Yüksek Sesler

Page 1

YÜKSEK SESLER ı y a İlk S

KURTULUŞ İLKÖĞRETİM OKULU RİZE 1927

RİZE BELEDİYE BAŞKANI HALİL BAKIRCI OKULMUZDAYDI

PROJE BÜTÜN HIZIYLA DEVAM EDİYOR Okulumuzda, Okul- Veli El Ele Projesi kapsamında yeni bir etkinlik düzenlendi. Okul veli el ele projesi kapsamında düzenlenen “ Babalar ve oğullar futbol turnuvası” 15 Aralık Perşembe günü 16.00-17.00 saatleri arasında Sevimli Halı Saha’da gerçekleştirildi. Yapılan maçta öğrencilerimiz babalarını on yediye dokuz yendiler. Turnuvaya katılan velilerimiz ve oğulları: Hüseyin KALAFATOĞLU - Bertuğ KALAFATOĞLU Mustafa KALAFATOĞLU - Mert KALAFATOĞLU İsmail KOÇ- Mürsel KOÇ Yılmaz TERZİ - Serdar TERZİ Bekir TAŞÇI - İbrahim TAŞÇI Ahmet ESEN - Cantürk ESEN Mustafa TOSUN- Erdal TOSUN Yapılan müsabakada öğrencilerimizin takımına takviye olarak okulumuz beden eğitimi öğretmenlerinden Uğur LAKUTOĞLU ve Caner MUMCU’da katıldılar. Hakemliği ise okulumuz Müdür Başyardımcısı Şaban ALAN yaptı. Bu etkinliğe Okul Aile Birliği Başkanı Hülya FEYİZ, Okul Aile Birliği Başkan Yardımcısı Nevin ÇEMBERCİ ve diğer Okul Aile Birliği Üyeleri de türbinden müsabaka yapan oyunculara destekte bulundular. Maç sonunda Okul Aile Birliği Üyeleri, müsabakaya katılan öğrenci velilerine ve öğrencilere baklava ikramında bulundular. Okul-Veli El Ele Projesi’nde görevli öğretmenlerden Banu ARSLAN KAYA, “Okul-Veli El Ele Projesi kapsamında düzenlediğimiz bu etkinliğe katılan tüm öğrenci velilerine, desteklerinden ötürü Okul Aile Birliği Üyelerine, Beden Eğitimi Öğretmenlerimize İdarecilerimize ve öğrencilerimize teşekkür ederiz.” dedi.

24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı okulumuza ziyarette bulundu. Belediye Başkanımız Halil Bakırcı’yı okul bahçesinde karşılayan Okul Müdürümüz Adil Uzun, belediye başkanımıza “Hoş geldiniz, Sayın Başkanım! Okulumuzu bu anlamlı günde ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederiz.”dedi. Daha sonra okulumuz öğretmenler odasına gelinerek öğretmenlerle tanışıldı. Öğretmenlerin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlayan Belediye Başkanımız Halil Bakırcı tüm öğretmenlere gül hediye etti. Bir süre öğretmenlerle sohbet edip, dilek ve şikâyetlerini dinleyen Belediye Başkanı Halil Bakırcı, beraberindekilerle okuldan ayrıldı. -Şeydanur ALKAN | 6/D

-Zafer AKIN | 6/D

TV SOSYALLEŞMEYİ ENGELLİYOR

Çocuğun sosyalleşmesi, yakınları ile diyalog kurması, sosyal adaptasyonu, dil gelişimi ve buna benzer konular TV izleme (aşırı miktarlarda) ile eksik kalabilir. Bu yaşlardaki çocukların eğitici programlar harici özellikle şiddet içeren ve çocuklar için travma tik olacak görüntülerden uzak kalmaları uygun olur. Bu hazırlıksız karşılaşılan görüntüler onlarda bilinçaltı kaygı, gerilim, korku, şiddete eğilim gibi sıkıntılara yol açabilir. Amerika ve Avrupa’da uzmanlar küçük yaşlarda gösterilen şiddet davranışlarının önüne geçmek için çok büyük gayretler sarf etmekte, özellikle son zamanlarda okullarda gösterilen şiddet olaylarından sonra meselenin öneminin daha da arttığı anlaşılmaktadır. Mühim olan ve yapılması daha basit olan şey çocukların ruh sağlığı bozulmadan koruyucu önlemlerin alınması gerekliliğidir.

2

3

FAST FOOD BESLENME

YAĞMURUN OĞULLARI

OYUN OYNAMAMANIN ZARARLARI Oyun tüm çocukların zaman geçirme aracıydı. Eğlenceli vakit geçirme, değişik tecrübeler kazanmak ve çevre ile iyi iletişim kurmayı sağlardı. Geçmiş zamanda oynanan oyunlar çocuklar tarafından sevilirdi. Şimdi bizler, oyunu sevmiyor, hatta sevmeye bile çalışmıyoruz. Oyun deyince ilk aklımıza gelen sanal âlem eğlenceleri. Obezite gibi kötü hastalıklar ve psikolojik etkiler yaratan bu sanal âlem eğlenceleri ailelerimizle vakit geçirmemizi ve bilgi alışverişi yapmamızı da engelliyor. Okula ilk başlayan çocuklar ise derslerine fazla ilgi göstermeyip dikkat bozukluğu çekiyorlar. Obezite olmanın en büyük nedenlerinden biri oyun oynamama. Aileler bu konuda çocuklarını uyarmalı onları oyuna yöneltmeleri gerekmektedir. -Ecem FETTAHOĞLU | 6/D

4

3

SAATİ DURDURABİLİR MİSİNİZ?

OKUL MÜDÜRÜMÜZ İLE EĞİTİM ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ

4

BAŞARILARININ DEVAMINI DİLERİZ


ÇATLAK KOVA Hindistan’da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine uzanan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün devam etmiş. Sucu her seferinde patronunun evine sadece bir buçuk kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş: - Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum. - Neden? Diye sormuş sucu. “Niye utanç duyuyorsun?” Kova cevap vermiş: - Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim bu kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun. Sucu şöyle demiş: - Patronun evine dönerken yolun üstündeki çiçekleri fark etmeni istiyorum. Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş Sucu kovaya sormuş: - Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçekler olmadığını fark ettin mi? Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını süsleyebildim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı. “ Hepimizin kendine özgü kusurları vardır. Hepimiz aslında çatlak kovalarız. Kusurlarınızdan korkmayın. Onları sahiplenin. Kusurlarınızda gerçek gücünüzü bulduğunuzu bilirseniz eğer, siz de gerçek güzelliklere sahip olabilirsiniz. ”

GİZLİ DÜNYALARIN MAVİLİĞİ Kokusunu içime çekmekten mutluluk duyduğum, maviliğiyle beni büyüleyen, ötesinde varlığını bilmediğim dünyaların olduğu deniz… Senin aşıp ufkun birleştiği yere senin sıcacık kucağına gelip özlemini hatırladığım insanlardan uzak olmayı isterdim. Tüm bu şehrin sıkıntılarından koparak sadece kendimi sana adamak isterdim. Ama senin dalgalarına kapılıp yaşadıklarımı unutmamak için gelmedim. Görmeyenlerin özlemle seni andığı ama değerinin bilmeyenlerin seni kirlettiği bir dünyanın büyük bir kısmında sen varsın. Martıların üstünde tuhaf sesler çıkararak uçtuğu mavi bir yorgan gibisin. Kokunu her içime çektiğimde gönül telimi titreten seni her gördüğümde gizemli dünyanın değerini daha iyi anlamam gerektiğini bana anlatırsın. O büyülü sesinle… umarım sen hep olursun yüreğimde… Bizden sonrakilerin ya da bizlerin yaptıklarına kırılıp bizi sensiz bırakmamanı dilerim. Çünkü penceremden baktığımda hırçın dalgalarını, haykıran sesini, mavi gözlerini görmek isterim. - Mısra ÇELİK | 8/C

HAVA KOŞULLARI BİZİ ETKİLİYOR?

Hava şartları çoğu zaman insanları olumsuz etkiliyor. Bir çocuk yatağından kalktığı zaman yağmurlu veya karlı bir havayla karşılaştığında yüzü asılır. Bunun nedeni genelde bir yere hava koşulları yüzünden gidemediği için olur. Ama bazen bu üzüntüler sonradan gelen bir güneşle mutluluğa da dönüşebilir. Havanın bu değişiminden insanların vücutları da etkilenir. Bu etkilenme sonucunda grip, nezle gibi hastalıklar meydana geliyor. Bu hastalıklardan korunmak için bol bol meyve yemeli, kalın giysiler giymeli, sıcak ortamlarda bulunulmalıdır. Ama HAVA NE OLURSA OLSUN SİZİN HAVANIZ GÜZEL OLSUN - Şeyda ALKAN | 6/D

PRATİK BİLGİLER KÖŞESİ Bakır eşyalarınızın parlamasını istiyorsanız, onları sirke ya da limon ve tuz ile ovun. Ahşap eşyalarınızı temizlemek için sirke ve zeytinyağı. (bir kaç damla) karışımı hazırlayın. Eşyalarınız hem temizlenecek hem de parlayacaktır. Çekmeceleri içini boşaltmadan temizlemek istiyorsanız, elektrik süpürgesinin ucuna ince bir çorap geçirin. Elbisenize sakız yapışırsa, naylon torbanın içerisinde buzluğa koyun. Bir saat bekletin ve çıkartın. Kolayca çıkacaktır. Halıya sakız yapışırsa üzerinde buz torbası gezdirin. Çoraplarınızı çamaşır makinesine koymadan önce çengelli iğne ile birbirlerine tuturursa-

nız kaybolmadıklarını göreceksiniz. Kadife ve ipekli elbiselerinizi buharlı bir banyoya asın. Buhar onların tüm kırışıklıklarını alacaktır. Gözlüğünüzün vidası çok çabuk çıkıyorsa vidayı takmadan önce, vidanın gireceği deliğe renksiz oje damlatın. Vidayı öyle takın. Satın aldığınız ayakkabılar ayağınızı sıkıyor ise onları bir kaç dakika buhara tutun. Makasınızı bilemek istiyorsanız, zımpara kağıdı kesin. Halıdaki sigara yanıklarından, yanık yerler üzerinde zımpara kağıdı ile dairesel hareketler yaparak kurtulabilirsiniz

BİZE ÖZGÜ HASTALIKLAR

-Kar topunun içine taş ve buz koymak... -Gazete ve dergilerdeki fotoğraflara sakal ve bıyık çizmek. -Yeni dökülen betona ayak basıp iz bırakmak. -Reklam için duvarlara yapıştırılan afişleri yırtmak. -Trafikte kırmızıdan sonra gelen sarıda kornaya asılmak. -Kar yağdığında eve bolca ekmek almak. -İşsiz kalınca takım elbise giymeye başlamak.

-Yolda tanıdık birini görünce aracı üstüne sürmek. -Denizde deve güreşi yapmak. -Evlilerin bekarlara sakın evlenme demesi. -Belediyelerin duraklara koyduğu saatlerin akrep ve yelkovanlarını sökmek. -Şahin marka otomobili Doğan görünümlü yapmak. -Tiki olan insanların tikiyle uğraşmak. -Trafikte sizi geçen aracı geçmeyi ilke saymak.

PRATİK YEMEK KÖŞESİ ANTEP SALATASI TARİFİ Malzemeler: 4 domates, 2 sivribiber, 1 salçalık kırmızıbiber, 1 demet maydanoz, 1 tutam taze nane, 1 soğan, 1 çay kaşığı sumak, 2 çorba kaşığı nar ekşisi, 2 diş sarımsak, kırmızı pulbiber, kuru nane, tuz. Yapılışı: Domatesleri ve soğanı soyup çok küçük doğrayın. Kırmızı ve sivribiberleri, maydanoz, nane ve sarımsakları temizleyip kıyın. Tüm malzemeyi bir kâseye alın. Tuz, pul biber, sumak ve kuru naneyi ilave edip karıştırın. Sumak ekşisi veya nar pekmezi ile birlikte 1–2 kaşık su ilave edip iyice karıştırın. Salata tabağına alıp servis yapın. Sayfa-2

FAST FOOD BESLENME Türk toplumunun geleneksel beslenme alışkanlıklarında değişimler yaşanmakta, fast-food başka bir deyişle “ayak üstü beslenme” alışkanlığı giderek artmaktadır. Simit, tost, döner, lahmacun, pide, hamburger çeşitleri, soğuk sandviçler, pizza, kızarmış patates ve parça tavuk, balık-ekmek gibi fast-food ürünleri ile beraber tüketilen gazlı içecekler, çay ve kahvenin özellikle çocuk ve gençler tarafından sık tercih edilmesi yetersiz ve dengesiz beslenme ile birlikte çeşitli sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Fast-food sistemi ile tüketilen besinlerin enerji ve bazı besin öğeleri yönünden dengeli olmaması uzun dönemde bazı sağlık problemlerine neden olabilmektedir. Bu sağlık problemlerinin başında şişmanlık gelmektedir. Fast-food ürünlerindeki en önemli sorun yüksek enerji içermeleridir. Fast-food’larda orta düzeyde yenen bir öğünün enerji içeriği, 400 kaloriden başlayıp 1500 kaloriye kadar yükselebilmekte ve enerjinin çoğu yağ ve şeker kaynaklı olmaktadır. Bu da kilo alımına yol açabilmektedir. Fast-food ürünlerindeki yağın çoğu hayvansal kaynaklıdır. Bu ürünlerin sodyum, kolesterol ve özellikle doymuş yağ miktarı, diğer besin öğeleri yoğunluğuna göre daha fazladır. Bu durum başta koroner kalp hastalıkları ve kanser olmak üzere, birçok kronik hastalık için risk faktörüdür. Fast-food olarak tüketilen besinler, A ve C vitamini ile kalsiyum yönünden yetersiz olup posa içeriği de düşüktür. Bu vitaminlerin düşük düzeyde alınımı, bağışıklık sistemi yetersizliğine, kalp-damar hastalıkları ve katarakt riskinin artmasına yol açmaktadır. Özellikle büyüme çağında kalsiyumun yetersiz alımı, büyümeyi olumsuz etkilemekte ve kadınlarda menopoz sonrası osteoporoz riskini de artırmaktadır. Beslenmede posa içeriğinin yetersizliği ise bağırsak kanseri riskini artıran faktörlerdendir. Fast-food menüleri yüksek miktarda sodyum içermektedir. Bu durum yüksek kan basıncının oluşmasına neden olmakta ve mide kanseri riskini artırmaktadır. Ayaküstü beslenmede gazlı içecekler, çay ve kahve sıklıkla tüketilmektedir. Bu tür içecekler fazla miktarda tüketildiğinde vücutta demir emilimi azalmakta ve demir eksikliğine yol açmaktadır. Fast-food ürünlere renklendirici, tatlandırıcı ve aroma artırıcı katkı maddeleri eklenebilmekte, bu ürünlerin uygun kullanılmamaları ve sık tüketimleri uzun dönemde kanser riskini artırmaktadır. Sağlıklı bir yaşam için, tüketilen besinler kadar bu besinlere uygulanan hazırlama ve pişirme yöntemleri de büyük önem taşımaktadır. Izgara yaparken yüzey kısımlarına gelen ateş çok yüksek olmamalı, pişirilirken et ile ateş arasında 10-15 cm lik mesafe olmalıdır. Derin yağda kızartma yöntemi fast-food menülerinin yağ içeriğini artırmaktadır. Kızartma amaçlı kullanılan yağlar 10-12 saat kullanılmaları nedeniyle kimyasal ve fiziksel değişikliklere uğramakta ve çabuk bozulmaktadır. Yağda kızartılmış yiyeceklerin sık ve sürekli tüketimi, kalp-damar ve sindirim sistemi hastalıkları ile kanser riskini önemli ölçüde artırmaktadır. - Betül DELİHASAN | 6/D

Bulmaca Köşesi

İki resim arasındaki dört farkı bulunuz


SAATİ DURDURABİLİR MİSİNİZ?

Zaman delicesine akan bir ırmak sanki. Fark edilmez, hızlı, gücüne karşı konulamaz. Yüzmeye çalışan kendini kaybeder, sele kapılır, içinden çıkamaz. Dakikalar, saatler, saniyeler bir kuş gibi uçar gider aramızdan. Bir bakarız ki yıllar geçmiş, olmuşuz kocaman… Peki ya akmasa bu ırmak, durulsa ne olur? Büyümesek, kaybolmasak zamanın içinde… Akreple yelkovan dönmese birkaç saat, dinlenseler. Koşturmasa insanlar, konuşmasa, öğrenmese… Araba kornaları sussa, ağaçlar daha fazla meyve vermese, hatta Dünya dönmese… Güneş ısıtmasa bizi, ya hep karanlıkta kalsak ya da aydınlıkta. Biz hep istediğimiz zamanda dursak, hep gülsek, hiç hata yapmasak, kızmasak, üzülmesek… Aslında herkes hatırlarken özledikleri bir zamanda kalmayı ister. Gerçek olmayacağını düşünürler ama isterler. Fark etmediğimiz saatin hep durduğudur. “Nasıl?” diyeceksiniz. “Dönüyor işte akreple yelkovan. Akıyor ırmak, susmuyor insanlar…” Peki ya herkesin içindeki saat? Her insanın içinde bir saati vardır. Hep olmak istediğimiz zamanda durur akrep, dinlenir. İstediğimiz mekânda döner. Biz nerede, hangi zamanda olursak olalım, kalbimiz hep akrebin durduğu noktadadır. İşte o noktada ise sevdiklerimiz vardır. - MISRA ÇELİK | 8/C

TEŞEKKÜR EDERİZ Kurtuluş İlköğretim Okulu, Rize ilinin en eski ve köklü okullarından biri. Bu köklü kurum her alanda başarılarıyla dikkatleri üzerinde toplarken okul öğrenci-öğretmen ve velilerine hizmet veren okul kantini de yaptığı hizmet anlayışı, zengin çeşitleri ile okulumuzun ayrı bir gurur kaynağı. Okul kantininde dört yardımcı eleman bir aşçı ile bir kantin yöneticisi görev yapmakta. Kantin çalışanlarının öğrencilerle kurdukları sıcak ilişki ilk etapta dışarıdan bakanların dikkatini çekmektedir.Kantin yöneticisi Kadir Ali ÇELİK’le yaptığımız söyleşide “Bizler zor bir görevi üstlendiğimizi biliyoruz. Sabah erken saatte kalkıp okulumuz öğrencilerine sağlıklı koşullarda hizmet verebilmek için buraya geliyoruz. Okulumuz Rize’nin en kalabalık okulu. Sayının kalabalık olması bazen hizmet vermede bizleri zorlamıyor değil. Ama yaptığımız işin bilinci ve sorumluluğuyla bu zorluğu öğrencilere karşı sıcak bir tebessüme dönüştürüyoruz. Öğrencilerimizden isteğimiz okul kantininden aldıkları ürünlere ait atıkları okul bahçesine ya da kantin önüne değil, çöp kutularına atmalarıdır. Bir de teneffüslerde ürün alırken küçük öğrencilere sıra konusunda dikkat etmeleridir.” dedi Bizler, okul kantinimizin vermiş olduğu hizmet kalitesi ve anlayışından ötürü öğrenci arkadaşlarımız adına kendilerine teşekkür ediyoruz. - Şeydanur ALKAN / Ecem FETTAHOĞLU |6/D

DUVAR YAZILARI

Kötü Şans da Olmasa Şansın Yüzünü Göreceğimiz Yok Valla. Solucanlar bağırsakta yaşar Bağırmasakta. Bitkisel Hayata Girdim, ama Hiç Önemli Değil. Maksat Yeşillik Olsun. Medyum Memiş Kaç kardeştir ? 4 kardeş; small Memiş, Medium memiş, Large Memiş, Xlarge Memiş. Boks sporsa Savaş olimpiyattır.

FIKRA KÖŞESİ SÜTÜN İÇİNDE

Öğretmen,öğrencisi Kemal’den içinde şeker kelimesinin geçtiği bir cümle kurmasını istedi. Kemal hemen atıldı. –Bugün bir bardak süt içtim. Öğretmen şaşırmıştı. –Şeker bunun neresinde evladım? Kemal cevap verdi: –Sütün içinde öğretmenim…

TARİHTE LAFI GEDİĞİNE OTURTANLAR

1. Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile’ ye hasımlarından biri: - “Efendim” demiş, “Kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?” Galile: - “Doğru” demiş, “Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?” 2. Bir toplantıda, bir genç Mehmet Akif’ i küçük düşürmek ister: - “Affedersiniz, siz veteriner misiniz?” Mehmet Akif hiç istifini bozmadan şöyle yanıtlamış: - “Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?” 3. Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona: - “Sen sır saklamayı bilir misin?” diye sormuş. Vezir: - “Evet hünkârım, bilirim” dediğinde, Yavuz cevabi yapıştırmış: - “İyi, ben de bilirim.”

Karikatür Köşesi

YAĞMURUN OĞULLARI

Sevgi bir bağdır. Bir canlı veya cansıza ilgi duyma ona karşı sempatik ve içten bir duygu hissetmektir. Sevgi kalbin aynasıdır, çünkü yansıma hep seni gösterir. Sevgiyi bazen bir kuşun kanadında bazen ise bir ağacın dalında bulabilirsin. Sevginin gücü güneşe benzer. Doğunca etrafı aydınlatır. Batınca ise etraf karanlıktır. Ancak güneş hala oradadır. Ben hala anlamış değilim. Niye doğa bir tarafta biz bir taraftayız? Doğayla aramıza sınır koymak niye? Aramızda bir çizgi var. Peki neden? Doğanın zararları bize ulaşmasın diye mi? Yoksa bizim zararlarımız doğayı etkilemesin diye mi? dünya’da o kadar kural çiğnenirken bu kurala neden bu kadar uyuluyor? O çizgiyi aşmak bu kadar mı güç? Kuşlar şarkılar söyler, rüzgâr bizi kucaklar, orman bize bir masal anlatır. İşte bu masalım bu ormanın masalıdır. Bazen kuş ninnilerini duyar gibi, bazen ise ormanın o mis kokusunu içine çekermiş gibi anlatır ağaçlar. Çünkü tüm bu güzellikleri yaşıyorlar, onlardan iyi kim anlatabilir ki? Bir masalcımız daha var. O da ninnileriyle uyuduğumuz anneciğimiz. Öyle bir anlatır ki ormanın o mis kokusunu içine çekerdin ve bir an ne kadar kötü bir halde olduğun aklına gelir -şehrin göbeğindesin, ağaç yok oksijen yok- o kadar bahsettik ki bize verdiklerinden. Ama hala kendinden bahsetmedik; Allahın rahmeti olan “yağmurlar”.bu yağmurlar olmasa çiçekler nasıl açacak, kuşlar nasıl ötecek? İşte Allah bu yüzden yağmura “rahmet” dedi. İşte ben bu yüzden yağmuru seviyorum. - İrem HAZIR | 6/C

NEREDE O ESKİ OYUNLAR…

“Ah, nerede o eski oyunlar” diye başlar söze anneanne, babaanne ve dedelerimiz oyunları anlatırken torunlarına… Yeni nesil çocukların ne kadar şanslı olduklarını ama yine de o eski oyunların nasıl kendilerini mutlu ettiklerinden bahsederler. Çivi, seksek, misket, dokuztaş, körebe, uzuneşek, lastik, yakar top oyunu… Seksek: Tek ayak üzerinde oynandığı için bu oyunun adı seksek olmuştur. Yere tebeşirle kareler veya daireler çizilir. Çizgiler birbirini izleyecek şekildedir. Yere çizilen kare veya dairelere numaralar verilir. Numaralar genelde 1’den 8’e kadardır. Oyun iki şekilde oynanır. Birincisi, yassı bir taş parçası -genelde küçük bir mermer taşı kullanılır- çizgili alanların içine atılır ve oyuncu, tek ayağının üstünde çizginin üstüne gelmeyecek şekilde diğer kareye o taşı ayağı ile iterek ve sekerek taşır. Bu işlemi 8 numaralı kareli alana gelene dek yapar. Çift ayak olarak bastığı 8 no’lu kareden geri gelmek için 7 numaralı kareli alana tek ayak ile oyuna tekrar başlar ve oyunu 1 no’lu kareli alandan çıkana kadar sürdürür. Eğer öbür ayağı yere değer ya da boşlukların arasındaki çizgilere basarsa veya taşı diğer kareye geçirirken iki kere sektirirse yanar ve sıra diğer oyuncuya geçer. Oyuncu, oyunu bitirdiğinde gözlerini kapar ve taşı 1’den 8’e kadar olan karelerden birinin içine çizginin üstüne gelmeyecek şekilde atmaya çalışır. Taş çizginin üstüne gelmeden karelerden birinin içine düştüğünde o kare oyuncunun kalesi olur! Ve oyuncu o alanda istediği kadar dinlenebilir. Yani çift ayakla basabilir. Diğer oyuncuların kale olarak alınan bölgeye ayağının veya taşının değmemesi gerekir. Aksi takdirde yanar. İkinci oynama şekli ise atlayarak olur. Oyuncu, taşı çizginin üstüne gelmeyecek şekilde ilk önce 1 numaralı olan yere atar ve attığı taşın bölümüne basmadan 8 no’lu kareli alana kadar sekerek devam eder. Burada, 8 no’lu kareye geldiğinde iki ayağının üzerinde durur. Daha sonra tek ayak üzerinde geri dönmek için oyuna devam eder. 2 no’lu kareye geldiğinde taşı yine tek ayak üzerindeyken alır ve 1 no’lu kareye basmadan dışarı atlayarak çıkar ve birinci basamağı tamamlar. Oyun, 1-8 doğru atarak ilerleyip ikinci turda ise 8-1 doğru geri gidilir. -Turgut KANDEMİR | 8/E

Bunları Biliyor musunuz? • • • •

Sinekkuşları saniyede altmış kez kanat çırparlar. Mayıs sineklerinin yaşam süresi yalnızca birkaç saattir. Bir istiridye türü yüz yıldan daha uzun yaşayabilir. Uğur böcekleri sadece siyah ve kırmızı renkte değildirler, 5000 ayrı renkte olanı vardır. • Güneş ısı verdikçe küçülür. • Güneş ışıklarının çok az bir kısmı bizim gezegenimize gelir. • Dünyaya gelen ısı ve ışığın bir kısmı yansıyarak geri döner. • Bir insanın çevreye yaydığı ısı 200 vatlık (wattlık) bir lambanın çevreye yaydığı ısı ile eşittir. •İnsan vücudu besinleri yakarak sürekli ısı üretir. •Işık saniyede yaklaşık 300 000 km yol alır. •Hava sıcaklığına göre hızı değişen ses 0 santigrat derecede saniyede 331 m, 20 santigrat derecede saniyede 344 m hıza sahiptir. •Akrepler ve bazı örümcekler yavrularını sırtlarında taşırlar. •Çiftleşme sonucu dişi akrep erkeğini yer. •3 hafta süreyle buz kalıbında dondurulan bir akrep buz eritildiğinde yürüyüp normal hayatına devam eder. •Akrepler 1 sene aç ve susuz yaşarlar. Kopan organları yeniden ortaya gelir. Radyasyona çok dayanıklıdır. •Akrep ve örümcekler görmekten çok dokunma ve duyu organı olanbir çift tarağını hassas bir radar gibi kullanırlar. Avlarının yitreşimini hissederek yerlerini tesbit ederler. •Örümcek ağlarının ipleri çelikten sağlamdır. Güney Pasifikte yaşayan bir cins iri örümcek ağı, balak avında kullanılır. •Örümcek ağı çelikten 5 kat daha sağlamdır. •Bir örümceği bir insan boyuna gelecek kadar büyültürsek bu örümceğin yaptığı ağ 150 metre olur ve bu ağ bir Jumbo jeti bile durduracak güçte olur. •Örümcek ağından çelik yelek yapılır. Afranur Soykan | 6/D Sayfa-3


OKUL MÜDÜRÜMÜZ İLE EĞİTİM ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ Sizce eğitim nedir? Önemi nedir? Eğitim insan davranışlarını olumlu yönde düzeltmek için yapılan etkinliklerdir. Eğitim kişiyi geleceğe hazırlar. İnsana mutlu bir yaşam sağlar. Toplumun gelişmesine katkı sağlar. Bilinçli bireyler yetiştirir. Türkiye’deki eğitim sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz? MEB’in yeni hazırlanan müfredat programlarının öğrenci merkezli olması, öğrencilerin görev, sorumluluk ve kişiliklerinin gelişmesine olumlu katkı yapacaktır. Yapılan çalışmaların başarıyla sonuçlanacağını düşünüyorum. Okulumuz için yaptıklarınızı, uğraşlarınızı görüyoruz. İlerisi için ne gibi çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz? Okulumuzda fiziki kapasitemizin yetersizliği nedeniyle ikili eğitim yapılmaktadır. Bu bizim için bir olumsuzluk. Tertip, düzen, araç-gereç, temizlik bakımından bir eksiğimiz yok. Eğitim öğretim çalışmalarımız planlanan şekilde yürümekte, yapılan değerlendirme çalışmaları ile yetersiz görülen alanlar iyileştirilmektedir. Okul kültürü hakkında ne düşünüyorsunuz? Kurum kültürünü geliştirmek, kurumsallaşmak istiyoruz. Öğretmen, öğrenci, veli ilişkilerinin geliştirilmesi için çalışmalar yapıyoruz. Akademik başarılarımızın daha üst seviyeye ulaşması için çalışmalarımız devam ediyor. Rize’de okulumuz en köklü, en başarılı okullardan birisidir. Kurum kültürümüzü geliştirmek için çalışmaktayız. Okula karşı olan aileler ve öğrenciler var. Bu konu hakkında düşünceleriniz nelerdir? Eğitimde başarının artması için veli eğitim seminerleri düzenlenmektedir. Bu sayede eğitim çalışmalarına destek katılımlar sağlanmaktadır. Bize bunca yıllık eğitim öğretim hayatınızdan bir anıyı anlatır mısınız? Eğitim öğretim çalışmaları içerisinde birçok anım var. Öğretmenliğimin ilk yıllarında bir öğrencim il dışına okumaya gitmişti. Oradaki öğretmeninin öğrencimin başarısı hakkında bana yazdığı övgü dolu sözleri hiçbir zaman unutmam. Böyle disiplinli ve sert görünüşlü olmanızı neye borçlusunuz? Yaratılıştan gelen bir mizacım var. Sürekli, düzenli ve planlı çalışmanın başarıya götüreceğini bildiğim için çok çalışıyorum. Hiçbir öğrencimle sorunum yok. Başarılı olup da maddi durumu iyi olmayan öğrenciler için ne yapıyorsunuz? Okul aile birliği kanalıyla ihtiyaçlarının karşılanmasına destek oluyoruz. Okulda istenen katkılardan muaf tutuluyor.a Başarılı olmak için öğrencilere tavsiyeleriniz neler? Sürekli, düzenli ve planlı çalışmalarını tavsiye ediyorum.

BAŞARILARINIZIN DEVAMINI DİLERİZ 2011-2012 eğitim ve öğretim yılında Millî Eğitim Müdürlüğümüzün gözetim ve desteğinde ilimizde, ilköğretim okulları arasında şiir ve resim dallarında öğrenciler arasında yarışmalar düzenlenmiştir. Bu yarışmalara öğretmenlerimizin rehberliğinde katılan öğrencilerimiz derecelerle emeklerinin meyvelerini toplamışlardır. İl Millî Eğitim Müdürlüğümüz tarafından ilköğretim okulları arasında 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ile ilgili düzenlenen şiir yarışmasında okulumuz öğrencilerinden Ebrar SAYIN “Cumhuriyet Resmi Çiziyorum” adlı şiiri ile il birinciliği, Mısra ÇELİK aynı yarışmada “Cumhuriyet Bayramı” adlı şiiri ile il ikinciliği kazanmışlardır. 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlamaları çerçevesinde düzenlenen şiir yarışmasında Berna USTA “Öğretmenim” adlı şiiri ile il birinciliği almıştır. Öğrencilerimizin bu yarışmalarda aldıkları dereceler, okulumuzun sosyal faaliyetlere ne derece önem verip plânlı çalışıldığının da bir göstergesidir, diye düşünüyorum. Öğrenci arkadaşlarımızı tebrik eder, başarılarının devamını dileriz. -Sedanur KARATAŞ | 7/ C

- EBRAR SAYIN 8/C | - MISRA ÇELİK 8/C

CUMHURİYET RESMİ ÇİZİYORUM Cumhuriyet resmi çiziyorum, Sonsuza kadar uzanan bir kâğıda, Bitmeyen boyalarla, Bitmeyen duygularla. Gökyüzüne bir güneş çiziyorum ilk olarak, Etraf aydınlanıyor. Sonra bir nehir çiziyorum. Toprak canlanıyor. Bir güvercin çiziyorum gökyüzüne. Özgürlük baş kaldırıyor köleliğe. Resme bir de zeytin dalı ekliyorum. Barış yoldaş olsun insanlığa.

CANER MUMCU’YLA SPOR ÜZERİNE… Okulumuz Beden Eğitimi Öğretmenlerinden Caner MUMCU’yla yapılan söyleşide okulumuzu spor faaliyetlerinde temsil edecek okul takımlarımızla ilgili bilgiler alındı. Buna göre: Okulumuzun küçük erkek basketbol, yıldız kız basketbol, yıldız erkek basketbol, küçük erkek hentbol, yıldız kız hentbol, yıldız erkek hentbol, küçükler ve yıldızlar halkoyunları ile satranç dallarında müsabakalara katılacağımızı söyledi. Caner Mumcu, tüm okul takımlarımızın çalışmalara devam ettiğini herhangi bir problem olmadığını söyleyerek “Küçük erkek basketbol ve yıldız kız basketbol takımlarımızdan il birinciliği bekliyoruz. Yıldız erkek basketbol, küçük erkek hentbol, yıldız erkek hentbol ve yıldız kız hentbol takımlarımızda il genelinde ilk üçe girebilecek durumdalar. Okul idaremiz bizlere her konuda yardımcı oluyor ve hiçbir konuda bizlerden desteğini esirgemiyor. Rize’nin çok yağışlı olmasından dolayı yağmurlu havalarda beden eğitimi dersini bahçede işleyemiyoruz. Okulumuzun bir spor salonunun olmaması en büyük problemimizdir. Okulumuzun sportif çalışmalarda daha da başarılı olması için bir spor salonunun varlığına ihtiyacımız var.” dedi. Röportaj: Yunus Emre Yılmaz | 8/E Sayfa-4

Bir sarmaşık çiziyorum. Çiçekleri güzel kokuyor. Zincirlere dolanıp, Zincirleri kırıyor. Göklere uzanan bir kavak çiziyorum sonra. Ucuna bayrağı asıyorum, dalgalanıyor göklerde Yanına ulu önderi çiziyorum. Güneşin yanından bize bakıyor. Özgürlük köleliğe yenik düşmeyecek! Zeytin dalı koparılmayacak! Güneş hep doğacak! Nehir kurumayacak! Cumhuriyet resmi çiziyorum. Sonsuza kadar uzanacak bir kâğıda. Bitmeyecek boyalarla, Bu resim bitmeyecek asla!

Ebrar SAYIN 8/C (İl Birinciliği Alan Şiir)

ÖĞRETMENİM

24 Kasım sizin gurur gününüz; Öğrencilerinizin başarısı en büyük ödülünüz. Yolunuz yolumuzdur, evimiz okulumuz; Başarmaktır hedefimiz, hep açıktır önümüz. Öğretmenler baş tacıdır tüm çocukların. Çok şey borçluyuz size kocaman minnettarız. Öğretmenler Günü’nü coşkuyla kutlayalım. Başöğretmen Ata’mı da hep saygıyla analım. Kitaplarla dost oldum sayende öğretmenim. Okudukça bilgilendim, sınıfımda ilerledim. Örnek aldım sizleri yolumu belirledim. Yok artık bir eksiğim kalmadı tasam derdim. Öğretmenler hem anadır hem baba Yürümeyi öğrendik koştuk okulumuza Ana kucağından çıktık dolduk sınıflara Öğretmenler olmasa olmazdı bu sıcak yuva. Öğretmenler fedakâr bilgi doludur. Yürekleri sevgi dolu, gururlu onurludur. Beynimiz öğrettiğiniz bilgilerle doludur. Sizin gösterdiğiniz yol cahilliğin sonudur.

Berna USTA 7/F (İl Birinciliği Alan Şiir)


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.