ALİ GÜZELDÜLGER EFENDİ
HAZIRLAYAN
ADI: ADEM SOYADI: GÖKMEN OKUL: SERÜSTAD METEM
1
ÖNSÖZ Sevgili okuyucular bilinenin aksine Bozkır’ımızdan sadece efe yetişmez âlimde yetişir. Bu araştırma yazımda size Bozkır’ımızda unutulmaya yüz tutmuş olan önemli âlimlerinden birini anlatacağım. Bu âlim Ahırlı’lı Tevfik Efendi’nin en önemli talebelerinden olan ve Tevfik Efendi onun hakkında “Ben tüm bilgimi ona aktardım artık bana gelmeyin ona gidin” diye bahsettiği, devrin en önemli âlimlerinden olan Ali GÜZELDÜLGER Efendi’dir. Bu yazımda Ali Efendi’nin hayatını, o dönemin özelliklerini, Ali Hoca’nın bu kadar ilim sahibi olması için emek harcayan Tevfik Hoca’yı, Ali Hoca’nın yetiştirdiği talebeleri ve Ali Hoca’nın yazdığı eserleri inceleyeceğiz. Bu yarışmayı düzenleyen BİMDER yönetim kuruluna, röportaj yaparak bana Ali Efendi hakkında bilgi veren; Osman GÜLEÇ, Abdulkadir TAŞAN, Hayrullah UÇAN hocalarımıza. Ali Hoca’nın kardeşi Ayşe GİGİ teyzeye, Ali Hoca’nın oğlu Abdullah GÜZELDÜLGER’e, ayrıca bu yazımı yazmama olanak sağlayan ve destek veren okul müdürümüz Nevzat GÖZET, okul müdür yardımcılarımız olan Yetiş LEYLEK ve Müjdat DEDEOĞLU’na TEŞEKKÜR EDERİM.
2
ALİ GÜZELDÜLGER HOCAEFENDİ (10.05.1932 DERE-21.10.1981 MEDİNE)
Ali Efendi 10.05.1932 yılında Bozkır’a bağlı Dere Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Ali Efendi’nin babası o zamanlarda Dere Köyü’nde imamlık yapan Hafız Mehmet Efendi’dir. Annesi Azime Hanım’dır. Ali Efendi 4 kardeştir. Kardeşlerinin adı sırasıyla Fatma PARLAKTÜRK, Ali Efendi, Hüseyin GÜZELDÜLGER ve Ayşe GİGİ’dir. Ayrıca yaşayan tek kardeşi de Ayşe GİGİ’dir. Ali Efendi’nin dedesi Hüseyin Efendi sanatkâr bir yapı ustasıdır. Dere Köyü’nde bulunan Orta Cami’yi de o inşa etmiştir. Bu yüzden 1934 yılında soyadı kanunu çıkınca “GÜZELDÜLGER” soyadını almışlardır. Genç yaştayken annesi Azime Hanım vefat etmiş, annesine olan sevgisinden dolayı ilk doğan kız çocuğuna annesinin adını vermiştir. Ali Efendi ilk derslerini imam ve hafız olan babası Mehmet Efendi'den almıştır. İlkokulu 1942 yılında üstün başarı ile bitirmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra Ahırlı’da medrese eğitimi veren Ayn-ı Vahit Tevfik Efendi’nin yanına okumaya gitmiştir. Tevfik Efendi’den Arapça Sarf, Nahiv, Mantık, Kıraat, Hadis, Fıkıh, Feraiz, Cebir gibi hem pozitif hem de İslami ilimler tahsil etmiştir. Üstün zekâ ve gayretiyle Tevfik Hoca’nın bütün ilmini kendisinde toplamayı başarmış, Çoğu zaman kitap okurken oracıkta uyuyakalırmış. Bir gün rüyasında yeşil sarıklı zatları medreselerini ziyaret eder halde görmüş, sabah hocasına rüyasını anlattığında ise hocası ona "Evlat sen bizi sahipsiz mi zannettin?" diyerek hocası latife etmiştir. Ali Efendi çoğunlukla hocasından birebir eğitim aldığından hocasının ilmini damla damla hafızasına kaydetmiştir. Ali Hoca dört sene Tevfik Hoca’nın talebesi olduktan sonra talebeliği bitmiştir. Hatta Dere Köyü’nden Tevfik Efendi’ye soru sormaya gelen kişilere Tevfik Efendi “Artık bana sual sormaya gelmeyin ben tüm bilgimi Ali’ye okuttum artık ona gidin” dermiş. Ali Efendi’nin talebelik hayatı bittiği sıralarda Apa Köyü’ne imam lazım olmuş ve Ali Efendi’den köylerinde imamlık yapmasını istemişlerdir. İlk başlarda Ali Efendi kabul etmemiştir, sonra cenaze yıkamamak şartıyla kabul etmiştir. Ali Efendi cenazeden korkarmış 3
ve Apa’da bulunduğu sürece hiç cenaze yıkamamıştır. Cenaze olduğu vakit ya köyden biri yıkarmış ya da başka bir imam bulurlarmış. Ali Efendi Apa’da 1-2 sene kalmıştır. Ramazan ayında gelen bir davet üzerine Mersin-Tarsus’a vaaz vermeye gitmiştir. Burada ilim sohbetlerine iştirak etmiş, hatta bir mecliste konulara hâkimiyeti ve cevapları meclisin yaşlı ve ilim sahibi insanları tarafından dikkati çekmiş, yaşı itibariyle kapıya yakın oturan Ali Efendi’yi başköşeye davet edip yanlarına oturtmuşlardır. Ramazan Ayı’nın bitmesine birkaç gün kala oradaki halk “aman hocam buradan gitme senin her türlü ihtiyaçlarını karşılayıp sana buradan bir de eş bulalım” demişlerse de Ali Efendi tekliflerini kibarca reddetmiş ve memleketi Bozkır’a geri dönmüştür. Ali Efendi Dere Köyü’ne gelmiş ve burada Kılınçerler’in kızı Safiye ile evlenmiştir. Ali Efendi’nin bu evliliğinden Abdullah, Tevfik, Azime, Semiha, Mehmet adlı beş çocuk dünyaya gelmiştir. Kızı Azime ve oğlu Mehmet genç yaşta vefat etmiştir. Ali Efendi’nin yaşayan çocuklarının meslekleri şu şekildedir; Semiha diş hekimi, Abdullah TMSF başkanı, Tevfik matematik öğretmeni olmuştur. Ali Efendi, Tevfik Hoca’dan aldığı icazetle Ankara’da yapılan müftülük yardımcılığı sınavına gidecektir. Tevfik Efendi, talebesine sınav heyeti başkanına verilmek üzere bir zarf verir. Ali Efendi ayağında kara lastik, üstünde köylü kıyafetiyle sınav salonuna girer ve kendisini takdim ederek zarfı heyete teslim eder. Heyet başkanı zarfı açar. Mektupta, "Bu gelen benim en gözde talebemdir. Kendisine kenarda köşede kalmış ne kadar zor soru varsa, sorabilirsiniz" yazılıdır. Ali Efendi hocasının kendisine yardım edeceğini düşünürken, Tevfik Efendi talebesinin keskin zekâ ve ilmine olan güvenini sınav heyetine ispatlamak istercesine bu muzip notu kaleme almıştır. Sınavda heyetin takdirine şayan olarak Müftü Yardımcılığı görevi alarak Diyanet İşleri Başkanlığı nezdinde İslam’a hizmet etmek üzere yola koyulmuştur. 1957 yılında Kütahya Müftü Yardımcısı olarak işe başlayan Ali Efendi bir yıl sonra Bozkır’a müftü olarak atanmıştır. Bozkır’da 9 yıl kadar görev yapan Ali Efendi buradan 1967 yılında Adana’nın Bahçe kazasına gider. Memleketinden Adana’ya gitme nedeni ise şudur; Ali BİRCAN isimli bir zatın yakınını Diyanet kadrosuna aldırmak istemiştir ve Ali Efendi de o kişiyi imtihan etmiştir. İmtihanda yeterli görülmediği için bu şahsa görev verilmediğinden dolayı, dönemin içişleri bakanı Faruk SÜKAN'a parti vasıtasıyla Ali Efendi’yi şikâyet etmişlerdir ve memleketi Bozkır’dan Adana’nın Bahçe Kazasına tayininin yapılmıştır. Adana’nın Bahçe Kazasından sonra sırasıyla Doğanhisar ve Hadim ilçelerinde Müftülük hizmetinde bulunmuştur. Özellikle Bozkır’da müftülük yaptığı sıralarda birçok talebe 4
yetiştirmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır; Osman Güleç, Abdülkadir TAŞPINAR, Halil İbrahim ALTUNTAŞ, Bademlili Ali, Bademlili Seyit, Bademlili Mustafa ÖZTÜRK, Meyreli Ömer GÜNDOĞDU, Işıklarlı Bozkır Camii Müezzini Kadir Hoca’dır. Ali Efendi Bozkır’da müftülük yaptığı yıllarda Ulu Cami imamı Kadir KAYA ile Bozkır’ımıza Kuran Kursu yapmaya karar verdiler ve “Bozkır Dini ve İlmi Müesseseleri Yaptırma ve Yaşatma Derneği ” adı altında Kadir Kaya’nın başkanlığında bir dernek kurdular. Kursun yeri hakkında ilk başta Bozkır Belediye’sinin yanında bulunan bir bahçeyi 70000 TL karşılığında pazarlık ettiler sonra parası fazla olunca oradan vazgeçtiler ve Yukarı Mahallede bulunan Belediye’nin arsası üzerine kursu inşa ettiler. Kursun alt kısmı yemekhane, birinci katı Kuran Kursu ve ikinci katı da cami olarak faaliyet vermeye başlamıştır. Ali Efendi’nin en belirgin özelliği kalbinin temiz ve saf oluşuydu, kötülükten, kötü niyetten uzak bir kişiydi. Şikâyetçisi yoktu. Duyduklarına hemen inanan bir yapısı vardı. Toplumda her kesimden insanla iletişim içindeydi, kapısı herkese açıktı, insanlar arasında siyasi görüş, zenginlik, yoksulluk gibi değerlere önem vermezdi, elinden geldiğince Allah'ın Hak dinini çevresine anlatmaya ve sevdirmeye çalışırdı. Ayrıca Ali Efendi, tabiatla uğraşmayı çok severdi, Hadim'de görev yaparken şehrin biraz uzağında bir bahçe almıştı, orada her türlü sebzeyi eker yetiştirirdi, otları biçer düvenle at üzerinde otları saman haline getirip hayvanı olan Hadimlilere verirdi. Ali Efendi’ni diğer bir özelliği de çok zeki olmasıdır. Ali Efendi’nin ilkokulda sınıf arkadaşı olan Mustafa EDİS’in bahsettiğine göre, Ali Efendi, Mustafa EDİS ve arkadaşlarına ilkokulda matematik dersleri verirmiş. Ayrıca sınıf hocalarının bir işi çıktığı zaman Ali Efendi’yi sınıfa dersi anlatması için bırakırmış. Ali Efendi’nin diğer bir özelliği de ders okumaya kendini kaptırmasıymış. Bu özelliği ile bir olayı Ali Efendi’nin talebelerinden olan Osman GÜLEÇ Hoca yaptığı bir konuşmada şu şekilde anlatmıştır; “Ali Efendi bir gün babası ile gaz lambası ile gaz almaya gitmiş. Gazı alıp dönüyorken Ali Efendi ders okumaya başlamış yolda ilerlerken elindeki gaz şişesi bir taşa çarpmış ve çatlamış. Ali Efendi kendini derse kaptırdığı için haberi olmamış ve yolun yarısına geldiği zaman babası şişenin kırık olduğunu fark etmiş ve Ali Efendi’ye ne olduğunu sormuş Ali Efendi cevap vermemiş”. Hatta Ali Efendi bazen kendini derse o kadar çok kaptırırmış ki uykusunda bile sesli bir şekilde ders tekrarı yaptığı olurmuş. Ali Efendi herkesi kendisi gibi iyi biri zannedermiş. Ali Efendi’nin kız kardeşinin oğlu olan Hasan PARLAKTÜRK bir hatıratında “Doğanhisar’da kaymakamlık yaptığım sıralarda 5
Ali Efendi’de Doğanhisar’da müftülük yapıyordu. Ali Efendi bir gün bana gelip ilçede pek makbul tanınmayan bir kişiye tabanca ruhsatı vermem için bana defalarca ricada bulunmuştu. O insan her nasılsa onun gönlüne girmişti. Herhalde yanında bir kaç vakit namaz kılmıştır.” Hasan PARLAKTÜRK’ün hatıratından da Ali Efendi’nin kalbinin saf ve temiz olduğu çok net bir şekilde anlaşılmaktadır. Ali Efendi kutsal topraklara iki defa gitmiştir. İlkinde yaşlı ve gidecek gücü bulunmayan babasının niyetiyle, onun verdiği parayla, onun nam ve hesabına hac görevini ifa etmişti. Ali Efendi o gidişinde Mısırlı âlim bir zatla karşılaşır, o Ali Efendi’yi tanır, Ali Efendi de onu tanır. İki yabancı âlim, Yüce Allah'ın lütfuyla rüyalarında birbirine gösterilir ve zamanı ve mekânı tahakkuk ettiğinde de birbirlerine kavuşurlar. Oturup sohbet ederler, hasret giderirler. Ali Efendi’nin ikinci hacca gidişi ise 1981 yılının hac döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı kafile başkanı olarak kendisini görevlendirmişti. Mekke'de şeytan taşlama vazifesi günü, Ali Efendi’nin kafilesinden bir hacı kaybolmuş. Ali Efendi da o hacıyı uzun saatler güneş altında aramış, ancak bulamamış. Şeytan taşlama vazifesinden geri kalmamak için yola koyulmuş, ancak güneş vücuduna iyice tesir ettiğinden, tünellerin girişinde yere yığılıp kalmış. Medrese arkadaşı Dereli Mustafa ÇINAR Hoca da o esnada o bölgeden geçiyormuş, 'Şurada bir Türk hacı var bayılmış' sesini duyunca o yöne yönelmiş, bir de bakmış Ali Efendi orada yatıyor, hemen müdahil olmuş, Ali Efendi’yi hastaneye yetiştirmişler. Ali Efendi Mekke’de hastanede müşahede altına alınmış, tedavisi devam ederken kafile Medine’ye hareke edince Ali Efendi de Medine’deki hastaneye nakletmişler. Bu arada Ali Efendi’nin durumu kötüleşmiş ve Medine’de rahmete kavuşmuş. Kendisi Diyanet İşleri Teşkilatının girişimiyle Cennet-ül Baki Kabristanına, Mustafa ÇINAR hocamın tarifiyle Hz. Osman’ın mezarına doğru yüzünüzü döndüğünüzde size göre sağ tarafınızda kalan adalardan birine defnedilmiş. ALLAH RAHMET EYLESİN.
6
ALİ EFENDİ’NİN YAŞADIĞI DÖNEMLER ve ÖZELLİKLERİ Bu bölümde Ali Efendi’nin yaşadığı dönemdeki siyasi, sosyal ve ekonomik hayatı ve önemli olaylardan bir kaçını inceleyeceğiz. Ali Efendi’nin doğduğu yılın temmuz ayında Türkiye tarihi için karanlık bir dönem başlamıştır. Çünkü minarelerden artık Türkçe ezan okunuyordu. Bu yasaya karşı gelenler hapis cezasına çarptırılıyorlardı. Yeni doğan bebeklerin kulaklarına artık Allah-u Ekber yerine tanrı uludur sözleri söyleniyordu. Türkiye artık Allah-u Ekber yerine ”Tanrı Uludur sözlerini duyuyordu. 1941 yılına camilerin cemaate hasret kaldığı dönemde bir ezan mağduru Yargıtay’a başvurup yasakların kanundaki yerinin gösterilmesini talep etmiştir. Kanunda böyle bir madde olmayınca Yargıtay mağduru haklı bulur ve tüm Arapça ezan okuma suçunu işleyenleri serbest bırakırlar. Şehadetlerin temeli olan ezan gökkubbenin altında tekrardan Arapça okunmaya başlanmıştır. Aynı yıl iktidar kanun çıkarır ve Arapça ezan ve kamet okuyan herkesi üç aya kadar hapis cezasına çarptırılmıştır. Türkiye’de 1950 yılında iktidar değişikliği olmuştur. Yeni iktidar ezanı asıl dili olan Arapça okumuştur. Aynı yıllarda ülkemizdeki imam ihtiyaçlarını gidermek için birçok şehirde imam-hatip okulları açılmaya başlanmıştır. 1939 yılında II. Dünya Savaşı başlamıştır. Türkiye II. Dünya Savaşına girmemiştir ama her türlü ihtimale karşı tedbir alınmıştır. Bu tedbir halkı zor durumlara düşürmüştür ve halka ağır vergiler konulmuştur. Türkiye savaşa girmeden II. Dünya Savaşı bitmiştir. Kıbrıs’ta yaşayan Türk halkına Rumlar eziyet etmeye başlayınca Türk Ordusu 20 Temmuz 1974 yılında Kıbrıs’a barışı sağlamak için harekât düzenlemişlerdir. Harekâtın sonucunda Türk Ordusu kesin bir zafer elde etmiştir. 1980 yılında Türk Milleti ideolojik olarak ikiye bölünmüş durumdaydı. Bu iki taraf birbiri ile sürekli çatışma içindeydiler. İktidardaki kişilerin çabaları yetersiz kalınca Türk Ordusundaki generaller darbe yapmıştır. Ülkenin yönetimini ele geçirmişlerdir.
7
ALİ GÜZELDÜLGEREFENDİ’NİN HOCASI Eğer ki bir kişi çok yüksek mertebelere geliyorsa onu sadece o kişinin başarısına bağlamamak lazım çünkü çok zeki bir öğrenciye kötü bir eğitim verirseniz o öğrenci öteki öğrencilerden farksızdır. Bu yüzden öğrencilerin yetişip çok yüksek yerlere gelebilmesi için iyi hocalara gerek vardır. Ali Efendi çok yüksek bir âlim olsada bir zamanlar talebe olduğunu unutmamak lazım. Bu bölümde Ali Efendi’yi bu kadar iyi yetiştiren hocası Tevfik Bilge’nin kim olduğunu ve onun hayatını inceleyeceğiz. TEVFİK (BİLGE) EFENDİ (1873-1956)
Tevfik Bilge Efendi 1873 yılında o zamanlar Bozkır’a bağlı olan Ahırlı Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Babası Müderris Mehmet Emin Efendi’dir. Tevfik Efendi küçükken geçirdiği çiçek hastalığı yüzünden bir gözü ama olmuştur. Tevfik Efendi, babasının yanında belli bir eğitim aldıktan sonra Konya’da İrfaniye Medresesi’ne başlamıştır. Burada devrin önemli âlimlerinden olan Konya Müftüsü Yalvaçlı Ömer Vehbi Efendi, Tavaslı Osman Efendi’den Usul-i fıkıh dersleri aldı ve Seydişehir’de metfun Hacı Abdullah Efendi’nin yetiştirdiği Sivaslı Ali Kemali Efendi’den Arapça ve Farsça dersleri okuyarak icazet aldı. 1901 yılında Tevfik Efendi medreseden birincilikle mezun oldu. Tevfik Efendi’nin medresede beraber okuduğu arkadaşlarından bazıları Hacıveyiszade Mustafa Efendi ve Ladiklili Hacı Ahmet Efendi’dir. Bozkır’a dönerken devrin gazetesinde şu haber yayınlanmıştır ”Âyn-ı Vahid Tevfik Efendi Konya’nın tüm ilmini Bozkır’a götürdü” diyerek Tevfik Efendi’den övgüyle bahsetmişlerdir. Tevfik Hoca ayrıca hukuk mektebi okumuş ve burada davalarla ilgili dersler almıştır. Tevfik Bilge memuriyete 13.12.1909 tarihinde memuriyete başlamıştır. Tevfik Efendi’nin 14 sene 6 ay 27 gün hizmet ettiği saptanmıştır. 6 sene 4 ay 29 gününü Bozkır Müftülüğünde çalışmıştır. Tevfik Efendi’yi bir parti tutmak ve birinin lehine diğerinin aleyhine konuştuğu ihbarı aleyhte olan fırkanın yetkilisi tarafından o zamanın Diyanet İşleri 8
Başkanı Rıfat Börekçi’ye mektupla şikâyette bulunması üzerine görevine son verilir. Bunun ardından Tevfik Hoca Bozkır Mahkeme Azalığına başlamıştı. Tevfik Hoca’nın talebelerinin sayısı artınca mahkeme azalığını bırakmış ve sadece talebe okutmuştur. Tevfik Bilge 11.08.1956 yılında doğduğu Ahırlı Kasabası’nda vefat etmiştir. ALLAH RAHMET EYLESİN.
ALİ GÜZELDÜLGER’İN TALEBELERİ Peygamberimiz (sav) bir hadisinde “Âlimin kula üstünlüğü, benim sizden en basitinize olan üstünlüğü gibidir ” buyurdu. Bu hadiste belirtildiği gibi Ali Hoca’nın talebeleri normal kullardan hem Allah katında hem bu dünyada üstün olmak için Ali Hoca’nın ilmine başvurmuşlardır. Bu bölümde onlardan Bozkır’lı talebeleri hakkında bilgiler vereceğiz. 1) Osman GÜLEÇ: 1941 yılında Bozkır’ın Dere Köyü’nde doğmuştur. 1941 yılında ilkokuldan mezun olmuştur. Ali Efendi’nin babası olan Hafız Dayı’dan Arapça ve Tecvit okudu. Tevfik Efendi’nin yakın arkadaşı olan Ecevit’in Osman vasıtasıyla Tevfik Efendi’nin öğrencisi olmuştur. Tevfik Efendi’nin vefatından sonra Kütahya’da müftülük yapan Ali Efendi’nin yanına gitmiştir. Ali Efendi’den miras dağıtımı ile ilgili dersler aldı. O yıllarda askerliği çıktı askere gitmeden önce Ali Efendi’nin ısrarı üzerine Müftülük sınavına girdi. Osman Hoca askerde olduğu zamanlarda Ali Efendi Osman Hoca’ya müftülük sınavını kazandığını bildirdi. Askerden geldikten sonra Bozkır’da müftü olarak çalışmaya başladı. Bozkır Müftülüğünden emekli oldu. 2) Hayrullah UÇAN: Yalıhüyük ilçesinde doğmuştur. Babası o dönemlerde Yalıhüyük imamı olan Muhtelif Hafız’dır. Hayrullah Hoca, Ali Efendi’de okumadan önce birçok hocadan ders almıştır. Bu yüzden ilk başta Ali Efendi talebe olarak kabul etmemiştir. Ali Efendi’nin babası ile Hayrullah Hoca’nın dedesi iyi arkadaşlarmış. Babası Ali Efendi’ye Hayrullah Hoca’yı okutması için ısrar etmiş. Ali Efendi, babasının kalbini kırmamak için kabul etmiş ve Hayrullah Hoca’yı okutmaya başlamıştır. Hayrullah Hoca birkaç sene okuduktan sonra imamlık sınavına girmiştir. Sınavı kazanmış ve Yalıhüyük’e imam olarak atanmıştır.
9
3)Abdülkadir TAŞPINAR: Bozkır’ın Işıklar Köyü’nde 1935 yılında doğmuştur. Babasın adı İbrahim annesinin adı Fatma’dır. İlk dini bilgilerini köyünde bulunan Hüseyin Hoca’dan öğrenir. 1956 yılında evlenir. 1958 yılında askerliğini bitirir. Kadir Kaya Hoca’dan hafızlığa başlar. Arapça ve diğer dersleri verir. 1960 yılında Ereğli’ye Abdurrahman Efendi’den ders almaya gider. Dört ay burada Arapça ve diğer dersleri alır. Bozkır’a geri gelince Ali GÜZELDÜLGER’den üç yıla yakın gerekli dersler alır. 1963 yılında Afyon’a Seyit Hoca’dan ders almaya gider. 1966 yılında Bozkır’a gelir ve burada müezzinlik sınavına girer. Bozkır Merkez Cami müezzinliğini kazanır. 1990 yılında emekli olur.
ALİ GÜZELDÜLGER HOCA’NIN ESERLERİ Ali Efendi 1973'de İmam Gazali'den Türkçe ‘ye kazandırdığı İman ve İhlâs ile İslam ve Sapıklık isimli iki eseri halkımızın hizmetine sunmuştur. Yayınlanmak üzere sağlığında bu eserlerden ayrı tercüme çalışmaları da olmuştur. Ali Efendi, İman ve İhlâs adlı eserde mümin bir kişinin imanın şartlarına uyarak ve sadece Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için ibadet etmesini eserinde ele almaktadır. Diğer eseri olan İslam ve Sapıklık adlı eserinde ise güzel dinimiz İslam'da bâtıla inanma ve bu davranışlarla İslam dininden uzaklaşmayı eserinde ele almıştır.
Ali Efendi’ni yazdığı kitaplar
10
SONUÇ Güzel Bozkır’ımızın unutulmaya yüz tutmuş önemli âlimlerinden olan Cennet mekân Ali GÜZELDÜLGER Efendi hakkında siz değerli okuyucularımı bilgilendirmek amaçlı bu araştırma yazısını yazdım. Size bu araştırma yazımda Ali Efendi’nin hayatını, hangi zor devirlerde yaşadığını, bu âlime bu yüksek bilgileri öğreten ve bu seviyeye çıkaran hocası Cennet Mekân Tevfik BİLGE Efendi'nin hayatını, Ali Efendi'nin eserlerini ve yüksek ilminden dersler verdiği talebelerinin hayatlarını inceledim. Gönül isterdi ki daha uzun yazılar yazayım, daha çok bilgi vereyim ama önsözde bahsettiğim gibi bu âlimimiz unutulmaya yüz tutmuştur. Bu yüzden hakkında fazla kaynak bulunmamaktadır. Kaynak yetersizliğinden dolayı bu kadar bilgi verebildim. OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM...
11
BİBLİYOĞRAFYA
Eseri yazarken yararlandığım internet siteleri ve kişiler; İnternet Siteleri 1) Dereli Müftü Ali GÜZELDÜLGER - Site Adı:www.bimderbozkir.org.tr 2) Hasan PARLAKTÜRK; Müftü Ali GÜZELDÜLGER ile ilgili bazı hatıratlar Site Adresi: www.bimderbozkir.org.tr 3) Prof. Dr. Hüseyin ALGÜL; ;Bozkır Müftüsü Ali Efendi ile ilgili hatıralarım ve gözlemlerim - Site Adresi:www.bimderbozkir.org.tr Röportaj Yapılan Kişiler 1)Osman GÜLEÇ (Ali Hoca’nın Talebesi) 2)Abdülkadir TAŞAN (Ali Hoca’nın Talebesi) 3) Hayrullah UÇAN (Ali Hoca’nın Talebesi) 4)Ayşe GİGİ (Ali Hoca’nın Kız Kardeşi) 5)Rıza SİVRİ (Ali Hoca’nın Köylüsü) 6)Sabri SEVİNÇ (Ali Hoca’nın Köylüsü)
12