Zipirit Dergi Kasım Sayısı

Page 1


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi

ZİPİRİT e-Dergi Editörler Melodi Şule Dilmaç Oyum Ben Alt Beyin Dergi Fotoğrafları Büşra Coşkun Elif Aksoy Kapak Fotoğrafı Ufuk Kıray /The Myth of Atlas www.ufukcry.com

Proje Tasarım Melodi Şule Dilmaç Teknoloji Yönetmeni Alt Beyin Webmaster Oyum Ben İletişim iletişim@zipirit.com www.facebook.com/Zipirit e-dergi

www.zipirit.com Zipirit 2


Önce hisset, sonra Zipirit !..

İÇİNDE BUNLAR VAR Sayfa 4 : Editörün kişisel ehemniyet köşesi Sayfa 8 : Bir manyağın filozoflarla konuşması/ Oyum Ben Sayfa 11 : Fırsat köşesi Sayfa 12 : 21 Aralık’ a daha var dii mi?/ Alt Beyin Sayfa 15 : Yükselmiş üstadlığın bedellisi çıkıyor/ Sıcak gelişme Sayfa 16 : 21 Aralık’ta neler neler olacak ? Sayfa 17 : Melahat’ın Son Akşam Yemeği/ Cem Başeskioğlu Sayfa 18 : Çamur Gökhan’ın Duvarı Sayfa 20 : Festivale gittik ya biz/ Zipirit Sayfa 23 : Aşk ve ilişkilere bakış açısı/ Dilek Kırcaoğlu Sayfa 25 : Zipirit Dergi Zeta Reticuliler tarafından ziyaret edildi Sayfa 26 : Absürdistan / Cem Başeskioğlu Sayfa 28 : Melodi Harikalar Diyarında / Mert Fırat röportajı Sayfa 32 : Ulusa çağırış….!/ İhtiyar Delikanlı Sayfa 35 : Akturus yıldız kapısına haftasonu gezisi/ Zipirit Tur Sayfa 36 : Maymunlarla insanlar arasındaki tek fark/ Ebru Gezenti Postası Sayfa 41 : Ayakla Akıl Burkmak/ Oyum Ben Sayfa 44 : Siz hala Egonuzla tanışmadnız mı ?/ Zipirit Atölye Sayfa 45 : Basit bişi istedim kosmostan/ Alt Beyin Şöyle iyiyiz de, böyle iyiyiz de, hedele hödele...

Zipirit 3


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi

Giriş : Bir önceki sayıda bilindiği üzere Melodi yönetimin acımasız kararı doğrultusunda kendi tekelinde tuttuğu editör sayfasını Oyum Ben’le paylaşmak zorunda kalır. Bu zorundalık Melodi’de aşk, kin, nefret, kıskançlık, hırs, öfke, intikam, yüksek tansiyon, taşikardi ve pöte

pöte sendromu yaratır. Oyum Ben’de ise her zaman ki gibi sevgi duygusundan başka bir duygu oluşturmamıştır. Editör yazısını yazmak için buluşmaya karar verirler. Buluşmaya giderken Melodi’nin kafasında artık tek bir hedef vardır, Oyum Ben’i dergiden attırmak. (Giriş hemi de özet, bu kadar valla, daha ne olsun) Oyum Ben : Yemeğe giderken Alt Zipirit 4

Beyin’i de alalım mı? O da acıkmıştır sabi. Melodi : (hıh bi bu eksikti diye düşünür). Tabi alalım, hatta tüm ekibi toplayalım herkes yazsın editör yazısını. Oyum Ben : (Alt Beyin’i telefonla arar. ) Melodi’yle beslenmeye gidiyoruz, neden gelmiyorsun, gelsene? Gelmelisin, gelsen keşke, ya gelmezsen…(der ve sık sık nefes alır verir) Alt Beyin : Melodi’yle gidiyorsan kesin gelmeliyim diye düşünüyorum, hatta eyleme geçiyorum, geçerken de ne yiyeceğiz acaba diye hem içimden hem dışımdan düşünüyorum. Oyum Ben : Gecenin 3’ünde ancak bağırsak yenir, bağırsak mı bağırmasak mı? Alt beyin : Haykırarak bağırsak istiyorum (Melodi’nin de kesin sinsi planları vardır, gidelim, görelim, gelelim) Melodi : (Hı hı var sinsi planlar, olma


Önce hisset, sonra Zipirit !.. Gizem : Bi anlamı olmalı Oyum Ben : Çevreyi çapa böl, yüzle çarp, çıkan kadar kokoreç getir. Melodi : Arkadaşlar ben de pöte pöte sendromu çıktı biliyor musunuz? Alt Beyin : Pöte pöte sendromu mu? Kıçınızdan sendrom uydurmayın arkadaşlar, insan gibi yiyelim de, yazıya bir an önce başlayalım. mı?) Oyum Ben : Her zaman ki yerde görüşelim öyleyse. Alt Beyin : Ok görüşürüz. (Her zaman ki yer neresi ya?)Melodi : (Sahilde ki kokoreççi var ya, oraya gel işte diye düşünce balonundan Alt Beyniyle iletişime geçer, hatta cevap bile verir, zaman zaman soru sorduğu da duyulmuş, hı hı Melodi alt beynin düşüncelerini duyabilmektedir, ve tabi tabi tahmin ettiğiniz gibi tersi de mevcut. ) Gelişme : Kokoreççi de buluşurlar…

Oyum Ben : Öyle deme Alt Beyin, pöte pöte deyip geçme. Pöte pöte, insanları takım çalışmasından tiskindirir, örseler, onları hırpalar,

akıllarını çırpıklar.

Gizem (garson) : Kaç kilo istiyor sunuz?

Alt beyin : hoş geldin MELODİ…

Alt Beyin : 314, 15 gr getirsen ziyadesiyle memnun oluruz.

Gizem : Esas kokoreçleriniz geldi. 314,15 gr kokoreç için yandaki kuyumcudan yardım almak zorunda Zipirit 5


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi yazarlarda görülüyormuş. Alt Beyin : ee biz de niye yok o zaman? Melodi : Sadece çok ünlü yazarlarda görülüyormuş.

kaldık. Hem de hassas kantardan. Oyum Ben : Dal sarkar kartal kalkar, hassas kantar, kokoreç tartar. ehi :) Melodi : Arkadaşım kıçımdan uydurmuyorum, 7 milyarda bir görülen bi sendrom bu, ve

Zipirit 6

Oyum Ben : Melodi, o zaman sen bu ay ki editör yazısına katılma, takım çalışması yapman sakıncalı olur, pöte pöte sendromunu durduk yere tetiklemeyelim. Alt Beyin : (Valla çok hoş oldu,


Önce hisset, sonra Zipirit !.. sendrom da tadından yenmez.)

mükemmelmiş,

Melodi : Oyumcum, benim sağlığımı bu kadar çok düşünüyorsanız, siz çekilin, ben tek yazayım, her zaman olduğu gibi… Oyum Ben : Fakat nasıl olur, sen otur dinlen, biz yazarız. Melodi : (Siz gelmeden önce zaten hiç yorulmuyordum) Alt beyin : (Yazılardan da belli oluyordu zaten yorulmadığın) Melodi : Lanet olsun, pöte pötem başladı yine, sizinle değil yazmak, takım olarak kokoreç yemekten bile tiskindim, ruhumu örselediniz, beynimi hırpalayıp, aklımı çırpıkladınız, allam başıma bela bunlar ya…(Öfkeden deliye dönen melodi kasılarak bilincini kaybeder)

Oyum Ben : Bak gördün mü, önce tiskindi, hemen ardından örselendi, hırpalandı ve aklı çırpıklandı. Pöte pöte bu! Alt

Beyin

: (Resmen kıçından sendrom uydurdu kadın ya, koskoca filozofu da inandırdı). Ne pöte pötesi olm, görmüyor musun, apaçık belli ki sinir krizi geçiriyor, hadi bi an önce kokoreçlerimizi yiyelim de yazıya başlayalım.

Sonuç : Aha editör yazısı da bu işte, valla... Zipirit 7


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi

Bir Manyağın Filozoflarla Konuşması Konfüçyüs (3) Ertesi gün aynı yer. I- Üstat dedi ki: “O burada mı?”

IV- Tzu yü “Hayır efendim” dedi.

görünmüyor

V- Üstat dedi ki: “Peki o zaman konuşmamıza başlayabiliriz. Yiyecek pirincim, içecek suyum ve kolumu dayayacak bir yastığım var. Bunlarla ben mutluyum. Zenginlik, şan, onur doğru olmayan bir yolda elde edilirse, bunlar benim için uçan bulutlar gibidir.” VI- Tzu-chang sordu: “Üstat şu gelen Tzu yü değil mi? Ne giyinmiş öyle O? Aman Tengrim yanındaki… Yanındaki, Oyumben! İstersen konuşmayı bırakıp çiçek topluyormuş gibi yapalım.”

II- Tzu yü “Kim efendim? Kimden bahsediyorsunuz?” dedi III- Üstat dedi ki: “Oyumben’den bahsediyorum be adam… Burada mı?” Zipirit 8

VII- Üstat dedi ki: “Sus! Geldiler. Tzu yü! Bu kıyafetlerde neyin nesi? Üstelik kafanı da kazımamışsın bu gün? Açıkla bize.” VIII- Tzu yü dedi ki: ”Ben… Şeyy…


Önce hisset, sonra Zipirit !.. Ben artık etek gibi kıyafetlerle ve kel kafamla şebelek gibi olduğumu düşünüyorum. Dünden beri Oyumben’le konuşuyoruz. Bana güzel şeyler anlatıyor. Üstat artık ben saç uzatacağım.”

Strauss bulmuş bu giysiyi, sağlam ve

IX- Tzu-chang “Sakin olun üstat dinginleşin… Üstat! Beni duyuyor musunuz? Sabit bir noktaya bakıp, gözlerinizi pörtletmeyin! Korku veriyorsunuz.” dedi. X- Üstat dedi ki: “O nasıl lakırdı Tzu yü? Sen neler diyorsun? O altına giydiğin şey de ne?”

bir o kadar rahatmış. Mavi cin bu, Kot da deniyormuş efendim. ”

XI- Tzu yü dedi ki: “Hocam Levi

XII- Üstat dedi ki : ”Suusss… Sus

Zipirit 9


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi artık. Dayanılır gibi değil bu sözler. Bütün öğretiler yitmiş sende. Sonra

o kulağına soktuğun şey de nesi? “ XIII- Tzu yü dedi ki: “Oyumben verdi onu. Kulağıma taktığımda hoş sesler geliyor. 2 gigabyte mp3 alıyormuş. Bu arada sakın gigabyte ve mp3′ün ne anlama geldiğini sormayın efendim. Oyumben bunu bana açıklamaya çalıştığında beynim çırpıklandı, adeta aura oldum. Ehi…” XIV- Üstat dedi ki:”Aağğğkkkk. Ehi mi? Sen de mi o garip ifade ile gülüyorsun artık? Ulu Tengri belanı versin Tzu yü. Chang gidelim buradan …” XV- Oyumben dedi ki: “Fakat üstat, ben size erdemi nasıl yükseltebileceğimizi, kötü davranışları nasıl düzeltebileceğimizi, yanılgıları nasıl anlayabileceğimizi sormuştum”, siz de; “Gerçekten güzel bir soru!” Zipirit 10

demiştiniz ve “Önce, gereken şeyi yapmak ve başarıyı sonra düşünmek. Bu, erdemi yükseltme yolu değil midir; kendisinin zayıf yanlarını anlatmak ve başkalarının kötülüklerini söylememek… İşte bu kötülüğü düzeltmek değil midir? Ufak bir öfkeyle yaşamına kıymak ve ailesini derde sokmak. Bu bir yanılgı değil midir?” demediniz mi? Ha! Demedim deyin hadi! Hadi desenize! ehi.” XVI- Tzu yü dedi ki: “Üstat lütfen şu parçayı dinleyin. Tengrim harika bir şey.” Sonra kulaklığın tekini çıkartıp Üstat’a uzattı. Bir yandan kafasını ileri geri hareket ettirerek ritim tutuyordu. XVII- Üstat dedi ki: “Artık ben bir düşünce kabızıyım. Şuracıkta inildemek, höykürmek ve usul usul titremek istiyorum. Yediniz lan beni. Ağk.” XVIII- Oyumben dedi ki: “Titre Üstat, Titre ki, kendine gel. Titre ve oluşturduğun rezonansda varlığımızı duyumsayalım. Her şey titrer. Sen de titre.“

Oyum Ben oyumben@zipirit.com


Önce hisset, sonra Zipirit !..

Bu tişörtler var, her beden. 36 TL. Sipariş için; siparis@zipirit.com Fırsatın alası valla.. Sayılı miktardaymış, ama daha saymadık.. Zipirit 11


Zipirit; kosmosun tek sprit端el mizah dergisi

Zipirit 12


Ă–nce hisset, sonra Zipirit !..

Zipirit 13


Zipirit; kosmosun tek sprit端el mizah dergisi

Zipirit 14


Önce hisset, sonra Zipirit !..

Yükselmiş Üstadlığın Bedellisi Çıkıyor Yükselmiş Üstadlar ve Galaktik Konseyin şok açıklaması yükseliş yolculuğunda ki ışıkişçileri arasında heyecan dalgası yarattı.

Konsey Başkanı sevgili Taurus Keti

bir yanındaki bilumum kanal vasıtası ile oluk oluk akıttılar.

Galaktik Konsey toplantı esnasında. Yüksekten görünüşü, (başka nereden bakacaktık ya?)

Birleşmiş bilinçleri ve niyetleri ile içsel planlarla dünyaya akıtılan tüm enerjilere rağmen insanlığın bilincinde, enerjitik ve fiziksel yapısındaki hızın beklenen frekansa yükselemediğini ifade eden Yükselmiş Üstadlar, çareyi bedelli yasası ile yükselmiş üstad sayısını artırmakta bulduklarını dünyanın dört

Yüksek Boyutsal Alem Danışma Kurulu

Zipirit 15


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi

21 Aralık 2012 sabahı uyandığınızda hiçbir bok olmayacak. Aynı hamam aynı tas. Ahanda buraya yazıyoruz işte. Zipirit 16


Önce hisset, sonra Zipirit !.. Melahat’ın Son Akşam Yemeği Cem Başeskioğlu'nun Sen Ne Dilersen adlı filminden sonra şubat ayında motor demesi planlanan ikinci uzun metraj filmi. Filmin

pek çok değerli oyuncunun başrolleri paylaştığı filmin tamamı İstanbul da çekilecek ve DSR film yapımcılığında gerçekleşecek. Işık Yenersu ve Cem Başeskioğlu yönetmenin ilk filminde olduğu gibi yeniden bir araya gelirken Kısa Metraj versiyonunda olduğu gibi Eren Sezer Uzun versiyonda da Deniz karakterini canlandıracak. Kısa özet: Üç yıllık depresyon tedavisinin son aşamasında özel bir izinle yılbaşı gecesi evine dönen

Senaryosuda yönetmen tarafından yazılmış tıpkı ilk filmde olduğu gibi. Cem Başeskioğlu filmi 2010 yılında gerçekleştirdiği aynı adlı kısa film hikayesinden yoğun istek üzerine yeniden yazmış. Film bu ülkede geçmiş olsun denilen ve geçip gitmeyen her şeye adanmış bir hikayeyi anlatıyor.yönetmen filmi Psi -Komedi olarak tanımlıyor. Müjde Ar,Yeşim Ceren Bozoğlu, Işık Yenersu, Eren Sezer,Ruchan Çalışkur,Özay Fecht,Şerif Sezer ve

Melahat'in tek arzusu bütün ailesinin katılacağı bir yemek vermektir ve bu o bildiğimiz yemeklerden biri olmayacaktır... Zipirit 17


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi

1-)Yumurta ve sütün yenilir içilir bişey olduğunu bulan insanları çok merak ediyorum, sonuçta biri memeden diğeri kıçından çıkıyor. Bi sapıklık sezmedim değil hani!

5-)Fantaya sarı, kolaya siyah diyen insandan zarar gelmez, sevin onu. 6- )İlkokuldayken yediğimiz haltı hocam sabahçılar sabahçıyken de öğlenciler diyenlerden sen bizdensin 7-)En büyük hayal kırıklıklarım her hangi bir yerde yanınıza kız oturma ihtimali varken bir erkeğin gelip oturmasıyla oluşan hayal kırıklığı 8-)Ana avrat sövebileceğim o kadar insan varken benim favorim yine sensin.

2-)Kahve fincanları ile çektirme mevsimi açılmıştır.

resim

3-)Cool olamamamım tek nedeni bu güne kadar sigaralı resmimim olmamasıdır, kayıtlara geçilsin lütfen. 4-)Aradığınız ulaşılamıyor. Zipirit 18

kriterlere

şu

an

9-)Yıl olmuş 2012 hala zile basıp kaçan piçler var. 10-)Benden bir tane daha olsa bu hayat hiç çekilmez 11-)Verdiğiniz check in’ler yüzünden GPS olduk arkadaş.


Önce hisset, sonra Zipirit !.. 12-)Pazar günlerini seven bir tek zaman kırmak istemişimdir. benim galiba, sadece o gün branch 19-) Pringles’ ın kutusunu yapan var, niye sevilmez la insan bunu yetişkinin yiyeceğini 13-)Ben ki aşık olmam diyordum ta ki düşünememiş, elimiz girmiyor sensasion white’ a gidene kadar bir gecede 300 kere aşık mı olunur yaa 14-)Sonunda davulcu yada zurnacı arasında seçim yapacak insanlar tanıyorum 15-)Akasya durağı bitecek diye beklerken cennet mahallesi tekrardan verilmeye başlandı.Bu ağzımıza dökerken yüzümüz tanrının bir gazabı olsa gerek gözümüz cips oluyor yaa… 16-) “Müsait değilim sonra konuşalım” 20-)Çocuğuna Hamdi ismini koymuş diyeni rehberden silerim, öyle de 1 yaşındaki çocuğa abi diyesim geldi şuursuzum. la! 17-) Bir tedavi yöntemi, baş ağrınızı dindirmek için baş parmağınızla işaret parmağınızın arasındaki yumuşak dokuyu canınız yanana kadar sıkın, bu ne yaa…Yumuşak dokunun acısını dindirmek için neremizi sıkacağız?

21-)Geç yatıp erkenden kalkma çabasına giren bir şuursuzum. 22-)Kendi yazdığı notları okuyamayan etraftan burda ne"yazmış"diye yardım isteyen bir insanım..

18-)Alkol masasında balkon görevi Çamur Gökhan görüp, içmeden mezeleri bitiren gokhan@zipirit.com arkadaş, senin ağzını burnunu her Zipirit 19


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi

49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Nerede aktivite orada Zipirit sevgili okur. Yine kastık, yine yaptık, bu yıl 49.’su düzenlenen (hı hı bu gereksiz bilgi) Antalya Altın Portakal Film festivaline Zipirit dergi olarak katıldık. Zipirit dergiyi temsilen editörlerimiz Melodi, Oyum Ben ve Alt Bey’in festival kapsamında bolca akdeniz yöresinin leziz portakallarından yediler. (Yörenin

simgesi haline gelmiş turunçların da tadına bakmaya yeltendiler, söylemeden geçemeyeceğim.) Yazarlarımızdan senarist yönetmen Cem Başeskioğlu’nun senaryo danışmanlığını yaptığı Elveda Katya filmini izleyen Melodi, Oyum Ben ve Alt Bey’in aralarında “kesin ödül alır, iş yapar abi, izleyiciyi sünger gibi çeker” falan gibisinden yapmış oldukları yorumları, hemen arkalarında oturan festival jüri başkanı Hülya Avşar’ın dikkatle dinliyor ve not alıyor oluşu dikkatlerden kaçmadı. Festivale basın kartsız katılan tek basın olarak tarihe geçen Zipirit Dergi ekibi giymiş oldukları Zipirit logolu ve “Önce hisset sonra Zipirit”

Zipirit 20


Önce hisset, sonra Zipirit !..

sloganlı tişörtleriyle festivalin ilgi odağı oldu. Akın akın gelen insan seline kapılan Melodi, Oyum Ben ve Alt Bey’inden uzun saatler haber alınamaması neticesi olaya AKUT müdahale etti. Uzun süren heyecanlı

bekleyiş sonrası Zipirit ekip Konyaaltı sahilinde bir restoranda keyif yaparken kurtarıldılar. (Kurtarıldılar ambiyansa uymadı gibi ya, neyse)

Zipirit 21


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi

Melodi, Oyum Ben ve Alt Bey’in gittikleri her mekanda “Yaşasın Zipirit” çığlıkları ve alkışlarla karşılandıklarını festival dönüşü dergide önlerine gelene saatler boyu anlatıp, tüm personeli canlarından bezdirdiler. (Allam yine

Zipirit 22

geliyorlar, bana müsada, erkeklerin asker, kadınların doğum hikayesi bitmez ya yıllarca, ona döndürdüler olayı, biri bizi kurtarsın) Zipirit


Önce hisset, sonra Zipirit !..

AŞK VE İLİŞKİLERE BAKIŞ AÇISI

bişe. Şems’ le Mevlana gibi tutkulu felan. Uğruna döktürecen bişiler. Bi telef olucan. Bi yerlerini kesicen.

Geçen Zipirit’ le laflıyorduk. Osho’ dan bahsetti bana. O’nun aşk ile ilgili yazılarından konuştuk. “Osho’ nun

Zipirit dedi; Osho diyomuş ki, “Arada mesafe olmalı aşk yaşanırken, yakın iki düşman olacağınıza, uzak iki dost olun.” Olur mu abi öle şey, kavga edecen, sinir olacan, kafayı yiyecen, sora barışacan. Tadı çıkmaz öle. Dümdüz bişe. İnecen, çıkacan, öğütülecen, sürüm sürüm sürünecen. Boyu devrilesiceeee diye bağıracan, sora geliverince yanına, dayanamayıp öpücükler konduracan. Sanki onları diyen sen dilsin gibi davranacan.

aşk ve ilişkilere bakış açısı benimle birebir” dedi Zipirit. Benimkisi ise Müslüm örtüşüyo. Birebir.

Baba

ile

Osho özgür bırakıyomuş. Sahiplenme aşk değil diyomuş. Benimkisi yapış yapış, vıcık vıcık

Yoksa ben ne diye aşık olacam yahu. Amacım ne yani? Burnum sürtülmeli. Debelenmeliyim. Başka türlü sevildiğimi nasıl hissedecem? Yani şimdi adam gelcek, “Biz uzak duralım, birbirimizi de sahiplenmeyelim, sen orda öleeeeeeee ben burada böleeeeeee Zipirit 23


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi takılırız bacım” mı diyecek?

karın ağrısı hissedilmeli, yürek çarpıntısından ağzın bi karış açık gezilmeli. Ona baktığın an dünya durmalı, ayrılırsan yeme içmeden kesilmeli, kilo vermeli ve kesinlikle verem olunmalı. Kan kusup kızılcık şerbeti içtim denilmeli. Piskopata bağlanmalı anlayacağınız. Yoksa yok, yaşamam ben kardeşim öle şey. Osho Mosho. İstemiyom ben! Seveceksen böle sev!

Ula öle aşk olur mu? Adam arıza çıkarıcak, kıskanıcak, Dilek Kırcaoğlu oraya gitme buna bakma dicek, ben dilek@zipirit.com piskopata bağlicam, yok ona yan baktın, benimle ilgilenmiyon, sen artık beni sevmiyon mu felan dicem. Birbirimize kenetlenecez. İki günde çocuk yapmaya karar verecez. Özlemekten telef olacaz. “Maç mı dizi mi?” diye kavga edecez. Yani bildiğin dengesizlik durumu. Deli deli bakacak o gözler. 360 derece dönecek. Yoksa inanmam abi aşka ben. Böle karşıdan baktılar mı aşık çifte, aha bunlar kırmış kafayı denmeli. Yağmurların altında zatüreeee olunmalı, parklarda öpüşülmeli, sabahlara kadar uyunmamalı. Güneşin doğuşu mutlaka izlenmeli, işmiş, faturalarmış, hayatmış hiç bişe umursanmamalı, ayaklar yerden bi karış havada yürünmeli, sürekli bi Zipirit 24


Önce hisset, sonra Zipirit !..

Zipirit Dergi Zeta Reticuliler tarafından ziyaret edildi. Ya da buna bir tür uzaylı baskını demek daha doğru olur, Zipirit ekip ziyaret esnasında sakin davrandı, asla tırsmadı, sadece tuvalet önünde bir süre kısa süreli izdiham yaşandı.

Zeta Reticuli’li Ketrin Zeta Rons, Melodi’ye bizzat verdiği röportajda dönüşümleri sırasında beden yapılarını değiştirdiklerini ve kendilerini duygulardan arındırdıklarını, ancak bununla hata yaptıklarını düşündüklerini, yeni bir değişim için orijinal gen aradıklarını, ve aradıkları genin Zipirit Dergi’de olduğunu bildikleri için burada olduklarını söyledi. Zipirit ekipden o gün bugündür haber alınamaması komple olarak kaçırılmış olabileceklerini, yada ekip olarak manyak oldukları için kim bilir nerede ne yaptıkları düşüncelerini aklına getiriyor insanın. Merak edilecek bişey yok yani, gelirler bir gün… Zipirit 25


Zipirit; kosmosun tek sprit羹el mizah dergisi

Doktor faturas覺n覺 sana yollicaz can覺m...

Veren verene.. Zipirit 26


Önce hisset, sonra Zipirit !..

Siz siz olun başağrısı çekin..

Ne bakıcam ayol! Zipirit 27


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi

Tavşan deliğinin sonu yok sevgili okur. Amma velakin dünyada zaman işliyor, ve yeni yayın zamanı hızla yaklaşmakta ve ben Harikalar Diyarının sahiplerinden biriyle daha karşılaşmanın heyecanı içinde salıveriyorum kendimi tavşanın peşinden boşluğa. Gözlerimi

açtığımda Oyun Atölyesi’ndeyim. Konuğum karşımda, sıcak bir gülümsemesi var, ve gözlerine baktığınızda ruhunu hissedebildiğiniz insanlardan biri o, Mert Fırat. Merhaba Mert, seni Zipirit’te konuk etmek çok keyifli. İnternet üzerinde seninle yapılan tüm röportajları okudum J Gördüm ki neredeyse sorulabilecek tüm sorular sorulmuş, ve allam bana soru kalmadı paniği de yaşadım, itiraf ediyorum. Ben de kendi merak ettiklerimi sorayım istedim, heveslendim, ve sana bir düzine sorum var. Melodi :Hayat her gün bize keyifli deneyimler sunmuyor, hayatında meydan okumalarla karşılaştığında bunlarla nasıl baş ediyorsun? Mert Fırat :Genelde korkmadan üzerine gidiyorum ama her zaman zararsız çıktığım söylenemez. M :Hikayene baktığımda oyuncu olmak istediğini, ama ailenin önce üniversite öğrenimi almanı

Zipirit 28


Önce hisset, sonra Zipirit !.. söylediğini görüyorum, sen tutkularının peşinden gitmişsin, ve çok da iyi etmişsin, yoksa biz izleyiciler Mert Fırat izlemenin keyfinden mahrum kalacaktık. Sana göre seni başarıya götüren şey neydi?

düşecekJ Mesela gay rolünü oynar mısın?

MF :Başarı, çaba ve hırs gerektiren bir ödül ama şansımın da yaver gittiğini düşünüyorum. M :Yaşamın bir oyun olduğunu düşünüyorum, ve her günü yeni bir rol tadında yaşasak keyifli olacağını. Oyuncu olmak, farklı rollere girmek yaşamına nasıl yansıyor? MF :Beni en mutlu eden şey karşımdaki insanların kariyeri ya da sosyal statüsü ne olursa olsun içlerindeki oyun oynamayı seven çocuğu diğer insanlara göre daha çabuk görebilmek. M :Tamamen kişisel merakımdan soruyorum, asla oynamam dediğin rol var mı? Varsa nedir diye arkasına eklemezsem de ambiyansa ters

MF :Hikayesine inandığım her projedeki her rolü oynarım; cinsel tercihi ne olursa olsun... J M :Her rolün kendine has bir yüz tipi olduğuna inanıyor musun? MF :Mutlaka önemi var ama rolü oynayan oyuncuya göre değişir bu durum. Bazen ters köşe yapmak yani seyirciyi şaşırtmak da filme ya

Zipirit 29


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi da oyuna artı değer katıyor.

M :Hayal gücünün sınırlarını zorlayarak diyoruz ki; tiyatro oyunu esnasında oyuncuların üzerinde beğen butonu var, ve siz beğeni sayısını canlı olarak görebiliyorsunuz, bu sizin performansınızı nasıl etkiler? MF :Seyirci verdiği tepkiyle nerdeyse buna benzer bir şey yapıyor zaten. Özellikle komedi oynarken anında tepki alıyorsun ya da almıyorsun Yani butona hacet yok efem ve muhakkak bu durum oyuncuyu etkiliyor. M :Gelecekte tiyatronun internet üzerinden yapılabileceğine inanıyor musun? Bir tiyatro portalı olacağına, bu portal üzerinden tanesi 1 liradan belki milyonlarca kişiye bilet satılacağına, bu şekilde sektörün radikal değişime uğrayacağına inanıyor musun? MF :Büyük konuşmak istemem ama Zipirit 30

onun olması biraz zor lakin bu durumun büyüsü tam da, şimdi ve o anda olmasında ve daha da önemlisi seyirci, artı onun tepkisi de oyunun yarısı... Mesela on binlerin katıldığı konserlerde benzer uygulamalar yapılıyor fakat orda canlı seyredenlerin enerjisi, aynı konseri domine ediyor... M :Teknolojinin imkanlarıyla yaratılmış hologram sanatçı Hatsune Miku’nun insanoğluna verdiği canlı konserden sonra gelecekte şu an ki aktörlerin ve aktrislerin mesleğinin tehlikeye gireceğini düşünüyor musun?


Önce hisset, sonra Zipirit !.. MF :Mutlaka bu durumunda bir alıcısı çıkar ama tek başına korkutacak hale geldiğini umarım ben görmem J M :Gelecekte sinema ve tiyatro sektörünün hologram yaratan kişilerin eline geçeceğine inanıyor musun? MF :Belki de gelecekteki tiyatrocular da bu işin ucundan tutacaklar, belli olmaz.. M :İleride Türkiye’de de hologram sanatçı olsa, onun oyuncu koçu olmayı kabul eder misin? MF :Şimdilik hayır.. M :Zaman makinesi icat edildi, 1594’e dönsen, Shakespeare’in ilk oyunu için ona tavsiyelerin olur mu? MF :Hayır. Sadece daha yazmasını isterdim herhalde.

çok

M :Dijitalize bir veri üzerinden insan

ama hep daha fazlası gerekecek çünkü insan her gün yeni bir duyguyu tanıyan, anlayan ya da anlamaya çalışan bir varlık. Zipirit’te seni ağırlamak büyük keyifti, teşekkür ediyoruz Mert Fırat. Ve kendi adıma… Röportaj sorularını hazırlayabilmek için hakkında araştırma yaparken, senin dünyana girmek, “hmm Mert Fırat’ın penceresinden yaşam nasıl görünüyormuş” diye düşünmek, benim için keyifliydi. Başarılı kişilere başarılar dilemek anlamsız olur sanırım, yaşam güzellikler getirsin sana hep böyle diyeyim. (Benim kulağıma daha hoş geldi adeta) Tüm Zipirit dergi ekibi adına, okuyucuları adına, ve kendi adıma teşekkürlerimle... :)

duygularının inanıyor musun?

aktarılabileceğine

MF :Kısmen yapılıyor ve yapılacakta

melodi@zipirit.com Zipirit 31


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi

Ulusa çağırış….! Foton kuşağına giriyoruz. (Tamam biliyoruz demeyin bir okuyun

yahuuu) FOTON; Samanyolu Galaksisinin belli bir bölgesinde yer alan ve güneş sisteminin tüm gezenleriyle birlikte 2012 yılında gireceği öne sürülen yüksek enerji alanıdır. Bu teoriye göre insanlığın 6 gün içerisinde tamamen değişeceği öne sürüm sürüm sürülüyor. Biliyoruz kardeşim... Biz hazırlıklarımızı yaptık. Halay ve Mezdeke eşliğinde altı gün altı gece eğlence var. Fedon da yeni bir albüm yapacakmış zaten. Zipirit 32

Fedon dan fotona best offf ulen offf şeklinde… Mayalara göre 2012 yılı insanlığın yükselişinin başlangıcı olacak, bu dönemde içinde yaşadığımız çağ sona ererek yeni bir çağ başlayacak. Yurdum insanı rahat olun,bu bilgiler bizim için değil. Maya tutmayanlar ya da mayası bozuk olan ülkeler için. Biz ülke insanları olarak zaten çağ dan çağa atlayıp durduk. Mayamız sağlam. O yüzden sadece biz göreceğiz, anadan üryan gözlerle bu kuşaklar arası geçişi. Bunun sebebi hikmeti nedir diye sorarsanız eğer


Önce hisset, sonra Zipirit !.. (Sormamanız da ben sormuş olduğunuzu farz ederek vecd ile secde ederek yanıtlayacağım) Türkiye’de yaşayanların kuşak geçişlerine karşı bağışıklık sisteminin güçlü olmasından kaynaklanıyor da ondan.

1071 kuşağı ile başladığıma inandırılıp, 1453 kuşağı ile çağ atlatılarak büyütülen ve mehter’lenen kuşaklar, ellerinde kuşak dolusu ganimetlerle, bellerinde gayret kuşakları ile iyice karınlarını doyurduktan sonra uykuya daldı. Aklı başında biri çıktı,”Yeteeerrr beeee” dedi.

Malkoçoğulları ve Tarkan’ın “atıl kurt” söylemleri ile dinlendik. Bu kadar tembellik yeter dedik. Al sana Ressam Kenan Evren (Soyadı bile foton kuşağı habercisiydi kimse fark etmedi.) önderliğinde 12 eylül 80 kuşağı. Özümüzün farkına vardık. Haydi çağ atlayalım dedik. Öz Al dık çağ atladık. Bu arada çeşitli geçiş yolları da yarattık. Arabesk ve taverna eşliğinde coşan yudum insanı bir doz Ferdi ile ağlama yeteneği kazanırken, bir buçuk doz Orhan baba ile isyankarlık refleksi kazandı. Ooooh misssleeerrr gibi “Sen de mi Leyla.” Daha sonraları Leylaların yerini Olgalar İrinalar Natalialar aldı. Ve böylece uluslar arası atlayışlar yaptık. Milenyumu nasıl atladık ben bilmiyorum o gece çok sarhoştum. Bu bilgi bende yok.. Rahat olun kardeşlerim.Bu foton denen marduk mahluk bize bir şey

Böylece 29 ekim 1923 kuşağını oluşturup niv eyç e geçtik. Yetmedi, 1960 kuşağını yarattık, biraz süsleyip 1971 kuşağı oluşturduk. Yorulduk. Zipirit 33


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi yapamaz. Yine ayakkabılar bağcıklı olacak, gazeteler spor sayfasından başlanarak okunmaya devam edecek,magazin eklerinde ilk önce güzel hatunların resimlerine bakılıp iç geçirilecek, ürünlerin son kullanma tarihleri 2013 olacak,yeni yıla girişte 10 dan 0 a kadar sayılacak,Taksim meydanında uluslararası atlayışlar devam edecek,seneye görüşürüz esprisi yapılacak,şike soruşturması sonuçlanmayacak, şampiyonluk bizim hakkımız söke söke alamaz mıyız? denecek,herkes birbirine “nerelisin hemşerim” sorusunu sormaya devam edecek,düğünlerde takı merasimleri hiç bitmeyecek,mektuplarda büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden

Zipirit 34

öpülecek,Milli takım yenilmeye devam edecek,birileri otobüs tepesinden bağırıp “yola devam” yalanını söylemeye devam edecek.Biz ne kuşaklar atladık,ne kuşaklar atlattık.Bize bişeycikler olmaz.. İhtiyar Delikanlı ihtiyardelikanli@zipirit.com


Önce hisset, sonra Zipirit !..

Zipirit Tur İftiharla Sunar Akturus yıldız kapısına haftasonu gezisi Merkezi güneşle hizalanmak, 5.boyutsal aktivasyon güçlerinizi hızlandırmak, yükselişinize izin veren 5.boyut enerjinizi aktive etmek istiyorsanız bu gezi tam size göre. Geziye katılacakların eş, dost ve akrabaları ile vedalaşmaları, gezi gününe kadar geçen süreyi dünyada üzerinde yapmak istedikleri son şeyi yaparak geçirmeleri önemle rica olunur. Boru değil, yıldız kapısı bu, gitmesine gideceğiz de dönebilecek miyiz sorusu, uzay zaman sürekliliğinde sürekli cevapsız adeta. Ayrıca dileyenler Pleiades, Sirius, Aldeberan , Scorpio, Andromeda , veya ‘Merkezi Güneş Ayı – Alano Gezegenlerine transit geçiş yapabileceklerdir. (Transit yolculuk farklı ücrete tabidir) Geleneksel nostaljik tur

Bu da yeni, cancanlı tur. Artık hangisini isterseniz ona yazılıyosunuz…

zipirittur@zipirit.com Zipirit 35


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi

Maymunlarla insanlar arasındaki tek fark nedir biliyor musunuz? Bir şeyi elde etme politikalarımızın işleyişi... İnsan istediği şeye ulaşmak için önce bir plan belirler: tatile çıkacaksa kendine rota çizer, birinden hoşlanmışsa karşıdakinin

karakterine göre onu tiyatroya, bara, sinemaya götürerek ve zeka pırıltıları saçarak üzerinde etki bırakmaya Zipirit 36

çalışır, dil öğrenecekse önce hangi kursa gideceğini belirler... Kısacası bir sürü haritası, bir dolu planı, sepet sepet düşüncesi ve ona göre hareket edeceği bir şeması vardır insanın... Zafere giden yol çetrefilli ve dolaylıdır... Lakin maymun farklıdır... Hiçbir planı olmaksızın direk hareket eder: mangonuzu mu istedi? Gelir, zorla alır, ağaca çıkar ve size baka baka yer... Budur!... Maymun gelir ve alır... Size kızmışsa bir de tepedeki ağaçtan üzerinize üre bırakır efendim... Size geri vereceği tek şey de bu olur zira... Mangonuzu geri almak isterseniz, arzunuzun bedelini maymun çişiyle ödersiniz... Budur!... Maymunlar çok dolaysız hayvanlardır... Benim maymunlarla ve bilcümle hayvanla yaşadığım maceralar, gezilerimin olmazsa olmazlarını oluşturuyor... Örneğin bir geziden bir bukalemun tarafından ısırılmadan dönersem, kendimi o geziden hiçbir şey alamamış sayıyorum... Ellerimin


Önce hisset, sonra Zipirit !.. ve kollarımın en nadide izlerini hep tropik hayvanlar oluşturuyor, kendimi

O (Sağ kulak memesini göstererek) : Bu yara 1991 yılında Körfez Savaşı sırasında oldu... Ben (Sol dirseğimin altındaki mantı şeklinde yarayı göstererek) : Bu 2012'de bir bukalemunu cimcirmeye çalışırken Singapur'da oldu... Ben ciyak ciyak bağırırken, güçlü dişleriyle koluma yapışan bukalemun tüm akrobatik yeteneğini göstererek benden bir parça almayı başardı... Mutluyum, gururluyum... O (Mabadının sağ alt köşesini göstererek) : Bu 2003'de Irak Savaşı esnasında oldu...

ısırtmadan duramıyorum... Başrollerini Mel Gibson ve Chris Rock'ın paylaştığı Cehennem Silahı4 filminin bir sahnesinden esinlenerek şöyle bir replik geçmişti bir arkadaşımla aramda bu ısırıklara ve yaralara istinaden:

Ben (Sağ ayak bileğimin üzerindeki diş izlerini göstererek) : Madagaskar'da dibi görünmeyen sularda yürürken üstüme yapışan ve benden ayrılmayı katiyetle reddeden

O (Sol üst kolunu göstererek) : Bu yara 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında oldu. Ben (Sağ başparmağımdaki dikişli yarayı göstererek) : Bu 2010'da Tayland'da bir maymunun mıncırması sonucu oldu, ananasımı paylaşmak istemedim... Geldi, ısırdı, aldı, ağaca çıktı ve gözümün içine baka baka yedi.... Zipirit 37


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi sülükleri tuz bulamayıp, bıçak kullanmak suretiyle tenimden

yapan tarantulaya kadar bütün hayvanat bahçesi anılarım hafızamda canlanıyor ve akın akın odaya uçuşuyordu... Bu hikayelerden alınacak dersler var tabii, onlar da şunlardır efendim: 1.Fil yoluna kamp kurma... Fil yolu üzerinde pansiyon kiralayacaksan da parasını peşin ödeme... Güldür güldür odana doğru yürüyen bir fil familyasını gördüğünde “Hay Allah, keşke ödemeseydim odanın parasını...” diye geçiyor insanın içinden...

ayırırken oldu bu izler... Arkadaşım gözlerine lamba tutulmuş koyun gibi şaşkın şaşkın bakıp pes etti; lakin ben artık duramıyordum... Bir kere başlamıştı bu hayvanlarla enteresan macera anıları... Durduramıyordum kendimi... Bir keresinde Sri Lanka'da yağmur ormanlarının ortasında pansiyonu basan fillerden başlayıp, Dambulla'da bir paket mengustin için beni patak patak pataklayan maymun ailesine, Venedik'te kafama gözüme bisküvi muamelesi yapan güvercinlerden, Trisibihina Nehri üzerinde kurduğumuz çadıra sinsince girip burnumda flemenko Zipirit 38

2.Etrafta aylakça dolaşan bir maymun ailesi varken meyve yemeyi aklından bile geçirme, onlar gidene kadar meyve satın alma... Yoksa paran boşa gider... Şapkam var diye sevinme, her an bir maymun konseyi dolaysız yoldan çat diye el koyabilir eşyalarına ve sen sadece bakakalırsın... Fıstıkla beslediğin maymun, fıstıgın yere düştüğünü anlayıp “bunu yıka” diye sana geri verirse de yıka... Yoksa vay haline... 3. Adının maymun familyasıyla anılmasına çok alınan bir grup hayvan var: lemurlar... Sen sen ol etrafta lemur varken onlara maymun deme, tokatı yersin... hem de


Önce hisset, sonra Zipirit !.. Osmanlı tokatı... Lemurlar çok kibar hayvanlardır lakin kızdıklarında orada bulunmak istemezsin... 4. Etrafta bebek bir fil varsa, muzların sana kalacağını düşünme... Bebek fili mıncıklayabileceğini aklından bile geçirme... Unutma; her bebek filin kocaman bir anası vardır... Tecrübeyle sabittir, filler göründükleri kadar hantal değiller konu insan kovalamaya gelince... Ah bir de kendini bebek bir file öptürmek demek yüzünün baştan aşağı fil sümüğü olması demektir, bunu asla aklından çıkarma... Temizlemesi zor oluyor... Benden söylemesi...

Paşa Postası: Ohoooooo, ben ne diyorum sen ne yapıyorsun anacım yahu... Sen gezip tozarken ve başka hayvanlarla beni alenen aldatırken, ben burada bir tavuklu mamaya hasret yaşıyorum... Az gez de bana tavuklu mama al artık... Halka sesleniyorum... Mama balıklı mı tavuklu mu hatırlamak bu kadar zor mu? Bu kadının beynini de yemişler sanırım o tropik gezilerde... İsyaaaaannnnnnnnn.... Bu arada RTE Okmeydanı'nı Amsterdam'a bağlayacak mı bilen var mı? Ona göre vizeye başvuracağım...

5. Ve en önemlisi savaşmak yerine gez... Daha çok yara izin olur lakin anlatacak daha keyifli hikayeler biriktirirsin... Hem böyle birilerini tavlamak daha heyecanlı ve kolay oluyor... Referans Cehennem Silahı-4 yara gösterme sahnesi.... İnanmayan açsın izlesin... Efendim, seyahatlerde yapılmaması gereken şeyler konumuzun bu kısmını hayvanlarla iletişime ayırdık ya da iletişememeye... Bir sonraki sayımızda buluşana kadar ısırıksız kalın...

Ebru Durupınar ebru@zipirit.com Zipirit 39


Zipirit; kosmosun tek sprit端el mizah dergisi

Zipirit 40


Önce hisset, sonra Zipirit !..

Ayakla Akıl Burkmak Okulun bahçesindeki toprak sahada yapılacak futbol maçına ilk kez davet edilmiştim. Belki de futbol topu benim olduğu içindi bu davet, fakat sanmıyorum. Memnuniyetle kabul ettim ve şortları giyip sahaya çıktık.

ayağıma bir defa gelmişti. O da bizim takımdan biri diğerine pas verirken araya girdiğim için topun ayağıma çarpması suretiyle olmuştu. Bu çarpmanın etkisinden ya da heyecandan olsa gerek feci biçimde ayağım burkuldu. Sağ ayağım bağımsızlığını ilan etmiş ve ayak numaram aniden en az bir sayı artmıştı. Sonra Çetin koluma girdi ve beni hastaneye götürdü. Hastaneye geldiğimizde hastabakıcı, doktoru beklememiz için yatağın üzerine oturmamı söyledi. Çetin ayakta, ben oturarak doktoru beklemeye başladık. Bu esnada Çetin; -“Maçı seyrederken senin hangi takımda oynadığını anlayamadım iyi mi?” dedi.

Yaklaşık 40 dakika boyunca bir oraya bir buraya koştum, hevesle pas istedim, fakat o ana kadar top

-“Nasıl yani? Forvetim olum ben.” Dediğimde aklımdan hızla ” forvet ne ki?” düşüncesi geçti. Sanırım gol atıyordu. Zaten forvet olmakla hangi takımda olduğumun alakasını da Zipirit 41


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi kuramamıştım.

sıkarak

Çetin,

-“Şimdi acıyor mu?” dedi.

-“Pas istediğini görene kadar da seni hakem sandım valla” deyince ayağımla beraber beynim de zonkladı.

-“ı ıh acımıyor”

Tam “top benim olmasa da oynardım” diye haykıracaktım ki

Olumlu cevap almaya ant içmiş bir ruh haliyle daha sert sıkarak “Nasıl olur? dediğinde

Şimdi

acıyor

mu?”

–“Acımıyor, çünkü burkulan bacağım o değil” deyiverdim. Aynı anda Çetin tüm kahkahalarını doktorun yüzüne kusmuştu. Çetin’in oda içerisinde yankılanan kahkahaları ve doktorun kulaklarından içeri kaçan cümlemden sonra Exorcist filminde

tohtur geldi. Niye bu şekilde haykırmak istediğimi de anlamış değildim. Aniden olmuştu. Bu arada yine alaka olmadığını fark ettim tabii. Ayağımla beraber aklım da burkulmuş olabilir diye düşündüm. Neyse doktor robotik bir tavırla; -“Şikayetin ne?” diye sordu. -“Maç yaparken ayağım burkuldu” dememle birlikte acelesi olsa gerek hemen ayağımı nazikçe sıktı ve -“Acıyor mu?” diye sordu. -“Hayır” Zipirit 42

dediğimde

daha

fazla

gördüğüm bir sahnenin gerçeğini


Önce hisset, sonra Zipirit !.. yaşadım. Evet doktorun içine şeytan kaçmıştı. Ardından doktorun

AYAĞINI ALÇIYA AL, HEMEN GÖNDER” diye bağırmaya devam etti. Hastabakıcının ne suçu varsa? O esnada hastabakıcıya sarılıp “Tüm kabahat bende, sen sadece zavallı bir mazlumsun, ezildin ama rezildin, sana kim hasta bak dedi” gibi cümleler kurup hasta bakıcının aklını mıncıklamak istedim. Yapmadım ama. Ayağımı alçıya alacak kişiydi o. Doktor odayı terk ettiğinde, hastabakıcıya ayaklarımı gösterip

şeffaflaşan kafatasının içerisinde 36 amperlik sigortanın attığını yavaş çekimde izledim. Şeytanın ele geçirdiği doktorun, neden belli bir süre sessiz kaldığını ise var gücüyle haykırdığında anladım. Haykırık için nefes topluyormuş hayvan. “SEN BENLE DALGA GEÇİYORSUN HA!”

MI

“Yoo, bana hiç sormadan bacağıma saldırıp sıktınız ve acıyor mu diye sordunuz, hazırlıklı değildim ve ben de hemen cevapladım.” Bu cümleyi kurarken kaşlarımı çatı şekline getirmeye çabalıyordum. Utanmasam kaşlarımın arasına parmağımı koyup yukarı doğru çekecektim. “Jest ve mimikler önemli şeylerdi. Vücut dili de çok möhöm canım” diye iç geçirirken doktor yeniden nefes toplamış olsa gerek ki hastabakıcıya dönüp “BUNUN

-“Sadece ayaklarımın fotoğrafını çeksem gören iki farklı insanın bacağı sanmaz mı?” diye sordum. Cevap alamayınca -“Umarım doğru bacağımı alçıya alırsın” dedim ve bir tek ben güldüm. Sonra da hastabakıcının sadece baktığını asla konuşmadığını anladım. Belki de dili yoktu. Neyse en azından eli vardı. Ardından yan odaya geçtik ve var olan elleriyle hızlıca sardı alçıyı. Ayak numaram birkaç sayı daha büyümüştü artık. Hastaneden çıktığımda ayağımı belli bir süre eskisi gibi kullanamayacak oluşuma hiç üzülmedim. Çünkü o belli süreyi 20 günlük rapor belirliyordu ve bu da 20 gün tatil demekti. Heyoo. Oyumben oyumben@zipirit.com Zipirit 43


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi

kucaklaşacak, “aayyy hiç de sanıldığı gibi değilmiş bee, pek de tatlı bişi bu” diyecek…

Siz hala Egonuzla tanışmadnız mı ? “Herkes bir egodan bahsediyor, ama ben hala onu bulamadım, tanışamadım, yüzleşemedim, şöyle bi karşıma alıp da, “yaa bi anlat ne var ne yok” diyemedim, “ la nedir senden çektiğim, ego derdin hiç bitmiyor, yediğin nanelere bak, bu da mı sana yetmiyor egooo” diye iki sümsük çakamadım diyenler…İşte fırsat size geldi…

Kastık, yaptık…Varolana hayrola…

Kişisel ehemniyetlerimizin ötesine geçebilirsek bu etkinliği bir kaç arkadaş toplaşıp düzenleyebileceğiz. Orada egonuz sizi bekliyor olacak, al kardeşim, “işte kapı, işte sapı, işte ego” diyeceğiz. Durum budur… İsteyenler egosunu alıp dilediği yere götürebilecek, dileyen ego ile sonlandıracak, dileyenler Zipirit 44

ilişkisini

hasret

orada

Zipirit “Tüm güç benim içimde, istersem egoyu sıkar, suyunu bile çıkarırım evelallah” Şuur Atölyesi Zipirit

giderecek,

zipiritatolye@zipirit.com


Önce hisset, sonra Zipirit !..

Basit bişi istedim kosmostan Yazlıktayım. Yazın son günleri.Gece 11-12 gibi. Kumlara sırtüstü uzanmış, yıldızları seyrediyorum. Bi yandan da denizin getirdiği güsel dalga seslerini(hışşş hışşşşş diye geliyo ya, çok dinlendirici oluyo). Küçükken de sahil kenarındaki bankta yatar yıldızlara bakardık arkadaşlarla. Kesin biri kayacak diye hissettiğimizde(saflığımızdan mıdır, nedir?) bir yıldız kayardı. Şimdi de öyle hissedeyim, kaysın diye zorluyorum, bilincim fışkırdı

fışkıracak, o esnada 5-6 kişilik bi genç gurubu, ellerinde kırmızı bişey

(dilek

balonuymuş ya, öğrendik sonra) cıvıl cıvıl konuşuyolar. Yaz bitiyo ya! Yaz aşkları da bitiyo esasında ama bunlar bitsin istemiyolar(tam piskopatça bi durum dii mi, dii mi?(öyle ama neyse, tabii yaz bitti mi, onunla başlayan herşeyin bitmesi daha mantuklu gibi duruyo)). Birbirlerine sarılmışlar üç kişi gibiler(o yüzden çıkaramadık di mi başta, Zipirit 45


Zipirit; kosmosun tek spritüel mizah dergisi

tam olarak kaç kişi ?). Sürekli öpüşüyolar, hadi dileyelim, tutalım filan..Ne ki bu, tutulan nedir ? Derken ellerindeki kırmızı şeyi açtılar, büyüdü –lambalara takılan kağıttan abajur gibin bişi- altında da, tam ortasına gelecek gibi artı şeklinde tellerin birleşim yerinde yanıcı maddeyle harmanlanmış bi bez parçası(oh, hiç bitmicek sandım, cümle bi başladı, kapanası gelmedi..).Toplaştılar, daire filan gibi bişi oldu, sonra hepiniz tuttunuz dii mi gibi seslerin eşliğinde gönderiyoruz çığırtıları ve harrrr diye yakıverdiler bez parçasını..Sanırsınız uzaya yeni bi uydu gönderiyoruz (:))))..İçlerinde anlıyormuş gibi duran delikanlı balonu tuttuyor, uçacağını hissediyor sanki ve güvercini kendisine iade ediyor gibi atıveriyor havaya. .Velakin(ammasını Zipirit 46

yazmadım daha geliştirici oluyor, buraya yazınca da manasızlaştı ve daha çok yorucu oldu ama bundan sonrakiler için en azından bi hazırlık safhası hatta sınıfı gibi oldu, pekişti..) balon dolonk(bu kadar gürültülü değil ama, komik) diyerekten toprağa çakılıyor her seferinde(düzgün akış alamıyor adam sanırım balondan dedim, hatlarda sıkıntı var, balonunda evrilmesi tamamlanmamış olabilir, yükselemiyor bi türlü diye de ekleyiverdim) ve hüsran, acı, gözyaşı, dram, vb..Velhasıl kağıttan balon(bunun başka çeşitleri de var sanırsam, aklıma gelmedi şimdik) yana yana öldü toprağın üzerinde tüm içindeki dilek ve umutlarla..Ağladık bi müddet, ben içimden güldüm(çok komikti canım, herkes güldü ya olm, şimdi burda, hayret bişi..)..Sonra dilekler boşa gitmesin, kesin uçacaktı o balon,


Önce hisset, sonra Zipirit !..

bizim beceriksizliğimiz filan diyip bi tane daha aldılar gençler.İkinci balonda da aynı sona yaklaşmaya yakın benim farkıma vardılar, gülerek farkındalık yaratmışım sanırsam..Seçicilik oldu, teklif edildi ve balonu benim uçurabileceğime inanan sayısı artınca ben de kendimi

bi anda Jules sandım, hatta inandım, uçar ki bu diyorum içimden..Önce dilek tut dedi bi kız, tuttum dedim, gelmeden tuttum.Sonra elimde balon, altta bez parçası yanıyor, bıraktım usulca toprağa.Bi müddet sonra hafifçe kaldırıp yukarı doğru ittiriverdim.Valla uçtu..Sevinç, çığlık, gülmeler, arada biri sordu sen ne dilemiştin ki? Dedim ki, beklenti yüksek olunca balon kasılıyor, evren, sen kasılıyorsun, bilinç zor durumda kalıyor..Ben çok basit bişi istedim kosmostan. İnşallah şu balon uçar yarabbim, havaya da girdim didim içimden, dışımdan ve şimdi ise “Balonun uçmasını”.. Alt Beyin altbeyin@zipirit.com

Zipirit 47



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.