Bozkır İmam Hatipliler ve Mensupları Derneği
“Alimlerin Hayatını Araştır Ödülleri Al’’ yarışması kapsamında Ali GÜZELDÜLGER ve Tevfik BİLGE ’nin hayatlarını tez halinde sunmak.
BOZKIR ANADOLU LİSESİ
Tunahan SAĞLAM
KONYA
2016
I
İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ........................................................................................................................... 2 HAYATI.......................................................................................................................... 4 YAŞADIĞI DÖNEMİN ÖZELLİKLERİ....................................................................... 9 HOCALARI.................................................................................................................... 12 1) Ömer Vehbi BÜYÜKYALVAÇ 2) Sivaslı Ali KEMALİ Efendi 3) Tavaslı Hacı Osman Efendi
TALEBELERİ................................................................................................................. 14 1) Mustafa ÇINAR 2) Abdülkadir TAŞAN 3) Osman GÜLEÇ 4) Ali GÜZELDÜLGER 5) Bozkırlı Mustafa Efendi 6) Seyit Mehmet AHSEN 7) Muhittin CANDAN 8) Mustafa SAĞLAM 9) Mustafa UYSAL
ESERLERİ...................................................................................................................... 16 2
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME.................................................................................. 17 BİBLİOGRAFYA.......................................................................................................... 19
ÖNSÖZ Bu çalışmanın amacı, Bozkır İlçesinin Allah yolunda hizmet etmiş güzide iki insanını, tozlu raflarda kaybolup gitmesini engelleyerek önce kendim olmak üzere kıymetli Bozkırlı hemşerilerimize tanıtmak ve bu değerli alimlerin ilimlerinden istifade etmektir: Tevfik BİLGE ve Ali GÜZELDÜLGER… Bozkırlı biri olarak hemşerim olan bu iki pek değerli şahsiyetleri araştırma fırsatı bulduğum ve onların hakkında bilgi sahibi olduğum için mutluyum. Bu iki alimin şahsiyetlerini ve ilimlerini Bozkırlı hemşerilerime tanıttığım için ayrıca onur duyuyorum. Öncelikle araştırmayı iki koldan yürütme fırsatım oldu: Birincisi, bu değerli mezkûr iki şahsın kendilerine ait eserlerini araştırarak bulup onların hakkında bilgi verip değerlendirmelerde bulunmak: Araştırmanın bu safhasında çok zorlandım. Zira eser veya çevirileri herhangi bir kütüphanede bulunmamakta; sadece çok az sayıda matbu bastırılıp direk bazı şahıslara elden verilmiş olduğu saptanmıştır. Dolayısıyla bu durum, onlara ulaşmamı bir hayli zorlaştırmış olsa da biiznillah bu araştırmayı engelleyemedi ve sonunda eser ve tercümelere ulaşarak onları tahkik etme fırsatı buldum. Bu safhada bana yardımcı
3
olan Bozkır İmam Hatipliler ve Mensupları Derneği(BİMDER)’ne teşekkürü borç bilirim. İkincisi, Bu mezkûr şahısların öğrencileri başta olmak üzere onları yakından tanıyanlara ulaşmak ve onlarla röportajlar yaparak sonucunda değerlendirmelerimizi ortaya koymak. Araştırmanın bu safhasında BİMDER’in öncülüğünde bu iki zat-ı muhterem ile yakın ilgileri olan Abdullah Güzeldülger, Mustafa ÇINAR, Hayrulah UÇAR, Abdülkadir TAŞAN ve Osman GÜLEÇ Beyefendilerle röportaj yapma fırsatımız oldu. Ayrıca bu kısımda Ayşe GİGİ, Mehmet GİGİ, Osman GİGİ, Numan GÜLDAĞI, Mehmet YOLUK, Makbule Yoluk, Fahri KARAKAŞ, Rıza SİVRİ, Ali Bilici…
Genel olarak bu araştırmanın ortaya çıkmasında, (Önsöz ve sonucun yazılışı, içindekilerin oluşturulması, içeriğin nasıl tenkit-tahlil-tahkik edileceği vs…) tez yazım kılavuzunda belirtilen esaslara uygun olarak bana değerli vakti ve birikiminden istifade etme şansı bulduğum için Ömer Vehbi KAPCI Hocama da şükranlarımı sunarım.
Tunahan SAĞLAM
4
HAYATI Ayn-ı Vahid Tevfik Bilge Efendi 1873 yılında Torosların eteği Konya’nın efeler diyarı Bozkır ilçesine bağlı Ahırlı köyünde dünyaya geldi. Babası köyün hatırı sayılır kişilerinden olan Emin Efendidir. 4 oğlu 1 kızı vardır. Daha küçük yaşlarda Tevfik Efendi o devirde sık rastlanan bir hastalık olan çiçeğe yakalanır. Gözünü kaşıdığı için zedelenir veo zaman tıp alanında gelişmeler olmadığı için sağ gözünden mahrum bırakır bu hastalık küçük Tevfik’i. Ve ismi de Ayn-ı Vahid Tevfik yani ‘Tek Göz Tevfik’ olarak anılmaya başlanır. O devirlerde medrese usulü eğitim olduğu için ilk tahsilini Konya İrfaniye Medresesi’nde Konya Müftüsü Yalvaçlı Ömer Vehbi Efendi’den tamamlamıştır ve daha sonra Sivaslı Ali Kemali Efendi'de okuyarak icazet(diploma) almıştır. Usul-i fıkıh (fıkıh metodolojisi) hocası da İstanbul medreselerinde uzun yıllar müderrislik yapan-Tavaslı Resim 1.0 Tevfik BİLGE
Osman Efendi'dir.
Öğrencilik yıllarında derslerine fazla önem vermeyen Tevfik Efendi dersleri arkadaşlarına anlatmalarını ister ve onları pürdikkat dinlerdi.Bu şekilde kulaktan duyarak öğrenirdi. Öğrenilen bilgiye göre erken yaşta diploma alınca diğer arkadaşları bundan rahatsız olurlar ve Yalvaçlı Ömer Efendi’ye itiraza giderler. Yalvaçlı Ömer Efendi’de onlara şu cevabı nakleder ‘’Konya’nın ilminin yarısından fazlasını Ahırlılı bir çocuk kesesine kattı gitti. Ben ne kadar soru sorduysam hepsini
5
eksiksiz cevapladı. Ben utanır oldum artık karşısında.’’ diyerek itirafta bulunur ve Tevfik Efendi’nin ne kadar muazzam bir alim olacağını daha o küçük yaştayken tespit etmiştir. 1 Bozkır’ın deryası olarak anılan Tevfik Efendi hem hocalık yaparak birçok öğrenci yetiştirmiştir hem de ayrıca cuma günleri Bozkır’a gelerek vaizlik yapmıştır. Konya ulemasının ileri gelenlerinden olan Tevfik Hoca bir dönem Bozkır mahkemesinde
mahkeme
hâkimliği
de
yapmıştır.Memuriyete ilk giriş tarihi ise 13.12.1325 (1909)’tir.14 sene 6 ay 27 günlük hizmetinin 6 sene 4 ay 29 gününü Bozkır Müftülüğünde, diğer kalan kısmı ise muhtelif tarihlerde Bozkır Mahkeme Azalığına aittir. 2 Öğrencilerinden Abdulkadir Taşan hocanın verdiği bilgiye göre Bozkır ve Ahırlı pazarına indiği vakit bütün esnaf hürmet edebilmek için ayağa kalkar ve selam verebilmek için sıraya geçerlermiş. Tevfik Efendi ayrıca birçok dalda dersler veren bir müderristir. Okuttuğu başlıca dersler de İlm-i Sarf (kelime türetme), İlm-i Nahv (cümle kurma), İlm-i Meani, Mantık ve Fıkıh’tır. Türkiye çapında bir müderristir. Yeri geldiğinde Anadolu’da hiç kimsenin çözemediği fıkhî meseleleri çözmekle tanınmıştır.Buna bir misal verecek olursak, Kayseri ulemasının ileri gelenleri çözüme ulaşamadığı dini meseleleri Kayseri’nin doruklarından aşıp gelip Torosların dibindeki Ahırlı köyüne Tevfik Efendi’ye meseleleri ile danışmaya gelirlerdi. Resim 1.1 Tevfik Bilge’nin Mezarı
Tevfik Efendi’nin öğreticiliği ise çok azimli ve okumayı, okutmayı seven bir öğretmendi. Sabahtan
öğleye, öğleden akşama ders anlatırken hızını alamazdı ve büyük bir özveriyle, sabırla öğrencilerini okuturdu. Tevfik Hoca’nın ders düzeni de çok muazzamdı. Ayn-ı Vahidderslere başlamadan önce ilk olarak öğrettiği ilmin kuvvetini ve kudretini
1 Mustafa ÇINAR, Kişisel Konuşma, Konya, 9 Ocak 2016 2http://www.bimderbozkir.org.tr/, 2016, Abdullah GÜZELDÜLGER
6
incelikleri ile öğrencilerine anlatırdı. Yani ders Fıkıh ise ilk önce özellikleri hakkında bilgiler verir faydasını, gayesini, neticesini ve insanlara kazandıracaklarını söylerdi. Bu kuvveti, kudreti öğrencilerine aşıladıktan sonra yoluna emin adımlarla devam ederdi. Özellikle Mantık derslerine başladığı halinin çok farklıydı. Mantık derslerine başlarken
Gazali’nin
‘’Mantık
ilmi
olmayanın
diğer
ilimlerine
itibar
edilmez.’’kelamını telaffuz ettiğini görüyoruz. Böylece söz konusu ilme güç katarak öğrencilerinin dikkatlerini bu ilmin gayesine sürükleyerek onların bu ilme adapte olmalarını sağlamıştır. Bu yolla öğrencilerinin dersi kavramalarına, bilgileri daha kalıcı
öğrenmelerine
vesile
olmuştur.
Kelamlar
ağzından çıktığı anda sanki öğrencilerin aklına kalemle yazılırdı.Tevfik Efendi’nin tek gözüyle öğrencilerini öyle bir süzerdi ki çalışanla çalışmayanı hemen tespit edip tembellik yapanları anında ikaz ederdi. Bu sebepten müteakip öğrencilerinden en çok istediği onların özveriyle çalışmalarıdır. Bundan dolayı Tevfik Efendi’nin gözlerinin ışıl ışıl parladığı mutluluk abidesi olduğu an öğrencilerinin başarısıdır. Onun için ideal öğrenci çalışan öğrencidir. O sadece öğreten, okutan bir birey değil; yeri geldiğinde öğrencilerinin gözü yaşlı babası, yeri geldiğinde vefalı bir abi gibi onlarla dost olmuştur. Hiç şüphesiz en büyük fedakarlığı da bu görevi yıllarca öğrencilerinden 5 kuruş almadan büyük bir özveriyle ve tutkuyla okutup onların hemen hemen hepsinin ya vaiz ya da müftülük imtihanlarını kazanarak ülkenin çeşitli kademelerinde görevlere gelmelerini sağlamasıdır. Tevfik Efendi’nin gözle görülür özelliklerinden bir başkası da latifeci olmasıdır. Hoş Resim 1.2 Tevfik Bilge’nin Mezarı
sohbet ortamlarında bulunmayı, insanlara takılmayı çok severdi. Sıkıntılı olduğu zamanlarda, o dönemlerde
hayatta olan Dereli Ecevit ve Aliçerçili Manav Mehmet isimli dostlarının sohbetine adeta bayılırdı, sık sık onları konuşturur ve onlarla hoş anlar geçirirdi. Tevfik Efendi’nin latifeci olduğuyla ilgili bir örnek vermek gerekirse, Konya’da Yörük Mustafa Efendi ismiyle maruf olan kişi birçok hocadan okuduktan sonra, okuduğu hocalar vefat edince Bozkırlı Tevfik hocada okumasını söylemişler. Soğuk bir kış 7
günü sabah ezanında Dere’den yola çıkarak hocaya okumaya gittiğinde, Tevfik Efendi gelen öğrencinin kabiliyetini ölçmek için” Büyük oğlumun düğününde hazır rakı aldım. Fakat gelen misafirler hepsini içmediği için, boşa gittiler, küçük oğlumun düğününde küplere şarap kurdurayım da gelen misafirler doyasıya şarap içsinler.” deyince Mustafa Efendi daha önceki okuduğu hocalardan böyle bir şey duymadığı için ağlamaya başlamış. Kendi kendine ”Bunun okuttuğu ilimlerden de hayır gelmez” diyor. Geri dönmeye karar veriyor. Fakat tanıdıkları, hocanın ona şaka yaptığını söyleyince, uzun bir zaman Tevfik hocadan ilim tahsili yapmıştır. Tevfik Efendi ayrıca o kadar fedakâr bir âlimdi ki hastalıktan her tarafının ağrıdığı zamanlarda bile öğrencilerine gözünü kırpmadan ders okuturdu. Çok duygusaldı, gözyaşları içinde yataktan öğrencilerine ders anlattığı olurdu. Tevfik Efendi çok muhterem bir zat idi, öğrencilerini fevkalade muhteşem bir muhabbet ve bir o kadar da edepli yetiştirirdi. Bunu da öğrencilerinin ve her sohbetlerinde hocalarına bol bol dualar ettiklerindenanlıyoruz. Kendi el yazısı ile yazdığı hal tercümesinde, “Arapça, Farsça okur-yazar, tekellüm ederim.” diye yazmıştır. Çok zeki bir insandır.Ezber niteliği de çok kuvvetliydi. Bunu öğrencilerine, “Bir cüzü, bir saatte ezberlerim.” dediğinden anlıyoruz 3 Tevfik Efendi’nin Mustafa Çınar hocamıza naklettiği tavsiyeye göre Hanefi fıkıh âlimi ZeynüddinİbnNüceym’in eseri olan ‘el-Eşbah ve'n-Nezair’’ isimli eseri hiç elinden bırakmamasını anlasa da anlamasa da o kitapla bir bütün olmasını nasihat etmiştir. Mustafa Çınar da kitabın marifetini, inceliklerini tespit ederek muazzamlığını anlamış olacak ki kitabı Arapça tahsil etmiş arkadaşlarına fotokopisini hediye etmiştir. Öğrencilerine sürekli söylediği sözlerden birisi de ‘’Oturduğumuz ahır sekisi, çaldığımız İstanbul türküsü.’’ sözü idi. Bu sözünü derin derin, yıllarca düşünen Mustafa Çınar diyor ki, ‘’Bizler kuru toprağın üstüne Resim 1.3 el-Eşbah ve'n-Nezair
otururduk. Ne sandalye vardı, ne de başka bir şey. Bazen tahtalarda otururduk, çamura diz çökerdik. Böyle öğrenirdik dersi. İstanbul’daki Ankara’daki âlimleri
3http://konyaninalimvehocalari.konyacami.com/ahirlili-tevfk-bilge-efendi/
8
görünce bu sözü daha iyi anladım. Ondan yani Ayn-ı Vahid’ten ders okumanın bir ayrıcalık olduğunu öğrendim’’.
4
Mareşal Fevzi Çakmak bir gün Bozkır’a gelir ve Tevfik Efendiyle tanışır. Fevzi Çakmak ‘’Türkler nereden geldi, nasıl Müslüman oldu?’’ sorularını sorar. Tevfik Efendi’nin verdiği cevaplar çok hoşuna gider ve dost olurlar. Sık sık mektuplaştıkları zamanlar da olmuştur. Ülkenin karışık olduğu dönemlerde bir gün mektuplarının birisinde ‘’Ben Fethi Okyar’ın kurduğu Serbest Fırka’yı tutmak istiyorum. Senin buradaki kanaatin nedir?’ diye sorar. Bu mektup Konya Postanesi’nde yakalanır ve hâkimlikten men edilir. Sonraları avukatlık yapmıştır. 5 Tevfik Efendi’nin bizzat öğrencilerine naklettiğine göre Bozkır İsyanında takibat altına alındığını öğrenince kaçmaya karar verir. Kara yoluyla yaya olarak Muğla’nın Fethiye ilçesine gider. Bir süre amcasının yanında kalır. Amcasından da şimdiki astronomiyle ilgili Gazimiradlı eseri okuduğunu öğreniyoruz. Amcasının da ilmi bakımdan yetişmiş bir şahıs olduğunu söyleyebiliriz. Bir gün zamanın Diyanet İşleri Başkanı Eyüp Sabri Hayırlıoğlu, Başkanlık Müşaviri Hasan Fehmi Başoğlu ile birlikte Ahırlı’ya Tevfik Efendi’nin yanınagiderler ve “Hocam sizi Ankara’ya götürmek istiyoruz, maksadımız sizi Diyanet İşleri Başkanlığı’nda fetva makamına oturtmaktır.”derler. Tevfik Efendi bu ince teklif karşısında önce teşekkür ederek, yaşlandığını ve talebelerini öksüz bırakamayacağını söyleyerek özür beyanında bulunur. Öğrencilerine ne kadar bağlı olduğunu da kanıtlar. 1919 yılında yayılan Hürriyet ve İtilaf Fırkası Konya’da kısa süre içerisinde örgütlenir, Sille ve Bozkır’da da şubeler açarak siyasi faaliyetlerine başlar. Bozkır İlçesi’nde Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin kuruluşuyla birlikte, Müdafaa-i
4Mustafa ÇINAR, Kişisel Konuşma, Konya, 9 Ocak 2016
5 Abdulkadir TAŞAN, Kişisel Konuşma, 20 Ocak 2016
9
Hukuk
Teşkilatı
da
açıldı.
Bozkır
Müdafaa-i
Hukuk
Teşkilatı’nın
köy
temsilcilerinden birisi Ahırlı Köyü’nden Kör Tevfik BilgeEfendidir.6 27 Temmuz’da hastalanır talebeleri hemen yanına gelirler. Öğrencileri ‘’Artık ders veremeyecek misiniz hocam?’’ diye sorduklarında ağlayarak şu, ‘’Ben artık öksüz kaldım. Sizlerden ayrılıyorum’’cevabını verir. Son anlarında dahi öğrencilerine ne kadar muhabbet dolu bir müderris olduğunu görüyoruz. 12 Ağustos 1956 yılında 83 yaşında gözlerini hayata yumdu. YAŞADIĞI DÖNEMİN ÖZELLİKLERİ I) Dünyanın Genel Durumu: 1800’lü yılların sonunda dünya birkaç Avrupa devletinin elinde bulunuyordu. ‘’Britanya Başbakanı Salisbury, bir konuşmasında, dünya milletlerinin yaşayanlar ve ölenler diye ikiye ayırmıştı. Ölü sayılan devletlerarasında Osmanlı ve Çin İmparatorlukları da vardı.’’
7
1898 yılında,
İspanya’yı yenen ABD, dünya çapında bir devlet olarak ortaya çıktı. Japonya ve birliğini kuran İtalya önem kazanmaktaydılar. Latin Amerika devletleri ABD’nin ekonomik ve siyasal baskısı altında, dünyanın birçok yeri Avrupa’nın sömürgesiydi. Avrupa’nın güneş batmayan ülkesi İngiltere birçok sömürgeye sahipti. Bu yüzden dolayı üçlü ittifak kurulup Almanya-İtalya-Avusturya bu güce sınır koymak istiyorlardı. Almanya güçlü bir donanma kurup sömürge siyaseti kurmaya başlayınca İngiltere, Avrupa’da tedirgin olmaya başladı. Yani Avrupa’da kargaşalar başladı ve bu bir savaşın habercisiydi. Yine Avrupa çok güçlü gibi görünse de temel inançlarında sarsılmalar gözle görülür bir şekilde kendini hissettiriyordu. Öyle ki kilise itibar kaybediyor, çoğunluk kilise dogmalarından sıyrılarak aklın yolunu tutuyordu. 1900’lü yıllara girerken dünyada ağırlığını duyuran başlıca hareketler Marksizm, Anarşizm, Emperyalizm ve Milliyetçiliktir. 20. Yüzyılın başlarında ise ABD ve Japonya üstün güçler idiler. İngiltere’de sosyal adalete dayanan toplumun temelleri 6Atalay, Ahmet, Milli Mücadelede Türk’ü, Türk’e kırdıran Adam: İngiliz Rahip Dr. Robert RewFrew ve Konya Delibaş Mehmet İsyanı’ndaki Rolü, Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı: 8, Konya, 1998. 7 XIX. Yüzyıl sonlarına bir bakış 1877-1900, s.13
10
atılmış, demokratik yolda ilerlemeler olmuştu. Sanayide çok ilerleyen Almanya’da ise Wilhelm kendisini imparatorluğun tek efendisi görüyor, başkasına hak tanımıyordu. II) Osmanlı’nın Genel Durumu:81800’lü yılların sonunda Tanzimatçıların Batı’ya açtıkları pencereden bazı yenilikler girmiş, Osmanlı Devleti siyasi alanda bazı kazançlar sağlamıştır. Lakin Osmanlı Devleti mali açıdan iflas tehlikesi içine girmiştir. Islahat Fermanıyla da Batılılara tavizler, azınlıklara imtiyazlar verilmiştir. Siyasal, sosyal, ekonomik ve fikri bunalımlar içinde bulunan Osmanlı’nın bir şeyler yapması gerekiyordu. 9 Ülke de çeşitli isyanlar baş gösterdi. Bu sıkıntılı dönemde başa geçen II. Abdülhamit birçok yol denediyse de başarılı olamadı. 1893 yılında Yunan harbi gerçekleşti. 1900’lü yılların başında Osmanlı devletinin politik, siyasi ve sosyal bunalımlar geçirdiği bir devredir. Osmanlı devletlerarası rekabetlerden iflas etmiştir. İngiltere’nin Rusya ile anlaşması, dünya politikasında çok önemli bir değişiklik yarattığı gibi Osmanlı Devleti içinde büyük bir tehlike doğurmuştur. Osmanlı Devleti güçlükle ayakta durabiliyordu. Yunan Harbi zaferle sonuçlansa da iç kavgalar memleketi kana boyamış, ülke sessizce parçalanmaya devam etmiştir. Tunus, Mısır, Doğu Rumeli elden çıkmıştır. Sultan Hamit devrinde yeni okullar açılmıştır. Darülfünun (Üniversite)’nin açılışı 15 Ağustos 1900’dür. Askeri okullar da ıslahat görmüştür. Buna karşılık medreselerde eğitim ilerlemekteydi. Hiçbir köyde devlet okulu yoktu. Köylerde eğitim, halkın verebildiği ile yaşayan mollaların elindeydi. Bu okullar şimdiki Kur’an kurslarından farklı değillerdi. Bu aşamalardan müteakip okuryazar oranının %10’u geçmediğini söyleyebiliriz. İdadiler ise 25-30 civarındaydı. Halkın temel geçim kaynakları arasında tarım, hayvancılık ve ticaret yerini almıştır.
8 XX. Yüzyıl Başından Trablusgarp Savaşına Kadar, s. 59 9Ayrıca bkz: Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu, Toplum ve Ekonomi, Eren Yayıncılık. İlber Ortaylı, İmparatorluğun Son Nefesi, Timaş Yayınları (2014)
11
III) Konya’nın Genel Durumu10: Türkiye’nin İç Anadolu bölgesinin ortasında yer alan Konya ili, 38,257 km2 olan yüzölçümü ile en büyük ilimizdir. Osmanlı Devletinin kuruluşu sırasında da en kuvvetli beylik Karamanoğlu Beyliğidir. Fatih Sultan Mehmet 1466 yılında Karamanoğulları üzerine bir sefer düzenleyerek Konya’yı kuşatıp zapt etti. ‘’1853 yılında Konya’ya gelen Tchiatchefg, Konya yakınındaki Sille’de 600 Rum ve 600 Türk evinin bulunduğunu buna karşılık Konya’da 4500 evin bulunduğunu bunlardan 300 kadarının Hristiyanlara ait olduğunu
yazmıştır.’’111873
yılında
Konya
valisi
Sakızlı
Ahmed
Paşa
zamanındaKonya’ya büyük bir katılım olmuştur. 1873'te Konya valiliği görevini sürdürürken, 1290 kıtlığı olarak bilinen büyük kuraklık döneminde, Konya Mevlevi Dergâhı Postnişini Mahmut Sadrettin Çelebi aç ve çaresiz kalan halka yardım amaçlı çabalarıyla Sultan Abdülaziz'in dikkatini çekti ve sadrazamlığa getirildi. Konya valisi Sururi Paşa zamanında ilk idadi 1 Eylül 1899 yılında açılmıştır. 1908 yılında ise Hukuk Fakültesi açılmıştır. 20. Yüzyılın başlarında Konya bütün Orta Anadolu’nun en büyük şehri ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Hatta Konya’da İç Anadolu şehirlerinin hiç birinde bulunmayan o zamana göre yenilik teşkil eden şehir içi tramvayları bile bulunmuştur.12 Konya Osmanlı Devleti zamanında devletin maddi ve manevi bütün sorumluluklarını üstlenmiştir. I. Dünya savaşından sonra, Osmanlı’nın imzalamak zorunda kaldığı Mondros Ateşkes sözleşmesi gereğince, tüm yurdun işgallere uğraması talihsizliği karşısında, Konya’da İtalya işgaline maruz kalmıştır.13 Konya’da modern eğitim ve öğretime 1857 yılında Maarif-i Umumiye Nezareti kurulduktan sonra geçilmiştir. Okuma yazmanın ilk basamağı sayılan mahalle (sıbyan) mektepleri; Kur’an, namaz, sureleri ve yazıyı öğreten medreselere öğrenci 10 Milli Mücadele’den Günümüze Konya (1915-1965), Cilt I,1999 11 P.de TchatchefgAsieMineur, Paris 1867. 126 Milli Mücadele’den Günümüze Konya (1915-1965), Cilt I,1999 13 Ayrıca bkz: Halil İnalcık Atatürk ve Demokratik Türkiye, Kırmızı Yayınınları, 1.Baskı: Temmuz 2007 2.Baskı: Aralık 2007.
12
yetiştiren eğitim kurumları idi. Konya’da ilk iptidadi (ilkokul) 1874 yılında yılında Konya valisi Sakızlı Ahmet Paşa tarafından açılmıştır. Bu dönemde Konya 7 semte bölünmüş ve her semte ilkokul açılmıştır.14
Tablo : Konya 1863-1909 yılları Arasında Konya’ya Bağlı Köy Sayıları
HOCALARI Ömer Vehbi Büyükyalvaç Hafız Mustafa Efendi'nin oğludur. İlk ve orta öğrenimini Yalvaç'ta tamamladı. Konya’da Medrese öğrenimi görerek müderrislik diploması aldı. İrfaniye medresesinde müderrislik yaptı. Konya Hukuk Mektebi'nde fıkıh ve mecelle dersleri okuttu. Birinci Dünya Savaşı sonucu kurulan Müdafaayı Hukuk geçici heyetinin başkanlığını üstlendi. Evli ve 9 çocuk babasıydı. Arapça ve Farsça bilmekteydi. Daha sonra ailesi (Büyükyalvaç) soyadını almıştır.Tevfik Efendi ilk
tahsilini
Yalvaçlı
Resim 1.4 Ömer Vehbi Büyükyalvaç
Ömer
Vehbi
Efendi’den
almıştır.
Konya
müftüsüdür.13.5.1927'de de vefat etmiştir.
Sivaslı
Ali
Kemali
Efendi(1853/1920)1853 yılında Sivas’ın Gemerek bucağında doğan Ali Kemali Efendi, Bostancı oğullarından Müderris Ömer Efendi’nin oğludur. Dedesi Ali Efendi de babası gibi ulemadandır. Annesi ise, Bünyan’ın Çiftlik köyünden Hanedan 14Resim Konya1.5 ilinin Cumhuriyetten Sivaslı Ali Kemali Günümüze Geçirdiği Siyasi Evreler, Osman AKANDERE, s. 182 Efendi
13
Oğullarına mensuptur. Küçük yaşta babasını kaybetmiş, bir süre Kayseri’nin Bünyan ilçesinde dayısının yanında kalmıştır. Arapça, Farsça ve Fransızca öğrenmiştir. Kıbrıs’a giderek bir papazdan Rumca öğrenmiştir.1908 yılında açılan Konya Hukuk Mektebi'nin de ilk müderrislerinden olmuştur. Konya’nın tanınmış avukatlarından Mehmet Ali Apalı onun kızı Nefise’den olma torunudur. Ali Kemâli Efendi’yi, bir dönemdeki aşırı İttihatçılığı sebebiyle tenkit edenler olmuştur. Ama onun, Milli Mücadele yıllarındaki gayretleri ile Konya’nın ilim ve irfanına hizmetleri de inkâr götürmez bir gerçektir.Tevfik Efendi Sivaslı Ali Kemali Efendi'den okuyarak icazet almıştır. Tavaslı Hacı Osman Efendi (1248/1832-1332/1916) 1248/1832 yılında Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer köyünde dünyaya geldi. Mehmet Efendi adında bir zatın oğludur. İlk tahsilini Tavas’ta yaptıktan sonra, on beş yaşlarında iken Türkiye’den ayrıldı; Kahire, Şam ve Bağdat’ta çeşitli medreselerde okuyarak icazet aldı. Elli yaşlarında iken, 1882 yıllarında Konya’ya geldi ve Konya’da Obruklu Cemil Ağa’nın kızı ile evlenerek buraya yerleşti.1883 yılında Süleymaniye Medresesi’nin müderrisi Osman Efendi’dir. Uzun yıllar bu medresede müderrislik yaptı ve burada pek çok talebe yetiştirdi. Osmanlı Döneminin son ilim adamlarının yetişmesinde büyük hizmeti geçti. Bilhassa fıkıhta ihtisas sahibi idi. İstanbul’da zamanın âlimleri tarafından çözülemeyen pek çok fıkhî meselenin, Tavaslı Osman Efendi’ye sorularak çözüme ulaştırıldığı anlatılır. Tavaslı Osman Efendi, 1332/1916 yılında Konya’da vefat etti ve Şems Kabristanı’nda toprağa verildi. Usul-i fıkıh hocası da İstanbul medreselerinde uzun yıllar müderrislik yapan Tavaslı Osman Efendi'dir.
14
TALEBELERİ Mustafa
Çınar
(Eski
BeypazarıMüftüsü,
emekli
Konya
merkez
vaizi).15Mayıs 1933 yılında Bozkır –Dere’de doğar. Babası mollalar sülalesinden Çanakkale gazisi İsa Bey’dir. İlkokulu Dere’de bitirdi. 1959 yılında Dere’den evlendi ve Ankara Beypazarı müftülüğüne atandı. Ankara- Elmadağ müftülüğüne atanır. 1977-84 yıllarında Konya-Kulu’ ya atanır. Daha sonra Konya merkez vaizliğine gelir. Burada 1984-1993 arasında görev yapar.1993 Ağustos ayında emekliye ayrılır. 80 yaşında olan ve iki kız bir oğlu bulunan hocamız vaktini Resim 1.6 Mustafa Çınar
ilimle iştigal etmeye devam ediyor.
15
Abdulkadir Taşan (Emekli Seydişehir Müftüsü). Seydişehir’de doğmuştur. Tevfik Efendi’nin ilk öğrencilerindendir. İcazet verdiği 2 öğrenciden de birisidir. Ferâiz İlmini yani İslâm'da miras Hukukunu çok iyi öğrenmiştir. İzmir’de, Manisa Gördes ve 1966-1985 yıları arasında Seydişehir’demüftülük yapmıştır sonra da Ilgın’a tayin olmuştur. Ayrıca Seydişehir’de mahkeme azalığı da yapmıştır. Halen Seydişehir’de ikamet etmektedir. Resim 1.7 Abdulkadir Taşan
Osman Güleç:Derede doğmuştur.İlköğrenimini Avamil ve Izhar’ı Dere köyünde Hafız Mehmet isimli hocadan
okumuştur. Sarf, Nahiv, Mantık, Meani, Bedi ve Fıkıh’ı Tevfik Efendi’de okumuştur.Ahırlı’da da Mustafa Çınar’la birlikte aynı odada kalmışlardır. 1951’den 1956’ya kadar burada eğitim almıştır. Tevfik Hoca vefat edince Kütahya’ya
müsevvit
olarak
atanır.
Orada
Ali
Güzeldülger’denMenar ve Celal kitaplarını ayrıca da Farayiz ilmini almıştır. Daha sonra Bozkır’a müftü Resim 1.8 Osman Güleç
olarak atanır ve burada emekli olur.
Müftülük ve vaizlik yapıp da Hakk’ın rahmetine kavuşmuş olanlar: Ali Güzeldülger: Hadim müftüsü 1980 yılında görevli olarak
hacca
gitmişti. Mekke’de Mina mevkiinde güneş çarpmasından rahatsızlanıp Cihat Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alınmıştır. Hac sonu Medine’ye hareket ettirilerek yatırıldığı Hastanesi’nde Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Merhum Ali Güzeldürger, Tevfik Bilge Hoca’mızın en uzun süreli yetiştirdiği talebesidir. Hastalık vefatına ve Cennetülbaki Kabristanı’na defnine kadar, her şeyiyle ilgilenmek Mustafa Resim 1.9
Çınar’a nasip olmuştur.
Ali Güzeldülger
16
Bozkırlı Mustafa Efendi:(1916-1979)1916 yılında Bozkır’ın Dere kasabasında dünyaya geldi. Babası Muttalip Efendi dereli, annesi ise Bozkır’ın Sorgun köyündendir.Mustafa Efendi’nin, Mehmet ve Ali adında iki erkek kardeşi ile bir kız kardeşi vardır. Mustafa Efendi, İlkokulu eski usulde (Osmanlıca) okudu. Bundan sonrada resmi bir eğitim almadı. Ahırlı’lı Meşhur âlim Tevfik (Bilge) Efendi’den de dersler aldı. Bozkırlı Mustafa Efendi’nin gençliği tamamen ilim tahsili ile geçti.1950 yılında Karatay ilçesindeki Hacıveyis Efendi Camii’nde imamlık yapmaya başladı. Daha sonra da Karatay Pisili Camii’ne imam oldu.1953’te ise Konya Merkez vaizliğine tayin edildi.Bazen Diyanet İsleri Başkanlığı’nın bile görüş aldığı ve fetvasına başvurduğu bir âlimdi. Bozkırlı Mustafa Efendi 63 yaşında böbrek yetmezliği nedeniyle 30 Eylül 1979 Pazar günü hakkın rahmetine kavuştu. Üçler Mezarlığı’na defnedildi. Seyit Mehmet Ahsen: Emekli Ankara vaizlerinden olup, Ankara’da trafik kazası sonucu vefat etmiştir. Kulu’da da vaizlik yapmıştır. Uzun yıllar, talebe yetiştirmekle meşgul olmuştur.
Muhittin Candan: (Emekli Bozkır Müftüsü)1929 Bozkır Hisarlık’ta dünyaya geldi. Türkiye çapında alimler olan Süleyman Hilmi Tunahan Efendi, Tevfik Efendi ve Hacı Veyiszade Mustafa Efendi’den dersler almıştır. Medrese eğitiminden sonra Antalya’da Vaizlik yapmıştır. 1962’de Seydişehir’e müftü olarak atandı. 1969’da ise Bozkır müftülüğüne atanmıştır. 1984’te ise emekli olmuştur. 4 çocuğu vardır. İsimleri Mustafa, Ziya, Ali ve Ayşe’dir. 27 Şubat 2010 tarihinde ise 81 yaşında Bozkır Hisarlık da vefat etmiştir. Mustafa Sağlam:Bozkır’ın Arvana köyünde doğdu. Emekli merkez vaizlerinden olup, Konya’da Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Hafız olduğu ve çok güzel Kur’an okuduğu geniş çevrelerce bilinirdi.
Mustafa Uysal: 1931 yılında Konya’nın Çumra kazası İnli köyünde doğdu. Babası Halil Efendi, annesi Emine Hanım’dır. 1955 yılında ilkokulu, 1964 yılında da İmam
17
Resim 2.0Mustafa Uysal
Hatip Okulu’nu dışardan imtihan vererek bitirdi. Konya’da Cemil Efendi’den; Emsile, Bina, Maksut, Akselli Hüseyin Efendi’den; sarf nahiv vb. okudu. 1955 yılında Diyanet’in açmış olduğu müftülük ve vaizlik sınavlarını kazandı. 1956 yılında görevinden istifa ederek Bozkır’a Tevfik Efendi’ye gitti. Merhumdan da, fıkıhtan “Dürer’’, akaidden “Celal’’, Meani Şerhi vc usul-i fıkıhtan “Miratü’l Usul’’ isimli eserleri okumuştur.“Yörük Hoca” diye tanınır. 6 tane eseri bulunmaktadır. 25 Şubat 2008 tarihinde vefat etti. Üçler Kabristanı’nda meftundur.
Tevfik Efendi’nin eserlerine gelince; Hali hazırda yayımlanmış bir eseri mevcut değildir.
SONUÇ VEDEĞERLENDİRME Toroslar diyarı olan Bozkır’ımızda yokluğun had safhada olduğu yıllarda nice zorluklara göğüs gererek kış demeden, soğuk demeden, açlık demeden, belirli mertebelere gelen alimlerimizin olduğunu belki de yeni duyuyoruz. Onların boş vakit gibi bir seçenekleri olmadı hiçbir zaman. Sadece ekmek ve zeytinle yetinen ayrıca da o soğuk kış gecelerini ilim öğrenerek geçiren, azimle ve bir o kadarda gayretle öğrenen alimlerimiz olduğunu da belki yeni öğreniyoruz. Öncelikle o çileli fakat huzur dolu dönemlerde büyük fedakarlıklarla dinine, örfüne hizmet ederek bir kez olsun sızlanmadan, acınmadan, karşılıksız hizmet eden muhterem alimlerimizi saygıyla anmayı bir borç bilirim. Tek kuruş istemeden 20-30 çocuk sizden bir şeyler koparmak, dinine sahip çıkmak, Allah’ın buyruğuna uymak içingeliyor, bilmem hangi köyden o soğuk kış gününde. Ve işin ilginç tarafı ise bir kez olsun ne okuyan
18
şikayetçi bu durumdan ne okutan şikayetçi. Her ikisi de ebedi hayat için azıklarını birer birer dolduruyorlar. Ya biz. Ne yapıyoruz. Bir hiçlik içinde bir oraya savruluyoruz bir buraya.
Yok olup giderek belki de onlardan habersizce günden
güne yavaş yavaş erimekteyiz. Bir nebze farkındalık yaratmak istiyorsak gözlerimizi çok değil 2 dakika kapatıp o anları, tozlu eşiklerde ders gördüğümüzü hissederek düşünelim. Onlar bizim gibi basit insanlar olmadı değil mi hiçbir zaman? Sadece çalıştılar; imanla, aşkla, kudretle, sabırla… Ve her bir müderrisin önünden onlarca müftü, vaiz, hafız, hoca kalktı ve yeni ufuklar aramaya başladı. Belki de şu saniyeden itibaren kendimizi bir düzene, tertibe koysak bir suyun duruluğu gibi temizleniriz. Peygamber Efendimiz bile Allah’tan kendisinden artırmasını istediği tek şey ‘’Allah’ım ilmimi artır’’ oldu. Biz ne yüzle evler, arabalar istiyoruz. Kendimizi anlamak fevkalade imkansız geliyor. İlimden bahsediyor muyuz acaba dualarımızda? Sizce de ilmin ne kadar önemli olduğu apaçık ortada değil mi? Ya Kur’an’ı Kerim’in ilk ayeti. ‘Ikra'bismirabbikellezîhalak(halaka).’ yani ‘Oku! Yaratan Rabb’inin adıyla oku.’ Sizce Yüce Rabbimiz bile okumaya öğretmeye bu kadar önem verirken biz neden hala basit şeylerle uğraşıyoruz. Bir bardağı bile doldurmayan manevi açıdan boş işlerle haşır neşiriz. Her tarafı anlamlarla bezenmiş bu fani alemin, boş kısmı olduğumuzu düşünüyorum sadece.
Kendi ahvalimizi değerlendirdikten sonra onca olumsuz durumun yanında gönüllü ilim aşıklarının varlığını da reddetmek, onların hakkını vermemek anlamına gelir. Zira günümüzde de bu iki değerli alim gibi kendini geliştirip insanlığa hizmet amacı güden ilim aşıklarımız da mevcuttur. Bize düşen bu alimlerin tozlu raflarda kalmalarına mani olup onları, ilimleriyle araştırıp bunlardan faydalanmaktır. Bize bu fırsatı sunan şahısların da varlığı, zaten bu olumlu kısımda değerlendirilmesi gereken, takdire şayan bir görüntü ortaya çıkarıyor. Kısaca bu çalışmanın değerlendirmesinden ziyade, ilmin ve alimin değerinin yerine konulması gerekliliği, asıl değerlendirmemizin özünü teşkil etmektedir. ‘’O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve
19
onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabihâyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.’’15
Allah Rasihleri Başımızdan Eksik Etmesin. Dualarımla…
BİBLİYOGRAFYA 1- M. Ali UZ IŞIK, AKADEMİK SAYFALAR, s. 171-175 2- http://www.anayurtgazetesi.com/yazar/Ahirlili-Tevfik-Hoca/18131 3- http://www.merhabahaber.com/m/ahirli8217nin-ilim-adami-tevfik-bilge-
kor-hoca-unutulmadi-37265h.htm 4- http://www.konyamuftulugu.gov.tr/index.php/kurumsal/onceki-muftuler 5- http://konyaninalimvehocalari.konyacami.com/ahirlili-tevfk-bilge-efendi/ 6- www.biyografiniz.com/omer-vehbi-buyukyalvac-7979 7- Milli Mücadeleden Günümüze Konya (1915-1965) Cilt I, s. 41,59,95
15 Ali İmran Suresi, 7. ayet
20
8- Konya’nın Velileri Alimleri ve Hocaları, s.21 9- Bekir Tosun, Tarihte Bozkır ve Çevresi Taşbaşı, s. 56,56,59 10- İbrahim Hakkı Konyalı, Konya Tarihi, s. 33 11- Karaca, Taha Niyazi; Milli Mücadelede Bozkır İsyanları, Erciyes
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 12- Konya'daki Beylikler Dönemi Eserleri Fotoğraf Albümü, Haziran 2005 13- KONYA BELEDİYESİ, Yılmaz KULLUK 14- www.siristat.com 15- www.diyanet.gov.tr
21