Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesi Resimli Edebiyat Dergisi Mayıs 2017 No1
Edebiyat öğretmez, ama edebiyatın öğrettiğini de hiçbir şey öğretemez.....
Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesi Resimli Edebiyat Dergisi MayĹs 2017 No1
ISSN:130B-996X
Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesi Edebiyat Dergisi / Mayıs 2017/ Sayı 1
Okul Adına Sahibi Günay ŞAHİN (Okul Müdürü) Genel Yayın Yönetmeni ve Yazı İşleri Deniz Gönüllü Editörler Buse Dağlı (12. Sınıf ), Merve Tutar (10. Sınıf ) Yayın Kurulu Asude Onbaşı (11. Sınıf ), Aslı Kont (11. Sınıf ), Ceyda Kahraman (11. Sınıf ) ve Ders Sonu Sanat Yazı Ekibi Yayın İnceleme Kurulu Zeynep Filiz Fidan, Kayhan Daştan, Işıl Altan Resim Atölyesi Öğretmeni Mine Çiçek Gönüllü Kapak Resimleri Ön Kapak: Hazal Konuk(10/B); Arka Kapak: Sibel Arslan(11/F) Kapak Sözü: Adnan Binyazar Düzelti Funda Öztürk Dizgi: Rahim Can Ayaz (12. Sınıf ), Damla Tataroğlu (12. Sınıf ) E-Kitap ve Programlama: Samet Soner Demirhan (10. Sınıf ) Grafik Tasarım: Deniz Gönüllü / denizgonullu@ gmail.com Yönetim ve Yazışma defterdeki@gmail.com Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesi Zafer Mahallesi, 59850 Çorlu/Tekirdağ Telefon ve Belgegeçer: 0282 692 29 02 / 0282 692 29 04 web: www.corlumimarsinan.meb.k12.tr
>Gönderilen yazılar yayımlansın yayımlanmasın iade edilmez. >Yayımlanan yazıların sorumluluğu eser sahiplerine aittir. >Gazetemiz, Şubat 2005 tarih ve 2569 sayılı Tebliğler Dergisinde yayımlanan “İlköğretim ve Ortaöğretim Sosyal Etkinlikler Yönetmeliğine (Madde 24)” uygun hazırlanmıştır. 13.01.2005 tarih ve 25699 sayılı R.G.)
Konuşmaktan vazgeçmiş insanların dilidir, edebiyat. Lise öğrencilerinin kalemlerini dillendirdiği parmaklarının arasından bir uzantı ile kağıtla buluşup yüreklere dokunan o güzelim satırlar, mısralar... Hepsi ayrı bir tutku, bir kaçış, bir şey edebiyata dair. Güneş vurmayan bir köşede açan çiçeğin fark edilmesidir gördükleriniz. İnce duygular, yüreklerin satırlarla buluşmasıdır. Hiç kimsenin bilmediği yaşanmışlıkları, hayalleri, umutları, sırları gözler önününe serdik. Birbirinden kaçanlar, korkular ve keşkeler... Hepsiyle yüzleştik. Biliyoruz ki yüreğine bir satır bile değmeyen insanlardan olmayacağız. Çünkü dünyayı yine edebiyat kurtaracak. Şiir, öykü, deneme, resim, fotoğrafla bir adım attık bile. İyi okumalar...
ŞİİRLER
Buse Dağlı 10 / H. Burak Paklacı 11 / Ahmet Fındık 13 / Feride B. Bektaş 14 Büşra Gündem 14 / Elif Elbaşı 15 / Safiye Baş 15 / Mücahit H. Yağsağan 15 Safa Göktaş 17 / Fatma Kaplan / 17 / Hasret Keser 18 / Sinem Küçükkara 18 Sümeyye Suna 19 / Fahriye Açar 19 / Nida Nur Tatlısu 19 / Tuğçe Nur Atay 19
RESİMLER
Zeynep Nur Güneş 12 / Buse Çapkın 12 / Aytuğ Koçak 16 / Büşra Doğru 20 / Elif Özdemir 24 / Gülse Kara 27 / Edanur Açıl 28 / Şura Yıldız 35 / Atılay Sargın 36 Başak Özülk 43 / Merve Betül Temiz 53 / Damla İleri 55 / Sudenur Turgut / 66 Şule Çalışkan 72 / Beste Yeliz Şahintaş 81 / Beste Eroğluer 85 / Feyza Kapkaç 86
FOTOĞR AFLAR
Minel Bahtiyar 47 / İbrahim Can Yurttaş 54 / İbrahim Can Yurttaş 63
KÜÇÜREK ÖYKÜ
Gökmen Çetin 22 / Aslı Kont 22 / Ceyda Kahraman 23 / Ece Acar 23 / Mehmet Pek 23 / Ahmet Fındık 23 / Leyla Karadeniz 23 / Miray Güney 25 / Büşra Gündem 25 / Yasemin Keleş 25 / Elif Bircan 25 / Hasret Keser 25 / Emrah Baykın 25 Eray Furkan Aslan 25 / Ayşe Çiftlik 25 / Yudum Arslan 26 / Ayşe Süsoy 26 / İlayda Buyural 26 / Doğukan Bayar 26 / Şule Yalçın 26 / Ali Ercan 26 / Buket Boran 26 Merve Tutar 26
H AYA L S Ö Z LÜ Ğ Ü DENEMELER
30
Ceyda Kahraman 38 / Aslı Kont 39 / Atakan Şeber 39 / Hilal İrem Şeker 40 Gökmen Çetin 40 / Ekin Aydın 41 / Gül Deniz Kök 42 / Yaren Bozbıyık 44 / Buket Özkan 45 / Melek Özkan 46 / Aygün Aşık 47 / Buğra Daryal 47 / Hilmi Akan 48
D İ VA N E D E B İ YAT I GAZELLER
İrem Sena Keleş 50 / Edanur Demir 50 / Kardelen Ercan 51 / Merve Tutar 51 Özgen Sezen 52 / Serhat Orman 52 / Soner Atanoğlu 52 / Ayşe Süsoy 52 / Sude Melis Ceylan 52 / Zülbiye Altun 52 / Hüsne Mazı 52 / Mert Can Ese 52 / Emircan Özvatan 54 / Emre Şahin 54 / Ayşe Yıldırım 54 / Cansu Deniz 54 / Muharrem Gerçek 54 / Ozan Akpınar 54 / Gülçin Koçoğlu 54 / Hilal Gökalp 54 / Ahmet Batuhan Baygül 54 / Emrecan Dönmez 54 / Şevval Zor 54 / Perihan Altın 54 Burak Zeybek 54
RUBAİ LER
Ceren Yaşar 56 / Serhat Orman 56 / Ayşen Çankaya 56 / Egemen Tunç 56 Hüsne Mazı 57 / Emre Şahin 57 / Serenay Akdoğan 57 / Hakan Şahin 57 / Ömer Yılmaz 57 / Enes Durmaz 58 / Asya Uykay 58 / Edanur Demir 58 / Emrecan Dönmez 58 / Harika Bilgi 58 / Miray Güney 59 / Zeynep Gökçe 59 / İrem Sena Keleş 59 / Ozan Akpınar 59 / Şevval Zor 59
KASİDELER
Ceyda Nur Alperoğlu 60 / Şule Yalçın 61 / Zülbiye Altun 61 / Hüsne Mazı 61 Ayşe Süsoy 62 / Merve Tutar 62 / Büşra Beydoğan 62 / Edanur Demir 63 / İrem Sena Keleş 63
MANİLER
Eray Furkan Aslan 64 / Serhat Şencan 64 / Muharrem Gerçek 64 / Zeynep Gökçe Göktan 64 / Çisem Nur Tural 64 / Emrecan Dönmez 64 / Gülçin Koçoğlu 64 Perihan Altın 64 / Ömer Bozkurt 64 / Emircan Özvatan 64 / Emre Şahin 64 Egemen Filiz 65 / Melike Güneş 65 / Sezer Erdoğan 65 / Atahan Par 65 / Mert Can Ese 65 / Serenay Akdoğan 65 / Şevval Zor 65 / Ceren Yaşar 65 / Ayşe Süsoy & Merve Tutar 65
ÖYKÜLER
Buse Dağlı 68 / Ece Acar 69 / Kerem Erol 70 / Gamze Atasoy 71
MEKTUPL AR/GÜNLÜKLER
Merve Tutar 74 / Hilal Gökalp 74 / Şeyma Ünsoy 75 / Mert Can Ese 76 / Dilara Ülküseven 76 / Sümeyye Suna 77 / Çağla Doğan 78 / İrem İmren 79 / Merve Tutar 80 / Aslı Kont 82 / Gökmen Çetin 83 / İlayda Buyural 84 / Merve Keskin 84
ZEYNEP NUR GÜNEŞ 10. sınıf
şiir
BUSE DAĞLI
12. sınıf
KAZ mavi gecelerin ardından yorgun sabahlara uyandım gözlerim bağlı uyudum kör edici ışıklara bir bebeğin emekleyemediği yoldan koştum geldim geldim de, sana mı geldim saçlarım dolanmış koynuma yükü omuzlarımı eskitti timsahın kollarında yürüdüm tırnak ucumda tüy naifliği ile kör edici ışığa süzülerek geldim de, sana mı geldim ışık mı yaktı, kör mü oldum yanık kaz kokusu nehirden mi anakondaya sarıldım Ganj boyunca geldim de, sana mı geldim
KIRMIZI dağlı ovalardan koşuyorum kayaların suratıma vurduğu ovalar ellerimi cebime sokuyorum soğuk soluğu davet eden ipsiz deliğe kırmızı kayayı arıyorum suratımı kızartacak kayaya bir cesaret ki koşuyorum soğuk arsız bir köpek kırbaçlıyor suratımı kayayı değil kırmızıyı arıyorum
10
SAYI 01
şiir
H. BURAK PAKLACI 9. sınıf
anahtar kimde?
Aralıyorum kalbimin kapısını Giren çıkan belli olmasın Anahtarını saklıyorum ben Anahtar kimsede kalmasın Bir yabancı dil sorusu gibiyim Okuyanım çok, anlayan yok Deniz misaliyim hırçın Biraz dinlerim, sonra sonsuz. Barakuda gibiyim bir başıma Kalmışım, sonbaharın son ayında Denizin ortasında tek başıma Ne bir avım var ne de bir avcım Kelebek misali Kozamdan yeni çıkmışım Ne uçabiliyorum, ne de koşuyorum Sadece bekliyorum, güçlenmeyi. Yalnız kalmışım Sen yokken, senle dolu bu şehirde Odamda başka kokular, girmeye utanırım Sensizken gülmeye korkarım...
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 11
12
SAYI 01
BUSE ÇAPKIN 9. sınıf
DEPREMLİ DEPRESAN
şiir
AHMET FINDIK
12. sınıf
I. yorgunum ve sırtım bir dağı aralıyor, kucağımda enkazı tabiatın, temkinle eğiliyorum mevsime ve tanrı, öksürürken ikaz ediyor yaramı. onlar görmüyorlar nelerin geldiğini, bunca dağ yan yana neden duruyor? “ben daha delirmedim, fakat onlar bilmiyor.’’ II. çıplak zihnimle uzanıyorum dağın içine, aklıma bir fikir gelmiş gibi, ayağımda bitiyor gri bir tavşan. mütemadi serkeş gözlerinden anlıyorum, sırtım ne büyük bir ziyaretmiş, ağrılarım ne içten bir dua! sancılarım nihayet buldu derdini diyorum içimden. buldu da bu bulantılı ağaçlar da ne? izdüşüme yansıyan pembe timsahlar? midemi eritiyor insani halsizliğim, kemiriyor içimi bir tavşan gibi, baldırlarımı yırtarcasına koşma isteğim. sonra tepeye bakıyorum, en yükseğe. gördüğüm sadece silahsız kışla. benim sırtım işte koskocaman bir sirk: “boynumdaki öksüz aslanları alkışla” ııı. her şeye yeniden başlamak zorunda olduğum yolun sonundayım. ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 13
KARANLIK BÜSBÜTÜN
şiir
FERİDE B. BEKTAŞ
12. sınıf
Sessizliğin tonlamalarıyla yürüyordum Çehrem acı bir telaşla sarılmıştı Sarsılmıştı bedenim, ansızın duyunca sesini O gece tüm karanlıklar bize parlamıştı. Büyük kahkahalarını dinliyordum Öyle uzaktan, dokunmak imkansız. Ay ışığı , çekti pılını pırtısını Kırmızıya büründü gecem büsbütün. Pervane, ateşten hiç sakınır mı kendini? Her gün çoğalan bir yangınım Heba olmanın eşiğinde iken Yangınıma bir rüzgar da sen kattın. Yaprak yaprak sökülüyorum sanki Geçen zamandır, geçmiş geçmez asla Her mevsim bir kez daha soluyorum Gözlerinin düştüğü her yerdeyim aslında Bir daha, daha bir dikkatli bak! Kalem puslu, nefesim düğüm düğüm Beni bilirsin, sevemedim keşkeleri, ama Keşke öğrenmeseydim gerçekleri, Siyaha büründü gecem büsbütün.
DELİCESİNE Sıcak öpücüklerle ısınan kış gecesinde Ellerin ellerimde Literatüre aykırı bir kalple Sevmek seni Öyle güzel Öyle delicesine...
14
SAYI 01
şiir
BÜŞRA GÜNDEM
12. sınıf
öznesiz
şiir
ELİF ELBAŞI
12. sınıf
Titreyen avuçlarımın arasına alıyorum kalemi Kavuşmuyor dudaklarım Öznesi yitik cümleler saçılıyor kağıda Başım ellerimin arasında Yeniden not düşüyorum yalnızlığımı Boğuluyorum iki satır arasında.
KIYISIZ ŞİİR
şiir
SAFİYE BAŞ
12. sınıf
Gözlerinde yeniden kulaç atmak istiyorum Mavilerinde yüzemeyecek kadar bitkinim. Kalbim kanatlanıp göğsünde can atmak istiyor, Semalarında süzülemeyecek kadar yalnızım artık. Kalbim sarıl diyor, aklımsa bırak, Gönlüm hep seninle, ellerim uzak, Sen yolun başında, ben ise son durak, Sona gelemeyecek kadar sensizim artık.
SESSİZCE
şiir
MÜCAHİT H. YAĞSAĞAN
12. sınıf
Karanlık bir gece, Saçların ellerimde, Gecenin güzelliği yansırken Kirpiklerinden, yüzüne Ve sokaklar, sokaklar Yalnızlığa çıkar, Üşüdüğünü sanırsın aniden, Düştüğünü sanırsın birinin içinden, Yeryüzüne. ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 15
AYTUĞ KOÇAK 16
11. sınıf
SAYI 01
hayat şarkısı
şiir
SAFA GÖKTAŞ
12. sınıf
Süzülen ışıkla merhaba dersin hayata Herkes sevinir gelince şu yorgun dünyaya Uzanır bir yol, sabırlı olmalı Düşe kalka aşarsın, bazen zoru, bazen rahatlığı Her ışıkla başlar bir öykü daha Ömür mü dayanır bu acı sona Ağlar analar, evlatlar, var mıdır kaçarı Devrilir bir bir ağaçlar, yoktur yılların hatrı Su dökülür son kez serin toprağa, Sanki sıcakmışçasına Başında bir taş, beklemektedir gitmeyi İki farklı katmana. Bir kapı olsa Alsa uzanan bir el beni serin çukurumdan Ne acınasıdır dünya. Ne gitmek. Ne de kalmak.
KAYIP ÇOCUK
şiir
FATMA KAPLAN
12. sınıf
Ufak bir çocuk olmak isterdim, Yağmur yağınca pencereye koşan, Akşam ezanından önce evde olan, Ağlamalarım dakikalık, Sevinçlerim ömürlük olsun isterdim. Hayat değişiyor, korkular arttı, Sevgileri salıverdik, mutluluk azaldı. Çocukken karanlıktan korkarken, Şimdi esiri olduk hayatın siyahının. Hani nerede benim çocukluğum, Tahta oyuncaklarım, demir bilyelerim, Beş dakika küslük yaşadığım dostlarım, Nerede benim hayallerim güzel umutlarım? ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 17
BAHÇEMDE SONBAHAR
şiir
HASRET KESER
12. sınıf
Durdu mu şu hep sallanan salıncak? Ben büyüdüm, babam artık kime kızacak? Söyle anne, yine renkli ninniler Acı gerçekler değil, masallar anlat. Anlat, anlat ki uyuyabileyim! Gece çöktü, kedim Boncuk öldü Bahçedeki ağaç meyve vermez oldu. Sonbahar geldi, gitmiyor Anne, kahrım bitmek bilmez oldu. Sobayı da mı kaldırdılar? Yok mu artık odamda mandalina kokusu? Yorgun bahçemde kalmadı yaprak. Baba elimi bırakma, dizlerim kanayacak. Korkmuyorum lakin, Sonbahar çok uzun sürdü.
ZARİF ve ZAYIF YENİLGİLER Şu bomboş hayatımın içine bir tek seni aldım. Sonu kötü bitecek bir hikayeyi bir umutla yaşadım. Gece karanlıktı, umuduma sarılıp sana inandım.. Gelip geçici baharlarda zarif yenilgiler kokladım. Ellerimi uzattığımda dokunabilecekken sana Her gün ayacak gecenin inceliğinde sevdim. Ellerimle itip mutluluğu, karanlığa koştum. Gelip geçici baharlarda zarif yenilgiler kokladım.
Önümdeki şansları yok saydım, hem güldüm hem ağladım Üzüldüm seninle mutluluğa da vardım. Her seferinde gece oldu, ben karanlığa ve sana inandım. Gelip geçici baharlarda zayıf yenilgiler kokladım.
18
SAYI 01
şiir
SİNEM KÜÇÜKKARA
12. sınıf
BOŞLUK
şiir
SÜMEYYE SUNA
12. sınıf
Bir perde inmiş gözlerine Suskun bakıyorsun yollara Solmuş çiçekler avucunda Ne var baktığın o yollarda Sanki boşlukta gözlerin Sallanıp duruyor uçurumlar kirpiklerinde şiir
gece duruşu
FAHRİYE AÇAR
12. sınıf
Gecenin sessizliğinin yankısı Doluyor içime hüzünler geçidi Kelimelerle savaşıyorum Ben böylece anlıyorum varlığımı
mavi
şiir
NİDA NUR TATLISU
12. sınıf
Küçüğüm, maviyim Sonsuzluğun mavisiyim Yürüyorum ve yürüyorum Yolumun üstü karanfil Yürüyorum Yolumun sonu şiir.
YALNIZ YALNIZLIK
şiir
TUĞÇENUR ATAY
12. sınıf
Her baktığım göz suskun Her girdiğim yol tenha Bir uçurum kıyısında gece oluyor Bir başıma açmış bir çiçeğim.
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 19
BÜŞRA DOĞRU 10. sınıf
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 21
Küçürek Öykü (Minimal Öykü) Çok kısa öykü, minimal öykü olarak da anılan küçürek öykü çok kısa ama bir o kadar yoğun bir öykü türüdür. Günümüzde birçok alanda sadeleştirmenin yanı sıra o alanın içinin boşaltılması, kolay tüketilir hale gelmesine sık rastlar olduk. Ama küçürek öykü öyle değil. Birkaç sözcükle sizi derinliklere sürükleyecek bir kuvvete sahip. İlk bakışta “ben de yazarım ne var ki” demeyin çünkü bu öyküler yazarın dile hakimiyetini, sözcük dağarcığını, kurgu kabiliyetini, duygu ve düşünce dünyasının derinliğini gösterir. Ünlü bir örnek verelim: “Satılık: bebek ayakkabıları, hiç giyilmemiş.” (For Sale: baby shoes, never worn.) Ernest Hemingway Dünyada Dünyada küçürek öykülerin birçok örneği mevcut. Yukarıda Ernest Heminway’den örnek vermiştik. Ama küçürek öykünün tarihi fabllarından tanıdığımız Ezop’a kadar uzanır. Asıl adı H. H. Munro olan Saki, duygusal öyküleriyle yürek parçalayan O. Henry, Fahrenheit 451 ile tanınan ama müthiş öykülere sahip Ray Bradbury’yi de usta kısa öykü yazarları arasında sayabiliriz. Türkiye’de Türkiye’de incelikli küçürek öykü örnekleri elbette bulunuyor. En başta Ferit Edgü ve Hulki Aktunç bu alanda eser vermiş usta yazarlarımızdan. Gün geçtikçe küçürek öykü dalında yepyeni eserler veren yazarlarımızın sayısı artıyor. Kurallar? Küçürek öykülerin kuralları var mı? Kesin bir tanımı olmasa gerek. New York Times yayın editörü 55 kelime sınırı koyarken başka bir kaynak başlık dahil yedi kelimeden fazla olmamalı diyor. Bu kurallar elbette dilden dile değişir. Kelime uzunlukları ve imla kuralları dillerde farklılık göstereceği için dünya çapında bir kural belirlemek pek mümkün görünmüyor. Bu arada küçürek öyküler yabancı dergilerde kelime sayısına göre değişik isimler almaya, küçürek öykü kendi içinde türlere ayrılmaya başladı bile.
Sağır
Kuş
Gökmen Çetin
Aslı Kont
Küçüktüm daha duyduklarımı, duymamış gibi yapmayı öğrendiğimde. *11. sınıf
Avuçlarım terlerdi hep, sesim de biraz titrek. Tesadüf değildi. Karanlığın içinde beyaz bir ışık yandı ve beyaz bir kuş göçtü yüreğinden yüreğime. *11. sınıf
22
SAYI 01
Çocukluk Ceyda Kahraman Her haftasonu parka götürürdü annesi. O gün babasıyla gitmek zorundaydı. Annesi hastaydı. Babasının telefonu çaldı. Adam yutkunarak çocuğa yaklaştı. Babasına baktı. Anladı. Elma şekeriyle beraber çocukluğunu da yavaşça bıraktı. *11. sınıf
Travma Mehmet Pek Kardeşimle, babamı bekliyoruz. Kapı çalıyor, içeri hiç tanımadığım bir adam giriyor. Kardeşim, “Hoş geldin baba!” diyor. Adam bana bakıyor, “Merhaba oğlum!” diyor. *11. sınıf
Ayrılık Ahmet Fındık
Bir yaşlı ağaç kökünden baltalanmıştı. Devrilmiş yatıyordu. Yan balta dikey olarak saplanmıştı kökle kalan kısma. Akıyordu öz suyu için için. Toprak çatlak, kurak, her yer sarı. Sarı sonbahar... Bir kız vardı yalın ayak ağacın dibinde. Uzun saçları uçuşuyordu rüzgârla. Oturuyordu. Dizlerine koymuş başını, bağlamıştı avuç içleri kıpkırmızı ellerini. Bacaklardan ağlıyordu, gözyaşları damlıyordu için için toprağa. * 12. Sınıf
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
Yoksul Kokulu Kar Tanesi Ece Acar
Elleri eski paltosunun delik cebinde evine doğru yürüdü adam. Eski evinin, araları açılmış kırık tahtalardan oluşan kapısını açıp girdi içeri. Sobaya doğru uzattı ellerini, ısınamadı. Eğilip karısına seslendi: -Soba niçin yanmıyor? Çayı da koymamışsın... -Kömür de bitti, çay da! diye çıkıştı kadın. Daha az önce çıkartmasına rağmen, bir umutla delik cebine soktu elini adam. Eğildi başı, doldu gözleri. Dışarı çıkıp eski iskemlesine oturdu. Derin derin içine çekti, yoksulluk kokan kar havasını... *12. sınıf
Yalnızlığa Doğru
Leyla Karadeniz Gözlerimi kapadığımda etrafımda koşuşturan insanların kaybolmasını diledim. Her kafadan başka bir ses çıkıyor, herkes farklı farklı kelimeler sarf ediyordu. Etrafıma ördüğüm kelimeden oluşan kalkanlar dayanamayacak dereceye gelmişti. Dayanma sınırıma yavaş yavaş yaklaşırken seslerin yükselmesi gerilen sinirlerimi kopardı. Hızlıca ayağa kalkıp ilerlemeye başladım, boş koridorda ayak seslerim yankılanırken beyaz duvarlar üzerime üzerime geliyordu. Satırları yırtarcasına kamçılanmış dar harfler kurtulmak istercesine koşmaya çalışıyordu, gözlerim dolu gözyaşlarımı geriye iterken olduğum yere çöktüm. * 12. Sınıf
MAYIS 2017 23
24
SAYI 01
Hiç
SESSİZLİĞİN FISILTISI
Miray Güney
Büşra Gündem
Martı ve dalgaların çığlıkları kadar anlamsızdı. Farklı duygular barındırıyordu. Ölüm neydi ki bu duyguların yanında? Bir hiç ya da saçmalık. Hangisi? İşte bunu şimdi öğrenecekti..
Sessiz bir sokakta yürüyordum. Her yer sessizdi. Kafamın içi hariç. Aklımdaki düşünceler susmuyordu. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Kuşların uçuşunu kıskandım. *12. sınıf
*10. sınıf
Pencereli Yasemin Keleş
Yine bulutlu bir güne uyandım bu sabah. Kuşlar ötmüyordu. Sahi o gitmişti değil mi? Gitmem demişti oysaki. Zaten hep gitmem diyenler gitmez mi? Peki onsuzluk soğuk mu olacak bu kadar? Nasıl ısınacağım, yüreğimdeki küller tekrar yanar mı? Böylece gitmek insanlığa sığar mı? Kalktım ve bütün pencereleri ardına kadar açtım. *12. sınıf
GİDECEĞİM Hasret Keser
Gideceğim, dedi. “Gidip annemin öcünü alacağım onlardan.” Gitme dedik, ayaklarına kapandık. Dinlemedi. Gitti. Bekledik, bekledik, geri gelmedi. *12. sınıf
İĞNE İPLİK Ayşe Çiftlik
Evinden yemek kokuları eksildi adamın. Çocuklarının yastıkları ıslaktı. *10. sınıf ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
İz
Elif Bircan Kurşun kalem ile yazılmış hikaye gibisin, dedi kadın. Hikaye silinse bile sayfalarda kalmış izler gibisin. Yeni hikayeler yazılsa bile altlarda hep görünüyorsun. *12. sınıf
Dut Ağacı Emrah Baykın
İçimden bir dilek tuttum. Dallarına son kez bağladım. Ardından rüzgar şarkı çalıyordu ıslıkla. Gerçekleşmesi en büyük umudum. *10. sınıf
Hayali Sevgili Eray Furkan Aslan
Vakti zamanında birbirine çok aşık olan bir çift vardı. Zamanla kavgalarla ayrıldılar. Kız çok mutsuzdu. Onu bu bunalım bataklığından bir genç çıkardı. Eli yüzü düzgün, yakışıklı bir genç. Ama aralarında bir sorun vardı. Bu genci sadece kız görüyordu. Fakat dünya? *10. sınıf MAYIS 2017 25
Küçük Kız Çocuğu
AĞLAMA GÖKYÜZÜ
“Yalnızlık’’ dedi kız. “Yalnızlık insanı büyütür.’’ Sağ taraftan cevap gelince oraya baktı oysaki o içinden söylediğini düşünüyordu. Tekrardan dinledi sağdan gelen sesi, içinden tekrar etti ve sordu ‘“Ben gerçekten yalnızlığı büyümeyle karıştıracak kadar küçük müyüm?’’ Aldığı cevap koca bir sessizlikten ibaretti. Kız başını yastığa koydu ve mırıldandı: “Küçük bir kız çocuğu.” *11. sınıf
Köyün en güzel kızı, aşık olmuştu. Sevdalanmıştı. Ama babası engel oldu bu işe. Düğün günü gelmiş çatmıştı. İşte ağlamaya başlamıştı. Ha gökyüzü, ha gözleri. *10. sınıf
Yudum Arslan
Aşkın Sonu İlayda Buyural
Bu bir veda değil aslında, ben seni nereye götürsem sen oradasın. Aslında hep kalbimdesin. Buraya çok uzaklardan geldin sen. Şimdi yine gitmeye çalışıyorsun. Bu cennet mi? Yoksa cehennem mi oluyor? *11. sınıf
Korku Ali Ercan
Yorganın altına saklanmıştı. Gözlerini sımsıkı kapatmıştı. Yan odada savaş vardı sanki. Ama o, yorganın kendini koruyacağını sanıyordu. *11. sınıf
SESSİZLİK Buket Boran
Sahil kenarında kirlenmiş bir banka oturdu adı kadar güzel kız Hevin. Hayat devam ediyordu ama o sessizliğinde çoktan boğulmuştu. *10. sınıf
26
SAYI 01
Ayşe Süsoy
YARAMAZ Doğukan Bayar
Küçüklüğünden beri yaramazdı, büyüyor muydu ki? Attı yine bir şeyleri yerlere, kızdı ona, onu büyüten. Ama akıllandı mı ki çocuk? Devam etti yine her zaman ki gibi. Ağlıyor, “Babam duymasın.” diyordu. “Korkma en fazla yine ağlarsın, yaramazlığa devam. Sabredeceksin. Seni büyütenler ancak avucunu yalayacak.” *10. sınıf
SENİ BULMAK
Şule Yalçın Senin için hep burada olacağımı sandın, ama meşguldüm... Seni başkasında bulmakla meşguldüm. *10. sınıf
LEKE
Merve Tutar Ellerine baktı. Kalbi hızla çarpıyordu. Sildi gelişigüzel üstüne başına. Tekrar baktı avuçlarına. Geçmiyordu, yıkasa da silse de geçmiyordu lekeler. Onu çıldırtan lekelere gün geçtikçe istemeye istemeye alışmıştı. Bakmayınca unutuyordu, hissetmiyordu bile, ama avucunu her açtığında sızlıyordu elleri. Acıları avucunda mı biriktirir insan? *10. sınıf
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
GÜLSE KARA MAYIS 2017 27 9. sınıf
EDANUR AÇIL 10. sınıf
28
SAYI 01
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 29
hayal sözlüğü “Kelimeler, kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor.” Oğuz Atay - Tehlikeli Oyunlar
Duvar: Hayallerimin önünü kesen nesne. (Halil İbrahim Kurnaz) Duvar: Eldeki resimlerin boydan boya çerçevelettirilmesi. Duman: Sisli bir günde el eleydik. (Ceyda Nur Alperoğlu) Sessizlik: İçimdeki çığlık. Yüz: Kişiye özel, eşsiz hediye. (Serenay Akdoğan) Gökkuşağı: Gökyüzünün neşesi. Kış: Soğuk bir kış günü, ben yine ellerini arıyorum. Sessizlik: Duyabilene en güzel ses. (Ayşen Çankaya) Uçurum: Seninle aramda bulunan şey.(Emircan Özyatan) Kış: Baharımı kışa çevirmiştin, seni bir daha nasıl sevebilirim ki? (Mert Can Ese) Duman: Eski bir haberleşme yolu, ateşin öfkesi. (Alper Meral) Duman: Senden daha güzel. (Ayşegül Olgun) Siyah: Ben ki o sayfada küçücük beyaz bir noktaydım. (Ayşe Süsoy) Mürekkep: Mürekkebimin bittiği yerde kal. (Özgen Sezen) Mürekkep: Sonu olmayan damla. (Elif Puluçna) Alev: İçimde söndüremediğim. (Hüsnü Mazı) İstanbul: Bir yalancı bahar. (Melike Bahar) İstanbul: Tek gerçek şehir. (Ayşe Yıldırım) İstanbul: Yalan cennet. (Soner Atanoğlu) Gözlük: Büyüdükçe yalanları öğrenmek. (Halil Eren Ünal) Rüya: İmkansızların yaşandığı dünya. (İrem Sena Keleş) Yol: Sahi yolun hiç düşmüyor mu buraya? (Cansu Deniz) Bulut: Gökyüzü perdesi. (Emrah Baykın) Nefes: Vergisiz tek şey. (Muharrem Gerçek) Pencere: Düşünce camı. (Ozan Akpınar) Dünya: Kuyu üzerine kurulmuş yaşam yeri. (Ece Develi) Cep telefonu: Eklenmiş organ. (Yıldırım Can) Para: Hayattaki ikinci planım. Gece: Örtü. (Musa Başal) Gece: Karanlık havada aydınlık düşünce.(Meral Beytullah Altan) Müzik: Hayale giden yoldur. Matematik: İmkansız aşktır. (Aycan Hatipoğlu) Hayal: Düşünce özgürlüğü.(Mücahit Öztürk) Yağmur: Gökyüzünün sesi.(Neslihan Sarıgül) Silgi: Yanlışı sildiği düşünülen ancak arkasında iz bırakan. Kapı: Seçenek. (Oğulcan Aydın)
30
SAYI 01
İlayda Ahretlikoğlu Yaprak: Ağacın her sıkıldığında döktüğü. Aşk: İlkokulda montunu hoşlandığın çocuğun montunun üzerine koymak. Edanur Demir Kapı: Çalanı da çarpanı da çok olan. Kış: İnsanın aklına yorgandır. Duman: İç yangının dili. Şevval Zor Okul: Sıkıcı dersler, eğlenceli arkadaşlar. Yüz: Matematik. Harika Bilgi Okyanus: Gökyüzünün gölgesi. İstanbul: Ölüler kenti. Kirpik: Koruyamama korkusu. İnsan: Nesli tükenen canlı. Kitap: Fısıltılı bağırış. Fahriye Acar Gece: Gökyüzünün siyah kazağını giymesi. Hayal: Düşünce bulutları. Rüya: Uykunun meyvesi. Elif Elbaşı Hüzün: Kırık kanatlı kuş. Cep telefonu: Yalnızın umudu. Rüya: İçime sakladığım sinema kutusu. Dünya: Yorulmak bilmeyen atlı karınca. Safiye Baş Bahçe: Çocukluğun en güzel günleri. Kuyu: İçimizdeki karanlık. Cep Telefonu: Ruh emici. Rüya: Yüreğe giden bilet.
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
Aslı Kont Ayna: Kırdıklarını ve kıydıklarını gördüğün tek yer. Dağ: Umutsuzluğun biriktiği tek yer. Karanlık: Kalabalıklaştıkça yalnızlaşmak. Koridor: Gerçekleri arasında sıkışmış yalanların buluştuğu yer. Yaprak: Yavaş bir ölüm. Kadın: Bir eylül akşamının susuzluğudur. Siyah: Gökyaşının yastıkla buluşması. Ceyda Kahraman Ayna: Benliğin süslü kapağı. Kapı: Somut ayrım. Aşk: Kalbin akla ayaklanmasıdır. Kalp: Limon ağacı. Asude Onbaşı Aşk: Uçan balon olmak. İstanbul: Karşıtlıkların arkadaş olduğu şehir. Fotoğraf: Hayat şarkısı. Yaren Seven Kalp: Kilitli kapı. Asude Onbaşı Kalp: Yaramaz, şımarık çocuk. Bahçe: Çocuk seslerine karışan yaprak hışırtısı. Pamuk şeker: Yapış yapış aşk. Kardan adam: Her mutluluğun eninde sonunda eriyip gitmesi. Kuru üzüm: Yaşlanmak ve her zaman tatlı olmak. Gökmen Çetin Duvar: Grafiti duvarı. Kuş: Özgürlüğün can bulmuş hali. Defter: Sözlerin kilidi. Yaprak: Ağaç örtüsü. MAYIS 2017 31
Talha Bahçıvan Kedi: Yürüyen pamuk. Dağ: Koltuktaki yastık. Koridor: Ev vadisi. Sınav: Canlı ayıklama. Çağla Doğan Koridor: İki gerçek arasındaki koca yalan. Yastık: Güvenilir sırdaş. Mehmet Pek Dağ: Sonsuzluğun şekil almış hali. Kalp: Ön yargının şekli. Gece: Duyguların “somut” hali. Aleyna Yavuz Ayna: Baktığımızda kendimizi, parçalara ayrıldığında ruhumuza batan acıları görebiliriz. Duvar: Terapist. Koridor: Bir duvardan, diğerine çaptığımız, içinin düşünceler ile dolu olduğu soğuk, ıssız yer. Fotoğraf: Hatıralar mezarlığı. Şarkı: Sığınılan bir liman. Kulaklık: Dış dünya ile bağlantıyı kesme kablosu. Dil: En keskin bıçak. Koridor: Bekleyiş gibidir, sessiz ve uzun. Sude Melis Ceylan Kapı: Bir gün çalacak diye her gün beklemek. Nefes: Adım adım ölmek. Kendim: Ona az kendine fazla olmak. Ülke: Onun olduğu her yer. Merve Tutar Duvar: Beni görmemek için yüzüne indirdiğin perde. Kış: Tuttuğun elin sana hiçbir şey hissettirmemesidir. Zülbiye Altun Balık: Koca bir denizde yalnızlığım. Siyah: Sen yokkenki karanlığım.
32
SAYI 01
Emre Şahin Balık: Denizler balıkların gözyaşıdır. Gökkuşağı: Sekizinci rengi gördüm. Koku: Kokun hangi rengi mutluluğun? Pencere: Kalbindeki cam saydam değildi. Kardelen Kahveci İstanbul: Türkiye’nin gelişmiş ülkesi Koku: Gittiği halde bırakılan iz. Ayşe Çiftlik Mürekkep: Dilindeki zehrin hayat bulmuş hali. Kendim: Çözülmeyi bekleyen defolu bir bulmaca. Ayrılık: İki dolu bakışın med ceziri. Rüya: Bilinçaltının karanlık çukurlarında yürüyorsun ve bir kutu takılıyor ayağına. Kilitli bir kutu ama parlayan yerinde yüreğinde anahtar. Sayfa: Sözcüklerin cinayet alanı. Yüz: Aynalarla kaplı bir oda. Çığlık: Acının yeşerdiği bir sarmaşık ses tellerimi tehdit ediyor. Melis Aslan Kuş: Tüyleri arasında nice şairlerin cesetlerini taşıyan kanadı buram buram özgürlük kokan mezarlık. İstanbul: Her zaman bir parçanın ona ait olduğu bir şehir. Gökkuşağı: Sadece bir yansıma tıpkı insanlar gibi. Nefes: Hayatta beni en çok zorlayan şey. Balık: Bir balık korkabilir mi sudan? Sudan korktuğu halde sevebilir mi okyanusu? Kendim: İçimdeki dağınıklığın arasında kaybettiğim. Kirpik: Hapsolduğum yerden, tükenişimi seyrettiğim pencerenin perdelerinin ucundaki defolu çıkık ip. Duman: Zihnimdeki kaosa eşlik eden sis. Eksik: Zamanın iz bıraktığı göğüs ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
kafesinde ıslık öttüren boşluk. Merve Tutar Kuş: Sevdanın gökyüzüne kanatlanmış hali. Rüya: Bilinçdışına açılan kral kapısı. Pencere: Sana bakıp seni görememek. Kapı: Aşkımı sızdıran yol. Miray Güney Ayrılık: Suyun altında nefes almak. Alev: “Saçlarım tutuştu önce gözlerim yandı kavruldu.” Mürekkep: Kuruduğu yerde kan akıyor. Kapı: Korku filminde gıcırdayan tek şey. Aşk: Bir muma ateş olmak ya da yanan ateşe dokunmak. Gökçen Sağlam Rüzgar: Kötü şeylerin süpürgesi. Ayrılık: Bir hikaye sonu. Kirpik: Sana çıkan bütün yollar. Melis Meder Gökkuşağı: Eşit olmak. Mektup: Akıl sanatı. Nilsu Kesman İstanbul: Bir sürü hayat bir sürü hikaye. Balık: Ağlasa kimsenin haberi olmaz. Ülke: Karışık. Yüz: Çok seversen ezberlenir. Kirpik: Kimi zaman kalbe saplanan mızrak ucudur. Hilal Gökalp Kuş: İpi olmayan bir uçurtma. Balık: Denizin büyüklüğüne ve kendi küçüklüğüne bakmadan cesurca yüzmesi, kesinlikle özgüven. Duman: Tedirginliğin verdiği karın ağrısı.
MAYIS 2017 33
Kardelen Ercan Ev: Kalbin attığı yer. Gece: Sessizliğin ışığı kovalaması. Fatma Çalışkan Sayfa: Yazdıkça çoğalan. Sessizlik: Kırık bir kalpten artakalan Balık: O büyük okyanusta güçlü kalmaya çalışan ben. Gülçin Koçoğlu Ağaç: Yaşken eğrilen bir şeymiş haberiniz olsun. Toprak: Böyle şiir gibi ama düz yazı gibi de... Mürekkep: Ruhun ve düşüncenin kanı. Büşra Beydoğan Kuş: Ruhum içine sıkışmış kanadı kırık bir kuş misali. Balık: Balık asmış kendini oltaya, intiharın böylesi. Perihan Altın Kuş: Bir bebeğin kahkahası gibi özgür.
34
SAYI 01
Okyanus: Gökyüzüne benzemeye çalışan bir yalancı. Siyah: Gökkuşağının sevilmeyen dışlanmış üyesi. Yüz: Her gün üşenmeden değiştirilen kıyafet. Çisem Nur Pencere: Boğulu hayaller çerçevesi. Rüzgar: Anıların bir bir yüzüne çarpıp yokluğunun üşütmesi. Sayfa: Hisler birikintisi. Siyah: Gökkuşağımdaki tek renk. Ağaç: Kırılan dalları aynı hayalim. Baba: Dünyanın en yüksek dağıdır kalbi ve benim yükseklik korkum var. Safa Göktaş Kapı: Dünya işi güvenlik sistemi Hüzün: Zayıf noktaya vurulan hançer. Duman: Ateşin yok ettiklerinin ruhu. Anne: Karnımızdaki imzanın sahibi. Cep Telefonu: En başarılı hırsız.
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 35 ŞURA YILDIZ 9. sınıf
36
SAYI 01
ATILAY SARGIN 10. sınıf
KÜBRA ARSLAN 9. sınıf
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 37
KUŞLAR GÖÇTÜ İÇİMDEN
deneme
CEYDA KAHRAMAN
11. sınıf
N
ice kuşlar besler insan içinde. Çırptıkları her bir kanattır umut. Evet, umuttan söz edeceğim, insanoğlunun tükenmeyen arsız umutlarından, sonsuzluğun nasıl içimizde bir yerlere kuyu kazdığından. Şimdiden yılmışken bunca umuttan, yanılmalardan, içimde kalmış güzel kırıntıları da silip süpüren pişkin insanlardan, daha ne kadar umut ederim? Yüklenebilir miyim? Omuzlar korkak. İnsanoğlu hatalı. Direniştir bazen umut. Tüm olmazlara, ümitsizliklere, asla gelmeyeceklere, hiç olmayacaklara, acı ve solgun bakanlara. Vasat hayatların, vasat kahramanlarının bile umutları vardır. Umutlar, avuntular bedava. Böyle böyle ayaktadırlar. Dünyanın derdi bitmez yoksa. Kırıldığım yerden söküp atıyorum umudu. İçimde farklı yere tohum atar gibi atıyorum. İstemeden yeni umutları yeşertiyorum. Acı acı gülümsüyorum, olduğum yerde sayıklıyorum. Sonsuzluğun sonuna vardığımda atlayacağım kuyuya. Son kanat çırpışlarını dinleyeceğim, özgürleşeceğim. Mutsuz ve dalgın geçerken zaman, çürüyeceğim. Yıkılan dünüme, bugünüme ait değilim. Kuşlar göçtü içimden...
BANA DAİR
K
endime defalarca sorduğum soruyu öğretmenim soruyor şimdi bana. Öncelikle benliğimin adlandıramadığım parçalarından başlayayım o zaman. İyi biri miyim dersiniz dostlar? Eh... Şöyle böyle diyebilirim herhalde. Şimdi diyeceğim ki ben fedakâr, anlayışlı biriyim fakat nasıl derim? Utanıyorum dostlarım. İnsan kendini nasıl övebilir? Ben yapamadım hiç. Aslında ben fena biri değilimdir. Kendi halimde dertlerim, sevinçlerim var. İçinde koca bir delik olan on altısında bir kızım ben. Bir nefes daha versem tadına bakacak gibi o derinliğin. Bakın ben mütevazı istekleri olan bir kızım. Anlaşılmak gibi. Dürüstlük, gerçeklik gibi... Ne yazık ki ya hayat ya da içindekiler, birileri pek mühim görmüyor beni ve mütevazılığımı. Olsun, kimseye değil kırgınlığım. Beş kişilik bir ailenin üç kızından ortancasıyım ben. Babamın beyazı, annemin papatyasıyım. Düş sokağı sakinlerindenim. Hayallerle dolu, gerçeklerle yaşayanlardanım. Her duygunun sonuna kadar tadına varan bir kızım ben. Coşkulu olsam ne çıkar dostlar? Demiştim ya kendi halimde benim sevinçlerim. Böyle kirletilmiyorlar. Benimle güvendeler. İnsanlara karşı tek bir bakış açısına sahibim ki o da sevdiğim bir şarkıdan geliyor. “İnsan denen varlığa vicdan koyan Allah’a bir sözüm yok ama tek sözüm insana.” Hoyratlığım bundandır. Alınmıyorlar dostlarım. Öyle patavatsızlar ki şaşakalıyorum. Ben insanların yerine utanan bir kızım. Patavatsızlık ve vefasızlık “aslalarımdandır.” Bunları boş verin dostlarım. Ben talihsiz bir kızım. Varoluşunun nedenini yakalamaya çalışan, her şeye rağmen nefes alan bir kızım. Hem, hayatın güzelliklerine kafa yoruyorum bu aralar. Yağmur sonrası toprak kokusu gibi, fırından yeni çıkmış ekmek gibi, müzik, kitap, resim,zambak gibi. Gökyüzü ve limon gibi. Aslında ben “Kalbin limon hali.”
38
SAYI 01
deneme
ASLI KONT 11. sınıf
“göğe bakma durağı”
“Sessiz bir geceden kalma gündüze dökelim içimizi.” Kendimden kaçarken yakalandığım tek yerdir gökyüzü. Göğe baktıkça hatırladığım, ellerimle gömdüğüm, kazımaktan asla yorulmadığım gecelerin açığa kavuşturduğu duygularım. Şimdi sessiz bir gecede göğe bakalım. Tüm insanların kendileriyle büyük kavgaları vardır. Ağır sözleri ve keşkeleri, pişmanlıkları ve nefretleri. Hep nedenlerinde takılı kaldığımız sorularımız. Neden böyle yaptı, niye söylendi. Peki biz niye kaçtık, gerçeklerden. Unutmaya çalıştık. Kendimizi karanlıklara esir bıraktık. Kimimiz insanlığı unuttu. Kimimiz insan olmayı ve insanca davranmayı. Sakladık ya da saklandık. Gerçekleri önümüze dağ yapıp koyduk. Sonra da o koskoca dağı geçmeye çalıştık. Eee, haliyle yorulduk. Birileri hep çelme taktı ve düştük, düştüm. İnsanlık işte. Tuttuğumuz kinlerden kirlenmeden kaçalım. Sanırım nasıl yıldızları yalnız gece görüyorsak, insanları da gece tanıyoruz. Şimdi sessiz bir geceden kalma gündüze dökelim içimizi. Ve göğe bakalım...
deneme
ATAKAN ŞEBER 11. sınıf
BEHÇEMDE BİRİ VAR
Her insanın gönlü bir bahçedir. Benim de içimde bir bahçe var. Bahçeme ansızın, habersiz, sessiz sedasız biri girdi. Çiceklerimi koparıyor, “koparma” diyemiyorum. Ağaçlarımın dallarını kırıyor, kırma diyemiyorum. Bahçemi yakıp yıkarken ben sadece evin penceresinden izliyorum. Kapıyı açıp çıkıp yanına gitmek istiyorum, gidemiyorum. Bahçeme çok insan girdi, hepsi de çıkıp gitti. Şimdi onun gitmemesini, canımı yakmasından zevk alırcasına istiyorum. Durmuşum bir umutla bekliyorum; kapının açılmasını ve onun içeri girmesini...
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 39
AKŞAMI SONSUZ ETMEK
deneme
HİLAL İREM ŞEKER
11. sınıf
Şu aşka bakın! İnsan sevdikçe iyileşiyor... Hep yeniden, ilk günkü gibi olmalı aşk.
S
evgi, ne kadar küçülmüş bir duygu olmuş böyle. Ne kadar da hafife alınmış. Benliğini kaybetmiş şiirlerle, kısa ömürlü ilişkiler sürdürülüyor. Bir insanın bir insana duyduğu aşk böyle mi olmalıydı? Kolay mı bu kadar? Aşık olmayanların dilinde “Göğe Bakalım” şiirini duymak zorunda mıyız(!) Oysaki Turgut Uyar’ın Tomris Uyar’a olan aşkı, günümüzde gönül eğlendirmek için, duygularla oynanmak için yazılmamıştı! Paylaşılamayan kadın Tomris... Şu aşka bakın! İnsan sevdikçe iyileşiyor... Hep yeniden, ilk günkü gibi olmalı aşk. Küçük bir engelde vazgeçmemeliyiz. Edip, Cemal, Turgut gibi olmalı. Şiir yazdırtan bir taraf var: İşte bu aşktır. “Sevgililik zamanla biter, bitmeyen tek şey sevginin, aşkın gerçek bir dostluk olduğudur.” demiş pek sevgili Tomris. Hadi o halde, hep beraber göğe bakalım!
erik ağacına asılmak
deneme
GÖKMEN ÇETİN
11. sınıf
Ç
oğu insanın çocukluğu öldü aslında. Yaşatabildiğimiz kadar yaşatmalıyız. İnsanın merhametidir çocukluğu. İnsanlığımızı yitirmek de engeldir.
Bazen haykırıyor içimden. Oyun oynamak istiyor. Şen kahkahalar atıyor. Tüm kötü niyetli insanlar bile umutla bakarken ben de acı acı gülümsüyorum. Yitirmek istemiyorum onu. Asfaltta çıkan bir çicektir çocukluk, yağmurdan sonra çıkan gökkuşağıdır. Renkleriyle sarar insanı. Geçmişte kalmaz asla, gelecektir aynı zamanda. Temizliğine, saflığına sığınıyorum ara sıra. Hüznüm de sevincim de sürekli benimle. Değerli taş mirasımdır. Hâlâ terli terli soğuk su içerim. Ve hâlâ gördüğüm erik ağaçlarına asılırım. Bahçemde biri var, asla kaybetmeyeceğim.
40
SAYI 01
anı
EKİN AYDIN 11. sınıf
BİR FOTOĞRAFIN HİKAYESİ
İlk defa bulunduğum şehirden uzaklaşıyordum, taşımış olduğum minicik kalbim heyecanla dolmuştu, hatta kalbimden taşıp mideme kadar akmıştı. Oradan da kelebek olup uçmuştu. Yaşımın küçük olmasından çıkamadığım uzun yolculukların acısını çıkartacaktım. Şehrimden bu kadar uzaklaşmamın elbette bir sebebi vardı: Teyzem üniversiteden mezun oluyordu. Üniversite, mezun gibi terimler bana çok uzak ve yabancı gelmişti ilk duyduğumda. Neyse ki beni sadece işin eğlenceli kısmı ilgilendiriyordu. O sabah annem beni hazırladı, anneannem ile Samsun’a teyzemin yanına gitmek üzere yola koyulduk. Mezuniyetten bir gün önce Samsun’da olacaktık. Havanın şansımıza güzel olduğunu öğrendim ve denize de girebilecektim bu sayede. Samsun’a vardığımızda ne kadar büyük ve güzel olduğunu fark ettim. Bu koca şehrin içinde küçücük kaldığımı düşündüm durdum. Yemekler yenildi ve herkes yorgun olduğu için uyumak üzere odalarına çekildi. Adeta hayal kırıklığı yaşıyordum. Hayal ettiğim gibi olmamıştı. Pencereden izlediğim deniz bana çok uzak görünüyordu. Anlaşılan bugün bana deniz yoktu ve sanırım tek çarem uyumaktı. Sabah uyandığımızda teyzem hazırlanmak için tüm işlerini halletti. Okuluna vardığımızda ağzımın “O” şekli alışını asla unutamam. Kocamandı. Uzunca bir süre kendimi büyüyüp bu okulda okuduğumu düşündüm. Alan çok kalabalıktı. Ben ise kendimi üniversitenin akıbetinde kaybetmiştim. Anneannem ve teyzemin içinde oldukları heyecan ve telaş üzerine beni bir hayli unuttuklarını fark ettim çünkü yanımda yoklardı. Kalbim hızla çarpıyor, göz pınarlarımın yaşarmasından dolayı her yeri bulanık görüyor, anneannem ve teyzemi asla seçemiyordum. Bir adam yaklaştı yanıma. Kaşlarımı çatarak onu izledim. “Noldu, neden
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
ağlıyorsun?” diye sorunca beni kaçıracağını düşünerek ona vurmaya başladım. Yumruk yapınca yerdeki küçük taşlara benzeyen elimi ve kendime göre çok güçlü olduğunu hissettiğim vuruşlarımı kullanıyordum. “Git burdan!” diye bağırıyordum sadece. O ise telefonunu çıkarmış biriyle konuşuyordu. “Evet evet burda... Merdivenlerin oradayız... Tamam bekliyorum... Merak etme ayırmam yanımdan.” Eyvah! Diye geçirdim içimden. İkinci bir adam gelecekti ve beni kesin kaçıracaklardı. Oradan uzaklaşmak çok iyi bir fikirdi fakat beni kolumdan tutmuştu. Daha çok ağlamaya başladım. Birkaç dakika sonra teyzem ve anneannem beni kucakladı. Öyle mutlu oldum ki tarif edemem. İkisine de kocaman sarıldım. Daha sonra beni bırakmayan adamı şikayet ettim: “Bu adam beni kaçıracaktı. Az önce de bir adamla konuştu telefonda, o da gelir birazdan hadi kaçalım teyze.” dediğimde sadece bana güldüklerini gördüm. Meğer o adam teyzemin arkadaşıymış ve telefonda konuştuğu kişi teyzemmiş, beni teyzemin yanında görmüş ve öyle tanımış, ağlayınca da kaybolduğumu anlamış. Çok utanmıştım ama adını bilmediğim adam bunu hiç sorun etmemişti. Hatta törenden sonra bana cübbesini ve şapkasını bile vermişti. Fotoğrafın en sağında duran kişi yani beni kurtaran kişiyi görmektesiniz.
MAYIS 2017 41
şiire sığmak şiire sığınmak
deneme
GÜL DENİZ KÖK
10. sınıf
“Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda/Dokunabilir misiniz, gözyaşlarıma ellerinizle? Göğe bakalım. Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da sevmesi şart mı? Bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte yani yürekte. Seni düşünmek güzel şey ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı söylemek gibi bir şey. Her mihnet kabulümdür yeter ki gün eksilmesin penceremden. Bir yere gidiyorum delice aklımda sen. Yanındaki adam mutlaka kardeşindir. İstanbul öyle ağırbaşlı bir kent değildir. Bir gün gelir de unuturmuş insan en sevdiği hatıraları bile. Sen olunca zaman yetmiyor sen olmayınca da geçmiyor. Sana bir şiirler olmuş sevgili, yüzün gözün söz içinde hangi imla kılavuzuna baksam benden ayrı yazılıyorsun. Yeniden başlamak yorar insanı ama sonunda kavuşmak mutlu olmak var. Seni düşünürken kucağımdan çiçek kokusu yükselir. Sen kara gözlü gözümden uzak olunca ben hasta olurum. Azı karar, olmadı hiç sevmelerim. Hep çoğu zarar dedikleri kadar sevdim. Şimdi bir tren penceresinden başka dünyalara bakar gibiyim. ’’ Yukarıdaki okuduğunuz metnin cümleleri arasında bir anlam kurmaya çalışmayın. Farklı şiirlerin insanlarından topladığım sadece birkaç dize ile oluşmuş bir metin bu. İşte şiir öyle derin bir denizdir ki, içinde binlerce duygu, içinde binlerce anı, içinde binlerce insan taşır… Kimisi mutlu, kimisi mutsuz… Kimi özlüyor, kimisi özleniyor… Hepsinin bir hayali olduğu kadar hepsinin bir derdi var. Söz gelimi hepsi farklı dünyaların insanları, hepsinin acısı en büyük, oysa hepsi şiire sığınıyor.
42
SAYI 01
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 43 BAŞAK ÖZÜLK 10. sınıf
Kendi kendine çiçek
deneme
YAREN BOZBIYIK
11. sınıf
K
endimi çok seviyorum. Narsist bir bakış açısıyla değil. İnsan olduğum için seviyorum. Hatalarımla, eksikliklerimle, başardıklarım ve başaramadıklarımla seviyorum. Zaman zaman kızıyorum da, anlaşamadığımız noktalar var ama birlikte daha çok yolumuz var, ulaşacağız. Genellikle olur öyle şeyler, deyip geçiyorum. Kendime karşı gösterdiğim ciddi de bir anlayışım var yani. Harcamıyorum hemen kendimi. Önemsiyorum, hediyeler alıyorum, gönlümü alıyorum, bazen kendi elimi tutuyorum, sarılıyorum. Destekliyorum kendimi, kendi kendime “Aferin diyorum, aferin bana’’. Bazen küsüyorum kendime, sonra hemen barışıyorum, insan önce kendisiyle barışacak, önce kendini sevecek ki sonra başkalarına dağıtabilsin sevgisini... Ama biz genel olarak buna pek meyilli değiliz. Kendimizde bitmek bilmeyen bir mücadelemiz var. Sevmiyoruz, sevsek de gerekli önemi ve hassasiyeti göstermiyoruz. Sevginin dıştan içe gelen bir şey olduğunu düşünüyor, hep birilerinin bizi sevmesini bekliyoruz. Oysa sevgi, önce içten içe olacak. Kalbinde kendine de geniş bir yer ayıracaksın. Sonra içten dışa yayılacak. Biz bunu fark edip yerine başkalarının bizim için bir şeyler yapmasını bekliyoruz. Başkaları sevsin bizi. Başkaları bizi düşünsün, başkaları hatırlasın hep, başkaları desteklesin, kutlasın, önemsesin. Bekliyorum gelsinler ve beklentilerimizi yerine getirsinler diye ömür boyu bekliyoruz. Eğer sen de bekliyorsan, hadi kalk artık. Kimse sana çiçek almıyor, hediye almıyor, güzel bir şey söylemiyor diye bekleme. Git kendine çiçek al, hafif bir şarkı mırıldanarak bir kahve yap kendine. Sadece kendin için bir demlik çay demle. Geç aynanın karşısına “gözlerim güzelmiş’’ de. Uzun zamandır almak istediğin hediyeyi al. Ne çıkar?
Fotoğraf: İbrahim Can Yurttaş
Önce sen mutlu et kendini. Göreceksin, bunu başardığında beklediklerin de gelecek...
44
SAYI 01
deneme
BUKET ÖZKAN 11. sınıf
SENİ GÖREMİYORUM
Yazdıkça, yazdıkça doğruyu buluyorum. Artık senin değil, mavinin bana hüzün verdiğini farkediyorum.
B
azen deniz kenarına oturup bomboş baktığımı, ucu gözükmeyen bu sokakta kaybolduğumu hissediyorum. Yalnızlığıma çare bulacakmış gibi uğuldayan rüzgarın sesi, bana arkadaş olan onca martının arasında gözüme ilişen sadece mavi... Tonlarca insan arasında bu kadar yalnız hissetmek doğru olmasa gerek. Peki ben ne yapıyorum? Her nokta dediğimin sonuna devam edecekmiş gibi neden iki nokta daha ekliyorum. Doğru mu? Değil. Fakat karşı koyamıyorum. Bu amansız duyguya engel olamıyorum. Bana neden gökyüzünü sevdiğimi soruyorlar. Onlara seni orada gördüğümü söylemeli miyim? Bir daha asla göremeyeceğim maviliklerini, sinirlendiğinde ağlayan, intikamını gözyaşlarıyla boşaltan gökyüzünü, benden uzaklaştığın o anki halin olduğunu anlatmalı mıyım? Yoksa bir daha bakamayacağım, maviden arkamı dönüp kaçmalı mıyım? Deniz Hoca konuları sırasıyla yazmaya başladığında “maviyi” görmeyi hiç beklemiyordum. Gördüm ya o an, yalnızca bunlar geldi aklıma, yalnız sana ait olan mavi... Neyi fark ediyorum biliyor musun? Elime her kalem kağıt aldığımda bir seni bir de maviyi anlatıyorum. Peki sonuç ne biliyor musun? Koca bir hiç. Yazdıkça, yazdıkça doğruyu buluyorum. Artık senin değil, mavinin bana hüzün verdiğini farkediyorum. Geçen her sihrin son bulacağını bir türlü anlamıyorum. Sonunda en çok acıyı yine ben hissediyorum. Edip Cansever’in dizelerini şimdi kalbine ve aklına sarıyorum: “Maviyi soruyordun,gözlerimden yüzüme yayılan maviyi mi Bir renk değildir mavi huydur bende Ve benim yetinmezliğimdir Ve herkesin yetinmezliğidir belki Denecektir ki bir süre Ve denecektir Bir akşam üstünü düşünmek bir akşam üstünü düşünmekten Başka nedir ki” Şimdi ise tek bir cümle kaldı artık dilimde, nasıl olsa devam edecek olan benim küçük dünyam. Şimdi senin için anlam bulan mavi, yıllar sonra ne kağıtların en sevdiği, ne de güzel sözlerin tahtası olacak. Bilemiyorum... ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 45
46
SAYI 01
MELEK ÖZKAN 11. sınıf
deneme
AYGÜN AŞIK 11. sınıf
KUYUDAKİ BALIK
M
Fotoğraf: Minel Bahtiyar
ahallenin kuyusunda balık varmış, dediler. Canlı fakat ölü bir balık. Kuyunun duvarındaki taşlara çarpan küçük bedeni sanki daha çok kaçıyor insan sesinden. İnsanlık kirli sularda, karanlık yollarda, yer altında öldü. Biri onu salındığı yerden geri alsa da, ölümün çaresi yok. Küçük bir kız çocuğu, saçını saldığında belki çırpınanları kurtarabilir ancak minik kalpleri kaç saat dayanabilir beraberliğe? Bir yudum sevgi koskoca bir okyanusa bedeldir. Balıkların gözyaşları akmaz ama dolaştığı okyanusun her köşesinde gözyaşı yuvaları vardır. Bir şeyi çok sevdiğinizde, o şeye körü körüne bağlanırsınız. Bir balığa bağlanmıştım ben de. Onu ne kadar üzsem de her zaman kuyuların denize dökülen soğuk sularında boğulurcasınca koştum peşinden. Benim boğulmam, yüreğimdeki insanlığı çekip koparan insanlık balığının beni bulmasıdır. Beni bulduğu yerde insana dair çığlıklar atabilir. Ancak balık yaşadığı kuyudaki hüzün sularına bir daha geri dönemez.
deneme
BUĞRA DARYAL 11. sınıf
kırık kapı
Bizim kapımız kırıktı hayata, içinde kuş seslerinin çalmadığı bir sessizliği andırıyordu adeta. Umutla başlayan bir günde küçük bir çocuğun gözyaşları ile boyandığı fakat sabah güneşinin ışıklarını yansıtan aydığınlığı taşıyordu. Tüm olumsuzluklara rağmen heybetli görüntüsünde bir güveni, bir umudu, aydınlık yarınları simgeliyordu adeta. Evden dışarı çıktığımda, huzurun dünyaya açılan en güzel kahkalarını duyuyordum. Sevgiyle bakıyordum yarınlara. Gezdiğim yerler, yaşadığım anılar, hissettiğim mutluluk, gözlerimden çıkan kahkahalarımdan, umutsuzluklarım hayal kırıklıklarımın limanıydı. Her tarafı kırık da olsa, dayandığım heybetiyle yarınlarımı simgeleyen benim dünyamdı.
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 47
FARKLILIK İÇİN DÜŞÜN
deneme
HİLMİ AKAN
12. sınıf
Kurduğum hayaller benim hayallerim mi yoksa izlediğim dizideki karakterin hayalleri mi, tam olarak kestiremiyorum.
Ö
nceden herkesin çektiği acının aynı olduğunu düşünürdüm. İnsanların farklı olabileceğini hiç düşünmezdim. İnsanların tuttuğu takım bile aynı değilken, bunu düşünmem aptallıkmış. Renkleri bile aynı olmayan insanlar aynı acıyı nasıl çekebilirler ki? Aynı hayatı yaşamasak da aynı gökyüzünü paylaşıyoruz. Aynı sona yaklaşıyoruz. Peki bunları neden fark edemiyoruz? Çünkü düşünmeyi, karar vermeyi bıraktık, kendi yerimize düşünecek insanları seçtik, yönetmek yerine yönetilmeyi tercih ettik. İnsanlar artık düşünmekten yoruldu. Bir şey yapacağı zaman “Acaba bunu yaparsam insanlar ne der?’’ Yahut “Etik kurallarına uygun mu?’’ gibi sorulara yöneldiler. İnsan kendi vicdanına “Ben bunu yapacak insan mıyım?” diye sorsa bütün mesele hallolacak oysaki. Biz nasıl bir insanız? Doğruyu doğru olduğu için mi yoksa gösteriş için mi yapıyoruz? Biraz da iğneyi kendime batırayım. Kurduğum hayaller benim hayallerim mi yoksa izlediğim dizideki karakterin hayalleri mi, tam olarak kestiremiyorum. Ya da hayattaki gerçeklikten zevk almayı mı bıraktık? O zaman hayat sosyal ağlardan ibaret. Galiba az önce hepimizin ortak sorununa değindim. Peki neden böyle? Artık beraber iki kelime konuşmak, fikir ayrılıklarına düştüğümüz konuları tartışmak bize zevk vermez hale geldi. Birçoğumuz klavye delikanlısı olduk. En ufak tartışmayı kavgaya dönüştürecek hale geldik. Peki insanlık nereye gidiyor? “Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir” diyen peygamberin, kardeşlerinden dahi haberi olmayan ümmeti... Neden bu hale getirildik ya da getirmelerine izin verdik? Neden buna destek olmayı seçtik. ‘’Hiç akıl etmez misiniz?’’ ayetini insanoğlu ilk yıllardan beri az düşünmese Rabbimiz bunu bize söyler miydi? Düşün. Düşünmek farklılıktır. Farklılık kendi cevherimizi ortaya çıkartmaktır.
48
SAYI 01
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 49
ÇİÇEKLİ GAZEL Bir tek yaprağını koparmaya kıyamadığım Sen güldüğünde açılırdı papatyalar O umutla bakan gözler kayboldu Koklamaya korktuğumu çekip aldın yâr Göz göze geldiğinde canın yanar Derdimi anlatsam çiçek solar Siyaha çaldı kalbim beyazdan Bir çaresiz bekleyiş içinde rüzgâr Beklerim ben seni belki gelirsin diye Kıyamadığım papatyayı soldurma, ağlar. İREM SENA KELEŞ, 10. sınıf
*** SENİN İÇİN gazel Benim ah edişim senin güzel yüzün içindir. Kapından her gelip geçişim, sana varmak içindir. Ey güzel, hiç sormaz mısın halin nicedir diye Benim hallere bürünüşüm senin görmen içindir. Sevgili, gelir güzel yüzün rüyama Benim uyumak isteyişim sana varmak içindir. Bu aşk pek acı, yakıyor içimi Doktor randevum ayrılığa merhem bulmak içindir. Nedir sevgili bu kavuran sıcak ya bu çorak toprak. Benim çöllere düşüşüm Leyla olmak içindir. Edanur DEMİR, 10. sınıf
50
SAYI 01
YARALI GAZEL Esir olmuş gözlerim, canım canana Hicranın yetti, gel artık visal bana Ay yüzün gönlümü fethetti bir anda Gel ne olur bir kez olsun dön, bak bana Gamzeni yad ediyorum anla beni Göz kamaştırıyor güzelliğin cana Her tarafta sen, çeşm-i mest, zülf-i müşg-sa Sarhoş oldum kokunla girdin yarama Selvi boyunla salınarak yürü ki Kalmasın içimde, kavuşayım sana KARDELEN ERCAN, 10. sınıf
*** HASRET GAZELİ Sevdamızın önüne, kader tuzak kuralı, Dayanırım her şeye, budur sevda kuralı... Yazdım durdum derdimi, gündüzler kararınca, Karınca kararınca, her yazdığım manalı... Aşkı oyuncak sandın, gülüp eğlenirsin, Çık artık yüreğimden, orası bedbaht duvarı... Bekledim hep görülsün, çizdiğim o karalar, Kalem yazarken seni, defter neden karalı... Saçlarım hasret, sevgiyle okşanışa, Yüreğim hasret sana, gömleğim kokuna sarılı... Çok bekledim ama, senin suçun yok, Sormadım ona buna, geçmiyor günler sayılı... MERVE TUTAR, 10. sınıf
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 51
HABERSİZ gazel
KESİRLİ GAZEL
Gönlüm aşk ile doludur Ne mecalim ne mülküm var sevgilim
Erişemem sabah doğan güneşe Sen benim gönlüme bir doğabilsen
Ne de canım ölmekten korkar Ne sağ olmayı dilerim
Taze sönmüş yaralarım kapandı sende Ah sana bakışımı bir görebilsen
Aşk hastası olalı Dünyada bir hoşça kal gibiyim
Kara gözlerini nasıl suçlarım Bütün yanlışların paydasıyım ben.
Ne koşar evime giderim Ne de dost sohbetine katılırım
SONER ATANOĞLU, 10. sınıf
Ben o aşk hayranıyım ki Aklı ve mantığı yitirdim Yolumu da aklımı da kaybettim ben Ne yarından ne dünyadan var haberim ÖZGEN SEZEN,10. sınıf
***
HABERSİZ gazel Ey nazlı yar, yandı kalbim tatlı dilinden Ölüm olacak ise senin elinden Anlamaz aşkımı, beni gören yabancılar Aşkım mum ışığı, ödün vermez asilliğinden Ey selvi boylu tatlı dilli yar Atar kalbim senin için derinden Aşkın yaktı beni yar gönülden Güneş doğuyor ise sebebi güzelliğinden
***
Sen benim çıkmaz sokağımdın. Gelmek istiyordum ama çağırmıyorsun. AYŞE SÜSOY, 10. sınıf
*
Ölüme susamış bir dolu aşık var Hiçbir şey umurlarında değil Aşıklar güneş yüzlü meleğini bekliyor. Ama o güneş çoktan gitmiş. SUDE MELİS CEYLAN
*
Gözlerin ışık saçtı karanlık günlerime Şimdi o gözlerin seni bıraktığım yerde. ZÜLBİYE ALTUN
*
Senin yüzün ay mıdır yoksa güneş mi İçimi yakan aşk mıdır yoksa keder mi HÜSNE MAZI
*
Yıldızlar senin için parlar Aşkım uğruna, gelse kaçmam ecelden
Konuşmadığın için nazlı sanırdım Meğer gitmemi istiyormuşsun geç anladım
SERHAT ORMAN,10. sınıf
Hangi gün seni görsem İçimdeki acı bitti sanırdım. MERT CAN ESE
52
SAYI 01
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 53
Üzerime yük olan günahlardan uzakta Bir bulut olsam insanlardan uzakta EMİRCAN ÖZVATAN
*
Kalpten kalbe yol vardır görünmez, İnsanların kıymetı yaşar iken bilinmez. Dökülür insanlar ömrü biten toprağa, İnsanların kıymeti mezarda iken bilinmez. EMRE ŞAHİN
Aşk gözümü kör etti Boğazımı düğüm etti Karnımda kelebekler uçuşuyor Sanırım aşk beni esir etti HİLAL GÖKALP
*
Bu gece yalnızlık fondip ve acılar sek Ne olur yani Müslüm Gürses açıversek! AHMET BATUHAN BAYGÜL
*
*
Senin yüreğindi benim memleketim Gözlerin ise tutsak kaldığım uzak bir diyar AYŞE YILDIRIM
*
Uzak coğrafyalarda yitik bir mülteciyim Ve sadece kendi coğrafyama hasretim
*
Sihir yaptığını yeni senden işittim Bende sözünü hep icaz sanırdım. CANSU DENİZ
Bu sefer peykanı temizledi Işık böceğinin ruhu temizlendi EMRECAN DÖNMEZ
Martıların sesi cıvıldaşırken denizde Bir sızı hissederim kalbimde Mesut olup yaşasaydık Sen, ben, çocuklarımız evimizde ŞEVVAL ZOR
*
*
Yüzünü unutamam her zaman içimdeyken Aşk ustası olurum o da benim sabrımdır. MUHARREM GERÇEK
*
Senin yüzün ne güzeldir sevgilim Baktığımda içim huzur dolar sevdiğim. OZAN AKPINAR
*
Seni okyanuslarda buldum da sevdim. Şarabın son yudumundaki acı gibi sevdim. GÜLÇİN KOÇOĞLU
Dayanamayıp aldım ceketimi çıktım dışarı Mazi gözümde canlandı o gün Seni kurguladım kafamda kuşlar ile Anılar yine vurdu beni yüreğimden o gün İbrahim Can YURTTAŞ Yollarımız ayrı biliyorum Kesişmez bundan sonra. Sadece yazarım artık, Hem sana hem bana. PERİHAN ALTIN
*
Avşar ellerinde aradım durdum seni Leyla’nın kalemiyle gönlüme kazıdım seni BURAK ZEYBEK
54
SAYI 01
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 55 DAMLA İLERİ 9. sınıf
BEKLEMEK Gideni beklemek ölüm gibi Hayatı yaşa ölmeyecek gibi Beklemek boşa zaman kaybı Yaşa sanki son günün gibi. Ceren Yaşar ***
HAYAT Sor bir kendine yaşamın anlamını biliyor musun? Yoksa hayatın anlamını bilmeden mi yaşıyorsun? Hayat saniyeler gibi hızla akar, Söylesene hayat yoksa ellerimden gidiyor musun? Serhat Orman ***
UNUTULMAYAN
Ben ondan ayrı kalamam Onsuzken hiçbir oluru olduramam Gözyaşlarım dinmez, satırları ağlatır Olanları yok sayamam unutamam Ayşen Çankaya ***
ÖZGÜRLÜK
Ey özgürlük var mıdır senden yüce bir duygu İnsanlar seni kazanabilmek için canını ortaya koydu Acı çektiler öldüler ama özgürlükten vazgeçmediler. Çünkü özgürlük herkese her şeye rağmen birleştirici bir ruhtu. Egemen Tunç
56
SAYI 01
RUBAİ
Gözlerini yumduğun an senin için bitecek hayat Mezara konulduğun zaman uyuyabilecek misin rahat Şimdi nefes alıyorsun da Ölümlü dünyadır bu güzel anılarını çoğalt. Hüsne Mazı ***
BENİM FELSEFEM Böğürtlen bekçisi dikenlere sor beni. Erken uykularla uyan hayra yor beni. Yeşil yaprağa sarı ben düşerse fena. Aşktan önce külleri sorar beni. Emre ŞAHİN ***
GÖNÜL ŞENLİĞİM
Sana yaklaştıkça kayboluyor gibisin Bir adım daha atsam ya sever ya terk edersin Gel ey saçının her telini ezbere bildiğim Sen gelmezsen bu gönül nasıl şenlensin? Serenay Akdoğan ***
UZAKTAYIM
Her sabah biraz daha fazla sevgiyle uyanırken Her gün sana biraz daha yaklaşıyorum derken Yaşlandıktan sonra anladım ki senden çok uzaklarda kalmışım Şimdi kendime kızıyorum seni böylesine sevmişken Hakan Şahin ***
AMAÇ
Herkesin içinde bir karanlık var Kendi benlikleri aramazlar Amacı olmayan insanlar, farkında olmadan Amacı olan insanlara araç olurlar. Ömer Yılmaz ***
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 57
AYDINLIKTA YANAN MUM IŞIĞI
Tanıyamıyorum kendimi, yoksa yalan mı söylüyor aynam? Aydınlıkta yanan mum ışığı kalbim, meçhul bilmem hangi zamandan.. Hisset yüreğini; Şiir, yazı, ilham al kalbinde kalandan Zaman akıyor su gibi, bak yaşlanıyorum yalandan. Enes Durmaz ***
ÇIKMAZ
Sanki bir çıkmazdayım, Yokuş aşağı bir yoldayım. Kuşlar cıvıldıyor tepemde, Ama duymamaktayım. Karanlık bir odadayım, Kapalı kapılar ardındayım. Anahtar yok kimsede, Kurtulamamaktayım. Asya Uykay ***
DÜNYA KİRİ
Merhametten maraz doğar derlermiş Bu gafiller dünya kirine de pis derlermiş Bir garip görünce o tarafa bakamayanlar Kendilerine de insan derlermiş. EDANUR DEMİR ***
AŞKIN BİTİMİ Geçecek bunlar da sabret Az kaldı gönül ha gayret Vurdun daha acısı gitmedi Bendeki aşkla geçecek sabret Emrecan Dönmez
YASA DAVET
Zaman unuttu belki seni Ben unutmadım hâlâ seni Gelecek misin yasıma? Bu kez sahiden gittin mi? Harika Bilgi
58
SAYI 01
OLMAMALI
Fısıltılar bu kadar sesli olmamalı Gidişler kolay olmamalı Yalnızlık bu kadar korkunç Vazgeçişler zor olmamalı Miray Güney ***
ASIL SEVGİLİ Dünya için boşa çalışma Bu dünyada sevgi aşk para Neye yarar boşa uğraşmam Asıl sevgili öbür tarafta. Zeynep Gökçe ***
İÇİMDEKİ SEN
İnsan işte korkar ölümden Sanır ki ölünce geçeceğinden Bilmiyorlar ki ben her gün ölüyüm Haberleri yok tabi içimdeki senden İrem Sena Keleş ***
MUM GİBİ
Senin de ciğerin yansın Senin de yüreğin sevdalansın Başka ellerde mum gibi Acılar halinde kavrulsun. Ozan Akpınar ***
bir handa can
Bir parçadan oluşup can bulmuşum cihanda Nerede akşam orada sabah yatamam ben bir handa, Beni divane eden bizzat kendi aklımdır. Böyle derde arasam bulamam bir derman da. Şevval Zor
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 59
ESER
Sen benim kalbimdeki en özel yer İçimdeki karanlığa bir fener Yıldızlardan bile parlak yüzün Bilmediğim güzelliklere sefer Her adımda ruhuma açar güneş Sen kalbimdeki hüzüne rehber Seni ister tuvaller, fırçalar Ellerim istemsizce seni çizer Her çizgide bir deniz Dalgalar sana benzer Gördüğüm en güzel gözler Her şeyinle bir eser Ceren Yaşar
PARAMPARÇA
Kendi içime oldum kördüğüm, Seni sevmemek mi çözüm? Gökyüzünde oysaki Yıldız olmak mı çözüm? Gökyüzümdün oysaki, Bensiz olmak mı çözüm? Kirpiklerine kadar sevmiştim oysa, Uzaklaşmak mı çözüm Ceyda Nur ALPEROĞLU
60
SAYI 01
SEN
Ne şanslı seni seven Benim gözümden seni gören Var mı senden güzeli Herkes kıskanır seni içten Güzelliğin büyüler herkesi Herkes olmak ister sen Şule YALÇIN
SABIRLA SEVGİLİ
Sen uzaklaştıkça o derine iner. Aşık olan çile çekerek öder. Azgın dalgalarda mücadele edecek Aşık olan canı gıptayla izler. Onun sevgisi var benim kalbimde Açılmış goncaya sende gönül ver. Zülbiye ALTUN
SEVGİLİ KASİDESİ
Ey sevgili seni hiç unutmam mı sandın Yerine bir başkasını koymam mı sandın. Sana bir kere gönül verdim diye Kendini bir halt mı sandın. Yalnız aşkımın güzelliğiyle göz kamaştırırsın Yoksa kendini doğuştan güzel mi sandın. Hüsne Mazı
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 61
KASİDE-İ GÖKYÜZÜ Gökyüzü gibi bakan gözleri vardı. Her baktığımda içine rehin alırdı Kocaman kalbinde Bir çok kişiye yer vardı. O kadar koşmama rağmen Bir beni almadı. Ayşe Süsoy
KASİDE-İ KEMAL O ki paha biçilmez bir deniz, Hepiniz ona kulak veriniz. Ülkeyi kurtaran adam, Her daim izindeyiz. Atadan kalma bu toprak, Kudreti, şöhreti görmekteyiz. Merve TUTAR
İÇİMDEKİ SEN
Yıldızlar parlar bana uzaktan, adın geçince Pek görünmez oldular sen gidince Gülüşün benim patika yolummuş Anlarsın değerini bitince Kokun geldi burnuma uzaktan Ağlaya durdum içimdeki sen ölünce Dünya önceden çok karanlık çok boş Gökyüzünü fark etmiştim bir adamı sevince. Büşra Beydoğan
62
SAYI 01
af ve dua
Canandan geçip canı bulmaya geldik Biz dost ile Ey yar! Bir olmaya geldik. Ya Rab, esirgeme bizden affını Bir cihanda bizler sana kul olmaya geldik. Ey alemlerin sahibi! Geçtik dünya malından Biz ki garip kervancılar, cennetinde bir taş olmaya geldik. İlahi, Eda imiş asıl günahkar olan Huzuruna varıp da mağfiret dilenmeye geldik. Edanur Demir
KIRIK KASİDE
Sevdiğim kadar sevilmedim yine Kadehler kırıldılar sana bu gece Sen yoksun inan bir tek sen lazımken Her gece aklıma düştüğünde Güvenmek sevmekten daha önemliydi Sana sarıldım ben bütün kederimle İrem Sena Keleş
on iki ayın kasidesi
Geldi yine halden anlamanın mübarek günlerini, Bizler o vakit anlarız açın susuzun halini. Ne güzel bir aydır, bin aydan hayırlıdır, Rabbim adalet sahibidir, anlar kimsesizleri Bir yudum suya muhtaç kaldınız mı şimdi, Dua edin hepimiz için, göklere açın elleri. İbrahim Can Yurttaş
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 63
Şu hayat sevince güzel Aşka bulunur mu bedel Hep o çıkıyorsa karşına Bu yola korkusuzca gel. Eray Furkan Aslan
Gel yiyelim et döner Dünya aşıktan döner Sen de olsan yanımda Belki kör talih döner. Tarık Ali Pekmez
Onun adı Melis Gözleri var ya derya deniz Bir gün açılabilsem Bidaha her gün action movies. Serhat Şencan
Yürek kepçe ben kazan Sen olma böyle sazan Kendini iyi pişir Kalbime gel kazan Gülçin Koçoğlu
Nazar boncuğu gözleri Girecek kalbinden içeri Yanakları kızaracak. Olacak elma şekeri. Muharrem Gerçek
Gökyüzümde sen varsın Her günüme yarasın Seni seven bu kalbe Gece gündüz zararsın. Perihan Altın
Gün doğdu sabah oldu Halimiz yaman oldu Bir rüyaydı uyandık. Yalnızlık bizim oldu. Zeynep Gökçe Göktan
Gün gelir devran döner Aşk gelip kalbe döner Seni gördüğüm zaman Yüreğim pır pır eder. Ömer Bozkurt
Yaprak yaprak sensizlik Her kitapta sessizlik Resmin kitap ayracım. Öldürür sevgisizlik. Çisem Nur Tural
Bizim köyün muhtarı Koşturuyor atları Yar bana gelmez isen Yakarım bu diyarı Emircan Özvatan
Gözlerim akar yaş Sevdiğim sever tek taş Gönlüme vurdu tahtı. Yapar artık bana aş. Emrecan Dönmez
Hayat senden ibaret Sen diyorum hayal et İstemiyorsan eğer Otur şuraya seyret Emre Şahin
64
SAYI 01
Sen beni sever misin Yüzüme güler misin Yarim dediğim zaman Gözüme değer misin? Egemen Filiz Sevmek yürek ister Sevene insan derler Aşkı taşıyamayan kalbe Gereksiz boş kalp derler. Melike Güneş Sen gittiğinden beri Kapımda bir samyeli Sanma ki hiç yitirmem Kalbindeki bu yeri. Sezer Erdoğan Biri var biri Gözleri çok iri Ne zaman görsem Vücudum olur dipdiri Atahan PAR Gökyüzü ışıldardı Rüzgar durulurdu Senin her bakışında Yüreğim uçuşurdu. Mert Can Ese
Ayrılık sabahımı kararttı Tanrı seni yarattı Seni gören sanattır Bu durum kalbimi kanattı. Ceren Yaşar GELİN KAYNANA ATIŞMASI Dışarıda güzel çok Senden çirkini yok Makyaj sana az gelir Sana bir estetik yok. Güzelim senden bile Kaşım ince göz sürme Beni çekemiyorsan Bu kadar belli etme. Tarlaya ektim lahana Tez uyandım sabaha Benim kadar taş düşsün Gelin senin kafana Kaynana fena valla Dosta düşmana bela Bunun kadar arsızı Ben görmedim dünyada Ayşe Süsoy/Merve Tutar
İnekler ister saman Çiftçinin işi yaman Kalbim bir anlık durur Seni gördüğüm zaman. Serenay Akdoğan Suyun akışına kandım Yarin gözlerine yandım Kolayca sevmem amma Selvi boyuna kandım. Şevval Zor
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 65
10. sınıf
SUDENUR TURGUT
PERİ ve ATEŞ
öykü
BUSE DAĞLI
12. sınıf
Çaktırmadan küllerime sızıyor, zincirini bana işliyor. Mızıkçı oluyor, ittiriyor beni, daha çok dolanıyoruz, kaçamıyoruz. Bizi geri çağırıyor sokak köpekleri. Yolda kirpiklerimi düşürüyorum. Benim geldiğim yerde düştüğünüze ağlayamazsınız, yosundan özür dilersiniz. Kendi yağımla kavrulduğum bir sabahta yürüyorum. Sokak lambaları yağmış kaldırımlar yosunlu, kafamı eğdiğim için ağlayamam, böceklerimi ezmekten kaçıyorum. Kafamı bir koca dağa çarpıyorum. Yukarıda sokak köpekleriyle oynayan bir periye ilişiyorum. Tüttüğüm yerden yetişiyorum oyunlarına. Kafamı böceklerimden kaldırdığımda yolduğu kirpiklerini tasma yaptığını görüyorum. Oyunlarına dalıyorum, yumruklar çakışıyor ve zinciri uzuyor perinin. Yeraltından uzandığım küllerimle yabani papatyaya eriyorum. Periye uzatıyorum ve kaçıyor çiçekten. Yeraltı yabanimi silah sanıyor. Yosunlu sokağıma yağmur bırakarak ocağıma dönüyorum. Bacası tütmüş bir sabaha uyanıyorum, böceklerimi bulamıyorum. Keman kutuma bakıyorum, saksı altına, koltuk köşeme… Sokağa iniyorum, yosunları süpürmüşler, lambalar yanmıyor. Kendi ışığımda çarptığım dağa koşuyorum. Geride ölü bir kelebek buluyorum. Paçalarım çamurlanıyor bu kez eve geri dönemem bataklığa giriyorum. Sazların arasından çıngırak sesleri duyuyorum, yaklaştıkça şıkırdayan. Sazların arasında kirpiksiz gözler görüyorum, sokak lambalarının ruhunu çalan. Yumruğunu uzatıyor, oyun başladı. Harlanıyorum tasması damlıyor üzerime, her yumrukta biraz daha dolanıyor zinciri, her oyun sonunda yeni bir oyunda buluyoruz yumruklarımızı. Zincir uzadıkça bana sarıldı, çekildikçe eridi üzerime yapıştı. Peri yanık tavuk kokuyor. Oyun için kaçtığı yerden geri çağırılıyor onunla gidiyorum. Kaçamıyorum hücrelerime dolanmış. Yakmamaya çalışıyorum, yazı seviyorum, diyor. Çaktırmadan küllerime sızıyor, zincirini bana işliyor. Mızıkçı oluyor, ittiriyor beni, daha çok dolanıyoruz, kaçamıyoruz. Bizi geri çağırıyor sokak köpekleri. Yolda kirpiklerimi düşürüyorum, küllerimi ve böceklerimin ateşime dokunup ruhunu kaybeden cesetlerini. Issız bir sokakta periyi ısıtıyorum. Sokak lambaları ruhunu geri alıyor, ruhumu kaybedip periden ayrılmama sebep oluyor, kış geliyor. Peri hücreye kapatılıyor. Soğuk, ateşsiz, yosunlu odada varlığımı unutuyor. Yeni bir oyun keşfetti, benim geldiğim yerde oynadığımız ruhsuz oyunumuz… Yeryüzünde yosuna düşmek.
68
SAYI 01
öykü
ECE ACAR 12. sınıf
GECELER DE BENİM OLACAK
Evimizde artık babam da vardı. Zamanla azaldı bu mutluluk. Benim babam bu değildi. Olmamalıydı. Herkesle kavga eden, kötü, sinirli bir adam... Konuşmaya başlayınca kimse yenemez oldu onu.
B
en diyorum bazen... Ben bu hayatta, bu ufak ömrümle bunları yaşayıp hala ayaktaysam, hiçbir şey yıkamaz artık beni. Ufak yaşta kaç kişi tüm olumsuzlukları tadar ki bu hayatta? Ben tattım. Elbette çok daha kötü şeyler yaşayanlar vardır. Bense mükemmel giden çocukluğumda, bir anda olumsuzluklara düşünce, kendimce yaşanabilecek zorlukları tattım. Hatta yedim yuttum... Annem ve babam yoktu yanımda. Annem de babam da, babaannemdi. Öyle ya “babaanne’’ hem baba hem anne... Yedi yaşına kadar hep onun kucağındaydım. Yürütmeye kıyamazdı beni. Etraftan milyonlarca ses yükselirdi. “Onun annesi babası nerede? İndir artık kucağından. Ver annesinin yanına...’’ Herkese başı dik cevabımızı verir, gelirdik evimize. Okul yaşım geldiğinde, annem ve babam alıp götürdü beni. Cuma günleri hemen babaanneme gelirdim. Cuma günleri bayramımdı benim. Bir de ‘’Kara Pazar’’ günleri vardı. Babaannemden koparıldığım o günler... Ağlayarak geçerdi. Bir hafta boyunca inat yapar, Pazar günü babaannemin saçıma taktığı tokayı çıkartmaz, kimseye de el sürdürtmezdim. Nasıl ellettebilirim ki? En son babaannemin parmakları dokunurdu ona ve başkası ellerse, onun izi siliniverirdi. Annem ve babam her gün kavga ederdi. Ağırdı benim için bu sesler. Günü gelmişti, ayrıldılar... Benden mutlusu yoktu. Babaanneme dönmüştüm. Evimizde artık babam da vardı. Zamanla azaldı bu mutluluk. Benim babam bu değildi. Olmamalıydı. Herkesle kavga eden, kötü, sinirli bir adam... Konuşmaya başlayınca kimse yenemez oldu onu. Onu ben yendim. Haksızlıklarını yüzüne ilk ben vurdum. Oysa hiç de istemezdim... Düzeldi mi? Hayır. Yine de inanıyorum. Ben çok güçlüyüm. O travmadan çıkıp, cıvıl cıvıl hayatıma dönmeyi ben başardım. Ağır gelir gece ağlamalarım. Sabah olduğunda başım dik çıkarım evden. Gün sayıyorum. Sekiz ay... Sekiz ay sonra, sadece gündüzler değil, geceler de benim olacak.
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 69
AKLIMDAN ZORUM VAR
öykü
KEREM EROL
11. sınıf
“Kim bilir belki de sadece yanlış yollar vardır. Bununla birlikte, size uygun yanlış yolu bulmak gerekir yine de.’’ Samuel Beckett Topladığım erikler senin olsun. Biriktirdiğim misketler şahidimdir, çok bekledim seni geceleyin. Elimde avucumda ne varsa sana verecektim. Tasolarım, misketlerim, paltomun cebinde annemin acıkırım diye koyduğu ekmek arasının kırıntıları ve sol göğüs kafesimde adlandıramadığım, anlamlandıramadığım bilmediğim bir ağrı işte. Ben hepsini sana getirdim. Sonra kapıcı Hüseyin Dayı söyledi, babanın annesi ile taşınmışsınız... Sen taşınmıştın ama fazla uzaklaşmış olamazdın. Çünkü kokun hala burnumda ve yüzün hala beynimin görsel kayıt bölümünde. Çok zaman geçti, adın hala dilimin ucunda... Dün gece rüyamda atla sana doğru geliyordum, sonra sen kayboluyordun, at şaha kalkıyor ve ben kafa üstü çakılıyordum. Annem, “Uyan, okula geç kalacaksın.” dedi sonra. “Büyüyünce ne olacaksın?” derdi herkes. Mesela ben at olmak istiyordum. Belki at olsam daha çok severdin beni ama Leonard Cohen de olmak istiyorum. Bilmiyorum.
70
SAYI 01
öykü
GAMZE ATASOY 12. sınıf
renkli şehir
Şimdi gene evdeyim. Kendim hakkında karar vermekten yoksunum. Sanki bir eşyayım. Konuşup, fısıldaşıp, istedikleri yere koyuyorlar beni.
B
ir varmış bir yokmuş, okyanusun birinde bir sürü küçük balık yaşarmış. Bu balıklar köpekbalıklarından korktukları için hep yosunların içinde saklanarak yaşarlarmış. Küçük balıklar çok mutlu bir şekilde yaşarmış. Yanlarına denizyıldızlarını da almışlar, beraber çok iyi anlaşıyorlarmış. Okyanustan hergün bir şeyler topluyorlar ve kendilerine güzel bir ev yapmak için uğraşıyorlarmış. Günler geçmiş küçük balıklar ve denizyıldızları bu evin yapımını tamamlamışlar, dışını mercanlarla süslemişler, yosunlardan kocaman bir bahçe yapmışlar. Okyanusta küçük balıkları ve denizyıldızlarını kıskanan bir sürü balık varmış. Birgün denizanaları okyanusta yiyecek aramaya çıktıkları sırada bu harika evi görmüşler, dışı pırıl pırıl parlıyormuş. Denizanaları gözlerini evden alamamışlar onlarda okyanusdaki diğer balıklar gibi bu evi ve küçük balıkların denizyıldızlarıyla olan dostluğunu çok kıskanmışlar. Onların dostluğunu ve evini yıkmaya karar vermişler. Denizanaları balıklara zarar vermenin yollarını aramaya başlamışlar. Akıllarına köpekbalıklarıyla anlaşma yapmak gelmiş. Köpekbalıklarına gidip evin mercanlarla süslü olduğunu ve bu mercanların çok pahalı olduğunu anlatmışlar. Köpekbalıkları bu mercanları almak için küçük balıkların evini yıkmaya karar vermiş. Denizanaları da balıkların evleri yıkıldığı zaman küçük balıklar ve denizyıldızlarının dostluğunun biteceğini düşünüp sevinmişler. Birgün köpekbalıkları denizanaları ile toplanıp küçük balıkların evine saldırmışlar ve evdeki tüm mercanları alıp gitmişler. Balıklar ve yıldızlar çok korkmuşlar ellerinden hiçbir şey gelmeden öylece kalmışlar. Ama denizanalarının isteği olmamış. Bu olay balıklar ve deniz yıldızlarının dostluğuna zarar vermemiş tekrardan bir ev yapmaya karar vermişler. Kalan eşyalarını toplayıp denizanalarının ve köpekbalıklarının uzak olduğu bir yere gitmişler. Burası aynı kendileri gibi küçük balıklar ve denizyıldızlarıyla doluymuş. Onları çok güzel bir şekilde karşılamışlar. Kendilerine güzel bir yer seçip yeniden bir ev yapmaya başlamışlar. Bu ev eski evlerinden bile güzel olmuş. Evlerinin dışını yine mercanlarla süslemişler. Hatta diğer balıkların evlerini süslemeleri için onlara fikir vermişler ve yardım etmişler. Rengarenk ve pırıl pırıl parlayan evler yapmışlar. Yeni dostluklar kazanmışlar. Herkese dostluklarının yıkılmayacağını göstermişler. Kendilerine bu evlerden kocaman bir şehir oluşturmuşlar. Şehirlerin adını da “Renkli Şehir” koymuşlar. Bu renkli şehre kötü niyetli kimse girememiş. Balıklar ve denizyıldızları korkmadan mutluluk ve huzur içinde yaşamışlar.
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 71
ŞULE ÇALIŞKAN 10. sınıf
HASRET ŞAİRİNE MEKTUP
mektup
MERVE TUTAR
10. sınıf
Sevgili Ahmed Arif, Aslında ben çok fazla şiir kitabı okuyanlardan değilim. Ama sizin kitabınızı okumuş bulundum. Okudum okumasına da okuduktan sonra hani bir cümle vardır ya “iliklerine kadar hissetmek” onu tam anlamıyla yaşadım sanki. Aşkı, ayrılığı, hüznü iliklerime kadar hissettim. O kadar çok etkilendim ki şiirlerden. Hepsinde bir yaşanmışlık sezdim. Daha on altı yaşındayım. Aşkı, ayrılığı tatmak için erken ama bunları okurken resmen aşkı da ayrılığı da tattım. İlk defa bir şiir kitabını okurken bu kadar çok etkilendim. Şiirler duyguları en iyi anlatan araç. O kadar doğru yerde kullanılmış ki duygular, beni benden aldı götürdü. Söylenecek pek fazla birşey yok aslında. Dediğim gibi çok etkilendim. Ya cidden ben bile o kadar etkileneceğimi düşünmemiştim. Aslında bir şey söyleyeyim mi ben bu kitabın sırrını çözemedim. Bu kitapta ne olduğunu bilmediğim halde beni kendine çeken bir şey var. Güzel ve bir o kadar da haz verici bir şey. Siz de vefat etmişsiniz. Keşke sizi tanıma fırsatım olsaydı. Çok isterdim gerçekten. Bu kitabın sırrını çözmeyi çok isterdim.
ÖN YARGILARI KIRDIRAN YAZARA MEKTUP
mektup
HİLAL GÖKALP
10. sınıf
Değerli Harper Lee, Sizin gibi bir yazarın kitabını okumak ve mektup yazmak benim için gurur verici. “Bülbülü Öldürmek” adlı romanınızı tavsiyeler üzerine okudum ve tam benim gibi ırk ayrımından nefret eden bir insana göre olduğunu fark ettim. Aslında bu kitabı ruhu hala çocuk kalanlar ve hayal gücüne inananlar kesinlikle okumalı. En kısa zamanda kitabınızın filmini de izleyeceğim. Umarım kitabınız kadar güzeldir çünkü çoğu zaman filmler beni hayal kırıklığına uğratıyor. 1961 yılında Pulitzer Edebiyat Ödülünü aldığınız için sizi tebrik ediyorum. Kitabınızdan bana yansıyan ‘Kimse göründüğü gibi değildir.’ oldu. Ve aslında bu ön yargılarımızı kırmak için mükemmel bir şey. Yazdığınız iki değerli romandan biri olan “Bülbülü Öldürmek” gerçekten insanlara artısı olan bir kitap. Dünyaya iyiki sizin gibi yazarlar gelmiş. Işıklar içinde uyu Harper Lee...
74
SAYI 01
mektup
ŞEYMA ÜNSOY 12. sınıf
KIRMIZI SAÇLI KADIN’A MEKTUP
Mahmut Usta’ya , Romana ilk başladığımda sizin çok iyi bir insan olduğunuzu düşünmüştüm hala da öyle düşünüyorum fakat birkaç eksiğiniz olduğunun kanısındayım. Cem’in size ihanet ettiğini düşünüyorsunuz bu sizin pencerenizden bakıldığında doğru olabilir. Cem’in o hareketi yapması sadece kendisini düşünen bencil bir insan davranışı gibi gelebilir oysa Cem gerçekten öyle olsaydı hayatı boyunca vicdan azabı çekmezdi. Sizi ne kadar çok sevdiğini biliyor olmanız lazımdı. Sizi babası yerine koyacak kadar seviyordu hem de. Sakın Cem’ i koruyorum gibi düşünmeyin sadece bilmediğiniz bir gerçeği anlatıyorum. Yoksa sizi ne kadar taktir ettiğimi bilin. Çünkü hiçbir şeyden yılmayışınız, karanlıkla hareket edişiniz ve bunu çevrenizdeki insanlara öğüt vererek devam ettirmeniz takdir edilemeyecek bir şey olamayacağından emin olabilirsiniz. Cem’den sonra Enver’e de sahip çıkmanız o kazadan sonra hiç değişmediğinizin kanıtıdır. Halbuki Cem çok değişti, inanın sizi bir gün olsun aklından çıkarmadığı olmamıştır. Ne kadar pişman olduğunu artık tahmin edebiliyorsunuzdur. Sizden tek ricam onu affetmeniz. Çünkü affedilmeyecek kadar kötü birisi değil ve bunu hak ediyor. Doğru kararı vereceğinizden eminim. Sevgilerle. Şeyma.
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 75
DAĞ UYKULU MEKTUP
mektup
MERT CAN ESE
10. sınıf
Sevgili Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ben fırsat buldukça şiir kitabı okuyan biriyim. Şiirlerle, anlamlı ve güzel sözler okumayı seviyorum. Senin kitabını okurken anlayamadığım kelimeler oldu, sanırım bu benim sorunum, kelime haznemin az olmasından kaynaklanıyor. Şiirlerde işlediğin duyguları sevdim. İşleyiş biçimin de bir o kadar güzeldi ama şiirlerini o kadar sevmedim. Arada sevdiğim yerler, mısralar, şiirler oldu ama tahmin ettiğimden daha azdı. Senden daha iyi şiirler yazmanı beklerdim, en azından bana göre. ‘’Uçul’da’’ adlı şiiri hiç sevmedim. Belki de anlamadığımdan ya da anlayamadığımdan ama o şiiri sevmedim. Daha anlaşılır yazmalıydın ya da sözcükleri yanlış kullanmışsın. İçinde tarif edemediğim eksik bir şeyler var. Ayrıntılara önem vermelisin seni farklı ve özel kılan ayrıntılarındır. Ben yazar değilim tabi, bu işleri benden daha iyi bilirsin. Yine de o şiir hakkında bu düşüncelere sahibim. Kendini geliştirmek için biraz daha çalışmalısın. Kelimeleri daha dikkatli ve birbirine uyumlu seçmeyi öğrenmelisin. Daha iyi şiirlerle, kitaplarla gelmen dileğiyle umarım kendini geliştirirsin.
CAN YÜCEL’E
CANDAN BİR MEKTUP
mektup
DİLARA ÜLKÜSEVEN
12. sınıf
Sayın Can Yücel, Belki ölmüş olabilirsiniz ama ben yine de bu mektubunu görmüş geçirmiş ve dolu dolu bir insana yazmak istedim. Bazen her insan kendisini boşlukta hisseder. Kimi resim yaparak, kimi müzik dinler, kimisi de kitap okuyarak kendini doldurmak ister. Ben senin yazdığın kitapları, şiirleri okuyarak çıkıyorum o boşluktan. Bana cesaret veriyor. İnsanın şiirleri yaşanmışlık kokar mı? Seninki kokuyor işte. Buram buram özlem, sevgi, yalnızlık ve umut kokuyor.. Buram buram özlem, sevgi, yalnızlık ve umut kokuyor. Her insanın sevdiği şarkı, türkü ve şiirinin bir sahibi vardır. Benim sevdiğim şiirde sahibi de sensin. Siz bu ülkenin her çağa hitap eden şairisiniz. Sevgiler.
76
SAYI 01
mektup
SÜMEYYE SUNA 12. sınıf
BEYAZ GEMİ’YE MEKTUPLAR
Sevgili Mümin Dede, Senin nasıl biri olduğunu biliyorum. Sen çok iyi bir insansın. Kalbin o kadar temiz, o kadar saf ki umarım o güzel kalbin hep aynı kalır. Sen insanlara değer veren onları önemseyen melek gibi bir adamsın. Yaşadığın olaylar çok zor ama sen her zaman pozitif düşüncelerinle onların altından kalkıyorsun. Öncelikle sana o kadar zorluğa, o kadar imkansızlağa rağmen torununa bıkmadan usanmadan baktığın ve onu okutmaya çalıştığın için teşekkür ederim. Elinden gelen her şeyi yaptın. Boynuzlu Maral Ana’yı yaşatmak için çok uğraştın, ona saygıda kusur etmedin. Onun ölümüyle kendini suçlama. Çünkü benim bildiğim Mümin Dede asla öyle birşey yapmazdı, yapmadı da. Umarım bu zor olayı atlatır, biraz da kendini düşünürsün. Bundan sonraki hayatının mutlu, huzurlu ve rahat geçmesi dileğiyle. Sevgili Çocuk, Seni tanıdığım kadarıyla hayal dünyası geniş olan bir çocuksun. Yaşadıkların kolay değil. Annesiz ve babasız olmak herkesin kaldırabileceği bir durum değil. Ama sen buna çocuk yaşında katlandın. Birçok hayal kurdun. Ama o kurduğun hayaller seni ölüme götürdü. Senin ölmeni asla istemezdim. Çünkü Mümin Dede’nin tek dayanağı sendin. Hep senin için çabalamıştı. Hep o beyaz gemiyi hayal ettin ve onun içindeki babanın olduğunu düşündün ama adı üstünde hayaldi. Boynuzlu Maral Ana’nın ölümünü deden kaldıramadı, bu yaşında sen nasıl kaldıracaksın ki? Ama sen çok güçlü bir çocuksun. Keşke hayallerinin peşinden bu şekilde gitmeseydin. Keşke balık olacağını düşünmeseydin. Ama düşündün. Gittiğin yerde iyi uykular miniğim. Umarım orada ailene kavuşursun. Sevgilerimle. ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 77
İÇİMDE BAŞLAYAN İHTİMALLER
mektup
ÇAĞLA DOĞAN
11. sınıf
Sevdiğim, Yağmur yağıyor Ömür Bey. Gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına. Ve ben sonsuz bir düzlükte küçücük bir, silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından? Duyar mısın beni bu büyük uzaklıktan? Yalnızlığını katar mısın yalnızlığıma? Sahi açtırır mıydın güneşini hayatımda? Yalnızım, yapayalnız. Yalnızlığım çoğalıyor içimde dışa vuruyor varlığını. Bir sokak başında durmuş bekliyorum. Sonu çıkmaz ama yolculuğunu şimdiden sevdim. İzliyorum yolu, ihtimalleri düşünüyorum. Sana sorduğum soruları önce kendi içimde cevaplamaya çalışıyorum. Bütün ihtimalleri de düşünüyorum üstelik. İçimde bir yerde yaşama hevesim büyük, sen de biliyorsun. Ama öyle bir sokaktayım ki ihtimaller yokuşa çıkıyor. Hepsi boş ama öylesine ağır ki, çok doluymuşçasına. Bu sokakta dahi yalnızım. Ne dolu kaldırımlar ne insan yok. Ne önemi var ki? Şimdi etrafım dolu olsa da, tek bir kimse olmasa da yalnız hissediyorum biliyor musun? Bir seni biliyorum gerçi. Seninle başlıyor ihtimaller içimde. Bak ihtimallerin yokuşa çıktığı sokakta bile senden bahsedince çicekler açtı içimde. Ama yalnızım. İçinde bulunduğum, içimde bulunan bütün tenhalar sensin gözümde. Okuyor musun acaba geldin mi bu satıra kadar mesela? Bana dokunan bütün bunlar yüzünü güldürsün Ömür Bey. Sevildiğini bil mesela, mutlu ol. Belki sevdiğinden değil ama birisinden duymak bunları... Belki Güzeldir. Seni düşleyerek süslediğim yolda yürüyeceğim şimdi uzaktan da ne güzellikler katıyorsun dünyaya!
78
SAYI 01
mektup
İREM İMREN 11. sınıf
GİDİYORUM DUYUYOR MUSUN?
“Yağmur yağıyor Ömür bey Gökten değil, yüreğimin boşluğunda ömrümün ıssız toprağına. Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslenseler kim duyar sesimi yalnızlıklar katından? Kim dokunabilir gözyaşlarıma? “ Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel kelimerin ise kifayetsiz olduğunu bu derde düşmeden önce. Bir yer var biliyorum, epeyce yaklaşmışım anlatamıyorum. Anlatamıyorum ‘’Ömür Bey. O yer benim kurtuluşum, herşeyden arınmış en saf halim. Anlatamıyorum. Ben bir yelkenliyim Ömür Bey çok denizler çok fırtınalar aştım. Hepsinden sağ salim çıktım. Size geldim Ömür bey sizde dinlenmeye. Ne olur şu muazzam köprücük kemiğinizin boşluk kısmına sokulayım. Hiç sesim çıkmaz, söz. Biraz dinleneyim. Bir Zeki Müren çalsın hafiften ‘’Elbet bir gün buluşacağız.’’ desin. Buluşur muyuz sahiden? Zeki Müren yalan söylemiş olamaz. O her şarkısında içimde bir yerlere dokunur. Beni derinden etkiler, bir yerlere sakladığım ve yüzleşemediğim tüm duyguları ortaya çıkartır. Savunmasız kalırım, engel olamam. Sonra hepsi ortaya dökülünce toplayamam tekrar. İşte bu yüzden de hep dağınık kaldım ben Ömür Bey. Biraz dağınık, biraz kırgın, biraz vazgeçmiş, biraz biraz umutsuz. Bu kadar birazların içinde çokça da bitkinim. Ben gidiyorum Ömür Bey, çünkü bazen gitmen gerekir. Yarın iş yoktur, mehtap vardır. Canın deniz çeker gidersin. Bazen dinlenmek için gidersin bazense dinlemek için. O oradadır gidersin, o yoktur gidersin. Bazen sırf geri dönebilmek için gidersin. Ben geri dönebilmek için gidiyorum Ömür Bey. Arkama bakıyorum oradaki herkese anama, babama, beni yakıp kül eden yarime. Hepsinin yüzünde o mesut ifade. Gidişim iyi oluyor bence. Ben bu dünyaya fazla geldim Ömür bey, sevdiremedim, doğru düzgün de sevemedim. Kırdım bir o kadar da kırıldım. Ama ne onlara ne yaşananlara, en çok kendime kırgınım. Şimdi bir anka kuşuyum bir yerde, kül oldum yeniden doğmak için gidiyorum. Hoça kalın Ömür Bey. ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 79
gaye boralıoğlu’nun içimdeki mektubu
mektup
MERVE TUTAR
10. sınıf
Sayın Gaye Boralıoğlu, İç ses, insanın içindekileri kendisiyle paylaşırken kullandığı sesidir. Özel konular olur konuşulanlar genelde. Başkalarıyla paylaşmak istemediğiniz. Bazen bilinçaltının yansımasıdır iç ses. Dışarıdan uzak kendinize yakın olduğunuz zamanlarda. Keyif vericidir. Bir iç sesinizin olması, konuşacak birisinin olması demektir. Bir de bazen kontrolden çıkar bu iç ses. Saçmalamaya başlar. Belki gerçekleşmesi zor, sonu pişmanlık getiren hayaller kurdurtur. İşte Zeliş’inki de bu hesap. Aslında hepimizin alışık olduğu tipik ergen bir genç Zeliş. Ailesinin onu bir türlü anlayamadığı, cimri oldukları, pimpirikli olmaları ve kolejin modasına ayak uyduramaması Zeliş için tam bir işkencedir. Ve bu onu iç sesiyle baş başa kalmaya itmektedir. Günümüz gençlerinin çoğunda olan bu problemi siz Gaye Hocam, gayet iyi bir şekilde açıklamış, buna netlik getirmişsiniz. Köprü kitapları oluştururken amacınızın çocuklar olması, önceliğiniz gençler olması çok zor ve güzel bir çalışma. Sonuçta gençleri anlamalısınız, olaylara bizim gözümüzden bakmalı, gerektiği yerde hayal gücünüzü zorlamalısınız. Bu oldukça zor bir iş. Her yazar bunu yapamaz. Siz o çoğu yazarın yapamadığını yapmışsınız, başarmışsınız. Siz sadece bakmakla yetinmeyip görmüşsünüz de. Sözüm meclisten dışarı, af buyurun ama her eline kalemi alan kendini yazar zannediyor. Ben yazmayı çok seviyorum. Önceden sadece şiir yazardım. Sonra nasıl olduysa deneme yazmaya da başladım. Kitap okumayı çok seviyorum ama önüme gelen her kitabı okuyamam. Ben daha çok genç psikolojisi ve beden dili üzerine kitaplar okuyorum. Ne yalan söyleyeyim ben okuyup beğendiğim her kitabın yazarı hakkında araştırma yapıyorum. Sizin kitabınızı da okuduktan sonra bayağı hoşnut oldum. Hemen hakkınızda bir araştırma yaptım. Hakkınızda sadece felsefe okuduğunuzu ve masterınızı “Sistematik Felsefe ve Mantık” üzerine yaptığınızı biliyorum. Her neyse lafı çok da eveleyip gevelemek istemiyorum. Kitabınız hakkında yorum yapmak istiyorum. Araştırmalarıma göre bu kitabınız bayağı ilgi görmüş. Bu kadar ilgi görmesi muhteşem bir şeydir. Kitabınızı okuduktan sonra ne kadar saçma düşüncelerden kurtulduğumu anlamış bulundum. Aslında sizin kitabınız bir değerlendirme, gözden geçirme teşvik edici bir kitap bu yüzden sizi canı gönülden tebrik eder, başarılarınız devamını diler, saygılarımı sunarım.
80
SAYI 01
10. sınıf
BESTE YELİZ ŞAHİNTAŞ ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 81
DÜŞE KALKA BİR GÜNDEN KALANLAR
günlük
ASLI KONT
11. sınıf
Neyse eve geldim, tabiki evde kimse yok. Yatağım sabah bıraktığım gibi, kahvaltı sofrası da öyle. Söylene söylene onları toparladım. Bitmeyen kitabım olan Mai ve Siyah’ın bir bölümünü baştan okudum. Merhaba Günlüğüm, Bu sabah yine aynı şeyi yaptım. Tabiki de alarmımın ilk çalışında uyanamadım, sanki ikinci çalışında uyanıyormuşum gibi bir cümle oldu bu. Tamam, doğruyu söylüyorum yine annem uyandırdı. Kahvaltı faslında evet yine sütümü içmedim ve annemin evden çıkana kadar söylenmesine sebep oldum. Babam desem, bu hafta matematik öğretmenimi babamdan daha fazla gördüm. Ben eve geldiğimde o işe gitmiş oluyor, gece de o gelene kadar ben uyumuş oluyorum. Ve gelelim okula, okul kısmında biraz gergindim. Bir kıza sinir oldum. Emir vererek konuşan insanlara oldum olası sinir olmuşumdur zaten, öyle insanlara tahammül derecem sıfır. Fazlasıyla hassasım bu konuda... Neyse ders teneffüs derken okul da bitti. Gelelim otobüs faciamıza, otobüste düştüm. Bildiğin o tıklım tıklım otobüste düştüm. Aslında düşüş şeklim baya bir komikti. Arkamdan teyzeler bağırıyor kız düşüyor diye bir kaç liseli gülüşüyor, ben de kimseye çaktırmadan nasıl kalksam diye düşünüyorum. Neyse eve geldim, tabiki evde kimse yok. Yatağım sabah bıraktığım gibi, kahvaltı sofrası da öyle. Söylene söylene onları toparladım. Bitmeyen kitabım olan Mai ve Siyah’ın bir bölümünü baştan okudum. Biraz zorlansam da kitabı çözmeye başladım en azından buna kesinlikle sevinmeliyim. Sonrası zaten yemek, ev, yatağım arasında gel gitlerimle devam etti. Günün sözü: Şimdiye kadar Leyla olduk, Mecnun olmaya zerre niyeti olmayanlara, artık sıra Piraye olmakta hani aşkından ölmüş de dönmemiş Nazım’a... Günün şarkısı: Can GoxNeredesin sen, Haydar
82
SAYI 01
günlük
GÖKMEN ÇETİN 11. sınıf
öğretmenler odası günlükleri
Çocuğum, savaşta ve notta her şey mübahtır. Buyur gel anlat derdini, değil mi ama yok illa yanındakini de sokacak içeri.
Yine Ali geldi bugün. Hem not istiyor hem içeri giremiyor. Çocuğum, savaşta ve notta her şey mübahtır. Buyur gel anlat derdini değil mi ama yok illa yanındakini de sokacak içeri. Valla Selin Hoca’yı tanımasam buna acır da biraz fazla not verir diyeceğim ama nasıl soğuk bir kadındır, sorma! Ali geldi dedim ya bugün, hah işte dönüyorum olaya. Bir baktım karşıdan Selin hoca geliyor arkasında kuyruğu Ali. Ah Ali vah Ali! Yazık bu çocuğa. Neyse işte “Hocam ya valla kalıcam.’’ diye yakınırken sen dön çocuğa lap diye “bırakacağım seni” de. Çocuk buz kesildi öyle denir mi hoca hanım yani. Alıştıra alıştıra lütfen. Sonra Ali Küçük Emrah ‘tan hallice döndü arkasını gitti. Selin Hoca içeri girdi. Ya kimsede sormuyor bana kim girsin kim çıksın diye. İstemiyorum abicim bu kadını. İşte sonra soğuk rüzgarlar esti bir an. Ayşe hoca geldi. Onlar hiç anlaşamazlar. Selin hoca demez mi “Öğretmenler odasının havası bozuldu.’’ diye bozuldu tabi. Sen varsın daha ne olsun. Biri Realmadrid ise diğeri Barcelona anlayacağın. Ayşe Hoca Ali’yi çok sever. İlk defa ılımlı yaklaştı Selin Hocaya. İkna çabaları falan. Başaramadı tabi. Bir telefon çaldı, Selin Hoca’nın telefonu. Açtı kızıydı büyük ihtimalle kalamazsın sonuçta karnın ağrıyordu. “İyi geçmedi sınavın, konuş hocanla.” dedi. “Zaten konuştum olmaz.” dedi. “Ben gelip konuşurum hemen.” deyip telefonu kapattı. Gitti konuştu Ayşe Hoca’yla biraz empatiyle her şey daha güzel Selin Hocam. Çocuk hastaymış, sizin kızınızın özelliği ne değil mi ama. Neyse işte aklı başına geldi de yaptı bir iyilik. Sen şimdi ne bu, sıradan şey diyeceksin de deme. Duygulandım be. Sevindim Ali’ye.
ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
MAYIS 2017 83
BİR SOLUCANIN GÜNLÜĞÜ
günlük
İLAYDA BUYURAL
11. sınıf
16 Aralık 2016, Çarşamba Sevgili günlük, Bugün az kalsın canımdan oluyordum. Büyük gagalı canavarlara öğle yemeği olmak üzereydim. Toprağın üstüne çıktım ve yemek arıyordum. Çocuklarıma yemek götürecektim. Aniden koca gagalı bir kuş geldi ve beni tam gagasına alacaktı ki toprağın altına girdim. Biz kocam, çocuklarım ve kaynanamlarla beraber yaşıyoruz. İki gün önce evimize girip kaynatamı balık tutmak için oltanın ucuna taktılar. En acılı günümüzdü kaynanam hâlâ ağlıyordu yemeden içmeden kesildi. Kocam deseniz diğer solucanlarla beraber gezip tozuyor bizi hiç umursamıyordu, çocuklar da okuldan eve gelince hemen odalarına kapanıp ödev yapıyorlar. Bazı akşamlar yemeğe bile inmiyorlardı. Neyse ki evlat özlemi çekmiyordum. Ne kadar görmesem de, okulda görüyorum onları annem ve babam beni okutup öğretmen yapmışlardı daha sonra onları kaybettim, bir gün birkaç adam gelip evimizi açmıştı ve annemi babamı almıştı, kurutup bir kutuya koymuşlar kutunun üstünde fotoğrafları var. Özledikçe bakıyorum. Neyse kocam gelmeden sofrayı kurayım. Güle güle sevgili günlüğüm, yarın görüşürüz.
BİR AYAKKABININ GÜNLÜĞÜ
günlük
MERVE KESKİN
11. sınıf
Sevgili günlük, Bugün yine her zaman ki rafımda yer alıyordum. Ta ki müşteri gelip beni alana kadar. Geldi tam da istediği ayakkabının ben olduğunu söyledi. Artık dükkandaki son zamanlarımdı. Aslında değişik yerleri göreceğim için bir yandan da mutluydum. Dükkanda çalışan bayan aldı beni bulunduğum yerden. Bağcıklarımı çözdü ve müşteriye uzattı. Ayakları leş gibi kokuyordu. Keşke uzatmaz olsaydı. Neyse işte beni çok beğendi. Kasada ödemesini yaptı. Poşetin içinde sallana sallana eve gittik. Artık yeni yerim burasıydı. Eve gittikten sonra beni özenle yeni rafıma yerleştirdi. Yerimde çok mutluydum ki yarım saat sonra kokuşmuş ayaklarını yine içime yerleştirdi, bağcıklarımı bağladı. Sonunda evden çıkmıştık, yeni yerler görecektim. Bu sefer de kokuşmuş ayakları yetmemiş gibi sarsık sarsık yürüyordu. Ayağını burkmasıyla bende sürekli yamuldum. Biraz ileride de bir çamur yığını vardı. Tam kendi kendime inşallah çamura batmayız derken cumburlop çamura daldık. Bütün güzelliğim ve çekiciliğim artık gitmişti. Neydi benim günahım bilmiyorum ki! Dükkanda rafımda oldukça rahat ve huzurluydum. Çamurlu çamurlu eve gittik. Ayağını çıkardı sonunda rahat bir nefes alabildim. Ayaklarını çıkardığı gibi beni çamaşır makinesine attı. Temizleneceğim diye sevinirken makina çalışmaya başladı. İlk başta gürültüden korktum. Gürültü yetmiyormuş gibi bir de hızlı hızlı dönmeye başladı. Bugünkü işkencelerim bunlardı. Bakalım yarın nasıl olacak? Yarın görüşmek üzere..
84
SAYI 01
BESTE EROĞLUER ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ
9. sınıf
MAYIS 2017 85
FEYZA KAPKAÇ 9. sınıf
Kodu okut hemen paylaĹ&#x;