Düşün(ü)Yorum AYLIK LİSELİ FANZİNİ
YIL: 1 SAYI: 1
dusun_u_yorum@hotmail.com
HAZİRAN 2012 75 Kr.
Bilmeyenlerin duymayanların görmeyenlerin saltanatında
Düşünmekeylemdir !
içndekiler
03
Düşün(ü)Yorum'dan
04
“Başkaldırıyoruz, Lise Duvarlarını Yıkıyoruz!”
06
Liselerde Kadın Olmak
07
Meslek Liseleri ve Sorunları
08
Lisede 'Disiplin' Olunca!
10
Şiir “ADI KAYIP”
ÖZGÜR DÜŞÜN DERGİSİ Özel Sayı: 102, Yönetim Yeri: İstasyon Cad. Pınar İşhanı Kat: 2 Daire: 38 Kartal/ İstanbul. Tel- Fax 0 (216) 389 6563
2 1
Liseli Demokratik Gençlik Hareketi www.demokratikgenclikhareketi.org 2
Çukurova'nın bahar sıcaklığında Düşün(ü)yorum'un ilk sayısını çıkarmanın heyecanı ve coşkusuyla MERHABA! Düşün(ü)yorum halk gençliğinin emek azimli hak kazanım mücadelesi sonucunda ortaya çıkardığı mütevazı bir fanzindir. İnanıyoruz alacağımız verim Çukurova'nın 1'e 5 veren hasadı kadar çoğul ve değerlidir. Bu topraklarda erken olgunlaşır gençler, hemencecik filizlenen pamuk gibi… Bu yüzdendir ki daha erken tadarız hayatın gerçekliklerini. Toprakta büyür bedenimiz, hasadımıza Seyhan ve Ceyhan'dır can suyumuz. Aslında isim noktasında birkaç seçeneğimiz vardı fakat bunu uygun gördük. Çünkü bizim kanımızı emmek için türlü çaba içerisine giren egemenler, biz liseli halk gençliğinin geleceğini daha fazla gasp edebilmek için bizim düşünmemizi ve yorum yapmamızı engelleyecek uygulamalara başvuruyor. Bu kapsamda yürürlüğe geçirilmiş olan 4+4+4 ve dindar nesil planları bu amacın bir parçasıdır ve gün geçtikçe bu tür uygulamalar artacaktır. Çünkü gençliği elinde tutmanın en büyük etken beyinlerini kirletmektir. Egemenler de bunun bilincinde olarak biz liselilerin beyinlerini kirletme çabası içerisindedirler. Ama Adana'da liseli halk gençliği olarak yılların suskunluğunu ve ezberini bozarak egemenlere cevabımızı vereceğiz. Düşün(ü)Yorum bu amaç doğrultusunda ortaya çıkmış bir fanzindir. Amacımızı gerçekleştirebilmek için tüm liselilerin bizle iletişime geçerek sorunlarını anlatan yazılar göndermesi, fanzinimizi daha geniş kitlelere ulaştırarak bir güç haline getirmesi gerekir. Eksikliklerimizin de farkındayız ve eksiklikleri birlikte çözebileceğimizi düşünüyor ve hepinizi yazı öneri ve görüşleriyle Düşün(ü)Yorum' a destek vermeye çağırıyor bu yürek çağrısını büyütmek istiyoruz.
LISELI
3
Başkaldırıyoruz, Lise Duvarlarını Yıkıyoruz! Liseli halk gençliği, sahip olduğu nicel özelliği bakımından toplumumuzun son derece önemli kesimlerinden biridir. Biz liseliler bu anlamda ülkemizde süre giden ekonomik, sosyal ve demokratik haklar mücadelesinin en dinamik ve en atılgan güçlerinden birisiyiz. Aynı zamanda bizler, yakın geleceği oluşturacak kişiler olmakla birlikte, kimimiz memur, kimimiz işçi, kimimiz de işsiz olacağız. Yani yakın gelecek bizlerin elindedir. Bu bakımdan ülkemizde olan ekonomik, sosyal ve siyasal saldırıların bu süreçte de olduğu gibi her süreçte doğrudan odak noktası oluyoruz-olacağız. Çünkü, bilindiği üzere gençlik kiminse gelecek onundur. Bizlerin üzerinden gelecek hayalleri kuran bu düzen de bunun bilincindedir ki, buna göre hareket edip temeller atmaktadır. Her ne kadar biz liselilerin dışardan bakıldığında pek sorunu olmuyor gibi görünse de bize dayatılan eğitim sistemi tıpkı yaşadığımız sistemdeki gibi eşitsizliklerle ve haksızlıklarla doludur. Liselerde eğitimin parasız olması gerekirken okul idareleri her geçen gün bizlerden para koparmak pahasına canını dişine takıyorlar. Sizlerde çoğu zaman karşılaşmışsınızdır: Kendilerine eğitimin parasız olduğunu hatırlatanlar çıktığında klasik cevapları şudur; 'Milli eğitim bakanlığı para göndermiyor, biz napalım'dır. Geçmişte olduğu gibi bugün de bilim yuvası olması gereken liselerimiz ticarethane amacıyla kullanılmakta, öğrenciler ise müşteri.. Bunun sonucudur ki genelde daha yoksul kesimden olan öğrenciler düz liselerde ve meslek liselerinde, orta sınıf öğrenciler anadolu ve öğretmen liselerinde, üst sınıf öğrenciler ise özel kolejlerde 'eğitim' görürler. Diğer bir sorun ise eğitimin ezberci bir zemine dayalı olmasıdır. Bundaki amaç,bugün yürürlüğe geçirilmiş olan 4+4+4 ve dindar nesil tartışmalarıyla
4 1
2
hedeflenen amaca denk düşmektedir. Yani liseli halk gençliğinin düşünmemesi, yorum yapmaması, istenilen çizginin dışına çıkmaması amacıdır.Egemenler bu şekilde düşünmeyen, araştırmayan, sorgulamayan bir nesil yaratarak kendi kirli emellerini rahatça gerçekleştirmek istemektedirler. Bu emeller sonucunda hep ezilen biz olacağız, hep haksızlığa uğrayan biz olacağız, hep geleceksizliğe mahkum olan biz olacağız. Ama bunlara karşı çıkıp geçit vermeyebiliriz, buna gücümüz var. En büyük eksikliğimiz örgütsüz olmamızdır, birliğimizi sağlayamayışımızdır. Tarihimizden de biliyoruz ki bu ve buna benzer sorunlar birlik ve beraberliğin sağlanmasıyla, örgütlenmeyle aşılabilir. Örgütlenmediğimiz müddetçe kendi kendimize sitem eder, gelecek kaygıları besler dururuz, bu sistem de böyle devam eder. Ama bizler biliyoruz ki bu devran böyle gitmez. Tarih bizim ellerimizdedir ve değiştireceğiz. Bu anlamda Liseli Demokratik Gençlik Hareketi olarak tüm liseli halk gençliğini emeğimiz ve geleceğimiz için örgütlenmeye çağırıyor ve son olarak şunu vurguluyoruz: Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez! Eşit, Parasız, Bilimsel, Anadilde Eğitim! Yaşasın Demokratik Halk Liseleri Mücadelemiz! Yaşasın Liseli Demokratik Gençlik Hareketimiz!
5
Liselerde Kadın Olmak AKP'nin hükümet olmasıyla birlikte eğitim biz liseli kadınlar için daha da zor bir hal almış durumdadır. Bu süre zarfında gerici icraatlar daha fazla artmış, liselerde cins ayrımcılığı da bundan nasibini almıştır. Liseli kadınlar olarak her geçen gün kadın-erkek ayrımcılığına maruz bırakılıyoruz. Liselerde çizilen kadın profili aslında hepimizin malumundadır: Erkekler daha sosyal, daha 'özgür'dür fakat kadınlar ise daha tertipli, dersine daha fazla çalışan, hocaların emirlerine daha fazla uyan, cinsel objelikten öteye geçmeyendir. Bunun en iyi örneklerini geçtiğimiz yıllarda hep birlikte gördük. Mersin'de bir lisede erkeklerle kızların 45 cm'den daha fazla yakınlaşmaması gibi, tamamıyla kadınları aşağılayan bir örnekle karşı karşıya kaldık. Bu uygulamalar dindar nesil tartışmalarıyla hat safhaya ulaşmış durumdadır. Liselerde kadın ve erkeklerin ayrı ayrı eğitim görmesi öngörülüyor. Bu gibi gerici düşüncelerle kadınlarımızın toplumda 2.sınıf olan rolü pekiştirilmek isteniyor. Bir yazıda okuduğum üzere hala bazı liselerde etek boylarının ölçüldüğünü görmüştüm. Yani saymakla bitiremeyeceğimiz haksızlıklarla karşı karşıyayız. Liseli kadınların bilincinde olması gereken bir şey de; bunlara karşı mücadele ederken bu sorunların diğer sorunlardan bağımsız olmadığını görmesidir. Bu haksızlıklar toplumsal bozukluğun bir sonucudur. Dolayısıyla tüm sorunlar bir bütünlük içerisinde ele alınmalıdır. Biz liseli kadınların en önemli görevi hep birlikte, bu gibi gerici-yoz uygulamalara ve cinsiyet ayrımcılığına karşı, örgütlenmek ve demokratik haklar mücadelesini yükseltmektir. 5 Ocak Lisesi'nden bir öğrenci
6 1
2
Meslek Liseleri ve Sorunları Merhaba arkadaşlar, Bir meslek lisesi öğrencisi olarak fanzinimize sorunlarımızı anlatan bir yazı yazmayı doğru buldum. Çünkü bu fanzin hepimizin fanzinidir ve hepimiz sorunlarımızı burada paylaşarak fanzinimizi zenginleştirip, tüm liselilerin sesi haline getirmeliyiz. Aslında meslek liseleri dışarıdan ne kadar cazip liseler olarak görünse de gerçekte öyle değil. Bilindiği gibi lisenin ilk bir yılı hariç ikinci ve üçüncü yıllarda doğru dürüst ders bile görmüyoruz. Bütün bunlar bir yana dördüncü sınıfta gördüğümüz staj sömürüsü akla mantığı sığacak gibi değil... En basit örneği; düz lisede, anadolu liselerinde ve fen liselerinde okuyan akranlarımız harıl harıl üniversite sınavlarına hazırlanırken biz stajda bize dayatılan iş yerlerini temizlemekle geçiriyoruz koca bir yılımızı. Evet yanlış okumadınız, iş yerlerini temizlemek. Ailelerimiz bizi meslek liselerine bir meslek ediniriz umuduyla gönderirken, bizlerin sadece 1 yıl gördüğümüz staj uygulaması da iş yerlerini temizlemekle, ayak işlerini yapmakla geçiyor. Resmen ortaçağdaki usta-çırak ilişkisine tabi tutuluyoruz. Meslek öğrenmekten çok, işgücümüz emeğimiz gasp ediliyor. Özellikle geçtiğimiz günlerde yürürlüğe geçirilen torba yasayla birlikte meslek lisesi öğrencilerine dönük emek sömürüsü katmerleştirilmiştir. Aldığımız asgari ücretin üçte biri olan meblağ ise bir tiyatro sahnesine perde olabilir. Tüm bunların yanı sıra meslek liselerinin en büyük dezavantajlarından birisi de öğrencilerin okullarını bitirdikten sonra esas üretim sürecinin içerisine girmesinden, yarınları tırnaklarıyla üretecek olmasından kaynaklıdır ki, sistemin saldırılarından kat be kat etkilenmesidir. Bu kapsamda meslek liseleri sistemin yoz kültürünü en fazla sokmaya çalıştığı liselerdir. Faşist çetelerin, uyuşturucu kullanımının, fuhuşun en fazla olduğu liselerde 'eğitim' görmekteyiz arkadaşlar. Bu sistem değişmediği müddetçe bu uygulamalar artarak devam edecek. Sistemi değiştirecek olanlar bizden başkası değildir. Eğer daha mutlu yarınlar istiyorsak, direnmekten başka çözüm yok. İki yol var. Ezilmeyi kabul etmek veya direnmek. Siz hangisini seçiyorsunuz? Adana Motor Meslek Lisesi'nden bir öğrenci
7
Lisede 'Disiplin' Olunca! Aslında en büyük işçiler bizleriz (liselileriz). Gerek ruhen çalışan gerekse de fiziken çalışan işçileriz. Aslında işçi bile değiliz, çünkü işçiler günümüzde çalıştığının karşılığını az da olsa alan bir kesimdir. Bizler ise çalıştığımızın karşılığını alamadığımız gibi hem zamanımızın çalınmasına hem de maddi kayıplara maruz bırakılıyoruz. Geleceksizleştiriliyoruz! Biz liseli işçiler eğitim sistemine karşı olduğumuz gibi okullarımızdaki disiplin adı altında bizlere yutturulmaya çalışılan uygulamalara da karşıyız. Sınıfta hocaya karşı bir söz söylediğimizde anında susturuluyoruz, yeri geldiğinde şiddete başvurmaya çalışıyorlar. Resmen sen öğrencisin haddini bil, sözümüzden çıkma diyerek bizim de insan olduğumuzu unutabiliyorlar. Sınıf içerisinde küçük düşürülüyoruz, utandırılıyoruz. Buna karşı iddianızı devam ettirdiğinizde ise hemen disiplin cezaları devreye giriyor. Çok şahit olduk uyuşturucu kullanıldığını bildikleri halde müdahale etmediklerini ama biz birey olduğumuzu hatırlattığımızda hemen disiplin cezaları… Katkı payı adı altında istenen parayı vermediğimizde hemen disiplin cezaları… Zorunlu din dersini kabul etmediğimizde hemen disiplin cezaları… Haksızlıklara karşı geldiğimizde hemen disiplin cezaları… Yani anlayacağınız eğitim sistemindeki disiplin anlayışı böyle bozuk ve biz halk gençliğinin çıkarına değildir. Eğer onlar bizi böyle susturmaya çalışıyorlarsa biz de susmayalım. Birbirimizi savunalım, düzenin kölesi olmayalım. Düşündüklerimizi savunalım. Bir öğretmenimizin anlatımını sizlerle paylaşmak istiyorum: 2 grup tartışır, bir grup keçinin sütünün beyaz olduğunu savunur, diğer grup ise siyah. Tabi ki
8 1
2
beyaz olduğunu savunanlar kazanır. Hepimiz şaşırmış olabiliriz şuan, evet keçinin sütü hiçbir zaman siyah olmamıştır ama önemli olan bunu savunabilmek işte… Bu basit örnekten ders çıkarmak lazım; eğitim sistemi ve bu düzen her yönüyle yanlışken kendini çok iyi savunabiliyor ama bizler doğruları düşünürken, haklıyken kendimizi henüz savunamıyoruz. İşte tüm sorun burada yatıyor. Bunun için yanlışlara karşı hep birlikte olmalıyız. Biz kendimizi savunmazsak kimse bizi savunmaz, belki birkaçımız uzaklaştırma cezası alır birkaçımız okuldan atılır ama eninde sonunda mücadelemizi kazanırız haklarımızı alırız. Bu yüzden ezdirmeyelim kendimizi, birbirimizi savunalım, örgütlü mücadeleye katılalım! Orhan Çobanoğlu Lisesi'nden bir öğrenci
9
ADI KAYIP Deniz yok olursa diyor bir çocuk Balık kaybolursa Ne derim benden sonraki çocuklara İnsanlar kaybolurken gözaltılarda Çöllerde boğulan nehirler Ey çocuk Nasıl varır okyanuslara Adı karanfil ki suçu rengidir Özgürlük dilinde bir imge Tutsaklık dilinde bir söylencedir Karanlıkta bir el koparır dalından Artık ölüme varmış bir işkencedir Orman yok olursa diyor bir çocuk Ağaç kaybolursa Ne derim benden sonraki çocuklara İnsanlar kaybolurken gözaltılarda Dalından koparılan tomurcuk Ey çocuk Nasıl meyvelenir sana ve diğer çocuklara
10 1
Adı narçiçeği ki suçu patlamak Birdenbire güneşe haykırmak Ve güneş diliyle kıpkızıl çoğalmak Karanlıkta bir el koparır dalından Adı kayıptır artık Daha meyveye bile durmadan 2
Aç gözlerini o çığlıklara çocuk Kayıp analarının gözlerine bak O gözler ki karanfil kıvrımında nar çokluğu Sevda denizlerinde oğul ve kız yokluğudur Her biri bir depremdir yüreklerde Her biri açlık içinde zulüm tokluğudur Sen ki bir badem dalısın baharda Yüzünde solgun bir yeşil akşamı Dalıyor gözlerin bir çağın artıklarına Kazılardan yeni çıkmış gibisin Bakışlarında düş fosilleri Güneşli bir yeşili özler gibisin İnsanlar kaybedilirken ey çocuk İnsanlık adına Nasıl başlar bu yeşil ve mavi yolculuk Hangi gemi kalkar bu ülke limanlarından Hangi mavilikler karşılar seni Kıyılar zincir olmuş bileklerde Dalgalar yargısız infaz Al kalemi eline ey çocuk Yeşilin ve mavinin şiirini yeniden yaz Adnan Yücel
11
Naz覺m Hikmet (3 Haziran 1963)
Ahmet Arif (2 Haziran 1991)
Orhan Kemal (2 Haziran 1970)