Acele Fanzin - 03

Page 1

. ekim 2017

1


. acele Fanzin

Acele Fanzin Sayı: 03 Kapak: Çingeneler Zamanı - Emir Kusturica (1988) Orta Kapak: Limonata - Ali Atay (2015)

İÇİNDEKİLER: Acele Konuşma Tahir Efendi feat Bilal Akbulut Mavi Kuş Makineden Önce Saat Geceyi Altmış Sekiz Geçiyordu Sonsuza Uçan Kuşlar Mutluluk Üzerine

İletişim: acelefanzin@gmail.com facebook.com/acelefanzin 2

4 6 11 12 16 20 24 25


. ekim 2017

Ayıplarım gönül seni, Hâl bilmeze hâl sorarsın. Yanında bülbül dururken, Kargalardan gül sorarsın. Rodos Semahı

3


Acele

. acele Fanzin

şiir

Her şey yavaş yavaş başlar Bir bakarsın epey yol almışsın Yollar kayar ayaklarının altından Ve dünyaya camdan ayakkabılarla basarsın. Bir şeyler iğfal edilmiştir Zılgıt çeker bir yanında insancıklar Yamuk yumuk yürürsün Kemikleşmiş bir tahta iskeleden mavinin izine. Günler gül dökümüdür, paslı bir tende dikenler Göğün en tepesindeki, en parlak yıldızdır -tanrı Sırrını çözemediğin birçok şey Onun yanına kar kalacaktır -hâlbuki. Eşelenir en yüzeysel tin bile Her gezegenin çatısında bir baca tüter Evreni anlamak için kapattığın gözlerinden Dünyaya kanat çırpan kuş sürüleri yürür -gizlice. Yok olmak için var olanlar -ya da Var olmak için yok olanlar İki ucu birbirine zıt bir terazide çelişkidir Dövdüğün yağmurlardan daha hızlı birikir gözyaş4


. ekim 2017 ların Mor göz çukurlarının üstünde. Bir mumun alınganlığından korktuğun an ateşi unutacaksın Yanmayı becerebiliyorsan insansın, bizdensin biraz Her çöle soğuk bir iklim dadanmıştır Ve bir ten alıp götürmüştür ruhunu o sürgünden bu sürgüne. Uzun süre susarsın, hiçbir şey yapmadan, düşünmeden Sonra teker teker atlaslar açarsın önüne Gitmek bir şeylere yeniden başlamaksa eğer Gittiğini görmek istersin Sevdiğin her şeyin ve herkesin -acıtmadan. Her şey yavaş yavaş başlar Ve aniden biter -acele. Çağın Ö.

5


Konuşma

. acele Fanzin

deneme

İlkokulda konunun farkına hiç varamamıştım. Öylece geçiverdi. Lisede iyiydim, lise sanki gerçek hayatımla paralel başlamıştı, ikisini bir tutmak kolaydı veya kolayıma gelmişti o dönem. Etrafta dönen çok şey vardı ve ben kendimce yeterli miktarına dâhil oluyordum. Çevreme kıyasla geriye düştüğüm pek olmuyordu. Üniversiteden günümüze ise işler pek iyi gitmedi. Bir iki küçük çıkış gördüğü olmuştur tabii, şimdi hak yesem olmaz. Kalan dönemler aşağı yönlü. Deneyimsiz kalem bu tarz bir soyutlamaya girişince ömrü iki çakma paragrafı geçemiyor tabii. Yukarıda temsil ettiklerim benim kelimelerim, onların nicelikleri en azından. Şimdi burada konuyu dönemlere ayırıp detaylı analizler yapacak değilim; hangi dönem ne kadar konuşmuşum, bu konuştuklarımın içleri ne kadar doluymuş, konuştuklarıma en boş verdiğim dönemim hangisi diye. Öyle bir kanı oluşmamıştır umarım. Çünkü inanın böyle işler yapacak biri değilim. Bu konuda sizi ikna edecek başka ne söyleyebileceğimi bilmiyorum. Sanki bir şeyler söylemem gerekiyormuş gibi ama işe yarayacak bir şeyler yok, üzgünüm. 6

Velhasıl, insanlara söyleyecek pek bir şeyim


. ekim 2017 kalmadığını fark ettim geçenlerde. Konu ilginç geldi (normalde gelmez), şartlar oluştu (normalde böyle düşünceleri unuturum altı saniyede) elime kalemi (klavye tabii) alabildim nasıl olduysa. Şimdi efendim, konuşmanın türleri, çeşitleri var bilindiği üzere. Konunun üzerine düşünen herkesin kendince kategorilere ayırmışlığı vardır sanıyorum. Hoş, böyle bir konu durduk yere neden düşünülsün bilemiyorum, ben kendimi de anlamlandıramadım henüz, neler döndüğünü yazarak bulmaya çalışıyorum. Geyik muhabbeti bir konuşma türüdür bence, içinin boş olduğu söylenir. Ağızdan çıkan ve bir anlama sahip olan, belki de olmayan, her şeyin bir anlamı olduğunu düşünen de vardır muhakkak. Anlamın anlatılan şeyin ta kendisi olması şart değil tabii ki, insanı da küçümsemeyelim durduk yerde. Onun da sırası var. Kendim konuşmaktan soğudum diye güzide insanımızın niteliklerine ket vururmuş izlenimi yaratmayalım. Demem o ki, bilhassa son zamanlarda ağzımdan çıkanlar, aslında anlatmak istediklerim değil. Sanki ortam bir nehir de, ister istemez kendimi o nehre kapılmış, ortada akıp giden akışa ayak uydurmuş buluyorum. Konuşmanın sonunda, konuşulanları değerlendirme cesareti bulabildiysem şayet, vardığım sonuçlar hoşuma gitmiyor. Bu dediklerimi anlatmak istememiştim ki ben, nasıl şekillendi bu şekilde bunca ses? 7


. acele Fanzin Tabii bir döneme yayılıyor bu kanılar, bir anda çıkmadım bu düşünce düzlüğüne, karara yani. Belki de son zamanlarda daha bir fazla vakit buldum kendimle kavga edecek. Konuşma mevzusu da kendimi yargılayabileceğim, kendi üzerime gidebileceğim iyi bir kanaldı, ben de oradan gittim. Vardığım sonuç, düşünce balonumun diplerinde oluşan yapılar bana gitgide çenemi daha fazla kapatmamı öğütler oldular. Çünkü kendimi anlatamıyordum artık. Ağzımdan çıkan zırvalık uyuşmuyordu ki esas düşüncelerimle. Evvel zamanın içinde, her cephede ket vurulmuştu sanki gerçek düşüncelerime. İnce ince işlemişler; kendini, duygularını ve içini coşkuyla, daha da önemlisi dürüstçe ifade edebilen kahramanımızın düşüncelerini, tüm düşüncelerinin içinde bulunduğu balonun derinliklerine kadar kovalamışlardı. Balondan dünyaya çıkma fırsatı bulabilenler ise enerji israfı sayılabilecek nitelikteydi. Konuşmaya küsmek için bundan daha iyi bir sebep düşünülebilir miydi? Kahramanımız henüz düşünememişti. Demek konuşmak, anlatmak gerçek çözüm değildi. Çarpıtılabiliyordu, kim ya da ne tarafından olursa olsun. Daha sade; kandırılamayıp, yansıtılamayacak bir şeyler… Basit ve yalın bir şekilde; susulabilirdi örneğin. Herkesin konuşması şart değil ya? Kim iddia edebilir bunca konuşulan söz çok temel olsa da bir elekten 8


. ekim 2017 geçse yaşamanın daha berrak ve kolay geçip gidivermeyeceğini? En azından kendimize ve çevremize hitaben boş laf üretecek yeni bir yol bulana kadar bir parça rahat etmez miydik yani? Hepimiz birbirimizi biliyoruz, hepimiz bir şeyler anlatmak istiyoruz. Kaçımız karşısındakini dinlemek yerine kendi konuşma sırasını beklediğinin farkında? Buradan empatiye de yürünür fakat bunu yapmayacağım. Konuşmamanın hoş olmayan yönleri de var tabii, kendimi (hepimizi?) bir anda susturup her şeyi çözemeyeceğimin farkında hem okuyan hem de yazan. Daha zarif bir yol bulmalı. Tabii, bir yandan bu konuda bunca bunca zırvayı yazmanın da ikiyüzlülük olduğunu düşünen olabilir. Düşünce sahibine teessüf ederim, boşa mı yazıyorum burada. Yaşadım ve enine boyuna düşündüm ki yazıyorum. Tabii buradan somut bir çözüm önereceğim çıkarımı da yapılmasın, okuyucunun hüsrana uğramasını hiç istemem. Susmanın bir çözüm olmayacağını üç aşağı beş yukarı kavradık gibi. Hem zaten nereye susturuyorsun bunca kimseyi? Hadi el birliği ettik, dilleri susturduk, peki gözler? Onca mimik, el hareketleri, omuz silkmeler? Bunlar konuşma değiller mi, her bir uzuvda yüzlerce anlam barınırken salt dili susturmak büyük haksızlık ve terbiyesizlik değil mi? Sol ayağıyla dert anlatan, kendi anlamını kazanan var yahu. 9


. acele Fanzin Öyleyse, alternatifler. Yani öyle bir olgu olacak, yapı olacak, içlerine bütün bu saçmalıklar sığamayacaklar. Kabul göremeyip dışarı atılacaklar. Gördüğünde tanıyacaksın tüm o gereksizleri, fazladan yer kaplayanları. Asla barınamayacaklar. Elini, gözünü, aklını meşgul edemeyecekler, vaktinden yiyemeyecekler. Mümkünse ulaşması kolay olacaklar, aslında elimizin altında olacaklar, o gözle bakmamış olacağız sadece. Sahip olduğu ve etrafında bulunan her nesneden laf, söz, dert anlatabilen, dedikodu yapabilen insanlar, bu alternatifle de iletişimlerini sağlayabilecekler rahatça, bir eksiklik hissetmeden. Müzik geliyor aklıma. Şiir geliyor. Konuşma gibi değil bunlar, ahenkleri var. İkisi de tüm bu karmaşanın tamamen dışındalar. Başka ne olur, bilemiyorum. Özgür Y.

10


. ekim 2017

Tahir Efendi feat Bilal Akbulut

şiir

Bir şeyi var şeyden yüce, Tuttu çekti baştan başa, Gök delindi an değince, Yer titredi taş çarpınca, Aldı sevdi göz görünce, Meğer isem eli kaymış. Kaya der sözüm bu, Yattım kalktım sızı bu, Kaşıdım ki götümü, Yere düştü derdi o. Kaya

11


Mavi Kuş

. acele Fanzin

şiir

Mavi bir kuş var, kalbimin orta yerinde, Çıkmak için can atıyor. Ama ben ona göre fazla zorum. Diyorum ki, otur oturduğun yerde. Seni daha fazla göstermek istemiyorum. Mavi bir kuş var, kalbimin orta yerinde, Çıkmak için can atıyor. Ama ben onu viski ve sigara dumanına boğuyorum Ve fahişeler, barmenler, Bakkallar asla anlamıyor, Onun orada olduğunu.

12

Mavi bir kuş var, kalbimin orta yerinde, Çıkmak için can atıyor. Ama ben ona göre fazla zorum. Diyorum ki, siktirme belanı. Hayatımı sikip atmak mı istiyorsun yine? Daha fazla yazmamamı mı? Mavi bir kuş var, kalbimin orta yerinde, Çıkmak için can atıyor. Ama ben öne göre fazla çakalım. Sadece geceleri çıkmasına izin veriyorum, Herkes uyurken. Diyorum ki, biliyorum oradasın, Sakın üzülme. Sonra yavaşça yerine koyuyorum. Ama o mırıldanmaya başlıyor,


. ekim 2017 Öldürmemek için zor tutuyorum kendimi. Sonra koynuma alıp uyuyorum onu. Anca öyle sakinleşiyor. Ve bu bir erkeği ağlatmak için yeterli olabiliyor. Ama ben ağlamıyorum. Ya siz? Charles Bukowski Çeviren: Emre K.

13


. acele Fanzin

14


. ekim 2017

15


. acele Fanzin

Makineden Önce

öykü

 : Biliyorsun ki bu alet, onu üretmendeki amacının yanı sıra başka garip, hoşa gitmeyecek durumlar için de kullanılacak. Buna rağmen böyle bir icadı duyurmayı istiyor musun?  : : Ne gibi durumlarda?  : İnsanlar bu aletle kendilerini en iyi anladıklarını düşündükleri kişileri sınayacaklar, hayal kırıklıkları yaşanacak. Onları daha iyi anlayanlar olduğunu ve sırf bu anlayış dışa iyi vurulmadığı için bu kişileri tanıyamadıklarını fark edecekler.  : İyi ya; sadece biri tarafından sevildiği ya da iyi muamele gördüğü için o kişiyi sevenler öncelikle neye değer vermeleri gerektiğini anlamış olurlar.  : Ya diğer taraf? Yani birileriyle iyi empati kuramadığı halde onların ihtiyaçlarını karşılama konusunda oldukça başarılı olan insanlar? Onların içine düşecekleri kötü durumu görmüyor musun?  : Görüyorum, fakat inan bu aygıtın varlığı onların çekeceği acıdan çok daha fazlasını bertaraf edecek… 

16


. ekim 2017  : Adaylarımız testi sürdürürlerken bilim adamlarımız da size aletin nasıl skor tuttuğunu kabaca açıklasınlar…  : Empati makinesi diye adlandırdığımız bu makine deneğe herhangi bir kişinin yaşadığı bir olayı iki farklı şekilde aktarıyor ve veri topluyor. Birinci aşamada deneyimlenen anı, deneğe anlatma yoluyla transfer ettikten sonra deneğin duygu değişimini inceliyor. İkincisinde ise denek aynı olayı bizzat olayı yaşayan kişinin gözünden deneyimliyor ve yine duygularındaki değişim kaydediliyor. İki durumdaki değerler birbiri ile kıyaslanıyor ve aradaki farkın azlığı kişinin empati yeteneğinin ne kadar iyi olduğu hakkında bilgi veriyor. Ayrıca makine, deneklere test için sunulan anıların sahibi kişilerden elde edilme yöntemiyle aynı metodu kullanarak deneklerin de anılarını belirli bir algoritmaya göre incelemekte. Bunun sonucunda deneklerin kendileriyle özdeşleşen anılardan gelen verilerin puanları hesaplanırken bunlara daha az ağırlık veriliyor ki denek, test için seçilen anıların sahiplerinin çoğunluğunun yaşadıklarına benzer bir hayat sürdüyse bu puanları azınlıkta yaşayan bir deneğe göre olumsuz etkilemesin. Çünkü azınlıkta yaşayan bir deneğin kendi anılarının, test için seçilen anıların çoğunluğundan farklı olması muhtemeldir.  : Bildiğiniz üzere testteki kişiler gelecekte bizi yönetecek liderlerimiz olma potansiyelini taşıdıkları için 17


. acele Fanzin bu testi sadece bir kişinin anıları için değil, halktan rastgele seçilen birçok kişi için uygulamak gerekiyor. Her gün yüz kişiyi deneyimleyen adaylarımız bugün yüzüncü günlerini doldurmuş bulunmaktalar ve bugünün sonunda toplamda on bin kişiyi deneyimlemiş olacaklar. Kimseyi etkilememesi açısından da bugüne kadar işlenen veriler başkaları ile paylaşılmamış sadece makine tarafından kaydedilmiştir.  : Kalan iki adayımız testleri gün içinde tamamlayacaklar. Tabloda gördüğünüz gibi makinemiz de şimdiye kadar tuttuğu değerleri yavaş yavaş bize sunmakta. Başkan olacak kişi açık ara önde gözüküyor…   : Veriler gösteriyor ki azınlıktan biri olarak, çoğunlukla da oldukça yüksek bir seviyede empati yapabiliyormuşsunuz. Adaylar arasından toplumdaki herkesi, en iyi anlayabilecek ve hissedebilecek kişi olmak nasıl bir duygu?  : Dürüst olmak gerekirse ben de buralara kadar gelip seçileceğimi beklemiyordum. Hayatım boyunca herhangi bir konuda bir yargıya varmadan önce defalarca düşünüp objektif olmaya çalışmışımdır. Bu özellikle siyasette çok önemli. Çünkü kimilerini 18


. ekim 2017 memnun edecek kararlar kimilerini de hoşnut etmeyecektir. Gerçi verilere baktığınız zaman benim anıları anladığımda hissettiğim ve onları bizzat yaşadığımda hissettiklerim arasındaki fark hiçbir zaman sıfır değil. Bu beni bir nebze üzse de belki de belirli bir limiti olan bir durumdur, bilemiyorum.  : Bu sözününüz üzerine aklıma şöyle bir soru takıldı: Buradan, başkanlık için teste girmeye devam edecek adaylardan sizden daha iyi değerlere sahip birisi çıkarsa başkanlığı ona seve seve devredeceğinizi mi anlamalıyız?  : Kesinlikle! Halkımızı daha iyi anlayıp hissedebilecek birisi çıkarsa tabii ki yöneticinin o kişi olmasını isterim. Çünkü bu herkes için en iyisi olacaktır.  : Halkımıza buradan son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?  : Teste girebilmek için ön elemeyi geçebilecek yönetici vasfı taşıyan, gerekli eğitimi almış herkesi testi denemeye davet ediyorum. Hatta bunun eski usulle oy kullanmaya eş değer bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum. Bizi nasıl bir gelecek bekliyor, bekleyip göreceğiz… Arda İ. 19


. acele Fanzin

öykü

Saat geceyi altmış sekiz geçiyordu...

Geçmişini düşünmeye başladı, geçmemişti. Elini cebine götürdü. Çıkarttı sigara paketini. Çekti içinden bir dal. Hafif bir hareketle sokağın fotoğrafını çeker gibi yaparak yaktı sigarasını. Sağlam bir nefes çekti, saldı dumanını. Severdi ilk dumanı. Önünde yürüyen çifte baktı, güldü. Çekti bir duman daha, üfledi… Hakkını vermişti yine. Her taraf dumandı. Bir metre ilerisini göremiyordu. Dumanın içinde sevişenler, bağrışanlar, sevilenler ve hiç sevilmeyenler vardı. Sildi duman pusunu, yürüdü. Aldığı her nefes ciğerini acıtmaya başlayınca attı elindeki sigarayı. Bastı ayağıyla. Sönmesi bir kerede bin beş yüz yıl sürdü. Artık bin beş yüz yaşındaydı, güldü. Severdi gülmeyi. Kafasını kaldırdığında evinin önündeydi. Gecenin tek hızlı evresiydi. Anahtarları çıkartmak için elini cebine attı. “Siktirrrr...” Yine yanlış cepti, yavaş bi’ hareketle etrafını süzdü, diğer cebine elini götürdü. Buldu. Çıkarttı anahtarları, soktu deliğe. Girmedi. Yüzde elli şansını yine yanlış anahtarla denemişti. Kıvrak bir hareketle anahtarları baş ve orta parmağı yardımıyla çevirdi. Güzel hareketti. Sevdi bunu. Diğerini denedi. Açtı kapıyı, girdi evine, yürüdü odasına. Bir bira olsaydı bu geceye çok yakışacaktı. Bir bira içmek istiyordu fakat saat geceyi seksen bir geçiyordu. Kral II. Taryos geceye yüz yirmi kala yasaklamıştı alkol satışını. Güzel bir iki küfürle olayı ve kahramanını andı. 20


. ekim 2017 Gözlerini kapattı, bir kaç saniye sonra içindeki büyük buhranı hissedince tekrar açtı. Boğulduğunu hissetti. Odadaydı ve duvarlar üstüne üstüne geliyordu. Kapana kısılmış gibi hissetti. Sonra önündeki masayı fark etti. Biraz daha boğuldu, özgürlüğü yavaş yavaş kısıtlanıyordu. Çok geçmedi sandalyeyi de fark etti. Masa ve sandalye arasındaydı. Hangi ara oturmuştu. Hatırlamıyordu. Daha ne kadar boğulabilirdi. Hareket edemiyordu. Uzaklaştı o düşüncelerden. Bi’ sigara çıkarttı. Az önce anahtarda denediği kıvrak hareketi bu sefer sigarada denedi. Götürdü dudağına, yaktı. Biraz önce bi’ şeyler düşünüyordu, kaldığı yeri hatırlamaya çalıştı. Ha, buldu... Orospuda kalmıştı. Çekti sigarasından bir duman saldı orospunun göğsüne, hatırladı sevişmelerini. Güldü... Sandalyeyi hafif bir hareketle geriye çekti. Kalktı. Bu iki hareket de çok uzun gelmişti. Her şey bu gece biraz daha uzun geliyordu. O an tiz bi’ ses duydu. Radyodan geliyordu. Sesini açtı. Sezen Abla’ydı; Zaman sadece birazcık zaman Son bulduğu yerde sevgiler bir tek an Böyle benzer izler etrafında Alışkanlıklarımız bile sıradan Gidiyorum bütün aşklar yüreğimde Gidiyorum kokun hâlâ üzerimde Sana korkular bıraktım bir de yeni başlangıçlar Bir kendim bir ben gidiyorum 21


. acele Fanzin Bu duygusal parça ve hepsi o gece sadece bir şeyi anımsatıyordu. Biliyordu neyi düşündüğünü. Ona doğru hareket etti. Yavaş adımlarla cama yaklaştı. Perdeyi açtı ve ona kavuştu, geceye... Huzur veriyordu, hep vermemiş miydi zaten? “Evet…” dedi geceye, “Yine çok güzelsin.” Hafif bir göz hareketiyle gecenin fotoğrafını çekti, çizdi resmini attı hafızasına. “Bu hepsinden güzel oldu.” dedi.” Kesin bir yarışmaya katılmam lazım. İlk 3 garanti.” Her şeyin beyninde olduğu aklına geldi. Güldü. “Şizofren olmaya emin adımlarla ilerliyorum.” diye düşündü. Buna hepsinden çok güldü. Sevindi. İçten bi’ kahkaha daha attı. O an göz kapaklarında saçma bir ağırlık hissetti. Kapattı perdeyi. Yoksa yine mi ölme vakti gelmişti? Sevmiyordu, hiç sevememişti uyumayı. Ama hakkını da her zaman vermişti. Top atsan uyanmazlardandı. Bu gece de iyi düşünmüştü. Onun da hakkını vermişti. “Bir asır düşündüm.” dedi. Saate baktı. Yelkovan akrepten sadece bir çeyrek uzaklaşmıştı. “Sadece bir çeyrek mi, yazıklar olsun size. Nerde o eski kum saatleri?” Harbi, neredeydi? Dünyanın akışına en iyi onlar ayak uyduruyor. Geçen zamanla, onlar da eriyor, tükeniyor ve sıfırlanıyor. Bizler gibi, insan gibi. “O vakit selam olsun yaşamış, bozulmuş ve unutulmuş tüm kum saatlerine!” dedi. Yatma vakti gelmişti. Hızlı hareketlerle üstünü değiştirerek yavaşça yatağa girdi. Bu iki hareketi severdi. Fakat ters giden bir şey vardı. “Siktirrr…” Işığı 22


. ekim 2017 söndürmeyi unutmuştu. Yorganı yüzüne çekti, tüm ışık hüzmelerine güzel bir nağme yazdı. Gözlerini kapattı. Ertesi gün dirilmek üzere, binlerce kez yaptığı gibi yine öldü... Semih K.

23


. acele Fanzin

Sonsuza Uçan Kuşlar

şiir

Ardında bıraktın ve gittin. Yükselen ruhunda kuş sesleri vardı hâlâ Lanet olsun gülümsemeni soldurana. Annen seni özledi çocuk, Neredesin, söyle? Umut etmeyi unuttuk hepimiz. Mazi ile yaşamak tek çaremiz. Reyhan çiçekleri açan dağlar kadar temiz, Annen seni özledi çocuk, Neredesin, söyle? Tuna P.

24


. ekim 2017

Mutluluk Üzerine…

deneme

Mutlu olmak için ne gerekir? Para, aşk, yalnızlık, acı, özgürlük… Herkesin kendine göre bir cevabı vardır elbet. Mutluluğu somut bir etkene bağlayanların sayısı daha fazla tabi ki. Maddi manevi birçok etkene bağlayabilirsiniz aslında. Formülü nedir diye sorulur ya, bir sürü cevap var verebilecek. Peki mutluluk bu mudur? Yoksa gelip geçici midir elde ettiğimiz her şeyin verdiği mutluluk hazzı? Mutlu olmayı bir sebebe bağladıktan sonra yeni bir mutluluk için yeni bir sebebe mi muhtacız? Benim mutlu olmak için bir sebebe ihtiyacım yok. Çok kısa özetlersem, anı yaşamak olarak görüyorum mutluluğu. Param olmadığında, sevgilim terk ettiğinde, bir eşyamı kaybettiğimde, işsiz kaldığımda da mutluyum. Bunu nasıl mı beceriyorum? Açıkçası ben de bilmiyorum ama bununla ilgili birkaç öneride bulunabilirim. Diyelim ki sevgiliniz terk etti. Deli gibi sevdiğiniz, duygularınızı paylaştığınız, cinselliği en ilkel hazlarla yaşadığınız, vücut sıvılarınızın birbirinize karıştığı, sabah gözünüzü açtığınızda ilk gördüğünüz, çok çirkin olduğunu söylediğinde “Ne saçmalıyor bu?” diye içinizden geçirip “Sen dünyanın en harika varlığısın.” diyebildiğiniz birisi sizi terk ediyor. Mutlu olmak için herhangi bir sebep yok gibi gözükse de çok sebep var aslında. En yakın içkiye ulaşıp, günlük içilmesi gereken su miktarının 4 katı kadar içki içip

25


. acele Fanzin ağlayası geliyor insanın. Bu dönem elbette yaşanacak ama kısa tutmak en iyisi. O zaman başlıyoruz. En basit olanla başlıyoruz: Gülümsemek. Ne kadar etkili olduğunu anlatayım. Bir işinizi halledecek birisine gülümsemek işlerinizi daha kolay hallettirir. Beklettiğiniz müşterinize gülümsemeniz onun sabır eşiğini daha da yükseltir. Kesiştiğiniz birisine gülümsemeniz belki de büyük bir aşkı alevlendirir. Hiçbir şey yokken dahi gülümsemeniz, enerjinizin karşı tarafa geçmesini ve onun da gülümsemesini sağlar. Şimdi tekrar sorun kendinize. Bunca derdin arasında gülümseyebilmek ne fayda sağlayacak ki? Her şeye. Pozitif düşünebilmenin ve işleri tersine çevirmenin ilk adımıdır gülümseyebilmek. Gelelim tekrar sizi terk edilişinize. Acınızı biraz yaşadıktan sonra gülümsemeye başladınız diyelim. Peki neye gülümseyeceksiniz? Sizi bekleyen daha tutkulu bir aşka, ilk flört heyecanına, işinize veya okulunuza odaklanmaya, onun yanında olmak adına reddettiğiniz ve hâlâ kabul edebileceğiniz yurt dışı iş teklifinize, arkadaşlarınızla daha çok geçireceğiniz vaktinize, yalnızlığınıza ve sizin daha iyi bildiğiniz kişisel sebeplerinize gülümseyeceksiniz. Mutluluğu ona bağladığınız takdirde bu anlattıklarım tamamen boş olacak. Dediğim gibi, anı yaşayabilmek asıl mutluluktur. Mutluluk için şart koştuğumuz sebeplere ulaştığımızda ya beklediğimiz gibi olmayacak ya da alışacağız. Peki ya sonra? Haydi mutluluğu paraya bağlayalım. 26


. ekim 2017 Çok zengin olmak istiyorsunuz. Ve piyangodan tam yüz milyon lira kazandınız. Maddi olarak istediğiniz her şeyi aldıktan sonra ne olacak? Zenginliğe alışacaksınız. Maddi bir hedefiniz artık olmayacak. Üniversite yıllarında yarı zamanlı çalışıp para biriktirip aldığınız telefonun verdiği mutluluğu size verebilecek mi? Ki o telefonun verdiği mutluluk da bir süre sonra geçecekti. Ya da alıştığınız arabanızdan inmemeniz? Vapurda arkadaşınızla cebinizdeki son bozuk paralarla alıp içtiğiniz çayın verdiği mutluluğu verecek mi? Binlerce lira para verip aldığınız spor otomobilinizin verdiği mutluluğu negatife çevirebilecek bir İstanbul trafiği… “Keşke metroya binip gitseydim” diye içinizden geçecek. Ben mutlu olmak için sebep aramam. Ne olursa olsun mutlu olmaya çalışırım. Mutlu olduğum için de pozitif her şey beni bulur. Gülümseyebildiğim için bana da gülümsenir. Samimiyet aşılarım karşımdakine. Maddi olarak dara düşsem bile gülümseyerek öderim borçlarımı. Ölümden daha kötü bir şey yok bu dünyada. Ne olursa olsun o an mutlu olabilmek hayatımızın geneline yansır. Mutluluk çok uzak değil. O yüzden hayatınıza yeni bir başlangıç yapın ve gülümseyin. Eren A.

27


. acele Fanzin

28


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.