2 minute read
Sürgün” Yıllarından BugüneM.Kemal AYÇİÇEK
M.Kemal AYÇİÇEK
Advertisement
CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın sunduğu “liderler zirvesi” programına kilitlenmiştim, bu hafta yine politika yazacaktım güya, öyleydi niyetim ama olmadı. Hayatta planlananlar ne yazık ki her zaman insan elinde olmuyor, olamıyor. Bir sevgili ağabeyimi kaybettiğimi öz ağabeyimin mailinden öğrendim. Nusret Özcan, kalp krizi geçirmiş ve hakkın rahmetine yürümüştü. Gazeteci ve yazar Nusret Özcan ağabeyimle 1976 yılında Tekirdağ’da ağabeyim sayesinde tanışmıştım. Onlar, ağabeyimin devreleriydi. Recep Tayip Erdoğan’ın İstanbul Fatih Çarşamba’daki Draman İmam Hatip Lisesi’nde ağabeylik ettiği ekiptendi. Ağabeyim gibi devlet parasız yatılı öğrencileriydi ama onlar bir ekipti. On kişilik bir grup olarak Tekirdağ’a sürgün edilmişlerdi. Biraz İmam-Hatipliliğe uygun görülmeyen (!) davranışlardan (sigara içmek, kâğıt oynamak veya disipline uymamak vb.) dolayı ceza almışlardı. Kendince özgür takılan, dönemin âsisi sayılabilecek öğrencilerdendi Nusret Özcan da.
Orta son sınıfta ben de Tekirdağ’da aynı okulda onlardan iki alt sınıfta okuyordum. Onların aksine ben paralı yatılıydım. Okulların bitiminde ben ikmale kalmıştım ve Haziran kurslarına devam etmek zorundaydım. Nusret Ağabeyler, İmam-Hatip Lisesi’nin pansiyon disiplinine uymadıkları için
birkaç arkadaş ev tutmuşlardı. Çingenelerin çoğunlukta olduğu bir mahallede ve tek katlı bir evdi. Ev dediysem iki küçük odası ve bir mutfağı vardı. Ağabeyim, beni haziran kursu boyunca on beş gün kadar Nusret Abi’ye emanet etmişti. İkmale kaldığım derslerin kursuna katılıyordum.
Romanlar mahallesinde hele geceleri oldukça geç saatlere kadar yatılmaz, çaylar içilir, oyunlar, eğlenceler, cümbüşler gece yarılarına dek sürerdi. Bilmediğimiz ve alışık olmadığımız o kültür bize de yansımış, biz de onlara, mahalleliye ayak uydurmuştuk. Nusret Abi şairdi. Yazdığı şiirleri bana okur, nasıl olmuşluğunu tartışır, benden katkı isterdi. Ben o dönemler daha çok gurbet ve hasret şiirlerini severek dinlerdim Nusret Abi’den. Bir gece, muhabbeti hayli uzattıydık, sonra yattık ama o kendi odasından geldi bir hışımla, duvarda havlu aradı önce, ben uyanmayayım diye ışığı yakmamıştı, arandı ama olmadı, bulamadı. Havlunun yeri değişmiş meğer, ışığı yaktığında zaten uyanıktım. Ne oldu demeden sineklere meydan okuyordu, “yaktım çıranızı” diyordu. Ben silah aradığını falan düşündüm, “acaba!” mı diyerek -mahallede kavga eksik olmazdı- ama yok, o gece 3 tane sivrisinekle savaşmıştık. İki tanesini öldürmüştük ama biri vardı ki, hınzır bir türlü pes etmiyordu. Onu kaçırdık elimizden, avlayamadık ama zaten sinirlerimiz gerilmişti, artık yatsak bile uyuyamazdık! Çay demledi, o dönemlerde ne televizyon var ne de bizde radyo. Çayları içtik, sabah ezanları okunmaya başlandı, börekçiler çıktı, sokaklardan sesleri geliyordu. Biz de evden çıkıp sahile doğru indik. Namık Kemal heykelinin altında sabah böreğini yedik, ardından da limana inip güneşin doğuşunu seyrettik. İlk defa o gün Nusret Abi ile güneşin doğuşunu seyretmiştim. Sonra İstanbul’da, önce Millî Gazete’de reklam-ilan bölümünde, ardından Atikali’de yıllar sonra kesişti yollarımız. Yine aynı ağabeyliğini sürdürdü, yokluk yıllarıydı ama yüreği zengindi, bitmezdi zenginliği.
Son olarak bir yıl öncesiydi, ağabeyimle birlikte gittik ziyaretine, Yeni Şafak’ta. Ak saçlarıyla ak sakalları kavuşmuştu. Aslında yaşı yoktu o kadar ama uzaktan görenler sekse-
ninde var sanırdı. Oysa Nusret Abi, seksen yıllık bir ömüre sığacak kadar doluydu, sabırlıydı, birikimliydi. Necip Fazıl Kısakürek’in çizgisinin örneklerindendi. Halimdi, selimdi, kısaca devrimizdeki ender ağabeylerdendi.
Dosdoğruydu. Haksızlıklara ânında tepki koyar, hiç dayanamazdı, gariplere yüreği yufkaydı, kedilerden, köpeklerden, sinekler hariç tüm canlılardan söz ederken şairaneydi. Yeşili, doğayı, insanı severdi Yaradan’dan ötürü. Gönlü zengin ve paylaşımcıydı. İki kuruşun hesabını yapanlardan değildi, cömertti, yedirmeye, içirmeye, ikram etmeye bayılırdı. Abilerin abisi sayılabilirdi. Tek olumsuz yanı sigarasıydı, onu kaç kez bıraktı ama hayat hep tekrardan başlattı o’na, sıkça içerdi, çok içerdi. O sigara, o’nu da canından etti. Kalp krizi, bahanesi oldu ve 49 yaşında aramızdan göçtü.
Mekânın cennet olsun Nusret Abi, nur içinde yat.