BAHAR
BİZİ BU GÜZEL HAVALAR MAHVETTİ Mevsim değişikliği, beyinde salgılanan kimyasallar ve hormonlar üzerinde etkili. Hissedilen enerji azalması, yorgunluk ya da aşırı neşenin de bu biyolojik değişimden kaynaklandığını söylüyor uzmanlar. Aynı zamanda havanın ısınmasıyla birlikte ortaya çıkan ve bahar yorgunluğunun düzensiz beslenenleri ve amacı olmayanları çok sevdiğini ekliyorlar. Bir de bu dönemin psikolojik boyutu vardır; örneğin bahara yüklenen anlam… Kişi eğer, “çiçekler açacak, kuş cıvıltıları olacak, güneş tüm parıltısı ile ortaya çıkacak ve ben iyi olacağım” şeklinde düşünceler beslerse bahardan olumlu etkilenir. Aksi takdirde girişte de söylediğimiz gibi, bir amacımız yoksa kendimizi hayatın akışına bırakmışsak bahar yorgunluğu gelip tam da bizi bulur. Canımız ders yapmak istemez. O zaman başlarız, beni bu güzel havalar mahvetti demeye….
Tan yerinin ağarmasıyla başlıyor her şey… Horozlar ötüyor, perdeler açılıyor bir bir gün yüzüne. Ve yavaş yavaş yeni hayatlar çıkıyor meydana… Kimi baharı anımsatırken, kiminde kış kiminde yaz mevsimi yaşanıyor. Belli olmuyor rüzgârın hangi yönden eseceği. Deli gibi geliyor işte, önüne ne çıkarsa alıp götürüyor. Kimini olduğundan daha güzel diyarlara kimini ise ceza verircesine karanlıklara mahkûm ediyor… Çölde yaşamaya alışmışa susuzluk ceza olmaz, ceza baharı çiçeksiz bırakmakta.
Peki, psikolojik ya da biyolojik boyutu ile bizleri etkileyen bahar
kelebeklerin
uçuştuğu,
yuvarlanmazsa, papatyalar bir bir kopartılıp seviyor nidaları yükselmezse
Şekeri elinden alınmış bir çocuk, karnesine Beden Eğitimi dersi en değerli vazoyu kıran sevimli afacanların karşılaştığı şaşkınlığa döner
Beslenmeye dikkat. ( Bol bol sebze, meyve tüketmeliyiz. )
2.
Düzenli yapılan spor, egzersizler (Haftanın üç günü 20‟şer dakika
adeta sevinci… Ve belki de bunlardan daha zordur telafisi…
yürüyüş.) Uyku düzenine özen gösterme (Kaliteli uyku uyuyan kişi bahar yorgunluğuna karşı kendini daha iyi onarır.)
4. Hayata karşı amaçların gözden geçirilmesi (Sabah uyandığında amacı olmayan kişide stres ve yorgunluk artar.) 5. Pozitif düşünce, inanç ve kararlılık (Güzel görmek, güzel düşünmek) miskin,
oynaştığı,
yanlışlıkla zayıf gelmiş bir öğrenci, körebe oynarken yanlışlıkla annesi için
1.
6. Tembel,
renklerin
semaya; bahar yine eksik kalır.
yorgunluğu ile nasıl baş edeceğiz. İşte size altın kurallar…
3.
İçinde
bahçelerin yokluğu koyar en çok bahara… Çocukların topları kırlarda
bezgin,
mutsuz
davranışları
olan
arkadaşlardan uzak durmak
Kim bilir belki de ufacık bir tebessüm yeniden canlandırır solmuş çiçeklerini. Yeniden açılır tomurcuklar gün yüzüne, güneşe… Gül olup yar olur bülbülüne, diken olup kanatır sevdiğini… İstemese de acı verir ona. Elinde değildir bunların hiçbiri. Tüm bunların sorumlusu baharın canını yakanlar. Evet, baharın canını yakanlar tüm sorumlular. Onlar değil mi ki gülün mayasına hüznü katıp, narin yapısını dikenle kaplayanlar… Her yaprağının farklı bir anlamı varken tüm anlamını sadece renginde toplayanlar… Sırf sevdikleri verdi diye yıllarca onları kitapların arasına mahkûm edenler…
Ve hepsinden önemlisi, bize bu güzel havaları vereni tanımak ve şükretmek..
Evet, size sesleniyorum. Baharın en yoğun duygularının cereyan ettiğiydi gül. Ve siz ondan, cildinize faydası olur diye; yağlar, kolonyalar, parfümler, reçeller yaptınız. Nasıl inanırsınız ki tüm bu acıların sahibi size güzellik versin, kendi hüznünden geçip sizi eğlendirsin. Olacak iş
Okul Psikolojik Danışmanı
değil, bunu sen de biliyorsun değil mi?
Gülhanım KIRLAK
Yaptığımız sadece aldatmaca, kendimizi kandırıyoruz. Sevgiliden gelen güle nice anlamlar yükleyip saatlerce güle baksak da aslında hep sevgiliyi düşünüyoruz… „Güle kıymet verilmezdi âşık ve maşuk olmazsa‟ diyerek Aşık Veysel yine haklı çıkıyor. Ta o zamandan belliymiş demek
Mutlu olmak mı istiyorsunuz? Öyleyse yapmanız değil yapmamanız gereken o kadar çok şey var ki!
gülün akıbeti… Ömrünü geçirse de güllerle bahçıvanlar, Bir gülü yeryüzünde gülden güzel kim anlar?
La Bruyere 30 Mart- 6 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Haftası
Hanife TARLACI
11/B
FARKINDA MIYIZ?
OTİZM Hayır, ben otistik değilim. Ama bir otistiğin ablasıyım. Evet, belki gerçekten otistik olan bir kardeşim yok ama belki otistik olan küçüklerimizin de bir ablası yok. Ben onların ablasıyım! Dünya‟da milyonlarca çocuk var. Yaşları farklı biri iki, diğeri on yaşında. Yaşadığı yerler farklı biri ana koynunda, diğeri çocuk yurdunda. Hepsi birbirinden ayrı yerlerde, ayrı yaşlarda belki ama ortak olan tek noktaları yaşadıkları hayatları oldu. Talihsizlik, şanssızlık denmez onlara, Rabbim onları da öyle sevdi. Bizlere düşen onları erken yaşta fark etmek. Hayata tutunabilmeleri için sadece iki şey gerekli; biri eğitim diğeri sevgi. Bu durum da annelerimize, babalarımıza düşen çok şey var. Onların dilinden anlamaları, ağladıklarında bağırmak, kızmak yerine neden canının yandığını bulmaya çalışmalılar. Onlara rahatsızlık veren nedenleri uzak tutmalılar. Kendilerini geliştirmeleri için gereken yerlere başvurmalılar. En önemlisi onları sevmeliler. Belki geç öğrenebilirler, vazgeçmemeliler. Belki sürekli ağlayabilirler, bıkmamalılar. Bizler de elimiz kolumuz bağlı oturmayalım, en azından birine ablalık, ağabeylik yapalım. Çok şey değil sadece duyarlı olalım. Hala biraz vicdan varsa içinizde, okumayın bu yazının devamını ve hemen bir şeyler yapın. Durmayın! Onların bizlere ihtiyaçları var. Hayır! Ben otistik değilim ama bir otistiğin ablasıyım. Evet, belki gerçekten otistik olan bir kardeşim yok ama belki ileride bir otistiğin annesi olabilirim. Hayrunnisa SAFİ A 11/A
OKULUMUZDAN HABERLER
24 Mart Cumartesi günü R.T.E. Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde konferans veren Sibel Eraslan konferanstan önce okulumuzu ziyarete geldi. Öğretmenlerle çay içen Eraslan kitapları ve üslubu hakkında merak edilenleri yanıtladı.
21 Mart günü okulumuzun bahçesine menekşeler dikerek Nevruzu Kutladık. Yardımcı ihtiyacı olduğunu gördüğü Fatma Babül ve Serkan Kazaz'a yardım için kolları sıvayan Nuran Gündoğar bahçe konusundaki maharetine hepimizi hayran bıraktı.
Kutlu Doğum etkinlikleri her yılki heyecanıyla sürüyor.13 Nisan Cuma günü okulumuz konferans salonunda finali yapılan Naat Okuma Yarışması’nda 10/C sınıfından Elif KANBUR 1. , A 10/D sınıfından Yavuz Selim USTA 2., A 12/A sınıfından Şeyma KARA da 3. oldu.
3)En büyük hayaliniz, gerçekleştirmek istediğiniz projeleriniz var mı varsa nelerdir bizimle paylaşır mısınız? Hayalim öğrencilerimizin başarılı olması ve iyi yerlere gönderilmesi, ahlaklı, düzgün, vatanını, milletini seven, bayrağını, ülkesini seven, milli ve manevi değerlere bağlı öğrenciler yetiştirmek.Yani onlarla meşgul olmak, onlarla uğraşmak. Gerçekleştirmek istediğim de budur. Yani öğrencilerimizin belli bir noktaya gelmeleri, ama gelirken sadece maddi anlamda, maddi beklentilerinden ziyade manevi anlamda hedefleri olan, toplumun arzuladığı bireyler olmaları.En büyük hedefim bu.Bunun için uğraşıyoruz tabiiki.
5) Şuanda yaptığınız iş dışında bir iş yapmak ister miydiniz? Ben açıkçası kendi işimden ve mesleğimden çok memnunum. Yani ben bilerek ilahiyata gittim ve bu mesleği seviyorum. Çünkü çok kutsal bir meslek, ayrıcalığı ve özelliği olan bir meslek. Hele öğretmenlik, peygamber mesleği, o anlamda ben bunun dışında bir mesleği yapmayı da düşünmüyorum ve istemiyorum. 6) Sizi en çok kızdıran şeyler nelerdir? Beni en çok kızdıran şey öğrencilerimizin saygısızlığı. Bir öğrenci derslerinde başarısız olabilir ama saygısız olma hakkı yoktur. Öğrencilerin derslerinde başarısız olması tabi beni üzer ama kızdırma anlamında saygısızlık tabi. Özellikle öğretmenlerine ve büyüklerine karşı saygısız davranması beni çok üzer. Ve kızdırır aynı zamanda. 7) Bize son olarak söylemek istediğiniz bir şey veya tavsiyeniz var mı? Genel olarak öğrencilerimize tavsiyem şu: Velilerimizin ve okulun sizden beklentileri var; sizlerin milli ve manevi değerlere bağlı, başarılı bireyler olmanızı bekliyoruz. Ve her yönüyle hem akademik hem de mesleki anlamda -sonuçta burası İmam Hatip Lisesi- başarılı, toplumun önde giden, örnek, önder bireyler olmanızı bekliyoruz. Size ümit bağlamışlar, bu anlamda sizi çok önemsiyorlar. Sizin yapacağınız atılımları, göstereceğiniz gayretleri çok önemsiyorlar. Sizden en büyük beklentim değer yargılarımıza bağlı, milli ve manevi değerlere bağlı, akademik ve mesleki anlamda iyi yetişmiş bireyler olabilmenizdir.
14 Nisan Cumartesi günü İsmail Kahraman Kültür Merkezi’nde 3.Arapça Bilgi ve Etkinlik Yarışması’nın Karadeniz Bölgesi finali yapıldı. Yarışmaya ev sahipliği yapan okulumuz yarışmada “Bilgi Yarışması” ve “Hitabet” kulvarlarında Karadeniz bölge 2.si olmuştur.
YENİ OKUL MÜDÜRÜMÜZ ALİ KÜÇÜK İLE RÖPORTAJ A 11/B Ferhan Yılmaz, A 11/C Meltem Yazıcı
1) Biz okulumuzda çıkarılmakta olan edebiyat bültenin muhabirleriyiz. Okulumuza yeni gelmeniz sebebiyle öncelikle sizi tanımak isteriz, kısaca bize kendinizden bahseder misiniz? 1971 Trabzon-Arsin doğumluyum. Dört kardeşim var, iki kardeşim imam ablam da Diyanet’te çalışıyor. Evliyim, üç çocuğum var. Bir tanesi Çayeli İmam Hatip Lisesi'nde okuyor. Yani ailecek İmam Hatip’liyiz. İlköğretimimi kendi köyüm Arsin’in Çiçekli Köyü’nde yaptım daha sonra orta öğrenimimi yani İmam Hatip’i Trabzon İmam Hatip Lisesi’nde okudum.1989 yılında buradan mezun oldum. 1994 Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunuyum.1995 yılında ilk atamam Edirne’nin Uzun Köprü ilçesinde Tahtahan İlköğretim Okulu'na oldu.1997’den sonra Rize'nin Çayeli ilçesinde Karaağaç Köyü’nde Kara Şehit Muhammet Yüce İlköğretim Okulu'nda uzun yıllar öğretmenlik yaptım. Müdür yardımcılığı yaptım. Daha sonra geçen yıl da Çayeli Kız Teknik ve Meslek Lisesi Başmüdür yardımcılığına atandım. Rize Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne müdür olarak atandım.
Hocam biraz da sizi tanıyabileceğimiz özellikleriniz ve hobilerinizden bahseder misiniz?
Şimdi özellikler derken ben özellikle eğitim anlamında çok hırslı bir insanım.Yani özellikle öğrencilerimin başarılı olmasını çok arzu eden bir yapıya sahibim. İsterim ki öğrencilerimiz kendilerine bir hedef belirlesin, bu hedef doğrultusunda ciddi anlamda çalışsınlar.Kendimi özellik anlamında bu şekilde tanımlıyorum Kitap okumayı, özellikle tarihi kitap okumayı, tefsir çalışmalarında bulunmayı severim. Gezmeyi severim, yeni yerleri ziyaret etmeyi, yeni insanlarla tanışmayı... Bisiklet kullanmayı severim. Denizle iç içe olmayı, yüzmeyi özellikle yazın ve sakin yerlerde...
4) Okulumuzla ilgili izlenimleriniz nelerdir? Geleceğe ait öğrencilerle ve okulumuzla ilgili projeleriniz nelerdir? Okulla ilgili ilk izlenimim şu: Öğrencilerimizin birçoğunun hedefi olması beni sevindirdi. Ayrıca ahlaki anlamda öğrencilerimizin diğer okullardan –diğer okullarda çalıştığım için biliyorum- kıyaslanmayacak bir üstünlüğü var. Yani bu anlamda şu ana kadar ciddi bir olayla karşılaşmadım.Yani bizim öğrencilerimiz bu toplum içerisinde bu toplumun değer yargılarını en çok benimseyen bir anlayışa sahipler. Bu izlenimi edindim bu okulda. Bu da beni sevindirdi. Saygılı, ahlaki değerlere bağlı, ahlaki zaafiyeti olmayan bireylerle karşılaştım. Bu beni sevindirdi.Geleceğe ait, öğrencilerle ve okulumuzla ilgili projeler nelerdir derseniz: Okulumuzu Rize ilinde, Türkiye’de bir marka haline getirmektir. Öğrencilerimizi düşünen, araştıran yorumlayan bireyler olarak yetiştirebilmek. Sadece ders anlamında başarı değil sosyal anlamda başarılı olan sivil toplum örgütleriyle iç içe olan bireyler yetiştirebilmek. Kısacası en büyük projemiz okulumuzu markalaştırmak marka haline getirmek. Rize İmam Hatip Lisesi dendiği zaman öğrencisiyle, personeliyle örnek ve önder bir kuruluş haline getirebilmek
Zaman ayırdığınız için teşekkürler. Ben teşekkür ederim.
ARKA KAPAKTAN KİTAP
Charles Baudelaire ‘in Elem Çiçekleri bu kez de bir şairin hassas süzgecinden geçerek okuyucuyla buluştu. Hilmi Yavuz, Alişanzade İsmail Hakkı’nın Osmanlı Türkçesi’ne yapmış olduğu çeviriyi Fransızca aslıyla karşılaştırarak günümüz Türkçesi’ne çevirmiştir.
Sibel Eraslan’ın Hz. Fatıma’yı anlattığı kitap... Kevser’in kıyısında gezinen bir roman mı bu, yoksa bir şark hikâyesi mi şaşıracaksınız…
Sinan Yağmur’un son kitabı "Aşk’a Yolculuk Veysel Karani" çıktı. Okuyucusunu bekliyor.