yenicag gazetesi

Page 1

LEKET BU MEM

! BÝZÝM

TARÝH: 10 EKÝM 2008 CUMA

yeniçað haftalýk siyasi gazete

YIL: 18

SAYI: 913

FÝYATI: 2 YTL

SAHÝBÝ: YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ

YENÝ BÝR KIBRIS MÜMKÜN!

YKP Kýbrýs sorunundaki geliþmeleri deðerlendirerek Türkiye'nin tutumundan ýsrar ettiðini Talat ve þürekasýnýn da acenta ve acentabaþý pozisyonlarýný layýðý ile yapmaya devam ettiðini vurguladý

Tutum dünden bugüne, Denktaþ’tan Talat’a deðiþmedi, TC hep ayni þarkýyý söylüyor

“kanla aldým vermem” n Hristofias'ýn siyasi

n Kimse Sn. Talat'ýn Kýbrýs için aðzýný açýp bir söz ettiðini duymadý. Kýbrýslý Türklerden baþkasýnýn kendisini ilgilendirmediðini söyler ama Kýbrýslý Türkler için de tek bir görüþ ortaya koymadý. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde yaptýðý konuþmada da sadece Türkiye'nin savunmasýyla ilgilendiði dünyanýn dikkatini çekmiþti. Ne yazýk ki Kýbrýslý Türkler için sorumluluk alan da ortada yok

Uzun lafýn kýsasý...

eþitlik ve dönüþümlü baþkanlýðý kabul ettiðini açýklamasý dünyada umutlarýn artmasýna sebep olmasý doðal ama sahte umutlar yaratýlmasýndan sorumlu tutulmasý gereken o deðildir. Açýkça göz önünde olan, verdiði sözleri yapay yorumlarla deðiþtiren ve umutlarýn sahte olduðunu kanýtlayan Sn. Talat'týr

l 2. sayfada

Yeni Kýbrýs Partisi

Kitle Toplantýsýna DAVET YKP; dün, bugün, yarýn

Güven artýrýcý önlemler - askersizleþtirme / dekonfrontasyon / silahtan arýndýrma / yeniden yerleþim (Maronit köyleri, Maraþ vb) - ve çözüm sürecine katkýlarý 16 Ekim 2008, saat 19.00, Maðusa Belediyesi Konferans Salonu S E R H A N

G A Z Ý O Ð L U


2

10 EKÝM 2008 CUMA

HABER

“kanla aldým vermem” Yeniçað: Yeni Kýbrýs Partisi Dýþ Ýliþkiler Sekreteri Alpay Durduran bir bildiri yayýnlayarak Kýbrýs sorunundaki son durumu deðerlendirdi: Konu ile ilgili bildiri þöyle: Görüþmelerden hala ihtiyatlý iyimserlik belirten Alexander Downer Ada'ya geldi. Ayni gün Hristofias Talat'ýn söylediði ve verdiði sözleri aykýrý yeni yorumlar getirerek deðiþtirdiðini söyledi. Öyleyse görüþmeler baþlamadan önce taraflarýn aralarýndaki uçurumu daraltmalarý yoksa kendilerini meþgul etmemelerini isteyen uluslar arasý toplum ve

BM aldatýlmýþtýr. Türk tarafýnýn federal devleti siyasi eþitlik yokmuþ gibi görerek kendi kanadýnýn egemen olmasýný istemekten baþka anlamý olmayan iddialarý ve bakir doðum istekleri umut býrakmadý ve tek egemenlik ve tek yurttaþlýk konusunda yaptýðý anlaþma Talat ve Hristofias arasýnda anlaþmazlýk yaratmaktan baþka iþe yaramadý.

Görülen o ki Türkiye "kanla aldým vermem" tutumunu deðiþtirmedi. Boþu boþuna BM gibi dünyanýn birçok bölgesinde acýlar çeken halklara yardým etmesi beklenen dünya örgütünün kaynaklarý tüketilmeye baþlandý. Bizim bunu kabul etmemiz mümkün deðildir. Yalanlarla imaj yaratmaya çalýþýlmasýnýn kazandýracaðý bir þey yoktur. Etkili devlet ve

GEÇEN DÖNEM MECLIS ÇALIÞMALARI...

Deðiþen bir þey yok... n 38 yasa yapýldý yalnýz biri öneri idi, 119 Sayýþtay raporu okunmadý Yeniçað: Meclis'te bir deðiþiklik olmadýðýný kanýtlayan 6. dönem çalýþma raporu baþkaný tarafýndan okundu. Yasa yapma konusunda dünya rekorunu elinde tutan meclis akþam aklýna geleni sabah onaylatan bir hükümetin egemenliði altýnda kalmaya devam etti. Rapora göre hükümetin yolladýðý 118 yasa tasarýsý onaylandý ama sadece 1 tane milletvekilinden veya meclis baþkanlýðýndan geldi. O da seçim günü tayini idi. Meclisin hükümeti denetleme fonksiyonu araçlarýndan olan Sayýþtay raporlarý ise uykuda beklemektedir. 31 tanesi geçen dönemde sunulmuþ, daha eskiden de sunulanlarla beraber 119 rapor raflarda durmaktadýr. Araþtýrma komitelerinin kurulmasýna itiraz

edilmez ve hükümet partilerinin "aha araþtýrma komitesi kurulmasýný istediler kabul ettik" demelerine fýrsat vermek için kurulurlar ama sonra araþtýrma isteyenlere yetki ve olanaklar verilmediði için ve gerekirse polisten veya mali müfettiþlerden yardým isteme hakký olmadýðý için sonuç vermez. Nitekim 3 tane kurulmuþ ama hiç biri süresinde görevini tamamlamamýþtýr. Sözlü sorular azaldý. Artýk sormaya gerek duyanlar da olmuyor çünkü soraný piþman ettiler. Ombudsman raporlarý uyuklamaya devam ediyor çünkü araþtýracak kiþi ve konu sayýsý 7 tane olmuþ. Çare üreten mekanizma olarak benimsenmemiþ bulunuyor. Devlet veya belediyeler hakkýnda Sayýþtay usulsüzlükler sýralar ama usulleri düzeltmekle görevli olan Ombudsman akla gelmiyor. Meclis karar organýdýr ve çaðdaþ devlette yasanýn olmadýðý yerde yürütme olmaz ilke-

TEVAZU

Alpay Durduran

ERGENEKON VE DENÝZ FENERÝ

Sayýþtay'ýn Süt Endüstrisi Kurumu'nun raporunda hesaplarda gösterilenin kendilerine verilen makbuz ve faturalarla uyuþtuðunu ileri sürerek hesaplarýn doðruluk ve denkliðine onay verdi ama usulsüz çok büyük meblaðdaki harcama ve ihaleler dolayýsýyla uygunluk vermemiþ. Bu ifadeler altý üstünü tutmaz gibi görünüyor ama yanlýþ da deðil. Aynen Sayýþtay'ýn yaptýðý gibi bir durum var ifadelerde. Örneðin Sayýþtay denetçisi eline bir fatura ve onunla ilgili kararý alýyor ve bunun yasaya ve tüzüðe uygun olmadýðýný görüyor ama umursamýyor ki hesaplar tutar ama deyip usulsüzlüðün görülmesine deðiniyor. Usulsüzlük görüldüðü anda denetçinin aklýna hesaplarýn birbiriyle uyuþmadýðý bir hesabýn ancak saf bir belediye baþkaný tarafýndan sunulabileceðini veya hiç tamamlayamamýþ olduðu hesaplarý sunabileceðini düþünmelidir. Kim kalkýp da bir birini tutmayan hesaplar sunar ki! Hesaplar tuttuðu halde usulsüzlük varsa orada ham hum þaralop var demektir. Ýnanabiliyor musunuz ki bir müdür usullere aykýrý harcamalar yapacak ama rüþvet yemeyecek! Yemeyi aklýna getirmese bile aklýna getirirler. Halk uyumaz bunlarý anlar. Örneðin Cemal Bulutoðlularý usulsüzlüðün þampiyonu oldu ama bundan kendisinin para elde ettiði söylenmiyor. Sadece bu usulsüzlüklerle

si geçerlidir ama meclis yetki devri veya göz yummayla tüm yetkilerini hükümet kullanýrken ve anayasal olan ve önem verildiði için süre ve þartlar içeren hususlarda dahi sorumluluk hissetmemektedir. Nitekim kesin hesap yasa tasarýlarý komitede beklerken ve içtüzük öncelikle ve ivedilikle görüþülür demiþ olmasýna raðmen soran eden yoktur. Muhalefet ancak böyle þeylere sahip çýkarsa etkili olabilir ama ses çýkarmaz. 2005 ve 2006 yýllarýnýn mali raporlarý ve kesin hesaplarý beklemektedir. Halbuki 2008 yýlýnýn ki yýl sonu geldiði halde daha sunulmadý. Üstelik kurumlarla beraber 14 rapor kesin hesabý bekliyor.1996 yýlýndan bekleyenler var. Herkesi bir dernek kuruluþ yasasýyla baðlamak amacýyla ve burayý Franko Ýspanyasýna çevirecek tasarýlara da bakarsak keþke hiç çalýþmasa diyeceðiz.

siyasi kazanç saðlama olanaðý olduðunu veya bazý ihalelerde yandaþlara kýyak yaparak menfaat saðlama olanaðý olduðunu söyleyebiliriz ama ne olduðu belli deðildir. Usuller iz býrakma amaçlý düzenlenir ve kayda geçirilenlerle teftiþ imkâný doðar. Usulleri uygulamamak yolsuzluk yapmak için olanak saðlar. Öyleyse usulsüzlük görüldü mü hemen alarma geçmek gerekir. Ergenekoncular gibi para militer örgütlenmeler bütçe baypaslarýndan, yüksek faizlerden ve hizmet alýmlarýndan beslendiler ve beslenirler. Baypaslar bütçeye girmeden doðrudan bir amaçla ödenme hakký vermek gibidir. Kimse ne kadar olduðunu dibine darý ekmeden öðrenemez. Onun için önemli bir maksatla yapýldýðý söylenen harcamalarý militan yetiþtirmek için kullanýr ve gereðinde hoþlanýlmayan kimseleri dövmek veya öldürmek için kullandýrýrlar. Militan dernekleri bastýrýrlar ve aralarýna ajan sokup suç iþlettirip veya bir birlerine düþürüp baþlarýný belaya sokarlar. Yüksek faizler emanet hesaplarýn yüksek faizlerinin hesabýnda hileler yaparak serbestçe harcamalar yapma olanaðý verir ve hesaplar tamam görünse de emanet hesabýn sahibi bol gizli paralar elde ederler. Ergenekon gibi örgütler bunlarý bol bol kulandýlar. Hizmet alýmlarý da paravan þirketlere uyduruk hizmetleri satýn alarak para kazandýrmak için kullanýrlar. Otoparklarýn kiralanmasý gibi müzelere hizmet eden dernekler gibi uyduruk gizli kaynak kapýlarý vardýr. Bunlardan baþkalarýnýn örneði ise Deniz Feneri gibi örgütlerdir. Siyasiler ve tabii ki tarikatlar yardým dernekleri adý altýnda baðýþ toplayarak da bu iþlere katýlýrlar. Siz Allah rýzasý için cami yaptýrmak isteyen birisine para verirken þeriatý getirecek ve çaðdaþ devlet yerine rasathaneyi meleklerin bacaklarýný seyrederler diyerek kapattýracak zihniyetin hortlatýlmasýný saðlamak isteyenlere yardým etmiþ olursunuz. Bu dernekler AKP gibi dinciliði âlem aþikâr bir partiye para vermez mi? O parti de dini bütün cami yaptýrma amaçlý bir dernekten yardým almak-

uluslararasý kurumlar uyumazlar. Onlarý aldattýðýný sananlar kendi kendilerinin halklarýný kandýrýrlar. Onun için bu yalanlarýn cezasýný çekeceðiz. Kimse Sn. Talat'ýn Kýbrýs için aðzýný açýp bir söz ettiðini duymadý. Kýbrýslý Türklerden baþkasýnýn kendisini ilgilendirmediðini söyler ama Kýbrýslý Türkler için de tek bir görüþ ortaya koymadý. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde yaptýðý konuþmada da sadece Türkiye'nin savunmasýyla ilgilendiði dünyanýn dikkatini çekmiþti. Ne yazýk ki Kýbrýslý Türkler için sorumluluk alan da ortada yok. Konuyu sadece garantörlük ile sýnýrlamaya da olanak yoktur. Çünkü garantörlük hakkýnda komite veya çalýþma gurubu kurulmasýna da Türkiye izin vermedi. Annan planýnýn görüþülmesi sýrasýnda garantörlük ve ilgili konular görüþülmüþ ise de bu kez gündeme alýnmasýna karþý çýktýlar. Hristofias'ýn siyasi eþitlik ve dönüþümlü baþkanlýðý kabul ettiðini açýklamasý dünyada umutlarýn artmasýna sebep olmasý doðal ama sahte umutlar yaratýlmasýndan sorumlu tutulmasý gereken o deðildir. Açýkça göz önünde olan verdiði sözleri yapay yorumlarla deðiþtiren ve umutlarýn sahte olduðunu kanýtlayan maalesef Sn Talat'týr. Bir an önce bu yoldan vazgeçilmeli ve Kýbrýslý Türklerin kurtuluþu için çözüme gidilmelidir. Uzun bir liste tutan uzlaþýlmýþ konular onaylanýp yürürlüðe konulmalý ve ilgililerce imzalanýp uzman yardýmý da alýnarak Kýbrýs cumhuriyetine yeni anayasasýnýn taslaðý sunulmalýdýr. Zürih ve Londra antlaþmalarý þimdi varýlan mutabakatlardan çok daha az ve özet idi onun için yani anayasa taslaðýnýn hazýrlanmasý teknik bir sorundur ve uzmanlarca yapýlabilir. Liderlerin rahatlarýný bozmaya gerek yoktur. Yeter ki sözlerini tutsunlar!

tan kaçýnýr mý? Kendisi fazla ileri gitmek istemeyen ama ayni kafada bir parti olduktan sonra sorun olur mu? Tabii ki AKP de gelirlerini çeþitli usullerle saklamaktadýr. Kaç tane parti hesaplarýný kazanç amaçlý olmayan harcamalarý için kazanç vergisi olmaktan baþka bir anlamý olmayan KDV ödemeyi içine sindirir ki? Onun için hepsinin de manasýz mantýksýz harçlar için para vermemek amacýyla sakladýklarý harcamalar olur. Onlarý saklamak için de gelirlerini ayarlamak saikýyla bir takým oynamalar yapmasý beklenir. Yasalarda ufak esnetmeler veya bazýlarýnýn peþinde koþmayarak göz yummalar olur. Ancak bir yönetim boþuna ufaklarla uðraþýp büyükleri kaçýrmamak için dikkatle hareket etmelidir. Bunun için de iþaret usulsüzlüklerdir. Onlarý gördün mü üstüne atlamalýsýn. Mutlaka bir þeyler saklýyordur. Deniz Feneri Türkiye'ye dersler verdi. Ýnceleme bankalarda baþlamalýdýr. Nasýl olur da Almanya'nýn izleyemeyeceði miktarlarda para transferi gerçekleþtirilir! Bilen çok batýlý bir ülkeye para yollamak da oradan para çýkarmak da kayýt kuyut ister. Paranýn kaynaðýný açýklamak gerektirir. Sözde Türkiye de AB üyeliði yolunda ilerliyor ve bazý kýsýtlamalar getirilmiþtir ama uygulandýðýna dair bilgi yoktur. Bizim KKTC açýkgözlerinin yaptýklarý yasalara ve yasal denetimlere benzer. Maliye müfettiþleri de bizim Sayýþtay gibi denetliyorsa bir az usulsüzlük bulunur ama sonuç alýnmaz. Sayýþtay uygunluk vermemiþ ve Hukuk dairesine Havale etmiþ! O da polise havale edecek ve raflarda diðerlerinin arasýnda yerini alacak. Hatýrlarsanýz adli yýlýn açýlýþýnda hukuk dairesi elinde polisten gelen tek bir dava dosyasý olmadýðýný açýkladý. Yani o kadar Sayýþtay dosyasý raflarda örümcekleniyor çünkü polisin mali müfettiþi yoktur. Onun için maliye müfettiþlerinden hizmet almak da akýllara gelmez. Onlar da oturmaktan usanmýþ olmalý. yenicag@yenicag.com.cy


HABER

3

10 EKÝM 2008 CUMA

KTÖS: “Talat, Kýbrýslý Türkleri beþiðe koyup, çözüm barýþ ninnileri ile uyutmaya çalýþýyor” KTÖS'ün yayýnladýðý açýklama þöyle: Ayrýlýkçý rejimin yeni bekçileri CTP-ÖRP hükümeti icraatlarý ile Kýbrýslý Türkleri yok oluþa doðru sürüklemeye devam etmektedir. Bir yandan Sn. Talat Kýbrýslý Türkleri beþiðe koyup, çözüm barýþ ninnileri ile uyutmaya çalýþýrken, diðer yandan çözüm masasýnda Kýbrýslý Türklerin deðil Türkiye'nin çýkarlarýný savunarak, ayrýlýkçý rejimi uluslararasý hukuka uydurmaya çalýþmaktadýr.

Ýç politikada ise Ankara'nýn memuru CTP-ÖRP hükümeti ülkeye nüfus yýðýlmasýna göz yumarken diðer yandan elektrikten, suya, telefona araba ruhsatlarýna olaðanüstü zam yaparak, trafikteki sorunlarý aþýrý cezalarla önlemeye çalýþarak, sosyal konut arsalarýný bile sterlin hesabý ile satarak halký soymaya yönelmiþtir. Halkýn isyanýný duymamazlýktan gelerek önce eþel-mobili kaldýrmaya þimdi de emekli

ikramiye ve maaþlarýna göz dikmiþtir. 21 Þubat tarihinde Türkiye'den gelen heyetin dayatmalarýný kabul eden hükümetin, emeklilikle ilgili dayatmalarý hayata geçirmeye hazýrlandýðý iddialarý ortada dolaþmaktadýr. Konu ile ilgili Sn. Baþbakan'ý iddialarý yanýtlamaya davet eder, halktan gerçekleri gizleyerek ayrýlýkcý rejime perde olanlara karþý sessiz kalmayacaðýmýzý duyururuz.

Umuda yolculuk edenler! Kýbrýs Türk Ýnsan Haklarý Vakfý Baþkaný Emine Erk ülkemizdeki siyasi sýðýnma mevzuatýnýn Ýngiliz Sömürge Ýdaresi'nden kalma çok ilkel bir mevzuat olduðuna iþaret etti. Erk, konu ile ilgili Meclis'te bulunan yeni yasa tasarýsýný "yenilikler içeriyor fakat yeterli deðil" þeklinde açýkladý. Medya'nýn mülteciler hususunda çok dikkatli olmasýnýn zorunluluðuna iþaret eden Erk, mülteci fotoðraflarýnýn internette dolaþmasý, TV veya gazetelerde görülmesinden ötürü birçok mültecinin tehdit aldýðýnýn ve geride býraktýklarý yakýnlarýnýn öldürüldüðü belirtti. Mülteciler konusu ile ilgili olarak Ýnsancýl Yardým Misyonu (HRM) Kuzey Kýbrýs Sorumlusu Kývanç Aktuð ise "Þimdiki hükümet mülteciler konusunda en fazla hassasiyet gösteren hükümet" þeklinde konuþtu.

63 kiþi geri Saddam'ýn kucaðýna!.. Ýnsancýl Yardým Misyonu (HRM) Kuzey Kýbrýs Sorumlusu Kývanç Aktuð, þimdi ki hükümetin mülteciler konusunda en fazla hassasiyet gösteren hükümet olduðunu söyledi. UBP hükümeti zamanýnda Saddam Rejimi'nden kaçýp canlarýný kurtarmak için Kýbrýs'ýn kuzeyine sýðýnan 63 kiþinin "mülteci" pozisyonunda bile olup olmadýklarý sorgulanmadan ülkelerine geri yollanmasýnýn geçmiþ hükümetlerin mülteciler konusundaki duyarlýlýðýnýn göstergesi olduðuna vurgu yaptý.

“Þu andaki mülteci sayýsý 9” Hükümet ile sürekli temas halinde olduklarýný ifade eden Ýnsancýl Yardým Misyonu (HRM) Kuzey Kýbrýs Sorumlusu Kývanç Aktuð, ülkede an itibarý ile bulunan mülteci sayýsýný 9 olarak

yaklaþýmý uygulayacak tek bir yetkili mercii veya komite konusunda bir içerik olmadýðýnýn altýný çizen Erk, söz konusu eksikliðin giderilmesi için içerisinde sivil toplum örgütlerinin de bulunduðu bir að oluþturulmasý gerekliliðini vurguladý.

Ýstatistiki bilgiler

açýkladý. Yetkililerden tek beklentisini "mültecilerin barýnacaðý bir yer talep ediyoruz" þeklinde açýklayan Aktuð, söz konusu yerin verilmesi hususunda yetkililerin daha duyarlý olmasýný talep etti.

Yaklaþým saðlýklý deðil Mülteciler ile ilgili yetkililerin bunca yýl "hemen geri gönderelim" anlayýþý içerisinde olduklarýný ifade eden Kýbrýs Türk Ýnsan Haklarý Vakfý Baþkaný Emine Erk, gerçek anlamda mülteci pozisyondaki insanlarý geriye göndermenin aslýnda iþkenceye, ölüme göndermek olduðunun altýný çizdi. Erk, Kýbrýs Türk Ýnsan Haklarý Vakfý'nýn son yýllarda konuya eðilmesi ve ilgili bakanlýklarýn Ýnsancýl Yardým Misyonu (HRM) Kuzey Kýbrýs Sorumlusu Kývanç Aktuð ile temasa geçmesinden ötürü mülteciler ile ilgili hassasiyetin yeni oluþtuðunu kaydetti.

“Yasa olmamasýnýn sebebi çok” Kýbrýs'ýn kuzeyinin uluslararasý resmi iliþkisinin olmamasýndan ötürü, ilgililerin mülteci konusunda uluslararasý anlamda maddi ve bilgi desteði alamadýðýnýn altý çizildi. Kýbrýs'ýn kuzeyinin mülteciler için cazibe merkezi olmasýn-

dan korkulmasýnýn siyasilerin bunca yýl mülteciler ile ilgili herhangi bir yasa çýkarmamasýnýn bir diðer nedeni olduðunu belirten Emine Erk, bu görüþün saðlýklý bir görüþ olmadýðýný vurguladý. "Bu unsurlar insan haklarýný çaðdaþ bir seviyeye getirmekteki zorluklardýr" diye konuþan Emine Erk, söz konusu unsurlarýnýn mazeret olamayacaðýnýn altýný çizdi.

“Sömürge Ýdaresi'nden kalma” Kýbrýs Türk Ýnsan Haklarý Vakfý Baþkaný Emine Erk ülkemizdeki siyasi sýðýnma mevzuatýnýn Ýngiliz Sömürge Ýdaresi'nden kalma çok ilkel bir mevzuat olduðuna iþaret etti. Aradan geçen yýllarda savaþlar nedeni ile ilgili bir mülteci trafiði oluþtuðuna deðinen Erk, bu tip sebeplerin de söz konusu mevzuatýn çaðdaþ bir anlayýþ ile yeniden düzenlenmesini beraberinde getirdiðinin altýný çizdi. Ýnsan ticareti ve insan kaçakçýlýðý ile ilgili Cumhuriyet Meclisi'nde bulunan yasa tasarýsýnýn maðdurlarýn korunmasýna yönelik maddeler içermesinden ötürü bir takým yenilikler içerdiðini ifade eden Erk, buna raðmen yasa tasarýsýnýn birtakým eksiklikleri olduðunu belirtti. Yasa tasarýsýnda mültecilere çaðdaþ bir

En fazla mülteci alan kýta Afrika olarak göze çarpýyor. Afrika Kýtasý'ndaki mülteci sayýsý 11 milyon. Afrika Kýtasý ülkelerinden en fazla mülteci ise Zimbawe, Somali, Çad gibi ülkelerden çýkýyor. Afganistan mülteci veren ülkelerin en baþlarýnda yer alýyor. Afgan mülteciler genelde Ýran'ý seçiyor. Avrupa Kýtasý'na kitlesel mülteci hareketi olmuyor. Avrupa'nýn aldýðý mülteci "bireysel mülteci". Dünya'da toplam 25 milyon mülteci bulunuyor. Bu rakam Türkiye Cumhuriyeti'nde 15 bin civarýnda. Son zamanlarda Türkiye'ye en çok mülteci Somali'den gelmesi ise dikkati çeken diðer bir unsur

“Medya mülteciyi ötekileþtiriyor” Kýbrýs Türk Ýnsan Haklarý Vakfý Baþkaný Emine Erk medyanýn mültecileri ötekileþtirdiðini vurguladý. Birçok haberde "kaçak mülteci" þeklinde tanýmlamalar kullanýldýðýný kaydeden Erk, mülteci olan bir þahsýn savunmasýz ve maðdur olduðunun unutulmamasý gerektiðini ifade etti. Mülteci fotoðraflarýnýn internette dolaþmasý, TV veya gazetelerde görülmesinden ötürü birçok mültecinin tehit aldýðýnýn ve geride býraktýklarý yakýnlarýnýn öldürüldüðü belirtilirken, sözkonusu örnekler medyanýn ne denli hassas bir denge unsuru olduðunu bir kez daha gözler önüne serdi. (Çaðýl Günalp - Yenidüzen Gazetesi)

KTÖS BELÇA konusunda cevap verdi... KTÖS'ün açýklamasý þöyle: Tarihi misyonu gereði Kýbrýslý Türkler'in toplumsal muhalefetinde önemli bir yere sahip olan Sendikamýz'a karþý her türlü karalama kampanyasýna giriþen ayrýlýkcý rejimin yeni bekçisi C.T.P. yönetimi, þimdi de Dev-Ýþ ve KTAMS gibi yan örgütlerini üzerimize salmayý bir marifet saymaktadýr. BELÇA LTD.'nin KTAMS, BES, KTÖS ve Lefkoþa Belediyesi'nden oluþan üç ortaklý bir ticari þirket olduðu bilinmesine raðmen BELÇA

LTD.'de yapýlanlar hakkýnda her nedense KTÖS'ün suçlanmasý ve her fýrsatta üzerimize saldýrýlmasý, yapýlanlarýn CTP yönetimi güdümlü olduðunu açýkca ortaya koymaktadýr. CTP Genel Sekreteri Ömer Kalyoncu'nun talimatlarý ile hareket eden taþeron örgütler yalan üzerine basýn açýklamasý yapacak kadar ileri gitmektedirler. CTP'nin taþeron örgütü Dev-Ýþ baþkaný bizi liberal olmakla suçlarken diðer taraftan BELÇA LTD.'teki 57 üyesinden 48'i istifa etmiþ, Emek-Ýþ baþkaný ise BELÇA

LTD.'e yeni 7 istihdam yaptýðýmýz gibi asýlsýz bir açýklama yapabilmektedir. Yalaný sendikacýlýk yapmak sanan bu sözde sendikacýlar, sendikalarýnýn BELÇA'da örgütlü olduðu zaman geçici çalýþtýrýlan 7 kiþinin prosedür gereði kadrolanmasýný bile hazmedememekte ve Ömer Abileri'nin talimatý ile KTÖS'e saldýrmaktadýrlar. Bilinmelidir ki Kýbrýs Türk Öðretmenler Sendikasý böyle ucuz politikalara pabuç býrakmadý, býrakmayacaktýr.

ORTAK AKIL DA ESKÝ TAS Arazinin en akýllýlarýný bir araya getirdiler ve ortak akýl ortaya koydular. Sonucu baþkalarýnýn duymasýný istemedikleri rahatsýz edici þeyleri es geçerek halkýn bilgisine getirdiler ancak bu akýl da milliyetçi olduktan sonra belagat örneði olmaktan öteye gitmez. Ýnsan hak ve özgürlüklerini bir savunma aracý olmaktan öteye deðersiz bir þeyler olarak görmek hangi akýlda olur; olsa olsa milliyetçilikte olur. Yoksa Rum mallarýný yeni bir mülkiyet rejimi olarak ele almak çeliþki olurdu. Kýbrýslýnýn ortak aklý ganimeti sindirmek üzerine kurulur ya onlar da ganimeti sindirmek ve yaðmalanana insan haklarý ileri sürerek onaylatmak ilkokul bahçesindeki çocuklarýn aralarýndaki bir birlerini þaþýrtmacalar ve yalanlarla kandýrýp tartýþmalarda üstünlük saðlama oyunlarýný hatýrlatýr. Ortak aklýn akýllý adamlarýn davranýþlarýný örnek almasý halinde müzakerelerle sonuç almak için muhataplarýna elinde tutacaklarýyla neleri vereceði üzerinde yarar zarar hesabý sunmasý gerekirdi amma onlarýn ortak aklý vermemek için elde olan kozlar nelerdir diye araþtýrmaya yöneldi. Bunun mevcut ustalarýn diplomasiyi sorun çözmeme sanatýna dönüþtürdüðü basmakalýp kabul edilmez tutumdan farkýný anlamak olanaksýz. Kýrmýzýçizgili diplomasi anlayýþý da ustalarýn sonuç getirmez uygulamalarýnýn aynisi. "Ortaklýðýn çalýþamamasý durumunda kurucu devletler uzlaþý oluncaya kadar federal devletin yetki ve görevlerini kendi topraklarý üzerinde icra edebilmesi" istendik'i kýrmýzý bir çizgi ve "Dünya ile bütünleþmiþ, geliþmiþ, AB üyesi bir Kýbrýs Türk Kurucu devleti" istendik'i de Kýbrýs Türk'ünün tüm birey ve kurumlarýna, tüm karar ve eylemlerinde rehber olabilecek, kökü kültürümüzün derinliklerinde bulunan bir vizyon ve bir misyon. Tabii ayni zamanda garanti yetkisi de olacak asker de 650 ile sýnýrlý olmayacak gerektiði kadar bulunacak. Eksik gördükleriniz varsa senatoda da mutlak eþitlik, yürütmede konsensüs ve dýþ temsilciliklerde dönüþüm, kararlarda aðýrlýk veya ayrý ayrý oylamalar olmalý. Baþkanlýkta rotasyon da unutulmamýþ. Ancak bu sorun nasýl çözülür diye sorulan soruya verilen cevapta Kýbrýs sorunu denile gelen bu soruna bu görüþleri satmak için bir þey önerildiðini de sanmayýn. Onun yerine ne istenilecek ise onlarý nasýl artýrým yanýtý verilmiþ. Kozlar denilenleri ise söylemeye çekinmiþler. Ýlkokul bahçesinde en kurnaz çocuk olarak tanýndýðýna þüphe edilemeyecek Titiz'in web sayfasýna müracaat edilirse görülür ki Ortaokul savunma derslerinde top yekün harp tanýmýna yakýn hususlar sýralanmýþ. Beðenin beðendiðinizi seçin. Annan planýnýn eksik býraktýðý ayrýmcý ne varsa akla gelebilecek her þey mevcut. Buna katýlanlarýn bir danýþma platformu kurmalarý saðlanmalý ve YAGA gibi devlete yagalanmasý saðlanmalýdýr ki bu fikirler basýna, medyaya mal olsun ve daðýlan aklýmýz baþýmýza gelsin. Üniversiteler de mutlaka için içinde olsun.


4

10 EKÝM 2008 CUMA

HABER

Baþka bir dünya için... NÝLÜFER UÐUR-DALAY - Radikal2 90'lý yýllarýn baþlarýnda, neoliberal politikalarýn yarattýðý yýkýma karþý sesini yükselten, bu sesi internet üzerinden dünyaya yayan ve barýþçý taktiklerle halkýn çektiklerini hem Meksika hükümetine hem de dünyaya anlatan Zapatistalarýn ve onlarýn subcomandanteleri Marcos'un küreselleþme karþýtý savaþýmý, artýk Dünya Sosyal Forumlarý ve onun alt forumlarýndan olan Avrupa Sosyal Forumlarý ile güçlü bir çýðlýða, binlerin katýldýðý büyük ve uzun bir yürüyüþe dönüþtü. Dünya Bankasý, IMF, Dünya Ticaret Örgütü, Avrupa Birliði, G7, G8, G12, Amerikalar Serbest Ticaret Anlaþmasý, Kuzeybatý Ticaret Bloku, Dünya Ekonomik Forumu gibi uluslararasý kapitalizmin kuram ve uygulamalarýný belirleyen örgütlerin toplantý, zirve, anlaþma, imza töreni gibi her düzenlemesinin olduðu ülkede protesto gösterileri ile baþlayan aþaðýdan küreselleþme hareketi ve küresel direniþi, artýk Sosyal Forumlarla kuram ve uygulamalarýný belirliyor. Kapitalizmin küreselleþmesi, kapitalizme karþý muhalefeti de küreselleþtiriyor. Ýlk kez 1999'da Seattle kentinde DTÖ toplantýsýný protesto ederken sesini, bugün çýðlýklarýný duyduðumuz çeþitli sosyal hareketleri temsil eden bu çok renkli ve çok uluslu grubun içinde, savaþ ve militarizm karþýtlarý, ýrkçýlýða ve milliyetçiliðe karþý çýkanlar, sosyalistler, anarþistler, sendikacýlar, meslek örgütleri, çevreciler, yeþiller, feministler, eþcinsel gruplar, vicdani redçiler, pasifistler, öðrenci birlikleri kýsaca kapitalizmin küreselleþmesine karþý çýkan gökkuþaðý renklerinde bir mozaik vardý. Dünya Sosyal Forumu'nun ilki 2001'in Ocak ayýnda Brezilya'nýn Porto Alegre kentinde düzenlendi, 9. Dünya Sosyal Forum'u da Ocak 2009'da gene Brezilya'nýn Belem kentinde düzenlenecek. Dünya Sosyal Forumlarýnýn alt forumlarýndan olan Avrupa Sosyal Forumlarýnýn 1.'si Kasým 2002'de Firenze'de, 2.'si Kasým

Ulus Irkad

2003'te Paris'te, 3.'sü Ocak 2004'te Londra'da, 4.'sü Mayýs 2005'te Atina'da toplanmýþtý. Avrupa Sosyal Forumlarýnýn 5.'si, 17-21 Eylül tarihleri arasýnda Ýsveç'in Malmö kentinde düzenlendi. Forum'un baþladýðý ilk gün olan 17 Eylül Çarþamba günü, Doðu Avrupa, Batý Avrupa ve Ýskandinav ülkelerinden yaklaþýk 2'þer bin kiþi, toplam 6 bin kiþi, 250 toplantýyý izlemek için Malmö'ye gelmiþ ve kayýt yaptýrmýþtý bile. Türkiye Forum'a kitle örgütleri, meslek odalarý, partiler, sivil toplum örgütleri, koalisyon ve platformlarýn temsilcilerinden oluþan 300 kiþilik bir grupla katýldý. Forum toplantýlarý 10 ana að etrafýnda düzenlenmiþti. 1. Sosyal haklar ve sosyal giriþimler, refah, kamusal hizmetler. 2. Sürdürülebilir bir dünya için, çevre ve iklim adaleti, gýda egemenliði ve güvencesi. 3. "Güvenlik" politikalarýna karþý demokrasi ve haklara dayalý bir Avrupa'nýn inþasý. 4. Her türlü ayrýmcýlýða karþý eþitlik ve haklar paydasýnda çalýþma. 5. Adaletli, barýþ ve dayanýþmaya dayalý bir Avrupa'nýn inþasý için savaþa, militarizme ve iþgallere karþý duruþ. 6. Sömürü ve istismara karþý çalýþma stratejileri oluþturma. 7. Sosyal ve ekonomik adalet için halkýn gereksinim ve haklarýna dayalý ekonomik alternatifler. 8. Bilgi, kültür, iletiþim eðitimi ve kitle iletiþim araçlarýnýn demokratikleþtirilmesi. 9. Irkçýlýða ve ayrýmcýlýða karþý Avrupa'da göçmen ve mültecilerin eþitlik ve topluma katýlýmlarýnýn saðlanmasý hakkýnda çalýþmalar. 10. Sosyal hareketler, küresel adalet hareketinin durumu ve geleceði. Her sosyal forumda olduðu gibi bu Forum da, yukarýdaki 10 çalýþma aðýnýn önerdiði bildirgelerin bileþiminden oluþan bir ortak sonuç bildirgesi sosyal hareketler toplantýsý ile sonuçlandýrýlýyor. Sonuç bildirgesinde þöyle dendi:

TARÝH EÐÝTÝMÝNDE BELLÝ KÝ ZORLANACAÐIZ

Geçen hafta AB'nin Kültürlerarasý Diyalog konulu seminerinde Kýbrýslýtürk ve Kýbrýslýrum tarih öðretmenleri arasýnda arada çok az bir zaman olmasýna raðmen "Osmanlý Ýmparatorluðu'nun Sýnýrlarýný Geniþletmesi" konulu atölye çalýþmasýnda Kýbrýslýrum ve Kýbrýslýtürk öðretmenlerin ders veriþ mentalitelerinde büyük anlayýþ farklarýnýn olduðu ortaya çýktý. Açýkça yazayým Kýbrýslýrum meslektaþlar Osmanlý'nýn 1571'deki adaya seferini "Birinci Türk Ýþgali" olarak algýlamakta ve öðrencilerini de ona göre yetiþtirmektedir. 1974 yýlýndaki savaþý ise "Ýkinci Türk Ýþgali" olarak algýlamaktadýrlar. Ben 1974 noktasýnýn üzerinde durmayayým ama þimdi 1571 Fethi'nin iþgal olarak algýlanmasýnda Kýbrýslýrum öðretmenler "Türklerin" geliþiyle adada karanlýk bir çaða adým atýldýðýný ve Kýbrýslýrumlarýn mutsuzluklarý ile acýlarýnýn baþladýðýný söylemekteydiler. Kýbrýslýtük öðretmenler ise "Fetih" kelimesinin iþgal manasýna gelmediðini, genelde Fethin daha fazla Katolik Venediklilere karþý olduðunu ve adanýn Fethi'nin bir nedeninin Kýbrýslýrum Ortodokslarý Katolik Venediklilerden kurtarmak olduðu yanýnda, stratejik ve ekonomik nedenlere baðlý olduðunu vurguladýlar. Bunun yanýnda Kýbrýslýrum baþpiskoposlarýn Padiþah gibi kýrmýzý tuðra ile imza yetkisi ve de vergi toplama hakkýnýn Osmanlýlardan hak olarak verildiðini tartýþmalarda belirttiler. Venedikliler adada askeri bir üs kurmuþlar, Osmanlý gemilerine ticaret ve Hac sýrasýnda engel çýkarmaktaydýlar.Bu yüzden adaya bir askeri harekat düzenlenerek bu gibi sorunlarýn üstesinden gelinirken bunun yanýnda Ortodokslarýn da kurtulmalarýna sebep olunmuþtur. Kýbrýslýrum meslektaþlar ise Osmanlýlarýn (onlar Türkler sözünü kullanýyorlar) adaya daha ilk adýmlarýndan itibaren Kýbrýslýrumlarýn acýlarýnýn baþladýðýný belirterek, Kýbrýs seferinin Ortodokslarýn kurtulmasý gerçeðine karþý çýkmýþlardýr. Ben genelde Kýbrýslýrumlarýn Osmanlý Ýdaresi altýnda acý çektikleri þeklindeki iddialarýný doðru karþýlamaktayým ama Osmanlý'ya "Türk" denilmesi noktasýnda veya Osmanlý Fethi'nin "Birinci Türk Ýþgali" olarak nitelenmesi noktalarýna itiraz rezervimi koymak mecburiyetindeyim. Yani Osmanlý'nýn baskýcý olduðunu

2009: Avrupa'yý deðiþtirmek için Avrupa düzeyinde pek çok konuda sosyal olmayan ve liberal bir süreçle karþý karþýyayýz: Ekonomik krizler, zamlar, gýda krizleri, kamu hizmetlerinin ortadan kaldýrýlmasý, özelleþtirmeler, iþ yasasýna aykýrý hareketler, Avrupa Adalet Divaný kararlarý, ortak tarým politikasýnýn yok edilmesi, göçmenlere karþý tutucu bir Avrupa kalesi inþasý, demokratik ve sivil haklarýn zayýflamasý, ekonomik iþbirliði anlaþmalarý, askeri müdahaleler, üsler... Tüm bunlarýn dünyasýnda eþitsizlikler, yoksulluk, küresel ve kalýcý savaþ hali günden güne artýyor. Bu küresel kriz içerisinde bizler küresel adalet, barýþ, demokrasi ve çevre için yeni alternatifler yaratýlabilir diyoruz. Biz, Malmö'de biraraya gelen sosyal hareketler, baþka bir Avrupa, insan haklarý odaklý bir Avrupa için aþaðýdaki mücadele ajandasýna imza koyuyoruz. 1) Sosyal konularda: Hýzla AB'nin sosyal ve emek politikalarýna karþý, spesifik olarak çalýþma saatlerine, göçmen emeði politikalarýna karþý ortak bir Avrupa kampanyasý örgütleyeceðiz. Bu kampanyanýn farklý adýmlarý olacak (örneðin 6 Aralýk'ta Paris'te) ve Avrupa çapýnda ortak bir mobilizasyonu hedefleyecek. Ýkinci bir adým olarak Avrupa'daki sosyal hareketlerle Mart ayýnda Brüksel'de stratejik bir konferans/karþý toplantý örgütlenecek. 2) NATO'ya ve savaþa dair: 4 Nisan'da Strasburg/Khiel'de NATO'nun 60. yýl kutlamalarýnýn merkezinde, NATO'ya dur demek, savaþ örgütünün daðýtýlmasýný talep etmek için büyük bir gösteri çaðrýsý yapýyoruz. Ayný gün Avrupa'daki tüm ülkeleri eylem yapmaya çaðýrýyoruz. Belem'deki Dünya Sosyal Forumu'na 4 Nisan'ý NATO'ya karþý uluslararasý eylem günü olarak ilan etmeye davet ediyoruz. 3) Ýklim deðiþikliðine karþý: 6 Aralýk günü Poznan toplantýsý boyunca hem Poznan'da hem de tüm ülkelerde iklim için küresel eylem günü çaðrýsý yapýyoruz. Aralýk 2009'daki kritik

belirtmek için illa ki Türklüðünü ortaya koymak gerekir mi? Kaldý ki o dönemlerde Türk kimliði bilimsel olarak yoktu. Osmanlý'nýn Türk olmasý için Türkiye Cumhuriyeti'nin de varolmasý gerekmekteydi.Kaldý ki birçok tarihçiye göre Osmanlý'da hakim olan ideolojiler Sunni ve Ortodoks dinleriydi. Bazý Kýbrýslýrum öðretmenlerin sorusuyla, Osmanlý'nýn adaya gelme nedenlerinden biri olan Katoliklik ve Ortodoksluk çekiþmesi nedeninin isbatlanmasý konusundaki verdiðim kaynaklarda, Ýstanbullu bir Rum olan Stefanos Yerasimos'un "Bizans'tan Þimdiye Türkiye Cumhuriyeti" adlý kitapta Stefanos Yerasimos, kitabýnda Osmanlý'yý Bizans'ýn devamý olarak nitelemiþ, bu arada 1936 (May 14th) ve 1947 (ikinci Baský) yýllarýnda basýlan Rupert Gunnis'e ait Historic Cyprus adlý kitapta bu konularýn iþlendiðini belirttim. Hatta Katolik Kilisesi'nin baskýlarýndan ötürü Ortodoks papazlarýn da çok acýlar çektiklerini belirttim (Bu konuda ayný kitapta iki Ortodoks papazýn Kantara'da iþkenceyle katledilmesi olayý detaylý bir þekilde anlatýlmaktadýr). Fakat ne isterse olsun belli ki Kýbrýslýrum toplumu Osmanlýlardan o kadar memnun deðil ki bizim Kýbrýslýtürk öðretmenlerin olayý "Fetih" olarak nitelemelerine karþýlýk, onlar o yýllarý "Karanlýk Yýllar" olarak algýlamaktadýrlar. Kýbrýslýrum öðretmenlere Osmanlý sýrasýnda yapýlan isyanlarýn daha fazla Kýbrýslýtürkler tarafýndan yapýldýðýný, genelde Kýbrýslýtürklerin isyanlarýnýn ekonomik ve sýnýfsal Kýbrýslýrumlarýnkinin de ulusalcý olduðunu ve Enosis'e yönelik olduðunu söyledim dolayýsýyla Osmanlý'dan sadece Kýbrýslýrumlarýn þikayetçi olduðu þeklindeki söylentinin doðru olmadýðýný belirttim. Bunun yanýnda niye sosyal ve sýnýfsal deðil de esas odaklaþmanýn Kýbrýslýrumlarda "Enosis" olduðunu sordum. Bazýlarý Enosis yöneliminin de devrim olduðunu iddia ettiler. Onlara esas devrimci yönelimin sýnýfsal ve baðýmsýzlýða yönelik olmasý gerektiðini söyledim. Yine de Kýbrýslýrum arkadaþlarýn iddialarýna saygý duymak gerekir ama tarihin sýrf bazý duygulardan ötürü saptýrýlmasýna da aynen Kuzey'de karþý çýktýðým gibi bu milliyetçi sayýlan görüþe de karþý çýkmam gerektiðini hissettim çünkü gördüðüm kadarýyla Güney Kýbrýs'ta da yaratýlan resmi ideolojide kaynaklar yerine daha fazla duygular konuþturulmaktadýr ki bana göre bu oldukça tehlikeli bir tavýr. Kýbrýslýrum meslektaþlara birkaç konuda daha karþý çýkmak mecburiyetinde kaldým: Osmanlý'nýn en fazla baský yaptýðý kesim genelde Alevi olan Türklerdi. Osmanlý Anadolu'da Celali Ýsyanlarý sýrasýnda birçok Alevi Türk'ü katletmiþti. Bu konuda tarih kitaplarý Kuyucu Murad Paþa'dan bahsetmektedir ve Kuyucu Murad Paþa da aslen Ortodoks oricinden gelen bir zattý. Ýddialara göre Yeniçeri Ocaðý'ndan gelen birçok dönme sözde Müslüman görünmelerine raðmen sonuçta þuuraltýndaki tepkilerini Alevi kökenli Türk vatandaþlarýna karþý kanlý katliamlarla göstermekteydiler. Buna kaynak olabilecek bir delil-

Kopenhag görüþmelerinde uluslararasý büyük mobilizasyon hareketi çaðrýsý yapýyoruz. 4) G8'e karþý: Temmuz 2009'da Sardinyalý ve Ýtalyan sosyal hareketler, Madalena adalarýndaki G8 toplantýsýný ve onun politikalarýný protesto etmek, kendi küresel adalet, barýþ ve demokrasi alternatiflerimizi ortaya koymak için tüm hareketleri Sardinya'ya çaðýrýyor.

Kapanýþ konuþmasý Çelebi'den 5. Avrupa Sosyal Forumu da, her Sosyal Forum sonunda olduðu gibi uzun ve kitlesel bir yürüyüþ ile kapandý. 10 km'lik bir yolu, yaklaþýk 15 bin kiþi, sloganlar, þarkýlar, renkli gösterilerle üç saatte, tüm Malmö kentini bir baþtan bir baþa kat ettikten sonra pildammsparken parkýnda bitirdi. Forum'un kapanýþ konuþmasýný DÝSK Baþkaný Süleyman Çelebi yaptý ve Avrupalý tüm küresel kapitalizm karþýtlarýný, 2010 yýlýnda Ýstanbul'da toplanacak olan 6. Avrupa Forum'una davet etti. Ýktisadi liberalizmin yayýlmasý ve derinleþmesi olarak tanýmlanan küreselleþmeye ve dünyanýn efendisi konumunda olan emperyal güçlere karþý, dünya çapýnda en örgütlü güç olarak ortaya çýkan Sosyal Forumlar, bu politikalar altýnda haklarý ellerinden alýnan, güçsüzleþtirilen, kimliksizleþtirilen, metalaþtýrýlanlarýn sesini yükselttikleri ve alternatif sunduklarý süreçler. Yaþanýlan günün mutlak, ezeli ve ebedi olmadýðýna inanan "Baþka bir dünya mümkün" diyenler "Direniþi küreselleþtir"elim diyorlar. NÝLÜFER UÐUR-DALAY: Küresel Barýþ ve Adalet Koalisyonu aktivisti

imiz Çetin Yetkin'in "Türk Halk Hareketleri" adlý kitabýdýr( Say Kitap Pazarlama,1984). Ama Kýbrýslýtürklerin esas çekirdeklerinin Anadolu'dan gelen bu gruplar olduðu da birçok kaynakta ve eski Osmanlý kayýtlarýnda bulunmuþtur. Bunun yanýnda Kýbrýslýtürkleri meydana getiren birçok baþka etnik gruplar da vardýr ama bunun yanýnda kimlik ulusal oluþumunun Kýbrýslýtürk kimliði olduðunu da yüzlerce geçen yýldan ve de eldeki somut verilerden sonra kabul etmek gerekmektedir. Ýki toplumun ayrýlma nedenlerinden birinin Milliyetçilik olduðu kadar AKEL'in yanlýþlarýnýn da olduðunu, örneðin 1948 maden grevi sýrasýnda her iki toplumdan iþçiler grev yaparken PEO ve AKEL'in Enosis kararlarýnýn bu birlikteliði çok sarstýðýný tartýþmalarda ekledim. Onlardan AKEL'in hata yaptýðýný kabul etmeyenler de vardý ki bana göre bu konuda araþtýrma yapmalarý ve oldukça kafa patlatmalarý gerekmektedir. Bir Kýbrýslýrum arkadaþ ýsrarla þimdiye kadar yapýlanlarýn, katliamlar dahil, Amerikanlar tarafýndan yapýldýðýný iddia etmesinden sonra ona beni 1974 yýlýnda Baf'ta esir alan askerlerin Amerikan askerleri olmadýðýný, bizzat Kýbrýslýrum Milli Muhafýz ve de EOKA B örgütü olduðunu, her iki toplumun, liderliklerin ve fanatik kesimlerin düþmanlýklarýn geniþletilmesinde oldukça büyük paylarý olduðunu söyledim. Eðer olaylarý sadece Amerikanlar yaptý görüþüne inanýrsak bu görüþün bizi özeleþtiri yapmaktan bir noktada engelleyebileceðini vurguladým. Bu arada yine bir tartýþmamýzda Kýbrýslýrum arkadaþlar, 1974'te Ýkinci Türk iþgali'nin baþladýðýný eklediler fakat tabi bunu söylerken daha önce 15 Temmuz için de ayný þeyi düþünmeleri gerektiðini hatýrlatýnca, AKEL'ci olan arkadaþ 15 Temmuz'un önemsiz olduðunu esas es geçilmemesi gereken noktanýn 20 Temmuz olduðunu iddia etti. Ona 20 Temmuz'un 15 Temmuz olmadan algýlanamayacaðýný, 15 Temmuzda da bir Yunan Ýþgali olduðunu söyledim. Eðer tarihi konuþacaksak duygulardan ayrýlarak ve gerçek detaylara da girerek konuþmamýz gerekmektedir. 1974 olaylarýnda elbette ki gerek Batý'nýn ve gerekse ABD'nin katkýlarý vardýr. Ama ondan da önce o oyunlara biz Kýbrýslýlar akýlsýz milliyetçiliklerimizle fýrsat verdik. Evet, 1974 yýlýnda Kýbrýslýrumlar acý çekmiþlerdir ama Kýbrýslýtürklerin de 1963 ve 1974'teki acýlarý es geçilemez. Herkes birbirine empati ve de özeleþtiri yaparak tarihi algýlamalýdýr. Herþey bir yana ben bu Amerikan askeri iþine taktým. Çünkü beni 1974 yýlýnda esir alanlar Amerikan askerleri deðil Kýbrýslý EOKA B'ciler ve Rum Milli Muhafýzlarýydý. Kýbrýs'ta olan tüm müdahalelere, çatýþmalara ve de katliamlara dürüstçe karþý çýkmak en mantýki durum. Eðer tarihte de çifte standart uygulamaya çalýþýrsak belli ki iþimiz oldukça zor olacak. Ama bu zorluðu da yenmeye çalýþmalýyýz diye düþünüyorum. yenicag@yenicag.com.cy


HAFTALIK

5

10 EKÝM 2008 CUMA

R YANIT HANGÝSÝ? 100 KÝÞÝYE SORDUK EN POPÜLE 1- Avcý Rum Yönetimi çözüm konusunda samimi deðil dedi. Ne demek istedi? a)Rum Yönetimi andlaþma istemez, b)Biz samimiyiz, c) Aslýnda Rum tarafýnýn samimi olmamasý çok hoþuma gidiyor, d)Yani Rum Yönetimi samimi olsa biz hazýrýz, e)Biz orada zorla bulunuyoruz.

6- Hristofyas, temel ilkelerden asla sapmam,oyalama yapan Talat'týr dedi. Ne demek istedi? a)Biz söyleyeceðimizi söyledik, b)Talat kývýrýyor, c) Talat kendi kendine karar veremiyor, d)Temel ilkemiz Kýbrýslýlaýn bir federasyonunu oluþturmaktýr, e)Çözümün gerçekleþmesi Türk tarafýna baðlýdýr,

2- Semavi Bulutoðullarýna, Özür dile ve istifa et dedi. Ne demek istedi? a)Sözünü tutmadýn, çekil, b)Ýstifa ederken özür dilemeyi unutma, c) Ýstifa et de sýra bana gelsin, d)Bu iþi beceremedin, çaresi istifa etmek, e)Baþkentin belediye baþkanlýðý bize yakýþýr.

7- Rolandis, Yeni çaba baþarýsýz olursa taksime ulaþacaðýz dedi. Ne demek istedi? a)Adým adým taksim gerçekleþiyor, b)Yeni çaba baþarýya ulaþmalýdýr, c) Yeni çabanýn baþarýya ulaþacaðýndan çüpheliyim, d)Taraflarýn çabasý tatmin edici deðil, e)Yeni çaba boþuna gitmesin.

3- Ertuðruloðlu, Çözüm var eksik olan andlaþma dedi. Ne demek istedi? a)Çözüm 1974 te gerçekleþmiþtir, b)Önemli olan bu günkü durumu yasal duruma getirmektir, c) Taksim de bir çözümdür, d)Türkiyenin kontrolünde olmak da bir çözümdür, e)Ben Yönetime gelirsem Rum'a bu çözümü kabul ettirip andlaþma imzalatacaðým.

8- MATalat, Çözüm için biz yapacaðýmýzý yaptýk, bundan sonrasý karþý tarafa ve uluslararasý topluma kaldý dedi.Ne demek istedi? a)Rum andlaþma istemez, b)Uluslararasý toplum bizi anlaþtýrsýn, c) Bize kalýrsa bu iþ olmaz, d)Biz Türkiyenin menfaatleri için varýz, e)Bizim andlaþmak diye bir derdimiz yok. Rum'un derdi varsa koþtursun.

4- Kalyoncu, Eruðruloðlunun niyeti, görüþme sürecini engellemek dedi. Ne demek istedi? a)Bizim niyetimiz çözüme ulaþmaktýr, b)Biz andlaþma istemeyenlere karþýyýz, c) Tahsin andlaþma istemez, d)Hergün Rum'a söven Erçakýca'nýn niyeti çözümü saðlamaktýr, e)Talat Hristofyas'a saldýrýrken amacý çözümdür. 5- Talat, Hristofyas çözüm istediðini ispatlasýn dedi. Ne demek istedi? a)Hristofyas benim isteklerimi kabul etsin, b)Hristofyas çözüm istemez, c) Hristofyas Türkiye ile federasyon kurmayý kabul etsin, d)Hristofyas çözüm istediðini ispatlamak için KKTC'yi tanýsýn, e)Benim çözüm istediðime yönelik birþey ispatlamama gerek yok

Rasýh Keskiner

9- Hristofyas, Tahrikler çekilmez olursa cevaplarýmýzý vereceðiz dedi. Ne demek istedi? a)Tahrikler artýk sabrýmýzý taþýrýyor, b)Türk tarafýnýn tahrikleri durmadan sürmektedir, c) Tahrikler devam ederse biz de onlarýn anladýðý dilden konuþacaðýz, d)Bizi istenmeyen yanýtlar vermeye zorluyorlar, e)Tahriklere kapýlmamaya çalýþýyoruz. 10- CTP-BG Bulutoðullarý için, Aynasý iþtir kiþinin lafa bakýlmaz dedi. Ne demek istedi? a)Bulutoðullarý laf etmekten baþka birþey yapmaz, b)Bulutoðullarý söz verdiði iþleri yapmadý, c) Bulutoðullarýnýn ne olduðu ortada, tarif etmeye gerek yok, d)CTP-BG sözünün eridir, e)CTP- BG için de, aynasý iþtir kiþinin lafa bakýlmaz deyiþini kullanabiliriz. Bize de uyar.

MAAÞ VE ÜCRETLERÝ AÞAÐI ÇEKMEK ÝÇÝN YENÝ UYGULAMA

Kýbrýs'ýn Kuzeyini yýllardýr ellerine geçirip tepe tepe kendi çýkarlarý için kullanan TC Yönetimlerinin Kýbrýslýlara yönelik en büyük alerjisi, Türkiye ve Kuzey Kýbrýs arasýndaki maaþ ve ücretlerdeki dengesizlik olmuþtur. Oldum olasý bu husus hep büyük bir problem olmuþtur. Neymiþ efendim, TC'de asgari ücret bu kadar iken nasýl olur da burada iki üç katý olabilirmiþ! TC'de bir öðretmen 1000 TL maþ çekerken, asýl olur da burada bir öðretmen üç katý maaþ çekebilmekte! TC'de 13. maaþ, her 2 ayda bir hayat pahalýlýðý yok iken neden burada olsun! TC Yetkilileri bu karþýlaþtýrmayý yaparken, TC' deki yaþam koþullarý ve üretim koþullarý ve fiyatlarý hiç dikkate alma gereði duymamaktadýrlar. Sadece maaþ ve ücretler arasýndaki dengesizliðe dikkat çekerek propaganda yapmaktadýrlar. Bu durumu dengelemek için TC'de iþ baþýna gelen her Yönetim çeþitli giriþimlerde bulunmuþtur. Bu dengeleme yapýlýrken, TC'deki ücret ve maaþlarý buradaki ücret ve maaþlara yükselterek deðil, tam tersi buradaki ücret ve maaþlarý TC'deki seviyeye indirerek

muallimin izlenimleriyle

BĐZĐMGAVEHANE GAVEHANE BĐZĐM Geçtiðimiz hafta malum bayram haftasýydý. Millet ortalýklarda yoktu sanýrdým. Bu bakýmdan ben de pek dýþarýlara çýkmak istemedim. Ama bakkaldan birþeyler almak için dýþarýya çýktýðým bir ara bizim kahvehanenin önünden geçeyim dedim. Bayramýn üçüncü günüydü. Arabayý uygun bir yere park ettim ve gidip bizim kahveci güzelinin bayramýný kutlamak için kahvehaneye yöneldim. Kahvehane beklemediðimden de kalabalýktý. Þöyle bir göz gezdirdim aþaðý yukarý kahvehanenin önemli gülleri oradaydý. - Cümleten hayýrlý bayramlar diyerek sýradan herkesin bayramýný kutlayarak Emir dayýnýn yanýnda boþ duran sandalyeye oturdum. Emir dayý - Þefget muallime bir gave, - Hemen bre anipþi, Ben de söze karýþarak, - Ne var ne yok Emir dayý nasýlsýn? - Ehh iþte nasýl olalým, güya bayram.. - Ya nerede o eski bayramlar? - Saygý, sevgi, hiþbiþey galmadý muallim, herþey parra ile ölçülür, - Evet doðru. Her þey altüst oldu, neden acaba? - Neden olacak urumun malý var ya, hani bu ganimet insanlarý bozdu. - Ama daha ganimet be Emir dayý, artýk ganimet de kalmadý, - Galmadý oðlum ama insanlar bozuldu bir kerre, arttýk düzelmezler.. - Sadece ganimet mi bozdu bu insanlarý? - Yok ama ganimet en baþda gelir. Ondan sora o tarafdan gelenler. Hani o iþi gücü olmayan hýrsýz katil üçkaðýtçý takýmýnýn buraya dolmasý. - Ama iyileri de geldi onlarýn, - Hade oraþdan söyletme beni mübarek bayram günü, en eyisine... Tam bu sýrada Kahveci Þevket daldý konuþmanýn içine - Öyle deme bizim Memet ve Emer'in gücüne gider dyallarsa, - Duyallarsa duysunnar, onnara da

dengelemek hedeflenmiþtir. Bu dengeleme iþleri TC'de gelmiþ geçmiþ tüm Yönetimlerce gündeme alýnmýþtýr. Bunu yaparken, hayat pahalýlýðý endeksi ile oynayarak, her yýl yapýlan toplu pazarlýklardan vazgeçmek, her yýl yapýlan artýþlarda sýfýr artýþlar gündeme getirilerek bu dengeleme saðlanmaya çalýþýlmaktadýr. Ama bir trlü istedikler, seviyede dengeleme gerçekleþememekteydi. Çünkü TC'deki ücret ve maaþlar açlýk sýnýrýnda olduðu için bir çýrpýda bunu dengelemek imkansýzdý. Ve Tayyip bey ile buradaki emir kullarý yeni bir yöntemle bu iþi dolaylý olarak halletmenin yolunu buldular. Ücretlerde bir çýrpýda bu kesintiyi direkt olarak yapsalar dikkat çekecek, büyük tepki yaratacaktý. Farkýnda iseniz, bu yöntemi de düþünmediler deðil. Nitekim KTAMS yetkilileri BELÇA çalýþanlarýnýn maaþlarýndan yüzde 30 kesinti, 13. maaþlarýnýn kaldýrýlmasý gibi bazý tekliflerihiç çekinmeden gündeme getirdi. Bunu yaparken BELÇA çalýþanlarý az olduðu için buna cesaret edebildiler. Binlerce kiþinin çalýþtýðý kamuda bunu teklif etmeyi göze alamadýlar. Peki nasýl bir formül buldular dersiniz, ücret ve maaþlarý aþaðýya çekmek için? Zam yaparak. Her þeye zam yaparak. Elektriðe, suya, telefona, trafik cezalarýna kýsacasý her þeye büyük zamlar yaparak bu dengeyi saðlamaya baþladýlar. Bu þekilde zaten aldýðýnýz maaþ veya ücretin yarýsýný geriye vermek durumunda kalýyorsun. Ve otomatik olarak alým gücün yarý yarýya aþaðýya iner. Bir düþünün son zamanlarda elektriðe ayda 500, sya 100, telefona 200 verirsen maaþýn, bazýlarýna götre yarýsý, bazýlarýna göre üçte biri gitmiþtir. Dengelemeyi bu þekilde yapmanýn, daha farkettirme-

söylerim. - Dün nerdeydin Emer hem teþgilatýn adamlarý buraþdaydý. - Hayýrdýr ne arallardý. Gelillerdi onnar bu gaveye. - Yok nemelazým bayramdan bayrama geliller. Gutlallar buradakilerin bayramýný, - Ma utanmazlar da daha çýkallar dýþarý, - Öyle gonuþma be anipþi, bunnar senin adamlarýndý, - Bir zamannar benim evden çýkmazlardý, - Ee þindi gelmezler? - Yok ne iþleri var. Buldular baþga refikler. - Kimi buldular, - Ne bileyim ben aha buraþda goloni otelde buluþullarmýþ yeni refikleri ila, - Memleket meselelerini görüþüller golonide , - Ya ya memleket meselelerini! Tüccarlarla bizi, fakir fukarayý nasýl halledeceklerini görüþüller, - Neysa boþver canýný sýkma, Emer ve adamlarý bayramda olsun madem hatýrladý burayý gene da berekat versin. - Memet gelmedi? - Memedin iþi varmýþ, Evroppaya gitti. - Napacak Evroppada? - Türkça gonuþmaya gitti. - Kime türkça gonuþacak yahu Þefget? - Evroppalýlara. Gösderecek gennere Türkün gücünü. - E... Tayyip dururken buna galdý gösdersin Türkün gücünü Ebroppaya, - Tayyip dinci ya, bizim Memedi görevlendirdiler bu iþ için.. - Ma kim söyler sa bunlarý? - Dentaþýn adamlarý söylerdi geçen gün. Dentaþ'ýn da okeyini almýþ.. - Eyiii allah yardýmcýlarý olsun. Hade ben gaçayým, angonicik evde bekler. Diyerek kalktý. Ben de kalktým. Eyvallah diyerek haftaya buluþmak için ayrýldým kahvehaneden.

den olduðu için daha rahat ve daha az tepkili olduðu açýktýr. Yazýn aþýrý sýcak günlerinde hatýrlýyorum. Ýnsanlar evlerinde klima yakamaz oldu. Serinlemek için evinde bir duþ alamaz oldu. Eþini dýstunu telefonda daha sýk arayýp hatýrýný soramaz oldu. Bu yüzyýlda, teknolojinin bu kadar geliþtiði bu çaðda insan gibi yaþamak isterseniz bu hizmetlerden yararlanmanýz kaçýnýlmazdýr. Bu hizmetlerden yararlanabilmeniz için de maaþ ve ücret düzeyinin buna göre ayarlanmasý bir zorunluluk olmalýdýr. Kýbrýslýlar biz, yýllar içerisindeki büyük sýkýntý ve zorluklara raðmen insanca yaþamayý tercih etmiþlerdir. Çaðdaþ geliþmelere ayak uydurmuþ, bunun için de pek çok kazanýmlarýný mücadele edere almýþ ve korumuþtur. Hal böyle iken, FS Soyerin çýkýp, ' E ne yani özel sektörde, iþe baþlayan birisi asgari ücret alýrken, kamuda niye iþe baþlayan iki misli para alsýn' diyebilmektedir. Kýbrýsta yaþayan ve kendisini Kýbrýslý hisseden birisinin böyle bir durumda ' Özel sektörde çalýþmaya baþlayan birinin ücretini de kamuda ilk iþe baþlayan birinin ücreti ile dengelemek hedefimiz olmalýdýr' þeklinde konuþmasý gerekirken, tam tersi bir davranýþ içine girmesi, bunlarýn da önümüzdeki yýllarda Kýbrýslý için düþündükleri yaþamýn þeklini göstermektedir. Zam zumla mevcut alým gücünü azaltmak, verilen ücretin yarýsýný geriye almak ve ücret ve maaþlarý TC'deki açlýk sýnýrý ile dengelemek. Bu yeni bir taktik yeni bir uygulamadýr. Mücadele sürdürülürken bu yeni uygulamanýn hedefi gözden uzak tutulmamalýdýr.

yenicag@yenicag.com.cy


6

10 EKÝM 2008 CUMA

Kýbrýs'ta sancýlý müfredat deðiþikliði... (BBC) Kuzey'deki Türklerin bir süre önce yaptýðý ders kitaplarýndaki deðiþikliði þimdi Kýbrýslý Rumlar yapmaya çalýþýyor. Ancak sancýlý geçen bu süreç Rum kamuoyunda tartýþma yaratýyor. Kýbrýs'ta tarih öðretmek hep tartýþmalý bir konu oldu. Yakýn zamana kadar, Kýbrýs'ýn Türk tarafýndaki tarih kitaplarý taraflý ve güçlü milliyetçilik unsurlarý içeriyordu. Dört yýl önce bu kitaplar yeniden yazýldý. Þimdi yeni ders kitaplarýnýn kapaðý bile yeni yaklaþýmý yansýtýyor. Kapakta, Kýbrýs haritasý adayý bölen çizgiyi içermeyecek þekilde çizilmiþ. Þimdi tartýþma Ada'nýn güneyine, Kýbrýslý Rumlara sýçramýþ durumda. Eðitim Bakaný Andreas Demetrious, bütün Kýbrýs Rum okullarýna bir genelge göndererek, öðretmenlerden derslerinde toplumlararasý iþbirliði ve güveni öne çýkaracak bir müfredat izlemelerini istedi. Diðer yandan Kýbrýslý Rum akademisyen Yiannis Papadakis tarafýndan hazýrlanan bir rapor da, tarih kitaplarýnýn hala Rum bakýþ açýsýyla yazýldýðýna iþaret ediyor. ''Bu tarih anlayýþý, bir etnik grubun diðerinden daha üstün olduðu görüþüyle þekillenmiþ'' diyor Papadakis ve özellikle iyi kötü, müttefik düþman gibi þablonlarýn çok güçlü þekilde kullanýldýðýna dikkat çekiyor. Öðrenci olduðu sýrada okullarda kendilerine öðretilen haritada, Kýbrýs'ýn, bulunduðu yerden Girit'in yakýnlarýna taþýnmýþ halde olduðunu aktaran Papadakis, ''O zamanlar çocuktum ve baþka bir bakýþ açýsýna sahip olmadýðým için bu bana garip gelmemiþti'' diyor. Eðitim reformu konusunda çok sayýda giriþimin gündeme getirildiði Kýbrýs Rum kamuoyunda yoðun bir tartýþma yaþanýyor. Bu tartýþmalarda taraf olan etkili Kýbrýslý Rum gruplar, özellikle de kilise, gündeme getirilen deðiþikliklerin ''eðitimin Yunan niteliðini hafifletebileceði''ne iliþkin uyarýlarýný yüksek sesle dile getiriyorlar.

HABER

Tutu: Bu güzel adada çözüme ulaþýlabileceðine inanýyoruz Eski dünya liderlerinin yer aldýðý ve "küresel ihtiyar heyeti" olarak adlandýrýlan "The Elders", "çözüm sürecine destek belirtmek ve uluslararasý toplumun yeni sürece desteðini teþvik etmek" için Kýbrýs'a geldi. "The Elders" Baþkaný Baþpiskopos Desmond Tutu, eski ABD Baþkaný Jimmy Carter ve eski Cezayir Dýþiþleri Bakaný Lakhdar Brahimi'nin yer aldýðý heyet, gerçekleþtirdiði ziyaret ile Kýbrýs'ta kalýcý bir anlaþma saðlanmasý yönündeki çalýþmalara destek ve cesaret vermeyi amaçlýyor. Kýbrýslý Türk ve Rum liderlerin çözüme yönelik çalýþmalarýndan övgüyle bahseden "The Elders", süren müzakerelere dahil olmayacaklarýný, arabuluculuk rolü üstenmeyeceklerini, liderlerin arabulucuya ihtiyacý olmadýðýný vurguladýlar. "The Elders", 8 Ekim, Çarþamba günü adaya geliþlerinin ardýndan saat 15.30'da Lefkoþa'da BM kontrolündeki UNDP-ACT Ofisi'nde basýna açýklamada bulundu. Tutu, Carter ve Brahimi, UNDP-ACT Ofisi'nde Kýbrýslý Türk ve Rum gençlerle de bir toplantý yaptý, "The Elders" gerçekleþtirdikleri bu toplantý öncesinde basýna gençlerle birlikte görüntü verdiler ve ayrý ayrý açýklamalarda bulundular.

TUTU: "Destek için buradayýz" "The Elders" Baþkaný Baþpiskopos Desmond Tutu konuþmasýnda, Ada'da olmaktan mutluluk duyduklarýný ve Ada'ya doðru zamanda geldiklerine inandýklarýný söyledi. Liderleri cesaretli bulduklarý, çözüme yönelik giriþimlerine destek vermek için Kýbrýs'ta bulunduklarýný ifade eden Tutu, sorunlarýn ve ayrýlýklarýn þiddetle deðil, demokrasiyle çözülebileceðini ifade etti. Tutu, "Güzel insanlarýn yaþadýðý bu güzel adada çözüme ulaþýlabileceðine inanýyoruz. Bu mümkündür" dedi.

Carter: "Kararý Kýbrýslýlar vermeli" Eski ABD Baþkaný Jimmy Carter de, Kýbrýs'ta bulunmaktan memnuniyet duyduðunu kaydetti ve dünyanýn adadaki geliþmeleri takip ettiðini belirtti. "Cesaretli iki genç liderin 35 yýldan uzun bir süredir devam eden ve sorunlar yaratan yanlýþ anlamayý düzeltmek için çaba sarf ettiðini gördüklerini" dile getiren Carter, Kýbrýs sorununun çözümüyle ilgili kararlarý dýþtan kiþilerin deðil, Kýbrýslýlarýn vermesi gerektiðini vurguladý. Kýbrýslýlarýn; dünyanýn diðer yerlerindeki insanlarýn, iki toplumun barýþ, özgürlük, demokrasi ve eþit muamele içinde yaþamasýna olanak tanýyacak çözüm çabalarýnda onlarý destekleyip

yardýmcý olmaya çalýþtýðýný bilmesinin önemli olduðunu vurgulayan Carter, geçmiþte yapýlan hatalarýn uygun bir þekilde düzeltilmesi gerektiðini belirtti ve bunun müzakerelere katýlan kiþilerin görevi olduðunu söyledi. Kendilerinin sadece çalýþmalara destek verebileceðini belirten Jimmy Carter, dünyaya gördükleri geliþme ve ilerlemeyi aktarmak istediklerini söyledi. Carter, "Burada olmak ve ilgi çekici, heyecan verici, zorlu, ancak ümit verici görüþmelerin sürdüðünü görmek bizim için onurdur. Umarým baþarýya ulaþýlýr" dedi.

Brahimi: Liderlerin sorumluluk almasý heyecan verici Eski Cezayir Dýþiþleri Bakaný Lakhdar Brahimi de, "iki genç liderin kendi insanlarýnýn ve ülkelerinin sorununu kendileri çözmek amacýyla sorumluluk almalarýnýn, onlara heyecan verdiðini" söyledi ve liderleri aldýklarý sorumluluktan dolayý kutlamak için adada olduklarýný ifade etti. Tüm dünyanýn görüþmelerin baþarýyla sonuçlanmasýný umut ettiðini kaydeden Brahimi, liderlerle biraraya gelmeyi ve görüþ alýþveriþinde bulunmayý dört gözle beklediklerini ifade etti. Brahimi, arabuluculuk yapma gibi bir niyetleri olmadýðýný, zaten "Biz sorunumuzu kendimiz çözeceðiz" diyen liderlerin arabuluculuða ihtiyaçlarý olmadýðýný da kaydetti. Ada'daki gençlerle görüþecek olmanýn da kendilerine mutluluk verdiðini kaydeden Brahimi, "Bu ada onlara aittir ve gençler bu adada birlikte yaþamak istiyor. Bu, gençlerin liderleriyle paylaþtýðý çok önemli bir görüþtür. Bizim yapabileceðimiz en iyi þey; gençlerden ve liderlerinden alacaðýmýz mesajlarý dünyanýn geri kalanýna iletmektir" dedi.

Türk Rum siyasi partilerin toplantýsý "Küresel ihtiyar heyeti" olarak nitelendirilen "The Elders", yýllardýr Slovak Büyükelçiliði organizasyonuyla Ledra Palace'ta gerçekleþtirilen Türk ve Rum siyasi partilerin öðleden sonra gerçekleþtirdiði toplantýda da hazýr bulundu. Toplantýya, kuzeyden, CTP, DP, TDP, YKP, BKP, KSP ve güneyden ise ADIK, AKEL, DISI, DIKO, EDÝ, EDEK katýldý. Toplantýya iliþkin basýna açýklama yapýlmazken, daha önceki görüþmelerin aksine, basýnýn toplantý odasýndan görüntü almasýna izin verilmedi. Basýn mensuplarý otel resepsiyonundan arka bahçeye geçirildi ve basýnýn görüntü almasý için ayrýlan bölgede bekletildi. Siyasi parti liderleri ve toplantýyý düzenleyen Slovakya Büyükelçisi Anna Turenicova'nýn görüntü verilecek yere gelmesinin ardýndan "The Elders" üyeleri geniþ güvenlik önlemleri altýnda otele geldi ve basýn mensuplarýna görüntü alabilmeleri için poz verdi. Görüntü alýnmasýnýn ardýndan basýn otelden çýkarýldý.

"The Elders" nasýl kuruldu Tüm dünyadan liderlerin yer aldýðý "The Elders", 2007 yýlýnda Nelson Mandela ve Graça Machel tarafýndan kuruldu. Tecrübe ve birikimlerini kullanarak dünyadaki çeþitli bölgelerde yaþanan sorunlara çözüm bulma çabalarýna destek veren "The Elders" üyeleri arasýnda Kofi Annan, Ela Bhatt, Lakhdar Brahimi, Gro Harlem Brundtland, Fernando Henrique Cardoso, Jimmy Carter, Graça Machel, Mary Robinson, Desmond Tutu ve Muhammad Yunus da bulunuyor.

Keyfi gözaltýlar yaygýnlaþýyor... DW - BM Ýnsan Haklarý Yüksek Komiseri Navinethem Pillay, keyfi gözaltýna kaynaklýk eden terörle mücadele mevzuatlarýna dikkat çekerek, dünyada yaygýnlaþan bu uygulamaya karþý mücadele baþlattý. Keyfi gözaltý uygulamasý yeni deðil. Ancak son yýllarda bu uygulama çarpýcý bir oranda yaygýnlaþarak arttý. Neredeyse tüm ülkelerde keyfi gözaltýlarýn olduðunu söyleyen Birleþmiþ Milletler'in (BM) Ýnsan Haklarý Yüksek Komiseri Navi Pillay'e göre artýþa, teröre karþý baþlatýldýðý iddia edilen savaþ kaynaklýk ediyor.

Sorunun kaynaðý terörle mücadele mevzuatý Dünyanýn birçok bölgesinde hükümetlerin terörle mücadele önlemleri sonucunda gözaltý sayýlarýnýn arttýðýna dikkat çeken Pillay, "Bazý ülkelerdeki yeni terörle

mücadele mevzuatlarýndaki eðilim, emniyet güçlerine bireylere karþý somut suçlamalar olmadan, gittikçe uzayan süreler gözaltýnda tutma izni verilmesi" diye konuþtu.

Habeas Corpus vurgusu Baðýmsýz ve tarafsýz mahkemelerde temyize gitme hakkýnýn önemine vurgu yapan Pillay, Guantanamo'da hapiste tutulan yüzlerce zanlýnýn insan haklarýnýn, Amerika Birleþik Devletleri hükümeti tarafýndan çiðnenmesinden endiþe duyduðunu kaydetti. BM Ýnsan Haklarý Yüksek Komiseri Navinethem PillayBildunterschrift: Großansicht des Bildes mit der Bildunterschrift: BM Ýnsan Haklarý Yüksek Komiseri Navinethem PillayÝnsan Haklarý yetkilisi bununla birlikte Amerikan Yüksek Mahkemesi'nin Guantanamo'daki tutuklularýn "habeas corpus", yani kiþinin ken-

disinin ya da bir baþkasýnýn yasalara aykýrý olarak gözaltýna alýndýðý iddiasýyla mahkemeye baþvurma hakkýný elinden alan yasanýn anayasa aykýrý olduðuna hükmetmesini memnuniyetle karþýladýðýný vurguluyor. Pillay bu kararla zanlýlara sivil mahkemelerin yolunun açýldýðýna dikkat çekiyor ve "Biz mahkemelerin 'keyfi tutuklama' olduðuna hükmettiði durumlarda sözkonusu bireyin serbest býrakýlmasýný ve güvenli olacaðý bir ortama teslim edilmesini denetliyoruz" diye konuþtu.

'Milyonlarca keyfi gözaltý kurbaný var' 'Guantanamo'dakiler gibi niceleri var'Bildunterschrift: Großansicht des Bildes mit der Bildunterschrift: 'Guantanamo'dakiler gibi niceleri var'Pillay, özellikle Guantanamo'nun manþetlerde yer

aldýðýný hatýrlatýrken, dünyada milyonlarca kiþinin benzer acýlar yaþadýðý gerçeðinin unutulmamasýný istedi. BM Yüksek Komiseri, "Her gün dünyada yüzlerce erkek, kadýn ve çocuk keyfi gözaltý ile karþý karþýya kalýyor. Hatta birçoðu insanlýkdýþý koþullar altýnda bu yasadýþý uygulamaya maruz kalýyor" diye konuþtu. Pillay'a göre keyfi gözaltý sadece siyasi baský aracý olarak kullanýlmýyor, ayný zamanda göçmenler ve siyasi mülteciler de bu uygulamaya maruz kalýyor. Ayrýca yoksullar, engelliler, yetimler ve cinsel istismara uðrayan kadýnlar da hapiste tutulanlar arasýnda yer alýyor. Birleþmiþ Milletler Ýnsan Haklarý Yüksek Komiseri Pillay, yeni baþlatýlan giriþimle dikkatleri bu unutulan kurbanlara çevirmek istediðini ve onlarýn haklý adalet arayýþýna destek vermeyi hedeflediðini kaydetti.

Yazarýmýz Arif Hasan Tahsin rahatsýzlýðý nedeni ile bu haftaki yazýsýný yazamamýþtýr. Hocamýza acil þifalar dileriz...


HABER

7

10 EKÝM 2008 CUMA

Atom Mühendisi Prof. Tolga Yarman'dan AKP hükümetine çok sert eleþtiriler: Atom Mühendisi Prof. Tolga Yarman, Habertürk'te katýldýðý programda nükleer enerji santrali kurulmasý konusunda ýsrarlý davranan AKP hükümetine ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na çok sert çýkýþlar yaptý. Habertürk'te Oylum Talu'nun sunduðu 'Burasý Haftasonu' programýnýn konuðu olan Atom Mühendisi Prof. Tolga Yarman, nükleer enerji konusunda belirli çevrelerce Türkiye'nin aldatýldýðýný ifade etti. Doðalgaza olan baðýmlýlýðýn nükleer enerji santrali kurularak aþýlamayacaðýný, orada baþka baðýmlýlýklar oluþacaðýný dile getiren Yarman, "Ceberrut bir yönetim anlayýþý ile

Onlarýn yürekleri yetmez! karþý karþýyayýz. Türkiye'ye nükleer alanda iyilik yapmaya deðil, Türklük yaptýðý aþikar bir yönetim acziyle karþý karþýyayýz" diyerek sert ifadelerde bulundu. Sinop'ta yapýlmasý planlanan nükleer santralin lisansýnýn olmadýðýný belirten Yarman, "Dünyada ilk kaçak nükleer santral Sinop'a yapýlacaktý. Böyle bir acz olabilir mi yani, tam Aziz Nesin'lik bir vaziyetle karþý karþýyayýz" þeklinde konuþurken, þahsen nükleer santrale karþý olmadýðýnýn altýný çizdi. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na da yüklenen Yarman, "Ben alaturka maceralara karþýyým. Nükleer yaklaþýmlara karþýyým.

Gayrý ciddi nükleer atom enerjisi yönetimi anlayýþýna karþýyým. Atomu nereden öðrendiði belli olmayan, atom enerjisini nereden öðrendiði belli olmayan, atom enerjisi yönetimini nereden öðrendiði hiç belli olmayan, atom enerjisi yönetiminin hangi kademesinde kaç dakika çalýþtýðý belli olmayan bir yönetim var orada. Böyle gayrý ciddi yönetim anlayýþý olabilir mi?" dedi. Hükümetin son yýllarda yaptýðý özelleþtirme adýmlarýna dikkat çeken Prof. Tolga Yarman, hükümetin neden nükleer enerji konusunda yýllardýr bu kadar ýsrarlý bir çizgide durduðunu anlayamadýðýný belirtti.

Nükleer enerji ihalesine giren firmalardan sadece 1 tanesinin teklif verip diðerlerinin teþekkür etmesine de deðinen Yarman, hükümetin sýrf bu nedenden bile istifa etmesi gerektiðini belirtti. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'ndaki yetkililere de seslenen Prof. Tolga Yarman, þu iddialý sözleri sarf etti: "Þöyle bir vaziyet var orada oturanlarýn yürekleri ve bilgileri yetmez bizim gibi olanlarla konuþmaya. Savcýlara da ihbarda bulunuyorum. Ergenekon'la uðraþsýnlar ama gitsinler oradaki çeteleþmenin üzerine eðilsinler lütfen. Çünkü orada yasaya aykýrý bir vaziyetle karþý karþýyayýz."

Tarýk Ali'yle Mesele Dergisi için Ýbrahim Beyazoðlu'nun yaptýðý söyleþi...

Avrupa Birliði ve ABD: Kýbrýs'ýn Yeni Sömürgecileri Kýbrýs en baþta sizin gözünüzde ne anlam ifade ediyor? Yaptýðýnýz gözlemlerin ardýndan Kýbrýs sorununa dair aklýnýzda ilk beliren temel fikirleriniz nelerdir? Bölünmüþ ve iþgal edilmiþ Kýbrýs'a dair ilk akla gelen ifade, Kýbrýs'ýn 'sömürgeciliðin ürünlerinden' olduðudur. Ada, gerileyen imparatorluk (Osmanlýlar) tarafýndan, büyüyen sömürge güç Ýngilizlere satýldý. O zamandan beri de bu gerçek, Ada'nýn ilerideki tarihine egemen oldu. Ýngilizlere karþý baþlatýlan 1931 isyaný acýmasýzca ezilerek bastýrýldý. 'Böl ve yönet' politikasý, pek çok imparatorluðun ilkesidir. Ýngilizler bunu Hindistan'da, Afrika'da, Ýrlanda'da ve Kýbrýs'ta uyguladýlar. Daha sonra, 1950 plebisitinde, Kýbrýslý Rumlarýn (ki nüfusun yüzde 80'ini oluþturuyorlardý) yüzde 96'sýnýn Enosis lehine oy kullanmasý tam bir sürprizdi. Sonraki iki on yýlda soðuk savaþ'ýn yaptýðý müdahaleler, faþist Yunan cuntasý ve Henry Kissinger'in Makarios'a duyduðu nefret, Kýbrýslý Rumlarýn arasýnda daha fazla bölünmeler doðurdu. Kýbrýs'a dair benim erken anýlarým, zülme uðrayanlar ve sürgün edilen Makarios'tu. Lahor'daki ailemizce Makarios, sömürge karþýtý direniþ lideri olarak çok büyük saygý görmüþtü. Fakat ona karþý, önce Grivas ve ardýndan üçüncü-sýnýf ganster Nikos Sampson, iktidarý ele geçirmek için sevk edildiler. Ýngilizler bu geliþmelere öylece seyirci kaldý ve olup bitenleri izlemekle yetindi. Türkiye bunlara tek taraflý bir hareketle cevap verdi. Sonuçta, Yunan cuntasý gibi Sampson rejimi de çöktü. Ancak þu an Kýbrýs bölünmüþ ve 180 bin Kýbrýslý, Atilla hattýnýn öte tarafýna sürülmüþ durumda. Adadaki çözümü engelleyen (f)aktörlerin neler olduðunu düþünüyorsunuz. Kýbrýs kömünist partisi AKEL, tarihsel olarak Kýbrýslý Türklerle birlikte yaþamaktan yana. Gel gelelim, 2004 Annan Planý referandumunda bu parti yüzde 75'lik oranla 'Hayýr'a katký koydu. Görünüþe göre bu partinin karakterine uygun olmayan bu tutumu göz önüne alýrsak, Kýbrýslý Türkler ile Kýbrýslý Rumlar arasýnda ilk anda iki taraflý güvensizlik duygusu yaratan ve bölünmeyi yeniden üretmeye sebebiyet veren faktörler nelerdir? Bana göre, ülkeyi çözümden alýkoyan esas sebep, Kýbrýs'ýn iþgal altýnda bir ada olduðu gerçeði. Bölünmenin bedeli gerçekten çok aðýr olmuþtur. Etnik temizlikler, zoraki göç v.s. her zaman mevcut bir yabancý ordu, diðer ordunun da adanýn askeri üslerini iþgal etmiþ olmasý. Bu iþgal sona erseydi karþýlýklý uzlaþýlan bir çözüm

Kýbrýslýlarýn kendi iradesinde? Az önce dediðim gibi, Kýbrýs ne kadar erken iþgalcilerden kurtulursa o kadar kýsa zamanda tekrar nefes alabilir. Talat da Hristofiyas da bunun farkýndalar ve iki tarafýnda uygum içerisinde hareket etmeleri gerekiyor. Eminim ki iþgalci güçler ve askeri üslerin tasfiyesi için referandum'a gidilse, böylesi bir talep çok büyük çoðunlukla taraftar bulacaktýr. Tabii ki AB, insanlarýn demokratik iradesini hiçe sayabilir, ama bu da onlarýn saflarýnda bazý bölünmelere yol açabilir. Son seçimlerde Papadopoulos'un ilk turda kaybetmesi sizin için sürpriz olmadý mý? Þimdi artýk tarihte ilk defa iki sol parti, CTP ve AKEL, iktidara geldiler. Bu durum için ne söylemek istersiniz? Kestirme bir cevapla, bu toblonun çok hoþuma gittiðini söylemek isterim. Doðrusu, böyle kötü zamanlarda elde ne varsa ona sarýlmak lazým. Zaten bir tek sol, kaba ve geri kafalý þövenizme verebilir. Ýki topluma da birlikte çalýþýp çabalamanýn herkes için en iyi yol olduðunu bir tek Sol gösterebilir. olabilirdi. AKEL'in iktidarda bulunmasý bu açýdan çok olumlu. Kýbrýslý Rumlarýn fevkalade ekonomik baþarýsý göz önüne alýnýrsa, Birleþik bir Ada uðruna barýþçýl deðiþim çabalarýný sürdürmek mümkün olmalý. Annan Planý'na gelince, plan mevcut Kýbrýs hükümetini devre dýþý býrakarak Birleþmiþ Milletler bürokrasisi yoluyla isteklerini zorla kabul ettirmeyi hedefleyen, temelinde bir Ýngiliz-Amerikan operasyonuydu. Amaç, Kýbrýs'ý Türkiye'nin Avrupa Birliði'ne giriþi doðrultusunda bir karþýpazarlýk kozu olarak kullanmaktý. Ancak bu hedef gerçekleþmedi. Planýn kendisi Ankara'ya taviz vermeye göre tasarlandýðýndan, Hristofyas plana karþý çýkma kararýný aldý. Yine de, AKEL'in zaferi sonucunda þu sýralarda pek çok olumlu geliþme yaþandýðýný söyleyebiliriz. Ne yazýk ki CTP ve Talat, Ankara'dan daha fazla baðýmsýz olamýyorlar. ;Türkiye'nin yaptýðý süpvansiyonlar bu sebeplerden bir tanesi, oysa bunlar gerekli bile deðil. Kýbrýs ekonomisinin elastikiyeti hesaba katýldýðýnda, barýþçýl yeniden birleþme sadece Kýbrýslý Türklerin karýna olabilir. O yüzden, Kýbrýslý Türklerin Ankara'yla birlikte hareket etmelerindense, Kýbrýslý Rum yurttaþlarýyla bir arada hareket etmeleri daha iyidir. Yine de, ne yazýk ki Kýbrýs'ý birleþtirecek maddi koþullarýn hiçbir zaman çok saðlam olmadýðýný belirtmek gerekiyor. Uzun yýllardýr emperyalizm ve kapitalizm konularý üzerinde çalýþmalar

yapýyorsunuz. ABD veya Avrupa Birliði'nin adanýn yeni muhtemel sömürgecileri olduðu söylemi sizce ne ölçüde geçerlidir? Bu iddialar içinde Rusya'nýn yeri nedir? Ýngiltere vasýtasýyla Avrupa Birliði, Türkiye yoluyla da ABD, adanýn yeni sömürgeci güçleridir. Kýbrýs'ýn sýrf AB içinde dahi hakikaten özgür olabilmesi için bu güçlerin adadan çýkmalarý talebini öne sürmek gerekir. Rusya dünya politikasýnda daha yeni yeni yer ediniyor, ancak týpký diðerleri gibi kendi çýkarlarýný korumak üzere hareket ediyor. Ne de olsa, nüfus alanlarýndan koparýlýp devre dýþý býrakýlmýþ küçük ülkelerin kaderi, asla reel politikada bir öncelik olarak görülmemiþtir. Bölgedeki iliþkiler aðý içerisinde, kimler için hangi faktörler risk altýnda görülüyor? Kýbrýs, durmadan deðiþen bu iliþkiler aðý içerisinde ne anlam ifade ediyor? Ortadoðu'da Kýbrýs ve Kýbrýs sorununa dair risk unsuru barýndýran bir þey var mý? Ortadoðu (Suriye ve kýsmen Lübnan hariç) Amerika Birleþik Devletleri tarafýndan iþgal edilmiþ durumda. Eðer Kýbrýs tamamýyla baðýmsýz olsaydý, bu bazý Ortadoðu devletlerini kendilerince hareket etmeleri için yüreklendirecekti, gel gelelim kapitalist Batý ekonomisindeki petrol krizi, petrolü daha da hayati kýlýyor. Kýbrýs meselesi sadece Yunanistan, Türkiye ve Ýngiltere gibi garantörlerle mi kýsýtlý? Kýbrýs sorunu ne dereceye kadar

Böyle zamanlarda entelektüellerin üstlenmesi gereken görevler neler olabilir? Doðruyu söylemek gerekirse, iktidarý elinde bulunduranlarýn kuklasý olmaktan sakýnmak. Dostum Peri Anderson'ýn London Review of Books'ta Kýbrýs üzerine yazdýðý makale kamu (halk entelektüelinin nasýl yazýp davranacaðýnýn mükemmel bir örneði. Bu makale Yunanistan'da kitap olarak yayýmlanýyor ve New Left Review'un 2007-Türkçe seçkisinde -ek bir makale olarak- yer alacak. Hindistan, Pakistan ve Kýbrýs, Büyük Britanya sömürgeleriydi. Pakistan ve Hindistan'ýn durumlarýný Kýbrýs'ýnkiyle karþýlaþtýrabilir miyiz? Evet, ancak ölçek çok farklýydý. Bölünme, mantýklý olarak Ýngiliz Ýmparatorluðu'nun politikasý sonucunda cereyan etti. Önceki Ýngiliz sömürgelerinde de görebileceðimiz gibi bölünme rastlantý deðil. Bu baðlamda, Ýrlanda Kýbrýs'la daha iyi karþýlaþtýrýlabilir. Yüzyýllarca süren Ýngiliz egemenliði ve yerleþimcilerin implantasyonu, bölünmenin hala çözülememesi sonucu doðurdu. Kýbrýslýlara vermek istediðiniz son mesaj nedir? Bütün iþgalci kuvvetlerden kurtularak gerçekten baðýmsýz bir Kýbrýs için birleþmeleri ve eleþtirel seslerini baþka savaþ ve iþgallere karþý da sürdürmeleri. Makarios bu anlamda o kadar da kötü bir örnek deðildi.


8

10 EKÝM 2008 CUMA

HABER

BÝRÝNCÝ KUÞAK KIBRIS TÜRK SOLU (20) Geçen haftadan devam O yýllarda, ABD ve Ýngiltere dýþiþleri ve savunma bakanlýklarý, askeri ve istihbarat örgütleri ile "Anti Komünist" baðlamda sýký bir iþbirliði içerisinde olan Türkiye Dýþiþleri, Türkiye Genel Kurmayý'nýn yakýn denetimindeki "Özel Harp Dairesi" ve nihayet Menderes hükümeti için, "Birinci Kuþak Kýbrýs Türk Solu", ortak düþmandý. Türkiye'deki solcular ve komünistler gibi, ortadan kaldýrýlmasý veya en azýndan pasifize edilmesi gereken bir hedefti. Zaten Kýbrýs konusunda ýrkçý bir yaklaþýmla, önceleri "adanýn eski sahibine devri", daha sonra da bu talepten vazgeçerek adanýn "Taksim"i lehinde kýþkýrttýðý Türkiye gençliði aracýlýðýyla, iç politikada kendi lehinde kamuoyu yaratma uðraþýndaki Menderes hükümeti için, bu yazýyý kaleme alanlar,Nihat Erim'e verilen AKEL Türk Kolu imzalý mektup- Türkiye Dýþiþlerinin yeni Kýbrýs politikasý için bir ayak baðýndan baþka bir þey olamazdý. Hele de o yýllarda "Dýþ Türkler'i bir bayrak altýnda toplamak" gibi Turancý, yani ýrkçý politikalarýn dahi zaman zaman Türkiye siyasetinde etkili olduðu düþünüldüðünde, Birinci Kuþak Kýbrýs Türk Solu'nun, Türkiye'deki dönemin mevcut iktidarýnýn Kýbrýs Politikasý'nda bir çýban baþý olduðu kolayca anlaþýlacaktýr. Soðuk savaþ döneminde Dýþ Türklerin en yoðun bulunduðu topraklar, Sovyetler Birliði sýnýrlarý içerisindeydi. Bu gerçeklik ise Türkiye'de dönemin iktidarýnýn Komünizm'e karþý gençliði kýþkýrtmasýný daha da kolaylaþtýran bir etkendi. Ayrýca Menderes ve hükümeti 1950 yýlýnýn baþýnda, NATO üyesi olabilmek uðruna, ABD'li askerlerle Kore'de Komünizme karþý birlikte savaþmak üzere binlerce asker göndermiþti. Kore'de, Komünistlere karþý ABD askerleriyle birlikte savaþarak ölmeyi ve orada en çok kayýp veren ikinci ülke ordusunun Türkiye olmasýný övünülecek bir konu yapan Menderes ve askeri kaynaklar, böylece Komünizme karþý düþmanlýðý daha bir provoke etmiþ olmuyorlar mýydý? Bu konuda Türkiye'li iki entellektüel yazarýn görüþlerine baþvuracak olursak: " - Demokrat Parti, Soðuk Savaþ döneminde ABD'yle komünizm tehlikesi üzerinden bir iliþki kuruyor ve bildiðim kadarýyla böyle bir tehlikenin varlýðýný göstermek amacýyla elinden geleni yapýyor. - Evet, DP iktidarý ayaðý taþa geldi mi komünistlerden bir tür medet umma ruh haline girmiþti, yani ABD'den daha çok para istemek adýna komünizm tehlikesi diye bir umacý icat ederlerdi. Halbuki yarattýklarý umacýya kendilerinin de inandýklarý yoktu. Ama tevkifat yaparlar, bilmem ne yaparlar, böyle bir durum yaratýrlardý. Türkiye, komünizmden kendine, Amerikadan para alabilmek üzerine kurulu bir vazife çýkarýyordu" (3) Bilindiði gibi Kýbrýs Türk Liderliði, Türkiye devleti ve hükümetinin Kýbrýs politikalarýnýn uygulayýcýsý olmaya gönüllüydü. Bunu 1955 sonrasý yýllarda, her vesile ile Kýbrýs Türk Liderliði tarafýndan Türkiye hükümetine gönderilen mektuplarda ve yapýlan çaðrýlarda, Kýbrýs'ta gerçekleþtirilen "Ya Taksim Ya Ölüm" mitinglerinde, Dr. Küçük tarafýndan yayýnlanmakta olan Halkýn Sesi gazetesinin haberlerinde görmek mümkündü. 1950'li yýllarda siyasi tahayyülde, Dýþ Türkleri kurtarma düþüncesinin, Turancýlýk adý altýnda Türkiye'deki ýrkçý-milliyetçi propagandanýn öne çýkan unsurlarýndan olduðunu belirtmiþtik. Nitekim Varlýk Vergisi ile azýnlýklara karþý sergilenen düþmanca tutum, ayrýca Kürtlere ve 6-7 Eylül olaylarý ile Rumlara karþý giriþilen þiddet hareketleri, "Vatandaþ Türkçe Konuþ" daha sonra yine menders döneminde benzer bir "Vatandaþ Türkçe Konuþ" propagandasý Kýbrýs'ta da uygulanacaktý- kampanyalarý ve ülkedeki yine tüm azýnlýklara karþý yöneltilen asimilasyon politikalarý bu dönemde Türkiye'deki milliyetçilikle kol kola giden, ayný zamanda ýrkçýlýðýn da en açýk örnekleri olmuþlardýr. Dolayýsýyla bir yandan "yavruvatan" Kýbrýs'ta,

Tümgeneral Ahmet Daniþ Karabelen. Türkiye'de Özel Harp Dairesi'nin kurucusudur. Kýbrýs'ýn Ýstirdatý (Kurtuluþu) isimli planýn hazýrlayýcýlarýndandýr. Kýbrýs'a mali ve askeri kaynak bulmak için çalýþmýþ, silah ve cephane sevki için Binbaþý Ýsmail Tansu'yu görevlendirmiþ, baþta TMT'nin baþýna getirilen Rýza Vuruþkan olmak üzere adaya gizlive gönderilen diðer TMT subaylarýnýn da tayinini gerçekleþtirmiþtir. Enosis'ten kurtarýlmayý arzu eden arkasýna Türkiye hükümetinin desteðini aldýðýný nutkeden Kýbrýslýtürk liderliðinin propagandasýndan etkilenmiþ kalabalýklar, diðer yandan onlarý aslýnda biraz da Osmanlý'dan arta kalmýþ emperyal arzularla kurtarmaya hazýrlanan "Anavatan" Türkiye"... Böylece "yavrunun kurtarýlma talebi, ananýn da kurtarma arzusu" birleþince, milliyetçilikle kýþkýrtýlmýþ Türkiye ve Kýbrýstürk kamuoyunda büyük bir destek bulacaktý. Kýbrýs konusunda böyle bir kurtarma-kurtarýlma olayý, hem Menderes hükümetine popülist bir yarar, hem de Türkiye'nin o an için mevcut baþka iç sorunlarýnýn hükümet tarafýndan gözden saklanmasýna yarayacaktý. Dolaysýyla Kýbrýs sorunu, Menderes döneminden baþlayarak, bir süre sonra, Türkiye'de hükümeti olsun, muhalefet partileri olsun her zaman için siyasetçilerin iç tribünlere yönelik bir ajitasyon ve propaganda aracý olacaktý. Ayrýca o yýllarda Türkiye'nin Kýbrýslýtürklerin kurtarýcýlýðýna soyunmasý, Ýngiliz sömürge yönetiminin de EOKA'ya karþý Türklerden faydalanma imkanýna kavuþmasýnýn þartlarýný hazýrlamýþ oluyordu. Bütün bunlar da gösteriyordu ki, Birinci Kuþak Kýbrýs Türk Solu'nun mektubu Nihat Erim'e ulaþtýðý zaman, aslýnda adada geliþen siyasal süreç, iki toplum arasýndaki barýþýn ve iþbirliðinin aleyhine çalýþýyordu. Bu henüz bir türlü dar siyasal kadro hareketi olmaktan kurtulamamýþ Birinci Kuþak Kýbrýs Türk Solu için, büyük bir tehlike demekti. ........................................................ Dönemin Türkiye hükümeti ve askeri makamlarý, Taksim fikrini dillendirmezden evvel, daha önceki topraklarýn kazanýlmasý anlamýna gelen ve bu nedenle "Ýstirdat Planý" olarak adlandýrýlan siyasal stratejinin uygulanmasý için düðmeye basmýþlardý. Bu Türkiye'nin Dýþ Politikasýnda Atatürk'ten bu yana ilk kez, "Misak- Milli" sýnýrlarý dýþýna çýkýlmasýydý. Ýþte Kýbrýs'ta TMT faaliyetlerinin baþlatýlmasý, bu örgütün yönetim ve denetiminin Türkiye derin devleti tarafýndan üstlenildiði þartlarda, Türkiye'nin artýk taraf olduðunu açýkça dillendirmekten çekinmediði "Yeni Kýbrýs Politikasý" ile yürürlüðe sokuldu. Bunun için de Kýbrýs konusu ile ilgili olarak hem Türkiye Dýþiþlerinin þahin siyasetçi ve bürokratlarý, hem de Türk Ordusu'nun gönüllü, anti komünist ve de seçkin subaylarý görevlendirilmiþti. Bunun için önce TMT üyesi Kýbrýslýtürkler, gruplar halinde Ankara'ya davet edilerek, Türkiye Özel Harp Dairesi'ndeki görevli subaylar tarafýndan askeri olarak eðitilmeye baþlamýþlardý. Daha sonra Özel Harp Dairesi'nde görevli bu subaylarýn bir kýsmý adaya Türkiye Ýþ Bankasý memuru ve benzeri görevlerle gönderilmiþ ve TMT'nin askeri sevk ve idaresinin sorumlu-

luðunu üstlenmiþlerdi. Kýbrýs'a gönderilen bu subaylarýn birçoðu, Türkiye Ordusundan geçici olarak izine ayrýlmýþ gözküyorlardý. Birçoðu Kore gazisi olan bu subaylarýn bir kýsmý da, Amerika'da, Özel Harp Teknikleri konusunda da ayrýca askei eðitim görmüþlerdi. Dolayýsýyla, ABD'de, Sovyetlere komþu olan Türkiye'nin olasý Komünist iþgaline veya solcu gerillalarýn ayaklanmasýna karþý (kontra) gerilla hareketi baþlatmak, yani kontrgerilla olarak savaþmak için, hem askeri olarak eðitilmiþ, hem de teorik ve ideolojik bakýmdan Anti Komünist ve özellikle fanatik Türk Milliyetçisi bir görüþe sahip olmalarý kaçýnýlmazdý. Ýþte Türkiye'de, "devlet içerisinde devlet" olarak örgütlenmiþ Özel Harp Dairesi, bu Kontrgerilla eðitimi almýþ seçkin subaylarýný TMT'nin askeri olarak örgütlenmesi ve faaliyetlere baþlamasý için adaya göndermiþti. Dolayýsýyla TMT, sadece Türk Milliyetçisi bir örgüt olarak deðil, ayný zamanda EOKA gibi "Anti Komünist" bir

örgüttü de. Daha kurulur kurulmaz, Kýbrýstürk toplumunda Komünist bilinen veya Kýbrýslýrumlarla barýþ içerisinde yaþanabileceðini söyleyen, onlarla ticari iþbirliði yapan Kýbrýslýtürkleri yazýlý ve sözlü olarak hedef göstererek tehdit eden TMT, tek tek kiþileri isim vererek deþifre etmekle iþe baþlayacaktý. Böylece Menderes hükümetinin, EOKA'nýn Enosis için Elen Milliyetçi þiddetine ve Yunanistan'ýn da Enosis'e verdiði desteðe karþý çýkýþý, siyasi demeçlerinde, adanýn sadece Yunanistan'ýn deðil, Türkiye'nin de hakký olduðunu öne sürmesi, yani "Enosis'e karþý Taksim"i dillendirilmesiyle ve nihayet adada TMT'ne askeri lojistik destek saðlayýp, bizzat bu örgütün sevk ve idaresini ele almasýyla baþlatýlmýþ olacaktý. Bu geliþmeler elbette Ýngilizlerin adadaki "böl ve yönet" diplomasilerinin adým adým yerleþmesi anlamýna geliyordu. Böylece Kýbrýs Türk Liderliði de Türkiye'deki bu politika deðiþikliðine paralel olarak, eðer Kýbrýslýrumlar Enosis'te ýsrarcý olacaklarsa o zaman bunun ikili bir Enosis, yani Taksim olmasý gerektiðinde ýsrarcý olmaya baþlayarak, adadaki bölünmenin varlýðýný da duyurmuþ oldular. Bütün bu geliþmeler olurken, Ýngilizler de, Kýbrýs sorununa Türkiye'yi dahil edip, Kýbrýs sorununda kendisine yeni bir müttefik, EOKA'ya yeni bir düþman, kazandýrmanýn siyasi rahatlýðý ile hareket edecekti. Nitekim o yýllarýn Kýbrýslýrum liderlerinden ve sonradan CumhurBaþakaný makamýna kadar yükselecek olan Glafkos Klerides, Ýngilizleri rahatlatan bu siyasi geliþmeler konusunda yýllar sonra yaptýðý bir söyleþide þöyle demiþti: "TMT EOKA'nýn panzehiriydi. Ýngilizler adadan ayrýlmamak için; eðer adadan ayrýlýrlarsa Türklerle Rumlarýn birbirini öldüreceðini ileri sürüyorlardý." (4) ............................ Böylece dönemin Ýngiliz sömürge yönetiminin, Elen Milliyetçilerin þiddet hareketini nötralize etmek amacýyla provoke ettiði Türk Milliyetçiliði, Türkiye'de "derin devlet" tartýþmalarýnda adý daima öne çýkan Özel Harp Dairesi'nin, ilk yurt dýþý deneyimi ve örgütlenmesi olacaktý. ABD'nin, özellikle Güney Kore'de, Koreli ve Çin'li Komünistlere karþý ABD askerleri ile birlikte savaþmýþ Türk Ordusu subaylarýndan kurulduðunu belirmiþ olduðumuz bu "Gizli" ve "AntiKomünist" askeri örgüt -Özel Harp DairesiTMT'nin askeri kadrolarýnýn eðitilmesine de öncülük edecekti. Bu durum, yani TMT'nin anti komünist Türk subaylarý tarafýndan eðitilip sevk ve idare edilmesi ne anlama gelmekteydi? Elbette bunun anlamý, TMT'nin, sadece Kýbrýs'ta EOKA ve Enosis hareketine karþý koymakla kalmayacaðý, ayný zamanda Kýbrýslýtürkler arasýndaki sol hareketin yokedilmesini saðlamak gibi bir de misyon

üstlenmiþ olacaðýydý. Zaten Türkiye'de Menderes hükümeti yýlHalil larýnda Türkiye soluna PAÞA karþý giriþilen siyasal þiddetin arkasýnda da bu ABD baðýmlýlýðý vardý. ...................................... Ýngiliz Sömürge Yönetimi'nin, kuruluþ yýllarýnda, TMT'ne silah, silah ve cephane yardýmý ile askeri eðitim desteði saðlayan Özel Harp Dairesi'nin adadaki faaliyetlerine göz yumup yummadýðý ile ilgili bir soru, bizi Ýngilizlerin o dönemde bu çatýþmadan ne gibi bir çýkar umduklarý sorusunu düþünmeye iter. TMT'nin, sadece EOKA karþýtý þiddet faaliyetlerini deðil, Kýbrýs Türk Solu'na karþý saldýrgan giriþimlerini de görmezden gelen yasadýþý bu örgüt hakkýýnda gereken yasal iþlemleri yapmakta istekli olmayan dönemin sömürge yöneticilerinin buna göz yumduðunu söylemek elbette mümkün... Konu ile ilgili olarak, yine Kýbrýs Cumhuriyeti eski CumhurBaþkanlarýndan Glafkos Klerides'in görüþlerine baþvuracak olursak: "TMT'nin Britanya hükümetinin bilgisi dahilinde kurulan bir örgüt olduðunu biliyorduk. Ýngiliz Dýþiþleri Bakaný'nýn Türkiye'den Kýbrýs'a daha çok ilgi göstermesini istemesinin ardýndan gördüðümüz ilk þey, iki toplumlu çatýþmalar, kundaklamalar, 1958 yýlýnda iþlenen cinayetler oldu. Ýngilizlerin EOKA'ya karþý savaþýrken TMT'ye göz yumduklarýný biliyorduk. TMT'ye ve Türkiye'den gelen silahlarýna göz yumuyorlardý. Ýngiliz Gizli Servisi, TMT'nin bütün faaliyetlerinden haberdardý." (5) ............................................. Bu arada ABD, genel olarak Dünya'da olduðu gibi, Kýbrýs Sorununda da Ýngiliz Dýþiþleri'nin politikalarý ile örtüþecek bir "Kýbrýs politikasý" tutturmaya özen gösteriyordu. Nitekim ABD'nin NATO üyesi iki anavatanda, adýna gladyo denen gizli "Anti Komünist ordular" oluþturmasý ve kendisi tarafýndan eðitilip finanse edilen bu gizli örgütlerin komutanlarý aracýlýðýya, ABD menþeili silah ve cephanelerinin adadaki iki fanatik milliyetçi örgüte aktarýlmasýna göz yummasý, az önce anlatmaya çalýþtýðýmýz geliþmelerin bir nevi ispatý gibiydi. Çünkü sonuçta o silahlar hem adadaki Kýbrýslý Solculara yönelecekti, hem de EOKA ile TMT arasýndaki çatýþmalar nedeniyle, Ýngiliz Sömürge Ýdaresinin "Böl ve Yönet" politikalarýna uygun düþecekti. Bütün bunlar bir bakýma, ABD'nin Kýbrýs konusundaki Ýngiliz diplomasisi ile uyuþtuðunun da birer göstergesiydi. ......................................................... 1952 yýlýnda Nasýr'ýn Mýsýrdaki darbesi ve arkasýndan Ýngilizlerin Süveyþ'i terke zorlanmasýyla, Kýbrýs Ýngilizler için çok daha önem kazanmýþtý. Ýngilizlerin Kýbrýs'tan vazgeçmesi demek, artýk Ortadoðu ile ilgili politikalarda siyasi ve askeri olarak söz sahibi olmamasý anlamýna gelecekti. Ýngiliz diplomasinde, Birleþik Krallýðýn, Orta Doðu ve Doðu Akdeniz'deki sadece hegemonik deðil, ekonomik ve ideolojik çýkarlarý da vardý. Bunun için de gayet sinsi ve "masum" bir biçimde yürürlüðe koyduðu "Böl ve Yönet" diplomasisinin, söz konusu sömürge ülkenin insanlarý arasýnda neden olacaðý düþmanlýklar, çatýþmalar ve nihayet uzun vadeli acýlar, Ýngiliz sömürge yöneticilerini zerre kadar ilgilendirmiyordu. Öyle anlaþýlýyor ki Ýngiliz sömürge yönetiminin Kýbrýs politikalarýndaki bu "böl ve yönet" þeklindeki taktiksel deðiþikliðinin stratejik hedefi, belirtildiði gibi hiç olmazsa adayý bir süre daha yönetebilmek, adadaki kalýþýný bir müddet daha uzatabilmek ve adadan ayrýlýk vakti gelip çattýðýnda bir veya birkaç noktada askeri üs kolaylýðý elde edebilmekti. Bunun için adalýlarýn siyasal, soayal ve askeri çatýþmalarýndan, birbirlerinin boðazlarýna sarýlacak kadar düþman olmalarýndan, uzun lafýn kýsasý adalýlarýn aptallýklarýndan, Ýngilizlerin yararlanmalarý söz konusuydu. Siyasal olaylar, adalýlarý bölünüp yönetilmeye aday topluluklar haline getirince, Ýngilizlere de toplumlarýn bu gönüllü bölünmesinden kendi çýkarlarý lehinde yararlanmak düþmüþtü.


ÖZEL

9

10 EKÝM 2008 CUMA

HAFTANIN GETÝRDÝKLERÝ...

Serhan Gazioðlu


10

10 EKÝM 2008 CUMA

HABER

Kriz Türkiye'nin Önünde Fýrsat Olabilir Hayri Kozanoðlu - post express Express Dergisi'nin "Neoliberalizmin Gerçek 100'ü" kitabýný hazýrlayan Hayri Kozanoðlu'yla yaptýðý söyleþiden son ekonomik krizin Türkiye'ye etkileri hakkýnda görüþlerini alýntýlayýp yayýnlýyoruz. Aykut Kýlýç ile Siren Ýdemen'in yaptýðý söyleþinin ilk yarýsýnýn tamamý Express Dergisi'nin ekim sayýsýnda. Ýkinci yarýsýysa derginin bir sonraki sayýsýnda yayýnlanacak. Bu krizin diðer ülkelere yansýmasý nasýl olacak? Dünyada en fazla dikkatlerin çekildiði ülke Çin. ABD, Çin'in en önemli ihracat kalemi. ABD'nin cari açýðýný en fazla finanse eden ülke Çin. Ýlginç rakamlar var, mesela Fannie Mae ve Freddie Mac'de Çin'in 450 milyar dolarlýk tahvil ve finansman bonosu yatýrýmý olduðu biliniyor. Çin'in yaklaþýk 1.4 trilyon dolarlýk rezervi var. Bu rezervin çok büyük bir kýsmý ABD Hazinesi kâðýtlarýna ayrýlmýþ durumda. ABD'deki kriz Çin'de de bir kriz alamýna mý gelir, yoksa tersine Çin'in lehine mi olur? Bunun boyutlarýný tam olarak görmek çok kolay deðil. Asya krizi sonunda, Asya ülkelerinde çok ciddi bir yaþam standardý gerilemesine, üretim daralmasýna yol açan ve Asya'da yýllarýn emeðiyle yapýlmýþ yatýrýmlarýn kýsa sürede, ABD baþta olmak üzere, Batýlý kapitalist ülkelerin eline geçmesine neden olan bir süreç yaþandý. Bu krizde de belki ABD kuruluþlarýnýn bir kýsmýný Çin'in, Körfez ülkelerinin, Suudi Arabistan'ýn satýn almasý söz konusu olabilir. Belli ölçülerde, kriz olarak da Çin'e yansýyabilir. Orada da iþsizlik artabilir, üretim düþebilir, ama öbür taraftan da Çin'in mevcut birikimleri nedeniyle bir kýsým kuruluþlarýn ucuz fiyatlarla Çin'in eline geçmesine neden olabilir. Çok karýþýk bir mekanizma. Türkiye nasýl etkilenir? 2009'dan itibaren etkinin hissedileceði, önümüzdeki bir buçuk sene, büyümenin yüzde 4'ün altýnda olacaðý söyleniyor... Küresel ekonomiyle yakýn baðlarý olan hiçbir ülke bu krizden zarar görmeden kendisini kurtaramayacak. Ama özellikle Türkiye gibi cari iþlemler açýðý çok yüksek olan ülkeler daha fazla etkilenecek. Türkiye cari iþlemler açýðý veriyor, yani yurtdýþý aleme sattýðý mal ve hizmetlerden elde

ettiði döviz gelirleri, aldýðý mal ve hizmetlere harcadýðý paradan daha az. Bu sistemin devam etmesi için finanse edilmesi gerekiyor. ABD'de kamunun borçlanma faizlerinin bu kadar düþtüðü, risk algýlamasýnýn bu kadar yükseldiði bir dönemde, Türkiye gibi ülkeler, YTL cinsinden faizleri daha da yüksek tutarak para çekebilirler. Faizlerin yükselmesi, Türkiye'de durgunluðun artmasý, yatýrým eðilimlerinin iyice duraksamasý demek, ikincisi, Türkiye kendine özgü krizler yaþadýðýnda, örneðin 1994'te, 2001'de, büyük ölçüde üretim altyapýsýný dýþ aleme yönlendirip ihracat gelirlerini arttýrarak krizden sýyrýlmayý denerdi, þimdi her yerde talep düþtüðü için böyle bir þansý olmayacak. Bu krizin Türkiye'ye zararýný sýnýrlandýrýcý olumlu bir etki, görmeye baþladýðýmýz gibi, petrol, enerji, ham madde fiyatlarýndaki düþüþler olabilir. Türkiye bunlarýn ithalatçýsý olduðu için buradaki faturasý daralacak. Böyle bir durumda, Türkiye gibi ülkeler, çalýþan insanlarýn gelirlerini arttýrarak, sosyal harcamalarý arttýrarak talebi sýradan insanlarla saðlamak yoluna gidebilirler. Ýkincisi, bu krizin Türkiye'nin önünde ciddi bir fýrsat olduðunu düþünüyorum. 1982'de, hatýrlanýrsa, dünya borç krizi olmuþtu, bütün borçlu ülkeler, Latin Amerika ülkeleri, Güney Kore, Polonya gibi ülkeler borçlarýný ödemekte sýkýntýya düþtüler ve borçlarý yeniden yapýlandýrýldý. Evet, bu süreçte ekonomileri ciddi daraldý, genel olarak zarar gördüler ama, en azýndan borçlarýnda bir indirime gittiler, vadeler yayýldý. Halbuki o dönemde Türkiye, efelik yapan Özal'ýn "aman borçlarýn kuruþunu bile aksatmayalým, sonra sittin sene borçlanamayýz" öngörüsü üzerine, borçlarýný son sentine kadar ödedi. Ama bu, Türkiye'nin mükâfatlandýrýlmasýný getirmedi. Sonraki dönemde, Güney Kore çok daha hýzlý büyüdü, Latin Amerika ülkeleri ciddi krizlerle karþýlaþtýlar ama, piyasalarýn hafýzasý çok kýsadýr, '80'li yýllarda borçlarýný ödeyememelerinin hesabýný kimse pek sormadý. Bu süreçten en fazla yarayla çýkan ülke Türkiye oldu. Þimdi, Türkiye'nin de borçlarýný yeniden yapýlandýrmasý için bir fýrsat doðuyor. Efelik yapmak yerine pazarlýk yapýlabilir.

Türkiye'nin bir pazarlýk gücü var mý? Borçluysanýz, her zaman bir pazarlýk gücünüz vardýr, hele büyük borçluysanýz. Borcunu ödeyemediðini söylüyorsan ve insanlar hâlâ sana mallarýný, petrollerini, arabalarýný satmak istiyorlarsa, pazarlýk gücün vardýr. Bunun en iyi örneði Arjantin. Üstelik Arjantin bunu tek baþýna yaptý. Türkiye þimdi sistemde karmaþanýn, paniðin, toz bulutunun olduðu bir dönemde, benzer ülkelerle birlikte bir pazarlýk gücüne sahip olabilir. Bir de, Türkiye 2001 krizinden, özellikle 1994 ve '99 krizlerinden farklý olarak, çok ciddi doðrudan yabancý sermaye yatýrýmý aldý, bunun artýlarý ve eksileri var. Ama, sermaye kaçýþý ihtimali anlamýnda bir artýsý þu, büyük yatýrýmlarý olduðu, para baðladýðý zaman, ülkenin kaos içinde olmasýna, krizlerle karþýlaþmasýna karþý sermaye tetikte oluyor. Finans sermayesiyle, üretim sermayesinin çok çok iç içe geçtiði bir dünyada yaþýyoruz. Bu nedenle, Türkiye, yabancý sermaye giriþinden nispî olarak yararlandý. Þimdi artýk dünya, bize anlatýldýðý anlamda küreselleþmenin geçerliliðini yitirdiði, bütün kurallarýn, kurumlarýn, mekanizmalarýn tekrar gözden geçirileceði, tekrar yapýlandýrýlacaðý bir döneme giriyor. Burada oluþabilecek pazarlýk gücünden yararlanmak lâzým. Bunu sadece muhalif iktisatçýlar deðil, sistemin en önde gelen yorumcularý söylüyor: Sistemin bütün varsayýmlarýnýn sorgulandýðý, yeniden yapýlandýrýldýðý bir dönemden geçiyoruz. Krizler ayný zamanda fýrsatlar da demekse, yeni fýrsatlarýn da ortaya çýkabileceði söylenebilir. Sistemin sorgulanmasýndan kastettiðiniz ne, neoliberal politikalardan vazgeçiþ mi, bir restorasyon mu? Bütün dünyada, hem ülkelerin içerisinde, hem de küresel anlamda bir sýnýf mücadelesi olacak. Sermaye gücünü elinde tutanlarla, ezilenler, emekçiler arasýnda ve güçlü ülkelerle zayýf ülkeler, bölgesel bloklarla tek tek ülkeler arasýnda, yani hem sýnýf savaþýmýnýn, hem de emperyalizmin aslýnda eskiden olduðundan çok daha fazla hissedildiði bir döneme geliyoruz. Tabii kesin kehanetlerde bulunmak çok zor, ama farklý bir dönem olacaðý, ezberlerin bozu-

lacaðý bir dönem olacaðý da açýk. Yani "emperyalizm yoktur" diyerek ezber bozma döneminden, "emperyalizm vardýr" diyerek ezbere dönme dönemine geliniyor. Aslýnda, ezber bozmanýn "emperyalizm vardýr" demek olduðu görülecek. Bu sorgulamayý sol örgütlenmeler, muhalifler mi yapýyor/yapacak, yoksa DTÖ'den Davos'a, IMF'den Dünya Bankasý'na sistemin kumanda merkezleri de bu sorgulamayý yapacak mý? Devlet kapitalizminin belirleyici olduðu dönemlerde, örneðin Fransa'da bankacýlýk sistemi tamamen kamunun elindeydi, ama hiç kimse kapitalizmin olup olmadýðýný tartýþmýyordu. Benim tahminim þu noktaya çekilinecek. Küreselleþme sermaye akýþlarýnýn, döviz spekülasyonlarýnýn, paradan para kazanma pratiklerinin en aza indiði, ama mümkün olduðunca serbest ticaretin devam ettiði þekilde tanýmlanacak; DTO fonksiyonlarýný devam ettirdiði, ekonomik milliyetçiliðin önüne geçmeyi amaçlayan bir programla yola çýkacak. Ama bunu gerçekleþtirebilir mi? Bu da çok þüpheli. Ülkelerin yaralarýný sarmak için belli bir süre içe kapanmayý, bilanço çýkarmayý tercih ettiði bir dönem olabilir. Sýnýf güçleri þu anda çok güçlü olmadýðýna göre, yer yer parlamalar olsa da, ilk dönemde mücadelenin, özellikle metropol ülkelerde ve daha çok burjuvazinin bu tip kanatlan arasýnda öne çýkacaðýný düþünüyorum. Finansallaþma dönemi bir þekilde geride kalacak. Bu noktada, Giovanni Arrighi'nin tezlerini hatýrlatmak istiyorum. Arrighi son kitabý "Adam Smith Beijing'de"de, öteden beri savunduðu hegemon güçlerin yükseliþi ve düþüþüyle ilgili genel tezlerini Çin-ABD baðlamýnda yorumluyor. Onun tezine göre, gerileyen hegemon son bir hamle olarak bütün aðýrlýðým finansallaþmaya vermeye, finansal gelirlerle ayakta durmaya çalýþýr, sonra burada da tutunamaz ve yerini yükselen bir hege-mona býrakýr. Bu hegemon, o dönem üretimde en fazla öne çýkan ülke olur. Çin'in önünde böyle bir fýrsat olduðunu, Çin'in bu fýrsatý hem kendisi, hem de dünya insanlýðý için olumlu kullanmasý halinde, daha eþitlikçi, daha adil bir dünya ortaya çýkabileceðini, ama Çin'in ulusal perspektifle, daha saldýrgan bir politika izlemesi halinde, onun da diðer hegemonlardan farký kalmayacaðýný söylüyor.

ARKADAÞ... BURHAN SÖNMEZ - Birgün Ve, "Fýrtýnalar, selvi aðaçlarýnýn dayanýklýlýðýný göstermek için iyi bir fýrsattýr" demiþti. Arkadaþlýklarýn dayanýklýlýðýný göstermek için de iyi bir fýrsattýr. Vietnam baðýmsýzlýk mücadelesinin önderi Ho Çi Minh'in gerçek adý bu deðildi, politik çalýþmalarý sýrasýnda kullandýðý isimlerden biriydi sadece, ama anlamlýydý. On altý yaþýndayken ülkesinden bir Fransýz gemisinin mutfaðýnda çalýþarak ayrýlan Ho, Fransa, Amerika, Ýngiltere gibi ülkelerde temizlikçilik, garsonluk, fotoðrafçý çýraklýðý, fýrýncýlýk gibi iþlerde çalýþtý. Güzel börek yapardý. Genç yaþtaki bir göçmen için o zamanlar tuhaf görünen bir alýþkanlýðý da vardý, her fýrsatta kütüphaneye gider, büyük bir iþtahla okurdu. Yýllar sonra Hong Kong'ta Ýngilizler'in eline düþüp hapsedildiðinde yakalandýðý verem hastalýðý yýllarca uðraþtýrdý onu, ama yüzünün inceliði veremden deðil, güzel annesine olan benzerliðindendi. Ülkesine ancak otuz yýl sonra döndü ve Fransa'ya karþý baðýmsýzlýk mücadelesine katýldý. Kafasý zehir gibi çalýþýyor, denilen cinstendi. Bütün öngörüleri doðru çýkýyordu, ama yakalanmaktan bir türlü kurtulamýyor, bu sefer de Çinliler tarafýndan hapsediliyor ve dizanteri ve sýtma hastalýklarýndan çekiyordu. Nereden kaptýysa, bir kartvizit bastýrma meraký vardý.

Sahte kimlikle dolaþtýðý her ülkede mutlaka yanýnda kartvizitleri olur, bunlarý insanlara bonkörce daðýtmaktan hoþlanýrdý. Kullandýðý birçok isim içinden kendisine seçtiði Ho Çi Minh, "ne istediðini bilen Ho" anlamýna geliyordu. Devrimci hareketlerin önde gelenlerine baktýðýmýzda, yirminci yüzyýlda adlarý dünya çapýnda büyüyüp de tartýþma konusu edilmemiþ veya gözden düþürülmemiþ iki kiþiden biriydi (diðeri Che idi). Fiziðin babasý Einstein, "Politika bugün içindir, oysa ki bir denklem sonsuzluk içindir" derken, Ho ve Che gibi insanlar (az da olsalar) o denklemdeki anlamýyla sonsuz bir asaleti temsil ediyorlardý. Sosyalizm kelimesini 1803 yýlýnda ilk kez kullanan Ýtalyan yazar Giuliani, bu kelimeyi Latince "arkadaþ" anlamýna gelen "Soci" kelimesinden türetmiþti. Ernesto Guevara, "arkadaþ, dost" anlamýna gelen 'Che' adýný sonradan aldýðýnda, belki bu baðý biliyordu. O bilmiyorsa bile, bir polis saldýrýsýnýn yarasý sonucu ölen 68 kuþaðýnýn genç þairi mutlaka biliyordu, bu yüzden kendisine Arkadaþ Zekai Özger diyordu. Ve bu kelime onlara yakýþýyordu. "Ah! herkes susuyor/ hiç kimse bilmiyor içimin yangýnýný/ Ah! herkes mi susuyor/ kalbimi kalbine baðladýðým dostum/ Ah! herkes mi susuyor/ baðýrsam içimdeki dehþeti." Sol küçüldüðünde, içindeki arkadaþlýk ve dostluk da küçülürmüþ. Ayrýlýklar ve sürtüþmeler için küçük bir neden

yeter, ama ele ele tutuþmak için yüz büyük neden görmezden gelinir. Güzel bir gelecekten söz edenlere inanç olur mu o zaman? "Politika bugün içindir" diyen bilimcinin sözüne kulak verirsek, arkadaþlýk ve dayanýþma bize "sonsuzluk için gerekli olan denklemin" önemini hatýrlatýr. Siyasette sonsuzluk yoktur, biliriz, bilimde de yoktur. Ama der ki eski âlimler, "bölünebilir þeyler sonludur, mesela uzaklýk sonludur. Ama bölünemeyen þeyler sonsuzdur, iyilik gibi, sevgi gibi, arkadaþlýk gibi." (Böyle bir düþünme biçimine ilk kapý aralayanlardan biri Antikçað filozofu Aristoteles'ti. "Zaman, küçük anlarýn birbirine eklenmesinden oluþur" diyordu. Bunu anlayan yazarýmýz Orhan Pamuk, son romanýnda, "tek tek an'larýn birleþmesiyle zamanýn oluþmasý gibi, tek tek eþyalarýn birleþmesinden bir hikâye yaratmýþtý.") Ýyiliðin ve arkadaþlýðýn sonsuzluðuna kim erebildi, bilinmez. Sevginin sonsuzluðuna ulaþmak için þu üç günlük dünyada bize düþen nimet iþte bu kadar: Biraz hata, biraz doðruluk ve fazlasýyla fedakârlýk. Kusurlarýmýz bizimdir, ama yaptýðýmýz iyilik de bizim hanemizdedir. Ho Çi Minh'in diðer anlamý, "ruhu aydýnlanmýþ kiþi"ydi. Bu yüzden zorluklar karþýsýnda, umutsuzluk deðil, iyimser bir direnç taþýrdý. Ve, "Fýrtýnalar, selvi aðaçlarýnýn dayanýklýlýðýný göstermek için iyi bir fýrsattýr" demiþti. Arkadaþlýklarýn dayanýklýlýðýný göstermek için de iyi bir fýrsattýr.


HABER

11

10 EKÝM 2008 CUMA

Ali Sarýtepe

DEVÞÝRMENÝN YENÝ ADI

Ýnsanlarýn ve toplumlarýn geleceðini kurabilmek, ona yönelik kurgular yapabilmek, yetiþkin insanlarda olmayan olgularýn basýnda gelen unsurlardan bir taneside cocuklardýr. Ýnsan varlýðýnýn, toplum varlýðýnýn olmazsa koþullarýndan olan çocuklar,çocuklarýmýz. Yaþamdan haberi olmayan, yönetenyönetilen iliþkisinden bihaber duran çocuklar(ýmýz). Aldýðýmýz veya alýnan kararlarýn ve/veya uygulamalarýn sonuclarýndan; sonuca varýþ geçiþlerinden bire bir etkilenen çocuklar(ýmýz). Yaþ yetiþkinleri geleceði düzenlerken, düzenlenen o gelecekte bire bir etkilenen çocuklar(ýmýz). Geleceðimiz ve/veya geleceklerimiz olarak gördüðümüz bu çocuklarýmýz; ayný zaman da planladýðýmýz ve/veya planlanan gelecekler de kurban edilen, kurban verilen çocuklardýr da ayný zaman da. Devlet siyasetlerinin, toplum siyasetlerinin parlak olduklarý döneme ve/veya dönemlere baktýðýmýz zaman: Çaldýðýmýz çocuklarýn, köklerinden kopardýðýmýz bu çocuklarýn önemli yer tuttuklarý kendini belli etmektedir. Toplum ve devlet tarihlerine baktýðýmýz da; karþýmýz da bu konu da epeyce uygulamalý, birikim sahibi Osmanlý Devletinin ayrýcalýklý yere sahip olanlardan biri olduðunu görmekteyiz. Osmanlý Ýmparatorluðu, büyüme ve geliþme dönemleri de, hükümranlýk altýna aldýklarý topraklarda ki ailelerin en saðlýklý

Özkan Yýkýcý

çocuklarýný düzenli olarak aldýklarý ve onlarý devletin, uygun gördüðü eðitimlere tabii tuttuðunu görmekteyiz. Devþirme usulüne uygun olarak yetiþtirilen bu insanlar, devletin devamlýlýðýný saðlayan önemli insan kaynaklarý olmuslardýr. Bu çocuklar; annelerinden, babalarýndan kardeþlerinden koparýlmýþ olmaktadýrlar. Yaþamýþ olduklarý toplumdan koparýlmaktadýrlar. Ýçerisinde yetiþmiþ olduklarý kültürden, öðrenmiþ olduklarý dilden - anadil-, hatta kendilerine yüklenen din olgusundan bile koparýlmaktadýrlar. Yeni bir dile, kültüre, geleneðe ve göreneðe göre yetiþtirilen, inançsal farklýlýða uðratýlan bu insanlar ve bunlarýn yekünü olan topluluklar; artýk, yeni ve özgün bir topluluktur. - anne, baba ve diðer yakýnlarýndan koparýlan, - ana dili unutturulan, - inanç farklýlýðýna uðratýlan, - doðal toplumsal yaþamýndan koparýlan; bu insanlar, o aþamadan sonra ÇALINAN ÇOCUKLARDIR. Gasp edilen bu çocuklar, toplumda köksüz insanlar olmaktadýrlar. Soylardan seçilerek alýnan bu çocuklar; soylarýna ekonomik, kültürel ve entellektüel katkýlar yapmalarýndan alýkonmaktadýrlar. Bu açýdan ele aldýðýmýz zaman da soy kurutma olgusu öne cýkmýs olmaktadýr. T.C. devleti her ne kadar kendisini yeni bir devlet olarak algýlatmaya çalýþsa da, tarihden aldýðý mirasý, geleceðine feyz olarak deðerlendirmiþtir. Geçmiþ geleceðine feyz kaynaðý olarak çok geniþ alanlar da tatbiki imkanlar bulmuþtur. Kurulan genç T.C. devleti; çok uluslu, çok milletli bir devlettir. Çok uluslu ve çok milletli bu devlet de Türk ulusu yaratýlmaya calýþýlmýstýr. Bu yaratma sürecinde eðitim

Yaþanan krizden net kýsa gerçekler

An azýndan bir yýlda bu köþeyi okuyanlar, yaþanan son dünya ekonomik krizine þaþýrmamasý gerekir: Tefrika halinde yayýnlanan Neoliberalizimde dahi net öz sonuçlara ulaþmak

politiklarý, farklý etnik yapýlarý dillerinden koparmak temeli üzerinde olmuþtur. Eðitim politikalarýnýn ana amacý; etnik farklýlardan etnik teknik yaratma þeklindedir. Bu yöntem soy eritme þeklinde de ifade edilebilir. Devlet; uyguladýðý bu ve buna benzer eðitim politikalarýnýn yanýnda çok köklü uygulamalarada baþ vurmuþtur. YATILI BÖLGE OKULLARI; Ana görevi; ekonomik yetersizlik içerisinde bulunan ailelere çocuklarýný alýp, öðrenim süreleri boyunca okulda yatýlý olarak barýndýrmak. Yatýlý bölge okullarýna baktýðýmýz da, bunlarýn tamamýna yakýný Kürt nüfusunun esas olduðu yerler olduðunu görmekteyiz. Dolayýsýyla da, Kürt çocuklarýnýn yatýlý bölge okullarýnda -YBO- eðitime tabii tutulmasý; bu çocuklarýn ayný zaman da Türk'leþtirilmesi sürecidirde. YBO -steril ortam- okuyan çocuklar okul sahasýnda ikamet etmeye mecbur olduklarýndan dolayý, yaþadýklarý yerlerden koparýlmasý, ayný zaman da bu çocuklarýn köksüzleþtirilmesi hedefini de beraberinde getirmiþ olmaktadýr. Asimilasyonun en sert biçimi olan bu yöntem ayný zamanda ADAM DEVÞÝRME/ÇOCUK DEVÞÝRME olarak da adlandýrýlabilir. Kürt nüfus coðrafyasýnda ki ayaklanmalar da, ayaklanma sonrasýnda yöre kýrsal kesimlerine ilk okullarýn eðitim faaliyetlerini baþlatýldýðýný görüyoruz. Dersim soykýrým sonrasýnda 1938'de köylerde kurulan okullar gibiEtniklere uygulanan asimilasyon da, esas kitlenin çocuklar olduðu çok rahat bir þekilde görülmektedir. Bu vesileyle YBO uygulamasý; çocuk çalma ve soy eritme de önemli bir metot olarak karþýmýza çýkmaktadýr. yenicag@yenicag.com.cy

kolaydý. Anýmsayýn Neoliberal dizisini; Daha ilgili siyasetin kapitalizimde kurumsalaþma aþamasýndan hemen sora 84 krizi geldi: Ardýndan baþkalarý eklenecekken, Daðýlan Soviyetler nedeniyle oluþan pazar tüketim pazarý oluþumuyla kapitalizme ilaç oldu: Buda uzun sürmedi, 94 Meksika, 98 Asya kaplanlarý ve ikibinlerde Latin Amerika bunalýmlarý sistemi oldukça tehlikelere soktu: Çin ve Hindistan pazarýyla yeni çözümler arandý. üç yüz milyonlar ifadeli orta sýnýfla yeni tüketici oluþturularak pazar sorunu aþýlma çabasý oldu. Hesaplar biraz tutu: Ancak yine krizler sinyal verdi. Þimdi de ertelene ertelene sonuçta yine köpük patladý. Yukarda anlatýlanlarý anýmsayanlar özde bu sorunlarýn esas merkezi kapitalis üretim biçiminden kaynaklandýðýný

CHE GUVERAYI ANARKEN Aradan onca yýl geçmiþ olmasýna raðmen, yandaþlarý meydanlarda, düþmanlarý ise ticari kazanç için resmini adýný kulandýran bir lider varsa, peþinen onun ne denli iþler yaptýðýnýn net ýsbatýdýr. Sadece bölgesinde deyil de dünyada böylesi algýlanýp senbol oluyorsa, adý efsane konmasý normaldýr. Çeguvera onca yýl sora hala kitlesel etkisi oluyorsa, onun verdiyi mücadelenin bizat ifadesidir. Onca onuturma ve kötüleme siyasetlerine raðmen, ne onutulan nede kötülenen kiþi olmamasý, kendi kavgasýnýn yaratýðý deyerin sonucu olarak karþýmýzdadýr. Çeguvera adeta savaþýnýn bizat kendisini ölümünden sorada yaþatýrmaktadýr. Çeguvera öldürülmesinin üzerinden kýrk yýlý aþan zaman geçti. Üstelik kapitalis sistem adeta oldukça mesafe alýrken, sol devrimci dalga da geriledi. Sol adýna ne varsa yok etirme süreci de yaþanmasýna raðmen, onca zaman sora bu isim yaþanmaktadýr. Aradan geçen onca zaman sorasý, sokaklardaki gösterilerde, sisteme karþý seçeneklerde Çeguvera ismi resmiyle hep önde görülmektedir. Birde yok etiremiyen sermayadarlar da bunun resmi ve adýný kulanýp ticari metalarda kar kaynaðý olarak kulanmaktadýr. Bu gün Çeguvera Anti neoliberal çýkýþlarda, anti emperyalis olaylarda hep simge oluyor. Öldürüldüyü Bolivya bu gün yönetiminde Morales gibi sosyalis liderle sol eksende yol almaya çalýþýyor. Çeyi öldüren askerin ise travmasý daha ilginç: Onun göz ameliyatýný Kübalý doktorlar yaptý. Kurþun sýktýðý sol anlayýþ onun gözünü kurtarýyordu. Hemde öldürdüyü kiþinin geliþtirdiyi saðlýk sistemli anlayýþ sonucunda: Çeguvera için yazýlacak çok konu vardýr:

Yaptýklarý ve kulanýlma þekileri hepsi adeta ayrý konudur. Bundan deyilmi ki, bizde dahi neoliberaleþen ama sol adýný kulanmak isteyenler dahi tiþörtlerine onun resmini kazýyorlar: Ne acýdýr ki bu kesim öldürüldüyü tarihte baþka travmayý da yaratýlar: Anýmsayanlar olacaktýr: Çeguvera Bolivyaya savaþmaya gitiyinde, Soviyet ve Çin yandaþý partiler ona destek vermediler. Hatta onun mücadelesini hep karalamaya çalýþtýlar. Þimdi de öldürtemedikleri adýnýn salt imaj adýna resmini kulanýp adeta bununla boþluktaki lider arayýþlarýný giderme çabasýndadýrlar. Buda tarihsel Çeguvera paradoksunun aynasý olmaktadýr. Bir lider eyer tüm siyasal karalama ve yok etmelere karþýn ayakta yaþatýlyorsa, onu karalayanlar bu kez de kulanma çabasýna giriyorlar. Çeguveranýn kitlesel sokak destekli çýkýþý sonucu sermaye eksenlilerde istemeselerde onu hatýrlamak zorunda kalýyorlar. Kýsaca tarihsel devrimci liderlerin inançlarý uðruna verdikleri kavgalarý, ne kadar unuturulmak istenirse istensin, eyer sistemin karþýtý güçler oldukça bunlar hep hatýrlanacaktýr. Çeguveranýn emperyalis kavgasý kendisini kitleseleþtirip dünyalaþtýrdý. Bunu tüm sermaye ve uzantýlý karalama unuturma çabalarý bitiremedi. Tarihe bakýn ki Bu gün onun en sýcak kavga verdiyi Latin Amerika yine sol dalga rüzgarýna kapýlýyor. Böyleikle Çe yeniden yaþatýlarak senbol oluyor

Sendikalardan ‘herkese iþ’ talebi... Uluslararasý Sendikalar Konfederasyonu'nun (CSI) çaðrýsý üzerine 7 Ekim'de onlarca ülkede "Herkese uygun bir iþ" talebi etrafýnda eylem ve etkinlikler düzenlendi Fransa'da da CSI üyesi sendikalar ortak bir çaðrý yaparak yürüyüþ örgütlediler. Bazý iþkollarýnda ve iþyerlerinde ise birkaç saatlik veya bir günlük grevler gerçekleþtirildi. CGT, CFDT, CGC, FSU, UNSA, Solidaire (SUD) sendika merkezlerinin çaðrýsýyla ülke çapýnda 90 kadar eylem gerçekleþti. Paris'te düzenlenen mitinge 14 Avrupa ülkesinden sendika yöneticileri de katýldýlar. Bu arada CGT ve SUD sendikalarýnýn çaðrýsýyla demiryollarý iþletmesinde, eðitim sendikalarýnýn çaðrýsýyla okullarda ve birçok devlet dairesinde greve gidildi. Üniversite ve lise öðrencilerinin örgütleri, üyelerini eylemlere katýlmaya çaðýrdýlar. Fransa'da 7 Ekim sadece bir uluslararasý kampanyanýn parçasý olmaktan çýkarak, iþ ve yaþam koþullarý giderek kötüleþen emekçilerin, hükümete ve sermayeye karþý mücadele gününe dönüþtü. Sendikalarýn ortak çaðrýsýnda, talepler þu þekilde formüle edildi: Herkese kabul edilebilir bir iþ, çalýþma koþullarý ve süresinin insan onuruna yaraþýr bir düzeyde iyileþtirilmesi, sosyal güvencenin ve emeklilik hakkýnýn garantiye alýnmasý ve etkili kamu hizmeti verilmesi.

anlar: Marksis iktisatýn yeniden ýsbatladýðý ise, Kapitalizimdeki çeliþkiler ve kriz teorisinin yeniden yaþanmasýdýr. Bir baþka önemli nokta ise düþünce alanýndaki algýlatmadýr: Sanki ekonomik yaklaþýmýn merkezi, borsa göstergeleri, dövizler ve sermaye güvenceleriymiþ gibi konularý tartýþýp neden çözüm aramaktý: Oysa ilgili kurumlarýn deyrleri salt sermaye endeksli iktisatýn yörüngesinden bakmayý öðretir. Yoksullarýn cepesindeki iþsizlikler, açlýklar ve diyer insani hizmetler bakýmýndan anlamý yoktur. Yaþanan ekonomik krizin temelindeki sistemsel isimlendirme Kapitalizimin kendisi olmaktadýr. Burda dahi bize sadece malli cepedeki sermaye sorunlarý anlatýlmaktadýr. Daha da daraltýp banka batýþlarýndan sigorta þirketlerinden söz ediliyor: Burda dahi ilgili krizdeki iþsizleþme ve yoksullaþma endeksinden söz eden yoktur. iþ böyle olunca, esas diyer krizler olan gýda enerji gibi daha etkin durumlar hiç tartýþýlmaz, çözümler önerilmez. Sadece öneriler batan banka kurtarma endeksinde yoðunlaþýlýr. Öyle ki üç milyarý sýtma için ayýrmayanlar, trilyona varaný bankalara ayýrýyorlar. Ne bütçe açýðý nede kamu hizmeti söz konusu yapýlýr. Ama saðlýkta eytimde bu olgular hemen önümüze sürülür. Kriz öncelikle neoliebralizmin adeta týkanmasýnýn her yönüyle aynasý oluyor. Piyasa gizli eli çözmüyor, yabancý srmaye akýþý ilaç olmuyor ve kridilerle borçlanmayla, performans kuramlý verimlilikle iþler yolunda gidiyor. Birde Doksanlardaki Vaþinkton deklerasyonu adeta infilak ediyor. Serbes dolaþým, yabancý sermaye akýþý, esnek emek piyasasý, rekbetin sýnýrsýzlýk olamsý, kuralsýz olma ve daha nice on madenin hepsi þimdi devletlerin müdahalesini kurtarýclýklarýný bekliyorlar. Bunlarýn sonu nere varýr tam net deyil: Çok iflaslý veya kurtarmalarla ilerde yeniden yeni kurallarla devam bekleyenler vardýr. Belli olan artýk Neoliberal ekonomik modelin sýkþtýðý oluyor. Olmayan alternatif üretim biçimli yeni sistem olgusudur. Bu da Kapitalizmi onca krize raðmen hala ayakta kalmasýný saðlýyor. Olacak en canlý sonuç ise, bu krizdeki harcanan kaynaklarýn faturasý her zaman olduðu gibi halklara ezlen sýnýflara çýkarýlacaktýr. Gýda krizinden etkilenen yoksular için altý milyarý bermiyenler sadece bir sigorta þirketi için seksen beþ milyarý bir anda verdi. Afrika genel kurtuluþu için yetmiþ milyarý ayýrmayan dünya þimdiden bankalar için trilyona ulaþtý: Dedik ya konuya salt sermaye deyil sýnýfsal bakmayý öðrenip emek cepesinden incelersek iþler çok baþka olur. Bizde zaten hala peþkeþle dosta yeþil sermayeye kara paraya oynayan sistemde bunlar hiç konuþulmaz.

yenicag@yenicag.com.cy


12

10 EKÝM 2008 CUMA

HABER

Brezilya seçimlerinde gerilla sürprizi Brezilya'da belediye seçimlerinde Cumhurbaþkaný Lula'nýn Ýþçi Partisi halkýn büyük desteðini alarak her zamankinden daha güçlü çýktý. Ancak bu seçimlerde Rio'dan Yeþiller adayý eski gerilla Fernando Gabeira da sürpriz yaptý. Brezilya'da 5 Ekim Pazar günü yapýlan belediye seçimlerinin ilk turunda halk Lula'ya güven tazeledi. Ýlk tur seçimlerinden sonra

Brezilya gazetelerinin tümünün manþetinde hiç kuþkusuz tek bir figür vardý. Lula seçimlerin büyük galibiydi. 11 milyon nüfusu ile ülkenin en büyük þehri olan Sao Paolo gazetesi Folha, "Ýþçi Partisi'nin adaylarý her ne kadar büyük þehirlerin çoðunda ikinci tura gitse de mükemmel sonuç elde ettiler" dedi. Seçimlerin ikinci turu 26 Ekim'de yapýlacak. Folha, Sao

Paolo'da Ýþçi Partisi ve Lula'nýn adayý Marta Suplicy'nin muhafazakar Gilberto Kassab'dan sonra ikinci sýrada yer aldýðýna da dikkat çekti. Sao Paolo'daki sonuçlar ülke geneli ile karþýlaþtýrýldýðýnda Ýþçi Partisi'nin aldýðý nadir kötü sonuçlardan biri. Ancak Suplicy'nin ikinci turda kazanmasýnýn muhtemel olduðu belirtiliyor. Bu seçimlerin esas sürprizi Rio'da Yeþillerin adayý eski gerilla lideri

Buzullarýn erimesiyle gelen tehlike Küresel iklim deðiþikliði buzullarýn da dengesini bozuyor. Erimeye baþlayan buzullar yaþam alanlarýný tehdit ediyor. Himalayalar ile ilgili son çalýþmalar, tehlikenin boyutlarýný gözler önüne seriyor. Bazýlarý, Antarktika ve Grönland'dan sonra, Himalayalar'ý, dünyanýn üçüncü büyük buzul baþlýðý olarak adlandýrýyor. Aslýnda "Dünya'nýn Çatýsý" hakkýnda çok az þey biliniyor. Himalayalar'da 16 bin dað buzulu ve 6 binden fazla buzul gölü var. Uluslararasý Entegre Dað Geliþimi Merkezi (ICIMOD) tarafýndan Himalayalar'da yapýlan yeni iklim araþtýrmasýna göre 200'den fazla buzul gölü, küresel ýsýnma nedeniyle daha fazla suyla doluyor. Araþtýrmada yer alan Ýsveçli coðrafyacý Mats Erikkson, çalýþmalarýný þöyle anlatýyor: "BM'nin çevre programýyla iþbirliði içerisinde tehlikeli gölleri belirlemek için uydu fotoðraflarýný deðerlendirdik. Geçici sonuçlara vardýk. Yerel olarak tehlikeleri kesin olarak belirleyebilmek için saha çalýþmalarý yapmamýz gerekiyor. Ancak bu çok kolay deðil. Buzul gölleri 5 bin metre kadar yükseklikte. Saha çalýþmasý için çok güçlü bir ekibe ihtiyacýmýz var."

68 yýlda 25 yeni buzul gölü Eðer buzullar çözülür ve çekilirse, erime suyu dil ile buzultaþlarý arasýndaki bir cebe akýyor. Ve biriken sular bir göl biçimini alýyor. 1940'tan bu yana Nepal'de 25 yeni buzul gölü meydana geldi. Yeni Himalaya Ýklim Raporu'na göre bu oluþumlar zaman içinde çoðalýyor. Eriksonn bunun bazý tehlikelere yol açabileceðini

Yýlper Ýþçioðlu

olmalarý gerekir. Çünkü daha fazla akýntý, endüstri ve tarým için daha fazla su anlamýna geliyor. Fakat Erikkson durumun görünenden farklý olduðunu söylüyor: "Sadece buzullar çekilmiyor. Ayný zamanda pek çok kar bölgesi de yok oluyor. Ve günümüzde yaðýþ daha çok yaðmur olarak düþüyor kar olarak deðil. Bu, Himalayalar'ýn artýk daha fazla akýntý haznesine sahip olmadýðý anlamýna geliyor."

Himalayalar 10 yýlda 0.6 derece ýsýnýyor söylüyor: "Bu artýþ ciddi tehlikelere yol açabilir. Evlerde, yollarda, köprülerde ve ayný zamanda hidroelektrik enerji santrallerinde. Göller çok büyük, bazýlarý 5 ya da 10 kilometre uzunluðunda. Eðer taþarlarsa, bu bir ýþýk seline yol açar. Ve 100 kilometre kadar aþaðýdaki yerleri etkileyebilir."

Eriyen buzullar nehirleri besliyor Himalayalar'da buzullardan eriyen su ve kar alanlarý Asya'nýn en büyük 10 nehrini besliyor. Bunlar arasýnda þüphesiz Ýndus, Brahmaputra ve Yangtze de var. Özellikle kurak dönemlerde, yüksek daðlardan gelen akýntý, nehirlerin ulaþým alaný içerisindeki 1 milyar 300 milyon insan için kritik öneme sahip. Eðer iklim deðiþimi Himalayalar'daki buzullarýn daha çok erimesine yol açacaksa, nehir bölgelerindekilerin aslýnda bu durumdan memnun

Yattara

Mehmetali ile Dimitri AKPM genel kuruluna hitap ettiler. Öyle mi oldu? Hayýr, öyle olmadý. Dimitri genel kurula hitap etti. Bu olanaðý kullanarak da Dünya kamu oyuna seslendi. Mehmetali de, AKPM'ne hitap edeceði yerde, bizde onu dinleyenlerin aðýzlarýna, o kürsüden bir parmak bal çaldý. Ben konuþmalarý dinledim. Konuþma metinlerini okudum. Kendi kendime ýsrarcý davranarak bu iþlemi yani dinleme ve okuma iþini tekrarladým, tekrarladým. Tekrarýmýn nedeni; AKPM genel kuruluna hitap eden Dimitris'in söyledikleri ile kendisine olanak verilmiþ olmasýna raðmen kurula hitap etmeyerek içte hiçbir þeyle hesaplaþmayan ve hiçbir þeyle uzlaþmayan bir menfaat grubuna hitap ederek bizim zamanýmýzý boþa harcayan Mehmetali'nin söyleyemediklerini anlamak idi. ''Ben sadece bu menfaat grubunu temsil ediyorum'' dedi adeta. Bu artýk bir þaka deðil. Bu þekilde genel bir kaný oluþmuþtur. Bu da statükodur. Mehmetali ne dedi? ''Ben statükoyum, statüko ikinciyim ve statüko olduðu gibi devam ediyor'' dedi. Trabzon Spordan ve Trabzon'dan ayrýlan Yattara da, Arabistan'a giderayak, ''ben tekrar dönecem ve soyadým da Üçüncü olacak!'' dedi.

Özellikle yaz aylarýnda hiç yaðmurun yaðmadýðý kurak dönemler, pirinç ve tahýl üretimini zorlaþtýrýyor ve Himalayalar'daki pek çok hidroelektrik santrali de zorluk yaþýyor. Çünkü çoðu santralin yapay gölü yok, eriyen sularýn akýntýsý aracýlýðýyla kendi nehirlerini oluþturuyorlar. Günümüzde Himalayalar, 10 yýlda 0.6 derece kadar ýsýnýyor ve bu dünyanýn diðer bölgelerine nazaran çok daha güçlü bir artýþ. Böyle devam ederse ilkbaharda Asya'daki en büyük nehirlerin akýntý miktarý düþecek. Çin Dünya Tarým ve Orman Merkezi Direktörü Biyolog Jianchu Xu ise, çalýþmalarýný þöyle aktarýyor: "Çalýþmamýzýn bir diðer önemli özelliði ise uzun dönemli sonuçlarý ile ilgili. Asya nehirleri þu anda Himalayalar'dan daha çok erimiþ su alýyor. Ancak gelecek daha farklý görünüyor. Pek çok küçük buzul yok olacak ve büyükler çekilmeye baþlayacak. Yüzyýlýn yarýsýndan, belki de 2030'dan baþlamak üzere pek çok nehrin akýntý miktarý azalacak."

Mehmetali'nin konuþmasýný kendi adýna yaptýðý ve bu konuþmayý kendisinin hazýrladýðý var sayýlamaz. Peki bu konuþma kimin adýna yapýldý? Benim, yani Kýbrýslýnýn adýna yapýlmadýðý kesin. O zaman kime yapýldýðý belli olan bu konuþma; kimin adýna ve niçin yapýldý? Bu konuþmadan doðacak her hangi bir sonuç var mýdýr? Yoktur. Yokluðun deðeri de sýfýr olarak ifade edilir. Altýn tepsi içinde sunulan bir olanak daha, bir menfaat grubunun menfaati uðruna, çöpe atýlmýþtýr. Yok olmaya giden ucu açýk ýssýz bir yolda; gideni, geleni, ineni veya bineni olmayan bir yolda durak ne iþe yarar ki, bazýlarýnýn ''Kýbrýs davasýnda bir durak olmuþtur'' dedikleri bu iþ? Bir zamanlar yabancý diplomatlarla bir görüþmemiz sýrasýnda (K) Kýbrýs'ta bankalarýn battýðýný söyleyen bir arkadaþýmýzýn sözü üzerine iki diplomat kendi aralarýnda Konuþarak, birisi sessizce ve Almanca olarak ''þimdi de bu yalana sarýlacaklar'' demiþti. Bu söyleneni aklýmýzda tuttuðumuzdan, devamlý görüþebildiðimiz Avrupalýlarýn Birliði vatandaþlarýna sorduk ''Mehmetali'nin konuþmasýný nasýl buldunuz?'' Kimisi ''fiyasko'' dedi, kimisi ''skandal'' dedi, kimisi de ''deðiþen hiçbir þey yok'' dedi. Bu bir kader olamaz. Bu kederi de, bu kaderi de deðiþtirmemiz lazýmdýr. ''Avrupa'ya ve Dünya'ya bir oyla açýlýn'' demenin ne anlama geldiðini bir daha hep birlikte görmekteyiz. Bu davranýþ, bizim ''anlýmýzýn yazgýsý'' olamaz. Mehmetali ne dedi, birlikte bakalým mý? -Talat, "Türkiye olmasaydý, Kýbrýs'ta Kýbrýslý Türk kalmazdý" dedi. Doðrudur. Türkiye Cumhuriyeti olmasa (Allah korusun) TC anayasasýnda emredildiði anlamda Türk nerede kalacak? Tövbe...tövbe... - Mehmet Ali Talat, "Kýbrýs sorununun çözümüyle ilgili müzakerelerde en büyük sorunun, Kýbrýslý Rumlarýn Kýbrýslý Türklerin siyasi eþitliðini tanýmaktaki isteksizliði olduðunu" söyledi. Peki, bununla ne demek istedi? Bu cümle, Kýbrýs sorununun temelini teþkil etmektedir. Siyasi

Fernando Gabeira'nýn yaptýðý çýkýþ oldu. Jornal do Brasil gazetesi, "Bu eski gerilla sürpriz yarattý. Diktatörlük sýrasýnda aþýrý sol militaný silahlarýný oya çevirmesini bildi ve merkezci Euardo Paes'ten sonra ikinci sýrada yer aldý" diye belirtti. Ýlk turda 5563 belediyenin belediye baþkanlarý ve belediye encümenlerini seçmek amacýyla 128 milyon Brezilya'lý seçmen çaðrýlmýþtý. Bu seçimler Lula'yý 2010'da bekleyen Cumhurbaþkanlýk seçimleri için bir sýnav niteliðindeydi. Jornal do Brasil, "Kesin sonuçlardan sonra Lula kendi yerine geçecek kiþiyi seçebilecek. Üçüncü kez Cumhurbaþkaný olamayacak ama Ýþçi Partisi'nin gelecek adayýnýn kendi yerine geçmesi ve politikasýný sürdürmesini umuyor" yorumunu yaptý. O Globo gazetesi ise, "Seçim sonuçlarý ona (Lula'ya) mutlak bir avantaj saðlýyor ve Baþkan'ýn sahip olduðu halk desteðini doðruluyorbugüne kadar hiç görülmeyen yüzde 80'lere çýkan bir güven oyu. Öyle ki hiçbir muhalefet adayý oy kaybedeceði korkusuyla seçim kampanyasýnda eleþtirmeye bile yeltenmedi" dedi. Son olarak Güney Amerika'da Bolivya'da yaþanan çatýþmalarda Brezilya'nýn oynadýðý bölgesel liderlik rolü de Lula'nýn konumunu güçlendirdi. 5 Ekim seçimleri Brezilya siyasi haritasý ve üçlü parti yapýsýný da güçlendirdi. Fola gazetesi, "üç büyük oluþum tartýþmalara hakim: Ýþçi Partisi, Brezilya Demokratik Hareket Partisi (koalisyon hükümeti üyesi) ve eski baþkan Fernando Henrique Cardoso'nun muhalefet partisi PSDB. Hiç kuþkusuz gelecek yýl bu üç parti içerisinde Cumhurbaþkaný'ný seçmek gerekecek" yorumunda bulundu.

eþitliðin gerçek anlýmý ile deðil de talep edilen þekilde olmasý arasýndaki farkýn Avrupalýlarýn Birliði ve çaðdaþ Dünyada nasýl saðlanacaðýnýn açýklamasýnýn yapýlmamýþ olmasýna raðmen uygulamasý 1960 yýlýndan beri fiilen yapýlmaktadýr. Siyasi eþitlik vatandaþýn oy eþitliðinden baþka nasýl saðlanabilir? Açýklanmalýdýr. Vatandaþýn eþit oya sahip olduðu ilkesi, Avrupalýlarýn Birliðinin temelini oluþturmaktadýr. Bu temel ilkeyi deðiþtirmeðe çalýþan talep sahibinin, neyi amaçladýðýný açýkça belirtmesi lazýmdýr. Kýbrýs'ta vatandaþlarýn eþitliðini istemeyen kimdir? Kabul etmeyen ve uygulamayan kimdir? Dünya bunu biliyor. Bilmeyenler de Dimitris'ten öðrendiler. Mehmetali'den bunu öðrenseler daha iyi olmaz mý idi? -''Efendim? AB mi? Hayýr, AB, Kýbrýslý Rumlar üye olduðu için güvenilmez bir kurum.'' Diyor, Mehmetali. Kýbrýslýlar üye oldular deðil de, Rumlar üye oldular diye mi? Biz ne zamandan beri Kýbrýslý deðiliz? Yoksa, AB eþitliði ilkeselleþtirdiði için mi güvenilmez? Kendileri bu üyelikten yararlanmýyorlar mý? Yani dert; aile içinde bile eþitliðe razý olmamak, hatta eþitliði anlamamak mý? Her yerde ve her þeyde bir ayrýcalýk, bir ayrýmcýlýk yaratarak yalakalarýn düzenine devam mý? Bu mu çaðdaþlýk? Mehmetali'nin konuþmasýný unutmaya çalýþarak, onun söylediklerinin etkisinde kalmadan Dimitris'in söylediklerini de dinledim. O metni de okudum. Mehmetali bu metni niye kullanmadý, kullanamadý? Anlamadým. Mehmetali bu metinde yazýlý olanlarýn nesine ve niçin karþýdýr? Mehmetali kendi kendine de mi karþýdýr? Bize anlayacaðýmýz þekilde anlatmalýdýr. Anlatmalýdýr, çünkü sýrasý geldiðinde bizi temsil ettiðini söylemektedir. Bizi temsil ediyorsa; biz, Avrupalýlarýn Birliðinin tüm ilkelerini ve Avrupalýlýðý kabul ediyoruz. O da bizi temsil ediyorsa bunlarý, bu ilkeleri temsil etmekle görevli bir memurdur. yenicag@yenicag.com.cy


REKLAM

13

10 EKÝM 2008 CUMA

www.bilban.org

ÞÝVKAN MÜHENDÝSLÝK

Ayrýca Çalýþma Dairesi Yetkili Mühendisi olarak

Her türlü mekanik proje iþlerinizde hizmetinizde

u Mekanik Bilirkiþilik Hizmetleri u Kompresör, Buhar kazaný, Forklift, Vinç, vs. Testleri yapýlýr

u Sýhhi Tesisat u Isýtma u Soðutma

u Havalandýrma u Yüzme Havuzu u Altyapý Projeleri

Adres: Bedreddin Demirel Cad. No:13 Kat 1 Daire 3, GÝRNE, DERYA BUTÝK üzeri Ofis Tel: 816 1087 Fax: 815 7144 Ev: 815 4418 Cep: 0533 861 2004

RAL-KAN AUTO SOLUTION ENGÝNEERÝNG LTD Makina mühendisligi alanýnda sundugu çözümlerle hizmetinizdedir. Þht. M. Ruso Cad. Çelik Apt. Kat 1 Daire 4 K.Kaymaklý, Lefkoþa TEL: 0392 229 10 21 FAX: 0392 22912 65 TEL: 0533 863 76 11


14

10 EKÝM 2008 CUMA

HABER

Zenginlerin dünyasý: “Bütün ülkelerin kapitalistleri birleþti” Fikret Baþkaya Zenginlerin medyasýndan ekseri kötü haberler yayýlýyor: Açlýk, yoksulluk, sefalet, þiddet, savaþ, cinayet, katliam, kasýrga, sel, kazalar, yok olup giden canlý türleri, kötüleþen doðal çevre, sayýsýz skandallar... Bu arada iyi þeyler de oluyor elbette... Ünlü tefecilik kurumu Merrill Lynch'in 2008 raporuna göre, dünyanýn en zenginlerinin sayýsý 2007 sonunda 10 milyonu aþmýþ. Artýk dünyada 10 milyondan fazla dolar milyoneri var... Bu en zenginlerin toplam serveti de 1986 da 7200 milyar dolardan 1997 de 17 400 dolara, 2007'de 40 700 milyar dolara yekselmiþ. Ne büyük baþarý... Bu arada ortalama servetlerinin deðeri de ilk defa 4 milyon dolarýn üstüne çýkmýþ... Sadece en zenginlerin sayýsý artmýyor zenginlikleri de artýyor... Velhasýl küreselleþme kazandýrýyor... Türkiye 'yükselen piyasa' olarak bu sürecin dýþýnda deðil. Muasýr medeniyet seviyesine doðru her zamankinden daha hýzlý koþan Türkiye'de milyonerlerin ve milyarderlerin sayýsý daha hýzla artýyor. Ayný tefecilik kurumunun verdiði rakamlara göre: "Türkiye'de toplam varlýðý 1 milyon dolarýn üstünde bulunan yüksek ve ultra yüksek varlýklý kiþi sayýsý 2006'da 42 bin iken, 2007 yýlýnda bu rakamýn 8 bin kiþi artarak 50 bini aþtýðý belirtildi." Türkiye milyoner sayýsýný artýrmakla da kalmýyor % 17,5'lik oranla dünya ortalamasýndan 3 kat daha hýzlý artýrýyor... Bir yýlda milyoner sayýsýný 8 bin kiþi artýran, üstelik dünya ortalamadan da daha yüksek artýran AKP hükümetinin medya, akademi taifesi, her þeyi bilen köþe yazarlarý [bal tutan parmaðýný yalarmýþ] ve bir kýsým siyaset erbabý tarafýndan takdir edilmesini anlamamak mümkün mü? Elbette mutlak rakamlarýn nüanse edilmesi gerekir. Dünyanýn en zengin 10 milyonu dünya nüfusunun sadece binde on beþini [ % 0.15] oluþturuyor... Gözden kaçmamasý gereken bir þey var: Zenginlerin sayýsý artarken yoksullarýn sayýsý da artmak zorunda, nitekim artýyor. Bilindiði gibi kavram ikiliði veya kavram çifti diye bir þey vardýr. Kavramlardan birinin varlýðý diðeriyle mümkündür. Biri olmadan diðeri de olmaz. Zenginlik ve yoksulluk gibi. Zenginliði ortadan kaldýrmadan yoksulluðu ortadan kaldýramazsýnýz. Hem kavram çifti veya ikiliði geçerlidir hem de bu ikiliden biri makbul ve muteber sayýlýr. Baþka türlü ifade edersek, ikisi arasýnda bir hiyerarþi vardýr. Zenginlik muteber olandýr ve yoksullarýn da karþýtý/çifti gibi olmasý gerektiði ima edilir. Geliþmiþ ülkeler/azgeliþmiþ ülkeler, kalkýnmýþ ülkeler/kalkýnmamýþ ülkeler, zengin ülkeler/fakir ülkeler, vb. bu kavram çiftinde makbul olan geliþmiþ olandýr, kalkýnmýþ olandýr. Azgeliþmiþin ve kalkýnmamýþýn da geliþmiþ ve kalkýnmýþ gibi olmasý gerektiðini ima eder. Kapitalizmin geçerli olduðu bir dünya'da zengin ve zenginlik üretmenin yegâne yolu yoksul, yoksulluk ve sefalet üretmekten geçer. Sadece bu kadar da deðil, ayný zamanda doðal çevre tahribatýndan da geçer... Baþka türlüsü asla mümkün deðildir. Bu yüzden ekonomik büyümeyle, kalkýnmayla iþsizliðin, yoksulluðun, sefaletin üstesinden gelineceði 'düþüncesi, inancý ve beklentisi' abesle iþtigalden baþka bir þey deðildir. Zira kapitalizm koþullarýnda söz konusu olan sermayenin geniþletilmiþ ölçekte büyümesidir. Gerçek durum böyledir ama burjuva ideolojisi özellikle de onun baþlýca bileþeni olan ve üniversitelerde 'saf' bilim diye okutulan 'iktisat' [economics] öyle bir inancý yaymakla meþguldür... Ekonomik büyümenin iþsizliði ve yoksulluðu ortadan kaldýracaðýna dair genel geçer kabul, hem yaþanan pratik süreç, hem de rakamlar tarafýndan yalanlanmýþ durumdadýr. Ekonomik büyüme rekorlarý kýran Çin'e bak anlarsýn... Eðer durum öyleyse neden hâlâ ekonomik büyüme çözüm olarak sunulabiliyor? Bu sorunun cevabýný ideolojiler dünyasýnda, ideolojik kölelikte bulabilirsiniz...

Üstelik piyasa dedikleri de sanki irade sahibi bir yaratýkmýþ, kiþilikmiþ, þahsiyetmiþ gibi sunuluyor: piyasalar tedirgin, piyasalar tezkereyi satýn aldý, piyasalarýn tepkisi sert oldu, piyasalar uçtu, piyasalarda panik, piyasalar sakin, piyasalar rahat bir nefes aldý, piyasalar nefesini tuttu... Adýyla çaðýrmamak bir yalan söyleme yöntemi deðil midir? Elbette kapitalizm dememek için bunca çaba boþuna harcanmýyor. Eðer kapitalizm denirse, onun zorunlu olarak ima ettiði þeyler akla gelecektir: sömürü, toplumsal eþitsizlik, iþsizlik, yoksulluk, emperyalizm, vb. Okültasyon amacýyla bir dizi özdeþlik de varsayýlýyor: liberalizm kapitalizmle özdeþ sayýlýp kapitalizm yerine liberalizm veya liberal ekonomi deniyor, liberalizm de demokrasiyle özdeþ sayýldýðýnda ideolojik maniplasyon tamamlanmýþ oluyor. Oysa kapitalizm/liberalizm/demokrasi özdeþliði tam bir safsatadýr ve seyirciyi oyalamak içindir...

Kapitalist üretim ayný anda zenginlik ve yoksulluk üretmeden var olamaz Kapitalist üretim tarzý kendinden önceki üretim tarzlarýndan farklý olarak, bir kutupta zenginlik üretebilmek için karþý kutupta yoksulluk ve sefalet üretmeye mahkûmdur... Zira bir tür sömürü metabolizmasý olarak iþler. Kaçýnýlmaz olarak kutuplaþtýrýcýdýr. Ýnsanlarý iþçileþtirmek veya ayný anlama gelmek üzere proleterleþtirmek zorundadýr. Ýþçileþtirmek/proleterleþtirmek demek, insaný hem üretmek hem de yaþamak için gerekli araçlardan yoksun býrakmak, 'mülksüzleþtirmek' ve sermaye sahibine [kapitaliste] baðýmlý hale getirmek demektir. Zaten Latince [proletarius] kökenden gelen proleter, hiçbir þeyi olmayan, yaþamak için gerekli olandan mahrum olan 'çýplak'-çulsuz- korunmasýz, çaresiz insan anlamýndadýr. Kapitalist geliþmenin her ileri aþamasý sermayeyi büyütürken, proletaryayý da büyütür. Bu o kadar açýktýr ki, çevrenize on yýl geriye doðru bakmanýz yeter. Her geçen gün emeðini satarak yaþamaya mecbur olanlarýn sayýsý artar. Kapitalist geliþmenin her ileri aþamasý sadece proleterlerin sayýsýný artýrmakla kalmaz, sistemin mantýðýnýn bir gereði olarak, mutlak ve göreli yoksulluðu da artýrýr. Zira birincisi, proleterin emeðini satabilmesi, bir iþ bulabilmesi her zaman kesin deðildir; ikincisi aldýðý ücretle kendisinin ve aile fertlerinin karnýný doyurmasý de kesin deðildir. Bu da iþsizliðin, açlýðýn ve sefaletin her zaman reel ve potansiyel olarak var olmasý demektir... Kapitalist üretim doða tahribatýný da derinleþtirerek yol alabilir. Demek ki, kapitalist üretim toplumsal kötülükleri büyütmeden ve ekolojik yýkýmý derinleþtirmeden var olamýyor. Dünyadaki açlýkla mücadele ettiðini söyleyen Dünya Bankasý'nýn açýkladýðý son rakamlar söylediklerimizi bir kere daha doðrular nitelikte. Bankanýn 9 Eylül 2008 tarihli raporunda 2005 de üç milyar 140 milyon insanýn günde iki buçuk [2,5] dolardan az gelirle 'yaþadýðý', bu nüfusun %44'ünün de günde 1,25 dolarýn altýnda gelire sahip olduðu belirtiliyor. %85'i beþ yaþýn altýnda çocuk olmak üzere her gün 30 binden fazla insan, açlýktan, yetersiz beslenmeden, sýradan bulaþýcý hastalýklardan, vb. ölüyor. Dünya Tarým Örgütü de 820 milyon insanýn yetersiz beslendiðini açýkladý... 1.1 milyar insanýn içme suyu sorunu var veya içtiði su saðlýða uygun deðil. 2.4 milyar insan da 'yeterli' saðlýk bakýmýndan yoksun... Ýnsanlar neden açlýktan ölüyor? Yeryüzünün topraðý artýk insanlarýn doyuramaz durumda olduðu için mi - ki, bu çýlgýn süreç vakitlice durdurulamazsa yakýn bir tarihte doyurmasý mümkün olmayacak- yoksa çokuluslu þirketler, özellikle de çokuluslu tarýmsal þirketler daha çok kâr ettiði için ve kâr etsin diye mi? Çokuluslu bir tarým tekeli

Zenginleri nasýl bilirsiniz? olan Cargill 2008'in ilk çeðreðinde kârýnýn geçen yýlýn ayný dönemine göre %86 arttýðýný açýkladý. Dünya gýda fiyatlarý neden Haziran 2007- Haziran 2008' arasýnda %22 arttý? Topraklar insanlarý doyurmak yerine otomobillere yakýt ürettiði için ve spekülatörler daha çok kâr etsin diye... Kapitalizm bir tarafta açlýk, yoksulluk, sefalet ve doðal çevre tahribatýna neden olurken, bir tarafta da açlýkla, yoksullukla mücadele edildiði, þu kadar yýlda yoksulluðun þu düzeye indirileceði söylendi, söylenmeye devam ediliyor. Açlýktan, yoksulluktan ve sefaletten bizzat sorumlu olanlarýn, sorunu yaratanlarýn onu gerçekten çözmek gibi bir niyetleri olduðuna inanýlýyor mu? Kalkýnmacýlýk sahneye çýktýðý günden beri 'açlara yardým' 'kalkýnma yardýmý', vb. yeryüzünün efendilerinin dilinden hiç düþmedi. Yardým dedikleri ne menem bir þeydi peki? Aslýnda yardým, dekolonizasyon sonrasý "baðýmsýzlýklarýný" kazandýðý söylenen Üçüncü Dünya ülkelerini emperyalist dünya sistemi içinde tutmanýn bir aracýydý. Emperyalizmden muhtemel bir 'kopuþu' önleme amacý taþýyordu... 'emme basma tulumbayý harekete geçiren su idi...' Yardýmlar Üçüncü Dünya'nýn kendi halklarýna ihanet içinde olan yöneticilerini soysuzlaþtýrmak amacý baþta olmak üzere, söz konusu ülkeleri kapitalist sömürüye daha fazla açýp, baðýmlýlýðý pekiþtirecek 'alt-yapý yatýrýmlarýna' ve emekçi çoðunluðu 'hizaya getirecek' silahlanmaya yönelikti ve amaç hâsýl oldu. Aslýnda yardým, yardým yapýldýðý söylenenlere için deðil, yardýmý yapanlar içindi, tam bir ikiyüzlülüktü... Ve kaldýðý yerden devam ediyor... Eðer bir sorunu gerçekten çözmek gibi bir niyetiniz varsa, iþe önce sorulmasý gereken soruyu gerektiði gibi sorarak baþlamanýz gerekir. Temel soru da herhalde þu olabilir: Neden bazýlarý zengin diðerleri yoksul? Bir kere bu soru sorulunca, sorunun kaynaðýna inmek olanaklý hâle gelir. Fakat soruyu soranýn iki koþulu yerine getirmesi gerekir: 1. Kendinden beklenen 'bilimsel/entellektüel yeterliðe sahip olmak, gerekli yüksekliðe çýkabilmek; 2. Etik tutarlýlýða sahip olmak... bilimsel namus ve entelektüel dürüstlüðün gereðini yapmak... gerçek bir entelektüel duruþu sergilemek... Kapitalizmi yok sayarak, açlýkla/yoksullukla/sefaletle mücadele mümkün müdür? Eðer bir sosyal sistem, mantýðýnýn ve iþleyiþinin doðal sonucu olarak toplumsal eþitsizlik yaratýyorsa, kutuplaþtýrýcýlýk sisteme içkin [ mündemiç] bir temel eðilimse, o sistem içinde kalarak, bizzat sistemin eseri olan kötülüklerle mücadele edilebilir mi? Oysa her þey kapitalizmin tartýþýlmasýný, anlaþýlmasýný engellemek üzere kurgulanýyor. Okültasyon [yok sayma] öylesine büyük ki, kapitalizm dememek için büyük bir çaba harcanýyor, piyasa ekonomisi, pazar ekonomisi veya ekonomi deniyor.

Her ne kadar yoksulluk bir laboratuar faresi kadar çok ilgi konusu olmuþsa da [yüz binlerce kitap ve makale yazýlmýþtýr], literatür bolluðu o kadar da amaca hizmet etmiþ deðildir zira yoksulluk ekseri zenginlikten ayrý ele alýnýyor, aradaki belirleyicilik iliþkisi göz ardý ediliyor. [Elbette bu az da olsa deðerli eserlerin yazýlmadýðý anlamýna gelmez]. Buna karþýlýk zenginliðe dair pek bir þey yazýlmaz ve söylenmez. Bunun birkaç nedeni var: Birincisi, zenginlik konusunda yaratýlan 'tabu' onu tartýþýlamaz hale getirmiþtir. Zaten tabunun varlýk nedeni de odur. Ýkincisi, zenginlikten söz etmek biraz ayýbý açýða vurmak gibi bir þeydir ve ayýbý açýða vurmak ayýbý büyütmektir. Eðer öyleyse ayýbý büyütmenin ne âlemi var! Üçüncüsü, zenginliðe dair gerçeði söylemesi gerekenlerle ilgilidir. Bu iþi yapacak olanlar/ yapmasý gerekenler çoðunlukla zenginlikten ve iktidardan beslenen eðitilmiþ kesimler, diplomalýlar, akademisyenler, 'aydýnlar', sanatçýlardýr, vb. Sosyal artýk üründen servet ve güç sahipleri dolayýmýyla pay alan bu kesimlerin kendilerini besleyenleri eleþtirmesi pek kolay deðildir. Tam tersini yaparlar, zenginleri ve iktidar sahiplerini meþrulaþtýrmayý yeðlerler. Ancak sömürü düzenine karþý mesafeli duran, açýkça ezilen ve sömürülen sýnýflardan yana tavýr alanlar böyle bir þeyi sorun edebilirler ve onu gerektiði gibi tartýþmaya cüret edebilirler. Sadede gelirsek, zengin dendiðinde baþlýca üç þeye gönderme yapýlmýþ olur: servet, güç ve itibar [prestij]. Fakat bunlardan birincisinin önceliði vardýr. Servet sahibi ekseri gücün ve prestijin de sahibi olduðu gibi, duruma göre güce sahip olan da servetin sahibi olabilir. Bir insan ne kadar akýllý, yetenekli, çalýþkan, kararlý, sebatkâr, kurnaz, vb. olursa olsun sadece kendi fizik ve entelektüel kapasitesine dayanarak servet sahibi olamaz, zengin olamaz. Böyle bir þey eþyanýn tabiatýna aykýrý olmak bir yana, teorik ve pratik olarak da mümkün deðildir. Beþ bin hektar verimli topraða sahip birinin onu sadece kendi çabasýyla edindiðini söylemek abestir. Böyle bir þeyi kim iddia edebilir? Birincisi o kadar topraða sahip olamaz, ikincisi tek baþýna o kadar topraðý iþlemesi, ekip/biçmesi, deðerlendirmesi mümkün deðildir. Toprak ancak oraya tarým araçlarý [sermaye] ve tarým iþçileri geldiðinde iþlenebilir ve toprak sahibini 'zengin edebilir'... Ayný þekilde 10 milyon dolar serveti olanýn onu kendi çabasýyla kazanmasý mümkün deðildir. Bir insan nasýl zengin olur? Zengin olmamanýn yegâne yolu baþkasýnýn emeðini sömürmek, baþkasýnýn emeðinin ürününe el koymak ya da el konmuþ olandan pay almaktýr... Esasen daha önce baþka yerde yazdýðým gibi, mülkiyet gasptýr, ancak zorla þiddet kullanarak, hileyle mümkündür ve ayný araç ve yöntemlerle de korunabilir... Baþkasýnýn emeðini sömürmenin, baþkasýnýn emeðinin ürünü olana el koymanýn yolu da üretim araçlarýnýn özel mülkiyetine sahip


HABER

15

10 EKÝM 2008 CUMA

olmaktan geçer. Bu vesileyle yaygýn bir yanlýþ anlamanýn bertaraf edilmesi gerekir. Mülkiyetten baþkasýnýn emeðini sömürmeye imkân veren üretim araçlarýnýn mülkiyeti kastediliyor. Makinalar, binalar, araçlar, toprak, yeraltý zenginliði, vb. doðayý ve emeði kullanmaya imkân veren bir iliþki bütünlüðü söz konusu olmalýdýr. Bir insanýn yaþamý için kullandýðý kap/kacak, hali kilim, her türlü kullaným aracý, elbise, bir çiftçinin bir çift öküzü, arabasý, kendi gücüyle ektiði toprak parçasý, bir küçük burjuvanýn sahip olduðu otomobil, vb. mülkiyet kategorisine girmez. Mülkiyet ve zenginlik ancak ve mutlaka sömürü, yaðma ve talanla, zorbalýk ve haydutlukla elde edilebilir, korunabilir, büyütülebilir. Mülkiyete sahip olan ayný zamanda güce de sahip olduðu için, sömürü ve baðýmlýlýk iliþkilerini dayatmak için yasalarýn arkasýna gizlenmek kuraldýr. Zaten yasalarý yapanlar da mülk sahipleridir.

Kapitalistler Enternasyonali Kapitalizm öncesinin büyük uygarlýklarý, zenginliðin ancak baþkalarý aleyhine mümkün olduðunun farkýnda olduklarý için, zengini ve zenginliði muteber saymazlardý. Büyük dinlerin ve kültürlerin faizi yasakla-

masý boþuna deðildi. Ýsraf lanetlenmiþti. Çok mal haramsýz olmaz denirdi. Ýncil'de, bir devenin iðnenin deliðinden geçmesi, bir zenginin cennetin kapýsýndan geçmesinden daha kolaydýr deniyor. Hem paraya hem Tanrýya tapamazsýnýz... Benzer anlayýþ ve tespitler baþka din ve kültürlerde de az-çok ayný kesinlikte ifade edilmiþtir. Bu durum kapitalist üretim tarzýnýn sahneye çýkýþýyla deðiþti. Protestan Reformuyla faiz yasaðýnýn kalkmasý ve zenginliðin lânetlenmek þurada dursun yüceltilmesiyle sýnýrsýz sömürü, yaðma ve talanýn velhasýl her türlü ahlak dýþýlýðýn önü sonuna kadar açýldý. Bir tek kiþinin 62 milyar dolar servete sahip olmasý tam bir skandaldýr ve kabul edilebilir deðildir. Zaten kapitalizmin ahlâký yoktur. Kendi ahlâký yoktur ama baþkalarýnýn ahlâkýný yok ettiði, dejenere ettiði kesindir. Bu yüzden kapitalizmin her ileri aþamasý ahlaksýzlýðýn da bir üst aþamasý demektir. Eðer 500 zenginin [beþ yüz büyük hýrsýz densin] 'geliri' 416 milyon yoksulun gelirine eþitse bu bir insanlýk ayýbý deðil midir? Ekonomiler %2, %3 büyürken nasýl olup da borsa oyuncularýnýn %30, %130 kazandýðýný sorgulayan var mý? "Küreselleþme çaðý" denilen 1980 sonrasýn-

ARA YORUM

Said Ýlhan

TELAFÝSÝ BULUNMAYAN AÇMAZI

Varsayýmlarýn her þeyi yaptýramayacaðý mý bilinmiyor, yoksa gururun bazen bencillikle karýþtýrýlmasý sonucu mu, her neyse; kendi içinde dahi tutarlýðý olmayýnca, bir yere ulaþýlmasýna çalýþmak dahi parlak bir düþüncedir, kabul etmeliyiz... Zaman zaman dýþa taþan heyecan kendilerini doruða çýkardýðý halde, besleyecek kaynaðýn kurutulmuþluk hali onlarý, tabiatýyla, hedefe kavuþ(tur)maktan çok uzaklara düþürse de! Yine, hiç olmamaktan iyidir "realite"sine bakmaksýzýn bir görüþ etrafýnda kur(dur)ulan bir görüþe sýðýnmak, ne denli sýð olduðu tartýþmasýna girmeden... Geçen zamana da yazýk demeden, eski politikalarda bir tutarlýlýðýn bulunmasý bundandý. Yani, ýsrarlý gidilen bir yol, sapma söz konusu olmadan. Bu bakýmdan görüþe katýlýnmasa da, bir yerde "saygý" duyulacak bir tarafý vardý... Gide, gide bu çerçeveye yeniden otur(tul)uyor gibi dava, kim ne derse desin, yani! Açýk denizlerde pusulasýz, haritasýz tutulan bir yolculuða benzer... Umut artýk gökteki yýldýzlardýr ama ne yazýk ki bu da, bir türlü akla getirilemiyor olsa da! Acayiplikler anlayacaðýnýz gibi bir, iki deðil! Kafa karýþýklýðý mý yaratýyor? Hade baþkalarýnda belki, ama burada iþler doðallýðýnda, kendiliðinden seyrederse, hem neden olmasýn ki... bunca yaþanmýþlýða karþýn tepkisizlik "karaktere" dönüþünce, hürmetkar ile hizmetkar arasýndaki iliþki ve çeliþki olur çýkar! Aslýnda kafa karýþýklýðý yaratmak bir

da güç dengesinin tekrar ezilen ve sömürülen sýnýflarýn aleyhine dönmesiyle, sýnýrsýz sömürünün ve küstahlýðýn önündeki engeller birer birer ortadan kalktý ve dünya sermaye için tam bir dikensiz gül bahçesi haline geldi. Zenginlik ve yoksulluk uçurumu insanlýk tarihinde görülmemiþ boyutlara ulaþtý. Asýl skandal bu durumun küresel oligarþinin akýl hocalarý ve sözcüleri tarafýndan sunuluþunda: Tam bir piþkinlikle bu süreçten herkesin yarar saðlayacaðýný söylüyorlar [þimdilik]... ABD'de 1974 yýlýnda en çok kazanan büyük þirket yöneticileri [þimdilerde moda olan bir tabirle CEO'su], otomotiv sektöründe çalýþan ortalama iþçiden 47 kat fazla kazýnýyorlardý. 1999 da fark 2381'e çýktý. Bazýlarýnýn küreselleþme þarkýlarýný aðýzlarýndan neden düþürmediði ortada deðil mi? Sýnýfsal güç dengesinin emekçilerden yana döndüðü 1945-1970 aralýðýnda daha dengeli bir gelir daðýlýmý tablosu geçerliydi. Söz konusu dönemde CEO'larýn kazancý ortalama iþçinin kazancýnýn 35 katýyken daha 2000 yýlýnda 130 katýna çýkmýþtý... Bir þirketin CEO'su bir baþkasýna 400 milyon dolara transfer oluyor, bir diðeri üç yýllýðýna 135 milyon dolara bir þirketle üç yýllýk sözleþme yapýyor... Þimdilerde süper zengin bir küresel oligarþi oluþtu ve akýl almaz bir tempoyla dünyanýn beþeri ve doðal zenginliðini yok ediyor. Aþýrý zenginlerin ölçüsüz tüketimi [ uzunluðu sürekli artan yatlar, uçaklar, helikopterler, futbol sahasýndan büyük rezidanslar, malikâneler, mücevherler, saatlar, egzotik seyâhatler... 330 milyonluk yatlar, 160 bin dolarlýk kürk, 3480 dolara 12 gömlek, 1559 dolara12'lik þampanya kolisi, 167 500 dolara iki tüfek, bir striptiz barýnda bir gecede harcanan 241 000 dolar, 5000 dolara bir takým elbise, 1,2 milyon dolara bir otomobil, bir kulübe üyelik için ödenen 50 000 dolar aidat... Yakýn tarihte gazetelere yansýyan bir habere göre Türkiye'ye de ithal edilen dünyanýn en pahalý spor otomobili 'Bugatti Veyron 16-4' 2,4 milyon avroya satýlacakmýþ... Arabanýn marifetini merak mý ediyorsunuz: 300 km hýza 16,8 saniyede ulaþýyormuþ... Sizce deðmez mi? Azamî hýz sýnýrýnýn 110 kilometre olduðu bir ülkeye 300 km'ye 16,8 saniyede ulaþan bir otomobil neden ithal edilir... Elbette söz konusu olan sadece küresel oligarþinin [zenginler enternasyonalinin] neden olduðu beþeri ve ekolojik kötüleþme

meziyetten öte, hatta erdemdir... Neyin psikolojik etkisi var, hangi koþullar altýnda kalýnarak yapýlýyor, önemli mi? Kabustan kurtulmak için önce kafada toparlayýp koparamadýktan sonra! Neyi gösterir; öyle ya da böyle, bir tarihte, baþkalarýna bir þekilde teslim edilmiþ ama kim(ler)e, nerede ve nasýl olduðu unutulmuþ emANet... Görüntü her zaman içeriðinden önemli olunca eksilmeden þikayet edenlere "alýn size 300-500 bin daha!". Keþke olaylar öyle kolay olsaymýþ, hayat herkes için ne kadar tatlý olurdu. Duvar yýkýlmadan hiç olmazsa ötesiyle düþler kurulabiliyordu. Þimdi ötekileþtirilenler bol bayraklý bayramlarýna güzel taklar hazýrlarken, içeriði boþaltýlan olaya da bir þekilde resmiyet kazandýrýlmýþ ama meþruiyeti yitirilmiþtir! Tehlikenin boyutu bilin ki denetim altýna alýnamayan hýrstýr. Kazançlý çýkanlar karþýsýnda kayýptan habersizlerin anlayacaðý þey deðildir tabiatýyla... Ülkenin birleþtirilmesi amacýyla yola çýkýlmasý bir þeyi deðiþtirmemiþ, bir önceki ayrýlýða oynayanlarla, bu kez, farklý argümanlar güdümünde, bir yerde, yeniden birleþtirilmesi saðlanmýþtýr. Sorumluluklarýn öðrenilmesi kafanýn en az bir kez çarpmasýyla mümkün deniyor ama sayýsý unutulan çarp(ýklýkla)malar var, ancak deðerlendirilmesi yapýlamýyor. Duyarsýzlýkla, tutarsýzlýk bu yarýþta atbaþý giderken kimin kazandýðý kime ne fayda misali olmaz mý? Dilini bilmeden anlaþmak sanýldýðý kadar kolay deðil, "aþk" ve "seviþmek" dýþýnda tabii ki! Gücü elinde tuttuðunu zan edenlerin en büyük korkusu ve anlamayacaðý þeyin baþýnda ne gelir bilirmisiniz; "red" edilme fobisi... Ancak makyajýn sadece görülür tarafý olunca anlaþýlmasýný engellemektedir. Yeni yetme sosyetikler yaþamý nasýl ki aðacsýz orman içinde, susuz da olsa büyük villalarda oturmayý anlar, siyasiler de olmayan kendi planlarýný deðiþtirmeye kalkmasý gibi!. Sorulsa acaba yeri midir; "bu ülkeyi hiç (ama hiç) mi sevmediniz?" Beklentiler süredursun, yitirilenler

deðil. Ünlü Amerikalý iktisatçý Thorstein Veblen'in yüzyýl kadar önce isabetli bir þekilde gösterdiði gibi, küresel oligarþinin ikinci, üçüncü sýnýf zenginler ve orta sýnýflar tarafýndan taklit edilmesi, sosyal ve ekolojik yýkýmýn asýl nedenini oluþturuyor. Her kesim kendine yakýn olan bir üsttekini taklit ettiðinde, küresel oligarþinin tüketim alýþkýnlýðý geniþ bir orta sýnýf tarafýndan taklit edildiðinde, tahribat derinleþiyor, toplumsal ve ekolojik tablo kararýyor. Aslýnda sadece küresel oligarþinin anlamsýz, mantýksýz ve kabul edilemez tüketimi deðil, dünyanýn %20'sini oluþturan ama beþeri ve doðal kaynaklarýn %80'ini tüketen emperyalist ülkelerin hayat standardý da yeryüzünün lânetlileri tarafýndan hem taklit edilebilir deðil hem de zaten arzulanýr bir þey de deðil. ABD'de dört kiþiye üç otomobil düþüyor. Ayný þey Çin'de de gerçekleþse, bu 1,1 milyar otomobil demek... Oysa bu gün dünyadaki toplam otomobil sayýsý 800 milyon. Eðer Çin de ABD'deki oranda otomobile sahip olursa, günde 99 milyon varil petrol gerekecek... Oysa tüm dünyada üretilen günde 82 milyon varil... Þimdilerde çýkarlarý, özlemleri, zevkleri, tüketim alýþkanlýklarý ortak bir küresel oligarþi oluþmuþ durumda. Dünya tüm ülkelerin dolar milyarderlerinin ve milyonerlerinin dünyasý haline geldi. Buna bir tür zenginler enternasyonali de diyebilirsiniz. Dalga dalga dünyanýn her yerindeki elitler ve orta sýnýflar tarafýndan taklit edilen bir küresel azýnlýk... Þimdilik bu küresel oligarþinin çýkarý herkesin çýkarý olarak sunulmak isteniyor. Bir insanýn deðerinin sahip olduðu tüketim mallarý miktarýyla, sadece maddi zenginlikle ölçüldüðü bir insanlýk toplumu mümkün ve sürdürülebilir deðildir. Bir insanýn sahip olduðu þeylerin miktarý arttýkça refahýnýn, mutluluðunun da arttýðýna dair düþünce saçmadýr. Daha çok þeye sahip olmak mutluluðun garantisi deðildir ama tersini iddia etmek mümkündür. Kapitalizmle birlikte her türlü deðer ölçüsü de yok oldu, insani deðerler aþýndý. Ýnsanlar durup düþünmeye vakit bulamadan mahþeri bir yarýþa zorlanýyorlar. Ýnsanlýðýn ve doðanýn durumu burjuva akýl hocalarýnýn resmetmek için zorlandýklarýndan çok farklý ve kritik eþiðe doðru koþar adým yaklaþýyor. O zaman bu kör gidiþi vakitlice durdurup tersine çevirmek gerekiyor. Velhasýl yeni bir paradigmaya ihtiyaç var... (www.sendika.org)

çýð gibi büyürken bile, endiþesiz hareket edebilmeyi sanattan sayanlar için garip olan, "olay" deðil de davranýþ biçimi algýlanmasý, sanýrým, bizim de, en büyük cehaletimiz olmaktadýr. Bir söz vardýr "suyun sesi var mý, yok mu telaþýna düþenler, önlerinde akýp giden nehri görmelerine imkan býrakmýyor". Bataklýk yok, yine "tehlike görülse, önlemi alýnýr" denir ama ülke halkýnýn içine çekildiði durum, nasýl açýklanabilir? Hepten el konulamazken, üzerine "at" da sürülür, "bayrak" da! Anne, babalarýn ayrýlmasý çocuklarý nasýl etkilerse, yaþanan "þok" nedeni, nereye indirgerseniz olayý izaha yetmez... Parçasý olanýn ne seçme, ne de seçilme þansý olmamasý ülkeyi ne güzel anlatýyor! Keþke, kötümser tablolar çizmek yerine, aþk, þiir, melodilerden bahsedebilseydik. Bizim, kekik ve laden kokulu Dillirga'da daðdaki çoban dayým gibi "eskilere dalýp, ilk aþký düþlerken, sevgili için toplanan kýr çiçeklerinden bir demet" yazabilseydik... Ta baþýnda, çözümün "birleþtirme" çerçevesinde yürümeyeceði belli iken bu iþe kalkýþýlmasýný pek azý bilirken, çoðunluk bilmemektedir. Yoldaþlarýmýzýn hayret etmesidir asýl bizleri þaþýrtmasý gereken; "artýk sýr/giz olmayan gerçeði açýklasanýz ya!" Annan Planýna bir evet ve hayýr demenin taze bir versiyonudur oynanan... Biri iyimser iken diðerinin kötümser davranmasý, hele karþýlýklý salvo atýþlarý baþka türlü açýklamak mümkün olabilir miydi? Anlayacaðýnýz, dostlar alýþ veriþte görsün "zoraki" buluþma/görüþmeler yapýlmaktadýr. Maskeler düþe, düþe gizini kaybedecek olayda kayýp sadece geçmiþ gibi "50 yýllar" olmayacaktýr. Sorun daha derinlerde, ama bunu yaþayacak olanlar dýþýnda bileni hiç olurmu, orasý þüphe götürür? En sonunda öðrenecek veletler "bastardocuklar" da yaþadýðý açmazý telafi etmesi beklenmemelidir... Nasýl ki bugün bizlerin yapamadýðý gibi! yenicag@yenicag.com.cy


ATLA TALÝM MEYE ÝL YÖNET

R! I Y A H

yeniçað haftalýk siyasi gazete

Hindistan'a Nükleer Onay ABD'nin Hindistan'a nükleer teknoloji ihraç etmesine yönelik otuz yýllýk yasaða son veren anlaþma Temsilciler Meclisi'nin ardýndan ABD Senatosu tarafýndan da onaylandý. Bush yönetiminin giriþimleriyle 2005 yýlýnda temelleri atýlan ve iki ülke arasýnda nükleer alanda stratejik ortaklýðý öngören anlaþmanýn, Amerikalý giriþimcilerin Hindistan'a nükleer yakýt, nükleer teknoloji ve nükleer reaktör satabilmelerine imkân saðladýðý belirtildi. Anlaþmaya göre BM yetkililerinin Hindistan'ýn sivil amaçlý nükleer tesislerini kontrol edebileceði ancak bu denetimin, ülkenin askeri amaçlý nükleer tesislerini kapsamayacaðý bildirildi. Anlaþma son olarak Baþkan Bush'un imzasýyla resmen yürürlüðe girecek. ABD Dýþiþleri Bakaný Condoleezza Rice anlaþmanýn ABD-Hindistan iliþkileri açýsýndan bir "dönüm noktasý" olduðunu vurguladý. Anlaþmanýn muhalifleri ise bu geliþmenin, nükleer silahlarýn yayýlmasýnýn önlenmesi çabalarýna büyük bir darbe olduðunu savundu. Nükleer Silahlarýn Yayýlmasýný Önleme Antlaþmasý'ný imzalamaktan kaçýnan Hindistan, 1974'te ilk nükleer denemesini yapmýþtý. Ayný yýl ABD, Hindistan'la nükleer iþbirliðini sýnýrlama kararý almýþtý. Hindistan salý günü de Fransa'yla nükleer ortaklýk öngören bir anlaþma imzalamýþtý. Pakistan yönetimi de, ABD'yle benzeri bir anlaþma talep etme hakký doðduðunu bildirdi.

ACENTALARA KARÞI SOSYALÝST SEÇENEK!

Kanada Baþbakaný: ‘Bush'a Irak desteði hataydý’ Kanada Baþbakaný Stephen Harper, muhalefette olduðu sýrada, ülkesinin Irak'a asker göndererek ABD'nin Irak savaþýna destek vermesini istemesini 'hata' olarak deðerlendirdi. Kanada'daki muhalefet partileri tarafýndan ABD Baþkaný George Bush'un "kopyasý" olmakla suçlanan Baþbakan Stephen Harper, muhalefette olduðu sýrada, ülkesinin Irak'a asker gön-

dererek ABD'nin Irak savaþýna destek vermesini istemesinin "hata" olduðunu belirtti. Harper, Kanada'da 14 Ekim'de yapýlacak genel seçimler öncesinde yürütülen kampanya çerçevesinde, televizyondaki bir tartýþma programýnda, baðýmsýz Quebec Bloku'nun lideri Gilles Duceppe'in "2003'teki konuþmasýnda istediði gibi hâlâ Irak'a asker göndermeye hazýr olup olmadýðý" sorusu

üzerine "Açýk olalým. Bu kesinlikle bir hataydý" dedi. Harper, 2003'teki bu açýklamasýnda, dönemin Avustralya Baþbakaný John Howard'ýn bir konuþmasýndan büyük ölçüde esinlenmiþ, Harper'ýn bir kampanya sorumlusu da, Howard'ýn konuþmasýndan geniþ bir alýntý yaptýðýný kabul ederek, özür dileyip, bu hafta baþýnda görevi býraktýðýný duyurmuþtu.

Almanya'nýn tartýþmalý Afganistan misyonu DW- Alman hükümeti Afganistan'daki Alman askerlerinin görev süresini 14 ay daha uzatmaya hazýrlanýyor. Ancak ülkede bu misyonun gerekliliði tartýþýlýyor. Alman hükümeti 2001 Aralýk ayýnda Alman askerlerinin Afganistan'a gönderilmesine karar verdiðinde, bu ülkeye en fazla 1.200 askerin gönderilmesi planlanýyordu. Þu an Afganistan'da görev yapan Alman askerlerinin sayýsý ise 3.300. Yani neredeyse üç kat fazla. Ancak bu sayýnýn daha da artmasý bekleniyor. Savunma Bakaný Franz Josef Jung da bunu destekliyor. Jung, askeri

uzmanlarla görüþ alýþveriþinde bulunarak, bu rakamýn 4.500'e çýkarýlmasýnýn planlandýðýný söylüyor. Saldýrýlar artýyor Almanya'nýn Afganistan misyonunun süresi uzadýkça, ülkedeki asker sayýsý da artýyor. Ülkeye sadece Almanya deðil, NATO üyesi diðer ülkeler de asker gönderiyor. Alman askerlerinin konuþlandýrýldýðý ülkenin kuzeyi, güvenli ve saldýrýlardan uzak bir bölge olarak tanýnýyordu. Ancak durum zamanla deðiþti. Alman birliklerinin bulunduðu Kunduz'a sürekli olarak füze saldýrýlarý düzenleniyor, intihar saldýrganlarý Kunduz sokaklarýnda kol geziyor. Alman askerlerinin sendikasý Ordu Derneði'nden Ulrich Kirsch, Taliban ve El Kaide'nin ülkenin

Yeni Kýbrýs Partisi Örgütlenme Sekreterliði DUYURUSU

kuzeyine militan gönderdiðini söylüyor. Kirsch, özellikle intihar saldýrganlarýna karþý önlem almanýn mümkün olmadýðýný belirtiyor. Kirsch Afganistan'da þu an düzenlenen saldýrýlarýn, Afganistan misyonunun görev süresinin uzatýlmasýna baðlý olduðunu söyleyerek, Afganistan'la ilgili bütün tartýþmalarýn, düþmanlar tarafýndan da yakýndan takip edildiðini vurguluyor. Güvenliðin saðlanmasýnda yol alýndý mý? Afganistan'daki Alman askerlerine yönelik saldýrýlarýn sayýsý arttýkça, akýllara, "Almanya gerçekten kendi güvenliði için Hindikuþ'ta savaþmalý mý?", "Afganistan'da güvenliðin saðlanmasýnda ilerleme kaydediliyor mu? sorularý geliyor. Vatandaþlarýn birçoðu bu soru-

lara "Hayýr" yanýtýný veriyor. Ancak Alman hükümeti misyonun sürdürülmesinde kararlý. Hatta ve hatta askerlerin görev alanýnýn geniþletilmesi bile planlanýyor. Hükümet meclisin desteðinden emin Sosyal Demokrat Partili Federal Meclis milletvekili Jörn Thiessen, bu konuda hükümetin meclisi de arkasýna alacaðýndan emin olduðunu söylüyor. Thiessen, Afganistan'daki saldýrýlarýn, baþarýlý gittiði için yeniden inþa çalýþmalarýna yöneldiðini söyleyerek, "Bu saldýrýlar, orada baþarýlý bir çalýþma yürüttüðümüzün iþareti. Bunun önemini oradaki insanlara anlatmak elbette ki zor, ama bu acil olarak yapýlmalý" diye konuþuyor.

Yeni Kýbrýs Partisi

Ýlgi duyan tüm parti üyesi, sempatizaný ve parti dostlarýnýn katýlýmýna açýk aþaðýdaki toplantýlar düzenlenmektedir. Tüm parti üyesi, sempatizaný ve parti dostlarýnýn bilgisine sunarýz; 1-Yürütme Kurulu Üyelerinin katýlacaðý, parti çalýþmalarý, ülkedeki ve dünyadaki geliþmelerin deðerlendirileceði bilgilendirme toplantýlarý, her Pazartesi, saat 19.00'da, Lefkoþa'daki Parti Genel Merkezinde düzenlenmektedir; 2-YKP Yürütme Kurulu üyeleri ve Lefkoþa Ýlçe Yönetim Kurulu üyelerinin katýlýmýyla, her ayýn ilk Perþembesi Parti Genel Merkezinde deðerlendirme toplantýlarý düzenlenmektedir; 3-Maðusa Ýlçe Sekreterliði koordinesinde her Perþembe saat 7'de Maðusa Ýlçe Sekreterliðinde toplantýlar devam etmektedir. YKP Yürütme Kurulu üyeleri de, her ayýn ikinci Perþembesi Maðusa Ýlçesindeki toplantýlarýna katýlarak parti çalýþmalarý, ülkedeki ve dünyadaki geliþmelerin deðerlendirileceði sohbet toplantýsý düzenlenmektedir; 4-YKP Yürütme Kurulu üyelerinin de katýlýmý ile her ayýn üçüncü Perþembesi Girne Ýlçesinde sohbet toplantýsý düzenlenmektedir; 5-YKP Gençlik koordinesinde GENÇLÝK TOPLANTILARI her Pazartesi, saat 18.00'de, Lefkoþa'daki Parti Genel Merkezinde gerçekleþmektedir; 6-YKP Parti Meclisi her ayýn ilk Salýsý, saat 19.30'da, Lefkoþa'daki Parti Genel Merkezinde toplanmaktadýr… Konu ile ilgili daha fazla bilgi için YKP Yürütme Kurulu, Örgütlenme Sekreteri Salih Uyguroðlu . . . . . . .salih.uyguroglu@ykp.org.cy YKP Yürütme Sekreteri Murat Kanatlý . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .murat.kanatli@ykp.org.cy YKP Lefkoþa Ýlçe Sekreteri Gülay Kaþer . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .gulay.kaser@ykp.org.cy YKP Maðusa Ýlçe Sekreteri Mustafa Noyan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .mustafa.noyan@ykp.org.cy YKP Gençlik Nevzat Hami . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .nevzat.hami@ykp.org.cy www.ykp.org.cy

Parti Çalýþmalarý YKP; dün, bugün, yarýn

Güven artýrýcý önlemler - askersizleþtirme / dekonfrontasyon / silahtan arýndýrma / yeniden yerleþim (Maronit köyleri, Maraþ vb) - ve çözüm sürecine katkýlarý 16 Ekim 2008, saat 19.00, Maðusa Belediyesi Konferans Salonu YKP; dün, bugün, yarýn

Kýbrýs'ýn ve Kýbrýslýlarýn birleþmesi için verilen mücadele 23 Ekim 2008, saat 19.00, KTÖS Lokali

BAÞKA BÝR KIBRIS ÝÇÝN, SOSYALÝST SEÇENEK: YKP Sýnýrsýz, silahsýz, garantörsüz bir gelecek mümkün! Kitlesel Basýn Toplantýsý 30 Ekim 2008, saat 11:00, KTOEÖS Lokali

Yeni Kýbrýs Partisi Örgütlenme Sekreterliði A D R E S : A t a t ü r k C a d. 2 6 / 1 C a n d e m i r 7 A p t. Le f ko þ a w w w. y e n i c a g. c o m. c y

Yeni Kýbrýs Partisi TEL: 227 4917 FA X : 2 2 8 8 9 3 1

e-mail: y e n i c a g @ y e n i c a g. c o m. c y


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.