Yazan Tarih
@yazantarih
1
yazantarih
YazanTarih
yazantarih
————————————————
Bizden Size———————————————–——— YAZ 2018
ORTAÇAĞ’IN EFENDİSİ: BİZANS Dergimizin bu sayısında medeniyetler beşiği olarak nitelenen Anadolu'nun yapı taşlarından olan Bizans'ı ele aldık. Bizans Anadolu'da bin yılın üzerinde yaşayıp birçok medeniyete ev sahipliği yapan bu topraklarda bir imparator-
Tarih Yazıldığı Sürece Var Olur!
luk olarak tarih sahnesindeki rolünü oynamıştır. Bizans’ın
Genel Yayın Yönetmeni
sadece Anadolu’ya değil, Akdeniz ülkelerinden her mede-
MAZLUM ŞAHİN DEMİR
niyete etkisi olmuştur. Bunu gerek savaşlar, gerek antlaşmalar gerekse ticarî ve kültürel bakımdan uzun yıllar sürdürmüştür. Türklerle karşılaşana dek Ortaçağ’ın efendiliğini sürdüren Doğu Roma İmparatorluğu bu hususta diplomasi üstünlüğünü kullanmaktan geri durmamıştır. Nitekim askerî girişimlerden başka diplomasi unsurun da ne denli önem arz ettiğini Bizans’tan öğrenmekteyiz. İşte bu sebeple
Yazı İşleri Müdürü MUHAMMED OFLAS
Editör CİHAT YATCI ÖZCAN EVRENSEL SİNAN ERGİNOĞUZ
Editör Yardımcıları EBRU ALAN LEYLA ÖZİŞÇİ
Sosyal Medya Sorumlusu
her kurumuyla Ortaçağ’ın efendisidir Bizans.
MURAT GENÇ
Ünlü Tarihçi Marcus Tullius Cicero'nunda dediği gibi: "Tarih zamanın geçip gittiğinin tanığıdır; gerçekliği
Grafik-Tasarım MAZLUM ŞAHİN DEMİR
aydınlatır, belleği canlandırır, gündelik yaşama yol göste-
Danışma Kurulu
rir ve bize eski çağlardan haberler getirir". Bu söz etrafın-
Dr. Öğr. Üyesi ABDURRAHİM TUFANTOZ
da şekillenen Yazan Tarih Ekibi, tarihin kaidelerinin günümüz nesillerine ulaştırmayı hedeflemektedir. Bu hususta tarihin ölçü birimlerince her şeyin muaf sayılacağı öngörüsünden yola çıkarak Bizans’ın iç siyaseti bu sayımızda işlenmektedir. Sayımızda söz sahibi olan her yazara müteşekkir olmakla beraber öncümüz, büyüğümüz Dr. Öğr. Üyesi Abdurrahim Tufantoz’a desteklerinden ötürü minnettarız.
Doç. Dr. CAVİD QASİMOV
İletişim yazantarih@gmail.com
Dağıtım yazantarih@gmail.com Dergipark Academia İssuu SAYI:5 YAZ 2018
Abonelik
Vesselam...
Ücretsiz e-dergimize abone olmak için iletişim adreslerimize başvuru yapabilirsiniz.
Editör Sinan Erginoğuz
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 2
————————————————
İ 16 Ç İ N D E K 4 İ L E R 39
İçindekiler———————————————–———
14
36
51 52 53 Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 3
MİZAH OKU! AYIN SORUSU
Manevîyatın Tohumları ——————————————
——————————————–——
ORTAÇAĞ İSLÂM DÜNYASINDA BİLİM VE FELSEFE (VIII-XIII. YÜZYILLAR) süreçten sonra çok hızlı bir şekilde ilmi çalışmalara
Giriş
başlanılacak
İslâm inancı Ortaçağ menşeli bir dindir. Bundan
ötürü
ilk
İslâm
terimi
ve
ilk
İslâm
filozofları
tarihte
kendilerine yer edinecekti.
Ortaçağ’da 1. ORTAÇAĞ İSLÂM DÜNYASINDA BİLİM
kullanılmıştır. Miladi VII. yüzyılda tarih sahnesine çıkan bu inanç cihana hükmetmek için sadece fetih
1.1
Beytü’l-Hikme
ve
Tercüme
Faaliyetleri
ve cihat siyaseti yürütmekten münezzehti. Bundan ötürü bir kültür birikimine ihtiyacı vardı. Böylece
IX.
yüzyılda
Abbasi
halifesi
Me’mun
İslâm inancını benimseyenler bilim ve felsefe ile
tarafından başlatıldığı düşünülen çeviri hareketleri
içli dışlı olma yolunda adımlar attı. Bilime verdiği
dünya tarihini önemli bir ölçüde etkilemiştir. Hatta
değer açısından ilahi hükümlere de bel bağlanıp ilk
Avrupa üniversitelerinin kuruşlunun temelleri de
adım Hz. Peygamber tarafından atılacaktı.
İslâm
coğrafyasındaki
bu
gelişmeler
üzerine
atılmıştır. Ancak öncelikle İslâm coğrafyasının nasıl
Hz.
Peygamberin
vefatı
sonrası
reşit
bir
halifeler dönemi yaşanarak daha sonraki süreçte ise
gelişme
ilk
dönemler
Grekler
bu
aşamaya
geldiğine
bakmalıyız.
Emevî hanedanı siyasette yerini aldı. Bu devlet bünyesinde
göstererek
Bunun içinde öncelikle şunu söyleyebiliriz:
Dîvân’da
İslâm
medeniyetinin
yayıldığı
coğrafi
alana
kendilerine yer edindiler. Keza coğrafya olarak çok
baktığımızda kendinden önce orada yaşamış olan
kültürlü bir yapıya sahip olan Şam’da payitahtını
Eski Mısır Medeniyeti, Eski Yunan Medeniyeti ve
kuran bu devlet ilmi açıdan da bu coğrafyadan
Sâsânîlerin
etkilenmekteydi. Emevî hanedanının hükmü 750
görüyoruz. Böylece kendinden önceki medeniyetleri
yılına kadar sürdü. Bu süreçten sonra Abbasî
düşünsel,
hilafeti
İslâm’ın
siyasî
liderliğini
yaşadığı bilimsel
etkilenmiştir1.
sahiplendi.
alan ve
Bunun
üzerine
kültürel yanında
yerleştiklerini birikimlerinden gerek
İslâm
coğrafyasının genişlemeye başlaması gerekse de
Abbasî hilafeti Bağdad şehrini inşa edip Nevbahti
özünü
ailesinden de faydalanarak ilme daha çok önem
vahyin
ve
hadislerin oluşturduğu
kültür
içerisinde meraklı ve araştırmacı insan tiplerinin de
vermekteydi. İşte bu süreç İslâm ilminin zirve
ortaya çıkması tercüme faaliyetlerinin başlamasına
yapacağı anın başlangıcını ifade ediyordu. Keza bu
neden olmuştur. Bu doğrultuda da ilk olarak Eski
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 4
Manevîyatın Tohumları ——————————————
——————————————–——
Yunan’dan birçok eser Arapçaya çevrildi. Ancak
genel kabullere dayanarak bir tezi savunmalarını
bu eserler olduğu gibi tercüme edilmemiş üzerine
veya
yöntem
sanatını sistematik bir temelde öğretmek amacıyla yazılmış
role baktığımızda hüküm sürdüğü coğrafyadan
Bunun
bu
da
çevirdiği
keserlerin
eserler yok olmaktan kurtuldu.
olarak ise bu dönemle ilgili çeviri hareketlerinin uzak
karşılığında
ağırlığınca altın ile ödüllendirildi. Onun sayesinde
kayıtların Arapçaya çevrilmesini istemiştir. Son hareketten
El-Me’mun
İshak geçti. Huneyn burada birçok eseri tercüme etti.
Grekçe olmasıdır. Ancak halife Abdülmelik dilin için
kitaptı.
Me’mun’un görevlendirmesiyle beraber Huneyn b.
Dönemin bir diğer özelliği ise resmî yazışmaların istemediği
diyalektik
kazandı. Bu dönemde Beytü’l-Hikme’nin başına ise
pratik yönde çeviri yaptıklarını görmekteyiz.
kazanmasını
bir
döneminde ise çeviri hareketleri daha fazla hız
dolayı daha çok sosyal hayatı düzenlemek için yani
bir
bir
geliştirmektir . Aynı zamanda bu eser tartışma
Çeviri hareketlerinde Emevilerin aldığı
sistematik
sağlayacak
2
eklemeler yapılmıştır.
meşrutiyet
çürütmelerini
olduğunu
Bu büyük tercüme çalışmaları ise 750’den
söyleyebiliriz. Sistematik olgunluğa ise Abbasiler
900’e kadar sürdü. Daha sonra Abbasi Devleti’nin
döneminde
yılında
çeşitli sebeplerden dolayı yıkılmasıyla beraber
kurulan Abbasi Devleti’ne baktığımızda el-Mansur
tercüme faaliyetleri gerilemeye başladı. Bu serüven
tarafından Beytü’l-Hikme’nin kurulmuş olması
ise artık yerini telif eserlere bıraktı. Ancak bu
bilgiye daha fazla önem verildiğini gösterir.
dönemi yani XII. yüzyılı İslâm Rönesansı olarak
Burada birçok eserin yer alması da İslâm
kabul
dünyasının şekillenmesine büyük oranda katkı
arasındaki fark ise XVI. yüzyılın sanat ve edebiyata
sağlamıştır.
yapılan
ilişkin olması XII. yüzyılın ise ilim ve felsefe ile
istifade
ilişkili olmasıdır. Avrupa’nın bu ilimlerden istifade
erişilmiştir. Nitekim 751
Aynı
çevirilerden
daha
zamanda
burada
sonraları
da
edebiliriz.
Rönesansı
önemli
Özellikle Endülüs’te kurulan Kurtuba merkezinde
Bağdat’ın
kurulmasıdır.
almaya
gelen
sırasında
ile
etmesi
ise
Seferleri
yüzyıl
edilebilmiştir. Mansur dönemine ait bir diğer konu
Haçlı
XVI.
Mansur’un buradaki amacı ise farklı halklar, dinler
ders
ve gelenekler mozaiği olan Yakındoğu’nun zengin
Müslüman din adamları ve diğer din adamaları ile
geçmişinin mirasçısı olarak kendini göstermekti.
birlikte eserleri tercüme ettiler. Bu eserlerin
Bu dönemde bunun yanı sıra birçok alanda da
Latinceye
çeviri yapılmıştır.
üniversitelerin Avrupa’da ki temelleri atılmış oldu.
çevrilmesi
Hıristiyan
başlamıştır.
ile
de
din
adamları,
günümüzdeki
Bunlar Bologna (1088), Paris (1150), Oxford
El-Mehdî dönemindeki en önemi konu ise
(1167), Cambridge (1209), Padva (1222) ve Napoli
mezhep tartışmalarına karşı sert tavır takınması
(1224) üniversiteleridir.
oldu. Bu sebepten ötürüde Aristotales’in Topika isimli kitabını Süryaniceden Arapçaya çevrilmesini
1.2 Endülüs ve Bilim
istedi. Sebebi ise içerdiği konular bakımından
İslâm ilim ve ahlâka büyük önem vermiş
İslâm toplumunun ihtiyaçlarına cevap veriyor
olup birçok Kur’ân ayeti ve hadis-i şerif bu önemi
olmasıydı. Kitabın amacı insanlara tartışmalarda
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 5
Manevîyatın Tohumları ——————————————
——————————————–——
ifade
etmiştir.
Nitekim
Hz.
Peygamber
lenebilir. İlk aşama XII.
bir
hadisinde şöyle buyurmuştur: “Her Müslüman
İspanya’da
erkek ve kadına ilim öğrenmek farzdır.3” İslâmiyet
çalışmalar
ilim ve ahlâka önem verdiği için Müslüman
çevrildi. Bilimsel merkez bu zamanda Toledo idi.
Araplar
tercüme
1085 yılında X. Alfonso burayı başkent yaparak
da
tereddütsüz
bir
şekilde
gerçekleştirilen
yüzyılda İtalya ve
sonucu
Arapça
çalışmalardır. kitaplar
Bu
Lâtince’ye
faaliyetlerine
önem
vermişlerdir4.
Beytü’l-
çeviri hareketleri desteklendi. Ayrıca burada en
Hikme’deki
çeviri
hareketlerinin
Batı’ya
önemli rolü de İbranîce, Arapça ve Lâtince’yi bilen
aktarılmasında kök görevi gören Endülüs Emevî
Yahudiler üstlendiler. Bundan başka Hıristiyan
Devleti’dir. Bu devlet bünyesinde II. Hakem
başpiskopos Raymund Süryanîce, Aramice, Arapça,
döneminde kurulan Kurtuba Medresesi önemli
İbranîce ve Grekçe kitapları Lâtince’ye çevirmekle
merkezlerden biridir.
görevli ekipler kurdu8. Bunlara ek olarak Kur’ân-ı Kerim 1143’te Kettonlı Robert tarafından Lâtince’ye
Kurtuba Medresesi’nin dışında şehirde
çevrildi.
yetmiş kütüphane bulunmaktaydı. Bağdat ve Şam gibi büyük eğitim merkezleriyle olan bağlar o
İkinci aşamada Arap adâbı (Hümanizm)
dönem Hıristiyan Avrupa’da bulunmayan eski
benimsenmiştir. Bu adâb güzel konuşma ve yazma,
Yunan bilgilerini Endülüs’e nakletmekteydi5. İlime
gramer bilgisi, şiir ve dini metinlere vakıf olmayı
olan istekten ötürü bu eserlere yapılan şerhler de
kapsamaktadır. Üçüncü aşamada ise İslâmî eğitim
çevrildi. Böylece Aristoteles, Platon, Öklid ve
kurumlarının bir örneği olan üniversiteler kuruldu.
Batlamyus’un çalışmaları yeniden Hıristiyan din
Bunlar Bologna (1088), Paris (1150), Oxford
adamlarıyla birlikte Avrupa’da tanındı6. Yapılan
(1167), Cambridge (1209), Padva (1222) ve Napoli
çeviriler sonucu ilmî ve felsefî düşünce etkisini
(1224) üniversiteleridir.
arttırarak Rönesans’ın temelleri atıldı. Avrupa’da
Tıp
özgür ve bilimsel düşüncenin ortaya çıkışında söz
alanında
da
Avrupa’da
çeviriler
yapılmıştır. Bunlardan ez-Zeravî’nin eseri Kitabü’t-
konusu çeviri faaliyetleri önemli bir rol oynamış
Tasrif Cremonalı Gerard tarafından Toledo’da
idi7.
Lâtince’ye çevrildi. Ayrıca İbn Rüşd’ün Külliyat Endülüs’te
yapılan
çeviri
fi’t-Tıb adlı eseri Padvan Jew Banacosa tarafından
hareketleri
Lâtince’ye çevrildi.
sonucu oluşan bilimsel çalışmalar üç aşamada in---
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 6
Manevîyatın Tohumları ——————————————
——————————————–——
Astronomi ve matematik alanında Endülüs’te
olması sonrası şöhreti düşmüştür. Keza Mu’tezile
yetişen ve Avrupa’yı etkileyen iki önemli isim
kelamcısı olmamasına rağmen akla ve düşünceye
vardır: Mesleme el-Mecriti (ö. 1007) ve onun
öncelik veren felsefeye kendini kaptırması bu
öğrencisi olan Ebu’l-Kasım b. Muhammed b. El-
noktada etkilidir. Mahmut Kaya’nın Ebû Süleyman
Samh el-Mühendis (ö. 1034)9. Cebir alanında yine
es-Sicistânî’den alıntıladığı pasajda şu ifadeler yer
Cremonalı Gerard tarafından Lâtince’ye çevrilen
alır: “Araplar’a ait ilimlerdeki derinliğinden; nahiv,
Hârizmî’nin Hisâbi’l-Cebr ve’l-Mukâbele adlı
şiir, astroloji, tıp, çeşitli bilgi ve sanat dallarındaki
eseridir.
Gerard’ın
üstün başarısından başka felsefe, matematik ve
Batlamyus’un Büyük Bileşim’inin (Almagest)
bunlara ilişkin alanlarda Müslümanlardan ilk
hiçbir Lâtince tercümesini bulmaması nedeniyle
yetişen odur. Öyle ki, bu kadar bilgiyi bir insanın
Toledo’ya
kitabın
elde etmesi az görülmüştür. Eserlerinin listesi bir
1175
yılında
tomar
kitabın
Yunan
Kindî’den önce, çoğunluğu Hıristiyan olan ünlüler
astronomisinin Avrupa’da ana kaynağı haline
varsa da İslâm toplumunda bu yolu ilk açan odur.
Ayrıca
Cremonalı
gelmesi
Arapça’sından Lâtince’ye
ve
burada
faydalanarak
çevirmesi,
bu
bu
10
itibariyle
Kurtuba
ilmin
tutmaktadır.
Me’mûn
döneminde
Sonraki Müslümanlar da onu takip etmiştir.11”
gelmesinde oldukça önemli bir dönüm noktasıdır . Netice
kâğıt
Avrupa’ya
İslâm felsefesine duyduğu ilgiden dolayı
intikalinden mühim bir rol görmekte idi.
felsefenin tüm alanlarında çalışması olan Kindî bu noktada eserler veren nadir kişilerdendir. Kendisi
2. ORTAÇAĞ İSLÂM DÜNYASINDA
metafizik,
FELSEFE
fizik,
matematik,
tıp,
astronomi,
meteoroloji, optik, ilahiyat, ahlâk, siyaset, psikoloji,
2.1 Kindî ve Felsefe
kimya, diyalektik, astroloji, kehanet alanlarında çağını
çalışmalar yapmıştır. Nitekim sayısı 277’i bulan eser
yaşadığı dönemde İslâm dünyasının ilk filozofu
kaleme almıştır. Fakat bunların çok az kısmı
olarak adlandırılan el-Kindî tarihte kendisine yer
günümüze gelmiştir. Günümüze gelen eserlerin en
edinmiştir. Doğum yılı tam olarak bilinmemesine
mühim olanı İlk Felsefe Üzerine adlı çalışmasıdır.
Tercüme
faaliyetlerinin
altın
rağmen miladi IX. asırda Kûfe veya Basra’da doğduğu
söylenebilir.
Gençlik
yıllarını
Felsefeyi “insan sanatlarının değer ve
ilim
mertebe bakımından en üstünü” olarak tanımlayan
sohbetlerinin merkezini teşkil eden Kûfe ve
Kindî felsefenin tarifini ise “insanın gücü ölçüsünde
Basra’da geçirdikten sonra Ortaçağ Dünyasının en
varlığın hakikatini bilmesi” olarak açıklar12. Ayrıca
önemli ilim merkezlerinden Bağdad’a gelmiştir.
felsefeyi ilimlerin doruk noktası olarak tanımlayarak
Burada halife Me’mun sarayında görev aldığı bilinmektedir. Fakat
asıl
şöhretini
ona verdiği değeri bir bakıma ifade eder. Keza buna
Mu’tasım
ek olarak da felsefe yapanların yani filozofların en
dönemine borçludur. Üç halife döneminde – Me’mun, müneccimlik
Mu’tasım yapmıştır.
ve
VâsıkFakat
önemli görevlerinin hakikatin bilgisine ulaşmak
sarayda
olarak belirler. Nitekim hakikati bilip onun kuşatıcı
Mütevekkil
bilgisine sahip olmak filozofların temel gayesidir
döneminde ehlisünnet mezhebinin sarayda etkin
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 7
Manevîyatın Tohumları ——————————————
——————————————–——
ona göre. Ayrıca o Cavit Sunar’ın deyimiyle Aristoteles ve Eflatun’u birleştirmeye çalışır13. Felsefe ölümü tercih etmektir savı yaşam
ideoloji halini alan Kindî’nin bu uğurda arzu, şehvet gibi nefislerden arınmak istediği bellidir. Buna ek olarak metafizik üzerine de derin düşüncelere dalarak diğer filozoflar gibi oda ilk felsefe olarak metafiziğe yer verir. Ki bu süreçten sonra İslâm filozofları metafiziğin konusu olan zorunlu
varlık
üzerine
derin
anlamlar
oluşturacaklardır. Bu bilgilerden de anlaşılacağı
Yaşar Aydınlı’nın belirttiği gibi: “Meşşâî mantık
üzere Kindî Eski Yunan felsefe geleneğine sahip
geleneğinin ana kaynağı olan Organon’un bütün bölümleri
çıkmıştır.
çerçevede
üzerine telif
çeşitli
şerhler
çalışmaları
yazan
yapan
ve
bu
Fârâbî’nin
özellikle Aristoteles’in Yorum Üzerine adlı eserine
2.2 Farâbî ve Felsefe
yazdığı
Şerh,
Aristoteles’in
eserlerine
yazdığı
yorumların günümüze ulaşan en kapsamlısı olup
Ebû Nasr Muhammed b. Muhammed el-
klasik şerh geleneğinin de en güzel örneklerinden
Fârâbî bugünkü Kazakistan sınırları içinde bulunan
biridir. Organon külliyatına dair telif çalışmaları
Otrar
arasında ise Kitâbü’l-Burhân ve Kitâbü’l-Cedel,
olarak
anılan
Fârâb
şehrinin
Vesiç
onun
kasabasında 870-871 yılında doğmuştur14. Çok ihtiva
etmekte
sınır
mantığına
yönelik
özgün
yaklaşımlarını ve yorumlarını içermesi açısından
genç yaşlarda Aristoteles ile karşılaşan Fârâbî onun eserlerini
Aristoteles
oldukça önemlidir.15”
tanımadı.
İslâm felsefesinin başlatıcısı olan Kindî’den
Türkistan’dan doğan bir güneş olarak ifade
sonra gelmesine rağmen, Fârâbî Eflatun’a dayanarak
edebileceğimiz Fârâbî Meşşâî okulunun merkezi
ya şerh biçiminde ya da kendine ait tezlerle siyaset konusunda eser veren ilk Müslüman düşünürdür16.
kabul edilen Bağdad şehrini yolunu tutar. Burada
Fârâbî, İbn Bâcce, İbn Rüşd ve Musa b. Meymûn
Ebû Bekir İbnü’s-Serrâc’dan gramer dersleri alır.
gibi filozofların övgüsünü alan bir mantıkçıdır. O
Daha
felsefe eğitiminin ciddi bir mantık tahsilinden sonra
sonra
dönemin
önde
gelen
mantık
zirveye
hocalarından olan Ebû Bişr Mettâ b. Yunus’dan ve
ulaşabileceğini
düşünmektedir.
Nitekim
kendisi Aristoteles mantığını bir bütün olarak ele
Yuhanna b. Hâylan’dan mantık tahsil eder.
alıp
asırlardan
sonra
onu
yeniden
özgünlüğe
kavuşturan kişi olmuştur. Böylece tarihte yer edinen
İlme verdiği değer ve onu ihtişamla yaşaması
yolların
sebebiyet
verir.
Mısır’a 941-42
kadar
gitmesine
yıllarında
ayrıldığı
ve kendisinin muallim-i
sani olarak anılmasına
vesile olacak Kitabü’l-Burhân ortaya çıkmıştır. Bu kitaba göre mutlak burhân varlık ve sebebi birlikte verendir17. Ayrıca Fârâbî önderliğinde gelişip İbn
Bağdad’dan Suriye, Halep ve Şam’a gelir. Burada
Rüşd’e
Hamdanî
Organon çalışmaları en yüksek olgunluğa ulaşmıştır.
emîri
Seyfüddevle’nin
dostluğunu
kadar
devam
eden
mantık
geleneğinde
Keza birçok Yeni Eflatuncu filozof gibi Fârâbî de
kazanır. Daha sonra bulunduğu Mısır’dan Şam’a
Eflatun’la
döner ve burada 950 senesinde vefat eder.
Aristoteles
farklı
iki
hakikate
sahip
olduğunu savunmuştur.
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 8
Manevîyatın Tohumları ——————————————
——————————————–——
Fârâbî’ye göre Allah birdir ve her şeydir; bütün varlığın dayanağı ve sığınağı odur. Dolayısıyla da
o, Aristo’nun sandığı Esolocya’daki “Birden bir çıkar” düsturunu bir asıl olarak ele alır ve Platon gibi her şeyi, rasyonel bir surette, ilk ve zorunlu varlık olan Bir’den çıkarır. Zorunlu varlık olan bu Bir, onun metafiziğinin esasıdır ve onun psikolojisi ve kozmolojisi de metafiziğe bağlıdır. Fârâbî, Aristo’nun alışkanlığa dayanan yumuşak bir “Tabiat Kanunu” fikrine karşılık kesin zorunluluğa dayanan bir kanun fikrini savunur ve metafiziğinde bağımsızlığa hiçbir surette yer vermez. Dolayısıyla de
edebiyat dersleri gördü. Daha sonra felsefeye me-
determinizm hakimdir ve bu determinizmler
rak salarak bu konuda kendini geliştirdi. İyi bir
metafizik determinizminin tabi sonucudurlar18.
donanıma sahip olduktan sonra da tıp eğitimi gör-
onun
psikolojisinde
ve
kozmolojisinde
dü. Nitekim on altı yaşındayken tanınan bir tabib
Bir filozof olarak adlandırılan ve önemli
idi.
bir düşünür olan Fârâbî’yi en meşgul eden
İlerleyen yaşlarında metafizik, fizik ve
konulardan biri din-felsefe ilişkisidir. Nitekim o
mantık üzerine okumalarına devam etti. Aristote-
Aristoteles felsefe sisteminin hakikatin yegâne
les’in metafizik üzerine yazdığı eseri okuyup an-
temsilcisi olduğunu kabul ederek kendine ait mille
lamlandıramayınca Fârâbî’nin eserine rastladı. Ke-
kavramını bu çerçevede oluşturmuştur. En büyük
za onun sayesinde Aristoteles’i anlamış idi. Ünü-
amacı felsefenin İslâm coğrafyasında etkinlik
nün bir kısmını Sâmânî kütüphanesine borçlu olan
kazanmasıdır. Onun düşüncesi, sadece İslâm
İbn Sînâ buraya tesadüfî olarak sultan Nuh b. Man-
dininin kavramsal içeriğini göstermeyi değil, genel
sur’un ağır bir hastalığına yakalanması sonucu gel-
olarak din olgusunun felsefî açıklamasını yapmayı
di. Onu tedavi edip saray hekimliğine getirildi.
da amaçlamaktadır19.
Bundan dolayı on sekiz yaşına geldiğinde kendi tabiriyle bütün ilimleri halletmiş bulunuyordu.
2.3 İbn Sînâ ve Felsefe
Babasının vefatı sonrası siyasete atılan İbn Ebû Ali el-Hüseyin b. Abdillah b. Ali b.
Sînâ bölge valiliği yapmaktaydı. Sâmânî devletinin
Sînâ 980-81 yılında Buhârâ’da Efşene köyünde doğdu20.
Babası
İsmâîli
daîlerle
yıkılışı sonrası ise İran coğrafyasına doğru hareket
irtibattaydı.
etti. Gürgenç, Tûs, Cürcân, Rey, Kazvin ve
Bundan ötürü İbn Sînâ’nın yaşadığı ev felsefî
Hemedan gibi yerlere yaptığı seyahatler boyunca
konuların tartışıldığı bir kurum halini teşkil
birçok öğrenci yetiştirmiş idi. İsfahan’da iken
ediyordu. Buna rağmen o kendisini yetiştirip
Gazneli Mesud tarafından kütüphanesinin tarif
genelde babasının İsmâîli görüşlerine muhalifti.
edilmesi onun sağlığını bozarak kulunç hastalığına
Küçük yaşlarda Kur’an’ı ezberleyip fıkıh, dil,
yakalanmasına sebebiyet verdi. Bunun sonrası ise
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 9
Manevîyatın Tohumları ——————————————
——————————————–——
1037 senesinden Hemedan’da vefat etti21. İbn
Sînâ
kendisinden
önceki
İslâm
felsefesinin iki hâkim anlayışını, yani Plotinos ve Proklus’un temel metinleriyle beraber Kindî çevresinin Yeni Eflatunculuğu ve Fârâbî okulunun, yani Bağdad Meşşâîleri’nin Aristotelesçiliğini felsefî açıdan dinamik, teorik açıdan ise ikna edici bir sistemde büyük bir ustalıkla bir araya getirmiştir22. İbn Sînâ’da felsefenin amacı şöyle ifade edilmiştir: “Felsefenin amacı, insanın bilme gücü ölçüsünce bütün şeylerin hakikatlerine vakıf
ortaya koymuştur. Böylece İbn Sînâ’nın, kendin-
olmasıdır. Var olan şeyler ise ya varlığı bizim
den öncekilere nispetle felsefenin alanını dinî olgu-
seçme ve fiilimizle olmayan mevcut şeylerdir., ya
ları da içerecek şekilde genişlettiğini ve bu amacı,
da varlığı bizim seçme ve fiilimizle olan şeylerdir.
sürekli bir felsefî gayret ve yoğunlukla gerçekleş-
Birinci kısımdaki şeylerin bilgisine, teorik (nazari)
tirdiği görülmektedir24.
felsefe denir. İkinci kısımdaki şeylerin bilgisine de
İbn Sînâ bunlardan başka zorunlu varlık
pratik (ameli) felsefe denir. Teorik felsefenin amacı,
yalnızca
bilmek
suretiyle
üzerinde de kafa yorar. Ona göre; zorunlu varlık
nefsi
Bir’dir ve hiçbir şey onun mertebesinde ona ortak
yetkinleştirmektir. Pratik felsefenin amacı, yalnızca
değildir. Onun dışındaki hiçbir şey zorunlu varlık
bilmek suretiyle değil aksine yapılacak şeyleri
değildir. Onun dışındaki hiçbir şey zorunlu varlık
bilmek ve yapmak suretiyle nefsi yetkinleştirmektir.
olmadığına göre o, her şeyin varlığının zorunlulu-
Şu halde teorik felsefenin amacı, amel olmayan bir
ğunun ilkesidir ve her şeyi ya doğrudan veya bir
düşünceye inanılmasıdır; pratik felsefenin amacı
vasıtayla zorunlu kılar. Onun dışındaki her şeyin
ise bir amel hakkındaki düşünceyi bilmektir. Dolayısıyla
teorik
felsefe,
düşünceye
varlığı, onun varlığından geldiğinden o, İlk’tir (el-
nispet
Evvel). İlk ile onun varlığının zorunluluğuna izafe
edilmeye daha layıktır.23”
edilen bir anlamdan bahsetmez Sînâ. Bundan dola-
O, nübüvvetin mahiyeti, ölüm sonrası
yı onun varlığının zorunluluğunun ilk olmakla ço-
hayat, İslâm hukuku ve ibadetler gibi İslâm
ğalması söz konusu değildir. Ayrıca Sînâ’ya göre
toplumunun bütün entelektüel ilgilerini kendi
İlk’ten
felsefî
(göreliliğinin) itibarıdır25.
sistemine
dahil
ederek
söz
konusu
kasıt,
onun
başkasına
izafetini
meseleleri bu sistemin kavramlarıyla ele almıştır.
Onun şerhedici ve açıklayıcı kitaplarında
Dolayısıyla İbn Sînâ, hem XI. yüzyıldaki İslâm
kullandığı dil, teknik bir dil olup ne Fârâbî’ninki
toplumunun ilgileriyle bağlantılı hem de sistem
gibi ağdalı ne de Yunanca’dan yapılan tercümeler-
olarak ikna edici ve dört başı mamur bir felsefe
de olduğu gibi kaba ve kurudur. Ayrıca o, eserleri-
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 10
Manevîyatın Tohumları ——————————————
——————————————–——
ni daha cazip hale getiren farklı yazım üsluplarını
denemiştir ki bunlardan birisi de edebî üsluptur. Modern bir tabirle, İbn Sînâ’nın kullandığı ifade tarzlarının, ihtiyaçlarıyla
toplumdaki tamamen
entelektüel uyum
söylemin
içinde
olduğu
söylenebilir. 2.4 İbn Rüşd ve Felsefe Ebü’l-Velîd Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. Ahmed b. Rüşd elKurtubî, Murâbıtlar ve Muvahhidler dönemi ilim, idare ve siyaset çevrelerinde şöhret ve nüfuz sahibi
sultan Mansur ile arası açıldığından Elîsane’ye
seçkin bir ailenin çocuğu olarak Kurtuba’da
mecburi ikamete maruz kaldı. Daha sonra 10 Ara-
dünyaya geldi26. Ünlü fıkıh âlimlerinden olan
lık 1198 tarihinde Merakeş’te vefat etti.
dedesinden dersler gördü. Ayrıca babasından da
İbn Rüşd’ün felsefe dünyasını ilga eden
ilmi dersler aldıktan sonra Ebû Mervân İbn Cüryûl
temel mesele din-felsefe ilişkisidir. Rüşd’e göre:
el-Belensî’den tıp, Ebû Cafer İbn Harun et-
“Eğer felsefe yapıtı, zanaatçıların tanıttığı kadarıy-
Tercâlî’den matematik ve tıp ile birlikte felsefî
la evren üzerine düşünmekten başka bir şey değilse
ilimler okudu. Bunlardan başka İbn Bâcce ve İbn Tufeyl
ile
hoca-öğrenci
ilişkisi
ve eğer dinsel yasa, evren üzerine düşünceyle eği-
yaşadığı
tilmeyi teşvik ediyor ve bizi çağırıyorsa, o andan
söylenmektedir. Fakat İbn Bâcce vefat ettiğinden
itibaren bu felsefe adıyla belirtilen incelemenin
İbn Rüşd on iki yaşında olduğundan bu mümkün
dinsel yasaya göre zorunlu ya da övgüye değer
görünmemektedir. Buna rağmen İbn Tufeyl’in
olduğu açıktır.27” O bazı durumlarda din ile felse-
onun hocası olma ihtimali vardır.
fenin te’vil edilmesi yoluyla uzlaştırılabileceği dü-
Aklî ilimlere önem veren Muvahhidler
şüncesindedir. Ona göre herkes bu ilme sahip de-
sultanı Ebû Yakub Yusuf b. Abdülmümin devrin
ğildir. Keza Allah bu yetki ve sorumluluğu yalnız-
önemli âlimlerini Merakeş’e davet etmiştir. Bu
ca ilimde derinleşenlere vermiştir. Bu durum orta-
âlimlerin arasında İbn Tufeyl de vardır. Kendisine
ya yanlış te’vil eden kişinin durumu meselesini
Aristoteles
verilmesi
ortaya çıkarmıştır. Bu durumu Hüseyin Sarıoğlu
olmadığını
şöyle açıklar: “Şöyle ki, gerek muhteva gerekse
söylerek bu konuda yetkin birini tanıttığını söyler.
ifade ve üslup açısından hem hatâbî ve cedelî, hem
Bu isim ise İbn Rüşd’dür. Bunun sonucunda İbn
de burhânî yolla anlaşılmaya elverişli olan, dolayı-
Rüşd İşbîliye (Sevilla) kadılığına atanır ve kısa bir
sıyla da te’vil edilmesine hiç lüzum bulunmayan
süre sonra da Kurtuba başkadılığına tayin edilir
naasları te’vile kalkışmak hatadır ve bunu yapan
(1171). Sultanın ölümünün ardından oğlu ile de bir
kişin mazur görülmesi mümkün değildir. Te’vil ehli
süre iyi ilişkiler sürdüren İbn Rüşd daha sonra
olup da hem muhteva hem de ifade ve üslup itiba-
istendiğinde
eserleri o
hakkında
kendisinin
bilgi
yeterli
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 11
Manevîyatın Tohumları ——————————————
——————————————–——
riyle te’vil edebilen nassların yorumunda hata
Sonuç
eden kişi ise bu hatasında mazurdur. Buradaki
İslâm dünyasında bilim ve felsefe önemli bir
yanılma, mahir bir tabibin veya iyi bir yargıcın
yer teşkil etmektedir. Allah’ın varlığı konusunda
kendi alanıyla ilgili bir konuda hata yapmasına
çeşitli söylemler geliştiren İslâm düşünürleri bu
benzer. İbn Rüşd, burhana dayalı olarak ortaya
konu hakkında telif eserler de vermektedirler.
konulan bir görüşün, ihtiyari değil zorunlu
Özellikle
olduğunu, böyle bir durumda insanın ayağa
düşünürleri İslâm toplumu tarafından tanınmaya
herhangi bir seçeneğinin bulunmadığını söyler.
başlamıştır. Bunlardan olan Aristoteles ve Eflatun
Buradan hareketle sorumluluğun şartının ihtiyar,
ise İslâm düşünce dünyasında çığır açmıştır. Kindî
yani seçim gücü olduğunu da vurgulayan İbn Rüşd,
ile başlayan felsefe tartışmaları İbn Rüşd ile zirveye
ilim erbabından birinin hakikati arama yolunda
çıkmıştır. Nitekim batı Rönesansını yaşarken İbn
zihnine takılan bir şüpheyi gidermek uğruna yanlış
Rüşd’den etkilenmekteydi. Batı toplumumun zihin
bir hükme varmasının, onun mazur görülmesine
yapısının temeli Rüşd’de gizlidir. Hatta batıya ilim
yeteceği kanaatindedir.28” Rüşd
metafizik
İslâm üzerinde
gerçekleştirilen
tercüme faaliyetleri sayesinde çeşitli antik Yunan
kalkmak veya kalkmamak hususunda olduğu gibi
İbn
Abbasiler döneminde
dünyasından
gelmiştir.
Ayrıca
İslâm
de
dünyasında felsefenin yanında tıp, matematik,
düşüncelerini yormuştur. Ona göre; Metafizik,
farmakoloji, edebiyat, dil gibi alanlarda da ilmi
öğretim açısından fizikten sonra geliyorsa da
canlılık yaşanmaktaydı. Tabi bunlara ek olarak
varlığı bir bütün olarak incelediği için konu, gaye
Kur’an’ın da ilme önem vermesi İslâm devletlerinin
ve değer itibariyle ilk felsefe olma imtiyazına
bilime yönelik çalışmalar yapmasını teşvik etmiştir.
sahiptir. Aristo’nun fizik ve metafiziğin sınırları
İşte böylece günümüze kadar adları unutulmayan
net bir şekilde ortaya koymadığını düşünen İbn
kişiler ortaya çıkmış ve İslâm inancı ilmi meşruluk
Rüşd, onun Metafizik’ine yazdığı büyük tefsirinde
kazanmıştır.
fizik ile metafiziğin ayrı ilimler olduğunu, şayet
Batı
her ikisi de aynı konuyu ele alıyorsa bunun farklı
düşünce
algısında
sadece
gaza
faaliyetleri yürütmekle suçlanan İslâm ümmetinin
açı ve amaçlara bağlı bulunduğunu önemle
hiçte öyle olmadığı ele aldığımız konu itibariyle
vurgular. Buna göre cüz’i nazari bir ilim olan fizik
ortaya çıkmaktadır. Fakat buna rağmen göz göre
söz gelimi sebep-sonuç ilişkisini tabi varlıklar
göre Batılı oryantalistler hala bu savlarını kanıtlama
planında inceleyip değerlendirirken, külli nazari bir
peşinden koşmaktadır. Bu kabul edilecek türden
ilim olan metafizik aynı problemi ilk sebep ve
değildir. Nasıl ki bu oryantalistlerin belirttiği gibi
manevî varlıkları da içerecek şekilde ele alır. Bir
İskenderiye kütüphanesinin Hz. Ömer devrinde
başka deyişle fizik, ele aldığı bir varolanı maddî ve
yakıldığı yalanları var ise İslâm âleminde ilim ve
etkin sebep bağlamında inceler; oysa metafizik
felsefe yok idi yalanlarını da uydururlar. Fakat
aynı konuya formel, etkin ve gaye sebep açısından
bilinen bir gerçek var ki o da İskenderiye
yaklaşarak varlık hakkında genel bir teoriye
kütüphanesinin Kyril’in patrikliği öncesi veya
ulaşmayı amaçlar29.
döneminde bu kütüphanenin ortadan kaybolduğudur.
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 12
Manevîyatın Tohumları ——————————————
——————————————–——
Buna binaen İslâm âlemi de her daim ilme önem
ma düşüncelerde yaşamakla birlikte uygulamaya da
verip ilmin meşruluk kazanması mücadele etmiştir.
konuldu. İşte Beytü’l-Hikme bunun sonucudur.
Fakat buna rağmen radikal Batı menşeli topluma
Ayrıca Beytü’l-Hikme’nin açtığı kapıdan girenler
buna kabul ettirememekteyiz. Bu sebeple İslâm
fazlaca olmakla beraber ilmi canlılığın yerini çeviri
ilmi üzerine hatta İslâm felsefesi üzerine daha fazla
faaliyetleri yerine telif eserler almıştır. Bu telif
çalışmalar yapılmalıdır. Yapılan çalışmalar sonrası
eserlerin artması sonrası ise İslâm felsefesi tabiri
Batı’da oryantalist kafalı kimselerin tezlerini
oluşmaya başlamıştır. Bu durum bizlere kaynağını
çürütmek nihai amacımız olmalıdır. Bundan dolayı
Kur’an’dan
bizimde bu makalede ulaştığımız sonuç neticesinde
sağlamıştır. Fakat buna rağmen bu ilimden nasibini
bu amaç güdülmektedir.
almayanlar sürekli eleştiri oklarını İslâm ilmi
Miladi VII. asırda İslâm’ın
alan
özgün
bir
felsefe
ortamı
üzerinden yoğunlaştırmışlardır. Onlar dil keskinliği
âlemlere
yapadursunlar evrensel kâinat düzeninin daima
rahmet olan bir inanç olarak gelmesi sonrası ilk
kabul ettiği bir şey vardır. Bu evrensel yasalar
emri oku olan bu inancın tabi ki doğal olarak ilme
uyarınca gözleri kör etmek mümkün değildir.
yönelmesi yegâne hedefi olmalıydı. Bundan dolayı
Nitekim İslâm ilminin ve
VIII. asırda ilmi yoğunluk yaşanarak bu emir dai-
İslâm felsefesinin
meşruluğu günümüzde koşulluğunu bu evrensel
yasalardan almaktadır. DİPNOTLAR 16 Erwin I. J. Rosenthal, Ortaçağ’da İslâm Siyaset Düşüncesi, Çev: Ali Çaksu, İstanbul: İz Yayınları, 1996, 175-176.
1 Mehmet Ulukütük, “İslam Düşüncesinde Tercüme Faaliyetleri: Hermeneutik ve Bibliyografik Bir Katkı”, İ. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, I/2, 2010, 254.
17 Fârâbî, Kitâbu’l-Burhân, Çev: Ömer Türker-Ömer Mahir Alper, İstanbul: Klasik Yayınları, 2012, 8.
2 Dimitri Gutas, Yunanca Düşünce Arapça Kültür, Çev: Lütfü Şimşek, İstanbul: Kitap Yayınevi, 2003, 66-67.
18 Cavit Sunar, İslâmda Felsefe ve Farabî, Ankara: A.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1972, 57.
3 İbn Mace, Mukaddime, 17 4 Harun Özel, “Birinci Abbasi Devlet-i Döneminde Arapça İslâmî Bilgilerin Avrupa’ya Taşınmasında Tercüme Faaliyetlerinin Rolü”, Akademik Sosyal Araş-tırmalar Dergisi, IV/28, 2016, 413.
19 Y. Aydınlı, 147. 20 Henry Corbin, İslâm Felsefesi Tarihi, Çev: Hüseyin Hatemi, İstanbul: İletişim Yayınları, 2010, 300.
5 Muhammed Ali Budak, “Batı Kaynaklarına Göre Endülüs Medeniyeti’nin Eğitim ve Bazı Bilim Alanlarında Avrupa’ya Katkıları”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, XXIII, 2016, 166.
21 A. Süheyl Ünver, İbn Sina Hayatı Eserleri Hakkında Çalışmalar, İstanbul: Burhaneddin Erenler Yayınları, 1955, 1.
6 M. A. Budak, 166.
22 Ömer Mahir Alper, “İbn Sînâ ve İbn Sînâ Okulu”, İslâm Felsefesi Tarih ve Problemler, Ankara: İSAM Yayınları, 2016, 252.
7 Şevket Yıldız, “Endülüs Yahudileri ve İslam Kültür ve Biliminin Avrupa’ya Geçişinde Oynadıkları Rol”, İstem Dergisi, VII/13, 2009, 54.
23 İbn Sînâ, Mantığa Giriş, Çev: Ömer Türker, İstanbul: Litera Yayınları, 2006, 5.
8 M. A. Budak, 166.
24 Ö. M. Alper, 252.
9 M. A. Budak, 166.
25 İbn Sînâ, Metafizik, Çev: Ekrem Demirli-Ömer Türker, İstanbul: Litera Yayınları, 2005, 88.
10 M. A. Budak, 166. 11 Mahmut Kaya, “Kindî: İslâm Dünyasının Felsefeyle Tanışması”, İslâm Felsefesi Tarih ve Problemler, Ankara: İSAM Yayınları, 2016, 93.
26 İbn Rüşd, Felsefe-Din İlişkileri ‘Faslu’l-makâl el-Keşf an Minhâci’ledille’, Çev: Süleyman Uludağ, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2017, 11.
12 Kindî, Felsefe Risâleler, Çev: Mahmut Kaya, İstanbul: Klasik Yayınları, 2002, 27.
27 İbn Rüşd, Din Felsefe Tartışması, Çev: Hüseyin Portakal, İstanbul: Cem Yayınları, 2011, 57.
13 Cavit Sunar, İslâm Felsefesi Dersleri, Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınları, 1967, 52.
28 Hüseyin Sarıoğlu, “İbn Rüşd: Bir Denge Filozofu”, İslâm Felsefesi Tarih ve Problemler, Ankara: İSAM Yayınları, 2016, 385-386.
14 Fahrettin Olguner, Fârâbî, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1987, 4.
Mazlum Şahin Demir YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü
15 Yaşar Aydınlı, “Fârâbî ve Bağdat Meşşâî Okulu”, İslâm Felsefesi Tarih ve Problemler, Ankara: İSAM Yayınları, 2016, 147.
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 13
Tarihin Öteki Yüzü ———————————————–—
——————————————–——
ZORBALIĞA KARŞI MATEMATİĞİN DİRENİŞİ Hayatın alacakaranlığına rağmen kendini
içerisinde bulunduğu İskenderiye çok zor günler
dışarıda gerçekleşen olaylardan bağımsız, bunun-
geçiriyordu. Tüm saplantılar din üzerine odaklan-
la birlikte tüm durumlardan haberdar ve zihnini
mış olup, bilgi değersizleştirilmeye çalışılmıştır.
bunlarla yormayacak kadar zeki. Hypatia. Filo-
İstediklerini elde etmek için gösterecekleri çaba
zof, matematikçi ve astronom. İskenderiyeli olan
olağanüstü olmalıydı. Çünkü bu sefer savaş açtık-
Hypatia eğitim hayatını Atina’da tamamlayıp tek-
ları insan değil, akıl bilgi ve bir düşünce tarzıydı.
rar bilim merkezi olan İskenderiye’ye dönmüştür.
Her şeyin ötesinde bir yaşam amacıydı. Bilgiyi
Hypatia’nın bu denli gelişmesinde en büyük et-
sevenler direnebilecekleri kadar direndiler. Fakat
ken şüphesiz babası Theon’dur. Bir filozof olan
cahil kesimin ağır darbeleriyle ne yazık ki daha
Theon İskenderiye üniversitesinde matematik
fazla ayakta kalamadılar. Bir kısmı linç edilirken
hocası ve yöneticiydi. Kızını belli konulara bağlı
bir kısmı da başka diyarlara göç ettiler. İskenderi-
kalmadan her konuda eğitmek için çaba göster-
ye’nin vazgeçilmezi olan İskenderiye kütüphanesi,
miştir. Kızına tüm dogma dinleri öğretmiştir. Fa-
içindeki değerli tüm yapıtlarla beraber yakıldı ve
kat beraberinde “Bütün dogmatik dinler yanlışlar-
yok edildi. Böylelikle bilim merkezi olan İskende-
la doludur ve kendine saygısı olan bir kimse tara-
riye ne yazık ki önemini kaybetti.
fından son gerçek olarak kabul edilmemelidir. Düşünme hakkını hep kullanmalısın, çünkü yanlış
İşte tam da bu dönemin acı çığlıklarına
düşünmek hiç düşünmemekten yeğdir” sözlerini
şahit olmuştur Hypatia. Bu çığlıklar eşliğinde çığ-
eklemiştir. Hypatia da babasının bu önerilerini
lıklar sussun diye çalışmalar yapan Hypatia zaman
dikkate almış ve hiçbir düşünceye körü körüne
geçtikçe dönemin vazgeçilmez öğretmenlerinden
bağlanmamıştır.
oldu. Tüm bu olayların yanı sıra güzelliğiyle de
Dönemin din savaşlarıyla meşgul olan
ilgi çeken Hypatia’ya karşı insanlar hislerini gizle-
İskenderiye’sinde bu durum oldukça zor olmuş-
miyorlar farklı ifadelerle dile getiriyorlardı. Fakat
tur. Hıristiyan olanlar ile olmayanların bir çatışma
aldıkları cevap hiç değişmiyordu: “Ben gerçekle
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 14
Tarihin Öteki Yüzü ———————————————–—
——————————————–——
evliyim.” Bu derece gerçek sevgisi olan bir
matematikçinin neler yapabileceğini tahmin etmek hiçte zor olmasa gerek. Öğrencilerini sürekli olarak düşünmeye ve araştırmaya itmiştir. En önemli öğrencileri
arasında
Orestes
ve
Synesios
sayılabilir. Orestes İskenderiye valisi, Synesios Ptolemais’in piskoposu olacaktır. Hypatia kendini yeni platonculuk okulundan sayardı. Bu düşünce stili
ise
370-
415
yılları
İskenderiye’sinde
Hıristiyanlıkla oldukça çelişiyordu. Bu sebepten ötürü din anlayışlarının fazlasıyla karmaşık olduğu bu zaman diliminde Hypatia zorlanmıştır. Ölümü sırf
din
savaşları
Hypatia’nın
ölümüne
yüzünden
zalimce
değinerek
ilgi
olan
odağını
ölümüne çekmeyeceğim. Ölümüyle ön plana çıkartılan Hypatia’yı eserleri ile ön plana çıkartıp katkılarının
geçemeyecekti büyük ihtimalle. Hayat ve hayal
büyüklüğünü göstermeye çalışacağım. Hypatia
arasındaki ince çizgiyi aşmamız için önümüzdeki
daha çok eleştiri ve yorum türünde eserler
engellerin birçoğunu kaldıran ilk kadın matematik-
vermiştir. Eserlerinden birkaçı dışında günümüze
çimiz olan Hypatia’ya saygılarla…
matematiğe,
doğaya,
insanlığa
ulaşan eseri yoktur. Biz Hypatia ile ilgili önemli olan bazı bilgileri öğrencisi olan Synesios’un
KAYNAKÇA
mektuplarından ve Hypatia adına yapılmış olan Agora filminden ediniyoruz. Hyptia’nın eserlerini
1-
https://www.matematiksel.org/zamanin-cok-
sıralayacak olursak:
otesinde-bir-kadin-hypatia/,
Erişim
Tarihi:
09.06.2018 - Astronomik kanun
2-
h t t p s: / / c dl i .u cl a .e d u/ p ub s/ c dl j / 2 0 09 /
cdlj2009_003.html, Erişim Tarihi: 09.06.2018
- Babası Theon’un tercüme ettiği “Öklidin
3-
Elementleri” adlı eser üzerinde düzenleme
https://aktiffelsefebakirkoy.org/filozoflar/
hypatia, Erişim Tarihi: 11.06.2018 - Diophantus’un Aritmetica’sına 13 ciltlik şerh,
4-
Pergeli Apollonius’un Koniklerine ve Ptolemy’nin
hypatia/, Erişim Tarihi: 11.06.2018
Matematik Kanununa şerhler yazmıştır.
5-
Matematiğin
kilit
noktalarını
https://www.kozmikanafor.com/iskenderiyelihttp://www.bilim.org/sondurulen -isik-
iskenderiyeli-hypatia/, Erişim Tarihi: 11.06.2018
ve
çıkmazlarını ele alan bu çalışmalar olmasaydı bugün yaptığımız her çalışma şu anda geçmiş olarak
nitelendirdiğimiz
şeylerin
Kübra Alan YYÜ Eğitim Fak. Tarih Bölümü
önüne
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 15
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
TEK DEVLET, TEK MİLLET, TEK DİN: I. JUSTİNİANUS Giriş
ye başlayan Bizans yeni arayışları içine girmeye
Tarihin şahitlik ettiği en büyük imparator-
başlamıştır. O, ilk olarak doğuda güçlenmeye baş-
luklardan biri şüphesiz ki Roma’dır. Bu büyük
layan ve otorite ba-kımından da kullanabileceği
oluşum tarih boyunca birçok kıtaya hükmetmiş ve
Hıristiyanlığı M.Ö. 313 yılında Milano fermanı ile
nice köklü medeniyetleri sınırlarının içerisinde
eşit dinlerden biri olarak tanımıştır5. Evet, kabul
beslemiştir. Bizans da bu köklü teşekküllün bağ-
edilen bu yeni din tesa-düf değildi tamamen büyük
rından kopmuş bir devlettir. Aslında “Bizans”
bir deha ve stratejinin ürünüydü. Çünkü bu inanış
tabiri çok sonradan ortaya çıkmıştır1. Nitekim bu
özel-likle Bizans’ın hükmedeceği doğu toprakla-
dönemde de gerek halk gerekse imparatorluğun
rında önemli rağbet görmüş ve bu dina-mik tabanı-
kendine Bizans demediği bilinmektedir. Çoğunlu-
nı daha üçüncü yüzyıllardan bu yana edinmişti.
ğun kabulüyle ilk dönemler için Doğu Roma ola-
Yıpranan hatta yıkılmaya yüz tutan Roma İmpara-
rak anılmak-tadır. İmparatorluğun kurulma evresi
torluğu için önemli bir ilham kaynağı olarak tekrar
2
ise tam bir muammadır . Çünkü Bizans’ın, Roma
güçlü bir toplum oluşturma çabasının sonucu ola-
İmparatorluğu’nun çizgisinden tamamen sıyrılıp
rak
kendine has yeni bir medeniyet inşa ettiğini söy-
Konstantinus’un mizacı ve siyasetine baktığımızda
lemek öyle sanıyorum ki zor bir kanıdır3. Açık bir
o dinsel ilkelere karşı kötü bir amaç beslemiyordu.
bu
inanç
kabul
edilmiştir6.
İmparator
ifadeyle Bizans de-diğimiz uygarlığın Roma’nın
I. Konstantin’nin 324 yılındaki zaferinden
doğu topraklarında hayatını Hıristiyanlaşarak
sonra tek imparator haline geldi. Bağımsızlık için
sürdür-mesidir. Bu yeni din ile Helenizm’in bir-
savaştığı Licinius ise Nicomedia’da teslim oldu7.
leşmesi sonucunda “Bizans Medeniyeti” te-
Bu statüyü alır almaz devletin içinde bulunduğu
4
karışıklıkları çözmek istiyordu8.
şekkül etmiştir . I. Konstantinus devri ile birlikte gelişme-
Bunlardan en
önemlisi şüphesiz ki mezhep çatışmalarıydı. Bu
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 16
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
sebeple 325 yılında İznik Konsili yapılmıştır9.
mümkündür.
Burada Hıristiyan kilisesinin gerçek öğretilerinin
kültürden soyutlamak öyle sanıyorum ki yanlış
ne olduğu; yanlışların ve dine aykırı düşüncelerin
yargıları doğuracaktır. Nitekim Konstantinopolis’in
yayılmasının
görüş
mimari özelliklerine baktığımızda Roma kentinin
birliğine varıldı. Bu bildiri Ortodoks, Katolik ve
model alındığı aşikârdır. Ayrıca yönetim şekli ve
Anglikan kiliselerinde hâlâ geçerlidir ibaresi
idare etme yöntemi Roma, dil ve kültürün Latin
geçmiş
geleneği olduğunu söylemek mümkündür.
ve
önlenmesi
kabul
konularında
görmüştür10.
Bu
karar
Hıristiyanlık inancının akıbeti noktasında etkili
Ancak
tamamen
ilk
doğdukları
395 yılında İmparator I. Theodisius’un
olmuştur. Ayrıca Arianizm red edilmiş ve İsa’nın
ölümü üzerine Roma İmparatorluğu resmi olarak
Allah ile aynı olduğu kabul görmüştür11.
doğu ve batı olmak üzere ikiye bölünmüştür. Batı tarafını Arcadius, Doğu tarafını da Honorius
Egemenliği yeniden inşa etmeye çalışan I. Konstantinus’a, Büyük Roma İmparatorluğu’nun
yönetiyordu15.
bir hediyesi olan Bizans’ın kurulmasının en soyut
sınırlarının bugünkü Ortodoks dünyanın Batı tarafını
ve önemli olgusu, kurumsallaşmasının ise ilk
oluşturması belki de mezhepleşmelerin daha da
büyük adımı olan Konstantantinopolis şehri 11
alevlenmesinin bir sebebi sayılabilirdi16. Batı Roma
Mayıs 330 yılında kurulacaktır12. Ancak yeni
bu ayrılıktan sonra çok tutunamamış ve 476 yılında
Byzantion olarak anılan bu yerin 326 yılında açılışı
kuzeyden gelen kavimler tarafından yıkılmıştır17.
yapıldığı da rivayet edilmektedir13.
Yerini Germen Krallığı almıştır18.
Şunu da
İkiye
ayrılan
imparatorluğun
Doğu Roma
belirtmek gerekir ki kadim Roma şehrinin terk
(Bizans) tek varis olarak kalmıştır. Düşündürücü
edilip kendilerine yaklaşık 1500 km. uzakta ve
olan nokta 395 yılından sonra ayrılan Roma
küçük bir Roma kenti olan Byzantion’nun başkent
İmparatorluğu’nun Batı tarafı bir yüzyıl dahi
olarak seçilmesi rastgele seçilmiş bir karar değildir.
yaşamadığı halde Doğu’nun nasıl 1453 yılına kadar
Şüphesiz ki üzerinde çokça düşünüldüğü ve bilinçli
ayakta kalması noktasıydı. Öyle anlaşılıyor ki ilk
olarak bu bölgenin seçildiği görülmektedir. Bu
dönemden bu yana temel felsefe olan “tek imparator
kararın hem ticari ve ekonomik hem de dinî ve
tek imparatorluk” Bizans’ın ayakta kalma sebebiydi.
sosyal sebeplerinin olduğu ve bu debdebeli zaman
Roma devrinin mazlum dini olan Hıristiyanlık ve
diliminde doğunun mesken edilmesinin ne kadar
doğu toplumları da bu olguya inanmış ve sahip
isabetli bir karar olduğunu kuruluşundan hemen
çıkmıştı. Tartışma konusu da olsa kendi düşünceme
sonra
göre Batı Roma’nın yıkılma sebeplerinden en
hızla
güçlenen
ve
gelişen
Bizans
önemlisi
İmparatorluğu’nun seyrine bakarak da anlaşılması
bir
bir
inanç
ile
barışık
olmamalarıydı .
mümkün olacaktır . Düşünsel
sağlam 19
14
yaklaşım
ile
Kadim tarihin en önemli taşlarından birini
başkentin
doğuya alınması yeni ve Roma’dan ayrı bir
oluşturan
Bizans
düzenin kurulmak istenmesinin bir sonucuydu bu
yaşamış
ve
sebeple Bizanslaşma evresinin ilk adımlarının I.
Sınırlarının en geniş olduğu dönem olan I.
Konstantin
Justinianus devri sadece siyasal olayların değil aynı
döneminde
atıldığını
söylemek
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 17
İmparatorluğu
geniş
topraklara
uzun
müddet
hükmetmiştir.
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
zamanda yeni stratejinin imparatorluğu nasıl
bünyesinde barındırdığının en iyi örneğini gösteren bir dönem olmuştur. Uygulamak istediği metodun dönemsel olarak işe yaradığı görülse de daha sonra imparatorluğa büyük zarar verecektir. 1. JUSTİNİAN SÜLALESİ DEVRİ (518-610) Bu hanedan, İlirya bölgesine mensup olan Justin tarafından kuruldu. Theodosius soyunun son imparatoru Anastasius’un ölümü üzerine yerine geçecek bir erkek çocuğun (veliaht) olmamasını fırsat bilen muhafız ordusu komutanı olan Justin, senatoya baskı yaparak kendisini imparator ilân ettirdi20. Yaklaşık dokuz yıl tahta kalan Justin’in
1.1 Justinianus Devri (527-565)
ölmesi üzerine yine aynı bölgeden yani İlirya
“Justinianus, Bizanslıların başına şimdiye
bölgesinin Tauresium (Üsküp civarı)21 dünyaya
kadar hiçbir dönemde görülmedik kadar çok ve
gelen ve burada büyüyen ve amcasının ölmeden
ağır felaketler getirdi. İnsanları kaygısızca ölüme
evvel daveti üzerine Konstantinopolis’e gelen
atmaktan, başkalarının malını yağmalamaktan çe-
Justinianus tahta geçmiştir (527)22. Şunu da
kinmezdi. Ona göre her gün binlerce kişinin haya-
belirtmek gerekir ki Justin’in çocuğu olmadığı için
tını yetirmesinin hiçbir önemi yoktu. Düzenin yer-
ölen erkek kardeşinin oğlunu kendi saltanatına
leşmiş kurumlarını korumanın da bir anlamı yoktu
aday göstermişti.
onun gözünde. Bu yüzden sonu gelmez yenilikler başlıca uğraşıydı. Tek kelimeyle, değerli kurumla-
I. Justinianus Dönemi doğudaki Roma’nın Bizanslaştığı dönem olacaktır. tarafından
devrilen
İmparator
Ancak Justien
rın eşi bulunmaz yıkıcısı oldu.24” Anlaşılan o ki
Anastasius’un
yeni imparatorun yenilik sevdalısı olması dönemin tarihçileri nezdinden iyi karşılanmamıştır.
akranları ve yeğenleri ve onların Yeşiller Partisi büyük bir propaganda ile Justinianus’u devirmek
Yukarıdan da bahsettiğimiz gibi amcası
için harekete geçtiler. Tarihte Nika İsyanı olarak
tarafından Kostantinopolis’e çağrıl-mıştır. Bir köy
bilinen bu olay, General Beliserüs çabaları sonucu
ortamından
kanlı
Anastasius’un
Justinianus burada iyi bir eğitim görmüş ve önemli
565
tarihine
mevkilerde görev almıştır. Birçok kaynakta geçtiği
geldiğimizde ölen Justinianus’un ardından kurduğu
üzere kibirli ve zayıf iradeli bir karaktere sahip
imparatorluk sarsılmaya başladı ve Bizans tahtı
olduğu halde icraatları ile en çok konuşulan lider-
başka bir hanedan eline geçti23.
ler arasında yerini almıştır. I. Justinianus hipod-
bir
destekçileri
biçimde idam
bastırıldı. olundular.
İmparatorluğun
kalbine
gelen
I.
romda görevli bir bekçinin kızı olan Theodora ile evlenmiş (523) ve ölümüne kadar kendisinin en
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 18
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
büyük destekçisi olmuştur25. Ancak bu evlilik
540 yılında bu aktı bozmuş ve Suriye üzerine
kargaşalarda
yürümüştür. Daha sonra Antakya bölgesini tahrip
sebep
olmaktaydı
çünkü bir
ederek Akdeniz’e kadar ilerledi28. İmparatorluğun
imparatora yakışık almaz bir hareket olacağı
birçok bölgesini de ele geçiren Sâsânîler karşısında
düşüncesi mevcuttu. Prokopius, Justinianus’un
Bizans ordusu tutunamamış buna karşın İmparatoru
meziyetlerini ve töre ahlakını anlatırken “yaptığı
çözüm yolu olarak verginin miktarını yükseltmek
evlilik
yoluyla beş yıllık bir anlaşma imzalanmıştır.
Theodora’nın
onun
hayat
töre
kadını
olduğu
yönünden
ve
düşkünlüğünü
açıklamaya yeter. Bu evlilik onun izlediği yolun
1.2 Nika İsyanı (532)
hem anlatıcısı hem tanığı hem de yorumcusudur”26 diyerek imparatoru kötülemiş ve yanlış siyaset
330 yılında inşa edilen hipodrom, Roma’da
yaptığını vurgulamıştır.
bulunan
30.000 ile 50.000 kişiye yakın alabiliyordu.
imparatorluk V. yüzyılın sonundan bu yana krizlerden
yeni
yapılmış,
almayı başarmıştır. Bu yapı (hipodrom) yaklaşık
üzerine imparator olmuştur. Tahta oturduğu zaman ağır
öykünerek
Konstantinopolis’in sosyal yaşamında en ön sıraları
I. Justinianus, 527 yılında amcasının ölümü
muzdarip olduğu
yapılardan
Anlaşılan o ki bu şehirdekiler at yarışlarına olan
yeni
tutku da Roma’nın bakiyesidir. Hipodrom’da ara-
kurtulmaya başlamıştı. Amcası Justinus’un son
bacıların heykelleri olur, üzerinde resimleri bulunan
dönemlerinde Sâsânîler ile mücadelenin başlaması
madalyonlar ve işlemeli süs taşları halk arasında
üzerine ordunun büyük bir kısmı doğudaydı. I.
dolaşırdı. XII. yüzyıla kadar hemen hemen bütün
Justinianus, tahta geçtiğinde de aynı mücadeleler
bayram, yılbaşı veya zaferlerde burada şenlikler
devam ediyordu. İmparator I. Justinianus, 532
düzenlenir ve at yarışları yapılırdı. Taraftarlar baş-
yılında Batı’ya yönelik yapacağı seferlerde arkadan
langıçta renklerle belirlenen demos (dört) takım
gelebilecek bir saldırıyı önlemek Sâsânîler’e vergi
halinde oluşturulmuştu. Belli bir zamandan sonra
vermek karşılığında I. Hüsrev ile “ebedî barış”
Beyazların Mavilere, Kırmızıların da Yeşillere dâhil
anlaşmasını yaptı. Baktığımızda I. Justinianus’un
olmasıyla geriye başlıca iki takım kaldı29.
İranlılara haraç vermek karşılığında Batı’ya sefer yapmak istemesinin küçüklüğünden bu yana gaye
Maviler ve Yeşiller. Her iki takımın başında
edindiği “evrensel bir Hıristiyan imparatorluğu”
bulunan liderler önemli görevler üstlenmişlerdir.
düşüncesinden
kaynaklandığı
27
görülmektedir .
Maviler, siyasal olarak tutucu ve gelenekseldi,
Bunun tek neden olduğunu söylemek mümkün
çünkü Roma’nın yönetimini elinde tutan toprak
olmasa da gerek giriştiği seferlerde gerek de imar
sahibi soyluları temsil ediyorlardı. Zengin ve devlet
faaliyetlerinde temel unsur olarak bu düşünceyi
otoritesinde söz sahibi oluşu bu partiyi önemli
görmekteyiz.
kılmaktaydı. Yeşiller ise ticaret ve zanaatla uğraşan çalışan halkı, memurları ve Doğu eyaletlerinden
Böylesine büyük bir amacı gizlemeyen
gelenleri simgeliyordu. Her iki yapının oluşum
İmparator I. Justinianus düşmanı olan ancak yeni
evresi
antlaşma imzaladığı İran hükümdarı I. Hüsrev,
ve
amaçlarına
baktığımızda
siyasî
üstünlüğünü kullanmaya çalışan bir yapının mazlum
Bizans’ın Batı ile meşgul olmasını fırsat bilerek
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 19
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
ve hakkını savunmaya çalışan bir zümre ile rekabeti göze çarpmaktadır. Asıl önemli olan konu her iki rubun arasında Hıristiyanlığa yüklenilen anlam ve görüşlerin farklı olmasıdır. Yeşiller, İsa’nın tanrısallığı konusu üzerinde durmaktaydı. İlk yüzyıllarda, hipodrom iki rakip takımın şiddetli çatışmalarına sahne oldu. Bu iki takım arasındaki muhalefet çoğunlukla iktidarın işine geliyordu; birlik içinde davranmaları ise tehlike oluşturuyordu. 532 yılında “zalim ve mazlumların savaşı” olan Nika Ayaklanması birleşmenin bir
sonucuydu ve hipodromun en kanlı olayı olarak tarihe geçti. Bu ayaklanma sadece hak isteyen ve hakkı çiğneyen grupların çatışması değil aynı zamanda I. Justinianus’un bir dünya devleti kurma
mermerler kullanılmıştır. Dukas, Ayasofya’nın bu
çabasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
dönemde inşa edildiğini söylemektedir30. Sonuç
Doğuda öteden bu yana sürekli pusuda bekleyen
olarak günümüze ulaşan Ayasofya, 532 yılında
Sâsânîler gibi önemli bir devlet bulunurken Batı’ya
yapımına başlanmış olan yapıdır31.
açılma çabaları yine Hıristiyanlık evrenselleştirme
1.3 Codex Justinianus
çabaları imparatorluğa ağır gelecek bu dönemden
Justinianus, 528 yılının Şubat ayında, ara-
sebep
larında Tribonianus'un da bulun-duğu, on hukuk-
olacaktır. Ağır vergiler nedeniyle ayaklanan
çudan oluşan bir komisyon kurdu. Bu kurul daha
Maviler ve Yeşiller, kentin önemli bir bölümünü
önce konulan ve birbirlerine zıt olan bütün kuralla-
yakıp
ayaklanmadan
rı yeniden gözden geçirmiş ve sistemli bir hale ge-
generalinin
tirmiştir. Eski kanunlar baz alınarak hazırlanan bu
kararlılığıyla iki takım mensuplarının hipodromda
yeni düzene Codex/Justinianus denildi. 530 yılında
sıkıştırılıp
sayesinde
başka bir komisyon aracılığıyla ikinci ve üçüncü
Ayasofya
yüzyıl hukuk-çuları kaynak alınarak tamamlanan
sonra
önemli
sorunların
oluşmasına
yıktılar. Justinianus
Theodora’nın
soğukkanlılığı kılıçtan
kurtulabilmiştir.
Ancak
bu ve
geçirilmesi bu
arada
bu büyük eser 533 yılında bitmiştir.
Katedrali yandı ve yeniden inşasını gerektirecek
Bu kanunların geçmişin taklidi ve kopyası
denli hasara uğradı. II.
Theodosius
tarafından
olduğunu söylemek mümkün de-ğildir. Nitekim I.
yaptırılan
Justinianus koyduğu kanunları kendi döneminde ki
Ayasofya’nın bu dönemde durumundan bahsetmek
sosyal hayatın gerektirdiği şekilde örf ve adetlere
gerekirse çıkan isyan sonucu harap olmuştu. Ancak
uygun olarak hazırlamıştır. Ayrıca dinin gölgesi
dinî kimliği ile ön planda olan I. Justinianus
altında insanları esaretten kurtarıp özgür bir ortam
tekrardan inşa edilmesi için icraatlara başlar. Eski ihtişamını
geri
kazandırılması
için
oluşturma çabasının olduğu da göze çarpmaktadır.
renkli
Ancak her ne kadar insancıl bir ortam kurma çaba-
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 20
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
sı olsada görünen o ki yarı özgür köylüler yine
olduğu görülse de bu kısa sürecek ve tarihte hiçbir
aristokrat kesimin zalim yüzünden kurtulmamıştır.
zaman mezheplerin tam birleşimi olmayacaktır.
XII. yüzyıla kadar etkileri net bir şekilde
Sonuç olarak “dini bir imparatoru bir” Justinianus
görülmekte olan bu eser ve sistem içinde ba-
için bir hayalden öteye gidememiştir. Ancak sonraki
rındırdığı “sosyal tabanlı adalet, insancıl kaygılar
devirlerde Bizans üzerinde olumlu ya da olumsuz
ve ahlak değerlendirmesi” Reform ve Rönesans’ın
çok etkilerinin kaldığı açıktır.
temellerindeki
taşlarda
görülmesi
de
dikkat
1.5 Justinianus’un Ölümü
çekicidir. Özetle bu kanunnâme; dinî, sosyal ve ekonomik
meseleler
üzerinde
durduğu
Son dönemlerini yaşayan imparator özellikle
görülmektedir.
karısının da ölümüyle birlikte statüsünü bakanlar ile paylaştığı görülmektedir. Bir köylünün yaklaşık 40
1.4 Justinianus’un Din ve Teklik inancı
seneye
yaklaşan
hükümdarlık
döneminin
son
Tarih nice imparator ve imparatorluklara
zamanlarına gelmişti. Justinianus yaşının da verdiği
ev sahipliği yapmıştır. Bu liderlerin belkide en çok
zorluklardan dolayı sadece saraydaki odasında kalır
konuşulduğu
tarzıdır.
ve ziyaretçi kabul ederdi. 565 yılında kalp krizi
Kimileri karakterinin gerektirdiği şekilde daha
sonucu ölmüş ve artık Bizans’ın ilk lideri hayata
mütevazı bir yönetim şeklini savunurken kimisi ise
gözlerini yummuştu. Hayatı boyunca teklik arzusu
bir amaç uğruna milyonlarca km. yol tepmiştir. I.
doğrultusunda
Justinianus da bu bahsettiğimiz büyük şahsiyetler
doğurmuştu. Cenazesi belki de ikinci evi olan kilise
arasında yerini almıştır. “İki başkent tek devlet”
de yapılan bir tören ile karısı Theodora’nın yanına
amacı
gömülmüştü.
yönlerinden
biri
ile batıya yönelmiş
gerçekleşmesi
için
çok
idare
ve bu gayenin
çabalamıştır.
Doğu
hareket
etmiş
gayesi
Bizans’ı
Askeri başarıları ile eski Roma'yı tekrar inşa
Roma’yı eski Roma İmparatorluğu’nun sınırlarına
ettiği görüne imparator aynı zaman da koyduğu
kavuşturmak istemiştir.
kanunlar ile de yeni ve sistemli bir idare şekli
Dinî politikasıyla ön plana çıkmış ve bunu
oluşturmaya çalışmıştır. Justinianus’un hayalinin
kendisine bir hedef olarak belirlemiştir. Din ile
sonucu olarak Doğu Roma’nın Bizanslaşmaya baş-
ilgili tartışmaları çok sever aynı zamanda devletin
ladığı
yararına olacak şekilde kilise uğraşmaktaydı.
vuracaktır. Ebed sayılan bu imparatorluk 26 Ağustos
Kendisinin dindar olduğunu kanıtlamak için
1071 yılında Türklerin ulu kumandanı Alparslan b.
muhalif kesimler ile mücadele etmiş 529 yılında
Çağrı tarafında büyük bir yenilgiye uğrayacaktır32.
karşıt
Üniversitesini
Bir Bizans İmparatoru esir edilmiş33 ve yıkılmaz
kapatmıştır. Bu dönem de Hıristiyanlık dini önceki
denilen surları iyice zayıflatmıştır. Ayrıca Bizans’ın
dönemlere göre önemini artırmış hatta önceki
tecrübeli komutanlarına karşı bariz bir zafer
dönemlerde işkenceler doğrultusunda ölen kişiler
kazanmıştı34.
adına kilise dahi yaptırılmıştır. V. Konsil’de (553)
Konstantinopolis’in fatihi adıyla da anılacak olan
Roma ile İstanbul arasında ki ayrılıkları gidermiş
Osmanoğulları’ndan
fikirleri
savunan
Atina
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 21
bu
dönem
gelecek
Ancak II.
bu
yüzyıllara
kutlu
Mehmed
damga
fetih
tarafından
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
gerçekleştirilecektir. 29 Mayıs 145335 yılında ka-
İşte bu noktada Justinianos’un siyasî aklı için
dim Bizans İmparator-luğu’nu yeryüzünden ta-
Taodora’dan bahsetmek mümkündür. Büyük veba
36
mamen silecektir . Böylece Türkler Bizans’ın
sonrası ve Nika isyanının vukua gelmesi ardından
kalbi olan Kostantinopolis’in düşmesiyle birlikte
ülkeden kaçmayı bile göze alan Justinianos’u ülke-
beş yüz yıllık bir zamanla Akdeniz ve Balkanlara
de tutan Teodora olmuştu. Justinianos bu güçsüzlü-
sahip olacak ve burada köklü bir dinin inşa edil-
ğüne rağmen vebaya yakalanmış ve komutanları
37
mesi için çaba sarf edilecektir .
sayesinde Roma imparatorluk düşüncesi bir bakı-
Sonuç
ma gerçekleşmişti. Fakat bu fazla sürmeyecekti.
I. Justinianos devrinin zeki ve ihtişamlı
Keza kısa sürede bu ideal fikir Bizans’ın tarih sah-
imparatorlarından biriydi. Nitekim onun gayesi
nesinden silinmesine kadar tarihe gömülecekti. İşte
yeniden Roma İmparatorluğunu diriltmekti. Bu
bu
noktada faaliyet sürdürürken birçok zorluk ile
hegâmesi ve Bizans’ın ilk nefesi olarak anılmasına
karşılaştı. Fakat zorlukları esnasından eşi Teodora
vesile olmuştur.
durum
Justinianos’nu
dillerde
Roma’nın
her zaman yanında idi.
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 22
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–——— DİPNOTLAR
1 Cyril Mango, Bizans Yeni Roma İmparatorluğu, Çev: Gül Çağalı Güven, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008, 9.
17 C. Dehl, 21.
2 Feridun M. Emecen, Fetih ve Kıyamet 1453, İstanbul: Timaş Yayınları, 2016, 24-25.
19 J. C. Cheynet, 10.
18 M. Grant, 29.
20 C. Dehl,31.
3 Georg Ostrogosky, Bizans Devleti Tarihi, Çev: Fikret Işıltan, Ankara: TTK, 2011, 25.
21 M. Grant, 153.
4 A. A. Vasiliev, Bizans Tarihi, Çev: Arif Müfid Mansel, Ankara: Maarif Müdürlüğü Yayınları, 1943, 51; G. Ostrogosky, 25.
22 G. Ostrogosky, 61. 23 Prokopius, Bizans’ın Gizli Tarihi, Çev: Orhan Duru, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2001, 57-58.
5 A. A. Vasiliev, 63. 6 Jean Claude Cheynet, Bizans Tarihi, Çev: İsmail Yerguz, Ankara: Dost Kitapevi Yayınları,2008, 20-21.
24 Prokopius, 59. 25 Paul Lemerle, Bizans Tarihi, Çev: Galip Üstün, İstanbul: İletişim Yayınları, 1994, 46
7 Eutropius, Roma Tarihinin Özeti, Çev: Çiğdem Menzilcioğlu, İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2004, 262263.
26 Prokopius, 76.
8 J. C. Cheynet, 10.
27 P. Lemerle, 47.
9 A. A. Vailiev, 66.
28 P. Lemerle, 48.
10 A. A. Vailiev, 67.
29 G. Ostrogosky, 66-67.
11 Charles Dehl, Bizans İmparatorluğunun Tarihi, Çev: A. Göke Bozkurt, İstanbul: İlgi Yayınları, 2006, 25.
30 Dukas, Bizans Tarihi, Çev: VL. Mirmiroğlu, İstanbul: İstanbul Enstitüsü Yayınları, 1956, 4. 31 A. Bailly, 19; J. C. Cheynet, 36.
12 C. Dehl, 19.
32 Ionnes Zonaras, Tarihlerin Özeti, Çev: Bilge Umar, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2008, 135-136.
13 Michael Grant, Roma’dan Bizans’a, Çev: Z. Zühre İlkgelen, İstanbul: Homer Kitapevi Yayınları, 2000, 20.
33 Nikephoros Bryennios, Tarihin Özü, Çev: Bilge Umar, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2008, 55.
14 J. C. Cheynet, 9.
34 Anna Kommena, Alexiad, Çev: Bilge Umar, İstanbul: İnkılâp Kitabevi Yayınları, 1996, 15.
15 M. Grant, 48. 16 Aguste Bailly, Bizans Tarihi, I, Çev: Haluk şaman, İstanbul: Tercüman Gazetesi Yayınları, 2006, 20.
35 Tamara Talbot Rice, Bizans’ta Günlük Yaşam, Çev: Bilge Altınok, İstanbul: Göçebe Yayınları, 1998, 13. 36 C. Mango, 9-10. 37 Yannis Kordatos, Bizans’ın Son Günleri, Çev: Muzaffer Baca, İstanbul: Alkım Yayınevi, 1999, 13.
Cihat Yatcı YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 23
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
HAÇLI SEFERLERİNDEN ÖNCE BİZANS’IN GENEL DURUMU Bizans (Doğu Roma İmparatorluğu), Or-
gözünde köle olarak gözüküyordu2. Nitekim ondan
taçağ dünyasına damgasını vuran en önemli im-
sonra gelenlerde yaptıklarından geri kalmayıp aynı
paratorluklardan biridir. Özellikle stratejileri, re-
davranışları sergilemeye devam ettiler.
formları, siyasetleriyle birçok devleti etkileyip
VIII. Konstantinos yaptığı yeniliklerle as-
aynı zamanda etkilendiler. Kurulduğu bölge itiba-
ker, toprak ağası diyebileceğimiz büyük arazi sa-
riyle Balkanlar, Akdeniz coğrafyası, Diyar-ı
hiplerini ve köylünün ellerine bulunan topraklarını
Rum’da etkili olan imparatorluk bölge hâkimiyeti
yok etti. Bu da imparatorluğun vergi ve savunma
için devletlerle mücadele etti. Bizans, bazı dö-
gücünü zayıflattı. Özetle bu dönemde yapılan aske-
nemlerde parlamış bazı dönemlerde ise sönük
rî ve siyasî reformlarla devletin fakirleşme ve aske-
kalmıştır. İşte X. yüzyılın son çeyreği ile XI. yüz-
rî gücünün kaybolmasına neden oldu. Bizans’a en
yılın son çeyreğine kadar olan kısımda Bizans’ın
büyük darbeyi vuran ve kapatılması nerdeyse im-
zor durumda kaldığı bir dönemdir. Nitekim impa-
kânsız bir yaran açan 1071 Malazgirt hezimeti im-
rator II. Basileios’un (976-1025) ölümüyle başla-
paratorluğu daha da çökertti. Türklere Anadolu’-
yıp I. Aleksios’un (1081-1118) tahta çıkışına ka-
nun kapıları açılmış ve bölge hızla Türk göçü al-
dar olan süre (1025-1081), Bizans İmparatorlu-
maya başlamıştı. Tüm bunların yanında Diyar-ı
ğu’nun içte ve dışta siyaset bakımından çöktüğü
Rum’da otoritesi çöken Bizans, Balkanlar’da da
dönemdir. Herakleios (610-641) ile başlayan yük-
kan kaybetmeye başlamış ve İtalya toprakları elden
seliş, II. Basileios’un ölümüyle sona erdi. Bundan
çıkmıştı.
sonra zayıf İmparatorlar devri II. Basileios’un
Normanlar, Selçuklular tarafından kuşatılmış ve
kardeşi olan VIII. Konstantinos (1025-1028) ile
kendisin koruyamayacak hale gelmişti. Öte yandan
başladı1. Onun döneminde dolmuş devlet hazine-
çıkan malî sıkıntılar neticesinde para ayarı bozul-
sini har vurup harman savrularak boşaltıldı. Aynı
du. Çıkarılan sikkede devlet altının yanında diğer
zamanda halkına kötü muamele ediyor halk onun
madenleri de karıştırmak zorunda kaldı bu da alım
İmparatorluk Peçenekler, Kumanlar,
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 24
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
gücünün düşmesine neden oldu. Ekonomi yönden
başarısızlıklar hem devleti kendi içinde buhrana
3
de çöküş yaşanılıyordu . Nitekim imparatorluğun
sürüklüyor hem de dış güçlerin güçlenmesine
hem siyasî hem iktisadî hem de askerî çöküşü I.
sebebiyet veriyordu. İmparatorluk bu sıkıntılar son
Aleksios Komnenos’a kadar devam edecekti.
verecek kişiyi bekliyordu. O kişi de I. Aleksios
1071 Malazgirt Savaşı’na ayrı bir paragraf
Komnenos’tan başkası değildi.
açmak lazım. Nitekim XI. yüzyıla damga vuran, Anadolu’nun kaderini belirleyen, tarihleriyle
dış
iki tarafın
1081
tarihinde
tahta
çıktığında
İmparatorluğun dört bir tarafı hem iç hem dış
Bizans-Türk münasebetlerinde dönüm noktası
yönden kuşatılmıştı. Anadolu’nun büyük bir kısmı
olmuştur. Bu savaş sonuçları bakımından tüm
Türklerin hâkimiyetine geçmiş ve İstanbul önlerine
dünyayı etkilemiş ve Haçlı Seferlerinin doğmasına
kadar
en büyük sebepleri arasında yer aldı.
Peçenekler ve Bizans’ın baş düşmanı olan Güney
İmparatorluğu,
değiştiren
Nisan
ayrıca
Bizans
politikasını
Bizans İmparatoru I. Aleksios Komnenos, 4
Haçlı
gelmişlerdi.
Diğer
yandan
Balkanlarda
Seferleri
İtalya Normanlar’ın reisi Roman Guiscard’da
başlamadan önce Türkleri Anadolu’dan atmak için
imparatorluğu ele geçirmek için Epiros bölgesine
tedbirler aldı. VII. Mikhail (1071-1078), Türkleri
doğru ilerlemişti5.
Anadolu’dan çıkartıp bölgede yeniden Bizans
I. Aleksios’u düşündüren ve hiç vakit
hâkimiyetini sağlamak istiyordu. Diğer yandan
kaybetmeden halledilmesi gereken iki konu vardı.
Bizans 1071 Malazgirt yenilgisiyle uğraşırken aynı
Bunlardan
yılda Normanların lideri Robert Guiscard, Güney
İmparator ilk başta tahtına göz diken Normanların
İtalya’daki Bizans topraklarını ele geçirmişti.
lideri Robert Guiscard ile savaşmayı seçti. Batı’da
Bunun üzerine Bizans, Norman lider ile ittifak
savaşacağı için doğu sınırını güvence altına almak
yapmak için evlilik yoluna gitti. Guiscard’ın
isteyen I. Aleksios, Türkiye Selçuklu Sultanı
faaliyetlerinden tedirgin olan İmparator ülkeyi
Süleymanşah ile 1081 yılının Haziran ayında
korumak için bu yolu seçerek gelecek herhangi bir
“Dragos Suyu Antlaşması” yaptı6. Bu anlaşmadan
tehdidi ortadan kaldırmak istedi. 1071 veya 1072
önce Bizans, İstanbul önlerine kadar gelen Türkleri
de Bizans’tan gelen evlilik teklifi reddedildi.
atmak için harekete ve onları kıyı bölgelerinden
Bunun üzerine VII. Mikhail ülkenin askerî yönden
uzaklaştırmayı başardı. I. Aleksios, barış yapmak
çökmesini
Papalık
için vergi verme dâhilinde I. Süleymanşah’a
aracılığıyla Avrupa’dan paralı asker istedi. İstek
anlaşmayı sundu. Anlaşma Türkiye Selçuklu Sultanı
olumlu karşılandı ama Papa bunu uygulayacak
tarafından kabul edildi7. Böylece imparatorluk
durumda
önlemek
değildi4.
için
İmparator
1074’te
bundan
sonuç
ilki
Türkler,
diğeri
Normanlardı.
Türkleri boğaz kıyılarından uzaklaştırmış ama I.
alamadıysa neticede 1074’te Guiscard ile evlilik
Süleymanşah’ın
yoluyla anlaşma sağlandı. Ama yapılan bu anlaşma
hâkimiyetini tanımak zorunda kaldı ve sınır olarak
da istenilen sonucu vermedi ve Türk akınları
belirlendi8.
durdurulamadı.
kazanmakla beraber sadece Türklerle anlaşma
Yukarıda anlattığımız gibi Bizans yardım
sağlanılmadı
için elini nereye uzatsa boş kalıyordu. Bu
Drakon
Normanlara denizden
Çayı’na karşı
bir
donanma
kadar
olan
müttefikte amacıyla
Venediklilerle de anlaşmaya varılmıştı. Nitekim
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 25
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
Bizans, Venedikliler ve Türklerin desteğini alarak
Normanlara karşı mücadeleye başladı. Teselya, Arnavutluk ve Makedonya tekrar alındı. I. Aleksios bu başarısından sonra 1082 yılında Draç’ı istila
eden
Guiscard’a karşı
savaşmak
için
Selçuklulardan yardım aldı ve 1083 yılında Norman liderinin oğlu Bohemund Teselya’ya kadar ilerleyip Yenişehir (Larissa)’yı kuşatma altına aldı9. Bu mücadelede de I. Süleymanşah’tan yardım gören imparator Normanları yenmeyi başardı10. Bahsettiğimiz geçmeden
önce
gibi
ülke
I.
her
Aleksios
taraftan
başa
saldırıya
komutansında donanma ve Tatikios komutasında
uğruyordu. Ama mücadeleci, zeki ve akıllı olan I.
kuvveti İznik üzerine yolladı. Ebu’l-Kasım’ın inşa
Aleksios imparator olunca devletin sıkıntılarını
ettirdiği gemileri yaktırıp İznik’e çekilmesini sağ-
süzgeçten geçirerek nasıl bir siyaset izlemesi
ladı. Ayrıca Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah
gerektiğinin yolunu belirlemiştir. Normanlara karşı
(1072-1092) Anadolu’da bulunan ve bağımsız ola-
denge siyaseti izleyerek Türkler ve Venediklerden
rak hareket eden Selçuklu beylerini itaat altına al-
yardım almıştır.
mak için Emir Porsuk’u görevlendirdi. Anadolu’da
1085 yılına kadar Normanlar’a karşı
bazı beyler itaat altına aldıktan sonra İznik’e doğru
başarılı bir şekilde savaşan imparator nihayet
yol aldı. Ebu’l-Kasım, Emir Porsuk ile mücadele
İstanbul’a geldi fakat1 İstanbul’u bıraktığı gibi
edemeyeceğini öğrenince endişelenmeye başladı.
bulamadı. Nitekim I. Süleymanşah tarafından
Öte yandan imparator, İznik’in Sultan Melikşah’ın
İznik’in idare edilmesi görevi verilen Ebu’l-Kasım,
hâkimiyetine girmesiyle Türkleri bölgede atmanın
imparatorun Normanlarla mücadele etmek için
çok zor olacağını bildiği için akıllı davranarak
Batı’da olduğunu fırsat bilerek Dragos Çayı
Ebul’l-Kasım’ı destekleyerek işbirliğine gitti13.
anlaşmasına aykırı davranıp Bizans topraklarına
İmparatorun mücadelesi sadece Anadolu’-
11
akınlar yapmaya başladı . İmparator ülkesine
da bulunan Türklerle sınırlı değildi. Balkanlar da
döndükten
İstanbul
Peçenekler ve Kumanlar Bizans topraklarını tehdit
önlerine geldiğini görünce mücadele etme kararı
ediyordu. Nitekim I. Aleksios önce Peçeneklere
aldı. Selçuklular tekrar kıyılardan uzaklaştırıldı.
(1091) daha sonra Kumanlara (1094) karşı zafer
İmparator, 1086 yılında İznik’e kuvvet yolladı ve
kazanarak Balkanlar’da tekrar Bizans hâkimiyeti
Ebu’l-Kasım’ı sıkıştırdı. Ancak Çaka Bey ile
sağlandı14.
anlaşan başlayan
sonra
ve
Türklerin
Gemlik’te
Ebu’l-Kasım’ın
yeniden
donanma
hazırlamaya
faaliyetleri
I. Aleksios, Balkanlar’da siyasî birliği sağ-
Bizans’ı
lamaya çalışırken Batı Anadolu’ya Türk akınları
tedirgin etti . Türklerle mücadele etmekte kararlı
yapıldı ve Çaka Bey, İzmir’i 1081 yılında ele ge-
olan I. Aleksios, denizden Manuel Butumites
çirdikten sonra bölgede kendi beyliğini kurdu. Bi-
12
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 26
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
zans topraklarına doğru taarruza geçerek Ege
kıyılarını ele geçirdi15. Diğer taraftan Süleymanşah 1092’de Selçuklu şehzadesi Tutuş ile giriştiği mücadelede öldü. 1093 yılında Süleymanşah oğlu I. Kılıçarslan (1092-1107)İznik’e geldi. Halk büyük bir sevinç yaşadı ve Ebu’l-Gazi şehir Kılıçarslan’a bıraktı16. İmparator,
Süleymanşah’ın
ölmesiyle
Selçuklulara karşı üstünlük sağlamaya başladı. I. Kılıçarslan
babasının
politikasını
sürdürmeye
devam etti. Ayrıca Çaka Bey ile ittifak kurmak için kızıyla evlendi. Neticede kurulan ittifak beklenilen sonucu
vermedi.
siyasetiyle
Nitekim
özdeşleşmiş
Bizans olan
izlediği entrikalar
düzenleyerek I. Kılıçarslan ile Çaka Bey’i birbirine
Çaka Bey’in ölümünden sonra Bizans, Bal-
düşürmeyi başardı. Sultana mektup yollayarak
kanlar’da Kumanlarla mücadele etti. Bunu fırsat
Çaka Bey’in giderek güçlendiğini ve bunun önüne
bilen Selçuklular, Bithynia bölgesine doğru akınlar
geçilmesi gerektiğini bildiriyordu. Bunun üzerine
düzenlediler. Kumanlarla olan mücadelesi başarılı
sultan, Abydos’u kuşatan Çaka Bey üzerine
bir şekilde sonuçlandıktan sonra ülkeye geri dönen
yürüdü. Bir tarafta Obydos kuvvetleriyle savaşan,
imparator, Türklerin akınlarını öğrenince endişe-
diğer yandan donanmada Bizans ile savaşan ve
lenmeye başladı.
karadan da sultanın üzerine geldiğini görünce
Özetle Bizans dört taraftan kuşatma halin-
endişelendi. Yapılacak olan en akıllı davranış I.
deydi. Zor durumda kalan I. Aleksios, Papa II.
Kılıçarslan’ın huzuruna çıkarak anlaşmaktı. Ancak
Urbanus (1088-1099) liderliğinde toplanan Melfi
sultan yanına giden Çaka Bey düzenlenen bir
Konsili’ne elçi göndererek Batı ile temasta bulu-
yemekte öldürüldü (1095)17. Böylece Bizans çok
nup aralarını yeniden düzeltmek istedi18. Nitekim
büyük bir düşmandan kurtuldu.
1054 yılında Batı kilisesi ile doğu kilisesi birbirin-
I. Aleksios, bir kez daha zeki olduğunu
den kesin olarak ayrılmıştı. Aslında bu ayrılış 476
bize kanıtlamış oldu. Nitekim yanı başında Türk
yılında Batı Roma’nın yıkılmasıyla başlamış ve
olan ve kendi beyliğini kuran Çaka Bey gittikçe
1054’te son bulmuştur. Böylece Bizans kilisesi
büyüyor ve topraklarını tehdit ediyordu. Donanma
Ortodoks (gerçek imanı muhafaza eden) adını alır-
da ise çok ileri gitmişti. İşte imparator bu sorunu
ken, Roma kilisesi Katolik (birlik için evrensellik)
bir diğer düşmanı olan ve Çaka Bey’in damadı
adını aldı19. İki kilisede birbirlerini aforoz etti. Bi-
Sultan I. Kılıçarslan ile ortadan kaldıracaktı.
zans’ın ne düzenli bir ordusu ne de Türklerle mü-
İzlediği siyasetiyle kayınpeder ve damadı birbirine
cadele edecek gücü vardı. İşte asıl amaç tıpkı VII.
düşürerek bir kez daha ne kadar iyi bir siyaset
Mikhail döneminde olduğu gibi Batı’dan paralı
izlediğini bize gösteriyordu.
asker talebinde bulunmaktı. 1089 da toplanan bu
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 27
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
konsilde I. Aleksios’un afarozu kaldırıldı20.
Böylece Bizans’ın Batı’dan paralı asker isteği, Pa-
Piacenza Konsili’ne katılan Bizans elçileri niyet-
panın bütün Hıristiyanlığın hâkimi olma isteğiyle,
lerini apaçık ortaya koydular. Mart 1095 yılında
Avrupa’da sosyo-ekonomi ve siyasî yönden kötü
yapılan konsilde Bizans, Türklerin akınları neti-
durumda olanlara Doğu’ya doğru hareket ettirecek-
cesinde Batı Kilisesi’nden askerî yardım istedi.
ti. Bu hareket neticesinde tarihe damgasını vuran
Bizans elçileri, imparatorluğun Selçuklulara karşı
Haçlı seferleri başlamış bulunacaktı.
zor durumda kaldığını, İstanbul’u tehdit ettikleri,
Netice de Bizans İmparatorluğu’nun bekle-
Doğu’daki Hıristiyan kiliselerini yakıp yıktıkları-
diği o yardım çağrısı 1095 Kasımı’nda toplanan
nı dile getirerek Batı’nın yardımına ihtiyaçları
Clermont Konsili’nden geldi23. Büyük kitleleri ha-
olduklarını belirtiyorlardı21.
rekete geçirerek sefer çağrısı yapıldı. Tarih 1095
Bizans İmparatoru, eline geçen fırsatları iyi de-
yılının sonbaharına gelince Papa II. Urbanus o tari-
ğerlendirdi. Nitekim Türkiye Selçuklu Devleti
hî vaazını yaparak büyük kitleleri harekete geçirdi.
Sultanı I.Süleymanşah’ın 1086 yılında, Büyük
27 Kasım 1095 yılında Clermont Konsili’nden ya-
Selçuklu Sultanı Melikşah’ın 1092 yılında ölme-
pılan
siyle iki devlette boşluk meydana gelmişti. Bunu
Müslüman zulmünden kurtarmak amacı ile yapılan
fırsat gören I. Aleksios Batı’dan yardım istedi.
bir çağrı olduğu bildirildi. Bunun neticesinde bu
Papa II. Urbanus Doğu’ya bu yardımı çıkarları
büyük çağrı Bizans ve Türklerin kaderini belirleye-
22
cek ayrıca dünya tarihine damgasını vuracak sefer-
doğrultusunda kabul etti .
çağrı,
Doğu’daki
Hıristiyanları
Türk-
ler “Haçlı Seferleri” adı altında vuk’u bulacaktı24.
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 28
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–——— DİPNOTLAR
1 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Çev: Fikret Işıltan, Ankara: TTK, 2015, 297.
13 I. Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, 4; Y. Ayönü, Selçuklular ve Bizans, 80.
2 Mikhail Psellos, Mikhail Psellos’un Khronographia’sı, Çev: Işın Demirkent, Ankara: TTK, 1992, 25.
14 I. Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, 5.
3 G. Ostrogosky, 307.
15 I. Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, 5.
4 Steven Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, I, Çev: Fikret Işıltan, Ankara: TKK, 1989, 78; Işın Demirkent, “Haçlı Seferleri Düşüncesinin Doğuşu ve Hedefleri”, Tarih Dergisi, Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız Hatıra Sayısı, 35, İstanbul: İÜEDFY, 1994, 68-69; Işın Demirkent, “Haçlılar”, DİA, XIV, İstanbul: TDV Yayınları, 1996, 525-526; Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, İstanbul: Dünya Yayınları, 1997, 2.
16 Y. Ayönü, Selçuklular ve Bizans, 86. 17 Osman Turan, “Kılıçarslan I”, İ.A., VI, İstanbul: MEB, 1977, 682; Mücteba İlgüler, “Çaka Bey”, DİA, VIII, İstanbul: TDV Yayınları, 1993, 188; Anna Komnena, 271. 18 I. Demirkent, Haçlı Seferleri Düşüncesinin Doğuşu ve Hedefleri, 69; S. Runciman, I, 80.
5 Işın Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, Ankara: TTK, 1996, 3. 6 Işın Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, 3.
19 Mehmet Aydın, “Batı ve Doğu Hırisitiyanlığına Tarihi Bir Bakış”, AÜİF Dergisi, XXVII/1, Ankara: AÜİF Yayınları, 1986, 128. 20 S. Runciman, I, 80.
7 Yusuf Ayönü, Türkiye Selçuklu Bizans Münasebetleri (1075-1116), Ege Üniversitesi Tarih Anabilim Dalı, “Basılmamış Yüksek Lisans Tezi”, İzmir: 2001, 90-91.
21 Sevtap Gölgesiz Karaca, “I. Haçlı Seferi (1096) Öncesi Bizans İmparatorluğu’nun Siyasî Durumuna Bakış”, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, II-4, Edirne: 2012, 148.
8 Mükrimin Halil Yinanç, Türkiye Tarihi: Selçuklular Devri I Anadolu’nun Fethi, İstanbul: İÜEFY, 1944, 114.
22 Gölgesiz Karaca, 149.
9 Anna Komnena, Alexiad: Anadolu’da ve Balkan Yarımadası’nda İmparator Alexios Komnenos Dönemi’nin Tarihi Malazgirt’in Sonrası, Çev: Bilge Umar, İstanbul: İnkilâp Kitapevi, 1996, 163.
23 Donald M. Nicol, Bizans ve Venedik Diplomatik ve Kültürel/ İlişkiler Üzerine, Çev: Gül Çağalı Güven, İstanbul: Sabancı Üniversitesi, 2000, 65. 24 S. Runciman, I, 83; I. Demirkent, Haçlı Seferleri, 5.
10 Anna Komnena, 169. 11 Yusuf Ayönü, Selçuklular ve Bizans, Ankara: TTK, 2014, 78. 12 Y. Ayönü, Selçuklular ve Bizans, 79.
Özcan Evrensel YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 29
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
ANADOLU’NUN KALBİ BİZANS İMPARATORLUĞU’NDA ÜCRETLİ TÜRK ASKERLERİ Roma şehrinin kuruluşu Romulus Efsane-
III. yüzyıldaki Krizler devri Diokletianus
siyle başlıyor ve Romulus’un Remus’u öldürerek
dönemine damga vurdu. Diokletianus bütün devlet
M.Ö. 21 Nisan 753 yılında Şehri kurduğu
idaresinin işleyişini yeniden düzenledi. Oluşan bu
1
söyleniyor . Roma devlet tarzı, Grek kültürü ve
reformlar Büyük Konstantinos tarafından geliştiril-
Hıristiyan inancı Bizans için ana kaynak oldu.
di ve Bizans’ın idare şekli meydana geldi. Bizans
Helen kültürü ve Hıristiyanlığın sentezi onucu
hakkındaki bilgiler eskiçağ araştırmalarından doğ-
Bizans ve kültürü meydana geldi. Oluşan bu sen-
du. Grek antik devrine diden yol Bizans üzerinden
tez, Roma Devleti’ni merkezinin Krizler Devri
geçmektedir. Çünkü Batı insanı için Rönesans dev-
olarak nitelenen III. Yüzyılda yaşanan olaylardan
rinde Grek kültürüne karşı duyulan özlemi gideren
dolayı doğuya kaymasına neden oldu. Daha donra
tek
Roma’nın kesin olarak Hıristiyanlaştırılması ile
Diokletianus,
Bizans diye nitelendirdiğimiz Doğu Roma’nın
Augustus ve iki Sezar’dan oluşan dört başlı bir
temelleri atıldı. Doğu Roma aslında hiçbir zaman
hükümdarlar şûrası meydana getirdi4. Diokletianus
kendine Bizans demedi. Nitekim bu dönemde de
ve Konstantinos’un idare sistemlerinin en önemli
gerek halk gerekse İmparatorluğun kedine Bizans
özelliği, ilke bakımından askerî ve sivil iktidarın
demediği bilinmektedir. Çoğunluğun kabulüyle
birbirinden ayrılmasıydı. Roma İmparatorluğu’nda
ilk dönemler için Doğu Roma olarak anılmak-
yaşanan buhranlar ve çalkantılardan doğu kısmı
tadır.
ise
barıya göre daha dayanıklı olarak çıkmayı başardı.
belirsizdir2. Aslında “Bizans” tabiri çok sonradan
Güçlü çıkan Doğu kısmı da Kavimler Göçü (M. S.
ortaya
İmparatorluğun 3
dayanarak
iki
ordunun barbarlaşması tehlikesiyle karşı karşıya
log Hieronymus Wolf' un "Corpus Historiae
kaldı. Bu tarihten sonra Büyük Roma İmparatorlu-
Byzantinæ" isimli eserinin yayınlanmasının ar-
ğu ikiye bölündü. Ülkeyi karışıklıklardan kurtar-
dından ortaya çıkmış, batı kaynaklı bir isimdir.
mak imparatorun göreviydi ve I. Anastasius’tan
tarihçisi
ilk
sisteme
filo-
sanat
tabir
önceki
olumunda
375-395)’nün etkilerini bütünüyle yaşadı, devlet ve
Alman
Bu
evresi
İmparatorluğun
olarak
1648’de
çıkmıştır .
kurulma
kaynaktı.
ve
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 30
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
sonra I. Justinianos (527-565) bu karışıklık zama-
oluyordu. Hazar baskısından kaçan Bulgarlar Bizans
nında başa geçti. Ancak bu devirde yapılmaya
sınırına dayandı. Araplarla barış antlaşması yapıldı
çalışılan yenilikler devlete pek yaramadı ve İmpa-
be Bulgarlar üzerine gidildi. Bizans’ta en önemli
ratorluğun kaldıramayacağı yüklerin altına girme-
olaylardan biri de tasvir kırıcılık dönemleridir. En
sine neden oldu.
önemli temsilcisi de III. Leon’dur. İlk karşı çıkma 726 yılında oldu6. Bunun gibi Bizans’ın içinde nice
Yaşanan bu karışıklıklardan devleti ancak
isyan ve karışıklıklar çıkmıştır. Tüm bu olayların
yeni bir nefes kurtarabilirdi ve o nefes de
üstesinden gelen devlet dönemin ihtiyaçları doğrul-
Heraklios ( 616-641) oldu. Eski sistem çökmek
tusunda çeşitli etnik unsurlardan asker toplamış ve
üzereydi. Ücretli askerler paraya bakıyordu. Kay-
sağlam bir ordunun kurulması için çaba sarf etmiştir.
naklar kuruyunca bunlarda merkezi dinlememekteydi. Heraklios’da, Bizans’ı yüzyıllar boyunca
Bizans’ta Ordu Düzeni ve Yapılanması
ayakta tutan dâhiyane bir fikir olan askerî ve eko-
Köklü bir geçmişe sahip olan, gerek iç ge-
nomik düzen yani Thema sistemini kurarak devle-
rekse dış çekişmelerle gelen şiddetli saldırılara rağ-
te yeni bir nefes aldırmış oldu. Bu sistem devleti
men uzun süre ayakta kalmayı başaran Bizans, ger-
ücretli askerlerden kurtardı. Heraklios devri ile
çek adıyla Doğu Roma İmparatorluğu’nu en az bin
Roma devri kapandı ve tam anlamıyla Bizans
yıl ayakta tutan nedenlerin başında güçlü idaresi ve
dönemi başladı. Heraklios’dan sonra yerine II.
sağlam ordusu gelmektedir. Bir süre sonra Bizans
Kostans geçti ve bu yeni imparatorun despotça
Devleti’nin diğer kurumlarında gerek siyasal gerek-
tavırları İtalya’da isyana neden odu. Despotluğu
se ekonomik şartlar nedeniyle değişimler meydana
nedeniyle bir süre sonra hâcibi tarafından öldürül-
gelmeye başladı. Doğal olarak askerî sistemde bu
dü. Yerine oğlu IV. Kostantinos (668-685) geçti.
değişim rüzgârından nasibini aldı. Birliklerin sayısı,
Bu tarihlerde Arap akınları hızını arttırdı. Arap-
stratejileri, etnik yapısı vs. değişmeye başladı. Bi-
larda Halife olan Muaviye iç siyasetini sağlamlaş-
zans ordusu, sayısı çok fazla olmayan İstanbul’daki
tırdıktan sonra Bizans’a karşı akınlara başladı ve
merkez ordunun haricinde thema, müttefik veya tâbi
bir dönem Kadıköy’e kadar geldi. Daha sonra
devletlerden gönderilen yardımcı kuvvetler ve ücret-
mücadele sahası denize kaydı ve Araplar Kıbrıs,
li askerlerden meydana gelmektedir. XI. Yüzyıla
Rodos ve Kos (Sakız) adalarını aldı. Bazı adaları
kadar eyalet birlikleri imparatorluğun merkezi gücü-
da alan hilafet ordusu muazzam bir orduyla İstan-
nü oluştururken bu tarihten sonra yaşanan gelişme-
bul önlerinde göründü. Daha sonra bir filo İzmir’i
lerle thema’nın gücünün kırılması ile bu kuvvetlerin
işgal etti. Grek bir mimar olan Kallinikos’un icat
yerini ücretli askerler almaya başladı ve bir süre
ettiği Grek ateşi ve şiddetli fırtına Araplara ağır
sonra da orduda asli unsur haline geldiler. Bizans
kayıplar verdirdi ve kara orduları da o sırada yeni-
ordusunda Frank, İngiliz, Norman, Alman, Venedik,
lince İstanbul için yapılan sefer başarısız oldu5.
Rus, Bulgar, Alan, Sırp, Gürcü, Ermeni, Peçenek,
Buda diğer devletler nezdinde Bizans’ın otoritesi-
Kıpçak, Oğuz (Uz), Türkopol ve Selçuklu Türkleri
ni arttırdı. Ancak Türk asıllı Bulgarların Balkan
gibi ücretli askerler bulunmaktadır7.
yarımadasına girişleri başka bir soruna neden
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 31
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
Farklı boylardan oluşan Türk toplulukları
toprak ağalarının mücadelelerinin yanı sıra hizmet
Bizans hizmetine girmeleri hemen olmadı. Trak-
karşılığı vergiden muaf tutulan thema askerlerinin
ya’daki İmparatorluk topraklarını yağmalayan Uz,
devlete yük olmasına da neden oldu11. IX. yüzyılda
Peçenek ve Kumanları durduramayan Bizans, bu
İmparator Kostantinos Monamakos masrafları kıs-
topluluklara çeşitli hediyeler vererek ve devlet
mak amacıyla themadaki asker sayısını kısınca üc-
hizmetine alarak yararlanma yoluna gitti. Bazıları
retli askerler önem kazandı. Doğuda Ermeni toprak-
da savaşlarda esir düştükten sonra imparatorluk
larının alınması ile Selçuklularla karşı karşıya kalın-
hizmetine alındı. Karadeniz’in kuzeyinden gelen
dı. Kuzeyde ise Bulgarların alınmasıyla Peçenek,
Türklerden başka Selçuklu Türkleri de orduda
Uzlar gibi Türk kavimleriyle olan tampon bölge
kullanıldı. Bu kuvvetler Bizans’ın Batı mücadele-
kalktı. Bu saldırılara karşı koyamayan devlet, onları
leri dışında taht kavgaları sırasında yöneticilerin
hizmetine alarak korunma yolunu seçmiştir12. An-
rakiplerini yenmelerine yardım edebilmek için
cak bu da fazla işe yaramadı. Selçuklulara karşı
yüksek maaşla Anadolu’daki beylerden yardımına
Savaşması için 15 bin kişilik Peçenek atlısı Anadolu
başvurmuştur. Türklerin ok kullanmadaki mahareti
yakasına geçirildiler. Ancak Peçenekler bu görevi
sebebiyle Bizans, onları genellikle öncü kuvvet
kabul etmeyip Tuna kıyılarına döndüler13. Azer-
olarak kullandı ve bu Türk birlikleri kendi soyun-
baycan üzerinden de Anadolu’ya Türklere karşı
dan olanlara karşı da Bizans safında savaştı. Ordu
savaşmak için gönderilen ücretli Türk askerler var-
da Türkler çoğunlukla öncü kuvvet olarak savaştı8.
dır. Bunlardan biri Hanoğlu Harun’dur14.
Bu kuvvetler Selçuklulara karşı da savaşmışlardır.
Malazgirt Savaşı öncesi isyan edip Bizans
1049 yılında İmparator Konstantin Monomakos,
hizmetine giren diğer bir Türk beyi Sultan Alpars-
Peçeneklerden 15 bin atlı asker toplanılmasını
lan’ın eniştesi Erbasan’dır15. Manuel Komnenos’u
emretti. Bu yeni teşekkül eden kıt’aya başbuğ ola-
Sivas yakınlarında yendiği halde Alparslan’a karşı
rak İstanbul (Kostantaniye)’de bulunan Peçenek
onunla işbirliği yapıp Bizans kuvvetlerinin başına
liderlerinden dördü; Sülçe, Selte, Karaman ve
geçti16. Manuel Komnenos’dan sonra İmparatoriçe
Kataleym tayin edildi. İmparator bunlara kıymetli
Eudokia ile evlenen IV. Romanos Diogenes’in ama-
hediyeler, iyi silâh ve seçilmiş atlar verdikten son-
cı Bizans’ı II. Basieos devrindeki gibi parlak günle-
ra, bunları Üsküdar tarafına geçirerek Selçuklular
rine döndürmekti. Bu amaçla çeşitli milletlerden
üzerine gönderdi9. II. Nikephoros Phokas (963-
topladığı ücretli askerlerle 1071 yılında Selçukluları
969), I. Ioannes Çimiskes (969-976) ve II. Basileos
Anadolu’dan atmak amacıyla Alparslan üzerine
(976-1025)’un dirayetli yönetimleri XI. yüzyılın
yürüdü17. O sırada Mısır Şiî Fatımi Devleti üzerine
başlarında Bizans ordusunu neredeyse yenilmez
sefere çıkan Alparslan hemen geri döndü ve Malaz-
yapmıştı. Ancak II. Basileos’un ölümü bir dönüm
girt Ovası’nda yaşanan savaşta orduda çeşitli millet-
noktası oldu ve ondan sonra gelenler zayıf iradeli
lerden ve Peçenek, Uzlardan oluşan büyük bir ücret-
kişiler olduğundan siyasî, ekonomik ve iktisadî
li asker grubu hazılayan İmparator Romanos
yönden sarsıntılar olmaya başladı10. Bu sarsıntı
Diogenes hazırlıklarını sürdürdü18. Savaş sırasında
orduyu da vurdu. En belirgin değişim themanın
bir kısım Türk birlikleri saf değiştirdiler. 26 Ağustos
azalmasıydı. Bu durum aristokrat sınıftakilerin ve
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 32
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
1071 yılında Bizans tarihinin en ağır yenilgilerin-
başka devletlere karşı savaştıkları gibi kendi soydaş-
den birine uğradı. İmparator Romanos Diogenes
larına karşı da savaşmışlardır. Bu birlikler zamanla
esir edildi ve Türkler Anadolu’ya yerleşmeye baş-
Bizans’ın düzenli ordusunun yerini aldılar. Bizans,
ladı19. Bunun dışında I. Aleksios devrinde
tarihi boyunca belli dönemlerde ücretli askerden
Tükopollerde ordu da ücretli olarak görev yapmış-
faydalanma yoluna gitmiştir. Bu ücretli askerlerden
tır20.
en belirleyici olanları maharetleri dolayısıyla Türk toplulukları oldu. Bunu Malazgirt Savaşı örneğin-
Sonuç olarak farklı Türk toplulukları Bi-
den de anlamaktayız.
zans ordusunda ücretli olarak görev yaptı. Bu gruplar içinde en kalabalığı Peçeneklerdi. Bu toplulukların ok kullanmadaki maharetleri v.s.dolayısıyla
DİPNOTLAR 1 Halil Demircioğlu, Roma Tarihi, I, Ankara: TTK, 2015, 37.
11 Işın Demirkent, “1071 Malazgirt Savaşı’na Kadar Bizans’ın Askerî ve Siyasî Durumu”, Bizans Tarih Yazıları, İstanbul: 2005, 13-14.
2 Feridun M. Emecen, Fetih ve Kıyamet 1453, İstanbul: Timaş Yayınları, 2016, 24-25.
12 Yonca Azerlioğlu, “Bizans İmparatorluğu’nda Türk Varlığı”, Türkler, VI, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, 221-222.
3 Cyril Mango, Bizans Yeni Roma İmparatorluğu, Çev: Gül Çağalı Güven, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008, 9.
13 Ernst Honigmann, Bizans Devleti’nin Doğu Sınırı, Çev: Fikret Işıltan, İstanbul: Sanat Kitapevi Yayınları, 1970,37.
4 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Çev: Fikret Işıltan, Ankara: TTK, 2015, 31.
14 E. Honigmann, 116-118.
5 G. Ostrogorsky, 116.
15 Mustafa Demir, Büyük Selçular Tarihi, İstanbul: Sakarya Yayıncılık, 2011, 82.
6 G. Ostrogorsky,151. 7 Sadrüddin Ebu’l-Hasan Ali b. Naşır b. Ali ElHüseynî, Ahbârü’d-Devleti’s-Selçukiye, Çev: Necati Lügal, İstanbul: TTK, 1999,33.
16 Sıbt İbnü’l Cevzî, Mir’atü’z-Zaman fî Tarih’il Âyan, Çev: Ali Sevim, Ankara: TTK, 2011, 146-147; Ali Sevim, “Malazgirt Meydan Savaşı ve Sonuçları”, Malazgirt Armağanı, Ankara: TTK, 1993, 219-230.
8 Yusuf Ayönü, “Bizans Ordusunda Ücretli Türk Askerleri (XI-XII. Yüzyıllar)”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 57.
17 Yusuf Ayönü, Selçuklular ve Bizans, Ankara: TTK, 2014, 35.
9 Akdes Nimet Kurat, Peçenek Tarihi, İstanbul: Devlet Yayınları, 1937, 136.
18 Hüseyin Tekinoğlu, Selçuklular Tarihi, İstanbul: Kamer Yayınları, 2015, 124.
10 Sevtap Gölgesiz Karaca, “I. Haçlı Seferi (1096) Öncesinde Bizans İmparatorluğu’nun Siyasî Durumuna Bakış”, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, II/IV, 2012, 141-153.
19 İbn Bibi, El-Evâmirü’l-Alâ’iyye fi’l-Umûri’lAlâiyye, II, Çev: Mürsel Öztürk, Ankara: TTK, 2014, 12; Halil İnalcık, Devlet-i’ Aliyye, I, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009, 4; Azîmî, Azîmî Tarihi, Çev: Ali Sevim, Ankara: TTK, 2006, 105. 20 Y. Ayönü, 64.
Sinan Erginoğuz YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 33
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
ÇİFT BAŞLI ORDU ettiler1. Yapılan akınların ve darbelerin ardı arkası
İnsanlık var olduğu sürece tarihte var olacaktır. Ortaçağda birçok devlet kurulup yıkılmış-
kesilmedi ve 5. yüzyılın sonlarına doğru Germen
tır. Bu devletlerin ayakta tutulabilmesi için güçlü
kavimleri tarafından Batı Roma İmparatorluğuna
bir şekilde hem iktisadî, içtimai, askerî ve lojistik
son verildi. Fakat devletin Batı kanadının aksine
açıdan güçlü olması lazımdır. Bir devleti şaha
Doğu kısmı olan Bizans İmparatorluğu ise Balkan-
kaldıran da ordusudur. Onu ortadan yok eden de
larda Slavları, doğu da Sasanileri yenilgiye
yine ordusudur. Bu ordulardan biri de Ortaçağ’a
uğrattı2.
adını altın harflerle yazdıran Bizans ordusudur.
Bizans İmparatoru I. Jüstinyen 527 yılında
Özellikle Anadolu’nun içinde farklı bölgelerde
iktidara geldikten sonra Kuzey Afrika, İtalya ve
uyguladığı sistemle devletin hazinesinden para
Doğu İspanya’yı yeniden ele geçirdi. Sasani kralıy-
çıkmadan asker yetiştirmiştir. Tarihsel süreç içe-
la anlaşma yaparak doğu sınırlarını da kontrol altı-
risinde Bizans ordusunun kuruluşu, ordunun faa-
na almasına rağmen şehir içindeki dinsel ve siyasal
liyetleri ve askeri yapısından bahsedilecektir.
çatışmalar devletin gücünü zayıflatmaktaydı. Ülke-
IV. yüzyıldan itibaren Barbar akınlarına
deki bu çatışmalar en sonunda 532’de bir halk
karşı koyan Roma İmparatorluğu, I. Theodosius
ayaklanmasına dönüştü. Nika Ayaklanması olarak
barbar akınlarına karşı koyarak Vizigotları Bal-
bilinen bu isyan, komutan Belisarius tarafından
kanlar’da durdurarak onların Tuna Irmağı’nın
başkentteki Hipodrom’da (Sultanahmet Meydanı)
güneyine doğru ilerlemesini engelledi. Fakat I.
bastırıldı ve yaklaşık 30 bin isyancının öldürülme-
Theodosius’un 395’te ölümünden sonra Roma
siyle sona erdi. İmparator Jüstinyen, bugün ki Av-
İmparatorluğu Doğu ve Batı olmak üzere ikiye
rupa Hukuku’nun gelişmesine temel oluşturan Ro-
bölündü. İmparatorun ölümünden sonra Batı Ro-
ma hukuku derlemesi (Corpus luris Civilis) oldu3.
ma İmparatorluğuna Vizigotlar tarafından yapılan
Kendi içindeki siyasi ve dini çatışmaları
akınlar sonucunda Roma ele geçirildi. Barbar ka-
çözmeye çalışırken, VII. ve VIII. yüzyıllar arasın-
vimlerden Vandallar ise İmparatorluğun Kuzey
da Doğuda Müslüman ve Pers ordularının saldırısı-
Afrika, İspanya ve İtalya topraklarını istila
na uğrayan Bizans, Batıda ise Slavların saldırıları-
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 34
——————————————–——
Kapak Dosyası ———————————————–———
na karşı koymaya çalıştı. 610 tarihinde Bizans
ri ve yabancı elçilerle ilişkiler bu baş görevlinin sorumlu-
tahtına geçen Herakleios, Perslerin saldırısını dur-
luğundaydı. Fakat ülkenin kalbi olan Maliye ve toprak
durdu ve şehrin savunma kısımlarını güçlendirdi.
yönetimi kurumları ise başka görevlilerin kontrolündeydi5.
Batı sınırında Tuna’yı geçen Avarlar’ı yenilgiye uğratan yeni imparator, Arap ordularının 632’de
Bizans İmparatorları savunmayla ilgili öncelikli
Suriye ve Filistin’i ele geçirmesine engel olamadı.
sorunları çözmek için, tehdit edilen herhangi bir sınır
İskenderiye’yi ele geçirdikten sonra 642 yılında
bölgesine ya da ayaklanma baş gösteren herhangi bir
Mısır’ı tamamen ele geçiren Araplar 674-678 yılla-
eyalete, her an harekete hazır ve buralarda İmparatorlu-
rı arasında birçok kez İstanbul’u kuşattılar fakat bir
ğun egemenliği sağlayacak şartlarda hızlı ve sürekli bir
sonuç alamadılar . Herakleios Hanedanlığının ar-
orduyu beslemeye çalışmıştır. Ancak vergi gelirleri, paha-
dından VII. yüzyılın başlarında imparatorluk tahtı-
lı araçlarla donatılmış ve zırhlı süvarilerden oluşacak
4
büyük birliği beselemelerine yeterli değildi. Misal olarak
na İsauria Hanedanından III. Leo geçti. Tahta geçer
Justinianus Batı Akdeniz’de yitirilen toprakları geri al-
geçmez yeni Arap saldırılarını ve Bulgarları geri
mak istediğinde ordudaksi askerlerin ücretlerini ele geçir-
püskürttü. Daha sonra tahta çıkan V. Konstantin
dikleri yerlerdeki yağmadan ve savaş ganimetlerinden
yaptığı seferlerle Balkanlar’da Bulgarların hâkimi-
ödemeyi
kararlaştırdı.
Bizans
komutanı
olan
yetini kırdı. Bu yıllarda Bizans İmparatorluğunda
Belisarius’un komutasındaki 5.000 kişilik ordusu, İtal-
egemen olan Yunan dilinin Latincenin yerini alma-
ya’da sefere çıktığı yıllarda (535-549), yerel halka o ka-
sı ve dinsel uyuşmazlıklar imparatorluğun Doğu ve
dar acı yaşatmış ve o denli zarar vermişlerdi ki; yerli halk
Batı kanadını daha da birbirinden uzaklaştırdı.
barbar istilasında bile bu denli büyük zarar görmemişti. İmparator ve Konstantinopolis halkı, saldırılara açık kal-
Bizans çok geniş yetkilerle donatılmış bir
maktansa surların ardına saklanarak, devletin yaşamsal
imparator tarafından yönetiliyordu. Genelde iktidar
önem taşıyan bölgelerini, teknik bakımdan İran ordusu
babadan oğla geçerdi. Fakat Bizans İmparatorlu-
biçiminde donatmış, fakat kendilerine verilen topraklarla
ğu’nda ordu komutanlarının zor kullanarak tahtı
değil de vergilerle ve ganimetlerle beslenen küçük, hare-
ele geçirdiği ve yeni bir hanedanın yönetime geçti-
ketli ve sürekli bir orduyla savunurken, İmparatorluğun
ği dönemlere sıkça rastlanır. Bizans imparatoru
çorak ve kıyılara uzak bölgelerinin, gerekirse elden çıkmasına göz yummuşlardır6.
aynı zamanda ordunun komutanı, en yüksek adli
DİPNOTLAR
yargıç ve yasa koyucuydu. Konstantinopolis’teki
1 G. L. Seidler, Bizans Siyasal Düşüncesi, Çev: Mete Tunçay, Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1980, 1; Cyril Mango, Bizans Yeni Roma İmparatorluğu, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008, 27-28.
Ortodoks Kilisesi’nin patriğini de ancak İmparator belirlerdi. Devleti başkenti olan Konstantinopo-
2 Jean Claude-Cheynet, Bizans Tarihi, Ankara: Kültür Kitaplığı Yayınları, 2008, 11-12.
lis’te İmparatora danışmanlık yapan bir Roma se-
3 A. A. Vasiliev, Bizans İmparatorluğu Tarihi, Çev: Arif Müfid Mürsel, I, Ankara: Maarif Yayınları, 1943, 168.
natosu vardı. Yasalar yürürlüğe girmeden önce bu senatonun onayından geçer ve senato imparatora
4 Şerif Baştav, Bizans İmparatorluğu Tarihi, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Yayınları, 1989, 8; Georg Ostrogorsky, Bizans Tarihi, Çev: Fikret Işıltan, Ankara: TTK, 2011, 86.
yasa tasarıları hazırlayarak sunabilirdi. Ayrıca
5 Michael Grant, Roma’dan Bizans’a, Çev: Z. Zühre İlkgelen, İstanbul: Homer Kitabevi Yayınları, 2000, 39.
imparatorun sağ kolu olan bugünkü bakanlar düzeyince bir kişi vardı. Devlet daireleri, saray görevli-
6 Tamara Talbot Rice, Bizans’ta Günlük Yaşam, İstanbul: Göçebe Yayınları, 1998, 128; Charles Diehl, Bizans İmparatorluğunun Tarihi, İstanbul: İlgi Yayınları, 2006, 37.
leri, saray muhafız kıtaları, güvenlik, posta örgütle-
Muhammed Oflas, YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 35
Röportaj ———————————————–———
——————————————–——
PROF. DR. YUSUF AYÖNÜ İLE TARİH SOHBETİ
İmparatorluğu, Türkiye Selçukluları ve Beylikler 1- Öncelikle sizi tanımak isteriz, bize kendiniz-
Devri Türkiye Tarihi’dir. Bu konular ile ilgili ola-
den bahseder misiniz? Prof. Dr. Yusuf Ayönü
rak makaleler ve çeşitli sempozyumlarda sunulan
kimdir?
tebliğler dışında Katalanların Anadolu ve Trakya’-
1975 yılında İstanbul’da doğdum. İlk ve
daki Faaliyetleri (1302-1311) ve Selçuklular ve
Orta öğrenimimi bu şehirde tamamladıktan sonra
Bizans başlıklı iki kitabım bulunmaktadır.
1993’de kaydolduğum Ege Üniversitesi Edebiyat
2- Neden Tarih Bölümünü seçtiniz? Tarihi sev-
Fakültesi Tarih Bölümü’nden 1997’de mezun
dirmek için neler yapılmalı?
oldum. 2001 yılında “Türkiye Selçukluları-Bizans
Çocukluk yıllarımda televizyon, insanların
Münasebetleri (1075-1116)”, başlıklı tez ile Yük-
hayatında bugün olduğu kadar yer tutmuyordu.
sek Lisans, 2007 yılında “Selçuklu-Bizans Müna-
Dolayısıyla insanlar özellikle uzun kış gecelerinde
sebetleri (1116-1308)” başlıklı tez ile Doktora
vakit geçirmek için çeşitli meşgaleler bulmak zo-
eğitimimi tamamladım. 2011 yılında Ortaçağ Ta-
rundaydı. Bizim evimizde hemen her gece tarihi
rihi alanında Doçent, 2016 yılında Profesör unva-
şahsiyetlerin hayatlarının anlatıldığı kitaplar oku-
nını aldım. 2001 yılında Tahran Üniversitesi
nurdu. Ben o zaman henüz küçük olduğumdan
Uluslararası Dil Okulu’nun açtığı Farsça dil kurs-
okuma işi ablamın vazifesi idi. O yüksek sesle
larına katılmak için İran’da, 2002-2003 Eğitim
okur biz de dinlerdik. Tarihi olayların anlatıldığı
Öğretim döneminde Yunanistan hükümetinin
bu eserlerdeki şahsiyetlerin faaliyetlerini dinlemek-
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti emrine verdiği
ten o kadar büyük zevk alırdım ki, ablam yorulup o
araştırma bursu ve 2004 yılında American Research Intitute in Turkey (ARIT) bursu ile Yunanistan’da bulundum. Uzmanlık alanım Bizans
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 36
Röportaj ———————————————–———
——————————————–——
gecelik okumayı sonlandırdığında üzülür ertesi
Tarih çok geniş bir saha olduğundan bu
günün gelip tekrar kaldığımız yerden devam etme-
alanda çalışacak olanlar kendilerine kronolojik ve
sini sabırsızlıkla beklerdim. Tarihe merakım ço-
coğrafi olarak bir sınır çizmelidir. Bu sebeple
cukluğumdaki bu okuma seansları ile başladı. Or-
Üniversitelerdeki Tarih bölümleri çeşitli Anabilim
taokul yıllarında Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun
Dalları halinde yapılanmıştır. Lisans programında
büyük bir ustalıkla kaleme aldığı ve Türk tarihinin
genel
çeşitli dönemlerinin konu edildiği romanları ile
programlarda
tanıştım. Romanlarda okuduğum olaylar ve şahsi-
sınırlandırılmış bir dönemi kapsayan dersler alırlar.
yetler hakkında daha fazla bilgi edinmek için farklı
Seçeceğiniz dönem sizin hangi konulara ilgi
eserlere bakmaya başladım ve süreç böylece de-
duyduğunuz ile ilgilidir. Burada elbette ki lisans
vam etti. Tarihi sevdirmek için neler yapılmalı?
eğitiminiz sırasında ders aldığınız hocaların da etkisi
sorusuna gelince, aslında tarih tüm dünyada her
büyük oluyor. Mezun olduğum Üniversitenin tarih
yaştan insanın ilgisini çeken bir alandır. Nitekim
bölümünde Ortaçağ dönemini kapsayan derslere
tarihi konuların ele alındığı filmlerin ve dizilerin
Prof. Dr. İsmail Aka ve Prof. Dr. Tuncer Baykara
büyük ilgi çekmesi ve yüksek bir izleyici kitlesinin
hocalar girmekteydi. Konulara hâkimiyetleri ve ders
olması bunu kanıtlıyor. Tarihi romanları da unut-
anlatım şekilleri benim bu derslere daha fazla ilgi
mamak gerekir. Zira ustalıkla kaleme alınmış bir
duymamı sağladı.
romanın tadını hiçbir film veya dizide bulamazsı-
tarihine yönelmemde kişisel ilgim dışında bu iki
nız. Roman okurken yönetmen, senarist, kamera-
hocamın etkisi olmuştur.
man ve hepsinden önemlisi kahramanları canlandı-
4- Bizans alanında yetkin biri olarak sizce bu
ran başrol oyuncusu siz olursunuz. Ancak örgün
imparatorluğun Ortaçağ dünyasına kattıkları
eğitimde tarih öğretimi konusunda maalesef başarı-
nelerdir?
sızlık söz konusudur. Orta öğretimde öğrenci olan
bir
eğitim ise
alan ilgi
öğrenciler alanlarına
Lisansüstü göre
daha
Dolayısıyla benim Ortaçağ
Bin yıldan fazla bir süre varlığını devam
kızımın tarih kitaplarını incelediğimde konuların
ettirmiş olan Bizans İmparatorluğu Ortaçağ’ın
çok ayrıntılı olarak ele alınmadığını gözlemliyo-
büyük bir kısmında dünyanın en kudretli devleti
rum. Böyle olunca tarih, öğrenciler için sıkıcı bir
durumundadır. Siyasi, ekonomik ve askerî gücünün
ders haline geliyor. Bu nedenle Orta öğretimde
yanında gelişmiş bir medeniyet vücuda getirmiştir.
kullanılan tarih ders kitaplarının yeniden hazırlan-
Uzunca bir dönem Avrupa, Afrika, Anadolu ve
ması gerektiği kanaatindeyim. Eğitimde gelişmiş
Balkanlara egemen olan bu İmparatorluk sınırları
teknolojilerin kullanıldığı günümüzde, tarih eğiti-
içinde sonradan kendi devletlerini kuracak olan
minde öğrencilerin akıllarında kalıcı olmayacak
farklı milletlere hükmetmiştir. Doğal olarak da
gereksiz ayrıntılar yerine görsel materyallerin daha
bütün bu halklar Bizans medeniyetinden (İnanç, dil,
fazla ön plana çıkartılması gerekir.
idare anlayışı vb) etkilenmişlerdir.
Dolayısıyla
3- Sizi Ortaçağ’a yönlendiren sebep veya sebep-
Bizans tarihi bütün bu milletlerin de tarihinin bir
ler nelerdir?
parçasıdır.
Hepsinden
önemlisi
bu
büyük
medeniyetten günümüze ulaşan ilmî, edebî, dinî ve
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 37
Röportaj ———————————————–———
——————————————–——
sanatsal eserler, abidevî mimari yapılar bu gün
dahi insanları etkilemekte ve ilham kaynağı olmaktadır. 5- Bu alanda çalışmak isteyenlere ve Grekçeyi bilen biri olarak bu dili öğrenmeyi amaçlayanlara önerileriniz nelerdir? Bizans tarihi uzunca bir dönem Türkiye’de ihmal edilmiş bir alandır. Bu ihmalin siyasi, ideolojik ve bu alanda çalışmanın zorluğu gibi sebepleri vardı. Sevindirici bir gelişme olarak son yıllarda ülkemizde bu alanda çalışan tarihçilerin sayısı artmaya başladı. Çünkü Bizans tarihini bilmemiz
oldukça kolaylaştı. Gerek tarihçiler kaleme aldıkla-
asırlarca çok geniş bir coğrafyaya hükmeden impa-
rı çalışmaları çeşitli sitelerde pdf olarak koyarken,
ratorluk olmasından ziyade kendi tarihimizi öğ-
artık süreli yayınların internet üzerinden ulaşmak
renmemiz açısından zorunluluktur. Bizans İmpara-
ve bu dergilerde yayınlanan makalelerin tam me-
torluğu’nun Avrupa Hunları, Göktürkler, Avarlar,
tinlerine ulaşabilme imkânı var. Ayrıca eskiden
Hazarlar, Bulgarlar, Peçenekler, Uzlar, Kumanlar,
bizim yurt dışına gidip buralardaki kütüphaneler-
Selçuklular ve Osmanlılarla siyasi, sosyal, ekono-
den temin ettiğimiz kaynakların neredeyse tamamı-
mik ve askerî münasebetleri olmuştur. İmparator-
nın tam metnine internet üzerinden ulaşmak müm-
luğun özellikle son dörtyüz yıllık döneminde en
kün. Bu bilgiye ulaşmayı daha ucuz ve hızlı hale
yoğun ilişki içerisinde olduğu halk Türklerdir.
getirdi. Geriye bir tek oturup çalışmak kalıyor. İyi
Bunun doğal sonucu olarak günümüze ulaşan Bi-
bir tarihçi olabilmek için bana kalırsa en önemli
zans kaynakları farklı Türk toplulukları hakkında
unsur diğer bütün işlerde olduğu gibi aşktır. İşinize
zengin ve başka kaynaklarda bulunmayan bilgiler
sevdalı olmanız gerekir. Böylece iş zorunlu olarak
ihtiva etmektedir. Bu nedenle Türk tarihinin farklı
yapılması gereken bir görev olmaktan çıkıp eğlen-
dönemleri Bizans yazarlarının kendi dillerinde
celi bir meşgale halini alır.
kaleme aldıkları bu eserler incelenmeden yazılamaz. Elbette ki bu kaynakları orijinal dilinden okuyabilmek için de Grekçe öğrenmek gerekmektedir. 6-Günümüz tarihçiliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bir tarihçide olması gerekenler nelerdir? Her alan gibi tarih sahası da teknolojideki gelişmelerden nasibini alıyor. Nitekim geçmiş ile karşılaştırıldığında günümüzde bilgiye ulaşmak
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 38
——————————————–——
Özel Dosya ———————————————–———
TARİHİ İNSAN YAZAR Erdem Yayınları tarafından yayınlanan
Telif eserler noktasında halka hitap eden
“Tarihi İnsan Yazar” serisi 2018 yılında kaleme
çok sınırlı yayın bulunmaktadır. Özellikle bu sınır-
alınmaya başlandı. Daha önce birçok kitap kale-
lılığı Ortaçağ tarihi alanında hissetmekteyiz. Ama
me alan Erkan Göksu, Mustafa Alican dışında
günümüzde bu alanda yayınlanan eserlerde hızlı
henüz ilk tecrübesini yaşayan yazarlar da bu seri-
bir artış görülmektedir. Fakat buna rağmen çoğu
de yer almaktadır. Böyle bir vizyonu harekete
eser akademik motifinden ödün vermemektedir.
geçiren Editör Haşim Şahin öncülüğünde Erdem
Bundan dolayı Erdem Yayınlarının halka indirge-
Yayınları çalışanlarına müteşekkiriz. Nitekim
nen bu eserleri yayınlaması büyük bir açığı kapata-
ülkemizde hızlı bir şekilde rağbet gören bir tarih
caktır. Yazan Tarih Ekibi olarak bizlere ulaşan dört
şuuru etkisini göstermektedir. Bu isteğe cevap
eserin tanıtımını yapmaya çalıştık. Eserlerin tanı-
vermek yayıncıların teşvikinin yanı sıra yazarla-
tımlarını Dr. Öğr. Üyesi Abdurrahim Tufantoz ,
rın da isteği doğrultusunda gerçekleşmektedir.
Ebru Alan, Cihat Yatçı yaptılar. Ayrıca Dr. Öğr.
Böylece bu şuurun oluşumunda doğrudan pay
Üyesi Abdurrahim Tufantoz son okumaları yapıp
sahibi olmak hem yayınevlerine hem de yazarlara
tanıtımcıları kitaplardan alıntılarıyla teşvik ve yar-
düşmektedir.
dımda bulundu. Bizlerde bu sıralamayı bir bütün haline getirmeye çalıştık. Erdem Yayınlarını bu çalışmalar noktasında teşvik etmek en büyük amacımız olmakla birlikte bu tür eserlerin artması temennimizdir. Mazlum Şahin Demir YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 39
——————————————–——
Özel Dosya ———————————————–———
Erkan Göksu, Bilge Vezir Nizâmülmülk, İstanbul: Erdem Yayınları, 2018, 141s. Erdem Yayınları’nın “Tarihi İnsan Yazar”
İkinci bölümde Nizâmülmülk’ün Selçuklu
serisinde yayınladığı Bilge Vezir Nizâmülmülk
hizmetine girmesi anlatılmaktadır. Bu serüven ise
adlı eser, liyakat ve sadakat adlı başlığıyla bu seri-
Çağrı Bey’in oğlu Alparslan’a onu melik olarak
nin ikinci bölümünde yer almaktadır. Eser Doç. Dr.
görevlendirmesiyle başlar. Aynı zamanda Çağrı Bey
Erkan Göksu tarafından kaleme alındı. Göksu 1976
oğluna “oğul, bu adam senin hocandır. Benden sonra
yılında Malatya’da doğdu. 1988’de Erciyes Üni-
onu baba bil ve sözüne kulak ver,” dedi.” (25) Bir
versitesi Tarih Bölümünü bitirdi. 2013 yılında da
Selçuklu melikinin bu sözleri dile getirmesi şehza-
Ortaçağ Tarihi Doçenti unvanını aldı. Hâlihazırda
delere ne kadar güvenildiğini göstermektedir. Böy-
Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih
lece bu bölümde Tuğrul Bey’in vefat etmesiyle be-
Bölümünde görev yapmaktadır. Yazmış olduğu bu
raber baş gösteren taht mücadelelerinin de yaşandığı
eser altı ve 134 sayfadan oluşmaktadır. Bu seride
görülmektedir. Ancak bu durumda Alparslan’ın,
yer alan diğer biyografiler Prof. Dr. Haşim Şahin
babasının yerini tutmayacak olsa da en azından her
editörlüğünde Kut, İnayet ve Yönetim, Bilgelik ve
müşkülde danışabileceği bir hocası, sadakat ve liya-
Dervişlik, Sabır ve Merak başlıkları altında top-
katine
lanmıştır.
Nizâmülmülk’ün onu bütün yönleriyle eksiksiz bir
güveneceği
bir
danışmanı
vardı.
(28)
şekilde eğitmiş olması, yol göstermesi ve Alpars-
Eserin
birinci
bölümünde
Ebû
Ali
lan’ın tahta geçmesine destek olması bu bölümde
Kıvamuddin Hasan b. Ali b. İshak et-Tûsî yani
akıcı bir şekilde dile getirilmektedir.
vezir Nizâmülmülk’ün doğumu, gençliği, eğitimi ve hocaları üzerinde durulmaktadır. Nizâmülmülk
Üçüncü bölümde de Alparslan döneminden
Horasan’ın eski kültür merkezlerinden olan Tûs
bahsedilmektedir. Nizâmülmülk’ün vezirliğe tayin
şehrine bağlı olan Nukân kasabasında 10 Nisan
edilmesi ve ona Abbasî Halifesi Kâim bi-Emrillah
1018 tarihinde doğdu. Babası Ali b. İshak,
tarafından Nizâmülmülk unvanının verilmesine değinilmiştir. Bu unvan “devletin nizamı” anlamına
Gazneliler Devleti’nin Tûs şehri âmili ve Nukân
gelmektedir. (38) Aynı zamanda bu dönemde hem
kasabasının da dihkânı idi. Annesi küçükken vefat
taht kavgaları hem de savaşlar sırasında müneccim-
etmiş ve Nizâmülmülk’ü sütanneler büyütmüştü.
lerin görüşlerine ve söylediklerine ne derece riayet
(17) Aynı zamanda bu bölümde verilen bilgilerle
edildiği hakkında bilgi verilmesi dönemi daha iyi
dönemin Abdülkerîm b. Hevâzin el-Kuşeyrî gibi
anlamamız bakımından bir ışık görevi görmektedir.
ünlü hocalarını tanımanın yanı sıra alınan doğru bir
Bunların dışında konu ile ilgili kısa hikâyelerin de
eğitimin insanın başarısı üzerinde ne kadar etkili
verilmesi konunun akıcılığını bozmadan betimle-
olduğunu görmekteyiz. Nitekim Nizâmülmülk,
memize yardımcı olmaktadır. Üçüncü bölümü okur-
devrin meşhur âlim ve şairlerinin sohbet meclisle-
ken Malazgirt Savaşı (26 Ağustos 1071)’nda Sultan
rine katılıp yazma (inşa) ve konuşma (hitabet) sa-
Alparslan’ın uyguladığı dahiyâne savaş stratejisiyle
natında ileri bir seviyeye ulaştı. (18) Bu durumun
parlak bir zafer kazanıldığını görmekteyiz. (55) Bu
Nizâmülmülk’ün hayatı üzerinde ne kadar etkili
durumun Anadolu’da bugünkü varlığımız için ne
olduğu ileriki bölümlerde de görülmektedir.
kadar önem teşkil ettiğini bir kez daha göz önüne
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 40
——————————————–——
Özel Dosya ———————————————–———
sermektedir. Bu sürece kadar uzanan yıllarda
Alparslan’ın akıl hocası Nizâmülmülk’ün etkisi de yadsınamaz. Dördüncü
bölüme
baktığımızda
Melikşah’ın sultanlığıyla birlikte Nizâmülmülk’ün itibarının daha fazla arttığını görmekteyiz. Ancak bununla beraber Nizâmülmülk’ün düşmanlarının bu dönemde âleyhine faaliyete geçtiği, saray entrikalarının baş gösterdiği, sultanın eşi Terken Hatun’un sultanın arkasından iş çevirdiği yıllar olduğu
da
görülmektedir.
Nizâmülmülk’e Sabbah’ın
karşı
Özellikle
düşman
suikastine
de
olan bu
de Hasan
bölümde
rastlamaktayız. Nitekim Nizâmülmülk hakkında Nizâmiye
Altıncı bölümde ise vezirin kaleme aldığı
Medreselerinin kurulması ile başlamıştır. Ancak
Siyasetnâme (Siyerü’l-mülûk)’nin önemi ve içeriği
onun bu başarılı çalışmaları Hasan Sabbah’ın ve
hakkında bilgi verilmektedir.
başlatılan
ilk
kara
propaganda
Bâtınîlerin nefretini kazanmasına sebep oldu. (76)
Son olarak diyebiliriz ki kılıç ve kalemin
Yalnız Hasan Sabbah’ın tek nefreti bu olmamıştır.
ortaklığının bizlere yeni bir dünyanın kapısını ara-
Daha birçok olaya sahne olacak ikili arasındaki
lamakta ne kadar etkili olduğu bir kez daha gözler
mücadele ise Hasan Sabbah’ın Nizâmülmülk’ü,
önüne serilmiş oldu. (27) Ayrıca her gruptaki yaşa
Ebû Tahir-i Erranî isimli bir fedaisi tarafından
hitap eden ve anlaşılır bir dil kullanılması da eseri
öldürtmesiyle son bulmuştur. Bunların dışında
cazip kılmaktadır. Farklı kaynaklardan yararlanılır-
“Hasan
kadar
ken de bunu metin içerisinde eser adı ile birlikte
sorularına da net bir şekilde cevap
belirtilmesi kaynak bilgimizi zenginleştirmesi ba-
Sabbah
güçlendi?”
kimdir
ve
nasıl
bu
kımından önem arz etmektedir. Özetle bir eseri
bulabileceğimiz bir bölümdür.
yalnızca okumak değil de aynı zamanda o anı yaşaBeşinci bölüm Nizâmülmülk’ün şahsiyeti
mak ve o dönemi anlamak isteyen herkese tavsiye
ve yaptığı görev neticesinde Selçuklu Devletine etkisi
hakkında
bilgi
vermektedir.
ederim.
Nitekim
Nizâmülmülk için memleket işlerini yöneten adil, erdemli, âlim, cömert, hikmet bilen, sadakası ve iyiliği çok olan bir vezir idi. (…) ezan sesini duyunca
işini
söylenmektedir. tarafından
bırakıp (102)
yapılan
kenara
Ayrıca
Nizâmiye
çekildiği
Nizâmülmülk Medreseleri
Ebru Alan YYÜ Edb. Fakültesi Tarih Bölümü
ve
etkileri hakkında da geniş çaplı bilgi verilmektedir.
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 41
——————————————–——
Özel Dosya ———————————————–———
Mustafa Alican, Selçuklunun Öncü Veziri Amîdülmülk Kündürî, İstanbul: Erdem Yayınları, 2018, 134s. Amîdülmülk
Kündürî, Harezmşah ailesinden bir kadının
Kündürî Doç. Dr. Mustafa Alican tarafından Er-
Tuğrul Bey’e nikâhlandırılmasıyla görevlendirildi.
dem Yayınları Tarihi İnsan Yazar serisinde Liyakat
Ancak o bu kadını kendine nikâhlayınca Sultan Tuğ-
ve Sadakat kısmında 2018’de yayınlanmıştır.
rul Bey tarafından hadım etmekle cezalandırıldı.
Selçuklunun
öncü
veziri
Mustafa Alican 2007 yılında Ege Üniversi-
Kündürî işlediği bu büyük suçtan bizzat kendini
tesi Tarih bölümünde mezun oldu. 2012’de doktor,
hadım ederek kurtulmuştur. (44-45)
2016’da doçent oldu. 2012-2018 yılları arasında
hemen sonra evvela sultana yakın bir memuriyet
Adıyaman Üniversitesinde çalışan yazar, halen
Aklandıktan
olan emîr-i şikârlık makamına getirildi. Daha sonra
Muş Alparslan Üniversitesinde görev yapmaktadır.
ise devlet sırlarına vakıf olan en güvenilir memurla-
Aynı zamanda Tarih Okulu Dergisi’nin Genel Ya-
rın istihdam edildiği dîvân-ı resâil kâtipliğine geti-
yın Yönetmenliğini yürütmektedir. Hoca, Alpars-
rildi. “Talihin parlak güneşi, Kündürî’nin ikbal burç-
lan Üniversitesinde faaliyet gösteren Selçuklu ve
larını aydınlatmaya başlamıştı.” (48) Nitekim Sultan
Malazgirt Uygulama ve Araştırma Merkezinin
Tuğrul Bey’in Bağdat’a geldiği 1055 yılında ya da
(SEMAM) müdürüdür.
bu tarihten hemen önce vezirlik makamına tayin
Tam adı Ebû Nasr Muhammed b. Mansur
edildi. (55)
b. Muhammed el-Kündürî 1024 yılında Nişâbur’un
Bundarî: “Sultan’ın onun kulağıyla işitip
Turaysis bölgesinde bulunan Kündür köyünde dünyaya geldi. O sırada Gaznelilerin idaresinde
onun gözüyle gördüğünü, (insanları) onun izni ve
bulunan bölgenin ileri gelenlerinden biri olan ba-
esirgemesiyle
bası toprak sahibi bir dihkâmdı. (38) İlk tahsilini
Kündürî’nin vezirlik makamına tayiniyle Selçuklu-
Nişâbur’da Ebû Sehl Muvaffak’tan aldı. Bu sıra-
Abbasî ilişkilerinin yoğunlaşması arasında doğrudan
larda onu beş altı yaşlarda olduğu tahmin edilebilir.
bir bağ vardı. (…) O bir anlamda Abbasîler nezdin-
İlk önce Kur’ân’ı Kerim’i hıfz etti. Arapça olmak
de sultanın adeta vekili olarak iş görüyordu.
üzere Hadis, Fıkıh, Tefsir, Akaid, Kelâm vb. alan-
Ravendî’nin Kündürî hakkında “halifeden gelen ya
larında eğitim gördü. Onun Mu’tezili kimliği ke-
da halifeye gönderilecek olan mektuplardan sorumlu
lâm sahasında yoğun bir mesai harcamış olduğunu
kılındığını” belirtmesi bu duruma işaret eder.
düşündürmektedir. (39)
Kündürî akıcı ve fasih Arapçasıyla Selçuklu diplo-
yükseltip
alçalttığını”
belirtir.
masinin dili, Tuğrul Bey’in gerek Abbasî halifesine
Kündürî, hocası Ebû Sehl tarafından Tuğ-
gerek direk Araplara seslenen sözü olmuştur. (51)
rul Bey’e tavsiye edildi. (41) Tuğrul Bey henüz 14 yaşındaki bu genç ilim adamını derhal vazifeye
1056 yılı baharında gerçekleşen sultanın
başlattı. Kündürî’nin ilk görevi Hâciplik oldu. (42)
ağabeyi Çağrı Bey’in kızı Hatice Arslan Hatun ve
O sırasıyla Hâcib-i Bâb, Emîr-i Hüccâb ve İşrafü’l-
Halife
Bab görevlerine getirildi. Daha sonra dîvân-ı
Kâim
Biemrillah
arasındaki
evlilik
Kündürînin başının altından çıkmıştı. (54) Ayrıca 23
resâilde kâtiplik yapmaya başladı. Kündürî vezirlik
Ocak 1058’de, Tuğrul Bey’in Diyarbekir bölgesini
makamına getirildiği 1055’ten önce, Harezm böl-
kontrol altına alıp da Bağdat’a dönüşünün ardından
gesinin idaresiyle görevlendirildi. (43)
Halife ile sultan ilk kez bir araya geldiğinde, Arapça
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 42
——————————————–——
Özel Dosya ———————————————–———
bilmeyen Selçuklu hükümdarının tercümanlığını yapmıştı. (56)
Mutaasıp bir Hanefî-Mu’tezili olduğu anlaşılan Kündürî Tuğrul Bey’i de aldatmak suretiyle Eş’ârî düşünceye mensup bulunan âlimleri hedef alan ve neredeyse ülke çapında bir fitneye sebep olan mihne hareketini adeta görmezden gelmiş ve bütün şikâyetlere rağmen olanlar karşısında sessiz kalmıştı. (26) Keza o Mu’tezili düşüncenin bir temsilcisi olarak Sultan Tuğrul Bey’den “Horasan minberlerinde” Râfızîlerin ve bid’at sahiplerinin lanetlenmesi için müsaade alarak bu faaliyeti bizzat yönlendirmişti. (60) Yine de yaşamının son anlarında bu yaptıklarından ötürü tövbe ettiği söy-
di. Nitekim Tuğrul Bey bu nikâhta ısrarını sürdürü-
lenmektedir. (66)
yordu. Uzun uğraşlar sonucunda Tebriz yakınların-
Amîdülmülk Kündürî, Sultan’ın yalnızca
da, bütün vekil ve şahitlerin hazır olduğu bir tören-
veziri değil, aynı zamanda vekiliydi de. (68) 1061
le nikâh akdi gerçekleştirildi. (93)
yılında Sultan Tuğrul Bey ile birlikte Bağdat’a
Sultan Tuğrul Bey 1063 yılının Şubat ayı
gelen Kündürî, bu ziyaret sırasında Halife’nin güç-
ortasında Bağdat’a geldi. Selçuklu hükümdarı dü-
lü teveccühüne mazhar olmuş ve “Seyyidü’l-
ğün şenliklerine ayak uydurarak dans ediyor ve
Vüzerâ” (Vezirlerin Efendisi) unvanı ile onurlandı-
ayaklarını yere vura vura oynuyordu. Onu bu neşe-
rılmıştı. (74) Sultanın halifenin kızı ile evlendiril-
li günün anısına özel bir madalyon bastırmış; bir
mesinde etkin rol oynamıştı. Fakat Sultan Tuğrul
tarafına kendinsin, diğer tarafına ise kayınpederi-
Bey’in Seyyide Hatun ile evlenmesini hanımı
nin suretini koydurmuştu. (97) Fakat bu neşesi onu
Altuncan Hatun istemişti. Rivayetlere bakılırsa,
hakkın huzuruna hazırlamaktaydı. Neşe içerisinde
hatun ölüm döşeğinde iken sultanı yanına çağırarak
payitahtına, Rey’e dönerken yolculuk esnasında
kendisinin vefatından sonra Halife’nin kızı ile ev-
hastalandı. (100) Günden güne eriyen ve son gün-
lenmesini tavsiye ile Hz. Peygamber’in soyundan
lerce iyice takatten düşen İslâm âleminin muktedir
gelen bir aileyle akrabalık kurarak şeref kazanma-
hükümdarı Tuğrul Bey, Hicri 455 yılının Ramazan
sını tavsiye ve vasiyet etmişti. (78) Fakat bir sorun
ayının sekizinci gününe denk gelen 4 Eylül 1063
vardı. Halen bir konargöçer topluluk olan Türkler
tarihinde, Perşembe günü vefat etti. Onun vefatı
yalnızca hilafet makamının hizmetkârı olup Abbasî
Selçukluların yükselişine engel değildi. Nitekim
hanedanı ile denk olmaları düşünülemezdi. Fakih-
Selçukluların yükselişinde pay sahibi olan Kündürî
lerden biri olan Ebû Muhammed Temîmî görev-
hayattaydı.
lendirdi. Büyük âlimin vazifesi sultanı bu evlilikten
Kündürî, Sultan Tuğrul Bey’in vefat habe-
vazgeçirmekti. (80) Onun girişimleri netice verme-
rini aldığında Cibâl bölgesindeki Girdkûh yakınla-
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 43
——————————————–——
Özel Dosya ———————————————–———
rındaydı. Burada olmasının sebebi Kutalmış’ın
Merverrûd’a nakledilerek burada zorunlu ikame-
devlete başkaldırıp isyan etmesiydi. (101) Bundan
te tabi tutulan Kündürî zor durumdaydı. Zamanın bir türlü
dolayı hızlı bir şekilde hareket edip Süleyman’ı
geçmek bilmediği dertli lahzaların ardı ardına dizilmesiyle yaklaşık bir yıl devam eden eski vezirin bu tedirgin
tahta oturttu.
hali, payitahtan gönderilen iki gulâmın bir kış sabahı
Kündürî, Sultan Tuğrul Bey’in vasiyetine
çıkagelmesiyle sona erdi. Sultanın hususi fermanı ile
uygun bir şekilde Süleyman’ı Rey’de tahta çıkarıp
gelen gulâmlar, Kündürî’yi idam etmekle vazifeliydiler.
adına hutbeler okutsa bile, kendisi de farkındaydı
Eski vezir hanımına ve kızlarına nasihatlerden bulunduk-
ki yeni hükümdarın gerek toplumsal gerekse askerî
tan sonra abdest alıp iki rekât namaz kıldı. Bu sırada hummadan muzdaripti ve bu illet onu iyice bitkin düşür-
bakımdan bir karşılığı yoktu. Selçukluların ileri
müştü. (118) İdamından evvel son sözleri ise şu oldu:
gelen bey ve emîrlerinin önemli bir kısmı
“Hâce (Nizâmülmülk)’ye de şunları söyleyin: Vezir öl-
Kündürî’nin yeni sultan konusundaki tasarrufunu
dürmekle dünyaya kötü bir bidat, çirkin bir kaide getirdin.
kabul etmemiş, başta Yağısıyân ve Erdem olmak
Bunun da sonunun nereye varacağını düşünmedin. Korka-
üzere bir çok bey başkenti terk edip Kazvin’e gide-
rım ki başlatmış olduğun bu adetlerin sonuç ve etkilerini
rek askerî yetenek ve başarılarından dolayı hayran
önce kendin, sonra da haleflerin, çocukların ve torunların
oldukları Alparslan’ı sultan olarak tanıdıklarını ilân
üzerinde de göreceksin.” Kündürî’nin bu sözleri bir tür
etmişlerdi. (106) Alparslan Horasan aslanı olan
kehaneti andırmakla birlikte yıllar sonra Bâtınî fedaisi
askerleriyle birlikte hareket ederek tahtı ele geçirdi.
tarafından öldürülen Nizâmülmülk’ün zihninde canlan-
Kündürî’nin muhalefetine rağmen onun görevde
mıştır.
kalmasını tembihledi. Keza öncü vezir Kündürî
İlk gerçek Selçuklu veziri Amîdülmülk Kündürî
Abbasîler ile Selçuklular arasındaki ilişkilerin ba-
sultanın siyasî iktidarını da aşan tasarruflar sergilerdi.
nisi olarak yalnızca Selçuklu devletine değil, aynı
Yüksek memurların atanmasından iktaların dağıtılması
zamanda İslâm dünyasına da yeri doldurulamaz
gibi vezirliğin kurumsal gelişimi Kündürî’nin eseriydi.
hizmetler etmişti. (108)
Arapça belâgat ustası olan öncü vezir Abbasî siyasetinde Tuğrul Bey’in konuşan dili olmuştur. Nitekim onun dâhi-
Kündürî’nin vezir olarak kalması uzun sürmeyecekti.
Alparslan’ın
kendi
yane söz ustalığı sonucu Abbasî-Selçuklu hanedanları
veziri
hasım olmuştur. Tuğrul Bey’in vefatı sonrası gözden
Nizâmülmülk var iken bu nasıl mümkün olabilirdi?
düşen Kündürî yaşamının son anlarında Alparslan’a hiz-
Nitekim Nizâmülmülk sert bir Mu’tezili karşıtı idi.
met etmekten mahrum kalmış ve Nizâmülmülk’ün telkin-
(109) Toplum içerisinde mevcut olan “mihnenin
leriyle idam edilmiştir. Onun Selçuklu siyasetinde öncü vezir olarak anılması ilk vezir olmasından değil ilk ku-
sorumlularının cezalandırılması gerektiği” yönün-
rumsal işlevleri başlatan vezir olmasından kaynaklanmak-
deki haklı beklentiyi görmezden geleceğini sanmı-
tadır. Ondan sonra vezirlik müessesesi daha fazla önem
yordu. Kündürî’nin Tuğrul Bey’in vefatı sonrası
kazanıp devlet işlerinin yürütüldüğü mevki haline gelmiş-
hazineden askerlere altın ödemesi sonunu getirdi.
tir.
Hakkındaki nihaî hüküm, kendisine yeniden tevdi edilen vezirlik görevinden azledilmesi oldu. (114)
Abdurrahim Tufantoz YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 44
——————————————–——
Özel Dosya ———————————————–———
Canan Kuş Büyüktaş, Kalem, Kelâm ve Kılıç Bâbür Şah, İstanbul: Erdem Yayınları, 2018, 110s. Kitabın tanıtımına ve içerik değerlen-
kendi atalarının muazzam ve gerçekçi yaşantılarını
dirmesine geçmeden evvel ilk önce yazar ve
bilerek, öğrenerek ve örnek alarak yetişmesine ze-
eserin oluşumunda önemli bir pay sahibi olan
min hazırlayacağını umut etmekteyim. Ancak bu denli önemli ve büyük bir görevin üstlenilmesi el-
Erdem Yayınları önderliğinde oluşan “Tarihi
bette küçük hatalar ve boşlukları doğuracaktır.
İnsan Yazar” serisinden biraz bahsetmenin gerekli olduğunu düşünmekteyim. Öncelikle
Asıl konumuz olan esere gelecek olursak;
yazarımız olan Canan Kuş Büyüktaş, 1979
Bâbür Şah’ın hayatı, dönemindeki siyasî olayları,
yılında Hatay’ın İskenderun ilçesinde doğmuş
edebi kişiliği ve yetiştiği çevrenin ele alındığını söylemek mümkündür. Bahsettiğimiz konuları dört
ilk ve orta öğrenimini burada ifa etmiştir. 2006
bölümde ele alan yazar serinin çizdiği çizgi dâhilin-
yılında Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens-
de kalemini biraz daha halka hitaben kullandığı gö-
titüsü Tarih Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans
rülmektedir. Kitabın ilk kısmı olan “Hayatının ilk on
yapmıştır. 2008-2012 yılları arasında aynı eği-
yılı” başlığı altında yazar Bâbür Şah’ın doğumu ile
tim kurumunun bünyesinde Doktorasını ta-
birlikte yetiştiği çevreye dikkat çeken yazar aynı
mamlamıştır. 2013 yılından bu yana ise Bülent
zamanda Şah’ın kişiliği ve çeşitli meziyetlerinden
Ecevit Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi
bahsetmektedir. Aynı zamanda ismiyle bugün dahi
Tarih Bölümünde Öğretim Üyesidir.
tüm Hindistan’ı titreten Bâbür’ün “kaplan, çevik, güçlü, yiğit” manalarına geldiğini ile getirmektedir.
Danışmanlığını Haşim Şahin’in üstlen-
(15) Bu bölümde soyu hakkında da önemli bilgiler
diği seri hakkında ise tarihe adını büyük harf-
veren yazar kaynak olarak Babür Şah’ın kaleme
ler ile yazdırmış olan şahsiyetlerin ele alındı-
aldığı
ğını söylemek mümkündür. Üslenilen bu bü-
Bâbürlüler’in ataları, Timur olarak görülmektedir.
yük sorumluluğa dikkat çekerek çıkan ilk eser-
(16)
eserleri
göstermektedir.
Buna
göre
lerin ele aldığı konulara ve alma tarzına bakıl-
Belki de bu bölümde ilk başta bir tarihçi da-
dığında serinin ses getireceği düşüncesinde-
ha sonra okur gözüyle gördüğüm en ilginç husus
yim. Aynı zamanda akademik eserlerin ortak
Şah’ın, babasının siyasî emelleri neticesinde daha
sorunundan uzaklaşarak verilmek istenilen
çocuk yaşta amcasının kızıyla evlendirilmesiydi.
mesajın karmaşık ve bilgi yoğunlundan çok
Kendi fikrimce, İlkçağ ile başlayıp Ortaçağda sıkla-
biraz daha betimleyici, ilgi çekici bir şekil de
şan ve dönemin en iyi stratejilerinden birisi haline gelen bu yol Bâbür üzerinde de uygulanıyordu.
anlatılması da bu seriye bambaşka bir bakış
Çünkü nice sultanlar, padişahlar ve şahlar içinden
açısı kazandıracaktır. Şüphesiz ki bu gibi faa-
çıkamadıkları bir sorun görünce ikili ilişkiler de
liyetlerin gerek kültürümüz gerek de köklü bir
evliliğe başvurabiliyordu. Kitabın bir nevi özeti
geçmişe sahip tarihimiz açısından çok önemli
mahiyetinde olan ilk kısım Bâbür’ün edebi kişiliğini
olduğunu belirtmek isterim. Ayrıca yetişen
de es geçmemişti. Öyle anlaşılıyor ki Şah, şairâne
yeni neslin başkalarının kahramanlıkları yerine
bir ruha sahip ve kalemine hâkim birisiydi. Aslında
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 45
——————————————–——
Özel Dosya ———————————————–———
sadece Bâbür değil dönem itibariyle diğer sultan
yahut padişahlarda da bunu görmek mümkündür. Örneğin dönemin en önemli şahsiyetlerinden biri olan ve Osmanlı’nın başında bulunan I. Selim, Safevilerin başında bulunan Şah İsmail’e gönderdiği mektuplarda Farsça ve manzum olarak yazdığı bilinmektedir. Kitabın ikinci kısmı olan “Savaşlar ve Devlet Adamı Bâbür” başlığı altında Şah’ın yavaş yavaş karakterinin oturduğu ve aynı zamanda babasının vefatı ile birlikte liderlik vasıflarının belirginleşmeye başlandığı görülmektedir. Bu bölümde dikkat çekici noktalardan birisi öyle sanıyorum ki Bâbür’ün atası olan Timur’un bir devamı olarak görünmek istemesidir. Nitekim Şah’ın bu amacı bir lider olarak yolunu çizmesinde yardımcı olacaktır.
rinden koparıp atmak zor çünkü her iki dönemde
Ancak bu hedef Bâbür’ün tüm çabalarına rağmen
de yukarıda bahsedilen siyasî olayları görmek
bir hayalden öteye gidememiştir.
mümkün. Eserden anladığım kadarıyla Şah’ın doğ-
Bu bölümü biraz daha detaylandıracak
duğu 1483 yılından başlayıp 1514 Çaldıran Sava-
olursak yazarın yer isimlerine mukabil bir zaman
şı’na kadar Bâbür, içinde bulunduğu karmaşık sü-
çizelgesi oluşturduğu; gençliğinin geçtiği ve tecrü-
reçten kurtulup adıyla anılacak olan imparatorlu-
be kazandığı bölgeler üzerinde çok durduğunu
ğun oluşumu sağlayacak kadar tecrübe kazandığı
söylemek mümkündür. İlk olarak Fergana yılların-
görülmektedir. İşte bu emellerini gerçekleştirdiği
dan bahseden yazar, bu dönem ile ilişkin kardeşleri
“Hindistan Yılları” onun adının ölümsüzleşeceği
ile giriştiği taht kavgalarından bahsetmektedir.
zaman olacaktı. Aslında yazarın sürekli ifade ettiği
Aslında eserin sahibinin bu zaman ile alakalı ken-
Şah’ın ata toprağında devlet kurmak istediği ancak
disine sorduğu -Kaynayan taht kazanının içinde
sürecin buna el vermediğini bir kez daha belirtmek
kim pişip de devlet yönetecekti?- soruya cevap
isterim. Kader ona Hindistan’ı bahşetmişti ve bura-
mahiyetinde olduğu belliydi. (23) Öte yandan
da uzun yıllar yaşayacak bir imparatorluk kuracak-
Bâbür Şah’ın içinde bulunduğu siyasî karmaşıklık
tı. Fergana-Kâbil-Hindistan yıllarında nice savaşla-
sadece taht kavgasından ibaret değildi. Aynı za-
ra girmişti. Emellerini gerçekleştirmek için Şiî
manda hükmetmek istediği topraklarda başta
Safevî devleti ile birlikte olmuştu. Çok istediği
Şeybani Han olmak üzere birçok unsur ile baş et-
Semerkand bölgesi ve civarı uğruna her şeyini or-
mek zorundaydı. Tüm bu zorluk ve sıkıntılar Şah’ı
taya koymuştu ancak kadim tarih ona Hind bölge-
göçe zorlayacak ve yazarın tabir ile “Kâbil Yılları”
sini lütfetmişti.
başlayacaktı. Fargana ve Kâbil dönemlerini birbi-
Eserin üçüncü kısmı olan “Aile Reis
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 46
——————————————–——
Özel Dosya ———————————————–———
Bâbür” adı altında Şah’ın devlet yönetim dışında
Sonuç olarak Bâbür Şah’ın hayatının hemen
ailesi ve sosyal çevresi ile ilişkileri irdelenmiştir.
hemen her yönüyle ele alındığı bu eser tarihimiz
Yaptığı evliliklerin duygusal ve menfi yönleri göz
açısından yararlı olacağı düşüncesindeyim. Fazla
önünde bulundurularak bütün hanımları eldeki
bilgi yoğunluğundan kaçarak okuyucuyu sıkmaya-
bilgiler ışığında kaleme alınmıştır. Ayrıca bir im-
cak bir tarzda yazılması da esere bambaşka bir hava
parator olarak yaptıklarının yanı sıra baba olarak
katmıştır.
görevlerinin nasıl üstlendiğini, çocuklarına olan yaklaşımları ve veliaht olarak hangisini gördüğü detaylıca anlatılmıştır. Kitabın dördüncü ve son bölümü olan “Bilge Bâbür” başlığı bünyesinde ise yaptığı edebî çalışmaların yanı sıra şairâne bir ruha sahip oluşundan bahsedilmektedir. Şah’ın kaleme aldığı eserlerin o dönemi anlamak için ne kadar önemli olduğundan vurgu yapılmıştır. Aynı zamanda Bâbür’ün kaleminden dökülen çeşitli şiirler de örnek olarak verilmiştir.
Cihat Yatcı YYÜ Edb. Fakültesi Tarih Bölümü
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 47
——————————————–——
Özel Dosya ———————————————–———
Abdulkadir Turan, Cihadın Âdil Kılıcı Selâhaddin Eyyûbî, İstanbul: Erdem Yayınları, 2018, 150s. Yazarımız Abdulkadir Turan 1970 doğum-
Üçüncü bölümde “Gemileri Çölden Yürüten Sultan”
ludur. Lisansını Dicle Üniversitesi Edebiyat Öğ-
başlığıyla ağırlıklı olarak Selâhaddin’in Haçlılarla
retmenliği
Doktorasına
mücadelesi anlatılmaktadır. Nûreddin Mahmud’un
“Nûreddin Mahmud Zengî ve Devri” başlıklı ça-
vefat ettiği yıllara denk gelen bu süreç Selâhaddin’in
lışma ile hâlâ devam etmektedir.
Dımaşk’ta görünmesine sebebiyet vermiştir. Fakat
Bölümünde
yaptı.
Selâhaddin taht oyunlarına fazla kapılmadan kutsal
Eser altı bölümden oluşmaktadır. Cihadın
görevini zihninde canlı tutmuştur. Ayrıca Fâtımî
Âdil Kılıcı Selâhaddin Eyyûbî’nin doğumundan
hilafetinin yıkılmasını kabullenemeyen Haşhaşîler
vefatına
sonra
de Selâhaddin’e düşman kesilmişti. (83) Birkaç
Selâhaddin’in şahsiyeti, dindarlığı ve hayırseverliği
suikast girişiminden sağ kurtulan Selâhaddin bu
üzerinde durulmaktadır.
durum
bir
kronoloji
izlenir.
Daha
karşısında
önlemini
almakta
geri
durmamıştır. Diyebiliriz ki Hıttîn zaferi öncesi
“Bir Sultan Yetişiyor” başlığı altında ele
Selâhaddin’in mücadeleleri bu bölümde kaleme
alınan birinci bölümde Selâhaddin’in çocukluğun-
alınmıştır.
dan bahsedilmekle birlikte özellikle Nûreddin Zengî üzerinde durulmaktadır. Nitekim onun
Dördüncü bölümde “Savaşları Yiğit ve
önemli hizmetlerinden biri olan Darü’l-Adl (Adalet
Cömert Olanlar Kazanır” başlığı altında Hıttîn
Konağı) İslâm tarihinde ilk kez görülen müessese-
Savaşı öncesi ve sonrası gelişmeler anlatılmaktadır.
lerdendir. (28) Ayrıca Nûreddin’in Selâhaddin’in
Bu bölüm okunurken Selâhaddin’in merhametli ve
yetiştirilmesinde pay sahibi olduğuna değinen ya-
barışsever bir sultan olduğu görünmektedir. Keza o
zar o dönemi siyasî olaylar neticesinde betimle-
Kudüs’ü ele geçirdiğinde tıpkı Hz. Ömer’in yaptığı
mektedir. Böylece Selâhaddin’in yetiştiği ortam
gibi Kıyâme Kilisesi’ne dokunmamıştır. (112)
hakkında bilgi sahibi olmamızı öngörmektedir.
Renaud’un 1186 senesinde Dımaşk’a gelen bir kervana saldırması sonucu Hıttîn Muharebesi vukua
İkinci bölümde “Mısır’a Doğan Adalet
gelmiştir. (101) Muharebeden sonra kaynaklara şu
Güneşi” başlığıyla Mısır fatihi Selâhaddin’in faali-
ifadeler yansıyordu: “Cesetleri görenler, bütün
yetleri anlatılmaktadır. Mısır seferlerinde başarıla-
Haçlılar öldürülmüş; esirleri görenler, bütün Haçlılar
rından ötürü bizzat Nûreddin Mahmud tarafından
esir alınmış sanırdı.” (105) Savaş sonrası hızlı bir
Dımaşk şıhneliğine atanan Selâhaddin Mısır haya-
şekilde fetih hareketine girişen Selâhaddin Şâkif
linden vazgeçmedi. (36) Nitekim ilk seferden baş-
Kalesi ve Sûr dışındaki tüm yerleri Haçlılardan
ka iki sefer daha yapılacaktı. Sonunda ele geçirilen
almıştı. (125)
Mısır yeni devletin ortaya çıkmasını sağlıyordu. Beşinci bölümde “Doğu’nun ve Batı’nın
Fakat diğer taraftan Fâtımîler tarih sahnesinden
Sultanı”
silinmekteydi. Seferler esnasında Selâhaddin’in
başlığıyla
Selâhaddin’in
Hıttîn
zaferi
sonrası gerçekleşen III. Haçlı Seferi’ne karşı
özverili uygulamaları sonucu zaferlerin elde edil-
mücadele
diği belirtilmektedir. Bundan ötürü Mısır fatihi
ele
alınmaktadır.
Bu
mücadeleler
esnasında Arslan Yürekli Richard 1 Eylül 1191
Selâhaddin imajı çizilmektedir.
tarihinde Kayseriyye’de yaralanmıştır. (132) Ayrıca
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 48
——————————————–——
Özel Dosya ———————————————–———
Akka’da şiddetli çarpışmalar olmakla birlikte zafer
yine de İslâm ordularının olmuştur. Bu büyük mezalim kasırgası karşısında yıkılmayan Selâhaddin 2 Kasım 1192 tarihinde Dımaşk’a geldi. (138) Sultanlar saraylarda yaşarken onun on yılı at sırtında, dağlarda, çöllerde, toz ve çamur içinde geçmişti. (138) Fakat sonunda huzura vararak 4 Mart 1193 tarihinde Dımaşk’ta yaşama gözlerini yumdu. (139) Selâhaddin’in şahsi parası defin işlemleri için yetersiz kaldığından akrabaları onun defin işlemlerini gerçekleştirdi. (139) Altıncı
bölüm
olan
son
bölümde
“Selâhaddin’in Şahsiyeti” başlığıyla ilim, dindar-
Haçlılar, haçlılar şeklinde verilmiştir. (41) Ayrıca
lık, hayırseverlik vs. sosyal davranışlar üzerinde
Dârü’l-Hadis kelimesi de aynı hataya mahkûm kal-
durulmaktadır. Keza bu bölüm anlatıları genellikle
mıştır. Bu kez farklı sayfalarda Dârülhadis ve
nakl üzerine kurularak etkileyici bir tasavvur oluş-
Dârü’l-Hadis olarak kaleme alınmıştır. (141, 147)
turmaktadır. Nitekim bu sayede Selâhaddin’in
Bunlardan başka ülkemizde çokça tekrarlanan
şahsiyeti hakkında bilgi sahibi olabilinmektedir.
Anadolu Selçuklu hatalı yazımına yazarımız da
Kitabın bölümleri ve içerikleri hakkında
düşmektedir. (19) Fakat ileriki sayfalarda görüyo-
bahsettikten sonra metinlerin içeriğine geçebiliriz.
ruz ki yazar bu hatasından vazgeçip Türkiye Sel-
Yazar kitabın önsözünde “anlaşılır bir dille ve
çuklu terimini kullanmaktadır. (130) Yine yazar
olayların akıcılığı korunarak kaleme alınan eseri-
maddî ve manevî kelimeleri de yanlış kullanmak-
miz” gibi iddialı bir savda bulunmaktadır. Fakat
tan sakınmamıştır. Nitekim bir yerde maddi ve ma-
metnin içeriğine girdiğimizde eserin bu savı doğru-
nevi şeklinde yazılan bu kelimeler başka bir yerde
layacak bir tarafını görememekteyiz. Nitekim met-
manevî şeklinde ifade edilmiştir. (29, 104)
nin içerisinde bir paragrafta beş defa emir kelimesi
Yazar 75. sayfada Emîr-i Emîrân olarak
(doğrusu emîr) kullanılmaktadır. (47) Nitekim bu
kullandığı kelimeyi 22. sayfada Emîr-i Emirân ola-
durum metnin akıcılığını bozmaktadır. Ayrıca ki-
rak verir. Fakat bununla da yetinmez. Nitekim 17,
tabının bütününe baktığımızda yazarın kelimelerin
18, 20, 22, 38, 42, 44, 47, 51, 57, 66, 67, 69, 72,
yazımında bir safı tutturamadığı göze çarpmakta-
75, 76, 77, 80, 81, 84, 85, 92, 93, 95, 105, 106,
dır. Kur’ân kelimesi bir sayfada Kur’an olarak
107, 109, 110, 111, 114, 116, 119, 124, 128, 129,
başka yerde Kur’ân olarak yazılmıştır. (141, 147)
130, 135, 136, 137, 139, 142 ve 147. sayfalarda
Ayrıca Batı kelimesi aynı sayfa içerisinde batı,
devlet adamı karşılığında emîr kelimesi emir ola-
Batı olarak verilmiştir. (53) Aynı hatalara devam
rak verilmektedir. Yine kitabın her yerinde Hıristi-
eden yazar Haçlı kelimesinde de bu hatayı tekrar-
yan kelimesi Hristiyan olarak verilmektedir. Türk
lamıştır. Nitekim bu kelime aynı sayfa içerisinde
Dil Kurumu’nda yazımı böyledir savunması kabul
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 49
——————————————–——
Özel Dosya ———————————————–———
edilemez. Keza Türk Dil Kurumu’nda İslâm’ın ‘a’
Ayrıca halka hitap eden eserin kaynakça
harfi şapkasız verilir. Peki ya istilâya ne demeli.
kullanımına göz gezdirmemiz pek uygun olmamakla
Başlıkta istilânın ‘â’ şapkalı a olarak verilmesi
birlikte yazarın kaynakça vermesi bu durumdan
metin içinden ise bundan kaçınması yani şapkası
feragat etmemizi sağlamaktadır. Tenkit edeceğimiz
olarak ‘a’ harfini kullanması metin içerisinde istila
nokta da bellidir. Bu durumda hocaların hocası Coş-
olarak kelimenin telaffuz edilmesine yol açmakta-
kun Alptekin’in Zengîler adlı çalışmasının kullanıl-
dır. (61, 15, 43, 86, 88, 89, 134) Aynı duruma ilân
ması gerektiğini belirtmek gerekmektedir.
kelimesi de maruz kalmaktadır. Nitekim ilân keli-
Bu tenkitleri dile getirdikten sonra şunu
mesi 85. sayfada şapkalı olarak verilmesine rağ-
diyebiliriz: “Ülkemizde yazılan eserlerde gramer
men 21 ve 75. sayfalarda şapkasız olarak verilmiş-
konusunda büyük bir facia yaşanmaktadır.” Umarım
tir. Hilâl, lâkap kelimeleri de bu uygulamadan na-
eserin diğer sayılarında bu hatalar düzeltilir. İşte
siplerini almışlardır. (18, 19, 39)
belki o zaman yazarın dediği gibi eser akıcı bir şe-
Ülkemizde dil bilgisi açısından belki de en
kilde yazılmış olur.
acı durum tırnak içerisinde yaşanmaktadır. Örnekle açıklayacak olursak: “(…) maksadımız budur.” diye cevap vermiş, (…) dile getirmiştir. (24) Şimdi sormak isterim tırnak içerisinde ‘.’ noktayı koyuyorsan noktadan sonra büyük harfle başlaman gerekmez mi? World denilen program bile büyük harfle başlıyor bunu görmek için kör olmak gerekmez ki. Ayrıca doğrusu bu şekilde olacak: “(…) maksadımız budur,” diye cevap vermiş, (…) dile getirmiştir. Sadece bir yerde geçtiği için tenkit ediyor değilim. Bu hata resmen metnin her yerinde tekrar edilmektedir. (24, 32, 42, 44, 54, 56, 59, 71, 72, 147, 78, 80, 92, 96, 113, 114, 115, 117, 118, 119, 121, 124, 106, 107, 110, 111, 137, 139, 142, 143, 144)
Mazlum Şahin Demir YYÜ Edb. Fak. Tarih Bölümü
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 50
Mizah ———————————————–———
——————————————–——
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 51
——————————————–——
Oku! ———————————————–———
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 52
———————————————–———
Ayıın Sorusu ———————————————–——— Ayın Sorusu uygulamasında ilk üç doğru cevaba kitap hediyemiz olacaktır. Bu sayıdaki hediyemiz Aydın Usta’nın “Sorularla Bizans İmparatorluğu” adlı kitabı olacaktır. Cevabınızı yerleşim adresinizle beraber aşağıda bulunan iletişim adreslerine gönderebilirsiniz. İLETİŞİM ADRESLERİ yazantarih@gmail.com BU SAYININ SORUSU I. Justinianos döneminde Batı Orduları Komutanları kimlerdir?
Yazan Tarih Sayı: 5 YAZ 2018 53