Bozkır Postası Gazetesi Sayı:886

Page 1

SAYI: 886 KURULUŞ 1988 - YIL: 27

2 MAYIS 2016 PAZARTESİ

FİYATI 1

Bozkır Sempozyumu 6-8 Mayıs'ta Konya Bozkır ve Çevresi Dernekler Federasyonun "Geçmişten Günümüze Bozkır" konulu düzenlemiş olduğu Bozkır Sempozyumu 6-8 Mayıs'ta Süleyman Demirel Kültür Merkezi Kampüs Konya adresinde gerçekleştirilecek. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmalar Enstitüsü ve Konya B oz kı r ve Ç ev r es i D e r n e k l e r Federasyonun ortaklaşa gerçekleştirileceği program hakkında açıklamalarda bulunan Boz kır Feder asy on Başkanı Burhan Yılmaz "İlçemizin geçmişten

günümüze tarihine ışık tutacak ve günümüzden geleceğimize vizyon olacak Uluslarar ası B o z k ı r Sempozyumumuza Bozkır Halkımızın ve Kur um Kur u l uş v e Paydaşlarımızın katılımınızı bekleriz" dedi.

Tümosan ve Çelikel’e teknik gezi düzenlediler Bozkır Serüstad Metem Tümosan ve Çelikele teknik gezi düzenledi. Bozkır Serüstad Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi Makine Teknolojileri ve Metal Te k n o l o j i s i A l a n ı öğrencileri ve öğretmenleri Tümosan D. Sayfa 3’de ve Çelikel

Kuvayi Milliye İlkokulu da “Tabakları Ayırdık” dedi Gazetemizin köşe yazarı M. Emin Karabacak’ın "Tabakları Ayırdık Çocuklar Söz Dinlemez Oldu" adlı kitapları okuyan veliler, çocuklarının sıralarında, bu kitaplardan sınav oldular. Haberi S. 3’de

23 Nisan Bozkır’da Coşkuyla Kutlandı Tüm Yurtta olduğu gibi Bozkır’da da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı coşku ile kutlandı. Haberi S. 4’de

Taşeron işçiler hayal kırıklığına uğratılıyor MHP Konya Milletvekili Bozkırlı Mustafa Kalaycı: “AKP her icraatında olduğu gibi burada da bir hinlik düşünmüştür. Açıklamalara göre taşeron işçilere kadro verilmemektedir, üç yıl süreli özel sözleşmeli personel olarak kamuya alımları öngörülmektedir. Sınava tabi tutularak kamuya alınacak taşeron işçiler mevcut ücretlerini de almaya aynen devam edecektir. Taşeron işçiler, AKP’nin hak mı vereceğini yoksa ellerindeki hakları mı alacağını anlayamamıştır” dedi. Haberi S. 5’de


SAYFA 2

ALİ DUTAL KUTLU DOĞUM HAFTASI VE ÜMMETİN UTANILACAK DURUMU Efendimiz Hz. Muhammed (sav); Miladi Takvime göre 20 Nisan günü dünyayı şereflendirmişlerdir. Ülkemizde 1989 tarihinden beri de 14-20 Nisan tarihleri arası “Kutlu Doğum Haftası” olarak kutlanmakta olup Efendimizi tanıtıcı bir çok etkinliğe yer verilmektedir. Tüm övgülerin övgüde kifayetsiz kaldığı Efendimiz Hz. Muhammed’i (s.a.v.) anlama, sünnetini yaşama ve yaşatmayla ile ilgili yapılan her türlü etkinlik benim için çok çok kıymetli ve başımın tacıdır. Ancak, Efendimizi anlamak, aziz hatırasını, sünnetlerini çocuklarımıza, nesillerimize öğretmek ve yaşantımıza yansıtmak için yapılması gerenleri yapmanın oldukça uzağındayız. Eğer, yapılması gerekenler yapılsaydı ümmet bugün bu halde olmaz; ümmet olma şuurundan bu kadar uzaklaşmazdı. Bu gerçeği hepimiz görmek zorunda ve utanacak yüzümüz varsa utanmalıyız. Törensel etkinliklerin insanlarda beklenen etkiyi yapmadığına inanırım. Hele hele şu; anneler, babalar, ebeler, dedeler, yengeler, görümceler… günlerinden hiç hazzetmem! Bunların hepsinin temelinde kapitalizmin sömürü tuzağı olduğu gibi değerlerimizden uzaklaştırmanın şeytani bir tarafı da vardır. Açık ve net olarak, eğmeden bükmeden söylüyorum. Başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere tüm kişi ve kuruluşlar, ümmetin bugünkü yaşadığı vahim durumundan sorumlu olup “Kutlu Doğum Haftası”nda yapılan etkinliklerle sorumluluktan kurtulamazlar. Bırakınız haftayı, günü; 365 günün her anında Efendimizi (sav) hatırlamalı ve sünnetlerini hayatımızın her alanında yaşatmalıyız. Allah (cc) şahittir ki riya yapmıyorum; Efendimize karşı hem şahsım hem de ümmet adına mahcubiyet içerisindeyim ve mahcubiyetimi arz ediyorum. Ey Allah’ın Resulü! Zatı şerifine layık ümmet olamamanın ezikliği içinde manevi huzurunda mahcubiyet içindeyiz! -Mahcubuz; -Ümmet, ümmet olma şuurunu kaybetmiş; birlik beraberlikten uzaklaşarak küffarın istilasına uğramıştır. İslam coğrafyasında kanlar sel olup akmakta; bombalar, füzeler Müslüman canına kastetmektedir. -Mahcubuz! -İslam’ın son kalesi Osmanlının varisi Müslüman Türk Milleti, İslam’dan uzaklaştırılarak geçici dünyanın gizemine kaptırılmış, ebedi dünyası unutturulmaktadır. -Mahcubuz! -Zina, riba, içki, kumar gibi büyük günahlar aleni işlenir hale gelmiş; en acısı bu büyük günahlar meşrulaştırılmıştır. -Mahcubuz! -Bir takım haddini bilmezler sünnetlerini etkisiz kılmak için kitabımız Kur’an-ı Kerimin hilafına “Kur’an bize yeter” diyerek; Yüce Zat’ı Şerifine saygısızlık içerisindedirler. -Mahcubuz! -Yine kendilerini Müslüman olarak tanımlayan kimi çevreler Zat’ının kati emirlerinin hilafına “Eshabı” nın bazılarına dil uzatmaktadırlar. -Mahcubuz! -Camilerimiz boş, hatta bomboş; Müslümanlar cemaati hafife aldıkları gibi namazdan da uzaklaşmışlar; namaz kılanların sayısı çok azalmış; namazlarını kılmadıkları yetmiyormuş gibi namazı itibarsızlaştırmanın çabası içerisine girmişlerdir. -Mahcubuz! -Cami imamlarımız tatil günleri evlerinde oldukları halde “izinliyim bahanesiyle” cemaate iştirak etmedikleri gibi mahcubiyet bile duymamaktadırlar. -Mahcubuz! -Müslüman kızları tesettürden uzaklaşarak Zatı’nın lanetlediği “giyinik çıplak” hali içerisinde büyük çoğunluğu pantolon ve buna benzer giysiler giymektedirler. -Mahcubuz! -Mahremiyet ortadan kalktı; kadın erkek aynı ortamı paylaşmakta; bu duruma karşı olanlar ise aşağılanmaktadır. -Mahcubuz! -Okullarımızda seçmeli ders olarak okutulan “Hz. Muhammed’in Hayatı” dersi çok az veli tarafından seçilmektedir. -Mahcubuz Ey Allah’ın Resul’ü mahcubuz! Mahcup olacak o kadar çok halimiz var ki; anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalır. Ey! merhametlilerin merhametlisi Efendimiz (sav); mahcubiyetimizi Zat’ı Şeriflerine sunuyoruz; kabul buyur da bu ümmeti ŞEFAATİNDEN mahrum etme!

2 MAYIS 2016

Taşeron işçiler hayal kırıklığına uğratılıyor Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Bozkırlı hemşehrimiz Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, TBMM’nde “İşsizlik, KPSS Mağdurları ve Taşeron İşçiler” üzerine yaptığı konuşma ile ilgili basın açıklaması metnini gazetemiz Bozkır Postasına da gönderdi. Kalaycı’nın açıklamasını siz okuyucularımızla paylaşıyoruz. AKP İŞSİZLİĞİ FIRSATA ÇEVİRİP SÖMÜRÜ DÜZENİ KURDU Ülkemizde, AKP döneminde işsizlik artmış, kronik bir sorun hâline gelmiştir. TÜİK tarafından en son açıklanan 2016 Ocak ayı iş gücü istatistiklerine göre işsizlik oranı yüzde 11,3; tarım dışı işsizlik oranı yüzde 13; genç nüfusta işsizlik oranı ise yüzde 19,2 seviyesindedir. Resmî işsiz sayısı 3 milyon 290 bin kişi, iş aramayan işsizlerin sayısı da 2 milyon 655 bin kişi olup, buna göre toplam işsiz sayısı 5 milyon 845 bin kişiye ulaşmaktadır. AKP, işsizliği önlemeye dönük politikalar uygulamak yerine işsizliğin olumsuzluğunu fırsata dönüştürerek bir sömürü düzeni kurmuştur. Bugün birçok kamu hizmeti, sözleşmeli, 4/C'li, vekil, geçici, fahri, kısmi zamanlı, taşeron işçisi ve TYP elemanı statüsünde çalıştırılan personel eliyle yürütülür hâle gelmiştir. KPSS’YE GİRİP ATANMAYI BEKLEYEN GENÇLERİN HAKKI YENİYOR AKP'nin siyasi nema sağlama amacıyla sürdürdüğü bu yanlış uygulamaların en büyük mağduru, yandaş olmayan ve bu yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar, girdiği merkezî sınavı kazanarak ataması yapılmayan, bir türlü sıra gelmeyen ve sıra gelmeden de kadroları başka yollarla doldurulan milyonlarca gencimizdir. Bakınız, en son 2014 yılında yapılan KPSS sınavına giren ve sınavı geçerli sayılan lisans, ön lisans ve ortaöğretim mezunu toplam 3,5 milyon gencimiz bulunmaktadır. Bu yıl yapılacak sınavla sayının 5 milyona dayanacağı görülmektedir. Buna karşılık, açılan ve atama yapılan kadrolar ise öğretmen, hâkim, doktor gibi meslekler dışında 20 bini geçmemektedir. Yani, KPSS sınavını başaran gençlerin binde 1'i bile alınmamaktadır. Bu gençlerimizin beklediği kadrolar yıllardır AKP tarafından istisnai yollarla ve partizanca doldurulmaktadır. AKP Hükümeti, atanmayı bekleyen milyonlarca KPSS mağduru gencimizin haklarını yemiş ve yemeye devam etmektedir. Bilesiniz ki memur olabilmek için kadro açılmasını ve atanmak için sıra gelmesini umutla bekleyen gençlerimiz size haklarını helal etmeyecektir. TA ŞE RO N İ ŞÇ İ L ER HAYAL K I R I K L I Ğ I N A UĞRATILIYOR Bugün kamuda çalışan taşeron işçilerin sayısının 700 binin üzerinde olduğu resmî ağızlardan ifade edilmektedir. AKP döneminde taşeron işçilik uygulaması yaygınlaşmış, kamuda girmediği alan kalmamıştır. AKP, taşeronlaşmayı politikasının esası olarak uygulamış ve bundan da siyasi nema sağlamıştır. Taşeron firmalarca alınan işçilerin tamamı AKP'li siyasetçilerin referanslarıyla işe alınmaktadır, alımlar da hâlen devam etmektedir. Kimi taşeron işçileri de kullanılıp atılmakta, AKP'li yöneticilerin keyfine göre işine son verilmektedir. Sayın Başbakan bir ay önce taşeron işçilerine "Müjde!" diye açıklamalar yapmış, yandaş tayfa tarafından da allanıp pullanıp kamuoyuna takdim edilmiştir. Bunun üzerine taşeron işçiler âdeta bayram sevinci yaşamıştır, ancak ayrıntılar açıklanınca taşeron işçiler hayal kırıklığına uğramıştır. TAŞERON İŞÇİLERE HAK MI VERİLECEK, HAKLARI MI ALINACAK? Başbakan ve bakanlar tarafından yapılan açıklamalarda, asıl ve yardımcı iş ayrımı yapılmadan bütün taşeron çalışanlarının özel sözleşmeli personel olarak kamuya alınacağı, 1 Kasım tarihinden önce kamuda çalışmaya başlamış olup hâlen çalışmaya devam edenlerin bu haktan yararlanacağı, belediyeler ve il özel idarelerinde alt işveren yanında çalışanların bu mahallî idareler tarafından kurulacak şirketlerde istihdam edilecekleri ifade edilmiştir. AKP her icraatında olduğu gibi burada da bir

ZAYİ: 25 Nisan 2016 Tarihinde Nüfus Cüzdanımı, kaybettim. Hükümsüzdür. Musa UZUN Sorkun Mahallesi - BOZKIR

hinlik düşünmüştür. Açıklamalara göre taşeron işçilere kadro verilmemektedir, üç yıl süreli özel sözleşmeli personel olarak kamuya alımları öngörülmektedir. Sınava tabi tutularak kamuya alınacak taşeron işçiler mevcut ücretlerini de almaya aynen devam edecektir. Taşeron işçiler, AKP’nin hak mı vereceğini yoksa ellerindeki hakları mı alacağını anlayamamıştır. AKP ZİHNİYETİNİN HER TÜRLÜ ŞEYTANLIĞA AKLI İYİ ERİYOR AKP'nin en iyi becerdiği konunun aldatmaca ve kandırmaca olduğu burada da görülmektedir. AKP zihniyetinin her türlü şeytanlığa aklı iyi ermektedir. Taşeron işçiler yıllardır kamuda aynı yerlerde ve hizmetlerde aynı işi yapmalarına rağmen, özel sözleşmeli olarak emsali kadrolu çalışanlara göre çok düşük ücretle çalışacak, onların idari, mali ve sosyal haklarına sahip olamayacaktır. AKP Hükümeti kendilerinin de "kölelik" olarak tanımladığı taşeron sistemini bu defa devlet eliyle sürdürmekte kararlıdır. Ayrıca, ahlaksız bir teklif de yapılacak ve taşeron işçilerin geçmiş çalışmalarıyla ilgili tüm haklarından vazgeçmeleri şart koşulacaktır. Hakka, hukuka sığmayan ayrımcı ve adaletsiz uygulamalar vicdanınızı hiç mi rahatsız etmiyor? Bakınız, yargı, taşeron uygulamalarının muvazaalı olduğu, taşeron işçilerin işe girdiği tarihten itibaren kamu işçisi olduğu yönünde kararlar vermiştir. Bu kararları niye dikkate almıyorsunuz? TA Ş E R O N S İ S T E M İ N E S O N V E R İ L M E L İ Kamuya alınacağı açıklanan taşeron işçiler zaten kamu işinde çalışmakta ve yargı kararlarına göre kamu işçisi sayılmakta olup esasen kamunun kadrolu personeli olmaya beklemektedir. Tüm taşeron işçiler kadrolara alınmalı ve kazanılmış haklarına halel getirilmemelidir. Hukuk bunu gerektirmektedir, adalet bunu gerektirmektedir. MHP taşeron sistemine son verilmesini ve kamuda çalışan taşeron işçilere kadro verilmesini yıllardır sürekli olarak gündeme taşımış, tüm taşeron işçilere kadro vermeyi taahhüt etmiş ve öteden beri birçok kanun teklifi vermiştir. Verdiğimiz önergeler AKP Grubu tarafından hep reddedilmiştir. AKP Hükümetinin hazırladığı tasarı, TBMM’ne geldiğinde de MHP tüm taşeron işçilere kadro verilmesi ve kazanılmış haklarının ellerinden alınmaması için gerekli mücadeleyi verecektir.

2 MAYIS 2016 PAZARTESİ

SAYI: 886

İMTİYAZ SAHİBİ Bozkır Postası Gazetesi ve Matbaası Adına Şerife YILMAZ

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Filiz KILINÇEL DURU

HUSUSİ İLANLAR SÜTUN CM.: 3.00 ABONE ŞARTLARI POSTA ÜCRETİ DAHİL YILLIK YURT İÇİ 50

HUKUK SORUMLUSU Avukat Mustafa AKGÜL

ABONE ÜCRETLERİNİ YATIRABİLECEĞİNİZ HESAP NUMARASI BOZKIR PTT HES. NO.: 1108715

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Yunus YILMAZ

İDARE YERİ - DİZGİ VE BASKI Bozkır Postası Gazetesi ve Matbaası Yukarı Mahalle Çarşı İçi Kızılay Binası Yanı No: 2 - BOZKIR/KONYA

Tel. (0332) 426 1026 - Gsm: 0530 458 1232

ZAYİ: 25 Mart 2016 Tarihinde E Sınıfı Sürücü Belgemi kaybettim. Hükümsüzdür. Abdullah KARACA Akkise Mahallesi - AHIRLI/KONYA

web: www.bozkirpostasi.com.tr email: haber@bozkirpostasi.com.tr

BU GAZETE BASIN AHLAK YASASINA UYAR YAZILARIN HUKUKİ SORUMLULUĞU YAZARINA AİTTİR.


SAYFA 3

2 MAYIS 2016

Kariyer Günlerinde Gençlerle Buluştu “Kampüste Kariyer Günleri” programına katılan Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, okul ve diploma kadar bilgi teknolojilerine hakim olmak, yabancı dil, kendine güven, karakter gibi k o nu l a r ı n d a ön e m a r z e t t iğ i n i s ö y l e d i .

K o n y a Büyükşehir Belediyesi, Selçuk Üniversitesi Teknoloji Fakültesi, Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü ile Konya Sanayi Odası (KSO) işbirliğinde “Kampüste Kariyer Bul uşması” organize edildi. S e l ç u k Üniversitesi’ndeki programın açılışında konuşan Çalışma ve İş Kur um u İ l M üdür ü Emrah Keleş, bilimde gelişmeler neticesinde yeni meslekler ortaya çıktığını, bilinen mesleklerin ise yeniden

Başkanı Tahir Akyürek ise, “Her alanda hizmet veren çalışanlarımız var. Mühendisinden mimarına, doktorundan işçisine memuruna çok farklı alanlarda çalışan bir kadroyla Konya’nın tamamına hizmet veriyoruz. Taşkent’ten Çeltik’e, Bozkır ’dan A k ş e hi r, Be y ş e hi r, Sey diş ehi r ’ e bütün bölgelerde su, kanalizasyon, ana arter, mezarlık, çöp depolama ve onlar ın bertar af edilmesinden tutunuz da toplu ulaşıma kadar birçok alanda

tanımlandığını kaydetti. S e l ç u k Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin de “ Bu pr ogr aml ar başkanımızın gençliğe, size ve geleceğe verdiği önemin bir göstergesidir” dedi. K o n y a Büyükşehir Belediye

sorumluluk almış durumdayız. 31 m e t r o po l i l ç e m i z l e birlikte 32 belediye olarak toplam 25 bine yakın belediye çalışanıyla Konya’da hizmet veriyoruz. Bunun anlamı şu; Konya’da belediyeler de aslında bir istihdam vesilesidir”

dedi. Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki Kariyer Merkezi’nin iş arayan veya eleman a r ay a n l a r a İ Ş K U R işb irliğ iyle hizme t verdiğini vurgulayan Başkan Akyürek, okul ve diploma kadar bilgi teknolojilerine hakim olmak, yabancı dil, kendine güven, karakter gibi konuların da önem arz ettiğini dile getirdi. Programı takip eden öğrencilere de tavsiyelerde bulunan Başkan Akyürek, “Ufkunuzu çok geniş, hedefleri ni zi büyük tutun. Ama hedeflerinizi büyük tutmak tek başına yetmez. Ona göre bir kalitenin oluşması lazım. Çok okumanız, çok gayret etmeniz ve bir takım meziyetler edinmeniz gerekli” diye konuştu. Programın sonunda KSO Başkanı Memiş Kütükcü ile İş ve M es l e k D anı ş m an ı Nurullah Kaleli, iş arama becerileri konusunda tecrübelerini paylaştı. Rektör Şahin’in Başkan Akyürek ve İŞKUR Müdürü Keleş’e plaket takdim ettiği programın sonunda Büyükşehir Belediyesi Kariyer Merkezi ve diğer kurum-kuruluşların stantları ziyaret edildi.

GAZETEMİZE ABONE OLUNUZ

Kuvayi Milliye İlkokulu da “Tabakları Ayırdık” dedi Karatay Kuvayi Milliye İlkokulu´nda Kutlu Doğum Haftası etkinliği ve Ekip 42 Projesi kapsamında Velilere Kitap Okuma yarışması düzenlendi. Soru ve Cevaplarla Temel Dini Bilgiler ve ga z e t e m i z i n k ö ş e yazarı M. Emin Karabacak´ın " Tabak l ar ı Ay ır dı k Çocuklar Söz Dinlemez Oldu" adlı kitapları ok u y an v el i l e r, ço cu kl a r ın ın sıralarında, bu k i t ap l a r d a n s ı n a v o l d u l a r. S ı n a v d a velilere bu kitaplardan 50 soru yöneltildi. Test usulü sınava giren veliler, yıllar sonra kitap okuma ve sınav heyecanını yaşadı. 100´ün üzerinde velinin katıldığı sınav sonuçları da ga z e t e m i z i n k ö ş e yazarı M. Emin Karabacak’ın 26 Nisan salı günü Kuvayi Milliye İl kokulu konfer ans sal onun da y aptı ğı seminer sonrası açıklandı. Ödül töreninde sü r ec i ş u ş ek i l de özetleyen Okul Müdürü

Vedat Ay , " Kutlu Doğum ve Ekip 42 projesi kapsamında Okul Müdür Yardımcımız Adem Eken’in Başkanlığında bir komisyon oluşturduk. Bu kom isy on vel il er in ç oc uk l ar ıy l a k i t ap okumalarını organize etti. Bu arada velilerden ´Okuyacak kitap tavsiyesi´ isteyenler oldu. Bunun üzerine komisyon yaptığı çalışma ile Soru ve Cevaplarla Temel Dini Bilgiler ve gazetemizin köşe yazarı M. Emin Karabacak´ın Tabakları Ayırdık Çocuklar Söz Dinlemez Oldu adlı kitapları tüm velilere tavsiye etme kararı aldı. Velileri okumaya teşvik etmek için kitaptan sınav yapmayı ve ilk üçe girenlere de ödül vermeyi düşündük. Sayın Yazarımızın destekleriyle bu düşünceyi de hayata geçirdik" dedi. Y a r ı ş m a birincisine çeyrek altın, ikincisine yarım gr altın, üçüncüye 50 TL hediye çeki verildi. İmza ve söyleşi gününe katılan

g az et e m i z i n k ö ş e yazarı M. Emin Ka r ab ac ak ’ a Ok u l M üdü r ü Veda t Ay tarafından plaket verildi. Seminerin ardından Karabacak; Tabakları Ayırdık Çocuklar Söz Dinlemez oldu, Çocuklara Allah ve Namazı Bilinçaltında Sevdirebilmek, Bilinçaltı A p t a l d ı r Şa k ad a n Anlamaz kitaplarını imzaladı. Kutlu Doğum Programı kapsamında Karatay Kuvayi Milliye İlkokulu öğretmenleri Aydın SOYLU, Nazmiye ÖZÇELİK ve Dilek BİLGİN’in rehberliğinde hazırladıkları geniş kapsamlı etkinliklerle velilere ve öğrencilere Peygamber sevgisi anlatılarak duygulu a n l a r y a ş a t t ı l a r. Fetihkent İmam Hatip Ortaokulu öğretmeni Tuğba BAŞDÖNER ve öğrencileri Ney ekibiyle p r o gr am a k a t k ı da bulundular. Programın sonunda hayırseverler tarafından günün anısına öğrenci ve öğrenci velilerine helva ikramı yapıldı.


SAYFA 4

2 MAYIS 2016

23 Nisan Bozkır’da Coşkuyla Kutlandı İl çem i zde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Ç ocuk Bayr amı etkinlikleri 23 Nisan 2016 Cumartesi günü saat 09.00’da Atatürk Anıtına Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından çelenk konulmasıyla başladı. Atatürk Anıtına çelenk sunumu sonrası 1 dakikalık saygı duruşu, akabinde İstiklal Marşımız eşliğinde şanlı bayrağımız göndere çekildi. Bozkır Anıt Meydanındaki Atatürk Anıtına Çelenk sunulması programı sonrası saat 10.00’da Bozkır Stadyumunda Halkın katılımı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Ç ocuk Bayr amı e t k i n l i k l e r i gerçekleştirildi. B o z k ı r Stadyumundaki programda da 1 dakikalık saygı duruşu

PSİKOLOJİK BAKIŞ M. Emin KARABACAK

Çocuklarda gelişim dönemleri-2

ve akabinde İstiklal Marşımız eşliğinde şanlı bayrağımız göndere çekildikten sonra, günün a nl a m v e öne m i ni belirten konuşma Bozkır İlçe Milli Eğitim Müdürü Cengiz Koç tarafından yapıldı.

Bozkır ilçe Merkezindeki okulların öğrencilerinin hazırlamış olduğu şiir, tiyatro, dans ve yöresel halk oyunları s o nr as ı öğ r e n c i l e r ar as ın da sa nd al y e kapma, çuval, balon p a tl a t m a , y u m ur t a

taşıma, yoğurt yeme, halat çekme yarışmaları düzenlendi. Yapı la n yarışmalardan sonra başarılı olan öğrencilere pr otokol tar afından çeşitli hediyeleri verildi.

Tümosan ve Çelikel’e teknik gezi düzenlediler Tarım Makinelerine teknik gezi düzenledi. Bozkır Serüstad Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi Makine Teknolojisi ve Metal Teknolojileri Alanı öğrencileri ve öğretmenleri 21/04/2016 Per şembe günü seviyelerine göre; bilgi, görgü ve yeteneklerini geliştirmek, çevrelerini, toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik değerlerini tanımak ve teknolojik gelişmeleri yerinde incelemek amacıyla Tümosan ve Çelikel´e teknik gezi düzenledi.

2.Dönem: Özerkliğe Karşı Utangaçlık ve Şüphe Duyma Bu dönem 1,5 yaşında başlayıp 3 yaşına kadar devam eder. Bu dönemdeki çocukların en belirgin özellikleri nesneleri tutmadır. Başka bir ifadeyle alıkoyma ve bırakma olarak görülür. Bu dönem, çocuğun tuvalet eğitimini öğrenebileceği en uygun dönemdir. Çocuğa 1,5 yaşına geldiği zaman büyük abdest dediğimiz kaka yapmayı öğretmek için her yemekten sonra (çocuk yapsın ya da yapmasın) çocuk lazımlık veya tuvalete oturtulmalıdır. Çocuğa büyük abdestini yapmayı öğrettikten sonra küçük abdest dediğimiz çişini yapmayı da öğretmeliyiz. Çocuklar belli aralıklarla, çocuğun durumuna göre lazımlığa veya tuvalete oturtularak öğretilmeye çalışılır. Bu dönemde çocuğun tuvaletini tutma ya da bırakmasını öğrenme sürecinde anne ile çocuğun arasındaki diyalog, çocuğun özerklik, utangaçlık veya şüphe duygusunun gelişmesini sağlayacaktır. Bu dönemde tuvalet eğitimi zamanında ve çocuğun ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yapılırsa, çocukta özerklik duygusu gelişir. Yine çocuğa tuvalet eğitimi verilirken gereken anlayış ve sabır gösterilirse buna bağlı olarak çocuğun özerklik duygusu gelişecektir. Bu dönemde altına kaçıran çocuk, anne veya bakıcısı tarafından azarlanıp cezalandırılırsa çocuk içine kapanarak kendisini diğer insanlardan soyutlayacaktır. Bunun sonucunda da çocuk utangaçlıkla beraber kendisini suçlu hissedecektir. Yine bu dönemde çocuklar, tuvalet eğitiminin yanında toplum kurallarını öğrenebileceklerdir. Anne baba tarafından çocuklara; toplum kuralları onların seviyelerine uygun şekilde verilirse, çocuklar bu kuralları benimseyeceklerdir. Çocuklara toplum kuralları öğretilirken onların seviyeleri dikkate alınmalıdır. Baskıyla öğretilmeye çalışılan kurallar ise çocuğun içine kapanmasına neden olacaktır. Bu dönemde anne babaların en büyük hataları, çocukları katı disiplin içinde bağırıp çağırarak ve eleştirerek yetiştirmeye çalışmalarıdır. Bu dönemin diğer bir özelliği de çocukların yürümeye başlamalarıyla birlikte, tanımak için her şeyi ellerine almaya çalışmalarıdır. Birinci dönemde her şeyi ağzına alarak tanımaya çalışan çocuklar, bu dönemde de her şeyi elleriyle tutma ve atmayla tanıyacaklardır. Bu dönemde çocuklar, tanımak için her şeyi ellerine almaya çalışırlar. Çocukların tanıma amaçlı olarak her şeyi ellemeleri, anne babaları tarafından desteklenirse çocuğun özerklik duygusu gelişecektir. Çocukların tanıma amaçlı olarak ellerine almaya çalıştıkları şeylerin anne babaları tarafından evi karıştırma olarak algılanıp “Onu elleme, yapma, etme…” denerek çocukların özerklik duyguları engellenirse, çocukların utangaçlık ve şüphe duyma duyguları gelişecektir. Bu dönemi sağlıklı geçiren çocuklar, ileride kendi ayakları üzerinde duran, kendi kararlarını verebilen, bağımsız bir kişilik geliştirmiş olacaklardır. Bu dönem sağlıklı bir şekilde geçirilmezse yani özerkliği desteklenmeyip davranışlarından dolayı eleştirilip, her şeyine karışılırsa bu çocuklar, utangaç ve şüpheci birer kişi olacaktır. Bunun sonucunda da çocuk ileride toplum içine karışmaktan kaçınan, toplumla iletişime geçemeyen, kendi kabuğuna çekilen, yalnız kimseler olacaktır.


SAYFA 5

2 MAYIS 2016

FERMAN PADiŞAHINSA, DAĞLAR BiZiMDiR Hani bir söz vardır ya, "İnsanların, gençken enerjisi olur, zamanı olur, ama parası olmaz. Orta yaşlıyken parası olur, enerjisi de olur ama zamanı olmaz. İhtiyarladığında ise parası ve zamanı olur, ancak enerjisi olmazmış." Dereliler Derneği olarak gerçekleştirdiğimiz, Bozkır, Dere, Sarıot Yaylası ve Aygır Pınarı gezimize, bu yıl oldukça ilgi vardı. Enerjilerini, kıymetli zamanlarını ve bir miktar paracıklarını feda ederek gezimize katılan tüm Derelilere ve Dereyi sevenler, güzel bir anıyı ömürlerinin bir günlük sayfasına nakşettiler.

24.04.2016 tarihinde saat 07.30'da Konya İnce Minare önünden hareket ettik. Gezi programına katılım için yaklaşık 70 kişi başvuruda bulundu. Program için bir gün önce hazırlıkları yapıldı. Kahvaltıyı Bozkır Merkezinde Çarşamba Çayı kenarında Bozkır'ın meşhur peynirli pidesi ile yapacaktık. Hafta içi Bozkırda bir lokanta ile anlaşarak kahvaltı için hazırlık yapması sağlandı. Bozkır’ımıza her gidişimizde küçük bir katkı yapmak için alışverişlerimizin bir kısmını Bozkır’a bırakıyoruz ki, Bozkır ekonomisine bir miktar gezimizden nasiplensin istiyoruz. Her geziye katılımcılar, önce bir tedirginlikle başlarlar. Hangi arabaya bineceğiz? Araba da kimler olacak? Sabah telaşıdır bütün bunlar. Söz verip geziye gelmeyenler, geziye katılmak için aramayıp da, son anda araçların başında biti-verenler, ismini yazdırıp da içtimaa geç kalanların telefonla arayarak nerede olduklarını sormak, araçların tam dolmasını veya eşit sayıda yolcu almasını sağlamak, cam kenarı, ön koltuk istekler, vs. nedenler geziye başlamanın en tatlı telaşıdır. “Oooo sende mi geldin? İyi yapmışsın.” Sonra ilk mermi atılır, tekerler dönmeye başlar. Önce kadim şehirden çıkılır. Önce ovadan dağlara doğru sürülür arabalar. Uçsuz bucaksız Konya Ovası geride kalmaya başlar. İçeri Çumra geçilip, Dinek’e doğru ağmaya başlayınca, araçlarımıza dağın kokusu gelmeye başlar. Uzaklarda ufka yakın yerlerde ala karlı Toros Dağları görünür. Bu dağları bilenler bilir, şimdi çiğdem zamanıdır. Yaylacı Mayıs ayında göçecektir obasına. Kıştan kalan bakirlik le çiğdemler, eriyen karlar, dağ laleri, sümbüller, coşan pınarlar insanoğlunu bekliyorlar tüm nimetlerini sunmak için. Derenin gençleri bu sene de yaylaları yalnız bırakmadılar. Bu kış kar az yağdı. Ocak ayında, Şubat ayında, Kara Kış’ta, Zemheride motosikletlerle yaylaları gezdiler. Hamsin çıktı. Cemre; önce havaya, sonra suya, en sonunda toprağa düştü. Meraklıları kış boyu Dipsiz Gölü ziyaret ettiler. Eskiden bilmezdik. Şimdi Dereden havadisleri sosyal medya üzerinden alıyoruz. Tabbılı emmi bile facebook tan durum paylaşır oldu. Kar yağdı mı? Yağdıysa kaç santim yağdığını? Bozkır-Dere yolunun açık-kapalı olup olmadığını ondan öğreniyoruz. Çılgın İmam attığı göbekleri, vurduğu kaşıkları anında paylaşır. Dere’ye kar yağsa Musa Esen (Cıbıl Velisinin Musa) hemen “Dere’ye şu anda Kar yağıyor” başlığıyla duyuruveriyor uzak diyarlarda sıla hasreti çekenlere. Bizde facebook’taki (yüzkitabı) tavsurlardan alıveriyoruz haberleri. Yakup Çetin kardeşimizi söylemeye gerek bile yok. O tüm Bozkırımızın her daim en güzel resimlerini paylaşır bizlerle. Şimdi onları görmeye gidiyoruz işte. Her sene Hüseyin Dumru ile Eğrigöl’e giderler. Bizde gıpta ile her yıl Eğrigöl’ün hayalini kurarız, gündüz hayalinde gece düşünde. Eskiden, çok eskiden mektuplarda “önce selam eder, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperdik.” Son satıra da “Köy’de ölen kalan var mı?” Diye sormayı unutmazdık. Şimdi kim öldü? Kim kaldı? Sosyal medyadan anın da öğreniyoruz. Kalanlara geçmiş olsun, ölenlere Allahtan Rahmet diliyoruz. Beğendiğimiz tavsurları da “lıke” ediyoruz. Koyu yeşil ardıç ağaçlarının arasından kıvrılan yolu gözlüyorduk. Sarıoğlan’da mola zamanı. Çaylar Şirketten. 20 Dakika sonra hareket. Hareket saatinde Ahmet TANRIVERDİ’yi kaybettik iyimi? Gezimizin kuralıdır, her molada araç başına en son kim gelirse, bir daha ki molada çay paralarını o öder. Ahmet TANRIVERDİ çay ısmarlamayı çok sever, her molada gecikir. Bizim diğer hacılar çay ısmarlamamak için araçtan bile neredeyse inmeyecekler. Hele dernek başkanı Ali Cankurt’un babası Hasan Hüseyin Cankurt yok mu? Bir çıta balı saklayarak gizli saklı köye getirdi. Kime verdi onu da bilmiyoruz. Ölmeden önce görülmesi gereken yerlere doğru seyahat

devam ediyor. Haydi, Aydınkışla’dan aşağı sallandık. Bekleyenler arıyorlar. Neredesiniz? Diye soruyorlar. Sabri SEVİNÇ hocamız telefon açıyor “Köye gelecek misiniz?” Eh hocam gelinmez mi? “O zaman çaylar Sabri Hocadan” diyor. Eli öpülesi koca yürekli emekli öğretmenimiz. Bozkır’da köprünün ortasına sıralıyoruz araçları. Geziciler hemen Ulu Çayın (Çarşamba) kenarına kamelyalara tüneyiverdik. Servis başladı mis gibi Bozkır Peynirlisi, yanında Bozkır tahini. Bozkır Peynirlisi ve Tahin Gelin-Damat, tavşankanı çayda yanında sağdıç gibi durdu. Değmeyin keyiflere. Meraklı bakışlarla Bozkır’lılar bize bakıyorlar. “Kim bu turistler” diyorlardır içlerinden. Varsın desinler. Tanıyanlar ve medeni cesareti olanlar. “Hoş geldiniz, Hayır mı?” diye soruyorlar. “Hayırdır, hayır” diyoruz. “Sarıot Yaylasına geziye gidiyoruz” diyoruz. “Oooo eyi yapmışsınız” diyorlar. Kahvaltıdan sonra yarım saat fotoğraf çekme ve ihtiyaç giderme molası veriyoruz. Sabri hocamız yine arıyor. “Neredesiniz? Geç kaldınız ya” “Geliyoruz hocam, geliyoruz.” Bozkır’a gelinir de Tabbıla’ya denk gelinmez m? Her zaman ki hizmet aşkıyla sefere devam ediyor. Bir selfie (özçekim) de onunla tavsur çekiliyoruz. Hasan İnce hemen yanımızda “yapacak bir şey var mı?” Diye soruyor, eksik olmasın. Dar sokaklardan geçiyoruz. Yol kenarında köpekler kaygısızca yatıyorlar. Araba üstlerinden geçecek, bana mısın demiyorlar. Bir kedi ansızın çıkıveriyor iki evin arasından. Yaka yolağına, Hamamlığa doğru fırlayıveriyor. Kıdemli Dereliler yol kenarların da yoldan geçen arabalara bakıyorlar meraklı bakışlarla. Bir şey diyecekler, el sallıyoruz tanıdıklarımıza. Onlar bizi bilemediler ama biz onları biliyoruz. Heneficce, Ayşetce, Fatmetce, Hürü Abıla, Ümmücce. Hepsine el sallıyoruz. Sonra oturuyorlar geleni-geçeni soruyorlar akşama kadar, gün batana kadar. Davar gelene, sığır gelene kadar. Dere de Öneceğe girdik. Araçları sağlı sollu park ettik. Arabadan inen çocuklar hemen köpekleri kovalamaya başladılar. Köpekler gene sessiz çocuklara bakıyorlar yan yan, geri geri çekiliyorlar. Havlamıyorlar bile. Onlarda bildi bu çocukların, bu köyden olmadığını. Üç kahve açık Önecekte. Üçünü de doldurduk. Çaylar içildi. Çay parasını ödeyelim kahvecilere dedik. “Yok, olmaz, sizler misafirsiniz” dediler, ödettirmedi Önecek sakinleri bizlere çay paralarını. Bir ara köy muhtarı gara Ahmat (Ahmet Pala) belirdi masamızda. Çayları muhtar ısmarlasın dedik, nazikçe kıvırdı. “Benim Akpınar’da işim var” dedi, hemen ışınlandı yanımızdan. Sabri hoca ile Hasan KIR abimiz “bizde gelelim, biz ev sahibiyiz” dediler. Siz bilirsiniz dedik. Onları da ekibe dâhil ettik. Sürdük araçları dağlara doğru. Sorkun, Karacahisar üzerinden Sarıot’a varmaktır niyetimiz. Aracın bir su kaynattı Aygır Yokuşunda. “Hay aksi” dedik. Su kaynatan aracı yolda koyduk. Durmak yok yola devam. Kısa bir beklemeden ve araç transferinden sonra Çat Yaylası üzerinden, Sarıot Gölünün kıyıcığından, karlı Toros Dağlarının eteklerinde, bir derenin kenarında, bir pınarın (Küllüpınar) başındaki yazıya otağı kurduk. Hafiften esinti var. Ara sıra toprağı da, aldığımız nefese katık ediyoruz. Örüzger fena esiyor hani. Ahmet Mutlu tencereyi kaynatmaya başladı. Menüde et kavurma, çalkama ayran var. Bozkır Ergani Mahallesinden Mehmet Şah Tunç ayranı çalkaladı. Bozkır Çankırı Mahallesinden Yavuz Akbaş ataşı yaktı. Bozkır Karaman Mahallesinden Ahmet KAYA çocuğa baktı. Başkan Ali CANKURT semaveri yaktı. Çocuklar topu kaptı, hanımlar çene yaptı. Karamık toplayanlar, karamlığın başına çöktü. Hüseyin ÇELMELİ çiriş yolmaya gitti. Süleyman CAN ve misafirleri Dipsiz Göl’ü göremeye gitti. Celil CAN (Gıcık Müdür) Hacılar Hasan Hüseyin Cankurt ve Ahmet Tanrıverdi ve Çumra Cicek’li misafir hacımız ile Derenin kenarına çöktü. Celil hoca diğer hacılara nasıl şeytan taşladığını anlattı. Benden duymuş olmayın şeytanı söverek (küfrederek) taşlamış. Türk Milleti olarak dağ başında da kuyruğa girdik. Yemek ve ayran kuyruğuna. Şehirde alışmıştık, banka kuyruğu, fatura kuyruğu vs. Olsun, dağ başındaki kuyruk daha bir güzeldi. Kaynak yapan yok, torpil isteyen yok. Bir anda Mehmet İnce çıkıverdi el mi attı, yel mi attı bilemedik. Kesin bu adam evliyaullahtan. Ne zaman yayla dağına çıksak, ister Ağaç Tepesi, ister Sarıot Yaylası hemen bulur bizim ekibi. Bir söylentiye göre sesi kadar nefesi de güçlüymüş. Beyşehir’de abdal bir âmâyı tedavi etmiş derler. “Bozkır’da Ayaşığı” filminde bir hocanın damadı rolünü oynamıştı. Acep ondan mı ki. Yemeği yeyince, karnımız doyunca rüzgârı daha çok hissetmeye başladık. “Ne yapalım inelim mi? Aygır’a” dedim. Hep bir ağızdan “İnelim” diye bağırdılar. Rüzgâr fena, nefesle karışık toz, toprak da yutuyoruz ciğerlere. Örüzger fena esmeye devam ediyor. Araçları Aygıra gönderdik. Yürümek isteyenleri Çat Yaylasının alt başında indirdik. Aygır Gediğine doğru doğa yürüyüşüne (yaylacı yürüyüşüne) geçtik. Gönüllüler ve aldananlar (yürüyüşe hevesli olup, zoru görünce pişman olanlar) tepeye tırmanmaya başladık. Öncü kuvvetler akıncılar gibi bir solukta Aygır Gediğini tırmanıp, aşağıya sallandılar. Bir gurup geride kalarak delikli demir ile dağlara kurşun attılar. Arkadaki gurup Aygır Başına çıkınca, öndeki grubun yolu

bitirmek üzere olduğunu gördü. Biz tam tepeye vardık ki, araçlar sıralı olarak aygıra giriyordu. Geçen haftalarda Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından keklik salınmıştı bu dağlara. Bizim Mehmet Şah Tunç’a denk gelmişler. Kekliği görünce Mehmet Şah, taşla avlamaya kalkmış iyimi. (La oglım akıllı ol. Bak sonra arşive sürgünü de ararsın. Hay de de hay de.) Sonra tepeden aşağı sallandık. Kimimiz araç yolundan, kimimiz kestirme diyerek eşek yolundan, daha cesurları yol, mol dinlemeden direk bayırdan aşağıya inmeye başladık. Az gittik, Dere Tepe Düz gittik (düz yoktu) dişi komandolar (Ayşenur CANKURT ve Emine ÖDEMİŞ) ile Yaylalar Yaylalar türküsünü söyleyerek Aygır Pınarına ulaştık. Burada da pınarların etrafında bir güzel tur attık. Buz gibi sulardan içtik. Geçilmez yollardan geçtik. Aygırda kısa bir moladan sonra Dere’de de tahin değirmenlerinde bir mola verdik. Mis gibi susam kokulu Dere Boğazında, şırıl şırıl akan Uluçay (Çarşamba) Çayının üzerinde, köpük helvası ve tahin karışımına ekmek bandık. Yayla Suyunda demlenen çayları ve tahınları da değirmencilerimiz ikram etti. (Çayı bizim hanımlar çok beğendiler. Ne de olsa yayla suyundan) Sonra kısa bir Önecek Muhabbeti ve ver eline Seydişehir üzerinden Konya’ya. Konya’nın şehir ışıkları uzaktan ışıl ışıl görününce araç içindekiler söylendi “yine geldik ömür törpüsüne” diyerek. Kimisi Konya’nın son yıllarda ne kadar büyüdüğünü ucunun bucağının belli olmadığını mırıldanıverdi. Ama herkesin zihninde o karlı dağlar, o rüzgârlı yaylalar, o buz gibi suyu olan pınarlar, çiğdem, yağlı çiçekler, karamık çalıları, karlı pekmezin tadı beliriverdi. Çayları ikram eden Sabri Sevinç’e, bize yoldaş olan Hasan Kır’a, Bozkır’da bizleri karşılayan Hasan İnce’ye, gezimize iştirak ederek bu gezinin gerçekleşmesini sağlayan tüm Dereli hemşerilerimize, Yılın Babası Gazi Ahmet Kaya’ya, Alamanaya dolaylarından geziye son anda dâhil olan Naim Tanrıverdi’ye, yakar topta erkek takımını yenme başarısı gösteren Melike Mutlu ve Milli Kaleci adayımız Beyza Cankurt’a, her iki maçta futbol ve yakar top takımlarını hezimete uğratan Ahmet Furkan EGE, Mustafa CANKURT ve Kubilay Berat Akbaş’a, Hüseyin TUTAŞ ve eşine, Dalamaz Sporun forveti Efe Dinç’e, yaramazlıkta alt sınır üst sınır tanımayan Dere’nin köpeklerini kovalayan Özgür ve Ali Efe’ye, ömürlerinde ilk defa yayla gören Yavuz AKBAŞ, Naim TANRIVERDİ ve kayınçosuna, Dipsiz Gölü ilk defa gören misafirlerimize, Dipsiz Göle gidenlere mihmandarlık yapan emekli harita mühendisi Atilla Atilla Kılınçel abimize, Dipsiz Gölü ve Dikilitaş Yaylasına gitmek isteyip de gidemeyen tüm katılımcılara gezinin güvenliğinden sorumlu emekli polisler Ali ÇETİN ve Ali Cankurt’a, Basın Yayın Enformasyondan sorumlu müdürümüz Hasan Hüseyin Tanrıverdi’ye ulaşımdan sorumlu hemşerimiz Ahmet ER ve çok değerli kaptanlarına, Yayla Dağlarında karamık koymayan Bilalın Ramazanın Raziye ablamıza ve oğlu Ali Eser’e, Ankara’dan gelip, Antalya’ya geçerken Yaylaya da uğrayıveren Kozlulu Hasanının oğlu Mehmet ÇETİN ve kardeşi Serpil Top’a, sessiz sedasız geziye katılan berber Yavuz Gültekin abimize, Aygır inişinde dişi komandolara tur bindiren Ayşe Akkaş ablamıza ve isimlerini yazamadığımız tüm misafirlerimize ayrı ayrı teşekkür ederiz. Memnuniyetinizi benimle, şikâyetlerinizi Dernek Başkanımız Ali CANKURT ile paylaşınız. Bir daha ki etkinlikte buluşmak dileğiyle yayla havası ve suyuyla kalınız efendim. Kalktı göç eyledi Avşar elleri Ağır ağır giden eller bizimdir Arap atlar yakın eyler ırağı Yüce dağdan aşan yollar bizimdir. Belimizde kılıcımız kirmani Taşı deler mızrağımın temreni Hakkımızda devlet vermiş Fermanı Ferman padişahın dağlar bizimdir. Dadaloğlum yarın kavga kurulur öter tüfek davlumbazlar vurulur Nice koç yiğitler yere serilir Ölen ölür kalan sağlar bizimdir. Süleyman EGE


SAYFA 6

2 MAYIS 2016


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.