2 minute read
Bir Dostun Tabutuna Uzaktan El SallamakAyhan YILMAZ
Bir Dostun Tabutuna Uzaktan El Sallamak
Ayhan YILMAZ
Advertisement
Kalksam gelsem Eyüp’e vapur iskelesine Birer tabure çeksek otursak çay söylesek Yalın beyaz bir duvar asmalı kahvehane Cigaraları yakıp balıklara üflesek
Ah kardeşim ne vardı öyle çekip gidecek
O kış Mevlam İstanbul’a bir rüzgâr aşk etti ki Sancaktar yokuşunda sokak levhası dondu Kimsenin bilmediği kasketli mavi tilki Zıpladı kanatlandı kırmızı dama kondu
(Sen Suriçi Valisi ben Taşlıtarla Lordu)
Ansızın gemiler çıkar ya filmde sisler içinden Öyle bir nehirdi minibüsler Yıldıztabya Rami’den Gizli bir uğultuyla akarlardı derinden İsyankâr çocuklardık mazotlu zifir katran
Yıldızları tesbih yapıp durak durak ekleyen Tereciye tere satan güneşe kafa atan Bakışları harita sırasını bekleyen
Pergelin sabit ucu kalbimizin üstünde Felekten kopya çekmiş hem ağlayan hem gülen
Sırtımızda dört mevsim aynı ceket aynı yük Mor yeleli atların duyduğu tınılarla Nakit mahdut formüller girift boylarımız çok küçük
Müsait bir yerde inelim kaptan! oynama anılarla Pikapta Orhan Baba derdi dünyadan büyük
Çamur deyip geçmeyin toz toprak deyip Ebrulisi astarlısı kınalısı vardır Ağır ceviz yaprakları düşerse aklınıza Çavdar tarlasına koşun küçümsemeyin
Kimse dönüp bakmazdı bin beş yüz havamıza
“Halat mahalline girmek tehlikeli ve yasak…” Çocuğuz eğlence lazım ne kadar da oynasak Cümle mahallere korkusuzca girerdik Kenger sakızı çiğner biteviye gülerdik
Tel üstünde yürürdük cesur ve biraz sarsak
Hafız Osman’dan gazeller New York’ta sabah oluyor Bir mektup geliyor senden “Er mektubu görülmüştür” Aylardan şubat mıydı? Yetmiş dokuz yahut seksen Metin Yüksel vurulmuş kar yağıyor inceden
Bir tabanca patlamış defterler dürülmüştür
Doksan no’lu otobüs Eminönü – Draman Alnımızda Dali’nin katlanan saatleri Yağmurdan yorulmuşuz İstanbul’dan el aman Elimizde Mona’nın sudan ince elleri
Bakmayın siz Mona’ya pek masumuz o demler Etekleri yelpaze şehir lodosa cilve yapar Utangaç tıfıllarız mümkün mertebe kaim Kanlıca’da yoğurt kızlar libidoya göz kırpar Nar gibi ürperirdik sağ salim günahtan saim
Tekirdağ avantürü her yan Van Gogh sarısı Namık Kemal köprüsünde tuzumuz olsun dedik Bizimki gönüllü sürgün bir nevi garp hizmeti Aşk tozuna bulandık yendik ve geri döndük
Bir çift pabuç bıraktık çektirme bayırında Ali’nin yanında baykuş ip bağlamış boynuna
Geometriden anlardın şarkılardan anlardın Yani gömlek cebinde her daim bir tanesi Rıhtımda boynu bükük hem söyler hem ağlardın
Tığ teber şâh-ı merdan / kadifeden kesesi Halimize tercüman Vehbi’nin kerrakesi
Ötesi yoktur derken bir buluttan yansıyıp Çok uzak diyarlarda dondu kaldı ellerim Yavru kuşun kanadı ne bütünlük ne kalıp Bir türkü tutturmuşum yalan yanlış söylerim
Dudaklarım kilitli en bildiğin halimle
Hicazdan nihavende gür menekşe sesiyle Kim çizecek mehtabı boyayacak olan kim Kur’an bülbüllerinin gül kokan nefesiyle Bismillah (Sevgili Kardeşim) Yâ-sîn ve’l Kur’ân’il-hakîm…
New York - Frankfurt - İstanbul, 2008
Ayhan Yılmaz, Nusret Özcan, 1970’lerin ortaları