Kitabul Abir

Page 1

KĠTABUL ABĠR

Ahmed Ziyaüddin GümüĢhanevi

GümüĢhane Belediyesi Kültür Yayınları

I


Gümüşhane Belediyesi Kültür yayınları ISBN 978-605-8434-42-4 Kitabın Adı Kitabul Abir Yazarı Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi Tercüme Niyazi Karabulut Kapak Yaşar Köse Baskı ve Cilt Gündüz Ofset 0462 321 61 00

II


KĠTABUL ABĠR

Ahmed Ziyaüddin GümüĢhanevi

Mayıs-2017

III


Takdim Aktüaliteyle ilgilenmek, anlık faydadan ibarettir. Günlük hayatın içerisinde birçok değerimizi göz ardı ediyoruz. Oysa temel meseleler üzerinde tefekkür faaliyeti göstermek, kalıcı eserler bırakmayı gerekli kılıyor. Kültür, bizim için günlük rutinin çok ötesinde fikri faaliyetlerin neĢir vasıtasıdır. Bu sebeple değerlerimizle ilgili kitap telifi bizim için önemli görevlerdendir. Ġnsanlık tarihinde varlığını ölümünden sonra da devam ettirebilmiĢ, hayatıyla ve eserleriyle arkasında „hoĢ bir seda‟ bırakabilmiĢ pek çok „büyük insan‟ vardır. Kimi kahramanlığı, kimi adaleti, kimi ilmî dirayeti, kimi hakka hizmeti, kimi engin tefekkür dünyası ile birer yıldız gibi parlamıĢ olan bu Ģahsiyetler, insanlığın tekâmülü yolunda birer rehber ve „kilometre taĢı‟ durumundadır. ĠĢte, peygamberler ve onları takip eden maneviyat rehberleri… GümüĢhanevi de bu manevi rehberlerden biridir. Ġnsanların Ġlâhî ölçüler ve istikamet dairesinde yaĢama ihtiyaçları için hayatlarını vakfeden bu rehberler, mukaddes hizmetleriyle onlara doğru yolu göstermiĢlerdir. Eğer bugün insanlık âleminde hakikî manada „insanlığı‟ temin eden değerler yaĢıyorsa, bu, onların hizmetlerinin neticesidir. Ve insanlar, tarihin karanlık sayfalarını aydınlatan huzur ve saadet devirlerini onlara borçludurlar. Geleceğimizi devredeceğimiz yeni nesiller, öncekilerin hazırladığı bilgi ve tecrübe hazinesi ile me-

IV


deniyet birikimini, bilmek zorunda. Geleceği planlamak için geçmiĢi iyi bilmek zorundayız. Bu itibarla, insanlık tarihinin büyük hamlelerini ve o hamleleri gerçekleĢtirenlerin yakından tanımasında büyük faydalar vardır. Bu sayede hem bugüne geliĢin tarihini daha iyi öğrenecek, hem de o bilgilerin ıĢığında geleceğini daha iyi görebilecektir. GümüĢhane Belediyesi olarak hemĢehrimiz GümüĢhanevi‟yi daha yakından tanımak ve daha iyi anlamak zorunluluğumuz var. Bizim medeniyetimizin abide Ģahsiyetlerinden birisi olan GümüĢhanevi‟yi hem günümüz insanına, hem de gelecek nesillere iyi aktarmalıyız. GümüĢhanevi‟nin bu küçük hacimli eseri bu yüzden tercüme edilerek yayına hazırlandı. Faydalı olacağını umuyor, faydasının en üst düzeyde olmasını diliyorum.

Ercan ÇĠMEN GümüĢhane Belediye BaĢkanı

V


ĠÇĠNDEKĠLER GiriĢ ….…………………………………………..VII Müellifin Hayatı…………………………………IX Kitap hakkında………………………………..XIV Hicret.………………………………………………..1 Hicretle Ġlgili Ayetler………………….………..2 Hicretle Ġlgili Hadisler………………….………6 Hicretle Ġlgili Ġcma .…………………….…...…9 Hicretle Ġlgili Kıyas ………………….………….9 Cihadın Gerekliliği…….……..………………..11 Cihad Ġle Ġlgili Ayetler…..………………..….11 Cihad Ġle Ġlgili Hadisler…………………….…21 Cihatla Ġlgili Ġlgili Ġcma……………………...33 Cihatla Ġlgili Kıyas …………………………….34 GümüĢhanevi’den Ġnciler…….……………..38

VI


GiriĢ Ahmet Ziyaüddin GümüĢhanevi‟nin son yıllarda tanıtılması yoğunluk kazanmıĢtır. GümüĢhaneliler olarak bizim için farklı bir yanı olsa da GümüĢhanevinin özellikle gündeme oturmasında Türkiyedeki siyasi atmosferin etkisi vardır. GümüĢhanevi 1859‟da Cağaloğlu‟ndaki Fatma Sultan Camii‟nde ilk irĢada baĢladı. Sonrasında bu camiinin adı GümüĢhanevi Dergahı /tekkesi olarak anılmaya baĢlandı. Ġstanbul‟da bulunan NakĢibendi GümüĢhanevi Dergahı Milli Ġslamcılık akımının oluĢumunu da tez olarak öne çıkarmıĢtır. Necmettin Erbakan, Turgut Özal, Recep Tayyip Erdoğan, Korkut Özal, Recai Kutan, Kemal Unakıtan, Hüsnü Doğan, Hasan Aksay, Erdem Beyazıt, Temel Karamollaoğlu, Bahri Zengin, Kahraman Emmioğlu, Yahya Oğuz, Cevat Ayhan, Prof. Cevat AkĢit, Prof. Osman Çataklı, Prof. Orhan Okyay, Lütfi Doğan gibi isimler tekkenin müritleri arasından en çok bilinen isimlerdir. 1950 sonrası Türk siyasal hayatında çok önemli roller üstlenen siyasetçiler bu tekkenin mürididir.(1) 1- https://www.turkcebilgi.com/g%C3%BCm%C 3%BC%C5%9Fhanevi_dergah%C4%B1 EriĢim Tarihi: 10.05.2017)

VII


Türk siyasi hayatında bu kadar etkili tekkenin ġeyhi olan GümüĢhanevi‟nin daha yakından tanınması amacıyla birçok akademik çalıĢma yapılmıĢtır. Akademik çevrelerin dıĢında GümüĢhanevî‟yi anma ve anlama toplantıları, konferanslar düzenlenmektedir. Bu gün bile Rusya‟da, Komor adalarında faal dergâhları bulunan bu ekolün tesiri Türkiye sınırlarını da aĢmıĢtır. “Esas olan hizmettir, insan hizmet ettikçe himmete mazhar olur, izzet bulur. Hem dünya hem ahiret saadetine eriĢir.” diyen GümüĢhanevi yaptığı hizmetlerle bu gün dahi gönüllerde yer edinmiĢtir. GümüĢhanevi‟yi onun eğitim, sosyal ve ekonomik alanda baĢlattığı hizmetler daha iyi bir Ģekilde incelenmeli ve onun hayatından dersler çıkarılmalıdır. Onun hayatı incelendiğinde kendisindeki en önemli özelliğin adanmıĢlık olduğunu herkes görür. Kendisini ilme ve din yolunda hizmete adayan GümüĢhanevi oldukça mütevazı bir ömür sürmüĢtür. Hazreti tanımak ve anlamak bize çok Ģey katacaktır. Bu küçük risalenin tercüme edilmesi de bu amaca matuftur. HemĢehrimiz olan GümüĢhanevi‟yi tanımak ve anlamak.

VIII


Müellifin Hayatı Ahmed Ziyaüddin GümüĢhanevi 1813 yılında GümüĢhane sancağında Emirler mahallesinde dünyaya geldi. Ġsmi Ahmed bin Mustafa, künyesi Ziyâeddîn olup, GümüĢhânevî diye meĢhûrdur. Babası Emirler sülâlesinden Mustafa Efendidir. Çocukluk yıllarını geçirdiği bu mahallede bu gün Emirler Camii diye bilinen camide hocalarından dersler okudu. BeĢ yaĢında Kur‟ân-ı Kerîm‟i hatmetti, sekiz yaĢına geldiğinde ise Kasâid, Delâil-i Hayrât ve Hizb-i A‟zâm adlı eserleri hatmedip icazet aldı. ġeyh Salim, ġeyh Ömer el-Bağdâdî, ġeyh Ali el-Vefâî ve ġeyh Ali gibi üstadlardan ders aldı. Hayâtının ilk on senesini GümüĢhâne‟de geçirdikten sonra âilesiyle birlikte Trabzon‟a göç etti. Orada bir taraftan ilim tahsîliyle meĢgûl olurken, bir taraftan da ticâretle uğraĢan babasına yardım etti. Laz Hoca adıyla tanınan ġeyh Osman Efendi ve ġeyh Hâlid Saîdî gibi o belde âlimlerinden sarf, nahiv ve fıkıh dersleri okudu. On beĢ yaĢlarındayken amcası ile birlikte ticâret için Ġstanbul‟a gitti. Ziyâeddîn Efendi Ġstanbul'dayken ağabeyinin askerden döndüğünü haber aldı. Bunun üzerine Ġstanbul‟da kalmaya karar verdi. Ġstanbulda Süleymaniye Camiisinde ders okumaya baĢladı. Ziyâeddîn Efendi, Mahmûd PaĢa Medresesinden icâzet aldıktan sonra Bâyezîd Medresesinde müderrisliğe baĢladı. Bir taraftan günden güIX


ne geniĢleyen ders halkasında ilim öğretirken, diğer yandan ilmî eserler telif ve neĢretmeye baĢladı. Yirmi beĢ sene geceleri sabahlara kadar kitap yazmakla meĢgûl oldu. Zâhirî ilimlerde icâzet, diploma verme derecesine ulaĢmasına rağmen devamlı tasavvufî yönden mânevî ilimlerde irĢâd edilme ihtiyâcını hissetti. Bu sıralarda 1845‟de Ġstanbul‟a gelip yerleĢen ve Üsküdar Alaca Minare Tekkesi‟nde tarîkat neĢrine çalıĢan Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî‟nin Ġstanbul halifelerinden Abdülfettah el-Ukarî ile bir sohbet meclisinde tanıtı. Ukarî, kendisine intisap etmek isteyen GümüĢhânevî‟nin bu arzusunu ileride gelecek olan bir zâtın buna izinli olduğunu söyleyerek kabul etmedi. Bir gün Abdülfettah Efendi‟nin bulunduğu tekkede kendisi için önceden tayin edilmiĢ ve yalnızca kendisinin mânevî irĢadıyla görevli olarak Ġstanbul‟a gönderilmiĢ bulunan Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdînin bir baĢka halifesi olan Trablus ġam Müftüsü Ahmed b. Süleyman el-Ervâdî ile karĢılaĢtı ve O‟na intisap etti. O‟nun mânevî gözetiminde altında seyr-u sülûkunu tamamladı 1864‟de baĢladığı haftalık sohbetlerde Râmûzü‟l-Ehâdîs‟i Ģerh ederek Levâmiu‟l-Ukûl adlı eserini meydana getirdi. On altı yıl müridlerine NakĢbendiyye ve Hâlidiyye usûlü zikir tâlim ettirdi ve Hatme-i Hace zikri icra eyledi. Tarikat neĢrine baĢladığında önceleri tekkeye fazla rağbet etmeyen GümüĢhânevî, Mahmud PaĢa

X


Medresesi‟ndeki hücresi ile iktifa ettti. Burası sayıları zamanla artan müridlerinin ihtiyaçlarına cevap veremez hale gelince ibadete kapalı ve metruk bulunan Fatma Sultan Câmiini tekke olarak kullanmaya baĢladı. Halîfelerinden Kastamonu‟lu Hasan Hilmi Efendi‟nin gayretleriyle beĢ vakit ibadete açık hale getirilen bu caminin bitiĢiğine GümüĢhânevî tarafından onaltı odalı bir ev ile bir de tekke yaptırılıp vakfedildi. Ev ve tekke yapımından sonra ġeyh hazretleri buraya taĢındı, bu cami ve müĢtemilatı zamanla “GümüĢhâneli Dergâh-ı ġerîfi” diye anıldı. Kapısında: “NakĢbendî Dergâhıdır bu makâm-ı dil-küĢa ĠĢte meydân-ı muhabbet gel azîzim merhaba!” yazılıdır. Ziyâeddîn GümüĢhânevî hazretleri on altı yıl talebelerine mânevî ilimleri öğretip onları yetiĢtirdi. Talebelerini ve sevdiklerini haram olan alıĢ veriĢten korumak için Osmanlı Devletinin iktisâdî ve içtimâî târihinde mevcûd olan “avârız sandıklarına” benzer dergâh içi bir yardımlaĢma müessesesi kurdu. Burada ilim faaliyetleri ve tasavvuf çalıĢmaları yaptı. Ziyâeddîn GümüĢhânevî hazretleri yaz aylarında bâzen Beykoz‟daki YûĢâ Tepesi adı verilen mevkiye çadır kurarak, talebeleriyle burada sohbet ederdi. Tarikatlerin ana usulleri müridlerine talim ettirdi.

XI

olan

Ģu

esasları


Vukuf-u zamani: YaĢadığın zamanın farkında ol.

Vukuf-u adedi: Zikirde sayıya riayet et. Vuk‟uf-u kalbi: Kalbinin hallerini bil. Nazar berkadem: Dikkatini kendi adımlarına yönelt. HuĢ der dem: Her an Allahın huzurunda olduğunu bil. Sefer der vatan: Ġyiliğe doğru yolculuk halinde ol. Halvet der encümen: Halk içinde Hakk ile ol. Yad-ı kerd: Her an Allahı hatırla. Baz-ı keĢt: Maksadın Allah ve Onun rızası olsun. Nigah-ı daĢt: Kalbini masivadan koru. Yad-ı daĢt: Her an Allahın seni gördüğünü bil. Kalemi ve kelâmıyla mücâdele veren GümüĢhânevî, 93 Harbi diye bilinen Osmanlı-Rus savaĢlarına iĢtirak ederek cephede bizzat çarpıĢtı, gönüllü gittiği bu savaĢın kesintiye uğradığı sırada Of‟a gelerek tarikat neĢrinde ve irĢad hizmetinde bulundu, bir kütüphane tesis etti, savaĢ baĢlarbaĢlamaz muharebe meydanına tekrar döndü. Ahmed Ziyâüddîn-i GümüĢhânevî hazretleri, ömründe iki defa hacca gitti. Birinci yolculuğunda Ġskenderiye ve Mısır‟a uğradı. Buradaki enbiyâ ve evliyâ kabirlerini ziyaret etti. Bir buçuk ay süren bu ziyaretinde Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî‟nin sohbetiyle Ģereflenenlerden Küçük AĢık Efendi ile sohbette bulundu. Ġlk haccından sonra altmıĢ üç yaĢında iken ġeyhü‟l-Harem-i Nebevî Mehmed Emin PaĢa‟nın kızı Havva Seher Hanım‟la evlendi. XII


Ġkinci hacc yolculuğuna ailesiyle beraber çıktı, Mekke ve Medine‟de pek çok kiĢi ile görüĢtü. Bunlardan bazılarına hadis okuttu, bazılarına da tarikat telkininde bulundu. Hacc dönüĢünde Mısır‟a uğradı ve burada üç yıldan fazla kaldı. Bu süre zarfında Tanta, Kahire, Nâsıriyye, Câmiu‟l-Ezher ve Seyyidinâ Hüseyin câmilerinde Râmûz okuttu, beĢ kiĢiye de tarîkat halifeliği verdi. GümüĢhânevî hazretleri 13 Mayıs 1893 senesinde sabahleyin saat on sularında ansızın gözünü açıp “Hepsini isterim Ya Kibriyâ‟!” diyerek dâr-ı bekâya irtihal eyledi. Kabri, Süleymaniye Camii avlusunda Kanûnî Sultan Süleyman Türbesi‟nin kıble tarafındadır. Yanlarındaki kabirde zevceleri Havva Seher Hanım yatmaktadır.

XIII


Kitap Hakkında Bilgi Tercümeye esas alınan kitap ĠSAM Kütüphanesi elektronik ortamında ulaĢılabilir olup 297.86 GÜM.R 1276 numarayla Kitabü'l-abir fi'l-ensar ve'lmuhacir ve'l-cihad ve'l-gazv ve‟Ģ-Ģüheda ismiyle (Ahmed Ziyaeddin NakĢibendi GümüĢhanevi. - Ġstanbul : [y.y.], 1276. 52 s.) kayıtlıdır. Kitabın bir nüshası Erciyes Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi kütüphanesinde 023901 Kayıt No ile mevcuttur. Kitap haĢiyeli olup esas metin tercüme edilmiĢtir. HaĢiye kısmı dikkate alınmamıĢtır. Kitabın tab iĢlerini gerçekleĢtiren Hacı Hasan b. Ömer kitabın sonuna Ģu ifadeleri eklemiĢtir. “Hamd Allah(cc)a, salat ve selam Muhammed(sav) ve aline ashabına olsun. Bu risalede kabul gören meseleler, rağbet edilen konular ve talep edilen hükümler, avam ve havas için büyük faydalar, özellikle talipler ve aĢıklar için güzel faydalar vardır. Bu risale kitap, sünnet, kıyas ve icma-ı ümmete uygundur. Faydalı bir içeriğe sahiptir. Ġçinde faydalı meseleler, Kuran ve hadisten delillerin analizi, (ayet ve hadislerin) muradının ortaya konulması ve (geliĢi güzel) konuĢulan konuların defedilmesi vardır.

XIV


Allah müellifin çabasını makbul eylesin, ona zatının tecellisini ve habibinin sırrını nasip eylesin. Bu risaleyi ben, Allah dostlarının ve miskinlerin hizmetçisi Hacı Hasan bin Ömer en-NakĢibendi, elHalidi, es-Sunguri tab ettim. Hamdolsun bu veciz ve faydalı risale “Risaletü el-Abir fi Hakkil Ensari ve‟l-Muhacir” ismiyle Alim, kamil, fazıl Ahmet Ziyaüddin bin Mustafa –Allah ona lütuf ve yakınlık ihsan etsin- tarafından ahrette kurtuluĢ isteyenleri kıyamete kadar irĢad maksadıyla yazılmıĢtır. Bitirilmesi (Hicri) 1276 senesinin Muharreminin ilk günlerine tesadüf etti.” Kitabın içerisindeki ayetler tercüme edilirken Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığının hazırlamıĢ olduğu meal esas alınmıĢtır. Kitabın son kısmına ise GümüĢhanevi‟nin farklı kitaplarından derlenen sözler eklenmiĢtir.

XV


KĠTAB’UL-ABĠR Fi’l-Ensari ve’l-Muhacir Cihad, Gazve, ġehitler ahkamı, hakları, incelikleri, tefsiri, çeĢitleri ve faziletleri Hicreti dinin büyük rükünlerinden biri kılan ve mücahitlere yardımı iki cihan kurtuluĢu kılan Allaha hamdolsun. Salat ve selam iki cihan hayatının göz nuru olan Muhammed‟e ve Onun, hicret eden ve iki cihan saadetine eriĢen âl ve ashabına ve iki cihan saadetine eriĢmek için onlara yardımcı olanlara selam olsun. Bu risale muhacirler, ensar ve kıyamete kadar onlara yardım edecekler hakkındadır. Hicret, kâfir ve müĢriklerin beldesinden Ġslam ülkesine ve adalet sahibi olanların beldesine göçmektir. Bu da dini güçlü kılmanın baĢlangıcıdır. Hicret bütün Müslümanlara farzı ayındır. Müminlerden bir kimsenin onu tehir etmesi caiz değildir. Muhacirlere her iĢlerinde yardım etmek, onlara saygı göstermek, hürmet etmek, muhabbet beslemek insanlar üzerine en güçlü farzlardandır. Hatta dullar, zayıflar ve köleler için de geçerlidir. Bu durum yeryüzünün her tarafında geçerli olup, insanlar ve cinler dâhil bütün muvahhitlere görevdir. Bu Ģer‟i delillerin dördü (Kitap, Sünnet, Ġcma, Kıyas) ile sabittir. Sahabe, Tabiin, Müctehit (imam)lar, selef, muhaddisler ve müfessirler muha-

1


cirlerin fazilet ve derecelerinin üstünlüğü konusunda görüĢ birliği içindedir. Hicret, muhacirlere yardım, hürmet ve onların faziletleri konusundaki ayetler 

“Doğrusu inanıp hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihat edenler ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, iĢte bunlar birbirinin dostudurlar. Ġnanıp hicret etmeyenlerle, hicret edene kadar sizin dostluğunuz yoktur. Fakat din uğrunda yardım isterlerse, aranızda anlaĢma olmayan topluluktan baĢkasına karĢı onlara yardım etmeniz gerekir. Allah iĢlediklerinizi görür.” (Enfal, 72) “Ġnanıp hicret eden, Allah yolunda savaĢanlar ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, iĢte onlar gerçekten inanmıĢ olanlardır. Onlara mağfiret ve cömertçe verilmiĢ rızıklar vardır.” (Enfal, 74) “Sonra inanıp hicret eden ve sizinle birlikte savaĢanlar, iĢte onlar sizdendir. Birbirinin mirasçısı olan akraba, Allah'ın Kitap'ına göre birbirine daha yakındır. Doğrusu Allah her Ģeyi bilir.” (Enfal, 75) “Ġnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat eden kimselere Allah katında en büyük dereceler vardır. ĠĢte kurtulanlar onlardır.” (Tevbe, 20)

2


“Ġslâm'ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar ile, iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuĢ; onlar da O'ndan razı olmuĢlardır. Allah, onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıĢtır. ĠĢte bu büyük baĢarıdır.” (Tevbe, 100) “And olsun ki, Allah, sıkıntılı bir zamanda bir kısmının kalbleri kaymak üzere iken Peygamber'e uyan Muhacirlerle Ensarın ve Peygamberin tevbelerini kabul etti. Tevbelerini, onlara karĢı Ģefkatli ve merhametli olduğu için kabul etmiĢtir.” (Tevbe, 117) “Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel bir Ģekilde yerleĢtiririz. Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. KeĢke bilselerdi.” (Nahl, 41) “Sonra Ģüphesiz ki Rabbin, eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah yolunda cihad edip sabreden kimselerin yanındadır. ġüphesiz Rabbin bundan sonra da çok bağıĢlayandır, çok merhamet edendir.” (Nahl, 110) “Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüĢ veya ölmüĢ olanlara gelince, Allah onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir. ġüphe yok ki Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Hac, 58) “Ġçinizden varlık ve servet sahibi kimseler yakınlarına, düĢkünlere ve Allah yolunda hicret

3


edenlere (kendi mallarından bir Ģey) vermeyeceklerine yemin etmesinler. Onlar affetsinler, vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allah'ın sizi bağıĢlamasını arzu etmez misiniz? Allah, çok bağıĢlayandır, çok merhamet edendir.” (Nur, 22) “Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara Ģöyle derler: "Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)" Onlar da, "Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik" derler. Melekler, "Allah'ın arzı geniĢ değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!" derler. ĠĢte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varıĢ yeridir. Çaresiz kalan, yol bulamayan zavallı erkek, kadın ve çocuklar müstesnadırlar.” (Nisa, 9798) “Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, geniĢlik de. Kim Allah'a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetiĢirse, Ģüphesiz onun mükâfatı Allah'a düĢer. Allah, çok bağıĢlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Nisa, 100) “Sana bîat edenler ancak Allah'a bîat etmiĢ olurlar. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüĢ olur. Allah'a verdiği sözü yerine geti-

4


rene, Allah büyük bir mükâfat verecektir.” (Fetih, 10) “Ey iman edenler! Mü'min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmıĢ kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü müslüman hanımlar kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler de müslüman hanımlara helâl olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını onlara (kocalarına geri) verin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde, bu kadınlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. MüĢrik karılarınızın nikâhlarına tutunmayın. (Zira bu nikâhlar ortadan kalkmıĢtır.) Onlara harcadığınız mehri, (evlendikleri kâfir kocalarından) isteyin. Kâfirler de (Ġslâm'ı kabul eden ve sizinle evlenen eski hanımlarına) harcamıĢ oldukları mehri (sizden) istesinler. Bu, Allah'ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Mumtehine, 10)

5


Hicretle Ġlgili Hadisler 

Ebu Davut, Beyhaki, Ebu Yağla, Ziya‟ulMakdisi Ebu Said‟den O da Nebi (sav)den: "Ey yoksul muhâcirler, size müjdeler olsun! Size Kıyamet günündeki tam nüru müjde ediyorum. Sizler cennete, insanların zenginlerinden yarım gün önce gireceksiniz. Bu yarım gün, (dünya günleriyle) beĢyüz yıl eder." (Ebü Dâvud, Ġlim 13, (3666); Tirmizi, Zühd 37, (2352).) Ahmed b.Hambel, Buhari ve Ġbnu Hıbban‟ın Ebu Hureyreden rivayetine göre: Cennette yüz derece vardır. Allah yolunda hicret ve cihad edenler için hazırlanmıĢtır. Ġki derece arası yer ve gök kadardır. Allahtan istediğiniz zaman Firdevs cennetini isteyin çünkü o cennetin ortasıdır ve en yükseğidir. Onun üstünde Rahmanın arĢı vardır ve ondan cennet nehirleri fıĢkırır. Ġbnu Adiyy, Darekutni ve Ġbnul Cevzi Enes(ra)dan: Ensar dostlarımdır, dinde kardeĢlerim, düĢmana karĢı yardımcılarımdır. Bana inanıp, Müslüman olup, hicret ederseniz Cennetin bahçelerinden ve ortasından bir ev verileceğine kefilim. Ve yine ben, bana inanıp benim yolumda giden ve cihad edene de yine Cennetin en üst derecesinden bir köĢk verileceğine kefilim. Kim böyle bir iĢ yaparsa elde

6


etmedik bir hayır bırakmamıĢ, kaçınmadık bir Ģer de bırakmamıĢ sayılır. Nerede ölürse ölsün fark etmez. Hilafet KureyĢ, Hüküm Ensar, davet HabeĢliler ve cihad ve hicret Müslüman ve muhacirler arasındadır. Muhacir ve Ensar dünyada ve ahrette birbirlerinin dostlarıdır. KureyĢin tulagaları(Mekke‟nin fethinde serbest bırakılan) ve Sakifin azatlıları (muhasarada esir edilmeyenleri) de dünyada ve ahrette birbirlerinin dostlarıdır. Hicret ikidir türlüdür. ġehirlinin hicreti ve Çölde oturanın hicreti. Çölde oturan, çağrıldığında icabet eder ve emredildiği zaman itaat eder. ġehirlinin hicreti ise niyet bakımından daha yüce ve sevap bakımından daha büyüktür. Hicret iki özellik taĢır: Birincisi, günahları terk etmek; diğeri, Allah ve Resûlü'ne hicret etmektir. Hicret, tevbe kabul olunduğu sürece sona ermez. Tevbe de güneĢ batıdan doğuncaya kadar makbûldür. GüneĢ batıdan doğunca artık her kalb bulunduğu hal üzere mühürlenir. Ġnsanlar iĢledikleriyle kalır. Ġki sarhoĢluk size baskın geldi: hayatı sevme sarhoĢluğu ve cehaleti sevme. Bu zamanda iyiliği emretmez kötülükten sakındırmazsınız. Bu dönemde kitap ve sünnetin hükmüne

7


uyanlar Ġslamı önce kabul eden muhacir ve ensar gibidir. Mutlaka hicretten sonra bir hicret daha vardır. Hicret edenlerin en hayırlısı Ġbrahim(as)ın hicret ettiği yere hicret edendir. BaĢka bir rivayette: Yeryüzü halkının en hayırlısı Ġbrahim‟in hicret ettiği yere sımsıkı sarılandır. Bundan sonra yeryüzünde halkın Ģerlileri kalır. Yurtları onları baĢka yere atar, Allah‟ın(cc) zatı onlardan hoĢlanmaz. AteĢ, domuz ve maymun (tiynetli kâfirlerle) beraber kılar. Gecelediklerinde onlarla birlikte geceler ve sabahladıklarında onlarla birlikte sabahlar.

8


Hicretle Konusunda Ġcma Ümmetin tamamı, hicretin kıyamete kadar farziyeti, güzelliği, ertelenmemesi, hicretten Ģikâyet etmemek ve eziyetlere tahammül etmek ve muhacirlere yardım etmek, onları korumak, hürmet etmek, saygı göstermek, sevgi göstermek, fertleri barındırmak, ihtiyaçlarını temin etmek ve hicrete muhabbet etmek ve önce hicret edenlerin fazileti üzere ittifak etmiĢtir. “(Ġman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. ĠĢte onlar (Allah'a) yaklaĢtırılmıĢ kimselerdir.” (Vakıa, 10-11) Hicret Konusunda Kıyas Onlar küfür diyarında ya da darul harpte Cuma, hutbe, ezan, bayram namazları, açıktan tekbir, Ġslam emirine dua, hacc, cihad, Ģehadete eriĢmek, emri bil maruf, nehyi anil münker, özellikle topluluk içinde açıktan zikir gibi amelleri kısmak zorundadır. Bunların verdiği eman da darul harpte Müslüman olup Ġslam ülkesine hicret etmeyenin hicreti terk etme durumundan dolayı geçerli değildir. Aynı zamanda “kulağa kulak, diĢe diĢ (karĢılık ve cezadır). Yaralar da kısastır (Her yaralama misli ile cezalandırılır).” (Maide, 45) ayeti gereği Ģeraitin hükümleri ve cinayetlerin hadlerini uygulamama durumu vardır. Bu suçları iĢleyenin kendisine bir Ģey lazım gelmez. Bir kimse darul harpte Müslüman olup ülkemize hicret etmezse bir müslümanı öldürülmesi halinde ona kısas uygulanamaz. Kendisine içki haddi, iftira haddi, zina haddi, hırsızlık haddi veya tazir, 9


ülkemizdeki akrabalarına varis olamama durumu vardır. Özellikle müĢriklerin yiyecek, içecek ve giysilerinin temiz olmaması, müĢriklerin kaplarından yemenin caiz olmaması, onlarla beraber yemek yememek, onlarla kalmak, oturmak ve onlarla karıĢmak durumu söz konusudur. “Sadece içinizden zulmedenlere eriĢmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının.” (Enfal, 25) Onlar arasında çeĢit çeĢit fasıklık ve isyan durumlarına Ģahit olma, çeĢitli oyunlar, çalgılara, azgınlıklara Ģahit olma, kâfirlere karĢı sözle, fiille övmek ve özellikle reveransla tazimde bulunma durumları vardır. Özellikle haraç ve borç konularında sıkıntıya düĢmek çeĢitli eza, zulüm zahmet ve meĢakkatlere katlanmak, sebebiyle hicret gereklidir.

10


Cihadın Gerekliliği, ġehitlik ve Gaza

Cihad, karĢılık olarak ibadetlerin en büyüğü, kurtuluĢ bakımından en mükemmel, sevap bakımından en faydalı olan, derece bakımından en faziletli, beldeleri ve insanları Ģirkten ve nifaktan temizlemeye en uygun, gazaptan ve afattan en süratli kurtaran, zilletten, gamdan ve kederlerden kurtaran, saadet ve faydalı en iyi miras, nizamların, kazançların ve çığırların en kuvvetlisi, iman ve esrar bakımından en güzel, uyulacak ve feda olunacak bütünlük, af ve gufran bakımından en Ģümullü, Allahın rızası ve muhabbeti bakımından en yüce ibadettir. Cihadın (farz oluĢu) dört delil ile sabittir ve ümmetin tamamı bunun üzerinde görüĢ birliği içindedir.

Cihadla Ġlgili Ayetler 

“Ey Peygamber! Müminleri savaĢa teĢvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kiĢi bulunursa, iki yüze (kâfire) galip gelirler. Eğer sizden yüz kiĢi olursa, kâfir olanlardan bin kiĢiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.” (Enfal, 65) “Musa'dan sonra, Benî Ġsrail'den ileri gelen kimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmiĢ bir peygambere: «Bize bir hükümdar

11


gönder ki (onun komutasında) Allah yolunda savaĢalım» demiĢlerdi. «Ya size savaĢ yazılır da savaĢmazsanız?» dedi. «Yurtlarımızdan çıkarılmıĢ, çocuklarımızdan uzaklaĢtırılmıĢ olduğumuz halde Allah yolunda neden savaĢmayalım?» dediler. Kendilerine savaĢ yazılınca, içlerinden pek azı hariç, geri dönüp kaçtılar. Allah zalimleri iyi bilir.” (Bakara, 246) “Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Ali Ġmran, 142) “Nice peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaĢtılar da, bunlar, Allah yolunda baĢlarına gelenlerden dolayı gevĢeklik ve zaaf göstermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.” (Ali Ġmran, 146) “O hâlde, dünya hayatını ahiret hayatı karĢılığında satanlar, Allah yolunda savaĢsınlar. Kim Allah yolunda savaĢır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz.” (Nisa, 74) “Müminlerden -özür sahibi olanlar dıĢındaoturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiĢtir; ama

12


mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıĢtır.” (Nisa, 95) “Allah ve Resûlüne karĢı savaĢanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalıĢanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır.” (Maide, 33) “Ey iman edenler! Allah'tan korkun. O'na yaklaĢmaya yol arayın ve yolunda cihad edin ki kurtuluĢa eresiniz.” (Maide, 35) “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Onlar mü'minlere karĢı alçak gönüllü, kâfirlere karĢı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. ĠĢte bu, Allah'ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniĢ olandır, hakkıyla bilendir.” (Maide, 54) “Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır (sıkıdır) , dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilâkis, Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar

13


(sürecek) düĢmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaĢ için bir ateĢ yakmıĢlarsa (fitneyi uyandırmıĢlarsa) Allah onu söndürmüĢtür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koĢarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.” (Maide, 64) “Eğer onları savaĢta yakalarsan, bunlar(a vereceğin ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki ibret alsınlar.” (Enfal, 57) “Yoksa, Allah, sizden, cihad edip Allah, peygamber ve müminlerden baĢkasını kendilerine sırdaĢ edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Tevbe, 16) “(Ey müĢrikler!) Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz? Hâlbuki onlar Allah katında eĢit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe, 19) “Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah'ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram aylarıdır. ĠĢte bu doğru hesaptır. O aylar içinde (Allah'ın koyduğu yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin ve müĢrikler nasıl sizinle topyekün savaĢıyorlarsa siz de onlara karĢı topyekün savaĢın ve bilin ki Allah (kötülükten) sakınanlarla beraberdir.” (Tevbe, 36)

14


“(Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaĢa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” (Tevbe, 41) “Allah'a ve âhiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten geri kalmak için senden izin istemezler. Allah, kendine karĢı gelmekten sakınanları çok iyi bilendir.” (Tevbe, 44) “Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karĢı cihad et, onlara karĢı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varıĢ yeridir!” (Tevbe, 73) “Allah'ın Resûlüne karĢı gelerek (sefere çıkmayıp) geri bırakılanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad etmek hoĢlarına gitmedi ve "Bu sıcakta sefere çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennemin ateĢi daha sıcaktır." KeĢke anlasalardı.” (Tevbe, 81) “«Allah'a inanın, Resûlü ile beraber cihad edin» diye bir sûre indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve: Bizi bırak (evlerinde) oturanlarla beraber olalım, dediler.” (Tevbe, 86) “Fakat Peygamber ve onunla beraber inananlar, mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler. ĠĢte bütün hayırlar onlarındır ve onlar kurtuluĢa erenlerin kendileridir.” (Tevbe, 88)

15


“(Münafıklar arasında) bir de (müminlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karĢı savaĢmıĢ olan adamı beklemek için bir mescid kuranlar ve: (Bununla) iyilikten baĢka birĢey istemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır. Halbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına Ģahitlik eder. Onun içinde asla namaz kılma! Ġlk günden takvâ üzerine kurulan mescit (Kuba Mescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da çok temizlenenleri sever.” (Tevbe, 107-108) “Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karĢılığında satın almıĢtır. Çünkü onlar Allah yolunda savaĢırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, Ġncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmıĢ olduğunuz bu alıĢveriĢinizden dolayı sevinin. ĠĢte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.” (Tevbe, 111) “Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karĢı savaĢın ve onlar (savaĢ anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah sakınanlarla beraberdir.” (Tevbe, 123)

16


“(Fakat evrensel uyarıcılık görevini sana verdik.) O halde, kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile) onlara karĢı olanca gücünle büyük bir savaĢ ver!” (Furkan, 52) “Her kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad etmiĢ olur. ġüphesiz Allah, âlemlere muhtaç değildir. Ġman edip iyi iĢler yapanların (geçmiĢ) kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karĢılık veririz.” (Ankebut, 6-7) “Biz, insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmiĢizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir Ģeyi (körü körüne) bana ortak koĢman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. DönüĢünüz ancak banadır. O zaman size yapmıĢ olduklarınızı haber vereceğim.” (Ankebut, 8) “Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriĢtireceğiz. Hiç Ģüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.” (Ankebut, 69) “Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir Ģeyi (körü körüne) bana ortak koĢman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüĢünüz ancak banadır. O zaman size, yapmıĢ olduklarınızı haber veririm.” (Lokman, 15)

17


“Andolsun, içinizden, cihad edenleri ve sabredenleri belirleyinceye ve durumlarınızı ortaya koyuncaya kadar sizi deneyeceğiz.” (Muhammed, 31) “Ġman edenler ancak, Allah'a ve Peygamberine inanan, sonra Ģüpheye düĢmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. ĠĢte onlar doğru kimselerin ta kendileridir.” (Hucurat, 15) “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.” (Ali Ġmran 169) “Allah, sizi, din konusunda sizinle savaĢmamıĢ, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamıĢ kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. ġüphesiz Allah, âdil davrananları sever.” (Mumtehine, 8) “Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda savaĢan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için destek verenleri dost edinmekten men eder. Kim onları dost edinirse, iĢte onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Mumtehine, 9) “Allah'a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” (Saff, 11)

18


 

 

“HoĢunuza gitmediği halde savaĢ size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir Ģeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir Ģeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara, 216) “Allah, kendi yolunda kenetlenmiĢ bir yapı gibi saf bağlayarak savaĢanları sever.” (Saff, 4) “Kendilerine Kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaĢın.” (Tevbe, 29) “(SavaĢta) inkâr edenlerle karĢılaĢtığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip etkisiz hâle getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra (esirleri) ya karĢılıksız ya da fidye karĢılığı salıverin. SavaĢ sona erinceye kadar hüküm budur. Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boĢa çıkarmayacaktır.” (Muhammed, 4) “Allah, mü'minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.” (Nisa, 141) “ĠĢte bu takdirde O, sizin günahlarınızı bağıĢlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere,

19


Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. ĠĢte en büyük kurtuluĢ budur. Seveceğiniz baĢka bir Ģey daha var: Allah'tan yardım ve yakın bir fetih. Müminleri (bunlarla) müjdele.” (Saff, 12-13)

20


Cihadla Ġlgili Hadisler 

 

Buhari Ebu Hureyre(ra)den: Rasulullah(sav) Ģöyle buyurdu: Cennette yüz derece vardır ki Allahu Teala onu kendi yolunda savaĢanlara hazırladı. Her derece arasında gök ve yer arası mesafe vardır. Ebu Davut ve Beyhaki Ebu Hureyre(ra)den: Cihad, ister günahkar ister iyilerden olsun her emirle beraber üzerinize farzdır. Hatta emiriniz büyük günah sahibi olsa da. Deylemi Enes(ra)dan: Cihad, Allahu Tealanın beni göndermesinden ümmetimin sonradan gelenleri Deccal ile savaĢana kadar geçerlidir. Haksızlık yapanın haksızlığı ve adaletli davrananın adaleti onu iptal edemez. Allah yolunda cihad eden mücahit, gündüzlerini oruçlu ve gecelerini namazla geçiren gibidir. Bu durum mücahit Allah yolundan dönene kadar geçerlidir. Ġmanlı ve Allah rasulünü tasdik etmiĢ olduğu halde evinden çıkan kiĢiyi Allahu Teala istediğine ulaĢtırarak evine döndürür. Ya kazanılan ecir ve ganimet, ya da cennete girmek. Bir günlük sınır nöbeti, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Allah yolunda sabahın erken saatinde veya gece yürümek dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.

21


  

Bir gün ve gecelik sınır nöbeti bir aylık oruç ve ibadetten daha hayırlıdır. KiĢi ölse de ameli devam eder. Rızkı devam eder ve fitnelerden emin olur. Ayakları Allah yolunda tozlanan kimseye cehennem ateĢi dokunmaz. Kafir ve onu öldüren cehennemde bir araya gelmez. Yasam bakımından insanların en hayırlılarından birisi, Allah(cc) yolunda (cihad için) atının yularını tutandır. Her ne zaman bir savaĢ iĢitse atının üzerinde uçar gibi sürate oraya gider. ġehitliğe özleminden ölüm bulunan yerlerde ölmeyi ve öldürmeyi arar. Diğeri ise dağlardan bir dağın basında veya vadilerden bir vadide geçimi için gerekli az bir mal ile yasar, namazını kılar, zekâtını verir ve ölüm gelinceye kadar ibadet ile meĢgul olur. Ġnsanlar da onu ancak hayır ile anarlar. Kim bir gaziyi techizatla donatırsa gaza etmiĢ gibidir. Kim de bir gazinin ailesine bakarsa oda gaza etmiĢ gibidir. Mücahitlerin hanımlarına hürmet, cihada çıkmayıp geride kalanlar yanında, öz annelerine hürmet etmek gibidir. Mücahitlerin ailesinin bakımını üstlenip geride kalanlardan bir kiĢi onun ailesine ihanet ederse, kıyamet gününde mücahidin önünde durdurulur ve o müca-

22


hit onun amelinden dilediği kadar alır. Siz onlar hakkında ne zan ediyorsunuz? Ebu Mesud el-Ensari(ra)den: Adamın biri yularlı bir deve ile geldi. Rasulullah(sav) ona Ģöyle dedi: Senin için kıyamet gününde yediyüz deve vardır ve hepsi de yularlıdır. Müslümanlardan bir grup bu din için savaĢa devam ettiği sürece bu din, kıyamete kadar ayakta kalacaktır. Bir kimse Allah yolunda yaralanmasın ki – Allah(cc) kendi yolunda yaralananı bilir- kıyamet günü yarasından kan akar, kanı kan renginde, kokusu misk kokusu Ģeklinde diriltilerek gelir. Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez, yeryüzünde olan her Ģey orada vardır. Ancak Ģehit böyle değil; o karĢılaĢtığı ikramlar sebebiyle dünyaya dönüp on defa Ģehit olmayı temenni eder. Kim samimiyetle Allahtan Ģehitlik isterse Allahu Teala onu Ģehitler mertebesine eriĢtirir. ġayet yatağında ölse bile. Rasulullah(sav) buyurdu ki: Siz kimi Ģehid sayarsınız? Dediler ki: Allah yolunda cihad edendir. Rasulullah buyurdu ki: O zaman benim ümmetimin Ģehitleri azdır. Allah yolunda öldürülen Ģehittir, kim Allah yolunda ölürse o Ģehittir, tağundan ölen Ģehittir, karın ağrısından ölen Ģehittir.

23


 

 

Allah (cc) yolunda gaza eden veya seriyyeye çıkanlardan biri ganimet alır ve sağlam olarak geri dönerse, ecirlerinin üçte ikisini peĢin olarak almıĢ olur. Yine Allah (cc) yolunda gaza eden veya seriyyeye çıkan kimse ganimet almaz, yaralanır veya Ģehit olursa ecirleri tam olur. Kim gazve etmeden veya gazve etmeyi gönlünden geçirmeden ölürse nifaktan bir Ģube üzere ölür. Kim Allahın kelimesi (Kelime-i tevhid) üstün olsun diye savaĢırsa o Allah yolundadır. Ümmetimden bir grup, hakkı gerçekleĢtirmek üzere, sonuncuları mesihü‟d-deccâlle savaĢıncaya kadar düĢmanlarına galip olarak cihad etmeye devam edecektir Kim gaza etmez, bir gaziyi teçhiz etmez, bir gazinin ailesine iyilikle yardım etmez ise Allahu Teala kıyamet kopmadan önce onu bir felakete düçar eder. MüĢriklerle canlarınızla, mallarınızla ve dillerinizle cihad edin. Selamı yayınız, yemeği yediriniz, kafirlerin boynunu vurunuz, böylece Cennete varis olunuz. Her ölenin ameli sona erer ancak Allah yolunda sınır nöbetçisi olanlar müstesna, onun ameli kıyamete kadar devam eder ve kabir fitnesinden emin olur.

24


 

Sadakaların en efdali Allah yolundakilere çadır kurmak, Allah yoluna hizmet edene cömert davranmak, Allah yolunda genç bir hayvan yola koymaktır. Allah korkusuyla ağlayan göze sağılan süt memeye dönmediği sürece ateĢ dokunmaz. Allah yolundaki toz ile Cehennem dumanı buluĢmaz. Bir Müslümanın burun deliklerinde, Allah (cc) yolundaki toz ile cehennem dumanı asla bir araya gelmez. Ġki göze cehennem ateĢi dokunmaz Allah korkusundan ağlayan göz ve Allah yolunda geceleri nöbet tutan göz. Kim Allah yolunda devesinin üzerinde savaĢırsa cennet ona vacip olur. Kim de Allah yolunda yaralanırsa veya bir sıkıntıya düĢerse yarasının rengi zaferan renginde kokusu misk kokusu Ģeklinde gelir. Kim Allah yolunda çıkarsa üzerinde Ģehitlik alameti olur. Bir günlük sınır nöbeti konaklama yerlerindeki bin günlük beklemeden daha hayırlıdır. Hangi amel daha hayırlıdır diye Rasulullah(sav)a sorulduğunda buyurdu ki: Ġçinde Ģüphe olmayan iman, içinde çalma olmayan cihad ve kabul olunmuĢ hac. Hangi namaz faziletlidir diye sorulduğunda Rasulullah(sav) Ģöyle buyurdu: Kıyamı uzun olanı. Hangi sadaka daha faziletlidir diye sorulduğunda, yoksul un ihtiyacı olmasına rağ-

25


men verdiğidir, hangi cihad faziletlidir diye sorulduğunda kim malıyla, canıyla Allah yolunda cihad ederse, hangi ölüm Ģereflidir diye sorulduğunda kanı akıp atı yaralananın ölümüdür buyurdu. Hac, umre ve Allah yolunda gaza dıĢında deniz yolculuğu yapmayın, çünkü denizin altında ateĢ, ateĢin altında deniz vardır. Kim Allaha inanarak ve O‟nun vadini tasdik ederek, onun yolunda bir at beslerse, ona verdiği otlar, su ve gübresi, idrarı, kıyamet gününde birer sevap olarak mizanında yer alacaktır. Allahım, günün evvelini ümmetime bereketli kıl. Rasulullah (sav) bir ordu, bir seriye göndereceği zaman günün evvelinde gönderirdi.

Konunun baĢından buraya kadar mücahitlerle ilgili rivayet edilen hadisler, Kütüb-ü Sitte ve elMesâbîh isimli kitaptaki senetleri ile rivayet edilmiĢtir.

26


Hadislerde kullanılan rumuzlar: Ahmet b. Hanbel Buhari Müslim Tirmizi Ġbnu Hibban Hilye Ebu Davud Nesai Ġbnu Mace Hakim Taberi Hatib ġabul Ġman Askeri Beğavi Ziya el-Makdisi Ġbnu Ebi ġeybe Ebu Ya‟la Beyhaki Tayalusi Abdurrezzak  

HM H M T HB HL D N h K TB HT hb KR Ğ Z ġ A G Ty AB

Bir kimse eĢten ve çocuktan mahrum ise cihad etsin. TB Ġnsanlar dinar ve dirhem konusunda cimrilik gösterir, îne satıĢı yapmaya dalar, ineklerin arkasından gider ve Allah yolunda cihadı terkederlerse, Allah onları zillete girdirir ve yeniden dinlerine dönünceye kadar bu belayı üzerlerinden kaldırmaz. HM, HL, TB 27


 

 

  

Cennetin kapıları kılıçların gölgesindedir. HM, HM, T, HB Mücahitlerin cihada geçirdikleri en az sürenin karĢılığı bir senelik oruç ve namaza denktir. En az süre ne kadardır diye sorulduğunda uyukladığında kamçısı düĢer ve uyandığında onu alır buyurdu. ġehidin kanının ilk damlası günahlarını siler, ikincisi iman elbisesini giydirir, üçüncüsü hurilerle evlendirir. TB Her ümmetin bir ruhbanlığı vardır. Bu ümmetin ruhbanlığı Allah yolunda cihaddır. hb Her ümmetin bir seyahati vardır, ümmetimin seyahati Allah yolunda cihaddır. Her ümmetin bir ruhbanlığı vardır, benim ümmetimin ruhbanlığı düĢman sınırlarında nöbet tutmaktır. TB Allah için talep ve huĢu namazı kıldım. Allahtan(cc) ümmetim için üç Ģey istedim. Ġkisi bana verildi, birisi reddedildi. DüĢmanların ümmetime musallat olmamasını istedim bana verildi, boğulma ile helak edilmemelerini istedim bana verildi. Aralarında savaĢmamalarını istedim, bu kabul edilmedi. HM, ġ, h,TB Kılıçlar cennetin anahtarlarıdır. Kılıçlar mücahitlerin elbisesidir. ġehitlik, borçlar hariç her Ģeyi siler. Suda boğulmakta her Ģeyi siler. ġ

28


   

ġehitler Allahın eminleridir; öldürülseler veya yataklarında ölseler de. K ġehitler ölümün acısını duymaz ancak sinek ısırığı kadar duyar. N, K ġehit ailesinden yetmiĢ kiĢiye Ģefaat eder. HB Gazve iki çeĢittir. Bir kiĢi Allah (cc) rızasını talep ederek, imama itaat eder, her Ģeyin en iyisini harcar, arkadaĢlarına da kolaylık göstererek savaĢır, yeryüzünde fesat çıkarmaktan kaçınırsa uykuda ve uyanık olduğu sürece tam ecir kazanır. Ancak bir kiĢi gurur, insanlara gösteriĢ ve hava atarak savaĢır, imama isyan eder, yeryüzünde fesat çıkarırsa ancak eli boĢ olarak döner. HM, D, N, TB, K KiĢinin kılıç kuĢanmıĢ olarak (cihad esnasında) kıldığı namaz, kılıç kuĢanmadan kıldığı namazdan yedi yüz kat daha faziletlidir. HT Denizde yapılan bir gazve, karada yapılan on gazveden daha hayırlıdır. Deniz dalgalarını aĢan sanki yeryüzündeki tüm vadileri aĢmıĢ gibidir. Öyle bir gazvede baĢı dönen, (karada) kendi kanında bulanmıĢ kimse gibidir. K Allah (cc) katında Ģehit için yedi özellik vardır. 1-Kanının ilk damlasında affedilir ve cennetteki makamını görür. 2-Ġman elbisesi giydirilir. 3-Huru‟l-îyn‟den yetmiĢ iki eĢ ile evlendirilir. 4-Kabir azabından korunur. 5Kıyamet gününün büyük sıkıntısından emin olur. 6-BaĢına vakar tacı konulur, onun bir

29


yakutu dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. 7-Ev halkından yetmiĢ kiĢiye Ģefaat eder. HM, h, A, TB, T Allah (cc) yolunda, kılıç sıyrılmadan, mızrak savrulmadan, ok atılmadan yapılan bir cihadda bir an bulunmak, içinde göz açıp kapama kadar dahi olsa Allah‟a (cc) isyanın bulunmadığı atmıĢ sene ibadetten daha hayırlıdır. TB Sizden birisinin Allah (cc) yolunda bir an durması, ömür boyu ailesi içinde yaptığı amelinden daha hayırlıdır. KR Bir kimse, bir gaziyi gölgelendirirse Allah (cc) da kıyamet günü onu gölgelendirir. Bir kimse, bir gaziyi baĢkasına muhtaç olmayacak Ģekilde donatırsa, o gazi ölünceye veya dönünceye kadar aynı ecri alır. Bir kimse içinde Allah‟ın (cc) adı zikredilen bir mescit inĢa ederse, Allah (cc) da onun için cennette bir ev inĢa eder. HM, A, HB Bir kimse Allah (cc) yolunda (cihad eden) mücahide, sıkıntı içinde olan bir borçluya, kölelikten kurtulmak için efendisi ile anlaĢan köleye yardım ederse, Allah (cc) da kendi gölgesinden baĢka bir gölgenin olmadığı günde onu gölgesinde gölgelendirir. HM, A, TB, G, K, Z

30


 

 

Bir kimse Allah (cc) yolunda cihad ederse, Allah (cc) ın garantisi altındadır. HM, A, TB, HB, K, G Allah (cc) yolunda gaza eden bir kimseyi teçhiz eden gaza etmiĢ gibidir. Allah (cc) yolunda gazveye çıkan bir kimsenin ailesine hayırla ilgilenen kimse de gaza etmiĢ gibidir. T, HM, H, M, D, T Bir kimsenin deniz kıyısında bir gece nöbet beklemesi, bir kiĢinin ailesinin yanında bin yıl ibadet etmesinden daha faziletlidir. Bir sene üç yüz atmıĢ gündür, her bir gün bin seneye denktir. A, KR Bir kimse, ahit (anlaĢma) yapılan bir kimseyi, savaĢın dıĢında öldürürse, cennet ona haram olur. T, HM, D, N, K Bir kiĢi cihad alanında bir kâfiri öldürürse üzerindekiler onundur. T, HM, D, HB, K, G Malını (koruma) uğrunda öldürülen Ģehittir. Canı uğrunda öldürülen Ģehittir. Dini uğrunda öldürülen Ģehittir. Ailesi uğrunda öldürülen Ģehittir. G, AB, HM, D, N, T, Z Allah (cc) yolunda infak edene yedi yüz katı (sevap) yazılır. Ğ Allah (cc) yolunda nöbet tutarken ölen bir kimse, kabir azabından emin olur, sevabı kıyamet gününe kadar devam eder. Ğ,HB,KR Harp hiledir. H, M, N, D, T, h

31


ġahitlik ederim ki bu (Ģehitler) kıyamet gününde Allah‟ın (cc) huzurunda (sizin için) Ģahitler olacaktır; onları gidip ziyaret edin. Nefsim kudret elinde olan Allah‟a (cc) yemin ederim ki, kıyamet gününe kadar herhangi bir kimse onlara selam verse, onun selamını alırlar. K Bizden önce ganimetler helal değildi. Allah (cc) bizdeki acizliği ve zayıflığı gördü ve onu bize temiz (helal) kıldı. H, M, N, T “ArkadaĢ grubunun hayırlısı dört kiĢidir, seriyyenin hayırlısı dört yüz kiĢidir, ordunun hayırlısı dört bin kiĢidir, asla on iki bin kiĢi azlık sebebiyle (düĢmana) mağlup olmaz.

32


Cihadla Ġlgili Ġcma Ümmetin tamamı cihadın farziyyetinde ittifak etmiĢtir. Yine mücahitlerin, gazilerin, Ģehitlerin ve kıyamete kadar mücahitlere yardımcı olanların diğer insanlar üzerine fazileti konusunda ittifak etmiĢtir. Aynı Ģekilde mücahitlerin geride bıraktığı ailelerine hizmet, ihtiyaçlarını giderme konularında yardımcı olanlar cihada çıkmıĢ gibidir. AĢağıdaki meselelerde de ittifak edilmiĢtir. Kafirler, müĢrikler, zındıklar, dinden sapmıĢlar, dinden dönmüĢler, hariciler, mürtedler, halifeye isyan edenler, yol kesiciler, ehli sünnete muhalefet eden inatçı ve taassup sahibi kimselerle mücadele etmek, ümmeti, insanları ve beldeleri bunların elinden kurtarmak, buralardaki kiliseleri, küfür fasıklık iĢlenen yerleri alıp mescide tebdil eylemek, ibadet ve kulluk mekanına çevirmek lazımdır. Mancınık, taĢ atma, yakma, su ile çevirme, ağaçları ve hayvanları kesme, ziraat ürünlerini ve mallarını dağıtma, silahlarını ve mühimmatlarını bozma Ģeklinde kontrolleri mümkün değilse mallarını ve beldelerini tahrip etmek gerekir. Zımmi olarak kalmak isterlerse arazilerine haraç, kendilerine de cizye uygulanır. SavaĢmaya devam ettikleri müddetçe malları ve ganimetleri helaldir. Her zaman kendilerine haraç ve cizye konulur. Bunlar da ticaretin en faziletlisi ve en büyüğüdür.

33


Cihadla Ġlgili Kıyas (Alimler) dediler ki kafirlerden bir hücum olmadığı takdirde cihad Müslümanlara senede bir veya iki defa farzı kifayedir. Bazıları bu görevi yerine getirirse diğerlerinin sorumluluğu düĢer. Hepsi cihadı terk ederse günahkâr olurlar. Eğer düĢman hücum ederse cihad etmek farzı ayn olur. Kölelerin efendilerinden, kadınlar eĢlerinden izin almadan savaĢa katılırlar. Cihad, Allah yolunda sıkıntılara katlanmak ve bu uğurda çaba sarf etmektir. ġeriatte ise kâfirlerle ve benzerleri ile savaĢmak, mallarına el koymak, mabetlerini ve kiliselerini tahrip etmek, putlarını kırmak, arazilerine ve mühimmatlarına zarar vermektir. Onları muhasara ettiğimizde önce onları Ġslama davet ederiz. Eğer Müslüman olurlarsa onlara Müslüman hükmü uygularız; kabul etmezlerse ve mürtedlerden ve putlara tapan Arap müĢriklerden değilseler cizye vermeye çağırırız. Eğer bundan kaçınırlarsa Allahtan (cc) yardım isteyerek önceden olduğu gibi bütün savaĢ aletleriyle onlarla savaĢırız. Kendilerine eman verilen kimselerin Ġslam yurdunda bir yıldan uzun süre kalmaları mümkün değildir. Ona Ģöyle denilir: “Eğer bir yıl kalırsan cizye verirsin.” Bir sene kaldığı takdirde zımmî olur ve ülkesine geri dönemez. Ona Ģöyle söylenirse: “Bir ay kalırsan sana cizye uygularız.” Bu süre içinde ikamet eder ve arazi satın alırsa yere haraç (vergisi) konulursa vergi konulduğundan itibaren kendi-

34


sinden bir yıllık cizye alınır. Ülkesine geri dönerse kanı helal olur. Halife tüccarlardan vergi almak için yola (gümrük) görevlisi atarsa görevli mallar nisab miktarına ulaĢıyorsa Müslümanlardan öĢürün dörtte birini, zimmî‟den yarısını, harbi olanlardan ise tamamını alır. Eğer aldıkları oran bilinmiyorsa böyledir, biliniyorsa aynı oranda alır. Ġsyancılar konusunda Ģöyle denildi. Müslümanlardan bir grup imama itaatten ayrılır ve bir bölgeyi ele geçirse, imam, onları yaptıklarından dönmeye çağırır ve Ģüphelerini giderir; toplu halde bu (teklifi) kabul etmezlerse onlarla savaĢmaya baslar. Yol kesenler kimse hakkında (âlimlerimiz) Ģöyle dediler: Müslüman veya zimminin yolunu kesmeye niyet eden kimse -Müslüman veya zimmi farketmez- yakalanırsa tövbe edinceye kadar hapsedilir. Eğer yol kesme iĢini yapar, yolcuların malını alır ve alınan mal nisap miktarına ulaĢırsa sağ elleri ve sol ayakları kesilir. Bu kiĢiler bir sopa veya tasla dahi olsa (soygun yapmadan) sadece adam öldürmüĢ iseler, had cezasıyla öldürülürler, velisinin af etmesine itibar edilmez. Eğer hem kiĢileri öldürmüĢ hem de mallarını almıĢlarsa, öldürülür ve asılır veya sadece öldürülür yahut organları kesildikten sonra asılır ve yahut diri olarak asılır ve ölünceye kadar karnına mızrakla dürtülür.

35


(Alimler) ġehit konusunda (Ģöyle) dediler: ġehit, ehli harbin, isyancıların, yol kesenlerin öldürdüğü veya savaĢ alanında yara izi ile bulunan yahut öldürülmesinde diyet gerekmeyecek Ģekilde bir Müslümanın haksız yere öldürdüğü kimsedir. SavaĢ ahkâmına gelince ahde vefasızlık (anlaĢmayı bozmak), ganimet malından çalmak, (esirlere) müsle yapmak (burnunu, kulağını vesair uzuvlarını kesip, gözlerini oyarak kendisini çirkin bir Ģekle sokmak suretiyle düĢmana ceza vermek) yasaktır. Aynı Ģekilde kadınları, mükellef olmayan (çocukları), yaĢlı, âmâ, kötürüm ve sağ eli kesik kimseleri öldürmek de yasaktır. Ancak savaĢacak durumda ise veya savaĢ konusunda bilgi ve yetenek sahibi ise yahut (düĢmanı) malı ile destekleyen kimse ise veya yönetici ise öldürülür. Öldürmeye kasdetmediği müddetçe kâfir baba öldürülmez. Defi mümkün değilse (baĢka çare kalmamıĢsa) öldürülür. Sulh yapıldıktan sonra dahi olsa Kâfirlere silah, at ve demir satılamaz. (DüĢman askerleri) savaĢ teçhizatı ile donatılamaz. Erkek veya kadın hür bir Müslümanın yalnız bir kâfire, topluluğa veya kale halkına eman vermesi geçerlidir. Bu emandan sonra öldürülmeleri haramdır. Zimmîi, esir, (küfür) topraklarındaki tacir, deli, çocuk ve kölenin vermiĢ olduğu eman geçersizdir. ġehit olan kimse kefenlenir ve üzerine cenaze namazı kılınır, yıkanmaz, kanı ve elbiseleri ile defnedilir. Ancak kefen cinsinden olmayan aba, kürk ve

36


silah gibi Ģeyler ile gömülmez. Çocuk, deli, hayızlı ve nifaslı bir kadın ise yıkanır, imameyn‟in bu konuda muhalefeti vardır. Aynı Ģekilde yaralı ve ölmek üzere iken savaĢ meydanından çıkarılır ve yemek yer, su içer, ilaç alır, alım-satım yapar, bir günden fazla yasar, aklı basında iken üzerinden bir namaz vakti geçer, çadıra sığınır, savaĢ meydanından sağ olarak nakledilir veya vasiyette bulunursa yıkanır. ĠĢte bu hicret, kıyametin küçük alametlerinin sonuncusudur, sonun baĢa dönüĢüne iĢarettir. Hicrette öncekiler, ortadakiler ve sonuncular için çok ĢaĢılacak Ģeyler ve büyük müjdeler vardır. Hamd, Allaha(cc), salat nebisine ve selam ise hidayete tabi olanlara olsun.

37


GÜMÜġHANEVĠDEN ĠNCĠLER 

Günahın küçüklüğüne değil; huzurunda suç ve günah iĢlediğin Cenabı Allahın büyüklüğüne bak. (Necatü‟lGafilin)

Dünya ve ahrette, Ģer gam, keder, ve dert namına ne varsa hepsinin sebebi günahlardır. (Devau‟l-Müslimin

Günahlardan kurtuluĢun en süratli ve kestirme yolu, muhabbetullah ve cemalullaha aĢk ve Ģevk ile bağlanmadır. (Devau‟l-Müslimin)

AĢk ise, bütün his, irade ve düĢüncelerden sıyrılarak yalnız Allaha büyük bir iĢtiyakla yönelmek, mal evlat, dünya v.s. her türlü ilgi alakadan koparak, Halık‟a hasret duymaktır. (Devau‟l-Muslimin)

Duada istenilen Ģey, isteyen kiĢinin gücü ve kabiliyeti ile münasip olmalıdır. Dua ve niyaz esnasında, isteğinin kabul edileceğine dair ümidi, reddedileceği endiĢesine galip kılarak, Allaha karĢı hüsnü zannı elden bırakmamalıdır. (Netayicü‟l-Ġhlas)

Beytullah‟ı ziyaret Rabbü‟l-Beyti (Kabenin Rabbini) ziyaret gibidir. (Camiu‟l-Menasik)

Hacc farizası, her adımında, ahret ve ölüm ile irtibat kurularak ifa edilmesi gereken bir mükellefiyettir. (Camiu‟l-Menasik) Ahirette Allahı görmeyi murad eden kiĢi de, evvelemirde takva azığını hazırlamalıdır. (Camiu‟l-Menasik)

38


Allah‟a eriĢebilmek için, ölmeden evvel ölmek sırrınca, her türlü dünyevi, nefsi ve Ģehevi arzulardan sıyrılmak gerekir. (Camiu‟l-Menasik)

Seyr-ü suluk‟un sonunda hasıl olan vuslatta da, müĢahade ve tecellilerin zevkinde fena esastır. (Camiu‟l-Menasik)

Eğer ikrar, tek baĢına iman olsaydı, bütün münafıkların, sadece kalben Allah‟ı(cc) tanıma da imandan sayılmıĢ olsaydı, bütün ehli kitabın mü‟min sayılması lazım gelirdi. (Camiu‟l-Mutun)

Hicret, küfür beldesinden, iman ve Ġslam beldesine, inkârdan imana, kötülüklerden iyiliğe, dünyanın geçici ve iğreti cazibesinden, ahretin daimi lezzetlerine göç etmek, birincileri bir tarafa bırakıp, ikincileri tercih etmektir. (Kitabu‟l-Abir)

Ġnsan, kâinatın ruhu, kainat da insanın dıĢı ve kabuğu olmuĢtur. (Ruhu‟l-Arifin)

Ġnsan, ruhu ile lahut, aklı ile ceberut, akli melekeleri ile melekut, vücudu ile de Ģuhud alemini birer hassa halinde bünyesinde barındıran, mürekkep(komplike) bir yaratıktır. (Ruhu‟l-Arifin)

Ġnsanda arĢ ve levh-i mahfuzun mukabili olarak gösterilen yer kalptir. (Camiu‟l-Usul)

Cihada gelince, bu ibadetlerin en büyüğüdür. Bunda halis niyet Ģarttır. (Ehli Sünnet Ġtikadı)

Kula Allah tarafından yapılan bir muamele, kulun zannına en uygun olanıdır. (Camiu‟l Usul)

39


Her iĢini rastgele salıvermek, Allahtan uzak olanların iĢidir. Her iĢittiğine kulak verip gönül açmak, dinlemek; nefsine mağlup olmuĢ kimselerin iĢidir. Bu ise Allah yolunda ilerleme Ģöyle dursun, geriye dönüĢ ve aĢağıya düĢüĢün ta kendisidir. (Camiu‟l-Usul)

Allahtan baĢkasının teveccühünü kazanmak için yaltaklanmak, Allaha karĢı arka çevirmektir. (Camiu‟lUsul)

Bilinmelidir ki; Allahu Teâlâ Hazretleri kullarını Zatı Ebediyyetine erdirmek için mahlûkatın nefesleri adedince sebepler halketmiĢtir. Kullar bu sebeplere yapıĢarak Allahu Tealanın rızasını bulur. (Camiu‟l-Usul)

Zikir, Allah sevgisi ile dolmaya vasıta ve sebeptir. Bu sevgiden de vuslat hâsıl olur. (Camiu‟l-Usul)

Bütün felaketler üç Ģeyde toplanmıĢtır: Yaradanı bırakıp yaratıktan korkmak, Rızık endiĢesi içinde olmak, Nefsin arzularına rıza göstermek. (Camiu‟l-Usul)

En büyük lütuf ve selamet üç Ģeydedir: Her Ģeyde Allaha güvenmek ve dayanmak, her durumda ondan razı olmak, kötü insanlardan uzak durmak. (Camiu‟lUsul)

Kim Allahu Tealaya teveccühte bulunduğu halde, kalbi baĢka Ģeylerle meĢgul olursa, o kimse ile Allah arasına perdeler girer. (Camiu‟l-Usul)

Ey hakikat yolunun yolcusu olan salik, hizmetinle Allaha vasıl olmak istiyorsan önce euzubesmele ile ona sığın. Onu zikrederek sadakat minderi üzerine otur.

40


Marifet yolu ile ve sade ibadet niyeti ile kalbini ona bağla. (Camiu‟l-Usul) 

Dünya seni kendi alemine boğmadan önce, sen onu tevhid denizine daldır. (Camiu‟l-Usul)

Nefse karĢı cihad etmek istediğin zaman, onun her kıpırdayıĢına ilim ile karĢı çık. (Camiu‟l-Usul)

Allaha bağlanmak demek, Ondan baĢkasında kudret, kuvvet, irade, hüküm görmemek, O‟ndan baĢkasından gelecekleri kabul etmemek, O‟ndan baĢkasından istememek ve ondan baĢkasına güvenmemektir. (Camiu‟lUsul)

Allahın emirlerine yakın olmanın en güzel yolu zikir, fikir, haram olan Ģeylerden sakınmak ve iyi amellere koĢmaktır. (Camiu‟l-Usul)

BilmiĢ olalım ki, edep ölçülerine riayet ederek, dünyanın helal olan nimetlerinden faydalanan kimsenin kalbi, kederden kurtulur ve nefsaniyet ateĢi ile perdelenmez. (Camiu‟l-Usul)

Muhakkak ki, dünya sevgisi bütün büyük günahların baĢıdır. (Camiu‟l-Usul)

Kendisinde bulunmayan dünyalığı istemeyen, bulduğu zaman sevinip ona bağlanmayan, elinden çıktığı zaman da üzülmeyen kimse, dünya sevgisini kalbinden çıkarmıĢ olan kimsedir. (Camiu‟l-Usul)

Nerede olursan ol, Allaha isyan etmekten sakın, O‟na karĢı ittika üzere bulun. Muhakkak ki (hayırlı) akibet, Allahtan korkanlarındır. Hiçbir ibadet takvanın yerini

41


tutamaz. Allah (Camiu‟l-Usul)

muttaki

(korkan)

kullarını

sever.

Bir kimseden bir Ģey istemeye karar verdiğin vakit, bu talebini önce Allahu Tealaya arzet; daha sonra da kimden talepte bulunacaksan ona söyle. Eğer talebin yerine gelirse, önce Allahu tealaya, sonra da talebinin yerine getirilmesine vesile olan kimseye teĢekkür et. Eğer talebin yerine getirilmezse Allahu Tealanın takdirine rıza göster. Kendisinden talepte bulunduğun kimseye, talebinin olmayıĢını nisbet etme. Allahu Tealanın her Ģeye kadir ve her Ģeyin Halik‟i olduğunu unutma. (Camiu‟l-Usul)

Allahu Tealanın kötülediklerinden baĢka kimseyi kötüleme. O‟nun övgüsüne Ģerefli kıldığı kimselerden baĢkasının övgüsünü de yapma. Neye layık olduğunu bilmediğin kimseler hakkında mutlaka susmalısın. (Camiu‟l-Usul) Ey Hak yolunun yolcusu olan salik, bilmiĢ ol ki, tevazu (alçak gönüllülük) vasıfların en beğenilmiĢi, en güzeli ve en kıymetlisidir. (Camiu‟l-Usul)

BaĢkalarının seni dinlemesi için ilim tahsil etme. Ġlmi, Allahu Teâlâ hazretlerinin tasdik etmesi için tahsil et. Yani O‟na layık kulluk hizmetinde bulunmak için bilgini artır. (Camiu‟l-Usul)

ġirk tehlikesi bulunan her türlü inanç ve davranıĢlardan ve Ģehvete meylettiren dünya sevgisinden arınmak ve korunmak elbette lazımdır. Nefsin arzusuna uyularak bozulan dünya ve dini hayatımızı tevbe ve istiğfar ile düzeltmek icap eder. (Camiu‟l-Usul)

42


Bir kimse Allah‟ı sever ve sevdiklerini de Allah için severse, o kimsenin veliliği tamdır. Seven kimse, gerçekte sevgilisinden baĢka kalbinde sultan bulunmayan kimsedir. Seven, sevgilisinin arzusundan baĢka bir arzuya da kalbinde yer vermez. (Camiu‟l-Usul)

Her Ģey sahibinindir. Bir Ģeyi sahibine vermek de edeptir. (Camiu‟l-Usul)

Kim Allahu Tealaya karĢı dosdoğru olur, varlığını O‟na sadakatte kullanırsa –bildiği ve söylediği Ģeyler ister az olsun ister çok- o kimse kendisine uyulabilecek bir imamdır. Öyle kimselere tabi olanların azlığı Ģeref ve derecelerine zarar vermez. Ġsterse kendilerine uyan sadece bir kiĢi olsun. (Camiu‟l-Usul) Allaha teslimiyet, bedenin (azaların) hakkı; Hamd ve sena dilin hakkı; zahmeti çekilmeden hidayet üzere bulunuĢ, kalbin hakkıdır. (Camiu‟l-Usul)

GüneĢ huzmelerini baĢ gözümüzle görür, durumunu da maddi olan aklımızla anlarız. Ruhun tecelli huzmelerini de can gözü (basiret) ile görür, yakîn ile anlarız. GüneĢ batınca aydınlığın yerini karanlık aldığı gibi, ruha ait tecelliler kesilince de salikin manevi hayatı karanlığa gömülür. (Camiu‟l-Usul)

Zühd, dünyanın süsünü ve aldatıcı servetini bırakmaktır. Ġhtirastan ve ölmeyecekmiĢ gibi dünyaya sarılmaktan vazgeçmektir. (Camiu‟l-Usul)

Dünyayı çok seven kimsenin kalbinde cennet sevgisi kalmaz. Dünyanın süsüne ve güzelliğine kapılan kimse ahreti düĢünemez. Ahiretin anılması böylelerine acı gelir. Nefisleri dünya ile dolu olduğundan ölümden korkarlar. (Camiu‟l-Usul)

43


Kazancın helal olsun ve her iĢte niyetin daima halis ve samimi olsun. (Camiu‟l-Usul)

Gözlerini insanların elindekilere diken; sağı, solu gözetleyen kimse kanatın derinliğine inmemiĢtir. Kanaat sahibi olan kimse zilletten ve alçalmadan kurtulur. Kanaatı elinden bırakan bütün bir ömür boyu kasabın önünde kuyruk sallayan köpeğe benzer. Birazcık et için baĢına gelmeyen kalmaz. (Camiu‟l-Usul)

Muhabbet, ibadete tabidir. Allah ve Rasulünü sevmek ibadetten önce gelir. (Ruhu‟l-Arifin)

Allahu Tealayı bilmeden O‟nun hakkında sevgi tasavvur eylemek mümkün değildir. Ġnsan yaradılıĢı icabı bilmediğini sevemez. (Ruhu‟l-Arifin)

Sevgi, insan tabiatının zevk aldığı Ģeye karĢı meyletmesidir. (Ruhu‟l-Arifin)

Muhakkak ki, Cenab-ı Hakkı duyu organlarıyla anlamak ve O‟nu herhangi bir Ģeye benzetmek mümkün değildir. O, ancak altıncı duyu organı olan kalp gözü dediğimiz basiretle, yüce isim ve sıfatlarının sırrına ererek, salikin derece ve seviyesine göre anlaĢılabilir. (Ruhu‟l-Arifin)

Sevginin varlığa ihtiyacı vardır. Olmayan bir Ģeyin sevilmesi düĢünülemez. (Ruhu‟l-Arifin)

Her kimin kalp gözünün görüĢ sahası geniĢlerse, gerçek sevgili olan Allahu Tealaya olan bilgisi ve irfanı da o nisbette artar. Bunlara paralel olarak sevgisi de fazlalaĢır. (Ruhu‟l-Arifin)

44


Sebebi bilinmeyen sevgide, sadece iki tarafın ruhları arasında anlaĢma ve kaynaĢma vardır. (Ruhu‟l-Arifin)

Cenabı Hakk, cemal sıfatının yegâne sahibidir. Sevgiye vesile olan sıfatların hepsi O‟nun cemal sıfatının tecellileridir. Kim o tecellilerden ne kadar nasip almıĢsa sevgisi de sevimliliği de o kadardır. (Ruhu‟l-Arifin)

Sevgiye layık ve müstehak olan, ancak Allahu Tealadır. Onun sevgisine vasıta olmayan her sevgi batıldır. (Ruhu‟l-Arifin)

Allah rasulünü sevmek, Allahı sevmekten baĢka bir Ģey değildir. Zira Allahın rasulü, Allah sevgisinin insanlığa ve bilcümle varlığa akan kaynağı durumundadır. (Ruhu‟l-Arifin)

Allah sevgisi, O‟nun marifetinin meyvesidir. Sevgi olmayınca marifette olmaz. Ona karĢı sevgi ne kadar artsa, marifette o kadar artar. O‟na olan kulluk vazifesi, kulun O‟na sevgisi nispetinde kuvvet bulur. (Ruhu‟lArifin)

Allah ile kul arasındaki sevginin ifade edilebilecek sebepleri, O‟nun emirlerine gereği gibi uyup, yine O‟nun ahlakıyla ahlaklanmak ve sıfatlarıyla sıfatlanmak suretiyle yakınlığını kazanmak Ģeklinde ifade edilebilir. (Ruhu‟l-Arifin)

Lezzetlerin en büyüğü ve en yücesi marifetullaha ermek ve O‟nun bütün güzellikleri kendisinde toplayan cemalini seyretmektir. (Ruhu‟l-Arifin)

45


Kalbin kendine mahsus tabiatı vardır. Onun tabiatı Allahın nuruyla ilgilidir. O nura taliptir. Çünkü O‟nun nurunun makamı orasıdır. (Ruhu‟l-Arifin)

Kainatın sahibi ve her Ģeyi yoktan var eden Allahu Tealadan daha Ģerefli, daha yüce, daha mükemmel ve daha büyük kim ve ne vardır ki, sevgiye O‟ndan daha layık olsun ve sevene büyük zevki tattırabilsin. (Ruhu‟l-Arifin)

Allahu Tealayı severek marifetine eren kimse, fanilikten ebediliğe intikal eder. O‟nu hakkıyla seven kimsenin yolunu ölüm kesmez. Marifetin yerleĢtiği bir gönül evini ölüm harap edemez. Marifet insanın teninde değil, ruhundadır. Ruhun sırrı Allahu Tealaya mahsus olup O‟nun emrindedir. (Ruhu‟l-Arifin)

Nasıl olur? Hiç diz dize, can cana beraber olduğu kimseye yüksek sesle çağıran, bilinen meselelerini, meseleleri mey dana getirene, değiĢtirmesi için durmadan yalvararak arzeden gördünüz mü? (Ruhu‟lArifin)

Gerçeği görmek için gönül perdesinin aralanmasının Ģart olduğu, Allahu Tealanın koyduğu değiĢmez kanunlardan birisidir. (Ruhu‟l-Arifin)

Bedendeki bir takım arızalar, Ģehvet ve ona meyli teĢvik eden hususlar Allah ile kul arasında perde teĢkil ettiği müddetçe kul hayalin dıĢına çıkıp, gerçek bilgileri, keĢifleri ve Allaha kavuĢmayı gerçekleĢtiremez. (Ruhu‟l-Arifin)

Marifet bir deniz gibidir. Onun sahili yoktur. Celalin sahasını kavramak mümkün değildir. Kimde Allahu

46


Tealaya, sıfatlarına, fiillerine ve mülküne ait irfan ve marifet çoğalırsa, ahrette sahip olacağı nimetler de o nispette çoğalır. (Ruhu‟l-Arifin) 

Dünyadaki marifet ahretteki marifetlerin tohumudur. Çok ve sağlam tohum çok ve sağlam mahsul almaya vesiledir. (Ruhu‟l-Arifin)

KiĢinin irfanı uzun ömür sayesinde hem çoğalır, hem de kemale erer. Bunun Ģartı ise tefekkür ve mücahedeye devam etmek, dünyanın aldatıcı cazibesine yakayı kaptırmamaktır. (Ruhu‟l-Arifin)

Ey Hakk yolunun yolcusu olan salik, bilmiĢ ol ki, insanların halleri itibariyle en mutluları, Allahu Tealayı en çok seven kimselerdir. (Ruhu‟l-Arifin)

Uzun müddet hasretiyle tutuĢulan sevgilinin vuslatı, seven için en büyük nimettir. O‟nun cemalini devamlı ve ebedi olarak seyretmek de yine öyle… (Ruhu‟lArifin)

Ġnsan kalbi bir kap gibidir. Öyle bir kap ki, içinde su dolu ise sirke koyamazsınız, sirke dolu ise su koyamazsınız. Allahu Teala bir Ģahıs için sadece bir kalp yaratmıĢtır. Bir vücutta iki kalp yoktur. Bir kalpte Allah sevgisinin mükemmel bir Ģekilde yer edebilmesi için, o kalbe baĢka bir sevginin az da olsa girmemiĢ olması lazımdır. (Ruhu‟l-Arifin)

Dünya sevgisinin kalpten atılmasının usulü ve yolu sabır ve takvadan ayrılmamak, Cehennem korkusu Cennet ümidi ile Ģeriata sıkı sıkıya bağlanıp, kulluk vazifelerini ifada kusur etmemeye gayret göstermektir. (Ruhu‟l-Arifin)

47


Salih amel saliki Allahu Tealayı sevebilme mertebesine yükseltir. O‟nu sevebilme irfanının en mükemmel vasıtası Salih ameldir. (Ruhu‟l-Arifin)

Güzel bir sanat eseri, güzel bir Ģiir, baĢarılı bir eser, bunları meydana getirenlerin üstün vasıflı kimseler olduklarına delalet ederler. Bütün bu güzel eserlerden Cenabı Hakkın en güzel eserlerine yol vardır. (Ruhu‟lArifin)

Allahu Tealaya karĢı olan sevgi ve marifet öyle bir denizdir ki, o denizin ne dibi bulunur, ne de sahili vardır. (Ruhu‟l-Arifin

Zerrelerden küçük bile olsa her varlık O‟nun varlığını haykırmakta, O‟nsuz hiçbir varlığın kendi kendine var olamayacağını, kendi baĢına yine kendi gücü ile hareket edemeyeceğini, bunların bir yaratıcısı, bir mutlak idarecisi bulunduğunu anlatmaktadır. (Ruhu‟l-Arifin)

Muhabbetin aslını inkâr eden kimse, sevdiğinin hakikatini de inkar eder. (Ruhu‟l-Arifin)

UnutulmuĢ, hayali bile kalpten silinmiĢ bir kimseye aĢık olunamaz. Bir kimse tamamen unuttuğu ve hayalinden bile çıkardığı bir kimseye ani olarak rastlasa, o anda rastladığı bu eski aĢinasına ilgi duyup duymayacağı da Ģüphelidir. (Ruhu‟l-Arifin)

KeĢif ve lütufların sahibi olan Allah, kulun haline ve derecesine göre en münasip olanı verir. Kula düĢen Ģey, O‟ndan daha fazlasına aylık kılmasını ve daha çok lütufta bulunmasını devamlı bir Ģekilde istemek olacaktır. (Ruhu‟l-Arifin)

48


Allahu Teala kuluna yaklaĢır. O‟nun yakın olmadığı bir kimsenin O‟na yakınlaĢması mümkün değildir. (Ruhu‟lArifin)

Allahu Teala‟ya yaklaĢmak demek, kulun Ģeytanlara ve hayvanlara mahsus olan sıfatlardan uzaklaĢması ve en güzel ahlak olan, O‟nun ahlakı ile ahlaklanması demektir. Bu yakınlık, zaman ve mekan yakınlığı değil, vasıf yakınlığıdır. (Ruhu‟l-Arifin)

Ne zaman ki kul –Cenabı hakkın izniyle- cehalet vasfını ilme ve anlayıĢa, irade gücünü Ģeytanı ve Ģehveti devre dıĢı bırakmaya, ahlaki güzelliklerini fena huylarını yok etmeye dair O‟na yakın olmuĢ olur. (Ruhu‟l-Arifin)

Herkes kendisinde Allah sevgisinin varlığını iddia edebilir. Fakat o Allah sevgisi herkesin sahip olabileceği kolay dava değildir. Bu sevginin yüceliğini ve inceliğini her insan anlayamaz ve kavrayamaz. (Ruhu‟lArifin)

Dosta kavuĢmak için her yolu göze almak sevginin icabındandır. (Ruhu‟l-Arifin)

Bir kimse Allahu Tealanın emirleri olan ibadet ve taatlara nafilelerle birlikte devam ederek, O‟na yakınlık kazanıp, O‟nun katında derece almaya talip olduğu müddetçe, o kulu Allah seviyor demektir. (Ruhu‟lArifin)

Bir kimse ısrarla nefsinin arzularına tabi oluyor ve onlardan bir türlü kendisini kurtaramıyorsa, bilinmelidir ki, o kimsenin sevdiği ve bir türlü terk edemediği

49


nefsani arzularıdır. Gerçek sevgiyi nefsin arzularına feda etmek, Gerçek sevgili olan Allaha olan sevgiyi terk etmektir. (Ruhu‟l-Arifin) 

Allah sevgisinin kuvvet bulduğu yerde nefsin arzuları yok olur. (Ruhu‟l-Arifin)

Allahu Tealaya karĢı yalnız amel ve ibadette bulunan br kimse O‟nun gerçek dostu olamaz. Gerçek dostları daha çok O‟nun yasaklarından sakınanlardır. (Ruhu‟lArifin)

Bir kimsenin Allahu Tealayı sevmesi, Allahu Tealanın o kimseyi sevmesine sebeptir. (Ruhu‟l-Arifin)

Allah bir kimseyi sevince himayesine alır. Onu Ģehvet ve Ģeytan gibi manevi düĢmanlarına galip ve muzaffer kılar. (Ruhu‟l-Arifin)

Çok Ģey sevmek sevgide Ģirket (ikilik) sebebi değildir. Bir kimsenin Allahu Tealanın sevdiği her Ģeyi sevmesi buna açık bir delildir. (Ruhu‟l-Arifin)

Bir kimsenin kalbinde Allah sevgisi ağırlık meydana getirirse, o kimsede, O‟nun yarattığı her Ģeyi sevme hali geliĢir. (Ruhu‟l-Arifin)

Allah sevgisinin alametlerinden birisi de ıssız yerlerde ibadet ve zikirle meĢgul olmaktan hoĢlanmak, öyle yerlerde O‟na bol bol tazarru ve niyazda bulunmak ve iĢlenen kusurlar için üzüntü duyup, af dilemek, Kuranı Kerim okumak, teheccüt namazına devam etmek, O‟ndan baĢka Ģeylerden uzak olmanın rahatsızlığını duymamak gibi Ģeylerdir. (Ruhu‟l-Arifin)

50


Allah sevgisinin alametlerinden birisi de sevgilinin emir ve arzularına tamamiyle uyarak onunla olan dostluğu en üstün seviyeye yükseltmektir. Bu ise hep O‟ndan istemek, O‟ndan beklemek ve O‟na rica ve niyazda bulunmakla kazanılır. (Ruhu‟l-Arifin)

Allah sevgisinin alametlerinden birisi de yetiĢilmeyen dünya serveti ve mevkileri için üzüntüye kapılmamak; asıl üzüntüyü, Allahın rızasını kazanmak için, bir Ģeyler yapmadan ibadetsiz, zikirsiz, fikirsiz ve Ģuursuzca geçen zamanlar için duymak ve buna hayıflanmaktır. (Ruhu‟l-Arifin)

Gerçek Ģudur ki, seven sevdiğinden baĢka bir Ģey görmediği gibi, her gördüğü Ģeyi de sevdiğinden görür. (Ruhu‟l-Arifin)

Yapılan ibadet ve taattan zevk almak, onu bir angarya ve yük kabul etmeyip, her ibadet ve taat sonunda daha neĢeli, daha zinde dinlenmiĢ olarak çıkmak, kulda Allah sevgisinin varlığını ortaya koyan alametlerdendir. (Ruhu‟l-Arifin)

Cenabı Hakkı hakikaten seven bir kimse, kendisinde O‟nun sevmediklerinden ne varsa, hepsinden O‟nun hatırına vazgeçer. (Ruhu‟l-Arifin)

Kendilerinde Allah sevgisi bulunan kimseler, O‟nun yolunda hizmet hususunda kimsenin ayıplamasına bakmazlar; mazluma Ģefkat ve merhamet, zalime de Ģiddet ve cesareti sırf Allah için yaparlar. (Ruhu‟lArifin)

51


Allahu Tealayı sevmek O‟ndan korkmakla olur. Bu korku O‟na bir saygı ve layık olamama korkusudur. (Ruhu‟l-Arifin)

Allahu Teala bir kulunu sevgi hususundaki bir hatadan dolayı cezalandırmak isterse, önce o kuluna kendi nefsini beğendirir ve artık hiçbir Ģeye ihtiyacı bulunmadığına inandırır. (Ruhu‟l-Arifin)

Muhabbet Allahu Tealanın kullarına ikram buyurduğu derecelerin en yücesidir. (Ruhu‟l-Arifin)

Seven kimse sevdiğinin hizmetinden kaçmamalı, elinden geldiği ve üzerine düĢtüğü kadarı ile hizmette bulunmalıdır. (Ruhu‟l-Arifin)

Ġrfan sahibi bir kimseye göre, Allah sevgisinden baĢka her sevgi noksandır. Bütün sevgiler O‟nun sevgisi ile bütünleĢince mükemmelleĢir. (Ruhu‟l-Arifin)

Kulluğa ait olarak, din namına ifa edilen bütün güzel hizmetlerle her türlü ahlak güzellikleri sevginin eseridir. Sevgi ile meydana gelmiĢ Ģeylerdir. (Ruhu‟l-Arifin)

Allah ile ünsiyet, O‟ndan baĢkasından ayrı olmakla mümkündür. O‟nunla baĢ baĢa kalmaya mani olan ve kalbi iĢgal edecek ünsiyete de manidir. (Ruhu‟l-Arifin)

Ünsiyet sahibi olan kimse cemaat içinde yalnız, yalnızken de cemaat içinde gibidir. BaĢka bir ifade ile; kesrette vahdet, vahdette kesret hali yaĢar. Böyle bir kimse garip iken Allaha daha yakın, kalabalıklar içerisinde de O‟ndan uzaktır. (Ruhu‟l-Arifin)

52


Basiret dediğimiz gönül gözü ile O‟nun cemal sıfatlarının tecellilerini seyrediĢ, boĢ göz ile meydandaki güzellikleri seyrediĢten daha çok mükemmeldir. Kalp gözü açık olan kimselerin tecellileri seyretmesi bütün zevklerin üstündedir. (Ruhu‟l-Arifin)

Rıza, hoĢa gitmeyen Ģeylere ve felaketlere sabırla karĢılık verme halidir. Allah sevgisini tanımayan bir kimsenin, rıza halini tanıması mümkün değildir. (Ruhu‟l-Arifin)

Kalbini sevgi istila eden bir kimse, içinde bulunduğu durumun dıĢında herhangi bir acıyı duyacak hali ve baĢka Ģeylerle ilgilenecek mecali yoktur. (Ruhu‟lArifin)

Kalbin aĢk ve sevgiyle meĢgul olması, bütün meĢguliyetlerden üstün ve faydalıdır. (Ruhu‟l-Arifin)

Kendi nefsini bırakıp baĢkalarını tedaviye kalkıĢmak elbette ki kolaydır. Mühim olan, ilacın acısını kiĢinin kendi nefsine tattırmasıdır. (Ruhu‟l-Arifin)

Kulun kalbinin Ģehvet ve buna benzer yaramazlıklardan arıtılmıĢ olması, Allahu Tealanın o kulundan razı olduğuna delalet eder. (Ruhu‟l-Arifin)

Ġtaatla isyan gerçekten de birbirinin zıddı olan Ģeyler olup, isyanın halk ediliĢinde de bir cihetten fayda, bir cihetten de zarar vardır. Her Ģey bir cihetten güzel, bir cihetten çirkindir. Nitekim O‟nun meydana gelen hükmü (kaza‟sı) da böyledir. (Ruhu‟l-Arifin)

Günahlardan arınmak için tevbe ve istiğfar etmek, bir takım ulvi emellere nail olabilmek için dua ve niyazda

53


bulunmak kadere ve kazaya muhalif bir Ģey değildir. (Ruhu‟l-Arifin) 

Dünya, fani olması itibariyle burada insana ikram edilenler de ister süfli olsun ister ulvi, kamil manada doyurucu olamaz. Doyurucu olmayınca da arzu devam edecektir; talebi meydana getiren ihtiyaca olan arzu… Dua ise ulvi olan ihtiyaçlara karĢı arzuyu, ihtiyaçların yaratıcısına açmaktır. (Ruhu‟l-Arifin)

Kulun görevi sebebe yapıĢmaktır. Allahu Teala her Ģeyi bir sebebe bağlamıĢtır. Kulluğun icabı olan ibadet ve tevbe, sevap kazanmaya ve bağıĢlanmaya sebep teĢkil etmektedir. Allahu Teala sebepleri de yaratandır. Allahtan istemek ve her Ģeyin sebebine yapıĢmak O‟nun kulları için koyduğu bir kanundur. (Ruhu‟l-Arifin)

Himmeti yüce olanın derecesi de yüce olur. Haramdan sakınanı Allah kötülüklerden korur. Hizmeti güzel olan ehli kerametten olur. (Camiu‟l-Usul)

Ruhsatı bırakıp azimetlere devam eden daima hidayet üzerindedir. Nimete saygılı olan Ģükrünü eda etmiĢ olur. (Camiu‟l-Usul)

Kötülüğe razı olmak, herhangi bir günaha ısrarla devam etmek ve baĢkalarının gözünden uzak yerlerde Allah korkusunu yitirmek manevi hastalıkların ve felaketlerin temelidir. (Camiu‟l-Usul)

Kul, Allahın büyük hazinesinin baĢında hazine memuru, onun harcanmasından da korunmasından da yalnız Allaha karĢı sorumludur. (Camiu‟l-Usul)

54


Bir iĢte güçlük çıkarma, güçlük çıkaran kimsenin gönlünü memnun eder. Ġmanın gayesini unutturur. Bencilliğe, fısku fucura, kendini beğendirme hastalığı olan gösteriĢe, yapmacıklığa sevkeder. (Camiu‟l-Usul)

Dünyanın gurbet evi olduğunu hatırdan çıkarmamak ve bu evde kötülüğe götürücü nefse acımamak gerekir. (Camiu‟l-Usul)

Ölüm anında vuku bulan dehĢeti hatırdan çıkarmamalı, bu hal dünyanın süfli yönüne ait her Ģeyi unutturur. (Camiu‟l-Usul)

Olur olmaz Ģeylerle dolan kalpte Allah sevgisine yer kalmaz. Kendisine yer verilmeyen yerde ise Allah sevgisini aramak boĢtur. (Camiu‟l-Usul)

Ġslamiyet ile alakası yok iken, sonradan uydurulup dine mal edilen bidat ve hurafelerden Ģiddetle sakınmak gerek. (Camiu‟l-Usul)

Allahın rızası sevdiği kullarının rızasına bağlıdır. Allahı arayanlar, O‟nu bulan kimseleri bulurlar. Onu bulanlar da onun hazinesinin zenginliğine ererler. Bilmelidir ki onlara benzemek, dindarlıkta, ahlakta ve amelde olur. (Camiu‟l-Usul)

Ağlamanın, hüzünlenmenin kalbi diriltmeye iyi geldiği bir hakikattir. Kalbin sıhhatli ve uyanık bulunmasıdır. Zikreden için esas olan kalbin sıhhatli ve uyanık bulunmasıdır. (Camiu‟l-Usul)

Allahtan baĢkasına olan alaka zikirde feyiz kapısını kapatır. (Camiu‟l-Usul)

55


Tasavvuf yolunun yokuĢlarını çıkmak ve bu makamların sahibi olabilmek için nefsin, dünyanın ve Ģeytanın her türlü hilelerini, fenalılarını ve kötü huylar ile onların kötü neticelerini çok iyi bilen ve bunlara karĢı çare bulan kamil, alim ve ilmi ile amil bir mürĢidin yanında, emrinde ve hizmetinde olmak lazımdır. (Camiu‟l-Usul)

ġeytanın silahı tokluk, hapishanesi açlıktır. (Camiu‟lUsul)

Heva (Nefsin isteklerine uyma)nın silahı çok konuĢmak, hapishanesi de susmaktır. (Camiu‟l-Usul)

Susmanın aĢırısı hikmetin belirmesi için zararlıdır. Uykusuzluğun fazlası da bedeni zayıf düĢürür. (Camiu‟l-Usul)

Kalbi düzgün, arınmıĢ ve sıhhatli olmayanın cesedinin düzgün, arınmıĢ ve sıhhatli olmasına imkan yoktur. (Camiu‟l-Usul)

Nefsin istediğini yapmak salikin kalbinin karamasına, Allahın rızasından uzak kalmasına, içinin buğz ve kinle dolmasına, bir türlü gafletten kurtulmamasına ve Ģiddetli cezalara mahkûm olmasına sebep olur. (Camiu‟lUsul)

Maneviyatın sırları sayılamayacak kadar çoktur, salik bunlardan bazılarını anlamak için, irfanını imanı ile birleĢtirerek hareket etmelidir. (Camiu‟l-Usul)

Eğer kalpteki doğuĢ rahmetle meydana gelirse o kalpte ünsiyet yerleĢir, sevilen ve seven bir kimse olur. Eğer doğuĢ azametle meydana gelirse, o kalpte heybet yerleĢir, herkese kendisini saydırır, eğer doğuĢ

56


hikmetle meydana gelirse, o kalp mutmain olur ve sükunete erer. (Camiu‟l-Usul) 

Nefis vasıtası ile kalbe gelen doğuĢlar, saliki zevk ve sefahate, yalan ve hileye, Ģehvet ve kötü ahlaka çağırır. (Camiu‟l-Usul)

ġeytani olarak kalbe gelen doğuĢ, saliki isyana teĢvik eder, fakirlikle korkutur, edep dıĢı hareketlere meylettirir, küfür ve küfre vasıta olan Ģeylerin içine daldırır. (Camiu‟l-Usul)

Allahın rızasını kazanmaya yöneltmiĢse, bu kimseye bir kamil mürĢit elbette lazımdır. (Camiu‟l-Usul)

Ey Hakkın talibi olan salik! Nasıl olur da nefsine inanmıĢ, Ģehvetine bağlanmıĢ bir kimse, Allahu Tealanın tecellilerine doğru yol alabilir? (Camiu‟l-Usul)

Nefis aynasındaki görüntüyü önleyen hususlardan birincisi: Ayna üzerinde varlık suretinin oluĢu, ona dayanıĢı ve üzerine yükleniĢi ile bu ayna paslanır. Paslanınca da geçmiĢ ve gelecek Ģeyleri kendi üzerinde gösteremez. (Camiu‟l-Usul)

Hizmetinle Allaha vasıl olmak istiyorsan önce Euzü besmele ile ona sığın. O‟nu zikrederek sadakat minderi üzerine otur. Marifet yolu ile ve sade ibadet niyetiyle kalbini O‟na bağla. (Camiu‟l-Usul)

Ey fakir olanlara karĢı zenginliği sonsuz olan, zayıf ve düĢkün olanlara karĢı sonsuz bir kuvvetle kavi bulunan, zelil olanlara karĢı izzetle muamele eden, aciz olanlara karĢı Kadir ve Muktedir olan Rabbim! Beni

57


sadakat minderinden ayırma. Takva süsü ile donat. (Camiu‟l-Usul) 

Allahım beni yakınlığınla zenginleĢtir. Sana o kadar yakın olayım ki, baĢka hiçbir Ģeyin yakınlığını duymayayım, uzaklığın ne olduğunu da bilmeyeyim. (Camiu‟l-Usul)

Ġlham yolu ile arız olan her hali, ancak kitap ve sünnete uygunlukla kabul edersin. Her hali bu yolla kabul ettikten sonra, meydana gelecek hiçbir halin neticesini merak etme. Her halin kitap ve sünnete uygunluğunu her zaman kesin ölçü olarak kabul et. (Camiu‟l-Usul)

Cahilin meselelerini gönülden çıkararak Allaha dön. Kim Allahın rızası istikametinde koĢarsa, Allahu Teala O‟na kafidir. (Camiu‟l-Usul)

Sen sana ait olan sıfatlara sahip ol. Bununla beraber, Allah ile olan alakanı da devam ettir. Sakın O‟ndan kopanlardan olma. (Camiu‟l-Usul)

Nefse karĢı cihat etmek istediğin zaman, onun her kıpırdayıĢına ilimle karĢı çık. Ona her hatasında Allah korkusunu göster ve onunla korkut. (Camiu‟l-Usul)

Tevekkül kalbin, nefsin, aklın, ruhun, sırrın, zahir ve batın, ceza ve mükafatın Allahtan olacağına inanmaktır. (Camiu‟l-Usul)

Allaha bağlanmak demek, O‟ndan baĢkasında kuvvet, kudret, irade, hüküm görmemek, O‟ndan baĢkasından geleceği kabul etmemek, O‟ndan baĢkasından iste-

58


memek ve O‟ndan (Camiu‟l-Usul)

baĢkasına

güvenmemektir.

Allahın emirlerine yakın olmanın en güzel yolu zikir, fikir, haram olan Ģeylerden sakınmak ve iyi amellere koĢmaktır. (Camiu‟l-Usul)

BilmiĢ olalım ki, edep ölçülerine riayet ederek, dünyanın helal olan nimetlerinden faydalanan kimsenin kalbi, kederden kurtulur ve nefsaniyet ateĢi ile perdelenmez. (Camiu‟l-Usul)

Allahım! Sen beni zühdün gerçeğine erdir. Ta ki, senden baĢkasını istemeye muhtaç olmayayım. (Camiu‟l-Usul)

Derece itibariyle insanların en fenası, verilmeye layık olana karĢı cimrilik edip esirgeyendir. (Camiu‟l-Usul)

Dünya ve dünyalığa ait Ģeylerle kalbini takıntılı kılmazsan, ilim ve marifette yüceliklere erenlerden olursun. (Camiu‟l-Usul)

Eğer günahlarını hatırlamakla veya dünyanın geçici zevkleri sebebiyle kalbin manevi zevklere karĢı periĢan duruma geliyorsa, aklına gelen günahları ve dünya zevklerini ayaklarının altına al, çiğne. (Camiu‟l-Usul)

Hiçbir zaman kalbine gelecek fena duygu ve düĢüncelere iltifat etme. Aksi takdirde kalbini ilme ve irfana karĢı kalın bir perde ile perdelemiĢ olursun. (Camiu‟lUsul)

59


Gerçekten de hidayet, Ancak Allahtan korkan kimseler içindir. Muttaki olabilmek için dünyanın zararlı ve geçici zevklerinden yüz çevirmek lazımdır. (Camiu‟l-Usul)

Allah‟ı(cc) tanıyanlar, Onu hakkıyla sevenlerdir. Allah‟ı seven kimseler, Onun her türlü fenalıklardan arıttığı, yücelttiği ve nefsi ile hevasını kendisine perdelediği kimselerdir. (Camiu‟l-Usul)

BilmiĢ ol ki, dünyada ve ahrette zararda olan kimse, iĢlediği fena Ģeyler sebebiyle felakete sürüklenen kimselerin fenalıklarına sahip çıkan kimselerdir. (Camiu‟lUsul)

Nerede olursan ol, Allaha isyan etmekten sakın. Ona karĢı ittika üzere bulun. Muhakkak ki hayırlı akibet Allahtan korkanlarındır. (Camiu‟l-Usul)

Sen nefsine zulmedenlerden olma, hizmette kullanacağın için ona yardımcı ol. (Camiu‟l-Usul)

Dünyalığa ait olan zenginlik ve rütbeler, bunlardan dolayı gelecek manevi ve gizli felaketlerden, bunların meĢguliyetinden, biriktirme ve kazanma hırsından, gönlü bunların sevgisi ile doldurmaktan da dikkatle sakınmalıdır. (Camiu‟l-Usul)

Ġnsanların övmesi ile saygı ve hürmetleri de Allahu Tealanın lütfu olarak kabul etmeli, bunlardan nefse pay çıkarmamalı ve bunların gerçek sahibi olan Allaha hamd ve sena etmelidir. (Camiu‟l-Usul)

Bir Ģey istediğin zaman, yalnız Allahtan iste. Eğer istediğini verirse, Ona Ģükret. Eğer vermezse yine de razı ol. Nefsinin seni aldatmasından, kötü zan sahibi

60


olmaktan ve Ģehvetine esir olmaktan Ģiddetle sakın. (Camiu‟l-Usul) 

Kulun Allahtan isteyeceği en faziletli Ģey, dinde hayırlı olan Ģeylerdir. Dinde hayırlı olan Ģeyler, ahrette de hayırlı olan Ģeylerdir. Ahirette hayırlı olan Ģeyler, dünyada da hayırlı ve faydalı görülen Ģeylerdir. (Camiu‟lUsul)

Derece itibarıyla Allah katında insanların en bayağısı, dinini dünya ihtiyaçlarının karĢılanması için sebep olarak kullanan, onunla Allahın rızasını aramayan ve onu istismar eden kimsedir. (Camiu‟l-Usul)

Eğer karĢına rızaya vesile olan Ģeyler çıkarsa Ģükret. Eğer hoĢa gitmeyen Ģeylerle karĢılaĢırsan sabret. Zira her ikisini halkedenin de Allahu Teala olduğu ve her ikisinde de hangi hikmetlerini gizlediği bilinemez. (Camiu‟l-Usul)

Müminin izzeti, Allahu Tealanın onu nefsine, keyfine, Ģeytana, dünyaya, gizli ve aĢikar bir takım putlara tapmaktan sakındırmıĢ bulunmasındadır. (Camiu‟lUsul)

Ey Hakk yolunun yolcusu olan kimse, bilmiĢ ol ki, tevazu vasıfların en beğenilmiĢi, en güzeli ve en kıymetlisidir. (Camiu‟l-Usul)

Manevi yola girmek, ne ruhbaniyetle, ne arpa ekmeği yemekle, ne aba giymekle, ne de yapmacık bazı merasimleri ifa etmekle olur. Gerçek tarikat ehli, sabrı prensibinin baĢına alan ve insanı Allaha götüren yolda olan, bulunduğu yolun hakikaten Allaha götüren yol olduğunu idrak eden kimsedir. (Camiu‟l-Usul)

61


Takva, nefsin bütün arzularına karĢı çıkıp, her Ģeyde Allahın rızasına uymayan Ģeyleri yapmanın endiĢesinden boĢ ve gafil olmamaktır. (Camiu‟l-Usul)

Müminlerden iyilik yapmayı esirgeme, Günah iĢlemeye devam eden kimseler de olsalar, onları bırakma. Allahu Tealanın adaletini onlar üzerine tatbik et. Acıyarak onları bulunduğu isyandan uzaklaĢtır. (Camiu‟lUsul)

Ġhlas, Allahu Tealanın nurlarından bir nurdur ki, onu ancak gerçek mümin kullarının kalbine emanet eder. (Camiu‟l-Usul)

KiĢinin Allaha dost olması mücahede ile, Rasulüne dost olması sünnetine hakkıyla uymakla, müminlere dost olması da Ġslam cemaatine Allahın ve Rasulünün istediği gibi bağlanmakla olur. (Camiu‟l-Usul)

Bir kimse Allahı sever ve sevdiklerini de Allah için severse, o kimsenin veliliği tamdır. Seven kimse gerçekte sevgilisinden baĢka kalbinde sultan bulunmayan kimsedir. Seven sevgilisinin arzusundan baĢka bir arzuya da kalbinde yer vermez. (Camiu‟l-Usul)

Gerçek muhabbetin zevkine eren baĢkasını sevemez. (Camiu‟l-Usul)

Tasavvufun ilk baĢlangıcı, mahlukatı incitmekten sakınmaktır. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Eğer her sıkıntının önlenmesini ister ve her darlığını yok etmek istersen istiğfara devam et, günde en az yüz defa istiğfar et. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

62

kimse Allahtan


Eğer huĢû istersen, fuzulû bakıĢlarını terket. Eğer hikmete kavuĢmayı istersen, fuzulî konuĢmayı bırak. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Eğer ibâdetin tadını almak istersen, gündüz oruç tut ve geceleyin ibâdet et. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Eğer nefsinin ayıplarını kapatmak istersen, insanların ayıplarını aramaktan vazgeç. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Eğer Allah korkusunu yaĢamak istersen, vesveseyi bırak. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Her kötülükten korunmak istersen, kötü zan yapmayı bırak. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Eğer kıyamette yüzünün berraklığını istersen, gece namazına devam et. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Eğer kıyametteki susuzluktan kurtulmak istersen, oruca devam et. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Kabir azabından kurtulmak istersen, pisliklerden sakın ve haram rızık yemekten kaçın. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Ġnsanların en zengini olmak istersen, kanaat ehli ol. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Ġnsanların en âbidi olmak istersen, Resûlullah'ın sünnetlerine yapıĢ. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

63


Allah'ın taksimine râzı ol ki insanların en zengini olasın." (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Çok fazla gülme; çünkü fazla gülmek kalbi öldürür. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Ġmanını olgunlaĢtırmak istersen, ahlâkını güzelleĢtireceksin. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Allah'ın sevgisini kazanmak istersen, insanların iĢlerini göreceksin. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Kıyamet gününde nurlanmak istersen, hiç bir kimseye zulmetmeyeceksin. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Ġnsanların en kuvvetlisi olmak istersen, Allah'a tevekkül edeceksin. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Allah'ın gazabından emîn olmak istersen, Allah'ın kullarına buğzetmeyeceksin. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Duânın kabulünü istersen, faiz yemeyi, haram yemeyi bırakacaksın. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Kıyamette rezil rüsvây olmayayım dersen, Ģehvet ahlâklarından vazgeçeceksin. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Büyük günahlardan korunmak istersen çirkin ahlâklarından vazgeçeceksin. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

Allah'ın gazabından kurtulmak istersen, verdiğin sadakayı gizli yapacaksın ve sıla-i rahimi ihmal etme-

64


yeceksin, akrabanı yoklayacaksın. (GümüĢhanevi‟nin Vasiyetleri)

65


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.