ÖN KAPAK ARKASI
EDİTÖRDEN Dergimiz hepimiz için “hayırlı” olsun! Dergimizin ilk sayısında sizlere buradan merhaba demekten büyük bir mutluluk duyuyoruz. Biltek okulları olarak öğrencilerimizin ruhsal açıdan sağlıklı bireyler olarak yetişmelerine büyük önem veriyoruz. Okullarımızdaki akademik yapılanmaların tümünde öğrencimizin ilgi ve ihtiyaçlarının farkında olarak, birey merkezli bir eğitim modeli geliştirmeyi hedefliyoruz. Kendini tanıyan, güçlü ve eksik yönlerinin “farkında”, değişen çağın gereksinimlerine ayak uydurabilen, donanımlı bireyler yetiştirmek en temel amacımız. Bunun emek ve süreç gerektiren bir çaba olduğunun bilincindeyiz. İnanıyoruz ki yetişmesine katkı sağladığımız çocuklarımız güzel günlerimizin müjdecisi ve mimarı olacaklar. Bu nedenle onları yakından tanıyarak, öncelikle kendilerine ve ilişki içinde oldukları sosyal birimlerin tümüne ayna tutmayı önemli bir sorumluluk olarak değerlendiriyoruz. Bu amaçla hazırladığımız dergimizde ilginizi çekeceğini düşündüğümüz konulara yer verdik. Siz değerli okurlarımızın önerileri sonraki sayılarımızda bize ışık tutacaktır. Ekibimizin ilk deneyimi olan bu çalışmamızın faydalı olmasını temenni ediyor, bir sonraki sayımıza kadar sağlık ve mutlulukla kalmanızı diliyoruz. Saygılarımızla
MELİKE İLERİSOY Uzman Klinik Psikolog Biltek Okulları Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölüm Koordinatörü
1
İçindekiler 01......................Giriş Yazısı ( Genel Müdür, Editör) 04...................Güncel Psikoloji Haberleri 07....................Çocukta Merak Duygusu 09....................Okul Öncesi Dönemde Sorumluluk Gelişimi 11........................Ebeveynin Ödevle İmtihanı 14......................Kitap Okuma Alışkanlığı 15......................Etkili Çalışma Yöntemleri 18......................Sınav Ürecinde Aile 20....................Üniversite Sınav Sistemi 22.....................Teog Sınav Sistemi 24....................Eğitici Hikayeler 26....................Kitap-Film Tanıtımı 29....................Tavsiye Kitaplar
2
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
04 Güncel Psikoloji Haberleri
07 Çocukta Merak Duygusu
11 Ebeveynin Ödevle İmtihanı
15 Etkili Çalışma Yöntemleri
18 Sınav Ürecinde Aile
22 Teog Sınav Sistemi
İçindekiler
3
Güncel Psikoloji Haberleri
FİZİKSEL AKTİVİTE OKUL BAŞARISINI ETKİLİYOR Araştırmalara göre fiziksel aktivite düzeyiyle okul başarısı arasında pozitif bir ilişki var. Vrije Üniversitesi’nde yürütülen ve yaşları 6 ila 18
beyine giden oksijen miktarını arttırıyor. Artan oksijen ise norepinefrin ve endorfin miktarını arttırarak stresin azalmasına neden oluyor. Stresten arınmış bir beyinde ise hücrelerin ve hücreler arasındaki sinaptik bağların oluşumu daha hızlı oluyor.
arasında değişen yaklaşık 12.000 katılımcının yer aldığı
Buna göre bilim adamları okul seçiminde öğretim
bir araştırmada öğrencilerdeki fiziksel aktivite düzeyinin
programları kadar fiziksel gelişimi destekleyen sosyal ve
okul başarısını arttırdığı ortaya konmuş. Buna göre
sportif etkinlikleri de dikkate almaları konusunda aileleri
fiziksel aktivite kandaki oksijen miktarını dolayısıyla da
uyarıyor.
4
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
AKŞAM YEMEĞİNDE HEP BİRLİKTE Ailece birlikte geçirilen yemek saatleri ergenlik dönemindeki uyum sorunlarını ve madde bağımlılığı eğilimini azaltıyor, akademik başarıyı ve motivasyonu arttırıyor. De Paul Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada 557 ergen uyum sorunu yaşayanlar ve yaşamayanlar şeklinde iki gruba ayrılıyor. Grupların bir hafta boyunca aileleriyle birlikte yemek yeme sıklıkları kaydediliyor. Araştırmanın sonunda uyum sorunu yaşamayan (daha az depresif, motivasyonu yüksek, madde kullanma eğilimi az) ergenlerin uyum sorunu yaşayanlara oranla haftanın en az 4 günü aileleriyle birlikte yemek yedikleri ortaya çıkıyor. Araştırmada birlikte geçirilen yemek saatlerinin aile paylaşımını arttırma yoluyla ergenlerin uyum sorunlarını azalttığı ortaya konuyor. Yani çocuklarla kaliteli vakit geçirmek için yemek saatleri önemli bir fırsat.
ÇOCUKLARDAKİ AŞIRI DUYARLILIK OBSESYON (TAKINTI) HABERCİSİ OLABİLİR Çocukluk döneminde yemek, uyku ve banyo saatlerinin düzenli olması sağlıklı gelişim açısından çok önemli fakat bu ritüellere sıkı sıkıya bağlılık, en ufak bir düzensizlikte problem yaşamak çok da sağlıklı bir davranış olarak değerlendirilmiyor. Özellikle belirli tekstil ürünleri, kumaş vb. maddelere karşı aşırı duyarlılık Obsesif Kompulsif Bozukluğun (OKB) erken dönem habercisi olabilir. Tel Aviv Üniversitesi Psikoloji Profesörlerine göre
aşırı duyarlılık ve çocukluk dönemi ritüellerine aşırı bağlılık Obsesif Kompulsif Bozukluğun başlangıç belirtileri olabilir. Araştırmacılar OKB hastalarının çocukluklarında dokunma ve tatma duyularının hassasiyetine dikkat çekiyor. Aşırı duyarlı çocuklar çevreleriyle baş edebilmek için kontrollü, sıralı, düzenli bir takım davranışlar geliştiriyorlar, uzun vadede ise bu davranışlar takıntıya dönüşebiliyor. Ritüeller ve OKB arasındaki ilişkiyi açıklamak için 2 araştırma yapılıyor. İlk araştırmada çocuğu anaokuluna giden ebeveynlere anket uygulanıyor (belirli hareketleri tekrarlama, nesneleri düzgün sıralama; yabancılar karşısında kaygılanma, olayların sonuçları hakkında aşırı endişe duyma, aile üyelerine bağımlılık, dokunulmaya aşırı duyarlılık), ikinci araştırmada ise 314 yetişkine obsesif eğilimlerini, kaygı düzeylerini ve duyusal hassasiyetlerini ölçen bir anket uygulanıyor. İki araştırma da obsesif bozukluk ve aşırı duyarlılık arasında kuvvetli bir ilişki olduğunu gösteriyor. Çocuklardaki duyarlılık belli ritüellere sıkı sıkıya bağlanmakla kendini gösterirken, yetişkinlerde düzen, simetri, kontrol takıntılarıyla kendini gösteriyor. Aşırı duyarlı çocuklar alışık olmadıkları, farklı durumları tehdit olarak algılıyor, ritüeller ise tehditle başa çıkmalarına (kontrol duygusunu arttırarak) yardımcı oluyor. Tabi ki belirli alışkanlıkları ve tercihleri olan her çocuğu OKB şeklinde değerlendirmek doğru değil. Burada önemli olan çocuğun ritüellere katı bir şekilde bağlanmış olması ve yerine getirmediğinde şiddetli huzursuzluk yaşaması. Yaş da bir diğer önemli belirleyici, 5-6 yaşlar arası tehlikeli sayılmazken 8 yaş ve üzerinde devam eden düzen ve kontrol ihtiyacı yetişkin OKB’sinin belirtileri olabiliyor. Güncel Psikoloji Haberleri
5
BEBEKLER UNUTMUŞ GÖRÜNSELER DE HATIRLIYORLAR Bebekler gördükleri nesnelerin, kişilerin ve durumların zihinsel bir temsilini kaydedebiliyorlar ve büyüdükçe bunları referans olarak kullanabiliyorlar. 15 yıl öncesine kadar insan gelişimi kitapları 6 aydan küçük bebeklerin nesne sürekliliğine (gözünün önündeki bir nesneyi bebeğin göremeyeceği bir yere kaldırırsanız bebek için o nesne artık yoktur/ yok olmuştur) sahip olmadıklarını yazarlar. Örneğin anne odadan çıkmışsa artık yoktur, bir daha geri dönmeyecektir. Günümüzde yapılan araştırmalar ise bunun doğru olmadığını gösteriyor; gözden uzak olanın zihinden de uzak olduğu bilgisi artık geçerliliğini yitirmiş durumda. Yani bebekler de hatırlıyor fakat zihinlerindeki hangi ipuçlarıyla ve nasıl hatırladıkları ise bilinmiyor. Araştırmalar bu bilinmezi şu şekilde yanıtlıyor: Bebekler gördükleri objelerin detaylarını hatırlayamıyor, fakat beyinlerin gördükleri objeyi hatırlatan genel ipuçları, işaretçiler saklıyorlar. Yani bebekler objenin ne olduğunu tam olarak hatırlamadan, varlığını hatırlayabiliyorlar.
TAKLİT YOLUYLA EĞİTİM OTİSTİK ÇOCUKLARDA SOSYAL BECERİLERİ DESTEKLİYOR Michigan State Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre otistik çocuklara başkalarını taklit etmeyi öğretmek sosyal becerilerinin gelişimini destekliyor. Taklit etme bebeklerde ve küçük çocuklarda iletişimi
6
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
ve sosyal öğrenmeyi geliştiren en önemli beceri. Otizmin erken tanısı tedavi sürecini de büyük ölçüde etkiliyor. Araştırmacılar genellikle 2-3 yaşlarında teşhis edilen otizm belirtilerinin 12 ay ve öncesinde de gözlenebileceğine dikkat çekiyorlar. Farklı gelişen bu çocuklara yönelik eğitim programları planlanırken de taklit yoluyla öğretimin önemini vurguluyorlar. Otizmin erken dönem belirtileri: Doğum ve 6. ay arasındaki dönemde; bebeğin fiziksel görünümü normal olmasına karşın, kolayca huzursuzlanma görülür. Nesnelere uzanmaz, anlamsız sesler çıkarmaz ya da mırıldanmaz. Göz kontağı kuramaz ve ender olarak güler. 6. Aydan 1 yaşına kadar; aileye karşı ilgisizdir. Kucağa alınmak istemez, basit oyunları oynayamaz, motor gelişim yavaş kalmaktadır. Oyuncaklar ilgisini çekmez, konuşma girişimi olmayan bu bebekler kendi el ve avuçlarına baktıklarında heyecanlanabilir. Katı besinleri çiğnemekte güçlük yaşanır. 2 – 3 Yaş arasında; gelişim biraz hızlanmış olmasına karşın sosyal ilişkiler kuramaz ve ilgi alanları çok sınırlı kalmıştır. İnsanlar onun için araçtır. Nadiren göz iletişimine girer. Nesneleri gözlemlemek, dokunmak yerine koklama ve yalamayı tercih eder. Anne babaya karşı ilgisizliği devam etmektedir. 4 – 5 yaş arasında; konuşmalarında sık tekrarlara girerler. Değişik konuşma stilleri edinmiştir, tekrarlayıcı, bağırarak ya da fısıldayarak konuşabilir. Hergün yaşadığı hayatın değişmesi, alışkın olduğu davranışlardan uzaklaşmak öfkelenmesine neden olur. İlki, kişisel iletişimleri sınırlıdır. Kendi kendine tekrarlayan ve uyarıcı davranışlara girer ve kendisine zarar verebilir. Kaynak: www.sciencedaily.com
Çocukta Merak Duygusu Merak duygusu insanoğluna verilmiş en değerli araçlardan bir tanesidir. Merak duygusu sayesinde araştırır, yeni şeyler öğreniz ve değişen yaşama uyum sağlayarak sürekli gelişiriz. Özellikle küçük çocuklardaki merak duygusu onların entellektüel gelişimi ve öğrenme sürecinde büyük önem taşır. İlk çocukluk yıllarından itibaren çocuk, merak duygusundan ve dünyayı keşfetme isteğinden dolayı yaşamın nasıl olduğunu öğrenmek ister, konuşmaya başlayınca merak ettikleri konuları daha fazla dile getirip sorular sorarlar. Merak, çocuğun dış dünyayla olan ilişkisiyle de ilgilidir. Çevresindeki insanları, eşyaları, hayvanları keşfetmek ve tanımak; çekmeceleri karıştırmak, dolapları açıp eşyaları almak, kapıları açıp kapatmak, içinde yaşadığı duygu değişimlerini hissetmek ister. Ama anne-babalar çocuklarının bu meraklı davranışlarını “yaramazlık” olarak algıladıkları için engellemeler ve kısıtlamalarla çocuğun merak duygusunu köreltebilir.
Merak ne işe yarar? Çocuğun yeni bilgiler öğrenmesini, anne babasından ayrı bir birey olarak kendi başına da hareket edebilmesini sağlar. Merak duygusuyla yeni şeyler keşfeden çocuğun kişiliği güçlenir, kendine olan güveni
ve olumlu duyguları artar, dış dünyayı da yakından tanımaya başlamış olur.
Neler hisseder? Çocuklar kitap, defter, gazetelere dokunmaktan çok hoşlanırlar. O merak duygusuyla gazete sayfalarını karıştırır. Çünkü çocuk, gazeteye dokunduğunda kendisi için yeni olan daha önce hiç tecrübe etmediği bir his hisseder, o hisleri ile gazete sayfalarını yırtar. Sayfaları yırtarken kulağına gelen sesler çocukta ayrı bir sevinç oluşturur. Çocuk dokunma hissinin kendisinde uyandırdığı merak duygusunun ve gazete sayfalarından çıkan ilginç seslerin heyecanını yaşıyorken, eğer anne baba çocuğun elindeki gazeteleri alıp “çok yaramazlık yapıyorsun, onları bana ver” şeklinde yaklaşırsa, çocuğunun merak içinde başladığı bu öğrenme sürecini sonlandırmış olur.
Merak duygusu nasıl ve ne kadar desteklenmelidir? Merak çocuk eğitiminde temel güçlerden biridir. Çocuk gelişiminde hep bir denge söz konusudur ve merak duygusu da buna paralel olarak dengeli bir gelişim göstermelidir. Merak duyguları körelmiş bir çocuğun öğrenme heyecanını kaybetme ihtimali ne kadar yüksekse, merak duygusu aşırı uyarılmış Çocukta Merak Duygusu
7
çocukların da sıkıntı yaşama ihtimali o kadar yüksektir. Çocuğun merak duygusu aşırı tetiklenir ama çocuk ruhen güçlendirilmezse, o zaman merak hissi çocukta birtakım davranış bozukluklarına sebep olabilir. Çocukta korkular gelişebilir, takıntılar oluşur ya da kaygı düzeyi yüksek bir çocuk haline gelebilir. Çocuk eğitiminde yapılması gereken şey, çocukta dengenin gözetilmesidir. Çocuğa verilmesi gerekenler bir denge içerisinde verilirse bir sorun yaşanmayacaktır.
NASIL DESTEKLENMELİ? NELER YAPILMALI? 1. Çocuklar doğuştan merak duygusuyla dünyaya geldiklerinden dolayı çocuğa daha fazla merak hissi duymasına sebep olacak bilgiler vermek yerine onun kendi dünyasında oluşan meraklı sorularına cevap verilmelidir. 2. Çocuklar soru sorduğunda sadece sorduğu şeye basit ifadelerle, yaşına uygun cevaplar verilmelidir. Çocuğun sorduğu sorulara bir cevap verilemiyorsa aile bu soruları bilmediğini, çocukla birlikte araştırıp doğru cevabı bulabileceklerini söylemelidir. 3. Merak ettiği konularda çocuğa inceleme ve farklı öğrenme yolları gösterilmelidir. 4. Çocukların merak hissinin yok olmaması için anne babaların “gerçekçi” olması gerekir. Çocuk kendisine verilen cevapların doğru olmadığını anlarsa ailesine soru sormaktan vazgeçebilir ve ailesini kendi içinde sorgular hale gelebilir. 5. Çocuklara merak duygularının gelişmesi ve yeni bilgiler öğrenmeleri için zengin bir çevre sağlanmalıdır. Bu durum çocuğun önüne materyalleri koyup, onu her zaman kendi haline bırakmak anlamına gelmemelidir. Aile de çocuğun kendi ilgi alanlarını keşfetmesi için onunla birlikte olmalı, deneyimlenmesine destek olmalıdır. Kaynak: Uzman Pedagog Adem Güneş’in makalelerinden faydalanılmıştır. BETÜL METE Psikolog
8
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
Okul Öncesi Dönemde Sorumluluk Gelişimi Sorumluluk; davranışların gerektirdiklerini yapmak, ne şekilde ve ne zaman yapılacağını bilerek sonuçlarını üzerine almaktır.
Sorumluluk almayı öğrenmek; diğer yönlerin, farklı becerilerin öğrenilip eğitilmesi gibidir. Çocuklar da davranışları doğru veya yanlış olsun, ne kadar çok denerlerse o kadar başarılı olabilirler. Çocukların kendi başlarına kararlar alabilmeleri, sorumluluklarını öğrenmeleri büyük ölçüde ebeveynlerinin tutumlarına bağlıdır. Anne babaların yaklaşımları eğer koruyucu bir tutum içeriyorsa, çocuk sorumluluk almaktan kaçınır. Çocukları için her şeyi yapmaları gerektiğini düşünen, çocuklarının tüm seçimlerine; yemeğinden giyimine, oynadığı oyunlarından arkadaşlarına kadar karar veren anne babalar, bu şekilde çocuklarını tüm sonuçlardan korumaya çalıştıkları için çocuklarının özgüvenlerini yok edip, yetersizlik hissine kapılmalarına
Çocukların eğitimine ilk başlanılan yer ailedir ve
sebep olabilirler. Oysa çocukların da belli sınırlar içinde
aslında çocuklar yetiştirilirken en çok dikkat edilmesi
kararlar vermelerine ve aldığı kararların sorumluluğunu
gereken husus; onlara neyi, nasıl yapacaklarını
taşımalarına destek olmak doğru olan yaklaşımdır.
ve sorumluluklarını öğretmektir. Sorumluluklarını
Çocuklar böylelikle sorumluluk almayı, kendi kendini
bilen özdenetim sahibi bir çocuk; kendi kararlarını
yönlendirmeyi öğrenirler. Bu sebeple çocukların iki
alabilen, kendine güvenen, başkalarının haklarına da
yaşından sonra kendi işlerini yapmalarına fırsat vermek,
saygı duyarak ihtiyaçlarını karşılayabilen ve yaptığı
ev işlerine yardımcı olmalarını istemek, sorumluluk
davranışların sonuçlarına da katlanmayı bilen bir
konusunda cesaretlenmelerine olanak sağlar. Kendisini
bireydir.
yönetmeyi başardığını gören, sorumluluklarını yerine getiren çocukların aynı zamanda kendilerine olan
ÇOCUK VE SORUMLULUK
güvenleri de artar.
9
FARKLI YAŞ GRUPLARINDAKİ ÇOCUKLARIN ALABİLECEKLERİ SORUMLULUKLAR İki ve Üç Yaş Çocuklarının Alabilecekleri Sorumluluklar • • • • • •
Oyuncaklarını toplayıp yerlerine koyabilir, Kitap, defter ve dergilerini dolaba yerleştirebilir, Tabak ve kaşıkları masaya koyabilir, Yemeğini yedikten sonra kendi tabağını kaldırabilir, Yemek masasının toplanmasına yardımcı olabilir, Yardımla giyinip soyunabilir.
Dört Yaş Çocuklarının Alabilecekleri Sorumluluklar • Yemek masasını kurabilir, • Oyun oynadıktan sonra oyuncaklarını yerlerine kaldırabilir, • Toz alma gibi basit ev işlerinde yardımcı olabilir, • Bulaşık makinesinin doldurulmasına yardım edebilir, • Alışveriş dönüşü malzemelerin yerleştirilmesine yardımcı olabilir, • Alışveriş sırasında söylenilen malzemelerin raftan alınmasına yardımcı olabilir, • Kolay hazırlanabilir yiyeceklerin hazırlanmasına yardım edebilir.
Beş ve Altı Yaş Çocuklarının Alabilecekleri Sorumluluklar • Yemek masasını her şeyi yerli yerine koyarak hazırlayabilir, • Yatağını düzeltebilir, • Kahvaltı hazırlayabilir, • Yemekten sonra kirli tabakları kendi başına kaldırabilir, • Kıyafetlerini kendi seçip kendi başına giyinebilir, • Telefona uygun şekilde cevap verebilir, • Kendi kendine hazırlanabilir, • Ev işlerini yapabilir, • Çiçekleri sulayabilir, • Hafta sonu faaliyetlerini yardımla yapabilir.
ÇOCUKLARA SORUMLULUK KAZANDIRMADA ANNE BABALARA DÜŞEN GÖREVLER • Çocuğunuza her koşulda şartsız sevgi gösterin, ne yaparsa yapsın ona değer verdiğinizi belli edin. • Çocuğunuza karşı olan koruyucu tutumunuzu değiştirmeye gayret edin. • İsteklerinizi çocuğunuza açık ve net bir şekilde ifade edin. • Çocuğunuzun kendi davranışlarının
10
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
sorumluluğunu almasına fırsat verin. • Çocuğunuzun yaşına uygun sorumlulukları belirleyin ve bu sorumlulukları yerine getirmesi için fırsat verin. • Ev içindeki sorumlulukları çocuklar arasında paylaştırırken haklarını gözetin, işleri eşit paylaştırmaya çalışın. • Yaşadıkları tüm olumsuz deneyimlerin, öğrenmeleri için gerekli olduğunu hatırlayın. • Eğer işi nasıl yapması gerektiğini bilmiyorsa, ona nasıl yapabileceğini gösterin. • Ebeveynler olarak model oluşturun. Çocuklarınıza sorumluluk kazandırmak için siz de sorumluluklarınızı yerine getirin. • Çocuklarınız sorumluluklarını yerine getirdiğinde, “çok güzel olmuş, aferin” gibi cümlelerle onaylayarak, onların kendilerine olan güvenlerini geliştirmelerine yardımcı olun. Kaynaklar Adem Güneş, Çocuk Terbiyesinde Doğru Bilinen Yanlışlar, Nesil Yayınları, 2008, İstanbul. Haluk Yavuzer, Çocuk Eğitimi El Kitabı, Remzi Kitabevi, 2000, İstanbul. Jane Bluestein, Anne Babaların Yapması ve Yapmaması Gerekenler, Hyb Yayıncılık, 2000. Ömer Baldık, Eğitim ve Psikoloji Rehberi, Timaş Yayınları, 2004. BETÜL METE Psikolog
Ebeveynin Ödevle İmtihanı... Okul hayatının vazgeçilmez zorunluluklarından birisidir ödevler. Zamanında ve dikkatle yapılması gereken bu görev hem öğretim hem de sorumluluk gelişimini destekleyen yönüyle önemli bir eğitim aracıdır. Ödevler aynı zamanda, anne-babalar ve çocukları arasındaki önemli bir çatışma alanıdır. Özellikle dönem başlarında ve küçük sınıflarda ödev yapmama sorunu her zaman gündemde olan sıcak bir konudur. Bu yazımızda çocuklarınızın ödev alışkanlığını geliştirmede sizlere yardımcı olacağına inandığımız çeşitli püf noktalarını paylaşacağız. ÖDEV YAPMA ALIŞKANLIĞININ GELİŞİMİNDE AİLENİN ROLÜ 4 Temel Prensip • Ev ödevlerine öncelik verin. • Ev ödevlerini olumlu bir deneyim haline getirin; ödeve sevgi, ilgi, bağımsızlık, eğlence ve otokontrol gibi olumlu yaşantıların eşlik etmesini sağlayın. • Ödevleri organize olma becerilerini ve etkili çalışma alışkanlıklarını geliştiren bir araç olarak değerlendirin. • Ev ödevleri için bir kurallar dizisi oluşturun, kurallara uyulmadığında gerçekçi yaptırımlar uygulayarak, sorumluluğu yerine getirmemenin sonuçlarıyla yüzleşmesini sağlayın.
EV ÖDEVLERİNE ÖNCELİK VERİN • Bir çalışma rutini oluşturun. Çocuğunuzun çalışmalarını günün aynı saatinde ve belirli bir yerde yapmasını sağlayın. Çalışma rutini oluştururken anne, baba ve çocuklarla birlikte ev içi diğer faaliyetleri de (TV izleme, ziyaretler vb.) dikkate alın. • Çocuğunuzun hangi zaman diliminde dikkatini daha iyi topladığını gözleyin. Ödevler için en ideal zaman okuldan döndükten sonra 1 saatlik dinlenmeden sonraki zaman dilimidir. Ödevler fiziksel ve ruhsal olarak uykuya hazırlığın başladığı 21:00’dan sonraya bırakılmamalıdır. • En doğru çalışma zamanı, tüm teknolojik aletlerin
11
kapandığı ve mümkünse tüm aile bireylerinin bir
tek başına çocuğun ödev yapmasını beklemek
çeşit çalışma halinde olduğu bir zaman dilimidir.
doğru değildir. Okuma faaliyeti yapılamıyorsa bile
Babanın gazete, annenin dergi okuduğu, kardeşin
en azından çocuk için cezbedici aktivitelerden bir
de kendi odasında resim yaptığı (bu olanaksızsa
süreliğine uzak durulabilir.
ödev zamanında küçük kardeş anne tarafından
12
• Bazı çocuklar kendi odalarında çalışmayı tercih
kitap okuma, resim yapma vb. aktivitelerle
ederken özellikle küçük çocuklar anne veya
desteklenmelidir) bir zamanda ödev yapmak çocuk
babanın yakınında çalışmayı daha keyifli bulabilirler.
için daha kolay olabilir. Tüm aile bireyleri TV izlerken
Çocuklara bir süreliğine böyle bir destek sunmak
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
ödevle ilgili olumlu duygular geliştirmelerine yardımcı olacaktır.
EV ÖDEVLERİNİ OLUMLU BİR DENEYİM HALİNE GETİRİN • Ödevlerde destek olun, düzenli yapılan ödevleri sözel olarak ödüllendirin. • Sürekli eleştiren ve düzeltmeye çalışan bir tutumdan uzak durun. • Ne zaman, nerde ve nasıl ödev yapacağına ilişin seçenekler sunun. • Ödevleri tamamlaması için çocuğunuzu cesaretlendirin, bu yaklaşım kendinden memnun olma duygusunu uyandırarak, öğrenme işleriyle ilgili bir kontrol duygusu sağlayacaktır. • Çocuğunuza istediği ödevden başlaması konusunda alternatifler sunun, bazı çocuklar önce türkçe ödevini bitirmeyi tercih ederken bazıları önce matematikten başlamak isteyebilir. • Çocuğunuz konuyu sıkıcı buluyorsa dinlenmesi için kısa aralar verin, 5 problem sonrası 5 dakika dinlenme gibi. • II. kademe ve lise öğrencileri için dönem dönem grupla birlikte çalışmayı teşvik edin. • İyi bir dinleyici olmaya çalışın, anlamakta zorluk çektiği konularda sabırla çocuğunuza yardımcı olun. • Ödevi asla bir ceza yöntemi olarak kullanmayın. • Henüz yeni öğrenilen bir konuyla ilgili çocuğunuzu test edin, araba kullanırken ufak sorular sorarak başlayabilirsiniz. • Başarılı bir öğrenci olması için yapılması gerekenler hakkında çocuğunuzla beyin fırtınası yapın.
hazırlanan ödevler çocuk tarafından hoş olmayan duygularla deneyimlenecek ve anneyle çatışmayı körükleyecektir. • Çocuğunuzdan yapılması gereken ödevin ne kadar zaman alacağını tahmin etmesini isteyin, özellikle belirli bir zamanı kapsayan ödevler için aşama aşama nelere ihtiyaç olduğu, nasıl yapılacağı ve her bir aşamanın ne kadar süreceği konusunda beyin fırtınası yapın. Bu yaklaşımlar ödevin çocuğun gözünde büyümesini engelleyecek, kontrol duygusu uyandıracak ve anneden gelen olumlu destek anneçocuk ilişkisini güçlendirecektir.
GÜNLÜK BİR PLAN OLUŞTURMASI KONUSUNDA ÇOCUĞUNUZA YARDIMCI OLUN • İlköğretim öğrencileri için günlük plan okuldan döndükten sonra biraz dinlenme, yemek, ödev, okulla ilgili diğer çalışmalar ve oyun-eğlence şeklinde bir sırayı takip etmelidir. Bu düzenin dışında çalışabilen öğrenciler olabilir fakat genel olarak izlenmesi gereken en verimli düzen bu şekildedir. • Düzenli ve planlı çalışmak dikkat süresini de arttıracaktır. Bu süre başlangıçta kısa iken (1. sınıf 15 dk, 2. sınıf 20 dk ), çocuk belirli bir plana uymaya alıştıktan sonra kendiliğinden uzayacaktır. Her 30-40 dk. çalışmanın ardından verilecek kısa bir mola, sıkılmadan kaynaklanan dikkat sorunlarını azaltacaktır. Melike İLERİSOY Uzman Klinik Psikolog
ÖDEVİ OTOKONTROL BECERİSİNİ GELİŞTİREN BİR ARAÇ OLARAK DEĞERLENDİRİN • Okuldan gönderilen ödevleri mutlaka kontrol edin, çocuklar bazen bugün ödev verilmedi gibi bir bahaneye başvurabilirler. • Belli bir sürece yayılan ödevleri küçük parçalara ayırın, malzemelerin temin edilmesi, genel bir taslak oluşturma, ödevin bir kısmını tamamlama vb. • Proje ve performans gibi yaratıcı düşünmeyi harekete geçiren ödevlerde kesinlikle fikir veren ve ödevi sahiplenen kişi siz olmayın. Konu ne olursa olsun, ödevler çocuğunuzun yaş seviyesi dikkate alınarak verilmiştir, değerlendirme de buna göre yapılacaktır. İzin verdiğinizde, dinlediğinizde, destek olduğunuzda hemen her çocuk kendi fikrini ortaya koyacaktır. Çocuğun sahiplenmediği, fikir ileri sürmediği, katılım göstermediği ödevin hiçbir faydası olmaz. Aksine annenin yönlendirmesiyle, mükemmeliyetçi bir yaklaşımla
13
Kitaplar Sessiz Öğretmenlerdir • Kitap okuyarak çocuklarınıza örnek olun. Okuyan anne-babalar çocukta okuma konusunda merak ve heves uyandırabilirler. Çocuklar iyi birer gözlemci olduğu için düzenli kitap okumanız, kitapla ilgili olumlu mesajlar gönderecek ve bu davranışı içselleştirmesini sağlayacaktır. • Alışkanlıklar küçük yaşlarda kazanılır. Çocuklarınıza okula başlamadan önce yaşına uygun kitaplar okuyarak, kitapları hayatının vazgeçilmez bir parçası olarak algılamasını sağlayabilirsiniz. • Erken dönemde okuma alışkanlığı kazanan çocukların kelime hazinesi ve düşünme yeteneği artmakta buna bağlı olarak yaratıcı zeka, dinleme ve konuşma yetenekleri de daha hızlı gelişmektedir. • 1-3 yaşındaki çocuğunuza kitap okurken hayvanlar temalı kitaplar oldukça faydalı olacaktır. Çeşitli hayvan seslerini taklit ederek, ses tonunuzu, ilgisini çekecek şekilde değiştirerek çocuğunuzun okuma ve dinleme eyleminden keyif almasını sağlayabilirsiniz. Fakat bu yaş grubu için okuma süresi genel olarak 5-10 dakikayı geçmemelidir. Çocuğunuzun sıkılmaya başladığını anladığınız anda kitabı bırakmalısınız. Aksi durumda çocuk kitabı sıkılma ve başka olumsuz duygularla eşleştireceği için ileride okumaya karşı olumsuz bir tutum geliştirecektir. • 3-5 yaşlarındaki çocuklar hikaye dinlemeyi severler, heyecanlı ve merak uyandıran hikayeleri dikkatle dinleyebilirler. Bu yaşlardaki çocuklarınızla da günde 10-15 dakika kitap okuma ve ardından 2-3 soru sorarak anlamasını sağlama egzersizleri yapabilirsiniz. • Uyumadan önce çocuğunuza kısa bir hikaye okumak rahat uyumasını sağlayacağı gibi, birlikte vakit geçirdiğiniz için ilişkinizi güçlendirecektir. • Öğrenmede merak duygusu çok önemlidir. Çocuğunuza konuşarak değil, onun ilgisini çekecek kitap ve dergileri etrafında bulundurarak kitaplara karşı merak duygusunu harekete geçirebilirsiniz. • Çocuğunuzun öncelikli olarak düzgün okumasını sağlayın, bunun için okumayı yeni öğrendiyse her gün yaşına uygun, büyük yazılı ve resimli
14
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
kitaplardan 10 sayfa sesli okuma yaptırın. • Okumaya geçiş sürecinde, çocuğun kendi sesini duyup düzeltebilme olanağı tanıdığından, sesli okuma çok önemlidir. • Sesli okuma yavaş ilerleyen bir süreçtir, beyin sesli okuma sırasında harfleri görsel olarak tanıma ve harfi uygun sesle birleştirme işlemine odaklandığı için anlama olmayacaktır. • Okuma hızı artmaya başladıkça sesli okuma yerini sessiz ve anlayarak okumaya bırakmalıdır. • Okunan kitap hakkında çocuğunuza kısa sorular sorabilirsiniz, böylece ne kadar anladığı hakkında bir fikriniz olabilir. Okunan kitapla ilgili kısa bir geribildirim alma, çocuğunuza anlayarak okumanın önemi hakkında bilinç kazandıracaktır. • Çocuğunuzun kendisine ait bir kütüphanesi olmasını sağlayın. Kitaplarını istediği şekilde yerleştirmek, kütüphanesiyle ilgilenmek kitapları sevmesine katkıda bulunacaktır. • Belli aralıklarla çocuğunuzla birlikte kitapçıya gidin, ilgisini çeken ve uygun bir kitabı alması konusunda yönlendirin. • Diğer tüm alışverişlerde olduğu gibi kitap alışverişinde de sınır koymak çok önemlidir, çok kitap almak sadece çocuğun ele geçirme dürtüsüne doyum sağlayacak bu da kitapları kolay elde edilebilen şeyler olarak görüp değersizleştirmesine neden olacaktır. • Her seferinde bir tane kitap almak iyi bir tercih olabilir, alınan kitap okunduktan sonra diğerini almak daha doğrudur. • Kitaplarda ‘iyi’ kadar ‘kötü’ nün de gösterilmesi gerekir. ‘İyi’ lerin aşırı vurgulandığı, gereğinden fazla ‘öğretici, ders verici’ kitaplardan kaçının. Aksi taktirde çocuk kendi doğrularını seçme becerisi kazanamaz. • Her kitap çocuğa bir şeyler öğretmek amacı taşımayabilir. Sadece eğlenmek ve keyif almak amacıyla okumalarını sağlayabilirsiniz. • Anne- babaların her eylemi bir tür öğretme, ders verme şekline dönüştürmeleri çocuklarda bıkkınlığa ve dirence neden olacaktır. Melike İLERİSOY Uzman Klinik Psikolog
Etkili Çalışma Yöntemleri Her bireyin çalışma yöntemi diğerinden farklıdır, bir kişi için doğru olan bir yöntem diğerinde işe yaramayabilir. Bununla birlikte çoğu kimsede işe yarayan, etkili sonuçlar veren bazı genel teknikler de bulunmaktadır. Bazı öğrenciler için çalışmak, motive olmak doğal ve kendiliğinden işleyen süreçlerdir, bazıları için ise zaman ve çaba gerektiren işlerdir. Okulda başarılı olmak, özellikle lise ve üniversiteye hazırlık döneminde, etkili çalışma becerilerinin varlığına bağlıdır. Kötü çalışma alışkanlıkları düşük notlara ve hayal kırıklığına yol açacağı gibi aynı zamanda önemli bir zaman kaybıdır. Bu yazımızda etkili çalışma yöntemlerinden söz edeceğiz. Başarıyı çalışma ve gayret olmaksızın sağlayacak sihirli bir değneğimiz yok, başarıya ulaşmak her zaman çaba gerektiren bir iştir. Herhangi bir öğrenme problemi yaşamadığı halde başarısız olan öğrencilerin en önemli sorunu etkili ve doğru çalışma becerisine sahip olamamalarıdır. Etkili çalışma becerisine sahip olmak kendine güveni, olumlu rekabeti arttırır ve okul işlerinde çocuklara bir kontrol duygusu kazandırır. Çocuklukta yerleşen iyi çalışma alışkanlıkları yetişkin yaşamdaki başarılar için de önemli bir önkoşuldur. Yukarıda da belirttiğimiz gibi çalışma tarzı kişiden kişiye değişiklik gösterebilir, öncelikle her çocuğun en iyi ne şekilde öğrendiği belirlenmeli, daha sonra, çalışmalar bu yönteme göre ve bir sistem içerisinde devam ettirilmelidir.
PROGRAM OLUŞTURMAK Gün içerisinde yapılacakların bir listesi oluşturulmalıdır, bu liste yazılı bir şekilde olabileceği gibi zihinsel bir şekilde de temsil edilebilir, unutmalara meydan vermemek için yapılması gerekenlerin kısa kısa yazılması etkili olacaktır. Ödevler, teslim edilmesi gereken projeler, sunumlar vb. görevlerin takibini yapabilmek için bir programa ihtiyaç vardır, programı hazırlamakla birlikte en
önemli konu işleri zamanında bitirebilmek için hazırlanan programı takip edebilmektir. Program aynı zamanda zamanı etkin kullanmanıza da yardımcı olacaktır. Program haftalık hazırlanabileceği gibi günlük olarak da hazırlanabilir, bu sizin kendi iç disiplin tarzınıza bağlı olarak değişebilir, önemli olan programda belirtilen görevlerin ertelenmeden bitmesini sağlamaktır.
ÇALIŞMA ZAMANI Çalışmak için uygun zamanın belirlenmesi kritik bir konudur. Zihinsel olarak dinlenmiş ve çalışmaya istekli olduğunuz zamanları takip edebilirsiniz. Okuldan eve döndükten sonra 1-1,5 saat dinlendikten sonra çalışmaya başlayabilirsiniz, ilköğretim çağındaki öğrenciler için çalışma süreleri maksimum 40 dk çalışma 15 dk dinlenme şeklinde planlanabilecekken daha büyük sınıflar ve lise öğrencileri için çalışma süreleri 2 saatin üzerine rahatlıkla çıkabilir. Önemli olan iç motivasyonun canlı tutulabilmesi ve çalışma sonrasında varılacak hedefin yer yer hatırlanmak üzere zihinde tutulmasıdır. Son günde yapılacak çalışmalar beynin bilgiyi öğrenmesi ve tekrar etmesi için zamana gereksinim duyacağından, bir fayda sağlamayacaktır. Yeni öğrenilenlerin aynı gün içerisinde ve süreçte sık sık tekrarlanması öğrenmeyi kolaylaştıracaktır.
ÇALIŞMA ORTAMI Çalışma yapmak için kullanılacak yer mümkünse aynı olmalı, değiştirilmemelidir. Zamanla ortam öğrenmeyi çağrıştıracağı için dolaylı olarak verimli çalışmaya katkıda bulunacaktır. Çalışma ortamı dikkat dağıtıcı objelerden uzak
15
olmalıdır. Çalışma ve öğrenme dikkati ve motivasyonu en üst düzeyde kullanmayı gerektirdiğinden, çalışma sırasında konsantrasyonu bozabilecek objelerin uzaklaştırılması gerekir. Buradaki en büyük engel televizyon, bilgisayar, telefon gibi iletişim araçlarıdır. Elinde cep telefonu kime nasıl mesaj yazacağını düşünen bir gencin verimli
ETKİLİ OKUMA (İSOAT) İlk ve son aşamalar bir ünitenin bütününe uygulanır; aradaki üç aşama ünitede yer alan konulara, yeri geldikçe uygulanır. Şimdi kısaca her aşamayı inceleyelim: 1. İZLE AŞAMASI: İlk aşamada ünitenin bütünü
bir şekilde çalışması olanaksızdır. Zihni meşgul eden
hakkında bir fikir edinmek için ünitenin başından
konular bir süreliğinde uzaklaştırılmalı, hoşa giden
başlayıp sonuna kadar hızla gözden geçiririz. Ana
bir durumsa verimli çalışma sonunda bir ödül olarak
başlıklar, alt başlıklar, şekil, resim, tablo vb. kısımlara
değerlendirilmelidir (2 saatlik çalışma sonunda en yakın
göz atınız. Giriş kısmını okuyunuz ve bölümün
arkadaşımla mesajlaşacağım, en sevdiğim şeyleri hayal
sonundaki öze t(gözden geçirelim) kısmını mutlaka
edeceğim vb.)
okuyunuz. Bu işi dikkatinizi toplayarak sadece 5–10
ÇALIŞMA MATERYALLERİ Ders çalışma sırasında size lazım olacak kitaplar, dergiler ve diğer kaynakları yakınınızda bulundurun. O ders için hangi kaynaklara ihtiyacınız olduğunu çalışma öncesinde zihninizde tasarlayın ve hazırlıklı bir şekilde çalışmaya başlayın. Aksi durumda ihtiyaç duyduğunuz malzemeleri almak için dersin başından kalkmanız dikkatinizi dağıtacak, zaman kaybına neden olacaktır.
BAŞARI YOLUNDA YARDIMCI YÖNTEM VE TEKNİKLER Başarı; doğru planlamanın yapıldığı, etkili
dakikada yapabilirsiniz. 2. SOR AŞAMASI: Göz atma aşamasında, ünite kapsamında yer alan konularla ilgili kafanızda sorular oluşturun. Nelerden söz ediliyor? ‘Ne, Nasıl, Neden?’ gibi sorular sorun ve daha önce bu konularda belleğinizde var olan bilgilerle bağlantı kurarak neler öğrenebileceğinizi kestirmeye çalışınız. Ünitenin başında ve içinde yer alan sorulara göz atabilirsiniz. 3. OKU AŞAMASI: Kafanızda oluşan genel fikir ve çıkardığınız sorular çerçevesinde konuyu, anlamaya çalışarak dikkatlice okuyun. Sorduğunuz soruları yanıtlamaya çalışınız. Okumakta olduğunuz konu
yöntemlerin kullanıldığı, istek ve ilginin eşlik ettiği
üzerinde düşünün ve belleğinizdeki ilgili konularla
bir süreçtir. Başarıyı yakalama hedefinde verimli ve
bağlantı kurmaya çalışın. Tanım, benzerlik, farklılık
etkili ders çalışma araçlarından İSOAT ve İFİKAN
belirten önemli kısımların altını çizin, ana noktalara
yöntemlerinden yararlanılabilir. Bu yöntemler, bir konuyu çalışırken ve dinlerken birbirini izleyen aşamaların ilk harflerinin bir araya gelmesiyle adlandırılmıştır. İSOAT ve İFİKAN yöntemi. Yöntemlerinin basamakları şu şekildedir:
Etkili okuma; İ......İzle (gözden geçir) S.....Sorular oluştur O....Oku A....Anlat (yüksek sesle özetle) T.....Test et (zihinsel olarak tekrar et)
Etkili dinleme;
16
işaret koyun, anahtar noktalara dikkat edin. 4. ANLAT AŞAMASI: İzle aşamasında tüm üniteyi gözden geçirmeniz gerekiyor. Ancak, Sor; Oku ve anlat aşamasını, ünite içinde bütünlük oluşturan ana konulara sırasıyla uygulamanız gerekiyor. Belli bir alt konuyu okuduktan sonra ana fikirleri hatırlamaya ve kendi kendinize anlatmaya çalışın. Tekrarlama, bilgileri belleğe yerleştirmenin güçlü bir aracıdır. Okuduklarınızı, kendi sözcüklerinizle ve tercihen yüksek sesle anlatın. Bu alt bölümü yeterince öğrendiğinizden emin olduğunuzda izleyen alt bölüme geçin ve sor, oku, anlat aşamalarını yeniden uygulayın. 5. TEST ET AŞAMASI: Üniteyi tamamladıktan
İ......İleriye bak
sonra özet kısmını bir kez daha okuyun ve soruları
F.....Fikirler edin
cevaplayın. Öğrendiğiniz yeni bilgileri zihinsel olarak
İ......İşaretlere bak
gözden geçirin. Uyumadan önce bunu yapmanız
K.....Katılım sağla
faydalı olacaktır çünkü uykudan önce yapılacak kısa
A....Araştır
bir zihinsel tekrar beynin uykuda bilgileri işlemesine,
N....Not tut
özümsemesine yardımcı olur.
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
ETKİLİ DİNLEME 1. İLERİYE BAK: Öğretmenin anlatacaklarını tahmin etmeye çalış 2. FİKİRLER EDİN: Öğretmenin hangi fikir ya da fikirleri vermek istediğini düşün 3. İŞARETLERE BAK: Kısaca, özetle, sonuç olarak gibi kelimelerin konunun esasını ve genel özetini vermeyi amaçladığını unutma 4. ARAŞTIR: Yardımcı kaynaklardan faydalanmaya çalış 5. NOT TUT: Anlatılan konuda kendince önemli saydığın bölümleri not al daha sonra tekrarla. Bu yöntemlerden yeterince ve programlı şekilde yararlanan öğrenci verimli çalışma alışkanlıkları kazanacaktır.
BUNLARI ÇABUK UNUTURUZ...! • • • • • • • • • • •
Tam anlaşılmamış konular. Aralıksız, uzun süre çalışma ile öğrenilenler. Tekrarlanmayan bilgiler. Mutsuz anlarda öğrendiklerimiz. Düşünülmeden ezberlenenler. Soyut, ilişkilendirmenin zor olduğu bilgiler. Uykusuzken öğrendiklerimiz. İlgi ve bilgi alanımıza girmeyen bilgiler. Stresli bir durumda öğrenilenler. Önemsiz olduğu düşünülen bilgiler. Çabuk Unuturuz...!
BUNLARI ÇABUK HATIRLARIZ...! • • • • • • • • • • •
Kişiye anlamlı gelen, tam anlaşılmış bilgiler. Bilinçli olarak hafızaya kaydedilenler. Çok tekrarlanan bilgiler. Mutlu, neşeliyken öğrenilenler. İsteyerek, yüksek motivasyonla öğrenilenler. Üzerinde düşünülerek öğrenilenler. Somut bağlantılar kurulabilecek, görsel bilgiler. Uykudan önce öğrenilip, sonra tekrar edilenler. İlgi ve bilgi alanımıza giren bilgiler. Stressiz bir ortamda öğrenilenler. Önemli olduğu düşünülen bilgiler. Kaynak
Eğitim Psikolojisi; Gelişim-Öğrenme-Öğretim, Pegem Akademi, 2015, Ankara. Melike İLERİSOY Uzman Klinik Psikolog
17
Sınav Sürecinde Aile Sınavlar; öğrenciler, aileler ve eğitimcilerin üzerinde durdukları en önemli dönüm noktalarını oluşturur. Özellikle TEOG, YGS ve LYS öğrencilerin hayatlarında ortaöğretim ve yükseköğretime geçişte önemli basamaklardan birini oluşturuyor. Eğitim sistemimizde, ölçme ve değerlendirmede eleştirilen birçok yönün bulunmasıyla birlikte bu sürecin sağlıklı geçirilmesinde öğrenciler, eğitimciler ve ailelerin sınavlara ilişkin tutumları ön plandadır. Değişen sınav sistemleri, soru sayıları, müfredatlar sınavların getirmiş olduğu psikolojik etkileri değiştirmeyi başaramamıştır. Sınavlar, toplumsal beklentiyi ve bilimsel zorunlulukları karşılayabildikleri ölçüde devam ederler, karşılayamadıkları noktada değişim kaçınılmazdır. Peki bu sınav sistemi ve hızlı değişiklikler karşısında ailenin beklenti ve tutumu nasıl olmalıdır, öğrenci için sınav başarısı, hayat başarısının önüne geçmesin ve öğrenci sınav kaygısı yaşamasın? Anne-baba-çocuk ilişkisinde çocuğun akademik başarısı önemli bir yer tutmaktadır. Çocuğun ilgi ve yeteneklerinin farkında olunması, ailenin akademik başarı beklentisine gerçekçi bir bakış açısı oluşturur. Özellikle sınav sistemlerinin sonuç odaklı olması, ailelerin peşin hüküm vermesine, sürecin nitelikli gözlemlenememesine neden olabilir. Süreci doğru şekilde değerlendirmek için her çocuğun zeka ve kişilik özelliklerini bilmek, onları tanımak, çocuktan yeteneklerine uygun düzeyde başarı beklemek, daha adil bir yaklaşımdır. Yapılan bir araştırma, anne-babaların öğrenci başarısına ilişkin beklentilerinin, öğrencilerin benlik algısı düzeylerini etkilediğini ortaya koymuştur. Aileleri tarafından başarı düzeyleri yeterli bulunan öğrencilerin benlik algısı düzeylerinin, güçlerinin üstünde bir başarı göstermeleri beklenen öğrencilerden yüksek olduğu belirlenmiştir.
18
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
Sınavlardaki başarı ve başarısızlık durumu, özellikle kimlik oluşturma süreci açısından değerlendirilirken öğrencilerin benlik algısında oluşacak olumlu-olumsuz etkiler göz ardı edilmemelidir. Günümüzde sınavlar, doğrudan bilgiyi ölçen bir sınav olmaktan çok, bilgiyi yorumlama, anlayabilme, muhakeme edebilme ve neden-sonuç ilişkisi kurabilme gibi becerileri temel almaktadır. Bu becerilerin gelişmesinde; kişinin doğru çalışma stratejilerine sahip olması, ders yükünün altından kalkabilmesi, daha önceki başarı ya da başarısızlıkları ve başkalarıyla yapılan kıyaslamalar gibi etkenler temel oluşturur. Düzenli çalışma alışkanlığı olan başarılı bir öğrencinin sınav kaygısı yaşamasında çevrenin beklenti ve kıyaslaması çok etkilidir. Çünkü bu durum davranışı harekete geçiren ve ona yön veren olgu olarak nitelendirdiğimiz motivasyonu düşürür. Mc Clelland, başarı güdüsünün temelinin çocukluk deneyimlerinde gizli olduğunu söylemiştir. Başarı güdüsünün gücü, önce bireyin genel enerji düzeyine bağlıdır (ki bunlar endokrin, metabolik etkenler ve diğer yapısal etkenlerle ilgilidir). İkincisi; kültürel etkiler, okul eğitimi ve başarı konusundaki aile değerleriyle ilgilidir. Üçüncüsü de; bireyde bağımsızlığı, kendine güveni geliştirecek çocuk eğitimidir. Başarıyı motivasyon sağladığına göre, bu güdüyü tehdit edecek her türlü çevresel ilişkinin önemle ele alınması gerekir. Tabiîdir ki her anne baba; çocuğunun iyi bir eğitim almasını, başarılı bir birey olmasını ister. Ülkemizde ilköğretimden ortaöğretime geçişte bazı okulların eğitimlerinin daha nitelikli olduğu düşüncesiyle anne-babalar çocuklarının bu okullarda eğitim görmelerini istemektedir. Bu tarz okulların sayısının yetersiz olması, öğrenci seçimi için bir giriş sınavının yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Aynı şekilde ortaöğretimden yükseköğretime geçişte de bazı sorunlar yaşanmaktadır. Ülkemizde yükseköğretime olan talep her geçen gün artmakta fakat nitelikli yükseköğretim kurumları artan bu talebi karşılayamamaktadır. Yükseköğretimde arzın talebi karşılayamaması sonucunda, yükseköğretim görmek isteyen gençler; iki aşamalı bir sınavla karşı karşıya kalmıştır. Sınav sürecinin başarılı bir şekilde sonuçlanmasında ailenin üzerine düşen sorumluluğu alması ve gence destek olması gerekir. İşte bu noktada sorumluluğu ve gereken desteği abartmamak, gencin sınırlarını, kendi kimliğini yok saymamak gerekir.
Ailelerin kendi yaşamlarında ulaşamadıkları hedeflere, çocuklarının ulaşmalarını beklemesi, gelen başarı veya başarısızlığı kendi hayatının bir uzantısı olarak görmesi sağlıklı bir yaklaşım değildir. Bu noktada en çok yapılan, iyi niyetli eğitim hatalarından biri de kıyaslamadır. Aileler çocuğun motivasyonunu arttırmak amacıyla, çocuğu gerek kardeşleri gerekse arkadaşlarıyla kıyaslarlar ve istedikleri modelleri gösterirler. Bu tutum, birçok öğrenci için olumlu bir motive kaynağı olmadığı gibi, çalışmalarını da sekteye uğratarak “Ne kadar çalışsam da ailemin istediği başarıyı getiremeyeceğim.” düşüncesine neden olabilecektir. En sağlıklı değerlendirme, genci kendi içinde değerlendirmek, bir önceki sınav ile bir sonraki sınav arasında gelişmenin ne kadar olduğuna bakmaktır. Öğrencinin eksiklerinin, hangi derslerden kaynaklandığının farkında olması ve olumsuza odaklanmaya fırsat vermeden çözüm için harekete geçmesi gerekir. Sınavlara atfedilen anlam, kaygıya düşürecek etkenlerden bir diğeridir. Ailenin ve çevrenin sınava yüklediği anlam ölçüsünde gençler sınavlara yönelik kendi algılarını oluşturur. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne baktığımızda sınavın şu şekilde tanımlandığını görürüz: “Öğrencilerin veya bir işe girmek isteyenlerin bilgi derecesini anlamak için yapılan yoklama, imtihan, test.” Sınav kaygısı yaşayan bireylerin; sınavı aileye bir borç ödeme, nasıl bir insan olduğunu ölçme, kendini ispat etme, iyi bir evlat olduğunu kanıtlama gibi birçok farklı anlam yükleyerek kaygılandıklarını gözlemleriz. Oysa sınav, kişiliğin değerlendirilmesi değil, sınava giren bireyin bilgi birikiminin değerlendirilmesidir. Sınavdan düşük puan almak, o kişinin gerekli bilgiyi biriktiremediğine; yüksek puan almak, bilgi birikiminin yeterli olduğuna işaret eder, iyi veya kötü evlat olduğuna değil.
Sınavlarla dolu eğitim hayatının hem başarılı hem de olağan bir şekilde seyretmesinde, öğrencinin hedefleri, seçimleri en büyük rolü oynar. Özellikle ergenlik dönemi gibi fiziksel, bilişsel ve duygusal alanlarda yaşanan değişimler, bu süreçleri mutlaka etkiler. Ancak bu etkinin uzun ve olumsuz olmasını engelleyecek en temel güç, bireyin hedefinin, uğruna birçok şeyden vazgeçeceği, çalışmalarında sabır göstereceği bir idealinin olmasıdır. Bu ideal, öğrenciyi gerekli çalışmayı yapmaya iter. Böylece sınav kaygısı şiddetli yaşanmaz ve girilecek olan sınav, hedefe götüren adımlardan biri olarak algılanır. Aileler çocuğun hedef oluşturmasında rehberlik etmeli, amaç oluşturması için fırsat vermeli; kısacası onlara sadece sınava hazırlanma sürecinde değil, hayata hazırlanma sürecinde de destek olmalıdırlar. Bu desteği çocuğa göstermek çocuğu sınav başarısına paralel değerlendirmekle değil; çocuğu kendi varoluşuyla kabul ettiğimizi, ona duyduğumuz sevginin sınavla artıp azalmayacağını hissettirmekle mümkündür. Kaynaklar Can, Gürhan. Lise Öğrencilerinin Benlik Tasarımını Etkileyen Etmenler. Anadolu Üniversitesi Yayınları, 1990, Eskişehir. Kasatura, İlkay. Okul Başarısından Hayat Başarısına. Altın Kitaplar Yayınevi, 1991, İstanbul. Tarhan, Nevzat. Makul Çözüm. Timaş Yayınları, 2012, İstanbul. TDK Sözlüğü. Dilek ASLAN TAŞÇI Psikolojik Danışman
Bu ayrım zihinlerde doğru şekillenmediğinde, sınav kaygısını yoğun yaşayan birçok öğrenci karşımıza çıkar. Ailenin kaygısı, çocuğa yansır. Çünkü kaygı, bulaşıcı bir hastalık gibi etki ettiği alanı genişletir.
19
Üniversite Sınav Sistemi (YGS-LYS) Hayat zorlu bir sınav ve bu sınavın içerisinde girilen nice somut sınavlar mevcut. Üniversite sınavı da bunların içerisinde çocuklarımızın hayatına yön veren, meslek seçimlerinde, kariyer gelişimlerinde kimlik ve rol kazanmalarında oldukça önemli bir aşamayı ifade eden bir basamaktır. Biz anne-babalar olarak bu süreçte onlara yardımcı olabilmek için üniversite sınav sistemini tanımanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Üniversite sınav sistemini kısaca şöyle özetleyebiliriz: Üniversiteye giriş sistemi 2 aşamalı sınavdan oluşmaktadır. • Birinci sınav “YGS” yani “Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı 1 oturumda, ikinci sınav “LYS” yani “Lisans Yerleştirme Sınavı” 5 oturumda yapılmaktadır. • YGS, mart ayının son haftası ( örneğin 2015 YGS 15 Mart); LYS ise haziran ayının son iki hafta sonuna (örneğin 2015 LYS 13, 14, 20, 21 Haziran) yayılarak yapılmıştır.
1. AŞAMA: YÜKSEK ÖĞRETİME GEÇİŞ SINAVI (YGS) »» YGS’de toplam 160 soru sorulacak ve süre 160 dakika olacaktır. »» Sınavda Türkçe Testi (Türkçe – Dil Bilgisi) 40 soru, Sosyal Bilimler Testi (Tarih 16, Coğrafya 12, Felsefe 7, Din Kültürü 5) 40 soru, Temel Matematik Testi (Matematik – Geometri) 40 soru, Fen Bilimleri Testi (Fizik 14, Kimya 13, Biyoloji, 13) 40 soru sorulmaktadır. »» Öğrencilere ortak alan derslerinden (Ağırlıklı lise1 konuları) sorular yöneltilecektir. Bazı derslerden ortaokul, lise-2 ve lise-3 konularından da sorular gelecektir. »» Bu bölümde muhakeme yapmayı gerektiren, yorum becerisini ölçmeye dayalı sorular sorulacaktır. Az da olsa bilgiye dayalı sorular da gelmektedir. »» Bu sınavda soruları doğru çözmek kadar soruları hızlı çözmek de önemlidir.
20
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
YGS’ye Kimler Girecek? YGS’ye 2 yıllık bir bölüm (Meslek Lisesi öğrencilerinin sınavsız geçişle geçtiği 2 yıllık bölümler hariç) ya da 4 yıllık bir bölüm isteyen herkes girmek zorundadır. Yetenek sınavlarıyla bir bölüm kazanmak isteyen, Polis Meslek Yüksekokuluna ve Astsubaylık Meslek Yüksekokullarına başvurmak isteyen adaylar da YGS’ye girmek zorundadırlar. Açıköğretim bölümlerine (2 veya 4 yıllık) girmek isteyen adaylar da YGS’ye girmek zorundadırlar. YGS Puanları Nerelerde ve Nasıl Kullanılacak? • • • • •
4 yıllık lisans programlarının bir kısmına 2 yıllık ön lisans bölümlerinin tamamına Astsubay Meslek Yüksekokullarına Polis Meslek Yüksekokuluna Özel yetenek bölümlerine YGS puanıyla başvurulacak.
»» YGS puanları 100-500 arasındaki ham puanlardan oluşacak. Bu ham puana okul puanınız eklendiğinde en fazla 560 olabilecek. Meslek liselilere kendi alanlarını seçtikleri takdirde en fazla 30 ek puan gelebilecek. Yani meslek liselilerin toplam puanları en fazla 605 puan (500+60+30=590) olabilecek. »» Meslek Yüksekokulu ön lisans programlarını, Açık öğretim ön lisans programlarını, Açık öğretim lisans programlarını (İngilizce Öğretmenliği hariç) tercih edebilmek için “ilgili YGS puan türünde” en az 140 puan almaları gerekir. »» Özel yetenek gerektiren lisans programlarına ön kayıt yaptırabilmek için (Eğitim bölümleri hariç) “YGS puan türünde” en az 140 puan veya 180 puan almaları gerekir. »» Bu alanların dışındaki alanlardan mezun olan adayların eğitim programlarına başvurabilmeleri için ise YGS puan türlerinin en az birinden 180 ve üzeri puan almaları gerekir. »» YGS’DE BARAJI GEÇEMEYEN ÖĞRENCİLER İKİNCİ AŞAMA OLAN LYS SINAVLARINA GİREMEYECEKLERDİR.
2. AŞAMA: LİSANS YERLEŞTİRME SINAVI (LYS) »» LYS sınavları 5 ayrı oturum halinde gerçekleşecektir. Her oturumda farklı bir sınav uygulanacaktır. Dileyen aday tüm oturumlardaki sınavlara girebilecektir. »» Öğrenciler girmek istedikleri bölümlere göre en az iki LYS sınavına katılacaktır. »» YGS’de 180 puan barajını geçen herkes LYS sınavlarına girebilecektir. »» Sorular lise-2, lise-3 ve lise-4 ağırlıklı konulardan
oluşacak; lise-1 konularından da az da olsa soru gelecek ve sorular daha çok bilgiye dayalı olacaktır. »» Sınavda LYS 1 Matematik – Geometri Testinde (Matematik 50, Geometri 30) 80 soru 135 dakika, LYS 2 Fen Bilimleri Testinde (Fizik 30, Kimya 30, Biyoloji 30) 90 soru 135 dakika, LYS 3 Edebiyat – Coğrafya Testinde (T.D. ve Edebiyatı 56, Coğrafya-1 24) 80 soru 120 dakika, LYS 4 Sosyal Bilimler Testinde (Tarih 44, Coğrafya-2 14, Felsefe Grubu ve Din Kültürü 32) 90 soru 135 dakika, LYS 5 Yabancı Dil Testi 80 soru 120 dakikada uygulanmaktadır. »» LYS’YE GIREBILMEK IÇIN YGS’YE GIRMEK ZORUNLUDUR. Puan Türlerine Göre LYS’de Çözülecek Testler »» Sayısal alandan üniversite sınavına giren bir öğrenci, YGS ve LYS 1 (Mat - Geo)ve LYS 2 (Fizik - Kimya Biyoloji) sınavlarına girmelidir. »» Türkçe- Matematik (TM) alanından üniversite sınavına giren bir öğrenci YGS ve LYS 1 (Mat - Geo) ve LYS 3 (Türk Dili ve Ed. - Coğ-1) sınavlarına girmek zorundadır. »» Türkçe - Sosyal (TS) alanından üniversite sınavına giren bir öğrenci YGS ve LYS 3 (Türk Dili ve Ed. Coğ-1) , LYS 4 (Tarih, Coğrafya-2, Felsefe Grubu) sınavlarına girmek zorundadır. »» Yabancı Dil alanından üniversite sınavına giren bir öğrenci YGS ve LYS 5 (İng, Almanca, Fransızca) sınavına girmek zorundadır LYS Puan Türleri Sınav sonucunda öğrenciler girdikleri testlere göre şu puanlara sahip olacaktır. (SAYISAL)
(EA)
(SÖZEL)
(YABANCI DİL)
MF-1
TM-1
TS-1
DİL-1
MF-2
TM-2
TS-2
DİL-2
MF-3
TM-3
DİL-3
MF-4 - Bu puanlar hesaplanırken testlerin ağırlıkları farklı olacaktır. »» LYS ham puanları 100-500 puan arasında değişmektedir. (Okul puanı da bu ham puanın üstüne eklenerek üniversite yerleştirme puanları ortaya çıkmaktadır.) Kaynak: www.osym.gov.tr Dilek ASLAN TAŞÇI Psikolojik Danışman
21
22
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
Ortaöğretim kurumlarına geçiş sistemi 2013-2014 öğretim yılıyla değişmiş ve TEOG sistemi olarak ele alınmıştır. Hem ortaöğretime geçiş hem de üniversiteye geçiş sistemi, özellikle değişikliğin ilk uygulandığı yıllarda öğrenciler ve aileleri için kaygı oluşturuyor. Genç nüfusun fazla olduğu ülkemizde, herkesin beklentisi kaliteli bir eğitim ile nitelikli ve adil bir seçme süreci olmasına rağmen, ideal olan sistem ne yazık ki oluşturulamamıştır. Buna rağmen her değişiklik mevcut sistemi etkilese de tam öğrenme açısından ele alındığında; öğrenci, içinde bulunduğu sınıf düzeyinin kazanımlarını öğrendiğinde sınav sürecine ve değişikliklere uyum sağlamakta zorlanmıyor. Bu bakımdan sınava hazırlık sürecini takip ederken, öğrencinin tam olarak öğrenebilmesi ve bilgiyi kullanabilir hale getirmesi hedeflenmelidir.
TEOG Sınav Sistemi’nde; • Ortak değerlendirmeler, her dönem iki yazılısı olan derslerden birincisi, üç yazılısı olan derslerden ise ikincisi olmak üzere, akademik takvime göre işlenen müfredatı kapsayacak şekilde yapılacaktır. • Ortak sınavlar, sınav takviminde belirtilen tarihlerde (Kasım ve Nisan aylarında) her sınav günü üç olmak üzere, iki günde altı oturum halinde yapılacaktır. • Sınav yapılacak okullarda sınav günleri ders yapılmayacaktır. • Öğrenciler olağanüstü haller ve özel durumlar dışında kendi okullarında, belirlenen sınıflarda sınava alınacaklardır. • Ortak sınavlarda her ders için çoktan seçmeli 20 soru sorulacak, değerlendirmede yanlış cevap sayısı doğru cevap sayısını etkilemeyecektir. Sınav süresi her ders için 40 dakika olacaktır. • Ortak sınavlarda A, B, C ve D kitapçığı olmak üzere dört çeşit kitapçık verilecektir. • Sınavlarda görevlendirilecek öğretmenler, kendi okullarından farklı bir okulda görevlendirileceklerdir.
Yılsonu Başarı Puanı Yılsonu başarı puanı, derslerin ağırlıklı puanları toplamının haftalık toplam ders saati sayısına bölümüdür. Yıl sonu başarı puanı tespit edilirken, bölme işlemi virgülden sonra dört basamak yürütülür. Bu puan öğrenim belgesinde belirtilir. Öğrencilerin ortak sınavlardan aldığı puanlar, 8’ inci sınıf yılsonu başarı puanı hesaplamasında da kullanılır. Ortak sınavlarda sınavı yapılan derslerin ağırlık katsayıları aşağıda yer almaktadır.
Dersler
Ağırlık katsayıları
Türkçe
4
Matematik
4
Fen ve Teknoloji
4
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
2
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük
2
Yabancı Dil
2
Toplam
18
Ağırlıklandırılmış Ortak Sınav Puanının Hesaplanması Ortak sınavlar kapsamında, sınavı gerçekleştirilen derslerden alınan puanlar kendi ağırlık katsayıları ile çarpılır. Çarpımların toplamından elde edilen değerin, derslerin ağırlık katsayılarının toplamına bölünmesi suretiyle ağırlıklandırılmış ortak sınav puanı hesaplanır. Puanlama 700 tam puan üzerinden yapılır.
Ortaöğretime Yerleştirmede Esas Puanın Hesaplanması Öğrencilerin; 6, 7 ve 8’inci sınıf yıl sonu başarı puanları ile 8’ inci sınıf ağırlıklandırılmış ortak sınav puanı toplanır. Elde edilen toplam ikiye bölünerek yerleştirmeye esas puan elde edilir. Puanlama 500 tam puan üzerinden yapılır.
Ortaöğretime Yerleştirme Ortaöğretime yerleştirmeye esas puan virgülden sonraki dört haneye kadar hesaplandığı için eşitlik olma ihtimali çok düşüktür. Buna rağmen puanların eşit olması durumunda aşağıdaki öncelik sıralamasına göre yerleştirme yapılacaktır; • Ağırlıklandırılmış ortak sınav puanı yüksekliği • Sırasıyla 8, 7 ve 6. sınıflardaki yılsonu başarı puanı yüksekliği, • Tercih önceliği, • Özürsüz devamsız gün sayısının azlığı etkili olacaktır. Kaynak: www.oges.meb.gov.tr Esra KARABACAK Psikolojik Danışman
23
Eğitici Hikayeler UZAK GÖRÜŞLÜ KUYUMCU Adamın biri kuyumcuya gelerek, ‘ Bana terazini ödünç verebilir misin? Altın tartacağım.’ dedi. Kuyumcu, ‘ Ben de kalbur yok.’ dedi. ‘ Benimle alay etme, senden terazi istedim.’ deyince; kuyumcu bu sefer de ‘Dükkanımda süpürge yok.’ dedi. Adam, ‘ Neden benimle alay edersin? Terazi istiyorum, süpürgem yok dersin.’diye sordu. Bunun üzerine kuyumcu, ‘Terazi istediğini duydum. Fakat senin yaşlı olduğunu gördüm. Bedenin zayıf elin ayağın titriyor. Altın tozlarını tartarken dökeceksin. Döktüğün altın tozlarını toplamak için de benden gelip süpürge isteyeceksin. Süpürdüğün altınları tozdan ayırmak için de kalbura ihtiyacın olacak. En son isteyeceğin şeyi tahmin ederek, sana bende kalbur yok dedim.’dedi. Mesnevide geçen bu hikaye, öğrencinin aşması gereken basamakların doğru tespit edilmesi ve gerçek ihtiyacının belirlenmesiyle değerlendirilebilir. Sınav sürecinde atılan adımlar, sonucu öngörmek açısından büyük önem taşır. Sonuca odaklanırken; süreci doğru kontrol etmek, eksik konular ve zorlanılan sorular için önlem almak gerekir ki varılan nokta tekrar başa döndürmesin.
24
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
KARAYI GÖRSEYDİM 4 Temmuz 1952 günü 34 yaşında bir kadın, Pasifik Okyanusu’na dalarak, Catalina adasından, 21 mil batısında kalan Kaliforniya’ya doğru yüzmeye başladı. Eğer basarılı olursa, bunu yapan ilk kadın olacaktı. Adi Florence Chadwick olan bu yüzücü, Manş Denizi’ni her iki yönde geçen ilk kadındı. O sabah su, vücudu uyuşturacak kadar soğuktu ve sis o kadar yoğundu ki, beraberindeki tekneleri güçlükle seçebiliyordu. Milyonlarca insan televizyonlarından onu izliyordu, köpekbalıkları ve dondurucu soğuğun etkisini hiçe sayarak 15 saat yüzdü. Yakındaki bir teknede bulunan annesi ve antrenörü, karaya çok yaklaştıklarını ve devam etmesini söyledilerse de o, kendisini sudan çıkarmalarını istedi. Azimli yüzücü, Kaliforniya kıyısına yarım mil kala sudan çıkısının nedenini şöyle açıkladı: Karayı görebilseydim, başarabilirdim! Vazgeçmesinin nedeni ne yorgunluk, ne de soğuktu. Tek neden, sis yüzünden karayı görememekti. Bu hayatın bir gerçeğiydi: Bir şeyi başarabilmek için, ortada gözle görülür bir hedef olmalıydı!
DIŞARIDAN GELEN OLUMSUZ MESAJLAR Bir gün ormandaki kaplumbağaların canları sıkılmış. İçlerinden biri bu can sıkıntısını bir sosyal aktiviteyle giderelim demiş ve ‘Şu tepeye tırmanınca oynayalım.’ Önerisini getirmiş. İçlerinden üç tane kaplumbağayı yarışmacı olarak seçmişler. Yarışmanın kuralı basitmiş. Tepenin en uç noktasına en çok kim yaklaşırsa o birinci olacakmış. Haberi işiten ormanın diğer hayvanları, yarışın yapıldığı yere toplanmış, kaplumbağaların eğlencesine ortak olmuşlar. Eee burası orman, geyiği de var, maymunu da. Geyikler, geyik muhabbetinde; ‘Hiç trekking yapan kaplumbağa görmemiştim. Hu haa ha’, maymunlar ‘Düşeceksin, kabuğunu kıracaksın, bak ters döner kalırsan bayırda çeviremeyiz ha. Hu haa ha’ Birinci kaplumbağa kendi kendine düşünüyormuş. ‘Yahu nasıl da herkes toplandı, rezil olacağım, nereden bulaştım bu yarışa, hay Allah. Ben vazgeçiyorum.’ demeye kalmadan yuvarlana yuvarlana başladığı yere gelmiş. İkinci kaplumbağa tırmanmaya başlamış. Bu kez de geyiklere, maymunlara ormanın eşeği, çakalı da katılmış onlar da kötü kötü şeyler söylemişler. Kaplumbağa çıkıyormuş çıkmasına ama ‘Yahu ne işim var burada, bir sakatlık çıkacak, düşüp kabuğu çatlatmasam iyidir.’ Diye düşünürken o da gerisin geriye yuvarlanmış.
Sıra gelmiş üçüncü kaplumbağaya. Yüzünde bir tebessüm, başlamış tepeye çıkmaya. Tüm hayvanlar ona gülüyor, o da onlara gülümsüyor. Tezahüratlar had safhada, kaplumbağalar dahil, herkes ‘Sen kaplumbağasın, tırmanmak senin neyine?’ diyormuş. Kaplumbağa ağır ağır çıkmış ta en tepeye varmış. Dönüp geriye bir el sallamış. Orman sus pus. Bütün hayvanlar şaşkın. Fısıltıyla ‘Aaa çıktı, hakikaten de çıktı, nasıl yaptı?’ diye konuşuyorlarmış. Tepeden dönen kaplumbağaya sormuşlar. ‘Nasıl yaptın?’ diye, kaplumbağa cevap vermemiş. Birkaç defa daha sormuşlar, bizimki yine cevap vermemiş. Kaplumbağa önlerinden geçip gitmiş. Bu kez de kaplumbağaya ‘Kendini beğenmiş cevap da vermiyor, artist ne olacak.’ gibi şeyler söylenirken yaşlıca bir kaplumbağa çıkmış ortaya, demiş ki ‘Boşuna günahını almayın, o sizi duyamaz; çünkü sağırdır.’ Kaynaklar Fidan, A.K. (2005). Mesnevide Geçen Hikayeler. Semerkand Yayınları. İstanbul. www.aktuelegitim.com Çelik, B.S. (2009).Beni Heyecanlandırıyorsun SBS. Elma Yayınevi 2009. Esra KARABACAK Psikolojik Danışman
25
26
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
KÜÇÜK AĞACIN EĞİTİMİ
GÜZEL İNSAN MODELİ
Forrest CARTER
Nevzat TARHAN
Say Yayınları/ Edebiyat Dizisi
Timaş Yayınları
Sevgiyi, duyarlılığı, dürüstlüğü, samimiyeti Kızılderili mantığıyla işleyen muhteşem bir kitap... Egemenlik ve güç tutkusu peşinde koşan Beyaz Adam’ın acımasızca yok ettiği Çeroki’lere ithaf edilen bu kitap, insanı ‘umursayan’, acılarını ‘paylaşan’, yaşamın bütünselliğini ‘savunan’ bir kültürün mesajı... Evrensel dostluk ve barışın hikâyesi... İnsani duyarlılığın görkemli direnişi... Yüzeysel ve mekanik ilişkilerin hâkim olduğu günümüzde, yitirilen değerlere saygı duruşunda bulunma denemesi... Heidi, Küçük Prens, Şeker Portakalı ya da Martı’daki samimiyeti, dürüstlüğü özleyenler; coşmak, sevmek, özgür olmak, hüzünlenmek, doya doya ağlamak isteyenler için... En çok da kitle iletişim araçlarının kölesi olanlar, yaratıcılığı körelten eğitimi sorgulamak isteyenler için...
Değerlerimizin birey ve toplum ruh sağlığı açısından önemini geniş bir bakış açısıyla ele alan, öğretici ve farkındalık kazandırıcı güzel bir kitap... Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Güzel İnsan Modeli adlı kitabında bireyin mutlu olmasını sağlayan değerleri ve bu değerlere sahip çıkmanın önemiyle ilgili bizlere geniş bir bakış açısı sunuyor. Değerlerin psikolojik dinamiğini ve yerinde kullanılmasının toplum ruh sağlığına olan olumlu etkilerini açıklıyor. Sağlıklı bir toplumun ancak sağlıklı bireyler tarafından oluşturulabileceği temeliyle, koruyucu ruh sağlığının önemini vurguluyor. Günümüzde cesaret, sadakat, affetme, paylaşma, cömertlik, sorumluluk, adalet kavramlarına olan duyarlılığın azalması, bu değerlerin popüler kültür tarafından göz ardı edilmesi hem bireyi hem toplumu kendine yabancılaştırıyor. Bu yabancılık yalnız ve mutsuz bırakıyor insanı... Tarhan, bu kitabında mutlu bir bireyi güzel insan modeliyle özetliyor.
27
BAŞARIYA GÖTÜREN AİLE
HER ÇOCUK ÖZELDİR
Doğan CÜCELOĞLU
Yönetmen : Aamir Khan Tür : Drama Ülke : India Dil : Hintçe, English Süre : 165 min
Remzi Kitabevi “Başarıya Götüren Aile”, sınav döneminde çocuklarına destek olmak için doğru ve etkili yöntemler arayan tüm anne-babalara iyi bir kaynak kitap. Her anne-baba, okul başarısı için çocuğuna yardımcı olmak ister. Bunun için elinden geldiğince maddi olanaklarını seferber eder. Çocuğuna sürekli ders çalışması gerektiğini vurgular, hatırlatır. Yeri geldiğinde çocuğuyla ilişkilerini gerer, kızar, bağırır, sinirlenir... Fakat bir türlü çocuğuna düzenli çalışma alışkanlığını kazandıramaz. Çünkü öğrenmenin bilimsel temellerini, çocuğun içinde bulunduğu dönemin gelişimsel özelliklerini, çocuğumuzun bireysel farklılıklarını bilmeden atılacak her adım, iyi niyetli de olsa, çocuğu engelleyebilir, okuldan ve akademik yaşamdan uzaklaştırabilir. İşte bu önereceğimiz “Başarıya Götüren Aile” isimli kitabın, çocuğunun başarılı olması için “çok çalış, oğlum/kızım” demenin, ya da tüm maddi olanaklarını seferber etmenin ötesinde bir şeyler yapmak isteyen anne-babalar için önemli bir kaynak teşkil ettiğini düşünüyoruz. İnsan hayatının her döneminde başarılması, üstesinden gelinmesi gereken önemli merhaleler, sınavlar vardır. Çocuklarımızda eğitim-öğretim hayatının başlamasıyla birlikte sınav maratonunun içerisinde kendilerini bulurlar. Bu sınavlarda gereken azmi ve çalışmayı göstermek öncelikli olarak elbette çocuklarımızın görevidir. Fakat bu uzun soluklu ve meşakkatli hazırlık sürecinde anne-babalara da önemli görev ve sorumluluklar düştüğü inkar edilemez bir gerçektir.
28
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
Disleksi (öğrenme bozukluğu) olan küçük bir çocuğun anne-babası ve okuluyla yaşadığı sıkıntıları konu alan film, çocuğu tanımanın ve ona uygun yaklaşımı bulmanın ne kadar değerli olduğunu vurguluyor. Sürekli yaramazlıklar yapan, derslerine çalışmak istemeyen, kitaplarını çöpe atan, okuldan nefret eden huysuz bir çocuk Ishaan... Babasından, öğretmenlerinden azar işiten, başarılı olan abi ile sürekli karşılaştırılan ve çözüm olarak yatılı bir okula gönderilen bu küçük dünyanın, resim öğretmeni Nikumbh ile tanışmasıyla hayatının nasıl renklendiğini ilgiyle izleyeceksiniz.
G. BAYRAK, Ş. BAŞGÜL, T. GÜNDÜZ, TİMAŞ YAYINLARI
AİLE OKULUNDA ÇOCUK EĞİTİMİ, REMZİYE ÖZDEMİR EŞİK YAYINLARI
ANA-BABA OKULU, K. AYDOĞMUŞ, A. BATLAŞ, Z. BATLAŞ, Ü. DAVASLIGİL, O. ÖNGÖRMÜŞ, E. KONUK, Ü. KORKMAZLAR, Ö. KÖKNEL REMZİ KİTABEVİ
BAŞARIYA GÖTÜREN AİLE SINAV DÖNEMİNDE ANA BABALIK: D. CÜCEOĞLU, REMZİ KİTABEVİ
KİTAPLIK TAVSİYE KİTAPLAR
AİLEDE CİNSEL EĞİTİM,
29
KİTAPLIK TAVSİYE KİTAPLAR
BU ZAMANDA ANNE BABA OLMAK,
30
A. İZCİ ÇOŞKUNER, POZİTİF YAYINCILIK
ÇOCUK EĞİTİMİNİN ANAHTARI: ÖZGÜVEN, T. HUMPHREYS EPSİLON YAYINCILIK
ETKİLİ ANA-BABA EĞİTİMİ, T. GORDON, SİSTEM YAYINCILIK
VAR MI BENİ ANLAMAK İSTEYEN?, N. TARHAN, TİMAŞ YAYINLARI
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
BOŞ SAYFA
31
BOŞ SAYFA
32
DENGEM Dergisi 2015 / 001 Biltek Kolejleri’nin Aylık Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Dergisidir.
ARKA KAPAK ARKASI