YORUM
...MİMARlığIN LÜZUMU VAR MI?..
PEKİ KENTLERİ NE YAPACAĞIZ?
Murat SÖNMEZ*
‘’Biz, aklın doğuştan kanatlı hayvanları ve bal toplayıcıları olarak hep oraya doğru gidiyoruz, aslında biz tüm kalbimizle sadece bir tek şeyle ilgileniyoruz -“eve bir şeyler götürmekle”. Friedrich Nietzsche
Mimarlık mesleğine yönelik medyatik düşünceler (ekonomik bakımdan imkânların sınırlı ve bina üretimi için ayrılan paranın, niteliği değil, standart veya ucuz olanı aradığı ülkemizde mimarlık eylemi/ortamlarının bina yapım teknolojisinde mi, kuramsal alanda mı daha çok gelişmiş olması beklenir?.........Çok bina üretiliyorsa yapım teknolojisi gelişkindir!!!............. Bina yapım tekniği çok gelişkin olmadığı, fazlasıyla sıradan bina üretildiği için standart mimarlığımızda kuramsal alan daha gelişkindir!!!, Hangisi ? ) mimarlığın, mimarlık yapma eyleminin ve mimarın ayrıcalıklı bir konumu olduğunu söyleye dursun kentlerimizin ve binaların durumu ortada. Her ikisi de güncel mimarlık/kent kuram ve uygulamalarının içermesi gerekli niteliklerin uzağında (maalesef her ikisi de değil. Ne bina teknolojisi ne kuramsal alanın hâkimiyeti var mimarlık ortamımızda. Kaç tane tasarlanmış bina var çevrenizde? Eğer tüm çevremiz mimar elinden çıkıyorsa/tasarım işi ise neden depremlerde yerle bir oluyor binalar ve kentler. Tasarlanmış bina yıkılır mı?................. Kaç tane kent var içinde bisiklet yollarının geçtiği…….. Kaç tane kuramcı var düşünceleri uluslar arası düzeyde kabul görmüş?). Mimarlık eylemi kentlinin çıkarları için yapılmadığından beri kentler ruhsuz, miskin, birbirine benzer, anlamsız; mimar zihinsel olarak elit, fakat fakir; bina ise imgeler yığını ya da toplumun mimarlık fetişizmini tatmin ettiği bir meta haline geldi. Hal böyle olunca kentlerin ve binaların geleceğini belirleyen mimarların düşüncelerini şekillendiren unsurların ne olabileceği laf konusu oluyor. Dahası mimarın mesleki eyleminin içeriği ve mimarlığa ihtiyaç duyan toplumun istekleri mimarlığı ve kentleri her gün daha da kötüleştirdikçe mimarlığın içinde olduğu yapısal ve kuramsal düzey mimar/mimarlık için bir var oluş sorununa işaret ediyor (artık mimarlık eylemi bu toplum için üç oda bir salon, güzel görünüşe sahip bir ev, kentin/semtindeki alışveriş merkezinden başka bir anlama sahip değil, mimarı ise TV dizilerinde ideal ve parlak halde gösterilen kişilik kadar). Bu yazının tartışması bina yapmayı isteyen ve kentleri şekillendiren mimar ile mimarlığı kendi içinde tanımlayan, onu talep eden toplumun karşılaşmasının sonuçları üzerinedir. Bu karşılaşma bir yok oluşun, çöküşün işaretleri ile dolu. * Doktor 74 ▲ YORUM
Kentlerimiz ve binalar bir anda böyle kötü ve niteliksiz olmadılar. Bunlar önceden tasavvur edildi, içerikleri kuruldu. Toplumun eğitim düzeyi, ekonomik gelişmişliği, kültür seviyesi, ya-