Kadıköy life (eylül ekim 2017)

Page 1

Eylül & Ekim 2017 | Yıl: 3 | Sayı: 77 | Fiyaı: 7.5 TL

Bisikletli Yaşama

HAZIR MISINIZ?












Advertorial

Yeshill Residence

GN İnşaat Kentsel Dönüşümde Standartları Yükselterek, Binalara Değer Katıyor MEHMET ZENGİN Depreme dayanıklı, yaşam kalitesiyle öne çıkan, çevreci ve akıllı binalar gün geçtikçe daha da önem kazanıyor. Deprem gerçeği, insanları sağlam olduğu kadar yaşanabilir konutlara yönlendirirken; bu alanda kusursuz hizmet veren firmalara olan rağbet de artıyor. Kentsel dönüşüm ve süreçlerinde çözüme odaklanarak sunduğu hizmetlerle öne çıkan ve 2015 yılından beri hizmet veren GN İnşaat, İstanbul’un Anadolu Yakası’nda nitelikli projelere imza atıyor. Tüketicilerle aracısız iletişim kurduklarını ve sürecin tüm aşamalarında destek verdiklerini belirten GN İNŞAAT/ GNYAPI Yönetim Kurulu Başkanı A. Bülent Güney, kaliteden taviz vermediklerini belirtiyor. Kadıköy’de bir marka olmak istediklerini ifade eden Bülent Güney ile Maltepe’deki genel merkezinde görüştük... Kentsel dönüşüm zorlu bir süreç gibi algılanıyor ama bu konuda getirdiğiniz yenilikçi yaklaşımlar nihai tüketiciler açısından fırsat yaratıyor. Biraz söz eder misiniz? GN İnşaat olarak enerji verimliliği yüksek kentsel dönüşüm projeleri üretiyoruz. Yalıtım kökenli bir şirket olarak üretmiş olduğumuz her konutta enerji verimliğinin sağlanması bizler için önem taşıyor. Bu zamana kadar mevcut binaların enerji verimliliğini sağlarken, kentsel dönüşümde de özellikle enerji verimli binalar üreterek bu anlamdaki misyonumuzu sürdürülebilir kılmaya çalışıyoruz. GNYAPI tarafında edindiğimiz 10 yıllık ısı yalıtım uygulaması tecrübesini son 3 yıldır aktif hale getirdiğimiz inşaat kısmında kullanmaya devam ediyoruz. Yılların vermiş olduğu tecrübe ve iş ahlakı ile projelerimizde sıkıntı yaşamamak adına tedbirlerimizi aldık. Şöyle ki; projelerde yaşanan sıkıntılar aslında organizasyon yetersizliğinden kaynaklanıyor, bu da zamanlamada sarkmalara neden

12 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

GN İnşaat / GNYAPI Yönetim Kurulu Başkanı A. Bülent Güney

olabiliyor. Kimi zaman projenin uygulama aşaması 1-3 yıl arasında uzayabiliyor. Bu, elbette istenmeyen bir durum... Biz, böyle olumsuzlukların yaşanmaması için süreci riske edebilecek ihtimalleri ortadan kaldırıyoruz. Kendi alanında uzman hukuk danışmanlarımızla sonuç odaklı çalışıyoruz. Ayrıca sürecin belediye ayağında inşaat ko-


Advertorial

Bağ Apartmanı

Sultan Apartmanı

ordinasyon sorumlularımız görev alıyorlar. Yıkım, yapım ve iskan süreçlerini hızlandırarak daha kısa zamanda yol alıyoruz. GN İnşaat’ı diğer irmalardan ayıran temel özellikler nelerdir? Bizi farklı kılan özelliğimiz konut yöneticileri ve kat malikleri ile fiili ilişki içine giriyor olmamız. Yani nihai tüketici ile aracı olmaksızın iletişim kuruyoruz. Onları dinliyor, talepleri değerlendiriyor ve projemizi mimari ekibimiz ile çiziyoruz. Kendimizi onların yerine koyarak, sanki biz yaşayacakmışız gibi beklentilere cevap verebilen kullanışlı yapılar inşa ediyoruz. İkinci bir artımız da kentsel dönüşüm sürecinde yaşanabilecek tüm hukuki sıkıntılarda, maliklerin desteğe ihtiyaç duydukları anda karşılık beklemeden destek olmamız. Tam zamanlı bir avukatımız var ve süreçleri yakından takip ediyor. İnşaat sektöründe ekip de çok önemli bir unsur. Kentsel dönüşüm sürecinde bu daha da belirginleşiyor. Bu anlamda ekibinizi ve üretim kalitenizi anlatır mısınız? Bünyemizde 13 mimar ve mühendis var. Her projede en az iki mühendis aktif olarak görev yapıyor. Bu da planlamada profesyonel bir ilerleme sağlıyor. Kısa zamanda süratle iş çıkartıyoruz. 8-9 ay gibi bir zaman diliminde 12-13 katlı projeyi tamamlayabiliyoruz. Planlama mühendisleri ile çalışmak da bize ayrı bir hız kazandırıyor. Proje süresince evlerinden uzaklaşıp kirada yaşamak zorunda kalan maliklerin mağdur olmasının da böylelikle önüne geçiyoruz. Konutlarda güneş ışınlarının ısısını reflekte edebilen camlar kullanıyoruz. Bunlara 3 cam veya konfor cam diyoruz. Bu uygulamanın gerçekleştirildiği ender projelerden birini hayata geçirdik. 10 cm’lik taş yünü yalıtımı ile hem ses hem de ısı yalıtımı sağladık. Kadıköy Belediyesi de böylesi bir yalıtımın gerek malzeme gerekse levha kalınlığı ile daha önce hiçbir projede yapılmadığını teyit etmiş oldu. Ayrıca döşemelerde özel kauçuk esaslı malzemelerle ses yalıtımı sağlandı.

Öke Apartmanı

Bu, çok şikâyet edilen ve komşularla probleme neden olan gürültüyü önlemeye yönelik büyük avantajlar sağladı. Akıllı ev sistemi ile de Kadıköy’e yakışır bir sistemler bütünü getirmiş olduk. Yapmış olduğumuz çalışmalarda özellikle akıllı ev sistemini kullanılabilir kılan projeler üretiyoruz. Malzeme seçimlerini mimari ekibimiz bizzat özel olarak yapıyor ve kalite anlamında çok seçici davranıyorlar. Onaylı ürünler, enerji verimliliği sağlayan ürünlere öncelik verecek şekilde tercihlerimizi kullanıyoruz. Böylelikle hızlı, kaliteli ve enerji verimliliği anlamında yüksek performansa sahip konutlar üretilmiş oluyor. Burada şunu da test etme imkânımız oldu; yakın zamanda teslim ettiğimiz 27 dairelik bir projede normalde birçok yerde direkt daire satımına yönelirken, projedeki bir kat maliki bile satmadı kalitemizi görünce, direkt gelip kendileri yerleştiler. Yine bir diğer olumlu durum ise, daire satışının zor olduğu bir dönemde biz inşaatımızı bitirmeden önce bütün dairelerimizi satmış olduk. Özellikle Anadolu Yakası’nda hizmet veriyorsunuz. GN İnşaat’ın kentsel dönüşümde lokasyon olarak Kadıköy’ü tercih etmesinin özel bir nedeni var mı? Deprem gerçeğini göz önüne aldığımızda ülkemiz genelinde 7.5 milyon konutun dönüşüm sürecine dâhil olması gerekiyor. İstanbul’a baktığımızdaysa bu dönüşümün en yoğun yaşandığı ilçeler arasında Kadıköy’ü de görüyoruz. Kadıköy bilinç düzeyi yüksek bir ilçe... Fakat nitelikli yapı üretimi oldukça az. Dolayısı ile son 1,5 yıldır Kadıköy’e odaklandık. Kadıköylüler bu anlamda sadece metrekareyi değil, yaşayacağı konutun konforuna ve teknik özelliklerine de bakıyorlar. Tabii bu da yaptığımız işin nitelikli olması açısından bize fırsat tanıyor.

Rayman Apartmanı

Amacımız müteahhit seçiminde nelere dikkat edilmesi gerektiği üzerinde durarak, bilinç oluşturmak. Maalesef her şey metrekareye indirgenmiş durumda ve firma seçiminde verilen metrekareye göre tercih yapılıyor. Daha ziyade teknik şartnameye, malzemelerin kalitesine ve sürdürülebilir projelere dikkati çekmek istiyoruz. Bu anlamda farkındalık yaratmak bizim en önemli misyonlarımızdan biri. Bunu da ağırlıklı olarak Kadıköylülerin davetli olacağı kentsel dönüşüm konferansında ele almış olacağız. İleriye dönük hedeflerinizden de bahseder misiniz? İstanbul dışında da proje üretmeyi düşünüyor musunuz? Şu an için ağırlığı Kadıköy’e vermeyi amaçlıyoruz. Kadıköy’de bir marka olmak, tercihlerde ilk sıra da yer almak bizim için önemli. İlk gayemiz birkaç parseli birleştiren siteler oluşturabilmek. Sonrasında da markamızı hakettiği yere taşıyıp, nitelikli konutlar üretmeye devam etmek. Meltem Apartmanı

Kentsel dönüşümde nitelikli yapılarla ilgili farkındalık yaratma konusunda neler yapılabilir? Önümüzdeki yıl “Konut Yöneticileri Kentsel Dönüşüm Konferansı” düzenleyeceğiz. Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 13


Editör

Kadıköy farkını ortaya koydu, bisikletli yaşamın merkezi oldu... İstanbul’daki karmaşanın farkına varmak için kısa bir şehir dışına çıkmak yeterli... İnsanca yaşamın anahtarı olan sükûnet, megakentte ilk olarak trafikle sağlanacaktır. Bunun için metro ağının yaygınlaştırılmasının yanında alternatif araçlara da yönelmenin gerekliliği ortada. Bu noktada hepimizin keyifle bindiği, çocukluğumuzun ayrılmaz parçası bisiklet, yeniden gözde taşıma aracı olarak hayatımıza muhteşem bir giriş yapıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İsbike Projesi, büyük ilgiyle karşılanırken; özellikle sahil boyunca kiralanan bisikletler, yürüyüş keyfine ayrı bir pencere açmakta... Kadıköy Belediyesi’nin bisikletli ulaşıma bakışı ise oldukça etkileyici... Yaptığı bisiklet yollarıyla birlikte diğer ilçe belediyelerine tam anlamıyla ağabeylik yapmakta ve örnek olmakta... Kadıköy Life Dergisi olarak “Hayatınızda yeni bir sayfa açmak, asırlık bir icatla mümkün olabilir” diyerek, bisikletli yaşamı kapağımıza taşıdık. Topluma yön veren ve bisikleti yaşamsal bir aktivite haline getiren değerli isimlerle bir araya geldik. Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun Kındap ve dünyayı pedallayarak bisiklet akımını adım adım Türkiye’ye yayan Kadıköylü Seçil Öznur Yakan ile kendinizden bir parça ve fayda bulacağınız röportajlarımız kapak dosyamızda sizlerle buluşuyor. Sevgili Kadıköylüler, bisikletli Kadıköy’e hazır mısınız? *** Tartışmaların bitmediği bir alandır eğitim sistemimiz. Her yeni siyasi iktidar, sanki gücünü farklı bir model uygulayarak göstermek istermiş gibi hallaç pamuğu gibi atar tüm bilindik öğretileri... Oysa kadim bilgiler, her zaman geçmişten geleceğe uzanan öğretilerdir ve yeniliklerle harmanlanarak, çocuklarımıza yepyeni ufuklar açmak üzere güncellenmelidir. Bu tespiti yaptıktan sonra Kadıköy Life editörleri arasında yerini alan Pınar Baltacı’nın gerçek eğitimci Ali Koç ile yaptığı röportajı sizlerle paylaştık bu sayımızda. “Ben 1997’de Cizre’nin bir kenar mahal-

lesinde öğretmenliğe başladım. Yani güvenlik sorunlarının olduğu bir dönemdi. Cizre’de 2.5 yıl sınıf öğretmeni olarak çalıştım. O dönemde ve koşullarda yüksek meslek aşkıyla işimizi yaptık. Özellikle Güneydoğu’da görev yaptığınızda mesleğinizin etkisini daha çok görüyorsunuz. Orada hayat değiştiren kişi olduğunuzu hissediyorsunuz. Her sınıfa girdiğinizde size heyecanla bakan gözleri görüyorsunuz. Metropolde öğretmenlik yaptığınızda ise o çocuğun hayatındaki herhangi birisiniz” sözlerinin sahibi Koç’un söylemlerini kaçırmamakta yarar var... Arzu Girginer... Yeni eğitim-öğretim döneminde öğrencilere kucak açan Bilgiyolu Koleji’nde İngilizce Öğretmeni... Kendisine, Türkiye’de İngilizce eğitiminin ne kadar yeterli verildiğini sorduk, aldığımız cevap çok da şaşırtıcı olmadı: “Türkiye’de İngilizce eğitimini devlet okullarında çok zayıf buluyorum. Devlet okullarında 2 saat İngilizce eğitimi var; bunun etütlerle, kurslarla desteklenmesi gerekiyor. Bununla beraber, ikinci bir dilin öğrenilmesi de çok önemli.” *** Kadıköy’e ve kültürüne her anlamda hizmet sunmayı ana prensip kabul etmiş olan dergimiz, bundan böyle her sayısında bir hizmeti daha gerçekleştirmeyi planlıyor. İçinden “Kadıköy” geçen her anlamdaki kültürel eser ve kültürel yapıtı, “Kadıköylü Yazarlar ve Kadıköy’ü Yazanlar” başlığı altında sizlere tanıtmak ve bu yapıtları siz değerli okurlarımızla paylaşmak arzusundayız. Konu ile ilgili olarak yazarlarımızın, Yayın Kurulu Üyemiz ve Yazarımız Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu ile temasa geçmelerini diliyoruz. İlk konuk yazarımız Ayşe Kadriye Onat, eseri ‘Ne Güzel Günlerdi O Günler’... Yaz günlerinin yerini sonbahara terk etmeye başladığı bugünler, hepimize mutluluk getirsin...

Canan Toprakkaya

Haber • Magazin • Aktüalite • Ekonomi • Politika

TARAFSIZ, BÖLGESEL,HABER, MAGAZİN, AKTÜALİTE, EKONOMİ, POLİTİKA DERGİSİ İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Fatma Canan Toprakkaya Yayın ve Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Toprakkaya Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İrem Toprakkaya Yayın Kurulu Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu, İnal Aydınoğlu, Bülent Turan, Enis Fosforoğlu Haber Müdürü Cenay Toprakkaya Editörler Figen Sabırcan, Özgür Uysal, Sedef Turan, Tolga Küçük, Pınar Baltacı, Deniz İhsan Taşdelen, Mörfi Menahem, Mesut Yaşar Görsel Yönetim Kubilay Şenyiğit Reklam ve Halkla İlişkiler Benusen T. Sağdan Tel: 0532 208 84 42 Basım Teknik Basım Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş. Sertifika No: 24871 Y. Dudullu Mah. Necip Fazıl Bulvarı No: 44 Keyap Çarşısı F1 Blok 93 Ümraniye / İstanbul Tel: 0216 508 20 20 www.teknikbasim.com Dağıtım Arıksoy Basın Yayın Dağıtım Ltd. Şti. KADIKÖY LIFE dergisinin birinci sayfasından son sayfasına kadar olan yazılardan imza sahipleri sorumludur. Yayınlanan reklamların sorumluluğu reklam sahiplerine aittir. KADIKÖY LIFE dergisinde yayınlanan her türlü yazı, fotoğraf ve illüstrasyonların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kısmen veya tümüyle yayınlanamaz. KADIKÖY LIFE’ın hiçbir kurum ve kuruluşla doğrudan veya dolaylı bağlantısı yoktur.

Yayıncı K-İletişim Basın Yayın ve Tanıtım Hizmetleri Karanfil Sokak No: 27/13 Göztepe / İstanbul Tel: 0216 360 72 04 - 0216 550 11 17 Gsm: 0532 266 82 43 E-posta: kadikoylife@yahoo.com www.kadikoylife.com İrtibat Bürosu Kuşdili Cad. Misk-i Amber Sok. No: 42/1 Kadıköy / İstanbul Tel: 0532 470 73 05 ISSN 1307-5535 Eylül & Ekim 2017 Yıl: 13 Sayı: 77 Fiyat: 7.50 TL Basım Tarihi: 18 Eylül 2017 Yayın türü: İki aylık, bölgesel, süreli yayındır.

FOTOĞRAF: Emin Küçükserim

14 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

KADIKÖY LIFE Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği üyesidir.


İçindekiler

16

YENİSAHRA VE BARBAROS MAHALLESİ’NDE KENTSEL DÖNÜŞÜM KRİZİ

Pınar Baltacı: Ataşehir’de kentsel dönüşüm çalışmaları başlıyor. Anadolu yakasının Fikirtepe’den sonra ikinci büyük kentsel dönüşüm projesinin Ataşehir Yenisahra ve Barbaros Mahalleleri’nde yakın zamanda gerçekleşmesi bekleniyor.

27 ÜSKÜDAR VALİDE SULTAN

GEMİSİ, BOĞAZ’LA BÜTÜNLEŞTİ

Üsküdar Belediyesi’nin, Boğaz’ı herkes için ulaşılabilir kılmak amacıyla hayata geçirdiği 54 metrelik Üsküdar Valide Sultan Gemisi, suya indirildi. Başta Üsküdarlılar olmak üzere tüm İstanbullulara ücretsiz kültür turları düzenlenecek gemide, Boğaz’da evlenme hayali kuran vatandaşların istekleri de gerçekleşecek.

33 KADIKÖY’E 2,5 MİLYAR TL METRO YATIRIMI

Kadıköy ve çevresine dev yatırım, bölgede yeni bir sayfayı açmaya hazırlanıyor. Saatlerce trafik kaosu çeken, minibüs ve dolmuş gibi çağdışı dört teker araçlar ile seyahat etmek zorunda kalan İstanbullular, artık milenyum nimetlerinden yararlanmaya başlıyor.

16 36

36 BİSİKLETLİ KADIKÖY’E

27

HAZIR MISINIZ?

Kadir Toprakkaya: Günlük hayatın içinde en çok ihtiyaç duyduğumuz zaman ve enerji, İstanbul trafiği içerisinde eriyip gidiyor. Bu bunalmışlığın içerisinde asırlar öncesinden çıkagelen günümüzün basit bir ayrıcalığı olan bisiklet, hayatımızın merkezine doğru yerleşmeye devam ediyor. Yıllardır bisikletlilerin gözdesi olan Kadıköy ise, yerel atılımla beraber pedalşörlerin uğrak noktası olma yolunda ilerlemekte.

58 EĞİTİMDE TARTIŞMA

58

İDEOLOJİK DEĞİL, PEDAGOJİK OLMALI...

Ali Koç: Ben köy çocuklarının eğitim öğretim açısından daha şanslı olduklarını düşünüyorum açıkçası. Tabii iyi bir öğretmene rastlamak koşuluyla... Eğer bir köy çocuğunun iyi bir öğretmeni varsa, metropoldeki çocuktan daha şanslıdır. Çünkü o bahsettiğimiz doğayla ve kendi doğasıyla bir arada yaşayabileceği bir ortamdadır. Bol bol hayal kuracağı serbest zamanı var.

33

64 ESKİHİSAR’DA NEFİS BİR KONAK; OSMAN HAMDİ BEY MÜZESİ

Erkut Özen: Osman Hamdi Bey'in yaz aylarında ikamet ettiği ve günümüzde müze olarak kullanılan evini ya da şimdiki haliyle “Osman Hamdi Bey Müzesi'ni Kadıköy Life okurları ile paylaşıyorum.

66 SOKAĞIN ENERJİSİNİ YANSITAN KADRAJLAR

Evren Gözüyaşlı: Kadıköy Life'in bu sayısında, uzun yıllardır tutkuyla sokak fotoğrafları üreten bir fotoğraf sanatçısı Engü Balkan’ı ve fotoğraflarını sayfalarımıza taşıyoruz…

64

66 Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 15


Prostat Kanserinde Tam Hedefe Füzyon Biyopsi Füzyon Biyopsi ile kanser şüphesi taşıyan lezyonlara doğru ve kesin tanı tek seferde alınıyor. Bölgesel veya genel anesteziyle uygulanan Füzyon Biyopsi sayesinde hasta konforu artarken, tedavi sürecine hızlı geçiş sağlanıyor.

Çağrı Merkezi

444 0 436 florencesaglik

www.florence.com.tr groupflorencetv


Çevre

Kadıköylüler ne yazık ki zehir soluyor! Kadıköy genelinde devam eden inşaat çalışmaları ile birlikte çevrede görülen yoğun toz, günlük hayatı önemli derecede olumsuz etkilemeye başladı. Fikirtepe’de yapılan hava kalitesi ölçümlerinin sonuçlarına Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu da, “Halk sağlığı tehdit altında” diyerek isyan etti. Kadıköy Life Dergisi’nin uzun süredir gerçekleştirdiği “kırmızı alarm” yönündeki uyarılarının haklılığını, Kadıköy Belediyesi tarafından iki ayrı istasyonda yaptırılan hava kalitesi ölçüm sonuçları gösterdi. ŞOK RAKAMLAR, RESMEN ZEHİR SOLUYORUZ Fikirtepe’deki ölçümlerde Partikül Madde (PM10) için olması gereken sınır değer 70 iken bu oran üç ayrı ölçümde 135,66 µg/m3, 161,66 µg/m3 ve 145,85 µg/m3 olarak tespit edildi. Partikül madde 2,5 (PM2.5) için olması gereken sınır değerler ise, 25 µg/m3 (DSÖ) iken 115,73 µg/m3 görüldü.

KADIKÖY’ÜN GÖBEĞİNDE ÇİMENTO VE BETON SANTRALLERİ Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, soruna yönelik yaptığı açıklamada şunları ifade etti: "Bu bölgedeki tüm değerlerin yüksek çıkması, ciddi derecede halk sağlığını tehdit etmekte. Bu bölge 6306 sayılı yasa çerçevesinde Çevre İl Müdürlüğü’nün kontrolü altında olması itibariyle kendilerine durumu yazı ile bildirdik. Bu bilgiyi de kamuoyu ile paylaşmak zorundayız. Bölgede faaliyet gösteren aile sağlık merkezlerinde elde ettiğimiz şifai bilgilere göre, çocuk yaşta her iki hastadan biri solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı hastalık oluşturduğu yönündedir. Bölgede 7, toplamda 11 adet beton santrali kurulu ve bu sayı artış eğiliminde. Gelecekte başka sorunların açığa çıkmaması için önceden çözüm üretmeliyiz. Sorunların temeli aşırı derecede inşaat yükü, beton santralleri ve kamyon trafiğiyle ilişkili... Bununla ilgili kamyonlara ceza yazma ne yazık ki bizim yetkimizde değil.

Burada ciddi bir yetki karmaşasından dolayı bütün bu sorunlar ortaya çıkmakta. Büyükşehir Belediyesi, İl Çevre Müdürlüğü ve Kadıköy Belediyesi’nin koordinasyonunda ortak çalışma yapılarak, bütün bu sorunların çözülmesi gerekiyor ki halk sağlığını güvence altına alalım." KANSER GİBİ CİDDİ HASTALIKLARA ZEMİN HAZIRLIYOR Partikül maddeler civa, kurşun, kadmiyum gibi ağır metaller ile kanserojen kimyasalları bünyelerinde bulundurabiliyor. Korkunç olanı ise bu maddelere maruz kalmak solunum, kalp damar hastalıkları, astım atakları, solunumla ilgili rahatsızlıklar ve akciğer kanserinden ölümlerde artışa yol açıyor. Sağlık etkisine en çok yol açan grubun çözünebilir transition metaller, kuvvetli aerosol asitleri ve ultra ince partiküller olduğu belirtiliyor (PM 2,5). Ultra ince partiküllerin sahip olduğu yüksek yüzey alanı ve akciğerlerin içine girerek kana karışabilme özelliklerinden ötürü daha tehlikeli olduğu biliniyor. Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 17


Kentsel Dönüşüm/Yenisahra

Yenisahra ve Barbaros Mahallesi’nde

Kentsel Dönüşüm Krizi

PINAR BALTACI Ataşehir’de kentsel dönüşüm çalışmaları başlıyor. Anadolu yakasının Fikirtepe’den sonra ikinci büyük kentsel dönüşüm projesinin Ataşehir Yenisahra ve Barbaros Mahalleleri’nde yakın zamanda gerçekleşmesi bekleniyor. Kadıköy’e yakınlığı ve son zamanlarda çevresinde yer alan plazalarla dikkat çeken Yenisahra ve Barbaros, Ataşehir’in gecekondu mahallelerinden. Gecekondu halkı yaklaşık 5 yıldır mahallelerinde kentsel dönüşüm projelerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini merakla bekliyor. TABELALAR ASILDI AMA... Yenisahra ve Barbaros, gecekondu ve az

katlı müstakil yapıların çoğunlukta olduğu mahalleler. Hemen hemen her evin üzerinde farklı inşaat firmalarının tabelaları asılı, bina sahipleri firmalar ile anlaşmış durumda fakat dönüşüm için herhangi bir adım atılmıyor. İnşaat firmaları, imar planlarının hazır olmasını beklediklerini dile getirirken, mahalle sakinleri artık dönüşüm gerçekleşsin ya da gerçekleşmesin net yanıtlar almaK istiyor. İMAR PLANLARI ASKIYA ÇIKARILDI İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Ağustos ayı içerisinde Ataşehir ilçesi, Yenisahra Mahallesi ve yakın çevresi

için 1/5000 ölçekli 21 Nisan 2017 tasdik tarihli plan askıya çıkarıldı. İmar planı 11 Eylül 2017 tarihinde askıdan indiriliyor. Ardından Ataşehir tarafından düzenlenecek olan 1/1000 ölçekli planın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin vereceği onayının ardından kabul edileceği öngörülüyor. İmar planı, ilgili mahalleler için hazırlanan ilk plan değil. Daha önce hazırlanan planlar bazı engellerle karşı karşıya kalmış ve itirazlar sonucu süreç durmuş. Yeni imar planından alınacak sonuç ise mahallede merak konusu... EVLERİNİ YENİLEYEMİYORLAR Mahalle sakinleri kentsel dönüşümü beklediği için evlerinde herhangi bir yenilik yapmaya sıcak bakmıyor. Akan çatılar, kırık bahçe kapıları, eski mutfak dolapları ev sakinlerinin şikâyetçi olduğu sorunlardan sadece bazıları. Dönüşümden sonra yeni evlere sahip olacaklarını ve bu sebeple mevcut evlerine yatırım yapmak istemediklerini dile getiren mahalleli, artık yetkililerden net cevap bekliyor. “YILLARDIR BU MAHALLENİN KAHRINI ÇEKİYORUZ...” Güler Sarıbaş, 1970’li yıllarda Yenisahra’ya memleketinden göç ederek gelmiş bir mahalleli. İlk geldikleri yıllarda kendi yaptıkları gecekonduda yaşayan Sarıbaş Ailesi, za-

18 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017


Kentsel Dönüşüm/Yenisahra

manla evlerine kat atabilmiş fakat yaklaşık 47 yıllık olan bina deprem riskiyle karşı karşıya. Evinin hasarlı bölgelerini gösteren ve evde yapılması gereken tadilatlara dikkat çeken Güler Sarıbaş, dergimize şöyle konuştu: ”Yaklaşık 47 yıl önce mahalleye geldik ve bir şekilde çalışarak ev sahibi olduk. Tüm çocuklarım ve torunlarım bu mahallede büyüdü. Hem mahallenin hem de evin kahrını çektik. Zamanında çamurlu sokaklarda yürümek, soğuk evlerde yaşamak bizim için sorunken, şimdi uyuşturucu ve hırsızlık gibi sorunlarla karşı karşıyayız. Torunlarım için endişe ediyorum. Burası kendi evimiz, bırakıp gitmek değil, daha iyi evlerde yaşamak istiyoruz.” “EVLERİMİZE BİR ÇİVİ BİLE ÇAKAMIYORUZ...” 45 yıldır aynı mahallede yaşadığını ifade eden Mehmet Ali Çelebi ise, doğru bir imar planı ile daha iyi bir eve sahip olmak istediğini dile getiriyor. Çelebi; ”Mahallemiz uyuşturucu bataklığı olmuş durumda. Buraların artık güzelleşmesini istiyoruz. Evlerimiz çürüyor, yeniliği beklediğimiz için

evimize bir çivi bile çakamıyoruz. Bu çevredeki en kötü gecekondu mahallesiyiz belki de. Artık bu durumun netleşmesini istiyor, bekliyoruz” şeklinde yorum yapıyor. İMAR PLANI İRTİBAT OFİSİ Ataşehir Belediyesi, geçtiğimiz aylarda Yenisahra ve Barbaros Mahalleleri imar planları için konunun uzmanlarının bulunduğu, vatandaşın her türlü sorusunun cevaplanacağı bir irtibat ofisi açmış. 4 şehir planlayıcısı ve bir avukatın bulunduğu ofiste, mahalle sakinleri planları görüp fikir beyan edebilmiş. Şu an kapalı olan büronun, imar planlarının netleşmesi sonucu tekrar mahalle sakinlerine açık hale gelmesi bekleniyor.

PLAZALARIN ARASINDA KALMIŞ İKİ MAHALLE Son yıllarda İstanbul’un birçok semtinde sık sık şahit olduğumuz kentsel dönüşüm projelerinin yeni adresi Ataşehir... Dönüşüm ise Yenisahra ve Barbaros’da başlayacak. Yenisahra; 2008 yılına kadar Kadıköy’e bağlı iken, bu tarihten sonra yeni kurulan bir ilçe olan Ataşehir’e bağlandı. Yenisahra ve Barbaros mahalleleri bugün batısında finans merkezi, doğusunda Ataşehir’in merkezi, kuzeyinde ise Kadıköy olan önemli mahalleler. İstanbul’un yoğun göç alan mahallelerinden Yenisahra’da, bugün hâlâ o yıllarda kurulan gecekondular yerinde duruyor. Kimi mahalleli, yıllar içerisinde evlerine bir iki kat atarak, birden fazla daireye sahip olabilmiş. Fakat evlerin geneli eski yapılar olduğu için deprem riskiyle karşı karşıya. Kimileri evlerini terk ederek farklı semtlere yerleşmiş, kalanlar ise merakla mahallerde olacak yenilikleri bekliyor.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 19



Aktüel

Kadıköy afete hazırlanıyor HABER MERKEZİ Kadıköy Belediyesi, son zamanlarda sürekli gündemde olan deprem gerçeğinden hareketle Kozyatağı Mahallesi’nde yapımı devam eden Afet Eğitim ve Bilinçlendirme Parkı içerisinde afet bilgilendirme etkinliği yaptı. Mahalle muhtarları, sivil toplum örgütleri temsilcileri ve Kadıköylülerin katıldığı etkinlikte Çevre Koruma ve Kontrol Müdürü Şule Sümer, belediyenin gerçekleştirdiği çalışmalar hakkında bilgi verdi. Etkinlikte konuşan Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, şunları ifade etti: “Bizler tedbirler alıp, halkımızın bilinçlenmesini sağlamak istiyoruz. Deprem dâhil olmak üzere oluşabilecek tüm doğal afetlerin neden olduğu zararları ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz. Doğayla uyum içerisinde yaşarsak ve bunları bilip önlemimizi alırsak, can kaybı yaşanmaz. Maddi zararlar her zaman telafi edilebilir. Fakat can kayıpları, hiçbir şekilde telafi edilemez. Evler dere yataklarına yapılırsa, sel felaketiyle karşı karşıya kalınır. Binalar sakat olursa, her zaman büyük zararlar oluşur.

Kadıköy’de 21 mahallemizde gönüllü çalışma grupları oluşturduk. Küçük adımlarla da olsa yürüyeceğiz. Arama kurtarma ekiplerini de oluşturduk. Bunlarla alakalı mahallelerdeki muhtarlarımızla ilişkilerimizi kurduk. 70 bin çocuğa burada eğitim verdik ve vermeye devam edeceğiz. Görevimiz rahat ve ekonomik anlamda halkımız için konforlu bir yaşam tasarlayabilmek.” KANDİLLİ’DEN 1 MİLYON KİŞİYE EĞİTİM Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi Müdürü Doğan Kalafat ise; “Kandilli, 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında eğitim çalışmalarına başladı. Türkiye’de 81 il ve ilçelerde olmak üzere ağırlıklı olarak değişik çaplarda 1 milyona yakın kişiyi, öğrenciyi, öğretmeni eğittik. Bu çalışmalar halen devam ediyor. Bu park içerisinde göreceğiniz simülasyonlar gibi bizim de bir tırımız var. Bu tır böyle aktivitelerde, özellikle ilköğretim ve ortaokul çağlarındaki öğrencilerin bilinçlendirilmesinde çok büyük katkı sağlıyor” dedi.

EĞLENCELİ VE UYGULAMALI EĞİTİM TEKNİKLERİ KULLANILACAK Kozyatağı Mahallesi, Saniye Ermutlu Sokak’ta yapımı devam eden Kadıköy Belediyesi Afet Eğitim ve Bilinçlendirme Parkı; her bireyin olası afetleri, afetlerin oluşumlarını, afet öncesinde alınabilecek ve afet esnasında yapılması gerekenleri çeşitli simülasyonların da yardımıyla öğrenme ve tecrübe etmesine olanak sağlayacak. Eğlenceli ve uygulamalı eğitim teknikleriyle özellikle çocukların afet hakkında bilgilendirilmesine önemli katkı sunacak olan Afet Eğitim ve Bilinçlendirme Parkı’nda; afetlerden sonra ocak, çadır, vb. olarak dönüştürülebilir mobilya uygulamaları da bulunacak. BETON ZEMİN LABORATUVARI Kadıköy’de depreme dayanıklı yapılar üretilmesini ve deprem gibi doğal afetlere karşı hazırlıklı olmasını sağlamak için 2000 yılında Beton ve Zemin Test Laboratuvarı kuruldu. Bu laboratuvarda ilçede yapılan yeni inşaatlarda temel katla birlikte herhangi iki kat dahil olmak üzere toplam üç kattan numune alınıp, taze beton deneyleri yapılıyor, ilçe sınırlarındaki her türlü beton faaliyetleri denetleniyor. YAPISAL OLMAYAN TEHLİKELERİN AZALTILMASI (YOTA) Kadıköy Belediyesi Kentsel Arama Kurtarma Takımı; “Yapısal Olmayan Tehlikelerin Azaltılması” projesi kapsamında öncelikle Kadıköy Belediyesi’nin merkez binasında bulunan ofis mobilyalarını sabitleyerek bir uygulama başlattı. Bu uygulama kapsamında merkez binada bulunan 120 odada 500 civarında ofis mobilyası, tablolar ve çerçeveler sabitlendi.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 21



İstanbul

İstanbul'un 25 tabiat parkı doğaseverleri bekliyor CENAY TOPRAKKAYA İstanbul'da 2011 yılından sonra yapılan çalışmalar neticesinde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'ne bağlı 25 tabiat parkının kapladığı alan 5 bin hektara yaklaştı. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü verilerine göre İstanbul'da mevcut 25 tabiat parkı; bisiklet sporu, piknik, doğa yürüyüşü, fotoğrafçılık, doğa temalı şenlikler, konaklama, olta balıkçılığı, yaban hayatı gözlemciliği ve yüzme gibi faaliyetler için doğaseverlere hizmet veriyor. İstanbul'un eşsiz güzelliklerini dört mevsim barındıran tabiat parkları, içindeki yaban hayatıyla da dikkat çekiyor. Söz konusu parkların 9'u Anadolu Yakası'nda bulunurken, bunların toplam yüzölçümleri 3 bin 780 hektarı aşıyor. Avrupa Yakası'ndaki 16 tabiat parkının kapladığı toplam alan 916 hektar olarak ölçülürken, bunların çoğu Sarıyer ilçesi sınırlarında yer alıyor.

POLONEZKÖY TABİAT PARKI Söz konusu 25 tabiat parkının en büyüğü, 3 bin hektarlık yüzölçümü ile Beykoz'daki Polonezköy Tabiat Parkı. Flora açısından büyük bir zenginlik ihtiva eden Polonezköy Tabiat Parkı içerisinde birer sülün-keklik ve geyikkaraca üretme istasyonu da bulunuyor. Ayrıca, bu tabiat parkında kızıl geyik, karaca, yaban domuzu, çakal, tilki, sincap, sansar, gelincik, sülün, keklik, atmaca, şahin, doğan, karatavuk, saka, üveyik, baykuş, saksağan ve serçe gibi hayvanlar hayatlarını sürdürüyor. AVCIKORU TABİAT PARKI Anadolu Yakası'nın diğer gözde tabiat parklarından Şile'deki Avcıkoru Tabiat Parkı da yaklaşık 650 hektarlık yüzölçümü, üstün estetik değerlere sahip florası, doğal yaya yolları, spor ve doğa etkinliklerinin yapılabileceği arazi yapısına sahip olması nedeniyle İstanbul halkının rekreasyonel açıdan tercih ettiği yerler arasında geliyor. Avcıkoru, özellikle ilkbahar ve yaz aylarında yüksek potansiyelde ziyaretçi akınına uğruyor ve genellikle piknik amaçlı tercih ediliyor.

DEĞİRMENBURNU TABİAT PARKI Sadece tarihi dokusuyla değil; doğası, temiz havası, denizi ve doğal güzellikleriyle de sıklıkla ziyaret edilen Değirmenburnu Tabiat Parkı, Heybeliada’da hafta sonunuz ve boş günleriniz için iyi bir alternatif. Gün batımının romantik etkisiyle ziyaretçilerini büyüleyen Değirmenburnu, İstanbul’un kalabalığından ve kaosundan kaçıp huzur bulmak isteyenler için ideal. Ada sakinleri ve günübirlik turistlerin özellikle yaz sezonunda büyük ilgisini gören Değirmenburnu Tabiat Parkı çevresinde Ruhban Okulu, manastır ve İstanbul’un eşsiz manzarasını gören tepeler bulunuyor.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 23


Çevre

Kadıköy Belediyesi’nden okullara dev destek! Daha sağlıklı, kaliteli ve huzurlu bir eğitim – öğretim hayatı için okulların fiziki ve teknik olarak geliştirilmesinin büyük önem taşıdığı süreçte Kadıköy Belediyesi ile ilgili önemli bir ayrıntı, Kadıköy Life Dergisi özel röportajında ortaya çıktı. Önceki dönemde Kadıköy Belediyesi, kendi bütçesinden ilçedeki okullara 20 milyon TL harcama yaparak, onbinlerce öğrenciye kamu hizmetini gönüllü olarak götürmüş. Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu,

daha önce olduğu gibi önümüzdeki süreçte de devlet okullarına desteklerini sürdürmeye hazır oldukları mesajını verdi. “TEMEL GÖREVLERİMİZ ARASINA ALDIK…” Başkan Nuhoğlu, okullara destek çalışmalarına yönelik dergimize şunları dile getirdi: “Kadıköy’de 90’a yakın okulun bakımını üstlendik. Her türlü ihtiyaçlarını karşılıyoruz; çatı yenilemeden boya - badanaya ka-

dar... Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda bizlere ‘yap et’ demesini beklemiyoruz, biz belediye olarak bu çalışmamızı kendi temel görevlerimiz arasına aldık. Geçen sene okul yenilemeleri için 20 milyonun üzerinde bütçe harcadık. Bunun başka çözümü yok, şu an vermek zorunda ama Bakanlık bütçe vermiyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bir kadrosu, inşaat - emlak gibi çalışmaları yok. İl Özel İdaresi de kaldırınca, geçmişteki bu hizmetleri karşılayan kadrolar bulunmuyor…”

Taşköprü Caddesi trafiğe açıldı Marmaray çalışmaları kapsamında yenilenmek üzere yaklaşık 4 ay önce trafiğe kapatılan Taşköprü Caddesi, yeniden trafiğe açıldı. Çalışmaların tamamlanmasıyla birlikte Haydarpaşa-Gebze güzergâhında eskiden iki hat olan tren yolu, üç hata çıkarıldı. Köprüler ve altgeçitler, üç hatlı demiryolu geçişine uygun olarak yapılmadığı gerekçesiyle yenilenirken, şimdiye kadar birçok köprü ve geçit yıkılarak, projeye uygun hale getirildi. Bunlardan biri de, Kadıköy Taşköprü Caddesi üzerinde bulunan karayolu köprüsü. Mayıs ayının başında trafiğe kapatı-

24 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

larak yıkılan Taşköprü Caddesi’nin de yapım ve onarım işleri tamamlandı. YOĞUN ÇALIŞMALARLA ERKEN TAMAMLANDI Köprünün onarım ve imalat projesini, Marmaray çalışmalarını yürüten KKC üstlendi.

Altı ay sürmesi beklenen onarım projesi, yoğun çalışmalar sayesinde 4 ayda bitirildi. Hızlı tren projesine uygun olmadığı için yıkılarak yeniden yapılan köprüde asfaltlama çalışmaları yapıldı, yeni bariyerler konuldu. TRAFİK NORMALE DÖNDÜ Haydarpaşa-Gebze arasında çalışan banliyö trenlerinin altından geçerek Haydarpaşa Garı'na ulaşılmasını sağlayan köprü, aynı zamanda yoğun trafik akışının da olduğu bir güzergâhta bulunuyor. Rasimpaşa Mahallesi Hayrullah Efendi Sokak ve Acıbadem Mahallesi Fıstıklı Çıkmazı Sokak hizasında bulunan köprü trafiğe kapatıldığı için, ara sokaklarda trafik sorunu yaşanıyordu. Caddenin trafiğe açılmasıyla birlikte araç sürücüleri normal güzergâhları kullanabilecek. Rasimpaşa Mahallesi’nde yer alan Uzun Hafız Sokak Köprüsü ve Halitağa Caddesi Köprüsü de geçtiğimiz aylarda yenilenerek hizmete açılmıştı.


Proje

Çevre dostu bir proje; Ağaçların Adları PINAR BALTACI Hüveyda Gümüş, çevreci bir sınıf öğretmeni... Öğrencilerine ağaç ve doğa sevgisini aşılamak için ağaçların envanterlerini çıkaran Gümüş, bu çalışmasını proje haline getirdi. ‘Ağaçların Adları’ ve ‘Ağaçların Adları 2’ projelerini hazırlayıp, aynı zamanda koordinatörlüğünü yapan Semiha Şakir İlkokulu Sınıf Öğretmeni Hüveyda Gümüş, çalışmalarına önce kendi okulunda başlayarak, çocuklarla beraber ağaçların üzerlerine isimlerinin yazılı olduğu levhalar yerleştirdi. Çocuklar okul bahçesindeki ağaçlara isim verirken, bir taraftan da ağaçların bakım ve korunma yöntemlerini öğreniyorlar. ÖRNEK PROJE SEÇİLDİ Gümüş’ün ilk defa 2013 yılında başlattığı proje, İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından örnek proje seçildi. 2014 yılında Kadıköy ilçesinde 21 okulda uygulanırken; 2015 yılına gelindiğinde ilkokul, ortaokul ve liselerde olmak üzere toplam 80 okulda hayata geçirildi. Proje, Kadıköy ilçesinin yanı sıra tüm İstanbul’da uygulanmaya başlandı ve çalışmalarla alakalı kitaplar basıldı. Kitaplarda ağaçların genel özellikleri ve hangi okulda kaçar tane olduğu şeklinde

bilgiler yer alıyor. Hüveyda Gümüş danışmanlığında gerçekleştirilen ağaç envanteri çalışmaları, ülkemizde ilk olma özelliği taşıyor. DOĞA, ÇOCUKLARA SEVGİYİ AŞILIYOR Hayata geçirilen bu projenin ardından öğrencilerinde ağaçlar ve doğa konusunda farkındalık olduğunu dile getiren eğitimci Gümüş, Kadıköy Life Dergisi'ne gözlemlerini şöyle aktardı: "Çocuklar doğaya çıktıklarında mutlu oluyor, ağaçlara sarılıyor. Doğa onlara sevgi aşılıyor. Bugün okulumun öğrencileri, okuldaki ağaçları tanıyor. Onlara Çevre Haftası'nda ağaç tanıtımları ile alakalı sunumlar yaptırdım, çiçekler diktik. Yaz tatilinde bakıp büyütmüşler çiçeklerini, velilerimden fotoğraflarını aldım ve çok mutlu oldum. Bitkiler onlara enerji veriyor."

Hüveyda Gümüş: “2013 yılı Temmuz ayının sıcak bir gününde, Cerrahpaşa Hastanesi bahçesinde tahlil sonuçlarımı beklerken, oturduğum banktan başımı kaldırıp baktım. Gölgesinde oturduğum ağacı tanıyamadım ve çevremdekilere ağacın ismini sormaya başladım. Sadece bir kişi bu ağacın ıhlamur ağacı olduğunu söyledi. Ağacı araştırmak için bir yaprak aldım. Hastaneden çıkana kadar bahçedeki diğer ağaçları da orada bulunanlara sormaya başladım. Ben de dâhil kimse ağaçların isimlerini bilmiyordu. Ardından sınıfımda da bazı ufak etkinlikler yaptım. Minik Tema Projesi uyguladık ve çevremizde bulunan parklarda etkinlikler gerçekleştirdik. Bu etkinliklerde de ağaç isimlerinin bilinmediğini bir kez daha gözlemledim. Kadıköy Park ve Bahçeler Müdürlüğü'nden parkta bulunan ağaçların listesini istedim ve öğrencilerimle beraber isimleri ağaçların üstüne yapıştırarak, ilk etkinliğimizi gerçekleştirmiş bulunduk. Proje, bu fikirler ile ortaya çıkmaya başladı.”

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 25


Çevre

Geri dönüşüm öyle değil, böyle olur… Kadıköy’de son yıllarda çöplerden atık toplayanların sayısı hızla arttı. Her sokakta milyonların gözü önünde defalarca karıştırılan, yerlere saçılan çöpler, devrilen çöp konteynerleri, gelir adaletsizliğinin çıplak bir şekilde insanların yüzüne vurduğu onur zedeleyen manzaralar bir yana, dönüşümün nasıl gerçekleştirilmesi gerektiğine yönelik açık örneği sunuyor. Kadıköy Life Dergisi’ne konuşan 19 Mayıs Mahallesi sakini emekli Kamil Çevik; “17 senedir İnönü Caddesi’nde ya da çevresindeki dönüşüm noktalarına özellikle cam şişeleri bırakıyorum. Bu zor değil ki... Bir hafta boyunca içtiğim maden sularını, alkollü içecek şişelerini biriktiriyorum, pazar sabahı dönüşüm kutusuna bırakıyorum. Bunu herkes yapabilir, yapmalı, yapmak zorunda! FARKLI BOYUTU DA VAR Bugün klasik çöp konteynerlerinden rakı şişeleri toplayan bir kişi, bunları sahte rakı üreticilerine satıp, halkın zehirlenmesine neden olabilir. Diğer yandan şişeler çok değerli; dev tanklarda eritilip, tekrar kullanıma sunulması sağlanırken neden mikrobik atıklar ile karışıp değerlerini yitirsinler. Her şeyden önce bunlar, bizlerin milli servetleri, sahip çıkmak zorundayız” dedi.

26 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

ZABITALAR SEMBOLİK KOVALIYOR, İNSANİ YAŞAM STANDARTLARINA AYKIRI DÜZEN SÜRÜYOR İstanbul’da kâğıt, plastik ve cam gibi atıkların çöplerden toplanmasının yasaklanması ve beraberinde zabıtalar tarafından cezai işleme tabi tutulması uygulaması her ne kadar hayata geçse de, yüzbinlerce kişi geçimini, milyonların arasında çöpleri karıştırarak sağlamaya çalışıyor. Bazı toplayıcılar çöp konteynerleri içerisine girmek zorunda kalırken, bazıları da konteynerleri devirip bırakabiliyor. Belirli zamanlarda gerçekleştirilen denetimlerde birkaç atık aracı toplanırken, sayısız çöp konteyneri başında manzaralar değişmiyor. Bir yanda lüks ya da düzeyli yaşam sürerken toplayıcılar restoranların, apartmanların, durakların, esnafların yanıbaşında çöplerden ekmeklerini göz göre göre çıkarmaya çalışarak hem rencide oluyor, hem de sağlık dışı manzaralarla karşı karşıya kalıyor. GÜVENLİK SORUNU DA ORTAYA ÇIKTI Sokaklarda atık toplayarak gezenlerin bir kısmının dilencilik faaliyetlerini maskeleme çabası olduğu da emniyet kayıtlarına yansırken, aynı zamanda metropolde yapılacak büyük bir eylem, hırsızlık ya da çeşitli

saldırılar için çöp toplama faaliyetinin keşif amaçlı gerçekleşebileceğini ortaya koyuyor. Türkiye’nin herhangi bir noktasından sadece bir otobüs bileti ile ayak basılabilen İstanbul genelinde çöp toplayıcılığı maske olarak kullanılarak, tüm sokaklarda sınırsızca girme imkânı doğabiliyor. DÖNÜŞÜM BÖYLE OLMAZ, TESİSLER GEREKİYOR Kadıköy’de ve İstanbul genelinde cam, plastik ve kâğıt olmak üzere geri dönüşümü sağlanabilir atıklar, cadde ve sokaklardaki çeşitli akıllı toplama noktalarında toplanıyor ancak bu, evsel atıkların da atıldığı onbinlerce çöp konteynerinin yanında çok yetersiz kalıyor. Kadıköy Life Dergisi daha önce İstanbul genelinde kâğıt toplayıcılarının da geleceklerini kazanabilecekleri şu içerikleri taşıyan önerisini sunmuştu: “Geri dönüşüm konteynerleri büyük ölçüde artırılsın, evsel atıkların da bulunduğu diğer konteynerler, şehir dışında ya da yakınındaki bölgelerde kurulacak ayrıştırma noktalarına getirilsin. Sokaktaki işsizler ya da çöp toplayıcıları bu tesislerde istihdam edilsin, saatlerce sokaklarda gezerek düzenin bozulmasındansa tesislerde sistemli, hijyenik, düzenli işleri olsun. Toplanan atıklardan elde edilecek ciddi gelirler, yerel yönetimler tarafından direkt kamusal hizmetlerin daha da arttırılması için kullanılsın. Böylece sokaklarda üzücü, rencide edici, sağlığı riske atan estetik dışı görüntüler ortadan kaldırılsın…”



28 : kadikoylife.com EylĂźl & Ekim 2017


Ulaşım

Üsküdar Valide Sultan Gemisi, Boğaz’la bütünleşti Üsküdar Belediyesi’nin, Boğaz’ı herkes için ulaşılabilir kılmak amacıyla hayata geçirdiği 54 metrelik Üsküdar Valide Sultan Gemisi, suya indirildi. Başta Üsküdarlılar olmak üzere tüm İstanbullulara ücretsiz kültür turları düzenlenecek gemide, Boğaz’da evlenme hayali kuran vatandaşların istekleri de gerçekleşecek. Basın lansmanında davetli gazeteci, yazar ve camianın önde gelen isimlerine ilk Boğaz turu yapıldı.

“BOĞAZ’DA GEZMEK HERKESİN HAKKI” Suya indirme töreni öncesi yine gemide düzenlenen basın toplantısında konuşan Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, "Bu gemiyle birlikte tüm vatandaşlarımız, İstanbul'un en güzel manzarasına, Üsküdar'ı Boğaz'dan izleyerek şahit olacaklar, Boğaz’da gezmek herkesin hakkı... Üsküdar Valide Sultan Gemisi, Üsküdar'ımıza, İstanbul'umuza ve Türkiye'mize hayırlı ve uğurlu olsun" dedi.

günlerde Valide Sultan Gemisi’nde nikahı gerçekleşecek ilk çift olacak Gamze Sevinç ve Adem Şener de katıldı. Çifte bir ömür mutluluklar dileyen Türkmen, “Boğaz’da evlenmek sadece zengin insanların gerçekleştirebileceği bir eylem olmamalı, Boğaz herkes için ulaşılabilir olmalı düşüncesiyle talep eden vatandaşlarımızın nikâh işlemlerini de burada yapacağız” diye konuştu.

Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, "Bu gemiyle birlikte tüm vatandaşlarımız, İstanbul'un en güzel manzarasına, Üsküdar'ı Boğaz'dan izleyerek şahit olacaklar" dedi. Gemi inşasında emeği geçen firma yönetici ve isimlere plaketleri takdim edildi, ardından medya mensupları eşliğinde Boğaz’da kahvaltı yapıldı.

Geminin Üsküdar’a ve İstanbul’a çok yakıştığını söyleyen Türkmen, ”İstanbul’un denize en uzun kıyısı olan ilçelerinden biriyiz ama denizi ulaşım dışında, mecburiyetlerin haricinde yeterince kullanmıyoruz. Biz bu projeyi hayata geçirirken başta Üsküdarlılar olmak üzere vatandaşlarımıza İstanbul’un güzelliklerini bir de denizden göstermek, her gün düzenleyeceğimiz ücretsiz Boğaz turlarıyla zengin tarihimizi anlatmak istedik” şeklinde konuştu. Türkmen, geminin cami kubbesini andıran kaptan köşkü ile demirli haldeyken de siluetle uyumlu olduğunu sözlerine ekledi.

KÜLTÜR TURLARINA TALHA UĞURLEL’İN SESİ EŞLİK EDECEK Boğaz’da her gün ücretsiz olarak gerçekleşecek kültür turlarında tarih yazarı, program sunucusu Talha Uğurluel’in sesi eşlik edecek. Uğurluel, güzergah dahilinde gidilen camii, saray, köşk, yalı gibi mekânların hikâyesini anlatacak.

Üsküdar Belediyesi tarafından İstanbul’un zengin tarihini Boğaz’ın keyfine vararak anlatmak amacıyla yaptırılan 580 yolcu kapasiteli, 54 metrelik Üsküdar Valide Sultan Gemisi, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen'in katıldığı bir tören ile suya indirildi. Valide Sultan Gemisi'nin Üsküdar'dan başlayan rotasında, Dolmabahçe, sahil şeridinden Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Anadolu Hisarı ve Çengelköy bulunuyor.

BOĞAZ’DA EVLENMEK ARTIK HAYAL DEĞİL Hizmete başlayan Üsküdar Valide Sultan Gemisi’nde, Boğaz’da evlenme hayali kuran vatandaşların nikâhları da kıyılabilecek. Düzenlenen tanıtım toplantısına önümüzdeki

KÜLTÜR TURU GÜZERGÂHI Avrupa Yakası: Dolmabahçe Sarayı, Sinan Paşa Camii ve Barbaros Türbesi, Çırağan Sarayı, Yahya Efendi Tekkesi ve Türbesi, Ortaköy Camii, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Esma Sultan Yalısı, Galatasaray Adası, Bebek Koyu ve Hidiv Köşkü, Aşiyan ve Kabristanı, Rumelihisarı, Boğaziçi Üniversitesi... Anadolu Yakası: Anadoluhisarı, Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa Yalısı, Kont Ostrorog Yalısı, Küçüksu Korusu, Kandilli ve Adile Sultan Köşkü, Edip Efendi Yalısı, Yeniköy ve Recaizade Yalısı, Vanlı Mehmet Paşa Yalısı, Çengelköy ve Kuleli Askeri Lisesi, Beylerbeyi Sarayı ve Camii, Üryanîzade Camii ve Nakkaştepe Mezarlığı, Fethi Paşa Yalısı ve Korusu, Sultantepe ve Mihrimah Sultan Camii, 3. Selim Karakolu ve Tütün Depoları, Mihrimah Sultan Külliyesi...

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 29



Çevre

'Tarihi Hasanpaşa Evleri' zamana direniyor Yıllar önce Kadıköy nostaljilerinin yaşandığı tarihi Hasanpaşa Evleri, zamana yenik düştü. Yanıbaşlarında yükselen inşaatlarda her ne kadar güvenlik önlemleri alınmaya çalışılsa da; Kadıköy’ün hâlâ nefes alan dokuları arasındaki ahşap yapılar, en küçük bir depremde kendini boşluğa bırakacakmışçasına zayıf düşerek, duvarlarındaki derin çatlakları nedeniyle korku salıyor.

ve sakinleri tarafından günlük hayatın olağan karşılanan bir ayrıntısı haline dönüştü. KURBAĞALIDERE ÇEVRESİNDE EVLERİ TİNERCİLER MESKEN EDİNDİ Tinerciler ve evsiz vatandaşların konaklamaya başladıkları metruk haldeki ahşap yapıları tek tek yakmaya başlamasıyla Hasan-

paşa Mahallesi’nin bazı kesimlerinde korku hâkim. Ahmet Rasim Sokak çevresi ve Kurbağalıdere hattı üzerinde kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin yer yer ticari faaliyetlerde bulunmaya çalışması, özellikle gece saatlerinde konaklamaya çalışması, alkol ve çeşitli uçucu maddeler kullanması üzerine Kadıköylülerde kaygılar arttı...

Her sokağında ayrı bir hikâyenin bulunduğu Hasanpaşa’da restore edilen tarihi yapılar dışında hemen hemen her köşesinde yorgun düşmüş eski ahşap binalar dikkat çekiyor. ÜFLESEN YIKILACAK GİBİ… Altı örme tuğladan duvar, üstü iç içe geçmiş tahtalar, kiremitlerden oluşan çatılarıyla Hasanpaşa Evleri’nin bir kısmında güvenlik önlemleri alınsa da önemli bir kısmının her an yıkılacakmış hissi vermesi, bölge esnafı

Kaldırımda yürümek artık lüks… Daha güzel bir gelecek için gerçekleştirilen kentsel dönüşüm, beraberinde çok ciddi faturaları da getiriyor. Kaldırımlar inşaatların zorunlu işgalleriyle kapandıkça Kadıköylüler şekilden şekile girmeye başladı. Bina yıkımları ve inşalarının sürdüğü birçok

cadde ve sokakta kaldırımlar iptal oldu ya da kısmen kullanıma kapatıldı. Bu nedenle zorunlu olarak araç trafiğinin sürdüğü şeritleri kullanmak zorunda kalan yayaları bekleyen en büyük tehlike ise, bilindiği üzere trafik kazaları…

ENGELLİLER İÇİN DAHA DA ZOR Bastonlu, tekerlekli sandalyeli ya da çeşitli araçlar ile yardım alarak hayatlarını idame etmeye çalışan engelliler için kaldırımları kullanmanın büyük ölçüde imkânsız hale dönüştüğü Kadıköy’de önümüzdeki 10-15 yılın daha bu manzaralarla devam edebileceğini düşünmek, büyük soru işaretlerini doğuruyor. MALZEME DÜŞERSE, ARABA ÇARPARSA! Yayaların en büyük kaygıları arasında, inşaatlardan düşebilecek ve ciddi hasarlar verebilecek malzemeler... Diğer yandan Kadıköy’de park halindeki birçok aracın inşaat kaynaklı zarar gördüğü bilinirken yayaların araçlarla birlikte aynı yolu kullanması, kaza risklerini artırıyor. Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 31



Fikri Takip

Hasanpaşa Gazhanesi yeniden hayat buluyor CENAY TOPRAKKAYA 1892 yılında hizmete giren ve 50 yıl Fransızlar tarafından işletilen Hasanpaşa Gazhanesi, 1931’de millileştirilmiş ve 1945'te de İETT’ye devredilmişti. 1993 yılında kapanarak o günden sonra kullanılmayan Gazhane, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın verdiği talimatla "Enerji Müzesi ve Kültür Merkezi" haline dönüştürülüyor. Restorasyon sonrasında Enerji Sistemleri Müzesi ve Bilgi Tüneli, uluslararası sergi salonu, açık pazar yeri, atölye, 300 kişilik çok amaçlı gösteri salonu, çocuk bilgilendirme evi, 3 adet cep sineması, 40 kişilik 3D sinema ve fuaye alanı, kütüphane, seyir terası, restoran ve kafeterya ile 300 araç kapasiteli otopark yeri olacak inşaat alanına ziyaret gerçekleştiren Başkan Topbaş, yapılan çalışmalarla ilgili olarak yetkililerden bilgi aldı. Topbaş, gezi sonrası Kadıköy Life Dergisi'ne şu açıklamalarda bulundu: HASANPAŞA'DA TARİH TEKRAR AYAĞA KALKACAK "Uzun soluklu bir restorasyon işi, kolay değil. Çünkü özgün malzemeyle doğru iş yapmak zorundasınız. İğne ile kuyu kazmaya benzer. Koruma kurullarının verdiği değerlerle değerlendirilir, ona göre yol haritasını çizersiniz. Yapılan çalışma ile birlikte Hasanpaşa, çok önemli bir değer kazanacak. Tarihi tekrar ayağa kaldırıyoruz. YENİ FONKSİYONLAR Koruma kullanma dengesini kurmak suretiyle bu işi yapacağız. Yeni fonksiyonlar veriyoruz. Geçmişte İstanbul’un havagazı dediğimiz gaz üretme tesislerinden biriydi Hasanpaşa. Ben çocukluğumda da gayet iyi bilirim; kok kömüründen elde edilen havagazı, o zamanki İstanbul’un hem Avrupa hem

Asya yakasındaki yerleşim alanlarının birçoğuna erişirdi ve bu kullanılırdı. Tabi daha sonraları tedavülden kalktı. Çünkü doğalgaz ve diğer enerji kaynakları bu imkânı verdi." BÖLGENİN KÜLTÜREL BİR DEĞERİ OLARAK ORTAYA ÇIKACAK İBB Başkanı Topbaş, bir kente yeni değerler kazandırırken, eski değerleri de koruyarak günümüze kadar getirmeyi becerebilmiş bir milletin bireyleri olduklarını ifade ederek, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Onlarca restorasyon yaptırdığımız, yenilediğimiz eserler var. Hasanpaşa Gazhanesi, 1993 yılından sonra kullanılmaz hale geldi ve çevreyi rahatsız eden birtakım olumsuzluklar yaşandı. Gazhane'de gerçekleştirdiğimiz restorasyon çalışmaları, bazı çevrelerce yanlış değerlendirildi. Ama şunu söylemek istiyorum ki, burada yapılan iş, doğru bir iştir. Yani biz burayı yaparken çok değişik söylemlerle karşılaştık. Farklı kullanacağımız zannedildi. Ama biz dedik ki, bu bölgenin bir kültürel değeri olarak ortaya çıksın ve bu hassasiyeti gösterdik. 87 MİLYON TL YATIRIM Bilindiği gibi 1891’de kurulmuş bir sistem ve 1945 yılında da bizim belediyemize ait

olan İETT’ye geçmiş. Belediyemizin malı haline gelmiş, 1993’te de kapatılmış. Daha sonra bütün çevre halkının rahatsız olduğu, birtakım olumsuzlukların yaşandığı mezbelelik, pislik haline gelmiş bir bölge maalesef. Bunun üzerine biz bu konuyla ilgili bir çalışmaya girdik ve takriben 87 milyon TL’lik bir ihale yatırımı buraya öngördük. Ciddi bir yatırım, doğru bir iş. Çünkü burada yaşayan Kadıköy halkı başta olmak üzere İstanbullulara önemli bir kültür dokusu, adası oluşturuyoruz. Burada Enerji Laboratuvarı Müzesi diyebileceğimiz, insanoğlunun yeryüzündeki enerjiyi başlangıcından günümüze kadar kullanımındaki geçirdiği evrimleri yansıtacağız. Bununla ilgili çalışmaları yürütmekteyiz." AFİFE BATUR: BURASI ÖĞRENCİLER İÇİN ATÖLYE DURUMUNDA Hasanpaşa Gazhanesi restorasyonunun proje danışmanı Prof. Dr. Afife Batur da ziyareti sırasında Kadir Topbaş'a eşlik ederek; "Burada ciddi bir iş yapıyoruz. Burası öğrencilerimiz için bir atölye durumunda. Gazhane'de yaptığımız çalışmaları meslek hayatımdaki en önemli işlerden biri olarak görüyorum" şeklinde konuştu. Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 33



Ulaşım

Göztepe-Ataşehir-Ümraniye Metrosu için ilk kazmalar vuruluyor

Kadıköy’e 2,5 milyar TL metro yatırımı Kadıköy ve çevresine dev yatırım, bölgede yeni bir sayfayı açmaya hazırlanıyor. Saatlerce trafik kaosu çeken, minibüs ve dolmuş gibi çağdışı dört teker araçlar ile seyahat etmek zorunda kalan İstanbullular, artık milenyum nimetlerinden yararlanmaya başlıyor. HABER MERKEZİ Göztepe – Ataşehir – Ümraniye Metrosu için ilk kazmalar vuruluyor. 11 istasyondan oluşan raylı sistem için Kadıköy’e ilk senesinde 1,12 milyar TL’lik yatırım yapılırken proje, Anadolu Yakası’nda denizden iç kesimlere ulaşımda çığır açacak. ÇALIŞMALAR BAŞLADI Göztepe’den Dudullu’ya kadar tüm istasyonların çevresinde emlak değerlerinin ise henüz 1 yıl içerisinde yüzde 40 artış gösterdiği, gayrimenkul uzmanları tarafından belirtiliyor. Göztepe 60. Yıl Parkı’nda da yeşil alanların zarar görmemesi için geçici şantiye alanı olarak tenis kortları bölgesi belirlendi ve çalışmalar başladı.

YAKIT VE ZAMAN TASARRUFU SAĞLAYACAK Kadıköy ve çevresine dev yatırım, bölgede yeni bir sayfayı açmaya hazırlanıyor. Saatlerce trafik kaosu çeken, minibüs ve dolmuş gibi çağdışı dört teker araçlar ile seyahat etmek zorunda kalan İstanbullular, artık milenyum nimetlerinden yararlanmaya başlıyor. 13 kilometre uzunluğundaki Göztepe - Ataşehir - Ümraniye Metrosu’nun Marmaray, Kadıköy - Kartal Metrosu ve Üsküdar – Ümraniye - Çekmeköy Metro Hattı’na entegre olması da, bölge trafiğinde ciddi rahatlamayı beraberinde getirecek. Vatandaşlar, konforlu toplu taşıma imkânı ile aynı zamanda ciddi oranda zaman ve yakıt tasarrufu da edecek.

DUDAK UÇUKLATAN YATIRIM Üç senede tamamlanması hedeflenen projede ilk seferlerin 2020 yılında başlaması öngörülüyor. İstanbul’un metroları için İBB tarafından ayrılan yaklaşık 5 milyar TL’lik bütçede bu sene en büyük payı, 1,12 milyar TL ile Göztepe-Ataşehir-Ümraniye metrosu aldı. Metro hattının ihalesini 2.5 milyar TL’lik bedelle Gülermak-Nurol ortak girişimi kazanmıştı.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 35



Fikri Takip

3. havalimanı tamam, gözler

Kadıköy banliyö hattında 2013 yılında yenileme projesi nedeniyle seferleri durdurulan Haydarpaşa–Gebze banliyö hattında defalarca ertelenen çalışmalar 2017 yılı itibariyle bir hayli hız kazanınca gözler, yeniden “ilk düdüğe” çevrildi. HABER MERKEZİ Anadolu Yakası ve Avrupa Yakası’ndaki banliyö hatlarındaki gecikmelerin, ilgili kaynakların ve iş gücünün 3. Havalimanı’na aktarılması nedeniyle gerçekleştiği yönündeki iddialar birçok kez kamuoyunda gündeme gelirken, son aylarda Haydarpaşa – Banliyö Hattı’nda fiziki olarak çok hızlı değişim her geçen gün daha fazla dikkatleri üzerine çekiyor. 3. Havalimanı’nın açılışı da, 29 Ekim 2017 olarak belirlendi.

HAYDARPAŞA – PENDİK ARASINDA İNŞAAT FAALİYETLERİ YOĞUNLAŞTI Özellikle Göztepe, Erenköy, Suadiye, Bostancı hattı üzerinde yol genişletme çalışmalarının ardından zemin hazırlama ve istinat duvarları örme aşamaları kat ediliyor. Kadıköy’den Pendik’e kadar hattın birçok kesiminde çalışmalar büyük ölçüde tamamlandı. Gündüzlü geceli yürütülen yeni banliyö hattı inşaatlarının 2018 yılının son çeyreğine yetiştirileceğine yönelik çeşitli açıklamalar kamuoyuna

yansıyor. Diğer yandan Haydarpaşa ve Gebze arasında modern, konforlu ve hızlı trenlerin geniş üç raydan oluşan sistemle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda açılabileceğine yönelik öngörüler gündeme taşınıyor. BÜYÜK RAHATLAMA SAĞLAYACAK Kadıköy’den Pendik’e kadar denize yatay hat üzerinde sadece metro ağı bulunuyor ancak, kıyı kesimlerden E-5 Karayolu üzerinde bulunan metroya aktarma hatlarının yetersizliği nedeniyle bu imkânlardan önemli bir kesim faydalanamıyor. Özellikle öğrenciler, çeşitli sektörlerde çalışanlar ve yaşlılar için banliyö hattı, en önemli ulaşım aracı. Kadıköylüler ve İstanbullular, 4 yılı aşkın süredir tren hizmetinden mahrum. Defalarca ertelenen açılış törenleri üzüntü yaratırken kitleler artık, hızlanan çalışmalar ile birlikte bir hayli umutlu. Böylece Kadıköy’ün sahil kesimlerine yakın ve orta kesimlerinde ikamet eden ve aktarma yapacak olan yüzbinlerce kişi, konforlu ulaşım ihtiyacına kavuşmuş olacak. Bu süreçte otobüsler ve sık sık olaylarla gündeme gelen minibüs ile dolmuşlar, banliyö nostaljisine alışan Kadıköylülere yer yer ciddi sıkıntılar yaşatabiliyor. Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 37


Kapak

Bisikletli Kadıköy’e hazır mısınız?

Fotoğraf: Emin Küçükserim


Kapak

1967 yılında Fotoğraf Sanatçımız Emin Küçükserim, bisiklet keyfinde... Yer Bağdat Caddesi... Ve yıllar sonrasında bisiklet sevdalılarından bir sporcu...

KADİR TOPRAKKAYA Şehirler büyümeye devam ederken kısmi hissedilen konfor ve rahatlık, hayatımızın her alanında ne mümkün ki karşılık bulmuyor. Günlük hayatın içinde en çok ihtiyaç duyduğumuz zaman ve enerji, İstanbul trafiği içerisinde eriyip gidiyor. Bu bunalmışlığın içerisinde asırlar öncesinden çıkagelen günümüzün basit bir ayrıcalığı olan bisiklet, hayatımızın merkezine doğru yerleşmeye devam ediyor. Yıllardır bisikletlilerin gözdesi olan Kadıköy ise, yerel atılımla beraber pedalşörlerin uğrak noktası olma yolunda ilerlemekte. “Bisiklet sizin için ne demek?” sorusuna yanıt veren her bisikletlinin yüzünde tatlı bir tebessüm ile birlikte gözlerinden okunan “özgürlük, sonsuzluk, uçmak, kayıp gitmek, zamanda süzülmek” kelimelerini hissetmek zor değil. Spor, sağlık, gezi, eğlence ve farkındalık gibi birçok amaçla kullanılabilen bisikletler, artık takım elbise kravatlı işadamlarının, cesur kadınların ulaşım aracı.

Kadıköy Belediye’sinin Hasanpaşa’daki merkez binasında bisiklet parkı olduğunu, işlerinizi görebilmek için belediyeye bisikletinizle gelebileceğinizi biliyor muydunuz?..

ASIRLIK ARAÇ: ŞEHİR RÜZGÂRINI DERİNDEN HİSSETMEK Belli bir geliş gidiş saati beklemeden, kendi istediğimiz zamanda yolculuk yapabildiğimiz, aynı zamanda sadece beden gücümüzü kullanıp hiçbir yakıt masrafı harcamadığımız bisiklet, çevreye herhangi bir kirlilik de yaratmamakta. Fakat bütün bu sağladığı avantajlara rağmen bisiklet, yakın zamana kadar öngörülür ve alternatif bir araç olma durumundan uzaktı. İçinde bulunduğumuz ani değişim ve dönüşümler nedeniyle hayatımızdan uzaklaşan bisikletler, gerekli bilinçlendirme çalışmalarıyla tekrar yaşamlarımızın bir parçası olma yolunda. Yakın gelecekte de bisikletin tam anlamıyla hayatımızda yerini alacağını gören toplum yöneticileri, süreci daha da öne çekmek için düğmeye bastı. Bu isimlerden biri de, bisiklet dostu Kadıköy’ün Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu. FARKINDALIK BİR HAREKETTİR Kadıköy Life Dergisi olarak “Hayatınızda yeni bir sayfa açmak, asırlık bir icatla

mümkün olabilir” diyerek, bisikletli yaşamı kapağımıza taşıdık. Topluma yön veren ve bisikleti yaşamsal bir aktivite haline getiren değerli isimlerle bir araya geldik. Öncesinde, bisikletin faydalarına kısaca baktığımızda bile, hiç aklından geçirmeyenlerin “şimdi tam zamanı” demesi büyük ihtimal… FAYDALARI SAYMAKLA BİTMEZ Bisikleti sevmek ve partnerimiz yapmak için o kadar çok haklı gerekçemiz var ki. Sağlıklı yaşam için günde 10 bin adım atmamız gerekirken, bunu bisikletle dakikalar içerisinde karşılamış olabiliyoruz. Ulaşmak istediğimiz bir noktaya olan uzaklığımızı onda birine kadar düşürerek, çok ciddi bir zaman konforu sağlıyoruz. Yine uzmanlara göre bisiklet sürmek, şu faydaları beraberinde getiriyor: Çağın en büyük hastalığı stresi azaltıyor ve ortadan kaldırıyor, seyir halindeyken kendinize bir anlamda format atmış oluyorsunuz. Spora bağlı mutluluk hissi veren endorfin hormonu, bisiklet kullanırken insanlarda bolca salgılanıyor. Dolayısıyla bisiklet sürerken birçok kişi, inanılmaz bir mutluluk hissediyor. Yine çağın en büyük sorunları arasında olan sosyallikten uzaklık (asosyal birey) için bisiklet kullanımı büyük önem taşıyor. Birçok kişinin bisiklet ile yeni yerleEylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 39


Kapak şim yerleri ve insanları tanıyarak etkileşim içinde olmaya başlaması, içerisinde bulunduğu hayal dünyasından çıkıp reel hayata adım atmasını sağlıyor. Bisiklet kullanımının fiziksel faydaları hekimlerce sıkça dile getiriliyor. Reflekslerin sürekli açık olması ile birlikte tüm kaslar aynı anda aktif olarak uyumlu bir şekilde çalışabiliyor. Beraberinde bir saat içerisinde 550 kaloriyi yakıyor. Bu da yağlanma ile birlikte gelen ciddi hastalıkları bertaraf ediyor. Bunun gibi birçok faydasının yanı sıra bisiklet kullanımında bilinçli davranılmadığında, faydadan çok zararlar öne çıkıyor. Güvenlik tedbirlerinin alınmadığı bir kaza anında bisikletler, ölümlü ve ağır yaralanmalı üzücü olayların yaşandığı bir taşıta dönüşebiliyor.

DOKTORA BİSİKLETLE GİT, DAHA AZ GİT... Yapılan çeşitli araştırmalar sonucunda bisikletin insan sağlığına ciddi yarar sağladığı görülmüştür. Düzenli bisiklet kullanan kişilerin kendilerinden 10 yaş gençlerin formuna sahip olduğu gözlemlenirken (National Forum for Coronary Heart Disease Foundation, Sharp); haftada 5 kez, 15 dakika bisiklete binen kişilerin yılda 5,5 kg yağ yaktığı (Cycling and Health, Leeds Cycling Action Group), yine haftada en az 3 saat bisiklete binen kişilerde kalp hastalığı görülme riski, bisiklete binmeyen kişilerin yarısı kadar olduğu belirlenmiştir (British Heart Foundation). Öte yandan, astım ve bronşite yol açan hava kirleticilerini de azaltan bisikletin, stresi ve depresyonu minimize ettiği, ruh halini iyileştirdiği, kişinin kendine güvenini arttırdığını gösteren pek çok araştırma da yapılmıştır.

40 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

KADIKÖY, DÜNYA GENELİNDEN BİSİKLETLİLERİN EVİ OLUYOR Yoğun araç trafiği, tüm metropollerde mevcut olan bir sorun. Tek çözümü ise alternatif ulaşım yöntemlerini destekleyerek, aktif araç sayısını azaltmak... Kadıköy Belediyesi, İnönü Caddesi'nde başlattığı proje kapsamında bisiklet yollarını hayata geçirerek, alternatif ulaşım yöntemlerinin varlığı konusunda farkındalıkla birlikte her bakımdan örnek teşkil eden bir cadde yaratmayı hedefledi. Bir bakıma bu düzenleme ve son dönemlerde gerçekleştirilen benzer uygulamalar, trafik sorununun çözümü için ilk basamaklar olarak görülebilir. GÜVENLİ BİR BİSİKLET YOLU SİSTEMİNİN ADIMLARI ATILDI İnönü Caddesi Projesi'nin temel amacı; dört şerit olarak işlemesi gereken fakat çift taraflı duraklama yapılması nedeniyle yalnızca iki şeridi kullanılabilen araç yolu üzerinde, şerit sayısını üç adet işler şeride düşürerek ve tanımlı duraklama alanları yaratarak, caddenin akışını mevcut araç kullanım şekillerine uyumlu hale getirmek-

ti. Şerit sayısındaki azaltma, duraklama alanlarının ve bisiklet yolu için gerekli alanın sağlanması açısından da hayli önem teşkil ediyor. Bunun yanı sıra bisiklet yollarından ara sokaklara da güvenli bağlantılar ve paylaşımlı şeritler oluşturularak, bisiklet yollarına katılımın desteklemesi ve güvenlik önlemlerini sağlamak hususunda adımlar atıldı. Gereken her konumda bulunacak butonlu trafik lambaları, levha ve diğer tüm uyarı araçlarının etkin kullanımı sağlandı. Bu sayede, genci yaşlısı herkes tarafından güvenle kullanılabilecek, Kadıköy genelinde


Kapak

sahil şeridi dışında oluşturulacak en önemli bisiklet yolu sisteminin adımları atıldı. Bu uzun bisiklet şeridi, D-100 karayolunda yer alan Kozyatağı metro istasyonunu Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi üzerinden devam ederek, çevre parklara (Özgürlük Parkı, Göztepe Parkı) ve hatta sahile kadar bağlıyor. Çağın koşulları ve plansız şehirleşmenin zorunlu kılmaya başladığı bisikletli yaşama yönelik üç ayrı isimle, keyifli birer röportaj gerçekleştirdik. İşte Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun Kındap ve dünyayı pedallayarak bisiklet akımını adım adım Türkiye’ye yayan isimlerden Kadıköylü Seçil Öznur Yakan ile kesinlikle kendinizden bir parça ve fayda bulacağınız buluşmamızın ayrıntıları... AYKURT NUHOĞLU: İSTANBUL’DA GELECEĞİN ULAŞIM ARACI BİSİKLET OLACAK 18 milyona yaklaşan nüfusuyla dünya şehri İstanbul’da bisiklet ulaşımı için en çok çaba sarf eden yerel yöneticilerden Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu; “Geleceğin ulaşım aracı, metro ve deniz ulaşımından sonra bisikletler olacak. Kısa zamanda İstanbul’da 7-8 milyon bisikletleri göreceğiz” dedi. Ardı ardına birbirine bağlanan masmavi bisiklet yollarını ilçeye kazandıran Başkan Nuhoğlu, Kadıköy’ün bu yönde hızla ilerle-

yeceği mesajını da verdi. Bu kapsamda bir ilk olarak “Bisiklet Evi” projesini de hayata geçirmeye hazırlanan Nuhoğlu’nun çalışması, dünya genelinde gezginlerin haritasında Kadıköy’ü bir üs olarak seçmelerini de sağlayacak. Proje ekibine göre Bisiklet Evi, yukarıdan bakıldığında bir bisiklet tekerleği olarak görülecek şekilde mimari aşamalardan geçiyor. İki teker merkezli yatırımlar, kuş sürülerini göç güzergâhında tuttuğu gibi bisikletlilerin de Türkiye’yi rehberlerinde listelerine yüksek puanla almalarını sağlayacak. Bisiklet Evi’nde pedalşörlerin birçok ihtiyacının giderilebileceği sosyal düzenlemeler de yapılacağı belirtildi. İlk etapta proje için öne çıkan yer, Kalamış Parkı olarak öngörülüyor. KADIKÖY’E BİR İLK DAHA; BİSİKLET EVİ Karikatür Evi, Gençlik Merkezi gibi birçok sosyal alanın ardından Başkan Nuhoğlu, Kadıköy’e Bisiklet Evi’ni de kazandırmaya hazırlanıyor. Çıtayı bir hayli geniş tutan belediye ekibi, bu kapsamda sadece Kadıköy ve İstanbul değil, Türkiye ve dünya genelinden bisiklet gezginlerini Kadıköy’e çekmeyi başaracaklar. “Başaracaklar” diyoruz zira, henüz proje hayata geçmeden talep ve beklentiler çok büyük… Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu ile gerçekleştirdiğimiz özel röportajımızın ayrıntılarında şu ifadeler yer alıyor:

İstanbul’un “en bisikletli” şehrinde yaşıyoruz. Peki, bisiklet sizin için ne ifade ediyor? Çok ciddi bir trafik sorunu var. Bisikleti aslında ulaşım aracı olarak görüyoruz. Spor, ikinci tercih olabilir. Spor da insan sağlığı için çok önemli... Bisiklet ulaşım aracı olarak kullanılırsa ki kullanılacak, işaretleri var; bizim dışımızdaki yöneticiler de ilgilenmeye başlayacak. Örneğin İBB, ilk defa bisikletle beraber 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda etkinlik yaptı. Gelecek için neleri ön görüyorsunuz? İstanbul’da geleceğin ulaşım projesini, metro ve deniz ulaşımından sonra bisiklet olarak görüyorum. Devreye girip, teknik işlevi sağlanmalı. Gelişmiş ülkelerde insan sayısı kadar bisiklet var. Bisikletlerin trafikte araç olarak görülmesi ve ciddiye alınması, varlığını kabul etmek, toplumumuz için çok kolay bir şey. Biraz gündemimize alırsak, akademisyenler ve meslek örgütleri de önderliğini yaparsa, toplumumuzda yabancı değil, ilerleyebiliriz. Bisiklet Evi projeniz hayata geçiyor. Bu konuda neler söyleyeceksiniz? Bisiklet Evi projemiz için yer bakıyoruz. Bisikletle ilişkili hem arkadaşlarımız, hem de Kadıköy’de diğer platformlar, projenin gelişmesi için çalışıyorlar. Önümüzdeki sene de çalıştaylar yapılacak ve iletişim devam edecek. Genellikle düşündüklerimizi yaptık, bunu da yapacağız.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 41


Kapak

“ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPACAĞIZ” Kadıköy’deki bisiklet faaliyetlerimiz sonrası belediyemiz olarak bakanlıktan 600 bisiklet aldık. Başarılı bir çalışma yapıldı, bundan sonraki dönemde de mevcut projeler sürecek. Bisikletle hem Kadıköy Meydanı’na, hem de sahile ulaşma projesi devam edecek. Bunları güçlendirecek en temel şey, toplumda bunun tartışmasını sağlamaktır. İnsanlar buna inanırsa proje büyür. Göztepe’den yürüyerek yarım saatte Kadıköy sahile gelinebiliyor, bu süre bisiklet ile 7-8 dakikanın da altına düşebiliyor. İnsanlar bisikletlerle gelmeye başlarlarsa, bizde parklanma vb. ihtiyaçları için hızla gerekli imkânları sağlamalıyız. Peki, siz bisiklet kullanıyor musunuz? En son iki ay önce kızımla bisiklet turu yaptım. Ancak sürekli olarak bisiklet kullandığımı söyleyemem. Ama bisiklet kullanabilirim ve kullanacağım. Kentsel dönüşüm sürecinde sürekli değişen iziki koşullar nasıl bir etki yaratıyor? Kentsel dönüşüm, yaşamı engellememeli. Bir şımarıklık var, inşaat inşaat deyip, inşaat yapanların önünü açmak diye bir düşünce var. “Bunlar beton dökebilir, kamyonlarını sokabilir”, bu doğru değil! İnşaat olacak ama kurallara uyacaklar. İnşaatların olması bunlara engel değil, devam edeceğiz. Bisikletli bir İstanbul için neler söyleyeceksiniz? Çok kısa sürede bisikletlileri yaygın olarak göreceğimizi düşünüyorum. Ben de göreceğim, bunların hepsi kısa sürede olacak; 7-8 milyon bisikletli İstanbulluyu… Bu aşamada siz Kadıköy Life Dergisi ve benzeri bisikleti sahiplenen bu tür çalışmalar da sürece katkı sağlayacak ve hızlandıracak.

42 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin uygulaması olan İsbike Akıllı Bisiklet Sistemi, kullanıcılarına kiralama hizmeti vermekte. Kiralamak isteyen kullanıcılar, Caddebostan-Kartal sahilinde bulunan isbike kiosklarından kredi kartıyla doğrudan, isbike abone noktalarına bizzat başvurmak koşuluyla verilecek olan abone kartıyla ya da isbike.com.tr internet sayfasında bulunan “üye” bölümündeki “Abone ol” linkini tıklayıp, gerekli işlemleri de tamamladıktan sonra 3 iş günü içerisinde kendisine gönderilecek olan abone kartıyla İsbike’nin sunmuş olduğu bisikletlerden faydalanabiliyorlar.

DUAYENLER KADIKÖY’DE Kadıköy sevdalısı Amsterdamlı Alexios, 80’den fazla ülkeyi bisikletle turlayarak en az 200 bin km yol kat etti. Beraberinde Seçil ve Başak’ın da pedal tutkusu, Türkiye’de bir ilki Kadıköy’e taşıdı, ülkenin ilk tur bisiklet mağazası açıldı. Seçil Öznur Yakan ile röportajımızın ayrıntıları, sizin de radikal adımlar atmanızı sağlayabilir: Merhaba Seçil Hanım. Bisiklet Gezgini kimdir? Nasıl bir araya geldiniz? Bisiklet Gezgini; bir ekonomist, bir makine mühendisi ve bir tarihçiden oluşuyor. Ben ve Alexios, üniversite yıllarında tanıştık. Aslında Alexios'un hayatında bisiklet hep vardı. O kadar yoğun tempoda çalışıyorduk ki, bisiklet bizim kendimizi özgür hissettiğimiz tek


Kapak alandı. Başak ekipten ayrılınca iki kişi olarak yolumuza devam ettik. Katıldığımız Gökova bisiklet turunda Eric ile tanıştık. 80'den fazla ülkede 200 bin km'den fazla pedallaşmış bir bisiklet gezgini Alex'in Amsterdam'da tur bisikletleri konusunda uzman bir dükkânı var. Aslında hikâye tam olarak burada başlıyor. Biz de Alexios ile beraber Türkiye’de neler yapabileceğimizi düşündük. Ve Türkiye’nin ilk tur bisiklet mağazasını açtık. Kimlere hizmet veriyor bu Bisiklet Gezgini? Öncelikle bisikletle uzun ya da kısa tur yapmak isteyip, bisiklet almak isteyenlere ya da mevcut bisikletlerini turlara uygun hale getirmek isteyenlere hizmet veriyor. Yedek parça, malzeme, kıyafet ve harita gibi ihtiyaçlarını kolaylıkla ve her bütçeye uygun olarak bizden temin edebilirler. Ayrıca teknik eğitimler, yolda bisiklet tamiri, bakımı ve yolculuğa hazırlık aşamaları için her türlü eğitimi veriyoruz. Neden Bisiklet Gezgini? Aslında biz "Bisikletle Yolculuk Dükkânı" diyoruz. Gördüğünüz gibi dükkânımızın tam ortasında bir masamız var ve her daim çayımız bulunuyor. Sadece alışveriş için gelmezler bize. Otururuz, en uygun bisiklet ekipmanları seçeriz. Yurtdışından gelen gezginlerimiz ile yol durumlarını konuşur, fikir alışverişi yaparız. Keyifli zamanlar geçiririz biz burada. Peki, İstanbul ve Kadıköy’de bisiklet desek? İstanbul'da yürümek bile kolay değil, kaldı ki henüz bisikleti bir ulaşım aracı olarak kabul etmeyen bir toplumuz. Aslında trafik kanununa göre aracız ve kaldırımdan gitmemiz yasak. Yolun sağ tarafı bizim ve birçok noktada öncelikliyiz. İstanbul'da toplu taşımada bisiklet kullanımıyla ilgili önemli adımlar atılıyor. Aslında en çok ihtiyacımız olan şey İETT, taksi ve dolmuş şoförlerine eğitim vermek. Kimse bisikletle karşılaştığında ne yapması gerektiğini bilmiyor. Kadıköy Belediyesi işbirliğiyle bu eğitimleri biz vereceğiz. Herkes bu konuda bilinçlenmeli. Bisiklet yollarımız birkaç noktada başladı bile ve hızla artmaya devam ediyor. Sayımız arttıkça görünürlüğümüz de artacak, buna inanıyoruz.

PROF. DR. TAYFUN KINDAP: BİSİKLETİ GÖRMEK, HUZUR VE MUTLULUK VERİYOR Dünyaca saygın eğitim kurumu İstanbul Teknik Üniversitesi'nin (İTÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun Kındap, iklim bilimci olmasının avantajını kullanarak, hocalar ve yöneticilerin de desteğiyle Yeşil Kampüs Projesi'ni hayata geçirdi. Sürdürülebilir bir kampüs için alt ve üst yapı eksikliklerini gidererek, bisikleti fonksiyonel bir ulaşım aracı haline getirmeyi hedeflediklerini ve bu konuda ciddi yatırımlar gerçekleştirdiklerini ifade eden Prof. Kındap ile yaptığımız röportajı keyifle okuyacaksınız... Merhaba hocam, sizi tanıyabilir miyiz? 1970 Ankara doğumluyum.İlk, orta ve lise öğrenimimi Karabük'te tamamladım. İklim bilimci olarak İTÜ'de göreve başladım.Bir süre Amerika'da eğitimime devam ettikten sonra Türkiye'ye geri döndüm ve doçent olarak görev aldım. Uçak Uzay Fakültesi mezunuyum ama, şu an Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü'nde profesör olarak görev yapmaktayım. 2012 yılında Rektör hoca göreve geldiğinde Genel Sekreter olarak ben de göreve başladım. Dört yıllık genel sekreterlik dönemimde alt ve üst yapısıyla iyi bir kampüs oluşturduğumuza inanıyorum. Bir yıldır da Rektör Yardımcısı olarak görev yapmaktayım. Spor ve sanat geçmişinizi biliyoruz. Biraz da sizden dinleyebilir miyiz? Karabük'te büyüdüm. Fiziksel şartlar bakımından oldukça iyi bir yer Karabük. Tenis

kortları, yüzme havuzları, futbol ve basketbol sahalarımız oldukça üst düzeydeydi. Karabük'te çok başarılı okul takımları vardı. Orada olduğum sürece bütün takımlarda kaptanlık yaptım. Liseden mezun olduktan sonra Teknik Üniversite'de mühendislik okumaya başladım. Belli bir süre Karabükspor'da basketbol oynadıktan sonra karar vermem gerekiyordu, çok kolay olmasa da basketbolu profesyonel olarak bırakmak zorunda kaldım. Aslında basketbol bana çok şey öğretti. Takım olmayı, yenmeyi, yenilmeyi, birlikte üzülüp birlikte sevinmeyi, hazmetmeyi ve yenildikten sonra takım ruhuyla birlik olup, yeniden ayağa kalkmayı öğrendim, kısacası hayatı öğrendim. Sanata da ilgim aslında resim ile başladı. İlk ve orta öğrenimim boyunca resim yaptım. Gerek doğayla alakalı gerekse mitolojik olarak resimler yapıyordum. Tabi üniversite döneminde vakit ayıramadım resme. Üzüldüğüm nokta, spora ve başka şeylere öyle yoğunlaştım ki, resim yeteneğim kayboldu ve köreldi. Mutlaka zaman ayırmak gerekiyor. Resim yapmayı çok özledim, çok uzun zaman oldu. Bu kampüsün doğası ve güzelliğinden ilham alarak fotoğraf çekmeye başladım. Ben doğaya farklı bir gözle bakıyorum. Çiçeklere, ağaçlara, insanların hareketlerine... İnsanların mutlaka bir şeyle uğraşması lazım. Bu şehir hayatında, bu stres ve bu zorlu hayatta nefes aldığımız ender şeylerden biri çünkü... Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 43


Kapak

Yeşil Kampüs Projesi nasıl ortaya çıktı? Bu projeyi tek başıma yaptım desem büyük haksızlık olur. Her şeyden önce bize inanan bir Rektör hoca, tüm idari personel, daire başkanları, onların ekipleri ve uzman hocalarımızın büyük katkısı var tabiki. Rektör hocamızın ve benim iklim bilimci olmamız büyük avantaj oldu. Teknik Üniversite Kampüsü; sürdürülebilir bir kampüs, yeşil kampüs olmalıydı. 1773 yılından beri ilklere, enlere imza atan bu üniversitenin sadece "Çok iyi bir mühendis yetiştiriyorum" diyerek kendini tanımlaması yeterli olmayacaktır. Çok donanımlı, sanatla ve sporla uğraşan, yaşadığı yere örnek olan bir üniversite modelini de ortaya koymamız gerekiyordu. O konularda geri kaldığımızı gördük. Kolay değil, imkânları oldukça iyi vakıf üniversiteleriyle mücadele ediyorsun. Onlar oldukça fazla yatırım yapıyorlar. Ama doğası kendi içinde bu kadar güzel bir kampüsün doğru dokunuşlarla çok daha güzel yaşanabilir bir hale getirilebileceğini biliyorduk. Kampüste uzun yıllar yaşadığım için alt yapı eksikliklerini biliyordum. Sistematik bir yaklaşımın ve master planının olmaması aslında yanlışları beraberinde getirmişti. Göreve gelir gelmez kampüsle ilgili sorunları çözmek için projeler kurguladık. Kendi kampüsümüzde yaşayanları bile bu konuda ikna etmek çok

44 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

da kolay olmadı açıkçası. Mevcut bir yerde bunları yapmak çok daha zor oldu. Projeler ortaya çıktıkça herkes inandı, sahiplendi ve sonunda başardık. Bisiklet sizin için ne ifade ediyor? Bisiklet kullanmıyor olsanız bile yaşadığınız ortamda bisikleti görmek, huzur ve mutluluk veriyor. Bizim kampüsümüzde bisikletin önemi oldukça fazla. Bisiklet yollarını yapıp kenara çekilmekle bu işler olmaz. Çok ciddi yaptırımlarımız var kampüs içinde. Araç ve kişilere ceza puanlarımız var mesela...Dünyanın heryerinde olduğu gibi, yaptırım olmadan hiçbir şey olmuyor. Yüzlerce araç ve motosiklet, bu kampüste hız yaptıkları ve kurallara uymadıkları için yasaklandı. Mesela önemli bir yiyecek markası zincirinin Sarıyer'deki şubesinin duvarında "İTÜ Kuralları" yazıyor. "İTÜ'de hız sınırı 40 km" ve "Kaskını takmazsan yasaklanırız" yazıyor. Bu bizim için şahane birşey. Demek ki doğru kişi ve yerlere ulaşabilmişiz. Bizim öğrencilerimiz de burada bu farkı hissedebiliyor. Bütün Türkiye ve dünyaya dağılıyorlar. Çünkü bölümlerimiz uluslararası bir organizasyon tarafından denetlenerek aldığı yetki ile dünyanın her yerinde geçerliliği olan mühendislik diplomaları veriyor. Hâlihazırda açtığımız bir bisiklet evimiz var kampüsümüzde, öğrencilerimiz hem uygun

fiyatlara bisiklet alabilirler hem de tamir ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Yakın bir zamanda da kiralama sistemi başlatacağız. Kaldıkları yurtların önünden bisiklete binecekler, gidecekleri fakültenin önünde bırakacaklar. Bu sistemin 2018'in Mart-Nisan aylarında hayata geçmesini umuyoruz. Amacımız sadece görsellik değil; bu güzelliğin yanında gerçekten de bisikleti fonksiyonel bir ulaşım aracı haline getirmek. Bunu da mutlaka başaracağız. İTÜ'yü diğer okullardan farklı kılan nedir? Çok iyi mühendisler yetiştiriyoruz. Çok zorlu bir eğitimimiz var. Kolay değil Teknik Üniversite'den mezun olmak. Ama bunun yanında da bulundukları ortamda nefes alabilecekleri, zevk aldıkları, arkadaşlarıyla sohbet edebildikleri bir mekân yaratmaya çalışıyoruz. Yaşadıkları ortam aslında eğitimlerinin bir parçası. Doğayı, sürdürülebilir bir anlayışı, engelsiz yaşamı, geri dönüşümü, sporu ve kaliteyi yaşayarak öğreniyorlar. Artık rahatlıkla iddia edebiliriz ki, çok iyi bir alt yapımızla birlikte sosyal yaşam ve spor tesislerimiz var. Öğrencilerimiz kampüste olmaktan çok mutlu ve bunu her fırsatta dile getiriyorlar. Bu da bizleri çok mutlu ediyor ve tüm yorgunluğumuzu unutuyoruz.


Ulaşım

"Akıllı Bisiklet" projesinde rekor kullanım

180 bin İstanbullu pedal çevirdi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bisiklet yol ağı güzergâhında yeni Akıllı Bisiklet projelerinin hayata geçirilmesi ve kentin uygun noktalarında, özellikle sahil bandında sistemin yaygınlaştırılması için çalışmalar devam ediyor. Kadıköy-Kartal-Maltepe Şehir Parkı arasında 14 istasyon ve 140 bisikletle başlatılan proje, Florya-Yeşilköy hattında 5 istasyon ve 60 bisikletle hizmet veriyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan bisiklet yolları üzerinde İSPARK tarafından kurulan Akıllı Bisiklet sistemi İSBİKE, vatandaşlardan yoğun ilgi görüyor. HEM SPOR, HEM DE SAHİLDE KEYİFLİ BİR YOLCULUK Vatandaşlar, Akıllı Bisiklet istasyonlarından yoğun bir şekilde bisiklet kiraladı. 2017 yılında özellikle ilkbahar ve yaz aylarında kullanım daha da artarken, toplamda 180 bin kişi Akıllı Bisiklet'i kullandı. İstanbullular, 6 kilometrelik Florya-Yeşilköy arasında, 18 kilometrelik Kadıköy-Maltepe Şehir Parkı arasında bisikletleri istasyonlardan kiralayarak kullanabiliyor ve aldıkları bisikletleri istedikleri istasyona bırakabiliyorlar. Kredi kartı veya abone kartı ile kiraladıkları bisikletlerle bu güzergâhlar arasında hem spor, hem de sahilde keyifli bir yolculuk yapıyorlar.

yaz döneminde bu yoğunluk arttı. Yeni projelerin kullanıma açılması ve bisiklet sayısının artırılması için çalışmalarımızı hızla devam ettiriyoruz" dedi.

SİSTEM NASIL İŞLİYOR?

YENİ HATLAR AÇILACAK, BİSİKLET SAYISI ARTIRILACAK İBB, kent genelinde yeni bisiklet yollarını hizmete açmaya devam ediyor. Açılan bu noktalar üzerinde yeni Akıllı Bisiklet kiralama üniteleri kurularak, farklı ilçelerde de vatandaşlara hizmet verilmeye başlanacak. Mevcut hatlara özellikle sahil bandında, Tarihi Yarımada'da, arazi yapısı uygun merkezlerde, metro ve diğer toplu ulaşım noktalarında yenileri eklenecek. İki yıl içerisinde yeni hatlarla birlikte bisiklet sayısı 3 bine çıkartılacak. Bisiklet severler, İSBİKE abone kartı alarak ya da kredi kartı ile 0-60 dakika arası 2,5 TL, 60120 dakika arası 4 TL, 120-180 dakika arası 6 TL, 3 saat ve üzeri kullanımda her saat 4 TL olarak bisiklet kiralayabiliyorlar.

Sistem, kredi kartı ve abonelik olmak üzere iki farklı şekilde hizmet veriyor. Akıllı Bisiklet sistemini kredi kartı ile kullanmak isteyen bisiklet severlerin kiralama kioskundan ‘Bisiklet Kirala’ butonunu tıklayarak, öncelikle sisteme üye olmaları gerekiyor. Kısa süreli bu işlemin ardından kredi kartı ile kiosk üzerindeki adımlar birbiri ardına tamamlandıktan sonra, sistemin verdiği 8 haneli şifre kullanılarak bisiklet kiralanabilmekte. RF ID ve GPS teknoloji sayesinde veri tabanı ile irtibat kurarak aktif hale gelen sistemde, bisikletin tüm hareketleri izleniyor. Ayrıca sistem, alınan bisikletin herhangi bir Akıllı Bisiklet istasyonuna teslim edebilme imkânını da sunuyor.

NURETTİN KORKUT: YENİ PROJELER YOLDA İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle sürdürülebilir sosyal sorumluluk ve çevre dostu projeleri hataya geçirdiklerini belirten İSPARK Genel Müdürü Nurettin Korkut; "Anadolu ve Avrupa yakasında iki sahil hattında başlattığımız projemize vatandaşlarımızın yoğun ilgisi oldu. Özellikle Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 45


Hatıralar Bulvarı

KADIKÖY & İSTANBUL’DA VELESPİT’TEN BİSİKLET’E

İstanbul’un ünlü fotoğrafhanelerinde model olarak kullanılmış üç tekerlekli metal stüdyo bisikleti. (Photo Pera,1910 / R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)

Müslüman Türklerin yarışmacı olarak katılacağı ilk bisiklet müsabakaları, Kadıköy yakasında o dönemki ismi ile “Union Club Sahası” olan Fenerbahçe Stadı’nda görülecekti. (İstanbul, 1935'/ R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)

Leonardo da Vinci, bir kâğıt üzerine; iki tekerleği, onları bağlayan kadrosu, pedalı, gidon ve selesi olan bir taslağı çizdiğinde, tarihin büyük keşiflerinden birinin ilk adımını attığının farkında bile değildi. Ne var ki; Leonardo’nun elinden çıktığı kabul edilen ve onun kullandığı stüdyonun olduğu bölgede koruyucu rulolara sarılmış halde 1493 yılında bulunan “Codex Atlanticus” adı verilen bu çizimlerin, 1974 yılında kâğıdın restorasyonu yapılırken arkasına bir rahip tarafından çizildiği ise şu an kabul görmüş durumda…

Bisiklet, Osmanlı’da “Memalik-i Şahane” sınırları içinde İstanbul'dan çok evvel ilk kez 1880’li yıllarda Selanik şehrinde görüldü. Yarı İtalyanca, yarı Lâtince olarak karma bir adla “çabuk giden ayak” mânasına gelen “Velosipet”, İstanbullu amatörlerin ağzında “Velespit” olurken, halk doğulu kurnazlığı ile ona «Şeytan Arabası» adını yakıştırıyordu. Erken Cumhuriyet döneminde halkımızın bisiklete genel olarak verdiği “Velespid” (Velocipede) tanımlaması, aslında bisikletin ilk türlerinden sadece biri…

Yapımı gerçekleştirilen ilk bisiklet Leonardo'dan üç asır sonra, Paris'te Sivrac Kontu tarafından 1791 yılında ve bir tahtanın iki ucuna birer tekerlek konularak, ayaklarla yerden hız alarak yürütülen bir oyuncak olarak yapılmış olan “Celerifere” ismi altında görüldü. Daha sonraları “Draisienne”, "Velocipete", “Bi-Cycle”, "Ro - Ver" modelleri sırasıyla tarih sahnesinde yerlerini alıyordu.

“Mösyö Thomas Stefans namında bir Amerikalı, velespid ile önce İstanbul'a gelmiş, buradan da İzmit'e geçmiştir, İzmit'ten beş günlük bir yolculuktan sonra Ankara'ya ulaşan Stefans'ı kentte, Vali Paşa, memurlar ve bini aşkın Ankaralı yollara çıkarak seyretmişlerdir. Bisikletli Amerikalı, Ankaralıların ricalarını kıramamış ve üç defa şose üzerinde velespid ile yürüyüp, 1200 yarda mesafeyi iki dakika on dört saniyede kat etmiştir."

R. SERTAÇ KAYSERİLİOĞLU rsertack@gmail.com

46 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

Bisikletin yurdumuzda görünümü ile ilgili haberlerden olası ilki 31 Ağustos 1885 tarihli Tarik Gazetesi’nde yer almakta:


Hatıralar Bulvarı Yurdumuzu bisikleti ile ihtimal ki ilk ziyaret eden ve gazetede haberin devamında yazdığı üzere Ankara’dan Yozgat’a hareket eden Amerikalı Thomas Stefans ile ilgili haberlerinin yayılması, yurdumuzda bisiklet firmalarının gazete ve mecmua yoluyla satış ilanları vermelerine de sebep oluyordu ki Beyoğlu tüccarlarından birkaçı Avrupa'dan on kadar velespid getirip, dükkânlarında satışa koymuştu. İstanbul Ansiklopedisi’nde R. Ekrem Koçu’nun İstanbul’a ilk bisikletlerin 1900 yılında geldiği ile ilgili yazısı konuyu desteklemektedir. Osmanlı döneminde velespit kullanımı önceleri halk tarafından sadece keyif ya da şehir içi ulaşım aracı olarak kullanılırken, 1900‘lü yıllarda zaman içinde polis ya da posta teşkilatı gibi devlet birimlerince de yaygın olarak kullanılır oldu. 1892-94 yıllarında bisiklete ilk sahip olan bir ailenin hikâyesini ise Refik Halit Karay'ın (1888-1965) kaleminden okuyoruz: «Velosipet, İstanbul'a beş yaşında ya vardım ya yoktum o zaman girdi. Şimdilerde bize şaşılacak hiçbir marifeti ve fevkalâdeliği olmayan bu basit iki tekerleğin gidiş-gelişi, hemen hemen bir hâdise teşkil etmişti. (….) Ayaklarını oynattın mı, yallah... Pırrrr ! diye kuş misali nerede ise havalanıyorsun; arkandan sapan taşı değil, ok, kurşun yetişemiyor. İşte bu harika alet ilk defa olarak İstanbul'a, hem de bizim eve geliyordu. Ortanca birader Avrupa'ya ısmarlamış, güç belâ gümrükten girmesine izin alınmıştı. Buhar ve elektrik gibi dış bir kuvvete ihtiyaç göstermeyen bu Frenk icadının memlekete girmesinde Saray bir mahzur görmemişti. Üç aya kalmadı, İstanbul’un içi bu şeytan arabalarıyla doldu.” 1890’lı yılları takiben İstanbul’un ünlü fotoğrafhaneleri olarak; Beyoğlu’nda Abdullah Freres, Phebus, Sebah & Joaillier ve Kadıköy’de “Luxe” stüdyoları, Avrupa'dan dekor oyuncak amaçlı getirdikleri; çıngıraklı iri çemberler, sallanır büyük tahta atlar ve özellikle de üç tekerlekli metal bisikletler; “-Böyle bisikletim olsun” diyen tüm çocukları fotoğraf stüdyolarına çekerken, onları hem de üstlerine binecekleri harika bir oyuncakla tanıştırıyordu. İlk bisiklet yarışları 1890’lı yılların başında Selanik’te ve yaklaşık 400 m2’lik toprak piste sahip ahşap tribünlü Voledrom’da düzenlenmişti. Bunu, Osmanlı’nın yüzü Batı’ya açılan şehirlerinden Sofya, İzmir ve İstanbul takip etmişti. İstanbul'da düzenlenecek koşulara da katılacak olan Enver Paşazade Mustafa, Fransız öğretmen Nobile ve Paraskevopulos, o dönemlerin buradaki en şöhretli yarışçılarındandı.

Batı’daki diğer yenilikler gibi bisikletin de kente getirilmesinde yine İzmir’deki Levanten aileler öncülük etmiş, İzmir’de ilk bisiklet yarışması 15 Mayıs 1895 tarihinde yapılmıştı. İstanbul’da ilk bisiklet yarışması 18 Ağustos 1895 tarihinde Tarabya’da gerçekleşmiş, ne var ki; yarışmaya daha çok yabancı kökenli aileler katılırken Türk ahaliden katılan olmamıştı. Müslüman Türklerin yarışmacı olarak katılacağı ilk bisiklet müsabakaları, Kadıköy yakasında ve o Cumhuriyetin 10. yılını takiben, resmi bayram ve yöresel kurtuluş günleri resmigeçit törenlerinde, dönemki ismi ile “Union bisikletler de konvoyun bir parçasıydı. (Kadıköy’deki Club Sahası” olan Fenerkonvoya katılacak bisikletli bir öğrenci. Kızıltoprak, bahçe Stadı’nda görü23 Nisan 1946 / R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu) lecekti. (1908 yılında bir futbol kulübü olarak tescillenen Fenerbahçe Futbol Kulübü, 1913 yılındaki nizamnamesi ile sporun futbol dışındaki birçok dalında faaliyetlere başlamış ve adını da “Fenerbahçe Spor Kulübü” olarak değiştirip “Türkiye’de ilk defa çeşitli spor şubeleri açan kulüp” olma unvanına sahip olmuştu. Şimdilerde “Amatör Şubeler” ismini almış bu dallar 1913 yılından itibaren süratle artmış ve içinde “Bisiklet” sporunun da yer aldığı; atletizm, kürek, yüzme, atlama, yelken, patinaj, tenis, çim hokeyi, boks, kriket gibi toplam 36 spor dalında etkinliklere başlamıştı) Union Club Sahası (Fenerbahçe Stadı)’nda 13 Mart 1914 günü düzenlenen “Cuma Birliği Bayramı”nda yapılan ilk bisiklet yarışlarını, Fenerbahçe Spor Kulübü sporcularından; Cafer Bey’in kardeşi Muallim Vecdi (Çağatay), Şinasi Bey ve Alber Efendi kazanmıştı. Aynı yerde yapılan 10 Nisan 1914 tarihli “Altınordu Bayramı” yarışı ile 1 Mayıs 1914 tarihli “Jimnastik Bayramı” yarışlarını yine Fenerbahçeli Vecdi Bey (Çağatay) kazanıyordu. Union Club Sahası çevresinde beş kez dolanmaktan ibaret olan bu ilk bisiklet yarışları, başta Kadıköylü izleyiciler olmak üzere İstanbul’da büyük bir ilgi uyandırmıştı. 1923 senesinde Muvaffak Menemencioğlu başkanlığında kurulan Bisiklet Federasyonu (Nam-ı diğer “Bisiklet Heyet-i Müttehidesi) tarafından düzenlenen 32 kilometrelik Zincirlikuyu-Büyükdere-Tarabya etabıyla başlayan bisiklet yarışları dönemi, Cavit Cav, Talât Tunçalp, Cambaz Fahri, Raif Bey gibi ünlü yarışçıları ortaya çıkarmış, hatta onları 1924 Paris, 1936 Berlin, 1948 Londra Olimpiyatları’nda yarışmacı bile yapmıştı. Cumhuriyetle birlikte ve özellikle onuncu yılı takiben resmi bayramlar ile yöresel kurtuluş günleri yapılan resmi geçiş törenlerinde, süslü bisikletler artık konvoyların bir parçasıydı. Çocukluğumu yaşadığım 1950’li yıllardan itibarense, yurdun dört bir yanında artık sıklıkla görülen vazgeçilemez de bir keyif… 1960‘lı yıllarda Bağdat Caddesi’nde “piyasa” yaparken bisikletinin tekerleği tramvay rayına girip de düşmemiş hiçbir arkadaşımı hatırlamıyorum.

1950’li yıllardan itibaren yurdun dört bir yanında sıklıkla görülen bisikletler, artık yaşamımızı renklendiren bir keyif aracı olmuştu. (Suadiye,1956 / R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)

İşte… Tanzimat dönemini takiben “Velespit” adı verilen üç tekerlekli demir bisikletlerle başlayan bisikletin yolculuğu, iki tekerlekli bisikletlerle önceleri çocukluk ve ergenlik yıllarımızın unutulmaz bir oyuncağı iken, şimdilerde büyüklerin hayatını renklendiren, yaşamlarının ise vazgeçilmez bir sportif aracı halinde… Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 47


İlçelerimiz

Ataşehir’de toplanma alanları imara açılmadı 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin üzerinden gecen 18 yıla rağmen, özellikle uygulamalar konusunda tartışmalar bitmek bilmiyor. Tartışmaların odağında ise, deprem toplanma alanlarının imara açılıp yok edilmesi geliyor. Depremlerin felakete dönüşmesini önlemek elimizde... Gerek binaların mevzuatlara uygun şekilde sağlam inşa edilmesi, gerekse depremden sonra alınacak önlemler, kayıpları en aza indirmek için çok önemli. Ayrıca her vatandaşın afet öncesi, afet anı ve afet sonrası süreçlerde ne yapacağını bilmesi hayati önem taşıyor.

110 BİN METREKARELİK BİR YEŞİL ALAN DAHA GELİYOR Göreve gelirken bir metrekare yeşil alanı bile imara açmayacağının sözünü veren Belediye Başkanı Battal İlgezdi, 8 yıl boyunca bu sözünü tutarak Ataşehir’deki park sayısının, dolayısıyla da toplanma alanlarının en yüksek seviyeye ulaşmasını sağladı. Henüz inşası devam eden Atapark ile Ataşehir, 110 bin metrekarelik bir yeşil alana daha sahip olacak. Ataşehirliler, Ataşehir Belediyesi’nin resmi web sayfasında bulunan Afet Bilgi Sistemi’nden kendilerine en yakın toplanma alanlarını ve diğer detay bilgileri bulabilirler.

BÜYÜK PARKLAR, DEPREME HAZIRLIKTA KRİTİK ÖNEME SAHİP Depreme karşı hazırlıkların başında da, yıkıcı bir depremin ardından gidilecek güvenli toplanma alanları geliyor. Büyük parklar, kentlerin nefes alma alanları olduğu kadar aynı zamanda doğal toplanma alanları olarak da kullanılıyor. Ataşehir’de AFAD tarafından belirlenen 42 toplanma alanı yer alıyor. Ayrıca, Ataşehir Belediyesi tarafından AFAD’a onay için gönderilen 80 yeni toplanma alanı daha bulunuyor.

Ümraniye'de kaldırımlar yeniden renkleniyor Kış ve yaz aylarındaki olumsuz hava koşullarından dolayı renk özelliğini kaybeden kaldırım taşları, Ümraniye Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü ekipleri tarafından yapılan çalışmalarla yeni boyasıyla eski görünümüne kavuşuyor. Ümraniye Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü ekipleri, ilçedeki cadde ve sokaklarda kaldırım taşlarını boyama çalışmalarına başladı. Kışın yağmurdan, yazın ise sıcaklardan etkilenip boyaları kalkan ve silinen kaldırım taşları, Ümraniye Belediye ekipleri tarafından boyanarak yenileniyor. ARAÇ SÜRÜCÜLERİ İÇİN UYARICI ÖZELLİĞİ VAR Sarı-beyaz renkte boyanan bordür ve kaldırım taşları araç sürücüleri için uyarıcı olurken, cadde ve sokakların görünümüne canlılık getirmesinin yanı sıra temiz bir görüntü de oluşturuyor. İlçe içi ulaşımında hayli önemli bir yere sahip olan bu çalışmaların, belirlenen cadde ve sokaklarda devam edeceği belirtildi.

Çekmeköy'e 'Seyir Tepesi' geliyor İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Çekmeköy Belediyesi işbirliğiyle inşa edilen Çekmeköy Seyir Tepesi, içerisinde yer alan özellikleriyle İstanbulluların uğrak mekânları

arasında yer almak için gün sayıyor. Tepenin içerisinde park ve yeşil alanlar, hobi bahçeleri, tematik yürüyüş parkurları, tenis kortu, bisiklet parkuru, biyolojik gölet, futbol ve

basketbol sahası bulunacak. İstanbul ve Çekmeköy manzarasına sahip seyir kulesinin yapımında son aşamaya gelindi. HUZURLU BİR SOSYAL TESİS OLACAK Projedeki çalışmalar hakkında bilgi alan Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz; "Yerin tahsisi ve projelerin hazırlanması zaman alan süreçlerdi. Bu dönemde kaybettiğimiz zamanı uygulama aşamasında telafi etmek için ekiplerimiz hızla çalışıyorlar. Sadece Çekmeköylülerin değil, çevre ilçelerde yaşayanların da iyi vakit geçirecekleri huzurlu bir sosyal tesis hazırlıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

48 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017


İlçelerimiz

Şile, 2018’de meydan ve yeraltı otoparkına kavuşuyor İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, inşaatı devam eden Şile Kent Meydanı ve Zemin Altı Otopark inşaatında incelemelerde bulundu. İstanbul için çok önemli olan Şile’deki yatırım ve hizmetleri yerinde görmek için ilçeyi ziyaret ettiklerini belirten Topbaş, Şile’ye 14 yılda 1 milyar 650 milyon lira yatırım yaptıklarını söyledi.

25 milyon lira bedel ile 525 araçlık zemin altı otoparkı ve 11 bin 470 metrekare kent meydanı inşaatını başlattıklarını hatırlatan Başkan Kadir Topbaş, 2018 yılının Mart ayında tamamlanacak projede otobüs garı, 16 işletme ve 6 lokal, 30 dükkanlık çarşı ve 2 bin metrekare yeşil alan da olacağını belirtti.

Şile’nin meydan ve otopark ihtiyacını çözmek için 20 bin metrekarelik bir alanda

PARKLANMA SORUNU SONA ERECEK Zemin altı otoparkın Şile’nin merkezindeki parklanma sorununu çözeceğini ifade eden Topbaş, İSPARK tarafından işletilecek otoparkın çok önemli bir ihtiyacı karşılayacağını, garın transfer merkezi gibi çalışacağını dile getirerek; "Şile artık doğal ürünlerini doğru kullanan, Şile Bezi ile kendisini dünyaya hissettirmiş bir ilçe haline geldi. Şile sadece yazlık değil, devamlı yaşanılmak istenen bir şehir konumunda" açıklamasında bulundu.

Eski mahkumlar simitçi oldu Beykoz Belediyesi eski hükümlü, ihtiyaç sahibi ve madde bağımlılığından kurtulan ilçe sakinlerini topluma kazandırma ve iş edindirme amacıyla 14 seyyar simit ve mısır arabası dağıttı. Beykoz Belediye Meydanı'nda düzenlenen program kapsamında 10 simit arabası ve 4 mısır arabası olmak üzere toplam 14 araç,

sahiplerine teslim edildi. Konuyla ilgili açıklamada bulunan Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, şunları ifade etti: BEYKOZ BELEDİYESİ, BACASIZ BİR FABRİKADIR "Sosyal belediyecilik anlamında Beykozlular için çok anlamlı hizmetler yapmaya devam ediyoruz. Bütçemizin çok büyük bir kısmını sosyal yardımlarımıza ayırıyoruz. Kariyer Merkezimizde 10 yıl içinde 10 bin insanımızı, 1.100 firmayla anlaşarak iş sahibi yaptık. Beykoz Belediyesi, bacasız bir fabrikadır. Bunlar belediyemizin kendi insanına yaptığı hizmetlerdir. Dağıttığımız simit arabalarıyla bir uğraşın, emeğin karşılığı alınacak. Kardeşlerimiz ticareti biraz öğrenecekler. Sonrasında bu işin bereketi artacak ve daha güzel fırsatlara yol açılabilecek. Asıl olan, insanımızı iş güç sahibi yapmaktır."

Sağlıklı Maltepe için dev adım Maltepe Belediyesi tarafından hizmete açılan Küçükyalı Tıp Merkezi, modern binası ve teknik donanımıyla vatandaşlara ücretsiz ve kaliteli sağlık hizmeti sunuyor. Altı aydır faaliyette olan tıp merkezinde bugüne kadar 72 bin kişi, ücretsiz sağlık hizmetinden yararlandı. Maltepe Belediyesi Hastaneler Müdürlüğü’ne bağlı olarak kurulan merkez, 11 bin 500 metrekare kullanım alanına sahip. Küçükyalı Tıp Merkezi, şu anda mevcut 5 uzmanlık dalında (göğüs hastalıkları, dâhiliye, genel cerrahi, radyoloji, göz) 14 uzman doktorla vatandaşlara ücretsiz sağlık hizmeti sunuyor. Henüz 6 aydır hizmet veren tıp merkezini günde ortalama 490 kişi ziyaret ediyor. Hastane yönetimi ise yolun başında olduklarını, 2018 yılı için ciddi planlamalar yapıldığını belirtiyor. Önümüzdeki dönemde 30’a yakın uzmanlık dalında ücretsiz sağlık hizmeti vermeyi hedefleyen Küçükyalı Tıp Merkezi, Anadolu Yakası’nın en gelişmiş fizik tedavi rehabilitasyon merkezini de kurmayı planlıyor. SAĞLIKTA DEVRİM Maltepe Belediyesi, Sağlık İşleri Müdürlüğü bünyesinde sürdürdüğü faaliyetlerle de dikkat çekiyor. 2014 yılından bugüne kadar 340 bin kişiye ücretsiz sağlık hizmeti sunan belediye; Altın Kart, Buton ve Evde Sağlık hizmetleri ile de vatandaşların takdirini kazandı. 65 yaş üstü ve engelli vatandaşlara yönelik sürdürülen Altın Kart uygulaması sayesinde, 59 bin kişiye evde sağlık hizmeti sunuldu. Genç nesillere yönelik de bilinçlendirme çalışmaları yapan ekipler tarafından son 3,5 yılda 35 bin öğrenciye okullarında “Ergenlik ve Şiddet”, “Hijyen ve Tuvalet” eğitimi verildi. Maltepe Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, ayrıca ilçe genelinde esnafa yönelik hijyen eğitimini de sürdürüyor.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 49


İlçelerimiz

Sancaktepe Belediyesi Mehteran Takımı, Türk Festivali’ne renk kattı İtalya'nın "Türk kasabası" olarak da anılan Moena kasabasında 300 yılı aşkın bir süredir düzenlenen Türk Festivali, bu yıl İstanbul Sancaktepe Belediyesi Mehteran Takımı'nın geçit töreniyle renklendi. Rivayete göre yeniçeri Balaban Hasan'ın 2. Viyana Kuşatması sonrasında Alp Dağları'nın kolu olan Manzori'nin eteklerindeki Moena kasabasına sığınması, kendisini kasaba halkına sevdirmesi ve yaşamını burada sürdürmesi, kasabada her yıl Türk Festivali düzenlenmesine vesile oldu. Moenalılar, 300 yıldan uzun bir süredir, son yılları resmi olmak üzere her yıl Ağustos ayında düzenledikleri festivalde Türk kültürünü yaşatıyor.

KASABA MERKEZİNDE RENKLİ GEÇİT TÖRENİ Türkiye de hem resmi olarak hem de sivil toplum kuruluşları aracılığıyla festivalde varlık gösteriyor, Moenalılara Türk kültürünü tanıtmaya çalışıyor. Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) İtalya Şubesi'nin destek verdiği festivalde, bu yıl bir ilke imza atıldı ve Sancaktepe Belediyesi Mehteran Takımı, kasaba merkezinde geçit töreni yaptı. Renkli görüntülerin oluştuğu festivale bu yıl, İtalya'nın kuzeyinde yaşayan Türk vatandaşlarının yanı sıra Almanya, Avusturya, İsviçre ve Hollanda'dan da çok sayıda gurbetçi katıldı.

Eğitim kenti Tuzla Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı’nın “Eğitim Kenti Tuzla” vizyonuyla hizmet veren Tuzla Belediyesi Gençlik Merkezi, bu yıl 412 gence üniversite kapısını araladı. Tuzla Belediyesi Gençlik Merkezi ve Tuzla Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü işbirliğiyle ücretsiz olarak düzenlenen üniversiteye hazırlık kurslarında Tuzlalı gençler, büyük başarı gösterdi. Kursa katılan 624 öğrencinin 412’si; Hukuk Fakültesi, Mimarlık ve Mühendislik Fakülteleri, Eğitim Fakülteleri ve Güzel Sanatlar Fakültelerinde eğitim almaya hak kazandı.

50 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

YAZICI: GENÇLERİMİZ BU MİLLETİN UMUDU VE YARINIDIR Tuzla’nın ve ülkemizin geleceğini emanet edeceği gençler, üniversite hayallerini Tuzla Belediyesi Gençlik Merkezi’nin imkânlarıyla gerçekleştirdi. Gençler, eğitim hayatlarında hep yanlarında yer alan Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı’ya teşekkür etti. Başkan Yazıcı, gençlerin bir milletin umudu ve yarını olduğunu belirterek; “Eğitimli, bilinçli ve sosyal yönden güçlü bir gençlik için tüm imkânlarımızı seferber ediyoruz. Üniversite sınavını kazanan gençlerimizi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum" dedi.

Sultanbeyli ikinci meydanına hazırlanıyor Sultanbeyli, Kent Meydanı'ndan sonra ikinci meydanına kavuşmak üzere gün sayıyor. Bosna Bulvarı Hal Kavşağı’ndan başlayarak Kubbe Caddesi’ne kadar uzanan 400 metrelik bir alanda Sultanbeyli Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü tarafından yürütülen çalışmalar, tüm hızıyla devam ediyor. Yenilenen alanda kamu binaları caddeye uygun hale getirilirken, çevre düzenleme çalışmaları ise aralıksız sürüyor. MUHSİN YAZICIOĞLU KÜLTÜR MERKEZİ YENİLENİYOR Muhsin Yazıcıoğlu Kültür Merkezi’nin dış ve iç cepheleri yenilenirken, içinde bulunan nikâh salonu modern hale getiriliyor, kültür merkezinin içine bir de düğün salonu ekleniyor. Yenileme çalışmasının kısa zamanda biteceğini ifade eden yetkililer, Sultanbeyli’nin birçok programa ev sahipliği yapacak bir kültür merkezine de kavuşacağını belirtti. KİTAPSEVERLERE MÜJDE: KİTAP KAFE AÇILIYOR Sultanbeyli Belediyesi, kültür-sanata verdiği değeri bir kez daha gözler önüne serdi. Muhsin Yazıcıoğlu Kültür Merkezi’nin yan tarafına inşa edilen Kitap Kafe’nin sonuna gelindi. Kitapseverlerin keyifli vakit geçireceği Kitap Kafe’ye ilginin yoğun olacağı düşünülürken, şehir estetiğine de olumlu katkı verecek.


İlçelerimiz

Pendik'e Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Sağlık Bakanlığı, Pendik’e 10 katlı Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi açıyor. Çamçeşme Mahallesi’nde yakında hizmete girecek merkez içinde 76 poliklinik, 5 ameliyathane, 5 özel çocuk polikliniği ve 5 yataklı servis bulunacak.

taların her ihtiyacı düşünülerek donanımlar oluşturulan hastaneyi ziyaret eden Pendik Belediye Başkanı Dr. Kenan Şahin, servisleri gezerek bilgi aldı.

Elçi Sokak’ta hizmet verecek olan Pendik Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi, modern teknolojinin tüm imkânları kullanılarak yapılacak tanı ve tedavi işlemleriyle bölgede ağız ve diş sağlığı konusunda önemli bir ihtiyaca cevap verecek. İstanbul Anadolu Güney Kamu Hastaneler Birliği'ne bağlı olarak hizmet verecek hastaneye, MHRS üzerinden randevuyla hasta kabul edilecek. İçinde has-

YAKINDA HİZMETE GİRECEK Sağlık Bakanlığı'nın hedef ve stratejileri doğrultusunda yatırımı İstanbul Anadolu Güney Kamu Hastaneleri Birliği tarafından gerçekleştirilen hastane, açılış için onay bekliyor. Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından verilecek onayın ardından Pendik Ağız ve Diş Merkezi, hastalara hizmet vermeye başlayacak.

Kartal’ın en büyük parkı inşa ediliyor Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz, ilçenin en büyük parkı olma özelliğini taşıyan ve yapımı hızla devam eden Yakacık Havuz Sokak’taki park çalışmasını yerinde inceledi. Park alanında yetkililerden bilgi alan ve tespitleri doğrultusunda gerekli talimatları veren Başkan Öz, şu açıklamalarda bulundu: "Parkımız hizmete açıldığında Kartallı çocuklar, gençler ve her yaştan vatandaşa hitap eden alanları, balıklı havuzu ve deniz manzarasıyla hem eşsiz bir dinlenme mekânı olacak, hem de içinde yer alacak ağaçlar, sıhhi bitkiler, yenilebilir bitkiler ve kokulu bitkilerle Kartal’da yeşil alanların artmasına ve ekolojik yaşama büyük katkı sağlayacak".

Üsküdar'da örnek dönüşüm başladı Üsküdar’da "Örnek Dönüşüm", Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin katılımıyla gerçekleştirilen törenle başladı. Üsküdar Belediyesi öncülüğünde başlatılan Örnek Dönüşüm hareketinde ilk adım Çamlıca'da atılıyor. Örnek Dönüşüm hareketiyle birlikte Üsküdar'ın tarihi dokusunu ve eşsiz atmosferini koruyacaklarını dile getiren Belediye Başkanı Hilmi Türkmen; "Örnek Dönüşüm, titizlikle hazırlanmış bir projedir. Üsküdarımız ve vatandaşlarımız için her konuyu en ince ayrıntısına kadar düşündük. Bu dönüşümden en çok Üsküdarlı vatandaşların fayda sağlaması en büyük hedefimizdir" şeklinde konuştu.

BAKAN ÖZHASEKİ: İSTANBUL'DA DEPREM RİSKİ KAPIDA Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ise; “Biliyorsunuz ülkemiz deprem bölgesi. Yüzyıl içerisinde kaybettiğimiz insan sayısı 83 bin, gene 100 milyar üzerinde maddi kayıp var. İstanbul’da deprem riski her an kapıda. Uzmanlar, 2030 yılına kadar Marmara açıklarında en az 7 şiddetinde deprem beklendiğini ifade ediyor. Biz de bu sebeple 7,5 milyon bağımsız birimi yaklaşık 15 yıl içinde dönüştürmeyi planlıyoruz. Bu da yılda 500 bin bağımsız birim demek. Bir finansman modeli de belirledik. Deprem gelmeden önce buna hazır konutlar yapmak istiyoruz" dedi.

HAVUZLU SOKAK PARKI Yakacık Havuz Sokak'ta yapımı devam eden parkta, İspanya’da Art Nouveau akımının öncüsü ünlü Katalan mimarı Antoni Plàcid Guillem Gaudí’nin mozaikli havuzundan esinlenerek tasarlanan bir havuz yer alıyor. "Teras-Balkon-Bahçe" konseptiyle 30 bin metrekare alan üzerinde yer alan park tamamlandığında, Kartal’ın deniz ve Adalar manzaralı en büyük parkı olacak. 30 bin metrekarelik alanda, araziye uygun ve mevcut bitkiler korunarak hazırlanan Havuz Sokak Park Projesi’nde seyir terasları, yürüyüş yolları, çocuk oyun alanları, piknik alanları, kaya bahçeleri ve doğal bitki şelalesi gibi donatılar yer alacak.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 51


Sanat

Kadıköy’den dünyaya doğru uzanan bir heykeltıraş;

İSKENDER GİRAY DENİZ İHSAN TAŞDELEN "Ekmekçi Berkin’i Arıyor", "Ayrışma", "Ağaca Ağıt" ve "Ağaca Sevinç" eserleriyle tanınan heykeltıraş İskender Giray ile Moda’daki atölyesinde toplumun sanata bakışını, sokak sanatını ve Kadıköy’ü konuştuk. "Yedi milyar insanın yaşadığı dünyada çok fazla dinamik var. Hiçbir konuda, bunu da böyle düzeltelim diye bir şey yapamayız. Sadece bir damla atabiliyoruz. O damlalar da yıllar içerisinde birikip, olumlu bir harekete dönüşebilir. Bir tane damla da ben atayım diyorum" diyen Kadıköy sevdalısı Giray, Kadıköy Life Dergisi'ne içini döktü...

52 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

Öncelikle, isterseniz kısaca kendinizden bahsedin. Nerede doğup büyüdünüz, heykelle tanışmanız nasıl oldu? Ankara’da doğdum aslında ama nüfus kâğıdımda Mucur yazar. Bu bir Türkiye gerçeği... Babam memurmuş, Ankara’da doğmuşum. Doğumevinden çıktıktan sonra apar topar Kırşehir Mucur’a gelmişiz babam orada görevli olduğu için. Dolayısıyla kimliğim orada çıkmış. Doğum yerim de Mucur yazılmış.

sentez içinde büyüdüm. Lise dönemimi İstanbul’da okudum. Sonra üniversite de İstanbul’da. Türkiye gerçeği gereği sanat okumak gibi bir şey yoktu kafamda. Öyle bir alternatifim olduğunu bile bilmiyordum. Sekiz yaşımda garip bir hikâyeyle resimle tanıştım. Resmi hep çok sevdim. Babam, hukuk okurken marangozluk yapmış. Büyükbabam marangozdu, amcam marangozdu. Dolayısıyla ilk talaşı onların atölyelerinde yuttuğum için, hep böyle elimle üretmeyi sevdim.

Yine baba mesleği dolayısıyla Türkiye’yi gezerek büyüdüm. İstanbul hep ikinci adresimizdi. Çünkü babamın ailesi İstanbul’da yaşıyordu. Anadolu İstanbul arası böyle bir

Her türlü zanaati sevdim açıkçası. Bu işlerle uğraşmazken de hep elimin altında takım olurdu ve her boş vaktimde bir şeyler yapardım. Hep sanatsal üretimler değil tabi.


Robot kolu yapmaya çalıştım. Odam için alarm sistemi yaptım mesela. Sonra büyüdüm. Okul bitti. Telekomünikasyon şirketlerinden birinde işe başladım. Çok mutsuz oldum. Fizik Mühendisliği yüksek lisansına devam ediyordum o sırada. Bir yandan MBA, Bilgi Üniversitesi’nde... Takım elbise giyip toplantılara gidiyordum. Ama aynaya baktığımda kendimi tanıyamıyordum. Gerçek bir kimlik bunalımındaydım. Antidepresanlar falan. Sonra bir nokta geldi ve ben artık sanatla uğraşacağım dedim. Hep geç kaldığımı düşünürdüm ama 26 yaş o kadar geç olmasa gerek diyerek başladım. Ama tabiki bir yere gelmiş değilim. Öğrenme devam ediyor. Hayat boyunca da öğreneceğim. Bütün hikâyem bu, özetle. ‘Direniş Bisikleti’ adlı eseriniz için “Bu bisikleti Gezi Parkı’nda direnenlerin o günleri hatırlaması ve/veya bulunmayanların da orada bulunanlara empati yapması için yaptım” diyorsunuz. Buradan hareketle sanat ile empati arasındaki ilişki nedir? Güzel soru. Bir ilişki kurmak şart değil bir kere. Oradan başlayalım. Ben sanatı bu yönden ele alıyorum sadece. Bu yönden ele almayan çok fazla insan var. Hatta genel olarak artık günümüz sanatçısı galiba bu yönden bakmıyor. Sadece estetik açıdan bakıyor. Değer verdiğim bir şair bana "Yaptıklarının altında ezilmiyor musun?" dedi. Malzemenin kendisi güzel aslında... Sadece işin güzelliğiyle ilgileniyorsan estetik bir şey çıkartman yeterli. Bu da bir görüş. Güzel de görüş. İşin sadece estetiğiyle ilgilenen insanlar da olabilir. Benim hayata bakışımda bu yok. Mutlaka sadece güzel olsun diye yaptığım işler var. Şimdi şöyle; üretme isteği aslında insanın içindeki duyguyla alakalı bir şey. Bu bir öz tatmin şekli... Bir şekilde duyguyla çalışıyorsun. Gerçekten bu iş, bir duygu kusma işi. İşin negatif kısmındayım ve böyle görüyorum. Böyle gördüğüm için kendime yaşattığım duygu böyle oluyor. Bunu içimdeki hissi anlatmak için yapıyorsam, içimdeki his de böyle bir hikâyeye dayanıyorsa o zaman benim amacım, karşıdaki insana bu konuda empati yaptırmak olabilir. Bunu da bir diyalog aracı olarak görüyorum. Sadece bir duygu değişimi olarak görmüyorum. Bu duygu değişiminin altına bir katma değer koymak istiyorum. Dolayısıyla o yönden bakıyorum. Benim için aradaki bağ budur. Mesela Contemporary’e bir baykuş yaptım. Bu normal bir kuş değil de, nesli tükenen bir kuş olsa Türkiye’de. Bakan adam altını okuduğu zaman, “Evet, bu baykuşun da nesli tükeniyor” dese. Bu güzel bir şey... Zaten olay bir şeyi düzeltmek değil. Asla yapamayız. Yedi milyar insanın yaşadığı dünyada çok fazla dinamik var. Hiçbir konuda, bunu

da böyle düzeltelim diye bir şey yapamayız. Sadece bir damla atabiliyoruz. O damlalar da yıllar içerisinde birikip olumlu bir harekete dönüşebilir. Bir tane damla da ben atayım diyorum. O da kulaklı baykuş olsun. (Gülüyor) “Heykelleri toplumlar korur” diyorsunuz. ‘Ağaca Ağıt’ ve daha sonra ‘Ağaca Sevinç’ heykelleriniz ve Kadıköylülerin bu heykellere sahip çıkması… O heykellerle arkadaş olunması ve onu yapan biri olarak ona sözünüzü geçiremeyişiniz. Ne hissettiniz bu durumlar yaşanırken? Ben gurur duydum. En azından o heykelle insanların arkadaş olmasıyla gurur duydum ve aradan mümkün olduğu kadar çekildim. Her geçişimde birisi o heykelle iletişimde. Özellikle çocukların onunla iletişimi çok hoşuma gidiyor. Hatta bir hikâye var. Bir çocuk annesine heykeli sorduğu zaman ismimi söylemiş annesi, İskender Giray yaptı diye. Haftalar sonra facebook’tan yazdı hanımefendi. Bakkaldan çıkıyorlarmış ve girişinde ufak bir heykel varmış. “Bunu da mı İskender yaptı?” demiş çocuk. Anne de bir an hatırlayamamış, “İskender kim oğlum?” demiş. Bu bizim evde baya bir şaka konusu oldu. Ve evet, heykeli toplum korur. Bu, dediğimiz yönde bir katma değerdir. Kadıköylünün böyle bir eğitime ihtiyacı yok zaten. Korudular heykeli. Ama şurası önemli; diğerleri de korunabildiğini gördü. Bu güzel bir şey... Buranın dışında olur muydu? Çok da zannetmiyorum. Günümüzde Mehmet Aksoy’un ‘İnsanlık Anıtı Heykeli’ kaldırıldı. İzmir’de metroda bir heykele saldırıldı. Sizin heykelleriniz, Berkin Elvan için olsun, Ağaca Ağıt olsun. Ya saldırıya uğradı ya da çalındı. Bu denli heykellere karşı saldırgan tutumlar neyi gösteriyor? Bir algı mı yaratılmaya çalışılıyor yoksa var olan bir algının sonucu mu? Var olan bir algının sonucu. Bu zaten müslüman toplumlarda olan bir şey. Heykeli put olarak görüyorlar. Ama bu noktada benim söylemek istediğim çok önemli bir şey var. İnsan böyle bir şey düşünürken inancının gücünü hesaba Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 53


Sanat benim de bu canımı acıtıyor. Daha pahalı bir malzeme seçemem. Net, yalın ve mümkün olduğu kadar basit bir şekilde bir şey anlatmaya çalışıyorum. Sokaktan geçen insanın kısa zamanda alıp geçmesini istiyorum. Bu yüzden sokak sanatı diyebiliriz buna. Çünkü sokak müzisyeni seni bir yerden alır sadece üç dakikalık veya yüz adımlık bir yere götürür. Benim de burada amaçladığım budur ve bu işler, sokak işleridir. Korunmak zorunda değillerdir. Gidebilirler, çalınabilirler. Yeter ki vandal bir saldırıya uğramasınlar. Daha önceki röportajlarımda da, TedX konuşmamda da söylediğim bir şeydir. Bir süreleri var heykellerin, hayat süreleri. Onu da toplum belirler. Ayrışma Heykeli

katmalı. Bir de şeytan var. O beni sürekli dürtüyor. O insanın bilinci. Aslında dürten bir şey yok. Senin inancın güçlüyse karşına put da koysalar, sen yine inanmaya devam edersin. Senin inancın güçlüyse, karşına çıplak kadın da koysalar, senin abdestin bozulmaz. Bu, inancın zayıflığıyla ilgili bir şeydir. Biz bunu put olarak görmüyoruz. Mitolojik tanrıları işlerken de bunu tanrı olarak koymuyoruz ortaya. Altındaki fikri koyuyoruz. Adalet Tanrıçası, adalet saraylarının önünde tanrı olduğu için yok; Adalet Tanrıçası, adalet saraylarının önünde, adaletin tüm unsurlarını bir araya getiren bir figür olduğu için var. Karşıdaki insan bu figürü ve bu fikri alsın diye var. Dediğim gibi, buradan yola çıkarak aslında heykelden korkmasının sebebi puttan korkması değil, altındaki fikirden korkması. Pozitif bakmak lâzım bu işe. Bir sorunu çözmenin en önemli yolu ve başlangıç şartı, o sorunu bilmektir. Sen sorunun sürekli üzerini örtersen bu asla çözümlenemez. Mesela çıplak bir kadın heykeli bir insanda bu kadar büyük bir etki yaratıyorsa o zaman o kişi, bu durumu kendisinde olumlu olarak bir problem hissedip bunun üzerine gitmesi lâzım. Heykelin sanatsal kaygısı burada yatıyor o zaman… Aynen öyle. Mevcut olan bir güdünün artık çıkmaktan utanmaması diyelim. Son derece tüketime dayalı bir toplumda yaşıyoruz. Tam da bugün, üretmek, hayatın neresinde duruyor? Zor bir yerinde duruyor. Çünkü ister istemez CNC’lerle, lazer kesimcilerle yarışıyorsun. Şu anda işsiz bir insanlığa doğru ilerliyoruz. Her şeyi makinalar yapmaya başladı. İlerleyen yıllarda belki son kalan heykeltıraşlardan, "Bu meslek de ölüyor artık" diye bir TRT programı izleyebiliriz diye düşünüyorum. Ama ben bir baharata inanıyorum. Bu baharatı somut şekilde göremesek de tadıyoruz. Nedir o baharat, annenin yemeğindeki baharat bu. Restoran yemeğinden farklı... İçine konulan sevgi, klişe tarafıyla... İşte in-

54 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

san eliyle yaratılan her şeyde, olumlu ya da olumsuz bir baharat var. O baharatı kaçıracağız böyle giderse. Buna üzülüyorum. Genelde heykellerin kilden yapıldığını görüyoruz. Sizin boru ile çalışmanızda özel bir neden var mı? Öncelikle heykeller, herhangi bir malzemeden yapılabilirler. Sokak işlerinde borunun çıkış noktası şöyle: Eski binaların olduğu bir İstanbul’da yaşıyoruz. Eskiden su ve gaz boruları ve giderlerin hepsi demir borulardı. Sonra onları kullanmamaya başladık. Tonlarca demir evlerin içinde öyle boş boş bekliyor şu anda. Onlardan birinin çıkıp bu durumlara isyan etmesini istedim. Çünkü sürekli seyrediyorlar. Sanki kafamdaki hayali dünyada onlardan biri var olmuş da sonra kesip biçip diğerlerini yapmaya başlamış gibi. O yüzden kaynaklarım hep düzensizdir. Sanki böyle apar topar birbirlerini yapıyorlarmış gibi bir şey yaşıyorum ben kendi içimde. O yüzden o borulardan girdim. Tabi şöyle bir avantajı da var. Sokak işi. Heykel pahalı bir şey... Grafiti sanatçılarının sprey boyalara verdiği para nasıl canını acıtıyorsa,

Ve son olarak Kadıköy... Kadıköy, sanatınız ve sizin için ne anlam ifade ediyor? Kadıköy’ü çok seviyorum. Artık İstanbul’da kurtarılmış bölge gibi. Özgürce yaşanabilen nadir alanlardan bir yer haline geldi. Bu yönüyle de çok seviyorum. En çok sevdiğim tarafı işimin anlaşılması. Çünkü dediğim gibi bir diyalog arayışındayım. Sokağa çıkıp üç beş kişiyle konuşmaya başladığım zaman heykel anlamında, bunlardan dört tanesi bana cevap veriyor. Bu beni çok mutlu ediyor. Aynı dilden konuşabildiğim insanlarla beraber yaşamak çok hoşuma gidiyor. Ben seneler önce Nişantaşı’ndan geldim. Burası hakkında en büyük aşk yaşadığım unsurlardan biri, insanların sabahleyin birbirine günaydın demesiydi. Kavga gürültü olmamasıydı. Geldim, ilk iki üç yılda duyduğum tek kavga -bu arada Moda’dan bahsediyorum- iki tane yaşlı amcanın Migros’un içindeki siyaset kavgasıydı. Aynı zamanda sabahları yürüyüşe çıktığım zaman o tarihi yarımadayı görmek beni çok mutlu ediyor. Bütün bu yönleri birleştirdiğimiz zaman Kadıköy, yaşamak istediğim bir yer. İstanbul’un içinde olmasa daha iyi olacağım. Kadıköy’ü bir köy olarak Kaz Dağları’nın içine koymak isterdim.



Sektör

Vakıf Taşdelen Su Genel Müdürü Burhan Alev:

Camdan cama geçen sağlığı vaat ediyoruz CENAY TOPRAKKAYA Tüketiciye fayda sağlayacak ürünler ve hizmetler sunmayı hedefleyen Vakıf Taşdelen Su, sektörün ana dinamikleri dışında ezber bozan ve ilkleri başaran kimliğiyle dikkat çekiyor. Ciddi araştırma ve geliştirme süreçleri sonucunda sektörde öncü adımlar atan Vakıf Taşdelen Su'yun Genel Müdürü Burhan Alev ile söyleşi gerçekleştirdik. İşte, özel röportajımızın ayrıntıları... Burhan Alev’i tanıyabilir miyiz? Üniversitedeki işletme eğitimimin ardından hızlıca iş hayatına atıldım. Uzun yıllar Ülker bünyesinde farklı üst düzey pozisyonlarda gö-

rev aldıktan sonra bir ortağımla beraber belli bir süre kendi ithalat-ihracat firmamızı yönettik. Son olarak, bugüne kadar kazandığım farklı satış-pazarlama tecrübeleri ve portföyümden sonra, geçen yıl itibariyle de bu kazanımlarımı artık Vakıf Taşdelen Su markamızı, hak ettiği daha da iyi noktalara taşımak amacıyla Genel Müdürlük koltuğuna getirildim.

ye ettiği su Vakıf Taşdelen’dir. Vakıf Taşdelen Su’yun “Reisi Cumhur Kemal Atatürk” imzalı kararnameler ile ilk fabrika alt yapısı ve modernizasyonu sağlanmıştır. Atatürk’ün özellikle rahatsızlığı sırasında, reçetesinde normal suyun yanı sıra Taşdelen Memba Suyu yazdığını ve ilaç niyetine kullandığını “Son Nöbet Defteri” kitabından öğrenmekteyiz.

Vakıf Taşdelen’in kuruluş tarihinden bahsedebilir misiniz? Vakıf Taşdelen Su’yun oldukça eskiye dayanan, köklü bir tarihi var. İlk olarak Sultan II. Selim Han'ın eşi Afife Nurbanu Sultan tarafından 1582 yılında vakfediliyor. Sultan II. Abdülhamid Han’ın da bizzat kullandığı ve tavsi-

Üretimini gerçekleştirdiğiniz suyun kaynağı nerededir? Vakıf Taşdelen Doğal Kaynak Suyu, kendisine adını veren Taşdelen Ormanları içerisindeki 800 bin metrelik kaynak arazisinde bulunmakta olup, 220 metre derinlikten ‘kendiliğinden yeryüzüne çıkan’ bir doğal kaynak suyudur. Birçok su irmasının aksine cam damacanada üretim yapmanızın sebebi nedir? Sağlıklı doğal kaynak suyunu camda şişeleyerek, bu alandaki en büyük yatırımı yapıp büyük bir değişikliğe gittik. “Camdan Cama” sloganımızın çıkış noktası olan cam sağlığını cam pompa ile destekleyerek, sektörde de büyük bir fark yarattık. Kaliteli doğal kaynak suyunu cam sağlığında destekliyor, müşterilerimize daha fazla sağlık ulaştırmayı hedefliyoruz. Sağlıklı suyun özellikleri nelerdir ve insanlar su tercihi yaparken nelere dikkat etmeliler? Kaliteli doğal kaynak suyun insan sağlığında önemi çok büyük... Öncelikle bütün hücrele-

56 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017


Sektör

rimizin çoğu sudan oluşuyor. Metabolizma ile sindirimin düzgün çalışması ve ışıldayan bir cilt için kaliteli suya hayatımızda daha çok yer açmalıyız. Su tercihi yaparken de BPA içermeyen pompa, özel cam boru ve sağlıklı kapak gibi cam sağlığını sonuna kadar koruyan faktörleri dikkate alabiliriz.

kalitesiz bir şekilde üretildiğine dair duyumlar alıyoruz. Bu yönde hukuki davalarımız sürerken de tüketicilerimizin bu aldatmacaya dikkat etmelerini, bu üreticilere pay vermeyip, yurtdışında sadece bize özel ürettirdiğimiz, ithal cam boruları kullanmalarını istiyoruz.

Su sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Sorunlar ve çözüm yolları nelerdir? Toplumumuzdaki sağlıklı yaşam trendi arttıkça, kişi başı su tüketim verileri de her geçen sene artmaya devam etmektedir. Ancak hâlâ bu konuda ilerlememiz gereken çok yol var. Artan talebe cevap verebilmek adına çoğu marka sondajla su çıkarıp, tüketicilerine sunmakta; bizler bu noktada ‘butik/ premium su markası’ duruşumuzu bozmayıp, ‘kendiliğinden yeryüzüne çıkan gerçek doğal kaynak suyumuzu’ tüketicilerimizle buluşturmaya devam edeceğiz.

Su sektöründe teknoloji ne yönde ilerliyor? Teknoloji ve kullanımıyla ilgili öngörüleriniz nelerdir? Vakıf Taşdelen Su olarak bugün İstanbul’un en eski doğal su kaynaklarına sahibiz ve bu doğal kaynak suyunu teknolojinin getirdiği en son sistem makinelerle birleştirerek, tüketicilerimize “Camdan Cama” geçen sağlığı vaat ediyoruz.

Rakiplerimizden farklılaştığımız diğer bir nokta olan, faydalı model patenti bize ait olan pompalarımızda kullandığımız “cam boruların” maalesef merdiven altı yerlerde

Tarih boyunca Nurbanu Sultan, Sultan İkinci Abdülhamid Han ve Atatürk gibi önemli isimlerin tercihi olmuşsunuz. Vakıf Taşdelen Su'yu sektörde ayrıcalıklı kılan unsurlar nelerdir? “Daha Fazla Vakıf Taşdelen, Daha Fazla Sağlık” sloganı ile çıktığımız bu yolda su-

yumuzun lezzetine ve kalitesine güvenimiz tam. Sondaj yapılmadan kendiliğinden yeryüzüne çıkan bir su olması ile adındaki doğallığın hakkını sonuna kadar veriyor. Haziran ayında, Uluslararası Lezzet ve Kalite Enstitüsü tarafından 3 altın yıldızla lezzetimiz tescillendi ve Üstün Lezzet Ödülü’ne layık görüldük. Dünyadan birçok su markasının katıldığı törende, böyle bir ödül almak bizim için büyük bir gururdu. Vakıf Taşdelen’i Çekmeköy haricinde nerelerde bulabiliriz? Vakıf Taşdelen Su olarak İstanbul’un 32 ilçesinde hizmet vermeye ve insanlara sağlıklı doğal kaynak suyunu ulaştırmaya devam ediyoruz. Kadıköy ilçesinde de tarihi Vakıf Taşdelen Su’yumuzu çok yoğun bir operasyon ağıyla tüketicilerimize ulaştırıyoruz. Hizmet ağımızda İstanbul’un dışında, Kocaeli ve Ankara illeri de bulunmakta. Çekmeköy’ün gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Çekmeköy son dönemde hızlı bir gelişim gösteriyor. Çekmeköy halkı da bu durumdan oldukça memnun. Bunun sebebini ise gelişimin, sosyal yaşamı oldukça olumlu yönde etkilemesine bağlayabiliriz. Belediye Başkanımızın ve altındaki tüm ekibin bu gelişmedeki katkısı sonsuz... Son olarak okuyucularımıza neler iletmek istersiniz? Sektöre her zaman yenilik ve lezzet katan Vakıf Taşdelen Su, markamızı güvenle içmeye ve takip etmeye devam etsinler.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 57




Eğitim

ALİ KOÇ: Eğitimde tartışma ideolojik değil, pedagojik olmalı... PINAR BALTACI Ali Koç 20 yıllık bir eğitimci. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Sosyoloji bölümünden 1996 yılında mezun olan Koç, Cizre’ye atanır ve hikâyesi böyle başlar. Çeşitli okullarda öğretmenlik ve idarecilik yapmasının ardından Milli Eğitim Bakanlığı’nda eğitim uzmanı olarak çalışır. 2002 yılında devlet memurluğundan istifa eder ve özel okullarda idarecilik, ardından danışmanlık yapar. Sonrası kendi projelerini hayata geçirmesi ile devam eder. Önce ‘Eğitimpedia’ isimli web sitesi, ardından ‘Her fidenin ayrı bir öyküsü var’ anlayışını benimseyen Fide Okulları. Ali Koç’u kurucusu olduğu okul Fide’de ziyaret ettim. Öğretmen ve öğrencilerin arkadaş gibi olduğu, samimi bir ortam. Sohbetimiz yine aynı samimiyette, okul bahçesinde bir bankta gerçekleşti. Ali Koç ile hem Fide’yi hem de yeni eğitim, öğretim yılına girdiğimiz şu günlerde Türkiye’deki eğitim sistemini konuştuk. Eğitimpedia’dan başlayalım isterseniz. Nasıl çıktı ortaya bu ikir? 2013 yılında dünyadan eğitime dair bilgileri eğitimciler ve ebeveynlere aktarma isteği ile ortaya çıktı. Türkiye’de İngilizce bilmemekten kaynaklı yabancı kaynaklara ulaşamayanlar, bu kaynaklara ulaşsınlar istedik. İlk yazımız Finlandiya eğitim sistemi üzerineydi. Çok ilgi gördü. Fark ettik ki dünyada eğitim adına

60 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

neler olup bittiği merak ediliyor. Dünyadan paylaştığımız eğitim anlayışları herkesin dikkatini çekmeye başladı fakat Türkiye’de gerçekleşeceğine dair kimsenin inancı yoktu. Ve bu noktada Fide Okulları ikri ortaya çıkıyor. Bir hayal gerçekleşti diyebilir miyiz? Nasıl başlıyor ve devam ediyor Fide serüveni? Evet, Fide Okulları fikri ortaya çıktı ve hayata geçirdik. Bir hayal gerçekleşti diyebiliriz tabii. Yeni bir okul açılıyorsa genelde odağına sınavları koyuyor ve sınav başarılarını ön plana çıkarıyor. Fide ilk kurulduğu günden itibaren bu ana akım yaklaşıma karşı durdu. Bizim eğitimde odağımız sınav değil, öğretmen ve öğrenci ilişkisi. Çocuğun yaratıcılığının geliştirilmesi, her çocuğun doğayla ve kendi doğasıyla buluşması... Biz ana ilkeyi bu şekilde koyduk ve bu çok yoğun talep gördü. Bundan sonraki üç yıla dair kayıtlarımızı kapattık, yedek listeler oluşmuş durumda. Çünkü artık herkes çocuğunu sınav için heba etmekten bıktı. O yüzden Fide’ye iki grubun çok ilgisi var. Birincisi ebeveynler, ikincisi ise eğitimciler. Çok sayıda özel okuldaki öğretmen arkadaş, gönüllü Fide eğitmeni olarak çalışıyor. Fide’yi farklı kılan nedir? Nasıl bir eğitim anlayışı ve felsefesi var? Okulumuzda her şeyden önce yatay ve demokratik bir ilişki var. Çocuk öğretmen, öğretmen yönetici, yönetici kurucu gibi iliş-

kilerimizin tamamı demokratik ilişkilerdir. Ve Fide’de her şey çocuk yararı esas alınarak tasarlandı. Karşılıklı kurduğumuz ilişki birbirini tanımaya dayalı. Başka Fide’ler de açacağız. Ölçümüzü hep şöyle kuruyoruz, öğrencilerimiz 250 kişiyi geçmeyecek okullarımızda. Çünkü okul müdürünün her çocuğu ismiyle tanımasını istiyoruz. Fide’ye de başarıyı getiren bu. Çocuklar birlikte eğleniyor ve öğreniyor. Biz 1 yılda bir aileye dönüşmeyi başarabildiysek, bu kurduğumuz ilişki sıcaklığı ile mümkün oldu. Fide’de uygulanan eğitim modeli Finlandiya ile benzerlik taşıyor. Finlandiya eğitim modeli hakkında ne düşünüyorsunuz? Finlandiya eğitim modelinin bizim aslında köy okullarında yaşadığımız yapıdan çok önemli bir farkı yok. Oradaki mesele bir çocuğa bolca boş zaman bırakmak... Çocuklar evlerinin yakınındaki okullarda eğitim aldığı için öğle yemeğinde evlerine gidebiliyorlar. Uzun teneffüs süreleri var. Biz Fide’de de böyle yapıyoruz. Eğitimde doğru olan şey çocuğun her dakikasını planlamak ve yetişkinlerle bir arada geçirmesini sağlamak değil. Çocuğa boş zaman bırakıp, akranları ve kendi ile zaman geçirmesini sağlamak. Aslında bizim Finlandiya’da sevdiğimiz şey bu. Ancak, bunu Finlandiya’dan öğrendik demek Türkiye’ye haksızlık olur. Çünkü köy çocukları öyle bir ortamda okuyorlar. Ama üzülüyoruz


Eğitim çünkü biz Finlandiya ile eğitim reformlarını aynı tarihlerde başlattık. Bizim Köy Enstitüleri deneyimimiz vardı, orada kaldık. Onlar ise sistemlerini çok değiştirdiler. Türkiye eğitim sistemini çok farklı coğrafyalarda görebilme imkânınız olmuş. Hem köyde hem de metropolde. Nedir ikisi arasında ki fark? Köyde çocuk olmak ve öğretmen olmaktan bahseder misiniz? Ben 1997’de Cizre’nin bir kenar mahallesinde öğretmenliğe başladım. Yani güvenlik sorunlarının olduğu bir dönemdi. Cizre’de 2.5 yıl sınıf öğretmeni olarak çalıştım. Hayatımın hem insan, hem de öğretmen olarak en güzel dönemlerini geçirdim. O dönemde ve koşullarda yüksek meslek aşkıyla işimizi yaptık. Mesleği ben orada sevdim diyebilirim. Özellikle Güneydoğu’da görev yaptığınızda mesleğinizin etkisini daha çok görüyorsunuz. Bu durum hem mesleğe, hem de kendinize dair inancınızı arttırıyor. Orada hayat değiştiren kişi olduğunuzu hissediyorsunuz. Her sınıfa girdiğinizde size heyecanla bakan gözleri görüyorsunuz. Metropolde öğretmenlik yaptığınızda ise o çocuğun hayatındaki herhangi birisiniz. Peki ya çocuklar? Ben köy çocuklarının eğitim öğretim açısından daha şanslı olduklarını düşünüyorum açıkçası. Tabii iyi bir öğretmene rastlamak koşuluyla. Eğer bir köy çocuğunun iyi bir öğretmeni varsa, metropoldeki çocuktan daha şanslıdır. Çünkü o bahsettiğimiz doğayla ve kendi doğasıyla bir arada yaşayabileceği bir ortamdadır. Bol bol hayal kuracağı serbest zamanı var. Tekrar yüzümüzü büyük kentlere döndüğümüzde artık özel okullar fazlasıyla arttı. Eğitimin özelleşmesini destekliyor musunuz? Eğitim özelleşmeli mi sorusuna bir özel okulcu olarak hayır derim. Çünkü parasız ve nitelikli eğitim, her devletin yurttaşlarına sunmak zorunda olduğu bir görev. Özel okul ve devlet okulları arasındaki farklar nelerdir? Velilerin tercihleri hakkında neler önerirsiniz? Ne yazık ki Türkiye’de herkes mahallesinde nitelikli eğitime kavuşamadığı için ve çocuklarıyla alakalı kaygılı olduklarından özel okulları tercih ediyor. Türkiye’deki özel okul ihtiyacı yeni bir eğitim felsefesi üzerinden doğmalıydı. Yani özel okulları, “standart eğitimden memnun değilim, alternatif bir eğitim arıyorum” diyenler tercih etmeliydi. Bu şekilde olsaydı özel okulculuk çok farklı bir noktaya gelebilirdi. Türkiye’de özel okulculuk; daha temiz tuvaletler, az mevcutlu sınıflarla anlamına geliyor. Dünyada özel okullar bir felsefe ve yeni bir yaklaşım su-

nuyor. Bu felsefe ve yaklaşım veliye iyi geliyorsa, çocuk o okula gidiyor. Dünya’da çok sayıda özel okul, devlet okullarına oranla fiziksel olarak daha kötü durumdadır. Ama veliler oranın güçlü felsefesinden kaynaklı çocuklarını oraya göndermeyi tercih ederler. Türkiye’de güçlü bir felsefe için özel okullara para vermiyoruz, özel okullar ülkemizde devlet okullarının sunamadığı hizmeti sunuyor sadece. Velilere önerim, bu hizmetlerin devlet okullarında da olması için seslerini yükseltmeleri olacaktır. Peki, sizce eğitimde en önemli unsur nedir? Öğretmen ve okul mu? Yoksa aile mi? Kesinlikle öğretmendir. Bütün dünya açısından böyledir. Bir çocuğun öğrenme hayatında istediğiniz değişkeni çıkartın, mesela yüzme havuzlu bir okula gidip gitmemek hiçbir çocuğun hayatını değiştirmez ama iyi bir öğretmenle eğitim öğretime başlamak çocuğun bütün öğrenim hayatını değiştirir. Okulla ve öğrenmeyle ilgili iyi duygusu olan çocuklara ya da yetişkinlere bakın, hepsinin tekrar 1. sınıflarına dönün, hepsi mutlaka iyi öğretmenle başlamışlardır. Eğitimin özü öğretmenlerdir. Bir okul ne kadar büyüktür dersek, öğretmeni kadar büyüktür derim. Son yıllarda ülkemizde, özellikle özel okulculuk sektörünün büyümesi ile birlikte öğretmen, sistemin ana unsuru olmaktan çıktı. Neredeyse, çocuk mutluluğu uğruna çalışan kölelere dönmeye başladı öğretmenler. Bizim mesleğe eski saygınlığını kazandırmak gibi de bir iddiamız var açıkçası. Tabii biz öğretmenin korkulan kutsal bir varlık olması gerektiğini düşünmüyoruz ama bakıcı ve köle gibi olmaması gerektiğini düşünüyoruz. O yüzden öğretmenlerimizi çok önemsiyoruz. Çünkü başarı değer görme sonucunda geliyor. Bütün okulların da bu şekilde değişeceğini düşünüyorum. Burada kritik olan nokta şu; her meslek grubunda olduğu gibi öğretmenlikte de mesleki tatmin. İnsan olarak kendinizi okulda nasıl hissettiğiniz önemli.

Şimdi sadece bir ilkokul ya da ortaokul açabilirsiniz. Bu avantajlı kısmı 4+4+4 eğitim sisteminin. Eğitimde sorunları tartışırken, daha derinden pedagojik sorunları tartışmalıyız. Türk eğitim sisteminde en önemli sorun ebeveyn ve eğitimci için şudur, neyin anlatıldığından önce nasıl anlatıldığı. Reform nasıl anlatacağımız üzerinden olur. Yani eğitimde tartışma kısacası ideolojik değil, pedagojik olmalıdır. Pedagoji, çocuğun estetik duygusunun nasıl gelişeceğini tartışır. Siz çocuğun estetik duygusunu geliştirirseniz, dünyaya daha güzel bakma, algılama duygusunu geliştirirseniz o istediği şairi okur, ileride istediği mesleği seçer. Özel gereksinimli çocuklara değinmek istiyorum son kez. Sizin çok önemsediğiniz bir konu olduğunu biliyorum, okulunuzda da çok sayıda özel gereksinimli çocuk var. Evet doğru. Üstelik kabul etmemiz gereken sınırın epey ötesinde çocuk kabul ediyoruz. Bunu da okulumuzun misyonu olarak görüyoruz. Çünkü Türkiye’de özel gereksinimli çocukların öğrenim hakkı, en önemli eğitim problerimizden bir tanesi. Biz mümkün olduğunca çok çocuğumuzu kabul ederek bütünleştirme dediğimiz bir eğitim yapmaya çalışıyoruz. Doğal gelişim gösteren çocukların aynı haklara sahip olmaları ve mümkün olduğunca aynı becerilere sahip olması için çalışıyoruz. Bunun da hem insani hem de eğitimci olarak görevimiz olduğunu düşünüyorum.

Ülkemizdeki eğitim sistemine değinecek olursak, sık sık değişikliklerle karşı karşıya kalıyoruz. Müfredat, sınav sistemindeki değişiklikler ve çok tartışılan 4+4+4 sistemi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz son yıllarda yaşanan bu değişimleri? Öncelikle şunu söyleyeyim biz Türkiye’de 4+4+4 eğitim sistemi diye bir şey tartışıyoruz ve sorunu doğru yerden görmüyoruz. Bu hiç önemli bir tartışma değil aslında. Biz yanlış şeyi tartışıyoruz. Aslında 4+4+4 kademelendirme açısından 8 yıllık eğitime göre daha doğru bir yaklaşım. Çünkü bu yaklaşımda daha küçük okullar kurabilirsiniz. Mesela yıllar önce 8 yıllık eğitim yüzünden köy okulları kapatıldı. Hâlbuki çocukların köyünde eğitim görmesi gerekiyordu ama yasal mevzuat buna izin vermiyordu. Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 61


Söyleşi

Hayatın her alanında imzası var...

ORHAN BAHTİYAR Yazar Orhan Bahtiyar ile yöneticisi olduğu Ataşehir’deki Düştepe Oyun Müzesi ve Oyun Bahçesi’nde edebiyattan tarihe, sanattan müzeciliğe geniş bir yelpazede konuştuk.

DR. FİGEN SABIRCAN Orhan Bahtiyar’ın yazmaya ilgisi hep vardır ama bu ilginin işe dönüşmesi için uzun yıllar geçmesi gerekir. 12 yıllık kurumsal hayat deneyimini bir kenara bırakıp tüm vaktini yazmaya vereceğini söyleyince kendisine aptal, enayi diyenler olur ama O verdiği karardan dönmez. Bugün ailesi, eşi ve önemlisi ustam dediği Sunay Akın’ın desteği ile 6 kitap sahibi bir yazar. “Esnaf bir baba ile ev hanımı bir annenin çocuğuyum. 40 yıllık Kadıköylüyüm. Moda İlkokulu’nu ve Kenan Evren Lisesi’ni bitirdim. Kadıköy, İstanbul’un son 4-5 seneyi saymazsak en az bozulan yerlerinden biri. Tüm çocukluk ve eğitim hayatımın burada geçmesinden ve halen burada yaşamaktan çok mutluyum. 1985-1992 yılları arasında Adalar Su Sporları Kulübü’nün lisanslı yüzücüsü olarak ulusal ve

uluslararası yarışmalarda mücadele ederek farklı dereceler elde ettim. Üniversiteye başlayınca yüzme hayatım bitse de daha sonraki çalışma ve yazı hayatımda sporcu disiplininin çok faydasını gördüm. Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nden mezun olup çalışmaya başladım. Çok iyi şirketlerde çalışmış ve yöneticilik yapmıştım ama mutlu değildim. 2010 yılında çizgiyi çektim ve tüm kariyerimi bıraktım.” USTAM VE AĞABEYİM SUNAY AKIN… Yaz tatillerinde babasının Bostancı Oto Sanayi’deki mobilya dükkânında çalışan Orhan Bahtiyar’a yazma sevdasını aşılayan kişi, şair ve yazar Sunay Akın’dır. “Sunay hocam ile 1985’in yazında tanıştık. Onun babasının dükkânı ile bizim dükkân yakındı. Ben sıkıldım deyince, babam beni onlara götürdü. Bir oto yedek parçası dükkânı düşünün içerden

daktilo sesleri yükseliyor ve masa başında şiirleri dergilerde yeni yayınlanmaya başlayan Sunay Akın var. O 23, ben 11 yaşlarındayım. Yaz tatili bitene kadar her gün sabahtan akşama kadar masa tenisi oynayıp sohbet ettik. Yazma sevdasını bana aşılayan kişidir. O benim ustam, onun çırağı olmaktan onur duyuyorum. Onun büyük desteği olmasaydı, her şeyi bırakıp yazmaya başlayamazdım dolayısıyla da bu noktada olmazdım.” 2 ROMAN VE 1 ÇOCUK KİTABI Orhan Bahtiyar, 2004 yılında üç yıl boyunca bir internet sitesinde yayınlanan mizahi denemelerini “Robdöşambr Kullanma Kılavuzu” adlı bir kitapta toplar. Ama ilk romanı ancak yeni kariyerine yelken açtıktan bir yıl sonra 2011’de raflarda yerini alır. “İlk romanım İdeon - Tanrıların Yolu. Romanın ilk 40 sayfasını yazmıştım ama bu yazış üç yıl sürmüştü. İşten ayrılınca kaptım sayfaları doğru Sunay Akın’a gittim. Okudu, ‘bunu bitir, ben bastıracağım’ dedi. Bu sözleri duyunca Kaz Dağları’na gidip dört ay orada yaşadım ve romanı bitirdim. II. Dünya Savaşı yıllarında bir grup Alman ve Amerikalı askerin, muhteşem bir doğaya sahip Kaz Dağları’nda sünni ve alevilerin dostluk ve sevgiyle birlikte yaşadığı bir köye gelmelerini ve burada yaşadıklarını anlatıyor. Hikâye kurgu ama altındaki bütün birikim gerçek.”

62 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017


Söyleşi

TÜRKİYE’DE VE DÜNYADA BİR İLK: ATAŞEHİR DÜŞTEPE OYUN MÜZESİ VE OYUN PARKI Orhan Bahtiyar, sürekli okur, okudukça daha fazla araştırır. Sahaflarla arkadaş, Nadir Kitap’ın ise en iyi müşterisi olur. Yıllarca yazamamanın acısını çıkartmak istercesine devamlı yazar. Okurları heyecanlı bir yolculuğa çıkaran ilk romanı iki sene sonra gelen ikinci roman ve hemen ardından çıkan üçüncü roman takip eder. “İlk romanımla ilgili araştırma yaparken ikinci romanım Elohim’in Çocukları’nın konusu çıktı. Türkiye’de çok fazla olmayan bir tarz... Hem tarihi, hem fantastik hem de ezoterik öğeleri bir araya getirdiğim kitap çok ilgi gördü. Felsefe gruplarından davetler aldım. Elimden geldiğince gidip kitabı anlattım, güzel sohbetler yaptık. Ardından Türk havacılık tarihinin en önemli isimlerinden Vecihi Hürkuş’un hayatını yazdığım ‘Gece Tayyarede Açıkta’ geldi. Havacılığa ilgim küçük yaşlardan beri var. Hürkuş ile Sunay Akın’ın bir kitabında karşılaştım, çok etkilendim. Vecihi Hürkuş'u biz yetişkinlerden daha çok çocukların tanıması gerektiğini düşünerek ‘Hürkuş ile Göklerde’ isimli bir çocuk kitabı hazırladım. Türk Hava Yolları beğendi ve uçaklarında çocuklara dağıttı. Ayrıca Ipad ve Iphone’lara uyumlu Hürkuş ile Göklerde uygulaması hazırladık”. ATEŞ KIRMIZI – BİR FAUSTO ZONARO ROMANI Vecihi Hürkuş’un hayatından sonra da aklında olan hikâyeden Sunay Akın’a bahseder. Onun “Sen kendini ispatladın artık bir tık yukarı çıkma vakti. Farklı ve senin entelektüel birikime katkısı olan bir roman yazmalısın. Sanat tarihi, resim ve ressamlar üzerine çalışsan iyi olur” demesi ile araştırmalarını bu yönde yoğunlaştırır. “Resimle hiç alakası olmayan ben, sanat ve resim tarihi ile ilgili bulabildiğim, ulaşabildiğim tüm kitapları, yazıları okudum. Eski İstanbul fotoğraflarını, kartpostallarını buldum. Dönemin ressamlarını ve eserlerini inceledim. II. Abdülhamit döneminde

İtalya’dan göç etmiş ve saray ressamlığına kadar yükselmiş Zonaro’nun hikâyesi ilgimi çekti. Bıraktığı günlüklerden de yararlanarak oluşturduğum kurguya o dönemin İstanbul’unu ve sanat çevresini, önemli olayları, mekânları ve hayatları da ekledim. Örneğin Osmanlı’da ilk Batılı anlamda müzecilik çalışmalarını başlatan, Kadıköy’ün ilk belediye başkanı Osman Hamdi’den ve Osmanlı bilim tarihine önemli katkıları olan Besim Ömer’den de bahsediyorum. Ateş Kırmızısı, Türkiye’nin Roma Büyükelçiliği’nin ilgisini çekti, iki ülke arasında kültür köprüsü kurmak için bastırmak istediklerini belirttiler. Bu hem ülkemiz hem de benim için güzel bir durum olacak.” SON KİTAP VE YENİ KİTAP PROJELERİ Her kitabında farklı konulara değinen, farklı çevreleri ve bireyleri anlatan yeniliği ve şaşırtmayı seven bir yazar Orhan Bahtiyar. Son eserinde de şaşırtmaya ve çarpıcı bir dille ünlü teknik direktör Vural Yılmaz’ın hayatını anlatırken bizleri yıllar öncesinin Sakarya’sına götürüyor. Dönemin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısı hakkında da bilgilendiriyor. “Bir gün Sunay Akın ve Yılmaz Vural ile sohbet ediyorduk. Vural, renkli bir kişilik ve ilginç bir hayatı var. Sunay hoca, ‘senin hayatını yazmak lâzım’ dedi, O da ‘sen yazarsan olur’ dedi. Bunun üzerine hocam, ‘ben yazamam ama Orhan yazar’ diye beni işaret etti. Günlerce dinledim, sonra nehir söyleşi tarzında yazmak bana göre olmadığı için anlattıklarını bir kurgu içine oturttum. Futbol adamı biyografisinin dışında bir roman oldu. Geçtiğimiz Mayıs ayında çıktı ve çıktığı andan itibaren büyük ilgi gördü.

Orhan Bahtiyar, aynı zamanda Ataşehir Belediyesi tarafından yapılan, küratörlüğünü Sunay Akın, tasarımını ise sahne tasarımcısı Ayhan Doğan’ın üstlendiği müzenin genel koordinatörlüğünü yapıyor. Belediye Başkanı Battal İlgezdi’nin kuruluş amacının çocukları alışveriş merkezlerinden ve bilgisayar oyunlarından kurtarıp farklı etkinlikler yapmaları ve açık alanda rahatça oynamalarını sağlamak olarak ifade ettiği müze, etkinlik binası ve oyun parkı 60 bin metrekarelik bir alan içinde. “Müzede 20 farklı ülkedeki 150 koleksiyonerden toplanan 2 binden fazla oyuncak sergileniyor. Bunlardan bazıları 1800’lü yıllarda yapılmış oyuncaklar. Örneğin 150 yıllık satranç takımımız, ilk uzay oyunlarımız var. Etkinlik binamızda ise 5-14 yaş arası çocuklara yönelik farklı atölyelerimiz mevcut. 40-45 dakika süren bu atölye çalışmalarında tahta oyuncaklar boyanıyor, gölge oyunları oynanıyor. Süper Kahraman Atölyesi’nde, çocuklar 3D printerdan çıkan kahramanları istedikleri gibi boyayarak, kendi süper kahramanlarını yaratma fırsatı buluyorlar. Müzede Hazine Macerası’nda ise eğitmen tarafından verilen ipuçlarını takip ederek, saklı hazine sandığının peşine düşüyorlar, buldukları sandıkta onları ufak hediyeler bekliyor. Parkta bowling, satranç, mini golf, labirent, masa tenisi ve salıncaklarımız var.”

Bana bir kitap yayınlanır yayınlanmaz hemen yenisini soruyorlar. Aslında beş romanın konusu hazır... Hepsi de yoğun araştırma gerektiren konular. Yeni romanım dedemden dinlediğim gerçek bir hikâye üzerine. İlk 75 sayfası hazır. Yavaş yavaş ilerliyorum.” Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 63


Advertorial

Mehtap Akyüz:

Okulumuzda her çocuk özeldir PINAR BALTACI Birey Eğitim Kurumları tarafından kurulan Bilgiyolu Koleji, bu yıl eğitim - öğretim hayatına başladı. Anaokulu, ilkokul ve ortaokul düzeyinde eğitim verecek olan kolejde, dünya çapında kabul görülüp uygulanan birçok eğitim modeli uygulanacak. “Her çocuk özeldir” ilkesinden yola çıkılarak öğrenci merkezli bir anlayışın benimsendiği kolejde, öncelikli amaç kendine güvenen, özgür ve bağımsız kararlar alabilen bireyler yetiştirmek. Akademik ve davranışsal eğitime çok küçük yaşlardan itibaren başlamanın önemli olduğunu düşünerek Bilgiyolu Anaokulu Müdürü Mehtap Akyüz ile konuştuk. Akyüz, anasınıfında uygulanacak eğitimi Kadıköy Life dergisine anlattı. “OKULUMUZDA ÇOKLU ZEKÂ KURAMINI UYGULUYORUZ” Dünyada kabul gören birçok eğitim modelini harmanladıklarını ve en başta çoklu zekâ kuramını uyguladıklarını dile getiren

Mehtap Akyüz, “Bu yaklaşıma göre insan zekâsı, 8 alt kategoriye ayrılmıştır. Bu kategoriler, insanın sahip olduğu zekâsını hangi alanda daha etkin kullanabildiğini gösteren zekâ türlerinden oluşmaktadır. Çoklu zekâ kuramına göre her insanın özel yetenek alanları vardır. Bizler de çocukları gözlemleyerek, çocuğun hangi zekâ alanına sahip olduğunu keşfediyoruz. Örneğin; çocuk görsel zekâya sahipse, daha çok görsel materyaller kullanarak çocuğun ilgi alanına hitap etmiş oluyoruz. Özellikle anasınıfı çağındaki çocukların sahip oldukları zekâyı keşfetmek çok önemli” diyor. FEN VE MATEMATİKTE BÜYÜK BULUŞLAR Okul öncesi yılların; çocukların bir bilim insanı gibi çevrelerini sürekli araştırdıkları, keşifler yaptıkları, merak duygularının en yüksek olduğu ve sürekli sorular sordukları yıllar olduğunu dile getiren Akyüz, çocukların erken yaşta bilgiyi keşfetmesinin gerekliliğini şu şekilde açıklıyor: “Okulumuzda

uygulanacak olan Gems Programı ile çocuklara temel bilimsel kavram ve yöntemleri oyunlar ve etkinliklerle basitten karmaşığa doğru verirken, çocukların hayal güçlerini de geliştirmeye çalışıyoruz. Fen ve matematik etkinlikleri ile çocuklar; gözlem, deney, araştırma ve keşfetmeye yönelik bilimsel becerileri kazanıyorlar. Böylelikle bilimsel düşünmenin ilk temelleri atılıyor. Amacımız, soran ve sorgulayan, çok yönlü düşünme becerileri gelişmiş, bilime karşı olumlu tavır geliştirebilen bireyler yetiştirmek.” “YARDIM ET, MUTLU ET KAMPANYASI” Değerler eğitiminin özellikle okul öncesi eğitimde önemli bir yeri olduğunu dile getiren Mehtap Akyüz, konuya şöyle açıklık getiriyor: “Sevgi, saygı, hoşgörü, yardımseverlik gibi değerler maalesef çağımızda gittikçe yok olmaya başlıyor. Bizler bu değerleri ne kadar canlı tutarsak o kadar iyidir. Yardımseverlik konusunda kendimize bir kardeş okul edineceğiz. ‘Yardım et, mutlu et’ kampanyası adı altında da herkes kullanmadığı oyuncak ve kıyafetlerini getirecekler ve kardeş okulumuz ile onları paylaşacağız. Aileler farklı materyaller kullanarak evde değişik düzenekler oluşturup, çocuklarına da heyecan katabilirler. Örneğin, karton bardakları evin belli kısımlarına yapıştırıp, ellerine pinpon topunu alıp, ‘hadi soldaki ya da yukarıdaki bardağın için atalım’ diyebilirler. Böylelikle yer-yön kavramı çocuğa kazandırılmış olurken, aslında o bardağa o topu atabilmek çocuğun bazı beceriler kazanmasını sağlar. Bu şekilde farklı parkurlar yaratılabilir.”

64 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017


Advertorial

Arzu Girginer:

İngilizce en iyi görsel materyallerle öğrenilir Günümüz dünyasında dil eğitimi büyük önem taşıyor. İngilizce artık herkesin bilmesi gereken bir dil. Bilgiyolu Koleji de bu konuda oldukça hassas. İyi bir dil eğitimi konusunda öğretmen ve yöneticiler detaylı bir çalışma içerisinde. Bilgiyolu Koleji öğretmenlerinden Arzu Girginer ile hem kendi okullarında hem Türkiye’de verilen İngilizce eğitimini konuştuk. Sizi tanıyabilir miyiz öncelikle? Marmara Üniversitesi Yabancı Diller Fakültesi İngilizce Bölümü’nden mezun oldum. Ardından Yüksek Öğrenim Kurumu Pedagojik Formasyon eğitimimi tamamladım. Çalışma hayatım önce bankacılık ile başladı, ardından okullarda öğretmenlik şeklinde devam etti. Daha önce Doğa Koleji, Amerikan Kültür Dil Okulları’nda çalıştım. Bu yıl ise Bilgiyolu Koleji’nde olacağım. Bilgiyolu Koleji'nde nasıl bir dil eğitimi olacak? Okulumuzda 5. 6. ve 7. sınıflarda A1, A1.2 ve A2 seviyelerinde İngilizce eğitimi veriyoruz. 8. sınıflarda ise TEOG sınavına dönük eğitim var. Ben tüm ortaokulların derslerine gireceğim. İngilizce dil eğitiminde amacımız çocuğu konuşturabilmek ve dili nasıl kullanacağını öğretmek. Öğrencilerimizi İngilizce bilgilerine göre kategorize ediyoruz. Böylelikle, her çocuk kendi seviyesine göre eğitim alıyor. İngilizceyi çocuklara sevdirmek için derslerde ne gibi etkinlikler yapıyorsunuz? Nasıl daha kolay öğrenmelerini sağlıyorsunuz? Okuma, yazma, konuşma ve kelime odaklı ders işliyoruz. Tüm sınıflarımızda akıllı

tahtalarımız var. Dersler dijital ortamda işleniyor. Bunların dışında derslerimde klasik müzik ve güncel şarkılar dinletiyorum. İşlenen konulara ilişkin oyunlar ve yarışmalar düzenliyorum. Çocukların dikkatini de en çok oyunlar ve yarışmalar çekiyor. Günümüzde çocuklar için genelde görsellik öğrenmeyi kolaylaştırıyor. Teknoloji ile yakından ilgili olan çocuklara dijital olmayan ortamda bir şeyler anlatmak çok zor oluyor. Jenerasyon olarak görsel zekâları çok gelişmiş durumda. Türkiye’de İngilizce eğitimi ne kadar yeterli veriliyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz? İngilizcenin öncelikle dünyadaki öneminden bahsetmek isterim. İngilizce artık dünyada ortak bir konuşma dili olarak kabul ediliyor. İngilizce eğitim iş yaşamında, kariyer planlamasında da çok önemli bir yer teşkil ediyor. Artık çalışılan sektör fark etmeksizin, İngilizce bilgisi çok önemli... Türkiye’de İngilizce eğitimini devlet okullarında çok zayıf

buluyorum. Devlet okullarında 2 saat İngilizce eğitimi var, bunun etütlerle, kurslarla desteklenmesi gerekiyor. Bununla beraber, ikinci bir dilin öğrenilmesi de çok önemli. Velilere neler önerirsiniz? Evde, küçük yaşta çocukların dil eğitimine dair neler yapabilirler? Anaokuluna başladıklarında İngilizce dil eğitimi çok önemli. Anaokulunda dil eğitimi almış çocuklar okula hazırlıklı başlıyorlar. Zaten velilerimiz de artık bu konuda çok bilinçli. Çocukların okul öncesi eğitimde en azından renkleri, sayıları, şekilleri öğrenmeleri gerekir. Son olarak tek bir faktör ile açıklarsanız, İngilizce en iyi nasıl öğrenilir? Edindiğim deneyimlerden yola çıkarak söylüyorum en iyi görsellik ile öğreniyorlar. Bir konunun bir görsel materyalini seyrettikten sonra, konusu işlendiğinde çocuklar çok iyi anlıyorlar. Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 65


Kültürel Miras

Eskihisar’da nefis bir konak;

OSMAN HAMDİ BEY MÜZESİ ERKUT ÖZEN Osman Hamdi Bey'in yaz aylarında ikamet ettiği ve günümüzde müze olarak kullanılan evini ya da şimdiki haliyle “Osman Hamdi Bey Müzesi'ni Kadıköy Life okurları ile paylaşmak istedim. Hikâye özetle şöyle; Osman Hamdi Bey, Osmanlı Devleti’nin son döneminde üst düzey kişilerin gözde sayfiye mekânlarından Eskihisar’da bir arazi satın alır. Gençlik yıllarında aldığı bu arazi, tam

66 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

28 dönümdür. 40’lı yaşlarının başında, 1884 yılında, deniz kenarındaki bu sayfiye yerinde planını da kendi çizdiği bir köşk yaptırır. Fransız mimarisinden esinlendiği düşünülen köşkün kiremit, tuğla, ahşap gibi malzemeleri Fransa’nın Lyon kentinden gemi ile getirilir. Yapının tamamlanmasından sonra ömrünün sonuna kadar olan 26 yıllık dönemde yaz aylarının neredeyse tamamını bu köşkte geçirir.


Kültürel Miras

ATATÜRK VE İNÖNÜ DE BU EVDE KALMIŞLAR Birinci Dünya Savaşı sırasında şimdi Osman Hamdi Bey Müzesi olarak kullanılan köşk ve bağlı yapıları, o dönemin karargâh komutanlığı emrinde kullanılmış. Atatürk ve İsmet İnönü’nün de özellikle Kurtuluş Savaşı dönemlerinde bu evde kaldıkları biliniyor. Eskihisar’ın en güzel noktalarından birinde olan Osman Hamdi Bey’in yazlık köşkü, sonraları adeta kaderine terk edilmiş. 1945 sırasında çıkan bir yangınla evin üst katı yanarak tahrip olmuş.

larak hizmet vermeye başlamış. Bahçesinde bulunan resimhane ve müştemilat, galeri ve amatör resim gruplarına bir atölye olarak sunulmuş. Eksiklikleri çok fazla olmasına rağmen Osman Hamdi Bey Müzesi, hâlâ en iyi müzelerimizden biri olan İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin kurucusu, ressam, devlet adamı kimliklerini taşıyan yakın tarihimizin en önemli kişilerinden birinin anısına oluşturulmuş olması dolayısıyla ziyaret edilmesi gereken bir yer.

Eskihisar’da Osman Hamdi Bey’in evini görüp, sakin ve küçük bir liman kıyısında sıralanmış kafe ve restoranlarda keyifli zamanlar geçirebilir ve buraya adını veren Eskihisarı da görebilirsiniz. İstanbul’un hemen yanıbaşındaki bu gerçek dingin ve tarihi sahil köyü, sanki az ötesinde kalkan Eskihisar-Topçular feribot iskelelerinden saklanmış bir halde ziyaretçilerini bekliyor. Müze, pazartesi hariç 09.00-12.00/13.30-17.00 saatleri arasında ziyarete açık bulunuyor.

1966 yılında köşk, bahçesinde bulunan müştemilat ve köşke ait koru Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tescil edilip, onarılmış. Bu onarım sonrasında özellikle Osman Hamdi Bey ve ailesine ait çok az miktarda ev eşyası kaldığından ev ve bahçesi, kafeterya v.s olarak belediye tarafından kullanılmış. Ta ki son yıllara kadar... OSMAN HAMDİ BEY ARTIK EVİNDE Ancak şu anda Osman Hamdi Bey’e ait bazı eşyalar, aile fotoğrafları, köşkün kullanıldığı döneme ait fotoğraflar, Osman Hamdi Bey’in yaptığı resim çalışmalarının birebir ölçekli röprodüksiyonları ile içerisi tamamen bir müze eve çevrilmiş olan köşk, sanırım uzun yıllardır ilk defa anlam ve değerini bu-

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 67


Fotoğraf Sanatı

Engü Balkan'ın objektifinden

Sokağın enerjisini yansıtan kadrajlar EVREN GÖZÜYAŞLI Fotoğrafçılıkla uğraşan herkesin bildiği gibi, fotoğrafçılıkta teknik kadar önemli olan bazı şeyler vardır. İyi bir kadrajı oluştururken, doğru kompozisyon ile duyguyu ve enerjiyi fotoğraf izleyicisine aktarmak çok önemlidir. Sokak fotoğrafçılığı bu durumun en fazla ön planda olduğu alandır. Bir anlamda sokaktaki kontrast enerjilerin, renklerin, duyguların estetik biçimde ifadesidir. Kadıköy Life'in bu sayısında, uzun yıllardır tutkuyla sokak fotoğrafları üreten bir fotoğraf sanatçısı Engü Balkan’ı ve fotoğraflarını sayfalarımıza taşıyoruz…

68 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

Kendinizden ve fotoğrafı bir yaşam biçimine dönüştürme sürecinden bahseder misiniz? Aslında görsel sanatlar dünyasıyla tanışmam fotoğraftan önce grafik tasarım ve uygulamalarla başladı. Uzun yıllar uluslararası ortaklığı olan ajanslar dâhil pek çok reklam ajansında yaratıcı ekiplerle birlikte çalıştım. Bu süreç bana farklı bakış açıları, görselliğin aykırı ifade biçimleri ve derinlikli bir estetik duygusu kazandırdı. 2008 yılında, görsel sanatlar alanında yeni bir arayış içinde olduğum dönemde, fotoğraf sanatçısı Muammer Yanmaz ve halen de üyesi olduğum 40 Haramiler Fotoğraf Kulübü ile ta-

nıştım. Temel, İleri Fotoğrafçılık ve Belgesel Fotoğrafçılık atölye eğitimlerine katıldım. İlerleyen süreçte ise Fotoğraf Sanatçısı Merih Akoğul'un "İyi Fotoğrafın Sırları’’ konulu atölyesinde eğitim aldım. Zamanla fotoğraf benim için bir hobiden çok öteye geçip bir tutkuya dönüşmeye başladı. Büyük bir tutku ve heyecanla fotoğraf çekmeye ve sanatın içinde yer alıp etkinlikleri takip etmeye devam ettim. İstanbul sokaklarında, yaşamdan farklı kesitler ve hikâyeler anlatan pek çok fotoğraf çektim. Tam bu zamanlarda, çocukluğumdan beri eserlerini hayranlıkla takip ettiğim uluslararası sanatçı Gürbüz Doğan Ekşioğlu'nun Taksim Levent metro


Fotoğraf Sanatı vagonlarında yer alan illüstrasyon çalışması ile karşılaştım ve büyük bir heyecanla o anı fotoğraf karemle ölümsüzleştirdim. Bu fotoğrafım Fototrek’in açmış olduğu “ulaşım” temalı yarışmada ödül aldı. Aynı zamanda, Milliyet Gazetesi Cadde ekinde ve Swiss Otel’in kurumsal dergisinde yayınlandı. Halen İstanbul Fotoğraf Müzesi'nin Cumhuriyet Dönemi fotoğraf koleksiyonu araştırma arşivinde yer almakta. Çalışmalarımdan Şakir Eczacıbaşı’nın portre fotoğrafı NTV haber kanalında, William Klein’in portre fotoğrafı da TRT’de yayınlandı. 2009 yılında ise, 40 Haramiler Fotoğraf Kulübü Starbucks Projesi’nin karma sergisinde Kadıköy ve Beyoğlu temalı üç ayrı sokak fotoğrafım sergilendi. Bu arada Gültekin Çizgen gibi fotoğraf sanatının çok değerli ustalarıyla tanıştım. Fotoğraf gösterileri, söyleşiler ve sergiler olmak üzere çeşitli etkinlikleri takip ettim. Bu sayede, sanatın farklı alanlarında çok önemli üretimler yapan insanlarla yolum kesişti. Sahaflar’da ve Nardis Jazz Club’de kişisel fotoğraf projeleri ürettim. Çok sevdiğim caz müzisyenleriyle tanıştım. Bir süre boyunca da yine bir fotoğrafçı arkadaşımla birlikte alanında tanınmış sanatçılarla profesyonel fotoğraf çekimlerinde bulundum. Sanat ve fotoğraf alanındaki bilgimi akademik olarak geliştirmek istedim ve 43 yaşımda ikinci üniversiteye başlayarak Fotoğrafçılık ve Kameramanlık Bölümü’nü onur derecesiyle tamamladım. Bu arada reklam fotoğrafçısı Fethi İzan ve ekibi P Blok Creative Production Studio’da stajımı yaptım. İstanbul'da şehir hayatı, sokak ve insan hikâyelerinden oluşan fotoğraflar üretip sosyal medya hesaplarımda paylaşmaya devam ediyorum. Sokaklarda an’ı yakalamanın duygusunu bizimle paylaşır mısınız? Sokak fotoğrafçılığının sizin için anlamı nedir? Sokaklar şehrin enerjisinin en yalın ve saf şekilde hissedildiği alanlar. Bu yüzden farklı kadrajlara ulaşmak için farklı saat ve mevsimlerde sokaklarda olmak ve uzun uzun vakit geçirmek gerekiyor. En iyi karenin günün hangi saatinde ve nerede karşınıza çıkacağı ise en büyük sürpriz... Sokak fotoğrafçılığı her şeyden önce vakit ve emek isteyen bir uğraş. An’ın her zaman içinde kalmalı ve her-

kesin gözü önünde olan karelere bambaşka bir bakış açısıyla yaklaşmayı öğrenmelisiniz. Sokak fotoğrafçılığında en büyük önem taşıyan nokta, sadece gözle görmek değil; gördüğünü farklı şekilde algılamak ve bunu izleyicilere güçlü bir şekilde yansıtabilmek. Sizce sokak fotoğrafçılığında en önemli faktörler ve zorlukları nelerdir? Sokak, farklı insanları ve enerjileri birarada barındıran karmaşık bir dış mekân olduğu için neye, nasıl yaklaşacağınızı bilmeniz önemli. Bazı insanlar fotoğraflarının çekilmesinden rahatsızlık duyabilir. Böyle durumlarla karşılaştığınızda anlayışlı ve hoşgörülü davranmalısınız. Genel anlamda insanlara güven vermeniz, onların kendi duygu ve davranış halleri içinde rahat hareket etmelerine olanak sağlıyor. Bu da sizin doğal kompozisyonları rahatlıkla üretmenize yardımcı oluyor. Bunun yanında bazı durumlarda insanlara bilgi vermeniz önem taşımakta. Hem insanların içinde kalmalı, hem de objektif bir gözlemci konumunda olmalısınız. Sokak fotoğrafçılığını diğer fotoğrafçılık alanlarından ayıran bir diğer konu ise hız... An’ı yakalamak noktasında reflekslerinizin güçlü olması ve hızlı hareket etmeniz büyük bir avantaj kazandırıyor. Öyle ki bazen bir sonraki an’ı bile hissedip, öncesinde hazır olmanız gerekebiliyor. Bu konuda genellikle sezgilerime güveniyorum. Bazen de varlığınızı hissettirmeden o an’ın içine girerek, sokaktaki hikâyelerin kahramanlarının yanında olmalısınız. Zaman zaman habersiz çektiğim kareleri insanlara göstererek, yayınlanması konusunda izin istediğim de oluyor. Sizi fotoğrafçılık alanında besleyen ilgi alanlarınızı bizimle paylaşır mısınız? Aslında sanatın pek çok dalı ilgi alanıma gi-

riyor. Jazz müziği, sahne sanatları, resim ve illüstrasyon sanatı, animasyonlar, fotoğraf ve sinema önceliklerim. Bu farklı sanat dallarının getirdiği farklı bakış açıları, estetik duygusu, karşıt renk ve dokuların birlikteliği bana fotoğrafçılık alanında büyük bir kazanım sağlıyor. Fotoğraflarımı izleyenlerden aldığım geri bildirimler o an’ın enerjilerini ve duygularını etkileyici ve estetik bir şekilde aktardığı yönünde. Sevgi, doğa, insani değerler ve adalet duygusu benim için çok kıymetli. Fotoğraf sanatı ise yaşamda çok güçlü bir ifade biçimi... Bu nedenle, fotoğraflarım benim yaşama bakış açımı ve duygularımı da yansıtıyor, diyebilirim. Fotoğraf üretmek için sizce çalışmak mı yetenek mi öncelik taşıyor? Sizi sanat alanında etkileyen ve çalışmalarını takip ettiğiniz başarılı isimler var mı? Şunu özellikle belirtmek isterim; iyi fotoğraflar, etkileyici kompozisyonlar üretebilmek için yetenek çok önemli. Bu konuda şanslı olduğumu düşünüyorum. Çalışmadan ve emek vermeden de salt yeteneğin yeterli olmadığı bir gerçek. Yani her ikisi de ayrı ayrı önem taşıyor ve biri olmadan diğeri eksik kalıyor. Sevdiğim ressamların ve fotoğrafçıların çalışmalarını takip etmek, fotoğraf üretim sürecinde bana büyük katkılar sağlamakta. Gördüklerini iç dünyalarındaki yorumlamayla dışa vuran ekspresyonistler ve Picasso ile Kandinsky gibi modern sanatın büyük temsilcileri beni hep etkilemiştir. Vivian Maier, Henry Cartier Bresson, William Klein, Bruno Barbey gibi pek çok fotoğraf sanatçısı ise benim eserlerini hayranlıkla takip ettiğim diğer isimlerden. Fotoğraf alanında bundan sonra yapmak istedikleriniz neler? Öncelikle yaşadığım topluma faydalı bir birey olmak ve başarılı fotoğraf projeleri üretebilmek benim yaşamdaki en büyük motivasyonum. Sokak fotoğraflarında estetik duyguyu öne çıkaran, zıtlıklardan ve çarpıcı detaylardan oluşan güçlü kompozisyonlar üretmeye devam etmek ise en büyük isteğim. Bununla birlikte ilgi alanlarıma giren farklı fotoğraf projelerinde yer almayı da çok istiyorum. Farklı şehirlerde, ülkelerde sokak fotoğrafları çekmeye devam etmek; fotoğraflarımın kişisel ve karma fotoğraf sergilerinde sergilenmesi, fotoğrafçılık alanındaki hedeflerim arasında yer alıyor. Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 69


Kitap

Kadıköy'lü Yazarlar & Kadıköy’ü Yazanlar Kadıköy’e ve kültürüne her anlamda hizmet sunmayı ana prensip kabul etmiş olan dergimiz, bundan böyle her sayısında bir hizmeti daha gerçekleştirmeyi planlıyor. İçinden “Kadıköy” geçen her anlamdaki kültürel eser ve kültürel yapıtı, “Kadıköylü Yazarlar ve Kadıköy’ü Yazanlar” başlığı altında bu sayfada sizlere tanıtmak ve bu yapıtları siz değerli okurlarımızla paylaşmak arzusunda... Konu ile ilgili olarak bu yazarlarımızın, “Kadıköy Life” aracılığında Yayın Kurulu Üyesi ve Yazarımız Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu (rsertack@gmail.com) ile temasa geçmelerini diliyoruz.

HAZIRLAYAN: R. SERTAÇ KAYSERİLİOĞLU

"Ne Güzel Günlerdi O Günler" Ayşe Kadriye Onat… 1947 doğumlu… Çocukluk dönemlerini yaşadığı 1956 yılından günümüze değin Bahariye ve Kızıltoprak ikametgâhları içinde olmuş eski bir Kadıköylü… Bahariye İlkokulu, Kadıköy Ortaokulu, Kadıköy Kız Lisesi mezunu. 1950’li, 60’lı, 70’li yıllar İstanbul yaşantısının ve o günlerin mutluluk veren sadeliğinin vurgusu içinde anılarını paylaşmak ve günümüz kuşağına o günleri bir nebze olsun yaşatmak amacı ile kaleme aldığı kitabında, o dönemlerin Yassıada Günleri dâhil önemli siyasal olayları, eğitim sistemi, ilginç kişileri, özellikle de Kadıköy anıları gayet sade bir biçimde anlatılmakta... Aşağıdaki satırlarda sayfalarından çeşitli paragraflar sunulmuş olan ve 1956-1970 yılları arasında yaşanmış “Bir Güzel Kadıköy”ü ben gibi yeniden hissetmek isteyenlerin, kendilerinden bir dolu anıları tekrar yaşayacağı bu kitabı mutlak almaları tavsiye edilir. Üstelik; şu sıralarda ikinci baskısı hazırlanmakta olan kitabın içindeki anılarının zenginliği, 10 TL olan ücreti ile oldukça ters orantılı bir halde iken…

70 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

(….) Oturduğumuz muhitte (Bahariye) iki veya üç katlı büyük bahçeli ahşap evler ve evimizin karşısında büyük bir bostan vardı; Lambo’nun bostanı… Bizim evin tam karşısında, ana caddeye kadar büyük bir alandı, herkes sebzesini buradan alırdı. İkinci katından Kurbağalıdere üstündeki köprü gözükürdü. Camdan geçen tramvayları seyrederdim, arada tek tük otomobil geçerdi. Tramvay caddesinin üstünde çoğu ahşap iki üç katlı evler vardı; iki katlı kâgir binalar, birkaç tane de üç katlı apartman vardı.


Kitap (….) Altıyol’da polis noktası vardı. Tek tük geçen otomobil olmasına rağmen, bazen içindeki polis arabalara dur işareti yapar, yayaları geçirirdi. O tarihlerde İstanbul’un nüfusu 500 binin altındaydı. Anadolu’dan gelen bir kaç aile vardı; onlar da İstanbullu aileleri örnek alıp, onlara özenirlerdi. (….) Ana caddedeki fırında iki tip ekmek vardı; francala ve normal ekmek. Ama hepsi saf ve temiz. Evin ufak tefek bakkal ihtiyaçlarını ben yapıyordum. Bana verilen listeyi elime ip fileyi alarak, kese kâğıdına konulmuş gıdaları eve getirirdim. Hatırladığım en küçük bozuk para delikli 1 kuruş yani 40 para idi. 100 para 2,5 kuruştu ve değeri vardı. 100 para ile bir bakkal dükkânına girip bir şeyler alabilirdiniz. 5 kuruş, 10 kuruş, 25 kuruş ve 1 lira madeni olarak piyasada geçiyordu. 2.5 TL, 5 TL, 10 TL, 50 ve 100 lira da kâğıt para olarak piyasadaydı. Acı olanı o tarihlerde paranın değeri vardı, daha pul olmamıştı. (….) Muhitimizin en meşhur kişisi “Deli Yani”, ekseri akşamüstü geçerdi. Üstünde yaz kış çok kirlenmiş siyaha yakın bir renkte pardösü, başında kasket vardı. Kimseye bir şey söylemeden geçerdi. Çocuklar onu kızdırmak için “-Kilise yandı, papaz içinde kaldı” derler, o zaman çok sinirlenir, dönüp yerden taş alır çocuklara atardı. Bir de Altıyol’da ‘’Çayır Güzeli’’ diye bir hanım vardı; o da çok renkli kıyafetler giyer, fazla makyaj yapar, başında hasır şapka, kolunda hasır çanta Altıyol’da dolaşırdı. Onlar bile kibardı, kimse kimseyi rahatsız etmezdi. Ya şimdi??? (….) 1950 senelerinin sonuna doğru Migros diye bir firma ortaya çıktı. Arkası kapalı bir kamyon yan tarafındaki kapağı açıldığı zaman, raflara dizilmiş peynirler, zeytinler, bisküviler, çay, pirinç, fasulye. Yani dört tekerlekli bakkal dükkânı… Hiç bir yerde bulunmayan toz şeker, kahve ve beyaz peynir Migros’ta vardı. Onun için herkes Migros’un geleceği saatte durak yerleri olan yerlere bütün aile fertleri ile kuyruk olur, onlardan satın alırdı. Bazen bitti diye eli boş geri dönülürdü. Bütün aileler çocuklarını kuyruğa sokar, onlar da eve alışveriş yaparlardı. Biz de arkadaşlarımız ile bunu oyun yapmıştık, erkenden gider yerimize bir işaret bırakır; çok yakın olan Yoğurtçu Parkı’nda oyun oynardık. Kamyonun geleceği saatte hepimiz sırada olur, ailemiz için alışveriş yapardık. (….) Nüfus az olduğundan ulaşım vasıtası olarak deniz daha çok kullanılıyordu. Kadıköy yakasında Moda, Kalamış, Suadiye ve Bostancı’da vapur iskeleleri vardı. Ve belli saatlerde çalışan vapurlarla herkesin işe gidiş, dönüş problemi halledilmişti. Ben lisede okurken Kalamış’ta oturan arkadaşım Moda’daki okulumuza vapur ile gider ve dönerdi.

(….) Bizim muhitimizin plajı ‘Moda Plajı’ idi. Diğerlerinden farklıydı, tramplen müsabakaları yapılırdı. Bir de sırf kadınların girdiği bölüm vardı; dört tarafı kapalı, içinde kabinler, ortasında gerili bir ip ise derinliği belirtiyordu. Muhitin insanları geldiği için herkes birbirini tanır, sohbet edilir, güneşlenilirdi. Ekseriyetin üstünde evden dikilmiş mayolar olurdu. (….) Moda plajına yaz aylarında Macar su perileri gelir, gösteri yapardı. Şimdi olimpiyatlarda gösterilen senkronize yüzmeyi ilk defa orada görmüştüm. Herkes nefeslerini tutup seyrederlerdi. Hepsi aynı anda aynı hareketleri yapıyor, bir milim fark yok; çok çalıştıkları belli oluyordu. Gece gösterileri daha güzel oluyordu. (….) Yaz aylarında plaj güzeli yarışmaları yapılırdı, her plaj kendi güzelini seçerdi. Caddebostan plajının yanında Caddebostan gazinosu vardı, abim oraya giderken bazen beni de götürürdü. Orada dans müsabakaları olurdu. Orkestranın çaldığı parçalar tango tarzıydı. Necip Celal’in ‘’Sevdim bir genç kadını, Papatyam, Sana nerden gönül verdim, Mazi kalbimde bir yaradır’’ seneler geçse de unutamayacağınız tangolar. Neden müzik programlarında yayınlanmıyorlar, anlamak mümkün değil. (….) Bazı akşamlar da Moda tarafına giderdik. Ortada bir kaya çıkıntısı bulunurdu. Tam Mahmut Atağı’nın köşkünün önündeydi; orayı geçtikten sonra Moda plajının üstünde “Küçük Moda Gazinosu” vardı. Orada da batı müziği çalınır, dans edilirdi. Sessiz denizin üstünde çalan La Paloma, Kiss Us, Bessame Mucho, Que Sera Sera ve o senelerde çıkmış olan’ I Found My Love in Portofino’’ yu dinlemenin zevkini bugünkü talihsiz nesle nasıl anlatırsınız. Bazı günlerde Moda Deniz Kulübü’nün önüne kadar gider, sonra da gecenin sessizliğinde sadece kürek seslerini duyup, evimize dönerdik; tam “Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın” misali… (….) Küçük Moda’ya inerken Mogambo diye bir gece kulübü açılmıştı; barı vardı. Batı müziği çalınan, içki içilen, dans edilen bir yerdi. Kulübün girişinde ufak bir mini golf sahası vardı. Golf sopalarınızı elinize alıyorsunuz, yerdeki beton kalıpların içinde ufak delikler bulunuyordu. Topu golf sopasıyla deliğe sokup puan kazanıyordunuz. Ben de top oyunlarını çok sevdiğim için büyük abim gece kulübüne giderken beni yanına alırdı. O kulüpte arkadaşlarınla oturur, ben de mini golf oynar, dönüşte beraber dönerdik. (….) Kalamış’a kadar nefis bir kumsal vardı; pırıl pırıl deniz suyu, dipteki kumlarını sayardınız. Sol tarafta yabani incir ağaçlarından adeta küçük bir koruluk vardı. Denize girmek isteyen insanlar o incir ağaçlarını doğal kabin olarak düşünür; orada mayolarını giyer ve kumsaldan denize girerlerdi.

Moda İhlas Sokak,1958 (Ayşe Kadriye Onat arşivi)

(….) İstanbul’da Taşlıtarla diye bir gecekondu semtinin kurulduğu, devletin veya şahısların arsalarına Anadolu’dan gelen veya burada evi olmayanların ev yaptıkları konuşuluyordu. Babam müthiş üzülmüştü. Söylediği sözü hiç unutmuyorum. "Yarın öbür gün seçimlerde oy alabilmek için bu kişilere tapu dağıtırlar. Yazık oldu İstanbul’a…" demişti. Aynen öyle oldu. (….) Bazı günler de arabamızla İstanbul’un sayfiye yerlerine gezmeye giderdik; Tuzla, Kartal, Şile, Pendik, Yakacık gibi semtler vardı. Kartal’dan arabalı vapura biner, Yalova tarafına geçerdik. Bir gün Yalova tarafına geçtiğimizde bizi Çınarcık diye bir yere götürdü; çınar ağacının altında bir çay bahçesi, tek tük köy evleri vardı. Sahildeki yolun sol tarafında bomboş tarlalar uzanıyordu, tarlaların ortasında iki katlı bir ev vardı. Etrafta in yok, cin yok; bomboş sahil ve deniz. Seneler sonra Çınarcığı gördüğüm zaman gözlerime inanamadım, benim bildiğim yerle alakası olmayan bir yer. (….) Ne güzel bu mutlu, güzel günleri gördüğüm için ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum. ‘’Ey güzel İstanbul, benim sevgili yârim’’ diye bir şarkı vardı. Şu anda bunları yazarken o zamanın güzel İstanbul’unu özlüyorum. Bunları hatırlayıp yazınca o günlere dönmüş gibi oluyorum, o günleri yaşıyorum. En kötüsü, bir daha o güzel günleri yaşayamayacak olmanın da gerçeği ile… k.ayseonat@gmail.com Online Satış: www.kitabevi.com.tr Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 71


SATILIK

SULUBOYA RESİM KOLEKSİYONU Time Dergisi tarafından "Dünyanın En İyi 10 Suluboya Ustası" arasında gösterilen Müfit Çelik'in eserlerinden oluşan koleksiyon satılıktır. Ressamın eski dostu Kevork Canoğlu'na ait 39 parçalık koleksiyona ait eserlerin hepsi çerçeveli ve çok iyi durumdadır. Koleksiyonda yer alan resimler, komple veya tek olarak da alınabilir. İlgi duyanlar, 0542 421 67 14 numaralı telefondan ayrıntılı bilgi alabilirler.

MÜFİT ÇELİK (1946-1997)

1946 yılında Çorum'da doğdu. İlk ve ortaokulu Çorum'da okuduktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı sınavını kazanarak, şan bölümüne girdi. Üç yıl sonra konservatuardan ayrılıp, sürdürdüğü resim çalışmalarına ağırlık verdi. Çok iyi flüt, ney ve gitar çalan Müfit Çelik, yaşamını 1970-75 yılları arasında Caddebostan ve Asmalımescit'te sürdürdü. 1975 yılından sonra Bodrum'a yerleşerek, Torba ve Gölköy'de yaşadı. Bodrum Kalesi Sanat Galerisi 1978 yılında ilk resim sergisini Müfit Çelik'in eserleri ile açmıştır.



Kadıköy’de Bir Sosyolog

Sokak ressamı neler yaşıyor? Avrupa ülkelerinde gördüğü sokak ressamlığı sanatını İstanbul sokaklarına taşıdı. Atölyesi yerine metrelerce uzağındaki Halitağa Caddesi’nde ağaçlar arasına tezgâhını açan yetenekli ressamın her dakikası ayrı hikâyeleri barındırıyor. Üstelik anne ressam eserleriyle Türkiye’ye, kızını bir doktor olarak kazandırmak üzere… Kadıköy Life Dergisi’ne sanat dolu dakikalarını ayıran başarılı ressam, iki duyguyu bir arada yaşadığının altını çiziyor; “Sokakta kendimi çok özgür hissediyorum ama Türkiye koşullarında zorlukları da çok” diyerek başlıyor anlatmaya... BEN BUNLARI HER GÜN YAŞIYORUM… “O gün yağmur ya da olağanüstü hava durumu etkili değilse, Halitağa Caddesi’ne çıkıyorum. Yoldan geçenler şöyle bir eserleri süzdükten sonra yanıma yaklaşıyor ve başlıyorlar sorular sormaya. Elbet çok olgunlukla sorular soranlar olduğu ve merakını giderenler bulunduğu gibi beni üzenler de oluyor, hem de çok! Bilen de bilmeyen de eleştiriyor, bu kadar kolay olmamalı değil mi?.. ‘Hepsini siz mi

yapıyorsunuz? Siz ressam mısınız? Parayla mı yapıyorsunuz? Ben de zamanında çizmiştim... Ben de yaparım sanki çok mu zor... Şurasını keşke şöyle çizseydin... Şurayı abartmışsın, yanlış çizmişsin, ben olsam böyle yapmazdım…’ gibi sayısız soru ve yorumlar geliyor. Bir yandan aldığınız siparişleri yetiştirmeye çalışıyorsunuz, diğer yandan sürekli sorular ve sorular… Yine bir gün henüz tamamlamadığım bir eserimde kulağıma eğilen bir kişi ‘Üzüldüm, gözleri kör mü böyle, vah vah’ dediğinde dakikalarca düşündüm durdum. HELALİ HOŞ OLSUN AMA MALZEMELERİMİ ÇALIYORLAR… Bazen başka bir eserim için sağa sola dönüyorum, kafamı çevirdiğimde bir bakıyorum en değerli kalemim, silgim yok olmuş, defalarca malzemelerim çalındı. ‘Ne işin var sokakta, git atölyene’ konusu değil ki bu... Bunun yaşanması başlı başına üzüyor beni... HOLLANDA’DA GÖRDÜKLERİMDEN SONRA Yurtdışında defalarca sokak ressamlığını keyifle yaptım, özellikle Amsterdam’da… Orada insanların sanata ilgisi bambaşka, çok

iyi... Elbet Türkiye’yi bu konuda kötülemiyorum ama sanata karşı sığ olunduğu gerçeğini de kabul etmek gerek... Amsterdam sokaklarında bir ay boyunca karakaleminden yağlıboyasına her türlü resmi yaptım. Bir Hollandalı sipariş verdi, tamamladığımda açıkçası içime sinmemişti, kendisine hediye etmek istedim. ‘Sanatın hediyesi olmaz, emeği var’ deyip zorla parasını verdi. Diğer yandan Hollanda’da herkes olabildiğince sanatçıyı rahatsız etmemeye çalışıyor, sükûnetle izliyor. Tabi ki Kadıköy’de de hoşuma giden örneklerle karşılaşıyorum ama bu, olumsuzların yanında çok çok az ne yazık ki… SOKAKTA SANATIN DOĞAL ZORLUKLARI DA ÇOK Bir karakalem çalışmasını tamamlama noktasına geldiğimde üzerine karga pisledi. ‘Eyvah’ dedim ve ikincisine yeniden başladım. O da ani bir rüzgârla gitti ve dokusunu yitirdi. Başladım üçüncüsünü ve nihayet tamamladım. Bu da sokakların cilvesi ama sefasının yanı sıra cefası da olacak işte. GENÇLER SANATA ÇOK DAHA İLGİLİ OLMALI Yeni jenerasyona da haksızlık yapmamak gerekiyor, sanata ilgililer ama ya farkında değiller ya da üzerine gitmiyorlar. Bence 100 gencin en az 1’i mutlaka aktif olarak sanatın içerisinde, bunu yaşıyorum ama elbet çok yetersiz. Sanatı dışarıdan izleyenleri ise şöyle yorumlarım; ‘Bence 1.000 kişiden 1’i bizi anlıyor, gerisi de izliyor…’ Eğitim ise kesinlikle şart. Resimde yüzde 30’un yetenekten geldiği, yüzde 70’in de eğitimle desteklenerek tamamlandığı biliniyor. Temel sağlam değilse çöküyor ya da ortaya istenmeyen manzaralar çıkıyor.”

74 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017


Sanat

"Kelaynak" ile çöpler sanat eserine dönüşüyor KEMAL AŞAN Sanatçı Halil İldeniz, Kadıköy'de adını nesli tükenme tehlikesi altında bulunan 'kelaynak' kuşundan alan tasarım atölyesinde, katılımcıların geri dönüşüm malzemelerinden yeni ürünler yapmalarına imkân sağlıyor. İldeniz, Kadıköy'de Yoğurtçu Parkı'nın karşısında kurduğu atölyesine tükenmekte olan sanat ve tasarım anlamındaki uygulamalara dikkat çekmek amacıyla "kelaynak" adını verdiklerini söyledi. Çalışmalarına 2015 yılından beri devam ettiklerini belirten Halil İldeniz, özellikle yenilenebilir ve çevre dostu projelere önem verdiklerine işaret etti. Geri dönüşüme dair yaptıkları atölye çalışmalarında kullanılmayan eşyaların görsel anlamda hoş etki yaratacak ürünlere dönüştürüldüğünü vurgulayan sanatçı, Kadıköy Life Dergisi'ne şu açıklamalara bulundu: SANATSAL VE TASARIMSAL DİLDE BİR ÇALIŞMA "Bu belki bir sanat çalışması değil ama elimizdeki malzemelerle sanatsal ve tasarımsal dilde bir çalışma yapma düşüncesi.

Projelerimizi genelde festivallerde ve organizasyonlarda workshop gerçekleştirerek devam ettiriyoruz. Bu workshoplar sadece plastik sanatlar, sanatın ve tasarımın bağlamındaki konular olmayacak. Gastronomiden spora birçok bilim dalından çalışmaları içerecek. Konusunun uzmanı eğitmenlerimiz, çalışmalarında katılımcıların keyifli uygulama yapmasını ve bazen de bir seminer ortamında bilgi edinmesini sağlayacak. ÇOCUKLARIN HAYAL DÜNYASININ GELİŞMESİNE KATKI 'Çöpten çıkan sanat' isimli atölye çalışmasını 'geri dönüşüm malzemelerinin yeniden sanatsal ve tasarımsal bir uygulamanın içinde yer alması' olarak niteliyoruz. Aslında bu yeni bir şey değil. Sanat tarihinde birçok örneğini gördüğümüz bir çalışma ve artık okullarda çocukların geri dönüşüm malzemelerine dair bilincinin artırılması açısından uygulanan bir workshop. Mesela hepimizin her zaman kullanıp tükettiği nesnelerden cam şişe doğada 4 bin yılda, bir kutu kola 10 yılda, bir pet şişe 400 yılda ve telefon kartları bin yılda doğada çözülüyor. Bizim

burada yaptığımız eğlenceli bir uygulama. Katılımcılar, evlerinden getirdikleri ya da çevrelerinden buldukları eşyalardan yeni bir ürün ortaya çıkarıyor. Uygulama özellikle çocukların hayal dünyasının gelişmesine katkı sağlıyor.” SURİYELİ MÜLTECİLER İÇİN "UMUDA YOLCULUK" ÇALIŞMASI Atölye çalışmasında elektrik mühendisi Türker Çiftçi "Çöpten Yeşeren Umut", proje yöneticisi Sema Seymen "Geri Dönüşüm Ormanı", öğrenci Mahir Edemir "Karmaşa", sanatçı Damla Karadere "Dönüşüm Ağacı", öğrenci Elif Seymen "Umuda Yolculuk" adlı çalışma yaptı. Katılımcılardan Elif Seymen, çalışmanın kendisi açısından faydasına işaret ederek, eski malzemelerini değerlendirmekten mutluluk duyduğunu dile getirdi. Atölyede atık malzeme olarak görülen ve gözden çıkarılan eşyaların değerlendirildiğini vurgulayan Seymen; "Atık malzemelerin bir araya gelip güzel şeyler, hatta bir sanat eseri oluşturabildiğini gördük. Yaptığım çalışma, Suriyeli mültecilerin yaşadıklarıyla ilgiliydi. Ne yazık ki birçok Suriyeli mülteci, boğularak can veriyor. Çalışmamla onların yaşadığı tehlikeli yolculuğu, geldikleri ve gittikleri yeri anlatmak istedim" dedi. Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 75


Festival

20. Uluslararası İstanbul Kukla Festivali gün sayıyor Festival; İtalyan Kültür Merkezi, Fransız Kültür Merkezi, Cervantes Kültür Merkezi, İsrail Başkonsolosluğu, Avusturya Kültür Ofisi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı işbirliğiyle gerçekleşiyor.

İstanbul Karagöz Kukla Vakfı tarafından organize edilen İstanbul Kukla Festivali, UNESCO kültür mirası taşıyıcısı uluslararası Karagöz sanatçımız Cengiz Özek sanat yönetmenliğinde 13-29 Ekim tarihleri arasında seyirciyle buluşacak. Bu sene programda üç yerli oyun, 15 ülkeden 18 yabancı topluluk yer alıyor. Yerli gruplar Cengiz Özek, Tiyatro Gülgeç, Açıkgöz Kukla’dan oluşuyor. Yabancılar ise; Avusturya’dan Thomas Eddl, Fransa’dan Ruşen Yıldız, İspanya’dan Toni Zafra, Ytuquepintas ve El Gecko con Botas, İtalya’dan Paolo Papparotti, Macaristan’dan Mikropodium,

Çin’den Mao Mao, Tayvan’dan Kaohsiung Gölge Tiyatrosu, Kamboçya’dan Sovannaphum, Rusya’dan Meta Zero, Arjantin’den La Gorda Azul, Çek Cumhuriyeti’nden Karromato, İsrail’den Ornan Braier ve Hindistan’dan Krishnan Kutty Pulavar Memorial Tholpavakoothu Puppet Centre... YENİ AÇILIM Ayrıca, bu yılki festivalde Türkiye’den Gölge Tiyatrosu Karagöz sanatçısı Cengiz Özek ve Çin’den gölge tiyatrosu sanatçısı Jian Xin Li yepyeni bir kukla prodüksiyonunda bir arada. Geçtiğimiz Haziran ayında Hong Kong’da, top-

lam 20 gösteri ile seyirciyle buluşan oyunda Çin'de “Avanti” ismiyle anılan Nasrettin Hoca hikâyeleri, gölge tiyatrosuna uyarlanıyor. GÖLGE TIYATROSU’NUN 500. YILI Bu yıl 20. kez gerçekleştirilecek festivalde; 2017 yılının Karagöz’ün 500. yılı olması sebebiyle gölge tiyatrosuna da özel bir yer verildi. Karagöz’ün doğduğu yer olarak düşünülen Asya'dan birçok gölge kukla grubu festivale davet edildi. Türk Gölge Tiyatrosu'nun 500. yılı nedeniyle Topkapı Sarayı Müzesi Karagöz Koleksiyonu da yıllar sonra yeniden sergilenecek. KUKLA MÜZESİ KURULMASI 20 yılda 300'den fazla kukla grubuna ev sahipliği yapan, 2500'den fazla kuklacıyı

76 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017


Festival

İspanya

İstanbul'da ağırlayan İstanbul Uluslararası Kukla Festivali; kukla sevgisini, 'Kukla Müzesi' oluşturma üzerine yönlendirecek. FESTİVAL, İSTANBUL’UN İKİ YAKASINDA 21 SAHNEDE PERDE AÇIYOR Festivalde yer alan dünyaca ünlü gruplar; Akbank Sanat, Fransız Kültür Merkezi, Sahne Pulcherie, Koç Üniversitesi Sevgi Gönül Kültür Merkezi, Terakki ve Işık Okulları salonları, Sarıyer Halk Eğitim Merkezi, Caddebostan Kültür Merkezi, Kozyatağı Kültür Merkezi, Yeldeğirmeni Kültür Merkezi sahnelerinde seyirciyle buluşacak. OYUNLARIN HEDEF KİTLELERİ KÜÇÜK YAŞLARDAN YETİŞKİNLERE UZANIYOR Uluslararası İstanbul Kukla Festivali bu yıl da her yaşa, her ilgi alanına ve beğeniye hitap edecek çok farklı üsluplar ve tekniklerle dolu bir program içeriyor. Geleneksel kukla örnekleri olan Kasperl ve Karagöz’ün yanı sıra medya tiyatrosu, Origami dans ve mask tiyatrosu örnekleri de festivalde mevcut. Ayrıca, gölge tiyatrosunun seçkin örneklerini de festivalde seyredebileceğiz. Shangay’dan Master MaoMao; Çin gölge tiyatrosundan örnek sunarken, Phon Phen Gölge Tiyatrosu Kamboçya gölge tiyatrosundan bir örnekle, Tayvan ise Kaohsiung Gölge Kukla Müzesi'nin bir gösterisiyle festivale katılacak.

İngiltere

FESTİVAL YILLARDIR ÇOK ÖNEMLİ GRUPLARA EV SAHİPLİĞİ YAPTI İstanbul Karagöz Kukla Vakfı Başkanı, UNESCO kültür mirası taşıyıcısı Karagöz sanatçısı Cengiz Özek, bu festivalin kukla adı altında bir zamanlar son derece kısır bir algısı olan Türk izleyicisi ve sanatseverlerine, sahne sanatlarının tüm kategorilerini içinde barındırabilen, disiplinlerarası, yaratıcılığı kışkırtan, imkânsızlık sözünü kabul etmeyen bir sanatın ufuklarını açtığını belirterek, şöyle konuşuyor: “İstanbul Kukla Festivali vasıtasıyla herhangi bir alternatif tiyatronun düşlerinde yatan tek kişilik Hamlet’lerden pek çok saygın operanın sahnelemek için can attığı Dido ve Aenas’a, edebiyat hayranlarının özel bir yere oturttuğu Knut Hamsun’un Açlık’ından, varyete dünyasının renkli şovlarına, geleneksel dünya kuklasının en seçme örnekleri olan Bunraku ve Su kuklalarından, en avant-garde’ına kadar her türlü kukla oyununu izleme olanağı bulduk. Kukla sanatının aslında herhangi bir obje ya da objelerin sahnede can bulmasıyla ortaya çıkan büyülü bir sanat olduğunu anladık. Sadece çocuklarla özdeşleştirilen bu alanın, içimizdeki çocuğu ortaya çıkarttığı, oyun güdüsünü sonuna kadar kullanarak sadece çocuklara değil, en sofistike beklentileri olan sanatseverlere hitap edebileceği de kabul edildi. Her yıl dünyada olduğu gibi Türkiye’de de her yaştan izleyici artıyor.”

ÇEK CUMHURİYETİ Oyun: Ahşap Sirk Grup: Karromato Süre: 50 dakika Dil: Sözsüz Yaş: Her yaş Kime sorsanız kuklanın başkenti “Prag” der. Kuklanın başkentinden sürprizlerle dolu sirk dünyası karşınızda... Ateş çemberinden geçen aslanlar, trapezde sallanan akrobatlar, atlar ve nefes kesen kahramanlar… Çocukluk hayallerinize dönmek istiyorsanız, “Ahşap Sirk” adlı gösteriyi kaçırmayın.

ARJANTİN Oyun: Transforma Bestias Grup: La Gorda Azul Süre: 55 dakika Dil: Çok az sözlü Yaş: 4+ Bir yabancıdan mektup alsaydınız ne yapardınız? Ya postacı olsaydınız? Bu size gülünç mü geliyor, korkunç mu? Hiçbir şey ve hiç kimse tarafından göründüğü gibi olmayan çok özel bir şatoda, her şey tahmin edilemez bir şekilde, olduğundan farklı ortaya çıkıyor. Burada garip şeyler oluyor ve sadece sizin yardımınızla buradan ayrılabiliriz. La Gorda Azul, sizleri dünyanın en ünlü kontunun şatosuna davet ediyor.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 77


Advertorial

Türkiye'nin "perde ve tül timi" oldular

Kişinin kıyafetleri ne kadar güzelse, o kadar çekici ve güzel olduğu gibi evleri, işyerleri ve yaşam alanlarını da ferah hale getiren en önemli etken; perde, tül ve döşemelik sanatı... 20 yılın tecrübesini taşıyan ve son 5 yıldır ‘Perde Depo’ markasını sektörüne kazandıran Kadıköylü Safa Şimşek ve ekibinin kapısını çaldık. İşlerini aşkla yaptıkları heyecanları ve başarı grafiklerinde günyüzüne çıkan ekip, tecrübe ile pratik iş teslimi ilkelerini harmanlayan yapısı ile sektörlerinde "perde timi" olarak anılmaya başlanmış. Perde Depo'yu 5 yılda hedeflediklerinin de ilerisine taşıyarak Türkiye geneline satış, birçok ülkeye de ihracat yapar noktaya ekibi ile birlikte taşıyan genç girişimci Safa Şimşek, başarı sürecini Kadıköy Life Dergisi'ne yorumladı. ÖNCELİĞİMİZ PARA DEĞİL, MİSAFİRLERİMİZİN MUTLULUĞU “Kuşdili'ndeki Perde Depo mağazamız olarak kişinin gelir seviyesine göre muameleyi reddediyoruz. Aynı kaliteyi dar gelirliye de, çok

zenginine de uyguluyoruz ve buna çok şaşırıyorlar. Herkes istediği çeşidi kalitesinde uygun fiyata temin edebilir, bu bizim referans ilkelerimizden biri. Ünlü bir oyuncumuzun dört katlı villasının tüm tül ve perde işlerini yeni bitirdik. İstenilen kaliteli ürünlere sunduğumuz fiyatlara çok şaşırdılar. Çünkü müşteri çok ünlü diye fahiş fiyatlar öne sürenler olmuş. Halbuki kalite, en uygun fiyata herkesin olmalı. İŞİ ŞANSA BIRAKAMAYIZ Atölye kiralamıyoruz, tüm kesim ve dikim işlemlerimizi Bostancı'da kendi atölyemizde gerçekleştiriyoruz. Bünyemizde tasarımcımız, mimarımız, alanında yıllarını vermiş tecrübeli isimlerle çalışıyoruz. Sadece ana kadromuzdaki 15 kişilik ekip, ‘en kısa sürede, en verimli iş teslimi’ adına özel çalışma yürütüyor. Bir de Kadife Oruç teyzemiz var, ‘Türkiye'nin en iyi dikişçisi’. Tecrübeli ekip üyeleri kadar genç arkadaşlarımız da var, montaj ve teslimat sürecinde hız da çok önemli. ‘Perde’ deyip geçmemek gerekiyor, bir kusur işin tekrarı, ciddi emek kaybı ve memnuniyetsizlik getirir.

TEŞEKKÜR EDİYORUZ Perde Depo olarak çok ürün satınca değil, işimizi referans görerek o müşterimiz bir yakınını getirirse kendimizi başarılı görüyoruz ve emin oluyoruz. Nitekim satışlarımızın yarısından fazlasını müşteri referanslarımız oluşturuyor. Tasarımlarımızla birlikte binlerce çeşit ürünlerimize yönelik Perde Depo mağazamız için iddiamız şu ki; Türkiye'de perde sektöründe ‘seçilen ve keyif alınan yer’ olduk. Bu noktaya gelmemizde PERSAN firmasındaki çalışmalarımızda edindiğimiz tecrübeler büyük. PERSAN Tekstil sahipleri Mahmut Kış ve Recep Kış'ın üzerimizde emeği fazla. YENİ DÖNEME GİRDİK İstanbul ve Türkiye genelinde binalarımız çok hızlı yenileniyor. Özellikle yoğun kentsel dönüşüm süreci ile birlikte sektörümüzde de revizyonu getiren sebepler oldu. İhtiyaçları karşılamak üzere hem çeşitlerimizi, hem de sistemimizi her yıl olduğu gibi yeniledik. Öyle iddia ediyoruz ki, yeni dönemde değişen tarz ve aksesuar çeşitlerimizin benzeri yok."

Perde Depo, sektörde son derece deneyimli olan Safa Şimşek ve Sabri Küçükuluçay tarafından yönetiliyor.

78 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

Ayrıntılı bilgi için; www.perdedepo.com.tr web sitesini ziyaret edebilirsiniz...


Zanaat

Deri, zarafetin en sağlıklı halidir Tüm dünya ile birlikte Türkiye’de de yapay - fabrikasyon ürünler bir hayli arttı. “Eskiler iyisini bilir” sözünü haklıya çıkaran gerçeklerden biri de, sağlıklı ve kullanışlı yapısıyla binlerce yıldır nakış nakış işlenen deriler… Önüne gelen her ürünün üzerine “deri” yazısı asılıp satılabilmesi, suni olarak üretilen ve piyasada imitasyon olarak adlandırılan ürünlerin hızla artış göstermesi nedeniyle gerçek deriden üretim her geçen gün azalsa da, 30 yılı aşan deri tecrübesinin mirasını ustalarından devralan Ercüment Gürçay; “Kıymetini bilen gerçek deriden kopamıyor, çünkü her şeyin farkında” dedi. 13 yaşındayken mesleğinin duayenlerinden Hacı Bir ustanın yanında çırak olarak başladığı deri işleme sanatında adım adım ilerleyen Ercüment Gürçay, İstanbul genelindeki çeşitli faaliyetlerinin ardından son 8 senedir patronu olan LEDUR Derileri’nin sahibi Levent Durukan’ın “Sanatımı sana bırakıyorum, gelecek nesillere de aktar” demesinin ardından büyük bir sorumluluk altına girdi. Yetenekli çırak, çocukluğundan bugüne yoğun çalışmalarının karşılığını artık kendi işinin patronu olarak alırken, İstanbul’un dört bir yanına deri üretimi ve tamiri gerçekleştiriyor. SUNİ DERİ, “MODA” ADI ALTINDA GERÇEK DERİDEN DAHA PAHALIYA SATILABİLİYOR Rasimpaşa Mahallesi’nde nostaljiyi yaşattığı dükkânda becerilerini gelecek nesillere aktarmak isteyen Gürçay, alanında İstanbul’da bir elin parmağını geçmeyen sayılı yetenekler arasında gösteriliyor ve dergimize zanaatını şöyle ifade ediyor: “Çok üzülüyorum. Sağlıklı olanı gerçek deri, nefes alır, hastalık yapmaz. Oysa suni deriler dört bir yanı sardı. Genelde de gerçek deriden ucuz değiller, hatta bazı yerlerde gerçek derinin çok çok üzerinde fiyatlara

satıyorlar. Gerçek derili bir montu yıllarca giyebilirsiniz, sağlıklı ve çok dayanıklıdır. Suni deriyi ise biliyorsunuz. Gel gelelim adına ister moda diyelim isterseniz de akım, çark tersten dönüyor. 'KULLAN AT' DÖNEMİNDEYİZ Çıraklık dönemimden biliyorum, çok öncelerinde de ustalarımın anlattıklarından; bir deri montu 10 yılın üzerinde giyebilen Kadıköylüler vardı, farklı farklı modelleriyle... Bu o yıllarda ‘ne kadar kaliteli, aynı zamanda da dayanıklı’ dedirtiyordu. Şimdilerde gençlerin arasında ‘kullan at’ dönemi hâkim. Bir gencin giydiği deri gömleği, yeleği ya da montu bir sonraki yıl giymeyeceğini anne babalar çok iyi biliyor. Ancak yapay ürünler deri gibi nefes almıyorlar. Yeni nesle deriyi öğretmek, özendirmek, bu bilinci kazandırmak zorundayız. Bana kalırsa deri yerli üretim ve tasarımlar hızla artmalı, yoksa dericilik mesleği de gerilerde kalacak. MODA EĞİTİMLERİNDE İÇERİK DEĞİŞMELİ Birçok moda ve tasarım öğrencisi, çizimlerini getiriyor ve uygulayarak gerçeğe dö-

nüştürmemi istiyor. Halbuki okullarında pratikten teoriye öğretim sisteminin olması bence çok yarar sağlardı. Böylece sadece çizim yapan değil, onları da üretebilen bir nitelik kazanabilirler. Sonuçta hayal ettiğini kendi ellerinle kesip biçip dikmek, en mükemmeli... Yıllardır ayakkabı hariç aklınıza gelebilecek deri ile ilgili her şeyi yapıyorum; montlar, gömlekler, çantalar, çeşitli aksesuarlar… Bunların kıymetini bilen o kadar güzel bir kitle var ki... EŞYANI TAMİR EDİP GİYEBİLİYORSAN, KESİNLİKLE ONU BIRAKMA Uzun yıllardır kişilerin hayal ettiği deri elbiselerini keyifle dikiyorum ancak, onların tamirini de yapmayı çok seviyorum. Her derinin ayrı bir enerjisi var, hissediyorum. Ancak kullan at dönemi bu hızla devam ederse, deri tamirciliği de önemli derecede olumsuz etkilenebilir. Orta yaş neslin önemli bir kısmı ve özellikle gençler, bir eşyalarını tamir ettirip tekrar kullanabilmenin mutluluğunu hiç yaşayamadı. Eğer bir kişinin tamir edip giyebildiği bir eşyası varsa, kesinlikle onu bırakmasın, en iyi arkadaşıdır bence…” Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 79


Sosyal Sorumluluk

Kadıköy HEM, Türkiye’nin dünyada sesi oldu

Halk Eğitim Merkezleri’nin sadece dikiş nakış, el işleri, hobi atölyelerinden ibaret olamayacağını, büyük başarıları beraberinde getirebileceğini gözler önüne seren Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nin oyun ekipleri, dünyada çalışmalarıyla göz dolduruyor. Kadıköy HEM folklor ekibi, Macaristan’da gerçekleşen dev yarışmada yabancı delegeler tarafından “En İyi Yetişkin Grubu” seçildi. Diğer yandan Kadıköy Halk Eğitim Merkezi, Türkiye’yi üç ayrı ekibiyle de Barcelona’da temsil etme başarına ulaştı. Merkez, dünya genelinde şehirlerin cadde ve sokaklarında Türk bayrağımızı gururla dalgalandırarak, göğsümüzü kabarttı. UNESCO’nun çalışma ortağı, 125 üyesi ve 350’ye yakın uluslararası festivali ile dünyanın en büyük kültür kuruluşu olarak bilinen CIOFF (Uluslararası Folklor Festivalleri ve Geleneksel Sanatlar Konseyi) tarafından Macaristan’da geçtiğimiz yıl düzenlenen dev folklor yarışmasının sonuçları, içinde bulunduğumuz dönem itibariyle açıklandı. Kadıköy Halk Eğitim Müdiresi Hülya Narsap, başarılarından ötürü ekip yöneticileri ve

80 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

eğitmenlerine, gündüzünü gecesine katan oyunculara ve fırsatları sunan devlet yöneticilerine teşekkürlerini sundu.

2017 tarihleri arasında 22 ülkeden 27 grubun Barcelona’da ter döktüğü yarışmanın sonuçlarına çevrildi.

DAVRANIŞLARIYLA TAM NOT ALDILAR Yabancı delegelerin tüm ülkeler arasındaki katılımcı folklor ekiplerini tabi tuttuğu puanlamada sadece oyun – sahne performansı yer almıyor. Temsil gücü, iletişim, hal ve davranışlar, atölye çalışmaları gibi kriterler de derecelendirmede bir hayli önemseniyor. Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Kafkas Halk Dansları Grubu, böylece tarihe geçen bir başarıya imzasını attı. Ancak sadece Kafkas ekibi değil, Kadıköy HEM’de diğer halk oyunları grupları da becerilerini ortaya koydu.

KADIKÖY HEM, SARAY VE ORDULARIN DA GÖZDESİ Daha önce Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’ne bağlı halk oyunu ekipleri Kremlin Sarayı’nda, ayrıca Kızılordu Korusu ile de ortak gösteriler düzenlemişti.

2017 YILINA ÜÇ GRUP DAMGASINI VURDU Kadıköy Halk Eğitim Merkezi bünyesindeki Karadeniz, Ege ve Diyarbakır Halk Oyunları Ekipleri; Moonlight Events organizasyonuyla Avrupa’da büyük ilgi çekti. Aynı çatı altındaki Kadıköylü üç grup Türkiye’yi, 80 milyonu temsil etti. Gözler, 7–12 Temmuz

Yılda her yaştan 13 binin üzerinde öğrencisi, 60’a yakın mesleki ve hobi kursu ile “Türkiye’nin Sosyal Akademisi” haline dönüşen Kadıköy Halk Eğitim Merkezi, 2016-2017 eğitim ve öğretim dönemine de hızlı başladı. Sanattan el işlerine, İngilizceden diksiyona birçok alanda ücretsiz kurslar, belgeli mezuniyet imkânı sağlayarak, yeni kapıları aralıyor. Öğretmenlerin kurslar için birebir danışmanlık hizmeti verdiği ve kayıtlar gerçekleştirdiği Kadıköy Halk Eğitim Merkezi koridorlarında kadınından erkeğine, gencinden yaşlısına kurslara ilgi büyük. Kimilerinin hobi için kayıt olduğu kurslar, birçok kişi için de yeni bir meslek, ek gelir ve gelecek demek…


Sivil Toplum Örgütleri

Kalamış Körfez Lions, dünya gençlerini ağırladı Sosyal projeleriyle öne çıkan Kalamış Körfez Lions Kulübü, “Gençler Arası Değişim Kampı” çerçevesinde 30 yılı aşkın süredir yurtdışına gençlerimizi göndermeye, aynı şekilde yurtdışından ülkemize gelen gençleri de Türk misafirperverliğiyle ağırlamaya devam ediyor. Bu seneki program doğrultusunda 13 ülkeden gelen 19 dünya gencinin katılımı ve 4 yönetim çevresi organizasyonu ile oluşturulan değişim kampı çalışmalarından biri daha, Kalamış Körfez Lions Kulübü üyesi Emine Kaplakarslan’ın ev sahipliğinde Moda Kayıkhane’de gerçekleştirildi. Geceye, Lions Dernekleri 118-Y Anadolu Yakası Yönetim Çevresi Federasyonu Başkanı Mahmut Tanyol, Geçmiş Dönem Başkanı Ethem Alkan, Başkan Yardımcısı Ertuğrul Yıldız, 118-Y Gençler Arası Değişim Kampı Sorumlusu Serannur Sorguç ile birlikte diğer kamp görevlileri de katılım gösterdi. Değişim Kampı’ndaki gençler, kültürlerarası kaynaşma ve etkileşimi artırma adına düzenlenen bu tür etkinliklerden duydukları memnuniyeti dile getirerek, organizasyonda emeği geçen yetkililere teşekkürlerini iletti.

Çiftehavuzlar Lions, 21 çocuğun hayalini gerçekleştirdi Türk Lions Teşkilatı, aydınlık ve çağdaş Türkiye için karşılıksız ve mazeretsiz hizmet üretmeye devam ediyor. Güzeli, iyiliği ve umudu yaşatmak amacıyla sürdürülen etkinlikler kapsamında Çiftehavuzlar Lions Kulübü, anlamlı bir projeye daha imza attı. Yeni dönem başkanları Zerrin Tever önderliğinde 4-6 yaş aralığında işitme sorunu yaşayan 21 çocuğun bisiklet hayalini gerçekleştiren Çiftehavuzlar Lions Kulübü, Çocuk Eğitim Derneği’nin ev sahipliğinde düzenlenen törende bisikletlerin takdimini yaptı. Duygu yüklü etkinlikte çocukların mutlulukları yüzlerinden okunurken; Çocuk Eğitim Derneği yöneticileri, 118-Y Anadolu Yakası Yönetim Çevresi Federasyonu Başkanı Mahmut Tanyol ve diğer federasyon temsilcileri de törende hazır bulundu.

JCI Kadıköy yeni yönetimini belirledi JCI Kadıköy (Genç Liderler ve Girişimciler Derneği Kadıköy Şubesi), olağan genel kurul toplantısını gerçekleştirdi. Senatör Pınar Erdoğan’ın divan başkanlığında, JCI Kadıköy üyesi Dilek Yetkin’in divan katipliği ve JCI Kadıköy 2013 yılı Başkanı Nihan Altındoğan’ın divan başkan yardımcılığın-

da düzenlenen toplantıda, 2018 yılı için yeni başkan ve yönetim kurulu üyeleri de belirlendi. Genel kurulda JCI Kadıköy 2016 yılı Başkanı Ayşe Başak Çakır, döneminin yönetim kurulu ile gerçekleştirdiği projeleri aktararak ibra oldu. Aynı zamanda 2017 yılı Başkanı

Didem Yorulmaz Metin, ilk 7 aylık faaliyetlerini aktardı. Gelecek yıl mottosunu “Anlam Yarat” olarak belirleyen 2018 yılı başkan ve yönetim kurulu üyeleri ise şu şekilde oluştu: Emrah Tezcan (Başkan), Fidan Aydın, Esra Durcan, Gonca Kübra Pehlivan, Hilal Gerçek, Ahmet Erem, Can Esen Omay.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 81


Yaşam

Dünyasını hayvanlara adayan sevgi dolu Kadıköylü... Aradığı mutluluğu insanlarda bulamayınca karşılıksız sevginin en yoğun örneği hayvanlara sımsıkı sarılan genç iş kadını İrem Demir, sevimli dostu Sipsi için hayatında öyle tavizler verdi ki; “İşte gerçek sevginin gücü” dedirtti. Sokakta yeni doğmuş yavruyken ölmemesi için sahiplendiği sevimli köpeği ile zamanla sımsıkı bağı oluşan Demir, hayatını tamamen “En iyi dostum” dediği tatlı mı tatlı kız Sipsi’ye adadı. SİPSİ İÇİN NİŞANLISI İLE YOLLARINI AYIRDI Evliliğe yelken açmak üzere nişanlanan genç hayvanseverin evliliğe yelken açabileceği dönemi, kendisinin çok sevmesine rağmen erkek arkadaşının kedi ve köpeklere karşı ilgisizliği nedeniyle son bulmuş. Sipsi’yi sahiplendiğinde nişanlısının şikâyetleri artması üzerine İrem Demir, kedi ve köpekler için ni-

82 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

şanından vazgeçerek yeni bir dünya kurmaya karar vermiş. Yurtdışına çıktığında köpeğinin üzüntüden yemek yememesi nedeniyle ciddi kaygı duyduğunu ifade eden hayvansever; “Bir zorunlu seyahatimde günlerce aç kalmış, yemeği reddetmiş, sadece su içmiş. Artık fenalaşmaya başlayınca veteriner serum takmış, ben gelince normale döndü” dedi.

YARALI PİTBUL İÇİN KAMPANYA İLE ÇIĞ GİBİ BÜYÜYEN İLGİ Hayvanlara olan sevgisini dergimizle paylaşan Moda sakini İrem Demir, sözlerine şöyle devam etti:

ONLARIN DÜNYALARI ÇOK GÜZEL Hayvanlara yönelik tekstil ve çeşitli ihtiyaç malzemeleri satarak yardımlarını da sürdüren ve Türkiye’de bir ilk olarak yasal pet butik açtığını belirten İrem Demir’in listesinde, sevimli dostlarımız için birçok ürünler dikkat çekiyor. Abiyeler, kostümler, tişörtler, montlar, ayakkabılar, çantalar, kazaklar, tasmalar, kangurular, papyonlar, araba örtüleri, bornozlar, kolyeler, gözlükler, tokalar, bikini ve mayolar, can yelekleri, bandanalar, çoraplar, havlu bornozlar, tütü etekler, tuvalet poşetleri ve kutuları ve pijamalar; köpek ve kedilerin daha konforlu bir yaşam sürmesini sağlarken aynı zamanda da hemcinslerinin daha güzel bir yaşantısı için gelire dönüşüyor. Birçok ürünü en kaliteli üretimleri ile yurtdışından Türkiye’ye ve Kadıköy’e getiren Demir; “Onların bizden farkı yok. Kalitesiz bir kıyafet kedi ve köpekte deri hastalığı yapıp ağır sonuçlar oluşturabiliyor” dedi.

“Sosyal medyada yaralı bir pitbul ile karşılaşmıştım, dövülmüş ve açık kalan yarası feci şekilde enfeksiyon kapmış, hatta kurtlanmış. Tedavi masrafları ise bir hayli pahalıydı, yaklaşık 9 bin TL civarındaydı. Petimagemaker adıyla önce sosyal medyada sayfa açtım ve butiğim üzerinden burada satışlar yapmaya başladım. Bir süre sonra para toplandı ve tedavisini gerçekleştirdik. Eğer barınakta olsaydı akıbeti bu şekilde olabilecek miydi, birçok hayvansever bundan emin değil. Pitbulumuz şimdilerde çok sağlıklı.”

GERÇEK HAYVANSEVER IRK AYIRMAZ Hayvan sevgisinin, özellikle çocuk ve gençlerin çok sağlıklı birey olmaları ve hayatı daha fazla sevebilmelerine büyük katkı sağladığına dikkat çeken İrem Demir; “Irk seçmemek gerekiyor, ne tür kedi köpek olursa olsun aynı enerji ve şefkatle yaklaşılabiliyorsa, orada gerçek hayvan sevgisi vardır ve yine bana göre gerçek hayvansever, kesinlikle ırk da ayırmaz. Ayrıca sokak hayvanı da yok, hepsi bizim” mesajı verdi.

HAKİMLİK MESLEĞİNİ DE FEDA ETTİ 2011 yılında üniversitesinin kamu yönetimi bölümünden mezun olduktan sonra İdari Mahkeme Hakimi olmak üzereyken seneler sürecek şark görevi sürecinde Sipsi ile bağının kopacak olması nedeniyle hakimlik vazifesinden vazgeçtiğini dile getiren İrem Demir; “Bu gerçekten abartı değil, o benim evladımdan farksız. Birlikte mutlu olabileceğimiz bir düzen kurmak istedim” ifadesini kullandı.


Sosyal Sorumluluk

Nil’ler artınca süper nesil gelecek Şüphesiz tüm çocuklar ve gençler, geleceğe hazırlanacak tertemiz miraslarımız… Gel gelelim günümüzün koşullarıyla birlikte başını teknolojik cihazlardan kaldıramayan, sosyalliği dört duvar arasında sınırlı kalan, diyalogdan uzak, çoğu kez de kendini yeterince ifade edemeyen duruma gelen çocuk ve gençler; sorumluluk duygularının bilincinde olan velilerin çoğu kez katlanmak zorunda kaldıkları en büyük sıkıntıları.. Daha güzel bir yaşam için “enerjinizi çeken ve azaltan değil, size enerji veren pozitif insanlarla zamanınızı geçirin” yönünde uzmanların kulaklara küpe olsun dediği önerilerinde olduğu gibi; “Kendini keşfedememiş” dedirten yetişkinler kadar “Büyümüş de küçülmüş sanki” diye övgülerin yapıldığı seçkin çocuklar da var. Kozyatağı sakini 13 yaşındaki Nil Makul de, yaşantısı yaşıtlarına göre oldukça sıradışı olan isimlerden… HAYATI “İÇİNDE YAŞAYIP” HER ANINDA İYİLİK YAPMAYA ÇALIŞMAK… Ödevlerini yaptıktan sonra soluğu evlerinin yanındaki Kriton Curi Parkı’nda alan Nil;

sergi açarak, iki yıldır sattığı ürünlerini Lösemili Çocuklar Vakfı’na (LÖSEV) bağışlıyor. Nil’in sermayesi sevgi ve emekten, enerjisi de iyilik yapma isteğine duyarlı yetişkinlerin güler yüzlülüğü ve samimiyetinden geliyor. Yetişkinleri sürekli yardım yapmaya yönelik tatlı dille uyaran ve lösemili çocuklar hakkında bilgi veren henüz yedinci sınıf öğrencisi Nil, süs eşyalarını her sattığında büyük mutluluk duyduğunun altını çiziyor ve şöyle konuşuyor: SEVGİNİN MATEMATİĞİ YOK… “Evde kullanmadığım eşyalarım, komşularımın süs eşyaları, akrabalarımızın destek için verdikleri çeşitli araçlar; bunların hepsini birleştiriyorum ve parkın içerisinde sergi açıyorum. Lösemili çocuklar için bağışlanan her eşya, tedavilerine destek olmak için paraya dönüşüyor. Herkesin evinde boş yere duran o kadar eşyaları var ki, komşularımız da bunun farkında… Diğer yandan ticaretin çok keyifli olduğunu da anladım. Büyüyünce ticaret yapmak istiyorum, aynı zamanda da Güzel Sanatlar…”

NADİDE MAKUL: OLGUN DÜŞÜNEBİLMESİ EN BÜYÜK ZENGİNLİĞİMİZ… Kadıköy Life Dergisi’ne konuşan anne Nadide Makul ise kızına ve yetişkinlere yönelik şu mesajları verdi: “Çocuklarımıza okullarda birçok teknik eğitimi verebiliriz ancak en önemlisi, onların kişilik ve karakter gelişimidir. Hayatı tam anlamıyla öğrenebilmeli, sosyal olabilmeleri, olgun ve çoğulcu düşünebilmelidir. ‘Aman çocuk ne olacak, bu benim evladım o nasıl isterse öyle olur’ dememeli. Çocuklarımız ve gençler, başkaları için de kaygılanabilmeli, çok yönlü düşünebilmeli, dar kalıplardan sıyrılabilmeliler. Bu noktada anne babalara, velilere büyük görev düşüyor. Son yıllarda ailelerin bu yönde çok daha ilgili olduklarını görüyorum ve bu beni mutlu ediyor. Çocuklarımız her daim tüketen değil, üreterek çevresiyle tüketebilen olmalı, sürekli çevresiyle etkileşim içerisinde bulunmalı. Kızımla parkta sayısız insanlarla tanışıyor, sohbet ediyor, her çiçekten bal alır gibi hayatı yaşayarak öğreniyoruz. Bu, yapay bir dünyadan sıyrılmamızı sağlıyor. Kaldı ki İstanbul, bir hayli yapay ve boğucu bir sistemsizliğin hâkim olduğu metropol! Kızım parkta kedileri köpekleri kucaklamaktan büyük keyif alıyor, hayvanları seven insanları da sever! Nil bazen istediği satış rakamlarını yakalayamayınca üzülüyor ve harçlığını da bağışlıyor. Bunu düşünebilmesi, yüreğinde hissetmesi en büyük zenginliğimiz. O artık yönlendirmeye çalıştığımız bir birey sınıfından, kendi fikirleri ile ayakları üzerinde durabilen yapıya kavuşuyor.” Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 83


Sektör

Kadıköy'ün parlayan yıldızı

Tepe Nautilus,

'Tam Kalbinde' konseptiyle 15. yılını kutluyor Ziyaretçileriyle güçlü bir bağ oluşturduğu dolu dolu 15 yılı geride bırakan, İstanbul’un köklü alışveriş merkezi Tepe Nautilus, "Tam Kalbinde" konseptiyle 15. yıl kutlamalarına ev sahipliği yapıyor. Rahat ulaşımı ve birbirinden renkli etkinlikleriyle ziyaretçilerine keyifli bir alışveriş deneyimi sunan Tepe Nautilus AVM; Ocak ayına kadar sürdüreceği kutlamalar kapsamında özel kampanya, etkinlikler ve birçok sürpriz ile misafirlerini ağırlamaya hazırlanıyor. 15. yılına özel dekorasyonu ile sadık müşteri kitlesiyle duygusal bağlarını güçlendirme yolunda adımlar atan markayla ilgili olarak, Tepe Emlak Yatırım Varlık Yönetimi Direktörü Deniz Bozan ile bir araya geldik. Tepe Nautilus’ta bu yıl güzel kutlamalar var sanırız. Detayları sizden dinleyebilir miyiz? Evet, Tepe Nautilus olarak bu yılın bizim için anlamı büyük. Çünkü 15. yaşımızı kutluyoruz. Ziyaretçilerimizle aramızda kuvvetli bir bağ oluşturduğumuz dolu dolu 15 yılı geride bıraktık. Etkinliklerimiz, kampanyalarımız ve düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz sergilerimiz ile alışverişin yanı sıra yaşayan bir mekân yarattık. Ziyaretçilerimize sanat etkinliklerinden çocuk atölye çalışmalarına, keyifli konserlerden ünlü isimlerle söyleşilere kadar tüm ailelerin katılabileceği, her yaş grubuna özel, farklı ve eğlenceli etkinlikler ve kampanyalar düzenledik. Markamıza, kurum kimliğimize ve ziyaretçi profilimize uygun, kaliteli güzel projelere imza atmak ve 15 yıllık başarılı imajımızı devam ettirmek en büyük amacımız. Zaten buradan da ilhamla 15. yılımızı "Tam Kalbinde" konseptiyle kutluyoruz. Ziyaretçilerimiz ile lokasyon-ulaşım-marka karması anlamında kurduğumuz fiziki bağlar ve müşteri memnuniyeti, hizmet anlayışımız, pazarlama faaliyetlerimiz ile oluşturduğumuz duygusal bağlarımızı en güzel şekilde ifade etmek istedik. 15. yılımıza özel farklı kampanya ve etkinliklerle ziyaretçilerimize çok özel sürprizlerimiz olacak.

84 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

Tepe Nautilus 15. yılına nasıl geldi? Ziyaretçilerle, özellikle de Kadıköy halkıyla bu duygusal bağ nasıl kuruldu? Tepe Nautilus, 15 yıldır İstanbul’un tam kalbinde yer alan, hem İstanbul’un en köklü hem de ülkenin temalı ilk alışveriş merkezlerinden biri. Kadıköy’ün merkezinde; Acıbadem, Koşuyolu, Bağdat Caddesi gibi nüfusun yoğun olduğu bir bölgedeyiz. Yılların getirdiği deneyim, hizmet kalitemiz ve müşteri ilişkilerine verdiğimiz önem sonucunda geniş bir sadık müşteri kitlemiz var. Tabii ki çok merkezi bir konumda bulunması nedeniyle birçok kişinin sıkça tercih ettiği, kolay ulaşımı ile insanların buluşma noktası olarak konumlandırdığı bir alışveriş merkezi Tepe Nautilus. Bize Kadıköy bölgesinden yürüyerek, Avrupa yakasından Marmaray, deniz ulaşımı, metrobüs, Anadolu yakasından metro ve farklı hatlardan geçen toplu taşıma araçları ile kolayca ulaşabiliyorsunuz. Açıldığımız ilk günden bu yana müşteri memnuniyetini ve hizmetini en üst seviyede tuttuk. Ziyaretçilerimizin taleplerini ilgiyle dinledik, kendimizi sürekli yeniledik, bir renovasyon sürecinden geçtik ve yeni uygulamalar gerçekleştirdik. Örneğin bu kapsamda ziyaretçilerimizin güzel vakit geçirecekleri farklı alanlar sunmak için yarattığımız Nautilus Meydanı, altın orana sahip Nautilus Heykeli ile meydan kültürünü yansıtıyor. Farklı etkinlikleriyle her daim canlı bir alan... Biz; AVM’yi ziyaret eden tüm misafirlerimizi iyi tanımaya ve Tepe Nautilus’tan beklentilerini karşılamaya öncelik vererek müşteri kitlemize uygun etkinlikler, kampanyalar ve iletişim stratejileri geliştiriyoruz. Her zaman vurguladığımız gibi, en önemli kıstasımız müşteri memnuniyeti. Ziyaretçilerimizi ve AVM içindeki markaları doğru dinlediğimize ve doğru anladığımıza inanıyoruz. Çalışmalarımızı da bu doğrultuda yapıyoruz. Tepe Nautilus olarak, hem mevcut müşterilerimize hem de potansiyel müşterilerimize alışverişin yanında


Sektör kaliteli ve keyifli zaman geçirebilecekleri bir yaşam alanı sunmaya çalışıyoruz. Yaşadığımız topluma ve çevremize sorumluluk bilinciyle, sosyal sorumluluk projelerine yer vermeye gayret ediyoruz. Kurumsal yapımız gereği de bu tür projeler bizim için oldukça önemli. Misafirlerimiz gerçekleştirdiğimiz sosyal sorumluluk projelerine her zaman çok ilgi gösteriyor, katılımda bulunuyorlar ve bizi her zaman bu projelerde destekliyorlar. Misafirlerimizle birlikte güzel sonuçlar ve geri dönüşler elde ettiğimiz bu projelerle de diğer AVM’lerden farklılaşarak, aramızda duygusal bir bağ kuruyoruz. Bu bağ da onların burada daimi vakit geçirmek isteyecekleri yaşam alanları oluşturmamızı sağlıyor. Marka karmanızın bunda etkisi var mı? Tepe Nautilus’ta yeni markaları da görecek miyiz? Ulusal ve uluslararası birçok markayı bünyemizde bulunduruyoruz. Hem her geçen gün ailemize yeni üyeler katılıyor, hem de var olan mağazalarımız büyüyor ve yenileniyor. Son dönemde Mavi, Benetton, Boyner, Koton ve Calzedonia gibi markalarımız mağazalarını büyüterek ve yenileyerek, son konseptleri ile hizmet vermeye başladılar. Enplus ve Sephora marka karmamıza yeni katıldı; Mudo Collection gibi açılmayı bekleyen güçlü markalarımız ile birlikte mağaza doluluk oranımız yüzde 100’e yakın. Biz hem ziyaretçilerimizin taleplerini, hem de alışveriş merkezimizde bulunan markaların memnuniyetini önemsiyoruz. Bu nedenle hem Tepe Nautilus ziyaretçi yapısına ve taleplerine uygun farklı markaları bünyemize katmaya, hem de yıllardır bizimle işbirliği içinde olan markalarımızı istedikleri hedef kitle ile buluşturmaya gayret ediyoruz. Mevcut markalarımız da kendi planlamaları doğrultusunda yenileniyorlar, mağaza dekorasyonlarını ve yapılarını değiştiriyorlar, daha dinamik ve ziyaretçi profiline uygun düzenlemeler yapıyorlar ve iletişim stratejilerini de bu doğrultuda revize ediyorlar. Mevcut markaların da bu değişimi alışveriş merkezimiz için de bir yenilenme sağlıyor. 15. yılda ziyaretçilerinizi neler bekliyor? 15. yıl etkinliklerimize Ağustos ayı ile birlikte başladık diyebilirim. Yaz döneminde okulla-

rın da kapalı olmasından dolayı çocuklara yönelik etkinlikleri yoğunlaştırdık. Her hafta sonu birbirinden farklı ve keyifli çocuk atölyelerine ev sahipliği yaptık. Çocuklar bu atölyelerde ücretsiz olarak, yazın ruhuna uygun deniz kabukları ve şapka boyayıp, kendi plaj çantasını tasarladılar. Uçurtma atölyesine katılarak eğlenceli vakit geçirip, bileklik tasarlama ve ahşap çiçek atölyesinde el becerilerini geliştirdiler. Her şeyden önemlisi aileleriyle keyifli vakit geçirdiler. Eylül ayında da çocuklar için çok keyifli sürprizlerimiz var. 8-17 Eylül tarihleri arasında NASA işbirliğiyle “Geleceğin Uzay Kaşifleri” etkinliğine ev sahipliği yaptık. Bu, Türkiye’de NASA ile gerçekleşen ilk proje olma özelliğini taşıyor. Bu çerçevede NASA Uzay Atölyesi kuruldu ve çocuklar astronot kıyafetleri giyerek, model uzay roketlerini inceleme ve yapma deneyimini yaşadılar. Etkinlik sonunda da tüm çocuklarımıza “NASA Uzay Kaşifi Sertifikası” verdik. Tepe Nautilus AVM olarak, 15. yıla özel projelerimiz çerçevesinde sadece çocuklar değil, üniversite öğrencilerine de özel kampanyalar geliştirdik. Ağustos ayında başladığımız ve 8 Eylül’e kadar devam eden kampanyamız ile hafta içi günlerde Tepe Nautilus’a gelerek üniversite öğrenci kimliğini gösteren tüm üniversite öğrencilerine Cinemaximum’dan tek kişilik sinema bileti hediye ettik. 15. yıla özel dekorasyonumuzla ziyaretçilerimizi ağırlayacağız. "Tam Kalbinde" konseptimiz dekorasyonda da olacak; ziyaretçilerimize bizi 15 yıldır tam kalplerinde yer

verdikleri için teşekkür edeceğiz. Bununla birlikte yeni konser serilerimiz ve çok özel kutlama programlarımız olacak. Bu dönemde düzenleyeceğimiz satış kampanyalarımızda tüm katılımcılara hediyeler vereceğiz. Özel içeriğe sahip sergilerimiz devam edecek. 15. yıl etkinliklerimizi Ocak ayına kadar uzatacağız. Ziyaretçilerimize, markalarımıza ve tüm paydaşlarımıza teşekkür hediyelerimiz ve bol sürprizlerimiz olacak. Bu çerçevede farklı ve keyifli etkinlikler, her zaman olduğu gibi Tepe Nautilus ziyaretçilerini bekliyor. Tepe Nautilus olarak Tepe Emlak çatısı altındasınız. Önemli oyunculardan biri olarak Tepe Emlak’ın sektöre bakış açısı ve hedeleri nedir? Tepe Emlak olarak Bilkent Holding bünyesinde 1996 yılından bu yana faaliyet göstererek, birçok başarılı projeye imza atıyoruz. Değişim ve gelişimin sürekli olması gerektiğine inanan bir ekibiz; stratejik bir yönetim anlayışımız var. Yeni ve uygulanmamış fikirler yaratmaya çalışıyoruz. Alışveriş merkezi yatırımları, yönetim ve proje danışmanlığı konularında sektörü ve dünyadaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Tepe Emlak olarak tüm paydaşlarımız ile uzun soluklu ilişkiler kurmayı önemsiyoruz. Bu bakış açısıyla kiralama, yatırım/proje danışmanlığı ve varlık yönetimi hizmetlerimize büyük bir güç ve motivasyon ile devam ediyoruz. Sahip olduğumuz bu deneyim ve bilgi birikimini, grup enerjisinden aldığımız ilham ile Tepe Nautilus’a yansıtmaya devam edeceğiz.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 85


Küçük Dünya

Dünyaya bir de nehirden bakın www.kucukdunya.com

f kucukdunyayaprak

i kucukdunyayaprak

YAPRAK GÜRDAL Bir ülkenin nasıl nefes aldığını size nehirler anlatır. Ben de 5* M/S Amadeus Silver gemisi ile Romantik Ren & Mosel Nehir Turu'na katılarak, 5 ülkenin (İsviçre, Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika) nasıl nefes aldığını gördüm. Yaklaşık 1.320 kilometre uzunluğundaki Ren Nehri'nde ve Ren'in en önemli yan ırmaklarından biri olan Mosel Nehri üzerinde gemimizle gezdik ve unutamayacağımız güzellikleri, eşsiz manzaraları hafızamıza kazıyıp döndük. Ren (Rhein) Nehri, 2.000 yıldan daha uzun bir zamandır Avrupa'nın merkezi su ulaşım yolu olarak kullanılıyor ve Kuzey ve Doğu denizlerinin ülkelerini Güney Avrupa'ya bağlıyor. Ren Nehri; ekonomik, ticari ilişkiler ve askeri açıdan oldukça önemli. Ren kenarında yer alan şehirler her zaman ticaret ve ulaşım işlerine dâhil olmuşlar ve bu sayede zenginleşmişler. UNESCO, 2002 yılında Yukarı Orta Ren Vadisi'ni bütün Ren Nehri’ni temsil etmek üzere Dünya Mirası olarak tanımış. Ren Nehri'nin tarihi su yolu oluşu, dünya mirası olarak kabul edilmesinde önemli bir kriter olmuş. Ben, Romantik Ren & Mosel Nehir Turu'na Dünya Nehirleri'nin davetiyle katıldım. Dünya Nehirleri, merkezi Beylerbeyi, İstanbul’da olan bir şirket... Daha önce açık denizde gemi turuna çıkmıştım ama nehirde gemi turu yapmak benim için de bir ilk olacaktı. Bu nedenle bu davet beni hem çok sevindirdi, hem de çok heyecanlandırdı. Dünya Nehirleri, sizleri dünyanın değişik bölgelerindeki nehirler üzerinde düzenlediği gemi seyahatleri ile bambaşka coğrafyaları keşfetmeye çağıran bir tur şirketi. “Dünyayı bir de nehirden görün” mottosuyla yola çıkan şirketin rotaları şöyle: Avrupa'da 6 ülkeden geçen çeşitli Ren rotaları (İsviçre, Liechtenstein, Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika), Avrupa'da 8 ülkenin gezildiği Tuna rotaları (Sırbistan, Macaristan, Slovakya, Avusturya, Almanya, Liechtenstein, Çekya, İsviçre), Portekiz'de Douro, İspanya'da Guadalquivir, Ukrayna'da Dinyeper, Rusya'da Volga, ABD'de Mississipi, Çin'de Yangtze, Uzakdoğu'da 3 ülke-

86 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

den geçen Mekong (Vietnam, Kamboçya, Tayland)... Bu nehir turlarına ilaveten Avrupa'da Barge (Irmak ve kanallarda işleyen, genellikle halatla bağlı, yük teknesi) ile kanal turu, Rusya & Tataristan & Moğolistan & Güney Kore'yi kapsayan Trans Sibirya Ekspresi, temalı turlardan da Ghent-Amsterdam arasında yılda bir kez Lale Festivali turu ve Noel zamanı Avrupa'da Noel Pazarları turu sayılabilir. Gelecekteki nehir turu projeleri arasında da Hindistan'da Ganj ve Afrika'da Victoria Şelaleleri'nin üzerinde bulunduğu Zambezi olacak.

Koblenz


Küçük Dünya

Strasbourg

Gemi yolculuklarında her gün farklı bir yerde uyanıyor, oradaki coğrafyaları ve kültürleri keşfediyorsunuz. Geminin güvertesindeyken eşsiz manzaralar gözünüzün önünden bir film şeridi gibi akıp gidiyor; özellikle de nehirlerdeki gemi turlarında. Çünkü nehirler geçtikleri her yerde farklı kültürler yaratıyor; kıyılarında köyler, kasabalar, şehirler kuruluyor. Bazen ormanların içinden geçiyorlar, bazen şehirlerin içinden. İçinden nehir geçen şehirler bir başka güzel olduğu için bu nehirlerin üzerinde yapılan geziler de işte bu yüzden çok özel oluyor. Hadi gelin nehir turlarına biraz daha yakından bakalım o zaman. NEHİR TURU TERCİH ETMEK İÇİN 1O NEDEN Nehir turları emniyetli... Açık denizdeki büyük gemilerle karşılaştırıldığında nehir gemilerinde sallantı hiç yok. Böylelikle bulantı da hissetmiyorsunuz. Eğer siz de annem gibi en yakın kıyıya bile giderken mide bulantısı çeken, ardından da günlerce hasta yatan biriyseniz nehir turu sizi hiç korkutmasın; nehir turlarına gönül rahatlığıyla çıkabilirsiniz.

Şehir merkezlerinde indi-bindi. Şehirler hep nehir kenarında kurulmuş ve nehir gemileri de şehirlerin içine yanaşıyor. Açık deniz seyahatlerinde günlerce şehir görmeden gidebilirken; nehir turlarında şehirlerin, köylerin, kasabaların, kısaca hayatın içinden akarak ilerliyorsunuz. Hızlı yanaşma ve kalkış. Nehir gemileri açık deniz gemilerine göre daha küçük olduğundan duracakları yerlere daha hızlı yanaşıp, daha hızlı kalkıyorlar. Yani hiç zaman kaybetmeden çok yeri görebiliyorsunuz. Her zaman manzara... Nehir gemilerinde odanızda ya da güvertede sağlı sollu manzara izlemeye doyamayacaksınız. Yüzen otel rahatlığı... Bavul açıp kapatmadan şehirden şehre, hatta ülkeden ülkeye geçeceksiniz. Gece bıraktığınız şehir/ülke, sabah başka bir şehir/ülke olarak sizi selamlayacak. Butik nehir turu... Büyük cruise gemileri 3.000 kişilik bile olabilirken, nehir gemileri en fazla 200 kişilik. Örnek vermek gerekirse gemimiz 5* M/S Amadeus Silver’in 1 güneşlenme güvertesi ve 3 katında 78 stan-

dart, 12 suit olmak üzere toplam 90 kabini vardı. Yani bu gemi, büyük cruise gemilerine göre oldukça küçüktü. Bu sayede tek başına başladığım bu yolculukta herkesle tanıştım, kaynaştım ve de ömür boyu sürecek çok güzel dostluklara imza attım. Alakart Restoran. Butik nehir turlarında büyük cruise gemilerinin aksine çok sayıda restoran yok. Alakart restorandaki açık büfeden salata, meyve, tatlınızı seçip menüden ana yemeğinizi ısmarlıyorsunuz. Eğlence. Nehir turlarında geminin müzisyenlerinden sizi yerinizde zor tutacak, dans ederek onlara eşlik edeceğiniz şarkılar dinleyeceksiniz. Seviye havuzları ve özel deneyimler. Nehir turu sırasında bazı şehirler arasında rakım farklılıkları var ve bu farklar bazen ciddi boyuta ulaştığı için suyu dengelemek gerekiyor. Bu nedenle nehir üzerinde uzunlukları 150 ila 350 metre arasında değişen seviye havuzları yapılmış. Gemiler yollarına devam edebilmek için bu havuzlara giriyorlar. Nehir gemisi havuzun içine girdiğinde gidilecek yönün rakımına göre ya havuz suyla dolduruluyor veya boşaltılıyor. Gemi devam edeceği yöndeki nehir suyu seviyesine geldiğinde ise kapaklar açılıp yoluna devam ediyor. Dünyayı bir de nehirden görmek. Dünyayı bir de nehirden görmek insan gözünde bambaşka pencereler açıyor. O zaman sizin de bunu deneyimlemeniz hoş olmaz mı?

Brugge

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 87


Fosforca

Olan biten, devam eden... Bir arkadaşım mutsuz bir evlilik sonrası bekârlığını yaşarken, her gün yeni bir kadın tanımak istiyordu. Bu isteğini gerçekleştireceği ortamlarda bulunuyor ve her tanıdığı hanımefendiye o gün (yani birinci günün akşamı), "Sen olmasan ben ne yapardım?" diyordu.

ENİS FOSFOROĞLU

Karşı taraf inanıyor muydu bilemem ama bizim arkadaş inanarak söylüyordu bunu. Ya da gibi yapıyordu... "Sen olmasan ben ne yapardım?" (tanışalı 8 saat olmuş), aslında herkes, herkessiz yapar. Çünkü koşullar kendi kurallarını oluşturur; eğer hayat devam ediyorsa, kişi yeni bir iklimin hava şartlarına teslim eder kendini. Belki de farkında olmadan… Nereye mi gelmek istiyorum? Yazı kendini yazıyor; bir zorlama, hedef yok. Sadece şunu fark ediyorum toplumda ve sizinle paylaşmak istiyorum düşüncelerimi: Ya her şeyi bırakıyoruz rahvan gitsin mantığıyla ya da fazla kanırtıyoruz her şeyi… Özellikle son zamanlarda akıla zaman tanımak, bilimsel bir sonuç aramak hak getire… Tıpkı "Sen olmasan ben ne yapardım?" diyen çapkın arkadaş gibi.

Yaşam ise bir süzgeç, bir elekten geçer gibi arınıyor her gün. Devam ediyor sanıyorsunuz, bitmiş aslında. Bitti sanıyorsunuz, yeniden doğuyor… Örneğin: - Futbol marka değerini kaybetmeye devam ediyor. Hayret! (bizim ülkede) - Dini ve kutsal değerleri kullanmak bitiyor. Hurafeler iş yapmıyor artık. - Atatürk’e saldırmak tutmadı. Yeni metotlar mı arıyorlar? Belki... - Kültür sanat, üstüne dökülen betondan bir çatlak arıyor yeniden filizlenmek için. - Televizyon vazgeçilmezliğini yitireli çok oluyor. - Çok para artık dünyayı yönetemiyor. Yeter ki farkında olalım! “Sabah oluyooorr, akşam oluyooorr” olmasın… Sevgi var elimizde, yanına akıl katalım… İyi günlere...

Sonbahar şiirlerinden yapraklara uzanan bir sanat yolculuğu OĞULCAN TATAR Kadıköylü emektar sanatçı Sevgi Ülünçer, farklı maddeler ve teknikler kullanarak el emeği göz nuruyla ürettiği yaprakları çeşitli dallara monte ederek, türlü saksılar ve diğer materyaller içinde dekoratif nesneler oluşturuyor. Binbir emek ve sabırla yaptığı ürünleri çeşitli hayır kurumları yararına sergileyen Ülünçer, 2014 yılında yaptığı son sergisinin gelirini de 118-Y Alzheimer Gündüz Bakımevi'ne bağışladı. Mevsimler içerisinde en çok sonbaharı sevdiğini belirten ve ilhamını hazan bahçelerinden, ağaçların renk konusunda coştuğu yer-

lerden alan Ülüençer; yeşilden kızıla, kızıldan sarıya, sarıdan kahverengiye çeşitli renkler ve bu renklerin türlü türlü tonlarını, bıkmadan usanmadan yaptığı yapraklarda yansıtıyor. Sanatçı, bir anlamda sonbahar şiirlerini yapraklara döküyor. Ona göre sonbahar, içinden şiirin akıp gittiği bir zaman dilimi. Eylül ayrı bir şiir, Ekim ayrı bir şiir, Kasım ayrı bir şiir… DİNGİNLİĞE ERME, HUZURU BULMA MEVSİMİDİR SONBAHAR “Şehir hayatında hüznün en güzelidir sonbahar. Şakaklarımıza düşen kardır, gönlümüze çöken sonbahar" diyen Ülünçer, Kadıköy Life Dergisi'ne yaptığı açıklamada şunları ifade etti: "Şairler duygularımızı yansıtırlar ve sonbaharla hüznü, sonbaharla melânkoliyi birbirine yakıştırırlar. Ama diğer taraftan, yılların telaşından, koşturmalarından, çoluk, çocuk, ev, bark çabalarından kurtulup dinginliğe erme, huzuru bulma mevsimidir. Onun için sonbaharı seviyorum..." SEVGİ ÜLÜNÇER HAKKINDA Çok yönlü bir sanatçı olan Sevgi Ülünçer’in “Hazan Yaprakları”na olan ilgisi merak uyandırıyor. 1952 yılında Adana’da doğan sanatçı, burada öğrenim gördü. Bir süre Çukurova

88 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

Radyosu Çocuk Korosu’nda bulundu. 1980'li yıllarda Bostancı Halk Eğitim Merkezi'nin kurslarına katılarak Öğretmenlik Belgesi aldı. Birçok karma sergiye katıldıktan sonra ilk kişisel sergisini 1990 yılında Caddebostan Osmanlı Bankası’nda açtı. Daha sonra Erenköy Kazım Karabekir Kültür Merkezi'nde sergi açan Ülünçer’in şiirleri antolojilerde ve bir kişisel kitapta yayınlandı. Korolarda Türk Sanat Müziği dalında da çalışmalar yaptı. Uzun yıllar boyunca 23 Nisan şenliklerinde evine farklı ülkelerden 100'e yakın yabancı genç davet eden Ülünçer, farklı kültürlere ilgi duyan biri olarak gazetelerde “Birleşmiş Milletler Gibi Aile” manşetleri altında da yer aldı.


EREL SKODA Bostancı' da

EREL Otomotiv'in SKODA Showroom'u Bostancı'da hizmete girdi. Yeni yerinde Skoda müşterilerine Sıfır Araç Satışı, Satış Sonrası Hizmetleri - Yedek Parça ve Aksesuar satışı hizmetleri vermeye başlayan Erel SKODA Bostancı'da ayrıca takas, kredi ve sigorta hizmetleri de verilmekte. 4 BİN 500 METREKARE SERVİS ATÖLYE ALANI Bostancı'daki yeni yerinde 4 bin 500 metrekare servis atölye alanına sahip oldukları bilgisini veren yetkililer, "Her yönden ulaşımın kolay olması için Bostancı'yı seçtik. Profesyonel uzman teknisyenlerimiz ve modern atölye donanımlarımızla SKODA sahiplerine en yüksek seviyede servis kalitesi sunmaktayız" mesajı verdi.

BARKER Kırtasiye 4. şubesiyle Erenköy'de BARKER Kırtasiye'nin 4. şubesi, Erenköy'ün Ethemefendi Caddesi üzerinde hizmete girdi. Yıllar önce Kadıköy'ün Göztepe mahallesinde küçük bir semt kırtasiyecisi olarak kapılarını açan BARKER Kırtasiye, bugün yaklaşık 600 bin kişin yaşadığı Kadıköy'de en sevilen, güven duyulan markaları arasında yerini aldı. Göztepe'nin dışında, Bağdat Caddesi üzerinde Selamiçeşme'de, Cemil Topuzlu Caddesi üzerinde Caddebostan'da mağazaları bulunan BARKER Kırtasiye'nin 4. şubesi, Erenköy'ün Ethemefendi Caddesi üzerine kapılarını açtı. Her türlü kırtasiye ürünlerinin yanında kitap, oyuncak, çanta ve hobi gereçlerinin bulunduğu mağazada fotokopi, internet ve mail çıktısı, scanner tarama işlemleri de yapılmakta...


Sağlık

Mutluluk bizim ödülümüzdür... Sözlüğe baktığımızda mutluluk; bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık anlamına gelmektedir.

AYDAN KANATLI Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı

Sonsuz Gelişim Psikolojik Danışmanlık Merkezi

Aslında mutluluk, yaşantımızın esas amacıdır. Birçok faaliyetimizi mutlu olabilmek için yaparız. Bütün çabalarımızın amacı mutlu olmaktır. Bazen aşık olmak, bazen dua etmek, yemek yemek, gezmek, eğlenmek, para kazanmak, arkadaşlarla olmak, bazense kendimizi geliştirmek bizi mutlu eder. Mutluluk kaynağı kişiden kişiye ve zamana göre değişir. Öğrenci için istediği okulu kazanmak, işsiz bir kişi için iş bulmak, sevgililer için birbirine kavuşmak mutluluk kaynağı olabilir.

Mutluluk; yaptığımız iş, yaşayış, eylem sonunda hissettiğimiz duygudur ve adeta bizim ödülümüzdür. Fakat mutluluk bir duygu olmasına rağmen biyolojik yansımaları da bulunmaktadır. Finlandiya’da yapılan araştırmalarda farklı duyguların vücuttaki 701 farklı noktayı etkilediği tespit edilmiştir. Bu araştırmalara göre mutluluk, bölgesel olarak azalıp çoğalmakla birlikte vücudun tamamını etkilemektedir.

MUTLU OL, SAĞLIKLI KAL Mutlu olmak, hayata karşı pozitif bakmak; mental ve fiziksel sağlığımız için son derece faydalıdır. Bu durum bağışıklık sistemimizi desteklerken, bizi hastalıklara karşı daha dayanıklı hale getiriyor. Bunun yanında pozitif duygulara sahip olmak çağımızın hastalığı olan stresi, depresyonu ve kalp rahatsızlıklarının riskini azaltıyor. Uzman doktorlar, pozitif duygular beslemenin yaşam süremizi uzattığını ve birçok tedaviye olumlu etkisinin olduğunu belirtiyorlar. Hatta Maryland School of Medicine’de yapılan bir araştırmaya göre mutlu olmak ve gülmek, kan damarlarının sağlıklı şekilde çalışmasını sağlıyor. Gülmek kan akışını artırdığından, kalp damar tıkanıklığı hastalıklarına doğal tedavi olarak gösteriliyor. Yine American Physiological Society’nin araştırmasına göre; gülme eyleminin şeker hastalığı tedavisiyle bağlantılı olduğu ve iyi huylu kolesterolü artırarak kalp krizi riskini azalttığı açıklanmıştır. Mutluluk, mutlu olmak bu derece hayati bir durum olmasına rağmen ülkemizde gerçekten mutlu olmayı biliyor muyuz ve başarabiliyor muyuz? Maalesef ki mutluluğu yakalayamıyoruz. Çünkü çeşitli öncelikler nedeniyle kendimizi tanımıyoruz. Psikolojik ihtiyaçlarımızı önemsemiyoruz, karşılamıyoruz. Bu durum tüm yaşantımızı etkiliyor. Günümüzde mutluluk; görsellik ve maddiyatla ilişkilendirilmektedir... Çok güzel görünmek, büyük paralar kazanmak, güzel yemekler, güzel arabalar, güzel ilişkiler, konforlu yaşam, her türlü imkâna sahip olmak gibi unsurlar, mutluluğun kaynağı gibi görülmektedir. Oysa bunlar mutlu eden değil, bizi mutluluğa götüren araçlardır. Günden güne zorlaşan hayat koşulları içerisinde kişiler, kendilerini bir anda psikolojik sorunları ile boğuşuyor olarak bulabilir. Özel yaşam deneyimleri, geçmişin derinliklerinde yatan bir takım tecrübeler, çocukluk yaşantımız ve ortamımız, gençlik ve yetişkinlik yaşantılarımız ve deneyimlerimiz, bizlere öğretici oldukları kadar da yıpratıcı da olabilirler. Gelişmiş batı toplumları, doğumdan itibaren hayatlarının her anında psikolojik destek almakta ve bunun bir ihtiyaç olduğunu bilmektedir. Biz ise halen psikolog, psikiyatr veya yaşam koçuna gitmeyi utanılacak bir durum olarak görüyoruz. Oysaki psikolojik danışmanlık hizmeti almak, sağlığımızı korumak, ileriye dönük büyük sorunlar oluşmadan onlara engel olmak açısından epey önemlidir. Psikolojik danışmanlık almak, yaşam koçunun desteğine başvurmak, insana gerçek manada bir huzur, problemlerinden arınma, daha sakin ve mesut bir hayat sürme hakkında destek verir. Mutlu olmak için bunun yollarını öğrenmeli ve uygulamalıyız. Sonsuz Gelişim Psikolojik Danışmanlık Merkezi, uzman kadrosu ile daha mutlu ve daha sağlıklı günler için hizmet vermeye devam etmektedir.

90 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017


Sağlık

Bel Fıtığı’nın cerrahi tedavisinde tam endoskopik yöntem Günümüzün hastalıklarından biri olan Bel Fıtığı ve tedavisi üzerine Florence Nightingale Kadıköy Hastanesi’nden Prof. Dr. Murat İmer ile görüştük. Bel Fıtığı nedir? Omurganın şok emici yastıkları olarak düşünebileceğimiz iki omur arasındaki disklerin omurilik kanalına doğru bölgesel olarak yer değiştirmelerine ‘Bel Fıtığı’ denmektedir. Diskler yaş ilerledikçe bozulmaya uğrar, su içeriklerini kaybederler. Disk çökmesi, iki omur kemiğini birbirine bağlayan eklemlere daha çok yük binmesine neden olur ve bu nedenle eklemlerde dejenerasyon ve kalınlaşma gözlenir. Disk yastıkçıklarının merkezindeki yumuşak doku, diskin çevresinde bulunan daha sert ve elastiki kalın membranı yırtarsa, ‘Akut Disk Fıtığı’ oluşur. Bunun nedeni bir kez veya yineleyen travmalar olabilir. Fıtıklaşma genellikle arkaya ve yanlara doğru görülür ve komşu sinir kökünde basıya neden olur. Fıtıklaşan serbest disk parçası dışarı çıkarak yukarı veya aşağı yönde yer değiştirebilir. Belde bulunan beş omur kemiğinin hangi ikisi arasında fıtıklaşma olursa, ona göre hastaların şikâyetleri değişiklik gösterir. Ağrının başladığı ve yayıldığı bölge bu nedenle hastadan hastaya farklıdır. Bel Fıtığı en sık bel omurlarının en alt kısımları olan L5-S1 ve L4-L5 düzeyinde görülür. Bel Fıtığı’nda risk faktörlerini öğrenebilir miyiz? Erişkinlerin yaklaşık yüzde 80’i hayatlarının bir döneminde en az bir kez bel ağrısı deneyimi yaşamışlardır. Bel ağrısı, iş gücü kaybına en fazla yol açan hastalık grubunu oluşturmaktadır. Obezite, hareketsizlik, sigara içmek, meslekle ilgili faktörler ve günlük yaşamdaki bel mekaniğine uygun olmayan davranışlar ve alışkanlıklar, Bel Fıtığı için risk oluşturmaktadır. Bel Fıtığı’nda belirtileri sıralar mısınız? Hastaların çoğunda düşme veya ağır yük kaldırma öyküsü, belirtilerin başlamasının öncesinde vardır. Sinir kökü rahatsızlığı veya basısı, etkilenen kökün dağılım alanında ağrıya neden olur ve bu ağrı bacağın alt yarısına dek uzanır. Öksürme, hapşırma ve ıkınma ağrıyı arttırır. Bacak ağrısı, birlikte görülen bel ağrısından daha şiddetlidir. Bası sürerse, kök hasarı sonucu ağrı kaybolur ve nörolojik belirtiler gelişmeye başlar. Etkilenen sinir kökünün ulaştığı alanda uyuşma ve karıncalanma olur. Omurga hareketleri kısıtlıdır. Normal bel kavisi kaybolmuştur.

Omurganın her iki yanındaki adalelerin kasılmasına bağlı hasta bir tarafına doğru eğilerek, yürümeye başlamıştır. Ameliyat ne zaman önerilir? Bel Fıtığı varlığının saptanması durumunda eğer cerrahi aciliyet mevcut değilse öncelikle konservatif tedavi önerilir. Konservatif Tedavi başlığı altında ağrı kesici, adale gevşetici, antienflamatuar ilaçların kullanımı, yeterli süre yatak istirahati, fizik tedavi yöntemleri, vb yöntemlerden bahsedilebilir. Acil cerrahi gerektiren durumlar ve yeterli süre uygulanan konservatif tedavi yöntemlerine rağmen geçmeyen yakınmaların varlığı durumunda cerrahi girişim düşünülebilir. Bel Fıtığı saptanmış olguların ancak yaklaşık yüzde 3’ünde cerrahi müdahale önerilmektedir. ‘Tam Endoskopik Bel Fıtığı Ameliyatı’ ne demektir? Ameliyatın başlangıcından bitimine dek sadece özel geliştirilmiş endoskopik sistem kullanılarak ameliyatın gerçekleştirilmesidir. Bilinen yayınlara göre 1906 yılından bu yana endoskopik yöntemler cerrahi alanda uygulanmaktadır. Ancak Endoskopik Bel Fıtığı Cerrahisi, Amerika‘da Dr. Anthony Yeung’ın geliştirdiği YESS sisteminin 1998 yılında FDA tarafından kabul edilmesinden sonra hızla yaygınlaşmıştır. Bizim uyguladığımız ‘Tam Endoskopik Lomber Diskektomi’ yöntemi, 2007 yılında Almanya’da Dr. Sebastian Ruetten tarafından tanımlanmıştır. Bu yöntem bugüne dek binlerce hastada uygulanmıştır. Deneyimli ve gerekli eğitimlerden geçmiş cerrahlar tarafından bu konuda yeterli donanıma sahip hastanelerde yapılması gerekmektedir. Hastanede yatış süresi genellikle bir gündür.

Florence Nightingale Kadıköy Hastanesi’nden Prof. Dr. Murat İmer

memesi gibi teknik nedenlere bağlıdır. Bu operasyonda cerrahiye bağlı kan kaybı, enfeksiyon ve ameliyat sahasında oluşabilecek kan birikimi riski daha azdır. Yaşlı ve/veya diyabet ve hipertansiyon gibi kronik rahatsızlıkları olan hastalarda da ameliyat sonrası iyileşme süresinin çok kısa olması nedeniyle büyük bir avantaj sağlamaktadır. Tam endoskopik yöntem, günümüzde tarafımızdan sadece disk fıtıklanmalarında değil; omurga sistemi darlığı, disk ve çevre dokunun infeksiyonu, faset eklem kistleri, vb.durumunda da kullanılmaktadır.

Yöntemin avantajları nelerdir? Tam endoskopik lomberdiskektomi, mikrocerrahi yönteme göre daha az invaziv bir yöntemdir. Tam Endoskopik Bel Fıtığı operasyonundan sonra hasta kısa bir süre içerisinde ayağa kalkabilmektedir. Kas ve kemik dokularına zarar verilmediğinden operasyondan sonra bel kayması riski hemen hemen hiç yoktur. Tam Endoskopik Bel Fıtığı ameliyatları, yandan veya orta hattan olmak üzere iki yöntemle yapılmaktadır. Hangi yöntemin seçileceği fıtığın omurga kanalı içindeki yeri ve kalça kemiğinin yandan girişe imkân verip verEylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 91


Sağlık

İstanbul Anadolu yakasında sağlığın yeni adresi:

Medicana Kadıköy Hastanesi Sağlık sektörüne yaptığı önemli yatırımlarla adını duyuran, Türkiye’nin ilk 500 şirketi sıralamasında yer alan, özel hastaneciliğin öncülerinden Medicana Sağlık Grubu, İstanbul’un Anadolu yakasında önemli bir sağlık yatırımını daha hayata geçirdi. Kadıköy Kızıltoprak’ta, Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı’na komşu olacak Medicana Kadıköy Hastanesi, dünya standartlarında sağlık hizmeti ve güçlü akademik hekim kadrosu ile tüm Anadolu yakasına sağlık getiriyor.

İSTİHDAMA ÖNEMLİ KATKI Fenerbahçe Stadyumu ve Bağdat Caddesi’nin başladığı nokta arasında önemli bir lokasyonda, Kızıltoprak’ta inşa edilen hastane binası fiziki nitelikleri ve tasarımlarıyla da ayrıcalıkları barındırırken; sağlık kuruluşu Eylül ayı itibariyle hizmete girmesi ile birlikte doğrudan yaklaşık 500, dolaylı olarak da binlerce kişiye istihdam sağlıyor.

15 bin metrekare kapalı alana sahip hastane, Medicana stratejisinde hizmet vererek bu anlamda duyulan büyük bir eksikliği giderirken, Anadolu yakası sakinlerinin deneyimlediği ve beğendiği seçkin akademik kadroyu bünyesinde barındırıyor. 25 yıllık doktor ve yöneticilik tecrübesiyle Kadıköy ve Anadolu’nun çeşitli illerinde başarılı çalışmalara imza atan Dr. Yalçın Gürsoy Yıldırım, Özel Medicana Kadıköy Hastanesi’nin genel müdürlüğüne getirildi.

YILDIRIM, KADIKÖY LIFE DERGİSİ’NE KONUŞTU Kadıköy Life Dergisi'ne hastaneyi tanıtan Genel Müdür Dr. Yalçın Gürsoy Yıldırım, çok hassas ve komplike sağlık sorunlarının aynı çatı altında tedavi edilebildiği sistem için bir hayli çaba sarf ettiklerini, Medicana zincirinin uzun yıllardır birikim ve tecrübelerinin yeni ve donanımlı bir hizmet binasıyla sağlık sektöründe ve hasta memnuniyetinde çıtanın yükselmesine bir tık daha katkı sağladığına vurgu yaptı.

92 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

SAĞLIKTA ÖNEMLİ BİR MERKEZ Alanında uzman ve seçkin hekim kadrosuna, hem modern tıp teknolojisi hem de konforlu ve güler yüzlü sıcak Medicana ilgisi eklenince Medicana Kadıköy Hastanesi, tüm İstanbul için sağlıkta önemli bir merkez haline gelecek. 12 kat olan Medicana Kadıköy Hastanesi, 500 deneyimli personeli ile ihtiyaç duyduğunuz her an yanınızda olacak.


Sağlık

HASTA ODAKLI HİZMET ANLAYIŞI Medicana Kadıköy Hastanesi’nde, tüm Medicana Hastaneleri gibi en önemli öncelikler hasta güvenliği, hizmet sürekliliğinin ve bütünlüğünün sağlanması, tedavi alanlarında maksimum konfor ve kalitenin sunulması. Son dönem hastane mimarisinin seçkin özelliklerini bünyesine toplayan Medicana Kadıköy Hastanesi; hasta odaları, bekleme ve poliklinik alanları, teşhis ve tanı ünitelerinde, hasta ve hasta yakınlarının beklentileri temel alınarak tasarlandı.

ÇAĞDAŞ BİLİMSEL GELİŞMELERİN YENİ UYGULAMA ALANI Sürekli gelişim içinde olan, kanıtlara dayalı sağlık hizmeti sunan, bilgi ve veri paylaşımına açık, kişiye özel tedavi programlarıyla kaliteli hizmet anlayışını birleştiren, hem hasta hem de hasta yakınlarının ayrıcalıklı ve güvende hissedecekleri, kendilerinin ve yakınlarının sağlıklarını emanet edecekleri yepyeni bir sağlık merkezi olan Medicana Kadıköy Hastanesi, çağdaş bilimsel gelişmelerin yeni uygulama alanı olacak.

ÜST DÜZEY HASTA KONFORU VE BAKIM KALİTESİ İç mimari, hastaların duygu durumları göz önüne alınarak, pozitif çağrışımlar yapacak görseller ile dizayn edildi. Otopark, ulaşım, acil erişim, özellikli hasta odaları, hasta yakınlarının konforuna yönelik alanlar titizlikle planlandı. Sağlık hizmetinin 7 gün 24 saat aynı nitelikte sunulması, değişik uzman ve meslek gruplarının tedavi ve bakım süreçlerinde birbirleriyle iletişim halinde olmaları, konsültasyon isteklerine en kısa sürede yanıt verilmesi, üst düzey hasta konforu ve bakım kalitesinin sağlanması gibi birçok nokta, Medicana kalitesiyle ele alındı. Hastanenin en ilginç özelliklerinden biri de, bina içerisindeki su buharından beslenen, duvarlarını sarmış yeşil örtü ve bitkiler.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 93




Gastronomi

Ünlü Şef Fevzi Usta Moda Sahil'de Deniz ürünleri başta olmak üzere, Türk ve Dünya mutfağının en iyi şefleri arasında gösterilen Fevzi Usta, bundan böyle hünerlerini Moda Sahil'de gösterecek. Çalıştığı Göztepe’deki VINO Surf & Turf adlı mekânın yer değiştirecek olması nedeniyle bu kararı aldığını açıklayan Fevzi Dömbek; "Kadıköy ve Bağdat Caddesi'nden damak zevkine düşkün müdavimlerimiz ile aramızda iyi bir bağlantı oluştu. Ben de yakalanmış olan bu başarıdan uzaklaşmak istemedim" dedi.

Sözlerini, "Mekâna giren misafirin ne isteyebileceğini bilmek büyük bir avantaj. Bu imkânı sıradan bir mekânda bulamazsın" diye sürdüren Fevzi Usta; "Bu avantajı kullanarak onlara beklentilerinin üzerinde bir lezzet sunuyorum. Tabi mekânın güzelliği, servis yapan arkadaşlarımın titizliği ve işletmenin hiç bir fedakârlıktan kaçınmamam konusunda bana verdiği desteği de göz ardı edemem" ifadesiyle başarısının tüyolarını da sıralamayı ihmal etmiyor.

Moda Sahil'de sağlanan başarının bir bölümünde Kamber Şahin yönetimindeki servis ekibinin de önemli rolü olduğuna değinen Fevzi Usta, "Dünya'nın en lezzetli ürününü de hazırlasanız iyi bir servis olmadığı zaman değerini bulmaz" diyor.

“ZEYTİNYAĞI OLMAZSA OLMAZIMIZ” Zeytinyağının doğada tek mucizevi yiyecek olduğunu dile getiren Fevzi Usta: "Barışın, bereketin ve aynı zamanda sağlıklı yaşamın simgesi zeytin, 4 bin yıldır sofralarımızı süslüyor. Yeryüzünün bu en eski ve en sağlıklı gıdası olan zeytinden üretilen zeytinyağı ise, yüzyıllardır insanoğlunun şifa kaynağı oluyor. Biz de burada zeytinyağını olmazsa olmazlarımız arasında, hem de baş köşede tutuyoruz."

Deniz ürünleri ve et yanında salata çeşitlerinde de çok başarılı olan Fevzi Usta, Moda Sahil'de, Ege bölgesinden gelen ot çeşitleri ile harika salatalar ve mezeler yapıldığına dikkat çekiyor.

96 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017


Kadıköy Lezzetleri

GÜNEŞİN SOFRASI

Meyhane misafirleri ağırlıkta hanımefendiler; yüzde 85’i rakı tüketiyor, şarap takipçi. Ortalama misafir yaşı 40, fonda müzik olduğundan rakının gerçek dostu sohbet için çok uygun. Aslı Hanım, meyhanesinde günlük hazırlanan bol çeşit, ağır olmayan, İstanbul’dan geçmiş her toplumdan tatlar sunuyor, bu vizyonu da iyi bir rakı içicisi olan babasından aldığını ifade ediyor. Meyhane bir aile işletmesi, kasa ağabeye emanet, personel nazik ve güleryüzlü. Gruplar için değişik boylarda 3 oda da mevcut. Meyhaneyi ziyaret etmeden internetten menüde hoşuma giden tabakları not edip, onları ikram etmelerini ve ayrıca ilgimi çekecek şeyler de sunmalarını rica ettim.

Sardalya Kuş

Yaprak Ciğer

Başta masaya metal sahan içinde peçeteye sarılı ekmek (içinde ev yapımı pide de var) ve tadı ve görüntüsü muhteşem Bodrum zeytini ikram ediliyor. Arkasından tattığım soğukları şöyle sıralıyayım. Begonvil, pancarlı kısır... Topik, nohuttan yapılan tipik bir Ermeni mezesi... Saray Balığı; mezgit, çam fıstığı, üzüm, taze fesleğen; muuuhteşem... Fava Ezme, çok değişik bir tat... Kabak Şayan; tipik Ege Mutfağı, yoğurtlu hafif hafif... Balık Pastırma; akya balığından, ev yapımı... Arkasından ara sıcak olarak Güneş Böreği; yufkadan kıymalı, fırınlanmış gül böreği, az yoğurt ve üstüne mantı usulü yağ... Yaprak Ciğer; tereyağında kişniş tohumu ile soteleniyor, hafif ve lezziz, kırmızı soğan eşlik ediyor... Enginar Kalbi Izgara; hafif limon eklenmiş... Sardalya Kuş, mevsiminde hamsi kuş da var. Tatlı olarak da fırında portakallı irmik helvası ve dondurma tattım. Muhteşem bir final tadı... Başka bir şey tadacak halim kalmamıştı ama neler önereceklerini sordum. Balık kokoreç, balık köftesi ve sarhoş bonfile (şarapta marine edilmiş) önerdiler, başka bir zamana bıraktım. Güneşin Sofrası, haftanın 7 günü saat 14.00’ten gece yarısına kadar servis sunuyor. Ambiyansı, inanılmaz lezzetleri, misafir kalitesi ve gösterişe gerek göstermeyen sade kalitesi ile beni çok etkiledi, meyhane kültürümüzün gerçek bir aynası.

Portakallı İrmik Helvası ve Dondurma

Şık Latife - Zengin Meyve Tabağı

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 97

Güneşin Sofrası – Meyhane Ali Suavi Sokağı (Sanatçılar Sokağı) No:7 Nazım Hikmet Kültür Merkezi Bahariye / Kadıköy www.gunesinsofrasi.com

MÖRFİ MENAHEM

Nazım Hikmet’in kaleminden Güneşin Sofrası muhteşem bir şiir... Bahariye’nin yeni cıvıl cıvıl sokaklarından Ali Suavi Sokağı'nda (Sanatçılar Sokağı) Nazım Hikmet Kültür Derneği içindeki Güneşin Sofrası ise, gerçek bir meyhane. Sahibesi Aslı Yallagöz, otelcilik sektöründen gelen, Londra’da da görev yapan, 1987 senesinden beri meyhane işletmeciliğinde servis vermeyi seven gerçek bir hanımefendi. Hatta vakti zamanında İstanbul’da çocuklara yönelik ilk turizm acentesi hizmeti vermiş bir anne.


Arka Sokaklar

Kadıköy’ün buluşma noktaları

KÜFF CAFE Kadıköy Rasimpaşa’da, Karakolhane Caddesi üzerindeki Küff Cafe, Yeldeğirmeni’nin en sevilen ve en çok tercih edilen mekânlarından birisi olma yolunda hızlı bir ilerleme kaydetmiş ve daha da ilerleyecek gibi görünüyor. Hem Yeldeğirmeni’nin merkezinde yer alması, hem de mekânın taşıdığı ruh, Küff Cafe’nin neden bu kadar tercih edilen bir işletme olduğunu kanıtlar nitelikte. Öncelikle bütün çalışanları size kendinizi sanki bir arkadaşınızın evine gelmişsiniz gibi hissettiriyor. Gayet samimi bir dekorasyona sahip mekânın içerisinde dilediğinizi seçip okuyabileceğiniz büyük bir kütüphane ve boş olduğu zamanlarda üzerinde kedilerin şekerleme yaptığı kocaman bir çalışma masası bulunmakta. Kadıköy’de bulunan zincir kahve işletmeleriyle yarışacak kalitedeki ürünleriyle bütün bunları birleştirdiğimiz zaman Küff Cafe, yerel işletmecilerin de bu işi layıkıyla yerine getireceğinin adeta canlı kanıtı. E tabi ki menüleri sadece kahve seçenekleriyle sınırlı değil. Özellikle sandviçleri gayet başarılı... Diğer seçeneklerinden haberdar olmak için mutlaka siz de bir gün gidip hoş sohbetlerinizi burada yapmanın ayrıcalığını tadın derim. Hatta belki de tek başınıza gidip, kütüphaneden bir kitap seçip, bir yandan siparişlerinizi midenize indirirken, diğer yandan da hoş ve dinlendirici bir müzik eşliğinde hikâyenin sonuna nasıl geldiğinizin farkına varamayacak kadar güzel bir vakit geçirebilirsiniz.

98 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017


Arka Sokaklar

Kadıköy, son zamanlarda küçük, şirin ve butik kafeleriyle de marka olma yolunda hızla ilerliyor... Kadıköy Life olarak çoğunluğu ara sokaklarda yer alan bu özel kafeleri sizlere tanıtmak üzere bir yazı dizisi başlatıyoruz. İlk durağımız ise Yeldeğirmeni...

GARDA CAFE İkinci durağımız Garda Cafe. İsminden de anlaşılacağı gibi Haydarpaşa Tren Garı’nın, Yeldeğirmeni’nde bulunan bir temsili gibi adeta... Yeldeğirmeni’nde açılan ilk kafelerden biri olma özelliğini taşıyan Garda Cafe, Küff Cafe’nin hemen çaprazında yer alıyor. Kapıdan içeriye adım attığınızda ilk gözünüze çarpan şey elbette ki bütün ince detaylarına kadar işlenmiş bir Haydarpaşa Tren Garı dekorasyonu. Trenleri, kapıları, saatleri, duvarları, bilet gişelerindeki ahşap işlemeli camekanları ve pencereleri, bahçesinde bulunan lokomotifi ve hatta denizin üzerinde uçan martılarına kadar bütün detayları farklı farklı tekniklerle Garda Cafe’ye taşınmış. Hatta bana sorarsanız, çok iyi de yapılmış. Duvarlarına bir de Haydarpaşa Garı’nın tarihçesini asmışlar ki bu aslında işletenin tek başına özetini oluşturmakta. Özellikle mis gibi bir kahvaltıları var. Çeşit çeşit ürünlerin her birisi üretildikleri memleketlerden geliyor ve hepsi de birbirinden lezzetli ve organik. Özellikle ‘Garda Sürmeli’ adını verdikleri ve kendi üretimleri olan, Antep’den getirdikleri ürünlerle hazırlanan özel bir ezme ve her mevsim farklı ürünlerle hazırladıkları reçelleri ile nam salmışlar. Vejetaryen ya da vegan iseniz, sizin için de özel kahvaltılarının olduğunu da söylemeden geçmemek lâzım. Günün herhangi bir saatinde sadece çayınızı alıp yudumlamamanız için hiçbir sebep yok. Bu arada sakın tarihçeyi okumadan geçip oturmayın derim.

MESUT YAŞAR

mesut.ysr@hotmail.com

VILLAGE COFFEE & BOOKS Geldik Yeldeğirmeni’nde uğradığımız üçüncü durağımıza... Village Coffee & Books; kurumsal hayatı arkasında bırakarak hayallerinin peşinden giden arkadaşların kurduğu bir kafe/kitabevi. Buranın sakin bahçesinde uzun kahvaltılar yapabilir, işinin ustası baristalar tarafından farklı demleme yöntemleri ile hazırlanan dünya kahvelerinin ve ev yapımı tatlılarının tadını çıkarabilir, teraryumdan resme düzenlenen onlarca farklı atölyeye katılarak yeni hobiler edinebilirsiniz. Kafede aynı zamanda herkese açık bir kitap kulübü düzenleniyor. Kulüpte seçilen kitaplar; haftalık buluşmalarla çay, kahve ve muhabbet eşliğinde tartışılıyor. Village Coffee & Books; Instagram severlerin bayıldığı ambiyansı, salıncağı ve yemyeşil bahçesiyle, huzurlu bir gün geçirmek isteyenlerin Yeldeğirmeni'ndeki uğrak mekânı. Yani işin özeti, sadece bir selfie çekmek için bile uğrayabileceğiniz, çok güzel dekore edilmiş bir mekân.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 99


Yelken Sporu

Bursa ve İstanbullu yelkencileri bir araya getiren TAYK-EKER Olympos Regatta’nın muhteşem finali

KAPTANLARIN GECESİ Yelken bir tutkudur… Masmavi sularda tekneyi iskele veya sancağa yatırarak, gerekirse tramola atarak, rüzgârın sesini gurcatalarda hissederek uçar gidersiniz adeta… Başüstü adamından kaptana dek herkes üzerine düşeni yapar, doğa koşullarına ayak uydurmaya çalışır. Denizle mücadele edilmez, uyum sağlamaya çalışılır. Nefis bir gün… Güneş yine çok güzel batıyor… Ve biz Moda Deniz Kulübü’nde, TaykEker Olympos Regatta’nın ödül törenindeyiz… Ne mutlu...

YİĞİT UYGUN

Ben de bir kaptanım ve onların ruhunu çok iyi anlıyorum. Dereceye giren, giremeyen; istediği sonucu alan, alamayan herkes mutlu mesut... Yüzlerinden okunuyor. Kadehler gelecek yıl tekrar buluşmak üzere kalkıyor.

Yelken bir tutkudur… Masmavi sularda tekneyi iskele veya sancağa yatırarak, gerekirse tramola atarak, rüzgârın sesini gurcatalarda hissederek uçar gidersiniz adeta… Başüstü adamından kaptana dek herkes üzerine düşeni yapar, doğa koşullarına ayak uydurmaya çalışır. Denizle mücadele edilmez, uyum sağlamaya çalışılır.

100 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

Bir yelken yarışında amaç elbette kazanmak, finish’e ilk girmek! Ama bazen olmayabilir… Ne gam? Yarış biter, pontonlara yanaşılır, az önce rakibiniz olan tekne çalışanı kıç halatınızı bağlamaya koşar. Bir diğeri yan tekneye pasarellayı uzatır. Halat roda ederken herkes birbirine yardımcıdır. Dostluk kazanır. Bu akşam da dostluk kazandı. Evet genel sıralama birincisi Orient Express VI teknesi… Ama bence herkes birinci... Gelelim yarışa… Bursa ve İstanbullu yelkencilerin buluşmasına... Aslında geleneksel hale gelmiş. Çünkü bu beşincisi... Eker Süt Ürünleri sponsorluğunda Bursa Yelken Kulübü ve Moda Deniz Kulübü işbirliği ile düzenlenen yarışta, tekneler Moda Deniz Kulübü önünden demir toplayıp yelken basmışlar. İlk etap Moda-Trilye… Sonrasında Trilye- Arnavutköy ve bitimde de TrilyeModa etaplarında mücadele etmiş tam 27 tekne ve yaklaşık 300 denizsever…


Yelken Sporu

IRC 1-2-3 ve 4 ile gezi sınıfında 3 gün süren unutulmayacak mücadele… Ahmet Kaptan’ın sözlerine bakalım şimdide… IRC 2’de Eker Yayık Ayranı teknesi ile finish’e ilk giren Ahmet Eker… Eker Süt Ürünleri’nin Genel Müdürü. Her yıl katılımcı sayısının artışı onu çok mutlu ediyor. Bursa’yı, ötesinde Trilye’yi önemli bir yelken merkezi haline getirmek için çaba harcıyor.

Biraz da kaptan adaylarına bilgi verelim. Moda-Trilye 37 millik bir etap. Gemlik körfezi rüzgârlarını dikkate almak lâzım... Bu yıl Orient Express VI; 3 saat 41 dakika 59 saniye ile Marmara’yı en hızlı geçen tekne olmuş. Genel Klasman birincisi. Tüm ekibini kutlarım.

Bu arada göremeyenler için bir not. Trilye’yi mutlaka ziyaret edin. İster denizden, ister karadan. Çok sevimli eski bir Rum köyü. Diğerleri gibi bunun da adı değiştirilmiş Zeytinbağı olmuş. Ama biz hep Trilye olarak biliriz… Mesela bir önceki köy de Kumyaka adında; ama gerçek ismi Siği köyü… Her neyse buralar zeytini, zeytinyağı ve tabi balığı ile ünlü. Biraz da kaptan adaylarına bilgi verelim. Moda-Trilye 37 millik bir etap. Gemlik körfezi rüzgârlarını dikkate almak lâzım... Bu yıl Orient Express VI; 3 saat 41 dakika 59 saniye ile Marmara’yı en hızlı geçen tekne olmuş. Genel Klasman birincisi. Tüm ekibini kutlarım. Gelelim sınıf birincilerine:

IRC 1’de Enka Cheese IV teknesi, IRC 2’de Eker Yayık Ayran teknesi, IRC 3’de PermolitElectron teknesi, IRC4’de IBS 40 Plus teknesi. Gezi sınıfında da Carpediem. Hepsinin bundan sonra da rüzgârları kolayına, pruvaları neta olsun! Evet geldik bir organizasyonun daha sonuna. Türk yelkenciliğine bu tip katkılar bizi nasıl sevindiriyor anlatamam. Eker gibi bu işe gönül vermiş kuruluşların sayısının artması en büyük dileğimiz. Denizlerle çepeçevre olan ülkemizde kuşkusuz çok daha fazla denizci yetiştirmek ve Dünya’da bu anlamda adı hep geçen bir konumda olmak durumundayız. Hep birlikte nice güzel organizasyonlara...

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 101



KADIKÖY’ÜN SOKAKLARINDAN ÇIKAN BİR ÖZGÜR RUH

CAN GOX

MODA SAHİLİNDE

AÇIK HAVADA DANS UMUT SEZGİN

DÜNYAEVİNE GİRDİ

GÖKÇEN KAYNATAN

“Full Frekans” ile Londra’da!


Kadıköy Sound

Kadıköy’ün sokaklarından çıkan bir özgür ruh;

CAN GOX CEYHUN DİRİBAŞ Onu önce Kaybedenler Kulübü filminde Gülce Duru ile seslendirdiği “My Woman” şarkısıyla tanıdık. Ardından Kuzey Güney dizisinde “Haydar Haydar” parçası ile kalplerimizde yer etti ve 2013’te kendi albümü “Yalnızım Ben” ile yıldızı iyice parladı. İşte 12 yıllık profesyonel iş yaşamından sonra müziğe dönen, müziğinden ve duruşundan asla ödün vermeyen, dışarıdan sert ama içi Hulusi Kentmen modunda, bu aralar müthiş blues gırtlağı ile ortalığı titreten, Kadıköy’ün asi çocuklarından Can Gox’un kısa hikâyesi…

12 yıllık profesyonel iş yaşamından sonra müziğe dönmek nasıl bir duygu? Aslında müziği hiç bırakmadım. Hayatın zorlukları içinde iş yaşamı sürerken, bir yandan da kariyer yapmaya devam ediyordum. İşyerinde bana ait güzel bir odam vardı, orada başladık ufak ufak takılmaya. Gündüzleri takım elbise kurumsallık, akşamları barlarda deli gibi müzik… Tabi Kaybedenler Kulübü işi olunca artık müziğe iyice geri döndüm. Sonra zaten Kuzey Güney dizi müziği işi geldi. Ondan sonra da kendi albümüm üzerine çalışmaya başladım.

Kaybedenler Kulübü, döneminde ciddi ses getiren bir işti. Ondan sonra da diğer işler… Peki değişen bu hayatın içinde değişmeyen ne var mesela? Haif ünlü olunca… Hiçbir şey değişmedi. Hâlâ metrobüse biniyorum, metro kullanıyorum. Sonuçta ben halktan beslenen biriyim. Bunlar benim hayatımı değiştiremez. Bak burada oturup seninle konuşuyoruz. Mahallemizin cafesi. Herkes gibiyim. Ne eksik, ne fazla... Çayımı içiyorum, kitabımı okuyorum, çocuklarla şakalaşıyorum, alışveriş yapıyorum. Değişen bir şey yok aslında. Magazin figürü olmayı seven biri değilim. İki şarkıda patlayıp magazin igürü olanlar için ilginç bir durum aslında… Hayır değil. Bugün olduğum yere gelmem ciddi seneler aldı. Ter, emek, sabır, sebat, yaşanmışlıklar vs… Ben yıllardır müzik yapıyorum. Ama bazı şeyleri anlamam elbette zaman aldı. Nesimi’den Kani Karaca’ya, Yunus Emre’den Neşet Ertaş’a uzanan bir kulvarda müzik yapıyorsan insan felsefeyi de anlıyor, bu da müziğe yansıyor. Yıllardır cover yapıyorum. Ama sanki benmişim gibi algılanıyor, sebebi de şu: Coğrafyayı tanımak, Karadeniz’i, Urfa’yı anlamak, yaşanmışlıkları bilmek, samimiyet ve içtenlik. Dinleyen de “Aa bu yeni bir beste mi?” diyor haliyle. Ben harman yapıyorum. Amerika’da blues ne ise, benim yaptığım da bu. Bu toprağın sesini yansıtıyorum aslında. Tüm içtenliğimle hissederek...

104 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017


Kadıköy Sound seviyorum. Yıllardır gittiğim köfteci hâlâ orada. Umarım hep de orada kalır. Bu mahalle kavramını seviyorum. Ben Erenköy ve Kadıköy çocuğuyum. Bu sokaklarda yaşadım, aşık oldum, çalıştım. Tabi genel olarak Kadıköy’ün genel dokusu değişiyor. Şimdi eski Kadıköy’ü arıyoruz. Artık eskisi gibi Kadıköy’e inmiyorum. Kendimi eski dokuda hissettiğim, huzurlu belli yerlere gidiyorum. Umarım 10 yıl sonra Kadıköy başka bir şeye dönüşmez. Artık her şey trend ve moda üzerine kurulu çünkü. Maalesef müzikte de böyle.

Çok sık konser veriyorsunuz, bunun nedeni ne? Benim için bu toprakların insanları ile bir araya gelmek müthiş bir duygu. Her yerden talep geliyor. Edirne’den Ardahan’a kadar kim benim şarkılarımı gerçekten hissediyorsa, onlarla kucaklaşmak istiyorum. Sanırım birtakım duygulara dokunabiliyorum ki çok talep geliyor. Üniversite konserlerim de oluyor sürekli. Gençlerin konserlerimde Neşet Ertaş söylüyor olması müthiş bir şey benim için. Bir şeyleri düzgün yapınca, rock dinleyen insanlar pekâla Neşet Ertaş’ı da gözyaşları ile dinleyebiliyor. Yaptığınız müziği ne olarak yorumlarsınız? Ben yıllardır Blues ve Rock’n Roll söyledim. Ancak bildiğim bir şey var. Bu toprakların yüzyıllardır yaşadığı hikâyeler var. Tarihinden coğrafyasına, davasından aşkına kadar... Ben bunları yeniden harmanladım. Anadolu Blues diyebiliriz gibi geliyor sanırım. Aslında her kültürde size dokunan şarkılar, o kültürün içinde yaşananlardan çıkar. New Orleans’ta olan Anadolu’da da var. Kültüre yansıyan, şarkılarına da yansıyor. Yaptığınız bestelere bakıyorum, hayli vurucu ve etkileyici. Sizi Cem Karaca’ya benzetenler var? Benzetilmek benim için onur tabi. Ben naçizane en fazla onun peşinden gidebilirim. Cem Karaca, her şeyden önce bir yazardı. Halkı anlamaya çalışırdı. Konser vermeden önce o bölgenin insanı ile gider konuşur, kahvede insanlarla şakalaşırdı. Benzetilmemin sebebi, toplum Cem Karaca’yı özledi. Benim de yaptığım besteler, tonlar, sözlere basışımız, duruşumuz, felsefemiz sanırım buna uyuyor. Halkla iç içe olmamın getirdiği bir durum bu inandığınız şeyleri söylemek. En fazla bir kere elini öpmüşümdür son konserinde maalesef. O kadar…

Can Gox’un diğerlerinden farkı nedir? Bak şimdi, olay şu. Ben bir parça yaparken ticari başarıyı baz almıyorum, üretiyorum. İçimden gelen ne ise, ne hissettiysem ortaya bırakıyorum. O andan sonra insanlar o parçadan bir şeyler bulup alıyor zaten. Öylesine sanki amatör bir müzisyenin yaptığı gibi... Ancak burada his var, yaşanmışlık var, samimiyet var. Zaten başta da söylediğim gibi bu coğrafyayı anlamak ve iliklerine kadar hissetmek gerek. Anadolu bu konuda zaten yüzyıllardır bir mihenk taşı. Ölümler, savaşlar, yaşanmışlıklar birikiyor, yavaş yavaş imbikten süzülüyor. Ben de bunu harmanlıyorum. Ancak bunu yapmak ciddi bir zaman, emek, sabır, sebat gerektiriyor. Evet, ben sanatçıyım. Bir kedinin miyavlaması, benden bir şey istemesi de benim içimi cız ettirir ya da zor durumda olan bir kişinin benden bir yardım istemesi de. Ben bu topraklardan çıkmış bir insanım sonuçta. Her şey beni etkiliyor. Yani kısaca, hissetmek ve anlamak diyelim.

“KADIKÖY SOUND” DİYE BİR ŞEY VAR PİYASADA! Şu anda Türkiye’de yapılan son dönem müzik Kadıköy çıkışlı. “Kadıköy Sound” diye bir şey var piyasada. 1990’ların sonu ve 2000’lerin başında başlayan bir akım. Bunu da Kent FM yapmıştır. Zaten Kaybedenler Kulübü de bu felsefe üzerine yapılmıştır ve çok da kabul görmüştür. Kaan Çaydamlı ve Mehmet Ada Öztekin ile önceden tanışıyoruz. Ünlü 6,45 yayınlarından. Film projesi geldiğinde “Müzikleri ben yapacağım” dedim. Güzel bir iş çıktı. Kadıköy kafası, aslında o filmden sonra çok kült bir söylem oldu. Kadıköy’ün biraz delikanlı bir havası var, kardeşlik havası var. Bir arkadaş topluluğunda birine bir şey yapıldığında hepimiz dur diyoruz. Sonuçta o adam senin kardeşin, hemen tepki veriyorsun. Felsefesi farklı. Biraz eski kaçabilir ama hâlâ modunu koruyor bence.

Dışarıdan biraz sert gibi gözüküyorsunuz? O karakter ama bak sana bir şey söyleyeyim; dün gece bir öğrencinin İngilizce ödevine yardımcı oldum. Rica etti, ben de üşenmeden yaptım. Elimden geleni insanlar için yaparım. Zor gün dostu sayılırım. Bundan da hiçbir zaman vazgeçmedim. Konserlerime gelenlerle sonrasında konuşurum. “Abi arkadaşıma sürpriz yapacağım” dediklerinde doğum günlerine gittiklerim de olmuştur. Gelelim Kadıköy sevgisine. Kadıköy denince ne aklınıza geliyor? Çünkü bu sokaklardan çıktınız… Kadıköy ile ilgili şöyle bir şey var; 30 yıl önce değil, 10 yıl önceki Kadıköy bile yok. Ama bana göre Kadıköy değil, insanlar değişiyor. Ben Kadıköy’ün mahalle havasını Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 105


Duayen

GÖKÇEN KAYNATAN “Full Frekans” ile Londra’da! DENİZ İHSAN TAŞDELEN Türkiye’de elektronik müziği ilk başlatan isimlerden biri olan Gökçen Kaynatan ile 2 Ekim’de Londra’da piyasaya çıkacak olan “Full Frekans” adını verdiği çalışmalarından oluşan long play üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Kayıtları “Finders Keepers” stüdyolarında yapılmakta olan albüm ve 15 Eylül’de sahne alacağı Zorlu Center’daki performansı için bilgi aldığımız sanatçı, 1952'den 1987 yılına kadar uzanan zaman diliminde oluşturduğu bestelerini “Gökçen Kaynatan Elektronikleri” adı altında dünya müzik piyasasına açıyor. Söz konusu çalışmalar içerisinde Kaynatan'ın “Cehennem”, “Cehennem Yolu” ve “Anjiyo” adlı sevilen parçaları da yer alıyor. İşte, sanat hayatında yarım asrı devirmiş Gökçen Kaynatan ile özel röportajımızın ayrıntıları: Yakında Londra’da bir albümünüz çıkacak. Çalışmalarınız ne durumda? Çalışmalar bitti. Şimdi kısmet olursa onun Türkiye distribütörlüğünü de ben yapacağım, plakların Türkiye’de dağılımı için. Bugünlerde plaklar hazırlansın diye gün sayıyoruz. 2 Ekim’de dünyaya dağıtılacak.

106 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

Peki, Londra’da çıkartıyorsunuz bu albümü. Bunun sebebi nedir? Finders Keepers, Mustafa Özkent’in de plağını çıkardı. O plak da, 30 senelik plaktı. Çok evvelden yapılmış. Selda Bağcan’ın da plaklarını çıkardı. Yani nispeten dürüst bir şirket... Türkiye’nin plak şirketlerine kolunu kaptırdın mı gittin. Hayatın kayar, seni menajerliğine alır, bir lira da para vermez. Kullanır da kullanır. Benim başımda var böyle üç- beş tane şirket. Neticede bir sene gecikmiş bir proje... Yani geçen sene EylülEkim gibi çıkması lâzımdı. Teknik nedenlerden dolayı biraz uzadı. İşte bu sene kısmet olursa çıkacak. Bu müzikleri kimlerle yaptınız, orkestranızda kimler vardı? Bir tane Maestro marka gitar prosesörü aldım 1952 senesinde... Çalışır vaziyette. 60 yaşında falan. Pırıl pırıl duruyor. Düğmeye basıyorsun, kapatmak gerektiğinde ortadaki düğmeye bastığın zaman kaldıraç usulü ile kalkıyor düğme. Mekanik ama çok sağlam... İngilizler yapmış onu. Ünlü bir firma... Onunla yaptım bütün her şeyi. Enstrüman yok, hiçbir şey yok, parça var. Bestesini yaptım, kaydını yaptım, aranjörlüğünü yaptım, her şeyini yaptım. Olmadı televizyona git-

tim. Canlı konserlerde sahne kliplerini yaptım. Plak formatında yaptık zaten. Onlar da düzelttiler. Masterlarını yaptılar. Sonra bize yolladılar. Okey aldılar ve plak çıktı.


Duayen Bakalım yakında toplantım var Red-Bull’la. Söz verdiler. Yapamadılar geçen sene. Çok şey var aslında ama benim gidip Turizm Bakanlığı’ndan kapital almam lâzım ki onları meydana getireyim. Çünkü çalan adam burada yok. Yurtdışından getireceğim onları. Zorlu Center’da bir performansınız olacak. Bununla ilgili bilgi aktarır mısınız bize? Plak lansmanı gibi oluyor. Esas lansman 27 Ekim’de olacak. Barlar sokağında Bina adında bir mekân var. Orada olacak lansman. Zorlu’da olan da canlı lansman. Hem plağın satışı yapılacak, hem de birazı workshop gibi olacak. 15 Eylül Cuma günü saat 9’da başlayacak performans.

Bu parçalar 1952’de yapılmış. 52’den 78’e kadar olan parçalar, plak olarak çıkıyor. Gitar var, cassio... İçindeki bilgisayarda 380 tane ses... Ses var ama sen çalacaksın, o

çalmayacak. Ben suların içine sololar koyuyordum. Kaptan Nemo’un Nautilus filmi vardı. Onun efektlerini yapıyordum, kaydediyordum. Onları çalıyorduk. O günlerden bugünlere geldik. Yani şimdi gençler neler yapıyor; sen çalmıyorsun bir şeyi, her şeyi makine yapıyor. Açıyor, dört tane düğmeye basıyor, oksijen çıkıyor ortaya. Çocuklara öğretiyor bir de onları. “Al sen de bir Jüpitel, şunlara şu saniyede bas” diyor, onlardan para kazanıyor. Önümüzdeki dönem için başka planlarınız var mı? Olmaz olur mu? Daha bekleyenler var. 2003 yılında 2050 yılı ritim ve armonisiyle, hicaz makamında bir dizi parçalar besteledim. Altyapıları hazır. Dünyada öyle bir şey yok. Parçaya başlıyor; kanunlar, neyler, Türk sazları bir dizi, arkada ben... Altyapı başlıyor. Kanunlar canlı çalıyor. Dansöz çıkıyor, başlıyor şıkıdak şıkıdak göbek atmaya. Arkadan beş-on saniye geçiyor, tulum ve kemençe giriyor, aynı melodiyi çalıyor. Karadeniz horon ekibi çıkıyor. Horon tepiyor. Hip-hop ve horon, aynı anda. Dünyanın neresine götürürsen götür. İrlanda’ya gayda giriyor. Adamlar çıkıyor, İrlanda gaydası yapıyor. Ama hepsi bir arada yapıyor bunları. Böyle bir parça var mı?

Size bir Kadıköylü olarak ve bir mimar gözüyle şunu sormak istiyorum. Kadıköy’ün bugüne kıyasla farklılıkları var mıdır? O dönemki Kadıköy’ü arıyor musunuz yoksa bugünün Kadıköy’ü daha mı yaşanılır bir yer? O zamanki Kadıköy, pırıl pırıldı. Medeniyet çok çok ileri değildi. Çünkü savaştan çıkmışız. Daha yeni yeni toparlanıyoruz ve şimdi düşünebiliyor musun, Moda İskelesi oniki metredir. Madeni parayı atıyorsun suya, tıngır tıngır gittiğini görüyorsun. Hem yosunları, hem dibindeki kumu görüyorsun. Bak dikkat et oniki metre. Şimdi yarım metre sonrasını görmüyorsun. O sularda yüzüyoruz biz burada. Plaj diyorlar, altı katran ve mazot kaynıyor. Altını kaldırdığın zaman mazot çıkıyor içinden. Duman ettiler. İşte küresel kirlenme o zamanlardan başladı. Kalamış sahillerinde shell tarak var ya, satıyorlar böyle. Kırmızı kırmızı, limonu sıkıyorsun yiyorsun. Sahilde kumların içi leb-i derya shell tarak doluydu. Pinalar büyük büyüktü. Pendik’e, hatta İzmit’e kadar sahiller pina doluydu. Bunların hepsi yok oldu gitti. Pavli adasının olduğu yeri tersane yaptılar. Bitirdiler her şeyi. Her yeri berbat ettiler. İşte o zamanki Türkiye, o zamanki İstanbul; medeniyetten, teknolojiden yoksun ama özverili, pırıl pırıl insanların yaşadığı bir yerdi.

İllüstrasyon: Sadi Güran

Sizin için nasıl bir çalışma oldu? Keyif aldınız mı bütün bu süreçlerde? Öte yandan zorlukları oldu mu? Keyif almazsan zaten bu işi yapma. Bir de yaratıcı olmak gerek... Her ne kadar yaratıcılık Allah’a mahsussa da, insanlara da o yetiyi vermiş. Sen doğaya geldiğin zaman, doğaya faydalı olacaksın, zararlı olmayacaksın. Adamlar doğayı kirletiyorlar. Bombalar atıyorlar, insanları öldürüyorlar. Hep canavarlık. Biliyorsun, insanoğlu dünyanın en vahşi yaratığı. Akıllı geçinir ama akıl yok. Hırs ve elde etme uğruna, öyle bir klibim vardı benim. Bir şeyler vereceksin bu dünyaya. Diyorlar ki ülkeler şunu yapıyor, bunu yapıyor, bilmem ne yapıyor. Ya kardeşim, bir şey yapıyor, ortaya bir şey bırakıyor mu sana? Bırakıyor. Ben hiçbir partiye mensup değilim bak. CHP, sen Atatürk’ün partisisin. Soyadımı Atatürk koymuş. Ben senden çok Atatürkçüyüm ama Atatürkçülük bu değil. Bir şey yapacaksın. Ortaya bir şey çıkaracaksın. Benim yaptığım tarihi eser binalara beş sene garanti vermişim. Onbeş sene oldu. Binalar hâlâ tertemiz, pırıl pırıl duruyor. Böyle bir şey yapacaksın.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 107


Buluşma

Moda sahilinde açık havada dans MÖRFİ MENAHEM Moda sahilinden Yoğurtçu Parkı istikametine yürüdüğünüzde Moda’ya daha yakın bir yerde, ahşap bir pergola etrafında, her Çarşamba akşamı saat 21.30’da (havalar müsaade ettikçe devam edecek) Moda Dans’ın öncülüğünde cıvıl cıvıl bir dans buluşması var. Bir kısım insan yol üstünde dans ediyor, bir kısmı çimlerin üstüne serilip dans ve müziğin zevkine varıyor, en tuhafı ise oradan tesadüfen geçerken gördüklerine şaşıranlar, hemen cep telefonuna sarılıp resim çekenler... İstanbul’da nadiren rastlayabileceğiniz bu harikulade etkinlik, geçtiğimiz seneden bu yana yapılıyor. Bir dans sever olarak çoğu Çarşamba akşamı Moda sahilinde bu etkinlikte soluklanıyor, dedikleri gibi gözlerimin ve kulaklarımın pasını siliyorum. Hava müsait olduğunda 700 kişiyi aşkın, ağırlığını gençlerin oluşturduğu bir topluluk, sesi rahatsız etmeyen bir müzikle, çoğu Latin olan parçalarla deniz kenarında dans ederek, göze çok hoş gelen bir ambiyans sergiliyorlar. Dans seviyeniz hiç önemli değil; çok güzel dans eden çiftler de var, o anda çalınan dansı bilmeyen ama etraftakileri taklit etmeye gayret edenler de var.

Genellikle saat 23.00 civarı bir show oluyor; bu show salsa, tango, hip hop, hatta Hint dansları da olabiliyor. Herkes yanında kendi içecek ve yiyeceklerini taşıyor. Etkinlik sonunda da çöp kutularına atılan atıklar dikkatimi çekti, çok hoşuma gitti. Etkinlik ücretsiz, her hafta değişik DJ’ler çalıyor. DANSIN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ Salsa; Latin Amerikan, bir sokak dansı... Bu dansın Moda’da sokakta icra edilmesi ayrı bir hoşluk. Gecede ayrıca bachata, tango ve hip-hop çalınıyor ve dans ediliyor. Fotoğraflarda görülebileceği gibi bazen de grup dansları icra ediliyor. Geçen çarşamba Moda Dans Okulu'nun kurucusu ve eğitmeni Muhittin Gürkaynak ile yaptığım kısa söyleşide, kendisi dansın iyileştirici gücü olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: STRES VE GÜVENSİZLİKTEN DANS İLE KURTULUN "İlk gece yaklaşık 500 kişilik bir grup olarak başladık. Cebimizdeki paralarla hoparlör

108 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

ve jeneratör aldık. Dans ettiğimizi gören yurttaşlar da bize katıldı. Dansın iyileştirici yönünü biliyoruz ve herkes bundan faydalansın istiyoruz. Gelip ilk adımlarını bizimle atsınlar istiyoruz. Amacımız, daha çok insana dansı tanıtmak. İnsan yaşantısı, stres ve güvensizlik içinde... Dans ile bu sorunların altından kalkabileceğimizi görüyoruz. SADECE PARASI OLAN DEĞİL, İSTEYEN HERKES KATILABİLİYOR Birbirlerini tanımayan insanların dans ettiklerinde birbirlerine bakış açıları olumlu yönde değişiyor. Etkinlikte evlenen çiftleri de kutluyoruz, asker uğurlaması da yapıyoruz. Dans etkinliklerine sadece parası olan insanların değil, olmayanların da katılabileceği bir ortam oluştu. Bu taşın altına elimizi koyduk. Havalar bozana kadar etkinliği devam ettireceğiz. İnsanları birlik olmaya davet ediyoruz." Eğer bir çarşamba akşamı saat 21.30 sonrasında Moda civarında iseniz, bu etkinliği kaçırmamanızı öneririm. Dansla kalın...


Fotoğraflar: Gaffur Gayır Karpuzlar

Magazin

Türk Sineması’nın usta isimlerinden Yusuf Sezgin ve Selma Güneri’nin oğulları

Umut Sezgin dünyaevine girdi Geçtiğimiz ay bekârlığa veda eden isimler arasında Umut Sezgin de yerini aldı. Türk Sineması’nın usta isimlerinden Yusuf Sezgin ve Selma Güneri’nin oğulları Umut Sezgin, büyük aşkla bağlandığı Gizem Keskinoğlu ile hayatını birleştirdi. FİLM SETLERİNDE BÜYÜDÜ Çiftin Şişli Evlendirme Dairesi’ndeki nikâhına Ediz Hun, Süleyman Turan, Sedef Avcı-Kıvanç Kasabalı ve Ufuk Yıldırım gibi ünlü isimler katıldı. Umut’un film setlerinde büyüdüğünü ve buna tanık olduğunu dile getiren Ediz Hun ise, “Gözlerime inanamıyorum, zaman ne çabuk geçiyor. Kadim dostlarımın çocuklarının en mutlu gününde onlarla olmak benim için de mutluluk kaynağı” dedi.

YILBAŞI GECESİ EVLENME TEKLİF ETMİŞTİ Umut Sezgin & Gizem Keskinoğlu çiftini evliliğe götüren hikâye, 2017 yılını karşılamaya hazırlandığımız yılbaşı gecesi İzmir’deki bir restoranda başladı. Başbaşa yemek sırasın-

da evlenme teklifinde bulunan Umut Sezgin, “Evet” cevabını alınca, hiç vakit kaybetmeden nişan yüzüklerini parmaklarına geçirdiler ve evlilik işlemlerine başladılar. Bu arada yüzükleri de evlenme teklifinin ikinci haftası olan 15 Ocak günü takarak, nişanlandılar.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 109




Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Battal İlgezdi, Celal Adan, Zerrin Özgür, Falih Özgür, Özge Kılıç Özgür, İlker Özgür, Savaş Kılıç, Hayal Kılıç, Süha Bakır, Esat Balta ve Şuayip Balta...

Özge Kılıç & İlker Özgür Rüya Gibi Düğünle Hayatlarını Birleştirdi Kadıköy’ün iki ünlü ailesi, çocuklarının mutluluk ışıkları altında akraba oldular. Aslen Rizeli olan ünlü kılavuz kaptanlarımızdan Savaş Kılıç, dünyalar güzeli kızı Özge’yi gelin verdi. Bulunduğu her ortamda Kadıköylü olmakla övünen Diyarbakır kökenli Falih Özgür’ün oğlu ile hayatını birleştiren Özge Kılıç & İlker Özgür’ün düğünleri, kuzeyden güneye bir akrabalık köprüsü anlamı taşırken, aynı zamanda 2017 yılının en unutulmaz düğünleri arasında da yerini aldı. Özge Kılıç, endüstri mühendisliği eğitim görmüş. İlker Özgür ise, mekatronik mühendisliği. Onların birbirleri ile karşılaşmaları ise, üç yıl kadar önce bir arkadaş toplantısında gerçekleşti.

112 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

İÇİŞLERİ BAKANI NİKÂH ŞAHİDİ Ataşehir Sheraton Oteli’nin Balo Salonu’nda gerçekleşen düğüne, aralarında iş ve siyaset dünyasının ünlü isimleri başta olmak üzere 300’den fazla davetli katıldı. Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’nin kıydığı nikâhın şahitleri, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul Milletvekili ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan ile birlikte, Esat Balta, Şuayip Balta ve çiftin yakın arkadaşlarından Süha Bakır oldu. Düğün onur konukları arasında yer alan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, aynı zamanda nikâh şahidi de oldu. Eşi Hamdiye Hanım ile birlikte çifte mutluluk dileklerini ileten Süleyman Soylu; geline dönerek tekrar, “İlker’i de sana emanet ediyorum” dedi.


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Bensu Kılıç, İlker & Özge Özgür, Savaş & Hayal Kılıç...

Nikâh töreni sırasında hayli duygu dolu anlar yaşandı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “Cennet annelerin ayaklarının altındadır” diyerek nikâh defterini çiçeği burnunda gelin Özge Kılıç’a uzatıp, “İlker’i de sana emanet ediyorum” demesi, büyük bir alkış getirdi.

Falih Özgür, Zerrin Özgür, Özge Kılıç Özgür ve İlker Özgür...

Özge & İlker Özgür çiftini düğünlerinde yakın arkadaşları da yalnız bırakmadı. İlerleyen saatlerde çılgınca eğlenen gençler, çok sevdikleri arkadaşlarını mutluluğa uğurladılar.

MUTLULUK MÜHENDİSLİĞİ Bugün her ikisi de mühendis olan ve bundan 3 yıl kadar önce bir arkadaş toplantısında tanışan ikiliyi mutluluğa götüren yollar öylesine nakış nakış işlendi ki, düğün sırasında çifti ve ailelerini tanıyan herkesin onların mutluluğu için dua edecekleri dile getirildi.

Bensu Kılıç, Hayal Kılıç, Savaş Kılıç, İlker Özgür, Özge Kılıç Özgür, Zerrin Özgür, Falih Özgür, İlknur Özgür Reçber, Burak Reçber ve Melis Reçber...

KUĞULAR GİBİ SÜZÜLDÜLER, DAVETLİLER GÖZLERİNİ ALAMADI Nikâh defterinin imzalanmasının ardından çift, ilk dansını yaptı. Davetliler, eşsiz uyumları ve içten koreografileri ile ikiliyi gözlerini ayırmadan ilgiyle izledi.

Bir baba için yaşanabilecek en büyük mutluluk hiç şüphesiz çocuklarının en mutlu anına tanık olmaktır. İşte bu fotoğraf Falih Özgür’ün bu duygularını en iyi anlatan fotoğraf diyoruz.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 113


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Ordulu Albayrak’ların avukat kızları Selin, Koray Tekayak ile hayatını birleştirdi

Karadeniz Bir Gelin Daha Verdi Ordu’nun önde gelen ailelerinden Albayrak Ailesi, kızları Selin’i gelin verdi. İstanbul’da yaşayan ve başarılı bir avukat olan Selin Albayrak’ın, İktisatçı Koray Tekayak ile hayatını birleştirmesi, her iki aile tarafından büyük sevinçle karşılandı. İki aşamalı gerçekleşen düğünün ilki Marmara Yelken Kulübü’nde, ikincisi ise Ordu’da Hilton Oteli’nde yapıldı. Kız tarafı için Ordu’dan, erkek tarafı için de Almanya’dan yoğun katılımın olduğu düğünde renkli görüntüler yaşandı. Kadıköy Life Dergisi’nin görüntülediği o anlar, “darısı tüm bekârların başına” dedirtti.

Aynı zamanda Karadeniz İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi de olan gelinin babası Mehmet Albayrak; objektiflerimize tebessüm ederken, “O benim canım, iyi temennilerim hep üzerlerinde, bir ömür boyu mutluluklar diliyorum” dedi. Tülin Albayrak, Koray Tekayak, Selin Albayrak ve Mehmet Albayrak…

Düğünde her iki tarafın duygu yüklendiği anlar, Selin & Koray çiftinin ilk dansı ile başladı.

Oto Gençler Özel Ford Servisi’nin sahibi Saadet Aydın, ailesi ile birlikte gecenin karesini işte böyle verdi. Saadet Aydın, Efe Aydın, Übeyt Aydın, Nesil Aydın.

114 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

“DÜNYALAR TATLISI BİR GELİN ALDIK” Duygu dolu anlarda gelin ve damadın akrabaları hem hüzünlendi, hem de eğlendi. İstanbul’daki düğünde iş dünyasından büyük bir katılım vardı. Oto Gençler Özel Ford Servisi’nin sahibi Saadet Aydın da konuklar arasındaydı. Ailesiyle birlikte objektiflerimizde yer alan Aydın, “Bugün kuzenimin en mutlu gününe şahit olduk, dünyalar tatlısı bir gelin aldık. Birbirlerine çok yakıştılar, bir ömür boyu saadetler diliyorum” dedi.

Esnafın Kalbi Pırlanta Gibi Olursa… En zor zanaatlardan biridir, “gerçek esnaflık…” Kadıköy’de işinin hakkını veren köklü esnaflardan Harun Kalın, “satana kadar değil, ömrü boyunca” ilkesiyle ticaretinde 35 yılını geride bırakmayı başardı.

Emrah Albayrak, Tülin Albayrak, Koray Tekayak, Selin Albayrak Tekayak, Mehmet Albayrak, Lerzan Albayrak ve Albayrak Ailesi’nin torunları Öykü Albayrak…

Kapalıçarşı’da 1980’li yıllarda başlayan alyans ve pırlanta üzerine ticaretini zamanla geliştiren Harun Kalın, 1994 yılında Kadıköy’ün rüzgarına kapılanlar kervanına katıldı. 23 yıldır Halitağa Nal Sokak’taki Arzu Alyans & Pırlanta’da “misafirlerim” dediği müşterilerini ağırlayan tecrübeli kuyumcu; “İnsanları seviyorum, ticaret ise gerekli olduğunda zaten yerini buluyor” mesajını verdi.

YILDA 3 BİN KİŞİYİ EVLENDİRİYOR

Ordu Hilton’da yapılan düğünün ikinci bölümü görülmeye değerdi. Yaklaşık 300 davetlinin katıldığı düğünde Albayrak Ailesi’nin yakınları çifte mutluluk dileklerini ilettikten sonra geç saatlere kadar çılgınca eğlendiler.

Yaklaşık 20 metrekare dükkânında bir ömrü geçiren tecrübeli esnaf, alyans ve pırlanta sattığı kişilerin çocuklarına da satış yaptığı günleri görmeye başlamış. Her yıl yaklaşık 3 bin kişiyle ürünlerini buluşturan Kalın; “İş sadece pırlantayı satmak değil, sonrasında da müşteriye satıştaki kadar sıcak yaklaşıp ilgilenebilmek, pırlanta ve alyans bakımını yaparken de satıştaki kadar istekli ve başarılı olabilmek” diyerek müşteri memnuniyetinin en önemli varlık, kazanım olduğuna dikkat çekti.

TEK TAŞ PIRLANTA, AŞKIN EN YOĞUN SEMBOLÜ Dünya genelindeki değişim, her alanda olduğu gibi evlilik ve flört dönemlerini de değişime uğrattı. Söz yüzüğünün tarih olduğunu belirten Harun Kalın, tek taşların diğer ürünlerin tahtını salladığını ve özellikle son 3 yıldır tek taş akımının çok yoğun hissedildiğini vurgularken, gençlerin zincir ve bilezikleri de hızla terk ettiğini de sözlerine ekledi. “Alyansa ilgi hâlâ yüksek, tüm yaş gruplarında alyans takmanın ayrı bir önemi var. Alyans sonsuzluk ve aşkı simgeler, ömür boyu mutluluğu temsil eder” diyen Kalın, İstanbul’da kişiye özel tasarım yapan 6-7 firmadan biri olması yönüyle de sık sık ziyaret ediliyor.

Soner Gönenç, Zeynep Atuğ, Müzeyyen Gönenç ve Merter Gönenç.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 115


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Eren Bozkurt & Aslıhan Berkmen, Mutluluğa Yelken Açtı Eren Bozkurt ile Aslıhan Berkmen’in iş arkadaşlığı, hayat arkadaşlığına dönüştü. Makina Mühendisi Eren Bozkurt ile Endüstri Mühendisi Aslıhan Berkmen, Şişecam Topkapı Fabrikası’ndaki çalışmaları sırasında tanıştılar. Kısa zamanda birbirlerine bağlanan ikili, bu arkadaşlığı hayat arkadaşlığına dönüştürme kararı aldı. Aileleri de onay verince, geçtiğimiz ay Ortaköy Celebra’da düzenlenen düğün ile dünya evine girdiler.

Gelin Aslıhan Bozkurt, ilk olarak Eren Bozkurt’un dedesi Şevket Amca’nın elini öperek, onun mutluluk dileklerini almak istedi…

116 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

EREN BOZKURT’UN EVLENME TEKLİFİNE “HAYIR” DİYEMEDİ Kadıköy’ün ünlü matbaacılarından Dilek Ofset’in sahibi İbrahim Bozkurt’un oğlu Eren Bozkurt, son derece dingin kişiliğiyle genç kızların peşinde koştuğu, biraz da karizmatik bir kişilik olarak biliniyordu. Gümrük müşavirliği


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

yapan Murat & Emine Berkmen çiftinin kızları Aslıhan ise, aldığı eğitim sonrasında çok başarılı bir endüstri mühendisi olmuş, yolu kesişen Eren Bozkurt’un evlenme teklifine “Hayır” diyememişti. Balayı için Antalya Belek’i tercih eden Eren & Aslıhan Bozkurt çiftinin, bundan sonraki yaşamlarını Eskişehir’de sürdürecekleri aktarıldı.

“ÖYLESİNE MUTLUYUZ Kİ, TARİFİ YOK” Murat & Emine Berkmen çifti, biricik kızları Aslıhan’ı Bozkurt Ailesi’ne gelin vermekle kocaman bir aile olduklarının da resmini çizdiler. İbrahim & Fatma Şema Bozkurt çifti ise; “Biz çok istemiş olmamıza rağmen kız çocuğumuz olmadı. Allah bize iki hayırlı oğul verdi. Şimdi Aslıhan ile birlikte bir kızımız oldu. Öylesine mutluyuz ki, tarifi yok” diyerek duygularını ifade ettiler.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 117


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Gülçinimizi de Gelin Verdik Gökkaya Ailesi’nin biricik kızları Gülçin Gökkaya, gönlünü kaptırdığı Soner Dönmez ile hayatını birleştirerek mutluluğa yelken açtı. Düğüne her iki ailenin yakınları Ankara, Kayseri, İzmir ve Eskişehir’den yoğun bir katılım gösterdi. Nikâhın şahitleri ise, Sapanca Spor Kulübü Eski Başkanlarından Umut Sıy ve eşi Ebru Sıy oldu.

ÖMRÜMÜZÜN EN GÜZEL YOLCULUĞUNA ÇIKIYORUZ İkisi de gayrimenkul danışmanı olan ve geçtiğimiz yıl bir gayrimenkul incelemesi sırasında tanışan ikili, tercihlerini gayrimenkul yerine birbirleri için kullandıkları bilgisini konuklarla paylaştılar.

118 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

Gülçin Gökkaya ve Soner Dönmez çifti, nikâh öncesinde konuklara ve ailelerine son derece anlamlı bir mesaj verdi: “Ömrümüzün en güzel yolculuğuna çıkıyoruz. Bu yolda aldığımız karara ve birbirimize sonuna kadar bağlı kalacağız. Bizlerle olduğunuz için teşekkürlerimizi iletiyor, dualarınızın bizimle olması dileklerinizi esirgememenizi diliyoruz.”


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Göztepe Vino, ‘Marea’ Markasıyla Ataşehir’e Gidiyor Göztepe’nin ünlü lezzet noktalarından Vino Surf & Turf, Ataşehir’e gitme kararı aldı. Bağdat Caddesi’nin Göztepe kavşağında kiracı olarak bulundukları mekânı bırakma kararı aldıkları bilgisini aktaran VINO yönetimi; “MAREA markası ile Palladium Tower’a gidiyoruz. Uzun zamandır Ataşehir’de şube açmamız yönünde istekler alıyorduk. Bizler de şube açmak yerine Göztepe Vino’yu buraya taşıma kararı aldık” açıklamasında bulundu.

YEPYENİ BİR MARKA, YEPYENİ LEZZETLER Lezzet konusunda 30 yılı aşkın bir tecrübeye sahip olduklarını dile getiren Metin Kocabaş; “Dededen toruna, Kadıköy ve Bostancı’nın önde gelen kasaplarından biri olarak uzun yıllar hizmet verdik. Dolayısıyla et işini çok iyi biliyoruz. Bu bilgimizi şimdilerde Palladium Tower’da, yepyeni bir marka ile konuklarımıza ulaştıracağız” şeklinde konuştu.

Kalamış Live Başlıyor, Eğlence Hayatı Kalamış’a Taşınıyor

Panoramik deniz manzarası ve sıradışı lezzetlere sahip mutfağı ile Anadolu Yakası’nın en keyifli mekânlarından Ouzo Roof Restaurant, yeni sezonda “Kalamış Live” konseptiyle Türk, Yunan ve Balkan müziklerinde usta sesleri bir araya getiriyor. Işıltılı marina manzarası ve Ege’nin iki yakasını bir araya getiren yorum mutfağı ile Anadolu Yakası’nın gözde mekânlarından Ouzo Roof Restaurant, misafirlerine müzik ziyafeti sunuyor. Ouzo Roof, her hafta üç farklı canlı müzik programı ile eğlence hayatını Kalamış’a taşıyor. Sanatçı Hakan Ünlüler ve fasıl ekibi, her Çarşamba eşsiz Türk müziği keyfini manzara ile birleştiriyor.

İSTANBUL GECE HAYATINA YEPYENİ BİR SOLUK Türk, Balkan, Latin ve Yunan müziğinin sevilen parçalarını kendine has yorumu ile seslendiren Buzuki Orhan ve Orkestrası’nın Cuma günleri sahne aldığı mekân, her Cumartesi ise ünlü Grek müzisyen Yorgo’nun eşsiz performansına ev sahipliği yapıyor. Yunan, Türk ve Balkan gecelerini Kalamış’a taşıyan OUZO Roof Restaurant, İstanbul gece hayatına yepyeni bir soluk getiriyor.

Moda Kayıkhane’de İstanbul Rebetleri Sadece Kadıköy’ün değil, İstanbul’un eğlence yaşamına bambaşka bir renk katan Moda Kayıkhane, önemli bir etkinliğe daha imza atıyor. Selanik’te yaşayan Buzuki Orhan ve orkestrası ile başlayacak Rebetiko Geceleri’nin büyük ilgi görmesi bekleniyor.

İLK KONUK SANATÇI AGATHONAS “İstanbul Rebetleri” adını taşıyacak konsept içinde dünyaca ünlü isimler konuk sanatçı olarak sahne alacak. Yeni konseptin açılışını geçtiğimiz yıllarda Yunanistan’ı Eurovision’da temsil eden Agathonas yapacak. Agathonas’ın bir başka özelliği ise, dedelerinin Bursa’da yaşamış olmalarına rağmen hiç Türkiye’ye gelmemiş olması.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 119


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Makbule Akpınar’ı Mutluluğa Uğurladık Son iki yıldan bu yana, “Fotoğraf Sanatçısı” ünvanı da alan Makbule Akpınar’ı gelin verdik. Caddebostan’ın ünlü bayan kuaförlerinden Serkan Tekcan ile hayatnı birleştiren Makbule Akpınar’ın düğünü, Pendik The Green Park Otel’de yapıldı. Yaklaşık 300 davetlinin katıldığı düğünde eğlence de doruklardaydı. Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Görsel İletişim Bölümü mezunu olan Makbule Akpınar, uzun yıllar Kadıköy Life Dergisi’nin Cemiyet haberleri sayfaları için de fotoğraf çekmişti. Şimdilerde Akpınar Fotoğraf Stüdyosu’nun sahipleri arasında olan Akpınar, aynı zamanda Stüdyo Süleyman’ın kurucusu Süleyman Akpınar’ın da yeğeni. Akpınar Ailesi’nin Gaziantep’li olması nedeniyle düğünde Gaziantep ağırlığı belirgin biçimde hissedildi. Düğün öncesinde kıyılan nikahta Makbule Akpınar’ın şahiti, Maltepe Üniveristesi’nden Öğretim Görevlisi Yeşim Ocak Elçigil olurken, damat Serkan Tekcan’ın şahidi, ablası Pınar Duru ve Fahri Halimoğlu oldu.

Rafet Polat, Sermin Polat, Dilan Polat Gülmez, Ufuk Gülmez, Mukadder Gülmez ve Hüseyin Gülmez

İletişimin Gücü Mutluluk Getirdi Kadir Has Üniversitesi İletişim Tasarımı bölümünde öğrenci oldukları sırada tanışan Dilan Polat & Ufuk Gülmez çifti, aradan geçen 7 yılda dostluklarını olgunlaştırdı ve “Artık hayatlarımızı sonsuza kadar birleştirebiliriz” dedi. Her iki tarafın aileleri de onay verince, onlarla birlikte büyük bir coşkuyla mutluluğa yelken açtılar. Çiftin düğünleri Limak Eurasia Hotel - Kavacık’ta yapıldı. Yaklaşık 250 davetlinin katıldığı düğünde konuklar gönüllerince eğlenirken, çiftin arkadaşları büyükleri gönderdikten sonra geç saatlere kadar dans ettiler.

120 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

Çifte mutluluk dileklerini iletenler arasında amcası ünlü fotoğrafçı Süleyman Akpınar da vardı. Eşi Neslihan Hanım ile birlikte dileklerini ileten Süleymen Bey, “Makbule benim gözbebeğimdir. Yeni nesil fotoğrafçılık konusunda bana çok faydası var” dedi.


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Hazan & Tolga çiftine bir ömür boyu mutluluklar Özel Haberler Editörümüz Tolga Küçük de Ağustos ayında bekârlığa veda diyen isimler arasındaydı. Ankaralı Sanat Tarihçisi Hazan Baday ile hayatını birleştiren Tolga Küçük, “Hayatım onu tanıdığımda anlam kazanmıştı. Şimdi bütün enerjimi bu mutluğu yüceltmek adına harcayacağım” dedi.

Haziran ayında evlilik kararı alıp Temmuz’da nişanlanan çift, Ağustos ayında nikâh defterine imzalarını attılar. Genç aşıkların mutlu gününe, yakınları ve dostları katıldı. Kadıköy Life Dergisi ve TOURMAG Turizm Dergisi’ndeki birbirinden ilgi çekici yazılarıyla tanınan Tolga Küçük’e takipçilerimiz de mutluluk dileklerini ilettiler...

Aynı zamanda iyi bir senarist de olan Tolga Küçük ve Hazan Baday’ın nikâh töreni Kartal Belediyesi Nikâh Sarayı’nda gerçekleşti. Çiftin tanıkları Göksu Aknar ve Ayhan Mert Marakoğlu oldu. Kadıköy Life Ailesi olarak genç çiftin aynı yastıkta bir ömür geçirmesini temenni ediyor, mutluluklar diliyoruz…

Tolga Küçük & Hazan Baday çiftinin nikâh töreni Kartal Belediyesi Nikâh Sarayı’nda gerçekleşti. Çiftin nikah şahitliği görevini Göksu Aknar ve Hakim Ayhan Mert Marakoğlu üstlendi.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 121


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Başarılı bir bilgisayar mühendisi olan Emre Erol, arkadaşları ile birlikte yazılımını gerçekleştirdiği iMobileCode isimli mobil uygulamanın yakaladığı başarıyı bebekleri Alya’ya ithaf etti.

Minik Alya’nın dünyaya gelmesi ile mutluluktan adeta havalara uçan Kemal Erol, “Öpmeye bile kıyamam” diyerek titizliğini de gözler önüne serdi.

Erol Ailesi’nde Arya Bebek Mutluluğu Bir anne - baba için en büyük mutluluk, çocuklarının mutluluğuna tanık olmak ve torunlarını kucaklamaktır. Bu coşku öylesine ulvidir ki, ancak hissederek yaşayan anlayabilir, yorumlayabilir. Naz & Emre Erol çiftinin dünyaya gelen çocukları Arya Bebek için de bu duyguları derinden hissettiğimizi dile getirmek istiyoruz. Evet, Kadıköy Life Ailesi Dostlar Meclisi üyelerinden Prof. Dr. Dilek Demir Erol ve Dr. Av. Kemal Erol’un biricik oğulları Emre, iki yıl kadar önce gönlünü kaptırdığı Naz Erol ile hayatını birleştirmişti ve arzuladıkları tek şey olan bebekleri Arya’nın dünyaya geldiği haberini bizlerle paylaştılar.

Bu güzel haberi akraba ve dostları ile kutlamak isteyen Dilek & Kemal Erol çifti, Çekmeköy’deki evlerinin bahçesinde bir parti verdiler. Buluşmaya ailenin yakın dostları arasında bulunan eski Sağlık Bakanlarımızdan Kazım Dinç, Yargıtay Onursal Üyesi Kamil Acar ile birlikte 70’e yakın davetli katıldı.

Dr. Ayşe Acar, Kamil Acar, Sıdıka Erol Sunucu, Av. Abdülkadir Bayazıt ve Mehmet Mistay...

Halen İtalyan Unicredit Bankası’nın Viyana’daki Doğu Avrupa Bölge Müdürlüğü’nde çalışan ARYA bebeğin annesi Naz’ın ailesi de ilk torunları olması nedeniyle İzmir’den büyük bir sevinçle İstanbul’a geldi. Uğur Sözdinler, Hatice Sözdinler, Naz Sözdinler Erol, Arya Bebek, Emre Erol, Dilek Erol, Kemal Erol ve İpek Erol...

Semra Erol, Ayşe Erbil, Sıdıka Erol Sunucu, Danıştay Üyesi Eren Sonbay, Tülay Erol ve Şule Özoğlu...

Uzun yıllar Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanlığı görevinde bulunan ve pek çok başarılı eczacı yetiştiren Prof. Dr. Dilek Demir Erol’un ne denli mutlu olduğunu anlatmaya yetiyor diyebileceğimiz bir kare...

Mutluğun resmi fotoğrafı görmek istiyorsanız işte karşınızda... Duyguların en yücesi olan annelik duygusunu yavrusu Alya ile paylaşan Naz Erol...

122 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017



Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Sancaktepe Belediye Başkanı İsmail Erdem’in kıydığı nikahın şahitleri Sakarya Valisi İrfan Balkanlıoğlu, Elazığ’ın Palu ilçesi önceki dönem Belediye Başkanı Muhammed Septioğlu, Nurulllah Tanık ve Recep Durak oldu.

Nakşibendioğlu Ailesi Gelin Aldı Nakşibendioğlu Ailesi ikinci kuşağının son bekârlarından Abdülsamet Nakşibendioğlu, “Bekarlığa veda” diyerek Pınar Tanık ile hayatını birleştirdi. Kadıköylü olan ve Sağlam Yapı markasıyla tanınan Nakşibendioğlu Ailesi, Anadolu Yakası’nda büyük salon bulamayınca düğün için Bomonti Hilton’u tercih etti. Bin kişiden fazla bir katılımın olduğu, uzun yıllar konuşulacak düğünün şahitleri arasında Sakarya Valisi İrfan Balkanlıoğlu da vardı. Nikah töreni öncesinde Sahrayıcedit Camii

imamlarından Habib Deveci’nin Kuran-ı Kerim tilaveti ile başlayan düğünde, Berdan Mardini sahne aldı. Mehmet ve Süreyya Nakşibendioğlu ile birlikte oğulları Memduh ve Metin Nakşibendioğlu’nun eşleriyle birlikte ev sahipliği yaptığı düğünde, nikahı Sancaktepe Belediye Başkanı İsmail Erdem kıydı. Nikahın şahitleri ise Sakarya Valisi İrfan Balkanlıoğlu, Elazığ’ın Palu ilçesi önceki dönem Belediye Başkanı Muhammed Septioğlu, Nurulllah Tanık ve Recep Durak oldu.

Sancaktepe Belediye Başkanı İsmail Erdem, nikahı kıydıktan sonra evlenme cüzdanını vermesi için Sakarya Valisi İrfan Balkanlıoğlu’na teslim etti. Balkanlıoğlu da “Öncelikle Nakşibendioğlu Ailesi’nin bu mutlu günlerinde burada olmaktan dolayı çok mutluyum. Bundan 12 yıl önce Bingöl’de vali olarak bulunduğumda aile ile tanışmıştım, o günden bu yana da dostluğumuzu sürdürmekteyiz. Bu cüzdanı gelinimiz Pınar’a sonsuza kadar mutluluk dileklerimle onur duyarak teslim ediyorum” şeklinde konuştu.

124 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Eşi Süreyya Hanım ile birlikte düğünün ev sahipliğini yapan baba Mehmet Nakşibendioğlu, nikahın ardından yaptığı konuşmada “Bugün benim en mutlu günlerimden biri. İstanbul’dan, Türkiye’nin farklı illerinden buraya kadar gelerek ailemin bu mutlu gününde bizlerle olduğunuz için teşekkür ederim. Sağolun, hep var olun” dedi.

Düğünde ev sahipliği yapan isimlerden biri de, Nakşibendioğlu Ailesi’nin üçüncü kuşak isimlerinden Emir Nakşibendioğlu idi. Memduh Nakşibendioğlu’nun oğlu olan Emir, hamburger ve profiterol tutkusu yüzünden çok kilo almış, ancak bunun farkına vardıktan sonra spor yaparak 15 kilo birden vermişti. Bu düğünde babası ile birlikte katıldığı halayda bir kilo daha vermesiyle dikkat çekti.

Düğünün konukları arasında Kadıköy Life Ailesi adına biz de vardık. Sağlam Yapı’nın sağlam binalarının sağlam kapılarını yapan Stildoor’un sahibi Şemsettin Karabağ ile aynı masayı paylaştığımız diğer konuklar ise şöyleydi: Fevziye Mirhanoğulları, Ayten Baran, Erol Baran, Metin Yücel, Şemsettin Karabağ, Meryem Karabağ, Canan Toprakkaya ve Kasım Mirhanoğulları...

Düğünde Pınar Tanık Nakşibendioğlu’nun giydiği gelinlik, tüm konuklar tarafından büyük beğeni aldı. Açık somon rengi ve çok büyük bölümü payet işlemelerle bezeli olan gelinliği son derece iyi taşıdığı da yine konuklar tarafından dile getirildi.

Nikahın ardından Pınar & Abdülsamet Nakşibendioğlu, ilk dansı yaparak konuklarla mutluluklarını paylaştı.

Bin kişiden fazla bir katılımın olduğu, uzun yıllar konuşulacak düğünde Berdan Mardini sahne aldı.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 125



Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Basketbol’un Efsane İsimleri

56 Yılın Dostu Saint Josephliler Bir Arada İstanbul Özel Saint Joseph Fransız Lisesi 1969 yılı mezunları, özel buluşmaları için Kalamış’ı seçti. By Esat Balıkçısı’nda bir araya gelen mezunlar arasında kimler yoktu ki? MFÖ üçlüsünün renkli üyesi Fuat Güner, Beyaz Fırın zincirlerinin sahibi Mitko Dimitri, Uludağ Gazozları’nın sahibi Mehmet Erbak, dekan Osman Senemoğlu, emekli büyükelçi Ahmet Erozan, tanınmış reklamcı Engin Özden, Fenerbahçe’de eşi ile birlikte Nezin Eczanesi ile tanınan Ervin Erben, Riziko Sigorta Araç Hizmetleri yönetimi, Sentez Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Atilla Çağlık, Kadıköy Life Dergisi ile mutluluklarını paylaşan isimlerdendi. Gecenin karesinde çok özel isimleri ağırlayan By Esat Balıkçısı’nın sahibi Esat Çek de yerini alırken tatlı Kalamış buluşması, nostalji sohbetleri ile hafızalara kazındı. Diğer yandan Kadıköy Life Dergisi Reklam ve Halkla İlişkiler Müdürü Pınar Uçar’ı gören Beyaz Fırın zincirlerinin sahibi Mitko Dimitri de, sayfalarımızda yerini aldı.

Türk basketbolunun efsane isimleri arasında yer alan Cihangir Sonat ve Rıza Erverdi’yi Calipso’da görüntüledik. 1982-1983 yılında şampiyon olan Efes Pilsen takımının baş antrenörlüğü görevinde de bulunan Rıza Erverdi, “Basketbolun son yıllarda kazandığı ivmeden son derece memnunum” dedi. Bir dönem, Basketbol Federasyonu Kadın Basketbolu’ndan sorumlu yönetim kurulu üyeliği görevinde bulunan Jülide Sonat, Cihangir Sonat ve Rıza Erverdi...

Nice Yıllar Ali Tütüncüoğlu Ünlü Diş Hekimi Ali Tütüncüoğlu için eşi Güler Hanım ve dostları sürpriz bir doğum günü partisi düzenledi. Küçükyalı Sahili’nin Adalar manzaralı mekânlarından Poyraz Balık’ta gerçekleşen kutlamada konukların neşesi görülmeye değerdi.

Moda Deniz Kulübü’nde Neco Gecesi Moda Deniz Kulübü, geçtiğimiz ay Neco Gecesi’ne ev sahipliği yaptı. Son orijinaller arasında gösterilen sanatçı, Moda’da sevenleriyle buluşurken, en çok ilgi gören şarkısı ise “Ah bir zengin olsam” oldu. Gecede “New York New York”, “Hello Dolly”, “Ben Böyleyim”, “Haykıracak Nefesim” ve “İkinci Bahar” gibi unutulmaz şarkıları da seslendiren Neco, konuklar tarafından uzun süre ayakta alkışlandı. Sanat ve sahne yaşamında 50 yılı geride bıraktığını açıklayan Neco, pek çok anıya sahip olduğunu ve bu anılarından oldukça ilgi çekebilecek bir kitap yapmak istediğini belirtti.

Anne Albayrak, Samsun’dan Konuk Ağırladı Önümüzdeki sayılarımızda dergimiz sayfalarında sık sık gündeme getireceğimiz EUBSA Türkiye Genel Müdürü Furkan Albayrak’ın annesi Fatoş Hanım’ı, Ataşehir Park Adana’da görüntüledik. Konukları ise Samsun’dan Nilgün Koçak ve güzel kızı Serra Naz Koçak idi...

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 127


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Esat & Betül Büyükaslan’dan 10. Yıla Merhaba Bundan 10 yıl önce hayatlarını birleştirme kararı alan Esat & Betül Büyükaslan çifti, bu yolda sağladıkları başarı ve mutluluk dolu yılları, “10. Yılımız Kutlu Olsun” başlığı altında kutladı. Geçtiğimiz hafta Büyük Kulüp’te gerçekleşen kutlamaya çoğunluğu arkadaş gruplarından oluşan yaklaşık 60 kişi katıldı. Elektronik Mühendisi olan Betül Büyükaslan ile Ofis Tedarik Malzemeleri sektöründe çalışan Esat Mahmut Büyükaslan’ın tanışma öyküsü, 2007 yılında Bakırköy’de bir arkadaş toplantısında başladı. Aradan geçen 10 yıla Öykü ve Bade adında iki kız çocuğu ve her anı mutlulukla hatırlanmakta olan günler kazandıran Büyükaslan çiftini kutluyor, nice mutlu yıllar dileklerimizi iletiyoruz.

Bu özel gecede Sedat - Gamze Yeşilyaprak çifti de vardı. Yakında doğacak çocuklarının ismi Zeynep Ada olarak belirlendi. Tebrik ediyor, sağlıklı bir doğum diliyoruz.

Esat & Betül Büyükaslan çiftinin Büyük Kulüp’te gerçekleşen 10. evlilik yıldönümü kutlamasına, aralarında Stüdyo Süleyman ekibinin de bulunduğu yaklaşık 60 kişi katıldı.

128 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017






Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Büyük Kulüp, 135. Yılını Candan Erçetin ile Kutladı İstanbul’un en saygın sivil toplum kuruluşları arasında yer alan Büyük Kulüp, ünlü sanatçı Candan Erçetin’in sahne aldığı görkemli bir partiyle 135. kuruluş yıldönümünü kutladı. “135 Yıldır Bitmeyen ve Bitmeyecek Gelenek… Nice Yıllara Büyük Aile” sloganıyla düzenlenen etkinlik, üyelerden tam puan aldı. İş çevreleri ve cemiyet hayatının tanınmış isimlerinden yaklaşık 900 kişinin katıldığı gecede Erçetin, muhteşem performansıyla misafirlere unutulmaz bir gece yaşattı. Yaklaşık iki saat boyunca sahnede kalan Candan Erçetin, böylesine önemli bir organizasyona şarkıları ile katılmaktan mutluluk duyduğunu söyledi.

Saadet Aydın Konuğumuz Oldu Türkiye’nin tek kadın oto servis işletmecisi unvanını elinde bulunduran Saadet Aydın, konuğumuz oldu. Feneryolu Moshonis Balıkçısı’nda İsmail Şef’in özel lezzetleriyle tanıştırdığımız Saadet Aydın ve eşi Übeyt Aydın, “Mekânının şöhretini duymuş, test etmek için zaman bulamamıştık. Geçen zamana üzüldük” yorumunda bulundu.

Survivor 2016’nın Starı Nagihan, Park Adana’dan Geçti Survivor ile tanıdığımız ve geçtiğimiz yılın en çok konuşulan üyesi Nagihan Karadere’yi Ataşehir Park Adana Kebap’ta görüntüledik. Hollywood Prodüksiyon Ceo’su Ramiz Özbay yeni sevgilisi sıfatıyla, mekânın sahibi Hünkar Gülmez ise, ikilinin yakın dostu olarak masadaydı ve Kadıköy Life objektiflerine, “Memnuniyetle” diyerek bu kareyi verdiler.

Engin Yılmaz’dan Develi’ye Tam Not Kalamış akşamlarında uzun yıllardır Develi Kebap’ın müdavimi olan tanınmış işadamı Engin Yılmaz, asırlık lezzeti övdü. “Haftada en az iki üç kez buradayım, gelemezsem kendimi huzursuz hissediyorum” diyen Yılmaz’ın servisini, restoranın 20 yıllık şeflerinden Ekrem Karakuş yaptı.

Çatana’da Üç Aile Bir Mutluluk Hanioğlu çifti Amerika’dan Türkiye’ye geldi, ayaklarının tozuyla dostlar buluşması için soluğu Çatana Balık’ta aldı. Princeton Üniversitesi’nin öğretim görevlileri; sanayici Uçer ve hukukçu Tümerkan Ailesi ile dolu dolu buluşmada bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadı. Sinan Hanioğlu, Sulhi Uçer, Zergün Uçer, Arsev Hanioğlu, Vildan Tümerkan, Şükrü Hanioğlu, Somay Tümerkan.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 133


EGE MUTFAĞINDAN HABERİNİZ OLSUN Biz, 25 yılı aşkın süredir çeşitli mekanlarda sizleri özel lezzetlerle buluşturan Ziya KAÇAR & Veli ŞAHİN olarak, bu defa Küçükyalı sahilindeki kendi mekanımızda sizleri ağırlamaktan mutluluk duyarız...

Turgut Özal Bulvarı, Cumhuriyet Caddesi No Küçükyalı-Maltepe Küçükyalı Sahilyolu Evlendirme Dairesi )anı T: // F: E-posta: info@calipsorestaurant.com // web: www.calipsorestaurant.com


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Bostancı’nın Göbeğinde ‘Kendinin Pişir Kendin Ye’

Vedat Milor’dan Calipso’ya Övgü Türkiye’nin en iyi restoranlarını gezip, müthiş lezzetleri tadarak değerlendirmelerde bulunan Vedat Milor, Calipso Fish için övgü dolu sözler sarfetti. Öğretim üyeliği yanında, yemek ve şarap eleştirmenliği de yapan ünlü gurme, test ettiği Calipso lezzetleri için, “Açıkça söylemek gerekirse bu kadarını hiç beklemiyordum. Bir defa daha gelmem şart oldu” yorumunda bulundu. Sahilyolunun Küçükyalı bölümünde yer alan Calipso, sektörde yaklaşık 30 yıllık bir mazisi olan Ziya Kaçar ve Veli Şahin tarafından yönetiliyor.

BADAY Otomotiv, Dostlarını Kahvaltıda Buluşturdu Renault markasının Anadolu Yakası’nda satış, satış sonrası ve servis hizmetlerini sağlayan şirketlerden biri olan BADAY Otomotiv, dostlarını kahvaltıda buluşturdu. Adeta bir tek kuş sütünün eksik olduğu kahvaltılı buluşmaya ev sahipliği yapan BADAY Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Baday; “Bizler için hiçbir şey dostluktan, birlik ve beraberlikten daha önemli değildir. Geçtiğimiz Ramazan Bayramı öncesinde de Erenköy’de bir iftar daveti vermiş ve değerli dostlarımızla orada buluşmuştuk. Bundan sonra da çeşitli etkinliklerle buluşmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.

Cemiyet akşamlarının ayrılmaz üçlüsü, Çınaraltı’nda yine lezzet dolu bir akşam geçirdi. Ortaklar Kozmetik Yönetim Kurulu Başkanı Özkan Polattimur ve yine kozmetik sektörünün tanınmış isimlerinden Fatih Kemerkaya ile Ye-Doy fast food zincirinin sahibi Aydın Tuzcuoğlu; hem Çınaraltı lezzetlerini mangalbaşında kendileri pişirip yedi, hem de koyu sohbetin tadını çıkardı. Fatih Kemerkaya, Özkan Polattimur ve Aydın Tuzcuoğlu.

Ümit Ağan, Ağır Misafirleri ile Çatana’da Suadiye Gönüllüleri’nde aktif hizmet çalışmalarıyla göz dolduran hizmet aşığı Ümit Ağan; eski başbakanlardan Nihat Erem’in kızı Işıl Önalp ve eşi, Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Akın Önalp ile birlikte Çatana Balık’taydı. Büyükelçi Gündüz Tunçbilek’in eşi Emel Tunçbilek’in de sohbete dâhil olduğu masada misafirler gecenin karesini, Kadıköy Life Dergisi ile paylaştı. Ümit Ağan, Işıl Önalp, Akın Önalp, Emel Tunçbilek.

Tatilin Ustalarından “Lezzet Budur” Sık sık sayfalarımıza konuk edeceğimiz Tatil Budur ekibinden Barış Çetinörge ile Cansu & Serdar Yemenicioğlu çiftini Ataşehir Kalbur’da görüntüledik. “Neden Kalbur?” sorumuza ise, “Öylesine farklı lezzetleri var ve öylesine kendimizi huzurlu hissediyoruz ki, başka yerlerde macera aramaya gerek duymuyoruz” oldu. Tabi bu cevaptan en mutlu olan kişi mekânın işletme müdürü Sabahattin Aydın oldu.

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 135


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Turan Sürücü’den Mimarına Teşekkür Daveti Asıl işi sigortacılık olan fakat dostları tarafından “yaşam duayeni” olarak kabul edilen Turan Sürücü, yine sıradışı bir davete ev sahipliği yaptı. Bundan dört yıl kadar önce Akasya Residence’da satın aldığı bin metrekare büyüklüğündeki yeni işyerinin dekorasyonu için bugüne kadar 14 mimar ile görüşen fakat hiçbirinden tatmin olmayan Sürücü, karşılaştığı 15. isimden son derece memnun kalınca bunu bir teşekkür davetiyle kutladı. İki aşamalı olarak gerçekleşen davet, pazar sabahı Turan Sürücü’nün Kasaba Evleri’nde bulunan malikhanesinde kahvaltı ile başladı. Aynı günün akşamında ise, Büyük Kulüp’te verilen bir yemek ile devam etti.

AİLESİNE TEŞEKKÜR Turan Sürücü’nün daveti, sabah kahvaltısı ile başladı. Muhteşem Keçelioğlu’nun ailesine teşekkür amaçlı düzenlenen kahvaltıya kardeşleri, akşamki yemeğe ise anne ve babası ile ablası katıldı. Büyük Kulüp’te verilen yemek davetinin diğer konukları arasında, ünlü yazar Adnan Baykal ve sağlık danışmanı Kenan Ordu da vardı. Muhteşem Keçelioğlu’nun annesi Sibel Hanım ve babası Hamdi Keçelioğlu’na “Böylesine başarılı bir çocuk yetiştirdiğiniz için size değerler adına teşekkür ederim” diyen Sürücü, “Bu tür insanların ülkemizde çoğalması yegâne arzumdur” mesajı verdi.

AHMET VEFİK ALP ATÖLYESİ’NDEN

Keçelioğlu Ailesi, tüm üyeleriyle bir arada…

Yaşam duayeni Turan Sürücü, aradığı iç mimarı Muhteşem Keçelioğlu olarak buldu. Ünlü kentbilimci Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp’in atölyesinde yetişen ve onun yönlendirmesi ile Sürücü’ye ulaşan Keçelioğlu; “Bazen istekler doğruların üzerine çıkabilir. Ben bu dengeyi sağlayabildim. O benim enerjimden, ben onun tecrübelerinden faydalanmayı ön planda tuttum. Fikirlerimiz de son derece uyum sağlayınca anlaşamamak mümkün değildi” dedi.

İç Mimar Muhteşem Keçelioğlu, Yaşam Duayeni Turan Sürücü, Gazeteci Canan Toprakkaya, Avukat adayı Mehmet Keçelioğlu, Avukat Sibel Keçelioğlu, Endüstri Mühendisi Adayı Nurdan Keçelioğlu ve Gazeteci Kadir Toprakkaya…

136 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

Büyük Kulüp buluşmasının konukları arasında yer alan Adnan Baykal, konuklar için “Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma / Babalar, Oğullar ve Kızlar” adlı kitabını imzaladı. Ayrılırken ise bıraktığı not, O’nun farkını ortaya koydu: “Herkes huzurlu, sohbet yerinde. Keyifli anlar yaşadık Büyük Kulüp’te...”


Ataşehir’de Size Özel Lezzetlerimizle Hizmetinizdeyiz Gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ediyoruz.

Andromeda Gold Ataşehir - İstanbul // Rezervasyon: 0216 504 12 99 // www.parkadana.com


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Aysel İpar & Kazım Polat’dan Veda Yemeği Türk Sanat Müziği’nin efsane isimlerinden Aysel İpar ve sevgili eşi Gazinocular Kralı Kazım Polat çıkacakları Amerika seyahati öncesi bir veda yemeği düzenledi. Büyük Kulüp’te gerçekleşen buluşmaya, çiftin yakın dostları arasında yer alan yaklaşık 30 kişilik bir grup katıldı.

AMERİKA’YA GİDİYORLAR Aysel İpar & Kazım Polat çifti aynı zamanda Amerikan vatandaşları olmaları nedeniyle bir müddet orada yaşama kararı almışlardı. Uzun yıllar Caddebostan ve Taksim Belediye Gazinosu’nu çalıştıran ve müzik dünyasına pek çok isim kazandıran Kazım Polat, “Yaşımız ilerledi, bir müddet Amerika’nın havasını teneffüs etmek istedik. Malum tebdil-i mekânda ferahlık vardır” yorumunda bulunurken Aysel İpar ise, “Amerika’da yaklaşık 20 yıl yaşadık ve her milletten pek çok dostlarımız oldu. Bir anlamda o eski dostlukları da tazelemek adına bir kaç aylığına gidiyoruz” dedi.

VEFALI DOSTLAR HÜZÜN YÜKLENDİ Büyük Kulüp’ün bahçesinde gerçekleşen buluşmaya katılan çiftin dostları, ne kadar belli etmemeye çalıştılarsa da, yakında ayrılacak olmaları nedeniyle hayli

Yemeğe katılanlarla tek tek ilgilenip hatıra fotoğrafları çektiren Aysel İpar, “İyi ki varsınız” dedi. Aysel İpar, Cem Kalaycı, Kazım Polat, Kadir Toprakkaya, Canan Toprakkaya, Kemal Erol, Hüsnü Babalık, İrem Babalık, Dilek Erol ve Esra Kalaycı...

Şimdilerde Medical Park Göztepe Hasta-nesi’nde hastalarına şifa dağıtan Prof. Dr. Önder Ofluoğlu ve Prof. Dr. Demet Ofluoğlu çifti gecenin onur konukları arasındaydı.

138 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

hüzünlüydüler. Bunu farkeden Aysel İpar, “Hiç merak etmeyin sadece bedenimiz gitmiş olacak. Kalbimiz hep burada ve sizlerle olacak” dedi.

CEM KALAYCI’DAN KEMAL EROL’A, DEMET OFLUOĞLU’NDAN SEVEN DELİGÖNÜL’E... Yemeğe ABD’de yaşayan ve oradaki Türk Derneği’nin başkanlığını yapan Seven Deligönül de katıldı. Diğer konuklarla bir anlamda hasret gideren Deligönül, “En güzeli buraya gelmek, en zoru buradan gitmek” diyerek, duygularını ifade etti. Özen Özmen, Hande Bozoklu, Levent Bozoklu, Demet Ofluoğlu, Önder Ofluoğlu, Gıyasettin İsmailoğlu, Ayşe İsmailoğlu, Birsen Ayata, Ayten Balioğlu, Necla İsmailoğlu, Gülsen Tiryakioğlu, Ayten Erdağı, Cem Kalaycı, Esra Kalaycı, Dilek Erol, Kemal Erol, İrem Babalık, Hüsnü Babalık, Canan Toprakkaya ve Kadir Toprakkaya...

Aysel İpar Polat & Kazım Polat...

Birsen Ayata, Aysel İpar, Kazım Polat ve Seven Deligönül...

Ayten Balioğlu, Gürsel Tiryakioğlu ve Ayten Erdağı...


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Anadolu Efes Kadıköy Satış Grubu’ndan Motivasyon Yemeği Fortune Dergisi’nin düzenlediği ve Türkiye’nin en büyük şirketlerinin belirlendiği araştırmada 17’nci sırada yer alan Anadolu Efes’in Kadıköy Satış Grubu, motivasyon yemeğinde bu başarıyı da kutladı. Kadıköy Satış Grubu’nun eşleriyle birlikte katıldığı ziyafete ise, Ataşehir Park Adana Kebap ev sahipliği yaptı. Buluşmada Kadıköy Satış Müdürü Bülent Özen ve Saha Müdürleri de vardı. Kadıköy Satış Ekibi’nin en neşeli isimleri arasında yer alan Baki Kayım ve Olcay Mutu, “Başarımızın arkasında markanın en iyi olmasının da büyük katkısı var” dedi. Buse Yolyapan, Olcay Mutu, Baki Kayım ve Merve Kayım...

Tayfun Bayar ve Dostları Moda Deniz Kulübü’nde Moda Deniz Kulübü’nde objektiflerimiz kulübün yeni üyelerinden Amerikan Kültür Kolejleri Kurucusu Tayfun Bayar’ın masasına takıldı. Markanın ortaklarından Aşkın Gündoğdu’nun doğum günü kutlamasının devamı olduğunu öğrendik. Ayşegül Gündoğdu, Funda Çalık, Füsun Bayar, Tayfun Bayar, İlker Çalık ve Aşkın Gündoğdu...

MOTİVASYONUMUZU YÜKSEK TUTMAYA ÇALIŞIYORUZ Türkiye’nin En Büyük 500 Şirketi’nin belirlendiği listede, Anadolu Efes olarak bu sene 17’nci sırada yer almış olmaktan büyük memnuniyet duyduğunu dile getiren Kadıköy Satış Müdürü Bülent Özen, “Şirketimiz geçtiğimiz sene olduğu gibi bu sene de hızlı tüketim (FMCG) şirketleri arasında birinciliği elde etti. Bunda tüm ekibimizin özveri ile çalışmasının katkısı elbette yadsınamaz. Biz de her ay bir araya gelerek motivasyonumuzu yüksek tutmaya çalışıyoruz” dedi.

Kadıköy Satış Grubu ekibinden Murat Mut, eşi Deniz Hanım ile birlikte katıldığı motivasyon yemeğinde, “Bazı akşamlar uzayan satış görüşmeleri sırasında çok geç saatlere kadar beni beklemek zorunda kalan sevgili eşim Deniz’e aracılığınızla da teşekkürlerimi iletiyorum” dedi.

Kadıköy Satış Müdürü ve Saha Müdürleri, “Birlikte güzel yorumunda bulunmak istiyor, başka da bir şey söylemek istemiyoruz” dediler. Engin Albayraktar, Ergin Düşmezgül, Bertuğ Çavdar, Bülent Özen ve Serhat Moray...

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 139


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Anlatılmaz Yaşanır Denecek Bir Lezzet Noktası

Geçtiğimiz aylarda Ataşehir’in Şerifali Bölgesi’nde Aras Hancıoğlu yönetiminde kapılarını açan bir mekân var ki, lezzetleri için, “Anlatılmaz yaşanır” yorumunda bulunmak istiyoruz. Geçtiğimiz ay konuk olduğumuz mekânda test ettiğimiz lezzetler bizleri öylesine büyüledi ve öylesine farklı şeyler gördük ki, sizlere nasıl aktarabileceğimizin derdine düştük.

MUTLAKA DENEMELİSİNİZ

Damak zevkine güvendiğimiz isimler arasında yer alan Ünlü Gayrimenkul Danışmanı Recai Tanıtkan ile birlikte gittiğimiz Aras’da lezzetleri test ettikten sonra Aras Hancıoğlu’nun iddialı duruşuna hak verdik.

Son günlerin popüler markası Nusr-Et’de çalışan Aras Hancıoğlu, mutfağı UNESCO koruması altına giren Gaziantep’in yetiştirdiği isimlerden sadece biri. Onun son derece ilginç hikâyesini derginizin bir sonraki sayısında sizlere aktaracağız.

Develi’yi ölümsüz kılan çeşitlerden biri olan Fıstıklı Kebap’ı bir de Aras Şef’in ellerinden aldığınızda farkı göreceksiniz.

Semizotu ile harmanlanmış cevizli salatayı sadece burada çok farklı olarak test edebilirsiniz.

140 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017

Öncelikli olarak mutlaka Aras’ı denemenizi tavsiye ediyoruz. Şerifali olarak bilinen ve aralarında Kamil Koç, Metro gibi otobüs yolculuğu sağlayan şirketlerin hareket merkezine çok yakın bir yerde. Konseptine gelince; biraz Develi, biraz Nusr-Et, biraz Günaydın, biraz Sahan. Tabi kendine özgü katkıları da var. Fiyatları ise şimdilik yukarıdaki markaların yarısına yakın denebilir.




Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Amerika Seyahati Öncesi Ziyafet İtalya merkezli SCREPO Yapı Çözümleri’nin Türkiye Ofisi’nde Proje ve İş Geliştirme Müdürü olarak çalışan Murat Ak, ailesi ile birlikte çıkacağı Amerika seyahati öncesinde Ataşehir Kalbur’da bir ziyafet sofrası kurdu. Faruk Usluer ve Sedat Azizoğlu gibi isimler de aileleri ile birlikte bu geceye katıldılar.

Ceyla 4 Yaşında Dergimiz editörlerinden Oğulcan Tatar’ın yeğeni Ceyla Ülünçer, 4. yaş gününü Bağlarbaşı’nda yer alan Koç Spor Topluluğu korusunda tüm aile bireyleriyle beraber kutladı. Ülünçer, Koç, Tatar, Ural, Gençal, Siso ve Aksakal ailelerinin yer aldığı kutlama, korunun en keyifli anlarına sahne oldu. Kadıköylü minik Ceyla Ülünçer’e yeni yaşında ve uzun ömründe sağlık ve mutluluklar dileriz. Begüm - Sayıl - Ceyla Ülünçer...

Özlem Atalay Budaklı Park Adana’da Genç biomedical mühendislerimizden Özlem Atalay Budaklı’ya, Ataşehir Park Adana’da rastladık. Mekânın lezzetlerini birlikte paylaştıkları diğer isimler ise, Nuray ve Seval Özgen kardeşlerdi...

Afrika Sonrası Yapılacak En Doğru Şeydi Özel Haberler Editörümüz Özgür Uysal, TOURMAG Turizm Dergisi adına gittiği Afrika Gezisi’nden döner dönmez soluğu Ağva’da aldı. İstanbul’a yaklaşık bir saat uzaklıkta, unutulmuş bir kaçış noktası olarak gördükleri Ağva’da yol arkadaşı İnci Oğan ile birlikte, başbaşa ve sade bir piknikle aynı zamanda doğum gününü de kutladı.

Hüseyin Kaya, “Bostancı Akşamları” Dedi Kaya Bilgisayar - Elektronik Büro Malzemeleri sahibi Hüseyin Kaya, eşi Başak Hanım ve biricik oğulları Batuhan ile birlikte Çatana Balık’ta kendilerini Ege lezzetlerine bıraktı. Kaya Ailesi, “fırsat buldukça Çatana’dayız” dedi.

Özdurak Ailesi’nin Aras Keyfi Ataşehir’in Şerifali bölgesindeki Aras Et & Kebap isimli lezzet durağını Özdurak Ailesi de bizler gibi merak edenlerdendi. Tutku Organizasyon’un sahibi olan Arzu Özdurak, 3 yaşındaki kızları Derin Özdurak, babaları Recep Özdurak ve Arzzu Hanım’ın bankacı eşi Can Nuri Özdurak...

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 143


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy

Poyraz’da Başbaşa Olmanın Keyfi Yemekte de Proje Konuştular İstanbul’un Bağdat Caddesi’nde ardı ardına önemli konut projelere imzasını atan Soyupak İnşaat’ın ortakları Nalan Şık ve Mehmet Soyupak, By Esat Balıkçısı’ndaydı. Yoğun iş temposunun ardından nefes alma fırsatı bulan iş ortakları dayanamadı ve keyif yemeğini, yine iş buluşmasına çevirdi. Önümüzdeki süreçte sürpriz projelere imza atmaları beklenen Nalan Şık ve Mehmet Soyupak’ın yeni dönem için bir hayli enerji dolu oldukları görüldü.

Taşımacılık turizminin önde gelen isimlerinden Barış Dursun, hafta sonu için değişmez adresi kabul ettiği Poyraz’da eşi Filiz Hanım ve biricik kızları Doğa Duru ile başbaşa olmanın keyfini yaşayanlardandı.

Tolga Verimli Dostları ile Calipso’da Aralarında JİF Fıstık Ezmesi, Starbucks Frappucino, Hanuta, NOVİ Çikolata gibi ürünleri ithal ederek tüketicilerle buluşturan Yaba Foods’dan Tolga Verimli’yi dostları ile birlikte Calipso Fish’de görüntüledik. Oldukça neşeli olan grup, bir sonraki buluşmanın yine burada olacağı bilgisini paylaştı.

Şişli’den Geldiler Şişli’de yaşayan Aladağ ve Gökçimen aileleri Pazar Kahvaltısı için Nakkaştepe Nakkaş’ı tercih edenler arasındaydı. Grup ayrılırken, “Buna değermiş” demekten kendilerini alamadılar. Aslı Aladağ, Hiranur Aladağ, Cumhur Aladağ, Gökhan Gökçimen ve Kıvanç Gökçimen...

“Birlikte Olmak Her Şeyden Daha Önemli” Poyraz Balık’ta görüntülediğimiz Geboloğlu Ailesi, “Birlikte olmak her şeyden daha önemli” diyenlerdendi. Deren Geboloğlu, Mecit Gebolğlu, Nazan, Geboloğlu ve Serhan Geboloğlu...

Kazanılan Davayı Kutladı NG Hukuk Bürosu kurucularından Gökhan Nakıpoğlu, kazandığı önemli bir davayı Calipso’da dostları ile birlikte kutladı. Gökhan Nakipoğlu, Elif Nakipoğlu, Elif Derbeder Onay ve Nejat Onay...

144 : kadikoylife.com Eylül & Ekim 2017


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet

Kenan Defne Moda Sahil Kahvaltısında Moda Sahil’e Pazar Kahvaltısı için gelenler arasında Kenan Defne de vardı. Yoğun iş temposundan kaynaklanan yorgunluğun deniz manzarası eşliğinde bir kahvaltı ile tamamen giderilmiş olmasını “Harika” olarak yorumlayan Kenan Defne, “Bundan böyle Pazar günleri ilk adres burası” dedi.

Varyap Meridyen 2 Halkla İlişkiler Müdürü Nil Yağmur ve Fors Medya Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Tümerkan, DP Metal Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Tümerkan, Demir Tümerkan.

Polis Kıyafetleri Demir’e Çok Yakıştı Polisleri çok seven Demir Tümerkan elbiselerini giyindi, ailesi ile birlikte Kalamış’ın nezih mekânı Develi Marin’e geldi. “Oğlum polisleri çok seviyor, kıyafetlerine de çok düşkün” diyen baba Tolga Tümerkan, gecenin karesini Kadıköy Life Dergisi ile paylaştı. Demir; “Nil teyzem de çok beğendi” diyerek en sevdiği kıyafetlerin polis üniforması olduğunu söyledi.

Ahmet Şengül’ün Park Adana Tutkusu Anadolu Yakası’nda, iletişim gülen yüzü sloganıyla onbinlerce kişiyi akıllı telefon sahibi yapan Şengüller’in kurucularından Ahmet Şengül’ü Park Adana’da görüntüledik. Her hafta sonunda düzenli olarak geldiği mekânda bir gün önceden masasını ayırtan Ahmet Şengül’ün bu defa konukları da vardı. Mine Babalık, Gonca Şengül, Ahmet Şengül, Cenk Babalık ve Feyza Ravza...

Suna Dumankaya Poyraz Balık’ta Uzun zamandan beri göremediğimiz Suna Dumankaya’yı amcası İbrahim Dumankaya ile birlikte müdavimi oldukları Poyraz’da görüntülemiş olmaktan büyük memnunluk duyduk. Bir sonraki Kadıköy Life sayfalarına ilgi çekecek bir söyleşi için randevu bile aldık. Reyhan Dumankaya, Suna Dumankaya ve İbrahim Dumankaya...

“Nakkaş Pazar Kahvaltısı” Dediler Ünlü gümrük müşavirlerimizden Hüseyin Gülpınar, dostlarına “Pazar günü için ne yapalım?” sorusu karşısında aldığı, “Nakkaş Pazar Kahvaltısı” cevabı ile geldiği mekânda objektiflerimize takıldı. Mustafa Ersin Asutay, Hüseyin Gülpınar, Oktay Asutay, Emel Asutay, Nur Gülpınar, Ferah Kurdoğlu, Şehnaz Hopalı ve Tayfun Hopalı...

Soluğu Kalamış’ta Aldılar İstanbul cemiyetlerinin tanınmış isimleri “dostlar masası” için By Esat Balıkçısı’nı tercih etti. Günaydın Restoranları’nın sahibi Nimet Yalçın, Bozcaada Elektrik Dağıtım sahibi MHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Deniz Bozcaada, İstanbul Oto Galericiler Esnaf Odası Başkanı – İstanbul Oto Galericiler Kredi Kefalet Kooperatifi Başkanı Kenan Taşlıdağ, Başkan Jip Yönetim Kurulu Başkanı Doğukan Taşlıdağ ve Avukat Kemal Okal; restoran sahibi Esat Çek’in bizzat sunumlarıyla lezzet dolu bir akşam yaşadı. Kemal Okal, Nimet Yalçın, Deniz Bozcaada, Kenan Taşlıdağ, Doğukan Taşlıdağ...

Eylül & Ekim 2017 kadikoylife.com : 145



Türkiye’nin tüm kebap çeşitlerini

İstanbul’a getirdik Damak zevkinize hitap eden unutulmaz lezzetler... Manzarasıyla atmosferiyle sabah kahvaltılarından iş yemeklerine akşam ziyafetlerinden kutlamalara kadar yediğiniz yemeği özel kılmayı başaran Nakkaş Kebap Selamiçeşme, Göztepe, Çekmeköy, Erenköy ve Nakkaştepe’de yer alan mekanlarımızla tüm İstanbulluları eşsiz lezzetlerle tanıştırıyoruz... Trakya ve Balıkesir yöresindeki meralarda yetişen hayvanların etlerini tazeliğini yitirmeden İstanbul’a getiriyoruz. Kendi özel bahçelerimizde hiçbir hormon barındırmayan, genetiğiyle oynanmamış, tohum ve zirai ilaç kullanmadan ürettiğimiz sebzeleri dalından koparıp siz misafirlerimize sunuyoruz...

NAKKAŞTEPE: Kuzguncuk Mah. Gümüşyolu Cad. No: 24 Üsküdar Tel: 0216 495 65 15 SELAMİÇEŞME: Mustafa Mazhar Bey Cad. No: 18/A Selamiçeşme Tel: 0216 567 48 48 GÖZTEPE: Feneryolu Boztepe Sokak No: 2/2 Göztepe Tel: 0216 567 97 50-51

ÇEKMEKÖY: Taşdelen Mah. Sultançiftliği Cad. No: 15 Şile Otobanı Otokoç Yanı Çekmeköy Tel: 0216 344 30 30 ERENKÖY: Erenköy Mah. Ethemefendi Caddesi No: 19 Kadıköy/ İstanbul Tel: 0216 302 46 46



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.