Yazan Tarih Dergisi III/5 YAZ 2018

Page 1

Yazan Tarih

@yazantarih

1

yazantarih

YazanTarih

yazantarih


————————————————

Bizden Size———————————————–——— YAZ 2018

ORTAÇAĞ’IN EFENDİSİ: BİZANS Dergimizin bu sayısında medeniyetler beşiği olarak nitelenen Anadolu'nun yapı taşlarından olan Bizans'ı ele aldık. Bizans Anadolu'da bin yılın üzerinde yaşayıp birçok medeniyete ev sahipliği yapan bu topraklarda bir imparator-

Tarih Yazıldığı Sürece Var Olur!

luk olarak tarih sahnesindeki rolünü oynamıştır. Bizans’ın

Genel Yayın Yönetmeni

sadece Anadolu’ya değil, Akdeniz ülkelerinden her mede-

MAZLUM ŞAHİN DEMİR

niyete etkisi olmuştur. Bunu gerek savaşlar, gerek antlaşmalar gerekse ticarî ve kültürel bakımdan uzun yıllar sürdürmüştür. Türklerle karşılaşana dek Ortaçağ’ın efendiliğini sürdüren Doğu Roma İmparatorluğu bu hususta diplomasi üstünlüğünü kullanmaktan geri durmamıştır. Nitekim askerî girişimlerden başka diplomasi unsurun da ne denli önem arz ettiğini Bizans’tan öğrenmekteyiz. İşte bu sebeple

Yazı İşleri Müdürü MUHAMMED OFLAS

Editör CİHAT YATCI ÖZCAN EVRENSEL SİNAN ERGİNOĞUZ

Editör Yardımcıları EBRU ALAN LEYLA ÖZİŞÇİ

Sosyal Medya Sorumlusu

her kurumuyla Ortaçağ’ın efendisidir Bizans.

MURAT GENÇ

Ünlü Tarihçi Marcus Tullius Cicero'nunda dediği gibi: "Tarih zamanın geçip gittiğinin tanığıdır; gerçekliği

Grafik-Tasarım MAZLUM ŞAHİN DEMİR

aydınlatır, belleği canlandırır, gündelik yaşama yol göste-

Danışma Kurulu

rir ve bize eski çağlardan haberler getirir". Bu söz etrafın-

Dr. Öğr. Üyesi ABDURRAHİM TUFANTOZ

da şekillenen Yazan Tarih Ekibi, tarihin kaidelerinin günümüz nesillerine ulaştırmayı hedeflemektedir. Bu hususta tarihin ölçü birimlerince her şeyin muaf sayılacağı öngörüsünden yola çıkarak Bizans’ın iç siyaseti bu sayımızda işlenmektedir. Sayımızda söz sahibi olan her yazara müteşekkir olmakla beraber öncümüz, büyüğümüz Dr. Öğr. Üyesi Abdurrahim Tufantoz’a desteklerinden ötürü minnettarız.

Doç. Dr. CAVİD QASİMOV

İletişim yazantarih@gmail.com

Dağıtım yazantarih@gmail.com Dergipark Academia İssuu SAYI:5 YAZ 2018

Abonelik

Vesselam...

Ücretsiz e-dergimize abone olmak için iletişim adreslerimize başvuru yapabilirsiniz.

Editör Sinan Erginoğuz

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 2


————————————————

İ 16 Ç İ N D E K 4 İ L E R 39

İçindekiler———————————————–———

14

36

51 52 53 Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 3

MİZAH OKU! AYIN SORUSU


Manevîyatın Tohumları ——————————————

——————————————–——

ORTAÇAĞ İSLÂM DÜNYASINDA BİLİM VE FELSEFE (VIII-XIII. YÜZYILLAR) süreçten sonra çok hızlı bir şekilde ilmi çalışmalara

Giriş

başlanılacak

İslâm inancı Ortaçağ menşeli bir dindir. Bundan

ötürü

ilk

İslâm

terimi

ve

ilk

İslâm

filozofları

tarihte

kendilerine yer edinecekti.

Ortaçağ’da 1. ORTAÇAĞ İSLÂM DÜNYASINDA BİLİM

kullanılmıştır. Miladi VII. yüzyılda tarih sahnesine çıkan bu inanç cihana hükmetmek için sadece fetih

1.1

Beytü’l-Hikme

ve

Tercüme

Faaliyetleri

ve cihat siyaseti yürütmekten münezzehti. Bundan ötürü bir kültür birikimine ihtiyacı vardı. Böylece

IX.

yüzyılda

Abbasi

halifesi

Me’mun

İslâm inancını benimseyenler bilim ve felsefe ile

tarafından başlatıldığı düşünülen çeviri hareketleri

içli dışlı olma yolunda adımlar attı. Bilime verdiği

dünya tarihini önemli bir ölçüde etkilemiştir. Hatta

değer açısından ilahi hükümlere de bel bağlanıp ilk

Avrupa üniversitelerinin kuruşlunun temelleri de

adım Hz. Peygamber tarafından atılacaktı.

İslâm

coğrafyasındaki

bu

gelişmeler

üzerine

atılmıştır. Ancak öncelikle İslâm coğrafyasının nasıl

Hz.

Peygamberin

vefatı

sonrası

reşit

bir

halifeler dönemi yaşanarak daha sonraki süreçte ise

gelişme

ilk

dönemler

Grekler

bu

aşamaya

geldiğine

bakmalıyız.

Emevî hanedanı siyasette yerini aldı. Bu devlet bünyesinde

göstererek

Bunun içinde öncelikle şunu söyleyebiliriz:

Dîvân’da

İslâm

medeniyetinin

yayıldığı

coğrafi

alana

kendilerine yer edindiler. Keza coğrafya olarak çok

baktığımızda kendinden önce orada yaşamış olan

kültürlü bir yapıya sahip olan Şam’da payitahtını

Eski Mısır Medeniyeti, Eski Yunan Medeniyeti ve

kuran bu devlet ilmi açıdan da bu coğrafyadan

Sâsânîlerin

etkilenmekteydi. Emevî hanedanının hükmü 750

görüyoruz. Böylece kendinden önceki medeniyetleri

yılına kadar sürdü. Bu süreçten sonra Abbasî

düşünsel,

hilafeti

İslâm’ın

siyasî

liderliğini

yaşadığı bilimsel

etkilenmiştir1.

sahiplendi.

alan ve

Bunun

üzerine

kültürel yanında

yerleştiklerini birikimlerinden gerek

İslâm

coğrafyasının genişlemeye başlaması gerekse de

Abbasî hilafeti Bağdad şehrini inşa edip Nevbahti

özünü

ailesinden de faydalanarak ilme daha çok önem

vahyin

ve

hadislerin oluşturduğu

kültür

içerisinde meraklı ve araştırmacı insan tiplerinin de

vermekteydi. İşte bu süreç İslâm ilminin zirve

ortaya çıkması tercüme faaliyetlerinin başlamasına

yapacağı anın başlangıcını ifade ediyordu. Keza bu

neden olmuştur. Bu doğrultuda da ilk olarak Eski

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 4


Manevîyatın Tohumları ——————————————

——————————————–——

Yunan’dan birçok eser Arapçaya çevrildi. Ancak

genel kabullere dayanarak bir tezi savunmalarını

bu eserler olduğu gibi tercüme edilmemiş üzerine

veya

yöntem

sanatını sistematik bir temelde öğretmek amacıyla yazılmış

role baktığımızda hüküm sürdüğü coğrafyadan

Bunun

bu

da

çevirdiği

keserlerin

eserler yok olmaktan kurtuldu.

olarak ise bu dönemle ilgili çeviri hareketlerinin uzak

karşılığında

ağırlığınca altın ile ödüllendirildi. Onun sayesinde

kayıtların Arapçaya çevrilmesini istemiştir. Son hareketten

El-Me’mun

İshak geçti. Huneyn burada birçok eseri tercüme etti.

Grekçe olmasıdır. Ancak halife Abdülmelik dilin için

kitaptı.

Me’mun’un görevlendirmesiyle beraber Huneyn b.

Dönemin bir diğer özelliği ise resmî yazışmaların istemediği

diyalektik

kazandı. Bu dönemde Beytü’l-Hikme’nin başına ise

pratik yönde çeviri yaptıklarını görmekteyiz.

kazanmasını

bir

döneminde ise çeviri hareketleri daha fazla hız

dolayı daha çok sosyal hayatı düzenlemek için yani

bir

bir

geliştirmektir . Aynı zamanda bu eser tartışma

Çeviri hareketlerinde Emevilerin aldığı

sistematik

sağlayacak

2

eklemeler yapılmıştır.

meşrutiyet

çürütmelerini

olduğunu

Bu büyük tercüme çalışmaları ise 750’den

söyleyebiliriz. Sistematik olgunluğa ise Abbasiler

900’e kadar sürdü. Daha sonra Abbasi Devleti’nin

döneminde

yılında

çeşitli sebeplerden dolayı yıkılmasıyla beraber

kurulan Abbasi Devleti’ne baktığımızda el-Mansur

tercüme faaliyetleri gerilemeye başladı. Bu serüven

tarafından Beytü’l-Hikme’nin kurulmuş olması

ise artık yerini telif eserlere bıraktı. Ancak bu

bilgiye daha fazla önem verildiğini gösterir.

dönemi yani XII. yüzyılı İslâm Rönesansı olarak

Burada birçok eserin yer alması da İslâm

kabul

dünyasının şekillenmesine büyük oranda katkı

arasındaki fark ise XVI. yüzyılın sanat ve edebiyata

sağlamıştır.

yapılan

ilişkin olması XII. yüzyılın ise ilim ve felsefe ile

istifade

ilişkili olmasıdır. Avrupa’nın bu ilimlerden istifade

erişilmiştir. Nitekim 751

Aynı

çevirilerden

daha

zamanda

burada

sonraları

da

edebiliriz.

Rönesansı

önemli

Özellikle Endülüs’te kurulan Kurtuba merkezinde

Bağdat’ın

kurulmasıdır.

almaya

gelen

sırasında

ile

etmesi

ise

Seferleri

yüzyıl

edilebilmiştir. Mansur dönemine ait bir diğer konu

Haçlı

XVI.

Mansur’un buradaki amacı ise farklı halklar, dinler

ders

ve gelenekler mozaiği olan Yakındoğu’nun zengin

Müslüman din adamları ve diğer din adamaları ile

geçmişinin mirasçısı olarak kendini göstermekti.

birlikte eserleri tercüme ettiler. Bu eserlerin

Bu dönemde bunun yanı sıra birçok alanda da

Latinceye

çeviri yapılmıştır.

üniversitelerin Avrupa’da ki temelleri atılmış oldu.

çevrilmesi

Hıristiyan

başlamıştır.

ile

de

din

adamları,

günümüzdeki

Bunlar Bologna (1088), Paris (1150), Oxford

El-Mehdî dönemindeki en önemi konu ise

(1167), Cambridge (1209), Padva (1222) ve Napoli

mezhep tartışmalarına karşı sert tavır takınması

(1224) üniversiteleridir.

oldu. Bu sebepten ötürüde Aristotales’in Topika isimli kitabını Süryaniceden Arapçaya çevrilmesini

1.2 Endülüs ve Bilim

istedi. Sebebi ise içerdiği konular bakımından

İslâm ilim ve ahlâka büyük önem vermiş

İslâm toplumunun ihtiyaçlarına cevap veriyor

olup birçok Kur’ân ayeti ve hadis-i şerif bu önemi

olmasıydı. Kitabın amacı insanlara tartışmalarda

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 5


Manevîyatın Tohumları ——————————————

——————————————–——

ifade

etmiştir.

Nitekim

Hz.

Peygamber

lenebilir. İlk aşama XII.

bir

hadisinde şöyle buyurmuştur: “Her Müslüman

İspanya’da

erkek ve kadına ilim öğrenmek farzdır.3” İslâmiyet

çalışmalar

ilim ve ahlâka önem verdiği için Müslüman

çevrildi. Bilimsel merkez bu zamanda Toledo idi.

Araplar

tercüme

1085 yılında X. Alfonso burayı başkent yaparak

da

tereddütsüz

bir

şekilde

gerçekleştirilen

yüzyılda İtalya ve

sonucu

Arapça

çalışmalardır. kitaplar

Bu

Lâtince’ye

faaliyetlerine

önem

vermişlerdir4.

Beytü’l-

çeviri hareketleri desteklendi. Ayrıca burada en

Hikme’deki

çeviri

hareketlerinin

Batı’ya

önemli rolü de İbranîce, Arapça ve Lâtince’yi bilen

aktarılmasında kök görevi gören Endülüs Emevî

Yahudiler üstlendiler. Bundan başka Hıristiyan

Devleti’dir. Bu devlet bünyesinde II. Hakem

başpiskopos Raymund Süryanîce, Aramice, Arapça,

döneminde kurulan Kurtuba Medresesi önemli

İbranîce ve Grekçe kitapları Lâtince’ye çevirmekle

merkezlerden biridir.

görevli ekipler kurdu8. Bunlara ek olarak Kur’ân-ı Kerim 1143’te Kettonlı Robert tarafından Lâtince’ye

Kurtuba Medresesi’nin dışında şehirde

çevrildi.

yetmiş kütüphane bulunmaktaydı. Bağdat ve Şam gibi büyük eğitim merkezleriyle olan bağlar o

İkinci aşamada Arap adâbı (Hümanizm)

dönem Hıristiyan Avrupa’da bulunmayan eski

benimsenmiştir. Bu adâb güzel konuşma ve yazma,

Yunan bilgilerini Endülüs’e nakletmekteydi5. İlime

gramer bilgisi, şiir ve dini metinlere vakıf olmayı

olan istekten ötürü bu eserlere yapılan şerhler de

kapsamaktadır. Üçüncü aşamada ise İslâmî eğitim

çevrildi. Böylece Aristoteles, Platon, Öklid ve

kurumlarının bir örneği olan üniversiteler kuruldu.

Batlamyus’un çalışmaları yeniden Hıristiyan din

Bunlar Bologna (1088), Paris (1150), Oxford

adamlarıyla birlikte Avrupa’da tanındı6. Yapılan

(1167), Cambridge (1209), Padva (1222) ve Napoli

çeviriler sonucu ilmî ve felsefî düşünce etkisini

(1224) üniversiteleridir.

arttırarak Rönesans’ın temelleri atıldı. Avrupa’da

Tıp

özgür ve bilimsel düşüncenin ortaya çıkışında söz

alanında

da

Avrupa’da

çeviriler

yapılmıştır. Bunlardan ez-Zeravî’nin eseri Kitabü’t-

konusu çeviri faaliyetleri önemli bir rol oynamış

Tasrif Cremonalı Gerard tarafından Toledo’da

idi7.

Lâtince’ye çevrildi. Ayrıca İbn Rüşd’ün Külliyat Endülüs’te

yapılan

çeviri

fi’t-Tıb adlı eseri Padvan Jew Banacosa tarafından

hareketleri

Lâtince’ye çevrildi.

sonucu oluşan bilimsel çalışmalar üç aşamada in---

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 6


Manevîyatın Tohumları ——————————————

——————————————–——

Astronomi ve matematik alanında Endülüs’te

olması sonrası şöhreti düşmüştür. Keza Mu’tezile

yetişen ve Avrupa’yı etkileyen iki önemli isim

kelamcısı olmamasına rağmen akla ve düşünceye

vardır: Mesleme el-Mecriti (ö. 1007) ve onun

öncelik veren felsefeye kendini kaptırması bu

öğrencisi olan Ebu’l-Kasım b. Muhammed b. El-

noktada etkilidir. Mahmut Kaya’nın Ebû Süleyman

Samh el-Mühendis (ö. 1034)9. Cebir alanında yine

es-Sicistânî’den alıntıladığı pasajda şu ifadeler yer

Cremonalı Gerard tarafından Lâtince’ye çevrilen

alır: “Araplar’a ait ilimlerdeki derinliğinden; nahiv,

Hârizmî’nin Hisâbi’l-Cebr ve’l-Mukâbele adlı

şiir, astroloji, tıp, çeşitli bilgi ve sanat dallarındaki

eseridir.

Gerard’ın

üstün başarısından başka felsefe, matematik ve

Batlamyus’un Büyük Bileşim’inin (Almagest)

bunlara ilişkin alanlarda Müslümanlardan ilk

hiçbir Lâtince tercümesini bulmaması nedeniyle

yetişen odur. Öyle ki, bu kadar bilgiyi bir insanın

Toledo’ya

kitabın

elde etmesi az görülmüştür. Eserlerinin listesi bir

1175

yılında

tomar

kitabın

Yunan

Kindî’den önce, çoğunluğu Hıristiyan olan ünlüler

astronomisinin Avrupa’da ana kaynağı haline

varsa da İslâm toplumunda bu yolu ilk açan odur.

Ayrıca

Cremonalı

gelmesi

Arapça’sından Lâtince’ye

ve

burada

faydalanarak

çevirmesi,

bu

bu

10

itibariyle

Kurtuba

ilmin

tutmaktadır.

Me’mûn

döneminde

Sonraki Müslümanlar da onu takip etmiştir.11”

gelmesinde oldukça önemli bir dönüm noktasıdır . Netice

kâğıt

Avrupa’ya

İslâm felsefesine duyduğu ilgiden dolayı

intikalinden mühim bir rol görmekte idi.

felsefenin tüm alanlarında çalışması olan Kindî bu noktada eserler veren nadir kişilerdendir. Kendisi

2. ORTAÇAĞ İSLÂM DÜNYASINDA

metafizik,

FELSEFE

fizik,

matematik,

tıp,

astronomi,

meteoroloji, optik, ilahiyat, ahlâk, siyaset, psikoloji,

2.1 Kindî ve Felsefe

kimya, diyalektik, astroloji, kehanet alanlarında çağını

çalışmalar yapmıştır. Nitekim sayısı 277’i bulan eser

yaşadığı dönemde İslâm dünyasının ilk filozofu

kaleme almıştır. Fakat bunların çok az kısmı

olarak adlandırılan el-Kindî tarihte kendisine yer

günümüze gelmiştir. Günümüze gelen eserlerin en

edinmiştir. Doğum yılı tam olarak bilinmemesine

mühim olanı İlk Felsefe Üzerine adlı çalışmasıdır.

Tercüme

faaliyetlerinin

altın

rağmen miladi IX. asırda Kûfe veya Basra’da doğduğu

söylenebilir.

Gençlik

yıllarını

Felsefeyi “insan sanatlarının değer ve

ilim

mertebe bakımından en üstünü” olarak tanımlayan

sohbetlerinin merkezini teşkil eden Kûfe ve

Kindî felsefenin tarifini ise “insanın gücü ölçüsünde

Basra’da geçirdikten sonra Ortaçağ Dünyasının en

varlığın hakikatini bilmesi” olarak açıklar12. Ayrıca

önemli ilim merkezlerinden Bağdad’a gelmiştir.

felsefeyi ilimlerin doruk noktası olarak tanımlayarak

Burada halife Me’mun sarayında görev aldığı bilinmektedir. Fakat

asıl

şöhretini

ona verdiği değeri bir bakıma ifade eder. Keza buna

Mu’tasım

ek olarak da felsefe yapanların yani filozofların en

dönemine borçludur. Üç halife döneminde – Me’mun, müneccimlik

Mu’tasım yapmıştır.

ve

VâsıkFakat

önemli görevlerinin hakikatin bilgisine ulaşmak

sarayda

olarak belirler. Nitekim hakikati bilip onun kuşatıcı

Mütevekkil

bilgisine sahip olmak filozofların temel gayesidir

döneminde ehlisünnet mezhebinin sarayda etkin

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 7


Manevîyatın Tohumları ——————————————

——————————————–——

ona göre. Ayrıca o Cavit Sunar’ın deyimiyle Aristoteles ve Eflatun’u birleştirmeye çalışır13. Felsefe ölümü tercih etmektir savı yaşam

ideoloji halini alan Kindî’nin bu uğurda arzu, şehvet gibi nefislerden arınmak istediği bellidir. Buna ek olarak metafizik üzerine de derin düşüncelere dalarak diğer filozoflar gibi oda ilk felsefe olarak metafiziğe yer verir. Ki bu süreçten sonra İslâm filozofları metafiziğin konusu olan zorunlu

varlık

üzerine

derin

anlamlar

oluşturacaklardır. Bu bilgilerden de anlaşılacağı

Yaşar Aydınlı’nın belirttiği gibi: “Meşşâî mantık

üzere Kindî Eski Yunan felsefe geleneğine sahip

geleneğinin ana kaynağı olan Organon’un bütün bölümleri

çıkmıştır.

çerçevede

üzerine telif

çeşitli

şerhler

çalışmaları

yazan

yapan

ve

bu

Fârâbî’nin

özellikle Aristoteles’in Yorum Üzerine adlı eserine

2.2 Farâbî ve Felsefe

yazdığı

Şerh,

Aristoteles’in

eserlerine

yazdığı

yorumların günümüze ulaşan en kapsamlısı olup

Ebû Nasr Muhammed b. Muhammed el-

klasik şerh geleneğinin de en güzel örneklerinden

Fârâbî bugünkü Kazakistan sınırları içinde bulunan

biridir. Organon külliyatına dair telif çalışmaları

Otrar

arasında ise Kitâbü’l-Burhân ve Kitâbü’l-Cedel,

olarak

anılan

Fârâb

şehrinin

Vesiç

onun

kasabasında 870-871 yılında doğmuştur14. Çok ihtiva

etmekte

sınır

mantığına

yönelik

özgün

yaklaşımlarını ve yorumlarını içermesi açısından

genç yaşlarda Aristoteles ile karşılaşan Fârâbî onun eserlerini

Aristoteles

oldukça önemlidir.15”

tanımadı.

İslâm felsefesinin başlatıcısı olan Kindî’den

Türkistan’dan doğan bir güneş olarak ifade

sonra gelmesine rağmen, Fârâbî Eflatun’a dayanarak

edebileceğimiz Fârâbî Meşşâî okulunun merkezi

ya şerh biçiminde ya da kendine ait tezlerle siyaset konusunda eser veren ilk Müslüman düşünürdür16.

kabul edilen Bağdad şehrini yolunu tutar. Burada

Fârâbî, İbn Bâcce, İbn Rüşd ve Musa b. Meymûn

Ebû Bekir İbnü’s-Serrâc’dan gramer dersleri alır.

gibi filozofların övgüsünü alan bir mantıkçıdır. O

Daha

felsefe eğitiminin ciddi bir mantık tahsilinden sonra

sonra

dönemin

önde

gelen

mantık

zirveye

hocalarından olan Ebû Bişr Mettâ b. Yunus’dan ve

ulaşabileceğini

düşünmektedir.

Nitekim

kendisi Aristoteles mantığını bir bütün olarak ele

Yuhanna b. Hâylan’dan mantık tahsil eder.

alıp

asırlardan

sonra

onu

yeniden

özgünlüğe

kavuşturan kişi olmuştur. Böylece tarihte yer edinen

İlme verdiği değer ve onu ihtişamla yaşaması

yolların

sebebiyet

verir.

Mısır’a 941-42

kadar

gitmesine

yıllarında

ayrıldığı

ve kendisinin muallim-i

sani olarak anılmasına

vesile olacak Kitabü’l-Burhân ortaya çıkmıştır. Bu kitaba göre mutlak burhân varlık ve sebebi birlikte verendir17. Ayrıca Fârâbî önderliğinde gelişip İbn

Bağdad’dan Suriye, Halep ve Şam’a gelir. Burada

Rüşd’e

Hamdanî

Organon çalışmaları en yüksek olgunluğa ulaşmıştır.

emîri

Seyfüddevle’nin

dostluğunu

kadar

devam

eden

mantık

geleneğinde

Keza birçok Yeni Eflatuncu filozof gibi Fârâbî de

kazanır. Daha sonra bulunduğu Mısır’dan Şam’a

Eflatun’la

döner ve burada 950 senesinde vefat eder.

Aristoteles

farklı

iki

hakikate

sahip

olduğunu savunmuştur.

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 8


Manevîyatın Tohumları ——————————————

——————————————–——

Fârâbî’ye göre Allah birdir ve her şeydir; bütün varlığın dayanağı ve sığınağı odur. Dolayısıyla da

o, Aristo’nun sandığı Esolocya’daki “Birden bir çıkar” düsturunu bir asıl olarak ele alır ve Platon gibi her şeyi, rasyonel bir surette, ilk ve zorunlu varlık olan Bir’den çıkarır. Zorunlu varlık olan bu Bir, onun metafiziğinin esasıdır ve onun psikolojisi ve kozmolojisi de metafiziğe bağlıdır. Fârâbî, Aristo’nun alışkanlığa dayanan yumuşak bir “Tabiat Kanunu” fikrine karşılık kesin zorunluluğa dayanan bir kanun fikrini savunur ve metafiziğinde bağımsızlığa hiçbir surette yer vermez. Dolayısıyla de

edebiyat dersleri gördü. Daha sonra felsefeye me-

determinizm hakimdir ve bu determinizmler

rak salarak bu konuda kendini geliştirdi. İyi bir

metafizik determinizminin tabi sonucudurlar18.

donanıma sahip olduktan sonra da tıp eğitimi gör-

onun

psikolojisinde

ve

kozmolojisinde

dü. Nitekim on altı yaşındayken tanınan bir tabib

Bir filozof olarak adlandırılan ve önemli

idi.

bir düşünür olan Fârâbî’yi en meşgul eden

İlerleyen yaşlarında metafizik, fizik ve

konulardan biri din-felsefe ilişkisidir. Nitekim o

mantık üzerine okumalarına devam etti. Aristote-

Aristoteles felsefe sisteminin hakikatin yegâne

les’in metafizik üzerine yazdığı eseri okuyup an-

temsilcisi olduğunu kabul ederek kendine ait mille

lamlandıramayınca Fârâbî’nin eserine rastladı. Ke-

kavramını bu çerçevede oluşturmuştur. En büyük

za onun sayesinde Aristoteles’i anlamış idi. Ünü-

amacı felsefenin İslâm coğrafyasında etkinlik

nün bir kısmını Sâmânî kütüphanesine borçlu olan

kazanmasıdır. Onun düşüncesi, sadece İslâm

İbn Sînâ buraya tesadüfî olarak sultan Nuh b. Man-

dininin kavramsal içeriğini göstermeyi değil, genel

sur’un ağır bir hastalığına yakalanması sonucu gel-

olarak din olgusunun felsefî açıklamasını yapmayı

di. Onu tedavi edip saray hekimliğine getirildi.

da amaçlamaktadır19.

Bundan dolayı on sekiz yaşına geldiğinde kendi tabiriyle bütün ilimleri halletmiş bulunuyordu.

2.3 İbn Sînâ ve Felsefe

Babasının vefatı sonrası siyasete atılan İbn Ebû Ali el-Hüseyin b. Abdillah b. Ali b.

Sînâ bölge valiliği yapmaktaydı. Sâmânî devletinin

Sînâ 980-81 yılında Buhârâ’da Efşene köyünde doğdu20.

Babası

İsmâîli

daîlerle

yıkılışı sonrası ise İran coğrafyasına doğru hareket

irtibattaydı.

etti. Gürgenç, Tûs, Cürcân, Rey, Kazvin ve

Bundan ötürü İbn Sînâ’nın yaşadığı ev felsefî

Hemedan gibi yerlere yaptığı seyahatler boyunca

konuların tartışıldığı bir kurum halini teşkil

birçok öğrenci yetiştirmiş idi. İsfahan’da iken

ediyordu. Buna rağmen o kendisini yetiştirip

Gazneli Mesud tarafından kütüphanesinin tarif

genelde babasının İsmâîli görüşlerine muhalifti.

edilmesi onun sağlığını bozarak kulunç hastalığına

Küçük yaşlarda Kur’an’ı ezberleyip fıkıh, dil,

yakalanmasına sebebiyet verdi. Bunun sonrası ise

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 9


Manevîyatın Tohumları ——————————————

——————————————–——

1037 senesinden Hemedan’da vefat etti21. İbn

Sînâ

kendisinden

önceki

İslâm

felsefesinin iki hâkim anlayışını, yani Plotinos ve Proklus’un temel metinleriyle beraber Kindî çevresinin Yeni Eflatunculuğu ve Fârâbî okulunun, yani Bağdad Meşşâîleri’nin Aristotelesçiliğini felsefî açıdan dinamik, teorik açıdan ise ikna edici bir sistemde büyük bir ustalıkla bir araya getirmiştir22. İbn Sînâ’da felsefenin amacı şöyle ifade edilmiştir: “Felsefenin amacı, insanın bilme gücü ölçüsünce bütün şeylerin hakikatlerine vakıf

ortaya koymuştur. Böylece İbn Sînâ’nın, kendin-

olmasıdır. Var olan şeyler ise ya varlığı bizim

den öncekilere nispetle felsefenin alanını dinî olgu-

seçme ve fiilimizle olmayan mevcut şeylerdir., ya

ları da içerecek şekilde genişlettiğini ve bu amacı,

da varlığı bizim seçme ve fiilimizle olan şeylerdir.

sürekli bir felsefî gayret ve yoğunlukla gerçekleş-

Birinci kısımdaki şeylerin bilgisine, teorik (nazari)

tirdiği görülmektedir24.

felsefe denir. İkinci kısımdaki şeylerin bilgisine de

İbn Sînâ bunlardan başka zorunlu varlık

pratik (ameli) felsefe denir. Teorik felsefenin amacı,

yalnızca

bilmek

suretiyle

üzerinde de kafa yorar. Ona göre; zorunlu varlık

nefsi

Bir’dir ve hiçbir şey onun mertebesinde ona ortak

yetkinleştirmektir. Pratik felsefenin amacı, yalnızca

değildir. Onun dışındaki hiçbir şey zorunlu varlık

bilmek suretiyle değil aksine yapılacak şeyleri

değildir. Onun dışındaki hiçbir şey zorunlu varlık

bilmek ve yapmak suretiyle nefsi yetkinleştirmektir.

olmadığına göre o, her şeyin varlığının zorunlulu-

Şu halde teorik felsefenin amacı, amel olmayan bir

ğunun ilkesidir ve her şeyi ya doğrudan veya bir

düşünceye inanılmasıdır; pratik felsefenin amacı

vasıtayla zorunlu kılar. Onun dışındaki her şeyin

ise bir amel hakkındaki düşünceyi bilmektir. Dolayısıyla

teorik

felsefe,

düşünceye

varlığı, onun varlığından geldiğinden o, İlk’tir (el-

nispet

Evvel). İlk ile onun varlığının zorunluluğuna izafe

edilmeye daha layıktır.23”

edilen bir anlamdan bahsetmez Sînâ. Bundan dola-

O, nübüvvetin mahiyeti, ölüm sonrası

yı onun varlığının zorunluluğunun ilk olmakla ço-

hayat, İslâm hukuku ve ibadetler gibi İslâm

ğalması söz konusu değildir. Ayrıca Sînâ’ya göre

toplumunun bütün entelektüel ilgilerini kendi

İlk’ten

felsefî

(göreliliğinin) itibarıdır25.

sistemine

dahil

ederek

söz

konusu

kasıt,

onun

başkasına

izafetini

meseleleri bu sistemin kavramlarıyla ele almıştır.

Onun şerhedici ve açıklayıcı kitaplarında

Dolayısıyla İbn Sînâ, hem XI. yüzyıldaki İslâm

kullandığı dil, teknik bir dil olup ne Fârâbî’ninki

toplumunun ilgileriyle bağlantılı hem de sistem

gibi ağdalı ne de Yunanca’dan yapılan tercümeler-

olarak ikna edici ve dört başı mamur bir felsefe

de olduğu gibi kaba ve kurudur. Ayrıca o, eserleri-

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 10


Manevîyatın Tohumları ——————————————

——————————————–——

ni daha cazip hale getiren farklı yazım üsluplarını

denemiştir ki bunlardan birisi de edebî üsluptur. Modern bir tabirle, İbn Sînâ’nın kullandığı ifade tarzlarının, ihtiyaçlarıyla

toplumdaki tamamen

entelektüel uyum

söylemin

içinde

olduğu

söylenebilir. 2.4 İbn Rüşd ve Felsefe Ebü’l-Velîd Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. Ahmed b. Rüşd elKurtubî, Murâbıtlar ve Muvahhidler dönemi ilim, idare ve siyaset çevrelerinde şöhret ve nüfuz sahibi

sultan Mansur ile arası açıldığından Elîsane’ye

seçkin bir ailenin çocuğu olarak Kurtuba’da

mecburi ikamete maruz kaldı. Daha sonra 10 Ara-

dünyaya geldi26. Ünlü fıkıh âlimlerinden olan

lık 1198 tarihinde Merakeş’te vefat etti.

dedesinden dersler gördü. Ayrıca babasından da

İbn Rüşd’ün felsefe dünyasını ilga eden

ilmi dersler aldıktan sonra Ebû Mervân İbn Cüryûl

temel mesele din-felsefe ilişkisidir. Rüşd’e göre:

el-Belensî’den tıp, Ebû Cafer İbn Harun et-

“Eğer felsefe yapıtı, zanaatçıların tanıttığı kadarıy-

Tercâlî’den matematik ve tıp ile birlikte felsefî

la evren üzerine düşünmekten başka bir şey değilse

ilimler okudu. Bunlardan başka İbn Bâcce ve İbn Tufeyl

ile

hoca-öğrenci

ilişkisi

ve eğer dinsel yasa, evren üzerine düşünceyle eği-

yaşadığı

tilmeyi teşvik ediyor ve bizi çağırıyorsa, o andan

söylenmektedir. Fakat İbn Bâcce vefat ettiğinden

itibaren bu felsefe adıyla belirtilen incelemenin

İbn Rüşd on iki yaşında olduğundan bu mümkün

dinsel yasaya göre zorunlu ya da övgüye değer

görünmemektedir. Buna rağmen İbn Tufeyl’in

olduğu açıktır.27” O bazı durumlarda din ile felse-

onun hocası olma ihtimali vardır.

fenin te’vil edilmesi yoluyla uzlaştırılabileceği dü-

Aklî ilimlere önem veren Muvahhidler

şüncesindedir. Ona göre herkes bu ilme sahip de-

sultanı Ebû Yakub Yusuf b. Abdülmümin devrin

ğildir. Keza Allah bu yetki ve sorumluluğu yalnız-

önemli âlimlerini Merakeş’e davet etmiştir. Bu

ca ilimde derinleşenlere vermiştir. Bu durum orta-

âlimlerin arasında İbn Tufeyl de vardır. Kendisine

ya yanlış te’vil eden kişinin durumu meselesini

Aristoteles

verilmesi

ortaya çıkarmıştır. Bu durumu Hüseyin Sarıoğlu

olmadığını

şöyle açıklar: “Şöyle ki, gerek muhteva gerekse

söylerek bu konuda yetkin birini tanıttığını söyler.

ifade ve üslup açısından hem hatâbî ve cedelî, hem

Bu isim ise İbn Rüşd’dür. Bunun sonucunda İbn

de burhânî yolla anlaşılmaya elverişli olan, dolayı-

Rüşd İşbîliye (Sevilla) kadılığına atanır ve kısa bir

sıyla da te’vil edilmesine hiç lüzum bulunmayan

süre sonra da Kurtuba başkadılığına tayin edilir

naasları te’vile kalkışmak hatadır ve bunu yapan

(1171). Sultanın ölümünün ardından oğlu ile de bir

kişin mazur görülmesi mümkün değildir. Te’vil ehli

süre iyi ilişkiler sürdüren İbn Rüşd daha sonra

olup da hem muhteva hem de ifade ve üslup itiba-

istendiğinde

eserleri o

hakkında

kendisinin

bilgi

yeterli

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 11


Manevîyatın Tohumları ——————————————

——————————————–——

riyle te’vil edebilen nassların yorumunda hata

Sonuç

eden kişi ise bu hatasında mazurdur. Buradaki

İslâm dünyasında bilim ve felsefe önemli bir

yanılma, mahir bir tabibin veya iyi bir yargıcın

yer teşkil etmektedir. Allah’ın varlığı konusunda

kendi alanıyla ilgili bir konuda hata yapmasına

çeşitli söylemler geliştiren İslâm düşünürleri bu

benzer. İbn Rüşd, burhana dayalı olarak ortaya

konu hakkında telif eserler de vermektedirler.

konulan bir görüşün, ihtiyari değil zorunlu

Özellikle

olduğunu, böyle bir durumda insanın ayağa

düşünürleri İslâm toplumu tarafından tanınmaya

herhangi bir seçeneğinin bulunmadığını söyler.

başlamıştır. Bunlardan olan Aristoteles ve Eflatun

Buradan hareketle sorumluluğun şartının ihtiyar,

ise İslâm düşünce dünyasında çığır açmıştır. Kindî

yani seçim gücü olduğunu da vurgulayan İbn Rüşd,

ile başlayan felsefe tartışmaları İbn Rüşd ile zirveye

ilim erbabından birinin hakikati arama yolunda

çıkmıştır. Nitekim batı Rönesansını yaşarken İbn

zihnine takılan bir şüpheyi gidermek uğruna yanlış

Rüşd’den etkilenmekteydi. Batı toplumumun zihin

bir hükme varmasının, onun mazur görülmesine

yapısının temeli Rüşd’de gizlidir. Hatta batıya ilim

yeteceği kanaatindedir.28” Rüşd

metafizik

İslâm üzerinde

gerçekleştirilen

tercüme faaliyetleri sayesinde çeşitli antik Yunan

kalkmak veya kalkmamak hususunda olduğu gibi

İbn

Abbasiler döneminde

dünyasından

gelmiştir.

Ayrıca

İslâm

de

dünyasında felsefenin yanında tıp, matematik,

düşüncelerini yormuştur. Ona göre; Metafizik,

farmakoloji, edebiyat, dil gibi alanlarda da ilmi

öğretim açısından fizikten sonra geliyorsa da

canlılık yaşanmaktaydı. Tabi bunlara ek olarak

varlığı bir bütün olarak incelediği için konu, gaye

Kur’an’ın da ilme önem vermesi İslâm devletlerinin

ve değer itibariyle ilk felsefe olma imtiyazına

bilime yönelik çalışmalar yapmasını teşvik etmiştir.

sahiptir. Aristo’nun fizik ve metafiziğin sınırları

İşte böylece günümüze kadar adları unutulmayan

net bir şekilde ortaya koymadığını düşünen İbn

kişiler ortaya çıkmış ve İslâm inancı ilmi meşruluk

Rüşd, onun Metafizik’ine yazdığı büyük tefsirinde

kazanmıştır.

fizik ile metafiziğin ayrı ilimler olduğunu, şayet

Batı

her ikisi de aynı konuyu ele alıyorsa bunun farklı

düşünce

algısında

sadece

gaza

faaliyetleri yürütmekle suçlanan İslâm ümmetinin

açı ve amaçlara bağlı bulunduğunu önemle

hiçte öyle olmadığı ele aldığımız konu itibariyle

vurgular. Buna göre cüz’i nazari bir ilim olan fizik

ortaya çıkmaktadır. Fakat buna rağmen göz göre

söz gelimi sebep-sonuç ilişkisini tabi varlıklar

göre Batılı oryantalistler hala bu savlarını kanıtlama

planında inceleyip değerlendirirken, külli nazari bir

peşinden koşmaktadır. Bu kabul edilecek türden

ilim olan metafizik aynı problemi ilk sebep ve

değildir. Nasıl ki bu oryantalistlerin belirttiği gibi

manevî varlıkları da içerecek şekilde ele alır. Bir

İskenderiye kütüphanesinin Hz. Ömer devrinde

başka deyişle fizik, ele aldığı bir varolanı maddî ve

yakıldığı yalanları var ise İslâm âleminde ilim ve

etkin sebep bağlamında inceler; oysa metafizik

felsefe yok idi yalanlarını da uydururlar. Fakat

aynı konuya formel, etkin ve gaye sebep açısından

bilinen bir gerçek var ki o da İskenderiye

yaklaşarak varlık hakkında genel bir teoriye

kütüphanesinin Kyril’in patrikliği öncesi veya

ulaşmayı amaçlar29.

döneminde bu kütüphanenin ortadan kaybolduğudur.

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 12


Manevîyatın Tohumları ——————————————

——————————————–——

Buna binaen İslâm âlemi de her daim ilme önem

ma düşüncelerde yaşamakla birlikte uygulamaya da

verip ilmin meşruluk kazanması mücadele etmiştir.

konuldu. İşte Beytü’l-Hikme bunun sonucudur.

Fakat buna rağmen radikal Batı menşeli topluma

Ayrıca Beytü’l-Hikme’nin açtığı kapıdan girenler

buna kabul ettirememekteyiz. Bu sebeple İslâm

fazlaca olmakla beraber ilmi canlılığın yerini çeviri

ilmi üzerine hatta İslâm felsefesi üzerine daha fazla

faaliyetleri yerine telif eserler almıştır. Bu telif

çalışmalar yapılmalıdır. Yapılan çalışmalar sonrası

eserlerin artması sonrası ise İslâm felsefesi tabiri

Batı’da oryantalist kafalı kimselerin tezlerini

oluşmaya başlamıştır. Bu durum bizlere kaynağını

çürütmek nihai amacımız olmalıdır. Bundan dolayı

Kur’an’dan

bizimde bu makalede ulaştığımız sonuç neticesinde

sağlamıştır. Fakat buna rağmen bu ilimden nasibini

bu amaç güdülmektedir.

almayanlar sürekli eleştiri oklarını İslâm ilmi

Miladi VII. asırda İslâm’ın

alan

özgün

bir

felsefe

ortamı

üzerinden yoğunlaştırmışlardır. Onlar dil keskinliği

âlemlere

yapadursunlar evrensel kâinat düzeninin daima

rahmet olan bir inanç olarak gelmesi sonrası ilk

kabul ettiği bir şey vardır. Bu evrensel yasalar

emri oku olan bu inancın tabi ki doğal olarak ilme

uyarınca gözleri kör etmek mümkün değildir.

yönelmesi yegâne hedefi olmalıydı. Bundan dolayı

Nitekim İslâm ilminin ve

VIII. asırda ilmi yoğunluk yaşanarak bu emir dai-

İslâm felsefesinin

meşruluğu günümüzde koşulluğunu bu evrensel

yasalardan almaktadır. DİPNOTLAR 16 Erwin I. J. Rosenthal, Ortaçağ’da İslâm Siyaset Düşüncesi, Çev: Ali Çaksu, İstanbul: İz Yayınları, 1996, 175-176.

1 Mehmet Ulukütük, “İslam Düşüncesinde Tercüme Faaliyetleri: Hermeneutik ve Bibliyografik Bir Katkı”, İ. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, I/2, 2010, 254.

17 Fârâbî, Kitâbu’l-Burhân, Çev: Ömer Türker-Ömer Mahir Alper, İstanbul: Klasik Yayınları, 2012, 8.

2 Dimitri Gutas, Yunanca Düşünce Arapça Kültür, Çev: Lütfü Şimşek, İstanbul: Kitap Yayınevi, 2003, 66-67.

18 Cavit Sunar, İslâmda Felsefe ve Farabî, Ankara: A.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1972, 57.

3 İbn Mace, Mukaddime, 17 4 Harun Özel, “Birinci Abbasi Devlet-i Döneminde Arapça İslâmî Bilgilerin Avrupa’ya Taşınmasında Tercüme Faaliyetlerinin Rolü”, Akademik Sosyal Araş-tırmalar Dergisi, IV/28, 2016, 413.

19 Y. Aydınlı, 147. 20 Henry Corbin, İslâm Felsefesi Tarihi, Çev: Hüseyin Hatemi, İstanbul: İletişim Yayınları, 2010, 300.

5 Muhammed Ali Budak, “Batı Kaynaklarına Göre Endülüs Medeniyeti’nin Eğitim ve Bazı Bilim Alanlarında Avrupa’ya Katkıları”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, XXIII, 2016, 166.

21 A. Süheyl Ünver, İbn Sina Hayatı Eserleri Hakkında Çalışmalar, İstanbul: Burhaneddin Erenler Yayınları, 1955, 1.

6 M. A. Budak, 166.

22 Ömer Mahir Alper, “İbn Sînâ ve İbn Sînâ Okulu”, İslâm Felsefesi Tarih ve Problemler, Ankara: İSAM Yayınları, 2016, 252.

7 Şevket Yıldız, “Endülüs Yahudileri ve İslam Kültür ve Biliminin Avrupa’ya Geçişinde Oynadıkları Rol”, İstem Dergisi, VII/13, 2009, 54.

23 İbn Sînâ, Mantığa Giriş, Çev: Ömer Türker, İstanbul: Litera Yayınları, 2006, 5.

8 M. A. Budak, 166.

24 Ö. M. Alper, 252.

9 M. A. Budak, 166.

25 İbn Sînâ, Metafizik, Çev: Ekrem Demirli-Ömer Türker, İstanbul: Litera Yayınları, 2005, 88.

10 M. A. Budak, 166. 11 Mahmut Kaya, “Kindî: İslâm Dünyasının Felsefeyle Tanışması”, İslâm Felsefesi Tarih ve Problemler, Ankara: İSAM Yayınları, 2016, 93.

26 İbn Rüşd, Felsefe-Din İlişkileri ‘Faslu’l-makâl el-Keşf an Minhâci’ledille’, Çev: Süleyman Uludağ, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2017, 11.

12 Kindî, Felsefe Risâleler, Çev: Mahmut Kaya, İstanbul: Klasik Yayınları, 2002, 27.

27 İbn Rüşd, Din Felsefe Tartışması, Çev: Hüseyin Portakal, İstanbul: Cem Yayınları, 2011, 57.

13 Cavit Sunar, İslâm Felsefesi Dersleri, Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınları, 1967, 52.

28 Hüseyin Sarıoğlu, “İbn Rüşd: Bir Denge Filozofu”, İslâm Felsefesi Tarih ve Problemler, Ankara: İSAM Yayınları, 2016, 385-386.

14 Fahrettin Olguner, Fârâbî, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1987, 4.

Mazlum Şahin Demir YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü

15 Yaşar Aydınlı, “Fârâbî ve Bağdat Meşşâî Okulu”, İslâm Felsefesi Tarih ve Problemler, Ankara: İSAM Yayınları, 2016, 147.

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 13


Tarihin Öteki Yüzü ———————————————–—

——————————————–——

ZORBALIĞA KARŞI MATEMATİĞİN DİRENİŞİ Hayatın alacakaranlığına rağmen kendini

içerisinde bulunduğu İskenderiye çok zor günler

dışarıda gerçekleşen olaylardan bağımsız, bunun-

geçiriyordu. Tüm saplantılar din üzerine odaklan-

la birlikte tüm durumlardan haberdar ve zihnini

mış olup, bilgi değersizleştirilmeye çalışılmıştır.

bunlarla yormayacak kadar zeki. Hypatia. Filo-

İstediklerini elde etmek için gösterecekleri çaba

zof, matematikçi ve astronom. İskenderiyeli olan

olağanüstü olmalıydı. Çünkü bu sefer savaş açtık-

Hypatia eğitim hayatını Atina’da tamamlayıp tek-

ları insan değil, akıl bilgi ve bir düşünce tarzıydı.

rar bilim merkezi olan İskenderiye’ye dönmüştür.

Her şeyin ötesinde bir yaşam amacıydı. Bilgiyi

Hypatia’nın bu denli gelişmesinde en büyük et-

sevenler direnebilecekleri kadar direndiler. Fakat

ken şüphesiz babası Theon’dur. Bir filozof olan

cahil kesimin ağır darbeleriyle ne yazık ki daha

Theon İskenderiye üniversitesinde matematik

fazla ayakta kalamadılar. Bir kısmı linç edilirken

hocası ve yöneticiydi. Kızını belli konulara bağlı

bir kısmı da başka diyarlara göç ettiler. İskenderi-

kalmadan her konuda eğitmek için çaba göster-

ye’nin vazgeçilmezi olan İskenderiye kütüphanesi,

miştir. Kızına tüm dogma dinleri öğretmiştir. Fa-

içindeki değerli tüm yapıtlarla beraber yakıldı ve

kat beraberinde “Bütün dogmatik dinler yanlışlar-

yok edildi. Böylelikle bilim merkezi olan İskende-

la doludur ve kendine saygısı olan bir kimse tara-

riye ne yazık ki önemini kaybetti.

fından son gerçek olarak kabul edilmemelidir. Düşünme hakkını hep kullanmalısın, çünkü yanlış

İşte tam da bu dönemin acı çığlıklarına

düşünmek hiç düşünmemekten yeğdir” sözlerini

şahit olmuştur Hypatia. Bu çığlıklar eşliğinde çığ-

eklemiştir. Hypatia da babasının bu önerilerini

lıklar sussun diye çalışmalar yapan Hypatia zaman

dikkate almış ve hiçbir düşünceye körü körüne

geçtikçe dönemin vazgeçilmez öğretmenlerinden

bağlanmamıştır.

oldu. Tüm bu olayların yanı sıra güzelliğiyle de

Dönemin din savaşlarıyla meşgul olan

ilgi çeken Hypatia’ya karşı insanlar hislerini gizle-

İskenderiye’sinde bu durum oldukça zor olmuş-

miyorlar farklı ifadelerle dile getiriyorlardı. Fakat

tur. Hıristiyan olanlar ile olmayanların bir çatışma

aldıkları cevap hiç değişmiyordu: “Ben gerçekle

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 14


Tarihin Öteki Yüzü ———————————————–—

——————————————–——

evliyim.” Bu derece gerçek sevgisi olan bir

matematikçinin neler yapabileceğini tahmin etmek hiçte zor olmasa gerek. Öğrencilerini sürekli olarak düşünmeye ve araştırmaya itmiştir. En önemli öğrencileri

arasında

Orestes

ve

Synesios

sayılabilir. Orestes İskenderiye valisi, Synesios Ptolemais’in piskoposu olacaktır. Hypatia kendini yeni platonculuk okulundan sayardı. Bu düşünce stili

ise

370-

415

yılları

İskenderiye’sinde

Hıristiyanlıkla oldukça çelişiyordu. Bu sebepten ötürü din anlayışlarının fazlasıyla karmaşık olduğu bu zaman diliminde Hypatia zorlanmıştır. Ölümü sırf

din

savaşları

Hypatia’nın

ölümüne

yüzünden

zalimce

değinerek

ilgi

olan

odağını

ölümüne çekmeyeceğim. Ölümüyle ön plana çıkartılan Hypatia’yı eserleri ile ön plana çıkartıp katkılarının

geçemeyecekti büyük ihtimalle. Hayat ve hayal

büyüklüğünü göstermeye çalışacağım. Hypatia

arasındaki ince çizgiyi aşmamız için önümüzdeki

daha çok eleştiri ve yorum türünde eserler

engellerin birçoğunu kaldıran ilk kadın matematik-

vermiştir. Eserlerinden birkaçı dışında günümüze

çimiz olan Hypatia’ya saygılarla…

matematiğe,

doğaya,

insanlığa

ulaşan eseri yoktur. Biz Hypatia ile ilgili önemli olan bazı bilgileri öğrencisi olan Synesios’un

KAYNAKÇA

mektuplarından ve Hypatia adına yapılmış olan Agora filminden ediniyoruz. Hyptia’nın eserlerini

1-

https://www.matematiksel.org/zamanin-cok-

sıralayacak olursak:

otesinde-bir-kadin-hypatia/,

Erişim

Tarihi:

09.06.2018 - Astronomik kanun

2-

h t t p s: / / c dl i .u cl a .e d u/ p ub s/ c dl j / 2 0 09 /

cdlj2009_003.html, Erişim Tarihi: 09.06.2018

- Babası Theon’un tercüme ettiği “Öklidin

3-

Elementleri” adlı eser üzerinde düzenleme

https://aktiffelsefebakirkoy.org/filozoflar/

hypatia, Erişim Tarihi: 11.06.2018 - Diophantus’un Aritmetica’sına 13 ciltlik şerh,

4-

Pergeli Apollonius’un Koniklerine ve Ptolemy’nin

hypatia/, Erişim Tarihi: 11.06.2018

Matematik Kanununa şerhler yazmıştır.

5-

Matematiğin

kilit

noktalarını

https://www.kozmikanafor.com/iskenderiyelihttp://www.bilim.org/sondurulen -isik-

iskenderiyeli-hypatia/, Erişim Tarihi: 11.06.2018

ve

çıkmazlarını ele alan bu çalışmalar olmasaydı bugün yaptığımız her çalışma şu anda geçmiş olarak

nitelendirdiğimiz

şeylerin

Kübra Alan YYÜ Eğitim Fak. Tarih Bölümü

önüne

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 15


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

TEK DEVLET, TEK MİLLET, TEK DİN: I. JUSTİNİANUS Giriş

ye başlayan Bizans yeni arayışları içine girmeye

Tarihin şahitlik ettiği en büyük imparator-

başlamıştır. O, ilk olarak doğuda güçlenmeye baş-

luklardan biri şüphesiz ki Roma’dır. Bu büyük

layan ve otorite ba-kımından da kullanabileceği

oluşum tarih boyunca birçok kıtaya hükmetmiş ve

Hıristiyanlığı M.Ö. 313 yılında Milano fermanı ile

nice köklü medeniyetleri sınırlarının içerisinde

eşit dinlerden biri olarak tanımıştır5. Evet, kabul

beslemiştir. Bizans da bu köklü teşekküllün bağ-

edilen bu yeni din tesa-düf değildi tamamen büyük

rından kopmuş bir devlettir. Aslında “Bizans”

bir deha ve stratejinin ürünüydü. Çünkü bu inanış

tabiri çok sonradan ortaya çıkmıştır1. Nitekim bu

özel-likle Bizans’ın hükmedeceği doğu toprakla-

dönemde de gerek halk gerekse imparatorluğun

rında önemli rağbet görmüş ve bu dina-mik tabanı-

kendine Bizans demediği bilinmektedir. Çoğunlu-

nı daha üçüncü yüzyıllardan bu yana edinmişti.

ğun kabulüyle ilk dönemler için Doğu Roma ola-

Yıpranan hatta yıkılmaya yüz tutan Roma İmpara-

rak anılmak-tadır. İmparatorluğun kurulma evresi

torluğu için önemli bir ilham kaynağı olarak tekrar

2

ise tam bir muammadır . Çünkü Bizans’ın, Roma

güçlü bir toplum oluşturma çabasının sonucu ola-

İmparatorluğu’nun çizgisinden tamamen sıyrılıp

rak

kendine has yeni bir medeniyet inşa ettiğini söy-

Konstantinus’un mizacı ve siyasetine baktığımızda

lemek öyle sanıyorum ki zor bir kanıdır3. Açık bir

o dinsel ilkelere karşı kötü bir amaç beslemiyordu.

bu

inanç

kabul

edilmiştir6.

İmparator

ifadeyle Bizans de-diğimiz uygarlığın Roma’nın

I. Konstantin’nin 324 yılındaki zaferinden

doğu topraklarında hayatını Hıristiyanlaşarak

sonra tek imparator haline geldi. Bağımsızlık için

sürdür-mesidir. Bu yeni din ile Helenizm’in bir-

savaştığı Licinius ise Nicomedia’da teslim oldu7.

leşmesi sonucunda “Bizans Medeniyeti” te-

Bu statüyü alır almaz devletin içinde bulunduğu

4

karışıklıkları çözmek istiyordu8.

şekkül etmiştir . I. Konstantinus devri ile birlikte gelişme-

Bunlardan en

önemlisi şüphesiz ki mezhep çatışmalarıydı. Bu

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 16


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

sebeple 325 yılında İznik Konsili yapılmıştır9.

mümkündür.

Burada Hıristiyan kilisesinin gerçek öğretilerinin

kültürden soyutlamak öyle sanıyorum ki yanlış

ne olduğu; yanlışların ve dine aykırı düşüncelerin

yargıları doğuracaktır. Nitekim Konstantinopolis’in

yayılmasının

görüş

mimari özelliklerine baktığımızda Roma kentinin

birliğine varıldı. Bu bildiri Ortodoks, Katolik ve

model alındığı aşikârdır. Ayrıca yönetim şekli ve

Anglikan kiliselerinde hâlâ geçerlidir ibaresi

idare etme yöntemi Roma, dil ve kültürün Latin

geçmiş

geleneği olduğunu söylemek mümkündür.

ve

önlenmesi

kabul

konularında

görmüştür10.

Bu

karar

Hıristiyanlık inancının akıbeti noktasında etkili

Ancak

tamamen

ilk

doğdukları

395 yılında İmparator I. Theodisius’un

olmuştur. Ayrıca Arianizm red edilmiş ve İsa’nın

ölümü üzerine Roma İmparatorluğu resmi olarak

Allah ile aynı olduğu kabul görmüştür11.

doğu ve batı olmak üzere ikiye bölünmüştür. Batı tarafını Arcadius, Doğu tarafını da Honorius

Egemenliği yeniden inşa etmeye çalışan I. Konstantinus’a, Büyük Roma İmparatorluğu’nun

yönetiyordu15.

bir hediyesi olan Bizans’ın kurulmasının en soyut

sınırlarının bugünkü Ortodoks dünyanın Batı tarafını

ve önemli olgusu, kurumsallaşmasının ise ilk

oluşturması belki de mezhepleşmelerin daha da

büyük adımı olan Konstantantinopolis şehri 11

alevlenmesinin bir sebebi sayılabilirdi16. Batı Roma

Mayıs 330 yılında kurulacaktır12. Ancak yeni

bu ayrılıktan sonra çok tutunamamış ve 476 yılında

Byzantion olarak anılan bu yerin 326 yılında açılışı

kuzeyden gelen kavimler tarafından yıkılmıştır17.

yapıldığı da rivayet edilmektedir13.

Yerini Germen Krallığı almıştır18.

Şunu da

İkiye

ayrılan

imparatorluğun

Doğu Roma

belirtmek gerekir ki kadim Roma şehrinin terk

(Bizans) tek varis olarak kalmıştır. Düşündürücü

edilip kendilerine yaklaşık 1500 km. uzakta ve

olan nokta 395 yılından sonra ayrılan Roma

küçük bir Roma kenti olan Byzantion’nun başkent

İmparatorluğu’nun Batı tarafı bir yüzyıl dahi

olarak seçilmesi rastgele seçilmiş bir karar değildir.

yaşamadığı halde Doğu’nun nasıl 1453 yılına kadar

Şüphesiz ki üzerinde çokça düşünüldüğü ve bilinçli

ayakta kalması noktasıydı. Öyle anlaşılıyor ki ilk

olarak bu bölgenin seçildiği görülmektedir. Bu

dönemden bu yana temel felsefe olan “tek imparator

kararın hem ticari ve ekonomik hem de dinî ve

tek imparatorluk” Bizans’ın ayakta kalma sebebiydi.

sosyal sebeplerinin olduğu ve bu debdebeli zaman

Roma devrinin mazlum dini olan Hıristiyanlık ve

diliminde doğunun mesken edilmesinin ne kadar

doğu toplumları da bu olguya inanmış ve sahip

isabetli bir karar olduğunu kuruluşundan hemen

çıkmıştı. Tartışma konusu da olsa kendi düşünceme

sonra

göre Batı Roma’nın yıkılma sebeplerinden en

hızla

güçlenen

ve

gelişen

Bizans

önemlisi

İmparatorluğu’nun seyrine bakarak da anlaşılması

bir

bir

inanç

ile

barışık

olmamalarıydı .

mümkün olacaktır . Düşünsel

sağlam 19

14

yaklaşım

ile

Kadim tarihin en önemli taşlarından birini

başkentin

doğuya alınması yeni ve Roma’dan ayrı bir

oluşturan

Bizans

düzenin kurulmak istenmesinin bir sonucuydu bu

yaşamış

ve

sebeple Bizanslaşma evresinin ilk adımlarının I.

Sınırlarının en geniş olduğu dönem olan I.

Konstantin

Justinianus devri sadece siyasal olayların değil aynı

döneminde

atıldığını

söylemek

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 17

İmparatorluğu

geniş

topraklara

uzun

müddet

hükmetmiştir.


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

zamanda yeni stratejinin imparatorluğu nasıl

bünyesinde barındırdığının en iyi örneğini gösteren bir dönem olmuştur. Uygulamak istediği metodun dönemsel olarak işe yaradığı görülse de daha sonra imparatorluğa büyük zarar verecektir. 1. JUSTİNİAN SÜLALESİ DEVRİ (518-610) Bu hanedan, İlirya bölgesine mensup olan Justin tarafından kuruldu. Theodosius soyunun son imparatoru Anastasius’un ölümü üzerine yerine geçecek bir erkek çocuğun (veliaht) olmamasını fırsat bilen muhafız ordusu komutanı olan Justin, senatoya baskı yaparak kendisini imparator ilân ettirdi20. Yaklaşık dokuz yıl tahta kalan Justin’in

1.1 Justinianus Devri (527-565)

ölmesi üzerine yine aynı bölgeden yani İlirya

“Justinianus, Bizanslıların başına şimdiye

bölgesinin Tauresium (Üsküp civarı)21 dünyaya

kadar hiçbir dönemde görülmedik kadar çok ve

gelen ve burada büyüyen ve amcasının ölmeden

ağır felaketler getirdi. İnsanları kaygısızca ölüme

evvel daveti üzerine Konstantinopolis’e gelen

atmaktan, başkalarının malını yağmalamaktan çe-

Justinianus tahta geçmiştir (527)22. Şunu da

kinmezdi. Ona göre her gün binlerce kişinin haya-

belirtmek gerekir ki Justin’in çocuğu olmadığı için

tını yetirmesinin hiçbir önemi yoktu. Düzenin yer-

ölen erkek kardeşinin oğlunu kendi saltanatına

leşmiş kurumlarını korumanın da bir anlamı yoktu

aday göstermişti.

onun gözünde. Bu yüzden sonu gelmez yenilikler başlıca uğraşıydı. Tek kelimeyle, değerli kurumla-

I. Justinianus Dönemi doğudaki Roma’nın Bizanslaştığı dönem olacaktır. tarafından

devrilen

İmparator

Ancak Justien

rın eşi bulunmaz yıkıcısı oldu.24” Anlaşılan o ki

Anastasius’un

yeni imparatorun yenilik sevdalısı olması dönemin tarihçileri nezdinden iyi karşılanmamıştır.

akranları ve yeğenleri ve onların Yeşiller Partisi büyük bir propaganda ile Justinianus’u devirmek

Yukarıdan da bahsettiğimiz gibi amcası

için harekete geçtiler. Tarihte Nika İsyanı olarak

tarafından Kostantinopolis’e çağrıl-mıştır. Bir köy

bilinen bu olay, General Beliserüs çabaları sonucu

ortamından

kanlı

Anastasius’un

Justinianus burada iyi bir eğitim görmüş ve önemli

565

tarihine

mevkilerde görev almıştır. Birçok kaynakta geçtiği

geldiğimizde ölen Justinianus’un ardından kurduğu

üzere kibirli ve zayıf iradeli bir karaktere sahip

imparatorluk sarsılmaya başladı ve Bizans tahtı

olduğu halde icraatları ile en çok konuşulan lider-

başka bir hanedan eline geçti23.

ler arasında yerini almıştır. I. Justinianus hipod-

bir

destekçileri

biçimde idam

bastırıldı. olundular.

İmparatorluğun

kalbine

gelen

I.

romda görevli bir bekçinin kızı olan Theodora ile evlenmiş (523) ve ölümüne kadar kendisinin en

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 18


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

büyük destekçisi olmuştur25. Ancak bu evlilik

540 yılında bu aktı bozmuş ve Suriye üzerine

kargaşalarda

yürümüştür. Daha sonra Antakya bölgesini tahrip

sebep

olmaktaydı

çünkü bir

ederek Akdeniz’e kadar ilerledi28. İmparatorluğun

imparatora yakışık almaz bir hareket olacağı

birçok bölgesini de ele geçiren Sâsânîler karşısında

düşüncesi mevcuttu. Prokopius, Justinianus’un

Bizans ordusu tutunamamış buna karşın İmparatoru

meziyetlerini ve töre ahlakını anlatırken “yaptığı

çözüm yolu olarak verginin miktarını yükseltmek

evlilik

yoluyla beş yıllık bir anlaşma imzalanmıştır.

Theodora’nın

onun

hayat

töre

kadını

olduğu

yönünden

ve

düşkünlüğünü

açıklamaya yeter. Bu evlilik onun izlediği yolun

1.2 Nika İsyanı (532)

hem anlatıcısı hem tanığı hem de yorumcusudur”26 diyerek imparatoru kötülemiş ve yanlış siyaset

330 yılında inşa edilen hipodrom, Roma’da

yaptığını vurgulamıştır.

bulunan

30.000 ile 50.000 kişiye yakın alabiliyordu.

imparatorluk V. yüzyılın sonundan bu yana krizlerden

yeni

yapılmış,

almayı başarmıştır. Bu yapı (hipodrom) yaklaşık

üzerine imparator olmuştur. Tahta oturduğu zaman ağır

öykünerek

Konstantinopolis’in sosyal yaşamında en ön sıraları

I. Justinianus, 527 yılında amcasının ölümü

muzdarip olduğu

yapılardan

Anlaşılan o ki bu şehirdekiler at yarışlarına olan

yeni

tutku da Roma’nın bakiyesidir. Hipodrom’da ara-

kurtulmaya başlamıştı. Amcası Justinus’un son

bacıların heykelleri olur, üzerinde resimleri bulunan

dönemlerinde Sâsânîler ile mücadelenin başlaması

madalyonlar ve işlemeli süs taşları halk arasında

üzerine ordunun büyük bir kısmı doğudaydı. I.

dolaşırdı. XII. yüzyıla kadar hemen hemen bütün

Justinianus, tahta geçtiğinde de aynı mücadeleler

bayram, yılbaşı veya zaferlerde burada şenlikler

devam ediyordu. İmparator I. Justinianus, 532

düzenlenir ve at yarışları yapılırdı. Taraftarlar baş-

yılında Batı’ya yönelik yapacağı seferlerde arkadan

langıçta renklerle belirlenen demos (dört) takım

gelebilecek bir saldırıyı önlemek Sâsânîler’e vergi

halinde oluşturulmuştu. Belli bir zamandan sonra

vermek karşılığında I. Hüsrev ile “ebedî barış”

Beyazların Mavilere, Kırmızıların da Yeşillere dâhil

anlaşmasını yaptı. Baktığımızda I. Justinianus’un

olmasıyla geriye başlıca iki takım kaldı29.

İranlılara haraç vermek karşılığında Batı’ya sefer yapmak istemesinin küçüklüğünden bu yana gaye

Maviler ve Yeşiller. Her iki takımın başında

edindiği “evrensel bir Hıristiyan imparatorluğu”

bulunan liderler önemli görevler üstlenmişlerdir.

düşüncesinden

kaynaklandığı

27

görülmektedir .

Maviler, siyasal olarak tutucu ve gelenekseldi,

Bunun tek neden olduğunu söylemek mümkün

çünkü Roma’nın yönetimini elinde tutan toprak

olmasa da gerek giriştiği seferlerde gerek de imar

sahibi soyluları temsil ediyorlardı. Zengin ve devlet

faaliyetlerinde temel unsur olarak bu düşünceyi

otoritesinde söz sahibi oluşu bu partiyi önemli

görmekteyiz.

kılmaktaydı. Yeşiller ise ticaret ve zanaatla uğraşan çalışan halkı, memurları ve Doğu eyaletlerinden

Böylesine büyük bir amacı gizlemeyen

gelenleri simgeliyordu. Her iki yapının oluşum

İmparator I. Justinianus düşmanı olan ancak yeni

evresi

antlaşma imzaladığı İran hükümdarı I. Hüsrev,

ve

amaçlarına

baktığımızda

siyasî

üstünlüğünü kullanmaya çalışan bir yapının mazlum

Bizans’ın Batı ile meşgul olmasını fırsat bilerek

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 19


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

ve hakkını savunmaya çalışan bir zümre ile rekabeti göze çarpmaktadır. Asıl önemli olan konu her iki rubun arasında Hıristiyanlığa yüklenilen anlam ve görüşlerin farklı olmasıdır. Yeşiller, İsa’nın tanrısallığı konusu üzerinde durmaktaydı. İlk yüzyıllarda, hipodrom iki rakip takımın şiddetli çatışmalarına sahne oldu. Bu iki takım arasındaki muhalefet çoğunlukla iktidarın işine geliyordu; birlik içinde davranmaları ise tehlike oluşturuyordu. 532 yılında “zalim ve mazlumların savaşı” olan Nika Ayaklanması birleşmenin bir

sonucuydu ve hipodromun en kanlı olayı olarak tarihe geçti. Bu ayaklanma sadece hak isteyen ve hakkı çiğneyen grupların çatışması değil aynı zamanda I. Justinianus’un bir dünya devleti kurma

mermerler kullanılmıştır. Dukas, Ayasofya’nın bu

çabasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

dönemde inşa edildiğini söylemektedir30. Sonuç

Doğuda öteden bu yana sürekli pusuda bekleyen

olarak günümüze ulaşan Ayasofya, 532 yılında

Sâsânîler gibi önemli bir devlet bulunurken Batı’ya

yapımına başlanmış olan yapıdır31.

açılma çabaları yine Hıristiyanlık evrenselleştirme

1.3 Codex Justinianus

çabaları imparatorluğa ağır gelecek bu dönemden

Justinianus, 528 yılının Şubat ayında, ara-

sebep

larında Tribonianus'un da bulun-duğu, on hukuk-

olacaktır. Ağır vergiler nedeniyle ayaklanan

çudan oluşan bir komisyon kurdu. Bu kurul daha

Maviler ve Yeşiller, kentin önemli bir bölümünü

önce konulan ve birbirlerine zıt olan bütün kuralla-

yakıp

ayaklanmadan

rı yeniden gözden geçirmiş ve sistemli bir hale ge-

generalinin

tirmiştir. Eski kanunlar baz alınarak hazırlanan bu

kararlılığıyla iki takım mensuplarının hipodromda

yeni düzene Codex/Justinianus denildi. 530 yılında

sıkıştırılıp

sayesinde

başka bir komisyon aracılığıyla ikinci ve üçüncü

Ayasofya

yüzyıl hukuk-çuları kaynak alınarak tamamlanan

sonra

önemli

sorunların

oluşmasına

yıktılar. Justinianus

Theodora’nın

soğukkanlılığı kılıçtan

kurtulabilmiştir.

Ancak

bu ve

geçirilmesi bu

arada

bu büyük eser 533 yılında bitmiştir.

Katedrali yandı ve yeniden inşasını gerektirecek

Bu kanunların geçmişin taklidi ve kopyası

denli hasara uğradı. II.

Theodosius

tarafından

olduğunu söylemek mümkün de-ğildir. Nitekim I.

yaptırılan

Justinianus koyduğu kanunları kendi döneminde ki

Ayasofya’nın bu dönemde durumundan bahsetmek

sosyal hayatın gerektirdiği şekilde örf ve adetlere

gerekirse çıkan isyan sonucu harap olmuştu. Ancak

uygun olarak hazırlamıştır. Ayrıca dinin gölgesi

dinî kimliği ile ön planda olan I. Justinianus

altında insanları esaretten kurtarıp özgür bir ortam

tekrardan inşa edilmesi için icraatlara başlar. Eski ihtişamını

geri

kazandırılması

için

oluşturma çabasının olduğu da göze çarpmaktadır.

renkli

Ancak her ne kadar insancıl bir ortam kurma çaba-

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 20


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

sı olsada görünen o ki yarı özgür köylüler yine

olduğu görülse de bu kısa sürecek ve tarihte hiçbir

aristokrat kesimin zalim yüzünden kurtulmamıştır.

zaman mezheplerin tam birleşimi olmayacaktır.

XII. yüzyıla kadar etkileri net bir şekilde

Sonuç olarak “dini bir imparatoru bir” Justinianus

görülmekte olan bu eser ve sistem içinde ba-

için bir hayalden öteye gidememiştir. Ancak sonraki

rındırdığı “sosyal tabanlı adalet, insancıl kaygılar

devirlerde Bizans üzerinde olumlu ya da olumsuz

ve ahlak değerlendirmesi” Reform ve Rönesans’ın

çok etkilerinin kaldığı açıktır.

temellerindeki

taşlarda

görülmesi

de

dikkat

1.5 Justinianus’un Ölümü

çekicidir. Özetle bu kanunnâme; dinî, sosyal ve ekonomik

meseleler

üzerinde

durduğu

Son dönemlerini yaşayan imparator özellikle

görülmektedir.

karısının da ölümüyle birlikte statüsünü bakanlar ile paylaştığı görülmektedir. Bir köylünün yaklaşık 40

1.4 Justinianus’un Din ve Teklik inancı

seneye

yaklaşan

hükümdarlık

döneminin

son

Tarih nice imparator ve imparatorluklara

zamanlarına gelmişti. Justinianus yaşının da verdiği

ev sahipliği yapmıştır. Bu liderlerin belkide en çok

zorluklardan dolayı sadece saraydaki odasında kalır

konuşulduğu

tarzıdır.

ve ziyaretçi kabul ederdi. 565 yılında kalp krizi

Kimileri karakterinin gerektirdiği şekilde daha

sonucu ölmüş ve artık Bizans’ın ilk lideri hayata

mütevazı bir yönetim şeklini savunurken kimisi ise

gözlerini yummuştu. Hayatı boyunca teklik arzusu

bir amaç uğruna milyonlarca km. yol tepmiştir. I.

doğrultusunda

Justinianus da bu bahsettiğimiz büyük şahsiyetler

doğurmuştu. Cenazesi belki de ikinci evi olan kilise

arasında yerini almıştır. “İki başkent tek devlet”

de yapılan bir tören ile karısı Theodora’nın yanına

amacı

gömülmüştü.

yönlerinden

biri

ile batıya yönelmiş

gerçekleşmesi

için

çok

idare

ve bu gayenin

çabalamıştır.

Doğu

hareket

etmiş

gayesi

Bizans’ı

Askeri başarıları ile eski Roma'yı tekrar inşa

Roma’yı eski Roma İmparatorluğu’nun sınırlarına

ettiği görüne imparator aynı zaman da koyduğu

kavuşturmak istemiştir.

kanunlar ile de yeni ve sistemli bir idare şekli

Dinî politikasıyla ön plana çıkmış ve bunu

oluşturmaya çalışmıştır. Justinianus’un hayalinin

kendisine bir hedef olarak belirlemiştir. Din ile

sonucu olarak Doğu Roma’nın Bizanslaşmaya baş-

ilgili tartışmaları çok sever aynı zamanda devletin

ladığı

yararına olacak şekilde kilise uğraşmaktaydı.

vuracaktır. Ebed sayılan bu imparatorluk 26 Ağustos

Kendisinin dindar olduğunu kanıtlamak için

1071 yılında Türklerin ulu kumandanı Alparslan b.

muhalif kesimler ile mücadele etmiş 529 yılında

Çağrı tarafında büyük bir yenilgiye uğrayacaktır32.

karşıt

Üniversitesini

Bir Bizans İmparatoru esir edilmiş33 ve yıkılmaz

kapatmıştır. Bu dönem de Hıristiyanlık dini önceki

denilen surları iyice zayıflatmıştır. Ayrıca Bizans’ın

dönemlere göre önemini artırmış hatta önceki

tecrübeli komutanlarına karşı bariz bir zafer

dönemlerde işkenceler doğrultusunda ölen kişiler

kazanmıştı34.

adına kilise dahi yaptırılmıştır. V. Konsil’de (553)

Konstantinopolis’in fatihi adıyla da anılacak olan

Roma ile İstanbul arasında ki ayrılıkları gidermiş

Osmanoğulları’ndan

fikirleri

savunan

Atina

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 21

bu

dönem

gelecek

Ancak II.

bu

yüzyıllara

kutlu

Mehmed

damga

fetih

tarafından


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

gerçekleştirilecektir. 29 Mayıs 145335 yılında ka-

İşte bu noktada Justinianos’un siyasî aklı için

dim Bizans İmparator-luğu’nu yeryüzünden ta-

Taodora’dan bahsetmek mümkündür. Büyük veba

36

mamen silecektir . Böylece Türkler Bizans’ın

sonrası ve Nika isyanının vukua gelmesi ardından

kalbi olan Kostantinopolis’in düşmesiyle birlikte

ülkeden kaçmayı bile göze alan Justinianos’u ülke-

beş yüz yıllık bir zamanla Akdeniz ve Balkanlara

de tutan Teodora olmuştu. Justinianos bu güçsüzlü-

sahip olacak ve burada köklü bir dinin inşa edil-

ğüne rağmen vebaya yakalanmış ve komutanları

37

mesi için çaba sarf edilecektir .

sayesinde Roma imparatorluk düşüncesi bir bakı-

Sonuç

ma gerçekleşmişti. Fakat bu fazla sürmeyecekti.

I. Justinianos devrinin zeki ve ihtişamlı

Keza kısa sürede bu ideal fikir Bizans’ın tarih sah-

imparatorlarından biriydi. Nitekim onun gayesi

nesinden silinmesine kadar tarihe gömülecekti. İşte

yeniden Roma İmparatorluğunu diriltmekti. Bu

bu

noktada faaliyet sürdürürken birçok zorluk ile

hegâmesi ve Bizans’ın ilk nefesi olarak anılmasına

karşılaştı. Fakat zorlukları esnasından eşi Teodora

vesile olmuştur.

durum

Justinianos’nu

dillerde

Roma’nın

her zaman yanında idi.

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 22


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–——— DİPNOTLAR

1 Cyril Mango, Bizans Yeni Roma İmparatorluğu, Çev: Gül Çağalı Güven, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008, 9.

17 C. Dehl, 21.

2 Feridun M. Emecen, Fetih ve Kıyamet 1453, İstanbul: Timaş Yayınları, 2016, 24-25.

19 J. C. Cheynet, 10.

18 M. Grant, 29.

20 C. Dehl,31.

3 Georg Ostrogosky, Bizans Devleti Tarihi, Çev: Fikret Işıltan, Ankara: TTK, 2011, 25.

21 M. Grant, 153.

4 A. A. Vasiliev, Bizans Tarihi, Çev: Arif Müfid Mansel, Ankara: Maarif Müdürlüğü Yayınları, 1943, 51; G. Ostrogosky, 25.

22 G. Ostrogosky, 61. 23 Prokopius, Bizans’ın Gizli Tarihi, Çev: Orhan Duru, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2001, 57-58.

5 A. A. Vasiliev, 63. 6 Jean Claude Cheynet, Bizans Tarihi, Çev: İsmail Yerguz, Ankara: Dost Kitapevi Yayınları,2008, 20-21.

24 Prokopius, 59. 25 Paul Lemerle, Bizans Tarihi, Çev: Galip Üstün, İstanbul: İletişim Yayınları, 1994, 46

7 Eutropius, Roma Tarihinin Özeti, Çev: Çiğdem Menzilcioğlu, İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2004, 262263.

26 Prokopius, 76.

8 J. C. Cheynet, 10.

27 P. Lemerle, 47.

9 A. A. Vailiev, 66.

28 P. Lemerle, 48.

10 A. A. Vailiev, 67.

29 G. Ostrogosky, 66-67.

11 Charles Dehl, Bizans İmparatorluğunun Tarihi, Çev: A. Göke Bozkurt, İstanbul: İlgi Yayınları, 2006, 25.

30 Dukas, Bizans Tarihi, Çev: VL. Mirmiroğlu, İstanbul: İstanbul Enstitüsü Yayınları, 1956, 4. 31 A. Bailly, 19; J. C. Cheynet, 36.

12 C. Dehl, 19.

32 Ionnes Zonaras, Tarihlerin Özeti, Çev: Bilge Umar, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2008, 135-136.

13 Michael Grant, Roma’dan Bizans’a, Çev: Z. Zühre İlkgelen, İstanbul: Homer Kitapevi Yayınları, 2000, 20.

33 Nikephoros Bryennios, Tarihin Özü, Çev: Bilge Umar, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2008, 55.

14 J. C. Cheynet, 9.

34 Anna Kommena, Alexiad, Çev: Bilge Umar, İstanbul: İnkılâp Kitabevi Yayınları, 1996, 15.

15 M. Grant, 48. 16 Aguste Bailly, Bizans Tarihi, I, Çev: Haluk şaman, İstanbul: Tercüman Gazetesi Yayınları, 2006, 20.

35 Tamara Talbot Rice, Bizans’ta Günlük Yaşam, Çev: Bilge Altınok, İstanbul: Göçebe Yayınları, 1998, 13. 36 C. Mango, 9-10. 37 Yannis Kordatos, Bizans’ın Son Günleri, Çev: Muzaffer Baca, İstanbul: Alkım Yayınevi, 1999, 13.

Cihat Yatcı YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 23


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

HAÇLI SEFERLERİNDEN ÖNCE BİZANS’IN GENEL DURUMU Bizans (Doğu Roma İmparatorluğu), Or-

gözünde köle olarak gözüküyordu2. Nitekim ondan

taçağ dünyasına damgasını vuran en önemli im-

sonra gelenlerde yaptıklarından geri kalmayıp aynı

paratorluklardan biridir. Özellikle stratejileri, re-

davranışları sergilemeye devam ettiler.

formları, siyasetleriyle birçok devleti etkileyip

VIII. Konstantinos yaptığı yeniliklerle as-

aynı zamanda etkilendiler. Kurulduğu bölge itiba-

ker, toprak ağası diyebileceğimiz büyük arazi sa-

riyle Balkanlar, Akdeniz coğrafyası, Diyar-ı

hiplerini ve köylünün ellerine bulunan topraklarını

Rum’da etkili olan imparatorluk bölge hâkimiyeti

yok etti. Bu da imparatorluğun vergi ve savunma

için devletlerle mücadele etti. Bizans, bazı dö-

gücünü zayıflattı. Özetle bu dönemde yapılan aske-

nemlerde parlamış bazı dönemlerde ise sönük

rî ve siyasî reformlarla devletin fakirleşme ve aske-

kalmıştır. İşte X. yüzyılın son çeyreği ile XI. yüz-

rî gücünün kaybolmasına neden oldu. Bizans’a en

yılın son çeyreğine kadar olan kısımda Bizans’ın

büyük darbeyi vuran ve kapatılması nerdeyse im-

zor durumda kaldığı bir dönemdir. Nitekim impa-

kânsız bir yaran açan 1071 Malazgirt hezimeti im-

rator II. Basileios’un (976-1025) ölümüyle başla-

paratorluğu daha da çökertti. Türklere Anadolu’-

yıp I. Aleksios’un (1081-1118) tahta çıkışına ka-

nun kapıları açılmış ve bölge hızla Türk göçü al-

dar olan süre (1025-1081), Bizans İmparatorlu-

maya başlamıştı. Tüm bunların yanında Diyar-ı

ğu’nun içte ve dışta siyaset bakımından çöktüğü

Rum’da otoritesi çöken Bizans, Balkanlar’da da

dönemdir. Herakleios (610-641) ile başlayan yük-

kan kaybetmeye başlamış ve İtalya toprakları elden

seliş, II. Basileios’un ölümüyle sona erdi. Bundan

çıkmıştı.

sonra zayıf İmparatorlar devri II. Basileios’un

Normanlar, Selçuklular tarafından kuşatılmış ve

kardeşi olan VIII. Konstantinos (1025-1028) ile

kendisin koruyamayacak hale gelmişti. Öte yandan

başladı1. Onun döneminde dolmuş devlet hazine-

çıkan malî sıkıntılar neticesinde para ayarı bozul-

sini har vurup harman savrularak boşaltıldı. Aynı

du. Çıkarılan sikkede devlet altının yanında diğer

zamanda halkına kötü muamele ediyor halk onun

madenleri de karıştırmak zorunda kaldı bu da alım

İmparatorluk Peçenekler, Kumanlar,

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 24


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

gücünün düşmesine neden oldu. Ekonomi yönden

başarısızlıklar hem devleti kendi içinde buhrana

3

de çöküş yaşanılıyordu . Nitekim imparatorluğun

sürüklüyor hem de dış güçlerin güçlenmesine

hem siyasî hem iktisadî hem de askerî çöküşü I.

sebebiyet veriyordu. İmparatorluk bu sıkıntılar son

Aleksios Komnenos’a kadar devam edecekti.

verecek kişiyi bekliyordu. O kişi de I. Aleksios

1071 Malazgirt Savaşı’na ayrı bir paragraf

Komnenos’tan başkası değildi.

açmak lazım. Nitekim XI. yüzyıla damga vuran, Anadolu’nun kaderini belirleyen, tarihleriyle

dış

iki tarafın

1081

tarihinde

tahta

çıktığında

İmparatorluğun dört bir tarafı hem iç hem dış

Bizans-Türk münasebetlerinde dönüm noktası

yönden kuşatılmıştı. Anadolu’nun büyük bir kısmı

olmuştur. Bu savaş sonuçları bakımından tüm

Türklerin hâkimiyetine geçmiş ve İstanbul önlerine

dünyayı etkilemiş ve Haçlı Seferlerinin doğmasına

kadar

en büyük sebepleri arasında yer aldı.

Peçenekler ve Bizans’ın baş düşmanı olan Güney

İmparatorluğu,

değiştiren

Nisan

ayrıca

Bizans

politikasını

Bizans İmparatoru I. Aleksios Komnenos, 4

Haçlı

gelmişlerdi.

Diğer

yandan

Balkanlarda

Seferleri

İtalya Normanlar’ın reisi Roman Guiscard’da

başlamadan önce Türkleri Anadolu’dan atmak için

imparatorluğu ele geçirmek için Epiros bölgesine

tedbirler aldı. VII. Mikhail (1071-1078), Türkleri

doğru ilerlemişti5.

Anadolu’dan çıkartıp bölgede yeniden Bizans

I. Aleksios’u düşündüren ve hiç vakit

hâkimiyetini sağlamak istiyordu. Diğer yandan

kaybetmeden halledilmesi gereken iki konu vardı.

Bizans 1071 Malazgirt yenilgisiyle uğraşırken aynı

Bunlardan

yılda Normanların lideri Robert Guiscard, Güney

İmparator ilk başta tahtına göz diken Normanların

İtalya’daki Bizans topraklarını ele geçirmişti.

lideri Robert Guiscard ile savaşmayı seçti. Batı’da

Bunun üzerine Bizans, Norman lider ile ittifak

savaşacağı için doğu sınırını güvence altına almak

yapmak için evlilik yoluna gitti. Guiscard’ın

isteyen I. Aleksios, Türkiye Selçuklu Sultanı

faaliyetlerinden tedirgin olan İmparator ülkeyi

Süleymanşah ile 1081 yılının Haziran ayında

korumak için bu yolu seçerek gelecek herhangi bir

“Dragos Suyu Antlaşması” yaptı6. Bu anlaşmadan

tehdidi ortadan kaldırmak istedi. 1071 veya 1072

önce Bizans, İstanbul önlerine kadar gelen Türkleri

de Bizans’tan gelen evlilik teklifi reddedildi.

atmak için harekete ve onları kıyı bölgelerinden

Bunun üzerine VII. Mikhail ülkenin askerî yönden

uzaklaştırmayı başardı. I. Aleksios, barış yapmak

çökmesini

Papalık

için vergi verme dâhilinde I. Süleymanşah’a

aracılığıyla Avrupa’dan paralı asker istedi. İstek

anlaşmayı sundu. Anlaşma Türkiye Selçuklu Sultanı

olumlu karşılandı ama Papa bunu uygulayacak

tarafından kabul edildi7. Böylece imparatorluk

durumda

önlemek

değildi4.

için

İmparator

1074’te

bundan

sonuç

ilki

Türkler,

diğeri

Normanlardı.

Türkleri boğaz kıyılarından uzaklaştırmış ama I.

alamadıysa neticede 1074’te Guiscard ile evlilik

Süleymanşah’ın

yoluyla anlaşma sağlandı. Ama yapılan bu anlaşma

hâkimiyetini tanımak zorunda kaldı ve sınır olarak

da istenilen sonucu vermedi ve Türk akınları

belirlendi8.

durdurulamadı.

kazanmakla beraber sadece Türklerle anlaşma

Yukarıda anlattığımız gibi Bizans yardım

sağlanılmadı

için elini nereye uzatsa boş kalıyordu. Bu

Drakon

Normanlara denizden

Çayı’na karşı

bir

donanma

kadar

olan

müttefikte amacıyla

Venediklilerle de anlaşmaya varılmıştı. Nitekim

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 25


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

Bizans, Venedikliler ve Türklerin desteğini alarak

Normanlara karşı mücadeleye başladı. Teselya, Arnavutluk ve Makedonya tekrar alındı. I. Aleksios bu başarısından sonra 1082 yılında Draç’ı istila

eden

Guiscard’a karşı

savaşmak

için

Selçuklulardan yardım aldı ve 1083 yılında Norman liderinin oğlu Bohemund Teselya’ya kadar ilerleyip Yenişehir (Larissa)’yı kuşatma altına aldı9. Bu mücadelede de I. Süleymanşah’tan yardım gören imparator Normanları yenmeyi başardı10. Bahsettiğimiz geçmeden

önce

gibi

ülke

I.

her

Aleksios

taraftan

başa

saldırıya

komutansında donanma ve Tatikios komutasında

uğruyordu. Ama mücadeleci, zeki ve akıllı olan I.

kuvveti İznik üzerine yolladı. Ebu’l-Kasım’ın inşa

Aleksios imparator olunca devletin sıkıntılarını

ettirdiği gemileri yaktırıp İznik’e çekilmesini sağ-

süzgeçten geçirerek nasıl bir siyaset izlemesi

ladı. Ayrıca Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah

gerektiğinin yolunu belirlemiştir. Normanlara karşı

(1072-1092) Anadolu’da bulunan ve bağımsız ola-

denge siyaseti izleyerek Türkler ve Venediklerden

rak hareket eden Selçuklu beylerini itaat altına al-

yardım almıştır.

mak için Emir Porsuk’u görevlendirdi. Anadolu’da

1085 yılına kadar Normanlar’a karşı

bazı beyler itaat altına aldıktan sonra İznik’e doğru

başarılı bir şekilde savaşan imparator nihayet

yol aldı. Ebu’l-Kasım, Emir Porsuk ile mücadele

İstanbul’a geldi fakat1 İstanbul’u bıraktığı gibi

edemeyeceğini öğrenince endişelenmeye başladı.

bulamadı. Nitekim I. Süleymanşah tarafından

Öte yandan imparator, İznik’in Sultan Melikşah’ın

İznik’in idare edilmesi görevi verilen Ebu’l-Kasım,

hâkimiyetine girmesiyle Türkleri bölgede atmanın

imparatorun Normanlarla mücadele etmek için

çok zor olacağını bildiği için akıllı davranarak

Batı’da olduğunu fırsat bilerek Dragos Çayı

Ebul’l-Kasım’ı destekleyerek işbirliğine gitti13.

anlaşmasına aykırı davranıp Bizans topraklarına

İmparatorun mücadelesi sadece Anadolu’-

11

akınlar yapmaya başladı . İmparator ülkesine

da bulunan Türklerle sınırlı değildi. Balkanlar da

döndükten

İstanbul

Peçenekler ve Kumanlar Bizans topraklarını tehdit

önlerine geldiğini görünce mücadele etme kararı

ediyordu. Nitekim I. Aleksios önce Peçeneklere

aldı. Selçuklular tekrar kıyılardan uzaklaştırıldı.

(1091) daha sonra Kumanlara (1094) karşı zafer

İmparator, 1086 yılında İznik’e kuvvet yolladı ve

kazanarak Balkanlar’da tekrar Bizans hâkimiyeti

Ebu’l-Kasım’ı sıkıştırdı. Ancak Çaka Bey ile

sağlandı14.

anlaşan başlayan

sonra

ve

Türklerin

Gemlik’te

Ebu’l-Kasım’ın

yeniden

donanma

hazırlamaya

faaliyetleri

I. Aleksios, Balkanlar’da siyasî birliği sağ-

Bizans’ı

lamaya çalışırken Batı Anadolu’ya Türk akınları

tedirgin etti . Türklerle mücadele etmekte kararlı

yapıldı ve Çaka Bey, İzmir’i 1081 yılında ele ge-

olan I. Aleksios, denizden Manuel Butumites

çirdikten sonra bölgede kendi beyliğini kurdu. Bi-

12

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 26


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

zans topraklarına doğru taarruza geçerek Ege

kıyılarını ele geçirdi15. Diğer taraftan Süleymanşah 1092’de Selçuklu şehzadesi Tutuş ile giriştiği mücadelede öldü. 1093 yılında Süleymanşah oğlu I. Kılıçarslan (1092-1107)İznik’e geldi. Halk büyük bir sevinç yaşadı ve Ebu’l-Gazi şehir Kılıçarslan’a bıraktı16. İmparator,

Süleymanşah’ın

ölmesiyle

Selçuklulara karşı üstünlük sağlamaya başladı. I. Kılıçarslan

babasının

politikasını

sürdürmeye

devam etti. Ayrıca Çaka Bey ile ittifak kurmak için kızıyla evlendi. Neticede kurulan ittifak beklenilen sonucu

vermedi.

siyasetiyle

Nitekim

özdeşleşmiş

Bizans olan

izlediği entrikalar

düzenleyerek I. Kılıçarslan ile Çaka Bey’i birbirine

Çaka Bey’in ölümünden sonra Bizans, Bal-

düşürmeyi başardı. Sultana mektup yollayarak

kanlar’da Kumanlarla mücadele etti. Bunu fırsat

Çaka Bey’in giderek güçlendiğini ve bunun önüne

bilen Selçuklular, Bithynia bölgesine doğru akınlar

geçilmesi gerektiğini bildiriyordu. Bunun üzerine

düzenlediler. Kumanlarla olan mücadelesi başarılı

sultan, Abydos’u kuşatan Çaka Bey üzerine

bir şekilde sonuçlandıktan sonra ülkeye geri dönen

yürüdü. Bir tarafta Obydos kuvvetleriyle savaşan,

imparator, Türklerin akınlarını öğrenince endişe-

diğer yandan donanmada Bizans ile savaşan ve

lenmeye başladı.

karadan da sultanın üzerine geldiğini görünce

Özetle Bizans dört taraftan kuşatma halin-

endişelendi. Yapılacak olan en akıllı davranış I.

deydi. Zor durumda kalan I. Aleksios, Papa II.

Kılıçarslan’ın huzuruna çıkarak anlaşmaktı. Ancak

Urbanus (1088-1099) liderliğinde toplanan Melfi

sultan yanına giden Çaka Bey düzenlenen bir

Konsili’ne elçi göndererek Batı ile temasta bulu-

yemekte öldürüldü (1095)17. Böylece Bizans çok

nup aralarını yeniden düzeltmek istedi18. Nitekim

büyük bir düşmandan kurtuldu.

1054 yılında Batı kilisesi ile doğu kilisesi birbirin-

I. Aleksios, bir kez daha zeki olduğunu

den kesin olarak ayrılmıştı. Aslında bu ayrılış 476

bize kanıtlamış oldu. Nitekim yanı başında Türk

yılında Batı Roma’nın yıkılmasıyla başlamış ve

olan ve kendi beyliğini kuran Çaka Bey gittikçe

1054’te son bulmuştur. Böylece Bizans kilisesi

büyüyor ve topraklarını tehdit ediyordu. Donanma

Ortodoks (gerçek imanı muhafaza eden) adını alır-

da ise çok ileri gitmişti. İşte imparator bu sorunu

ken, Roma kilisesi Katolik (birlik için evrensellik)

bir diğer düşmanı olan ve Çaka Bey’in damadı

adını aldı19. İki kilisede birbirlerini aforoz etti. Bi-

Sultan I. Kılıçarslan ile ortadan kaldıracaktı.

zans’ın ne düzenli bir ordusu ne de Türklerle mü-

İzlediği siyasetiyle kayınpeder ve damadı birbirine

cadele edecek gücü vardı. İşte asıl amaç tıpkı VII.

düşürerek bir kez daha ne kadar iyi bir siyaset

Mikhail döneminde olduğu gibi Batı’dan paralı

izlediğini bize gösteriyordu.

asker talebinde bulunmaktı. 1089 da toplanan bu

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 27


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

konsilde I. Aleksios’un afarozu kaldırıldı20.

Böylece Bizans’ın Batı’dan paralı asker isteği, Pa-

Piacenza Konsili’ne katılan Bizans elçileri niyet-

panın bütün Hıristiyanlığın hâkimi olma isteğiyle,

lerini apaçık ortaya koydular. Mart 1095 yılında

Avrupa’da sosyo-ekonomi ve siyasî yönden kötü

yapılan konsilde Bizans, Türklerin akınları neti-

durumda olanlara Doğu’ya doğru hareket ettirecek-

cesinde Batı Kilisesi’nden askerî yardım istedi.

ti. Bu hareket neticesinde tarihe damgasını vuran

Bizans elçileri, imparatorluğun Selçuklulara karşı

Haçlı seferleri başlamış bulunacaktı.

zor durumda kaldığını, İstanbul’u tehdit ettikleri,

Netice de Bizans İmparatorluğu’nun bekle-

Doğu’daki Hıristiyan kiliselerini yakıp yıktıkları-

diği o yardım çağrısı 1095 Kasımı’nda toplanan

nı dile getirerek Batı’nın yardımına ihtiyaçları

Clermont Konsili’nden geldi23. Büyük kitleleri ha-

olduklarını belirtiyorlardı21.

rekete geçirerek sefer çağrısı yapıldı. Tarih 1095

Bizans İmparatoru, eline geçen fırsatları iyi de-

yılının sonbaharına gelince Papa II. Urbanus o tari-

ğerlendirdi. Nitekim Türkiye Selçuklu Devleti

hî vaazını yaparak büyük kitleleri harekete geçirdi.

Sultanı I.Süleymanşah’ın 1086 yılında, Büyük

27 Kasım 1095 yılında Clermont Konsili’nden ya-

Selçuklu Sultanı Melikşah’ın 1092 yılında ölme-

pılan

siyle iki devlette boşluk meydana gelmişti. Bunu

Müslüman zulmünden kurtarmak amacı ile yapılan

fırsat gören I. Aleksios Batı’dan yardım istedi.

bir çağrı olduğu bildirildi. Bunun neticesinde bu

Papa II. Urbanus Doğu’ya bu yardımı çıkarları

büyük çağrı Bizans ve Türklerin kaderini belirleye-

22

cek ayrıca dünya tarihine damgasını vuracak sefer-

doğrultusunda kabul etti .

çağrı,

Doğu’daki

Hıristiyanları

Türk-

ler “Haçlı Seferleri” adı altında vuk’u bulacaktı24.

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 28


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–——— DİPNOTLAR

1 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Çev: Fikret Işıltan, Ankara: TTK, 2015, 297.

13 I. Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, 4; Y. Ayönü, Selçuklular ve Bizans, 80.

2 Mikhail Psellos, Mikhail Psellos’un Khronographia’sı, Çev: Işın Demirkent, Ankara: TTK, 1992, 25.

14 I. Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, 5.

3 G. Ostrogosky, 307.

15 I. Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, 5.

4 Steven Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, I, Çev: Fikret Işıltan, Ankara: TKK, 1989, 78; Işın Demirkent, “Haçlı Seferleri Düşüncesinin Doğuşu ve Hedefleri”, Tarih Dergisi, Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız Hatıra Sayısı, 35, İstanbul: İÜEDFY, 1994, 68-69; Işın Demirkent, “Haçlılar”, DİA, XIV, İstanbul: TDV Yayınları, 1996, 525-526; Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, İstanbul: Dünya Yayınları, 1997, 2.

16 Y. Ayönü, Selçuklular ve Bizans, 86. 17 Osman Turan, “Kılıçarslan I”, İ.A., VI, İstanbul: MEB, 1977, 682; Mücteba İlgüler, “Çaka Bey”, DİA, VIII, İstanbul: TDV Yayınları, 1993, 188; Anna Komnena, 271. 18 I. Demirkent, Haçlı Seferleri Düşüncesinin Doğuşu ve Hedefleri, 69; S. Runciman, I, 80.

5 Işın Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, Ankara: TTK, 1996, 3. 6 Işın Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, 3.

19 Mehmet Aydın, “Batı ve Doğu Hırisitiyanlığına Tarihi Bir Bakış”, AÜİF Dergisi, XXVII/1, Ankara: AÜİF Yayınları, 1986, 128. 20 S. Runciman, I, 80.

7 Yusuf Ayönü, Türkiye Selçuklu Bizans Münasebetleri (1075-1116), Ege Üniversitesi Tarih Anabilim Dalı, “Basılmamış Yüksek Lisans Tezi”, İzmir: 2001, 90-91.

21 Sevtap Gölgesiz Karaca, “I. Haçlı Seferi (1096) Öncesi Bizans İmparatorluğu’nun Siyasî Durumuna Bakış”, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, II-4, Edirne: 2012, 148.

8 Mükrimin Halil Yinanç, Türkiye Tarihi: Selçuklular Devri I Anadolu’nun Fethi, İstanbul: İÜEFY, 1944, 114.

22 Gölgesiz Karaca, 149.

9 Anna Komnena, Alexiad: Anadolu’da ve Balkan Yarımadası’nda İmparator Alexios Komnenos Dönemi’nin Tarihi Malazgirt’in Sonrası, Çev: Bilge Umar, İstanbul: İnkilâp Kitapevi, 1996, 163.

23 Donald M. Nicol, Bizans ve Venedik Diplomatik ve Kültürel/ İlişkiler Üzerine, Çev: Gül Çağalı Güven, İstanbul: Sabancı Üniversitesi, 2000, 65. 24 S. Runciman, I, 83; I. Demirkent, Haçlı Seferleri, 5.

10 Anna Komnena, 169. 11 Yusuf Ayönü, Selçuklular ve Bizans, Ankara: TTK, 2014, 78. 12 Y. Ayönü, Selçuklular ve Bizans, 79.

Özcan Evrensel YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 29


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

ANADOLU’NUN KALBİ BİZANS İMPARATORLUĞU’NDA ÜCRETLİ TÜRK ASKERLERİ Roma şehrinin kuruluşu Romulus Efsane-

III. yüzyıldaki Krizler devri Diokletianus

siyle başlıyor ve Romulus’un Remus’u öldürerek

dönemine damga vurdu. Diokletianus bütün devlet

M.Ö. 21 Nisan 753 yılında Şehri kurduğu

idaresinin işleyişini yeniden düzenledi. Oluşan bu

1

söyleniyor . Roma devlet tarzı, Grek kültürü ve

reformlar Büyük Konstantinos tarafından geliştiril-

Hıristiyan inancı Bizans için ana kaynak oldu.

di ve Bizans’ın idare şekli meydana geldi. Bizans

Helen kültürü ve Hıristiyanlığın sentezi onucu

hakkındaki bilgiler eskiçağ araştırmalarından doğ-

Bizans ve kültürü meydana geldi. Oluşan bu sen-

du. Grek antik devrine diden yol Bizans üzerinden

tez, Roma Devleti’ni merkezinin Krizler Devri

geçmektedir. Çünkü Batı insanı için Rönesans dev-

olarak nitelenen III. Yüzyılda yaşanan olaylardan

rinde Grek kültürüne karşı duyulan özlemi gideren

dolayı doğuya kaymasına neden oldu. Daha donra

tek

Roma’nın kesin olarak Hıristiyanlaştırılması ile

Diokletianus,

Bizans diye nitelendirdiğimiz Doğu Roma’nın

Augustus ve iki Sezar’dan oluşan dört başlı bir

temelleri atıldı. Doğu Roma aslında hiçbir zaman

hükümdarlar şûrası meydana getirdi4. Diokletianus

kendine Bizans demedi. Nitekim bu dönemde de

ve Konstantinos’un idare sistemlerinin en önemli

gerek halk gerekse İmparatorluğun kedine Bizans

özelliği, ilke bakımından askerî ve sivil iktidarın

demediği bilinmektedir. Çoğunluğun kabulüyle

birbirinden ayrılmasıydı. Roma İmparatorluğu’nda

ilk dönemler için Doğu Roma olarak anılmak-

yaşanan buhranlar ve çalkantılardan doğu kısmı

tadır.

ise

barıya göre daha dayanıklı olarak çıkmayı başardı.

belirsizdir2. Aslında “Bizans” tabiri çok sonradan

Güçlü çıkan Doğu kısmı da Kavimler Göçü (M. S.

ortaya

İmparatorluğun 3

dayanarak

iki

ordunun barbarlaşması tehlikesiyle karşı karşıya

log Hieronymus Wolf' un "Corpus Historiae

kaldı. Bu tarihten sonra Büyük Roma İmparatorlu-

Byzantinæ" isimli eserinin yayınlanmasının ar-

ğu ikiye bölündü. Ülkeyi karışıklıklardan kurtar-

dından ortaya çıkmış, batı kaynaklı bir isimdir.

mak imparatorun göreviydi ve I. Anastasius’tan

tarihçisi

ilk

sisteme

filo-

sanat

tabir

önceki

olumunda

375-395)’nün etkilerini bütünüyle yaşadı, devlet ve

Alman

Bu

evresi

İmparatorluğun

olarak

1648’de

çıkmıştır .

kurulma

kaynaktı.

ve

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 30


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

sonra I. Justinianos (527-565) bu karışıklık zama-

oluyordu. Hazar baskısından kaçan Bulgarlar Bizans

nında başa geçti. Ancak bu devirde yapılmaya

sınırına dayandı. Araplarla barış antlaşması yapıldı

çalışılan yenilikler devlete pek yaramadı ve İmpa-

be Bulgarlar üzerine gidildi. Bizans’ta en önemli

ratorluğun kaldıramayacağı yüklerin altına girme-

olaylardan biri de tasvir kırıcılık dönemleridir. En

sine neden oldu.

önemli temsilcisi de III. Leon’dur. İlk karşı çıkma 726 yılında oldu6. Bunun gibi Bizans’ın içinde nice

Yaşanan bu karışıklıklardan devleti ancak

isyan ve karışıklıklar çıkmıştır. Tüm bu olayların

yeni bir nefes kurtarabilirdi ve o nefes de

üstesinden gelen devlet dönemin ihtiyaçları doğrul-

Heraklios ( 616-641) oldu. Eski sistem çökmek

tusunda çeşitli etnik unsurlardan asker toplamış ve

üzereydi. Ücretli askerler paraya bakıyordu. Kay-

sağlam bir ordunun kurulması için çaba sarf etmiştir.

naklar kuruyunca bunlarda merkezi dinlememekteydi. Heraklios’da, Bizans’ı yüzyıllar boyunca

Bizans’ta Ordu Düzeni ve Yapılanması

ayakta tutan dâhiyane bir fikir olan askerî ve eko-

Köklü bir geçmişe sahip olan, gerek iç ge-

nomik düzen yani Thema sistemini kurarak devle-

rekse dış çekişmelerle gelen şiddetli saldırılara rağ-

te yeni bir nefes aldırmış oldu. Bu sistem devleti

men uzun süre ayakta kalmayı başaran Bizans, ger-

ücretli askerlerden kurtardı. Heraklios devri ile

çek adıyla Doğu Roma İmparatorluğu’nu en az bin

Roma devri kapandı ve tam anlamıyla Bizans

yıl ayakta tutan nedenlerin başında güçlü idaresi ve

dönemi başladı. Heraklios’dan sonra yerine II.

sağlam ordusu gelmektedir. Bir süre sonra Bizans

Kostans geçti ve bu yeni imparatorun despotça

Devleti’nin diğer kurumlarında gerek siyasal gerek-

tavırları İtalya’da isyana neden odu. Despotluğu

se ekonomik şartlar nedeniyle değişimler meydana

nedeniyle bir süre sonra hâcibi tarafından öldürül-

gelmeye başladı. Doğal olarak askerî sistemde bu

dü. Yerine oğlu IV. Kostantinos (668-685) geçti.

değişim rüzgârından nasibini aldı. Birliklerin sayısı,

Bu tarihlerde Arap akınları hızını arttırdı. Arap-

stratejileri, etnik yapısı vs. değişmeye başladı. Bi-

larda Halife olan Muaviye iç siyasetini sağlamlaş-

zans ordusu, sayısı çok fazla olmayan İstanbul’daki

tırdıktan sonra Bizans’a karşı akınlara başladı ve

merkez ordunun haricinde thema, müttefik veya tâbi

bir dönem Kadıköy’e kadar geldi. Daha sonra

devletlerden gönderilen yardımcı kuvvetler ve ücret-

mücadele sahası denize kaydı ve Araplar Kıbrıs,

li askerlerden meydana gelmektedir. XI. Yüzyıla

Rodos ve Kos (Sakız) adalarını aldı. Bazı adaları

kadar eyalet birlikleri imparatorluğun merkezi gücü-

da alan hilafet ordusu muazzam bir orduyla İstan-

nü oluştururken bu tarihten sonra yaşanan gelişme-

bul önlerinde göründü. Daha sonra bir filo İzmir’i

lerle thema’nın gücünün kırılması ile bu kuvvetlerin

işgal etti. Grek bir mimar olan Kallinikos’un icat

yerini ücretli askerler almaya başladı ve bir süre

ettiği Grek ateşi ve şiddetli fırtına Araplara ağır

sonra da orduda asli unsur haline geldiler. Bizans

kayıplar verdirdi ve kara orduları da o sırada yeni-

ordusunda Frank, İngiliz, Norman, Alman, Venedik,

lince İstanbul için yapılan sefer başarısız oldu5.

Rus, Bulgar, Alan, Sırp, Gürcü, Ermeni, Peçenek,

Buda diğer devletler nezdinde Bizans’ın otoritesi-

Kıpçak, Oğuz (Uz), Türkopol ve Selçuklu Türkleri

ni arttırdı. Ancak Türk asıllı Bulgarların Balkan

gibi ücretli askerler bulunmaktadır7.

yarımadasına girişleri başka bir soruna neden

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 31


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

Farklı boylardan oluşan Türk toplulukları

toprak ağalarının mücadelelerinin yanı sıra hizmet

Bizans hizmetine girmeleri hemen olmadı. Trak-

karşılığı vergiden muaf tutulan thema askerlerinin

ya’daki İmparatorluk topraklarını yağmalayan Uz,

devlete yük olmasına da neden oldu11. IX. yüzyılda

Peçenek ve Kumanları durduramayan Bizans, bu

İmparator Kostantinos Monamakos masrafları kıs-

topluluklara çeşitli hediyeler vererek ve devlet

mak amacıyla themadaki asker sayısını kısınca üc-

hizmetine alarak yararlanma yoluna gitti. Bazıları

retli askerler önem kazandı. Doğuda Ermeni toprak-

da savaşlarda esir düştükten sonra imparatorluk

larının alınması ile Selçuklularla karşı karşıya kalın-

hizmetine alındı. Karadeniz’in kuzeyinden gelen

dı. Kuzeyde ise Bulgarların alınmasıyla Peçenek,

Türklerden başka Selçuklu Türkleri de orduda

Uzlar gibi Türk kavimleriyle olan tampon bölge

kullanıldı. Bu kuvvetler Bizans’ın Batı mücadele-

kalktı. Bu saldırılara karşı koyamayan devlet, onları

leri dışında taht kavgaları sırasında yöneticilerin

hizmetine alarak korunma yolunu seçmiştir12. An-

rakiplerini yenmelerine yardım edebilmek için

cak bu da fazla işe yaramadı. Selçuklulara karşı

yüksek maaşla Anadolu’daki beylerden yardımına

Savaşması için 15 bin kişilik Peçenek atlısı Anadolu

başvurmuştur. Türklerin ok kullanmadaki mahareti

yakasına geçirildiler. Ancak Peçenekler bu görevi

sebebiyle Bizans, onları genellikle öncü kuvvet

kabul etmeyip Tuna kıyılarına döndüler13. Azer-

olarak kullandı ve bu Türk birlikleri kendi soyun-

baycan üzerinden de Anadolu’ya Türklere karşı

dan olanlara karşı da Bizans safında savaştı. Ordu

savaşmak için gönderilen ücretli Türk askerler var-

da Türkler çoğunlukla öncü kuvvet olarak savaştı8.

dır. Bunlardan biri Hanoğlu Harun’dur14.

Bu kuvvetler Selçuklulara karşı da savaşmışlardır.

Malazgirt Savaşı öncesi isyan edip Bizans

1049 yılında İmparator Konstantin Monomakos,

hizmetine giren diğer bir Türk beyi Sultan Alpars-

Peçeneklerden 15 bin atlı asker toplanılmasını

lan’ın eniştesi Erbasan’dır15. Manuel Komnenos’u

emretti. Bu yeni teşekkül eden kıt’aya başbuğ ola-

Sivas yakınlarında yendiği halde Alparslan’a karşı

rak İstanbul (Kostantaniye)’de bulunan Peçenek

onunla işbirliği yapıp Bizans kuvvetlerinin başına

liderlerinden dördü; Sülçe, Selte, Karaman ve

geçti16. Manuel Komnenos’dan sonra İmparatoriçe

Kataleym tayin edildi. İmparator bunlara kıymetli

Eudokia ile evlenen IV. Romanos Diogenes’in ama-

hediyeler, iyi silâh ve seçilmiş atlar verdikten son-

cı Bizans’ı II. Basieos devrindeki gibi parlak günle-

ra, bunları Üsküdar tarafına geçirerek Selçuklular

rine döndürmekti. Bu amaçla çeşitli milletlerden

üzerine gönderdi9. II. Nikephoros Phokas (963-

topladığı ücretli askerlerle 1071 yılında Selçukluları

969), I. Ioannes Çimiskes (969-976) ve II. Basileos

Anadolu’dan atmak amacıyla Alparslan üzerine

(976-1025)’un dirayetli yönetimleri XI. yüzyılın

yürüdü17. O sırada Mısır Şiî Fatımi Devleti üzerine

başlarında Bizans ordusunu neredeyse yenilmez

sefere çıkan Alparslan hemen geri döndü ve Malaz-

yapmıştı. Ancak II. Basileos’un ölümü bir dönüm

girt Ovası’nda yaşanan savaşta orduda çeşitli millet-

noktası oldu ve ondan sonra gelenler zayıf iradeli

lerden ve Peçenek, Uzlardan oluşan büyük bir ücret-

kişiler olduğundan siyasî, ekonomik ve iktisadî

li asker grubu hazılayan İmparator Romanos

yönden sarsıntılar olmaya başladı10. Bu sarsıntı

Diogenes hazırlıklarını sürdürdü18. Savaş sırasında

orduyu da vurdu. En belirgin değişim themanın

bir kısım Türk birlikleri saf değiştirdiler. 26 Ağustos

azalmasıydı. Bu durum aristokrat sınıftakilerin ve

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 32


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

1071 yılında Bizans tarihinin en ağır yenilgilerin-

başka devletlere karşı savaştıkları gibi kendi soydaş-

den birine uğradı. İmparator Romanos Diogenes

larına karşı da savaşmışlardır. Bu birlikler zamanla

esir edildi ve Türkler Anadolu’ya yerleşmeye baş-

Bizans’ın düzenli ordusunun yerini aldılar. Bizans,

ladı19. Bunun dışında I. Aleksios devrinde

tarihi boyunca belli dönemlerde ücretli askerden

Tükopollerde ordu da ücretli olarak görev yapmış-

faydalanma yoluna gitmiştir. Bu ücretli askerlerden

tır20.

en belirleyici olanları maharetleri dolayısıyla Türk toplulukları oldu. Bunu Malazgirt Savaşı örneğin-

Sonuç olarak farklı Türk toplulukları Bi-

den de anlamaktayız.

zans ordusunda ücretli olarak görev yaptı. Bu gruplar içinde en kalabalığı Peçeneklerdi. Bu toplulukların ok kullanmadaki maharetleri v.s.dolayısıyla

DİPNOTLAR 1 Halil Demircioğlu, Roma Tarihi, I, Ankara: TTK, 2015, 37.

11 Işın Demirkent, “1071 Malazgirt Savaşı’na Kadar Bizans’ın Askerî ve Siyasî Durumu”, Bizans Tarih Yazıları, İstanbul: 2005, 13-14.

2 Feridun M. Emecen, Fetih ve Kıyamet 1453, İstanbul: Timaş Yayınları, 2016, 24-25.

12 Yonca Azerlioğlu, “Bizans İmparatorluğu’nda Türk Varlığı”, Türkler, VI, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, 221-222.

3 Cyril Mango, Bizans Yeni Roma İmparatorluğu, Çev: Gül Çağalı Güven, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008, 9.

13 Ernst Honigmann, Bizans Devleti’nin Doğu Sınırı, Çev: Fikret Işıltan, İstanbul: Sanat Kitapevi Yayınları, 1970,37.

4 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Çev: Fikret Işıltan, Ankara: TTK, 2015, 31.

14 E. Honigmann, 116-118.

5 G. Ostrogorsky, 116.

15 Mustafa Demir, Büyük Selçular Tarihi, İstanbul: Sakarya Yayıncılık, 2011, 82.

6 G. Ostrogorsky,151. 7 Sadrüddin Ebu’l-Hasan Ali b. Naşır b. Ali ElHüseynî, Ahbârü’d-Devleti’s-Selçukiye, Çev: Necati Lügal, İstanbul: TTK, 1999,33.

16 Sıbt İbnü’l Cevzî, Mir’atü’z-Zaman fî Tarih’il Âyan, Çev: Ali Sevim, Ankara: TTK, 2011, 146-147; Ali Sevim, “Malazgirt Meydan Savaşı ve Sonuçları”, Malazgirt Armağanı, Ankara: TTK, 1993, 219-230.

8 Yusuf Ayönü, “Bizans Ordusunda Ücretli Türk Askerleri (XI-XII. Yüzyıllar)”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 57.

17 Yusuf Ayönü, Selçuklular ve Bizans, Ankara: TTK, 2014, 35.

9 Akdes Nimet Kurat, Peçenek Tarihi, İstanbul: Devlet Yayınları, 1937, 136.

18 Hüseyin Tekinoğlu, Selçuklular Tarihi, İstanbul: Kamer Yayınları, 2015, 124.

10 Sevtap Gölgesiz Karaca, “I. Haçlı Seferi (1096) Öncesinde Bizans İmparatorluğu’nun Siyasî Durumuna Bakış”, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, II/IV, 2012, 141-153.

19 İbn Bibi, El-Evâmirü’l-Alâ’iyye fi’l-Umûri’lAlâiyye, II, Çev: Mürsel Öztürk, Ankara: TTK, 2014, 12; Halil İnalcık, Devlet-i’ Aliyye, I, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009, 4; Azîmî, Azîmî Tarihi, Çev: Ali Sevim, Ankara: TTK, 2006, 105. 20 Y. Ayönü, 64.

Sinan Erginoğuz YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 33


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

ÇİFT BAŞLI ORDU ettiler1. Yapılan akınların ve darbelerin ardı arkası

İnsanlık var olduğu sürece tarihte var olacaktır. Ortaçağda birçok devlet kurulup yıkılmış-

kesilmedi ve 5. yüzyılın sonlarına doğru Germen

tır. Bu devletlerin ayakta tutulabilmesi için güçlü

kavimleri tarafından Batı Roma İmparatorluğuna

bir şekilde hem iktisadî, içtimai, askerî ve lojistik

son verildi. Fakat devletin Batı kanadının aksine

açıdan güçlü olması lazımdır. Bir devleti şaha

Doğu kısmı olan Bizans İmparatorluğu ise Balkan-

kaldıran da ordusudur. Onu ortadan yok eden de

larda Slavları, doğu da Sasanileri yenilgiye

yine ordusudur. Bu ordulardan biri de Ortaçağ’a

uğrattı2.

adını altın harflerle yazdıran Bizans ordusudur.

Bizans İmparatoru I. Jüstinyen 527 yılında

Özellikle Anadolu’nun içinde farklı bölgelerde

iktidara geldikten sonra Kuzey Afrika, İtalya ve

uyguladığı sistemle devletin hazinesinden para

Doğu İspanya’yı yeniden ele geçirdi. Sasani kralıy-

çıkmadan asker yetiştirmiştir. Tarihsel süreç içe-

la anlaşma yaparak doğu sınırlarını da kontrol altı-

risinde Bizans ordusunun kuruluşu, ordunun faa-

na almasına rağmen şehir içindeki dinsel ve siyasal

liyetleri ve askeri yapısından bahsedilecektir.

çatışmalar devletin gücünü zayıflatmaktaydı. Ülke-

IV. yüzyıldan itibaren Barbar akınlarına

deki bu çatışmalar en sonunda 532’de bir halk

karşı koyan Roma İmparatorluğu, I. Theodosius

ayaklanmasına dönüştü. Nika Ayaklanması olarak

barbar akınlarına karşı koyarak Vizigotları Bal-

bilinen bu isyan, komutan Belisarius tarafından

kanlar’da durdurarak onların Tuna Irmağı’nın

başkentteki Hipodrom’da (Sultanahmet Meydanı)

güneyine doğru ilerlemesini engelledi. Fakat I.

bastırıldı ve yaklaşık 30 bin isyancının öldürülme-

Theodosius’un 395’te ölümünden sonra Roma

siyle sona erdi. İmparator Jüstinyen, bugün ki Av-

İmparatorluğu Doğu ve Batı olmak üzere ikiye

rupa Hukuku’nun gelişmesine temel oluşturan Ro-

bölündü. İmparatorun ölümünden sonra Batı Ro-

ma hukuku derlemesi (Corpus luris Civilis) oldu3.

ma İmparatorluğuna Vizigotlar tarafından yapılan

Kendi içindeki siyasi ve dini çatışmaları

akınlar sonucunda Roma ele geçirildi. Barbar ka-

çözmeye çalışırken, VII. ve VIII. yüzyıllar arasın-

vimlerden Vandallar ise İmparatorluğun Kuzey

da Doğuda Müslüman ve Pers ordularının saldırısı-

Afrika, İspanya ve İtalya topraklarını istila

na uğrayan Bizans, Batıda ise Slavların saldırıları-

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 34


——————————————–——

Kapak Dosyası ———————————————–———

na karşı koymaya çalıştı. 610 tarihinde Bizans

ri ve yabancı elçilerle ilişkiler bu baş görevlinin sorumlu-

tahtına geçen Herakleios, Perslerin saldırısını dur-

luğundaydı. Fakat ülkenin kalbi olan Maliye ve toprak

durdu ve şehrin savunma kısımlarını güçlendirdi.

yönetimi kurumları ise başka görevlilerin kontrolündeydi5.

Batı sınırında Tuna’yı geçen Avarlar’ı yenilgiye uğratan yeni imparator, Arap ordularının 632’de

Bizans İmparatorları savunmayla ilgili öncelikli

Suriye ve Filistin’i ele geçirmesine engel olamadı.

sorunları çözmek için, tehdit edilen herhangi bir sınır

İskenderiye’yi ele geçirdikten sonra 642 yılında

bölgesine ya da ayaklanma baş gösteren herhangi bir

Mısır’ı tamamen ele geçiren Araplar 674-678 yılla-

eyalete, her an harekete hazır ve buralarda İmparatorlu-

rı arasında birçok kez İstanbul’u kuşattılar fakat bir

ğun egemenliği sağlayacak şartlarda hızlı ve sürekli bir

sonuç alamadılar . Herakleios Hanedanlığının ar-

orduyu beslemeye çalışmıştır. Ancak vergi gelirleri, paha-

dından VII. yüzyılın başlarında imparatorluk tahtı-

lı araçlarla donatılmış ve zırhlı süvarilerden oluşacak

4

büyük birliği beselemelerine yeterli değildi. Misal olarak

na İsauria Hanedanından III. Leo geçti. Tahta geçer

Justinianus Batı Akdeniz’de yitirilen toprakları geri al-

geçmez yeni Arap saldırılarını ve Bulgarları geri

mak istediğinde ordudaksi askerlerin ücretlerini ele geçir-

püskürttü. Daha sonra tahta çıkan V. Konstantin

dikleri yerlerdeki yağmadan ve savaş ganimetlerinden

yaptığı seferlerle Balkanlar’da Bulgarların hâkimi-

ödemeyi

kararlaştırdı.

Bizans

komutanı

olan

yetini kırdı. Bu yıllarda Bizans İmparatorluğunda

Belisarius’un komutasındaki 5.000 kişilik ordusu, İtal-

egemen olan Yunan dilinin Latincenin yerini alma-

ya’da sefere çıktığı yıllarda (535-549), yerel halka o ka-

sı ve dinsel uyuşmazlıklar imparatorluğun Doğu ve

dar acı yaşatmış ve o denli zarar vermişlerdi ki; yerli halk

Batı kanadını daha da birbirinden uzaklaştırdı.

barbar istilasında bile bu denli büyük zarar görmemişti. İmparator ve Konstantinopolis halkı, saldırılara açık kal-

Bizans çok geniş yetkilerle donatılmış bir

maktansa surların ardına saklanarak, devletin yaşamsal

imparator tarafından yönetiliyordu. Genelde iktidar

önem taşıyan bölgelerini, teknik bakımdan İran ordusu

babadan oğla geçerdi. Fakat Bizans İmparatorlu-

biçiminde donatmış, fakat kendilerine verilen topraklarla

ğu’nda ordu komutanlarının zor kullanarak tahtı

değil de vergilerle ve ganimetlerle beslenen küçük, hare-

ele geçirdiği ve yeni bir hanedanın yönetime geçti-

ketli ve sürekli bir orduyla savunurken, İmparatorluğun

ği dönemlere sıkça rastlanır. Bizans imparatoru

çorak ve kıyılara uzak bölgelerinin, gerekirse elden çıkmasına göz yummuşlardır6.

aynı zamanda ordunun komutanı, en yüksek adli

DİPNOTLAR

yargıç ve yasa koyucuydu. Konstantinopolis’teki

1 G. L. Seidler, Bizans Siyasal Düşüncesi, Çev: Mete Tunçay, Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1980, 1; Cyril Mango, Bizans Yeni Roma İmparatorluğu, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008, 27-28.

Ortodoks Kilisesi’nin patriğini de ancak İmparator belirlerdi. Devleti başkenti olan Konstantinopo-

2 Jean Claude-Cheynet, Bizans Tarihi, Ankara: Kültür Kitaplığı Yayınları, 2008, 11-12.

lis’te İmparatora danışmanlık yapan bir Roma se-

3 A. A. Vasiliev, Bizans İmparatorluğu Tarihi, Çev: Arif Müfid Mürsel, I, Ankara: Maarif Yayınları, 1943, 168.

natosu vardı. Yasalar yürürlüğe girmeden önce bu senatonun onayından geçer ve senato imparatora

4 Şerif Baştav, Bizans İmparatorluğu Tarihi, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Yayınları, 1989, 8; Georg Ostrogorsky, Bizans Tarihi, Çev: Fikret Işıltan, Ankara: TTK, 2011, 86.

yasa tasarıları hazırlayarak sunabilirdi. Ayrıca

5 Michael Grant, Roma’dan Bizans’a, Çev: Z. Zühre İlkgelen, İstanbul: Homer Kitabevi Yayınları, 2000, 39.

imparatorun sağ kolu olan bugünkü bakanlar düzeyince bir kişi vardı. Devlet daireleri, saray görevli-

6 Tamara Talbot Rice, Bizans’ta Günlük Yaşam, İstanbul: Göçebe Yayınları, 1998, 128; Charles Diehl, Bizans İmparatorluğunun Tarihi, İstanbul: İlgi Yayınları, 2006, 37.

leri, saray muhafız kıtaları, güvenlik, posta örgütle-

Muhammed Oflas, YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 35


Röportaj ———————————————–———

——————————————–——

PROF. DR. YUSUF AYÖNÜ İLE TARİH SOHBETİ

İmparatorluğu, Türkiye Selçukluları ve Beylikler 1- Öncelikle sizi tanımak isteriz, bize kendiniz-

Devri Türkiye Tarihi’dir. Bu konular ile ilgili ola-

den bahseder misiniz? Prof. Dr. Yusuf Ayönü

rak makaleler ve çeşitli sempozyumlarda sunulan

kimdir?

tebliğler dışında Katalanların Anadolu ve Trakya’-

1975 yılında İstanbul’da doğdum. İlk ve

daki Faaliyetleri (1302-1311) ve Selçuklular ve

Orta öğrenimimi bu şehirde tamamladıktan sonra

Bizans başlıklı iki kitabım bulunmaktadır.

1993’de kaydolduğum Ege Üniversitesi Edebiyat

2- Neden Tarih Bölümünü seçtiniz? Tarihi sev-

Fakültesi Tarih Bölümü’nden 1997’de mezun

dirmek için neler yapılmalı?

oldum. 2001 yılında “Türkiye Selçukluları-Bizans

Çocukluk yıllarımda televizyon, insanların

Münasebetleri (1075-1116)”, başlıklı tez ile Yük-

hayatında bugün olduğu kadar yer tutmuyordu.

sek Lisans, 2007 yılında “Selçuklu-Bizans Müna-

Dolayısıyla insanlar özellikle uzun kış gecelerinde

sebetleri (1116-1308)” başlıklı tez ile Doktora

vakit geçirmek için çeşitli meşgaleler bulmak zo-

eğitimimi tamamladım. 2011 yılında Ortaçağ Ta-

rundaydı. Bizim evimizde hemen her gece tarihi

rihi alanında Doçent, 2016 yılında Profesör unva-

şahsiyetlerin hayatlarının anlatıldığı kitaplar oku-

nını aldım. 2001 yılında Tahran Üniversitesi

nurdu. Ben o zaman henüz küçük olduğumdan

Uluslararası Dil Okulu’nun açtığı Farsça dil kurs-

okuma işi ablamın vazifesi idi. O yüksek sesle

larına katılmak için İran’da, 2002-2003 Eğitim

okur biz de dinlerdik. Tarihi olayların anlatıldığı

Öğretim döneminde Yunanistan hükümetinin

bu eserlerdeki şahsiyetlerin faaliyetlerini dinlemek-

Türkiye Cumhuriyeti hükümeti emrine verdiği

ten o kadar büyük zevk alırdım ki, ablam yorulup o

araştırma bursu ve 2004 yılında American Research Intitute in Turkey (ARIT) bursu ile Yunanistan’da bulundum. Uzmanlık alanım Bizans

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 36


Röportaj ———————————————–———

——————————————–——

gecelik okumayı sonlandırdığında üzülür ertesi

Tarih çok geniş bir saha olduğundan bu

günün gelip tekrar kaldığımız yerden devam etme-

alanda çalışacak olanlar kendilerine kronolojik ve

sini sabırsızlıkla beklerdim. Tarihe merakım ço-

coğrafi olarak bir sınır çizmelidir. Bu sebeple

cukluğumdaki bu okuma seansları ile başladı. Or-

Üniversitelerdeki Tarih bölümleri çeşitli Anabilim

taokul yıllarında Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun

Dalları halinde yapılanmıştır. Lisans programında

büyük bir ustalıkla kaleme aldığı ve Türk tarihinin

genel

çeşitli dönemlerinin konu edildiği romanları ile

programlarda

tanıştım. Romanlarda okuduğum olaylar ve şahsi-

sınırlandırılmış bir dönemi kapsayan dersler alırlar.

yetler hakkında daha fazla bilgi edinmek için farklı

Seçeceğiniz dönem sizin hangi konulara ilgi

eserlere bakmaya başladım ve süreç böylece de-

duyduğunuz ile ilgilidir. Burada elbette ki lisans

vam etti. Tarihi sevdirmek için neler yapılmalı?

eğitiminiz sırasında ders aldığınız hocaların da etkisi

sorusuna gelince, aslında tarih tüm dünyada her

büyük oluyor. Mezun olduğum Üniversitenin tarih

yaştan insanın ilgisini çeken bir alandır. Nitekim

bölümünde Ortaçağ dönemini kapsayan derslere

tarihi konuların ele alındığı filmlerin ve dizilerin

Prof. Dr. İsmail Aka ve Prof. Dr. Tuncer Baykara

büyük ilgi çekmesi ve yüksek bir izleyici kitlesinin

hocalar girmekteydi. Konulara hâkimiyetleri ve ders

olması bunu kanıtlıyor. Tarihi romanları da unut-

anlatım şekilleri benim bu derslere daha fazla ilgi

mamak gerekir. Zira ustalıkla kaleme alınmış bir

duymamı sağladı.

romanın tadını hiçbir film veya dizide bulamazsı-

tarihine yönelmemde kişisel ilgim dışında bu iki

nız. Roman okurken yönetmen, senarist, kamera-

hocamın etkisi olmuştur.

man ve hepsinden önemlisi kahramanları canlandı-

4- Bizans alanında yetkin biri olarak sizce bu

ran başrol oyuncusu siz olursunuz. Ancak örgün

imparatorluğun Ortaçağ dünyasına kattıkları

eğitimde tarih öğretimi konusunda maalesef başarı-

nelerdir?

sızlık söz konusudur. Orta öğretimde öğrenci olan

bir

eğitim ise

alan ilgi

öğrenciler alanlarına

Lisansüstü göre

daha

Dolayısıyla benim Ortaçağ

Bin yıldan fazla bir süre varlığını devam

kızımın tarih kitaplarını incelediğimde konuların

ettirmiş olan Bizans İmparatorluğu Ortaçağ’ın

çok ayrıntılı olarak ele alınmadığını gözlemliyo-

büyük bir kısmında dünyanın en kudretli devleti

rum. Böyle olunca tarih, öğrenciler için sıkıcı bir

durumundadır. Siyasi, ekonomik ve askerî gücünün

ders haline geliyor. Bu nedenle Orta öğretimde

yanında gelişmiş bir medeniyet vücuda getirmiştir.

kullanılan tarih ders kitaplarının yeniden hazırlan-

Uzunca bir dönem Avrupa, Afrika, Anadolu ve

ması gerektiği kanaatindeyim. Eğitimde gelişmiş

Balkanlara egemen olan bu İmparatorluk sınırları

teknolojilerin kullanıldığı günümüzde, tarih eğiti-

içinde sonradan kendi devletlerini kuracak olan

minde öğrencilerin akıllarında kalıcı olmayacak

farklı milletlere hükmetmiştir. Doğal olarak da

gereksiz ayrıntılar yerine görsel materyallerin daha

bütün bu halklar Bizans medeniyetinden (İnanç, dil,

fazla ön plana çıkartılması gerekir.

idare anlayışı vb) etkilenmişlerdir.

Dolayısıyla

3- Sizi Ortaçağ’a yönlendiren sebep veya sebep-

Bizans tarihi bütün bu milletlerin de tarihinin bir

ler nelerdir?

parçasıdır.

Hepsinden

önemlisi

bu

büyük

medeniyetten günümüze ulaşan ilmî, edebî, dinî ve

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 37


Röportaj ———————————————–———

——————————————–——

sanatsal eserler, abidevî mimari yapılar bu gün

dahi insanları etkilemekte ve ilham kaynağı olmaktadır. 5- Bu alanda çalışmak isteyenlere ve Grekçeyi bilen biri olarak bu dili öğrenmeyi amaçlayanlara önerileriniz nelerdir? Bizans tarihi uzunca bir dönem Türkiye’de ihmal edilmiş bir alandır. Bu ihmalin siyasi, ideolojik ve bu alanda çalışmanın zorluğu gibi sebepleri vardı. Sevindirici bir gelişme olarak son yıllarda ülkemizde bu alanda çalışan tarihçilerin sayısı artmaya başladı. Çünkü Bizans tarihini bilmemiz

oldukça kolaylaştı. Gerek tarihçiler kaleme aldıkla-

asırlarca çok geniş bir coğrafyaya hükmeden impa-

rı çalışmaları çeşitli sitelerde pdf olarak koyarken,

ratorluk olmasından ziyade kendi tarihimizi öğ-

artık süreli yayınların internet üzerinden ulaşmak

renmemiz açısından zorunluluktur. Bizans İmpara-

ve bu dergilerde yayınlanan makalelerin tam me-

torluğu’nun Avrupa Hunları, Göktürkler, Avarlar,

tinlerine ulaşabilme imkânı var. Ayrıca eskiden

Hazarlar, Bulgarlar, Peçenekler, Uzlar, Kumanlar,

bizim yurt dışına gidip buralardaki kütüphaneler-

Selçuklular ve Osmanlılarla siyasi, sosyal, ekono-

den temin ettiğimiz kaynakların neredeyse tamamı-

mik ve askerî münasebetleri olmuştur. İmparator-

nın tam metnine internet üzerinden ulaşmak müm-

luğun özellikle son dörtyüz yıllık döneminde en

kün. Bu bilgiye ulaşmayı daha ucuz ve hızlı hale

yoğun ilişki içerisinde olduğu halk Türklerdir.

getirdi. Geriye bir tek oturup çalışmak kalıyor. İyi

Bunun doğal sonucu olarak günümüze ulaşan Bi-

bir tarihçi olabilmek için bana kalırsa en önemli

zans kaynakları farklı Türk toplulukları hakkında

unsur diğer bütün işlerde olduğu gibi aşktır. İşinize

zengin ve başka kaynaklarda bulunmayan bilgiler

sevdalı olmanız gerekir. Böylece iş zorunlu olarak

ihtiva etmektedir. Bu nedenle Türk tarihinin farklı

yapılması gereken bir görev olmaktan çıkıp eğlen-

dönemleri Bizans yazarlarının kendi dillerinde

celi bir meşgale halini alır.

kaleme aldıkları bu eserler incelenmeden yazılamaz. Elbette ki bu kaynakları orijinal dilinden okuyabilmek için de Grekçe öğrenmek gerekmektedir. 6-Günümüz tarihçiliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bir tarihçide olması gerekenler nelerdir? Her alan gibi tarih sahası da teknolojideki gelişmelerden nasibini alıyor. Nitekim geçmiş ile karşılaştırıldığında günümüzde bilgiye ulaşmak

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 38


——————————————–——

Özel Dosya ———————————————–———

TARİHİ İNSAN YAZAR Erdem Yayınları tarafından yayınlanan

Telif eserler noktasında halka hitap eden

“Tarihi İnsan Yazar” serisi 2018 yılında kaleme

çok sınırlı yayın bulunmaktadır. Özellikle bu sınır-

alınmaya başlandı. Daha önce birçok kitap kale-

lılığı Ortaçağ tarihi alanında hissetmekteyiz. Ama

me alan Erkan Göksu, Mustafa Alican dışında

günümüzde bu alanda yayınlanan eserlerde hızlı

henüz ilk tecrübesini yaşayan yazarlar da bu seri-

bir artış görülmektedir. Fakat buna rağmen çoğu

de yer almaktadır. Böyle bir vizyonu harekete

eser akademik motifinden ödün vermemektedir.

geçiren Editör Haşim Şahin öncülüğünde Erdem

Bundan dolayı Erdem Yayınlarının halka indirge-

Yayınları çalışanlarına müteşekkiriz. Nitekim

nen bu eserleri yayınlaması büyük bir açığı kapata-

ülkemizde hızlı bir şekilde rağbet gören bir tarih

caktır. Yazan Tarih Ekibi olarak bizlere ulaşan dört

şuuru etkisini göstermektedir. Bu isteğe cevap

eserin tanıtımını yapmaya çalıştık. Eserlerin tanı-

vermek yayıncıların teşvikinin yanı sıra yazarla-

tımlarını Dr. Öğr. Üyesi Abdurrahim Tufantoz ,

rın da isteği doğrultusunda gerçekleşmektedir.

Ebru Alan, Cihat Yatçı yaptılar. Ayrıca Dr. Öğr.

Böylece bu şuurun oluşumunda doğrudan pay

Üyesi Abdurrahim Tufantoz son okumaları yapıp

sahibi olmak hem yayınevlerine hem de yazarlara

tanıtımcıları kitaplardan alıntılarıyla teşvik ve yar-

düşmektedir.

dımda bulundu. Bizlerde bu sıralamayı bir bütün haline getirmeye çalıştık. Erdem Yayınlarını bu çalışmalar noktasında teşvik etmek en büyük amacımız olmakla birlikte bu tür eserlerin artması temennimizdir. Mazlum Şahin Demir YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 39


——————————————–——

Özel Dosya ———————————————–———

Erkan Göksu, Bilge Vezir Nizâmülmülk, İstanbul: Erdem Yayınları, 2018, 141s. Erdem Yayınları’nın “Tarihi İnsan Yazar”

İkinci bölümde Nizâmülmülk’ün Selçuklu

serisinde yayınladığı Bilge Vezir Nizâmülmülk

hizmetine girmesi anlatılmaktadır. Bu serüven ise

adlı eser, liyakat ve sadakat adlı başlığıyla bu seri-

Çağrı Bey’in oğlu Alparslan’a onu melik olarak

nin ikinci bölümünde yer almaktadır. Eser Doç. Dr.

görevlendirmesiyle başlar. Aynı zamanda Çağrı Bey

Erkan Göksu tarafından kaleme alındı. Göksu 1976

oğluna “oğul, bu adam senin hocandır. Benden sonra

yılında Malatya’da doğdu. 1988’de Erciyes Üni-

onu baba bil ve sözüne kulak ver,” dedi.” (25) Bir

versitesi Tarih Bölümünü bitirdi. 2013 yılında da

Selçuklu melikinin bu sözleri dile getirmesi şehza-

Ortaçağ Tarihi Doçenti unvanını aldı. Hâlihazırda

delere ne kadar güvenildiğini göstermektedir. Böy-

Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih

lece bu bölümde Tuğrul Bey’in vefat etmesiyle be-

Bölümünde görev yapmaktadır. Yazmış olduğu bu

raber baş gösteren taht mücadelelerinin de yaşandığı

eser altı ve 134 sayfadan oluşmaktadır. Bu seride

görülmektedir. Ancak bu durumda Alparslan’ın,

yer alan diğer biyografiler Prof. Dr. Haşim Şahin

babasının yerini tutmayacak olsa da en azından her

editörlüğünde Kut, İnayet ve Yönetim, Bilgelik ve

müşkülde danışabileceği bir hocası, sadakat ve liya-

Dervişlik, Sabır ve Merak başlıkları altında top-

katine

lanmıştır.

Nizâmülmülk’ün onu bütün yönleriyle eksiksiz bir

güveneceği

bir

danışmanı

vardı.

(28)

şekilde eğitmiş olması, yol göstermesi ve Alpars-

Eserin

birinci

bölümünde

Ebû

Ali

lan’ın tahta geçmesine destek olması bu bölümde

Kıvamuddin Hasan b. Ali b. İshak et-Tûsî yani

akıcı bir şekilde dile getirilmektedir.

vezir Nizâmülmülk’ün doğumu, gençliği, eğitimi ve hocaları üzerinde durulmaktadır. Nizâmülmülk

Üçüncü bölümde de Alparslan döneminden

Horasan’ın eski kültür merkezlerinden olan Tûs

bahsedilmektedir. Nizâmülmülk’ün vezirliğe tayin

şehrine bağlı olan Nukân kasabasında 10 Nisan

edilmesi ve ona Abbasî Halifesi Kâim bi-Emrillah

1018 tarihinde doğdu. Babası Ali b. İshak,

tarafından Nizâmülmülk unvanının verilmesine değinilmiştir. Bu unvan “devletin nizamı” anlamına

Gazneliler Devleti’nin Tûs şehri âmili ve Nukân

gelmektedir. (38) Aynı zamanda bu dönemde hem

kasabasının da dihkânı idi. Annesi küçükken vefat

taht kavgaları hem de savaşlar sırasında müneccim-

etmiş ve Nizâmülmülk’ü sütanneler büyütmüştü.

lerin görüşlerine ve söylediklerine ne derece riayet

(17) Aynı zamanda bu bölümde verilen bilgilerle

edildiği hakkında bilgi verilmesi dönemi daha iyi

dönemin Abdülkerîm b. Hevâzin el-Kuşeyrî gibi

anlamamız bakımından bir ışık görevi görmektedir.

ünlü hocalarını tanımanın yanı sıra alınan doğru bir

Bunların dışında konu ile ilgili kısa hikâyelerin de

eğitimin insanın başarısı üzerinde ne kadar etkili

verilmesi konunun akıcılığını bozmadan betimle-

olduğunu görmekteyiz. Nitekim Nizâmülmülk,

memize yardımcı olmaktadır. Üçüncü bölümü okur-

devrin meşhur âlim ve şairlerinin sohbet meclisle-

ken Malazgirt Savaşı (26 Ağustos 1071)’nda Sultan

rine katılıp yazma (inşa) ve konuşma (hitabet) sa-

Alparslan’ın uyguladığı dahiyâne savaş stratejisiyle

natında ileri bir seviyeye ulaştı. (18) Bu durumun

parlak bir zafer kazanıldığını görmekteyiz. (55) Bu

Nizâmülmülk’ün hayatı üzerinde ne kadar etkili

durumun Anadolu’da bugünkü varlığımız için ne

olduğu ileriki bölümlerde de görülmektedir.

kadar önem teşkil ettiğini bir kez daha göz önüne

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 40


——————————————–——

Özel Dosya ———————————————–———

sermektedir. Bu sürece kadar uzanan yıllarda

Alparslan’ın akıl hocası Nizâmülmülk’ün etkisi de yadsınamaz. Dördüncü

bölüme

baktığımızda

Melikşah’ın sultanlığıyla birlikte Nizâmülmülk’ün itibarının daha fazla arttığını görmekteyiz. Ancak bununla beraber Nizâmülmülk’ün düşmanlarının bu dönemde âleyhine faaliyete geçtiği, saray entrikalarının baş gösterdiği, sultanın eşi Terken Hatun’un sultanın arkasından iş çevirdiği yıllar olduğu

da

görülmektedir.

Nizâmülmülk’e Sabbah’ın

karşı

Özellikle

düşman

suikastine

de

olan bu

de Hasan

bölümde

rastlamaktayız. Nitekim Nizâmülmülk hakkında Nizâmiye

Altıncı bölümde ise vezirin kaleme aldığı

Medreselerinin kurulması ile başlamıştır. Ancak

Siyasetnâme (Siyerü’l-mülûk)’nin önemi ve içeriği

onun bu başarılı çalışmaları Hasan Sabbah’ın ve

hakkında bilgi verilmektedir.

başlatılan

ilk

kara

propaganda

Bâtınîlerin nefretini kazanmasına sebep oldu. (76)

Son olarak diyebiliriz ki kılıç ve kalemin

Yalnız Hasan Sabbah’ın tek nefreti bu olmamıştır.

ortaklığının bizlere yeni bir dünyanın kapısını ara-

Daha birçok olaya sahne olacak ikili arasındaki

lamakta ne kadar etkili olduğu bir kez daha gözler

mücadele ise Hasan Sabbah’ın Nizâmülmülk’ü,

önüne serilmiş oldu. (27) Ayrıca her gruptaki yaşa

Ebû Tahir-i Erranî isimli bir fedaisi tarafından

hitap eden ve anlaşılır bir dil kullanılması da eseri

öldürtmesiyle son bulmuştur. Bunların dışında

cazip kılmaktadır. Farklı kaynaklardan yararlanılır-

“Hasan

kadar

ken de bunu metin içerisinde eser adı ile birlikte

sorularına da net bir şekilde cevap

belirtilmesi kaynak bilgimizi zenginleştirmesi ba-

Sabbah

güçlendi?”

kimdir

ve

nasıl

bu

kımından önem arz etmektedir. Özetle bir eseri

bulabileceğimiz bir bölümdür.

yalnızca okumak değil de aynı zamanda o anı yaşaBeşinci bölüm Nizâmülmülk’ün şahsiyeti

mak ve o dönemi anlamak isteyen herkese tavsiye

ve yaptığı görev neticesinde Selçuklu Devletine etkisi

hakkında

bilgi

vermektedir.

ederim.

Nitekim

Nizâmülmülk için memleket işlerini yöneten adil, erdemli, âlim, cömert, hikmet bilen, sadakası ve iyiliği çok olan bir vezir idi. (…) ezan sesini duyunca

işini

söylenmektedir. tarafından

bırakıp (102)

yapılan

kenara

Ayrıca

Nizâmiye

çekildiği

Nizâmülmülk Medreseleri

Ebru Alan YYÜ Edb. Fakültesi Tarih Bölümü

ve

etkileri hakkında da geniş çaplı bilgi verilmektedir.

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 41


——————————————–——

Özel Dosya ———————————————–———

Mustafa Alican, Selçuklunun Öncü Veziri Amîdülmülk Kündürî, İstanbul: Erdem Yayınları, 2018, 134s. Amîdülmülk

Kündürî, Harezmşah ailesinden bir kadının

Kündürî Doç. Dr. Mustafa Alican tarafından Er-

Tuğrul Bey’e nikâhlandırılmasıyla görevlendirildi.

dem Yayınları Tarihi İnsan Yazar serisinde Liyakat

Ancak o bu kadını kendine nikâhlayınca Sultan Tuğ-

ve Sadakat kısmında 2018’de yayınlanmıştır.

rul Bey tarafından hadım etmekle cezalandırıldı.

Selçuklunun

öncü

veziri

Mustafa Alican 2007 yılında Ege Üniversi-

Kündürî işlediği bu büyük suçtan bizzat kendini

tesi Tarih bölümünde mezun oldu. 2012’de doktor,

hadım ederek kurtulmuştur. (44-45)

2016’da doçent oldu. 2012-2018 yılları arasında

hemen sonra evvela sultana yakın bir memuriyet

Adıyaman Üniversitesinde çalışan yazar, halen

Aklandıktan

olan emîr-i şikârlık makamına getirildi. Daha sonra

Muş Alparslan Üniversitesinde görev yapmaktadır.

ise devlet sırlarına vakıf olan en güvenilir memurla-

Aynı zamanda Tarih Okulu Dergisi’nin Genel Ya-

rın istihdam edildiği dîvân-ı resâil kâtipliğine geti-

yın Yönetmenliğini yürütmektedir. Hoca, Alpars-

rildi. “Talihin parlak güneşi, Kündürî’nin ikbal burç-

lan Üniversitesinde faaliyet gösteren Selçuklu ve

larını aydınlatmaya başlamıştı.” (48) Nitekim Sultan

Malazgirt Uygulama ve Araştırma Merkezinin

Tuğrul Bey’in Bağdat’a geldiği 1055 yılında ya da

(SEMAM) müdürüdür.

bu tarihten hemen önce vezirlik makamına tayin

Tam adı Ebû Nasr Muhammed b. Mansur

edildi. (55)

b. Muhammed el-Kündürî 1024 yılında Nişâbur’un

Bundarî: “Sultan’ın onun kulağıyla işitip

Turaysis bölgesinde bulunan Kündür köyünde dünyaya geldi. O sırada Gaznelilerin idaresinde

onun gözüyle gördüğünü, (insanları) onun izni ve

bulunan bölgenin ileri gelenlerinden biri olan ba-

esirgemesiyle

bası toprak sahibi bir dihkâmdı. (38) İlk tahsilini

Kündürî’nin vezirlik makamına tayiniyle Selçuklu-

Nişâbur’da Ebû Sehl Muvaffak’tan aldı. Bu sıra-

Abbasî ilişkilerinin yoğunlaşması arasında doğrudan

larda onu beş altı yaşlarda olduğu tahmin edilebilir.

bir bağ vardı. (…) O bir anlamda Abbasîler nezdin-

İlk önce Kur’ân’ı Kerim’i hıfz etti. Arapça olmak

de sultanın adeta vekili olarak iş görüyordu.

üzere Hadis, Fıkıh, Tefsir, Akaid, Kelâm vb. alan-

Ravendî’nin Kündürî hakkında “halifeden gelen ya

larında eğitim gördü. Onun Mu’tezili kimliği ke-

da halifeye gönderilecek olan mektuplardan sorumlu

lâm sahasında yoğun bir mesai harcamış olduğunu

kılındığını” belirtmesi bu duruma işaret eder.

düşündürmektedir. (39)

Kündürî akıcı ve fasih Arapçasıyla Selçuklu diplo-

yükseltip

alçalttığını”

belirtir.

masinin dili, Tuğrul Bey’in gerek Abbasî halifesine

Kündürî, hocası Ebû Sehl tarafından Tuğ-

gerek direk Araplara seslenen sözü olmuştur. (51)

rul Bey’e tavsiye edildi. (41) Tuğrul Bey henüz 14 yaşındaki bu genç ilim adamını derhal vazifeye

1056 yılı baharında gerçekleşen sultanın

başlattı. Kündürî’nin ilk görevi Hâciplik oldu. (42)

ağabeyi Çağrı Bey’in kızı Hatice Arslan Hatun ve

O sırasıyla Hâcib-i Bâb, Emîr-i Hüccâb ve İşrafü’l-

Halife

Bab görevlerine getirildi. Daha sonra dîvân-ı

Kâim

Biemrillah

arasındaki

evlilik

Kündürînin başının altından çıkmıştı. (54) Ayrıca 23

resâilde kâtiplik yapmaya başladı. Kündürî vezirlik

Ocak 1058’de, Tuğrul Bey’in Diyarbekir bölgesini

makamına getirildiği 1055’ten önce, Harezm böl-

kontrol altına alıp da Bağdat’a dönüşünün ardından

gesinin idaresiyle görevlendirildi. (43)

Halife ile sultan ilk kez bir araya geldiğinde, Arapça

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 42


——————————————–——

Özel Dosya ———————————————–———

bilmeyen Selçuklu hükümdarının tercümanlığını yapmıştı. (56)

Mutaasıp bir Hanefî-Mu’tezili olduğu anlaşılan Kündürî Tuğrul Bey’i de aldatmak suretiyle Eş’ârî düşünceye mensup bulunan âlimleri hedef alan ve neredeyse ülke çapında bir fitneye sebep olan mihne hareketini adeta görmezden gelmiş ve bütün şikâyetlere rağmen olanlar karşısında sessiz kalmıştı. (26) Keza o Mu’tezili düşüncenin bir temsilcisi olarak Sultan Tuğrul Bey’den “Horasan minberlerinde” Râfızîlerin ve bid’at sahiplerinin lanetlenmesi için müsaade alarak bu faaliyeti bizzat yönlendirmişti. (60) Yine de yaşamının son anlarında bu yaptıklarından ötürü tövbe ettiği söy-

di. Nitekim Tuğrul Bey bu nikâhta ısrarını sürdürü-

lenmektedir. (66)

yordu. Uzun uğraşlar sonucunda Tebriz yakınların-

Amîdülmülk Kündürî, Sultan’ın yalnızca

da, bütün vekil ve şahitlerin hazır olduğu bir tören-

veziri değil, aynı zamanda vekiliydi de. (68) 1061

le nikâh akdi gerçekleştirildi. (93)

yılında Sultan Tuğrul Bey ile birlikte Bağdat’a

Sultan Tuğrul Bey 1063 yılının Şubat ayı

gelen Kündürî, bu ziyaret sırasında Halife’nin güç-

ortasında Bağdat’a geldi. Selçuklu hükümdarı dü-

lü teveccühüne mazhar olmuş ve “Seyyidü’l-

ğün şenliklerine ayak uydurarak dans ediyor ve

Vüzerâ” (Vezirlerin Efendisi) unvanı ile onurlandı-

ayaklarını yere vura vura oynuyordu. Onu bu neşe-

rılmıştı. (74) Sultanın halifenin kızı ile evlendiril-

li günün anısına özel bir madalyon bastırmış; bir

mesinde etkin rol oynamıştı. Fakat Sultan Tuğrul

tarafına kendinsin, diğer tarafına ise kayınpederi-

Bey’in Seyyide Hatun ile evlenmesini hanımı

nin suretini koydurmuştu. (97) Fakat bu neşesi onu

Altuncan Hatun istemişti. Rivayetlere bakılırsa,

hakkın huzuruna hazırlamaktaydı. Neşe içerisinde

hatun ölüm döşeğinde iken sultanı yanına çağırarak

payitahtına, Rey’e dönerken yolculuk esnasında

kendisinin vefatından sonra Halife’nin kızı ile ev-

hastalandı. (100) Günden güne eriyen ve son gün-

lenmesini tavsiye ile Hz. Peygamber’in soyundan

lerce iyice takatten düşen İslâm âleminin muktedir

gelen bir aileyle akrabalık kurarak şeref kazanma-

hükümdarı Tuğrul Bey, Hicri 455 yılının Ramazan

sını tavsiye ve vasiyet etmişti. (78) Fakat bir sorun

ayının sekizinci gününe denk gelen 4 Eylül 1063

vardı. Halen bir konargöçer topluluk olan Türkler

tarihinde, Perşembe günü vefat etti. Onun vefatı

yalnızca hilafet makamının hizmetkârı olup Abbasî

Selçukluların yükselişine engel değildi. Nitekim

hanedanı ile denk olmaları düşünülemezdi. Fakih-

Selçukluların yükselişinde pay sahibi olan Kündürî

lerden biri olan Ebû Muhammed Temîmî görev-

hayattaydı.

lendirdi. Büyük âlimin vazifesi sultanı bu evlilikten

Kündürî, Sultan Tuğrul Bey’in vefat habe-

vazgeçirmekti. (80) Onun girişimleri netice verme-

rini aldığında Cibâl bölgesindeki Girdkûh yakınla-

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 43


——————————————–——

Özel Dosya ———————————————–———

rındaydı. Burada olmasının sebebi Kutalmış’ın

Merverrûd’a nakledilerek burada zorunlu ikame-

devlete başkaldırıp isyan etmesiydi. (101) Bundan

te tabi tutulan Kündürî zor durumdaydı. Zamanın bir türlü

dolayı hızlı bir şekilde hareket edip Süleyman’ı

geçmek bilmediği dertli lahzaların ardı ardına dizilmesiyle yaklaşık bir yıl devam eden eski vezirin bu tedirgin

tahta oturttu.

hali, payitahtan gönderilen iki gulâmın bir kış sabahı

Kündürî, Sultan Tuğrul Bey’in vasiyetine

çıkagelmesiyle sona erdi. Sultanın hususi fermanı ile

uygun bir şekilde Süleyman’ı Rey’de tahta çıkarıp

gelen gulâmlar, Kündürî’yi idam etmekle vazifeliydiler.

adına hutbeler okutsa bile, kendisi de farkındaydı

Eski vezir hanımına ve kızlarına nasihatlerden bulunduk-

ki yeni hükümdarın gerek toplumsal gerekse askerî

tan sonra abdest alıp iki rekât namaz kıldı. Bu sırada hummadan muzdaripti ve bu illet onu iyice bitkin düşür-

bakımdan bir karşılığı yoktu. Selçukluların ileri

müştü. (118) İdamından evvel son sözleri ise şu oldu:

gelen bey ve emîrlerinin önemli bir kısmı

“Hâce (Nizâmülmülk)’ye de şunları söyleyin: Vezir öl-

Kündürî’nin yeni sultan konusundaki tasarrufunu

dürmekle dünyaya kötü bir bidat, çirkin bir kaide getirdin.

kabul etmemiş, başta Yağısıyân ve Erdem olmak

Bunun da sonunun nereye varacağını düşünmedin. Korka-

üzere bir çok bey başkenti terk edip Kazvin’e gide-

rım ki başlatmış olduğun bu adetlerin sonuç ve etkilerini

rek askerî yetenek ve başarılarından dolayı hayran

önce kendin, sonra da haleflerin, çocukların ve torunların

oldukları Alparslan’ı sultan olarak tanıdıklarını ilân

üzerinde de göreceksin.” Kündürî’nin bu sözleri bir tür

etmişlerdi. (106) Alparslan Horasan aslanı olan

kehaneti andırmakla birlikte yıllar sonra Bâtınî fedaisi

askerleriyle birlikte hareket ederek tahtı ele geçirdi.

tarafından öldürülen Nizâmülmülk’ün zihninde canlan-

Kündürî’nin muhalefetine rağmen onun görevde

mıştır.

kalmasını tembihledi. Keza öncü vezir Kündürî

İlk gerçek Selçuklu veziri Amîdülmülk Kündürî

Abbasîler ile Selçuklular arasındaki ilişkilerin ba-

sultanın siyasî iktidarını da aşan tasarruflar sergilerdi.

nisi olarak yalnızca Selçuklu devletine değil, aynı

Yüksek memurların atanmasından iktaların dağıtılması

zamanda İslâm dünyasına da yeri doldurulamaz

gibi vezirliğin kurumsal gelişimi Kündürî’nin eseriydi.

hizmetler etmişti. (108)

Arapça belâgat ustası olan öncü vezir Abbasî siyasetinde Tuğrul Bey’in konuşan dili olmuştur. Nitekim onun dâhi-

Kündürî’nin vezir olarak kalması uzun sürmeyecekti.

Alparslan’ın

kendi

yane söz ustalığı sonucu Abbasî-Selçuklu hanedanları

veziri

hasım olmuştur. Tuğrul Bey’in vefatı sonrası gözden

Nizâmülmülk var iken bu nasıl mümkün olabilirdi?

düşen Kündürî yaşamının son anlarında Alparslan’a hiz-

Nitekim Nizâmülmülk sert bir Mu’tezili karşıtı idi.

met etmekten mahrum kalmış ve Nizâmülmülk’ün telkin-

(109) Toplum içerisinde mevcut olan “mihnenin

leriyle idam edilmiştir. Onun Selçuklu siyasetinde öncü vezir olarak anılması ilk vezir olmasından değil ilk ku-

sorumlularının cezalandırılması gerektiği” yönün-

rumsal işlevleri başlatan vezir olmasından kaynaklanmak-

deki haklı beklentiyi görmezden geleceğini sanmı-

tadır. Ondan sonra vezirlik müessesesi daha fazla önem

yordu. Kündürî’nin Tuğrul Bey’in vefatı sonrası

kazanıp devlet işlerinin yürütüldüğü mevki haline gelmiş-

hazineden askerlere altın ödemesi sonunu getirdi.

tir.

Hakkındaki nihaî hüküm, kendisine yeniden tevdi edilen vezirlik görevinden azledilmesi oldu. (114)

Abdurrahim Tufantoz YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 44


——————————————–——

Özel Dosya ———————————————–———

Canan Kuş Büyüktaş, Kalem, Kelâm ve Kılıç Bâbür Şah, İstanbul: Erdem Yayınları, 2018, 110s. Kitabın tanıtımına ve içerik değerlen-

kendi atalarının muazzam ve gerçekçi yaşantılarını

dirmesine geçmeden evvel ilk önce yazar ve

bilerek, öğrenerek ve örnek alarak yetişmesine ze-

eserin oluşumunda önemli bir pay sahibi olan

min hazırlayacağını umut etmekteyim. Ancak bu denli önemli ve büyük bir görevin üstlenilmesi el-

Erdem Yayınları önderliğinde oluşan “Tarihi

bette küçük hatalar ve boşlukları doğuracaktır.

İnsan Yazar” serisinden biraz bahsetmenin gerekli olduğunu düşünmekteyim. Öncelikle

Asıl konumuz olan esere gelecek olursak;

yazarımız olan Canan Kuş Büyüktaş, 1979

Bâbür Şah’ın hayatı, dönemindeki siyasî olayları,

yılında Hatay’ın İskenderun ilçesinde doğmuş

edebi kişiliği ve yetiştiği çevrenin ele alındığını söylemek mümkündür. Bahsettiğimiz konuları dört

ilk ve orta öğrenimini burada ifa etmiştir. 2006

bölümde ele alan yazar serinin çizdiği çizgi dâhilin-

yılında Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens-

de kalemini biraz daha halka hitaben kullandığı gö-

titüsü Tarih Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans

rülmektedir. Kitabın ilk kısmı olan “Hayatının ilk on

yapmıştır. 2008-2012 yılları arasında aynı eği-

yılı” başlığı altında yazar Bâbür Şah’ın doğumu ile

tim kurumunun bünyesinde Doktorasını ta-

birlikte yetiştiği çevreye dikkat çeken yazar aynı

mamlamıştır. 2013 yılından bu yana ise Bülent

zamanda Şah’ın kişiliği ve çeşitli meziyetlerinden

Ecevit Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi

bahsetmektedir. Aynı zamanda ismiyle bugün dahi

Tarih Bölümünde Öğretim Üyesidir.

tüm Hindistan’ı titreten Bâbür’ün “kaplan, çevik, güçlü, yiğit” manalarına geldiğini ile getirmektedir.

Danışmanlığını Haşim Şahin’in üstlen-

(15) Bu bölümde soyu hakkında da önemli bilgiler

diği seri hakkında ise tarihe adını büyük harf-

veren yazar kaynak olarak Babür Şah’ın kaleme

ler ile yazdırmış olan şahsiyetlerin ele alındı-

aldığı

ğını söylemek mümkündür. Üslenilen bu bü-

Bâbürlüler’in ataları, Timur olarak görülmektedir.

yük sorumluluğa dikkat çekerek çıkan ilk eser-

(16)

eserleri

göstermektedir.

Buna

göre

lerin ele aldığı konulara ve alma tarzına bakıl-

Belki de bu bölümde ilk başta bir tarihçi da-

dığında serinin ses getireceği düşüncesinde-

ha sonra okur gözüyle gördüğüm en ilginç husus

yim. Aynı zamanda akademik eserlerin ortak

Şah’ın, babasının siyasî emelleri neticesinde daha

sorunundan uzaklaşarak verilmek istenilen

çocuk yaşta amcasının kızıyla evlendirilmesiydi.

mesajın karmaşık ve bilgi yoğunlundan çok

Kendi fikrimce, İlkçağ ile başlayıp Ortaçağda sıkla-

biraz daha betimleyici, ilgi çekici bir şekil de

şan ve dönemin en iyi stratejilerinden birisi haline gelen bu yol Bâbür üzerinde de uygulanıyordu.

anlatılması da bu seriye bambaşka bir bakış

Çünkü nice sultanlar, padişahlar ve şahlar içinden

açısı kazandıracaktır. Şüphesiz ki bu gibi faa-

çıkamadıkları bir sorun görünce ikili ilişkiler de

liyetlerin gerek kültürümüz gerek de köklü bir

evliliğe başvurabiliyordu. Kitabın bir nevi özeti

geçmişe sahip tarihimiz açısından çok önemli

mahiyetinde olan ilk kısım Bâbür’ün edebi kişiliğini

olduğunu belirtmek isterim. Ayrıca yetişen

de es geçmemişti. Öyle anlaşılıyor ki Şah, şairâne

yeni neslin başkalarının kahramanlıkları yerine

bir ruha sahip ve kalemine hâkim birisiydi. Aslında

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 45


——————————————–——

Özel Dosya ———————————————–———

sadece Bâbür değil dönem itibariyle diğer sultan

yahut padişahlarda da bunu görmek mümkündür. Örneğin dönemin en önemli şahsiyetlerinden biri olan ve Osmanlı’nın başında bulunan I. Selim, Safevilerin başında bulunan Şah İsmail’e gönderdiği mektuplarda Farsça ve manzum olarak yazdığı bilinmektedir. Kitabın ikinci kısmı olan “Savaşlar ve Devlet Adamı Bâbür” başlığı altında Şah’ın yavaş yavaş karakterinin oturduğu ve aynı zamanda babasının vefatı ile birlikte liderlik vasıflarının belirginleşmeye başlandığı görülmektedir. Bu bölümde dikkat çekici noktalardan birisi öyle sanıyorum ki Bâbür’ün atası olan Timur’un bir devamı olarak görünmek istemesidir. Nitekim Şah’ın bu amacı bir lider olarak yolunu çizmesinde yardımcı olacaktır.

rinden koparıp atmak zor çünkü her iki dönemde

Ancak bu hedef Bâbür’ün tüm çabalarına rağmen

de yukarıda bahsedilen siyasî olayları görmek

bir hayalden öteye gidememiştir.

mümkün. Eserden anladığım kadarıyla Şah’ın doğ-

Bu bölümü biraz daha detaylandıracak

duğu 1483 yılından başlayıp 1514 Çaldıran Sava-

olursak yazarın yer isimlerine mukabil bir zaman

şı’na kadar Bâbür, içinde bulunduğu karmaşık sü-

çizelgesi oluşturduğu; gençliğinin geçtiği ve tecrü-

reçten kurtulup adıyla anılacak olan imparatorlu-

be kazandığı bölgeler üzerinde çok durduğunu

ğun oluşumu sağlayacak kadar tecrübe kazandığı

söylemek mümkündür. İlk olarak Fergana yılların-

görülmektedir. İşte bu emellerini gerçekleştirdiği

dan bahseden yazar, bu dönem ile ilişkin kardeşleri

“Hindistan Yılları” onun adının ölümsüzleşeceği

ile giriştiği taht kavgalarından bahsetmektedir.

zaman olacaktı. Aslında yazarın sürekli ifade ettiği

Aslında eserin sahibinin bu zaman ile alakalı ken-

Şah’ın ata toprağında devlet kurmak istediği ancak

disine sorduğu -Kaynayan taht kazanının içinde

sürecin buna el vermediğini bir kez daha belirtmek

kim pişip de devlet yönetecekti?- soruya cevap

isterim. Kader ona Hindistan’ı bahşetmişti ve bura-

mahiyetinde olduğu belliydi. (23) Öte yandan

da uzun yıllar yaşayacak bir imparatorluk kuracak-

Bâbür Şah’ın içinde bulunduğu siyasî karmaşıklık

tı. Fergana-Kâbil-Hindistan yıllarında nice savaşla-

sadece taht kavgasından ibaret değildi. Aynı za-

ra girmişti. Emellerini gerçekleştirmek için Şiî

manda hükmetmek istediği topraklarda başta

Safevî devleti ile birlikte olmuştu. Çok istediği

Şeybani Han olmak üzere birçok unsur ile baş et-

Semerkand bölgesi ve civarı uğruna her şeyini or-

mek zorundaydı. Tüm bu zorluk ve sıkıntılar Şah’ı

taya koymuştu ancak kadim tarih ona Hind bölge-

göçe zorlayacak ve yazarın tabir ile “Kâbil Yılları”

sini lütfetmişti.

başlayacaktı. Fargana ve Kâbil dönemlerini birbi-

Eserin üçüncü kısmı olan “Aile Reis

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 46


——————————————–——

Özel Dosya ———————————————–———

Bâbür” adı altında Şah’ın devlet yönetim dışında

Sonuç olarak Bâbür Şah’ın hayatının hemen

ailesi ve sosyal çevresi ile ilişkileri irdelenmiştir.

hemen her yönüyle ele alındığı bu eser tarihimiz

Yaptığı evliliklerin duygusal ve menfi yönleri göz

açısından yararlı olacağı düşüncesindeyim. Fazla

önünde bulundurularak bütün hanımları eldeki

bilgi yoğunluğundan kaçarak okuyucuyu sıkmaya-

bilgiler ışığında kaleme alınmıştır. Ayrıca bir im-

cak bir tarzda yazılması da esere bambaşka bir hava

parator olarak yaptıklarının yanı sıra baba olarak

katmıştır.

görevlerinin nasıl üstlendiğini, çocuklarına olan yaklaşımları ve veliaht olarak hangisini gördüğü detaylıca anlatılmıştır. Kitabın dördüncü ve son bölümü olan “Bilge Bâbür” başlığı bünyesinde ise yaptığı edebî çalışmaların yanı sıra şairâne bir ruha sahip oluşundan bahsedilmektedir. Şah’ın kaleme aldığı eserlerin o dönemi anlamak için ne kadar önemli olduğundan vurgu yapılmıştır. Aynı zamanda Bâbür’ün kaleminden dökülen çeşitli şiirler de örnek olarak verilmiştir.

Cihat Yatcı YYÜ Edb. Fakültesi Tarih Bölümü

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 47


——————————————–——

Özel Dosya ———————————————–———

Abdulkadir Turan, Cihadın Âdil Kılıcı Selâhaddin Eyyûbî, İstanbul: Erdem Yayınları, 2018, 150s. Yazarımız Abdulkadir Turan 1970 doğum-

Üçüncü bölümde “Gemileri Çölden Yürüten Sultan”

ludur. Lisansını Dicle Üniversitesi Edebiyat Öğ-

başlığıyla ağırlıklı olarak Selâhaddin’in Haçlılarla

retmenliği

Doktorasına

mücadelesi anlatılmaktadır. Nûreddin Mahmud’un

“Nûreddin Mahmud Zengî ve Devri” başlıklı ça-

vefat ettiği yıllara denk gelen bu süreç Selâhaddin’in

lışma ile hâlâ devam etmektedir.

Dımaşk’ta görünmesine sebebiyet vermiştir. Fakat

Bölümünde

yaptı.

Selâhaddin taht oyunlarına fazla kapılmadan kutsal

Eser altı bölümden oluşmaktadır. Cihadın

görevini zihninde canlı tutmuştur. Ayrıca Fâtımî

Âdil Kılıcı Selâhaddin Eyyûbî’nin doğumundan

hilafetinin yıkılmasını kabullenemeyen Haşhaşîler

vefatına

sonra

de Selâhaddin’e düşman kesilmişti. (83) Birkaç

Selâhaddin’in şahsiyeti, dindarlığı ve hayırseverliği

suikast girişiminden sağ kurtulan Selâhaddin bu

üzerinde durulmaktadır.

durum

bir

kronoloji

izlenir.

Daha

karşısında

önlemini

almakta

geri

durmamıştır. Diyebiliriz ki Hıttîn zaferi öncesi

“Bir Sultan Yetişiyor” başlığı altında ele

Selâhaddin’in mücadeleleri bu bölümde kaleme

alınan birinci bölümde Selâhaddin’in çocukluğun-

alınmıştır.

dan bahsedilmekle birlikte özellikle Nûreddin Zengî üzerinde durulmaktadır. Nitekim onun

Dördüncü bölümde “Savaşları Yiğit ve

önemli hizmetlerinden biri olan Darü’l-Adl (Adalet

Cömert Olanlar Kazanır” başlığı altında Hıttîn

Konağı) İslâm tarihinde ilk kez görülen müessese-

Savaşı öncesi ve sonrası gelişmeler anlatılmaktadır.

lerdendir. (28) Ayrıca Nûreddin’in Selâhaddin’in

Bu bölüm okunurken Selâhaddin’in merhametli ve

yetiştirilmesinde pay sahibi olduğuna değinen ya-

barışsever bir sultan olduğu görünmektedir. Keza o

zar o dönemi siyasî olaylar neticesinde betimle-

Kudüs’ü ele geçirdiğinde tıpkı Hz. Ömer’in yaptığı

mektedir. Böylece Selâhaddin’in yetiştiği ortam

gibi Kıyâme Kilisesi’ne dokunmamıştır. (112)

hakkında bilgi sahibi olmamızı öngörmektedir.

Renaud’un 1186 senesinde Dımaşk’a gelen bir kervana saldırması sonucu Hıttîn Muharebesi vukua

İkinci bölümde “Mısır’a Doğan Adalet

gelmiştir. (101) Muharebeden sonra kaynaklara şu

Güneşi” başlığıyla Mısır fatihi Selâhaddin’in faali-

ifadeler yansıyordu: “Cesetleri görenler, bütün

yetleri anlatılmaktadır. Mısır seferlerinde başarıla-

Haçlılar öldürülmüş; esirleri görenler, bütün Haçlılar

rından ötürü bizzat Nûreddin Mahmud tarafından

esir alınmış sanırdı.” (105) Savaş sonrası hızlı bir

Dımaşk şıhneliğine atanan Selâhaddin Mısır haya-

şekilde fetih hareketine girişen Selâhaddin Şâkif

linden vazgeçmedi. (36) Nitekim ilk seferden baş-

Kalesi ve Sûr dışındaki tüm yerleri Haçlılardan

ka iki sefer daha yapılacaktı. Sonunda ele geçirilen

almıştı. (125)

Mısır yeni devletin ortaya çıkmasını sağlıyordu. Beşinci bölümde “Doğu’nun ve Batı’nın

Fakat diğer taraftan Fâtımîler tarih sahnesinden

Sultanı”

silinmekteydi. Seferler esnasında Selâhaddin’in

başlığıyla

Selâhaddin’in

Hıttîn

zaferi

sonrası gerçekleşen III. Haçlı Seferi’ne karşı

özverili uygulamaları sonucu zaferlerin elde edil-

mücadele

diği belirtilmektedir. Bundan ötürü Mısır fatihi

ele

alınmaktadır.

Bu

mücadeleler

esnasında Arslan Yürekli Richard 1 Eylül 1191

Selâhaddin imajı çizilmektedir.

tarihinde Kayseriyye’de yaralanmıştır. (132) Ayrıca

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 48


——————————————–——

Özel Dosya ———————————————–———

Akka’da şiddetli çarpışmalar olmakla birlikte zafer

yine de İslâm ordularının olmuştur. Bu büyük mezalim kasırgası karşısında yıkılmayan Selâhaddin 2 Kasım 1192 tarihinde Dımaşk’a geldi. (138) Sultanlar saraylarda yaşarken onun on yılı at sırtında, dağlarda, çöllerde, toz ve çamur içinde geçmişti. (138) Fakat sonunda huzura vararak 4 Mart 1193 tarihinde Dımaşk’ta yaşama gözlerini yumdu. (139) Selâhaddin’in şahsi parası defin işlemleri için yetersiz kaldığından akrabaları onun defin işlemlerini gerçekleştirdi. (139) Altıncı

bölüm

olan

son

bölümde

“Selâhaddin’in Şahsiyeti” başlığıyla ilim, dindar-

Haçlılar, haçlılar şeklinde verilmiştir. (41) Ayrıca

lık, hayırseverlik vs. sosyal davranışlar üzerinde

Dârü’l-Hadis kelimesi de aynı hataya mahkûm kal-

durulmaktadır. Keza bu bölüm anlatıları genellikle

mıştır. Bu kez farklı sayfalarda Dârülhadis ve

nakl üzerine kurularak etkileyici bir tasavvur oluş-

Dârü’l-Hadis olarak kaleme alınmıştır. (141, 147)

turmaktadır. Nitekim bu sayede Selâhaddin’in

Bunlardan başka ülkemizde çokça tekrarlanan

şahsiyeti hakkında bilgi sahibi olabilinmektedir.

Anadolu Selçuklu hatalı yazımına yazarımız da

Kitabın bölümleri ve içerikleri hakkında

düşmektedir. (19) Fakat ileriki sayfalarda görüyo-

bahsettikten sonra metinlerin içeriğine geçebiliriz.

ruz ki yazar bu hatasından vazgeçip Türkiye Sel-

Yazar kitabın önsözünde “anlaşılır bir dille ve

çuklu terimini kullanmaktadır. (130) Yine yazar

olayların akıcılığı korunarak kaleme alınan eseri-

maddî ve manevî kelimeleri de yanlış kullanmak-

miz” gibi iddialı bir savda bulunmaktadır. Fakat

tan sakınmamıştır. Nitekim bir yerde maddi ve ma-

metnin içeriğine girdiğimizde eserin bu savı doğru-

nevi şeklinde yazılan bu kelimeler başka bir yerde

layacak bir tarafını görememekteyiz. Nitekim met-

manevî şeklinde ifade edilmiştir. (29, 104)

nin içerisinde bir paragrafta beş defa emir kelimesi

Yazar 75. sayfada Emîr-i Emîrân olarak

(doğrusu emîr) kullanılmaktadır. (47) Nitekim bu

kullandığı kelimeyi 22. sayfada Emîr-i Emirân ola-

durum metnin akıcılığını bozmaktadır. Ayrıca ki-

rak verir. Fakat bununla da yetinmez. Nitekim 17,

tabının bütününe baktığımızda yazarın kelimelerin

18, 20, 22, 38, 42, 44, 47, 51, 57, 66, 67, 69, 72,

yazımında bir safı tutturamadığı göze çarpmakta-

75, 76, 77, 80, 81, 84, 85, 92, 93, 95, 105, 106,

dır. Kur’ân kelimesi bir sayfada Kur’an olarak

107, 109, 110, 111, 114, 116, 119, 124, 128, 129,

başka yerde Kur’ân olarak yazılmıştır. (141, 147)

130, 135, 136, 137, 139, 142 ve 147. sayfalarda

Ayrıca Batı kelimesi aynı sayfa içerisinde batı,

devlet adamı karşılığında emîr kelimesi emir ola-

Batı olarak verilmiştir. (53) Aynı hatalara devam

rak verilmektedir. Yine kitabın her yerinde Hıristi-

eden yazar Haçlı kelimesinde de bu hatayı tekrar-

yan kelimesi Hristiyan olarak verilmektedir. Türk

lamıştır. Nitekim bu kelime aynı sayfa içerisinde

Dil Kurumu’nda yazımı böyledir savunması kabul

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 49


——————————————–——

Özel Dosya ———————————————–———

edilemez. Keza Türk Dil Kurumu’nda İslâm’ın ‘a’

Ayrıca halka hitap eden eserin kaynakça

harfi şapkasız verilir. Peki ya istilâya ne demeli.

kullanımına göz gezdirmemiz pek uygun olmamakla

Başlıkta istilânın ‘â’ şapkalı a olarak verilmesi

birlikte yazarın kaynakça vermesi bu durumdan

metin içinden ise bundan kaçınması yani şapkası

feragat etmemizi sağlamaktadır. Tenkit edeceğimiz

olarak ‘a’ harfini kullanması metin içerisinde istila

nokta da bellidir. Bu durumda hocaların hocası Coş-

olarak kelimenin telaffuz edilmesine yol açmakta-

kun Alptekin’in Zengîler adlı çalışmasının kullanıl-

dır. (61, 15, 43, 86, 88, 89, 134) Aynı duruma ilân

ması gerektiğini belirtmek gerekmektedir.

kelimesi de maruz kalmaktadır. Nitekim ilân keli-

Bu tenkitleri dile getirdikten sonra şunu

mesi 85. sayfada şapkalı olarak verilmesine rağ-

diyebiliriz: “Ülkemizde yazılan eserlerde gramer

men 21 ve 75. sayfalarda şapkasız olarak verilmiş-

konusunda büyük bir facia yaşanmaktadır.” Umarım

tir. Hilâl, lâkap kelimeleri de bu uygulamadan na-

eserin diğer sayılarında bu hatalar düzeltilir. İşte

siplerini almışlardır. (18, 19, 39)

belki o zaman yazarın dediği gibi eser akıcı bir şe-

Ülkemizde dil bilgisi açısından belki de en

kilde yazılmış olur.

acı durum tırnak içerisinde yaşanmaktadır. Örnekle açıklayacak olursak: “(…) maksadımız budur.” diye cevap vermiş, (…) dile getirmiştir. (24) Şimdi sormak isterim tırnak içerisinde ‘.’ noktayı koyuyorsan noktadan sonra büyük harfle başlaman gerekmez mi? World denilen program bile büyük harfle başlıyor bunu görmek için kör olmak gerekmez ki. Ayrıca doğrusu bu şekilde olacak: “(…) maksadımız budur,” diye cevap vermiş, (…) dile getirmiştir. Sadece bir yerde geçtiği için tenkit ediyor değilim. Bu hata resmen metnin her yerinde tekrar edilmektedir. (24, 32, 42, 44, 54, 56, 59, 71, 72, 147, 78, 80, 92, 96, 113, 114, 115, 117, 118, 119, 121, 124, 106, 107, 110, 111, 137, 139, 142, 143, 144)

Mazlum Şahin Demir YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 50


Mizah ———————————————–———

——————————————–——

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 51


——————————————–——

Oku! ———————————————–———

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 52


———————————————–———

Ayıın Sorusu ———————————————–——— Ayın Sorusu uygulamasında ilk üç doğru cevaba kitap hediyemiz olacaktır. Bu sayıdaki hediyemiz Aydın Usta’nın “Sorularla Bizans İmparatorluğu” adlı kitabı olacaktır. Cevabınızı yerleşim adresinizle beraber aşağıda bulunan iletişim adreslerine gönderebilirsiniz. İLETİŞİM ADRESLERİ yazantarih@gmail.com BU SAYININ SORUSU I. Justinianos döneminde Batı Orduları Komutanları kimlerdir?

Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 53


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.