“Flipbook, aynı rotada farklı tarilerde yapılan yolculuğa ışık tutuyor. Aynı sayfada bulunan çerveler aynı noktanın 1940’lı görüntüleri ile günümüzdeki halini kıyas etmeyi sağlarken, flipbook baştan hareket ettirildiğinde eski yolculuğu sondan başa hareket ettirildiğinde günümüzdeki yolculuğu gösteriyor.”
İzmir’in önemli hafıza mekanlarından birisi olan demiryolu ulaşımı ile bir çerçeveden şehri baştan sona inceleyebilmek mümkün oluyor. Kentin ulaşım ana omurgasını oluşturan bu hat, Türkiye’nin en uzun şehir içi banliyösü olmasının yanı sıra 155 yıllık bir geçmişe sahip olmasıyla da sadece mekanları değil aynı zamanda geçmiş ve geleceği de birbirine bağlayan bir konumdadır.
Bu demiryolu ulaşımının önemli olmasının nedeni ise, Türkiye’deki ilk demiryolu olmasıdır. Bir İngiliz şirketi tarafından yapımı ve işletmesi üstlenen İzmir-Aydın demiryolu hattının açılan ilk 160 kilometrelik kısmı ile 1860 yılında Anadolu’da ilk demiryolu ulaşımı bu hat üzerinde başlamıştır.
Günümüzde , Türkiye’nin en uzun şehir içi banliyö olarak kullanılan hat önceleri esas görevi olarak limanı çevre merkezlere bağlamak olarak planlamış. Şuan ise sadece yolcu seferleri yapıyor.
Anadolu’daki demiryollarının ikincisi de yine bu hat üzerindedir. İzmir’den Kasaba’ya olan hat, İzmir-Aydın demiryolunun yapım çalışmaları devam ederken 1865 yılında açılmıştır. Daha sonra 1866 yılında ilk banliyö olan Bornova- Basmane hattının da bu demiryolu ağına eklemlenmiştir.
Şuan İzmir’de bulunan raylı ulaşım ağının ana omurgası ilk yapılan demiryolları ile ortaya çıkmıştır. 155 yıl önce tamamlanan bu ana demiryolu omurgası bazı noktalarında değişim yaşayarak toprak altından ya da üstünden devam etse de hala aynı ana güzergahı takip ediyor.
Demiryollarının güzergahı belirlenirken, İzmir’i yakın merkezlere bağlaması ve aynı zamanda İzmir’deki merkezlerden geçmesi bu sayede hem ulaşım hem de taşımacılık faaliyetlerinin artması ve kolaylaşması gibi faktörler göz önünde bulundurulmuştu.
2015’ten itibaren ana omurgaya yeni raylı sistemlerin de eklemlenmesiyle raylı ulaşım kentteki ulaşımın en çok kullanılan yöntemi haline gelmiştir.
İstasyonlar, isimlerini bulundukları bölgelere göre almışlardır. Burada yapılan faaliyetler hem bölgelere hem de istasyonlara isimlerini vermiştir. Sal yapım atölyelerinin bulunduğu istasyonun adının “Salhane” olması gibi.
Tarihi demiryolunun hala aktif olarak kullanılmasının yanında istasyonları da isimlerini günümüze kadar korumuşlardır. Bu da her ne kadar bölgelerde değişimler yaşansa da geçmişe dair izlerin korunmasına yardımcı olmuştur.
Bu istasyonlar, bulundukları bölgelerin de gelişimine katkı sağlamışlardır. Özellikle demiryollarının şehirlerarası olmalarına rağmen şehirler arası yollar gibi bölücü olmamaları, var olan topografyanın üzerine kısa sürede inşa edilebilmeleri kent içinde bölücü bir etki oluşturmamıştır.
Bu tarihi raylar, 2000’li yıllarda elektrikli sisteme dönülmesinden dolayı duvarlar ve çitlerle çevrelenerek artık bölücü bir etki oluşturuyormuş gibi dursalar da, anımsattıkları ile eski ile yeni arasında bir zaman köprüsü oluşturuyorlar.
Üstelik istasyonlar, fiziksel olarak uzak olan merkezleri bağlamalarıyla , kent içinde yeni bağlamlar oluşturmuşlardır.
İstasyonların kentle kurduğu ilişki, bu noktalardan kentin büyümesine ve gelişmesine olanak tanımıştır. Bugün hala birçok tarihi yapının izleri istasyonlara en yakın noktalarda bulunuyor.
Örneğin, Bayraklı istasyonun hemen karşısında bulunan köşk 1800’lü yılların sonlarında dönemin belediye başkanı Yahya Hayati Bey tarafından yaptırılmıştı. İstasyonların çevrelerinde birçok önemli yapı bulunuyordu.
Diğer birçok istasyon gibi yeri değişmeyen ancak mekansal özellikleri tamamen değişen Bayraklı istasyonun karşısında bulunan köşk, 2010 yılındaki yangından beri kaderine terk edilmiş durumda.
Daha önceleri , sadece yelkenlilerin bulunduğu bu alan ,köşkün yapımı ve sonrasında yanına inşa edilen kaymakanlık binasıyla gelişmiş bir hale gelmişti.
İstasyonun yerinin değişmemesi ile eski halini gözlerinde canlandırabilenler mevcut ancak, bu izler ne zamana kadar dayanır bilinmez.
Aynı zamanda bu raylar üzerinde yapılan yolculuğun bir çerçeveden İzmir’e dair oluşturduğu fragmanlar geçmişten bugüne ulaşmasına rağmen bu yolculuk zaman içinde tabiî ki değişime uğramıştır.
Demiryollarının yapımı ile kente yeni bir soluk katan tren ulaşımı istasyonlarıyla yeni bağlamlar oluşturmasının yanında, sesiyle tıpkı ezan gibi zamanın algılanışını bile etkilemiştir.
Eskiden büyük bir alanda duyulan trenin sesi sadece yanından geçtiğinde farkedilen ve şehrin gürültüsü arasında kaybolan bir sese dönüşmüştür. Aslında tüm değişimleriyle raylar üzerinde yapılan bu yolculuğu aynı yol üzerinde yapılan farklı bir yolculuk olarak tanımlayabiliriz.
Yolculuk, sesin ve bu ses ile
yaklaşmasıyla beraber devam
başlar ederdi.
Yolculuk yolculuk
da
aracının değişime
evrimiyle uğradı.
İstasyonlar,sadece bir bekleme alanı değil, yolculuğa hazırlık alanıydı.
Öncesinde istasyonlar, bulundukları bölgenin özelliklerine göre yere göre inşa edilirken, yeni sistemde istasyonlar tektipleşti.
Her istasyon, Bazen hali binalar bile
birbirinden hazırda istasyonlara
farklıydı. bulunan çevrilirdi.
Yolculuk ile birlikte algılanan İzmir de, yolculuğun değişimi ile paralel olarak değişti. Bölgelerinde farklı malzemelerin, farklı inşa tekniklerinin, farklı formların kullanıldığı kent de istasyonlar gibi yere özgünlüğünü kaybetti.
Örneğin, Bayraklı istasyonu ve karşısındaki köşkün, Bayraklı tepelerinden toplanan taşlarla yapıldığını anlatırlardı.
Şimdi ise tüm duraklar birbirinin farklı versiyonları gibi. Önceden yola çıkılan yer ve varılan yer arasındaki yolculukta farklı imgeler toplayan gözler, şimdi aynı formların ve malzemelerin oluşturduğu bulanıklaşmış, karışmış bir imgeye bakıyor.
Yolculuk boyunca, kent izlenir ve yolcular birbirlerine bildiklerini aktarırlardı.
Şimdi ise İzler Onları takip
yavaş yavaş kayboluyor. eden bakışlar gibi.
“İzlemek”
bu
yolculuğun
gerçeği
idi.
tüm kaybedilenlere rağmen sabit kalan bu rota kaybedilenleri hatırlattığı sürece kentin kaybettiği imgesini geri kazanmak mümkün olacaktır.