeni yönetim organizasyon modelleri gibi faktörlere bırakmıştır. Bu faktörlerin firma düzeyinde sağladığı rekabet gücü makro iktisadi olarak ülke ekonomilerinin refah düzeyinin yükselmesini sağlamakta ve ekonomik gelişmeyi beraberinde getirmektedir. Yenilikçi faaliyetler insandan firmaya, firmadan endüstriye, endüstriden piyasaya doğru bir açılım sağlayarak yayılırlar. Bu yayılım ülkenin sahip olduğu teknolojik altyapı ve imkânlar ile doğrudan ilişkilidir. Sonuç olarak insana ve bilgiye yeterince yatırım yap(a)mayan ülkelerin beşeri sermaye yoksulluğu ve buna bağlı olarak sınırlanan teknoloji üretme ve özümseme kapasiteleri sebebiyle teknoloji yoksulluğu yaşamaları kaçınılmaz olacaktır. En nihayetinde ülkeler azgelişmişlik kısırdöngüsüne mahkûm olmaktadır. Teknoloji yoksulluğu, makro iktisadi açıdan ülkelerin, mikro iktisadi açıdan firmaların, ihtiyaç duydukları teknolojileri üretmek için gerekli ve yeterli beşeri, fiziki ve mali kaynaklardan yoksunluğu olarak tanımlanabilir. Eğitim ve sağlık politikalarına bağlı olarak şekillendirilen ve geliştirilen beşeri kaynaklar diğer kaynakların etkinliğini arttıran ve nihai olarak teknolojik gelişme ve yönetimi sürecini yönlendiren en önemli unsurdur. Teknoloji Yönetimi aktivitelerini / alt alanlarını şu şekilde sıralanabilir: Teknolojiden faydalanma, Bilgi yönetimi, Teknoloji edinme, Ar-Ge yönetimi, Teknolojinin entegrasyonu, Teknolojinin korunması (lisans/patent), Teknoloji transferi, Teknolojinin planlaması ve öngörüsü, Teknoloji stratejisi, Teknoloji değerlendirmesi, Teknolojinin ticarileştirilmesi ve pazarlanması. Gelişmekte olan ülkelerin teknoloji üreten sanayileşmiş ülkeler karşısında pazarlık gücünün olmaması, olamaması, söz konusu ülkelerin ulusal yenilik sistemlerinin yeterince geliştirilememiş olması, gelişmiş ülkelere yönelik olarak gerçekleşen beyin göçü, bilim ve teknoloji politikalarının teorik düzeyde var olmaktan öteye geçmemesi, lisans anlaşmalarının kısıtlayıcı önlemlere yönelik maddelerden oluşması gibi sebepler de ülkelerin teknoloji yoksulluğu içinde olmasına sebep olan diğer faktörler olarak ifade edilebilir. Ülkenin iktisadi yapısı ve istikrarı, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yapısı, beşeri, fiziki ve mali sermaye mevcudu ve potansiyeli, teknolojik yetenek kapasitesi, bilim, teknoloji, sanayi ve kalkınma politika ve stratejisi teknoloji seçimini ve edinim sürecinin başarısını belirleyici temel faktörlerdir. Tam bu aşamada beşeri sermaye birikiminin ve teknolojik öğrenmenin bileşenlerini sağlayacak destekleyici aktör ise kalkınmacı devlet anlayışıdır. Bununla birlikte edinim aşamasında belirleyici rol oynayan bir diğer unsur teknolojinin hangi yöntemin tercih edilerek gerçekleştirileceğidir.


Özümseme ve geliştirme aşamalarını kapsayan ikinci adım, öğrenme temeli üzerine kuruludur. Bu adımda, transfer edilen teknolojiden öğrenmeyi sağlayacak ve bunu üretim altyapısına dönüştürecek ‘insan’ ve insanın nitelik ve becerilerini ifade eden beşeri sermaye planı ön plana çıkmaktadır. Mevcut beşeri sermaye birikiminin etkin kullanımıyla teknolojik yetenek kapasitesinin arttırılması özümsemeyi mümkün kılacak ve transfer edilen teknolojinin geliştirilerek yeniden üretilmesine imkân verecektir. Gerek çokuluslu firmaların üretim yapmak amacıyla yatırımda bulundukları ülkelere taşıdıkları gelişmiş teknolojiyi bulundukları ülkenin çevresine uyarlama gereklilikleri, gerekse de ev sahibi ülkenin bu gelişmiş teknolojiden öğrenmeyi sağlayabilmesinde temel faktör ‘insan’dır. Her iki taraf için de öncelikli olarak bilim adamları, mühendisler olmak üzere tüm Ar-Ge personeline önemli görevler düşmektedir.

Beyaz yakalılar olarak ifade edilebilecek olan bilim adamı ve mühendisler mavi yakalıların niteliklerinin artmasını sağlarken yenilikçi üretim sürecinde başat rol oynayan mavi yakalılar da sürekliliği ve etkinliği sağlamaktadır. Özetle, öğrenme temelli bir politikanın bel kemiğini oluşturan özümseme ve geliştirme aşamasında bilginin kaynağını oluşturan ‘insan’ ve insana yapılan her türlü yatırım bilgi temelli kalkınma sürecini sürdürülebilir kılacaktır. Dünya kalkınma tarihi incelendiğinde geç kalkınma tecrübelerinin öğrenme temelli politikalar çerçevesinde şekillendiği görülmektedir. Beşeri sermaye birikimini doğrudan etkileyen gelişmelerden birisi (ve belki de en önemlisi) olarak ifade edilebilecek kalkınmacı devlet anlayışının terk edilmesiyle birlikte ulusal kaynakların kalkınma aracı olarak kullanımı


sınırlandırılmıştır. Ulusal yenilik sisteminin inşasında ve gelişiminde önemli bir role sahip olan devletin kalkınma anlayışındaki sınırlandırmalar, bilgi temelli iktisadi gelişmeyi sekteye uğratacaktır. Tersine beyin göçünü başlatabilecek, ulusal yenilik sistemine dahil edilmiş, devlet destekli ve öğrenme temelli bir teknoloji transfer politikasının geliştirilmesi ve geriden gelenlerin kendi teknolojilerini üretene kadar uygulanması teknoloji yoksulluğu açmazından çıkışı mümkün kılacak tek ve en iyi alternatif olarak görülmektedir. Teknoloji Yönetimi, firmaların teknolojiden en üst düzeyde yararlanmasını, teknolojik gelişmelere uyum sağlanmasını ve bu değişimlerin bizzat firmalar tarafından yaratılmasını hedefler. Teknolojik Yönetim, teknolojik dinamikler çerçevesinde üretken ve girişimci sistemlerin esnekliğini ve geçirgenliğini en iyileşmek amacındaki yönetim yaklaşımıdır. Edilgen olarak, teknolojik evrimlere esnek bir şekilde uyum sağlamak üzerine inşa edilir. Etkin olarak ise, teknik ilerlemenin çeşitli türlerine katkı sağlar. Teknoloji Yönetimi, sadece ürün ve süreçleri üretmek ve geliştirmek için değil, aynı zamanda var olan teknolojiyi geliştirmek ve rekabetçi iş ortamında yeni bilgi ve yetenekler üretmek için teknik bilgi ve yeteneklerin etkin şekilde kullanılması yeteneğidir. Sonuç; (Tavsiye)

Günümüz dünyasının değişmez kuralları insana ve bilgiye yatırım yönünde oluşurken bu türlü bir dönüşüm teknolojiyi üretemeyen ve/veya doğru şekilde transfer edemeyen, özümseyemeyen ülkelerin her geçen gün yoksulluk çıkmazının içinde daha belirgin bir şekilde yer almasına sebep olmaktadır. Bu süreçte teknoloji yoksulluğundan kurtulmanın en rasyonel yolu, insana ve bilgiye yatırım yönünde oluşan dönüşümü yakalamaktan ve bu kapsamda teknolojik öğrenmeyi amaçlayan teknoloji ediniminden geçmektedir. Çünkü teknoloji transferinin etkin olarak gerçekleştirilmesini sağlayan ve teknolojik yeteneğin arttırılmasına imkân veren şartlar ancak bu dönüşümün sonucu olarak ortaya çıkan beşeri sermaye birikimine bağlı olarak oluşmaktadır. Diğer bir ifadeyle beşeri sermaye birikiminin sağlanması ülkelerin transfer edilen teknolojinin içselleştirilmesinde, teknolojik özümseme kapasitelerinin geliştirilmesinde ve ülkenin şartlarına uygun hale getirilmesinde bir altyapı oluşturması sebebiyle büyük önem arz etmektedir. Aynı zamanda beşeri sermaye birikiminin sağlanma sürecine eş zamanlı olarak yerli sınaî kapasitenin geliştirilmesine yönelik çalışmalar ve ulusal Ar-Ge çalışmaları öğrenme temelli teknoloji transferi için önemli belirleyicilerdir. Teknolojik öğrenme süreci, devletlerin ve hükümetlerin uyguladığı politika ve stratejilerle desteklenerek ulusal yenilik sistemine dahil edilerek tasarlanır ve yönlendirilirse, ülkeler zamanla içinde bulunduğu teknolojik yoksulluktan kurtulup, teknoloji üretebilen aşamaya geçebilecektir. Bu süreçte kalkınma politikalarını tamamlayıcı nitelikte bilim ve teknoloji politikaları üretecek, uygulanması için destek ve teşvik verecek, sürdürülebilir kılacak bir aktör olarak devlet ve yenilik sistemini oluşturan kurumları hayati bir rol üstlenmektedir. Devletin ve yenilik sistemini oluşturan kurumlarının kısa vadeli rolleri, beşeri sermaye birikimini gerçekleştirmek için tersine beyin göçünü başlatmak, doğru teknolojinin doğru biçimde transfer edilebilmesi için firmalara ve sektörlere gereken altyapı ve teşviki sağlamak, bu teknik altyapıyı teknolojik öğrenmeyi sağlayacak biçimde şekillendirmek, özel sektörün ArGe faaliyetleri gerçekleştirilebilmesine ve buna bağlı teknoloji üretebilmesine yönelik vergi indirim ve muafiyetleri sağlamak, teorik bilgiyi üreten üniversite ile teorik bilgiyi ekonomik değere dönüştüren sanayi arasında etkileşimi


arttırmak şeklinde ifade edilebilir. Devletin ve yenilik sistemini oluşturan tüm kurumlarının teknoloji transferinden öğrenmeyi sağlama sürecindeki uzun vadeli rolü ise teknolojik gelişmenin temel faktörü olan insana yatırım yönünde ortaya çıkmaktadır. Devletin bu rolünü başarılı bir biçimde oynayabilmesinin yolu eğitim ve sağlık harcamalarının Ar-Ge harcamalarıyla eşdeğer bir biçimde arttırılarak bir yandan beşeri sermaye birikimini sağlamaktan bir yandan da transfer edilen teknolojinin adaptasyonunu ve özümsenmesini sağlayacak teknik altyapı ve beceriyi oluşturmaktan geçmektedir. Beşeri sermaye birikimini oluşturmaya yönelik en önemli ve etkin adım devlet ve hükümet politikalarının eğitim ve sağlık hizmetlerinin arttırılması ve yaygınlaştırılması yönünde şekillendirilmesi ve uygulanmasıdır. Üniversite-sanayi işbirliği çerçevesinde eğitim programlarının yeniden tasarlanması ve uygulanması aşamasında devletin rolü daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Eğitimin etkinliğinin ve işgücünün verimliliğinin sağlanması için sağlık politika ve harcamaları göz ardı edilemeyecek derecede önemli bir araçtır. Gelişmekte olan ülkeler açısından bakıldığında, teknolojik gelişmenin sağlanmasının temel unsurunu oluşturan insana yapılan yatırım çok düşük düzeylerde gerçekleşmektedir. Öte yandan sürekli ve hızlı teknolojik ilerleme yakalamış olan ülkelerin, her ne kadar izlenen politikalar -özellikle de serbest piyasaya kamu müdahalesi söz konusu olduğunda- büyük ölçüde farklılık gösterse de, genel olarak tutarlı kalkınma politikaları izleyen ulusal liderlere sahip olduğu görülmektedir. Diğer bir ifade ile hızlı ve sürdürülebilir teknolojik gelişmeyi destekleyen genel koşulların oluşturulmasında devletin öncü rolü çok önemli ve belirleyicidir. Gelişmekte olan ülkelerin öz yeterliliklerini arttırmasına bağlı olarak gerçekleştirilecek teknoloji transferlerinin başarılı olarak özümsenebilmesi ekonomik büyüme ve gelişmeyi destekleyecek önemli bir kaynak olacaktır. Ancak teknolojik gelişmenin tek başına ‘kutsal kurtarıcı’ olarak görülmesi gelişmekte olan ülkelerin yoksulluğun yapısal sebeplerinden uzak çabalar içinde olmasına sebep olacaktır. Ancak bundan daha önemlisi ise teknoloji transferinin başarısını sağlayacak olan emeğin niteliklerindeki artıştır. Beşeri sermaye birikimi oluşturulamamış ve emeğin bilgi ile dönüşümü sağlanamamış ise teknoloji transferinden -diğer tüm şartlar yerine getirilmiş olsa dahi- bir başarı beklemek mümkün değildir.

Kaynakça; -Murat Ertan DOĞAN / Arş. Gör. Dr., Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi -Dilek Arzu AKOLAŞ / Yrd. Doç. Dr., Aksaray Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi -Murad TİRYAKİOĞLU / Ankara Üniversitesi SBF Dergisi - Ersin ÜNSAL / Sivil Müdavim, Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsü


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.