Surp Pırgiç Vakfı Mart-Nisan 2016

Page 1

Mart-Nisan 2016.indd 1

11/04/16 11:55


Abdi İpekçi Spor Salonu

E5 Çevreyolu Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı

MARMARAY KAZLIÇEŞME İSTASYONU (100 metre)

Kazlıçeşme

Sahi lyol u

Taksim - Eminönü

MARMARA DENİZİ

Yedikule

Bakırköy Atatürk Airport

Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı ZAKİRBAŞI SOKAK NO.32 34020 KAZLIÇEŞME - İSTANBUL TEL: 0212 582 50 50 PBX FAKS 0212 547 11 21 www.surppirgic.com

Mart-Nisan 2016.indd 2

11/04/16 11:56


Paskalya Bayram覺n覺z覺 Kutlar覺z...

3

Mart-Nisan 2016.indd 3

11/04/16 11:56


SURP PIRGİÇ ERMENİ HASTANESİ AYLIK DERGİSİ SURP PIRGİÇ ERMENİ HASTANESİ VAKFI YÖNETİM KURULU ADINA SAHİBİ

BEDROS ŞİRİNOĞLU SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ H. MAKRUHİ B. HAGOPYAN SAYFA DÜZENİ TEOMAN MAT KATKIDA BULUNANLAR MARKRİT ARSLAN NAİRA SÜZME HİLDA KARAPEKMEZ YÖNETİM YERİ Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Zakirbaşı Sok. No:32 - 34780 Kazlıçeşme - İstanbul 0212 582 50 50 0212 510 80 52 Faks 0212 582 69 91 Yaygın Süreli Yayındır Para İle Satılmaz DİZGİ ve BASIM Teo Ajans - 2015 Mahmutbey Mah. Taşocağı Cad. Ağaoğlu My Office 212 Residence No:3 Kat:7 Ofis:106 Güneşli - Bağcılar / İSTANBUL 0212 659 59 31 Murat Ofset Solakzade Sokak No:5 Beyoğlu - İstanbul 0212 244 47 36

Saygıdeğer Okuyucularımız,

Doğanın uyanışı hepimize zindelik ve tazelik getiriyor. İçinde bulunduğumuz coğrafyada bir yenilenme fırsatı ve olanağı olarak görülen baharı coşkuyla selamlıyoruz. Baharı birikmiş yorgunluğun atılması ve yeni ümitler için başlangıç noktası olarak görüyor, kutluyoruz. Sadece Ermeni cemaatinin ve toplumumuzun değil bütün insanlığın mutluluğunu ve ümidini yok eden acıların, sürgünlerin, yoklukların ve hastalıkların son bulmasını diliyoruz. Bahar hastanemiz için de yenilenme, tazelenme ve ümidi çoğaltma atılımı anlamına geliyor. İki yüz yıla yakın bir süredir geçmişin neşeli ve mutlu anlarının hatırasını hep koruyarak geleceğe dönük umutları yeşertmeye çalışıyoruz. Her bahar Surp Pırgiç’i (Vakfı) sürekli gençleştiriyor, yenilenme isteği ve azmiyle donatıyor. Hastanemiz toplumumuzun tıbbi sorunlarının çözümünde, sağlık standartlarının yükseltilmesinde yeni teknolojilerin önemini takdir etmekte ve bu konudaki gelişmeleri takip ederek kendi bünyesine adapte etmektedir. Yeni dönemde Radyoloji Servisimiz teknolojik yenilikler bakımından güçlendirilmiştir. Bu çerçevede servis Yeni Nesil Spektral Görüntüleme Yapabilen (256 Kesitli Dual Enerjili) Bilgisayarlı Tomografi ile Yeni Nesil Sessiz 3.0 Tesla Sentetik MR cihazı ile desteklenmiştir. Bu cihazlar sayesinde daha az radyasyon ve kontrast kullanılarak daha etkin görüntüler elde edilmekte, özellikle çocuklar ve yaşlılar ile klostrofobisi olan hastalar için belirgin bir rahatlık sağlanmaktadır. Teknolojik yenilikleri takip etmek tıp hizmetlerinin ulaştığı nokta göz önüne alındığında artık bir tercih değil apaçık bir zorunluluk haline gelmiştir. Hastanemizin bu konudaki sürprizleri devam edecektir...

4

Mart-Nisan 2016.indd 4

11/04/16 11:56


SURP PIRGİÇ SURP PIRGİÇ ERMENİ HASTANESİ AYLIK DERGİSİ KURULUŞ: SÂLNAME OLARAK 1900-1910 ve 1924-1949 AYLIK DERGİ 1949 SONRASI SENE 66 NO: 793-794 MART-NİSAN 2016

Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’nin (Vakfı) asli görevi toplumumuza etkin ve kolay ulaşılabilir sağlık hizmeti sunmaktır. Hastanemiz bu asli görevinin gerektirdiği sorumluluğu taşımaya devam etmektedir. Bu sorumluluğu yerine getirirken ülkemizdeki pek az kurumda şahit olunabilecek bir tarih bilincini korumaya da özen gösteriyoruz. Hastanemiz yönetimini piyasa koşullarına teslim olmaktan ve sıradan bir işletmeye dönüşmekten koruyan da tarihsel sürekliliği devam ettirme ve onun bir parçası olma duygusudur. Yönetim Kurulumuz bu duyguyu muhafaza etmek ve günlük yaşantımızın içinde somut olarak görmek amacıyla hastane (Vakıf ) kompleksini yeniden düzenlemeye karar vermiştir. Bu çerçevede hastanemizin ana binalarına, çeşmeye, binalar arasındaki bahçeye ve kilise önündeki meydana Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’nin kurulmasını ve yaşamasını sağlayan ölümsüz amiralarımızın ve büyük hayırseverlerin adları verilecektir. Vakfımızı yaşatmanın tarihimizin acı-tatlı hatıralarını canlı tutmakla, onlardan ders ve cesaret almakla mümkün olduğunu unutmayacağız. Saygılarımızla,

Not: Bu sayının hazırlanmasında emeği geçen Sayın Arsen YARMAN’a teşekkür ederiz. © Yayımlanan yazıların ve resimlerim tüm hakları saklıdır. Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı’ndan izin alınmaksızın fotokopi dahil, optik ve mekanik herhangi bir yolla kopyalanamaz, çoğaltılamaz, basılamaz, yayımlanamaz. Dergimizde yer alan makalelerin içeriğinden yazarları sorumludur.

5

Mart-Nisan 2016.indd 5

11/04/16 11:56


İNDĞÇ YĞMRV UÖÜUWRZ ARDUZEUZNJR USİUKŞĞK İNDĞÇ YĞMRV UÖÜ$ ARDUZEUZNJR ANÜUÇUĞQNDKŞUZ UZNDZNF UĞI*ZUITĞ HŞIĞNİ BRĞRZ*PLND :SÇUÜĞUHŞI A$ SU?ĞNDAR H$ WUMNÇŞUZ T>UEĞNDKRDZ KTNSUZ SUK U>UMRJZŞĞ SUĞÜĞRI UĞİLUZ ZURĞU İRDÖST ARLIU ÜUĞUYT?STÖ FUĞVUMUZ FUWĞ İndğç Yğmrv Uöüuwrz Arduzeuznj Öu=rğhubg Ynpnj Krd 32 - 34780 Üuölgvtbst - Rikuzhndl 0212 582 50 50 0212 510 80 52 (u=i! 0212 582 69 91 Huğçşğumuz Ağuıuğumndkrdz Uzfouğ T

ÜĞUBUĞNDKRDZ ŞD IHUÜĞNDKRDZ Kt+ Ucuzi - 2013

Suasndıhtw Sua$ Kub+oupg Hnpnıuw Upu+plnd Suw *)ri 212 Ğtirıgzi Krd 3 Wuğm 7 *)ri 106 Mrdztblr - Hupogluğ 0212 659 59 31

SNDĞUI *(İTK İnlu=öuıt Ynpnj Krd 5 Htw+plnd - Rikuzhndl 0212 244 47 36

Wuğüşlr gzkşğjnpzşğ^ Çzndkşuz öuğkzndsg sşğ çnlnğrz ub.ndcndkrdz şd kuğsndkrdz mg huğüşdt! Uwz ub.uğauüğndkşuz st< ndğ mg üızndrz=^ fşğuznğnündsr uxrk şd muğşlrndkrdz mg üızşz= şd ndğu.ndkşusç mg ersudnğşz= üuğndzg! Üuğndzg mg zmuışz= imöçzumtı sg^ nğnd gzkuj=rz sşğ ndişğtz mg k+kuyşz= sşğ wnüzndkrdzg şd znğ wnwişğnf m'np<ndzşz= znğ şpuzumg! Mg supkşz= nğ n_v sruwz Auw ausuwz=rz nd audu=umuzndkşuz^ uwl usçnp< suğemndkşuz şğ<uzmndkrdzz nd wnwişğg çzu<z<np judşğg^ u=inğzşğg^ up=uındkrdzzşğz nd arduzendkrdzzşğg fşğ< üızşz! Üuğndzg sşğ arduzeuznjrz ausuğ mg zbuzumt fşğuznğnünds^ kuğsujnds şd wnwişğnd fşğuğ,uğ,nds! S+ıudnğuhti şğmnd auğrdğ ıuğrt r fşğ^ mg <uzuz= uzjşulr ndğu. şd şğ<uzrm huaşğnd wrbuıumzşğg huahuzşlnf^ uhuüuwr ndppşul sşğ wnwişğg ,upmşjzşl! Ustz üuğzuz^ İndğç Yğmrv Uöü$ Arduzeuznjg wuğuışd+ğtz m'şğrıuiuğeuzuw şd fşğuznğnündsr gpquz=nf şd <uzuirğndkşusç mg çuğşöuğendr! Sşğ Arduzeuznjg çcbmumuz auğjşğg lnd,şlnd^ uxnp<uhuaumuz sumuğeumr çuğqğujsuz ausuğ znğndkrdzzşğt +üındşlnd ağusuwumuzrz uziulnf mg aşışdr uwi zrdkrz bndğ< çnlnğ öuğüujndszşğndz şd mg ünğ,ueğt uwe znğndkrdzzşğg! Fşğ<rz bğ<uzrz sşğ Ğuır+l+crr Suizuçucrzg kt=zr= znğndkrdzzşğnd ışiumtıt aö+ğujud! Uwi bğ<uü,nf^ sşğ uwi suizuçucrzg +cındşjud {Znğ İşğndze İyt=kğul´ lndiuhuımşğ =ubşlnd muğnpumuzndkşusç +cındu, &256 auındu,nf Irdul aö+ğndkşusç/ Ausumuğürvudnğ Knsnmğu)rr şd Znğ İşğndze Uzquwz 3$0 Ktilu İtzktkr= SX ünğ,r=nf! Uwi ünğ,r=zşğnd bznğard^ udşlr znduö ausşsuındkşusç bnpuğqumndsr +üıuünğ,ndsnf udşlr wiıum huımşğzşğ qşx= mg çşğndrz şd wuımuhti suzndmzşğz nd ıuğşjzşğg^ nğnz= skndkşuz ets aumuöeşjndkrdz jnwj mndıuz^ nğnb auzeuğındkrdz sg qşx= mg çşğşz uwi ünğ,r=rz st<! Şkt zmuır uxzşz= kt=znlncr= znğndkrdzzşğg^ wiıumuhti mg ausnöndrz= nğ uwi znğndkrdzzşğndz aşışdrl 6

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 6

25.04.2016 11:04:57


İNDĞÇ YĞMRV USİUKŞĞK İNDĞÇ YĞMRV UÖÜUWRZ ARDUZEUZNJR Arszndu, ıuğşürğ= 1900 - 1910 şd 1924 - 1949^ rçğ Usiukşğk 1949 IUĞR 66 KRD 793 - 794 SUĞI - UHĞRL 2016

n_v kt zu.gzığndkrdz^ uwl iırhnpndkrdz t! Arduzeuznji hrır buğndzumt uwi ndppndkşusç uzumzmulzşğ ağusjzşl$$$! İndğç Yğmrv Uöüuwrz Arduzeuznjr çndz huğıumuzndkrdzz t sşğ audu=umuzndkşuz uöeşjrm şd erdğrz çcbmumuz ,uxuwndkrdz suındjuzşl! Sşğ Arduzeuznjg rğ uwi iğçuöuz huğıumuzndkrdzz nd huıui.uzuındndkrdzg mg buğndzumt muıuğşl! Rğ uwi huıui.uzuındndkşuz ünğ,ueğndkşuz öndüuaşx ç,u.zeğndkrdz jnwj mndıuw nğhtiör uwi auiıuındkşuz huısumuz ersuü,ndkrdzg uz.u.ı huat! Ünğ,ueğndkrdz sgz t uirmu^ nğ buı iumudukrd auiıuındkrdzzşğnd s+ı ışiuzşlr t! Arduzeuznjri fuğvndkrdzg mg <uzuw rğ huısumuz uzjşulrz auduıuğrs szulnf vwuzqzndrl ağuhuğumr ucuz huwsuzzşğndz şd infnğumuz ünğ,ueğndkrdzzşğndz! Arduzeuznjri Anüuçuğqndkrdzg uwi imöçndz=zşğg huahuzşlnd şd ux+ğşuw sşğ mşuz=r st< ünğ,ueğşlnd ausuğ nğnbu, t Arduzeuznjr muxnwjzşğt zşği çuğşznğnündszşğ gzşl! Uwi bğ<uü,nf^ arduzeuznjr suwğ btz=şğndz^ upçrdğrz^ btz=şğnd sr<şd üızndnp huğıtörz şd şmşpşjrr endğig üızndnp ıuğu,=rz hrır ığndrz İ$ Yğmrv Uöü$ Arduzeuznjr arszuğmndkrdzz nd ışdumuzujndsg uhuanfnp usrğuzşğnd şd çuğşğuğzşğnd uzndzzşğg! Hrır <uzuz= muzündz huaşl sşğ auiıuındkrdzg^ sbıuğ,uğ, huaşl sşğ auiıuındkşuz ı.ndğ şd ndğu. wrbuıumzşğg şd uznzjst eui şd =u<ndkrdz =upşl! Wuğüuz=zşğnf% ;uz+k$- Bznğaumulndkrdz mg wuwızşz= Wuğüşlr Iruğ Uğitz ŞUĞSUZr nğ uwi krdr huığuiındkşuz çşğud rğ zhuiır çucrzg! © Ağuıuğumndu, çnlnğ üğndkrdzzşğnd şd lndiuzmuğzşğnd rğudndz=g fşğuhuandu, t! Uxuzj İndğç Yğmrv Uöüuwrz Arduzeuznjr fuğvndkşuz uğı+zndkşuz^ çuösuüğndkrdzg zşğuxşul^ üğndkrdzzşğg ışinpumuz şd sş=uzr= nğşdt sr<njud gze+ğrzumşl^ çuösuüğşl şd uwl ışp ağuıuğumşl muğşlr vt! Huğçşğukşğkrz st< ağuıuğumndu, w+endu,zşğnd çnfuzeumndkşztz üğuütızşğz şz nğ huıui.uzuınd şz!

7

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 7

25.04.2016 11:04:57


8

Mart-Nisan 2016.indd 8

11/04/16 11:56


9

Mart-Nisan 2016.indd 9

11/04/16 11:56


10

Mart-Nisan 2016.indd 10

11/04/16 11:56


11

Mart-Nisan 2016.indd 11

11/04/16 11:56


²ëïáõÍáÛ ³é³çÇÝ í×ÇéÝ»ñ¿Ý ÙÇÝ£ º¹»Ù³Ï³Ý å³ñï¿½Ç Ù¿ç ë³ï³Ý³Ý Û³ÕÃ³Í ¿ñ ²ëïáõÍáÛ å³ïÏ»ñÇݪ Ù³ñ¹áõÝ£ ²ëïáõ³Í« ï»ëÝ»Éáí ³Ûë ïËáõñ ï»ë³ñ³ÝÁ ³ñÓ³Ï³Í ¿ñ Æñ í×ÇéÁ« áñ ûñ ÙÁ ÏÝáç ë»ñáõݹ¿Ý ÷ñÏÇã ÙÁ åÇïÇ ÍÝ¿ñ« ×½Ù»Éáõ ѳٳñ ë³ï³Ý³ÛÇÝ ·ÉáõËÁ (ÌÝݹáó 3©15)£ ²Ñ³« ê© Ú³ñáõû³Ý î³Õ³õ³ñÇÝ« å³ñ³å ·»ñ»½Ù³Ý¿Ý ïñáõ³Í ³õ»ïÇëÁ« ³ñÓ³·³Ý·Ý ¿ ²ëïáõÍáÛ Ù»Í³·áÛÝ å³ï·³ÙÇ Çñ³Ï³Ý³óáõÙÇÝ© ²ëïáõ³Í³ÛÇÝ Û³ÕóݳÏáí« ë³ï³Ý³ÛÇÝ å³ñïáõû³Ý£ гõ³ï³ó»³ÉÝ»ñ« Çñ³ñáõ ÏÁ Ùûï»Ý³Ý »õ Ýáñ ³õ»ïÇëáí« Ýáñ Ï»³ÝùÇ µ³ñÇ ÉáõñÁ ÏÁ Û³Ûï³ñ³ñ»Ý© §à±õñ ¿« á°í ٳѫ ùáõ ˳ÛÃáó¹« á±õñ ¿« á°í ·»ñ»½Ù³Ý« ùáõ Û³ÕÃáõÃÇõݹ¦ (² ÎáñÝé 15:55): â³ñÁ ³ÛÉ»õë Çß˳ÝáõÃÇõÝ ãáõÝÇ Ù³ñ¹áõÝ íñ³Û« ù³ÝÇ Ù³ñ¹Á ³½³ï³Í ¿ Ù»ÕùÇ »õ ë³ï³Ý³ÛÇ ·»ñáõûݿݣ Ú³ñáõû³Ý ÛáÛëáí« Ù³ÑÁ ³ÛÉ»õë ÇÙ³ó»³É Ù³Ñ ¿« Ù³ÑÁ ÇÙ³ó»³É ³ÝÙ³ÑáõÃÇõÝ ¿£ òÝÍáõû³Ùµ« ÏÁ Éë»Ýù áõ Ï’ÇٳݳÝù Ú³ñáõû³Ý Ýå³ï³ÏÁ »õ Ëݹáõû³Ùµ ÏÁ ëáñáõÇÝù ÿ ³ÝÙ³Ñáõû³Ý ׳ݳå³ñÑÁ µ³ó ¿ ³ÛÉ»õë Ù»ñ ³éç»õ£ ²ëïáõÍáÛ Û³ÕóݳÏÇ »ñ·Ý ¿© §øðÆêîàê Ú²ðº²ô Æ ØºèºÈàò¦Á£

§àõëïÇ »õ ϳñáÕ ¿ Ùdzݷ³Ù ÁݹÙÇßï ÷ñÏ»É ½³ÝáÝùª áñ ÇñÙáí ÏÁ Ùûï»Ý³Ý ²ëïáõÍáÛ© ù³ÝÇ áñ ³Ý ÙÇßï ϻݹ³ÝÇ ¿ µ³ñ»Ëûë ÁÉɳÉáõ ³ÝáÝó ѳٳñ¦ (ºµñ© 7©25) ¶áÑáõÃÇõÝ »õ ÷³éù ²ëïáõÍáÛ« áñ ³Ûë ï³ñÇ »õë Ù»ñ »Ï»Õ»óÇÝ»ñáõÝ Ù¿ç ϳï³ñáõ³Í ³ñ³ñáÕáõÃÇõÝÝ»ñáí« Ï’³ñųݳݳÝù øñÇëïáëÇ Ù»ñ Ù¿ç Û³ÛïÝáõû³Ý Ýå³ï³ÏÁ ï»ëÝ»Éáõ« ²ëïáõ³Í³ÛÇÝ ÷ñϳñ³ñ ٻͳ·áÛÝ Íñ³·ñÇÝ íϳݻñÁ ¹³éݳÉáõ »õ ã³ñÇÝ ¹¿Ù ï³ñáõ³Í Û³ÕóݳÏÁ ïûÝ»Éáõ£ øñÇïëáë §Ïáñëáõ³Í áã˳ñÁ¦ (ÔáõÏ© 15©47)` Ù³ñ¹ÏáõÃÇõÝÁ« í»ñëïÇÝ ²ëïáõÍáÛ í»ñ³¹³ñÓÝ»Éáõ ѳٳñ« ÏÁ ÷³ÃÃáõÇ Ë³ãÇÝ£ øñÇëïáë Çñ áõë»ñáõÝ íñ³Û ÏÁ ß³ÉÏ¿ Ù»Õùáí ͳÝñ³µ»éÝáõ³Í Ù³ñ¹Á »õ óáÛó Ïáõï³Û ²ëïáõ³Í³ÛÇÝ ë¿ñÁ£ ²Ûëû¯ñ« øñÇëïáëÇ Ù³Ñáõ³Ùµ Ù³ÑÁ Ëáñï³Ïáõ»ó³õ »õ ϻݹ³Ý³ñ³ñ ê© Ú³ñáõû³Ùµ µáÉáñÇë Ýáñ Ï»³Ýù ßÝáñÑáõ»ó³õ£ ²Ûë »½³ÏÇ ¹¿åùÝ ¿ áñ ÏÁ ïûÝ»Ýù Ù»Í ßáõùáí« øñÇëïáëǪ Ù»ñ ²ëïáõÍáÛ ³õ»ÉÇ ç»ñ٠ѳõ³ïùáí Ùûï»Ý³Éáõ ѳٳñ£ úñÑÝáõû³Ý »ñ·»ñáí ÷³éù ï³Ýù ²ëïáõÍáÛ© àñáíÑ»ï»õ©

²ñ¹»ûù ²ëïáõ³Í ϳñû±ï ¿ Ù»ñ ûñÑÝáõû³Ý »ñ·»ñáõÝ£ гñϳõ ÿª á㣠ê³Ï³ÛÝ« Ù³ñ¹Á å¿ïù áõÝÇ ²ëïáõÍáÛ »õ ϳñûï ¿ Æñ»Ý£ Ø»Ýù ûñÑÝáõÃÇõÝ ÏÁ ϳñ¹³Ýù Ù»ñ ºñÏݳõáñ Ðûñ« áñå¿ë ßÝáñѳϳÉáõÃÇõÝ »õ ·áÑáõÃÇõÝ£ ²ëïáõ³Í« Æñ å³ïÏ»ñÇÝ ÝÙ³Ýáõû³Ùµ ëï»ÕÍ»ó Ù³ñ¹Á£ ²ëïáõÍáÛ ßÝáñÑùáí ï³ñµ»ñáõÃÇõÝ áõÝ»ó³Ýù ÙÇõë ³ñ³ñ³ÍÝ»ñ¿Ý« ïÇñ³Ý³Éáíª ÙÇïùÇ »õ Ñá·ÇÇ£ ²Ûë ÇÝùÝÇÝ µ³õ³ñ³ñ 㿱 áñ Ù»ñ »ñ³ËïÇùÁ Û³ÛïÝ»Ýù ²ëïáõÍáÛ£ §Æ±Ýã ѳïáõó³Ý»Ù î¿ñáçÁª ²Ýáñ ÇÝÍÇ Áñ³Í µáÉáñ µ³ñáõû³ÝÁ ÷á˳ñ¿Ý¦ (êÕÙ© 116©12)£ ÚÇëáõëÇ Û³ñáõÃÇõÝÁ« µáÉáñÇë ÏÁ Ý»ñßÝã¿ ½ûñ³õáñ ѳÙá½áõÙ »õ ѳõ³ïù£ Ê³ã»³É öñÏãÇ í»ñçÇÝ Ëûëù»ñ¿Ý ÙÇÝ ÏÁ ÛÇß»Ýù© §Ð³¯Ûñ« Ý»ñ¿ ³ÝáÝó« áñáíÑ»ï»õ ã»Ý ·Çï»ñ ÿ ÇÝã ÏþÁݻݦ (ÔáõÏ© 23©34)£ øñÇëïáëÇ« Ëûëù»ñÁ óáÛó Ïáõï³Ý ÿ« ²Ý Ù³ñÙÇÝ ³é³Í ¿ Ù»Õ³õáñ Ù³ñ¹áó ѳٳñ гÛñ ²ëïáõÍÙ¿ Ý»ñáõÙ Ëݹñ»Éáõ© Û³ÝáõÝ ûñÇݳ½³Ýó« Ù»Õ³õáñ Ù³ñ¹áõ ÷ñÏáõû³Ý ѳٳñ ³Õ³ã»É Ðûñ ²ëïáõÍáÛ£ ²Ý« Ù»Õ³õáñÝ»ñáõ ÙÇçÝáñ¹Ý ¿ ê© Ê³ãÇÝ íñ³Û£ ä³Ñ ÙÁ Ùï³Í»Ýù« ÝáÛÝÇëÏ §»Ã¿ ã»Ýù ·Çï»ñ ÿ ÇÝã Ï’ÁÝ»Ýù¦£ γ±Û ÝÙ³Ý ï»ë³ñ³Ý ÙÁ« ïÇ»½»ñùÇ å³ïÙáõû³Ý Ù¿ç£ Î³±Û Ù¿ÏÁ«

øðÆêîàê Ú²ðº²ô Æ ØºèºÈàò êáíáñ³Ï³Ý ¹³ñӳͫ áÕçáÛÝ¿ ÙÁ ³õ»ÉÇÝ ¿© §øðÆêîàê Ú²ðº²ô Æ ØºèºÈàò¦Á£ ²õ»ÉÇ ù³Ý ùë³Ý ¹³ñ»ñ¿ Ç í»ñ« ÚÇëáõë øñÇëïáëÇ ê© Ú³ñáõû³Ý ³õ»ïÇëÁ« ³Ý¹³¹³ñ ÏÁ ÛÇß»óÝ¿ 12

Mart-Nisan 2016.indd 12

11/04/16 11:56


áñ Ù³ñ¹ÏáõÃÇõÝÁ« Çñ µáÉáñ ë˳ÉÝ»ñáí« Ù»Õù»ñáí ѳݹ»ñÓ ³Ûëù³Ý ëÇñ¿£ γ±Û Ù¿ÏÁ áñ« ÝáÛÝÇëÏ Ù³Ñáõ³Ý ÷áõÉÇÝ« ê© Ê³ãÇ íñ³Û« ÛÇß¿ ½ÇÝùÁ ʳã ѳÝáÕ Ù³ñ¹ÏáõÃÇõÝÁ£ âϳ۫ ã¿ »Õ³Í »õ åÇïÇ ãÁÉÉ³Û ³É£ àñáíÑ»ï»õ Ù¿Ï ¿ øñÇëïáë« Ù¿Ï ³Ý·³Ù ʳãáõ»ó³õ« Ù¿Ï ³Ý·³Ù óÕáõ»ó³õ »õ Û³ñáõÃÇõÝ ³é³õ£ Æñ êáõñµ Ú³ñáõÃÇõÝÁ« ÝáÛÝÇëÏ å³ï×³é »Õ³õ áñ Æñ»Ý ѳϳé³Ïáñ¹ ѳë³ñ³ÏáõÃÇõÝÁ í³ËÝ³Û Çñ ó÷áõñ ·»ñ»½Ù³Ý¿Ý£ øñÇëïáë« ·»ñ»½Ù³ÝÇ Ù¿ç ã¿ Ùݳó³Í »õ §ÙÇßï ϻݹ³ÝÇ ¿ µ³ñ»Ëûë ÁÉɳÉáõ µáÉáñÇë ѳٳñ¦ (ºµñ³Û»óÇë« 7©25)£ ²Ûëå¿ë Ù³ñ¹Á ÷ñÏ»ó ë³ï³Ý³ÛÇ ·»ñáõûݿݣ ²Ý Ù»Õ³õáñ Ù³ñ¹Ïáõû³Ý ѳٳñ ºñÏÇÝùÇ Ù¿ç ÏÁ ß³ñáõݳϿ ³ÕûÃ»É ³Ûëûñ« Ýëï³Íª Ðûñ ²ëïáõÍáÛ ³ç ÏáÕÙÁ: àõñ»ÙÝ å³ñï ¿ Ù»½ ÛÇᯐ øñÇëïáëÁ« »ñ³ËïÇùáí ËáݳñÑÇÉ Æñ ³éç»õ« ûñÑÝáõÃÇõÝÝ»ñ »ñ·»É Çñ»Ý« ê© ¶Çñù ÁÝûñó»É »õ ³Ýáñ ÙÇçáó³õ Éë»É ²ëïáõÍáÛ ÊûëùÇÝ« ³ÕûÃ»É »õ ³ÕûÃùÝ»ñáõÝ Ù¿ç ÛÇ߻ɫ ÿ øñÇëïáë Ý»ñÏ³Û ¿ Ù»ñ Ù¿ç£ êÇñ»ÉÇ Ñ³õ³ï³ó»³É ÅáÕáíáõñ¹«

Ð³Û øñÇëïáÝ»³Û ùáÛñ»ñ »õ »Õµ³ÛñÝ»ñ© êáõñµ ¶ÇñùÁ ϳñ¹³ó¿°ù« Ó»ñ »Ï»Õ»óõáÛ Ù¿ç ³Õûûó¿°ù« áñå¿ë½Ç Ó»ñ ³éáÕç ѳõ³ïùáí« Ó»ñ »Ï»Õ»óÇÝ »õë å³Ûͳé³Ý³Û£ ºÏ»Õ»óÇÝ« áñ ѳõ³ï³ó»³ÉÝ»ñáõ ÙÇáõÃÇõÝÝ ¿« ³õ»ÉÇ Ñ³ñëï³Ý³Û Ó»ñ Ý»ñϳÛáõû³Ùµ£ ØÇßï ÛÇß»Ýù ÿª øñÇëïáÝ¿³Ï³Ý ѳõ³ïùÝ ¿« ê© ¶ÇñùÝ ¿« ºÏ»Õ»óÇÝ ¿« ³ÕûÃùÝ ¿ Ù»ñ ³ÝÙ³Ñáõû³Ý ׳ٵ³Ý£ ê© Ú³ñáõû³Ý î³Õ³õ³ñÇÝ ÏÁ Ññ³õÇñáõÇÝù ³ÝÙ³Ñáõû³Ý ׳ٵ¿Ý ù³É»Éáõ£ ê© ºñ»ù سÝáõÏÝ»ñÁª ²Ý³Ýdz« ²½³ñdz »õ ØÇë³Û¿É« Ù»½ ÏÁ Ññ³õÇñ»Ý ²ëïáõÍáÛ ÷³éùÁ »ñ·»É Ñ»ï»õ»³É µ³é»ñáí© úñÑÝ»ó¿ù«·áí»ó¿ù »õ µ³ñÓñ ³ñ³ñ¿ù ½Ü³ Û³õÇﻳݣ úñÑÝ»ó¿ù© ³Ù»Ý³ÛÝ ·áñÍù éÝ© ½î¿ñ© ûñÑÝ»ó¿ù »õ µ³ñÓñ ³ñ³ñ¿ù ½Ý³ Û³õÇﻳÝ: ºÏ¿°ù øñÇëïáëÇ ê© ºÏ»Õ»óõáÛ êáõñµ ²õ³½³Ý¿Ý í»ñëïÇÝ ÍÝ³Í ½³õ³ÏÝ»ñ« гëï³ïáõ³Íª ÉáÛë ѳõ³ïùÇ ³ñÙ³ïÇÝ íñ³Û« ½ûñ³ó³Íª Ýáñ Ï»³ÝùÇ ³õ»ïÇëáí »õ ÛáÛëáí« É»óáõ³Íª ²ëïáõ³Í³ÛÇÝ ëÇñáí« Ùdzµ»ñ³Ý ûñÑÝ»°Ýù Ú³ñáõó»³É öñÏÇãÁ£

§²ëïáõ³Í« áñ Û³ñáõÃÇõÝ ïáõ³õ îÇñáç« Ó»½Ç ³É Û³ñáõÃÇõÝ åÇïÇ ï³Û Çñ ½ûñáõû³Ùµ¦ (²© ÎáñÝóóÇë« 6©14)£ ²ÝáÝù áñ ѳõ³ï³óÇÝ áõ ¹»é ÏÁ ѳõ³ï³Ý øñÇëïáëÇ« êáõñµ Ú³ñáõû³Ý« ²ëïáõ³Í³ÛÇÝ ÷ñÏáõû³Ý ³Ûë Íñ³·ñÇÝ Û³çáÕáõû³Ý« Ï’³åñÇÝ Û³ñáõû³Ý »õ ³ÝÙ³Ñáõû³Ý ÛáÛëáí£ ²ÝáÝó ѳٳñ øñÇëïáëÇ å³ñ³å ·»ñ»½Ù³ÝÁ ³õ»ÉÇ ÁݹáõÝ»ÉÇ ¿« ù³Ý Ù³ñ¹áó áëÏáñÝ»ñáí É»óáõÝ ·»Õ»óÇÏ ·»ñ»½Ù³ÝÝ»ñÁ£ ²ÝáÝó ѳٳñ« øñÇëïáëÇ ïáõ³Í ¹³éÝ Ëûëù»ñÁ ³õ»ÉÇ ù³Õóñ »Ý ù³Ý ³ß˳ñÑÇ ïáõ³Í ³ÝáÛß Ëûëù»ñÁ£ ²ÝáÝó ѳٳñ« Ú³ñáõÃÇõÝÁ Ýáñ Ï»³Ýù ¿« ѳõ³ïùÇ Ù¿ç ѳëï³ïáõ»Éáõ ³éÇà ¿£ ²ÝáÝó ѳٳñ ê© Ú³ñáõû³Ý ï³Õ³õ³ñÁ ãÝ߳ݳϿñ ÙdzÛÝ Ñ³õÏó˳ի å³ñ½ ÙáÙ ÙÁ í³é»É »õ å³ñ½ §øñÇëïáë Ú³ñ»³õ¦ ÙÁ Áë»É£ ²ÝáÝù ·ÇïݳÉáí ųٳݳÏÇÝ Û³ñ·Á« øñÇëïáëáí Û³ÛïÝáõ³Í Ýáñ Ï»³ÝùÁ ÏÁ ÷Ýïé»Ý« ÷áË³Ý³Ï Ï»³ÝùÇ ûñ»ñÁ í³ïÝ»Éáõ (º÷»ë³óÇë« 5©15-20)£ ØdzÛÝ ³ß˳ñÑÇÝ Ï³åáõ³ÍÝ»ñ »ñµ øñÇëïáëÇ ³ÝÓÇÝ Ù¿ç ٳѳó³Í« Ïáñëáõ³Í »õ ǵñ»õ ÿ Û³ÕÃáõ³Í ܳ½áíñ»óÇ ÙÁ ÏÁ ï»ëݻݫ øñÇëïáÝ»³Û ѳõ³ï³ó»³ÉÝ»ñ Çñ»Ýó ³ãù»ñÁ ÏÁ ë»õ»é»Ý ϻݹ³ÝÇ« áÕç øñÇëïáëÇÝ« áñ ÙÇßï å³ïñ³ëï ¿ ½Çñ»Ýù ÷ñÏ»Éáõ Ðûñ ²ëïáõÍáÛ µ³ñ»Ëûë»Éáí£ ²ÝáÝù Ï»³Ýùáí ÏÁ É»óáõÇÝ« »õ ϻݹ³ÝáõÃÇõÝ ÏÁ µ»ñ»Ý Çñ»Ýó å³ïÏ³Ý³Í Ñ³ë³ñ³Ïáõû³Ý£ лï»õ³µ³ñ« øñÇëïáÝ»³Ý« ³Ûë µáÉáñÁ ÝϳïÇ áõݻݳÉáí ÏÁ Ññ³õÇñáõÇ øñÇëïáëÇ ³éç»õ ÍáõÝÏÇ ù³Éáõ£

úñÑÝ»°Ýù« ÝáÛÝ ßáõÝãáí ûñÑÝ»Ýù öñÏÇãÁ« áñ Ù»é»ÉÝ»ñ¿Ý Û³ñáõÃÇõÝ ³é³õ£ ¶áí»°Ýù öñÏÇãÁ« áñ Ù»½ ³é³çÝáñ¹»ó ˳õ³ñ¿Ý ¹¿åÇ ÉáÛë« Ù³Ñ¿Ý ¹¿åÇ Ï»³Ýù£ úñÑÝ»³¯É ¿ øñÇëïáëÇ ÷ñϳñ³ñ ïÝûñÇÝáõÃÇõÝÁ£ úñÑÝ»³¯É ¿« ã³ñã³ñ³ÝùÝ»ñÁ »õ ˳ã»ÉáõÃÇõÝÁª ³ÝÙ³Ñ ²ëïáõÍáÛ£ úñÑÝ»³¯É ¿ ³ÝÙ³Ñáõû³Ý ³ÕµÇõñÁ« ²ÝÙ³ÑÇÝ êáõñµ ¶»ñ»½Ù³ÝÁ« áñÙ¿ Ù»½Ç å³ñ·»õáõ»ó³õ ³ÝÙ³ÑáõÃÇõÝÁ£ úñÑ»³¯É ¿ Ú³ñáõó»³É î¿ñÁ£ ºÏ¿°ù« Ùdzëݳµ³ñ ûñÑÝ»Ýù ³ÝáõÝÁ Ú³ñáõó»³É îÇñáç« áñ ÙÇßï ûñÑÝ»³É ¿ Û³õﻳÝë Û³õÇï»ÝÇó© ²Ù¿Ý£ øðÆêîàê Ú²ðº²ô Æ ØºèºÈàò úðÐܺ²È ¾ Ú²ðàôÂÆôÜÜ øðÆêîàêÆ êÇñáí »õ ³ÕûÃùáíª Ú²ðàôÂÆôÜ ²´ºÔ²Ú î²Ø²îº²Ü

13

Mart-Nisan 2016.indd 13

11/04/16 11:56


çok öte bir anlam ifade ediyor. Hisus Krisdos’un Surp Harutyun’unun müjdesi, yirmi yüzyılı aşkın bir süreden beri sürekli olarak bizlere Tanrı’nın ilk hükümlerinden birini hatırlatıyor. Eden Bahçesi’nde şeytan Tanrı’nın suretiyle yaratılmış insanı yenilgiye uğrattı. Tanrı, bu üzücü manzarayı görerek hükmünü verdi: Bir gün kadının soyundan bir kurtarıcı doğacak ve yılanın başını ezecek (Yaratılış 3:15). İşte, Surp Harutyun Yortusu’nda, boş mezardan yayılan müjde, Tanrı’nın bu mesajının gerçekleştiğinin yankısıdır. İmanlılar, birbirlerine yaklaşırlar ve yeni müjde ile yeni yaşamın müjdesini ilan ederler: “Ey ölüm, zaferin nerede? Ey ölüm, dikenin nerede?” (1. Korintliler 15:55). Artık, kötünün insan yaşamı üzerinde bir hükmü kalmadı. Çünkü insan, günahın ve şeytanın esaretinden kurtuldu. Diriliş, Harutyun ümidiyle, imanlılar ölüm gerçeği karşısında bilinçlendiler. Bu bilinçle, ölümün kendileri için ölümsüzlük olduğu imanıyla yaşadılar, yaşıyorlar ve yaşayacaklar. Bizler, anlatılan Harutyun’un amacını büyük bir coşkuyla benimseriz. Ölümsüzlük yolunun artık önümüze açıldığını öğrenerek, coşkuyla seviniriz. “KRİSDOS HARYAV İ MERELOTS” müjdesi, Tanrı’nın zafer şarkısıdır.

Bu nedenle O’nun aracılığıyla Tanrı’ya yaklaşanları tamamen kurtaracak güçtedir. Çünkü onlara aracılık etmek için hep yaşamaktadır. (İbraniler 7:25) Tanrı’ya hamd olsun! Kiliselerimizdeki törenlerle, bu yıl da, Krisdos’un aramızda beliriş amacını kavrama, Tanrı’nın kurtuluş planının tanıkları olma, günaha ve kötülüğe karşı kazanılan zaferi kutlama mutluluğunu yaşadık. Krisdos “kaybolan koyun” (Luka 15:4-7) olan insanlığı, tekrar Tanrı’ya döndürmek için, haça sarıldı. Krisdos, günah ile dolu insanı, omuzlarının üzerinde yükseltirken, bizlere Tanrısal sevgiyi gösterdi. Krisdsos’un ölümü ile ölümün başı ezildi ve yaşam veren Surp Harutyun, Kutsal Dirilişle, hepimize yeni yaşam bahşedildi. Rab Hisus’a daha samimi imanla yaklaşmak için, bu eşsiz olayı büyük coşku ile kutluyoruz. Övgü nameleri ile Tanrı’ya hamt ediyoruz. Çünkü

Acaba Tanrı bizlerin övünç şarkılarına muhtaç mıdır? Tabii ki, hayır. Fakat insanın Tanrı’ya ihtiyacı vardır ve insan Tanrı’ya muhtaçtır. Tanrı, insanı Kendi suretiyle yarattı. Tanrı lütuflarıyla insan, akıl ve ruha sahip olurken, diğer yaratılmışlardan farklılaşıyordu. Tanrı’ya şükretmemiz için bu yeterli bir neden değil mi? “Ne karşılık verebilirim RAB’be, Bana yaptığı onca iyilik için?” (Mezmur 116:12). Hisus’un dirilişi, doğru bir kanaat edinme, imanda güçlenme hususlarında hepimiz için ilham kaynağı oluyor. Çarmıh’taki Kurtarıcı’nın son sözlerini hatırlayalım: “Baba, onları bağışla. Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar.” (Luka 23:34) Krisdos’un sözleri, O’nun günahkar insanlar için, Baba’dan af dilemek üzere beden aldığını gösteriyor. Krisdos itaatsiz, günahkâr insanın kurtuluşu için Baba’ya yakarıyor.

KRİSDOS HARYAV İ MERELOTS KRİSDOS ÖLÜLERDEN DİRİLDİ

O, Kutsal Haç üzerinde günahkârların aracısıdır. Bir an için düşünelim; hatta eğer “ne yaptıklarımızı bilmiyorsak” da düşünelim. Acaba, evren tarihinde benzer bir olayın eşi var mıdır? İnsanlığı tüm yanlış ve günahlarına rağmen, bu kadar seven bir

“KRİSDOS HARYAV İ MERELOTS” müjdesi, alışılagelmiş, geleneğe dönüşmüş bir selamdan

14

Mart-Nisan 2016.indd 14

11/04/16 11:56


başkası daha var mıdır? Haç üzerinde, ölümün eşiğinde, kendisini Haç’a geren insanları hatırlayan ve onlar için bu denli dua eden bir başkası daha var mıdır? Yok, olmadı ve olmayacak da. Çünkü Krisdos tektir. O, bir kez Haç’a gerildi, bir kez gömüldü ve ölülerden dirildi. Kutsal Diriliş’in müjdesi karşısında, Krisdos’un hasımları boş bir mezardan korkuya kapıldılar. Krisdos, mezarda kalmadı, “çünkü bizlere aracılık etmek için hep yaşamaktadır” (İbraniler 7:25).

sizlerin sağlıklı imanlarıyla, kiliseleriniz daha görkemli hale gelsin. İmanlılar topluluğu olan kilise, sizlerin varlığı ile daha da zenginleşsin. Her zaman hatırlayalım: Hristiyalık inancı, Kutsal Kitap, Kilise ve dua, vaftiz olarak Tanrı’nın evlatlığına kabul edilmişler, yani bizler için ölümsüzlük yolunu açan değerlerdir. Surp Harutyun Yortusunda, ölümsüzlük yolunda yürümeye çağrılıyoruz. Daniel Peygamber’in arkadaşları Hananya, Azarya ve Mişael, hepimizi Tanrı’nın adını bu sözlerle yüceltmeye davet ediyorlar:

Bizler, şeytanın esaretinden böyle kurtarıldık. Krisdos, Baba’nın sağ tarafından otururken, günahkâr olan bizler için göklerde dua etmeye devam etmektedir. O halde, Krisdos’u hatırlamak, O’nun önünde vefa duygusuyla eğilmek, O’nu övgülerle yüceltmek, Kutsal Kitap’ı okumak ve içindeki Tanrı’nın Sözü’nü duymak, dua etmek ve dua ederken Krisdos’un aramızda bulunduğunu hatırlamak bizlerin asli görevidir.

“Seni kutsasınlar, övsünler, yüceltsinler. Ulu ve kutsal adın sonsuza dek övülsün, yücelsin. Rab’bin kulları, Rabbiniz’i kutsayın, O’nu yüceltin, sonsuza dek övün.” Kilise’nin Kutsal Havuz’undan yeniden doğan kardeşlerim, Aydınlık imanımızın temeli üzerinde, yeni yaşamın müjdesi ve ümidiyle güçlenelim ve Tanrısal sevgi ile dolalım. Bu coşkuyla, tek beden olarak Dirilmiş Kurtarıcıyı yüceltelim! Ölülerden dirilmiş Kurtarıcımızı övelim!

Rab Hisus’a imanda kardeşler! “Rab’bi dirilten Tanrı, kendi kudretiyle bizi de diriltecek.” (1. Korintliler 6:14). Krisdos’a, Surp Harutyun’a, Tanrısal kurtuluş planının başarısına iman edenler, diriliş ve ölümsüzlük ümidiyle yaşarlar. Onlar için, Krisdos’un boş mezarı, insanların kemikleriyle dolu şık mezarlarından daha değerlidir. Onlar için, Krisdos’un bazen acı sözleri, dünyanın verdiği güzel sözlerden daha tatlıdır. Onlar için, Diriliş müjdesi yeni yaşam ve imanda tazelenmek için bir fırsattır. Onlar için Zadig’in, Surp Harutyun Yortusu’nun anlamı, sadece yumurta tokuşturmak, basit bir mum yakmak ve basit bir “Krisdos Haryav” demekten ibaret olamaz.

Bizleri karanlıktan aydınlığa, ölümden yaşama taşıyan Kurtarıcıya hamd edelim! Kutludur, kurtarıcımız Krisdos! Kutludur, eziyetlere katlanmış ve haça gerilmiş ölümsüz Rab Krisdos! Kutludur, ölümsüzlüğü sunan, ölümsüzlük pınarı, Ölümsüz’ün Kutsal Mezarı, Kutludur, Dirilen Rab. Gelin, Dirilmiş Rabb’i hep birlikte övelim.

Onlar zamanın kıymetini bilerek, dünyadaki sayılı günleri harcamak yerine, Krisdos ile beliren yeni yaşamı ararlar (Efesliler, 5:15-20). Sadece dünya değerlerine bağlı insanlar, Krisdos’un şahsında, ölmüş, kaybolmuş, sözde yenilmiş Nasıralı birini görürler. Hristiyan imanlıların gözleri ise, Baba’ya aracılık ederek bizleri kurtarmaya hazır, yaşayan, canlı Krisdos’u görürler. Onlar, yaşam dolu kişilikleriyle ait oldukları topluluğa canlılık getiririler. Bu bağlamda, Hristiyanlar, bunların hepsini göz önünde bulundurmaya ve Krisdos’un önünde dize gelmeye çağrılıyorlar.

Çünkü görkem, egemenlik ve onur, şimdi, her zaman ve sonsuza dek, O’na yaraşır. Amen. KRİSDOS HARYAV İ MERELOTS!ORHNYAL E HARUTYUNIN KRİSDOSİ! KRİSTOS ÖLÜLERDEN DİRİLDİ! KUTLUDUR KRİSTOS’UN DİRİLİŞİ! Sevgi ve dualarımla, Rahip Harutyun Damadyan

Kilisemiz’in evlatları! Kutsal Kitap okuyun, kiliselerinizde dua edin ki

15

Mart-Nisan 2016.indd 15

11/04/16 11:56


AGOS, 11 Mart 2016 16

Mart-Nisan 2016.indd 16

11/04/16 11:56


AGOS, 11 Mart 2016 17

Mart-Nisan 2016.indd 17

11/04/16 11:56


18

Mart-Nisan 2016.indd 18

11/04/16 11:56


19

Mart-Nisan 2016.indd 19

11/04/16 11:56


Mütevelli Heyeti Başkanı Bedros Şirinoğlu ile Surp Pırgiç Ermeni Hastanesinin tarihe mal olmuş geniş kompleksinde iki saatlik unutulmaz bir gezi

Mücadeleler ve İmkânlar Yazan: ARA KOÇUNYAN

20

Mart-Nisan 2016.indd 20

11/04/16 11:56


Sahada kapsamlı bir konuşma: “Eğer bizzat kendi irademizle bir disiplin tutturamaz, yeni bir sistem kuramazsak Türkiye Ermeni cemaatinin geleceği kararabilir.

oluşturmaya fırsat sağlıyor. Hastanenin son dönemlerdeki dev atılımı, hem cemaatin göğüslediği mücadeleler hem de elde ettiği imkânların birlikte tartıya vurulduğu teraziyi çok yönlü olarak gözlemlemek için eşsiz bir fırsat. Bütün bunların ışığında, Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Mütevelli Heyeti Başkanı Bedros Şirinoğlu ile haftasonu yararlı bir sohbetimiz oldu. Görüşmemizi ilginç kılan, her bir şey hakkında “sahada” konuşuyor olmamızdı. Başkan Şirinoğlu ile birlikte hastanenin geniş kompleksini gezerek sohbet ettik. Gerçekten, uzun süreli ve kapsamlı bir konuşmaydı. Bedros Şirinoğlu, hastanenin içinde muzaffer bir kumandan gibi dolaşıyor, ancak birlikte çıktığımız gezi daha ilk turda çelişik duygulara yol açıyor. Bir yandan, gösterişli, verimkâr işleyen, tatminkâr semereli bir hastanenin koridorlarında dolaşıyoruz; diğer yandan, Bedros Şirinoğlu, hangi bölümün gelecekte nasıl bir şekil alacağını ve hangi amaca hizmet edeceğini açıklıyor. Elbette iyinin iyisi var ama Şirinoğlu’nun anlattıkları sırf mükemmeliyetçilik ya da megalomanlıkla vasıflandırılamaz. Onun, Ermeni hastanesi için iddialı bir hayali var; önceden görerek ve tedbirlice iş görüyor. Ermenilerin yuvası şimdi kendi kendisini aşmış durumda, herkesin övgüsüne mazhar olup ülkenin en vasıflı sağlık kuruluşlarıyla birlikte anılıyor ama bütün bunlar Bedros Şirinoğlu’nu yüzde yüz tatmin etmiyor. Başkan, bugün yaratılmış olan mükemmele yakın durumla yetinmiyor çünkü o şimdiden hastanenin geleceğini düşünüyor. Aklında yapının yarınları, aydınlık geleceği, ilerideki parlak günleri şekilleniyor.

Surp Pırgiç Hastanesinin, Türkiye Ermenileri realitesi konuşulduğunda, cemaatimizin temel itici gücü olduğuna sık sık işaret edilir. Bu, yanlızca, cemaatimiz kurumlarının geleneksel genel yapısından ortaya çıkan bir fenomen değil, aynı zamanda yenileştirici bir seferberliğin, misyonun neticesi de. Ermeni hastanesi, bizim kolektif hayatımızın ekseni ve on yıllardan beridir bu duruşunu doğruluyor. Tabiatıyle her zaman iniş-çıkışlar, birtakım karışıklıklar olabilir ama son tahlilde yapı kendi hayatiyetine devam ediyor ve onun bu canlılığının Türkiye Ermeniliğinin genel dengeleri bakımından paha biçilmez bir manası var. Türkiye Ermenileri şimdilerde, her anlamda bir yeniden örgütlenme ve şekillenme dönemi yaşıyor. Her dönemin kendine has özelliklerinin olması, öncelikleri ve mücadeleleriyle vasıflandırılması anlaşılır bir şey, ancak şimdiki durum farklı bir boyut arz ediyor. Esasen bu safhanın başlıca özelliği, birden çok geçiş döneminin eş zamanlı olarak gelişmesi: Patriklik seçiminin askıda kalmış gidişatından başlayarak gayrımenkullerle ilgili hayati yenilikler; devletin yeni yaklaşımına paralel, resmi mercilerle farklı bir eşitlik sathında yürütülen ilişkiler; Ermeni meselesinin tazelenmesinin yarattığı siyasi durum; Türkiye-Ermenistan çıkmazı neticesinde donmuş bir dizi problem vs. Şüphesiz, bu diziyi daha da uzatıp ayrıntılandırmak mümkün. Bu yüklü gündemin bütün konuları cemaatimizin gündemiyle bağlantılı; bu gündemden neşet eden meseleler, cemaat hayatımız ve kurumlarımızın aksak gidişi üzerinde az ya da çok etkisini duyuruyor.

Şefkat yuvası, son dönemde her alanda istikrarını kıyas götürmeyecek derecede güçlendirdi. Bedros Şirinoğlu ve çalışma arkadaşları, bu yönde büyük çaba harcadılar. Hem yönetim hem de uzmanlıklar alanında takım ruhuyla, uyum içinde çalıştılar. Gösterdikleri ciddi fedakârlıklar, cemaatın yüksek övgülerine mazhar oldu. Toplumumuzun nazarında hastanenin tanınmışlık ve yetkinliği son derecede yüksek, kamuoyu nezdindeki güvenilirliği artmıştır. Bedros Şirinoğlu, bu anlamda, Ermenilerin yuvasına emanet edilen mülklerin, geçmiştekiyle kıyaslanamayacak ölçüde çoğalmasının bunun elle tutulur bir kanıtı olduğunu düşünüyor. Şirinoğlu, azınlık vakıfları konusunda hayata geçirilen iyileştirmeler elverişli bir zemin yaratmışsa da, vâkıfa bağışlanan mülklerin hemen hiçbirinin satılmadığının altını çiziyor. Ve

Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi, bugünün şartlarında yeniden olayların odak noktasında. Ermenilerin yuvasının son dönemde kaydettiği büyük başarı gerçekten saygıyı hak ediyor, aynı zamanda da sembolik bir değeri var. Nitekim bu Şefkat yuvasının günümüz yıllığı, cemaatimize şimdilerde taslakları sunulan yeni ufuklara dair bütünlüklü bir temsil 21

Mart-Nisan 2016.indd 21

11/04/16 11:56


bütün bunlar sayesinde, hastane gayrımenkullerinin aylık geliri, on-on beş yıl öncesiyle karşılaştırıldığında yirmi beş kat artmış durumda. Şirinoğlu’nun başını çektiği mütevelliliğin insan kaynaklarının ilkeli ve kararlı gayretleri, hedefe odaklı girişimleri, geleceğe yönelik yeni bir atılımın hareket noktasını daha şimdiden hazırlamış durumda. Vakıf, önümüzdeki dönemde, hastanenin tarihi simasını bütünüyle ve titizlikle koruyarak, yeni bir görünüm kazanacak. Şimdiden ilk adımlar tedrici olarak atılmakta. Hastane, yakın gelecekte, mükemmelliğe ulaşılan bir dönüm noktasından geçecek. Geniş kompleksin bütün müştemilatı çağdaş teknik ihtiyaçları karşılar hale getirilecek. Hastanenin fiziki imkânları, yeni kıstaslara uygun bir ruhla baştan şekillendirilecek. Bu yolda belli iyileştirme ya da yenileştirmeler de kaçınılmazlaşabilir. Kompleksten fiziki anlamda en verimli şekilde yararlanılması için planlar geliştirildi. Şimdinin birtakım bölümlerinden yararlanma amaçları da bu çerçevede değişebilir. Başkan Şirinoğlu, bize bu çalışmaların yakın ve orta gelecek için ön görülen adımlarla tedrici olarak ilerletileceğini belirtti. Ona göre, Ermenilerin yuvası, bunun neticesinde geleceğini daha bir öz güven ve yüksek bir şevkle karşılamaya hazır olacak. Teçhizat anlamında en iyi şekilde donanmış, teknik bakımdan doyuma ulaşmış, kusursuz müştemilatıyla bir Ermeni hastanesi; bu yalnızca Şirinoğlu’nun rüyası değil, aynı zamanda bütün cemaat yararına çıkılan yüksek çıtalı gerçek bir başarı yolculuğunun başlangıcıdır. Bu büyük çalışmayı arzulanan neticeye ulaştırmak için bütün temel şartlar temin edilmiş durumda. Başkanın düşüncelerine göre hastane, yetkin uzmanları bünyesine katarak ileride daha fazla sayıda dalda tıbbi hizmet vermeli. Yaşlılar yurdunun hizmet kalitesi de hem fiziki şartların mükemmelleştirilmesi hem de en küçük ayrıntıların hesaba katılmasıyla yükselecek. Başkan Şirinoğlu’yla birlikte hastane içindeki gezimiz, tahayyüllerin güzel bir resmigeçidine dönüşüyor. Onun anlattıklarınn eşliğinde, birbirini ardı sıra kat ettiğimiz bölümlerde gelecekte yaratılacak durumu gözlerimizin önüne getirmeye çalışıyoruz. Bedros Şirinoğlu, Ermeni hastanesinin, günümüzdeki durumuna cesur teşebbüsler sayesinde ulaştığının altını çiziyor. Söz konusu cesaretin temel kaynaklarından birinin, devletin vakfa ve genellikle

cemaatimize karşı sergilediği yapıcı yaklaşım olduğunu düşünüyor. Söylediklerine bakılırsa, meselenin bu yüzü büyük bir anlam içeriyor. Dolayısıyla, denk tartılar kullanmayı dikkatten uzak tutmamalı. Meselelere cemaatin uzun vadeli kazançlarının şuuru, kadirbilirlik ve medeniyetle yaklaşmak gerekir. Cemaatimiz, bugünlerin siyasi zemininde kamuoyunun acil dikkatinin konusu olmaktadır. Büyük Millet Meclisinde temsil edilen dört partiden üçünün gruplarında cemaatimizden milletvekilleri yer almakta. Bunu olumlu bir niteliğe dönüştürmek gerek. “Amma velakin kimi zaman aşırı ve medeniyet sınırlarını aşan manzaralara şahit oluyoruz; bu da bize acı ve kaygı veriyor. Biz, kamuoyu önünde hakaret değil, bilakis daha uyumlu ve yapıcı sözlerin beklentisi içindeyiz”, diye dikkat çekiyor başkan. Kaldı ki bu yalnızca milletvekillerini ilgilendiren bir konu değil, genel anlamda cemaatimiz açısından da olması gereken bir şey. Şirinoğlu’ya göre, cemaat içindeki fikirlerin çeşitliliği elbette korunmalı; ne var ki bu çeşitliliği, cemaatimizin geleceğini temin etme yolunda, Türkiye Ermenilerine karşı beslenen genel güven artacak ve devletin olumlu yaklaşımı temelinde kalıcı başarıların devamlılığını sağlayacak şekilde ifade etmeliyiz. Başkan Şirinoğlu ile sohbetimizi sonuçlandırırken cemaate ait gayrımenkullerle ilgili meseleleri hatırlıyoruz. Hastanenin karşısındaki geniş arsa için beklenti devam ediyor. Bu, Bedros Şirinoğlu’nun iyimserliğini koruduğu, yetkililerin siyasi iradesi ve adil muhakemesinden kuşku duymadığı, sabır isteyen bir süreç. Önceki bostan alanının mülkiyet hakkı, yakın geçmişte yasal merciler tarafından hastaneye iade edilmişti. Ancak Zeytinburnu Belediyesi bu düzenlemeye adli merciler nezdinde itiraz etmişti. Şiimdi bu süreç devam etmekte. “Gayrımenkullerimizle ilgili problemlerimiz var”, diyor Şirinoğlu; onun kanaatine göre cemaat, ihtiyatlı bir tutumla söz konusu durumun üstesinden gelebilir. O, birtakım cemaat çevrelerinden zaman zaman yükselen “vermeyeceklerse vermesinler” yollu seslerden duyduğu rahatsızlık ve üzüntüyü dile getiriyor. “Kimin malını kimin namına reddediyorlar?” diye soruyor başkan ve herkese bu gibi meselelerde dürüst olmayı tavsiye ediyor. Nitekim o gayrımenkuller, cemaatimiz vakıflarının uzun vadeli varoluşu bakımından hayati bir mana arz ediyor. Vakıflarımız, yakın geçmişe kadar hayırsever bireylerin bağışlarıyla ayakta duruyordu. Son

22

Mart-Nisan 2016.indd 22

11/04/16 11:56


eğitim kompleksi. Şirinoğlu, her halükarda bu uzak rüyasının ayrıntıları üzerinde durmayı şimdilik erken buluyor.

yıllarda durum artık değişti. Genel iktisadi dengeler, cemaatimiz açısından da yeni bir duruma yol açtı. Vakıflarımızın güncel ihtiyaçları, keza buna paralel bütçe açıkları katlanarak büyümekte, hayırsever bireylerin bağışlarıysa genelde çok daha düşük bir yüzde oluşturmaktadır. Şimdi bu bakımdan bir geçiş dönemi yaşamaktayız. Zaten bugünkü şartların, yakın gelecekte, özellikle okullarımız bakımından, devamlılığı garanti etmekte yetersiz kalacağı aşikâr. Yeni, ilave tedbirler ihtiyacının üzerinde durulacaktır. “Ne yapacağız? Nereden ne temin edeceğiz? Yegâne çıkış noktamız, cemaat gayrımenkullerinden amaca yönelik daha verimkâr ve iktisatlı bir şekilde yararlanmak. Cemaat içinde güçbirliği seferberliği başlatmak, pratik örneklerle işbirliği ruhunu canlandırmak gerekir. Genel bir idari sistem geliştirmeliyiz. Cemaatin bütün gelirleri ortak bir kasada toplanmalı. Gayrımenkullerimizi nemalandırmak için bir konseptimiz olmalı. Bunların idaresi de toplu bir şekilde yürütülmeli, hasılatları bu ortak kasada toplanmalı. Ve nihayet, bütün ihtiyaçlarımız da söz konusu sandıktan yapılacak tahsisatla karşılanmalı. Eğer biz kendi irademizle böyle bir disiplin izlemez, böyle bir sistem oturtmazsak geleceğimiz kararabilir” inancında. Ermeni hastanesi mütevelliliği, önceki bostanın yanı sıra, şimdiki alana hemen komşu bir diğer büyük gayrımenkulün de mülkiyetini tekrar elde etmenin peşinde. Burada söz, dönüp dolaşıp hastanenin tam arkasında yer alan ve tarihi bakımdan Ermeni hastanesinin malı olan arsaya geliyor. Bu arsa sonradan Rum hastanesinin mülkiyeti diye kaydedilmiş. Şirinoğlu ve arkadaşları, şimdilerde bu kadim hakkın yerini bulması için mücadele ediyorlar. On yıllardır mütemadiyen taşlaşmış bu meselelerin üstesinden gelmek, elbette kolay bir iş değil. Şirinoğlu, bütün bu süreçleri, gerçekten çok nazik, kimi zaman da karşıt dengeleri hesaba katarak, çalışma arkadaşlarıyla birlikte yürütmeye uğraşıyor. O, görüşmemizin ivecenliği içinde, uzak hayallerinden birini de bizimle paylaşmadan edemiyor. Nitekim başkanın gönlünden, hastanenin arkasındaki arsayı bir gün geri almak mümkün olduğunda, okullarımızın bütün öğrencilerini kabul edebilecek büyüklükte modern bir eğitim kampüsü tesis etmek geçiyor. Öğrencilere mükemmel bir eğitimin verileceği, birleşik bir enerjinin çekim gücünü doğuracağı ve nihayet eğitim neferlerimizin, üstlendikleri ağır yükle doğru orantılı olarak, ortak imkânlarla layıkı veçvile ödüllendirileceği büyük bir

Bedros Şirinoğlu, cemaatimizde pek yüksek bir idari mevkiyi işgal etmesine rağmen her zaman ulaşılabilir, herkesin yaklaşabileceği bir şahsiyet olmuştur. O, çocukla çocuk, yetişkinle yetişkin, hastayla hasta ya da yaslıyla yaslıdır. İnsani hassasiyeti, taşkınlıkları, üzüntüleri, sevinçleriyle sade, mütevazı bir halk emekçisidir. Toplantılarda onu, şahsi sohbet vs. vesilelerle sık sık dinleme fırsatı buluyoruz. Ancak bu son sohbetimiz, o alışıldık fırsatların gerçekten dışındaydı. Şefkat yuvasındaki gezintimiz aşağı yukarı iki saat sürdü. Neredeyse yalnızca hastane hakkında konuştu, cemaatimizin genel durumunu anlattı bir tek; zaman zaman da siyaset üzerine düşündü, bizimle Ermeni dünyasıyla ilgili gözlemlerini paylaştı. Öz eleştiriler, eleştiriler, kısmen yeni projeler. Zengin, çok yönlü bir sohbetti. İnsani heyecanlar ve gerçek bir idareci kararlılığıyla, cemaatimizle ilgili hayalini bizimle paylaştı. Şevki, çabası, tasarılarını açıkladığı zamanki sesinin titreşimleri, iyi bir amacı gerekçelendirdiğinde yüzünde beliren tebessüm; bütün bunlar, onun nabzını hissetmemizi sağlayan ve işini sarsılmaz bir inançla yaptığına, kendisine beslenen ümitleri hep haklı çıkardığına ve faaliyetlerinin semeresini daima açık alınla gösterdiğine birbiri ardına inandığımız etkenlerdi. Bu netice günümüz gerçeğinde oldukça yüksek bir övgüye mazhar ise de tarihi yargının onu ebedileştireceğinden eminiz. Bir adam düşünün ki her sabah güneş doğarken haç çıkarıp güne başlar ve o günün öncelikleri içinde, bu cemaate karşı duyduğu yükümlülük, üstlendiği sorumluluk kendi ailesinin işlerinden daha fazla değilse de en azından onunkine eşit bir yer tutar. Şirinoğlu’nun ideali, Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi potasında Türkiye Ermenilerinin parlak geleceğini hazırlama ve inşa yolunda görmezden gelinmeyecek bir temel şart. JAMANAK GÜNLÜK GAZETE 29 Şubat 2016

23

Mart-Nisan 2016.indd 23

11/04/16 11:56


24

Mart-Nisan 2016.indd 24

11/04/16 11:56


Սուրբ Փրկիչ Ազգային հիւանդանոցի պատմական ընդարձակ համալիրէն ներս երկժամեայ անմոռանալի շրջայց մը՝ Հոգաբարձութեան ատենապետ Պետրոս Շիրինօղլուի հետ

հանգրուանը տարբեր է իր տարողութեամբ։ Ըստ էութեան, այս փուլին գլխաւոր մասնայատկութիւնը այն է, որ մէկէ աւելի անցումային շրջաններ կ՚ընթանան նոյնաժամանակ։ Պատրիարքական ընտրութեան առկախուած գործընթացէն սկսեալ, մինչեւ կալուածներու վերաբերեալ ճակատագրական նորութիւնները, պետական նոր վերաբերմունքին զուգահեռ՝ իշխանութիւններուն հետ տարբեր հարթութեան մը վրայ դրուած յարաբերութիւնները, հայկական հարցի թարմ երանգաւորումներուն բերումով ստեղծուած քաղաքական իրադրութիւնը, Թուրքիա-Հայաստան փակուղիին հետեւանքով քարացած շարք մը խնդիրներ, եւ այլն։ Անտարակոյս, այս շարքը կարելի է երկարել, մանրամասնել։ Այս ծաւալուն օրակարգի բոլոր նիւթերը աղերս ունին մեր համայնքի օրակարգին հետ, այդ օրակարգէն բխած խնդիրները առաւել կամ նուազ չափով ազդեցութիւն կը գործեն համայնքային կեանքին, մեր հաստատութիւններու ցացնի երթին վրայ։ Ներկայ ժամանակներու պայմաններով Սուրբ Փրկիչ Ազգային Հիւանդանոցը վերստին իրադարձութիւններու կիզակէտին է։ Վերջին շրջանին Ազգին տան արձանագրած վերելքը իսկապէս պատկառելի է, նաեւ խորհրդանշական։ Արդարեւ Գթութեան յարկի արդի տարեգրութիւնը առիթ կ՚ընձեռէ ամբողջական պատկերացում մը կազմելու տեսակէտէ՝ մեր համայնքին առջեւ ներկայիս ուրուագծուած նոր հորիզոններուն առումով։ Հիւանդանոցի վերջին շրջաններու վիթխարի ոստումը եզակի հնարաւորութիւն մըն է բազմակողմանիօրէն դիտարկելու համար այն խաչմերուկը, ուր նոյնաժամանակ նժարի վրայ կը դրուին թէ՛ համայնքին դիմագրաւած մարտահրաւէրները եւ թէ անոր տիրացած հնարաւորութիւնները։ Այս բոլորի պրիսմակէն շաբաթավերջին շահեկան զրոյց մը ունեցանք Սուրբ Փրկիչ Ազգային հիւանդանոցի հոգաբարձութեան ատենապետ Պետրոս

ՄԱՐՏԱՀՐԱՒԷՐՆԵՐ ԵՒ ՀՆԱՐԱՒՈՐՈՒԹԻՒՆՆԵՐ Դաշտի վրայ բովանդակալից զրոյց. «Եթէ մեր իսկ կամքով կարգապահութեան մը չհետեւինք, նոր դրութիւն մը չհաստատենք, ապա թրքահայ համայնքի ապագան կրնայ մթագնիլ» Գրեց՝ ԱՐԱ ԳՕՉՈՒՆԵԱՆ Թրքահայ իրականութեան պարագային յաճախ կը մատնանշուի, որ Սուրբ Փրկիչ Ազգային հիւանդանոցը մեր համայնքի հիմնական մղիչ ուժն է։ Սա միայն մեր համայնքի հաստատութիւններու աւանդական ընդհանուր դրուածքէն բխած երեւոյթ մը չէ, այլ վերանորոգ առաքելութեան մը արդիւնքը։ Ազգային հիւանդանոցը մեր հաւաքական կեանքին առանցքն է եւ տասնամեակներէ ի վեր կ՚արդարացնէ իր այդ դիրքը։ Բնականաբար, միշտ կրնան ըլլալ ելեւէջներ, կրնան պատահիլ վերիվայրումներ, սակայն կառոյցը վերջին հաշուով կը շարունակէ իր կենսունակ երթը եւ անոր կենսունակութիւնը անգնահատելի նշանակութիւն ունի թրքահայութեան ընդհանուր հաւասարակշռութիւններուն տեսակէտէ։ Ներկայիս, թրքահայութիւնը վերակազմակերպման ու վերաձեւաւորման ժամանակաշրջան մը կ՚ապրի բոլոր առումներով։ Պարզ է, որ ամէն ժամանակաշրջան ունի իր առանձնայատկութիւնը, կը բնորոշուի իր առաջնահերթութիւններով ու մարտահրաւէրներով, սակայն ներկայ 25

Mart-Nisan 2016.indd 25

11/04/16 11:56


Շիրինօղլուի հետ։ Մեր տեսակցութեան հետաքրքրութիւնը պայմանաւորուած էր այն հանգամանքով, որ ամէն ինչի մասին խօսեցանք «դաշտի վրայ»։ Ատենապետ Շիրինօղլուի հետ զրուցեցինք՝ շրջայց մը կատարելով հիւանդանոցի ընդարձակ համալիրէն ներս։ Երկարատեւ էր, իսկապէս, ու բովանդակալից։ Պետրոս Շիրինօղլու հիւանդանոցէն ներս կը շրջի յաղթական հրամանատարի մը նման, սակայն իրեն հետ կատարուած շրջագայութիւնը առաջին հերթին կ՚առթէ հակասական զգացումներ։ Մէկ կողմէ կը շրջինք ներկայանալի, արդիւնաւէտ գործող, գոհացուցիչ արդիւնքով հիւնադանոցի մը միջանցքներուն մէջ, իսկ միւս կողմէ Պետրոս Շիրինօղլու կը բացատրէ, թէ ապագային ո՛ր բաժինը ի՛նչ տեսք պիտի ունենայ եւ ի՛նչ նպատակի պիտի ծառայէ։ Լաւին ալ լաւը կայ, անշուշտ, բայց Շիրինօղլուին պատմածները չեն տեղաւորուիր զուտ կատարելապաշտութեան կամ առաւելապաշտութեան սահմաններուն մէջ։ Ան յաւակնոտ տեսիլք մը ունի Ազգային հիւանդանոցին համար, կը գործէ հեռատես ու շրջահայեաց։ Ազգին տունը ներկայիս ինքզինքը գերազանցած է, բոլորի գնահատանքին առարկայ կը դառնայ, երկրի ամենաորակեալ առողջապահական հաստատութիւններու շարքին կը դասուի, սակայն այս բոլորը հարիւր տոկոսով չեն գոհացներ Պետրոս Շիրինօղլուն։ Ներկայիս ստեղծուած կատարեալին բաւական մօտ կացութիւնը չի բաւարարեր ատենապետը, որովհետեւ ան արդէն կը մտածէ հիւանդանոցի ապագային մասին։ Իր մտքին մէջ կը ծրագրաւորուի կառոյցի վաղուան օրը, լուսաւոր ապագան, պայծառ գալիքը։ Գթութեան յարկը վերջին շրջանին անբաղդատելիօրէն ամրապնդած է իր կայունութիւնը բոլոր գետիններու վրայ։ Պետրոս Շիրինօղլու եւ գործակիցները մեծ ճիգ վատնած են այս ուղղութեամբ։ Համախումբ ու ներդաշնակ աշխատանք մը տարուած է թէ՛ վարչական եւ թէ

մասնագիտական գետնի վրայ։ Լուրջ զոհողութիւնները բարձր գնահատանքի արժանացած են համայնքին կողմէ։ Հիւանդանոցի վարկն ու հեղինակութիւնը անհամեմատօրէն բարձրացած են յաչս մեր ժողովուրդին, աւելցաց է իր վայելած վստահութեան մակարդակը հանրային կարծիքին մօտ։ Պետրոս Շիրինօղլու այս առումով շօշափելի ապացոյց մը կը նկատէ՝ Ազգին տան վստահուած կալուածներուն անբաղդատելիօրէն աւելնալը։ Թէեւ փոքրամասնական վաքըֆներու պարագային կատարուած բարեփոխումներն ալ նպաստաւոր ենթագետին մը ստեղծած է, սակայն Շիրինօղլու կը շեշտէ, որ հաստատութեան կտակուած կալուածներուն գրեթէ որեւէ մէկը չէ վաճառուած։ Եւ շնորհիւ այս բոլորին, այսօր քսանըհնգապատիկ աւելցած է հիւանդանոցի կալուածներուն ամսական հասոյթը՝ տաս-տասնհինգ տարի առաջուան բաղդատմամբ։ Շիրինօղլուի գլխաւորած հոգաբարձութեան կազմերուն սկզբունքային եւ հետեւողական աշխատանքները, նպատակասլաց նախաձեռնութիւնները ներկային արդէն հասունցուցած են ապագայատեսիլ նոր շարժումի մը մեկնարկը։ Հիւանդանոցի պատմական դիմագծի ամբողջական ու բծախնդիր պահպանումով՝ հաստատութիւնը պիտի կերպարանափոխուի յառաջիկայ շրջանին։ Առաջին քայլերը կ՚առնուին աստիճանաբար։ Հիւանդանոցը մօտաւոր ապագային պիտի թեւակոխէ կատարելագործման անկիւնադարձային հանգրուան մը։ Ընդարձակ համալիրի ամբողջ ենթակառուցուածքները պիտի յարմարեցուին արդի թեքնիկ պահանջներուն։ Նոր չափանիշներու համապատասխան ոգիով պիտի վերաձեւաւորուին հիւանդանոցի համալիրի ֆիզիքական հնարաւորութիւնները։ Որոշ բարենորոգումներ կամ վերանորոգումներ ալ անհրաժեշտ կրնան դառնալ այս 26

Mart-Nisan 2016.indd 26

11/04/16 11:56


ճանապարհին։ Նախագծեր մշակուած են՝ որպէսզի համալիրը ամենաարդիւնաւէտ ձեւով օգտագործուի ֆիզիքական առումով։ Ներկայ կարգ մը բաժանմունքներու օգտագործման նպատակները կրնան փոխուիլ այս նոյն շրջագծին մէջ։ Ատենապետ Շիրինօղլու մեզի յայտնեց, որ մօտաւոր ու միջին ապագայի համար նախատեսուած քայլերով աստիճանաբար յառաջ պիտի տարուին այս աշխատանքները։ Արդիւնքին, ըստ իրեն, Ազգին տունը պատրաստ պիտի ըլլայ աւելի ինքնավստահ ու բարձր եռանդով դիմաւորելու իր ապագան։ Սարքաւորումներու իմաստով առաւելագոյնս օժտուած, կատարեալ ենթակառուցուածքներով, թեքնիկապէս յագեցած Ազգային հիւանդանոց մը... Սա լոկ Շիրինօղլուի երազանքը չէ, այլ՝ ամբողջ համայնքին ի նպաստ, բարձր նշաձողով իսկական ձեռքբերումի մը ճանապարհորդութեան սկիզբը։ Բոլոր նախադրեալները ապահովուած են՝ այս մեծ աշխատանքը ի կատար ածելու համար։ Ատենապետին ենթադրութիւններով, հիւանդանոցը յառաջիկային պէտք է աւելի բարձր թիւով ճիւղերու մէջ մատուցանէ բժշկական ծառայութիւն, հեղինակաւոր մասնագէտներու ներգրաւմամբ։ Ծերանոցի բաժնէն ներս սպասարկութիւններու որակն ալ պիտի բարձրանայ թէ՛ ֆիզիքական պայմաններու կատարելագործումով եւ թէ ամենայետին մանրամասնութիւններու հաշուառումով։ Ատենապետ Շիրինօղլուի հետ հիւանդանոցէն ներս մեր շրջագայութիւնը կը վերածուի երեւակայութիւններու շքեղ տողանցքի մը։ Իրերայաջորդ բաժիններու մէջ, իր պատմածներուն զուգահեռ՝ կը փորձենք պատկերացնել ապագային ստեղծուելիք վիճակը։ Պետրոս Շիրինօղլու կ՚ընդգծէ, որ Ազգային հիւանդանոցը մերօրեայ կացութեան հասած է շնորհիւ համարձակ նախաձեռնութիւններու։ Այդ համարձակութեան հիմնական

աղբիւրներէն մին կը համարուի պետութեան կողմէ հաստատութեան եւ ընդհանրապէս մեր համայնքին նկատմամբ ցուցաբերուած դրական վերաբերմունքը։ Իր խօսքերով, հարցին այս երեսակը ունի մեծ նշանակութիւն։ Հետեւաբար, համապատասխան չափումները պէտք չէ անուշադրութեան մատնուին։ Համայնքի երկարաժամկէտ շահերու գիտակցութեամբ, երախտագիտութեամբ ու քաղաքավարութեամբ պէտք է մօտենալ խնդիրներուն։ Քաղաքական հարթութեան վրայ ներկայիս մեր համայնքը անմիջական ուշադրութեան առարկայ կը դառնայ հանրային կարծիքին մօտ։ Խորհրդարանէն ներս ներկայացուած չորս կուսակցութիւններէն երեքին խմբակցութիւններուն մօտ կը գտնուին մեր համայնքէն երեսփոխաններ։ Սա պէտք է վերածել առաւելութեան։ «Բայց եւ այնպէս, երբեմն ականատես կ՚ըլլանք ծայրայեղ ու քաղաքավարութեան սահմաններէն դուրս երեւոյթներու, ինչ որ ցաւ ու մտահոգութիւն կը պատճառէ մեզի։ Մենք ո՛չ թէ վիրաւորանքներու, այլ աւելի ներդաշնակ ու շինիչ պատգամներու սպասման մէջ ենք հանրային կարծիքին առջեւ», դիտել կու տայ ատենապետը։ Մնաց, որ սա միայն պատգամաւորներու պարագային չէ, այլ ընդհանրապէս մեր համայնքին տեսակէտէ ի զօրու է։ Ըստ Շիրինօղլուի, համայնքէն ներս գաղափարական տեսակաւորութիւնը անշուշտ պէտք է պահպանուի, սակայն անոր դրսեւորումը պէտք է այնպէս մը ըլլայ, որ թրքահայութեան նկատմամբ ընդհանուր վստահութիւնը աւելնայ եւ պետութեան դրական վերաբերմունքին հիման վրայ մեր մնայուն ձեռքբերումներն ալ շարունակուին՝ այս համայնքի ապագան երաշխաւորելու ճանապարհին։ Ատենապետ Շիրինօղլուի հետ զրոյցի եզրափակիչ փուլին կ՚անդրադառնանք համայնքապատկան կալուածներու վերաբերեալ խնդիրներու։ Հիւանդանոցի հանդիպակաց լայն տարածքին համար սպասումը տակաւին կը շարունակուի։ Համբերատար գործընթաց մըն է այս 27

Mart-Nisan 2016.indd 27

11/04/16 11:56


մէկը, որու կապակցութեամբ Պետրոս Շիրինօղլու կը պահէ լաւատեսութիւնը, չի կասկածիր իշխանութիւններու քաղաքական կամքէն ու արդար դատողութենէն։ Երբեմնի բանջարանոցի տարածքին սեփականութեան իրաւունքը մօտաւոր անցեալին վերադարձուած էր հիւանդանոցին պատկան մարմիններուն կողմէ։ Զէյթինպուրնուի քաղաքապետարանը, սակայն, այդ կարգադրութիւնը վիճարկած էր դատական իշխանութիւններուն մօտ։ Այժմ այդ գործընթացն է, որ կը շարունակուի։ «Մեր կալուածներու պարագային ունինք խնդիրներ», կ՚ըսէ Շիրինօղլու, որու համոզմամբ համայնքը շրջահայեաց դիրքորոշումով կրնայ դուրս գալ առկայ կացութենէն։ Ան անհանգստութիւն ու ցաւ կը յայտնէ նաեւ մեր համայնքի կարգ մը շրջանակներէն ատեն-ատեն հնչած ձայներուն առընչութեամբ, թէ եթէ պիտի չտան, թող չտան։ «Որո՛ւն ապրանքը, որո՛ւն անունով կը մերժուի», հարց կու տայ ատենապետը եւ բոլորին խորհուրդ կու տայ նման հարցերու պարագային ըլլալ նրբանկատ։ Արդարեւ, այդ կալուածները ճակատագրական նշանակութիւն ունին մեր համայնքային հաստատութիւններու երկարաժամկէտ գոյատեւման տեսանկիւնէն։ Մինչեւ մօտաւոր անցեալը, մեր հաստատութիւնները կանգուն կը մնային անհատ բարերարներու նուիրատուութիւններով։ Վերջին տարիներուն այլեւս վիճակը փոխուած է։ Տնտեսութեան ընդհանուր հաւասարակշռութիւնները մեր համայնքին տեսանկիւնէն ալ ծնունդ տուած են նոր իրադրութեան մը։ Մեր հաստատութիւններուն առկայ կարիքները, զուգահեռաբար նաեւ պիւտճէի բացերը, կը բազմապատկուին, իսկ անհատ բարերարներու նուիրատուութիւնները ընդհանուրին մէջ շատ աւելի նուազ համեմատութիւն կը կազմեն։ Հիմա անցումային շրջան մըն է այս առումով։ Արդէն ակնյայտ է, որ տեսանելի ապագային՝ մանաւանդ մեր

վարժարաններուն տեսակէտէ, այժմու միջոցները անբաւարար պիտի մնան կայունութիւնը երաշխաւորելու առումով։ Նոր, յաւելեալ միջոցներու կարիքը պիտի շեշտուի։ «Ի՞նչ պիտի ընենք, ուրկէ՞, ի՞նչ պիտի ճարենք։ Մեր միակ ելքն է համայնքապատկան կալուածներու աւելի արդիւնաւէտ, նպատակասլաց ու խնայաբար օգտագործումը։ Զօրակցութեան զարկ պէտք է տալ համայնքէն ներս, գործնական օրինակներով պէտք է թափ տալ համագործակցութեան ոգիին։ Կառավարման ընդհանուր դրութիւն մը պէտք է զարգացնենք։ Համայնքին բոլոր մուտքերը պէտք է միանան հասարակաց սնտուկի մը մէջ։ Հայեցակարգ մը պէտք է ունենանք մեր կալուածներու արժեւորման համար։ Անոնց կառավարումն ալ համընդհանուր ձեւով յառաջ պէտք է տարուի։ Անոնց հասոյթն ալ պէտք ի հաւաքուի այդ հասարակաց սնտուկին մէջ։ Եւ ի վերջոյ, մեր բոլոր կարիքներն ալ պէտք է դիմագրաւուին այդ նոյն սնտուկէն կատարուելիք յատկացումներով։ Եթէ մեր իսկ կամքով այսպիսի կարգապահութեան մը չհետեւինք, նման դրութիւն մը չհաստատենք, ապա մեր ապագան կրնայ մթագնիլ», համոզուած է ան։ Երբեմնի բանջարանոցին առընթեր, Ազգային հիւանդանոցի հոգաբարձութիւնը հետամուտ է իր այժմու տարածքին անմիջական հարեւանութեամբ այլ ընդարձակ կալուածի մը սեփականութեան իրաւունքը վերաձեռքբերելու։ Այստեղ խօսքը կը վերաբերի այն տարածքին, որ կը գտնուի հիւանդանոցին ճիշդ ետեւը եւ պատմականօրէն եղած է Ազգային հիւանդանոցին սեփականութիւնը։ Այդ տարածքը աւելի վերջ արձանագրուած է՝ որպէս Յունաց հիւանդանոցին սեփականութիւնը։ Շիրինօղլու եւ իր ընկերները ներկայիս կը պայքարին այդ պատմական իրաւունքը վերահաստատելու համար։ Տասնամեակներ շարունակ քարացած այս խնդիրներուն յաղթահարումը, պարզ 28

Mart-Nisan 2016.indd 28

11/04/16 11:56


է, որ դիւրին գործ մը չէ։ Շիրինօղլու այդ բոլոր գործընթացները կը փորձէ ղեկավարել իր գործակից ընկերներուն հետ՝ հաշուի առնելով իսկապէս շատ նուրբ, երբեմն նաեւ հակադիր հաւասարակշռութիւններ։ Ան մեր զրոյցի անմիջականութեան մէջ մեզի հետ կը բաժնէ նաեւ իր հեռահար երազանքներէն մին։ Արդարեւ, եթէ հիւանդանոցի ետեւի այդ տարածքը վերաձեռքբերել հնարաւոր դառնայ, ապա ատենապետին սրտէն կ՚անցնի այնտեղ կառուցել գերժամանակակից կրթական համալիր մը, որու տարողութիւնը բաւարար պիտի ըլլայ մեր վարժարաններու ընդհանուր աշակերտութեան թիւը ընդունելու։ Մեծ կրթական համալիր մը, ուր աշակերտներուն պիտի ջամբուի կատարեալ ուսում, ուր միացեալ ներուժը պիտի ծնի ձգողականութիւն եւ ի վերջոյ միացեալ հնարաւորութիւններով կրթական մեր մշակները պիտի վարձատրուին պատշաճօրէն, իրենց տարած ծանր լուծին հետ ուղիղ համեմատութեամբ։ Յամենայնդէպս, Շիրինօղլու առ այժմ վաղ կը համարէ հեռահար այս երազանքի մանրամասնութիւններուն վրայ ծանրանալը։ Պետրոս Շիրինօղլու մեր համայնքէն ներս կը զբաղեցնէ շատ բարձր վարչական դիրք մը, սակայն միշտ ալ եղած է հասանելի, մատչելի անձնաւորութիւն մը բոլորին համար։ Ան մանուկին հետ մանուկ է, երէցին հետ երէց, հիւանդի մը հետ հիւանդ կամ սգաւորի մը հետ սգաւոր։ Պարզ, համեստ գործիչ մըն է, մարդկային զգացականութիւնով, պոռթկումներով, յուզումներով, ուրախութիւններով։ Յաճախ առիթը կ՚ունենաք զինքը լսելու՝ ժողովներու ժամանակ, անձնական զրոյցներով, եւ այլն։ Մեր այս վերջին զրոյցը, սակայն, իսկապէս դուրս էր այդ ընթացիկ հնարաւորութիւններէն։ Մօտաւորապէս երկու ժամ տեւեց մեր շրջայցը Գթութեան յարկէն ներս։ Գէթ խօսեցաւ զուտ հիւանդանոցին շուրջ, լոկ պատմեց մեր համայնքի

ընդհանուրին մասին, երբեմն խորհրդածեց քաղաքականութեան վրայ, մերթ հայոց աշխարին առընչութեամբ դիտարկումներ բաժնեց մեզի հետ։ Ինքնաքննադատութիւն, քննադատութիւն, ծրագիր, մասամբ նորին։ Ճոխ, բազմակողմանի զրոյց մըն էր։ Մեր համայնքին վերաբերեալ տեսիլքը մեզի հետ բաժնեց՝ մարդկային յոյզերով եւ իսկական ղեկավարի մը վճռականութեամբ։ Իր եռանդը, վաստակը, նախագծերը բացատրելու ժամանակ ձայնին ունեցած թրթռացումները, բարի նպատակ մը հիմնաւորելու ատեն դէմքին վրայ ուրուագծուած ժպիտը՝ բոլորը եղան գործօններ՝ որպէսզի մենք զգանք իր բազկերակը եւ հերթական անգամ համոզուինք, թէ ան անխախտ հաւատքով կ՚ընէ իր գործը, միշտ կ՚արդարացնէ իր վրայ դրուած յոյսերը ու միշտ պատրաստ է բաց ճակատով ներկայացնելու իր գործունէութեան արգասիքը։ Այդ արդիւնքը մեր իրականութեան մօտ այսօր թէեւ կը գնահատուի բաւական բարձր, սակայն վստահաբար պատմութեան դատաստանը զայն պիտի կոչէ յաւերժութեան։ Մարդ մը, որ ամէն առաւօտ լուսաբացին խաչակնքելով կը սկսի օրուան մը եւ տուեալ օրուան առաջնահերթութիւններուն մէջ իր ընտանիքին, սեփական գործին հաւասար տեղ կը գրաւէ այս համայնքին նկատմամբ յանձնառութիւնը, պատասխանատուութիւնը, եթէ ոչ աւելին։ Շիրինօղլուի տեսլականը անանտեսելի նախադրեալ մըն է թրքահայութեան պայծառ ապագան կերտելու, նախապատրաստելու ճանապարհին՝ Սուրբ Փրկիչ Ազգային հիւանդանոցի բովով։ ԺԱՄԱՆԱԿ Օրաթերթ 29 Փետրուար 2016

29

Mart-Nisan 2016.indd 29

11/04/16 11:56


Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Yönetim Kurulu Üyesi, Eczacılık Okulu Kimya Profesörü

HOVSEP CELALYAN (1870-1936)

Bu fotoğraf Hovsep Celalyan’ın kardeşi Dr. Krikor Celalyan’ın (1868-1937) oğlu Hayk Celalyan tarafından 2016 yılında Vakfımıza hediye edilmiştir. 30

Mart-Nisan 2016.indd 30

11/04/16 11:56


MÜZEMİZE HEDİYELER

Damar Dikme Aleti (Hayk Celalyan hediyesidir - 2016)

Rus Malı, Optik, Mikroskop Objektifleri (Hayk Celalyan hediyesidir - 2016)

31

Mart-Nisan 2016.indd 31

11/04/16 11:56


Işıklı Hassas Görüntü Aleti (Hayk Celalyan hediyesidir - 2016)

32

Mart-Nisan 2016.indd 32

11/04/16 11:56


MÜZEMİZE HEDİYELER

Endoskopi Aleti (Hayk Celalyan hediyesidir - 2016)

33

Mart-Nisan 2016.indd 33

11/04/16 11:56


Asırlık Tatlı Bir Hikaye Şekerin çok önemli olduğu bir coğrafyada yaşadığımız kesin, zira “Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım” literatüre bile girmiş. Tatlı denince de ilk akla gelen özgün şekerlemelerin yaratıcısı asırlık Hacı Bekir oluyorsa, işte size lokum tadında bir sohbet.

RÖPORTAJ: TAMAR GURDİKYAN / FOTOĞRAFLAR: MIGIRDİÇ ARZİVYAN - HACI BEKİR ARŞİVİ

K

astamonu’nun Araç ilçesinden İstan-bul’a göç eden Şekerci Bekir Efendi, 1777’de Bahçekapı’da açtığı şekerci dükkanında bizzat imal ettiği lokum ve şekerlemeleriyle kısa sürede dünya çapında üne kavuştu. İki asrı aşkın süreden beri aynı kalitede hizmet veren yegane kurum olan Hacı Bekir, özellikle de dükkandaki kavanozlarda sergilenen renk renk akide şekerleri ile sadece ağzımızı değil, gözümüzü de tatlandırıyor. Yeni yılda sizlere tatlı bir hikaye sunmak için bu kez Bekir Efendi’nin kurduğu aile müessesesinin günümüzdeki temsilcisi Hande Celalyan ile Osmanlı akidesinden “Turkish delight”a uzanan bir söyleşi yaptık. Türkiye’nin en eski, İstanbul’un en şehirli dükkanı yaklaşık 236 yıldır aynı

yerde Bahçekapı’daki özgün dekorasyonu ile hizmet veriyor. Değişimlere direnemeyen ülkemizde, bunca yıl ayakta kalmanın sırrı nedir? İki yüzyılı aşkın bir süredir bunu tutku olarak benimsemiş, işten çok kültürel miras olarak görmüş dedelerimizin görüşünün bu yolda bize de itici kuvvet olduğunu düşünüyorum. Küçük bir aileyiz ve küçük olmanın hem avantajları hem de dezavantajları var. Kalabalık bir aile olsaydık belki kopmalar ve çatışmalar yaşanabilirdi. Ancak biz bunu yaşamadık ve işler, yoğun bir aile hiyerarşisi içerisinde gelişti. Butik olarak kaldık. Bir de ürünün hakkını yememek lazım; aslında ürünümüz değişikliklere çok dayanıklı, yani çocuklar da yaşlılar da seviyor, hem sabah hem akşam yenebiliyor, yolda da tüketilebiliyor, saklaması kolay ve

uzun süre dayanıyor. Bütün bu değişikliklere direnecek kadar özgün ve kuvvetli bir ürün. Bu sayede iki yüz seneden beri varoldu. İş ilişkileri ile aile ilişkilerinde dengeyi kurmayı küçük bir aile olmanıza mı bağlıyorsunuz? Babanız bir röportajında “Ben Hacı Bekir’in eminiyim (emanetçisiyim)” diyor. Evet, hepimiz o sistemde yetiştik aslında, bu emaneti devraldık. Zarar gelmeden, mümkünse daha iyileştirerek, ilerki kuşaklara taşıyalım diye çabaladık. Aile şirketlerinde genellikle ikinci kuşaktan üçüncü kuşağa geçerken sorun yaşanıyor. Birinci kuşak işin sahibi ve o niyetle ikinci kuşağı da yetiştiriyor ama ikiden üçe geçerken insanlar farklı şeyler isteyebiliyor. Bu ara tehlikeli ama üçü

34

Mart-Nisan 2016.indd 34

11/04/16 11:56


35

Mart-Nisan 2016.indd 35

11/04/16 11:56


geçtikten sonra, “Bu kadar sene dayanmış, benden kopmasın” diyorlar. Başarı baskısı ve bu sorumluluk daha da artıyor. Öbür taraftan kurum, yıllardan beri müşterileri ve çalışanları ile de bir aile konsepti içinde devam etmiş. Buraya gelenlerin hepsi “Anneannem alırdı, dedem yerdi, çocukluğumu hatırlıyorum ve çocuğuma yedirmek istiyorum” diyor. Yani talep yönünden öyle bir aidiyet var. Ayrıca çalışanlar da aynı aileden olmuş. Aynı aileden beşinci kuşağa kadar çalışanımız var. O da tabii ayrı bir güç veriyor. Dedem Kastamonu Araç’tan gelme, uzun süre çalışanların yüzde doksanı Araç’tan gelmiş. Mesela komşu köyümüz var ve o köyün bütün çalışanları bizimle çalışmış. Askerlik görevi gibi görülmüş, Hacı Bekir’de çalışmayana kız vermemişler. Buraya gelip iş öğrenmek her erkeğin yapması gereken bir vazife olarak görülmüş ve usta çırak ilişkisi çok sağlam olmuş. Buraya geldikleri zaman babaları ya da amcaları ile çalışmışlar. Zaten aile hiyerarşisi, otoritesi orada size yardımcı oluyor. Hepsi de çocukluktan bu işin içinde pişiyorlardı, hem iş hem de firmaya aidiyet bakımından. Aile bağları bu üç ayak üzerinden çok güçlü gelmiştir, bu kuvvetli bağlardan gelince de bu kadar uzun sürmüş. Duvarlarda Hacı Bekir’in çeşitli logoları teşhir ediliyor, kurumun geçmişten günümüze tarihini izleyebiliyorum. Büyük dedem uluslararası fuarlara katılmaya başlamış, bu da Padişahın şekercibaşısı ilan edilmesi ile alakalı bir olay. Hacı Bekir’e memleketi temsil etme görevi verilmiş. Fuarlara Osmanlı Devletini temsilen gönderilmiş. 1800’lü yıllarda yurt dışına gidip fuar açma, ürün tanıtmalar olmuş. 1893 yılında Amerika’da 6 ay süren bir uzun ticaret fuarı var, büyükbabam orada 6 ay boyunca ustalarla, kazanlarla gidip, imalat yapıp bu fuara katılırmış. Hatta Atatürk’ten sonra da Karadeniz gemisinde temsil etmiş. Bu temsil ve teşvik, firmaya başarı baskısı getirmiş. 1873 Viyana fuarında, dış ülkelerin ne gibi teknolojiler kullandığına, dayanıklılığın nasıl artırıldığına ilişkin gelişmeleri ve dünyadaki ilişkileri takip eden büyükbabam, firmaların şekil ve sembollerle kendilerini özdeşleştirdiğini görüyor. Orada aldığı gümüş madalyayı kullanarak, Arapça harflerle bir logo tasarlıyor, belki de bu Türkiye’nin ilk logosu. Tarih içinde bu logoya yeni madalyalar eklenmiş, eklendikçe de artmış. Ondan sonra Arapça harfler Latince harflere dönmüş. Zamanında Constantinopoli gibi Fransız etkisini gördüğümüz şekle girmiş, gelişmiş ve bugün hala kullandığımız logoya dönüşmüş. Yani logomuza bakınca bir anlamda Türkiye tarihini de görüyorsunuz.

Neler önemsenmiş, değişmiş o anlamda tarih gözlerimizin önünden film şeridi gibi geçiyor. Bu “Turkish delight” literatüre Hacı Bekir müessesesi sayesinde girdi değil mi? Bu tarih çok eski olduğu için hiçbir belge yok. Bilgiler kulaktan kulağa ulaşmış günümüze. Bir takım anekdotlar, hikayeler de var. Sanırım 18. yy’da bir İngiliz gezgin Türkiye’ye geldiğinde bizim dükkandan yakınlarına lokum götürmüş fakat lokum o sırada burada “rahat-ul hulküm” (boğaz rahatlatan) diye adlandırılıyor. İngiliz, anlamını bilmediğinden “Bu ne” diye sorduklarında “Turkish delight” diye bir isim söylemiş. Mesela ete de yumuşak oldu mu “lokum” gibi denir. Çok iyi giden bir işe de “lokum gibi oldu” derler. Yani lokum, Turkish delight olarak dünyada ve Türkiye’de hep güzel, tatlı, keyifli şeyler çağrıştırmış. İngilizce konuşulan ülkelerde Turkish delight olarak geçiyor ama Balkan ülkelerinde, Fransa’da hâlâ lokum adı kullanılıyor.

Padişahın şekercibaşısı ilan edilince, Hacı Bekir’e memleketi temsil etme görevi verilmiş. Osmanlı Devleti’ni temsilen fuarlara gönderilmiş.

Akide ne demek? Akide akitten geliyor. Eskiden mangır şekeri olarak yapılırmış. Çünkü biliyorsunuz akidenin yapılışı çok basittir. Şekeri karamelize edip, mermere dökmek suretiyle yapılır. Eskiden rafine şeker öncesinde primitif şekerler yapılırken bunu şekillendirmek mümkün değilmiş. Mermere damlattığınızda mangır yani o zamanın bozuk parası olan mangıra benzer bir şekil alırmış ve yeniçerilerin ulufe töreninde dağıtılırmış. Üç ayda bir maaşlarını aldığında her şey iyi gittiğinde, askerler padişahtan ve padişah askerlerden memnun ve memlekette asayiş berkemal ise ağız tadı olarak akide dağıtılırmış. Bu, yeniçerilerin devlete olan bağlı-

36

Mart-Nisan 2016.indd 36

11/04/16 11:56


Ürün yelpazemizin %90’ı klasik Osmanlı tatlarından oluşuyor. Mümkün olduğunca bunları yaşatmaya ve kaybetmemeye özen gösteriyoruz. Mesela kişniş şekeri, üretilmese de çok insan fark etmez ama hiçbir tat kaybolmasın diye yapılıyor.

Buraya gelenlerin hepsi ‘Anneannem alırdı, dedem yerdi, çocukluğumu hatırlıyorum ve çocuğuma yedirmek istiyorum’ diyor.

lığını temsil edermiş. Biz sizin emrinizdeyiz diye geçermiş, herkesi rahatlatan iyi bir şeymiş. İsmi buradan geliyor, seneler sonra rafine şekerin kullanılmasıyla birlikte bunu şekillendirmek mümkün olmuş. Bunu ilk yapan da Hacı Bekir’dir, değişik tatlar ile değişik şekillerde üretilmiş. Eskiden sırf sade üretiliyordu ama farklı tatlar ile yoğurularak bugünkü gibi çeşitli şekillerde keserek farklı akideler üretmek mümkün. Bir de akidenin benim tespit ettiğim başka bir özelliği var. Ortamı yumuşatmada akide çok faydalıdır. Kolay bitmez, ağzınıza attığınız zaman bir 15 dakika kadar herkese biraz daha düşünme ve o tatlı eşliğinde daha pozitif bakma imkanı sağlar; yani doğal bir sakinleştirici aynı zamanda. Ürünleriniz hakkında biraz bilgi alabilir miyim? Lokum bugün biraz öne çıksa da akidenin hakkını yiyemeyiz. Akide de çok özel bir ürün. Bizim klasik bir ürünümüz. Onun yanında badem ezmesi, kaplanmış badem şekeri, fıstık şekeri, helva var. Şekerin çok önemli olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. “Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım” diyoruz. Her

türlü özel günümüze özgü tatlımız var. Ramazan’da güllaç yapılıyor, nikahta badem şekeri dağıtılıyor, mevlüt şekerimiz, lohusa şekerimiz var. Aslında her günümüzü çağrıştıracak bir şeker geliştirmişiz. Onun için şekerler çok önemli ve bütün şekerler bizim tarzımız ve bugün de tabii ki bu 200 senelik gelişmelerden dolayı Avrupai diyebileceğim, sonradan eklenmiş tamamlayıcı; çikolata, makaron, alafranga pasta gibi ürünler de var. En klasik olan lokum bile çikolata ile kaplanıp bir yerde çağa uyduruluyor. Ancak ürün yelpazemizin %90’ı klasik Osmanlı tatlarından oluşuyor. Mümkün olduğunca bunları yaşatmaya ve kaybetmemeye özen gösteriyoruz. Mesela kişniş şekeri, üretilmese de çok insan fark etmez ama hiçbir tat kaybolmasın diye yapılıyor. Bugün lohusa şekerini herkes yapmıyor ama bir renktir, kültürümüzün bir parçasıdır. Mümkün olduğunca her şeyi saklamaya gayret ediyoruz. Bu bağlamda müşterilerden de çok geri bildirim alıyoruz. “Ben küçükken şu ürün vardı kaldırmışsınız” diyorlar. Hakikaten bakıyoruz bazı ürünler kaybolmuş, az satılıyor diye yapılmamış ama mümkün olduğunca tekrar üretiyoruz. Mesela horoz şekeri? Onun da çalışmaları yapılıyor. Mesela bizim klasik şekerimiz vardır, bayram şekeri dediğimiz bayramda satılan ürünlerin bir kokteyli diyelim, lokumun alt katına biraz badem şekeri, badem ezmesi, biraz da jöle karıştırılıyor. Yüz yıldan beri var. 1777’lere dönme imkanınız olsa büyük dedenize ne sormak isterdiniz? “Nereden aklına geldi bu işi yapmak?” diye sormak isterdim çünkü hakikaten vizyonu çok geniş bir adammış. 2000’li yıllardan sonra bir süre Araç’ta Hacı Bekir Festivali yapmaya başladılar. Oraya gittim. dedelerimin köyünü gördüm. Orada geriye kalan aile fertlerini, torunları, akrabaları ve yaşayış

37

Mart-Nisan 2016.indd 37

11/04/16 11:56


şekillerini gördüm. Bugün araba ile zor gidilen yerlerden, büyük dedem 16-17 yaşında nasıl İstanbul’a gelmeyi akıl etmiş. Herhalde yolun bir kısmını yürüyerek, bir kısmını da eşek sırtında gelmiştir diye düşünüyorum. İstanbul’da o kadar stratejik bir noktada, saraya yakın ve bütün önemli insanların geçtiği bir noktada, ticaret piyasasının kalbinde o dükkanı bulmuş olması ve köyden arkadaşlarını ya da komşularını getirtip iş gücü yaratarak bu işi kurmuş olması, hakikaten çok özel bir şey. İşte kendisine bunları sormak isterdim. Kimseyi tanımadığı bir şehirde o şartlardan bu şartlara gelmesi çok ilginç ve önemli bir başarı. Bu kadar kuvvetli dürtüler ve yaratıcılık da insana birdenbire geliyor herhalde. Büyük dedemin bu anlamda bir açıklaması olduğunu, bana cevap verebileceğini sanmıyorum açıkcası. Siz ve ablanız Hacı Bekir’in yönetiminde beşinci kuşağı temsil ediyorsunuz. Yeni kuşak gençler bu işlere nasıl bakıyor? Vallahi bu işleri benimsemiş durumdalar. Onlara bir baskı yapmak istemedim çünkü herkesin bir hayatı var. Açıkçası bana da bu anlamda baskı yapılmadı ama demek ki her zaman ben onu içimde hissetmişim. Kimse bana “Sen başka bir şey yapma, bu işi yapacaksın” demedi. Çocuklarım, dok-

tor, sanatçı, avukat olacağım deselerdi ve onu yapsalardı son derece saygı duyardım, ama onlar baştan beri zaten bu işin içine doğdular öyle olunca da sahipleniliyor demek ki... Daha küçük yaşlardan “şunu lokum yapsak, bunu böyle paketlesek” gibi ucundan bucağından fikirler yürütüyorlardı. Uzun süre “Şimdilik yiyorlar da ileride ne yapacaklar bilmiyorum” diye düşündüm. Şimdi biri mezun oldu, öbürü üniversite çağında ve her ikisi de bu işi sahipleneceğe benziyor. İnşallah bundan sonra da devem edecek. Umarım, bizim gösterdiğimiz özeni gösterirler ve daha da başarılı olurlar.

Askerler padişahtan ve padişah askerlerden memnun ve memlekette asayiş berkemal ise, yeniçerilerin ulufe töreninde ağız tadı olarak akide şekeri dağıtılırmış.

38

Mart-Nisan 2016.indd 38

11/04/16 11:56


Doğru Bir Planlama Parlak Bir Geleceği Gösterir... Mart-Nisan ayı boyunca spiral takma işleminden uygulama ücreti alınmamaktadır.

Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi ZAKİRBAŞI SOKAK NO: 32 34020 KAZLIÇEŞME - İSTANBUL (MARMARAY KAZLIÇEŞME İSTASYONUNA 100 METRE) TEL: 0212 582 50 50 - FAKS 0212 547 11 21

info@surppirgic.com

www.surppirgic.com

444 50 52 Mart-Nisan 2016.indd 39

11/04/16 11:56


ZİYARETLER

Mıhitaryan Okulu Öğrencileri Z iyareti 24 Şubat 2016 40

Mart-Nisan 2016.indd 40

11/04/16 11:56


Okul Müdürü Karekin Barsamyan öğretmenleri İren Düvenci, Aslin Dişçi, Saro Barsamyan önderliğinde 17 öğrenci 41

Mart-Nisan 2016.indd 41

11/04/16 11:56


SURP PIRGİÇ ERMENİ HASTANESİ VAKFINDA

PASKALYA YEMEĞİ

42

Mart-Nisan 2016.indd 42

11/04/16 11:56


43

Mart-Nisan 2016.indd 43

11/04/16 11:57


SURP PIRGİÇ ERMENİ HASTANESİ VAKFINDA

PASKALYA YEMEĞİ

44

Mart-Nisan 2016.indd 44

11/04/16 11:57


45

Mart-Nisan 2016.indd 45

11/04/16 11:57


BEBEK RUH SAĞLIĞI NEDİR? Doç. Dr. Didem ÖZTOP BEBEK RUH SAĞLIĞI NEDEN ÖNEMLİDİR?

Bebek Ruh Sağlığı deyince eminim herkesin aklına şöyle bir soru geliyordur? Nasıl yani bebek bir psikoloğun veya psikiyatrın karşısına geçip sorunlarını mı anlatacak?

Yaşamın ilk yılları çocuğun sosyal-duygusal gelişiminin temellerini oluşturur. Sosyal gelişim diğerleriyle sağlıklı ilişkiler kurabilme ve sosyal kuralları ve standartları öğrenebilme ve uygulayabilme becerisidir. Duygusal gelişim ise kendisi ve diğerlerinin olumlu veya olumsuz duygusal deneyimlerini anlayabilme kapasitesi ve duyguları kültürel yapıya uygun bir biçimde kontrol etme ve düzenleme becerisini kapsar. Sosyal-duygusal gelişimin önemli parçaları olan öz-değerlilik, öz güven ve özdenetim gibi yapıların sağlıklı gelişimi yaşamın ilk yıllarında gerçekleşir. Sonuç olarak bebeklik dönemindeki sağlıklı sosyal-duygusal gelişim çocuğun okul ve yaşamdaki başarısı için hayati rol oynar.

Bunu nasıl yapabilir ki?” Elbette böyle değil. Peki o zaman bebek ruh sağlığı nedir? Oysa ki ruh sağlığı alanında çalışan tüm profesyoneller bilir ki bebeklik ve erken çocukluk döneminde yaşanan pek çok deneyim ileri yaşlarda bireyin ruhsal, bedensel, sosyal ve bilişsel gelişimini etkiler. Bu nedenle, bebeklik ve erken çocukluk döneminde ruh sağlığının ve gelişimin korunması yaşam boyu ruhsal bozuklukların önlenmesinde anahtar rol oynar. Bebek ruh sağlığın merkezinde 0-3 yaş başta olmak üzere ilk 5 yaşta sosyal-duygusal gelişim kapasitesi ve diğerleriyle kurdukları ilişki yer alır. 46

Mart-Nisan 2016.indd 46

11/04/16 11:57


BEBEKLERDE SAĞLIKLI RUHSAL GELİŞİM NASIL GERÇEKLEŞİR?

BEBEKLERDE VE KÜÇÜK ÇOCUKLARDA RUHSAL SORUNLAR OLDUĞUNU GÖSTEREN İŞARETLER NELER OLABİLİR?

Bebeğin sağlıklı sosyal-duygusal gelişimini sağlayan ve ruh sağlığını güçlendiren en önemli şey kurduğu ilişkilerdir. Hepimizin bildiği gibi sevgi ve ilgiyle bakıp büyütmek bebekle kurulan ilişkinin temelini oluşturur. İyilik ve nezaketle büyütülen ve desteklenen bebekler duygusal olarak değerli ve güvende his ederler. Ayrıca bilirler ki tehlikeli bir durumla karşılaştıklarında onları koruyacak ve sevecek biri vardır. Bu hisler de onların dünyasını ve yeni şeyleri ilgiyle, merakla ve güven içerisinde keşfetmelerini ve başarılı deneyimler elde etmelerini sağlar.

0-3 YAŞ ARASI ÇOCUKLARDA Çok az duygu ifadesi göstermek Görsel uyaranlara, seslere ve dokunulmaya ilgi göstermeme Dokunulmaktan, kucağa alınmaktan ve oyun oynamaktan kaçınma veya ret etme Yatıştırmakta (teskin etmekte) ve teselli etmekte (avutmakta) zorluk Kendi kendini rahatlatamama ve sakinleştirememe Aşırı korkulu ve tetikte olma Rahatlamak veya sakinleşmek için tanıdığı yetişkinlerden yardım arayışı içinde olmama Ani tehlikeli davranış değişiklikleri sergileme Okul öncesi çocuklarda Yaşıtlarıyla veya oyuncaklarla oynamama Konuşma, dil, iletişim sorunları Sık kavga etme Olağandışı korkular İçe çekilme ve üzüntülü olma Dil, motor, tuvalet alışkanlığı gibi erken kazanılan becerilerde gerileme Ani davranış değişiklikleri Kendine ve diğerlerine zarar verme

ANNE-BABALAR BEBEKLERİN RUHSAL OLARAK SAĞLIKLI OLMASI İÇİN NE YAPMALILAR?

1. Bebeklerini ruhen ve fizikken besleyen ilişkilerle sarıp sarmalamak 2. Mutlu olmak: gülmek, kahkalarla gülmek, eğlenmek 3. Güvenli bir çevre oluşturmak 4. Sabit, belirli ve tutarlı bakım verenler sağlamak 5. Çocuğun işaretlerini doğru anlayıp yanıt vermek 6. Birlikte kaliteli, telaşsız ve güzel zamanlar geçirmek 7. Korktuklarında, canları acıdığında kızdıklarında rahatlatmak ve güvence vermek 8. Bebekte güvenlik duygusunu pekiştirecek ve anne-babaların ne beklediğini anlayabilecek rutinler oluşturmak 9. Gelişimsel evreleri öğrenmek ve uygun beklentiler içerisinde olmak 10. Model olmak 11. Sosyal-duygusal gelişim sorunlarının işaretlerini erken yakalamak

Aileler bu davranış ve durumlarla karşılaştıklarında neler yapabilir?

Ailelerin ya kendileri ya da aile hekimleri veya çocuk doktorlarının yönlendirilmesiyle bebek ve küçük çocuklarda deneyimli çocuk ruh sağlığı alanında çalışan uzmanlardan yardım almaları uygun olur.

47

Mart-Nisan 2016.indd 47

11/04/16 11:58


İLK 3 AY ÇOK ÖNEMLİ BEBEĞİNİZE KALÇA ULTRASONU ÇEKTİRMEYİ İHMAL ETMEYİN!

Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Zakirbaşı Sok. No:32 - 34020 Kazlıçeşme - İstanbul info@surppirgic.com

www.surppirgic.com

444 50 52 Mart-Nisan 2016.indd 48

11/04/16 11:58


Doğumdan sonraki ilk 3 ayda yapılması gereken bu tetkik ile kalça çıkığı ve fiziksel engelli olma riskine karşı önlem alınıyor… Kalça USG Nedir? • Kalça USG, ülkemizde yenidoğan bebek tarama testleri arasında yer alıyor. Yaşamın ilk 3 ayında bebeklerde gelişimsel kalça çıkığı (kalça displazisi) adı verilen sorunu saptamak amacıyla yapılan bir tetkik. Gelişimsel kalça displazisi erken tanı aldığında tedavisi kolaylıkla yapılıyor. • Geç kalındığında ciddi fiziksel engelliliğe(erken kalça ve bel kireçlenmesi, ayak kısalığı, topallama) neden olabiliyor, tedavi zorlaşıyor ve cerrahi süreçleri gerektiriyor. • Bebeğe herhangi bir rahatsızlık vermiyor. • Doğan her bebeğe yapılması hedefleniyor.

49

Mart-Nisan 2016.indd 49

11/04/16 11:58


Ağustos 2015, Sayı 13

50

Mart-Nisan 2016.indd 50

11/04/16 11:58


51

Mart-Nisan 2016.indd 51

11/04/16 11:58


52

Mart-Nisan 2016.indd 52

11/04/16 11:58


53

Mart-Nisan 2016.indd 53

11/04/16 11:58


54

Mart-Nisan 2016.indd 54

11/04/16 11:58


55

Mart-Nisan 2016.indd 55

11/04/16 11:58


Ağustos 2015, Sayı 13

56

Mart-Nisan 2016.indd 56

11/04/16 11:58


57

Mart-Nisan 2016.indd 57

11/04/16 11:58


58

Mart-Nisan 2016.indd 58

11/04/16 11:58


59

Mart-Nisan 2016.indd 59

11/04/16 11:58


60

Mart-Nisan 2016.indd 60

11/04/16 11:58


61

Mart-Nisan 2016.indd 61

11/04/16 11:58


62

Mart-Nisan 2016.indd 62

11/04/16 11:58


63

Mart-Nisan 2016.indd 63

11/04/16 11:58


Ağustos 2015, Sayı 13

64

Mart-Nisan 2016.indd 64

11/04/16 11:58


65

Mart-Nisan 2016.indd 65

11/04/16 11:58


66

Mart-Nisan 2016.indd 66

11/04/16 11:58


67

Mart-Nisan 2016.indd 67

11/04/16 11:58


68

Mart-Nisan 2016.indd 68

11/04/16 11:58


69

Mart-Nisan 2016.indd 69

11/04/16 11:58


70

Mart-Nisan 2016.indd 70

11/04/16 11:58


Mart-Nisan 2016.indd 71

11/04/16 11:58


Ağustos 2015, Sayı 13

72

Mart-Nisan 2016.indd 72

11/04/16 11:58


73

Mart-Nisan 2016.indd 73

11/04/16 11:58


74

Mart-Nisan 2016.indd 74

11/04/16 11:58


75

Mart-Nisan 2016.indd 75

11/04/16 11:58


76

Mart-Nisan 2016.indd 76

11/04/16 11:58


77

Mart-Nisan 2016.indd 77

11/04/16 11:58


78

Mart-Nisan 2016.indd 78

11/04/16 11:58


Hayat Sağlık Dergisine Teşekkür Ederiz...

79

Mart-Nisan 2016.indd 79

11/04/16 11:58


Aziz Vlas Dubrovnik’te Anıldı HABER: ALFRANT MASİS BEDROSİAN

80

Mart-Nisan 2016.indd 80

11/04/16 11:58


H

ırvatistan’ın Dubrovnik kentinde her yıl 1-10 Şubat arası düzenlenen Aziz Vlas kutlamaları bu yıl daha coşkulu geçti. Ermeni kültürüne özel yer verilen kutlamalar kapsamında, Moskovalı Anna Givargizyan’ın “Armenian Khatchkars” başlıklı resim sergisi ve Alman-Ermeni Dostluk Derneği tarafından “1915-2015 Ermeni Mimarisi” isimli bir sergi düzenlendi. Basının yoğun ilgi gösterdiği sergileri Hırvatistan Devlet Televizyonu da gösterdi. 2 Şubat’ta gerçekleşen Svti Vlaho (Surp Vlas) ayinine ve Tapora yaklaşık 50 bin kişi katıldı. Açık havada yapılan ayinden sonra Dubrovnik kentinin sokaklarında Sivaslı Ermeni Azizin Masunklarıyla Tapor gerçekleşti. Bu törende Ermeni Kilisesi, Antilyas’tan Hayr Kegham Katcherian Sırpazan tarafından temsil edildi. Aziz Vlas (Sveti Vlaho), Dubrovnik kentinin koruyucu Azizi olarak bilinir; aynı zamanda Ragusa Cumhuriyeti’nin özgürlük koruyucusu olarak tanınmıştır. Her sene 3 Şubat olarak bilinen isim gününde, Aziz Vlas’tan geriye kalan parçalardan, yani baş ve boğazından bir kemik parçası, sağ ve sol elleri, kutsal emanet sandığı içerisinde bir geçit töreniyle sergilenir. Şenlikler, bayram addedilen isim gününden bir gün önce beyaz güvercinler uçurularak başlatılır. Dubrovnik’in Rastic ve Ranjina adlı tarihi kayıtlar, 971 yılında görünerek şehir sakinlerini, Gruz ve Lokrum yakınlarında demirleyen ve görünüşte su takviyesi yaparmış gibi davranan ancak gerçekte şehrin savunma sistemini

gözetleyen Venedik gemilerinin saldırıları konusunda uyardığı için bu Azize çok büyük hürmet edilir. Aziz Vlas (Blasius) bu tehlikeli planı St. Stephan Katedrali papazı Stojko’ya göstermiştir. Senato, kendilerine Aziz Vlas’ın nasıl uzun sakallı ve Episkopos başlığı ve eşyaları ile yaşlı bir adam kılığında kendisine göründüğünü anlatan Stojko isimli bu papazı dinlemek için çağırtmıştır. Aziz Vlas’ın aktarılan bu tasviri, Napolyon zamanına kadar şehrin mührü ve sikkeler üzerinde kullanılmıştır. Aziz Vlas’ın (ya da Blasius, Βλάσιος, Er-

menice: Surp Vlas), doğum tarihi belirsiz olmakla birlikte 280 (bir ihtimale göre 283)316 yılları arasında Sivas’ta yaşamış olan bu Aziz, başı kesilerek şehit edilmiştir. Aziz Vlas’ın mezarı, Selçuklular’ın şehre ele geçirmesinin ardından türbeye dönüşmüştür. Aziz Vlas ise “Boğaz Evliyası” olarak kabul edilir. Mezar hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar tarafından ziyaret edilir. Aziz Vlas kültünün Avrupa’ya yayılması 11. ve 12. yüzyıllarda gerçekleşmiştir ve Sivaslı Aziz’e Avrupa’da 1.200 kilise adanmıştır.

81

Mart-Nisan 2016.indd 81

11/04/16 11:58


Aziz Vlas

Arsen Yarman - Kirkor DĂśĹ&#x;emeciyan

82

Mart-Nisan 2016.indd 82

11/04/16 11:58


83

Mart-Nisan 2016.indd 83

11/04/16 11:58


84

Mart-Nisan 2016.indd 84

11/04/16 11:58


85

Mart-Nisan 2016.indd 85

11/04/16 11:59


86

Mart-Nisan 2016.indd 86

11/04/16 11:59


87

Mart-Nisan 2016.indd 87

11/04/16 11:59


88

Mart-Nisan 2016.indd 88

11/04/16 11:59


89

Mart-Nisan 2016.indd 89

11/04/16 11:59


90

Mart-Nisan 2016.indd 90

11/04/16 11:59


91

Mart-Nisan 2016.indd 91

11/04/16 11:59


92

Mart-Nisan 2016.indd 92

11/04/16 11:59


93

Mart-Nisan 2016.indd 93

11/04/16 11:59


94

Mart-Nisan 2016.indd 94

11/04/16 11:59


95

Mart-Nisan 2016.indd 95

11/04/16 11:59


96

Mart-Nisan 2016.indd 96

11/04/16 11:59


97

Mart-Nisan 2016.indd 97

11/04/16 11:59


98

Mart-Nisan 2016.indd 98

11/04/16 11:59


99

Mart-Nisan 2016.indd 99

11/04/16 11:59


100

Mart-Nisan 2016.indd 100

11/04/16 11:59


KADINLAR GÜNÜ CHECK-UP PAKETLERİ 40 YAŞ ALTI Kadın Doğum Uzman Hekimi tarafından ayrıntılı muayene ve değerlendirme

• • • • • • •

AKŞ Hemogram TSH FT3 FT4 Bilateral Meme USG PAP Smear alınması

40 - 50 YAŞ ARASI

KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN...

Kadın Doğum Uzman Hekimi tarafından ayrıntılı muayene ve değerlendirme • AKŞ • Hemogram • TSH

• FT3 • FT4 • Bilateral Meme USG • Mamografi • PAP Smear alınması

50 YAŞ ÜSTÜ Kadın Doğum Uzman Hekimi tarafından ayrıntılı muayene ve değerlendirme • AKŞ • Hemogram • TSH

• FT3 • FT4 • Bilateral Meme USG • Mamografi • Kemik Dansitometrisi (Tüm Vücut) • PAP Smear alınması

Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Check-UP Paketlerimiz randevu sistemi ile belirlenecek olup randevularınız için 444 50 52 arayabilirsiniz. info@surppirgic.com

www.surppirgic.com

444 50 52 Mart-Nisan 2016.indd 101

11/04/16 11:59


YENİ KİTAP

102

Mart-Nisan 2016.indd 102

11/04/16 11:59


Geçmişin Yorgun Tanığı Paros Yayınları

103

Mart-Nisan 2016.indd 103

11/04/16 11:59


OsmanlÄą Meclisinde Ä°lk Demokratlar ve Ermeni Milletvekilleri

104

Mart-Nisan 2016.indd 104

11/04/16 11:59


TARİHİMİZDEN

105

Mart-Nisan 2016.indd 105

11/04/16 11:59


OsmanlÄą Meclisinde Ä°lk Demokratlar ve Ermeni Milletvekilleri

106

Mart-Nisan 2016.indd 106

11/04/16 11:59


107

Mart-Nisan 2016.indd 107

11/04/16 11:59


OsmanlÄą Meclisinde Ä°lk Demokratlar ve Ermeni Milletvekilleri

108

Mart-Nisan 2016.indd 108

11/04/16 11:59


109

Mart-Nisan 2016.indd 109

11/04/16 11:59


TARİHTEN BİR YAPRAK

Huzurevimizde vefat eden Merhume Seta Kalenderyan (Papazyan)

110

Mart-Nisan 2016.indd 110

11/04/16 11:59


Seta Kalenderyan’Ĺn (Papazyan) Terekesinden

111

Mart-Nisan 2016.indd 111

11/04/16 11:59


Seta Kalenderyan’ın (Papazyan) Babası ZAVEN PAPAZYAN (Bir Osmanlı Subayı)

112

Mart-Nisan 2016.indd 112

11/04/16 11:59


113

Mart-Nisan 2016.indd 113

11/04/16 11:59


114

Mart-Nisan 2016.indd 114

11/04/16 11:59


115

Mart-Nisan 2016.indd 115

11/04/16 11:59


116

Mart-Nisan 2016.indd 116

11/04/16 12:00


117

Mart-Nisan 2016.indd 117

11/04/16 12:00


118

Mart-Nisan 2016.indd 118

11/04/16 12:00


119

Mart-Nisan 2016.indd 119

11/04/16 12:00


100 Yıllık Döneme Işık Tutan Kitaplar Portakal Sanat ve Kültür Evi, kuruluşunun 100. yıldönümü vesilesiyle, sanatseverlere benzersiz nitelikte dört kitap armağan etti. HABER: SARKİS GÜREH / FOTOĞRAFLAR: MIGIRDİÇ ARZİVYAN

K

urulduğu günden bu yana düzenlediği sergi ve müzayedelerle Türkiye’de özel koleksiyon ve müzelerin doğup gelişmesinde önemli yeri olan Portakal Sanat ve Kültür Evi, kuruluşunun 100. yılında, dünya sanat piyasası ve tarihinin dört önemli ismini dört ayrı kitapla yan yana getirdi. Portakal ailesinin kuşaklardır sanat ve kültür ortamındaki serüvenini “Raffi Portakal: Portakal’ın Yüzyılı” adlıyla Enis Batur kaleme aldı. Sanat dünyasına yön vermiş iki ünlü sanat taciri Duveen ve Vollard’ın yanı sıra Osmanlı’nın çok yönlü ressamı Osman Hamdi Bey’in ilk kez gün yüzüne çıkan sanatçı defterleri, düzenlenen basın toplantısıyla tanıtıldı. Toplantı öncesi basın mensupları ile sohbet eden Raffi Portakal, aile geleneği olarak süren müzayede öncesi “tuz serpme” geleneğini anlattı: “Tuzun, lezzet vermesinin yanı sıra koruyucu özelliği de vardır. Mesela etin uzun süre bozulmadan kalması için tuz lazım. Öte yandan Hristiyan inancında da tuzun önemli bir yeri var. Üç şey kutsanır Hristiyanlık’ta, ekmek, su ve tuz. Sanıyorum dedem bu özellikleri nedeniyle başlattı tuz geleneğini.” Daha sonra mikrofonların önüne geçen Portakal, bir kurumu 100 yıl yaşatmanın, özellikle de sanat gibi zor bir alanda ayakta kalmanın zorluğunu vurguladı ve sürekli

atılım yapmak, yenilikleri takip etmek ve çağın ötesine uzanan bir perspektif geliştirmek zorunda olduklarını söyledi. En güzelini, en makul fiyatla, müşterilerine ulaştırmak, sanat eserlerinin korunmasını ve geleceğe aktarılmasını sağlamak için çalıştıklarını ifade etti ve yaptıkları tüm çalışmaların Portakal’ın Yüzyılı adlı kitapta görülebileceğini ifade etti. “Portakal’ın Yüzyılı” hakkında bilgi vererek sözlerine devam eden Portakal, kitabın yazarı Enis Batur ile bir yıl içinde 19 kez bir araya geldiklerini ve söyleşilerin adeta terapi gibi geçtiğini söyledi ve kitabın Portakal ailesini merkeze alarak, özellikle sanat çevresinde geçen önemli olayları ve kişileri içermesi bakımından değerli bir kitap ortaya çıktığını belirtti. Enis Batur ise, video aracılığı ile katıldığı tanıtımında kitabın Türkiye ile dünya arasındaki eşya trafiğinin izlenebilmesi, kıymetli eşyanın dolaşımı ve değerlenmesi konusunda önemli bilgiler içerdiğini vurguladı. Seriden çıkan diğer çok önemli bir kitap olan “Osman Hamdi Bey / İzlenimler 18691885”, biri Raika Akar Koleksiyonu’nda diğeri 1974 yılından bu yana Raffi Portakal’ın özel koleksiyonunda yer alan kişisel defterlerinden yola çıkılarak hazırlandı. Kitabın yazarı Ethem Eldem, basın toplantısı için kaydedilen konuşmasında 1870-1880’ler yazılan defterlerde hatıratları ve çizimlerin ham olması bakı-

mından benzersiz bir niteliğe sahip olduklarını dile getirdi ve “Bu kitapta Osman Hamdi Bey’in sesini duyabiliyoruz” dedi. KİTAPLAR ÜZERİNE... Vollard / Bir Tablo Satıcısının Anıları Kitap, 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başı Paris’inin yenilikçi atmosferinde en önemli sanat tacirlerinden olan Vollard’ın Avrupa sanat piyasası üzerine değerli birikimini paylaşıyor. Resim sanatının çehresini değiştiren dost sofralarını Vollard’ın kendi dilinden anlatan kitapta Paul Cézanne, Edgar Degas, Edouard Manet, Auguste Renoir, Claude Monet, Van Gogh gibi sanatçıların yanı sıra koleksiyonerler, sanat eleştirmenleri ve galericilerden oluşan renkli sanat çevresine samimi bir bakış bulmak mümkün. Vollard’ın galerici, koleksiyoner ve sanatsever kişiliği kadar yayıncılığı ile Paris salonlarından kareler de kitabın konuları arasında yer alıyor. Duveen / Antikacıların Pîri Sanat bilgisi, birikimi ve kıvrak zekasıyla Amerikan sanat beğenisini oluşturan, Avrupa sanatını Amerikan sermayesiyle buluşturarak Yeni Dünya’ya taşınmasına aracılık eden Duveen’ın yaşam öyküsü “Duveen / Antikacıların Pîri”, S.N. Behrman’ın anlatımıyla meraklısına eşsiz bir öğreti sunuyor. Joseph

120

Mart-Nisan 2016.indd 120

11/04/16 12:00


Duveen’in sürükleyici maceralarının yanı sıra Duveen gibi bir üstadın en seçkin eserleri büyük koleksiyonculara satabilmekteki ustalığına değinen kitap, 20. yüzyıl başında Amerika’nın sanayi ve iş dünyasının kurucuları ve yöneticilerinin tutkularını, rekabetlerini ve zaaflarını peşine düştükleri tabloların izinde anlatıyor. Türkiye’de ilk kez 1999 yılında yayımlanan ve baskısı tamamen tükenen kitap, Portakal’ın 100. yılı vesilesiyle özel bir tasarımla, tabloların fotoğrafları ve Celal Üster’in tazelediği çevirisiyle yeniden basıldı. Raffi Portakal / Portakal’ın Yüzyılı Kitap, yol haritasını Enis Batur’un çıkarttığı uzun soluklu bir söyleşinin ürünü... “Raffi Portakal / Portakal’ın Yüzyılı”, dört kuşaktır aynı mesleği sürdüren Portakal ailesinin tarihini anlatan bir kitap olmanın yanı sıra, günümüz Türkiyesinin geçmiş yüzyılına ışık tutan bir kesit sunuyor. Kitapta, Enis Batur ve Raffi Portakal, İstanbul’un sanat ve kültür ortamına odaklanan, antikalar, Osmanlı eserleri ve büyük ustaların tabloları arasında dolaşan koleksiyonerler, meraklılar, zanaatkarlar, antikacılar ve esnaflardan söz açıyor. Osmanlı’nın son döneminden günümüz Türkiyesine uzanan bir yolda zevk, merak, ustalık ve kültür kavramlarını, müzayedeleri, sergileri, galeri ve müzeleri tartışan kitap, 1914’ten bugüne günlük hayatın içine sızan sanat tutkusunun dönüşümünü gözler önüne seriyor. Portakal’ın hikayesini bu serüvenin çoğuna tanıklık etmiş Raffi Portakal’ın anlatması ise okuyucular için bulunmaz bir fırsat.

Kitapta yer alan Grande Vente, “Büyük Satış” başlıklı, 1921 yılında gerçekleşen Prens Burhaneddin Müzayedesi’nin orijinal afişi. Osmanlıca, Fransızca, Ermenice ve Rumca metinler içeren afişte müzayedeye çıkacak önemli eserler sıralanmış. “Y. Portugal” şeklinde yazılmış adının yanında Commissaire-priseur unvanı ve İstiklal Caddesi 63 numaradaki dükkanının adresi yer alıyor (solda).

Osman Hamdi Bey / İzlenimler, 1869-1885 Edhem Eldem tarafından hazırlanan “Osman Hamdi Bey / İzlenimler, 18691885” isimli kitap, Osman Hamdi Bey’in hayatının en az bilinen dönemine ışık tutuyor. İki ayrı özel koleksiyonda yer alan ve şimdiye kadar yayınlanmamış iki özgün defter, bazı belgelerin tıpkı basımı, metnin aktarımı ve ortaya çıkan malzemenin ayrıntılı yorumundan oluşuyor. Osman Hamdi Bey’in el yazısıyla güncesi, günceye eşlik eden desenleri, gündelik hesapları ve notlarının yer aldığı kitap, sanatçının özel yaşamına açılan bir pencere oluyor. Daha çok olgunluk ve şöhret döneminden tanıdığımız Osman Hamdi Bey’in gerek kariyeri, gerek sanatı bakımından henüz arayışlar içinde olduğu bir döneminin ortaya çıkması, Osman Hamdi Bey’i daha yakından tanımak ve anlamak için eşsiz bir olanak sunuyor.

121

Mart-Nisan 2016.indd 121

11/04/16 12:00


Portakal Yüzyılı Alıntılar

... “1970’lerde, Arnavütköy’de antikacıyla eskici arası bir dükkandı Mimi’nin dükkanı. Çevresindeki evlerden topaldığı eserleri,evrakları satardı dükkanında. O yılların tipik bir dükkanı. Daha sonraları işler yavaşlayınca Mimi dükkanını meyhaneye çevirdi. Hala antikacılık yaptığı sıralarda bir gün Mimi beni aradı;bir tereke aldığını içeriğini görmem gerektiğini söyledi. O tereke Müfid Mansel terekesiydi. Dükkanında,muzaffer bir komutan edasıyla ,yığılı kitaplar arasından bir defter çıkarttı: “İki taneydi; birini Raika Akar’a verdim, bunu da sana gösteriyorum,” dedi. Defteri aldım, açtım, şöyle bir karıştırdım. İnanılmaz bir servet vardı karşımda : Osman Hamdi Bey’in el yazısıyla güncesi, günceye eşlik eden desenleri ve hatta gündelik hesapları ve notları. Her zaman bir piyesin kulisini, restoranın mutfağını, yaşamların arka planını merak ettim. Şimdi elimde Osman Hamdi Bey gibi maruf bir sanatçının özel yaşamına bakabileceğim pencere açılmıştı. Mimi pazarlık kabul etmiyordu. Defteri satın aldım. Bugüne kadar tek sayfasına dokunmadan, kasamda saklayarak geldim. Bir antikacının elindeki evrakı olduğu gibi korumasının ne demek olduğunu ancak antikacılar anlar. Porkatal’ın yüzüncü yılı, iki

defterin buluşup Edhem Elhem’in eşşiz perspektifi ve bilgisinin süzgecinden geçerek kitap haline gelmesine vesile oldu. Bu benzersiz bellek tıpkı basımıyla birlikte bu kitapta gün yüzüne ilk günkü haliyle çıkabildi. Bunun için kendi defterinin de basılmasına izin veren Raika Akar’a teşekkür borçluyum. Tüm sanatseverlerin benim duyduğum heyecanı duyacaklarından emin olarak, böylesi çok özel el yazısı defterlerin gün yüzüne çıkmasından mutluyum. Raffi Portakal Aralık 2015” ... “1894 yılında İstanbul’da büyük bir deprem oldu. Pek çok önemli yapı, bina yıkıldı. “Küçük Kıyamet”ten sonraki en büyük deprem. Bugün beklenen depleme benzer büyüklükte bir deprem. Dolasıyla İstanbul’da büyük kayıplar oldu. Bir yıl sonra tarihte “Ermeni Patırtıları” diye anılan olaylar patlak verdi. 1905’te II.Abdülhamid ‘e suikast düzenlendi. 1908’de II.Meşrutiyet ilan edildi. Bir sene sonra 31 Mart Vakası patlak verdi. Hemen ardından II.Abdülhamid halledildi. 1910’da çok önemli bir konu daha, Çırağan Sarayı yandı. Ve içinde özellikle eski Yıldız Koleksiyonu ve nadir tablolar yandı gitti. 1912’de Türk Ocağı kuruldu. Balkan Savaşı öyle bir noktaya vardı ki,

122

Mart-Nisan 2016.indd 122

11/04/16 12:00


Çatalca’ya düşman ordusu yaklaştı. İstanbul’da büyük panik yaşandı. Mütareke zor bela yapılabildi. 1913 kilit tarih bizim için. Bab-ı Ali baskını gerçekleşti ve Sadrazam Mahmut Şevket Paşa öldürüldü. 1914’te İstanbul’da tiyatro ve musiki mektebi Darülbedayi-I Osmani kuruldu. 1015’te tehcir yaşandı. 1918’de Fatih’te dev bir yangın çıktı,7500 ev ve resmi bina yandı. Vahdettin, son padişah, tahta geçti. Aynı yılın sonbaharında İstanbul işgal edildi. 1922’de saltanat ilga oldu. 1923’te Cumhuriyet ilan edildi.” ... “Mücevher de böyle ama zanaat alanında. Zannedildiğinin aksine mücevher ve pırlanta tüccarlarının büyük bir kısmı Yahudi’dir. Bu, Ermenilerin ticaret yapmadığı anlamına gelmez elbette. Ama böyle bir rol dağılımı var, işi yapan Ermeni, satan Yahudi. Sıkı dur şimdi;Avrupa’yı, Amerika’yı gezdiğimde dükkanların üstünde Avedisyan, Simonyan gibi isimler görürdüm; hepsi <yan>la bitiyor. Sonra bir gün gerçek bir Ermeni halıcısıyla tanıştım: Kirkor Markaryan. Sadece halıcı değil örücü esasında ve hayatımda çok önemli bir yer edinmiştir. Müthiş bir zanaatkardır ve sonraları, dünya çapında ünlü bir halı ve kilim eksperi oldu. NewYork’ta yaşayan bir Lübnan Ermenisi. Bir keresinde “Ne kadar çok Ermeni halıcı var,” dedim. “Yok yahu, onların çoğu Yahudi’dir.” Anlaşıldı ki, Ermeniler bu işi iyi biliyorlar diye, Yahudiler de “yan”la biten isimler koyuyorlarmış dükkanlarına!” ... “Aile meselesine gelince…Babam ailesine çok düşkündü. Çocukluk günlerinin mutat akşamları; muhakkak en geç yedide evde olur, herkesin evde ve sofrada olmasını isterdi. Sadece bizim çekirdek ailede değil, halalarımda, dayım ve teyzelerimde de durum aynıydı ve akşam ailenin bir arada olmasına önem verilirdi. Büyük halam Aşhen, gerçek bir entelektüeldi. Çocuk kafamla, onun konserlere gitmesine bir paye verirmişim demek ki. Bugünkü kadar çok sayıda konser olmasa da, İstanbul konserleri meşhurdu, prestijliydi. Monden bir kadındı; briç, bezik oynar, sigara içer,gece tek başına kocası yanında olmadan

ev ziyaretlerine gidebilirdi. Piyano hocasıydı ve bu işin ona ekonomik bağımsızlık kazandırmasından memnun gibiydi. Kocası da, ünlü müzisyen ve müzik hocası Arşam Kavafyan. Kavafyan ailesi meşhurdur; Bebek’te, İstanbul’un en eski köşklerinden birinde otururlardı.” ... “Reji eğitimi aldıktan sonra Paris’ten yeni dönen Stephan Melikyan gördü beni: “Sen bizim tiyatro oyununda oyna, ne olur. Senin gibi adam yok burada.” Oldum olası rol yapmakta beceriksizim. Rolüm enteresan; sadece “Ayo, ayo, ayo!” yani “Evet, evet, evet!” diyorum. Ezber derdi de yok. Bir anda çok popüler oldum. Okuldan gizli yapıldı bunlar; malum, değil öğrencinin tiyatroda oynaması, Dernek’e gitmesi yasak. Ağabeylerle tanıştım: Önemli bir hukukçu ve hoca olan Kirkor Acemoğlu, yani Koko Acemyan vardı. Şimdi oğlu Daron Acemoğlu hoca. İktisat alanında Nobel bekliyoruz ondan.” ... “O zamanlar benim boyumu geçen kocaman bir cello ya da kontrbas, birkaç keman, ufak bir viyola… Enstrümanlar, orchestra şefi Arşam Kavafyan’a ait. Büyük müzikolog Arşam enişte, aynı zamanda Robert Kolej’de eğitmen. 1960’larda vefat etti. Ortaköy’deki konakta büyükbabamla ve babaannemle başlayan ailemiz böyle gelişip serpiliyor. Daha önce de söylediğimiz gibi, Beşiktaş’taki Kavafyan Konağı 1750 tarihli, İstanbul’un ayakta kalan en eski ahşap binası. Necdet Sakaoğlu’nun onunla ilgili çok güzel, önemli bir yazısı var. Onu da bölüm eki olarak yayımlıyoruz. Aret Bey’e gelelim o zaman. Orada tabii, anı bol değil mi? Babanın mesleğe başlamasından sonra doğmuşsun sen gerçi ama, yine de belli bir yaştan sonra…” ... “Ermenice ağlama! Türkçe ağla!” 6 Eylül günü, öğleden sonranın ilk saatlerinde Nevzat Bey “Portakal, bir şeyler olacakmış, biz gidelim; seni eve erken götüreyim,” diyor. Babam bunları anlattı yıllar yılı. Bense yarım yamalak hatırlıyorum. Gece saat on civarı, biz uyurken Yeşilköy’de bağırtılar, şangırtılar duyuldu… İnsanlar

123

Mart-Nisan 2016.indd 123

11/04/16 12:00


sokaklarda dolaşmaya başladı. Babam telaşla annemi, beni, kardeşimi aldı. Telefon açtılar herhalde. Oğuz diye bir arkadaşım var, annesinin adı Ülker. Onların evine gittik; daha doğrusu sığındık demeliyim.” ... “Sanat eserlerinin kendisinden daha iyi kültür elçisi bulamazsın zaten. Lizbon’da Gülbenkyan Müzesi’ne ilk gittiğimde, Osmanlı-Türk salonlarında gözyaşlarımı tutamadım üzüntüden. Ama sonra çok mutlu oldum;böylesine donanımlı uluslararası bir müzede bu kadar iyi korundukları için. Sanat elçilerimiz orada ve varlıklarını sürdürüyorlar. Kalust Gülbenkyan’ın çok geniş ve eklektik bir koleksiyonu, farklı zevkleri, merakları var. Ama unutmayalım ki o tam bir Osmanlı ve elbette Türk-İslam eserlerini de çok seviyor: Tekstil ürünleri, halı koleksiyonu ve dünya çapında İznik tabakları, sürahileri. Bir yandan da Fransız mobilyasına hayran, özellikle 18. yüzyıldan büyük ustaların imzasını taşıyan mobilyaları var, İngiliz gümüş koleksiyonu, art nouveau üstadı Fransız Galle’nin mobilyaları, cam vazoları ve elbette son derece önemli tabloları var. Gülbenkyan, bir yandan uluslararası düzeyde petrol işletmeciliği üzerinde kafa yorarken diğer yandan bu koleksiyonu yurtdışında, özellikle Londra ve Paris’te oluşturmuştu.” ... ““En büyük Osmanlı koleksiyoneri kim?” diye soranlara: “Birincisi Gülbenkyan, ikincisi Gamondo” demeli ve onlara sahip çıkmalıyız. Zira kendilerinin Osmanlı olması bir yana, koleksiyonunun ciddi bir kısmında bu kültüre ait eserler var. Tabiatıyla Kalust Gülbenkyan’la aynı dönemde yaşayan insanlar, gayrimüslim olsalar da topraklarına bağlıydılar.” “Ermeni patriği Mesrob Mutafyan hastalanmadan önce beni, Patrikhane’nin yenilenmesi için çağırdı: “Bak neler çıkardım çöplükten.” Patrikhane’nin karşısında, Vortvost Vorodman, sözlük anlamıyla Gök gürültüsünün Çocukları denilen eski bir kilise var, şimdi onarıldı. Deposuna götürdü beni. Yere saçılmış pejmürde eşyalar arasında kapıya benzer bir şey var sedefli. “Kayseri’de bir manastırdan kurtardık,

buraya getirdik. Ne yapabiliriz, bilemiyoruz.”Bir baktım üstünde Ermenice bir yazı var: “Surp Garabed Kilisesi’nin bu güzel kapısı Hacı Asadur’un rahmetli kardeşi Esayi’nin annesi Yeva’nın anısına. 1207.” Hicri 1207, Miladi 1793. Sedeflerin çoğu gitmiş,ama belli ki işinin ehli bir ustanın elinden çıkmış. Onarıldıktan sonra sayın Mutafyan’a dedim ki: “Patrikhane yenilendikten sonra makamınızda arkanıza koyalım bunu. Gismani dünyaya ait olduğunuza göre, bu dünya ile öteki dünya arasındaki geçişte oturduğunuzu temsil etsin bu kapı. Üstelik genelde siyah giyiniyorsunuz, arkanıza beyaz bir eşye koyarsanız, fotoğraf çektirirken o size bir parlaklık , ışık verir.” Gerekçelerimden hangisi üstün geldi bilmiyorum.” ... “Bunun ismi “Avla!” Çırakları var yanında. Şalabi kalabalığı gözleriyle tarıyor, aradığını görünce komutu veriyor: <Avla!> Onlardan tarafa hiç bakmadan! Adını yanlış hatırlamıyorsam Minas diye bir oğlan vardı. Bütün dilleri biliyor; muhtemelen <yüksek ilkokul> mezunu. Minas yakışıklı değil, kısa boylu ama müthiş sempatik, müşteriyi ikna kabiliyeti yüksek. Bakıyolar ki o gün yanaşan gemideki yolcuların boynunda Davut yıldızı var. Hırıstiyan oldukları halde hemen içeriye duvara yıldızı asıyorlar: “Şalom!” Bir de Mardo vardı; Mardo Zeytunyan. Şimdi Los Angeles’ta. Amerikalı basketçi Kobe Bryant gibi insanlara bir milyon dolara yüzük satıyor. Gittiğimde görüştüm; Rolls Royce’uyla gelip karşıladı beni. Kapalıçarşı’daki Ermenilerin bir hastalığı da gösteriştir; bir iken üç göstermeyi severler. Mardo burada çalışırken bütün Yahudi dualarını ezberlemişti! Ne hikayeler var, onlardan dinlemek lazım. Kapalıçarşı başka değil, bambaşka bir dünyadır.” ... “Bir de aynı zamanda büyük bir yaratıcılık alanı. Tasarım tarihi açısından baktığın zaman. Burada üretilen mücevherlerin belli bir değeri de var. Anonim ustalar ama bayağı iyi işler yapmışlar.Kapalıçarşı’da çok şahit oldum; esnaf takımından önemli, örgülü kişiler bir mücevherdeki mıhlamanın nasıl yapıldığına bakıp “Bu Parseğ Semerciyan’ın işi,” diyebiliyor. Biz bilmiyoruz ama group geçirmiş esnaf zanaatkarın

124

Mart-Nisan 2016.indd 124

11/04/16 12:00


Portakal Yüzyılı / Alıntılar

kim olduğunu, hangi atölyenin işi olduğunu anlıyor. Altını çizerek söylüyorum: Türkiye’de eksik olan tarafımız tasarım. Enderun’un kapanmasıyla sanatkar ile zanaatkar mefhumu birbirine karıştı. Sırf üretici, uygulayıcı olan insanların üstüne kaldı tasarım işi. Özellikle gümüşte ve mücevherde. Sadece verilen işi yapabilecek yetenekteki ustadan yaratıcı olmasını istersen, çirkin gümüş gondollardan öteye gidemez. Günümüz ustalar, Osmanlı’nın revaçta olduğu bilgisinden yola çıkarak, örneğin leğen ibrikler yapıyorlar. Eskinin tıpkısı olmasın diye; bazı ölçüleri veya üstündeki süslemeleri değiştiriyorlar. Olsa olsa “şey” denilebilecek bir acayiplik çıkıyor ortaya. Yüzyıllar boyu süzülüp gelen form bozuluyor.” ... “Halıcılar arasında da önemli eksperler vardı: Kuddusi, Davut, Akavi Bey, Asdğig Ağa, Şişko Osman, Zeron Ayvazyan, Sait, Arşavir Aşcıoğlu, Natan Natanyan, Aram Taşcıoğlu, Haygas ve Avak Şirinoğlu, şimdi Amerika’da olan Kirkor Markaryan, Herman Kuyumcuyan. Bütün bunların içinde benim şahsen tanımadığım, ama büyük ipek halı ustası olduğunu bildiğim Kumkapı halılarının kralı meşhur Zare’yi hatırlamak lazım.” ... “Sadberk Hanım Müzesi fikri ne zaman doğmuş olabilir? Herhalde sağlığında değil. Zannetmiyorum. Bildiğim kadarıyla Koç ailesi, 19. yüzyıl yapısı olan Azaryan yalısını 1950’de alıyor ve 1970’lerin sonlarına kadar yazlık olarak kullanıyor. Sadberk Hanım’ın koleksiyonu da orada toplanıp muhafaza ediliyor. Müze kararı alınınca mimar Sedat Hakkı Eldem’e başvuruyorlar ve 1980’de, Türkiye’nin ilk özel müzesi olarak açılıyor.” ... “Büyük bir ihtimalle öyledir. Ben ilk iki kuralı hiç bozmadım ama üçüncüyü maalesef gençliğimde bir kez çiğnedim. Çek asıllı Amerikalı bir kadına, Khlebnikov imzalı iki tane şaheser, mineli Rus gümüş ikonanın satışına aracılık etmiştim Kapalıçarşı’da. Ermenicesini söylersem hanut almıştım! Çok sonraları kendime de

çok basit birkaç ikona satın aldım. İnanılmaz bir ikona hikayem de var. Khlebnikov, gümüş ve mine alanında Faberge ayarında büyük bir üreticidir. Yeşilköy’deki Ermeni Kilisesi’nde iki eserini keşfettim. Kilisenin girişinde, korunaksız küçük bir şapelde iki tane kocaman mineli ikona dikkatimi çekti; biri Meryem, biri İsa. Baktım hakiki. Başka bir gidişimde büyüteçle baktım; altında Khlebnikov imzası. Hemen, Patrik hazretleri Mesrop Mutafyan’ı arayıp ikona hakkında bilgi verdim. Çalınabileceği endişesi taşıdığımı söyledim. Şimdi bu iki şahane ikona Patrikhane kabul salonunda, güvenli bir yerde duruyorlar.” ... “Çok sevinirim. Portakal 100. Yılını kutlarken demek ki dördüncü kuşak iş başına geçmeye yavaş yavaş hazırlanıyor. Yolcu yolunda olsun, kalsın! Kitabı senin sözünle bitirelim mi, ne dersin? Portakal’ın geleceği hakkında düşünürken, güven duygusununhakim olduğunu söylemeliyim. Büyükbabamdan bir şekilde babama, ondan da bana geçen bu kurumun günün gereklerini yakaladığından hiç şüphem yok. İş ortamında Maya’yı tanıdıkça, beraber çalıştıkça dünya meselelerine nasıl vakıf olduğunu, çağdaş, güncel olana nasıl iyi entegre olduğunu, kültür ve sanat alanında dünyada olup biteni Türkiye’ye nasıl en iyi, en doğru şekilde iletebileceğini, global sanat olaylarını analiz edip ne kadar rafine hale getirebileceğini daha iyi anlıyor, ona her geçen gün daha çok inanıyorum. Bildiğim kadarıyla Portakal’ın serüvenini aktarmaya çalıştım. Üçüncü kuşak olmanın sorumluluğundan kaçmadan, imkan oldukça birikimimi, tecrübemi paylaşarak bu kurumun yakınında olmaya çalışacağım. Çünkü Maya’nın ve onun vizyonunun, kurumu çok daha ilerigötüreceğine eminim. Benim sözüm son nefesime kadar bitmeyecek.” Ama şimdi, söz Maya’nın!

125

Mart-Nisan 2016.indd 125

11/04/16 12:00


126

Mart-Nisan 2016.indd 126

11/04/16 12:00


127

Mart-Nisan 2016.indd 127

11/04/16 12:00


128

Mart-Nisan 2016.indd 128

11/04/16 12:00


129

Mart-Nisan 2016.indd 129

11/04/16 12:00


130

Mart-Nisan 2016.indd 130

11/04/16 12:00


131

Mart-Nisan 2016.indd 131

11/04/16 12:00


132

Mart-Nisan 2016.indd 132

11/04/16 12:00


Mart-Nisan 2016.indd 133

11/04/16 12:00


ERMENİ TARİHİ

Amiralar ve Sultanlar Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler (1460-1876)

On dördüncü yüzyılın ikinci yarısı ve on beşinci yüzyıl boyunca, Batı Avrupa’da Rönesans yaşandı. Müslümanlar İspanya’dan çıkartılmış, Yeni Dünya keşfedilmişti. Keşifler çağı; Reform ve Karşı Reform hareketleri; Kilise ve Devlet arasında, uzun bir aradan sonra yeniden ortaya çıkan çatışma; feodalizmin gerilemesi; kentli sınıfların yükselişi; merkezileşmiş ulus-devletler ve mutlakiyetçi rejimin ortaya çıkışı... Tüm bunlar, Avrupa’nın müteakip iki yüzyılına damgasını vuran ve dönüşümleri tetikleyen gelişmelerdi. Müslümanlar ve Çinliler askeri açıdan Batı’yla aynı seviyede, hatta daha iyi bir konumdaydı. Müslümanlar, Haçlıları Ortadoğu’dan püskürtmeyi başarmış ve Küçük Asya, Doğu Avrupa ve Kafkasya’daki Hristiyanlar ile Kuzey Afrikada’ki yerli kabileler ve Hindistan’daki Hindular üzerinde rahatça denetim kurmuşlardı. Orta ve Doğu Asya’da ki çeşitli halklar, Çinlilerin idaresi altındaydı. Doğu ve Batı arasındaki serbest ticaret, yerini belirli yollar ve kuruluşlar aracılığla yürütülen kısıtlı bir bir mal akışına bırakmıştı. Çin, gittikçe daha yalıtılmış hale gelerek, Ming ve Mançu hanedanları döneminde Batı için tehdit oluşturmaktan çıkmıştı. Osmanlı eliyle Müslümanlar Orta Avrupa’nın kapılarını aralayama başlamış, Avrupa ve Osmanlı İmparatorluğu arasında yüzyıllar sürecek düşmanlığın ilk tohumları bu dönemde atılmıştı. Orta çağın İslam alemi de önemli dönüşümlere tanık oluyordu. Mısır’da Memlükler. Batı Anadolu ve Balkanlar’da Osmanlılar, Doğu Anadoluda ve

Kuzeybatı İran’da Karakoyunlu ve Akkoyunlu aşiret konfederasyonları ve Kuzey İran ve Orta Asya’da Timuroğulları’nın iktidar mücadelesi süreci birbirinden güçlü üç Müslüman İmparatorluğunun ortaya çıkması ile sonuçlanmıştır: Küçük Asya Arap toprakları ve Balkanlar’da Osmanlılar; İran, Kafkasya ve Orta Asya’nın bazı bölgelerinde Safeviler; Hint yarımadasında Babürler. Osmanlılar ve Safeviler, on altıncı yüzyılda ve on yedinci yüzyılın başlarında Doğu Anadolu, Transkafkasya ve Mezopotamya’da savaştılar. Hovhannes Daronetsi (Muşlu), Simeon Abaranetsi (Abaranklı) gibi ozanların ağıtlarında dile getirdikleri çatışmaların büyük bölümü, tarihi Ermenistan’da meydana geldi. İki güç arasındaki yüz yıllık düşmanlık 1639’da Kasrı Şirin Antlaşması’yla sona erdiğinde, Ermenistan, bir kez daha, doğu ve batı olmak üzere iki parçaya ayrılmış oldu. Şirag ovası bu iki güç arasında bir tür sınır haline geldi. Kars kalesi ve batısındaki topraklar Osmanalıların eline geçti; buna karşılık Ani ve Arpaçay nehrinin doğusundaki topraklar İran’ın parçası oldu. İhtilafa yol açan öteki merkezler, Kutsal Necef, Kerbela şehirleri ve Bağdat Osmanlılara kaldı. Anadolu’da on altıncı yüzyılın sonunda meydana gelen Celali isyanları olarak bilinen ayaklanmaların yarattığı tahribat bir çok Ermeni merkezini yerle bir etmiştir. Isdepanos Tokhatsi, Hagop tokhatsi ve Khaçadur Tokhatsi (Tokatlı) bu yaşananları betimlemiştir. Yerleşim yerlerinde meydana gelen yıkım, kıtlık, salgın hastalıklar insanların ihtiyada zorlanması ve yeniden iskanlar,bölgenin hem nüfusunu, hemde iktisadi açıdan yaşanabilir bir yer olma özelliğini yitirmesine yol açtı. Sünik ve Lori’de varlığını sürdüren

134

Mart-Nisan 2016.indd 134

11/04/16 12:00


bir kaç prens haricinde veraset yoluyla toprak sahibi olan Ermeni soylular neredeyse tamamen ortadan kalktı. Ermeni kilisesi hem kendini, hem temsil ettiği cemaatin bekasını teminat altına almak adına Müslüman yönetimine tabi oldu. Osmanlı, Safevi ve Babür hanedanlığının yerleşik politikası yoktu; Ermenilerin yönetimini genellikle ruhban sınıfından olmayan cemaat liderlerine bıraktılar. Bu bölümü izleyen dört ana başlıkta, tarihi Ermenistan’ın yanı sıra, Osmanlı, Pers ve Babür imparatorluklarının çeşitli şehirlere dağılmış olan kolonilerin yaşantısını ele alaçağız . Bizans döneminde Küçük Asya’nın batısına göç etmiş olan Ermeniler, ortaçağın başlarından itibaren, başta Konstantinopolis olmak üzere birçok şehirde büyük koloniler kurmuş, buralarda askeri ve siyasi nüfus kazanmışlardır. Bununla birlikte on birinci yüzyılda, Kostantinopolis’teki sayıları azaldı. Ermenistan’ın Selçuk Türkleri tarafından istilası şehre yeni yerleşimlerin gelmesine yol açtıysa da, Ermenilerin toplam nüfusu kayda değer olmaktan uzaktı. Kaynaklar , Sultan II. Mehmed’in (1444-1446 ve 1451-1481), Konstantinopolis’, fethettikten kısa bir süre sonra Anadolu ve Kırım’dan çok sayıda Ermeni’ye zorla bu şehre yerleştirdiğine işaret etmektedir. Bu tür zorunlu göçler on altıncı yüzyıl boyunca devam etmişti. Osmanlı’nın yeni başkentindeki Ermeni cemaati ciddi oranda genişlemiştir.

Ermeni Milleti Arap istilacıların daha evvel Ortadoğu’da ancak üstün körü tesis edebildikleri düzeni, Osmanlılar, yüzlerce yıl sonra, on sekizinci yüzyılın sonunda tam olarak kurumsallaştırmayı başarmışlardı. İmparatorluk içindeki farkli tebaaların, siyasal yada ırka dayalı gruplar halinde değil, dini cemaatlar halinde düzenlenmiştir. Böylece, Rumlar, Yahudiler ve Ermeniler , ‘’millet’’ olarak adlandırılan, her biri kendi dini liderinin, ayrı cemaatler halinde gruplandılar. Nihateyinde her cemaat, İstanbul’da ve diğer şehir merkezlerinde kendi yaşadıkları mahallerle sınırlanmış oldu. En son akademik araştırmalarda, millet sisteminin on beşinci yüzyılda ya da Konstantinopolis’in düşüşünden hemen sonra, oturmuş bir sistem olarak ortaya çıktığı şeklindeki anlatılara karşı çıkılmaktadır. Osmanlıların, başlarda gayri Müslümlere yönelik tutarlı bir politikasının olmadığı, millet sisteminin tedricen gelişmiş olduğu artık kesin gözükmektedir. İlk olarak daha küçük gayri Müslim gruplarla uğraşmış olan Osmanlılar, millet

ifadesini on sekizinci yüzyılın sonuna kadar nadiren kullanmış; on dokuzuncu yüzyıldan itibaren bu terimin kullanımını esas olarak Rum, Ermeni, Yahudi cemaatleriyle sınırlı tutmuşlardır. Son araştırmalar, İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin tesis edilmesinde Sultan II.Mehmed’in rolü konusun da şüpheyle yaklaşmaktadır. Yerleşik kaanate göre Sultan, 1461’de Bursa Piskoposu Hovagim’i Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermenilerin ilk patriği olarak atamıştır. Ancak gerçekte İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin gelişimi çok daha uzun zamana yayılmış bir süreç gibi görünmektedir. On altıncı yüzyılın ilk çeyreğine kadar Eçmiyadzin Katolikosluğu Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları dışında, bitişiğindeki düşman topraklarda yer almaktaydı. Dolayısıyla Sultan Mehmed, İstanbul’un Ermeni piskoposunu, bu şehir ve çevresindeki Ermeni liderleri olarak kabul etti. Bunu izleyen dönemde, İranlıların Ermeni kilisesi’ne gösterdikleri hoşgörü ve cömertlikten yola çıkarak, İran yanlısı Eçmiyadzin’in Anadolu Ermenilerini etkilemesinden çekinen öteki Osmanlı sultanları, çok sayıda Ermeni’yi iç kesimlerden alarak İstanbul’a yerleştirmekle kalmayıp, Ermeni piskoposuna özel yetkiler tanıdı, Böylece Osmanlılar, hem Ermenilerin sadakatini güvence altına almaya, hemde Eçmiyadzin’i zayıflatmayı umut ediyordu. Daha sonra, Erzurum’daki Ermeni cemaati gibi başka evvel cemaatler de, benzer bir statüye sahip piskoposluklar tesis ettiler. Dolayısıyla İstanbul Ermeni Piskoposu başlangıçta, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki tüm ermeniler üzerinde yetki sahibi değildi. Kilikya Ermenileri Sis Katolikosluğu’na; Van ve çevresindeki Ermeniler Ağtamar Katolikosluğu’na; arap topraklarındaki Ermeniler ise Kudüs Patrikliği’ne bağlıydı. Bununla birlikte on dokuzuncu yüzyıldan itibaren İstanbul Ermeni Başpiskoposu, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki bütün Apostolik Ermeniler üzerinde fiilen yetki sahibi olmuştu. Bunun, Katolikosluk arasındaki rekabet, ekonomik almanda nufüs sahibi bir seçkinler sınıfının Ermeni (Amiralar) ortaya çıkışı; aralarında Ermeni olmayanlarında bulunduğu Katolikler tarafından kurulan okullar ve Eçmiyadzin’ Rus topraklarına dahil edilmesi gibi biz dizi nedeni vardı. Böylece, siyasi ve dini ayrıcılıklara sahip, ayrı bir patrikhanesi tesis edilmiş oldu. Eçmiyadzin’e ya da Ermeni Kilisesi dahilindeki herhangi bir otoriteye hesap vermek zorunda olmayan bir makamla muhattap olmak; Osmanlıların çıkarkarınaydı. Aslında, Eçmiyadzin, Sis ve Ağtamar katolikoslukları ve Kudüs Patrikliği, dini meselelerde daha fazla yetki sahibiydi fakat İstanbul’un siyası ve ekonomik ve coğrafi konumu, İstanbul

135

Mart-Nisan 2016.indd 135

11/04/16 12:00


Ermeni Patriği’ni göz ardı edilmesi gerçekten de güç bir şahsiyet haline getiriyordu. Daha önce tarih yorumlarına göre; Osmanlılar, Konstantopolis’in düşüşünden sonra Hristiyanları iki büyük grubu ayırmışlardı: Rum Patrikhanesi’nin yetkisi altına verilen Diofizitler ve Ermeni Partikhanesi idaresindeki Monofizitler. Sırp Kilisesi gibi Balkanlar’daki çeşitli Ortodoks kiliseleri, belirli bir özerklik düzeyini korumakla birlikte, İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin yetkisi altındaydı; Özerk Kıpti, Habeş, Yakubi Süryani Kiliseleri ise bu tanım uyarınca Ermeni Patrikhanesi’ne tabiydi. Karşı çıkılan anlatılardan biri tam da bu olup ; söz konusu uygulamanın hayata geçirilmesi yönünde harcanan çabalara karşın sonuç alınamamıştır. Her halükarda, on sekizinci yüzyılın sonu itibariyle çeşitli Ortodoks ve Doğu kiliseleri, kendi dini kurumları üzerinde tam yetkiye sahibiydi. On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında, Hristiyan misyonerlerin faaliyetleri ve bağlı bulundukları hükümetlerin baskıları vesilesiyle iki yeni millet daha ortaya çıktı: Katolikler ve Protestanlar. Millet aslında kendi kendini yöneten birimdi. Okullar, dernekler ve hastaneler gibi kendi kurumlarını muhafaza etmesine izin veriliyordu. Ayrı bir hukuka sahipti; cemaat içi düzenin sağlanmasından ve ihtilaflarının çözümünden kendi sorumluydu. Ermeni Patriği, Sultan tarafından tanınıyordu ve halkın üzerinde tam yetkiye sahibiydi. Kendi mahkemeleri vardı; cemaati içerisinde hem sivil hem dini konularda adalet dağıtabiliyordu. Küçük bir koltuk gücünüN yanını sıra bir zİndanada sahipti. Böylece, kendi impatorluklarının belirli yerlerinde azınlık konumunda bulunan Türkler, fethedilen çeşitli etnik grupların yarı özerk şeklinde varlıklarını sürdürmesine olanak tanıyarak ve dini liderlere, soydaş yöneticiler tarafından yönetilirken sahip olduklarından daha geniş idare yetkiler vererek, düzeni sağlamayı başardılar. Bununla birlikte Ermeniler ve diğer Hristiyanlar hala fethedilmiş halklardı ve buna uygun muamele görüyorlardı. Özellikle iç bölgelerde ‘’ haraç ödeyen tebaa ’’ anlamına gelen, reaya statüsündeydiler. Örneğin, Osmanlılar, Ermeni, ozan Tateos Sepasdatsi’nin (Sivaslı) betimlediği gibi, on sekizinci yüzyıla kadar Ermeni köyleride dahil tüm Hristiyan köylerini devşirmeye tabi tutmuştur. Devşirme, köylerden toplanan gençlerin, Müslüman kimliği ile yetiştirildikten sonra, yeniçeri kıtalarında ya da devlet idaresinde hizmete sokulması anlamına geliyordu. Diğer gayri Müslimler gibi Ermenilerin de silah taşımasına izin verilmediğinden, askerlikten muaflardı. Genellikle baş

vergisi (cizye) ödemekle yükümlüydüler. Şahitlikleri Müslüman mahkemelerinde nadiren kabul ediliyordu. Anadolu’daki Ermenilere gelince, onlar Kürtlere ait hayvan sürüleri için kışlık sağlamak zorundaydılar. Millet sisteminin en büyük getirisi, Avrupalıların, fethettikleri topraklarda yer alan ya da Hristiyan olmayan tebaalarına gösterdikleri yaklaşıma kıyasla, Osmanlıların altın çağı boyunca gayri Müslimlere çok daha adil bir muamele vaate ediyor oluşuydu. Öte yandan bu yapı, İmparatorluğunun gerileme ve çöküş döneminde, hristiyan azınlıkların, gaps eylemlerine ve planlı katliamlara tabi tutulmalarıyla sonuçlandı. Anadolu’nun kontrolü Osmanlı sultanlarının elinden çıktıkça ve bölge koşulları, kürt akınları ve şii ayaklanmaları nedeniyle istikrarsızlaştıkça, giderek daha fazla sayıda Ermeni zaatkar İstanbulu’un cazibesine kapılır olmuştu. Daha sonra sultanların çoğu da Ermenilerin Osmanlı başkentine iskanını teşvik edecek; on dokuzuncu yüz yılda Ermenilerin buradaki nüfusu 250.000’e ulaşaçaktı. İstanbul artık, Ermeni cemaatinin en kabalık olduğu şehirdi ve bazı görüşlere göre Ermeni Patriği, önemli ve güçlü bir yetkili haline gelmişti. Ancak osmanlı İmparatorluğu geriledikçe patritlik makamı da eski istikrarını kaybetti. 1461’den 1600’e kadar sadece on altı patrikbu makama oturmuşken, 1600’den 1715’e kadar göreve gelen patriklerin sayısı kırk dördü bulmuştu. Rüşvet, yolsuzluk ve adam kayırma Osmanlı toplumunun bilimum katmanlara nüfus ettikçe, Patrikhane de çıkar gruplarının etkisi altına girmeye başladı.

Amiralar On sekizinci yüzyılda paktiklik makamında istikrar yeniden sağlandı. Ermeniler, arasında, amiralar (Arapça ‘’reis’’ya da ‘’komutan’’ anlamına gelen emir kelimesinden gelir) olarak adlandırılan, bankerler ve resmi görevlilerden müteşekkil nüfuzlu bir keimin bu dönemde ortaya çıkmış olması rastlantı değildir. Bu gayri resmi oligarşi, vezirlere, paşalara, mültezimlerece gelir getiricibir mevki satın alma ihtiyacındakilere borç para vererek güç kazanmayı başardı. En zengim amiralarn bazıları, sultana borç veren, böylece sarayda büyük nüfuz elde etmiş olan tefecilerdi. Seçkin sınıfa mensup olmaları bakımından, sadece Osmanlı soylularına tahsis edilmiş giysileri giyinmelerine ve ata binlemelerine izin veriliyordu; her ikiside gayri müslümlerden genellikle esirgenmiş olan imtiyazlardı. Amiralar hayır kurumlarına destek çıkmış, ayarıca, ileride çeşitli alanlarda Ermenilere liderlik edeceknice ismin eğitimini karşılamışlardı. Bir tarihçi, 77 farklı aileye mensup 166 amira tespit etmiştir.

136

Mart-Nisan 2016.indd 136

11/04/16 12:00


Düzyan, Balyan,Dadyan amira aileleri sırasıyla, darphane yönetiliciği, imparatorluk başmimarlığı ve baruthane müdürlüğü makamlarında bulunuyorlardı. Servetleri ve saraydaki konumları hasebiyle Ermeni milletini ilgilendiren meselelerdeve patrik seçiminde söz sahibiydi. Genellikle Ermeni tüccarlar ve aydınlarla iştişare halinde olan amiraların on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısına kadar Ermeni milleti üzerindeki nüfuzu, bizzat patriğinkine eş hatta zaman zaman bunu da aşan boyutlara varmıştı.

Mıkhitaristler Ermenilerin Osmanlı yurdundaki yazın faaliyetleri, on sekizinci yüzyıla kadar, Van Gölü’ndeki Lim Manastırı veye Kırım’daki Surp Khaç Manastırı gibi dini kurumlarla sınırlıydı. Tarihçilerin, filozofları, Nerses Mogatsi ( mogklu/ Bahçesaraylı Van ), Tavit pağişetsi (Bitlisli) , Vartan Gafatsi (Kefeli) ve Hagop Garnetsi (Garinli/ Erzurumlu) gibi ozanların kaleme aldığı kimi eserler mevcuttur. On altıncı yüzyılın sonundan itibaren işlemeye başlamış olan bir Ermeni matbaasının varlığına rağmen, iki asır boyunca dinmeyen savaş hali ve Anadolu’daki derebeyler muameleri, eğitim ve öğretime gösterilen ilginin şiddetle azalmasına neden olmuştu. Çok az kitap basılıyo, üstelik hepsi dinle ilgili oluyordu. Ermeni kültürel faliyetlerinde yaşanan canlanma, kendini ilk defa on yedinci yüzyılın sonlarında göstermiştir. Edebiyat tarihçileri tarafından en fazla öne çıkarılanlar arasında Ğazar Sepadatsi (Sivaslı) ile Tavit Salazortsi (Salatzorlu) yer almaktadır. Dönemin en önemli Ermeni aydını. 1677.de kısa ömürlü bir matbaa kuran Yeremya Çelebi Kömürciyan’dır (16371695). İstanbul’da konuşulan Ermeniceyi kullanarak kaleme aldığı Isdambolo Badmutyun (İstanbul Tarihi) başlıklı eseri, önemli bir çalışmadır. Ermeni kilisesi’ne yönelik reform çabalarına din adamları büyük direnç göstermiş, buda ilerici unsurlar memnuniyetsizlik yaratarak, Mıkhitarist Birlik’in (Mıkhitaryan Miapanutyun) kurulmasına dolaylı da olsa katkı sağlamıştır. Başrahip Mıkhitar, 1676’da Sivas’ta doğdu. Ermeni Apostolik rahibi olduktan sonra Anadolu’daki Ermeni yerleşkelerini dolaşan Mıkhitar, Ermenice eğitimin kendi anayurdunda çok kötü bir vaziyet sergiladiğine kaanat getirdi. Ona göre çözüm, hemşerilerinin manevi ve düşünsel ihtiyaçlarını karşılayacak bir dini birlik kurmadan geçiyordu. Ne var ki, din adamlarının bu fikre gösterdikleri tepki olumsuzdu. Bunun üzerine Latin misyonerlerle buluşan Mıktihar, ihtiyaç duyduğu altyapı ve gereçlerin Batı kilisesi’nde mevcut olduğu sonucuna vardı. 1695’te Halep’te Katolik mezhebine

döndükten sonra, 8 Eylül 1701’de İstanbul’da, on üyeden oluşan yeni bir dini birlik kurdu. Mıhtihar’ın inancına göre, Papalık otoritesine bağlı kalmal ve Ermeni halkına sadakat birbirleriyle çelişmiyordu. Faaliyetleri, hem Ermeni Patrikhanesi tarafından , hemde onun bu iki taraflı sadakatini kabul etmeyen Latin misyonerlerce kötü karşılandı. Mıhhitaristler, o zamanlar Venedik’in kontrolünden olan, Mora Yarımadası’na (bugünkü Yunanistan sınırları içinde ) gitmek zorunda kaldılar. Mıkhitaristler 1705’te Papa XI. Clement’teb (17001721) tarikatlarını tanımasını talep ettiler. Propaganda File ağitimi almış Katolik rahipler Mıkhitar’ı Katolik kilisesi’nin adetlerini bozmakla suçluyorlardı. Bu söylentilerden huzursuz olan Vatikan, Mıhhitaristlerin talebini 1712’ye kadar geçiştirdi. Osmanlılar 1715’te Mora’yı aldı; Mıkhitaristlerin kurduğu manastırı yıktı ve rahipleri Venedik’e yolladı. Venedik senatosu, eski bir cüzam barınağı olan San Lazzaro adasına Mıkhitaristlere bağışlama yönünde bir karar aldı; böylece, Birlik kuruluşundan tam on altı yıl sonra , 8 Eylül 1717’de yeni yerine taşındı. Mıhhitar, 1718’de haklarındaki söylentilere karşı savunma üzere Roma’ya gitti. Vatikan’ı sadakati konusunda ikna etmeyi başardı; hayatının kalan kısımını dini ve düşünsel faaliyetlere adadı. Mıkhitar, 27 Nisan 1749’da San Lazzaro’da öldü. Venedik’ten soğuyan bir çok rahip, 1773’ te buradan ayrılarak 1803’te Trieste’de birliğin ayrı bir dalını kurdular. Napolyon’un İtalya’yı işgalinin ardından 1811’de, yeni bir merkez kurmak üzere Viyana’ya kaçtılar. Mıkhitaristler,Ermeni kültürünün korunmasının yanı sıra Ermeni dilini ve tarihini konu alan çalışmalara hız kazandırılmasıyla da yakından ilgileniyorlardı. Bu amaca ulaşmak için diğer herhangi bir Ermeni kurumundan çok daha fazlasını yapmaya vakıflardı. Avrupa klasiklerini Ermeniceye tercüme ettiler; Latince, Yunanca ve diğer dillerde yazılmış kaynakları kullanarak tarih,dil,edebiyat ve din konulu eserler yazamaya başladılar. Çamçiyan (1738-1823), Avedikyan (1751-1866) ve Alişan (1820-1901) gibi rahiplerin çabalarıyla, dil bilgisi, tarih, filoloji, çoğrafya ve ilahiyat konularında birçok eser, oyun ve sözlük kaleme alındı. Mıkhitaristler, İran Ermenisi ve özellikle de Hindistan Ermenisi tüccarların maddi desteğiyle okullar kurdular; ilk defa 1843’te Venedik’te basılmaya başlayan Pazmaveb ve 1887’den itibaren Viyana’da yayınlanan Hantes Amsorya (aylık vergi) dergilerini çıkardılar. Venedik Mıkhitarist Birliği, çalışmalarını Ermeni tarihi ve edebiyat üzerine

137

Mart-Nisan 2016.indd 137

11/04/16 12:00


yoğunlaştırırken, Viyana’daki rahipler Ermeni dili ve filolojisine odaklanmıştı. Mıkhitaristler Avrupa’nın Ermeni tarihiyle tanışmasını sağlamakla kalmadılar; Osmanlı ve Rus imparatorluklarındaki Ermenilerin Batı düşümcesiyle temas kurmasını mümkün kılan vesilesiyle , on dokuzuncu yüzyıldaki Ermeni kültürel uyanışının şekillenmesinde de önemli rol oynadılar. Hem Venedik hemde Viyana Mıkhıtarist Birliği yirminci yüzyıl boyunca faaliyetlerine aktif olarak devam etti ve 2000 yılında birleşti.

Doğu Sorunu On beşinci yüzyıldan on yedinci yüzyıla kadar, Doğu ve Orta Avrupa’nın büyük kısımının hakimi, tartışmasız Osmanlılardı(bkz. Harita19). Aynı dönemde Kazaklar, Karadeniz’in kuzeyindeki otlakların Slav kolonizasyonuna tabi tutulması süreci tamamlamış, Don bölgesini, Rusların doğuya, yani Balkanlar’ın iç kısımlarına doğru yayılacakları bir askeri üs haline dönüştürmüşlerdi. Doğu Avrupa’nın Slav ve Ortodosk halkları, Rus yöneticilerden ve devlet adamlarından aldıkları cesaretle, Rusya’yı Osmanlı yönetiminden çıkmalarını sağlayacak bir kurtarıcı olarak görmeye başladılar Sultan Süleyman’ın ölümünden (1556) sonra gerilemeye başlayan Osmanlı İmparatorluğu, on yedinci yüzyılda, Avusturya, Polonya ve Rusya karşısında biz dizi yenilgi yaşadı. Bazı Osmanlı yetkilileri, özellikle Köprülü ailesinden gelen vezirler, bu gidişatı terine çevirmeye çalıştılar; fakat 1683’te, iyi ay süren kuşatma sonunda Viyana’nın alınması konusunda yaşanan hezimet, Osmanlı hakimiyetinin sona erdiğini gösteriyordu. On sekizinci yüzyılın başında imzalanan Karlofça (1699) ve Pasarofça (1718) antlaşmaları, Osmanlılara Avrupa’daki ilk büyuk toprak kaybını yaşattı. Macaristan’ın tamamını, Transilvanya’yı, Hıvatistan’ı ve slovenya’yı Avusturyaaldı; Podolya, Polonya’nın eline geçti; Rusya, Karadeniz’e ilerledi. Avrupalılar arasındaki anlaşmazlıklar ve Fransa’nın desteği Osmanlıları daha fazla kayba uğratmaktan kurtardı. On sekizinci yüzyılda, Ruslar ve Osmanlılar arasından biz çok savaş patlak verdi. Bu savşlarla Büyük Petro (1689-1725) ve özellikle Büyük Katerina (17621796) rus nüfuzunu Balkanlar ve Trankafkasya’ya yaymayı başardılar. Avusturya’nın, Orta Avrupa’nın yükselen güçlü konumundaki Prusya’yla meşgul olaması, durumundan faydalanmasını ya da Rusya’nın genişlemesini durdurma çabalarını engelledi. Avusturyalılar, Rus nüfuzunun Balkanlar’da giderek artmasından duydukları kaygıya rağmen, Rusya’nın

kendilerine karşı Prusya’yla ittifaka gireçeği endişesiyle Katerina’yla iş birliği yaptılar. Katerina, Osmanlılar karşısındaki ilk savaşından (1768-1774) hem karada hem denizde büyük zaferlerle ayrıldı. Rusya’nın kazanımları karşısındaki endişeye kapılan ve bu ilerlemeyi durdurmaya çalışan Avusturya hükümdarı Maria Theresia (1740-1786) 1772’de, Polonya’nın paylaşılması konusunda Rusya’yla anlaştı. Almanların baskısına rağmen Katerina, Osmanlılarla savaşını 1774’e kadar bitirmeyi reddetti; ancak Rusya’daki Pugaçov isyanı (1772-1774) üzerine bir barış anlaşması imzalamak zorunda kaldı. Küçük Kaynarca Anlaşması, Kırım’daki kaleleri Ruslara vermekle kalmamış, ticaret gemilerine Karadeniz’de seyir serbestliği tanımış; ayrıca Kırım tatarları, Osmanlı idaresinden bağımsız hale gelmişti. Daha da önemlisi, Osmanlılar tarafındann Moldavya ve Eflak’taki (bugünkü Romanya) halklara geniş biz özyönetim hakkı sunulmuştu; bu da Rusların kendi lehine müdahalede bulunabilecekleri anlamına geliyordu. Son olarak Osmanlılar Ortodosk Hristiyanların koruma altına alınması konusunda anlaşmış, Ruslara İstanbul’da bir kilise kurma hakkının yanı sıra, tebaası oldukları ülkenin kanunları dışında kalan ayrıcalıklar da tanınmıştı. Rusya’nın gelecekte Balkanlarda yapacağı müdahalelerle bahane teşkil edecek bu anlaşma Rusların getirdiği yorumla, onlara Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan Slav ve Ortodoks azınlığın koruyucusu olma hakkını veriyordu. Osmanlılar ve Batılı güçler, özellikle de İngiltere buna karşı çıktı. Onlara göre anlaşmanın Ruslara tek sağladığı , İstanbul’da kilise kurma hakkıydı; azınlıklarla ilgi diğer maddelerinde son derece muğlak olduğunu düşünüyorlardı. Balkanlar’da yükselen milliyetçilik dalgasının nasıl karşılanacağı; bu bölgeyle ilgili olarak Avusturya ve Rusya arasındaki rekabetin ve yayılmacı düşüncülerin nasıl ele alınacağı ve bunların Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki olası etkilerinin nasıl değerlendirileceği meseleleri ‘’ Doğu Sorunu’’ olarak bilinir. Birçoklarının hemfikir olduğu gibi (Osmanlı İmparatorluğu ‘na on dokuzuncu yüzyılda verilen adla) ‘’Avrupa’nın hasta adamı’’ er geç ölecekse şayet, Avrupa’daki güç dengesini değiştirmeden ve tüm avrupa’nın savaşa girmesine neden olamadan parçalanması nasıl mümkün olacaktı? Doğu sorunu, yüzyılı aşkın bir süre boyunca, her konferansta ya da her anlaşmada bu konuyu tartışmaya açan siyasetçilerin gündeminden bir an olsun düşmedi. Meseleyi çözmedeki başarısızlıki Birinci dünya Savaşının patlak vermesine ve Osmanlı, Rus, Alman,

138

Mart-Nisan 2016.indd 138

11/04/16 12:00


Avusturya-Maceristan imparatorluklarının yıkılmasına yol açan bir olayla, Avusturya Arşidükü Ferdinand!ın saray bosna’da suıkaste uğramasıyla (1914) sonuçlandı. Temelde Balkanlar’ı ilgilendiren Doğu Sorunu, İngiltere’nin Hindistan, Mısır ve İran Körfezi’ndeki hayati çıkarlarına da temas ediyor, onları, Rusların Akdenize yayılmasına karşı Osmanlıları desteklemek zorunda bırakıyordu. Bunun yanı sıra İngiltere , Rusya’nın Orta Asya’ya yönelik hamlelerini endişeyle izliyor, bu da Doğu Sorunu’nu dolaylı yollardan, Doğu’daki Rus-İngiliz rekabatini ifade eden ‘’Büyük Oyunla’’ilişkilendiriyordu. Döneme damgasını vuran siyasi entrikalar, Ermenilerin kaderini de baştan aşağıya değiştirecekti Küçük Kaynarca Anlaşması’nın Ardından Prusya’yı tecrit etmeyi uman Avusturya, uyguladığı işbirliği politikası yoluyla Rusya’nın genişlemesini denetim altına alarak geciktirmeyi tercih etti. 1781’de katerina ve Avusturya hükümdarı II. Joseph, Osmanlıları Avrupa’dan tamamen çıkaraçağını umdukları ‘’Yunan planı’’nı tartışmaya açtılar 1780-1790. Buna göre Avusturya, Balkanlar’ın batı kısmını ilhak ederken, geri kalan topraklar Rusların eline geçecek; Katerina’nın torunu Konstantin, yeniden kurulucak olan Bizans İmparatorluğu’nun Konstantinopolis’teki yeni imparatoru olacaktı. Katerina 1783’te Kırım’ı ihlak etti ve birkaç yıl sonra Osmanlılarla ikinci savaşına (1787-1792) başladı. Avusturya ve Prusya, Fransız Devrimi’yle meşguldü; nuna bir de Katerina’nın Doğu Avrupa’daki yayılmasını denetim altına alma çabaları eklenmişti. Prusya, Polonya’ya doğru hamle yaparken, Avusturya, Osmanlılarla ayrı bir barış anlaşmasına oturdu. Rusya kendisine küçük bir toprak parçası kazandıran Yaş Antlaşması’nı (1792) imzalamak zorunda kaldı. Rusya ve Prusya bir yıl geçmeden, 1793’te, Polonya’nın ikinci paylaşımı üzerinde anlaşma sağladılar; 1792’te de Polonya’nın bağımsızlığını sona erdirerek, ülkenin üçüncü paylaşımına gittiler.

III. Selim Reformları ve Tanzimat Dönemi (1789-1876) Fransız devrimi Avrupa’yı kasıp kavururken, devletlerine yönelik dış tehditlerin bilincinde olan bazı Osmanlı liderleri, bir zamanların bu görkemli İmparatorluğunda ciddi reformlara gidilmesi gerektiğini düşünmeye başladılar. Anadolu’nun büyük kısmı, Müslüman derebeylerin denetimindeydi.

Balkanlar’da Osmanlı memurlarının topladığı haraçlardan bezmiş olan Hrıstiyan ahali, Rusya’nın da verdiği cesaretle, mütemadiyen ayaklanıyordu. Bir zamanların korku salan yeniçerileri, etkisiz askerler haline gelmiş savaştan çok ticaretle uğraşır olmuşlardı. Yeniçeriler, muhafazakardin adamlarıyla bir olup imparatorluktaki her tür modernleşme hareketine, böyle bir çizgi benimseyen sultanları devirerek ya da öldürerek karşı duruyorlardı. III. Selim (1789-1807) Fransız Devrimi’nin yapıldığı yıl tahta geçti. Halefleri gibi o da, en başta, İmparatorluğun ancak eski disiplinden yeniden tesis edilmesi durumunda kurtarılabileceğini düşünüyordu. Modern silahların ötesinde bir modernleşme çabasına gerek yoktu; devlet yanlızca suistimallere son vermeli, etkinliğini yitiren noktalara odaklanmalıydı. Bununla birlikte, Yaş antlaşması’ndan sonra Selim, daha köklü bir yapılanmanın gerekli olduğunu fark etti. Avrupalılar gibi örgütlenen, Nizamı Cedit adı verilen küçük etkin bir askeri güç oluşturdu. Osmanlı donanmasını canladırarak, silah ve barut üretimim için çeşitli modern fabrikalar kurdu. İdari, finansal ve adli reformları ancak kısmen başarılı olabilmiş, öte yandan Batılı fikir ve kurumlara kapı açarak Türkiye’nin modernleşmesinin de temelirini atmıştır. Aydınlama ve Fransız Devrimi’nin toplumsal ve siyasi alanlarda başlattığı değişimler , on dokuzuncu yüzyılda matbaa makinesinin getirilmesi ve Avrupa’dan ticari ve teknik danışmanların gelişiyle Osmanlı imparatorluğu’na nüfuz etti. Bu gelişimlerin faydasını ilk görenler, azınlıklar, özelliklede Doğu Avrupa’ya yeni fikirler getirirken, diyasporanın maddi desteği sayesinde düşünsel ve devrimci faaliyetler de hız kazanmıştı. Balkan aydınlarının çoğu, Herder ve Fichte gibi on sekizinci yüzyılın Avrupalı düşünürlerinden ilham aldıkları kültürel milliyetçiliği benimsediler. Klasik diller, yerini bölgenin yeni edebi araçları haline gelen anadillere bıraktı. Böylece etnik azınlıkların ulusal bilinci ilk olarak edebiyat alanında; devrimci fikirlerin Napolyon tarafından yayılması akabinde de ayaklanmalarla ve özerklik ya da bağımsızlık talebiyle ifade buldu. Rusya’nın yarattığı siyasi ve dini iklim, Sırpları, Yunalıları, Romenleri ve Karadağlıları, daha on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında, hızlı bir uyanışa sevk ederken, Bulgarların, Ermenilerin ve Arapların bu yönde hareketlenmesi daha sonra gerçekleşebildi. Öteki halklar, yani Makedonyalılar, Arnavutlar ve son olarak da Kürtler, taleplerini ancak yirminci yüzyılın başlarında dile getirebildiler.

139

Mart-Nisan 2016.indd 139

11/04/16 12:00


Bu dönemde Osmanlılar. Napolyon’un Avrupa seferi sayesinde, Avusturya ve Rusya tarafından daha fazla taciz edilmekten kurtuldular. Napolyon’un yenilgisi ve 1815’teki Viyana kongresi de aynı şekilde, işlerine yaradı; çünkü Fransızların devrimci fikirlerine muhafazakar bir tepki gösteren diğer Avrupalı güçleri kurulu düzeni korumak ve gelecekte patlat verebilicek devrimleri bastırmak üzere anlaştılar. Biri Avusturyalı, diğeri İngiliz iki devlet adamı, Metternich ve Castlereagh, Rusya’nın, Srıp ayaklanmasına (18151817) destek sunmaması ayrıva henüz başlangıç aşamasında bulunan ve 1821’de hız kazanacak olan Yunan bağımsızlık savaşına karışmaması konusundaki, Rus Çarı I.Aleksandra’ı (1801-1825) ikna ettiler. Bu ayaklanmalardan başka, aynı dönemde Osmanlının Mısır’daki askeri valisi Mehmed Ali Paşa’nın giriştiği bağımsızlık hareketi Osmanlı İmparatorluğu’nda ciddi reformlara acilen ihtiyaç duyulduğu (ilk ve son kez) göstermiş oldu. III. Selim gerici unsurlar tarafından öldürülmüş olmasına karşın Sultan II. Mahmut (18081839) yeniçeri oçağını nihayet lağvetti ve Avrupalıların yardımıyla tamamen modern bir ordu kurmaya başladı. Yeni Rus Çarı I. Nikolay (1825-1855), muhafazakar otokrat olmakla birlikte, Rus ortodoksluğunu savunuyor, Balkan Hristıyanları’na yakınlık duyuyordu. Osmanlılara karşı sert bir tavır benimsedi ve sonunda, 1828’de onlara karşı bir savaş başlattı. Bir yıl sonra imzalanan Hadriannopolis (Edirne) Antlaşması uyarınca hem batı Gürcistan’nın büyük bölümü Rusya’ ya kalıyor, hem de özerk bir Moldovya ve Eflak yaratılmış oluyordu. Antlaşmadan birkaç ay sonra, Rusların da yardımıylı, Avrupalı liberallerin sempatisini kazanmış olan Yunanistan bağımsızlığına kavuştu (1830). Birkaç yıl sonra Rusya, Suriye’yi işgal edip Küçük Asya’ya doğru harekete geçen Mehmed Ali’ye karşı, Osmanlıların yanında yer alarak Balkanlar’daki nüfusunu artırdı. Rusya, Hünkar İskelesi Antlaşması’yla (1833), İstanbul ce Çanakkale boğazlarının kendi gemileri haricindeki tüm yabancı savaç gemilerine kapatılması karşılığında, Osmanlı sultanının koruyucu haline geldi. İngiltere’nin öncülük ettiği Avrupa açısından, bölgedeki Rus egemenliği kabul edilebilir değildi. Hem türklerin yeniden saygınlık kazanması, hem de Rusya’nın baskısı altındaki Balkan Hristiyanları’nın koruyucu rolünün zayıflatılması amacıyla İngilizler I. Abdülmecid (18391861) ,Barı reformalarını benimseyen bürokratların tavsiyesiyle, 1839’da Gülhane Hattı Hümayunu’nu (Tazminat Fermanı) ilan etti. Bu reform tüm tebaaların hayatını, özgürlüğünü ve mülklerini güvence altına

alıyordu. Askeri alanda ve vergi düzeninde reformlar, iaderenin merkezileşmesi, ayan meclisinin kurulmas, vilayet konseylerinin tesisi, karma din mahkemelerinve teknik okulların kurulması gibi vaatlerde bulunuyordu. Hattı Hümayun gerçekten de bu reformların bazılarını hayata geçirdi ve Tazminat (‘’yeniden düzenleme‘’ ya da ‘’ reform) dönemini başlattı. Bu dönem 1876’ya kadar sürdü. Geleneklerle ters düşen, Müslüman dini liderlerin muhalefet ettiği ferman, kanunlar vasıtasıyla değil, bunları istediği zaman lağvedebilecek olan sultanın emriyle hayata geçiriliyordu. Daha da önemlisi bu reform vaatleri sayesinde Osmanlılılar, Rusların Balkanlar’daki taleplerine karşı koyabildiler. Hünkar İskelesi Antlaşması’nın süresi 1841’de dolduğunda. Avrupalı güçler Boğazlar Konvansiyonu’nu imzalayarak Boğazları yabancı savaş gemilerine kapattı. Böylece Rusya’nın Osmanlı üzerinde kısa bir süredir devam etmekte olan nüfuzu sona ermiş oldu. Reformlar genel anlamda yeterince kapsayıcı değildi; yaşadıkları kültürel uyanışla birlikte harekete geçen Slav azınlıklar, zaman zaman Rusya’nın desteğini alarak, daha somut değişiklikler talep etmeye devam ettiler. Barış dönemi kısa sürmedi ve sonunda Kırım Savaşı (1853-1856) patlak verdi. Savaş, Rusya ve Fransa’ nın Kudüs’teki kutsalyerlerin koruyuculuğu konusunda yaşadıkları ihtilaftan kaynaklanıyormuş gibi görünüyordu; fakat gerçekte, Rusya’nın Küçük Kaynarca Antlaşması’yla elde ettiği ve sürdürmekte ısrar ettiği haklara , birleşik Avrupa’nın karşı çıkışından ibaretti. Rus kuvvetleri Anadolu’dan muzaffer çıkmış, buna karşın Kırım’da uğradıkları yenilgi yeni Çar II. Aleksandr’ı (1855-1881) barış talep etmeye mecbur etmişti. İmzalanan Paris Antlaşması (1856) uyarınca Osmanlılar ‘’Avrupa İttifakı’na nihayet kabul edilecek, Rusya ise Anadolu’da işgal ettiği topraklardan çekilerek Karadeniz kıyısındaki istihkamlarını silahsızlandırıcaktı. İngiltere, Fransa ve Avusturya elçileri, Sultan Abdülmecid yine bir reform fermanı olan Islahat Hattı Hümayunu’nu (Islıhat Fermanı) ilan etmeye zorladı. Amaçları, Rusya’nın gelecekte Osmanlı İmparatorluğu’ ndaki azınlıklarla iglili meseleler müdahale etmesini önlemekti. Yeni ferman, Hristiyan tebaanın can, namus ve mülk emniyetini teminat altına alıyor, baş vergisi kaldırıyordu. İlaveten, milletleri idare eden sivil güç ciddi oranda oranda azaltıcaktı; bunun, Ermeni cemaati üzerinde ağır etkileri olması kaçınılmazdı. Vizdan özgürlüğü de güvence altına

140

Mart-Nisan 2016.indd 140

11/04/16 12:00


alınıyor, resmi makamlar tüm vatandaşlara açık hale getiriliyordu. Hristiyanlar, muafiyet satın alabilme hakkıyla askerlik hizmetlerine dahil ediliyordu. Reformlar bir kez daha büyük şehir merkezlerinde işe yaradı; taşradaki koşulların düzelmesine ise pek etkisi olmadı.

Ermenilerin Kültürel Uyanışı On dokuzuncu yüzyıl itibariyle Avrupalı tarihçiler, arkeologlar ve hatta sanatçılar, Doğu kültürüne büyük ilgi göstermeye başladılar. Babil, Mısır, Yunan, çin ve Ermeni kültürleri, Fransız, Alman ve ingilizleri cezbediyordu. Şarkiyatçılık adeta moda haline geldi. Seyyahlar Ortadoğu’yu ziyaret ediyor, yaşadıkları tecrübeleri anlatan resimli kitaplar kaleme alıyorlardı. Avrupa’da Ermeni tarihi ve diliyle ilgili çalışma yapmak, Mıkhirataristlerin faaliyetleri sayesinde kolaylaşmıştı. İngiliz şair Lord Byron, Venedik’te Mıkhitaristlerin yanında Ermenice öğrenmişti. Langlois, Brosset ve Hübschmann gibi araştırmacılar Ermeni tarihi ve diliyle ilgili bir çok eser verdiler; hatta Hübschmann, Ermenicenin Hint-Avrupa dil ağacının ayrı bir dalı olduğunu tespit etti. Osmanlı Ermenileri’nin uyanışına doğrudan katkı sunan başka etkenlerde vardı. Katolik misyonerlerin faaliyetleri başlangıçta Ermeni Kilisesi’nden tepki gördü; fakay on dokuzuncu yüzyıldan itibaren reformlar cemaat liderinin konumunu zayıflattı. Avrupalı devletler Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli imtiyazlar kazanmış, nüfuz sahibi olmuşlardı. Fransız ve İtalyan misyonerlerin yanı sıra İngiliz ve Amerikalı Protestanlar da Osmanlı topraklarında misyonlar kurmuş, üst düzey eğitim veren kurumlar da, dahil okullar açmışlardı. Müslümanları irtidad ettirmekte fazlasıyla zorlandıklarından çabalarını Ermeniler ve diğer Hristiyanlar üzerine yoğunlaştılar. Ermenilerin büyük bölümü bağlı bulundukları kiliseden kopmayıp sadece misyonerlerin sağladıkları eğitim faaliyetlerinden yararlanmakla birlikte, Batılıların ilerici düşüncülerinden etkilendiler. Ermeni Katoliklerinin sayısı Fransız nüfuzuna paralel olarak arttı ve 1831’ de Ermeni Katolik milletlerinin kurulmasıyla sonuçlandı. Amerikalı Protestan misyonerler on dokuzuncu yüzyılın başında sahneye çıktılar. İlk iş, İncil’i Ermenice ve Ermeni harfli türkçe olarak yayınladılar. Ermenistan’ı ziyaret eden (1830-1831) ilk iki Amerikalıdan biri olan Eli Smith ile Anadolu ve Kilikya’nın tüm büyük şehirlerinde okullar açan William Goodell gibi kabiliyetli ve adanmış bireyleri

görevlendirdiler; mezhep değiştirenlerin sayısı yüzyılın ortasında yaklaşık 8.000’i bulmuştu. Amerikalıların ve İngilizlerin baskıları üzerine 1847’de ayrı bir Ermeni Protestan milleti kuruldu. Bu milletlerin kurulması (Ermeni nüfusunun iki ila üçte ikisini oluşturan) Katolik ve Protestan Ermenilere yanlızca yüksek öğrenimlerini yurtiçinde yada yurtdışında sürdürme veya Avrupa ya da Birleşik Devletler’e göç etme fırsatı sağlamakla kalmadı, Avrupalı dindaşların diplomatik korumasını da beraberinde getirdi. Bu, sırada İzmirli Ermeniaydınlar ve İstanbul’daki din adamları, Mıkhirtaristlerin ve Cizvetlerin faaliyetlerinin yanı sıra Madras grubunun eserlerinden etkilenerek (bazı durumlarda da bunlara tepki olarak) okullar, iki hastane, seküler ve dini eserlerbasan on yedi matbaa kurdular. Bu girişimlerin çoğu amiralar tarafından karşılandı. Kültürler uyanışın asıl kaldıracı bilhassa Ermeni okulları olacaktı. Selim’in reformları umumi eğitime getirilen kısıtlamaları kaldırdı. 1790-1800 arasında, İstanbul’da Ermeni Kilisesi’nin idaresinde bir kaç ilköğretim okulu açıldı. Kızlara yönelik ilk eğitim kurumu ancak 1820’den sonra açılabildi. Katolik ve Protestan misyonerlerin gerisinde kalmak istemeyen Ermeni kilisesi, açılan okul sayısını daha da arttırmak durumunda kaldı. Bunlar arasında, 1839’ da İstanbul’da kurulan ve üst düzey eğitim veren Cemaran Okulu’ da yer alıyordu. Tanzimat reformları sayesinde, yüzyılın ortasından itibaren faaliyette olan okul sayısı, sadece İstanbul’da kırkı, bunlara devam eden öğrenciler ise yaklaşık 5.000’i bulmuştu. Cemaatten, bilhassa da varlıklı kimselerden alınan vergilerle desteklenen okullar, fiilen ücretsizdi; her yıl yirmiyi aşkın öğrenciye Fransa’da öğrenim görmeleri için burs veriliyordu. Bu öğrenciler de geri döndüklerinde, okullar, gazeteler ve benzeri yayın organları vasıtasıyla Batı düşüncesinin sonunda (1876), Ermeni yoğun altı vilayette, yani Van, Bitlis, Erzurum, Diyarbekir, Harput ve Sivas’ta da ilkokul ve ortaokullar açılmış bulunuyordu (bkz.harita 20). Bunlardan başka, İzmirli Ermeniler tarafından Mesrobyan Koleji kuruldu: Isdepan Vosgan (1825-1901) gibi, tüm bir aydın kuşağına Fransız edebi düşüncesini aşılayan eğitimleri kendine çeken okuldu buras. Mezunlardan biri, çevirmen, romancı ve gazeteci Matteos Mamuryan (1830-1901), bir süre Paris’te çalıştıktan sonra 1851’ de İzmir’de bir okul daha açtı. Mamuryan 1871’ de aylık Arevelyan Mamul (Doğu basını) dergisinin başyazarı oldu. Okulun önde gelen eğitmenlerinden bir diğeri de Hovhannes Vanantetsi’dir (1772-1841).

141

Mart-Nisan 2016.indd 141

11/04/16 12:00


Tüm neslin uyanışına katkı sağlamış olan diğer eğitmen, çevirmen ve gazeticiler de unutulmamalıdır: Dil bilgisi hakkında eserler kaleme alan Krikor Peştemalciyan (1773-1837) ; Rouseau V Pascal’ın eserlerini tercüme eden, Haftalık Hayaydan (Ermenistan) gazetesinin editörü Hovhannes Deyoyents ( 1801-1888 ); Üsküdar Koleji’nde (Cemaran’da) eğitmen, Ermeni Milli Meclisi üyelerinden Khaçadur Misakyan (1815-1891) ; Krikor Odyan’la birlikte Ermeni Milleti Nizamnamesi’nin taslağını hazırlayan Nahabed Rusinyan (1819-1859); Harutyun Sıvaciyan (1831-1874); ve şair Mıgırdiç Beşiktaşlıyan ile birlikte Parekordzagan Ingerutyun Hayots’u (Ermeni Hayırsever Cemiyeti kuran Hovsep Şişmanyan (Dzerents) (1822-1888). Bu yıllarda yetişen oyun yazarları arasında Hagop Baronyan (1843-1891) ve Bedros Turyan (1851-1872) yer alır. Şiirler, romanlar, denemeler ve öyküler kaleme alan birçok ismin ortaya çıktığı bir dönemdir bu: Matteos Mamuryun (1830-1901), Sırpuhi Düsap (1841-1901); Krikor Zohrab (1861-1915); Yerukhan (1870-1915) Ardaşes Harutyunyan ( 1873-1915 ); Rupen Zartaryan (1874-1915), Misak Kuyumcuyan (1877-1913), Keğam Parseğyan (1883-1915); Taniyel Varujan (18841915); Dikran Çöğüryan (1884-1915); Rupen Sevag (1885-1915); Melkon Gürciyan (1859-1915); ve daha birçokları. Tümünün de eserleri, Avrupalı muadillerin romantik milliyetçiliğine bir öykünmeydi adeta. Erkekler kadar kadın yazar ve düşünnürlerin de öne çıktığı bu muazzam yazın faaliyetlerinin nihai meyvesi, Osmanlı sınıları dahilindeki Ermenilerin, deyim yerindeyse, rönesansı, yani kültürel uyanışı anlamına gelen zartonk oldu. On dokuzuncu yüzyıl boyunca devam eden süreç, 1915’ te kesintiye uğrayacaktı. 1839 reformlarının ilk kazanımı, ilk Ermenice süreli yayın olma özelliği taşıyan Arşaluys Araradyan’ın (Ararat şafağı) 1840’ta İzmir’de yayınlamaya başlaması oldu. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında, birçok Ermeni yazar, Kilise’nin ihtarlarını ve muhafazakar yapılanmasını göz ardı ederek, eserlerinde İstanbul’daki konuşma dilini benimsedi ve bugün Ortadoğu, Avrupa ve Amerika’da konuşulan modern batı Ermenicesini geliştirdi. Ermeni edebiyatındaki uyanışın çıkış noktası İzmir ile kozmopolitan atmosferiyle İzmirli aydınları cezbeden İstanbul arasında bir tür rekabet ortaya çıktı. 1852’de Dedeyan ailesi İzmir’de yeni bir matbaa kurdu; faaliyetlerine devam ettiği otuz yıl romantiklerine ait 200’ü aşkın eser, yukarıda adı geçen kimi Ermeni aydınlarını da derinden etkileyecekti. Ermeniceye çevirilen eserler arasında tragedyalar da yer alıyordu; nitekim bunlar, İstanbul’da kurulan ilk tiyatroda, Mıgırdiç Beşiktaşlıyan (1828-1868) yönetiminde sahnelendi.

Ermenilerin kültürel uyanışında matbaaların oynadığı rol son derece önemlidir. Osmanlı Türkiye’sinde yanınlanan ilk gazeteyi 1812’de Ermeniler kurdu. 1840-1866 yıllarında, İstanbul’da yanınlanan Ermenice dergi ve gazete sayısı on dörttü. Bunlardan en bilinenler, editörlüklerini sırayla Garabed Ütücüyan, Harutyun sıvaciyan ve Arpiar Arpiaryan’ın üstlendikleri Masis, Meğu (Arı) ve Hayrenik’ti (Vatan). Taşradaki en etkili yayınlar ise ileride katolikos payesini alacak olan Khırimyan tarafından Van’da ve Muş’ta çıkartılan Ardzvi Vasburagan (Van kartalı) ve Ardzving Darono’dur (Muş Kartalı) On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında, bazıları günlük basılan bu gazeteler, Anadolu’da yaşayan Ermeni kitlelerinin siyasi uyanışında önemli bir yol oynamıştır.

Ermeni Milli Anayasası

Balkanlar’daki Hristiyanların aksina Ermenilerin, Babıali’ya baş baş kaldırmamış ya da ayaklanmamış, kendilerini ‘’sadık’’ millet olarak gören Osmanlılar tarafından da kabul görmüşlerdir. On dokuzuncu yüzyılın ortalarında İstanbul ve İzmir’deki Ermeni cemaati toplumsal ve iktisadi açıdan sınıflara ayrılmıştı. Yunanlıların 1830’da bağımsızlıklarını elde etmeleriyle beraber, tüm Osmanlı Rumları zan altına girmiş, birçok mevkide yerlerini Ermenilere bırakmışlardı. Bu durum amiraların gücünü daha da arttırdı. Amiralar, tıpkı öteki Ermeni tüccarlar gibi , hatırı sayılır bir servet biriktirmiş, İtalya, Hollanda, fransa, İran, Hindistan ve Rusya’yla, baharat, mücevher, halı, dokuma, züccaciye, kehribar, silah, kurutulmuş meyve ve kürk ticareti yaparak Avrupalı firmaların aracıları olmuşlardı. Ermeni orta sınıfı, esnaftan, yani loncalara mensup sanatkar ve zaanatkarlardan oluşuyordu. On dokuzuncu yüzyılın ortalarında, üye sayısı 40.000’e yaklaşan yüz kadar Ermeni loncası kaydedilmiştir. Bununla birlikte, İstanbul ve İzmir’deki Ermenilerin tümünün bu derece varlıklı olduğu söylenemez. Balkanlar’dan ve Kafkaslar’dan on binlerce Müslüman göçmenin gelişi, Anadolu’nun doğu vilayetlerindeki yaşam koşullarının bozulmasına yol açmıştı. 1860’ta 20.000’e yakın Ermeni göçmen işçi, ya da Ermenicesiyle bantukht, toplu halde iki şehre kümelenmişlerdi . kalabalık meslenlerde yaşıyor; ağır işlerde çalışıyorlardı. Hastalıkta ya da bakımsızlıktan hayatını kaybedenler oluyordu. Yüzyılın sonuna doğru gelenlerin sayısı daha da artmıştı. Tanzimat, bireysel hakları teminat altına alarak, yasalar önünde eşitlik vaat ettiğinde, değişim talebindeki Ermeni liberallerin sonunda Patrik ve amiraların

142

Mart-Nisan 2016.indd 142

11/04/16 12:00


Otoritesine karşı çıktılar. Daha az nüfuslu tüccarlar (kiminin eğitimi amiralarca karşılanmış olan) aydınlar, zanaatkarlar ve hatta işçiler, Patrik ve amira oligarşisinin son bulmasını talep ettiler. 1838’de lonca üyeleri arasında amiralara karşı ayaklananlar oldu; temel talepleri cemaatle ilgili meselelerde söz hakkıydı. Ayrışma o kadar ciddi bir boyuta ulaştı ki, Patrikhane ve Osmanlı yönetimi müdahale etmek durumunda kaldı. Süreç, loncaların 1841’de elde ettikleri bir kazanımla sonuçlandı; Ermeni Apostolik milletin mali işlerini idare etmek üzere, yirmi dört tüccar ve zaanatkardan oluşan bir heyeti amiralara eşlik edecekti. 1847’ bu heyete iki yapı eklendi; on dört ruhbandan oluşan dini bir konsey ile yirmi kişinin yer alacağı sivil bir kovsey. Bunun hemen ardından eğitim, iktisat ve adli meselelerle ilgili konseyler oluşturuldu. Amiralar 1848’da halkın benimsediği bir Patriği istifaya zorlayarak hakimiyetlerini perçinlemeye denediler. Bu hareketi Protesto eden İstanbul Ermenileri ayaklanarak, halkın benimsediği diğer bir ruhbanı Patrik olarak şeçtiler. Değişimin son tetikleyicisi Osmanlılar oldu. 1856 Hattı Hümayunu’nda tebaa cemaatlerinin, din adamlari veya sivil halk arasından seçilecek temsili bir yönetime sahip olabileceği resmen ilan edilmişti. Ermeni apostolik milletinin tek sözcüsü konumundaki Patriğin gücü azalıyordu. Her dini cemaat öz yönetim belgesi hazırlamak ve bunu Babıali’ye arz etmek durumundaydı. Azınlık arasında bu yükümlülüğe ilk cevap veren Ermeniler oldu; ilk taslak 1857’de sunuldu; iki yıl sonra gözden geçirilmiş asıl belge hazırlandı. Amiralar ve muhafazakar ruhbanlar, başta her iki belgeyi de reddettiler. Nihayetinde biz uzlaşma ve 24 mayıs 1860’ta Ermeni milletinin din adamı ve sivil mensuplarından oluşan bir kurucu meclis, seçilmiş bir konsey tarafından yürütülücek Nizamname-i Millet-i Ermeniyan-ı (Ermeni Milli Anayasası; Azkayin Sahmanatrutyun Hayots) onayladı. Konsey, Kudüs Patrikliği’yle otorite ve yetki alanı konularında tartışmaya girmiş ayrıca, belgenin Babıali’de onaylanmasıyla ilgili bazı sorunlar yaşamıştı. Her şeye rağmen 1863 Martı’nda , Nizamname’nin bazı bölümleri değiştirilmiş bir versiyonu, Osmanlı kanununun Ermenilerle ilişkili kısmı haline geldi. Nizamname yeni bir Ermeni tiplemesinin, Avrupa görmüş ya da Avrupa kurumlarında eğitim almış, On sekizinci yüzyıl sonu ve on dokuzuncu yüzyıl başının liberal ve anayasal fikirlerinden etkilenmiş olan gençlerin eseriydi. Belgede, bireylerin ve cemaatin hakları ile birbirlerine karşı yükümlüklerinin anahatarını çizen altı ilke belirleniyordu, Kişi, payına

düşen vergiyi ödemek, hizmetlerde bulunmak ve idari konseye itaat etmekle yükümlüyse şayet, çocukları için eğitim geleneklerinin ve Kilise’nin korunması ve cemaati için güvenlik talep etme hakkına da sahipti. Nizamname’nin 99 maddesi vardı; her biri cemaatin çeşitli düzeylerindeki dini ve sivil meseleleriyle ilişkiliydi. Milli Meclis, İmparatorluğunun değişik bölgelerinden gelen yüz kırk temsilciden oluşacaktı; İstanbul’dan yirmi ruhban ve seksen sivil, diğer büyük şehir merkezlerinden kırk temsilci. Doğunun Ermeni yoğun altı vilayetinde halkın çoğu bu girişime ne dahil olmuş, ne de herhangi bir etkisini görmüşlerdi. Meclis, İstanbul ve Kudüs patriklerinin seçimine katılıyordu; fakat Kudüs Patriğinin seçimindeki roller tartışmalıydı. Aynı şekilde, Eçmiyadzin’deki Katolikos’un seçimide katılıyordu. Sis ve Ağtamar katolikoslukları, başlangıçta benimsenen ülkerin aksine, meclis hesap vermek durumunda değildi. Babıali’nin Patriği onaylama hakkını saklı tutmaya devam ettiği ve Ermenilerin bireysel ya da kolektif haklarını resmen garanti altına almayı reddettiği gözden kaçırılmamalıdır. Bu ikinci meselenin gündeme gelmesi, ancak yirmi yıl sonra mümkün olabilmiştir. Tanzimat’ın Hristiyanların faaliyetlerine hareketlilik kazandırmak ve sansür mekanizmasını gevşetmekten başka, önemli bir sonucu daha olmuştur: Genç Osmanlılar olarakta bilinen yeni bir Türk aydın grubunun 1865’te ortaya çıkışı. Çoğu Fransa’da öğrenim görmüş, Avrupa liberalizminden etkilenmiş, meşruti bir hükümet talep eden kimselerdi bunlar. Aynı şekilde, daha ziyade varlıklı ailelerin çocukları olan, Avrupa’daki siyasi ve aydın çevrelerin parçası haline gelmiş bir bir Genç Ermeniler topluluğu söz konusuydu. Bunlar, Rus muadilleri gibi Avrupa’da kalarak, sürgünde geçirdikleri dönem boyunca hükümet karşıtı faaliyetler yürüttüler. Bu faaliyetlerin, milliyetçi amaçlar benimseyen siyasi partilere evrilmesi uzun sürmedi. Böylece Ermeniler, son Ermeni krallığının 1375’teki düşüşünün ardından ilk defa siyasi bir hareketlenmeye olanak tanıyan araçlara sahip olmuşlardı. Rusya’da yaşanan siyasi gelişmeler ve on dokuzuncu yüzyıl son Osmanlı- Rus savaşı bu canlanma için eşsiz bir fırsat sunacaktı.

Kaynak: George A. Bournoutian, ERMENİ TARİHİ Ermeni Halkının Tarihine Kısa Bir Bakış, Sayfa 133-153, Aras Yayıncılık, 2011

143

Mart-Nisan 2016.indd 143

11/04/16 12:00


19. YÜZYIL OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA TIP MODERNLEŞMESİ VE ERMENİ HEKİMLER Arsen Yarman

144

Mart-Nisan 2016.indd 144

11/04/16 12:00


18. yüzyılın sonlarına doğru Rusya karşısında art arda askeri yenilgilerle sonuçlanan savaşlara giren Osmanlı İmparatorluğu, III. Selim iktidarı altında bu yenilgileri durduracak Nizam-ı Cedid olarak adlandırılan yenilikleri gerçekleştirmeye çalıştı. Daha çok askeri alanda yapılacak yenilikleri hayat geçirme amacıyla başlayan bu girişimler genel olarak bütün kurumları etkilemiş ve imparatorluğun çok önceden beri içinde bulunduğu değişimi hızlandırmıştı. Askeri amaçlarla başlayıp her alanı kapsayan bu yenileşme hareketlerinin imparatorluğu içinde bulunduğu zor durumdan kurtaracağı düşünülüyordu. Rusya karşısında alınan askeri yenilgilerin yanında Sırp, Yunan ayaklanmaları ve Mısır’da Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın gittikçe güçlenen konumu Osmanlı yönetimini telaşlandırmış ve bir nevi uçurumun kenarına gelmiş olan Osmanlı Devleti’nin parçalanmasını engelleyecek birtakım formüller geliştirmek zorunda bırakmıştı. Askeri yenilgileri durdurmak ilk amaçtı ve askeri modernleşme kuşkusuz Osmanlı modernleşmesinin çekirdeği ve itici öğesi haline dönüşmekteydi. Tıp eğitiminin modernleşmesi de bu minvalde gerçekleşmekteydi. Osmanlı’nın 19. yüzyılın başında tıp eğitiminde modernleşme çabaları diğer örneklerde de görüldüğü gibi kurumsal bir yenilikle geldi. 1826 yılının Aralık ayında, Sultan II. Mahmud’un kurmuş olduğu Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye’ye hekim yetiştirilmek üzere Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendinin önerisiyle 14 Mart 1827’de Tıphane-i Âmire açılmış kısa süre sonra da Cerrahhane-i Mamûre Bu iki okulun ilk hocaları göz önüne alındığında Müslüman ve Hıristiyan kesimleri kapsayan bir Osmanlılık hüviyetine sahip olduğunu görürüz. Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’nin nezareti altında hekim ve cerrah yetiştirmek için görev alan hocaların başlıca şunlardı: Abdülhak Molla, Osman Saib Efendi, Macar asıllı Mehmed Necati, saray hekimi Stefan Karateodori ve Boğos Şaşyan. 1838 yılında iki okul birleştirilip Galatasaray’a taşınmıştır. 1839’da Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane adıyla daha modern bir anlayışla eğitime başlamıştır. Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane, Osmanlı tıp eğitiminin Batı tıbbı ile kurduğu bağlantının

sürekliliği konusunda kesin bir kararlılığın var olduğunu göstermektedir. Okulun yönetiminde Batılı hekimler önemli görevler üstlenmişlerdir. Sultan II. Mahmud’un saray hekimi olmak üzere Avusturya’dan istediği Karl Ambros Bernard Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’nin muallim-i evvelliğine getirilmiştir. Okul Batı tıbbını takip edecek nitelikte bir eğitim amaçlamaktaydı ve eğitim dili de buna bağlı olarak Fransızcaydı.Yalnız okulun öğrenci problemi vardı. Modern tıp eğitimi alabilecek seviyede yetişmiş ve Fransızca bilen öğrenci yoktu. Bu sebeple okula alınan öğrencilere hazırlık dersi olarak genel bilim konuları, Arapça, Fransızca, Osmanlıca grameri, Farsça Gülistan ve fizik, kimya, zooloji, botanik, fizyoloji, anatomi, askeri cerrahi, iç-dış hastalıklar, doğum dersleri veriliyordu. Batıyı model alan bir tıp eğitimine yönelme konusundaki kesin kararlılık Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’nin öğrenci profilini de önemli ölçüde etkilemiştir. Gayrimüslim öğrencilerin, özellikle de Ermenilerin 19. yüzyıl Osmanlı tıbbında üstlenecekleri önemli rolü biraz da tıp eğitimindeki bu yöneliş belirlemiştir. Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’nin kuruluşuyla Osmanlı tıbbıyla Ermeni tıp geleneğinin iç içe girişi hızlanmıştır, çünkü okul kuruluşundan birkaç yıl sonra 1842-1843 yılından itibaren üçte bir oranında gayrimüslim öğrenci kabul etmeye başlamıştır. Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’ye gayrimüslim öğrencilerin de alınmasına dair ilk teklif, aynı zamanda hekimbaşı da olan, okulun nazırı Abdülhak Molla’dan gelmiştir. Abdülhak Molla’nın teklifinin kabul edilmesiyle başlayan bu uygulama aslında rasyonel bir değerlendirmenin ürünüdür, çünkü Fransızca eğitimin esas alınması, bu dile, imparatorluğun Müslüman nüfusundan çok daha fazla hâkim olan gayrimüslim öğrencileri doğal olarak öne çıkarıyordu. Diğer taraftan okula gayrimüslim öğrenci alınması, Avrupa ülkelerinde rahatlıkla eğitim olanakları bulunmasına ve uzun süredir bu olanaklardan yararlanmalarına rağmen imparatorluğun gayrimüslim nüfusu açısından bazı pratik faydalar da sağlamaktaydı. Her şeyden önce Avrupa’da eğitim görmek senede 5-6 bin kuruş civarında bir masrafa yol açmaktaydı, dolayısıyla Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’ye girmek bu masrafın da önüne geçilmesini sağlayacaktı.

145

Mart-Nisan 2016.indd 145

11/04/16 12:00


Yine de gayrimüslim öğrenciler, Müslüman öğrencilerden farklı olarak okulun bazı harcamalarına katılmak zorundaydılar; Ayten Altıntaş, bu öğrencilerin Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’de eğitim görmelerine izin verilen iradede kimi sınırlamaların da bulunduğunu belirtir. Buna göre, Müslüman öğrenciler miktarı her sınıfta belirlenen bir maaş alırlarken gayrimüslim öğrenciler bundan yararlanamayacaklardı. Ayrıca gayrimüslim öğrenciler, sene de iki kez verilen yazlık ve kışlık üniforma ile öğrencilere dağıtılan et ve ekmeğin karşılığı olan parayı da her sene Mart ayı başında okula ödemek zorundaydılar. Gayrimüslim öğrencilerin Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’ye alınmalarına izin veren 1841 yılındaki iradenin hemen ardından, 1842-1843 eğitim yılında okula gayrimüslim öğrencilerin kabulü başladı. Bu ilk yılda 38 gayrimüslim öğrenciye karşılık 303 Müslüman öğrenci bulunmaktadır. 1843-1844 eğitim yılındaki öğrencilerin toplam 376 öğrencinin 300’ü Müslüman ve 76’sı gayrimüslimdir. Osmanlı bu süreçten sonra gayrimüslim öğrenci sayısını 1/3 oranında tutmuştur ve her milletten nüfusu oranında öğrenci almaya çalışmıştır. Yalnız nüfus bilgilerinin güvenilmez oluşu bu prensibin uygulanmasını zorlaştırmış ve okula verilecek öğrenci konusunda gayrimüslimler arasında rekabete yol açmıştır. Bu problem çok uzun süre devam etmiş ve şikâyet konusu olmuştur. 1857 yılında Ermeniler, Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’ye alınan Ermeni öğrenci sayısını yeterli bulmadıklarını beyan etmişlerdir. 1857’de öğrenci dağılımı şöyledir: 284 İslam, 50 Rum, 19 Ermeni, 12 Katolik, 19 Latin, 11 Yahudi, 11 Sırp ve 2 Eflâklı olmak üzere 408 öğrenci. 1839 yılında eğitime başlayan okul ilk mezunlarını, beş yıl sonra, 18 Eylül 1843’te vermiştir. Yapılan büyük ve açık bir imtihanla 16 öğrenciye tıp ve cerrahlık doktorluğu unvanı verilmiştir. 1844’te Dr. Bernard’ın ölümünden sonra anatomi dersi vermek için 1839’da Viyana’dan davet edilen Dr. Sigmund Spitzer görevlendirilmiştir. 1846-1847 eğitim yılı faaliyet raporu, Dr. Spitzer tarafından okulun 1 Ağustos 1847 tarihinde düzenlenen ve sultan ile sadrazam, şeyhülislam ve diğer nazırların da hazır

bulunduğu dokuzuncu eğitim yılı mezuniyet töreninde okunmuştur. Spitzer raporunda, Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’nin bir yıl içinde imparatorluğun sağlık hizmetlerine yaptığı katkıyı özetlemiştir. Buna göre okulda 314’ü Müslüman, 95’i ise Rum-ErmeniRoman Katolik ve Yahudi öğrencilerle beraber 454 öğrenci eğitim görmüştür. Törenin düzenlendiği gün Sultan Abdülmecid, başarılı öğrencilerin tıp doktoru olabilmek için verecekleri imtihanı ve savunacakları tezleri dinlemek üzere imtihan salonuna geçmiştir. Sultan Abdülmecid birisi müslüman Cafer Efendi, ikisi hıristiyan Nikifor ve Stefan Ilias (Stepan Arslanyan) Efendiler olmak üzere üç öğrencinin cevaplarını dinlemişti. Öğrencilerden çok memnun kalan Sultan Abdülmecid’in arzusu üzerine Arif Musa Efendi, Gregoire Yanovitch, Nikolas Nikifor ve Stepan Ilias (Istepan Arslanyan) Viyana Tıp Fakültesi’ne gitmişler ve dönemin önemli hocaları karşısında tezlerini savunmuş ve mezuniyet imtihanı vermişlerdir. Bu imtihanda Osmanlı sefiri de hazır bulunmuştur. Gösterdikleri başarı ile Viyana Tıp Fakültesi’nde doktora yapma teklifi almışlardır. Eğitim kadrosunun niteliği ve iyi planlanmış eğitimiyle Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane, Osmanlı İmparatorluğu’nda nihayet modern eğitim verebilecek bir kurumun ortaya çıktığının göstergesidir. Yalnız 1849 yılında çıkan yangın sebebiyle eğitim bir süreliğine sekteye uğramış ve Halıcıoğlu’ndaki Humbarahane kışlasına taşınmıştır. Okul burada yeni bir adla, Mekteb-i Fünun-ı Tıbbiye-i Şahane olarak, 1865 yılına kadar hizmet vermiştir. Mekteb-i Fünun-ı Tıbbiye-i Şahane’nin eğitimini Humbarahane kışlasında sürdürdüğü dönemde imparatorluğun sağlık hizmetleri alanında bazı yeni kurumların da ortaya çıktığı görülür. 1856’da Sultan Abdülmecid’in müsaadesi ile kurulan ve resmi dili Fransızca olan Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane adlı tıp cemiyeti bunlardan biridir. Cemiyet kurulduğu yıldan itibaren tıp alanındaki incelemelere de yer veren bir de mecmua yayınlar: Gazette Medicale d’Orient. Bu dergi bilimsel incelemelerin yanı sıra son derece önemli hastane raporları da yayınlamış ve yorumlamıştır. Dr. Serviçen (Serope Viçenyan), Dr. Sınabyan, Dr. Peştimalciyan, Dr. Nurican ve Dr. Madteosyan’ın

146

Mart-Nisan 2016.indd 146

11/04/16 12:00


19. YÜZYIL OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA TIP MODERNLEŞMESİ VE ERMENİ HEKİMLER

çeşitli dönemlerde başkanlık yaptıkları cemiyetin mecmuasında birçok Ermeni doktorun makaleleri yayımlanmıştır. Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane ve mecmuası Gazette Medicale d’Orient, 1928 yılına kadar faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu tarihten sonra ise yapısı değişmiş ve dili Türkçe olmuştur. İmparatorluktaki bir diğer önemli tıp dergisi Gazette Medicale de Constantinople ise 1849 yılından itibaren Hayrullah Efendi’nin editörlüğünde yayınlanmıştır. İlk yazı işleri müdürü Dr. Serviçen’dir. Kısa bir süre sonra da derginin yayınından sorumlu bir kurul oluşturulur. Söz konusu kurul Dr. Serviçen, Dr. Wartbichler, Dr. Sarandis Archigénes, Dr. Mavroyeni ile Mösyö Lahaille’den oluşacak ve derginin redaksiyonu ile yayımlanmasından sorumlu yazı işleri müdürü yine Dr. Serviçen olacaktır. Bu dergide makale yayınlayanlar arasında Prof. Kaspar Sınabyan, Andon Hovhannes ile Davut ve Beyran da bulunmaktadır. Mekteb-i Tıbbiye’nin eğitim dili Fransızca idi ve bu dilden tıp literatürüne ait birçok kitap çevrilmiştir. Hagop Handanyan’ın Briand ve Chaude’den tercüme ettiği Tıbb-ı Kanunî kitabı ile 1884 yılında Abit ve Minas Efendilerin Dezuter’den çevirdikleri hayvanlara ilişkin kitap bu tercümelerin en önemlileri arasındadır. Zoolojiye ilişkin bir kitap da Artin Ormanyan’ın 1893 yılında tercüme ettiği ve kimi ilavelerde bulunduğu İlm-i Hayat ve Tehiyyet ül-Hayvanat adlı eserdir. İçinde 98 adet çizim bulunan kitapta birçok hayvana ait bilgiler bulunmaktadır. Fransızcanın tıp eğitimine hâkim olmasının bir başka boyutunu da yabancı ülkelere gönderilen tıp öğrencilerinden önemli bir bölümünün Fransa’ya gitmesi teşkil etmektedir. Sözgelimi Takvor Kevorkyan (1909-1910), Nahabedyan (1912-1913) ve Hovhannesyan (1913-1914) bu çerçevede gönderilenler arasındadır. 1865 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de okutulan 18 dersin 24 hocası arasında sadece birinin, Ahmed Efendi’nin Müslüman olması bazı kesimlerce tepki görmüş ve eğitimin Türkçe verilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Bu durumu dikkate alarak 1867 yılında Sultan Abdülaziz’in iradesi ile Türkçe tıp eğitimi verecek olan Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (Sivil Tıp Okulu) açılmıştır. Derslerin Türkçeleştirilmesini savunan tıp

öğrencileri örgütlenerek 1867’de Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniye’yi kurmuşlardır. Bizim bilgilerimize göre daha 1861’de, Galatasaray’daki tıp mektebinde ilk Ermeni Tıp Talebeleri Birliği (Ingerutyun Hay Aşagerdats Harkuni Pıjışgagan Tıbrotsi) kurulmuştur. Tıp yayıncılığı alanında da Ermeni yazarların etkin oldukları bilinmektedir; 1884 yılında Matbaa-i Amire tabibi Dr. Manuel Ütüciyan haftalık Sıhhat gazetesini yayınlamaktadır. Yine Ütüciyan’ın Ebuzziya Matbaası’nda bastırdığı Cankurtaran adlı eser de bu gazetede satılmaktadır. Mekteb-i Fünun-ı Tıbbiye-i Şahane 1865’te kolera tehdidi sebebiyle hastaneye dönüştürülen Humbarahane’den taşınmak zorunda kalmış ve Hasköy’deki Gergeroğlu Konağı’na nakledilmiştir. Daha sonra tekrar bölgede baş gösteren kolera tehdidi sebebiyle okul Sirkeci-Demirkapı’daki kışlaya taşınmıştır. Nihayet 1874’te Galatasaray’daki yanan binanın yerine yapılan yeni binasına kavuşmuştur. Fakat iki yıl sonra yeniden Demirkapı’ya taşınması gündeme gelmiş ve buradaki yerinde, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane adıyla, 1903 yılına kadar hizmet vermiştir. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra 1909 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ile Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye birleştirilmiş ve İstanbul Darülfünunu bünyesine alınmıştır. (diş tabibi) ve Eczacı Corci Efendi hastaneye önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Mekteb-i Tıbbiye’de Ders Veren Ermeni Doktorlar ve Anayasacılık Hareketi Osmanlıların 19. yüzyılda giriştiği modernleşme hareketlerinde bir bütün olarak gayrimüslimlerin önemli hizmetlerde bulunduğu görülmektedir. 19. yüzyılda İstanbul’daki Ermeni hekimlerin önemli bir kısmı ya saray hekimliği yaparak ya da modern tıp eğitimi vermek amacıyla kurulan eğitim kurumlarında ders vererek Osmanlı tıbbının gelişiminde önemli rol oynamışlardır. Modern tıp eğitiminde Ermenilerin oynadığı rol, kuruluşundan itibaren geçirdiği bütün aşamalarda Mekteb-i Tıbbiye’de görev alan Ermeni hekimlerin ve hocaların isim listesi incelendiğinde anlaşılmaktadır. Ermeni Etıbba Cemiyeti adlı eserimde tıp tarihçisi Dr. Vahram Torkomyan’ın Tarman adlı Ermenice tıp dergisinde yayınladığı listeyi

147

Mart-Nisan 2016.indd 147

11/04/16 12:00


yayınlamıştım. Bu listede Mekteb-i Tıbbiye’de ders veren Ermeni hocaların isimleri verilmektedir. Buna göre, kuruluşundan I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar olan sürede imparatorluğun merkezi tıp eğitiminde görev alan Ermeni hocalar şunlardır: Dr. Kaspar Sınabyan, Dr. Serviçen, Dr. Boğos Zohrapyan, Dr. Hagop Davutyan, Dr. Hagop Hovhannesyan, Dr. Istepan Arslanyan, Dr. Nahabed Rusinyan, Dr. Hovsep Nurican, Dr. Mikayel Horasancıyan, Minas Bey, Dr. Antranik Gırcikyan, Dr. Hovhannes Tabibyan, Dr. Vahan Manuelyan, Dr. Andon Nafilyan, Dr. Dikran Acemyan, Dr. Civan Ananyan, Nışan Ğugasyan, Prof. Hovsep Celalyan. Bu listede geçen isimlerin hayat hikâyeleri incelendiğinde Mekteb-i Tıbbiye’de eğitim gören Ermeni doktorların 19. yüzyıl Osmanlı sosyal hayatında önemli roller üstlendiğini göreceğiz. Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den ilk mezun olan Ermeni Doktor Istepan Paşa Arslanyan’dır (1822-1901). 19. yüzyılın meşhur Ermeni hekimlerinden Arslanyan, Beyoğlu’nda doğmuştur. Babası Yeğya adında Vanlı bir sıvacıdır. Beyoğlu’ndaki Surp Eçmiyadzin Okulu’nun ardından, 1839-1841 yıllarında Üsküdar’da yeni açılan Cemaran Mektebi’nde başarılı bir öğrenci olarak dikkat çekmiş ve 1841 yılında Mekteb-i Sultaniye’ye kaydolmuştur. O yıllarda Mekteb-i Tıbbiye’ye gayrimüslim talebelerin de alınmaya başlaması üzerine, Arslanyan da 1842 yılında bu okula girmiştir. Kayıtta adı “Sdepan Yeğya” olarak geçer. Okulda 6., 7. ve 9. sınıflardaki başarılarından dolayı ödüllendirilen Arslanyan, Mekteb-i Tıbbiye’yi 1847 yılında birincilikle ve kolağası rütbesi ile bitirmiştir. Mekteb-i Tıbbiye’den mezun ilk Ermeni doktor olan Arslanyan, Sultan Abdülmecid’in arzusu üzerine okulun düzeyini göstermek için, üç öğrenci ile birlikte mezuniyet sınavını Viyana Tıp Fakültesi’nde vermek üzere Avusturya’ya gönderilmişti. 4 Ocak 1848’de halka açık yapılan doktora imtihanında “pekiyi” derecesi olan Aslanyan, aynı yıl içinde İstanbul’a dönerek veba salgını ile mücadele etmek üzere Beylerbeyi Askeri Hastanesi’nde görevlendirilmiştir. Buradaki çalışmasından dolayı binbaşılığa terfi etmiş ve Bab-ı SeraskeriHastanesi’nde çalışmaya başlamıştır. 1849-1850 öğretim yılında Mekteb-i Tıbbiye’de “küçük cerrahi” dersi vermeye başlayan Arslanyan,

aynı dönemde “Bey” unvanını almıştır. Arslanyan, Salih Efendi’nin hekimbaşı olmasından sonra okulun cerrahi kliniği muallim muavinliğine getirilmiştir. 1858 yılında “emraz-ı hariciye” (cerrahi hastalıklar) muallimi olmuş ve 21 yıl boyunca sürdüğü bu görevde, miralay rütbesinde iken Mecidî nişanı ile ödüllendirilmiştir. Arslanyan daha sonra Mekteb-i Tıbbiye’de, 1865-1870 yılları arasında “ameliyat-ı cerrahiye”, 1871-1872 yılları arasında da “fizyoloji” derslerini okutmuştur. 1853 Hassa mimarlarından Serveryan Hovhannes Amira’nın kızı ile evlenen Arslanyan, 1859 yılında Beyoğlu Altıncı Daire Meclisi’ne üye seçilmiş ve 1861 yılına kadar bu görevde kalmıştır. 1863-1864 yıllarında Talim-i Umumiye Müfettişliği yapmış, 1869 yılında da “Üsküdar Tıbbiye Cemiyeti”ni kurmuştur. 1870 yılında paşalık rütbesini almış ve Bab-ı Seraskeri’de Sıhhiye Dairesi Meclis-i Âli’sine üye seçilmiştir. 1875-1876 yıllarında geçici olarak Rumeli Umumi Sıhhiye Müfettişliği’ne tayin edilmiştir. 1877 yılında, Osmanlı-Rus Savaşı nedeniyle, Osmanlı ordusuna hekim seçmek üzere hükümet tarafından Avrupa’ya gönderilmiştir. 1878’de, aynı savaşta, sıhhiye yaveri olarak Saffet Paşa ile birlikte Edirne’de bulunmuştur. Bu sırada kendisini kıskananların entrikalarına maruz kalan Arslanyan 1879 yılında istifa etmek zorunda bırakılmış ve emekliye ayrılmıştır. Kısa bir süre sonra tedavi için Kahire’ye gitmiş ve bir süre orada doktorluk yapmıştır. 1884’te İstanbul’a dönmüşse de kısa bir süre sonra Fransa’ya geçmiştir. Hakkında “Sultan’a ve hükümete muhalif ” olduğu şeklinde jurnaller verilen Arslanyan, 1889 yılına kadar gözden düşmüş bir şekilde hayatını sürdürmüştür. Bu tarihte Dadyan Artin Paşa’nın çabaları sonucu İstanbul’a dönmüş ve Kuzguncuk’ta yaşamaya başlamıştır. Eski rütbelerine ve itibarına ise ancak 1897 yılında kavuşabilmiştir. Istepan Paşa Arslanyan gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri kademelerinde ve Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de görev almış önemli bir Ermeni doktor da Dr. Feruhan’dır (Parunak Kırtikyan1824-1869). İstanbul’da doğmuş, Hasköy ve Balat’taki semt okullarının ardından 1838 yılında Üsküdar Cemaran Okulu’na girmiştir. 1841 yılında gayrimüslim öğrencilerin de Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye kabul edilmesi üzerine bu okula

148

Mart-Nisan 2016.indd 148

11/04/16 12:00


19. YÜZYIL OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA TIP MODERNLEŞMESİ VE ERMENİ HEKİMLER

kaydolmuştur. 1847 yılında buradan yardımcı doktor sıfatı ile mezun olmuştur. Osmanlı sultanının Bağdat Valisi’ne fermanını teslim etmek için görevlendirilen Başmabeyinci Ragıp Paşa başkanlığındaki heyette görev almıştır. 4 Ocak 1847’de başlayan bu yolculuktaki gözlemlerini 1876 yılında Ermenice olarak yayımlamıştır. 1849 yılında Haydarpaşa Askeri Hastanesi’nde görev alan Kırtikyan, binbaşı rütbesine yükseldiğinde Manastır Hastanesi’ne tayin edilmiştir. Burada yarbaylığa yükselmiş ve 1852-1855 yılları arasında hastanenin başhekimliğini üstlenmiştir. Albaylığa yükseldiğinde bir süre Şumnu’da görev yapmış, İstanbul’a döndükten sonra 1856 yılında Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane üyeliğine seçilmiştir. Eğitim Komisyonu, Maarif ve Hassa Askeri Tabipler Kurulu üyeliklerinde bulunmuş, 1865 yılında kolera salgınına karşı kurulan tabipler heyetine atanmıştır. Üçüncü dereceden Mecidî nişanına sahip olan Kırtikyan 1867 yılında Surp Pırgiç Hastanesi’nin yöneticiliğine getirilmiştir. Soyunun Ferruh hanlarına dayanmasından dolayı “Kırtikyan” soyadını “Feruhan” olarak değiştirmiştir. Cemaat içinde de önemli görevler üstlenmiş, Ermeni cemaati nizamnâmesini hazırlayan kurullarda çalışmıştır. 1862 yılında cemaat karma meclisi başkanı seçilmiş, 1863 yılında ise Cismani Meclis başkanı, Genel Meclis üyesi ve sekreteri, Maarif Komisyonu üyesi olmuştur. Gazetelerde birçok makale yayımlayan Kırtikyan, veremin nedenleri ve tedavisi hakkındaki çalışmasını 1857 yılında Masis dergisinde yayımlamıştır. 1860 yılında aynı dergide İstanbul Ermeni okulları hakkında kapsamlı bir rapor yayımlamıştır. Bağdat’tan dönüşünde, Pasin bölgesinde yaygın olan koleraya karşı mücadele için yazdığı kitapçık ise daha sonra kaybolmuştur. Osmanlı tıbbı konusunda önemli hizmetleri görülmüş bir başka Ermeni Dr. Mikayel Horasancıyan’dır (1835-1903). Eğinli sarraf Bedros Amira’nın oğlu Mikayel Horasancıyan Hasköy’de doğmuş, eğitimini Papaz Hovhannes Hünkarbeğendiyan, Haçadur Bardizbanyan, Rahip Garabed Şahnazaryan ve Garabed Ütücüyan gibi özel hocalardan aldığı derslerle sürdürmüş ve ardından Paris’e gitmiştir. Paris’te tıp eğitimini tamamlayarak 1859’da çok iyi derece ile mezun olmuş ve İstanbul’a dönmüştür. İstanbul’a dönüşünde, yanında son derece ilginç ve İstanbul’da pek bilinmeyen cerrahi aletlerden oluşan

bir koleksiyon getirmiştir. Tepebaşı Caddesi’nde açtığı yer bundan sonraki 40 yıl boyunca Horasancıyan’ın evi, çalışma yeri ve hastalarını tedavi ettiği muayene yeri olarak hizmet görmüştür. Fakir bir hastanın dili üzerinde yaptığı başarılı bir ameliyat Horasancıyan’ı meşhur etmiş ve aranan bir doktor haline getirmiştir. 1860 yılında “Tayir-i Bahri” harp gemisine binbaşı rütbesi ile hekim tayin edilmiş ve 1866’da üye seçildiği Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane’ye iki yıl sonra da müdür olarak hizmet etmiştir. 1873’ten 1902 yılına kadar Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de iç hastalıkları hocası olarak ders vermiştir. Horasancıyan bu vazifesinden başka birçok devlet hizmetini de başarıyla yerine getirmiştir. Vehimleriyle meşhur II. Abdülhamid’in zamanında saray doktorluğu yapmış, Belediye Sağlık Meclisi’nde, Hamîdîye Etfâl Hastanesi’nde ve Eyüp Askeri Hastanesi’nde hizmet vermiştir. Ayrıca Robert Koch’un çalışmalarını incelemek üzere devlet tarafından Berlin’e gönderilen heyetin içerisinde yer almıştır. 1866 yılında Sultan tarafından önce “Ûla” payesine, daha sonra da “Ûla Evveli” payesine layık görülmüştür. Ayrıca birinci dereceden Mecidî ve ikinci dereceden Osmanî nişanlarına sahiptir. Ünlü göz doktoru Dr. Dikran Acemyan (18521913) Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de Oftalmoloji dersleri vermiştir. Acemyan, Kumkapı’daki Bezciyan Mektebi’nden sonra 1866 yılında Askeri Tıbbiye Mektebi’ne girmiş ve 1873 yılında yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuştur. Girdiği sınavda başarılı olarak devlet tarafından Viyana’ya gönderilmiş ve orada iki yıl göz hastalıklarının tedavisine yönelik eğitim almıştır. Döndükten sonra üç yıl Selanik Hastanesi’nde çalışmış ardından Haydarpaşa Askeri Hastanesi’ne geçmiş ve burada 35 yıl boyunca hizmet vermiştir. Bir süre Şehremaneti’nde çalışan Acemyan, Haseki Hastanesi’nde göz hekimliği yapmıştır. 1899 yılında 3. dereceden Osmanî ve Mecidî nişanları, 1900 yılında altın İmtiyaz Madalyası ile ödüllendirilmiştir. 1909 yılında Tıbbiye-i Şahane Cemiyeti’ne üye seçilmiş, daha sonra ikinci başkanlığa kadar yükselmiştir. Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane üyesi ve Mekteb-i Tıbbiye’de ders veren diğer bir Ermeni Doktor Kaspar Sınabyan’dır (1814-1872). Eczacı Kevork Sınabyan’ın oğlu olan Kaspar Sınabyan İstanbul’da doğmuştur. İlköğrenimini bitirdikten sonra babasının Bahçekapı’daki iki kapılı eczanesinde çırak olarak

149

Mart-Nisan 2016.indd 149

11/04/16 12:00


çalışmış ve pratik bilgileri edinmiştir. O sıralarda Tıphane-i Amire’ye gayrimüslimler alınmadığından, 1830-1834 yılları Cerrahhane-i Amire’ye devam etmiş ve cerrah muavini diploması almıştır. 1834’te Serviçen Efendi ve Arşizen Serandi ile birlikte Paris’te tıp öğrenimine gönderilmiş ancak buradaki eğitimini yarıda bırakarak İtalya’daki Piza Kraliyet Üniversitesi’nde tıp eğitimi almaya başlamıştır. 1841’de buradan mezun olduktan sonra tekrar Paris Tıp Fakültesi’ne kaydolmuştur. 1843 yılında L’Albuminurie, indiquer les diverses maladies dans lesquelles on la recontre adlı tezini verdikten sonra İstanbul’a dönmüştür. Hekimbaşı İsmail Efendi döneminde, Mekteb-i Tıbbiye’de genel cerrahi ve hijyen dersleri vermiştir. Mekteb-i Tıbbiye, Humbarahane Kışlası’na taşındıktan sonra Dr. Etien Karateodori’nin yerine fizyoloji derslerini vermeye başlamıştır. Özellikle çocuk hekimliği üzerinde çalışan Sınabyan, Gazette Medicale Orient’te bu konuda makaleler yayımlamıştır. 1846’da Sultan Abdülmecid tarafından İftihar Nişanı ile ödüllendirilmiş, 1856’da Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane üyesi olmuştur. Görüldüğü üzere Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin kuruluş hedeflerine ulaşabilmesinde Ermeni doktorların önemli katkıları olmuştu. Nuran Yıldırım’ın son yıllarda yayımladığı makaleler, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de ders veren Ermeni hocalar ve onların çalışmaları hakkında önemli bilgiler vermektedir. Fuad Paşa ile ailesinin özel hekimliğini de yapmış olan Nahabed Rusinyan, Nuran Yıldırım’a göre Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin ilk deontoloji hocasıdır. Yıldırım’ın askeri salnameler üzerindeki incelemesinden anlaşılıyor ki, 1859 yılında Askeri Lise’de tabip olarak göreve başlayan Rusinyan, 1864 yılında da Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de teşrih-i emraz (patolojik anatomi) muallimi olmuş ve bu görevini de 1872 yılına kadar sürdürmüştür. Aynı zamanda Felsefe Ders Kitabı adlı bir eser de yazmış olan Rusinyan, 1874-1876 yılları arasında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de Fransızca ve Mantık dersleri vermiştir. 1876 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de başladığı ilm-i edeb ve vazife-i tıbbiye (deontoloji) muallimliğini ise 19 Kasım 1876 tarihindeki ölümüne dek kısa bir süre yürütebilmiştir. Nuran Yıldırım, Nahabed Rusinyan’ın 1876’da verdiği bu dersin, bugünkü bilgiler ışığında, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de bağımsız olarak verilen

ilk deontoloji dersi olduğunu da belirtmektedir. 1876 yılında vefat ettiğinde dördüncü dereceden Mecidi nişanına sahipti. Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de verilen deontoloji dersini Nahabed Rusinyan’dan sonra Hovsep Nurican Efendi üstlenmiştir. Kendisi aynı zamanda İstanbul’da yayınlanan Revue de Médecine et de Pharmacie de l’Empire Ottoman adlı derginin editörlüğünü yapmıştır. Hovsep Nurican 1881 yılının sonuna kadar deontoloji dersleri vermiştir. Nuran Yıldırım, Hovsep Nurican Efendi’nin Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de verdiği deontoloji derslerinin editörü olduğu Revue de Médecine et de Pharmacie de l’Empire Ottoman’da tefrika edildiğini ve 1877 yılında Précis de Déontologie Médicale. Course Elémentaire de Constantinople adıyla kitap haline getirildiğini belirtmektedir. Bu kitap kıta Avrupa’sının üçüncü basılı medikal deontoloji kitabıydı. Hovsep Nurican Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin kuruluşuna da katkıda bulunmuştu. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı başkentinde ve kimi zaman da Saray’da hizmet veren pek çok Ermeni hekim bu eğitim kurumunda yetişmiş ve kimi zaman kendi paralarıyla kimi zaman da bir haminin desteğiyle Avrupa’ya çoğunlukla da Fransız ve İtalyan üniversitelerine gönderilmiştir. Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’de yetişen ve ihtisaslarını ilerletmek üzere Avrupa’da eğitim gören bu Ermeni hekimler daha sonra Osmanlı İmparatorluğu’na dönerek hem tıp eğitimine büyük katkıda bulunmuş hem de halkın sağlık sorunlarına çare bulmaya çalışmışlardır. Avrupa’da eğitim alan Ermeni öğrenciler buradaki liberal akımlardan etkilenmişlerdir. Avrupa’yı bir çığ gibi hızla saran 1830 ve 1848 devrimlerine tanık olan, aydınların kitleler üzerindeki dönüştürücü gücünü somut olarak gören hekimler ülkelerine döndüklerinde benzer bir misyonu üstlenmiş görünmektedirler. Özellikle Dr. Serviçen ve Dr. Nahabed Rusinyan örneklerinde bu açık olarak görülmektedir. Serviçen ve Rusinyan Ermeni toplumunun sosyal, siyasal meselelerinde sorumluluk üstlenen isimler olarak göze çarpmaktadırlar. Diğer pek çok Ermeni entelektüel gibi adını andığımız iki hekim de tıpla

150

Mart-Nisan 2016.indd 150

11/04/16 12:00


19. YÜZYIL OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA TIP MODERNLEŞMESİ VE ERMENİ HEKİMLER

ilgili olmayan bir alanda, Ermeni toplumunun sosyal ve siyasal ilişkilerini düzenleyen “Anayasa hareketinde” öncü roller oynamışlardır. Birkaç denemeden sonra nihayet 1863 yılında Osmanlı yönetimi tarafından resmen onaylanan ve esas olarak Ermeni toplumunun iç ilişkilerini düzenlemekle bir tür “anayasa” olarak kabul edilen Nizamnâme-i Millet-i Ermeniyan’ın (Ermeni Milli Anayasası) kabul edilmesinde bu aydınlar kuşağının rolü belirgindir. 1830 ve 1848 devrimlerine tanık olan ve katılan bu hekimler kuşağı Avrupa’daki liberal, devrimci fikirleri kendi toplumlarına da tanışmış ve hem Patrikhane’nin hem de Ermeni toplumunun aristokrat sınıfı olarak kabul edilen “amira”ların nüfuzunu sınırlamaya ve ortadan kaldırmaya çalışmışlardır. Serviçen ve Rusinyan 1853 yılında Ermeni Patrikhanesi’nin denetimi altında, oluşturulan ve hiçbiri din adamı olmayan yedi üyeden oluşan ilk Ermeni Tedrisat Komisyonu’nda görev almışlardır. Osmanlı’nın Encümen-i Daniş’i gibi Fransız Akademisi’ni model alan bu komisyonda Serviçen ve Rusinyan’ın yanı sıra Ermeni anayasacılık hareketinin en önemli isimlerinden olan Krikor Odyan da bulunmaktadır. Bu kuşağın temel hedefi idareyi, okulları ve dili yenilemek yoluyla bir Ermeni modernleşmesini hayata geçirebilmektir. Sözgelimi Krikor Odyan Ermeni cemaatinin tümünün anlayabileceği yeni bir edebiyat dilinin oluşturulmasını zaruri görmektedir. Anahide Ter Minassian’a bakılacak olursa, 1853’te Paris’ten dönen Nahabed Rusinyan’ın genç bir hekim olarak ilk işi tıp alanıyla değil dil ve edebiyat alanıyla ilgili olacak ve Rusinyan halk dilinin eğitim dili olmasının toplumsal yararını savunacaktır. 1853’te, Paris’ten yeni dönmüş olan genç tıbbiye mezunu Nahabed Rusinyan, İstanbul’da Patrikhane’nin denetimi altında kurulan ve henüz oluşmakta olan Ermeni okul ağını denetlemekle görevli birinci Tedrisat Komisyonu’nun himayesinde Uğğakhosutyun Arti Hay Lezvin (Modern Ermeniceyi Doğru Konuşmak) adlı çalışmasını yayınlar. Fakat önsözde Rusinyan, halk dilinin öğretim dili olarak seçilmesinin toplumsal faydasını, Avrupa’da ana diller yararına terk edilen Latince örneğine ve yapılan birinci Osmanlı dil reformu örneğine dayandırarak temellendirmiştir.

Anahide Ter Minassian 1863 yılında onaylanan Anayasayı hazırlayan Ermeni aydınların Fransa’da milli ve devrimci bir romantizm havasını soluduğunu ve imparatorluğa döndükten sonra kendilerini halkın eğitimine adadıklarını belirtir. Serviçen belki de Minassian’ın bahsettiği bu kuşağın Rusinyan ile birlikte en parlak temsilcilerinden biridir. Ermeni aydınlarının bu Rönesans sürecinin esas itibariyle Fransız kültürünün etkisiyle şekillendiğini gösteren James Etmekjian, Krikor Odyan’ın Serviçen’i özellikle Ermeni Milli Anayasası’nın ilan edildiği sürecin ilk döneminin en kabiliyetli entelektüeli olarak gördüğünü kaydeder. Etmekjian, Serviçen’i “Rönesans Kuşağı” olarak adlandırdığı bu kuşağın ilk temsilcisi olarak görme eğilimindedir. Serviçen’in Fransızca ve Fransız kültürüyle tanışması çok küçük yaşlarda başlar. Fransızcanın yanı sıra İtalyanca ve Rumcayı da erken yaşlarda öğrenmiş ve 1834 yılında Kaspar Sınabyan ile birlikte tıp eğitimi almak için Fransa’ya gitmiştir. Paris’te tıp eğitimi alan ilk Ermeni öğrenciler arasında yer alan Serviçen 1842 yılında İstanbul’a dönerek mesleğini icra etmeye başlamıştır. Kısa süre içinde Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de ders vermeye başlayan Serviçen bu görevi otuz yıla yakın bir süre boyunca yerine getirmiştir. Etmekjian mesleki hayatı pek çok başarıyla dolu olan Serviçen’in Ermeni toplumunun modernleşme sürecinde de uzun yıllar boyunca öncü bir rol oynadığını belirtir. 1853 yılında Rusinyan ile birlikte ilk Tedrisat Komisyonu’nda görevlidir. 1858 yılında Ermeni Milli Meclisi’ne üyedir ve beş yıl sonra hazırlanacak olan Nizamname-i Millet-i Ermeniyan’ın (Rusinyan, Odyan ve Balyan’la birlikte) oluşum sürecinde merkezi bir rol oynamıştır. Serviçen ve Rusinyan’ın çok kısaca özetlediğimiz mesleki ve Ermeni toplumundaki idari görevleri onların gerçekten de Ermeni Rönesansı’nın vazgeçilmez isimleri olduğunu göstermeye yetmektedir. Doktor olan Serviçen ve Rusinyan Ali Paşa ve Fuat Paşa’ya, danışmanlık da yapmışlardı. Bütün bu başarılara, idari görevlere, edebiyat ve hukuk alanlarındaki başarılı çevirmenlik faaliyetlerine rağmen, hayatında reçeteden çok kitap yazan Rusinyan yoksulluk içerisinde ölmüştür.

151

Mart-Nisan 2016.indd 151

11/04/16 12:00


Serviçen ve Rusinyan’dan sonra daha çok ara kuşak temsilcisi adlandırabileceğimiz Osmanlı tıp modernleşmesine ve Ermeni tıp geleneğine önemli katkılarda bulunmuş Hayg Baronig Madtosyan’dan bahsetmeliyiz. 1830’lu yılların ikinci yarısında dünyaya gelen Madteosyan 1840’lı, 1850’li yıllarda gelişen ve modern kurumlar ortaya çıkaran Ermeni hekimlik geleneğini 20. yüzyılın başına taşımıştır. Hem adını saydığımız Ermeni hekimlik geleneğinin kurucusu sayılabilecek isimlerle birlikte çalışma şansına erişmiş hem de bu geleneğin aktarılmasında pay sahibi olmuştur. Uzun ömrü ve hekimlik tecrübesi Ermeni hekimliğinin deneyimlerini gelecek kuşaklara aktarmasını sağlamıştır. Sıradışı bir hayat hikâyesi olan Madteosyan Ermeni hekimliğinin en nitelikli örneklerinin verildiği Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’nin tarihinde de önemli bir yere sahiptir. Eğin’de doğan, daha sonra İstanbul’da Bebek’te Amerikan Mektebi’nde eğitim gören, ardından Tokat’taki Protestan misyonerlerin yönetimindeki Amerikan Koleji’nde Ermenice ve fen bilimleri hocalığı yapan Madteosyan daha sonra tıp eğitimi almaya karar vermiştir. Tıp eğitimi almaya karar vermesinde East India Company’nin (Doğu Hindistan Şirketi) Anglikan Rahibi Henry Martyn’in kemiklerini Tokat’ta Amerikan Koleji’nin bir odasında görmesinin etkili olduğu iddia edilmiştir. İncil’i Farsçaya çeviren ve uzun yıllar İran ve çevresinde çalışmalar yaptıktan sonra 1812 yılında Tokat’ta vefat eden Rahip Henry Martyn burada defnedilmiş yalnız mezarı kaybolmuştu. 1844 yılında tesadüfen bulunduktan sonra onun için anıt mezar yapmaya karar veren Doğu Hindistan Şirketi, 1856 yılında rahibin kemiklerini topraktan çıkarmış ve geçici olarak özel bir sandık içinde Tokat’taki Amerikan Koleji’nin bir odasında muhafaza etmişti. Hayg Baronig Madteosyan bu sırada Tokat’ta Amerikan Koleji’nin Ermenice ve fen bilimleri öğretmeni olarak görev yaparken Henry Martyn’nin dağılmış iskeletini görmüş ve ani bir kararla anatomi öğrenme, insan vücudunun kemik yapısını çalışmaya karar vermiştir. Bu karar onun hayatının yönünü değiştirmiş ve Amerika’da tıp eğitimi alan Madteosyan 1863 yılında doktor olmuştur. Askeri doktor olarak Amerikan İç Savaşı’nda görev yapan Madteosyan, 1865 yılında İstanbul’a dönmüş, cerrahide ve kadın-doğum

alanında yeni tecrübe ve teknikleri de getirmiştir. 1866 yılında Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’nin idari ve tıbbi eksikliklerine dikkat çeken Madteosyan, Dr. Serviçen’in yönlendirmesiyle 1868 yılında hastanenin başhekimliğine getirilmiş ve beş yıl bu görevi sürdürmüştür. Ermeni Etıbba Cemiyeti’nin kurucularından biri ve ilk başkanı olan Dr. Madteosyan yalnızca Ermeni hekimlerin değil, başkentteki tıp otoritelerinin de yakından tanıdığı biridir. Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane’ye üye seçilen Madteosyan, uzun yıllar bu kurumda görev almış ve bir dönem başkanlığını da yapmıştır. 1913 yılında Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane’nin şeref üyesi olan Madteosyan bütün bunların dışında bir sebeple de tıp çevreleri tarafından bilinmektedir. Dr. Madteosyan İstanbul’da son derece yetenekli bir cerrah olarak bilinmektedir ve bu ünü cerrahi alanındaki bilimsel yenilikleri ve uygulanan teknikleri yakından izlemesiyle doğrudan alakalıdır. Kendisinden önceki Ermeni hekimlerin çoğu tıp eğitimlerini ve mesleki deneyimlerini esas olarak Osmanlı kurumlarıyla Kıta Avrupası kurumlarında edinmişlerdir. Dr. Hayg Baronig Madteosyan bu açıdan farklı bir yol izlemiş, Anglo-Sakson sistemini ve Amerikan tıp tecrübesini takip etmiştir. Dönemin ünlü İngiliz cerrahı Lord Lister’in “Lister Pansumanı” olarak bilinen ve yaraların enfeksiyonsuz tedavisinde çok önemli bir aşamayı oluşturan yöntemini ilk kez İstanbul’a getiren ve uygulayan da odur. Dönemin önemli sorunlarından biri de yaralara mikrop kaptırmadan tedavi sürecini devam ettirmektir ve Madteosyan, Lister’in yönteminden haberdar olur olmaz kendisiyle yazışarak bu yöntemi İstanbul’da uygulayan ilk hekim olmuştur. Ermeni cemaatinin sorunlarıyla yakından ilgilenmesi ile dikkat çeken Madteosyan, Ermeni Protestan cemaatinin bir üyesi olarak, 1890’da Beyoğlu Aynalıçeşme’de kurulan Protestan Kilisesi’nin inşaatına önayak olmuş ve kilisenin inşası için kurulan heyette de görev almıştır. Yirmi yıl boyunca Robert Kolej’in doktorluğunu yapan Madteosyan, uzun bir süre de Amerikan Elçiliği’nin doktorluğunu yapmıştır. Bazı saray mensuplarını da tedavi eden Madteosyan Amerikan devleti tarafından Uluslar arası Sağlık Yüksek Kurulu’na delege seçilmiştir.

152

Mart-Nisan 2016.indd 152

11/04/16 12:00


19. YÜZYIL OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA TIP MODERNLEŞMESİ VE ERMENİ HEKİMLER

Hayg Baronig Madteosyan ve Ermeni Etıbba Cemiyeti Hayg Baronig Madteosyan son kitabımda ele aldığım Ermeni Etıbba Cemiyeti’nin kuruluşuna öncülük etmiş ve ilk başkanı olmuştur. 1912 yılında İstanbul’da Ermeni Etıbba Cemiyeti’ni kuran ve tıpkı Serviçen ve Rusinyan gibi fedakârca hizmet veren Hayg Baronik Madteosyan, Dikran Acemyan, Krikor Tavityan, Garabed Yağubyan, Vahram Torkomyan, Nazaret Dağavaryan, Levon Malkhasyan, Garabed Khanciyan, Khaçadur Boğosyan Ermeni Etıbba Cemiyeti’ni oluşturmuş ve dönemin son derece elverişsiz siyasal ve sosyal koşulları altında çok önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Ermeni Etıbba Cemiyeti’nin kuruluşu, 11 Mayıs 1913 yılında okunan ilk faaliyet raporunda 1908 yılında ilan edilen II. Meşrutiyet ile bağlantılandırılmaktadır. Tavityan’ın okuduğu raporda, Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte ferdi hakların kazanılması ve korunması için dernek ya da birlik gibi kurumlarda bir araya gelme fikrinin Ermeni toplumu içinde de güçlendiği ifade edilmiştir. Aslına bakılırsa Ermeni Etibba Cemiyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nda faaliyet gösteren Ermeni hekimlerin II. Meşrutiyet’in ilanından sonra yaşadıkları bir hayal kırıklığıyla yakından alakalıdır. Kanun-ı Esasi’nin ilanından sonra özgürlük ve eşitlik ilkelerinin imparatorluğun tüm kurumlarında cisimleşeceğini bekleyen Ermeni hekimler, memleketin tıp ve hıfzısıhha kurumlarında yapılan değişikliklere eşit ve aktif olarak katılabileceklerini düşünmüşlerdir. Dr. Torkomyan, Dr. Khancıyan, Dr. Yağubyan ve Dr. Boğosyan’ın başını çektiği bazı Ermeni hekimler, memlekette esen özgürlük, eşitlik ve kardeşlik rüzgârlarının etkisiyle Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ya da Yüksek Hıfzısıhha Meclislerinde kendi uzmanlık alanlarına uygun görevler almak için resmi makamlara başvurmuşlardır. Ancak bu teşebbüsler bir sonuca ulaşmamış ve Ermeni hekimlerin bu kurumlarda görev alma talepleri karşılıksız kalmıştır. Ermeni hekimler Osmanlı sağlık makamlarının bu tutumunu kendilerine dönük açık bir adaletsizlik olarak değerlendirmiş ve buna karşı ortak bir cemiyet çerçevesinde tepki göstermenin daha etkili olduğunu düşünmüştür. Bu süreç içerisinde Dr. Vahram

Torkomyan’ın evinde 27 Kasım 1911 yılında yapılan toplantının ardından cemiyet haline gelme çalışmaları başlamış ve 1912 yılında Ermeni Etıbba Cemiyeti kurulmuştur. Ermeni Etıbba Cemiyeti’nin kuruluşunda önemli bir rolü olan Dr. Vahram Torkomyan, Mekteb-i Tıbbiye’den mezun olmuş ve 1879 yılında tıp eğitimi almak için Paris’e gitmiştir. 1884 yılında Paris Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul’a dönmüş ve eğitim, beslenme, hamilelikte hijyen gibi konularda araştırmalar yapmıştır. Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane’nin başka yardımcılığına ve belediye sıhhiye meclisi üyeliğine seçilmiştir. 1880’lerin sonlarından itibaren sağlık konulu kitapçıklar ve çeşitli dergilerde makaleler yayımlamaya başlamıştır. Prens Abdülmecid’in şahsi hekimi olan ve İstanbul Belediyesi Sağlık Konseyi Üyeliği başkanlığı da yapan Vahram Torkonyan, Patrikhaneye savaşta yardım edecek gönüllü hemşireler için ders verilmesini önermiştir. Ermeni Kızılhaçı’nın kurucu üyesi ve başkanı olarak I. Dünya Savaşı yetimlerinin sivil yaşama geçişinde önemli rol oynamıştır. Ermeni tıp tarihi alanında uzmanlaşan Torkomyan esas olarak yazdığı eserlerle meşhur olmuştur.1 Ermeni tıp geleneğinde önemli yeri olan ve II. Mehmed döneminde sarayda hekimlik de yapmış Amirdovlat ve eserleri ile bir kitapçık hazırlamış ve hastalık isimlerinin Ermeniceye çevrilmesi gerektiğini savunmuştur. Ermeni Etıbba Cemiyeti’nin kuruluş amaçlarını gerçekleştirmesinde önemli hizmetleri olmuştur. Ermeni Etıbba Cemiyeti kuruluşunun ilk dönemlerinden itibaren varlık sebebini oluşturan amaçları doğrultusunda faaliyete başlamıştır. Daha ilk faaliyet yılından itibaren Ermeni hekimlerin çeşitli görevlere getirilmeleri bakımından hükümet nezdinde girişimler başlatılmıştır. Bunun yanı sıra Ermeni hekimler kendi alanlarındaki hekimlik pratiğine dair teknik ve tıbbi sorunları vakalar düzeyinde ayrıntılı olarak tartıştıkları toplantılar düzenlemiş, uluslararası tıp kongrelerinin faaliyetlerini yakından takip etmişlerdir. Cemiyetin faaliyet gösterdiği alanlardan biri de Ermeni toplumunun çeşitli kesimlerindeki sağlık sorunlarına ilişkin tedbir ve çözümler bulmaktır. Ermeni okullarındaki sağlık sorunlarının nasıl 1  Yayımlamış olduğu eserler ve makaleleri için ek 1’e bkz.

153

Mart-Nisan 2016.indd 153

11/04/16 12:00


çözüleceğinden, evlilik mesnetli sağlık sorunlarının incelenmesine dair işler de bu çerçevede görülmüştür. Cemiyetin tıbbi meseleler bakımından çok önemsediği bir başka husus ise özellikle Dr. Vahram Torkomyan tarafından dile getirilmiştir. Dr. Torkomyan daha ilk faaliyet yılında hastalık isimlerinin Ermeniceye çevrilmesinin ne kadar önemli olduğunu ısrarla vurgulamış ve bu amaçla bir liste hazırlamak üzere kendi seçtiği bir komisyonu çalışmanın ön hazırlığını tamamlamakla görevlendirmiştir. 17 Mayıs 1914 tarihinde Cemiyetin ikinci faaliyet yılının sonunda bir konuşma yapan Dr. Madteosyan, “Ermeni tababet lisanının tanzimi”ni Ermeni Etıbba Cemiyeti’nin öncelikli işleri arasında göstermektedir: “Eğitim ve sanatta her dalın, kendi mesleklerinin kelimelerine ve dolayısıyla kendi lisanlarına sahip olduğu aşikârdır. Ermenice de kendi hekimlik lisanına sahip olmalıdır. Çoktan beridir eğitimimizi yabancı lisanlarla aldığımız ya da tamamladığımız için, kendi lisanımızın tıbbi yönüne gereken dikkati vermedik. Hekimlik mevzularında ekseriya yabancı lisanla konuşup yazdığımız için de bunu bir mecburiyet olarak görmüş değiliz. Ermenice konuştuğumuz ve hekimlik mesleğinin kelimelerini yabancı lisanla telaffuz ettiğimizde; hangi Avrupa lisanıyla eğitim almış olursak olalım birbirimizi anlıyorduk. Çoktan beridir arzulanan şey, şimdi eksikliği çok hissedilen bir ihtiyaç olmuştur. Tıbbi bir mevzu üzerinde konuştuğumuz ya da yazdığımız zaman Ermenice ya da Ermeniceleşmiş kelime ve lisan kullanmamız gerekir.” Hastalık isimleri ve tıbbi terimlerin Ermenice karşılıklarının bulunması gibi yine daha ilk yıl hazırlanması gerektiği konusunda anlaşmaya varılan bir başka husus da cemiyetin “hekimlik ahlâkı”na dair ilkeleri oluşturmasıydı. Cemiyet bu amaçla Dr. Yağub, Dr. Ekmekciyan ve Dr. Paşayan’dan oluşan bir komisyonu bu işle görevlendirmiştir. Komisyonun çalışmaları değerlendirilmiş ve Ermeni Etibba Cemiyeti 17 Haziran 1914 tarihli oturumunda Hekimlik Ahlâkı İlkeleri’ni (Principes Déontologie Médicale) kabul etmiştir. Bu sayede hekimler arasındaki mesleki ilişkilere dair kurallar düzenlenerek Ermeni hekimler arasındaki uyumun artırılması amaçlanmıştır. İstanbul ve taşradaki Ermeni hekimler arasındaki anlaşmazlıklar ya da mesleğin icrası sürecinde takip edilmesi gereken ilkeler konusundaki uyuşmazlıklar

bu tür bir düzenlemeyi zorunlu hale getirmiştir. Hekimlerin kendi aralarındaki ilişkiler ile hekimhasta ilişkilerine dair kuralları içeren bu nizamnâme gereğince, Ermeni Etibba Cemiyeti içinden üç üyenin seçimiyle bir Ahlâk Divanı kurulması ve hekimlik ahlâkına dair şikâyet ve tartışmaları bu kurulun incelemesi öngörülmüştür. Dr. H. B. Madteosyan’ın Ermeni Etibba Cemiyeti’nin ikinci faaliyet raporunun okunduğu 17 Mayıs 1914 tarihinde yaptığı konuşma cemiyetin Osmanlı tıp kurumlarıyla ilişkisi hakkında bir fikir vermektedir. Madteosyan, Ermeni Etibba Cemiyeti üyesi hekimlere Osmanlı tıp kurumlarıyla yakın ilişki içinde olmalarını ve bu kurumlarda çalışmalarını, görev almalarını tavsiye etmektedir. Ona göre hem Ermeni hekimler hem de Osmanlı tıp kurumlarının yöneticileri karşılıklı bir işbirliğinin devam etmesi konusunda özenli davranmaktadırlar: “… Şehrimizde, şimdi faaliyetinin 59. yılını idrak eden beynelmilel ve varlığı imparatorluk fermanıyla tasdik edilmiş bir etibba cemiyeti [Société de Médecine de Constantinople / Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane] var. Onun yayımladığı Şark Tıp Mecmuası [Gazette Médicale d’Orient] isimli dergiyi okuyunuz. (…) Ermeni tabipler, baştan beri bu cemiyete büyük hizmetlerde bulunmuşlar ve herkes indinde iyi bir isim yapmışlardır. Etibba cemiyetleri, içlerinde faydalı işler görenlerin kıymetini bilmiyor değillerdir. Liyakatten sitayişle bahseder ve çoğu zaman da saygı gösterirler. Keza Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane’nin üyeleri, başkalarına olduğu gibi Ermeni üyelere de oy vermiş; Ermeni sekreter, başkan ve Ermeni şeref üyeleri vs. seçilmişlerdir. Genç meslektaşlarımın da bu teşkilata üye olmalarını tavsiye ve teşvik ediyorum. Böylece gayretli müdavimler olarak, teşkilatın oturumlarında arada bir değerli çalışmalar takdim edecek; bir taraftan faydalı bir hizmette bulunacak, diğer taraftan ise başkalarının araştırma ve takdimlerinden nemalanmış olacaklardır.” Madteosyan’ın Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane ile Ermeni hekimler arasında başlangıçtan itibaren olumlu ilişkiler bulunduğuna dikkat çekmesi yerindedir. Gerçekten de kuruluşundan itibaren pek çok Ermeni hekim bu kuruluşa katkıda bulunmuş, üyelikten yöneticiliğe kadar uzanan pozisyonlarda bulunmuşlardır. 20. yüzyılın başına, 1900 yılına kadar, dördü muhabir ve

154

Mart-Nisan 2016.indd 154

11/04/16 12:00


19. YÜZYIL OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA TIP MODERNLEŞMESİ VE ERMENİ HEKİMLER

biri şeref üyesi olmak üzere en az otuz bir Ermeni hekim bu cemiyete üye kaydedilmiştir (Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane’nin kuruluşundan itibaren, 1856-1921 yılları arasında 55 Ermeni hekim bu cemiyete üye olmuştur). Kaspar Sınabyan, Serviçen, Hovsep Nurican, Dikran Peştimalciyan, Mikayel Horasanciyan ve Vahram Torkomyan gibi Ermeni hekimler ise Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane’nin başkanlığını yapmışlardır. Tarman’ın Nisan 1922 tarihli 4. sayısında yalnızca Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane’de başkanlık yapanlara ve bu cemiyete başından beri üye olan bütün Ermeni hekimlere dair bir liste sunulmuştur. Liste, kurulduğundan beri cemiyete üye olan doktorları üyelik tarihlerine göre sıralandırmaktadır ve en son üyeliğin (Dr. Börekciyan) 1921 yılında olduğu görülmektedir. Listede yer alan 55 Ermeni hekim ve üye oldukları tarih şöyle sıralanmaktadır. (20 Mart 1856) 1- Dr. Davutyan 2- Dr. Serviçen (26 Nisan 1856) 3- Dr. Sınabyan (26 Nisan 1856) 4- Dr. Popoviç (1 Ağustos 1856) 5- Dr. Mozyan (26 Eylül 1856) 6- Dr. Rusinyan (10 Ekim 1856) 7- Dr. Parunak Bey (21 Kasım 1856) 8- Dr. Sevan Paşa (3 Mayıs 1856) 9- Dr. Horasanciyan (2 Şubat 1866) 10- Dr. Katipyan (8 Kasım 1867) 11- Dr. Nurican (22 Kasım 1867) 12- Dr. Rafaelyan (13 Mart 1868) 13- Dr. Peştimalciyan (12 Şubat 1869) 14- Dr. Nafilyan Paşa (15 Aralık 1871) 15- Dr. Margosof (15 Kasım 1872) 16- Dr. Türabyan (15 Kasım 1872) 17- Dr. Madteosyan (7 Şubat 1873) 18- Dr. Ayvazyan (24 Aralık 1875) 19- Dr. Ormanyan (Viçen) (4 Şubat 1882) 20- Dr. Çobanyan (4 Şubat 1882) (8 Şubat 1884) 21- Dr. Daduryan 22- Dr. Robenson (2 Mart 1888) 23- Dr. Dobraşyan (8 Nisan 1890) 24- Dr. Torkomyan (14 Haziran 1890) (14 Kasım 1890) 25- Dr. Yağubyan 26- Dr. Zartaryan (26 Aralık 1890) 27- Dr. Kasparyan (6 Şubat 1891) 28- Dr. Seğposyan (22 Nisan 1892) 29- Dr. Karakaşyan (8 Kasım 1895)

30- Dr. Arzumanyan (8 Kasım 1895) 31- Dr. Hagopof 11 Mart 1900) 32- Dr. Malkhasyan (3 Nisan 1903) 33- Dr. Khancıyan (1 Ocak 1904) 34- Dr. Mezburyan (21 Aralık 1906) 35- Dr. Acemyan (26 Mart 1909) 36- Dr. Bazil Han (5 Mart 1910) 37- Dr. Zarfcıyan (8 Mart 1910) 38- Dr. Sertliyan (22 Aralık 1911) 39- Dr. Baltazaryan (10 Ocak 1912) 40- Dr. Ekmekciyan (24 Mayıs 1912) 41- Dr. Mimidyan (3 Ocak 1913) 42- Dr. Kapamacıyan (3 Ocak 1913) 43- Dr. Terziyan (16 Mayıs 1913) 44- Dr. Yet. Şahbaz (3 Mart 1914) 45- Dr. Halacyan (20 Mart 1914) 46- Dr. Mesatselyan (24 Ekim 1914) 47- Dr. A. Nafilyan (18 Aralık 1914) 48- Dr. Keklikyan (18 Aralık 1914) 49- Dr. Karakoçyan (1918) 50- Dr. P. Dinanyan (1919) 51- Dr. P. Allahverdi (1919) 52- Dr. André Vahram (1920) 53- Dr. H. Misakyan (1920) 54- Dr. Ağacanyan (1921) 55- Dr. Börekciyan (1921) Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane başkanı ve üyesi Ermeni hekimlerin listesi bize Ermeni hekimlerin ve tıp adamlarının Osmanlı tıp eğitiminin çok önemli bir parçası olduğunu göstermektedir. Bu listenin sonuna eklenen bilgide, günümüzde (1922 yılında) Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane üyesi bu 55 hekimden 28’inin hayatta olmadığı belirtilmiştir. Halen hayatta olan 27 hekimden 6’sı yurtdışında, 21’i İstanbul’da bulunmaktadır. Bunların en yaşlısı olan Dr. B. Madteosyan on yıldır İstanbul Ermeni Etibba Cemiyeti’nin fahri üyesi ilan edilmiştir. Tarman dergisi daha sonraki sayılarında bu 55 hekimin hangi tıbbi çalışmaları gerçekleştirdiklerine dair yayınlar yapacağını da eklemiştir. Tarman (Derman) dergisi İstanbul Ermeni Etıbba Cemiyeti’nin yayın organı olarak 1920 yılının başında yayımlanmaya başlamıştır. İki aylık olarak yayımlanan Tarman’ın ele aldığı konulara bakıldığında bunun Cemiyet’in faaliyet sahasıyla ne kadar iç içe olduğu

155

Mart-Nisan 2016.indd 155

11/04/16 12:00


kolayca anlaşılmaktadır: aile, mektepli, çocuk ve yeniyetme, öksüz ve yetim gençlerin ve kızların sağlıklarının korunması; bulaşıcı ve irsi hastalıklar ve diğer öldürücü salgınlar; Ermeni nüfusun ayakta kalabilmesi, en çok değinilen konulardan olmuştur. Ermeni Etibba Cemiyeti faaliyetlerini on yıl boyunca (1912-1922) sürdürmüştür, ancak bundan daha uzun bir süre hizmet vermek şansını elde edememiştir. Cemiyetin faaliyetleri 1922 yılında sona ermiştir ve bunun temel nedeni I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında imparatorluğun içinde bulunduğu siyasal koşullardır. Aslında cemiyetin kuruluşu da böyle çalkantılı bir siyasal atmosferde gerçekleşmiştir. 1912 yılında kurulan cemiyet giderek artan savaş tehdidi koşullarında faaliyete başlamış ve çok kısa bir süre sonra kendisini, Ermeni toplumu için son derece yıkıcı sonuçları olan I. Dünya Savaşı’nın içinde bulmuştur. Bu süreçte bir devlet politikası olarak 1915 yılında uygulanmaya başlanan Ermeni Tehciri ise yalnızca Ermeni toplumu için değil bizzat Ermeni Etibba Cemiyeti’nin üyeleri için de çok ağır sonuçlar doğurmuştur. Cemiyetin kurucu üyelerinden Dr. Nazaret Dağavaryan tehcir sırasında öldürülmüştür. Ermeni Etıbba Cemiyeti 1915-1919 arası çalışmalarını durdurmuştur ve savaş ertesinde Ermeni tehcirinden kurtulan Ermenilere yardımda bulunmak amacıyla çalışmalara tekrar başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun ve bölgenin yaşadığı yıkım ve istikrarsız siyasal koşullar 1922 yılından itibaren Ermeni Etıbba Cemiyeti’nin faaliyetlerini sürdürebilmesini imkânsız hale getirmiştir. Bu tarihten sonra cemiyet üyelerinin çoğu İstanbul’u terk etmek zorunda kalmıştır. Bununla birlikte pek çok cemiyet üyesi, Paris Ermeni Etıbba Cemiyeti’nin (Union Médicale Arménienne / UMA) faaliyetlerine iştirak etmeye başlamıştır. Paris Ermeni Etıbba Cemiyeti (UMA) 1919 yılında kurulmakla birlikte resmi olarak kuruluşunu 1921 yılında beyan etmiştir.

Anayasası’nın Doğuşu, 1839-1863, çev. Zülal Kılıç, Aras Yayıncılık, İstanbul 2004.

Kaynakça:

———, “Nurican Efendi’nin Yeni Bulunan Deontoloji Kitabı I-II-III”, Tarih ve Toplum, AğustosEylül-Ekim 1993, s.116-117-118.

Altıntaş, Ayten, “Tanzimatı Müteakip Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye Hangi Milletlerden Ne Kadar Öğrenci Alınacağı Meselesi”, Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları-The New History of Medicine Studies/ içinde (ed.Nil Sarı), İstanbul 1995 Artinian,

Vartan,

Osmanlı

Devleti’nde

Ermeni

Etmekjian, James, The French Influence on the Western Armenian Renaissance, 1843-1915, Twayne Publishers, 1964 Kazancıgil, Aykut, Osmanlılarda Bilim ve Teknoloji, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Yayınları, 1999 Minassian, Anahide Ter, Ermeni Kültürü ve Modernleşme - Şehir, Oyun, Mizah, Aile, Dil, çev. Sosi Dolanoğlu, Aras Yayıncılık, İstanbul 2006 Yarman, Arsen, Osmanlı Sağlık Hizmetlerinde Ermeniler ve Surp Pırgiç Hastanesi Tarihi, Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı Yayınları, İstanbul 2001 ———, Ermeni Yazılı Kültürü, Harf, Elyazması, Matbaa ve Salnameler Tarihine Kısa Bir Bakış, Türkiye Ermenileri Patrikliği Yayınları, İstanbul 2012. ———,- Aginyan, Ara, Sultan II. Mahmud ve Kazaz Artin Amira , Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı Yayınları, İstanbul 2013. ———, Ermeni Etıbba Cemiyeti (1912-1922): Osmanlı’da Tıptan Siyasete Bir Kurum, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2014. Yıldırım, Nuran, “Türkçe Basılı İlk Tıp Kitapları (1232/1817-1273/1856)”, Journal of Turkish Studies(Türklük Bilgisi Araştırmaları), (ed.) Şinasi TekinGönül Alpay Tekin, Volume 3, Cambridge, 1979. ———, “Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye-i Şahane’de 1891 Yılında Yapılan Anesteziye Ait Bir Mezuniyet Tezi”, Tarih ve Toplum, Mayıs 1993, s. 113.

———, “Başlangıcından 1993 Üniversite Reformuna Kadar İstanbul Tıp Fakültesi’nde Deontoloji ve Tıp Tarihi Öğretimi”, Tarih ve Toplum, Aralık 1993, s.120

156

Mart-Nisan 2016.indd 156

11/04/16 12:00


19. YÜZYIL OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA TIP MODERNLEŞMESİ VE ERMENİ HEKİMLER

———, “Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin İlk Deontoloji Hocası Nahabed Rusinyan”, Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları-The New History of Medicine Studies I içinde (ed. Nil Sarı), İstanbul 1995. ———, “İstanbul’daki Kozmopolit Dokunun Sağlık Alanında Yansımaları, Sağlık Kurumları ve Meeslekler”, İstanbul Dergisi, Ocak 1997. ———, 14. Yüzyıldan Cumhuriyet’e Hastalıklar, Hastaneler, Kurumlar: Sağlık Tarihi Yazıları I, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2014 . Osmanlı’dan Bugüne 180 Yıllık Bir Öykü - Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi, 2012. Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Aylık Dergisi, OcakŞubat 2014. Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Salnâmeleri (19241949) Teotig, Amenun Daretsuyts (Herkesin Yıllığı), 1916-1920, İstanbul. Torkomian, Vahram, Mémoires d’un médecin stambouliote 1860-1890, Traduction: Simone DenisTorkomian, (ed.) Raymond H. Kevorkian, Centre D’Historie Arménienne Contemporaine, 2007

EK 1 Dr. Vahram Torkomyan Bibliyografisi

hastası çocuğu”), Tüberküloz Araştırmaları Kongresi oturumunda (1893) okunan bildirge. “Sur un cas de choléra à Constantinople” (“Istanbul’da yaşanan bir kolera vakası”), 16/29 Kasım 1907 tarihleri arasında düzenlenen oturumlarda İstanbul Tıp Cemiyeti önünde okunan rapor, Revue médico-pharmaceutique, n° 21, Constantinople, 1907. . “Sur le second cas de choléra observé à Constantinople” (“İstanbul’da gözlemlenen ikinci kolera vakası hakkında”), 14/27 Aralık 1907 tarihleri arasında düzenlenen oturumlarda İstanbul Tıp Cemiyeti’nde okunan rapor, İstanbul’da yayınlanmıştır, 1908. “Les derniers cas sporadiques de choléra à Constantinople” (“İstanbul’da tek tük rastlanan kolera vakaları”), 1/14 Şubat 1908 tarihleri arasında düzenlenen oturumlarda İstanbul Tıp Cemiyeti’nde okunan rapor, Revue médico-pharmaceutique, n° 5, Constantinople, Mart 1908. “Sur un cas de phlegmon de la région dorsale au déclin d’une pneumonie grippale” (“Influenza pnömonisinin iyileşme sürecinde sırt bölgesinde görülen flegmon (abseleşme) vakası”), Club médical de Constantinople, Aralık 1906, s. 182-185. “Un cas de sécrétion mélanique des deux seins (mélanidrose mammaire)” (“İki memede görülen melanin salgılama (meme melanidrozu) vakası”), Bulletin de l’Académie de Médecine de Paris, 12 Mayıs 1914. “ Un cas d’exocardie” (“Bir eksokardi (kalbin göğüs dışında bulunması) vakası”), Bulletin de l’Académie de Médecine de Paris, Ocak 1922. “À propos du ‘muguet’ ” (“ ‘Mantar’ hakkında”), Hay Pouj, Paris, Temmuz 1936, s. 197 (Ermenice).

I- Tıp, Okul Sağlığı, Tıp Etiği A. Tıp “La conséquence d’une inoculation par piqûre anatomique du virus tuberculeux” (“Tüberküloz virüsünün iğne ile vücuda enjekte edilmesinin sonucu”), Paris’te düzenlenen Tüberküloz Araştırmaları Kongresi’nin 25 Temmuz - 31 Temmuz 1888 tarihlerindeki oturumlarında okunan bildirge, Paris, 1889. “Une anencéphale d’un père tuberculeux” (“Tüberküloz hastası bir babanın anensefalik (beyin yokluğu)

B. Okul Sağlığı ve Tıp Etiği “Hygiène scolaire” (“Okul Sağlığı”), Pazmaveb dergisinde yayımlanan ders serisi, Venedik, 1905 (Ermenice). Ders 1: Sağlık pedagojisi, s. 150-155; Ders 2: Okul ortamında hastalıklar, s. 256-263; Ders 3: Fiziksel eğitim, s. 307-318; Ders 4: Oyun ve eğlenceler. “Okul Sağlığı” (devam): Okul doktoru, Pazmaveb, Venedik, Mayıs 1908, s. 207-213; Haziran-Temmuz

157

Mart-Nisan 2016.indd 157

11/04/16 12:00


1908, s. 323-324; Eylül 1908, s. 419-426. “Déontologie médicale” (“Tıp Etiği”), Hay Pouj, Paris, Mayıs 1935, s. 137-138. II. Doktorlara Saygı “Le docteur en médecine Servitchen Efendi” (“Tıpta doktor Serviçen Efendi”), 3 Aralık 1897 tarihinde Dünya Tıp Cemiyeti önünde okunan bibliyografik not), Gazette médicale d’Orient, Constantinople, 1898. “Le docteur en médecine Servitchen Efendi”(“Tıpta doktor Serviçen Efendi”), biyografik bilgiler, Hantés Amsorya, Viyana, 1893, s. 332-333 (Ermenice) ve “Un ancien diplômé de la faculté de Médecine de Pise, Docteur Servitchen”(“Pisa Tıp Fakültesi diplomalı Doktor Serviçen”), Bulletin de la société française d’histoire de la médecine, Paris, 1933. “Docteur Sarkis Tatéossian Avedoumiantz (1854 - ?)” (“Doktor Sarkis Tateossian Avedumyants (1854 - ?)”), Hantes Amsorya, 1896, s. 178182. Ayrıca “Médecins arméniens des Indes contemporains” (“Günümüz Hindistan Ermeni Doktorları”), Hantes Amsorya, 1896, (Ermenice) içinde de yayımlanmıştır.

- ? )”, (“Tıp doktoru Stepan Aslanyan Paşa, (1822?)”), biyografik bilgiler, Hantes Amsorya, 1905, s. 75-79, 111-113, 142-149, 177-186 ve 1908, s. 6770 (tamamlanmamış inceleme, son bölüm eksik, Ermenice). “Avédis Bardizbanian Effendi (c - 1808-1904)” (“Avedis Bardizbanyan Efendi (c- 1808-1904)”), biyografi, Hantes Amsorya, Viyana, 1905, s. 348-350 (Ermenice). “Eloge du docteur H. B. Matteossian pour le cinquantenaire de son activité médicale (1863-1913)”, (“Doktor H. B. Matteosyan’a tıbbi yaşantısının ellinci yılı için övgüler (1863-1913)”), Hantes Amsorya, Viyana, 1913, s. 432-443 (Ermenice). “Hommage des médecins arméniens de France au Professeur Laignel-Lavastine et la réponse de celuici”, (“Fransa Ermeni doktorlarının Profesör LaignelLavastine’e övgüleri ve profesörün kendilerine cevabı), Hay Pouj, Mayıs 1936, s. 144-153, D’Torkomyan’ın övgüleri, s. 147-148 (Ermeniceye çeviri).

III. Tıp Tarihi

“Docteur Sarkis Mikaëlian Chirkhoriants (1827 - ? )” (“Doktor Sarkis Mikaelian Chirkhoriants, 1827 - ?”), biyografi, Hantés Amsorya, Viyana, 1896, s. 358-367, (Ermenice). “Docteur Stépanos Hovsepian Manonkiants (1840 - ?)” (“Doktor Stepanos Hovsepyan Manonkiants (1840-?)”), biyografi, Hantes Amsorya, Viyana, 1896, s. 208-210 (Ermenice). Ayrıca “Médecins arméniens des Indes contemporains”, (Günümüz Hindistan Ermeni Doktorları) Hantes Amsorya, 1896 (Ermenice) içinde de yayımlanmıştır. “Docteur Gabriel Pacha Sevian (1822 - ? )” (Doktor Gabriel Paşa Sevyan (1822-?)”), Hantés Amsorya, biyografik bilgiler, Viyana, 1899, s. 167-173 (Ermenice). “Texte de l’allocution prononcée lors du jubilé de Rétéos Berberian”, (Reteos Berberian’ın jübilesi esnasında okunan hitabe), Hantés Amsorya, Viyana, 1902, s. 1013 (Ermenice). “Stépan Aslanian Pacha, docteur en médecine (1822

“Manuscrits médicaux arméniens, traités de médecine”, (“Ermeni Tıp Kitapları, tıbbi incelemeler”), Arevelk, İstanbul, 19, 20, 23 ve 24 Ekim 1889; 18, 20 ve 21 Haziran 1890 (Ermenice), Bibliothèque nationale’de bulunan 244, 245 ve 246 numaralı Ermenice elyazmaları. . “Traité de médecine de Bédros Kalantarian” (“Bedros Kalantaryan’ın tıbbi incelemeleri”), tarihi inceleme, Hantes Amsorya, Viyana, 1892, s. 11-17, (Ermenice). “Traité de médecine arménien manuscrit, Anatomie d’Abousaid” (“Ermenice Elyazması Tıp Kitabı, Abousaid’in Anatomisi”), genel bilgiler, Hantes Amsorya, Viyana, 1892, s. 333-336 (Ermenice). “ Traité de médecine arménien manuscrit III, Traité du pasteur Khatchadour Areveltsi”, (“Ermenice Elyazması Tıp Kitabı III, Rahip Khaçadur Areveltsi’nin Kitabı”) filolojik araştırmalar, Hantes Amsorya, Viyana, 1893, s. 197-201 (Ermenice). “ Traité de médecine arménien manuscrit IV, Traité de

158

Mart-Nisan 2016.indd 158

11/04/16 12:00


19. YÜZYIL OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA TIP MODERNLEŞMESİ VE ERMENİ HEKİMLER

médecine de la chirologie” (“Ermenice Elyazması Tıp Kitabı IV, Şiroloji uygulamaları”), Hantes Amsorya, Viyana, 1893, s. 280-283 (Ermenice). “Le médecin Boghos Andonian-Chachian” (“Doktor Boğos Andonyan-Şaşyan”), biyografi, Hantes Amsorya, Viyana, 1893, s. 248-250 (Ermenice). “Le médecin Pavlaki-Boqhos Chachian (1806-1887)” (“Doktor Pavlaki-Boğos Şaşyan (1806-1887)”), biyografik bilgiler, Hantes Amsorya, Viyana, 1894, s. 379-383 (Ermenice). “Le médecin Manuel Chachian (1775-1858)” (“Doktor Manuel Şaşyan (1775-1858)”), biyografik bilgiler, Hantes Amsorya, Viyana, 1894, s. 117-120 (Ermenice). “Le psautier d’Amirdovlathe” (“Amirdovlat’ın Zebur Alıntıları”), Doktor Amirdovlat’ı ilgilendiren biyografik bilgiler, Hantes Amsoria, Viyana, 1895, s. 246-249 (Ermenice). “Le médecin Parounag bey Krtiguian Feroukhan (1824-1868)” (Doktor Parunag Bey Kırtikyan Feruhan (1824-1868)”), biyografi, Hantes Amsorya, Viyana, 1895, s. 310-316 ve 360-370 (Ermenice). “Le médecin général Hovsep Margosian Mahdesi Hovsepiantz (1826-1886)” (“Doktor Hovsep Margosyan Mahdesi Hovsepyants (1826-1886)”), biyografik bilgiler, Hantes Amsorya, Viyana, 1895, s. 167-177 (Ermenice). “Le médecin Hovsep Melkonian Beyran (1825-1866)” (“Doktor Hovsep Melkonyan Beyran (1825-1866)”), biyografik bilgiler, Hantes Amsorya, Viyana, 1895, s. 88-94 (Ermenice). “ Le médecin Hovagim Oghoulloukhian (c. 1733-c. 1818)” (“Doktor Hovagim Oğullukyan (c. 1733- c. 1818)”, Hantes Amsorya, Viyana, 1896, s. 108-113, 142-148 ve 1907, s. 309-310 (Ermenice). Editions méconnues - “Les six volumes de l’Enseignement de l’ art médical du médecin Mikaël der Bédrossian Rpstp. publiés à Constantinople de 1833 à c. 1841” (Bilinmeyen baskılar – “İstanbul’da 1833 yılından 1841 yılına kadar yayınlanan Doktor Mikael der

Bedrosyan Rpstp’nin tıp eğitim setinin altı bölümü”), Hantes Amsorya, Viyana, 1897, s. 9-11 (Ermenice). “Le docteur en médecine David Mgrdtchian Tavtiants de Garp (c. 1786-c. 1862)” (“Tıp Doktoru David Mıgırdiçyan Tavtiants de Garp (c. 1786- c. 1862)”), biyografi, Hantes Amsorya, Viyana, 1897, s. 203-212 (Ermenice). “Le médecin Krikor Ananian (1770-1865)” (“Doktor Krikor Ananyan (1770-1865)”, biyografi, Hantes Amsorya, Viyana, 1897, s. 48-54, (Ermenice). “Le docteur en médecine Hagop Davoudian (c. 18121878)” (“Tıp doktoru Hagop Davudyan (c. 18121878)”), biyografi, Hantes Amsorya, Viyana, 1898, s. 74-78 (Ermenice). “Le docteur en médecine Senekerim der Minassian (ç. 1808-1853)” (“Tıp doktoru Senekerim der Minasyan (c. 1808-1853)”, biyografi, Hantes Amsorya, Viyana, 1898, s. 15-21 (Ermenice). “ Le médecin Vosqan Mahdesi Krikorian (c. 16961766)” (“Tıp doktoru Vosgan Mahdesi Krikoryan (c. 1696-1766)”), biyografi, Hantes Amsorya, Viyana, 1898, s. 320-321 (Ermenice). “Le pasteur Hovhannès der Garabèdian Chamourdjian Deroyents de Brousse (1801-1888)” (“Rahip Hovhannes der Garabedyan Çamurciyan Deroyents de Brousse (1801-1888)”), hazırlanmakta olan bir biyografinin ilanı, Hantes Amsorya, Viyana, 1898, s. 369 (Ermenice). “Le médecin Mikaël Bédrossian Bagdaniants Resten (c. 1774-1844)” (“Doktor Mikael Bedrosyan Bagdaniants Resden (c. 1774-1844)”, biyografi, Hantes Amsorya, Viyana, 1898, s. 364-369; 1901, s. 81-91 ve 138-147; 1911, s. 419-424 (Ermenice). “ Le docteur en médecine Mgrditch Parladian (c. 18221873)” (“Tıp doktoru Mıgırdiç Parladyan (c. 18221873)”), biyografi, Hantes Amsorya, Viyana, 1899, s. 370-371 (Ermenice). “Le docteur en médecine Hagop bey Hovhanessian, (c. 1825-c. 1859)” (“Tıp doktoru Hagop bey Hovhannesyan (c. 1825-1859)”), biyografi, Hantes

159

Mart-Nisan 2016.indd 159

11/04/16 12:00


Amsorya, Viyana, 1899, s. 80-82 (Ermenice). “Traité de médecine arménien manuscrit, Traité de L’art de guérir des médecins Amirdovlathe et Bouniat de Sébaste. description du manuscrit conservé à la bibliothèque de l’église des Saints-Archanges de Balat à Constantinople” (“Ermenice Elyazması Tıp Kitabı, Doktor Amirdovlat ve Doktor Sivaslı Bünyad’ın Şifa Sanatı Kitabı. İstanbul Balat’ta Bulunan SaintsArchanges Kilisesi Kütüphanesinde Muhafaza Edilen Kitabın Açıklamaları”), Hantes Amsorya, Viyana, 1899, s. 108-112, 201-202, 377-378 (Ermenice). “Le docteur en médecine Nahabèd Roussinian” (“Tıp doktoru Nahabed Rusinyan”), biyografik araştırmalar, Hantes Amsorya, Viyana, 1902, s. 40-43, 69-73, 98108,» 139-145, 205-209, 249-252, 297-302, 321326, 345-349, 390-398; 1903, s. 23-26, 49-52, 8287, 157-159, 169-173, 201-205, 305-309, 363-368 (Ermenice). “ Les anciens médecins arméniens diplômés des universités d’Italie (1700-1840)” (“İtalya Üniversitelerinden mezun eski Ermeni doktorları (1700-1840)”), Fransa Tıp Tarihi Kütüphanesi, Paris, 1903. “Le médecin Hagop ou Hagoptchan Hermétian (17061786)” (“Doktor Hagop veya Hagopcan Hermetyan (1706-1786)”), biyografi, Hantes Amsorya, Viyana, 1904, s. 133-139 (Ermenice). “Le médecin Bédros Hermétian (c. 1747-c. 1822)” (“Doktor Bedros Hermetian (c. 1747- c. 1822)”), biyografi, Hantes Amsorya, Viyana, 1904, s. 213-216 (Ermenice). “Le médecin Sarkis Garabèdian dit Docteur Serdjo Garabèdof (1795-1869)” (“Doktor Sarkis Garabedyan veya Doktor Serço Garabedof (1795-1869)”), biyografi, Hantes Amsorya, Viyana, 1904, s. 48-53 (Ermenice). “Le cinquantenaire de la mort des médecins militaires français (armée d’Orient, 1854)” (“Fransız askeri doktorların ölümünün ellinci yılı (Doğu ordusu, 1854)”), Fransa Tıp Tarihi Cemiyeti. 9 Haziran 1904. “À propos du médecin Hovaguim Oghoulloukhian

(c. 1733-c. 1818)” (“Doktor Hovagim Oğullukyan Hakkında (c. 1773- c. 1818)”), biyografik ayrıntılar, Hantes Amsorya, Viyana, 1907, s. 309-310 (Ermenice). “Episodes de la vie du médecin Bedan Bey” (“Doktor Bedan Bey’in hayatından bölümler”), yazışmalar, Hantes Amsorya, Viyana, 1909, s. 164-166 (Ermenice). “Le médecin Stépan Kévorkian (Sarkis Kévorkian), dit Docteur Giorgiani (1797-1866)” (“Doktor Stepan Kevorkyan (Sarkis Kevorkyan), Doktor Giorgiani olarak da adlandırılır (1797-1866)”), biyografi ve oğlu Pierre Giorgiani’ye yazılmış mektupların derleme yayını, Hantes Amsorya, Viyana, 1909, s. 353-362 (Ermenice). “Le médecin Boghos Zohrabian {c. 1803-1883)”, (“Doktor Boğos Zohrabyan (c. 1803-1883)”), biyografi, Hantes Amsorya, Viyana, 1909, s. 129-135 (Ermenice). “Ex-voto arméniens de Constantinople” (“İstanbul Ermeni Ex-Votoları”), Bulletin de la Société française d’histoire delà médecine V, Paris, WUfa ve XI, no: 9, Paris, 1912. “Un tableau allégorique des œuvres de bienfaisance” (“Yapılan hayır eserlerini gösteren alegorik tablo”), Bulletin de la Société française d›histoire de la médecine XI, no: 7, Paris, 1912. “Une page de l’histoire de la greffe osseuse.” Est mis en évidence le nom du médecin Kévork d’Erevan comme le plus ancien spécialiste, selon un rapport écrit sur l’opération effectuée en 1814-1816 (“Kemik naklinin tarih sayfası”. 1814-1816 tarihleri arasında gerçekleştirilen ameliyat üzerine yazılan rapora göre, tarihte en eski uzman olarak bilinen Erivan’dan Doktor Kevork adıyla özdeşleşmiştir), Hantes Amsorya, Viyana, 1913, s. 257-264 (Ermenice). “Amirdovlathe d’Amasie, médecin arménien du XVe siècle” (“15. Yüzyılda Ermeni Doktor Amasyalı Amirdovlat”), Bulletin de la société i française d’histoire de la médecine, Paris, 1913. “ Le médecin David Haroutiounian Rousdomiants (c. 1814-1869) (“Doktor David Harutyunyan Rusdomyants (c. 1814-1869)”), biyografik inceleme, Hantes Amsorya, Viyana, 1914, s. 270-281 (Ermenice). “Traité de médecine arménien manuscrit, «Utilité de la

160

Mart-Nisan 2016.indd 160

11/04/16 12:00


19. YÜZYIL OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA TIP MODERNLEŞMESİ VE ERMENİ HEKİMLER

médecine» d Amirdovlathe et «Pathologie» rédigé par le médecin Sikras Aniatsi” (“Ermenice elyazması kitabı, Amirdovlat’ın “Tıbbın gerekliliği” ve Doktor Sikras Aniatsi tarafından yazılan “Patoloji” kitapları”), filolojik incelemeler, Hantes Amsorya, Viyana, 1920, s. 351-358 (Ermenice). “Aperçu historique des anciens établissements hospitaliers de l’Arménie” (“Ermenistan’ın eski hastanelerinin tarihi görünümü”), communication au Premier congrès de l’histoire de l’art de guérir, Anvers, 7-12 Ağustos 1920. “Les Arméniennes dans l’histoire de la médecine jusqu’au xme siècle” (“10. yüzyıla kadar tıp tarihinde Ermenilerin yeri”), Bulletin de la Société française d’histoire de la médecine, XV no: 1-2, Paris, 1921. “Liste des médecins arméniens diplômés de la faculté de Paris de 1843 à 1921” et “Pages inédites de l’histoire de l’ostéoplastie et du choléra” (“1843-1921 tarihleri arasında Paris Fakültesinden mezun olan Ermeni doktorların listesi” ve “Kolera ve Kemik Cerrahi Tarihinin Yayınlanmamış Sayfaları”), İkinci Tıp Tarihi Kongre özeti, Paris 1922. “Le centenaire de la publication médicale de Resten” (“Resden Tıp yayınının ellinci yılı”), İstanbul Ermeni Etibba Cemiyeti’nde okunan bildiri, Pazmaveb, Haziran’dan Ekim 1922’ye kadar (4 makale, Ermenice). “Le docteur en médecine Set Sam (1833-c. 1894)”, (“Tıp doktoru Set Sam (1833- c. 1894)”), Hindistan’da bulunan bir Ermeni doktorun biyografisi, Hantes Amsorya, Viyana, 1923, s. 74-79 (Ermenice). “Une page arménienne de l’histoire de l’inoculation variolique”(“Çiçek aşısı tarihinde bir Ermeni sayfası”), III. Tedavi Sanatı Tarihi Kongre bildirisi, Londra, Temmuz 1922, Bulletin de l’Académie de médecine, 1923. “Connaissance de l’anatomie chez les anciens Arméniens” (“Eski Ermenilerde Anatomi Bilgisi”), Bulletin de la Société française d’histoire de la médecine XVII, Paris, Temmuz-Ağustos 1923. “Sur quelques pierres tombales des suppliciés arméniens” (“İdam Edilmiş Ermenilerin Mezar Taşları

Hakkında”), Bulletin de la Société française d’histoire de la médecine XVII, Paris, Temmuz-Ağustos 1923. “Traités de médecine, manuscrits arméniens du monastère de Saint-Lazare” (“Ermenice Elyazması Tıp Kitapları, Saint-Lazare Manastırı Ermeni Kütüphanesi”), Pazmaveb, Venedik, 1923, 1924, 1925, 1926 = 33 madde (Ermenice). “Un manuscrit arménien, traité de médecine” (“Ermenice Elyazması Tıp Kitabı”), Hetum kitabı (Oşin’in oğlu), Kudüs Manastırı, Hantes Amsorya, Viyana, 1924, s. 111-117 (Ermenice). “Un manuscrit arménien, traité de médecine”, le_ manuscrit n° 257 de la Bibliothèque Nationale de Paris, daté de 1616-Histoire de la pierre oieue-Description et établissement du texte, (“Bir Ermenice elyazması tıp kitabı”, 1616 tarihli Ulusal Paris Kütüphanesi 257 numaralı kitabı – Pierre Oieue tarihi – Metnin tanıtımı ve oluşturulması,) Hantes Amsorya, Vienne, 1924, s. 318-322 (Ermenice). “Réponse du Dr Thrknrpian au commentaire de la rédaction de Hantes Amsorya relatif à la date de rédaction du manuscrit de Jérusalem étudié dans son article de 1924” (“Doktor Thrknrpian’ın, Hantes Amsorya’ın 1924 tarihli, Kudüs kitabının okunma tarihi ile ilgili yazısında yer alan yoruma ilişkin cevabı”), Hantes Amsorya, Viyana, 1924, s. 380-381 (Ermenice). “Le traité d’anatomie du père Ichokhan” (“Rahip Ichokhan’ın Anatomi incelemesi”), Hantes Amsorya, Viyana, 1925, s. 595-598 (Ermenice). “À la mémoire du Docteur Liétard, de Plombières” (“Doktor Lietard de Plombieres’in anısına”), Revue des Etudes Arméniennes IV, 1. fasikül, Paris, 1924. “Un coup d’oeil sur l’histoire de la médecine en ArménoCilicie”, (“Ermeni-Kilikya tıp tarihine bir bakış”), Uluslararası Beşinci Tıp Tarihi Kongresi yazışmaları, Cenevre, 1926. “Pascal Balian, premier étudiant arménien de la Faculté de médecine de Paris” (“Pascal Balian, Paris Tıp Fakültesi’nin ilk Ermeni öğrencisi”), Annuaire francoarménien, Paris, 1926, s. 79-87 (Ermenice).

161

Mart-Nisan 2016.indd 161

11/04/16 12:00


Même article dans le Bulletin de la Société française d’histoire de la médecine XX, Fransa Tıp Tarihi Cemiyeti bülteninde aynı makale XX, no: 11-12, Paris, KasımAralık 1926. “A propos de l’histoire de la plante Kousso” (“Kousso bitkisinin tarihi ile ilgili”), Leyde’de 18-23 Temmuz 1927’de düzenlenen Altıncı Uluslararası Tıp Kongresi yazışmaları, Revue des Etudes Arméniennes VIII, 1. fasikül, 1928. “La pharmacologie d’Amirdovlathe” (“Amirdovlat’ın Farmakolojisi”), Pazmaveb, Venedik, Haziran 1927, s. 166-169 ve Temmuz 1927, s. 205-207 (Ermenice). “Quelques mots sur l’origine de Georges Baglivi” (“Georges Baglivi’nin kökeni ile ilgili birkaç kelime”), Bulletin de la Société française d’histoire de la médecine XXIII, no: 9-10, Paris, 1929. “Contribution arménienne à l’histoire de la médecine internationale: la première léproserie en Arménie” (“Uluslararası Tıp Tarihine Ermeni Katkısı: Ermenistan’da İlk Cüzzamhane”), Roma’da Eylül 1930 tarihinde düzenlenen Sekizinci Uluslararası Tıp Kongresi’nin ilan edilen bildirisi, Pazmaveb, Venedik, Eylül 1930, s. 394-395 (Ermenice). “Une page de l’histoire de la médecine arménienne: Madame Sahagia” (“Ermeni Tıp Tarihinin Bir Sayfası: Bayan Sahagia), Kidagan Charjoum I, New-York, 1930, s. 67-68 (Ermenice). “ Histoire de la médecine arménienne par Arsène Soukrian” (“Arsene Soukrian’ın Ermeni Tıp tarihi”), UMA’nın önünde 8 Aralık 1932’de okunan bildiri, Pazmaveb, Venedik, Şubat 1933, s. 61-70 (Ermenice). “Les anciens professeurs arméniens de la faculté de Médecine de Constantinople” (“İstanbul Tıp Fakültesi’nin eski Ermeni profesörleri”), Dokuzuncu Uluslararası Tıp Kongresi tutanaklarından bir bölüm, Eylül 1932. “Un ancien diplômé de la faculté de Médecine de Pise, le Dr Servitchen” (Pisa Tıp Fakültesi’nin eski bir mezunu: Doktor Serviçen”), Bulletin de la Société française d’histoire de la médecine, Paris, 1933.

“Docteur Garabèd Makasdar” (“ Doktor Garabed Makassdar”), Hay Pouj, No: 3, Paris, s. 41-43 (Ermenice).

IV. Tarih ve Filoloji “ Dr Krikor Magistros, Lettre au clerc grec Cyrille” (“Doktor Krikor Magistros, Yunan din adamlarına mektup”), Üsküdar Surp Haç kilisesi kütüphanesinin 228 numaralı elyazması, Hantes Amsorya, Viyana, 1892, s. 166-169 (Ermenice). “Le Vartabèd Hovhannès de Constantinople” (“İstanbullu rahip Hovhannes”), (Holov’un biyografisi), Hantes Amsorya, Viyana, 1893, s. 369-370 (Ermenice). “Un souvenir de la colonie arménienne d’Amsterdam” (“Amsterdam Ermeni kolonisinden hatıralar”), Mahdesi Masseh’in oğlu arabulucu Alexan Anabatsi için yapılan altın madalya, Hantes Amsorya, Viyana, 1899, s. 20-22 (Ermenice). “Le tombeau de Bédros Tourian” (“Bedros Turyan’ın mezarı”), Hantes Amsorya, Viyana, 1900, s. 177-189 (Ermenice). “Les épitaphes des patriarches arméniens de Constantinople” (“İstanbul Ermeni patriklerinin kitabeleri”), Pazmaveb, Venedik, 1918, s. 169-186 (Ermenice). “Une promenade archéologique dans les cimetières arméniens de J Constantinople” (“İstanbul’daki Ermeni mezarlıklarında arkeolojik gezi”), Revue des Etudes Arméniennes IV, Paris, 1924. “Les épitaphes des cimetières arméniens de Bulgarie”, (“Bulgaristan Ermeni mezarlıklarının kitabeleri”), Pazmaveb, Venedik, Mayıs 1929, s. 156 (Ermenice). “Autour du père Jean Zohrabian” (“Peder Jean Zohrabian hakkında”), Pazmaveb, Venedik, Ekim 1929, s. 315-318 (Ermenice). “Note concernant la princesse arménienne Zénobie” (“Ermeni prenses Zenobie ile ilgili not”), Revue des Etudes Arméniennes X, 1. fasikül, Paris, 1930. “Epigraphie médicale arménienne” (“Ermeni Tıp Epigrafisi”), Pazmaveb, Venedik, Kasım 1930, s. 460464; Şubat 1931, s. 75-78; Mayıs 1931, s. 201-205;

162

Mart-Nisan 2016.indd 162

11/04/16 12:00


19. YÜZYIL OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA TIP MODERNLEŞMESİ VE ERMENİ HEKİMLER

Ağustos 1931, s. 320-327; Şubat 1932, s. 68-70; Mayıs 1932, s. 210-213 (Ermenice). “Épitaphes médicales” (“Tıp Epigrafisi”), Hayrenik, Boston, Haziran 1939, s. 93, Temmuz 1939, s. 150 ve devamı, Ocak 1940, s. 147 ve devamı, Nisan 1940, s. 163 ve devamı, Mayıs 1940, s. 160 ve devamı, Ekim 1940, s. 168 ve devamı (Ermenice). Edition commentée de l’Histoire de Constantinople dtg Eremia Tchélébi Kéomurdjian, (İstanbul Tarihi, Eremya Çelebi Kömürciyan tarafından yorumlanan yayın,), Des Mékhitaristes Yayınevi, Viyana (Ermenice): Cilt I (1913) Azkayin Matenadaran koleksiyonu, 71; cilt II (1932) Azkayin Matenadaran koleksiyonu, 130; cilt m (1938) Azkayin Matenadaran koleksiyonu, 144 (daha önceden Hantes Amsorya, Viyana, 1909, 1910, 1911, 1912, 1913, 1927, 1928, 1929, 1930, 1931, 1932’de yayınlanmış maddeler. 1930 yılında yayınlanan bölümde Almanca bir özet bulunmaktadır, s. 379 ve 748, Azkayin Matenadaran koleksiyonu, 130). “Histoire de Constantinople de Eremia Tchélébi Kéomurdjian” (“Eremya Çelebi Kömürciyan’ın İstanbul Tarihi”), tutanak, Viyana, 1932, Hantes Amsorya, Viyana, 1933, s. 632-633 (Ermenice).

V. Diğer “À l’occasion du bicentenaire de la Congrégation des Mékhitaristes, allocution prononcée à Constantinople” (“Mekhitarist Cemaatinin iki yüzüncü yılı nedeniyle İstanbul’da verilen bilgi”), Hantes Amsorya, Viyana, 1901, s. 291-293 (Ermenice). “Un cri du cœur” (“ Kalpten bir haykırış”), Viyana Mekhitarist Cemaati mensubu Peder Yeğişe Kaftanyan’ın papazlığa atanmasının 50. yıldönümü nedeniyle Pangaltı’da yapılan saygı konuşması, Hantes Amsorya, Viyana, 1903, s. 188-189 (Ermenice).

“Un souvenir de l’hôpital de Narlı Kapu” (“Narlı Kapu hastanesinden bir hatıra”), Amenun Daretsuyts 1922, s. 315-317 (Ermenice). “Lettre de remerciements de Constantinople” (“İstanbul’a teşekkür mektubu”), Hantes Amsorya, Viyana, 1921, s. 270 (Ermenice). “Le collège Mouradian de Paris” (“Paris Muradyan Koleji”), Annuaire franco-arménien, Paris, 1927, s. 9497 (Ermenice). “À Saint-Lazare” (“Saint-Lazare’da”), şiir, Pazmaveb, Venedik, Aralık 1930, s. 541-542 (Ermenice). “Lettre de Paris” (“Paris Mektubu”), Hantes Amsorya, Viyana, 1931, s. 8 (Ermenice). “De l’olivier de Lord Byron” (“Lord Byron’un zeytin ağacı”), şiir, Pazmaveb, Venedik, Ağustos-Eylül 1932, s. 380-381 (Ermenice). “Dédicace” (“İthaf”), Hantes Amsorya’nın ellinci yılı nedeniyle yazılan şiir, Viyana, 1921, s. 270 (Ermenice). “Mémoires” (“Hatıralar”), Paris Vem dergisinin ekinde yayınlanan (Ermenice) 1918-1919 yılları için yazılan otobiyografik bilgiler: 1936, No: 2, 3 ve 4, 1937: No: 1 ve 2, 1938: No 1, 2 ve 4. “Mémoires” (“Hatıralar”), 1919 yılları için yazılan otobiyografik bilgiler: Hayrenik, Boston, No: 11-12, 1942, s. 100-111 (Ermenice).

Kaynak: Vahram Torkomian, Mémoires d’un médecin stambouliote 1860-1890, Traduction: Simone Denis-Torkomian, (ed.) Raymond H. Kevorkian, Centre D’Historie Arménienne Contemporaine, 2007.

“Eloge funèbre prononcé à l’occasion de la mort du père Yéghiché Kaftanian” (“Peder Yeğişe Kaftanyan’ın ölümü nedeniyle düzenlenen cenaze merasimi”), Hantes Amsorya, Viyana, 1913, s. 176-178, (Ermenice). “Commission du jubilé de S. Kourken, déclaration” (“S. Kourken’in jübile komisyonu, deklarasyon”), Hantes Amsorya, Viyana, 1913, s. 8 (Ermenice).

163

Mart-Nisan 2016.indd 163

11/04/16 12:00


164

sezeryan.indd 164

23/04/16 13:37


WU>NP İTÖUĞRTZ &MŞİUĞŞUZ/ SG UHUÜUWRZ UXNP>UHUAUMUZ IŞİUMTIT UZHUIŞANDKRDZZŞĞND IŞPR VR IUĞ SUZNDMRZ Üğşj% I*?K$ İNDĞTZ H*PNİŞUZ - ÜŞĞSUZRU &SUİZUÜTI ÖÜUWUÖĞMNDKŞUZ ŞD :IUJŞUL EUĞSUZNDSR/ Usçnp< ub.uğar st< itöuğrtzr sr<njud ,zzeuçşğndkrdzzşğg aşıöaşıt m'udşlzuz! Uwi ausşsuındkrdzg Üşğsuzrnw st< 35 ux auğrdğr^ rim ndğrb şğmrğzşğnd st<^ rzvhti Hğuörlrnw% mg auizr 80 ux auğrdğr! Kndğ=rnw st< uwi ausşsuındkrdzg% giı mzn<umuz arduzendkşuzj suizuütı I+=k$ İuğt Iudndk+plndr &mnpumrjg% fuğvuhtı Yğ+)$ I+=k$ Uastı Iudndk+plndr/ auiu, t 52 ux auğrdğr! İtöuğrtz huğıueğnp uxnp<uhuaumuz huwsuzzşğg &tzır=uirnz/ aşıöaşıt mg çuösuzuz! Mzn<umuz arduzendkşuzj suizuütı sg^ nğndz aşı mg ünğ,umjrs mg wuwızt kt rğ =uxuindz ıuğnduw ynğquxndkşusç obeu, t kt^ uxu<rz ,zzeuçşğndkşuz ıuğr=g rğ ub.uışlnd imiu, kndumuzrz zmuısusç mzn< ausuğ sr<rz aubndnf ıui ıuğr çuğqğuju, şd znğu,rzzşğnd ,uzğndkrdzz ul 500 mğ$ udşlju, t! Ouğıuğndşiır ışiumtıg öuğüuju, şğmrğzşğnd st< mrzşğ^ fşğ<rz bğ<uzrz ürıumjuçuğ nğnbnds mndıuz itöuğrtzr! ;zzeuçşğndkşuz suizuütı çcrbmrz ausuğ ul uwi huğuüuwrz muz çcbmumuz şd +ğrzumuz auğjşğ! Çzumuz ,zzeuçşğndkşuz gzkuj=rz^ kkndu,rzr uzçuduğuğndkşuz huıouxud^ wşıuüuwrz suzndmrz s+ı wuwızndu, öuğüujsuz fşğuçşğşul auğjşğtz gzeauzğuhti huıui.uzuınd mg zmuındrz ,zzeuçşğndkrdzg muıuğnp çcrbmg mus suzmuçuğqg! Uzışpr şz uwz hzendszşğg^ kt itöuğrtzr sr<njud ,zu, suzndm sg wşıuüuwrz +erösr^ uiesr şd bu=uğu.ır zsuz şğmuğuışd arduzendkşuz sg m'şzkuğmndr$ rzvn#d ,znp= sg uwihrir fu.şğ ndzşzuw! İtöuğrtzg% ausçud sg ndzr^ kt huıoux m'glluw +erösr! Sr<nj sg uxu< ul huınduiır aumuxumnğezşğ ürıumjuçuğ mus uzürıumjuçuğ vuğu.+işjrz auğiuzrkr &ügöusgü/ huınduiırz ets^ nğhti eğeuhuıoux +erösr! Fşğ<şği Bndtır st< muıuğndu, aşıuö+ındkrdz sg jğndşj sıufu. ndkrdzzşğg! Bndtır uxnp<uhuaumuz obüğrı uğquzuüğndkrdzzşğndz ausuquwz 1982-2010r sr<şd ,zu, 2$7 srlrnz anürr s+ı 28270 +erösr fşğuçşğşul u.ıuouzuvnds obendşjud! Indşulzşğnd =zzndkşztz şı=

165

sezeryan.indd 165

23/04/16 13:37


obendşjud^ kt itöuğrtzg zsuz .uzüuğndsr sg huıoux vglluğ (JAMA, Psychiatric, dol: 101001/jamapsychitry. 2015.0846): Zsuz u.ıuouzndsr sg şzkuğmndnpzşğnd ausşsu­ı ndkrdzg^ itöuğrtznf ,znpzşğnd s+ı udşlr buı t^ =uz kt çzumuz qşdnf ,znpzşğnd$ uwi huğuüuz ndzr ıuğçşğ huıouxzşğ! (ğuz=)ndğer ausuliuğuzr^ ıpnj şd şğrıuiuğe­z şğnd wuındm anüşçuzumuz euğsuzndsr &çir=ueğr/ çuczr çcbmuhşı Yğ+)$ ?ğriırzt )ğuweumr ausuquwz {cuxuzüumuz+ğtz +erösr aumustı ıpnj 30 ux auğrdğrz s+ı ül.nd bğ<uür,g çzumuztz udşlr sş, t! Çuj uiır^ wuwızr t kt +erösr aumu­s tı ıpnj s+ı smuzuwrz ndcg &k+zndi/ çzumuztz humui t$ uwi huıouxud ,zzeuçşğndkşuz gzkuj­= rz çuduğuğ vuynf hrır vmuğşzuz crğ gllul´! Şğç uwi huğuüuzşğg zmuır uxzşz=^ çzumuz qşdnf ,zzeuçşğndkşuz sg wu<npndkşuz auduzumuzndkrdzg mg znduör! Znwzhti% wuxu<uju, ıuğr=nf suwğşğnd s+ı ardimtzzşğnd gzeluwzşlnd muğnpndkrdzg znduöu, gllulnf^ gzeauzğuhti mg zu.gzığndr itöuğrtzg! ;znpzşğnd wuxu<ujşul ıuğr=z ul^ rğşzj öudumzşğndz +erösr aumusındkşuz uöeumzşğtz srz t! Uinz= sruwz +erösr ausuğ .zeğnw uxuğmuw vşz! ?nwğşğnd şd şpçuwğzşğnd fğuw uiesr ausuğ muıuğndu, aşıuö+ındkrdzzşğnd bznğard i.ul muğ,r=zşğ% ürızumuz+ğtz mg yuiındrz kt orbe vşz! *ğrzum sg% wpndkşuz bğ<uzrz şğç tzirdlrz ünğ,u,ndr znğu,rzrz ausuğ wşıuüuwrz uiest ıuxuhşlnd auduzumuzndkrdzg mg çuğqğuzuw! Tzirdlrz ünğ,u,np bu=uğu.ıudnğ s+ğ sg öudumg^ çzumuztz udşlr sş, m'glluw^ zuşd s+ğ uğüuzer smuzuwrz .udşğndz &srnstkğrnds/ ersueğndkrdzg% judşğnd auzeth^ humiu, gllulnf gzeauzğuhti mg zu.gzığndr itöuğrtzg!

İkn=anlsr Uieğrı Lrzımğtzr uznduz suzmumuz eusuzuındztz I+=k$ Üueuğrzu Uls=ndrie 87000 önwü =nwğ mus şpçuwğzşğnd wuındm ındşulzşğg =zzşlnf wuzüu, t aşışdndkşuz sg^ huğıudnğrv şd çuğendkrdzzşğnf lr itöuğrtznf ,zu, ıpnj s+ı uiesr fıuzüg udşlr t! Sruwz ,ğuüğndu, itöuğrtzr sg huğuüuwrz zsuz auindzumuzndkrdzzşğ vmuz (Clinical&Experimental Allergy BD. 42, S. 1369)! Mg ışizndr kt s+ğ zu.mrz arduzendkrdzzşğg^ nğnz= mg ecnduğujzşz çzumuz ,zzeuçşğndkrdzg% wşıuüuwrz uiesr şğşduz üulndz huıoux mğzuz gllul^ çuwj ,ğuüğndu, &tlt=erö/ itöuğrtzg c.ıumuz eşğ sg v'ndzşzuğ! Muğo uışz uxu< Anzm Ünzmr st< muıuğndu, aşıuö+ındkrdz sg m'uhujndjuzt uwi uğerdz=g! Mzoxnı &ünsçlrüt/ )nğitçi şd fuündndsr ünğ,u,ndkşusç muıuğndu, ,zzeuçşğndkşzt sg şı= ,znp ıpnj s+ı^ uhuüuwrz uiesr ışiumtıt sş, fıuzü sg muw! (Journal of Asthma, BD 52 (1) S16):

166

sezeryan.indd 166

23/04/16 13:37


İ.ul muğ,r= sgz ul muw^ rçğ kt ,zzeuçşğumuz uzj=rz st< suzndmg^ s+ğ wuındm )lnğuwrz aşı wuğuçşğndşlnf^ çuğqğ u.ıuöşğ,ndkşuz &rsrdzret/ mg ırğuzuw$ şkt uwi fuğmu,g orbe glluğ )nğitçi mus fuüündndsr sr<njud ,znp suzndmzşğ^ uwe uzj=rz st< şğmuğ uışz szulnf^ ışiumuz+ğtz htı= trz udşlr çuğqğ u.ıuöşğ,ndkşuz ıtğ gllul! Giı (ğuz=)ndğktz çcbmuhşı ?ğriırzt (ğuweumr^ r ürz sş, ,u.=şğnd muıuğndu, uwe aşıuö+ındkrdzzşğg ındu, şz eğumuz uğerdz= sg! Suwğşğ^ nğnzj öudumzşğg wşıuüuwrz mg arduzeuzuz mg yğmndrz wuzjudnğ gllulnd öüujndstz! Rğşzj öudumzşğg% nv kt itöuğrtznf lnwi ub.uğa çşğu, gllulzndz ausuğ^ uwl çzumuz qşdnf ul ,zu, glluwrz znwz auduzumuzndkşusç hrır arduzeuzuwrz!

167

sezeryan.indd 167

23/04/16 13:37


Çığır Açan Teknolojilerin İzindeyiz...

Mart-Nisan 2016.indd 168

11/04/16 12:00


MARMARAY

Mart-Nisan 2016.indd 169

11/04/16 12:00


Çığır Açan Teknolojilerin İzindeyiz... 170

Mart-Nisan 2016.indd 170

11/04/16 12:00


Teknolojik gelişmelerin tıp alanındaki yansımaları en hızlı ve en iyi şekilde Radyolojik görüntülemelerde kendini göstermektedir. Yeni teknolojiye sahip olmak hekimi ve hastayı en az bir adım önde kılar. Hastanemize yeni alınan ileri teknoloji bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme bizlere yeni olanaklar sağlamakta ve yeni ufuklar göstermektedir.

Ayrıca bu cihazlarla protez artefaktları minimuma indirilebilmekte, kardiak perfüzyon gibi incelemelerde üstün performans elde edilebilmekte, böbrek taşlarının yapısı belirlenebilmektedir. Yeni Nesil Sessiz 3.0 Tesla Sentetik MR cihazı da birçok avantaj sağlamaktadır. 70 cm lik tünel açıklığı özellikle klostrofobisi olan hastalarda rahatlık hissi verir. Cihazın sessiz oluşu da hastaya konfor sağlar. Bu cihazla nefes tutmaya gerek olmaksızın incelemeler yapılabilmektedir. Yüksek çözünürlüğü ile başta kas iskelet sistemi olmak üzere daha iyi ve ayrıntılı görüntüler verir. Kontrast madde verilmeden anjiografik görüntüler elde olunabilmektedir.

Yeni Nesil Spektral Görüntüleme Yapabilen (256 Kesitli Dual Enerjili) Bilgisayarlı Tomografi cihazı ile daha az radyasyon ve kontrast kullanılarak kısa sürede optimal görüntüler elde olunabilmektedir. Bu “az zamanda çok işler başarmak”tır. Rutin incelemeler saniyeler içinde tamamlanmaktadır. Bu özellikle çocuk ve yaşlı hastalarda inceleme kolaylığı sağlar.

Yeni ufuklarda görüşmek dileğiyle... Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Radyoloji Servisi

171

Mart-Nisan 2016.indd 171

11/04/16 12:00


Dünyanın Sayılı Merkezlerinde Bulunan İleri Teknoloji Cihazlar Radyoloji Servisimizde Hizmetinizde...

172

Mart-Nisan 2016.indd 172

11/04/16 12:00


173

Mart-Nisan 2016.indd 173

11/04/16 12:00


Spektral Görüntüleme Yapabilen (256 Kesitli Dual Enerjili) Bilgisayarlı Tomografi PROTEZLİ HASTALARA ÇEKİM İMKANI

SANAL ENDOSKOPİ

Girişimsel metodun zorunlu olmadığı ve tarama amaçlı gerçekleştirilen endoskopik tetkiklerin kalın barsak görüntülenmesi, BT sistemimizde mümkündür.

Metal protezli hastaların artefaktsız olarak incelenebilmektedir,

YENİ NESİL KARDİYAK BT UYGULAMALARI

Kalp kaslarının perfüzyon incelemeleri yapılabilmektedir. Kalp myokard perfüzyon çalışmasında perfüzyon defekti gösteren bölümler renk kodlamalı olarak izlenmektedir. Çekim sırasında kullanılan kontrast ajanlar ekstra çekime gerek kalmadan görüntülerden sanal olarak çıkarılabilmektedir. Hastalara uygulanan kontrast madde ajanlarının dokular içerisinde nümerik değerler ile sistem tarafından otomatik tespit edilmektedir. Kalp damarlarında kireç plakları arasına gizlenmiş olan ve tehlikeli plaklar görüntülenebilmektedir.

Sanal Anjiyo Tetkikleri

YÜKSEK UZAYSAL ÇÖZÜNÜRLÜK

Koroner arter gibi küçük yapıların incelenmesi gerektiği durumlar, sistemlerin limitlerini zorlaması gereken alanlardan biridir. Hastanemizde kullanılan spektral görüntüleme yapabilen BT sisteminde koroner damar görüntüleme uzaysal çözünürlüğü 18.2 lp/ cm’dir. Kalp damar darlık incelemelerinde ihtiyaç duyulan bu değer ne kadar yüksek olursa görüntü kalitesi o kadar artmaktadır. Bu uzaysal çözünürlüğü elde eden teknolojinin altında geleneksel teknolojiye göre 100 kat daha fazla‘’Primary Speed’’ özelliği ve 4 kat daha hızlı olan ‘’Afterglow’’ süresi yatmaktadır. 174

Mart-Nisan 2016.indd 174

11/04/16 12:00


Spektral Görüntüleme Yapabilen (256 Kesitli Dual Enerjili) Bilgisayarlı Tomografi 175

Mart-Nisan 2016.indd 175

11/04/16 12:00


Spektral Görüntüleme Yapabilen (256 Kesitli Dual Enerjili) Bilgisayarlı Tomografi YENİ NESİL BT UYGULAMALARI

Böbrek taşlarının sertlik derecelerine göre karakterizasyonlarının analiz edilmesi ve tedavi şeklinin belirlenmesi mümkündür. Göz ile ayırdedilemeyen kontrast madde tutulumlarının sayısal olarak analiz edilebilmektedir.

DÜŞÜK DOZ, HASTA GÜVENLİĞİ

X-ışını güvenliği, sistem olabilecek en düşük X-ışınını kullanabilmek adına gelişmiş hasta güvenliği teknolojileri kullanmaktadır. 3D Doz Modülasyonu, kalınlık ve yoğunluk farkı olan vücut bölümlerinin aynı çekim içerisinde farklı X-ışını dozu ile çekimine olanak sağlamaktadır. 0-18 yaş aralığında her yaş dönemine ait çekim protokolleri maksimum güvenlikte kullanıcıya sağlanmaktadır. “Adaptive Statistical Iterative Reconstruction’’ (ASiR) tekniği olarak adlandırılan yöntemde önceki teknolojilere göre çok daha düşük X-ışını ile HD görüntü kalitesinde BT görüntülerine ulaşmak mümkün olmaktadır.

KALP KRİZİ RİSK HESAPLAMA

kullanımı ve yaş gibi unsurlarında içerisine dahil edildikleri skorlama analizlari sonucunda ilk onyıl içerisindeki kalp krizi geçirme riskleri yüzdesel olarak ifade edilebilmektedir.

İLERİ UYGULAMALAR

Özellikle kemik yapılar içerisinde yol alan boyun veya beyin damarlarının gördüğü hasar ve darlıklar kemik yapılar olmaksızın değerlendirilebilmektedir. Akciğer çekimlerinde ise nodüllerin takibi otomatik olarak sistemler tarafından gerçekleştirilmektedir. Onkoloji vakalarında radyoterapi sonrası TM değişimlerini takip etme amaçlı ve inme vakalarının teşhisi için beyin ve karaciğer perfüzyon çekim ve analizleri yapılabilmektedir.

Sonuç olarak kalitatif değerlerin yanında kantitatif değerlerin yüksek doğrulukta elde edilebildiği ve teşhis sırasında bu sonuçlarında gözönünde bulundurulduğu BT tetkikleri hastanemiz radyoloji bölümünde gerçekleştirilebilmektedir.

Kalp damarlarını daraltan kireçlemelerin teşhisinin kontrast madde dahi kullanmadan BT tetkik ve analizi ile (SmartScore) yapılması saniyeler içerisinde gerçekleşmektedir. Hastaların diyabetik olma durumu, kan analizleri, sigara

176

Mart-Nisan 2016.indd 176

11/04/16 12:00


Spektral Görüntüleme Yapabilen (256 Kesitli Dual Enerjili) Bilgisayarlı Tomografi 177

Mart-Nisan 2016.indd 177

11/04/16 12:01


Sessiz 3.0 Tesla Sentetik MR SESSİZ MR ÇEKİMİ

Hasta çekim deneyimine damgasını vuran “SESSİZ MR” çocuk hastalar için atılan önemli bir adım olmaktadır. Özellikle çocuk hastalar için anestezi vermeden çekim yapmayı mümkün kılabilen bu teknoloji, dayandığı hızlı donanımsal tasarım ve yazılımlar sayesinde hastanın haraket etmesinden doğan görüntü bozukluklarını gidererek üstün imaj kalitesini de beraberinde getiriyor.

GENİŞ HASTA TÜNELİ

70 cm geniş tünel açıklığı, daha geniş hasta masası, daha ferah aydınlatma ve iç havalandırma sistemleri, daha hafif ve esnek yapıdaki yüzey koilleri ve tek çekimde birden fazla görüntüleme işlemini kısa sürede tamamlayabilen ileri yazılımlar...

İĞNESİZ UYGULAMALAR

Hasta dostu “İğnesiz Uygulamalar” konsepti kapsamında, hastaya kontrast madde (ilaç) enjeksiyonu yapılmaksızın MR anjiyografi yapılabilmesi, özellikle gebe, çocuk hastalarda ve böbrek yetmezliği sorunu yaşayan hastaların da görüntülenebilmesi için önemli bir alternatif oluşturuyor.

Omurga ve Merkezi Sinir Sistemi

Hasta dostu “İğnesiz Uygulamalar” konsepti kapsamında bulunan yeni nesil yazılımlar sayesinde tanı koymak için daha az biyopsi uygulamasına ihtiyaç duyuluyor.

178

Mart-Nisan 2016.indd 178

11/04/16 12:01


Sessiz 3.0 Tesla Sentetik MR 179

Mart-Nisan 2016.indd 179

11/04/16 12:01


Sessiz 3.0 Tesla Sentetik MR TEK ÇEKİM 6 KONTRAST Rutin beyin taramalarını çok daha kısa sürede ve çok daha hızlı gerçekleştirmek artık hastanemize kurulan Yeni nesil Sessiz 3.0 Tesla Sentetik MR ile mümkün.

Sentetik MR

Konvansiyonel

180

Mart-Nisan 2016.indd 180

11/04/16 12:01


181

Mart-Nisan 2016.indd 181

11/04/16 12:01


Sessiz 3.0 Tesla Sentetik MR HASTA KONFORUNU ÖN PLANA ÇIKARAN TASARIM

Hasta konforu düşünülerek tasarlanan yüzeyel koiller ve hasta masası sayesinde özellikle obez hastaların çekimleri artık çok daha konforlu... Bu tasarım sayesinde, tüm MR çekimleri hasta tüneli içerisine ister kafa önce ister ayak önce girecek şekilde gerçekleştirilebiliyor.

Karaciğer Yağlanması Tanısı

NEFES TUTMASIZ ÇEKİMLER

Yeni nesil yazılımlar sayesinde MR çekimi sırasında nefes tutmakta zorlanan hastaların, nefes tutmadan MR çekimlerinin yapılması artık mümkün.

YENİ NESİL YAZILIMLAR

İnme ve mikrokanama vakalarında, ileri nöroloji yazılımlarını üzerinde barındıran MR cihazımız ile erken teşhis hayat kurtarıyor. Kalp Hastalıklarının Tanısı

Kıkırdak Hasarı Tanısı

Vücudunda Metal İmplant Bulunan Hastaların Çekimleri Yapılabiliyor. 182

Mart-Nisan 2016.indd 182

11/04/16 12:01


Sessiz 3.0 Tesla Sentetik MR

183

Mart-Nisan 2016.indd 183

11/04/16 12:01


Premium Seviye Renkli Doppler Ultrason Özel biyopsi probu ve yeni genişletilmiş E Serisi prob ailesiyle bir araya getirilen S-Agile mimarisi, abdominal, kas-iskelet, küçük organ, meme, vasküler, kadın hastalıkları ve doğum, kardiyoloji ve daha fazlasını içeren geniş bir klinik uygulama grubunda üstün görüntü kalitesi elde etmeye yardımcı olur. Batın ve Yüzeyel Dokularda Renkli Doppler Ultrasonografi

184

Mart-Nisan 2016.indd 184

11/04/16 12:01


Premium Seviye Renkli Doppler Ultrason 185

Mart-Nisan 2016.indd 185

11/04/16 12:01


ÜNDZUIU; ÇUWJ FUDŞĞUMUZ T>ŞĞ İ$ YĞMRV UÖÜ$ ARDUZEUZNJR ANÜUÇUĞQNDKŞUZ UIŞZUÜĞNDKŞUZ IŞIĞUMZŞĞTZ Huığuiışj% S$H$W$

ZRİI Ö$ 8 Eşmışsçşğ 1878

Jndjum ,u.indj =ub huzrğ 800 çğrzq 4$000 1$200 qtk lndçru 3$200 bu=uğ 600 300 indğo qrkuhındp 1$200 $$$ 150 +oux 1$300 ,.u.nı 300 ktzht=r 50 15$000 u,nd. auz=u,nd. 23$000 700 vt=r yuwı wuğe 8$00 1$000 up 3$000 muk 200 muö iusşupr 100

Zşğmuw=% Sr=uwtl T)tzır Wumnçşuz Irüğuz T)tzır Mrdsrdbmtğıuz Wnfauzzti T)tzır Tiuşuz İuğüri T)tzır İfuoşuz Hşığni T)tzır Srğuiştışuz I+=k$ Xu=uwtlşuz T)tzır I+=k$ Krdğuhşuz T)tzır Anüuçuğqndkrdzi Uöüuwrz Arduzeuznjr hrdıotr sg auğmg uzağucşbı işhşlnf^ uzjşul şğtm usinj aubrdzşğz r zmuır uxud^ iumuwz ışizşlnf kt suıumuğuğndkşuz eğusumuz suig eğusnj şlşdt<tz huıouxşul ıuğ+ğrzum erğ= sg ndztğ^ lud ausuğşj nimrz 100 pğndbr aubndnf uzjşulrz fğuw wşzşlnf zu. gllulr= ,u.=şğg iuasuzşl^ aşışduhti aşışdşul jndjum huığuiışj$

+is$ 6$400 8$000 7$200 4$800 3$000 3$000 2$400 1$500 6$500 3$000 500 60$000 4$125 12$750 2$000 250 7$500 450 1$200

186

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 186

25.04.2016 11:05:13


ÜNDZUIU; ÇUWJ FUDŞĞUMUZ T>ŞĞ İ$ YĞMRV UÖÜ$ ARDUZEUZNJR ANÜUÇUĞQNDKŞUZ UIŞZUÜĞNDKŞUZ IŞIĞUMZŞĞTZ üuğr 180 )rlt 2$160 in. 4$000 2$000 yukukti 850 1$000 ürzr 200 500 mtfğtm 80 320 20 100 ulrdğ zulgz 60 200 udşl 120 auı 360 .ndzm 15 150 24 120 =nlu 2$00 1$200 )ti m+brm 500 önwü 7$500 20 400 krğt =rhğrk 120 ıtikt 180 irmuxr kndpk 1$200 ıtikt 1$200 ınsuk$ ytlt 50 25 120 40 i.ınğ 450 vnğ husru 30 1$000 huıuz=jnd 40 kny iuğmgjnd 12 kny 180 3000 auı 750 audmrk çndğe şd krğt ündlhuw 1200 önwü 3$000 250 ıu.ıumr udşl 1000 auı 200 400 =uju. 50 auı 250 .nfu 3000 =ub 1$500 hul.uhupr 8000 4$000 muzuzvşptz 20 100 zrbuiıu 40 400 btağrwt 100 1$000 vnğ iulnğ 12$00 muğuir= 60$000 hubı+zr uwj 12$000 eşp+ğuw= 6$000 nğçuznj 5$000 mulndu, ,u.= şd =+zkğukr Arduzeuznjr brzndkrdz 10$000 ındğ= şd irmnğku 6$000 10$000 uwlşduwl=

Ousrlr .uz 200 Indz :uiürdp 700 Ulr Yubu .uzr endxg 360 ?rdğ=or .uzr işzşum 240 Ündsüuçndr iğouğuz 1$200 120 Şuplg=or .uz işzşum Nimşğvr mğhum 1$200 Fulrıt .uz 600 Ndzüuçuz iğouğuz 2$400 240 :göluğ upuir .uzr işzşum 100 Auiuz yubu .uzr mğhum İndlkuz huwuörk mğhum 240 2$400 İtytkor .uzr mğhum Fulrıt .uzr fşğr wuğm 1$000 Vrzrlr .uzr işzşum 720 Vrzrlr .uzr işzşum 900 120 Srdl=rd :uzr işzşum iğua İ$ Wumnçuw 120 Ftörğ :uz işzşum 480 (rzouzorr mğhum 1$920 Ytbıtsulorr .uzr işzşum 600 İusukru 2 ındz 960 Şnğmuzogluğ Ulr yubu .uz 240 Şnğmuzogluğ ynpnj krd 64 200 200 Şnğmuzogluğ ynpnj krd 66 200 Mşlrzor= ynpnj krd 25 100 Auiuz yubu .uzr krd 133 100 Auiuz yubu .uzr krd 137 500 Uiıuğor .uzr işzşum Muzmuxuznj 5$000 $$$$ mrj iğouğuz 800 Huluk ındz 240 42$600

Rim üulnf sırj$ zmuışlnf nğ zşğmuw mulndu,umuz fuğq=şğz .riı znduö uğct= sg ndzrz^ auğm euışj uznzj =uzumndkrdzz lrğuw 100 pğndbr fğuw aşışdşul jndjumg huığuiışl$ jndjum +is$ &stm ıuğşmuz/ Pulukrnw 178 krd 11 mınğ mulndu, 18$000 7$000 Çşğuwr Iuz 500 Su=uiogluğr Mğhum Şupor .uz 500 720 İu)ğuz .uz

Aşışduhti arduzeuznjr ,u.ndj ets üızndu, gzeauzndğ auindkrj jndjumg aşışdulz t 9$000 Sulrwt ıuğşmuz knbum 42$600 Mulndu,umuz fuğq=şğg Huıihuğşlnj knbum= 20$00 12$000 Mşeğnzumuz izındm 13$000 Zbuzınd= şduwlz İuasuzueğndkşuz ıuğşeuğq 3$000 Huğuauzeti 20$000 6$000 İ$ Yğmrv ıuğşeuğq Auiuğumuj huğıtö ıuğşmuz 1$000 2$000 Htwkgsulr auinwk ıuğşmuz 22$000 Snsuıuz auinwk ıuğşmuz

+is$ 200$600

Gişl t kt 306$710 +is$ ,u.ndj ets 200$600 +is$ sndı= ndzr Uöü$ Arduzeuznjg şd uinzj

187

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 187

25.04.2016 11:05:16


ÜNDZUIU; ÇUWJ FUDŞĞUMUZ T>ŞĞ İ$ YĞMRV UÖÜ$ ARDUZEUZNJR ANÜUÇUĞQNDKŞUZ UIŞZUÜĞNDKŞUZ IŞIĞUMZŞĞTZ rğuğst ndzşju, ıuğçşğndkrdzg 1000 +is$ Arduzeuznjr çujz t$ uwi çujg ünjşlnd ausuğ Anüuçuğqndkrdzi sr<njzşğ .nğaşlnd öçupşlnf çndlr şd froumuauzndkşuzj uxu<uğmndkrdzzşğ ışpr ndzşjuz! 1- Çndlr uxu<uğmndkrdzz tğ uöüuwznj mnpst uöü$ hubı+zuışpşuj suındjndu, nğşdt çnpn= mus .zeğuürğ wuzndz arduzeuznjr huığuiışul 20 yuğuznj yndl sg mğt rdğ fğuw şd uwi çndltz ünwuju,z ul arduzeuznjr .poulşuj wuımuzuw! 2- Froumuauzndkşuz uxu<uğmndkrdzz tğ^ nğnbşul =uzumndkşusç ınsiumzşğ auzşl şd uzmt ünwuju, eğusrz mtig huğüşd ıul fuiıumnpujr^ rim srdi mtig arduzeuznjr wuımujzşl şd inwz froumuauzndkrdzg usçnp< ıuğrz buğndzumşl rdğu=uzvrdğ şğmusriz froumuauzndkrdz gzşlnf! Anüuçuğqndkrdzi uwi şğmnd uxu<uğmndkşuzj fğuw çudumuz .nğağeumjşlt şı= knpndj rdğ fşğ<zumuz nğnbndsg wuxu<rmuwrz! Wumnçşuz Sr=uwtl T)tzır wuwızşj kt şğç fuouxumuz kşllulzşğnd ındu, iıumrz 5 ux auğrdğ +is$g arduzeuznjr ausuğ fuğ ezşz çudumuz ündsuğ mğzuw ünwuzul şd kt sıuerğ şz Mrdsrdbmtğıuz Irüğuz T)tzırr aşı uwi .zeğnwz qşxzuğmşlnf ynğq sg gzşl! Fşğ< Uışzuehrğ IRÜĞUZ MRDSRDBMTĞIUZ ZRİI T$ 13 Eşmışsçşğ 1878 Zşğmuw=% Sr=uwtl T)tzır Wumnçşuz Irüğuz T)tzır Mrdsrdbmtğıuz Wnfauzzti T)tzır Tiuşuz I+=k$ Xu=uwtlşuz T)tzır I+=k$ Krdğuhşuz T)tzır İuğüri T)tzır İfuoşuz Hşığni T)tzır Srğuitışuz Anüuçuğqndkrdzi rğ uwi+ğnduz zriınf aşışdşul nğnbndszşğg uxud! 1- Muğnp uöüuwrzzşğtz iuasuzşul musudnğ zndtğzşğ iıuzul ıuğndt ıuğr wuzndz Uöüuwrz Arduzeuznjr!

2- Arduzeuznjr zşğ=rz mujndkşuzg giı usşzuwzr şd ustz uışz ışpşum gllulnd ausuğ İusukrnw çzumrvzşğtz aimnp suizucnpnf sg muösşl huındudnğ vnği uzqşğt çupmujşul^nğnzj hubı+zz glluw iıth arduzeuznj uwjşlndkrdzzşğ gzşlnf ustz çuz =zzşl şd anüuçuğqndkşuz uzsr<uhti rsujzşl! 3- Işpşmuzul Uöüuwrz Huığruğ=uğuztz mus Arduzeuznjr fuü)r hubı+zşuwtz kt wrbşul fuüg)zşğg =u#zr mınğ şz şd n#dğ mg üızndrz^ ünğ,npndkşuz fuğvndkrdzg n#ğnd qşx=z t şd rzvhti mg muxufuğndr^ çndz ışığumzşğg n#dğ şz şd uznzj fu=g)zşğg n#dğ huandu, şd kt r imöçuz wrbşul fu=g) r ışığumzşğg srdktftllrtz uxzndu, uışz r#zv uxzşlr=zşğ muwrz şd r#zv şpuz uznz=! 4- Zbuzındndkşuz +ğşğz Anüuçuğqndkşuz mnpst Örloşuz Wnfity upuwz zşğmuw üızndrl^ ünwujşul auindkrj arduzeuznjr çucrzg audu=şlnd şd uznğ uğerdzudnğndkşuz anü ıuzşlnd ausuğ şd audu=u,z udşljzşlnf srzvşd znwz +ğg uzjuüğuıuz st< wuzndz arduzeuznjr uzjuürğzşğg öuwrğrzşğt ünwuju, eğusrz fğuw hrır çşğt wuzqzşl Uöüuwrz Arduzeuznjr üğuişzşum^ uğquzuüğşlnf uğetz huığuiındu, mnvuzudnğ suizuaubdnwz st<! 5- Uxındzşğg gzeauzndğrz şd ehğnjr ıpuwnj sruwz auj ıul rçğ zu.uoub rim ,şğnj auj şd indğo ul ığndrl! 6- Jşğşmg mti+ğrz gzeauzndğ huıihuğşlnj rzvhti zuşd ıpuwnj stm ışium mşğumndğ ıul znwzhti şğşmnwrz ul ışium sg mşğumndğ orbe cusg 12rz şd şkt uwi sr<njrz sndk lrzr işpuzzşğg sr =uzr muzkşpzşğnf lndiudnğşl! 7- Anüuçuğqndkrdzg Arduzeuznjr huıihuğşulzşğndz mşğumğuj ışiumg nğnbşlnf juzm sg hrır huığuiıt buçknduz sg ausuğ^ şd ustz buçuk uwihti huığuiışul juzmşğ hrır pğmt Iz+ğtzndkşuz giı uwzs r ünğ,ueğndkrdz! Çujr Arduzeuğuzr suitz^ nğnj mşğumndğzşğg gze ız+ğtzndkşuz şd çcbmuj şz! 8- Gzeauzndğ hubı+zşuw= gzeauzndğrz ığndu, mşğumndğtz ndışz jşğşm şd şğşmnw r çuj uxşul hubı+zşuzşğg^ nğnz= şz% ız+ğtz rdğ +üzumuznfz^ çcrbm^ eşpuünğ,^ gzeauzndğ 188

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 188

25.04.2016 11:05:20


ÜNDZUIU; ÇUWJ FUDŞĞUMUZ T>ŞĞ İ$ YĞMRV UÖÜ$ ARDUZEUZNJR ANÜUÇUĞQNDKŞUZ UIŞZUÜĞNDKŞUZ IŞIĞUMZŞĞTZ

auzeşğquhua^ suxuzuhşı^ Arduzeuğuzr ışindv^ snsuünğ,^ üğuürğ^ nğçuznjr ışindv mus euiıruğum^ ardğ şmşpşjumuz=^ suığuz =uauzuw=^ uinz= jşğşmzşğg gzeauzndğrz mşğumğnf hrır buıuzuz rim şğşmnwrz çujr gzeauzndğrz mşğumndğtz arduzeuğuzr ausuğ şyndu, mş ğu mndğzş ğt z ış iu m sg sr uw z mşğumndğ ul hrır uxzşz şd uwi hubı+zşuzşğg srşdznwz sr<njrz stm işpuzr fğuw hrır uxzşz rğşzj mşğumndğg$ inwz uxuzqubznğandsg hrır fuwşlşz zuşd muzuzj ızışindarz şd fuğcndarz! 9- Suxuzg uxud+ındz muznd. çujndşlnf nğnbşul cusuzumrz st< rdğu=uzvrdğrz ndışiıg hrır ıuw^ uzsr<uhti iuasuzşul şpuzumud hrır ünjndr^ uxuzj mbxşlnd n_v çuz sg hrır ıuw^ şd nv ul hrır gzendzr şd nv ul şğmnd custz udşlr çuj hrır szuw suxuzg! 10- Ürbşğzşğg arduzeuj şd uwl huıihuğşlnj =nf ndışlr= şd auj szulg uğürlşl şd srsruwz ürbşğzşğg ihuinpzşğg çujuxndkrdz işhşl!

11- Itğndkşzt wuımujşul +ğumuz 30 +is$ .zuwnpndkrdzg ünğ,u,şlnf sri udşljzşlnd infnğndkrdzg uğürlşj Anüuçuğqndkrdzg! 12- Çşğuwr kupuhşındkşuz bğ<uzrz st< üızndu, Arduzeuznjr mulndu,nj ındğ=şğtz eröndu, huğı=şğg Anüuçuğqndkrdzg nğnbşj uzsr<uhti auındjuzşl şd giı zu.nğe zriır nğnbsuz mulndu,nj iuasuzşul fuğq=şğg gzendznp fuğqumulnj aşı =nzkğuk gzşl giı +ğrzr znwzhti şd Pulukrnw mulndu,z &çuiuc/ znğnündkşuz htı= ndzşzulnf nğnbşj auğm şpu, znğnündkrdzzşğg gzşl! 13- Giı wuzqzuğuğndkşuz^ Usşz$ İğçuöuz Huığruğ=r auğiuzşmuz snsşprzuj znğnü iuasuzşul ürzşğndz ıhşul juzmşğg nğnbşj pğmşl Huığruğ=uğuz^ uznzjst stmstm auı şmşpşjşuj uduüşğtjzşğndz jğndşlnd ausuğ! Fşğ< Uışzuhehrğ IRÜĞUZ MRDSRDBMTĞIUZ

189

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 189

25.04.2016 11:05:24


AUSUWZ?UWRZ MŞUZ?

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 190

25.04.2016 11:05:35


AUSUWZ?UWRZ UZJNDEUĞQŞĞ 2 YŞIĞNDUĞ- 11 UHĞRL 2016 Huığuiışj% S$H$W$ 2 YŞIĞNDUĞ- Htlmt Ağuıuğumvuındzg ağuhuğumr fğuw eğud Wnfity Auwğşzrr luwzubndzv stm ub.uıuirğndkrdzg^ nğ mnvndu, t {Fşğrz Şyğuır auwşğg^ 1915 şd Itğirs´!Ürğ=g mg çupmuzuw s+ıudnğuhti 900 sş,uerğ t<şğt! Wnfity Auwğşzr rğ uwi gzeuğqum nd ausuhuğyum ub.uıuz=rz ausuğ üğu, t luwzubndzv zşğu,umuz sg nğndz ıum eğndu, t {Hğrd=itl^ *üniıni-Eşmışsçşğ 2015^ Wnfity Auwğşzr´ iınğuüğndkrdzg! Mg zbuzumt nğ aşprzumg mg çzumr Hğrd=itlr st< şd znğ t nğ uduğırz çşğu, t uwi ub.uıuz=g! Ub.uıuirğndkrdzg zndrğndu, t Itğirsr auwşğnd nd uznzj şzkuğmndu, mnınğu,zşğndz! Uwi ünğ,rz .sçuüğr hubı+zg muıuğu, t Şuitsrz Mtırm!

4 YŞIĞNDUĞ- Auwuiıuzşuwj Uxu=şlumuz şmşpşjrz ı+zşj Fuğeuzuzj ı+zg nd ub.uğar vnği ,uüşğndz fğuw auwmumuz şmşpşjrzşğnd öuzüumzşğg p+puz<şjrz^ huz,ujzşlnf Uduğuwğr oumusuğır 1036 zuauıumzşğg% ihuğuhşı Fuğeuz Susrmnzşuzz nd rğ aşğni gzmşğzşğg^ nğnz= 451rz jnwj ındu, rğşzj +ğrzumnf nd çuğnwumuz wupkuzumnf mg buğndzumşz auwğşzuirğndkşusç huığuiışl çuönds auwnğerzşğ! Uwi ı+zr uxrknf İ$ Huıuğuü suındjndşjud

(tğrürdpr ausuzndz şmşpşjdnw st<! Uğuğnpndkşuz zu.uüuaşj nd =uğnöşj Anüb$ I$ Kukndl ;$ Fğe$ Uzndbşuz^ rim İ$ Huıuğuüg suınwj Anüb$ I$ Supu=ru Uçp$ Hti=riröşuz! İndğç huıuğuür gzkuj=rz muıuğndşjud Auwğuhşıumuz Supkuz=% Usşzuwz Auwnj Üuğşürz Ç$ Muknprmnir uznduzumnvndkşuz ı+zrz uxrknf! Itğndzumuz up+k=tz uxu< =uğnöşj Kukndl Auwğ İndğçg! 7 öºîðàô²ð- ê³Ñ³Ï»³Ý ¸åñ³ó ¸³ë ºñ·ã³ËáõÙµÁ« ·É˳õáñáõû³Ùµ ¸åñ³å»ï ʳãÇÏ ê³ñÁÉÁÇ« ³Ûó»ÉáõÃÇõÝ ïáõ³õ êáõñµ öñÏÇã ²½·³ÛÇÝ ÐÇõ³Ý¹³ÝáóÇ ÙݳÛáõÝ µÝ³ÏÇãÝ»ñáõÝ: ê³Ñ³Ï»³Ý ¸åñ³ó ¸³ë »ñ·ã³ËáõÙµÁ« §äÇÉ¿ù¦ ëñ³ÑÇÝ Ù¿ç« Õ»Ï³í³ñáõû³Ùµ ê»õ³Ý ²Ïûß»³ÝÇ ë³ñù»ó ÷áùñÇÏ Ñ³Ù»ñ· ÙÁ« áñáí Ù»Í á·»õáñáõÃÇõÝ ëï»ÕÍ»ó µÝ³ÏÇãÝ»ñáõ Ùûï: ºñ·ã³ËáõÙµÇ ³Ý¹³ÙÝ»ñÝ áõ ÙݳÛáõÝ µÝ³ÏÇãÝ»ñÁ ëï»ÕÍáõ³Í ˳ݹ³í³éáõû³Ý ÙÃÝáÉáñïÇÝ Ù¿ç ³éÇÃÝ áõÝ»ó³Ý Ùdzëݳµ³ñ å³ñ»Éáõ£ ²Ûë ³Ûó»ÉáõÃÇõÝÁ »Õ³õ µ³ñÇ Ñ³Ý¹ÇåáõÙ ÙÁ« áñ ½áõ·³¹Çå³Í ¿ñ ´³ñ»Ï»Ý¹³ÝÇ: ºñ·ã³ËáõÙµÇ ³Ý¹³ÙÝ»ñÁ ³éÇÃÝ áõÝ»ó³Ý ݳ»õ ÙݳÛáõÝ µÝ³ÏÇãÝ»ñáõ Ñ»ï ½ñáõó»Éáõ« Ùï»ñÙÇÏ áõ ç»ñÙ ÙÃÝáÉáñï ëï»ÕÍ»Éáõ §äÇÉ¿ù¦ ëñ³ÑÇÝ Ù¿ç: ²õ³ñïÇÝ« êáõñµ öñÏÇã ²½·³ÛÇÝ ÐÇõ³Ý¹³ÝáóÇ ì³ñã³Ï³Ý ϳ½ÙÇ ÀݹѳÝáõñ ø³ñïáõÕ³ñ êÇÉí³ ÂñÇù³ »õ ³ÛÉ å³ï³ë˳ݳïáõÝ»ñ ê³Ñ³Ï»³Ý ¸åñ³ó ¸³ë ºñ·ã³ËáõÙµÁ ÑÇõñ³ëÇñ»óÇÝ ç»ñÙûñ¿Ý:

7 YŞIĞNDUĞ- (tğrürdpr İ$ Fuğeuzuzj Şmşpşjdnw st< mğ+zumuz nd ub.uğarm auzerindkrdzzşğnf zbndşjud İ$ Fuğeuzuzj şmşpşjdnw ausuzndz ehğuj euind arszueğndkşuz 107usşumg! Uğuğnpndkrdzzşğndz zu.uüuaşj

191

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 191

25.04.2016 11:05:39


Huığruğ=umuz Gzeauzndğ Yn.uznğe Üşğb$ I$ Uğus İ$ Uğ=$ Uktbşuz^ rim İ$ Huıuğuüg suınwj şmşpşjdnw =uğnörv şd Ehğuj Euind zu.uüuag% Anüb$ I$ Kukndl ;$ Fğe$ Uzndbşuz! Zşğmuw tğ zuşd anüşdnğ anfrd% Uğc$ I$ Ö+ağuh ?azw$ Orfuzşuz! Fuğeuzuzj şğüvu.ndsçg euğqşul yuwlşjud rğ anwumuh şğüşjnpndkşusç^ huırd gzşlnf rğ rim wnçşlşuzrz! Huıuğuür gzkuj=rz ehğndkşuz uiırouz bznğandşjud Şğnduze İşhndaşuzr^ Uğkrdğ Sşiğnhşuzr^ Uğtı Uğçuwr^ Wndirm İu=suzr^ Sndğuı Vu=gğr^ Uğşü Ryt=lrr şd Buzk Tistğr! Itğndzumuz Up+k=tz uxu< =uğnöşj Uğus İğçuöuz! İ$ Huıuğuür uduğırz muıuğndşjud Anüşauzüiışuz hubı+z^ nğnd gzkuj=rz Kukndl Auwğ İndğçg stm ux stm muğeuj Ehğuj Euind çuğşğuğzşğndz şd uzjşulr ,uxuwnpzşğndz mus uzeuszşğndz uzndzzşğg! Mğ+zumuz uğuğnpndkşztz şı=^ {Zuöuğ Brğrz+plnd´ iğuarz st< iuğ=ndşjud İrğnw İşpuz! Uğus İğçuöuz zu.uüuaşj zuşd oubmşğnwkrz^ rğ =nf ndzşzulnf Kukndl Auwğ İndğçg^ Ö+ağuh ?uauzuz^ ?upu=uhşı Auwğr Rzt+zrdz^ uöüuwrz çuğşğuğzşğ şd uwl ünğ,rvzşğ! Audu=nwkr auzeriufuğz tğ Kupuwrz :nğandğer şd şğüvu.ndsçr uzeus Üuğtz Ktğöşuz! Rğşz wu<nğeşj Ultz Auogzlşuz^ nğ muğeuj şğüvu.ndsçr uwi ıuğnduz ışpşmuürğg! Wuwıuüğr gzkuj=rz Buzk Tistğ zşğmuwujud rğ w+ğrzu, stm şğucbındkşusç^ wşınw şğüvu.ndsçr sşzumuıuğndarzşğtz Ulri Buarz+plnd auzeti şmud Buzk Tistğr eubzumr gzmşğumjndkşusç! İtğlr Suwri+plnd uğıuiuzşj Öuğşa :ğu.ndzrr {Fuğeuzuz=´g^ rim Uğui Sşiğnhşuz znduüşj! Rğ iğır .+i=g uğıuiuzşj şğüvu.ndsçr ehğuhşı Çğb$ İşeğum İğm$ Iufndıauz! Wuwıuürğg buğndzumndşjud şğüvu.ndsçr uzeuszşğnd Çuğşmşzeuzr ınpuzj=nf! Rğ iğır .+i=g uğıuiuzşj zuşd şğüvu.ndsçr zu.uüua% Kukndl Auwğ İndğçg! Uwzndaşışd İğçuöuz A+ğ qşxusç üzuauıuüğşğ wuzqzndşjuz şğüvu.ndsçr uwz uzeuszşğndz^ nğnzjst şğmnd=g 40usşuw ,uxuwndkşusç^ rim szujşulşulzşğg şğşizusşuw ,uxuwndkşusç sui mg muösşz şğüvu.ndsçrz! Uwe uzeuszşğz trz Tlrö V+=btz^ Ulri Buarz+plnd^ İuğ+ İrğumuzşuz^ Uğtı Ndzoşuz^ Kulrz Stzt=bt-(gğkgzu^ Uzrku Ndzoşuz^ Hşğondar Hşırm+plnd Itsrğkub^ Auwm Üuaftor+plnd^ Uğsşzum İğm$ Üuöuzoşuz^ Zndhuğ Mrdötlıtfltkşuz^ Iuw= İuğtğ^ Üğrünğ Ktğöşuz^ Üuğtz Ktğöşuz^ Ultz Miim$ Auogzlşuz! Wuındm üzuauıuüğşğ wuzqzndşjuz zuşd Buzk Tistğr şd İrhrl Yt=knğni+plndr^ nğnzjst uxu<rzg Ausuliuğuzr sndı=r =zzndkşuzj st< wu<npndkrdz uğquzuüğu, t şd Ehğuj Euind buğ=şğtz auiu, .niıszulrj şğrıuiuğe sgz t^ rim şğmğnğeg% İrhrl^ usçnp< hnliuauwndkşuz ausuğ huğ,uz= euğqu, uzndz sg^ nğ rğ quwzg lişlr mg euğqzt Kndğ=rnw şd uğıuiuasuzr st<!

Andim çuz=g uğıuiuzşj Uğus İğçuöuz!

11 YŞIĞNDUĞ- Şğüvndar Tğlrz Knsu+plnd Brblrr {?tzk´ sbumnwkr mşeğnzrz st< iuğ=şj şğüuauzeti sg! Ausşğüg mg çupmuzuğ şğmnd çucrzzşğt şd rdğu=uzvrdğ çuczr gzkuj=rz sşmzuçuzndşjuz ıuizumuz şğüşğ! Şğüvndarrz m'gzmşğuzuğ ş+kg anürznj znduüu.ndsç sg$ .sçufuğ Şndğr Xşuıvtz=+^ eubzum% Otzmrö Hulktyt^ şğüşanz% İtğ=uz Huwiul^ ıanl% Kndğmndk Uly Ht=+plnd^ auğndu,uwrz ünğ,r=zşğ% ?tğts ?gğou^ şlşmığumuz mrkux% T+ömrdğ ?ti=rz^ hui mrkux% İtsra Hndğond şd fn=ul% Mt+=vt T+ömrdl! Tğlrz Knsu+plnd rğ wuwıuürğg muösu, tğ n_v sruwz auwşğtz şğüşğnf^ uwl zuşd wndzuğtz^ uzülşğtz^ )ğuzişğtz^ rıulşğtz^ kğ=şğtz nd şçğuwşğtz ,uz+k w+ğrzndszşğnf!

11 ö º î ð à ô ² ð - ä ³ ï ñ Ç ³ ñ ù ³ Ï ³ Ý ² à á é Ç Ùdzµ³Ý ѳÛñ»ñ« ä³ïñdzñù³ñ³ÝÇ ë»Õ³Ý³ï³Ý Ù¿ç ´³ñ»Ï»Ý¹³ÝÇ ³éÃÇõ ëÇñáÛ ë»Õ³ÝÇ ßáõñç ѳõ³ùáõ»ó³Ý« ·É˳õáñáõû³Ùµ ä³ïñdzñù³Ï³Ý ÀݹѳÝáõñ öá˳Ýáñ¹ ´³ñÓñ© î© ²ñ³Ù ²ñù»åë© ²Ã¿ß»³ÝÇ£ ÀÝÃñÇùÇ Ýå³ï³ÏÝ ¿ñ í»ñ³Ï»Ý¹³Ý³óÝ»É í³Ý³Ï³Ý ݳËÏÇÝ ëáíáñáõÃÇõÝ ÙÁª §²µ»Õ³ÃáÕ¦Á£ ²µ»Õ³ÃáÕÁ« ѳÛÏ³Ï³Ý ÑÇÝ ëáíáñáõÃÇõÝÝ»ñ¿Ý Ù¿ÏÝ ¿£ ÆÝãå¿ë ³Ûëûñ« ݳËÏÇÝ ßñç³ÝÝ»ñáõÝ »õë ´³ñ»Ï»Ý¹³ÝÇÝ« ÅáÕáíáõñ¹Á ïûݳËÙµáõÃÇõÝÝ»ñáí« Ëñ³Ë׳ÝùÝ»ñáí ÏÁ ÛÇß¿ñ ¹ñ³Ëï³ÛÇÝ 192

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 192

25.04.2016 11:05:40


»ñç³ÝÏáõÃÇõÝÁ£ Üٳݳå¿ë í³Ýù»ñ ³É Çñ»Ýó Ëëï³Ï»óáõÃÇõÝÁ ÏÁ ÃáõÉóÝ¿ÇÝ »õ í³Ý³Ï³ÝÝ»ñ ²µ»Õ³ÃáÕÇ ³éÃÇõ Ç ÙÇ Ñ³õ³ùáõ³Í áõñ³ËáõÃÇõÝ ë³ñù»Éáí ÏÁ ïûÝ¿ÇÝ ³Ûë »ñç³ÝÏáõÃÇõÝÁ£ ´áÉáñ ³ëïÇ׳ݳõáñÝ»ñª í³Ý³Ñ³Ûñ¿Ý ÙÇÝã»õ ³µ»Õ³Û« ѳõ³ë³ñ Çñ³õáõÝùÝ»ñáí ÏÁ Ù³ëݳÏó¿ÇÝ ³µ»Õ³ÃáÕÇ ïûݳËÙµáõû³Ý£ Îñëï»ñ Ùdzµ³ÝÝ»ñ¿Ý Ù¿ÏÁ ÏÁ Ïáãáõ¿ñ ݳ»õ ûñáõ³Û ٻͳõáñÁ£ ²Ûë ³éÃÇõ« ²µ»Õ³ÃáÕÇ ä³ïñdzñù ÁÝïñáõ»ó³õ Ùdzµ³Ýáõû³Ý Ïñïë»ñ³·áÛÝ ³Ý¹³ÙÁª Ðá·ß© î© Ø³Õ³ùdz ²µÕ© ä¿ëùÇëǽ»³Ý£ ê³ñùáõ³Í ëÇñáÛ ë»Õ³ÝÇÝ« Ùdzµ³ÝÝ»ñ »ñ·»ñáí áõ Ù³Ýñ³í¿å»ñáí ѳ׻ÉÇ å³Ñ»ñ ³ÝóáõóÇÝ£ ¶³Õ³÷³ñÇ ÷á˳ݳÏáõÙÝ»ñ »Õ³õ ݳ»õ »Ï»Õ»ó³Ï³Ý ß³ñù ÙÁ ÝÇõûñáõ ßáõñç£ Ø¿Ïï»ÕáõÙÁ Çñ ³õ³ñïÇÝ Ñ³ë³õ« êñµ³½³Ý Ðûñ ÑáõëÏ µ³Ýùáí£

13 öºîðàô²ð- äáÉëáÛ ä³ïñdzñù³Ï³Ý ²ÃáéáÛ í³Ë׳ݻ³É ·³Ñ³Ï³ÉÝ»ñ¿Ýª ÚáíѳÝÝ¿ë ÎáÉáï ´³ÕÇß»óÇ ä³ïñdzñù ³Ûë ï³ñÇ »õë ÛÇß³ï³Ïáõ»ó³õ Çñ í³Ë׳ÝÙ³Ý ï³ñ»¹³ñÓÇÝ ³éÃÇõ£ ԳɳÃÇáÛ ê© ¶ñÇ·áñ Èáõë³õáñÇ㠺ϻջóõáÛ Ù¿ç« ê© ä³ï³ñ³· Ù³ïáõóáõ»ó³õ ѳݹÇë³å»ïáõû³Ùµ ¶»ñå© î© Â³ÃáõÉ Ì© ìñ¹© ²Ýáõß»³ÝÇ£ ²ñ³ñáÕáõû³Ýó Ý»ñÏ³Û »Õ³Ý Ðá·ß© î© Ú³ñáõÃÇõÝ ²µÕ© î³Ù³ï»³Ý« ²ñÅ© î© ¶ñÇ·áñ ²õ© øÑÝÛ© î³Ù³ï»³Ý£ ê© ä³ï³ñ³·Á Ù³ïáÛó »Ï»Õ»óõáÛ »ñ¿óª Ðá·ß© î© ¼³ïÇÏ ìñ¹© ä³åÇÏ»³Ý£ ê© ä³ï³ñ³·Ç »ñ·»óáÕáõÃÇõÝÝ»ñÁ ϳï³ñáõ»ó³Ý Ý»ñÏ³Û Ñá·»õáñ³Ï³ÝÝ»ñáõ ÏáÕÙ¿£ Ú³õ³ñï ê© ä³ï³ñ³·Ç ó÷ûñ ϳ½Ùáõ»ó³õ ¹¿åÇ ê© ²Ù»Ý³÷ñÏÇã Ù³ïáõéÁ« áõñ ÏÁ ѳݷãÇÝ ÚáíѳÝÝ¿ë ÎáÉáï ´³ÕÇß»óÇ »õ ¶ñÇ·áñ λë³ñ³óÇ ä³ïñdzñùÝ»ñáõ ³×ÇõÝÝ»ñÁ£ γï³ñáõ»ó³õ å³ßïûÝ ºñ³Ý³ßÝáñÑ Ñáíáõ³å»ïÝ»ñáõ Ñá·õáóÝ Ç Ñ³Ý·Çëï£ Ú»ï ³ñ³ñáÕáõû³Ýó« ԳɳÃÇáÛ ÊݳٳϳÉáõû³Ý ÏáÕÙ¿ ë³ñùáõ»ó³õ Ñá·»×³ß ºÏ»Õ»óõáÛ ÎáÉáï ä³ïñdzñù êñ³ÑÇÝ Ù¿ç£ 27 YŞIĞNDUĞ- Hnsnzkrr S.rkuğşuz fuğcuğuzr iuzşğg^ rğşzj arszuerğ şd ız+ğtz Üuğşürz Huğiusşuzr şd ndindjrvzşğndz Uilrz Irbvrr^ Rğtz Irdftzorr şd İuğ+ Huğiusşuzr ndpşmjndkşusç uwjşlşjrz İ$ Yğmrv Uöüuwrz Arduzeuznj şd Örhtv! S.rkuğşuzjrzşğg zu. sışğsrm skznlnğır

st< byndşjuz Örhtvr ıpnj aşı^ uznz= .upujrz sruizuçuğ^ <şğs+ğtz öğndjşjrz nd uğıuwuwışjrz rğşzj itğg rğuğnd zmuısusç! Hnsnzkrr S.rkuğşuz Fuğcuğuzr ubumşğızşğg uxrkz ndzşjuz zuşd uwjşlşlnd Uöürz Iuz Hşığni Brğrz+plnd kuzüuğuzg! Anüuçuğqndkşuz Uışzuhşı Hşığni Brğrz+plnd nğhti Hnsnzkrr S.rkuğşuzr zu.mrz iuz^ uzqusç aşıu=ğ=ğndşjud uwjşlndzşğnd aşı şd rğ ynğquxndkrdzzşğg yn.uzjşj znğ işğndzerz! Ipu=g uwjşlşjrz zuşd ,şğuznjr çucrzg^ ışpşmndkrdzzşğ iıujuz ,şğuznjr ız+ğtzndartz şd wndöndszulrj huaşğ uhğşjuz ışpdnwz çzumrvzşğndz aşı öğndjşlnd gzkuj=rz!

2 SUĞI- Suğul Şğü nd Huğr Srndkrdzg Htbrmkubr ?upu=uhşındkşuz Uüukluğr Sbumnwkr Mşeğnzrz st< zşğmuwujnds sg iuğ=şj! Zşğmuwujndsg mg mğtğ {Uğu nd Busrğus´ uzndzg! Aö+ğ şğşdumuwndkşusç iışp,ndu, nd ihuxrv ub.uıuz=nf rğumuzuju,^ muğ,şi şğuör sg st<tz endği çşğndu, zşğmuwujnds sgz tğ^ nğ ,zndze m'uxztğ :nğşzujrr huısndkşztz nd

193

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 193

25.04.2016 11:05:41


mndüuğ öuğzşl sşğ znğ euğubğ<uzr exzşğg! Zşğmuwujndsrz zşğmuw trz Huığruğ=umuz Gzea$ Yn.uznğe Uğus İğçuöuz^ Htbrmkubr ?upu=uhşı Sndğuı Auörztıuğ^ Anüb$ I$ Kukndl ;$ Fğe$ Uzndbşuz^ S.rkuğşuz Sruçuzndkşuz ;$ Fuğeuhşızşğ Auwğ İuğüri nd Auwğ Wumnçni^ Yn=ğusuizndkrdzzşğnd zşğmuwujndjrv I=k$ Knğni Ulouz şd ausuwz=uwrz suğsrzzşğnd zşğmuwujndjrvzşğ nd uwi çuösu,u.i qşxzuğmrz +cuzeumnpzşğ! Fuğuünwğg çujndşlt uxu<^ İuğrz Uühub auwşğtznf^ rim Uğşd Muğşuz kğ=şğtznf çujuığndkrdz ındrz zşğmuwujsuz suirz!Uhu .+izumzşğg çşs ağudrğşjrz Htbrmkubr ?upu=uhşı Sndğuı Auörztıuğg^ nğhtiör uz Suğul Srndkşuz Uışzuhşı Çrdöuze Uühubr qşxusç iıuzuw uwi ürbşğnduz wndbuzndtğg! ?upu=uhşıg bznğaumulndkrdz wuwızşj nd gğud .uzeufux ouxu.+indkrdz sg! Uwzndaşışd azvşj auwmumuz şğucbındkrdzg şd zşğmuwujndsg imiud! Muösumşğhrvzşğg ustz rzv gğu, trz nğhtiör huğnpzşğnd ıuğuözşğg uğıuwuwışz euğşğ uxu< uhğndu, mşuz=r sg ışiuğuzzşğg! Zşğmuwujndsg mg çupmuzuğ şğmnd çucrzzşğt! Huğuüğnpzşğz trz Lşxzu Yuyuöşuz^ Euluğ ?t+it+plnd^ rim nd gzeauzndğ çşsueğrvg^ zbuzudnğ eşğuiuzndar Uzr Ryt==uwu! :uprz st< rğ suizudnğ ,uzğndkrdzg ndztğ Busrğusg zşğmuwujznp Euluğ ?t+it+plndz^ Uğu Üşpşjrmg zşğmuwujznp% Uğkrz Ouz Huauğ+plndz^ Uğu Üşpşjrmr kuündarz% Znduğeg zşğmuwujznp Üuğtz Tsrğmtl+plndz^ huauhuz erjndarz zşğmuwujznp% Ulrıu Sndklnd Irfuzşuzg^Zrizndi kuüudnğg zşğmuwujznp% Uğui Xrdiıts+plndz! Çuwj rğşzj çu.ınğnb suizumjndkrdzg ndztrz çnlnğz ul^ srzvşd wşırz eşğumuıuğg! Iuğuözşğg huığuiındu, trz Cuülrz Htwltğşuzr mnpst! Zşğmuwujndsg mğmzndşjud şğmnd uzüus şdi^ 18 Suğırz şd 1 Uhğrlrz!

7 SUĞI- {Uzuarı-Aşğsnz Fuğrb kuışğu. ndsç´g uwi ıuğr fuğuünwğ çujud znğ zşğmuwujndsnf sg^ Mşeğnzumuz İuzndj Srndkşuz mşeğnzuışprrz st<! Kuışğu.upg mg mnvndtğ

{Üu#v üuvusu=´ şd )ğuzişğtzt muıuğndu, huıbuoşjnds sgz tğ şd çşsueğndu, tğ Üğrünğ Irzvüuwg=ogr mnpst^ rim uğıueğrvz tğ Uzuarı Fuğrb! {Üuv üuvusu=´ uzndz kuışğu.upg kğ=şğtznf öudşbı sgz tğ^ nğ mg .+itğ usndizumuz euduouzndkrdzzşğnd şd yu.ndiızşğnd suirz! Kuışğu.uprz st< eşğşğ ndztrz İtlrz Fuğrb &Crdlrtk/^ Wnfity Üuğumt+öşuz &Wnfity/^ Ultz Uüstğouz &Ütnğü/^ Chrı Ri=tzıtğ+plnd-Üuluwog &uxu<rz Uztk/^ Hnd=tk Tğıts &şğmğnğe Uztk/^ Uğıubti Üuğkndz &huğıröhuz/ şd Ğu))r Üuluwog &irğuauğ/!

10 SUĞI-Sş, Hua=r Sr<rz=r uxrknf^ Htw+plndr İ$ Şğğnğendkrdz şmşpşjdnw Uinprm Ehğuj Euind uzeuszşğg^ krdnf 46 anür^ uxu<znğendkşusç şmşpşjdnw anüşdnğ anfrd Uğc$ I$ Srdxnz U$ ?azw$ Uwfuöşuzr şd Huığruğ=umuz Uknxr ?uauzuwrj Euitz% Uğc$ I$ Ütnğü U$ ?azw$ Vgzuğşuzr^ nd.ıuüzujndkşusç sşmzşjuz Mşiuğru^ Ri=tzıtğndz şd Fuüg) lgürdp! Nd.ıuüzujzşğg ousçuw şluz 2 Suğı Vnğş=buçkr! Ehğuj Euind uxu<rz muwuzg şpud Mşiuğruz^ ndğ 4 Suğırz^ Mşiuğrnw İ$ Üğrünğ Lndiudnğrv şmşpşjdnw st< İ$ Huıuğuü suındjndşjud qşxusç Srdxnz U$ ?azw$ Uwfuöşuzr! Uinprm Ehğuj Euig kt_ Mşiuğrnw şd kt Ri=tzıtğndzr nd Fuüg) lgürdpr st< İ$ Huıuğuüg şğüşj suwğ şpuzumnf! İ$ Huıuğuür uduğırz anüşauzüiışuz wuındm hubı+znf nüşmnvndşjuz arz nd znğ zz<şjşulzşğg! Wu<nğe +ğ^ 5 Suğırz^ Ri=tzıtğndzr ?uxuindz Suzmuzj şmşpşjdnw st< İ$ Huıuğuüg suınwj Ütnğü U$ ?azw$ Vgzuğşuz! Znwz +ğg Ehğuj Euind uzeuszşğg şd ?uauzuw Auwğşğg uzjuz Fuüg)lgürdp! Anz ışpdnwz Kupuwrz :nğandğeg oubmşğnwk iuğ=şj Ehğuj Euind şd ?uauzuzşğnd r huırd! Nd.ıuüzujndkşuz fşğ<rz +ğg^ 6 Suğırz^ auzeriudnğ İ$ Huıuğuü suındjndşjud Fuüg)lgürdpr İ$ Uiındu,u,rz şmşpşjdnw st<! Huıuğuürvz tğ şmşpşjdnw anüşdnğ anfrd Uğc$ I$ Udşıri ?azw$ Kuhubşuz! İ$ Huıuğuür uduğırz muıuğndşjud zuşd Uğşduüulr cusşğündkrdz! Ehğuj Euind uzeuszşğg rğşzj anüşdnğ ındğ=g suındjuzşlt şı= fşğueuğquz Rikuzhndl! 194

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 194

25.04.2016 11:05:43


11 SUĞI- Giı uduzendkşuz^ Rikuzhndlr Kt=zr= Ausuliuğuzr Gzmşğuwrz Arszuğmzşğnd {Uğg Ünfuzg´ iğuarz st<^ zu.uqşxzndkşusç İ$ Nimşçşğuz Şmşpşjdnw Irmzuzj Wuzqzu. ndsçrz^ {Sr<rz=r işpuz´ sg iuğ=ndşjud^ anfuzudnğndkşusç Uğar$ I$ Wnfauzzti Uğ=$ V+lu=şuz Üşğuhuw,uxr şd zu.uüuandkşusç Uğar$ I$ Lşdnz Uğ=$ Öt=rşuzr! İğuarz st< Anüşdnğumuzzşğnd şd uwğ ardğşğnd ausuğ iuğ=ndu, tğ huındnw işpuz sg! Huındnw işpuzg bğ<uhuıu, trz krdnf 160 rüumuz işxr zşğmuwujndjrzşğ! Huındnw işpuzrz fğuw Öt=rşuz Üşğuhuw,uxrz mnp=rz trz% Htbrmkubr ?upu=uhşı% Sndğuı Auörztıuğ^ Brblrr yn.-=upu=uhşı% Fuöütz Huğgz^ Auwğ Wumnçni ;$ Fğe$ V+yndğşuz^ İşğnfçt Vndhnd=tğşuz^ İndğç Wumnç Arduzeuznjr Anüuçuğqndkşuz Uışzuhşı Htğzuğ İuğghuw^ Suğsuğu *ğukşğkr :sçuüğuhşı% X$ Auııtoşuz^ Htbrmkubr ?upu=uhşır yn=ğusuizndkrdzzşğnd .nğağeumuz Zndğauz Çulu=+plnd^ Hşğo Rimtzıtğ+plnd^ Muknprmt ausuwz=tz anüşdnğumuzzşğ şd huıui.uzuındzşğ! Rim rüumuz işxrz st< ağudrğşul zşğnd muğürz trz Rikuzhndlr Suwğ ?upu=uhşındkşuz .nğağeumuz% Zuıru Kubtl^ Hnsnzkrr S.rkuğşuz Fğc$r Suıumuğuğ Suğszr Uışzuhşı% Xrku Zndğzndğ^ {Yuğni´r .sçuüğuhşı% Suwıu İuğri^ usiukşğkri :sçuüğuhşı% Su=ğndar H$ Wumnçşuz! Zşğmuw trz çuğşğuğzşğ% Rğsu Ynluı^ İtlsu Rimtzıtğt+ö^ Muösumşğhrv Wuzqzu.ndsçr uzeuszşğ% Xşauz İuğghuw^ İğndişum İndlkuz+plnd^ şd çuösukrd ndğrbzşğ! Zşğmuzşğndz ağusjndşjud gzırğ oub! Çujsuz .+i=g uğıuiuzşj şd zşğmuzşğndz çuğr üulndiı supkşj Irmzuzj Wuzqzu.ndsçr Uışzuhşındar% Suğr Srsuğ! Oubmşğnwkr gzkuj=rz .+işlnd ağudrğndşjuz Htbrmkubr ?upu=uhşıg% Sndğuı Auörztıuğ^ zuşd Uğar$ I$ Lşdnz Öt=rşuz Üşğuhuw,uxg! Uduğırz muıuğndşjud froumuauzndkrdz sg şd çu.ıudnğzşğ iıujuz irğndz zndtğzşğ! 11 SUĞI- Tiuşuz İuzndj Srndkşuz Fuğvndkşuz zu.uqşxzndkşusç Srndkşuz

iğuarz st< muösumşğhndşjud auzerindkrdz sg% 10ğe euğndz uhğu, sş, Suışzuürğ^ Uiındu,uçuz İ$ Üğrünğ Zuğşmujrr 12 Uhğrl 2015rz Fuırmuzr İndğç Hşığni Suwğ Iuouğrz st< (ğuziri=+ U$ İğçuöuz ?uauzuwuhşırz mnpst {Irşöşğumuz Şmşpşjdnw Fuğeuhşı´ axvumsuz uxkrd! İğuag çşğzt çşğuz lşjndz tğ sbumndkuitğ cnpnfndğenf! Çşsrz fğuw öşışpndu, trz Üğrünğ Zuğşmujrr^ Zuğşmuw fuz=r sş,uerğ zmuğzşğg^ snsşğ^ ubıuzumzşğ^ .zmusuz şd uwl suzğusuizndkrdzzşğ! *ğnduz çuzu.+iz tğ Uğaruhuırd I$ Lşdnz Uğ=$ Öt=rşuz Üşğuhuw,ux! Auzerindkrdzg mg anfuzudnğtğ şd zşğmuw tğ Huığruğ=umuz Yn.uznğe% Üşğb$ I$ Uğus Uğ=$ Uktbşuz^ rğ mnp=rz ndzşzulnf Anüb^ I$ Öu=tni ;$ Fğe$ *auzşuzg^ Anüb$ I$ Öuırm Fğe$ Huhrmşuzg^ Uğc$ I$ Üğrünğ U$ ?zw$ Iusuışuzg^ Anüb$ I$ Wuğndkrdz Uçp$ Iusuışuzg^ Anüb$ I$ Bznğa= Uçp$ I+zrmşuzg! Zşğmuw trz zuşd Auwğ Wumnçni Fğe$ V+yndğşuz^ çuğşğuğzşğ% Auwm Uiluzşuz^ Uğus Üushndğşuz^ mğkumuz sbumzşğ^ ausuwz=uwrz şd sbumndkuitğ ets=şğ! *ğnduz .+izumz tğ Tiuşuz İuzndj Srndkşuz Uışzuhşı% Suğrus Iğustğşuz^ nğ audu=nwkg çujud Suğsuğuwr .sçuüğuhşı% X$ Auııtoşuzr {Auöuğ Iuğr İ$ Üğrünğ Zuğşmujrr aşı´ .nğuüğşul ürğ=r zu.uçuztz auındu, sg muğeulnf! Suğrus Iğustğşuz uwi ,uz+kujndstz şı= kndşj uzndzzşğg uwz uzqşğndz nğnz= Zuğşmg uğşdsıuauwşğtzr fşğu,u, şz! Wrbşj Şğuzubznğa Üuğşürz Huığruğ= Iğuhrönzjrz nğ kuğüsuzu, tğ Zuğşmg^ öuwz q+zşlnf rğ a+ğ% Suaışir Uiındu,uındğ :uvuındğşuzr% 1926rz! Muıuğndşjud huiıuxr jndjueğndkrdz sg^ ndğ uğquzuüğndu, tğ Fuırmuzr İndğç Hşığni ıuouğr st< İ$ Üğrünğ Zuğşmujrr Irşöşğumuz Fuğeuhşı axvumsuz auzerindkrdzg! Uwzndaşışd çşs ağudrğndşjud Uğar$ I$ Lşdnz Uğ=$ Öt=rşuz nğ zşğmuwujndj ardkşp çuzu.+indkrdz sg^ zşğmuzşğndz suzğusuiz+ğtz çujuığşlnf Zuğşmujrrz ünğ,g! Uduğırz^ Tiuşuz İuzndj Srndkşuz Irmzuzj

195

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 195

25.04.2016 11:05:44


Wuzqzu.ndsçrz mnpst huıbuo gzendzşlndkrdz iuğ=ndşjud!

12 SUĞI- İ$ Wumnç Arduzeuznjr audu=uışprr st< Uzrr udşğumzşğnd suirz aşıu=ğ=ğumuz çuzu.+indkrdz sg iuğ=şj Muğir Sbumnwkr nd uğndşiır srndkşuz zu.uüua Ftıuk U=vuşt+ö^ uzüus sg şdi ndbueğndkrdz ağudrğşlnf auw cnpnfndğer ausuğ zndrğumuz nd huısumuz uwi fuwğr fğuw! Çuzu.+indkrdzg iuğ=ndşjud İ$ Wumnç Arduzeuznjr Anüuçuğqndkşuz anfuzudnğndkşusç^ Arduzeuznjr auiuğumndkşuz aşı muhşğnd huıui.uzuınd% Irmrz Kulrz Tğmrdztb-Muötr muösumşğhndkşusç! Zşğmuw trz Üşğuhuw,ux Lşdnz Uğ=$ Öt=rşuz^ İ$ Wumnç Arduzeuznjr Anüuçuğqndkşuz Uışzuhşı Htğzuğ İuğghuw şd sbumndkuitğzşğnd mnmrm .ndsç sg! Ftıuk U=vuşt+ö sui mg muöst sbumnwkr nd uğndşiır uwz suizuütızşğnd .ndsçrz^ nğnz= .nğuhti mg auimzuz nd m'gsçxzşz Uzrr kuüudnğndkşuz huısumuz uğct=g şd l,ndu, şz ub.uıuz=r^ nğhtiör Uzrr udşğumzşğg^ nğhti huahuzndkşuz uğcuzr ouğıuğuhşıumuz muxnwj sg gzeüğmndrz RDZTİ?*r sbumndkuwrz uğct=zşğnd juzmrz st<! Çuzu.+ig rğ zrdkg ausşsu, tğ ışiuşğrözşğnf nd .+indz lndiuzmuğzşğnf zşğmuwujzşlnf Uzrr bğ<umuw=r aşı sruirz suğemuwrz ünğ,+zr muğşdnğndkrdzg şd uwz ndindszuirğndkrdzg^ önği Muğir Sbumnwkr nd Uğndşiır Srndkrdzg rğuünğ,u, t Uzrr udşğumzşğtz zşği! Uduğırz^ çuzu.+ig wrbşjndj nğ Uzrr udşğumzşğndz st< muz 37 udşğum şmşpşjrzşğ^ nğnzj suirz ul suzğusuiz ışpşmndkrdzzşğ hrır zşğmuwujndrz rğ ağuıuğumşlr= ndindszuirğndkşuz st<! Andim çuz=g uğıuiuzşj Muknprmt ausuwz=r froumudnğ Öt=rşuz Uğ=şhrimnhri^ nğ bznğaudnğşj çuzu.+ig! 12 SUĞI- Ündömndzond=r İ$ Üğrünğ Lndiudnğrv şmşpşjdnw st< wrbuıumndşjud İ$ Üğrünğ Lndiudnğvr vuğvuğuz=zşğnd şd frğuh sızşlnd +ğg! Mğ+zumuz uğuğnpndkrdzzşğndz zu.uüuaşj Anüb$ I$ Kukndl

;$ Fğe$ Uzndbşuz^ rim İ$ Huıuğuüg suınwj Uğc$ I$ Üğrünğ U$ ?azw$ Iusuışuz! Şmşpşjumuz buğumuzzşğg şğündşjuz anüşdnğumuz euind .ndsç sg uzeuszşğndz mnpst% Wuğndkrdz Uçp$ Iusuışuz^ Üğrünğ U$ ?azw$ Iusuışuz^ Mnğrdz ?azw$ (tztğoşuz^ Ö+ağuh ?azw$ Orfuzşuz^ Wndirm ?azw$ Aşğmşlşuz^ Brğfuz ?azw$ Srdğöşuz^ Buatz ?azw$ *auzşuz^ Hşığni ?azw$ Hndlınd=şuz! Uduğırz^ Anüşauzüiışuz wuındm hubı+znf nüşmnvndşjud şmşpşjdnw fu.ouzşul anüşdnğ anfrd% Şpru ?azw$ Bndbuzşuz! Mğ+zumuz uğuğnpndkşztz şı=^ İrğnw İşpuz iuğ=ndşjud şmşpşjdnw iğuarz st<!

18 SUĞI- İusukrnw Ağuvşuw Uouxşuz iğuarz st< ı+zndşjud İuaumşuz Fuğcuğuzr lritr çuczr auiıuısuz wrizusşuw ıuğşeuğqg şd uwi uxrknf wrbuıumndşjud çzrm İusukrujr^ uğer çuzuiışp,ndkşuz arszuerğ% Muğhri Ouzormşuz! Qşxzuğmg huındu, trz% Üşğb$ I$ İuaum Şhim$ Subulşuz^ Uğar$ I$ Lşdnz Uğ=$ Öt=rşuz^ Fşğuhuındşlr A$ Üğrünğ Upuhul+plnd^ Anüb$ I$ Şprbt Fğe$ Ndv=ndzşuz^ Üşğh$ I$ Öu=tni ;$ Fğe$ *auzşuz! Zşğmuw trz% çzrm İusukrujrzşğ^ Kupuwrz :nğandğer Uışzuhşı% Şiuwr Itsrğ^ Wnçşlşzumuz Muğüuerğ Wuzqzu.ndsçr uzeuszşğ% Srağu z Ndlrmşu z^ Sşl=nz Üu ğu =t+it^ İ$ 196

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 196

25.04.2016 11:05:45


Ütnğü Şmşpşjdnw uzjşulr çuğşğuğ Sr=uwtl T)$ Wumnçşuzr üşğeuiıuztz% Irmrz Öuhtl WumnçşuzHrd=tğ^ Ouzormşuzr uöüumuz^ znwzuzndz% Muğhri Ouzormşuz^ =nwğ fuğcuğuzzşğnd ız+ğtzzşğ^ ndindjrvzşğ^ zu.mrz bğ<uzuduğızşğ şd ausumrğzşğ! Audu=nwkrz çujndsg muıuğşj İuaumşuzr ndindjvndarzşğtz% Uzr Itlrsşl=nz+plnd^ nğ rğ muğürz çşs ağudrğşj İuaumşuzr lritr ız+ğtzndar% Kulrz Sukni+plndz^ rğ ndpşğqg zşğmuwujzşlnd ausuğ! Iz+ğtzndarz np<ndzşj zşğmuzşğg^ uhu wuwızşj nğ rğşğuwu<nğe ünğ,ndztndkrdzzşğnf hrır ı+zşz fuğcuğuzr lritr çuczr auiıuısuz wrizusşumg! Wuwızşj kt uwi qşxzuğmg mg zndrğşz İusukrnw ,njtz endği şmu,^ auzğuhşıumuz bğ<uzr Rikuzhndluauw uğer çuzuiışp,ndkşuz xuafrğuzşğtz Muğhri Ouzormşuzr uzsşx wrbuıumrz! Uwzndaşışd çşsr .nğ=rz huğöndu, huiıuxrz fğuw auzeriuışizşğg ağudrğndşjuz euğşğ şı şğkulnd şd aşışdşlnd İuaumşuz-Zndzşuz fuğcuğuzzşğnd arszuğmndkşuz şd wşıuüuw öuğüujndszşğnd rğşğuwu<nğe yndlşğndz^ nğ ndztğ fudşğuüğumuz çuğqğ uğct=! Uwi ışpşmndkrdzzşğg zşğmuzşğndz mg yn.uzjndtrz fuğcuğuzr ndindjvndar İrdöuz Uvg=r mnpst^ rim huiıuxr huığuiındkrdzg rğumuzuju, tğ Lşdnz Ünwiuluğr zu.uqşxzndkşusç! Wuwıuürğg buğndzumndşjud üşpuğndşiıumuz çucznf! Çşsrz fğuw ınpuzjşjrz st< gze st< İuaumşuzjr 30 ubumşğızşğ^ nğnz= çşsumuz sş, fuğhşındkşusç^ fuğhşı eşğuiuzzşğnd zsuz^ stm ux stm mşuz=r mnvşjrz Muğhri Ouzormşuzr üğşkt çnlnğ çuzuiışp,ndkrdzzşğg! Uğıuiuzndkrdzzşğtz nsuzj m'gzmşğuzuğ şğucbındkrdz! İğuar .nğ=rz buğndu, tğ İuaumşuz Şğüvu.ndsçg nğ rğ pşmufuğrz% İşduz Um+bşuzr sumuzrz ıum^ znwzrz=z Um+bşuzr w+ğrzndsnf sşmzuçuzşj Ouzormşuzr şğmnd çuzuiışp,ndkrdzzşğg^ {Uxu<rz ausçnwğg´ şd {Bnp sg´! Rim şğürv Pndmui Uğöndsuz zşğmuwujndj çuzuiışp,r {*ğt +ğ´ çuzuiışp,ndkşuz fğuw w+ğrzndu, şğüg! Zşğmuwujndşjuz zsnwbzşğ% Muğhri Ouzormşuzr euigzmşğndarzşğtz% Npç$ İşeu ;uprmşuzr üğrvnf rğ euigzmşğn< suirz üğndu, mınğzşğ! Uduğırz çşs ağudrğndşjud kşğkri .sçuüğuhşındarz Su=ğndar H$ Wumnçşuz^ nğ zşğmuwujndj Suğsuğuwr .sçuüğuhşı X$ Auııtoşuzr ndpşğqg% üğndu, uwi uxrknf! Audu=nwkrz yumndsg muıuğşj İuaum İğçuöuz^ nğ uzumzmul sg gğud auzeriuışizşğndz^ uğıuiuzşlnf Ouzormşuztz ıuğrzşğ uxu< ünj inğfu, {Şğşmnwşuz up+k=´ çuzuiışp,ndkrdzg! Uduğırz zşğmuzşğg ağudrğndşjuz çnlnğndşlnd endğir iğuag iuğ=ndu, =+=ktwlr on. işpuzzşğnd bndğ<! Şl=rz^ çnlnğ zşğmuzşğndz ığusueğndşjuz Muğhri Ouzormşuzr ürğ=şğg^ {Uğui´ ağuıuğumvuıuz mnpst wuımuhti uwi

auzerindkşuz uxrknf ıhndu,! Uwi uxrknf bznğaudnğndkrdzzşğnd uğcuzujuz ndindjvndarzşğ% Axryirst Stwıuz şd İrdöuz Uvg=^ nğnz= <uz= fuızu, trz uwi qşxzuğmg muösumşğhşlnd ausuğ! 19 SUĞI-Uwi ıuğr şdi^ 5ğe$ uzüus% muösumşğhndşjud zmuğvndar ?ğriırz İultğrr r wrbuıum sr<-fuğcuğuzuwrz ü,uüğndkşuz sğjndsg^ Çuzmulkgr S.rkuğşuz Fuğcuğuzr İğuarz st<! S ğ j n d s r z suizumjşjuz sşğ uwcsnd 16 fuğcuğuzzşğndz ubumşğızşğg^ uxu<rz euiuğuztz imişul srzvşd 12 euiuğuz^ zuşd Mtırmyubuwr Ağuze Irz= Auwuiıuzjrzşğnd f u ğ c u ğ u z r ubumşğızşğg! Sğjndszşğg muıuğndşjuz şğş= auzüğnduzzşğnd fğuw! 1-4ğe$ euiuğuz^ 5-8ğe$ euiuğuz^ 9-12ğe$ euiuğuzr ıpu= şğş=umuz anürnf! Sğjndsr euıumuösrz sui muösşjrz% uğquzuünğ,% Uğbulnwi Üuihuğşuz^ zmuğrv% Uğkrz Itsrğor^ zmuğrv Suxltz Kt=rğıuplgouz^ uğndşiır .nğağeumuz% Suwıu İuğri şd Xşauz İuğghuw! 19 SUĞI- Suğul Şğür nd Huğr Srndkrdzg^ nğ çşs çuğqğujndju, tğ {Uğu nd Busrğus´ huğuwrz zşğmuwujndsg^ 1 Suğır muluwtz şı=^ euğqşul cusueğndşjud uğndşiıuitğ auiuğumndkşuz aşı şd Srndkşuz uzeuszşğg şğmğnğe zşğmuwujndsz t nğ iuğ=şjrz znwz wu<npndkşusç nd znwz çuğqğnğum muıuğnpumuzndkşusç! Uwi zşğmuwujndsg şdi üıud znwz ıu=ndm gzendzşlndkrdzg!

27 SUĞI- ?ğriınir Ağubuyux Wuğndkşuz

197

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 197

25.04.2016 11:05:46


ı+zg sş, nüşdnğndkşusç nd öuımumuz ağonduz=nf ı+zu.sçndşjud sşğ çnlnğ şmşpşjrzşğtz zşği! Aumuxum nğ uduü Buçuk +ğ^ aşxuışirluwrz =uzr sg muwuzzşğ şd lğuındumuz ünğ,umulndkrdzzşğ öündbndkşuz nd öü+zndkşuz uöeuğuğndkrdzzşğ ndppu, trz^ bşbışlnf nğ mğzuwrz uauçşmvumuz uğuğ=zşğ ışpr ndzşzul^ =upu=ri auwmumuz şd =ğriınztumuz srdi çnlnğ şmşpşjrzşğz ul wnğeşjuz auduıujşulzşğnf! Auwubuı kupşğnd şmşpşjrzşğndz ux<şd uzfıuzündkşuz .riı sr<njuxndszşğ qşx= uxzndşjuz niırmuzndkşuz mnpst! Ündsüuçndr Uknxuzriı Suwğ şmşpşjdnw sndı=rz {r=i-ğtw´r ünğ,r= eğndşjud şmşpşjr sıznpzşğg iındüşlnd zhuıumnf^ srdi kupşğnd st< ul kt_ =upu=ujrumuz auündiınf şd kt ausuöüşiıudnğ niırmuzzşğ aimnpndkrdz rğumuzujndjrz cnpnfndğer uzfıuzündkrdzg uhuanfşlnd zhuıumnf! Auöuğudnğzşğ yndkujrz şmşpşjrzşğ^ uhğşjuz =ğriınztumuz uwi sş,uünwz ı+zr ndğu. ndkrdzg şd {?ğriıni wuğşud r sşxşlnj^ +ğazşul t Wuğndkrdz ?ğriınir´ öuımumuz udşırinf np<ndzşjrz örğuğ! Şmşpşjrzşğndz st<^ ıupuduğ ı+zr auzeriudnğ İ$ Huıuğuütz şı= muıuğndşjud zuşd Uzeuiıuzr uğuğnpndkrdz şd muğsrğ audmrkzşğ çuczndşjuz auduıujşulzşğndz% r zbuz ?ğriınir wuğndkşuz!

27 SUĞI-Iupuduğr İ$ Huıuğuür suındjndstz şı= Uknxuzriı Suwğ Şmşpşjdnw Htöoşuz usrğu iğuarz st< iuğ=ndşjud ausuwz=uwrz suğsrzzşğnd gzendzşlndkrdzg! Huığruğ=umuz Gzeauzndğ Yn.uznğe Üşğb$ I$ Uğus İ$ Uğ=$ Uktbşuzr mnp=rz ışp üğudşjrz fşpuğudnğ anüşdnğumuzzşğ% İuaum İğçuöuzg^ Kukndl^ Öu=tni^ Öuırm^ Bznğa=^ Supu=ru Auwğ İndğçşğg! Ausuwz=uwrz suğsrzzşğnd fuğrvzşğnd aşı sruirz gzendzşlndkşuz zşğmuw üızndşjuz zuşd :nğağeuğuzr auw şğşiyn. uzzşğg% İtlrzu Inpuz^ Muğ+ Yuwluz şd Suğüuğ Şiuwşuz! Zşğmuzşğnd sr<şd zmuışlr tğ Kupuwrz :nğandğezşğnd Uışzuhşızşğnd şd uzeuszşğnd çujumuwndkrdzg!

Uğus İğçuöuz .+i= ndppşlnf zşğmuzşğndz^ zu. zşğmuwujndj Huığruğ=uğuzr hrdıotr ışpşmuürğg^ çujuığndkrdzzşğ ıulnf zuşd Huığruğ=uğuzr anfuzudnğndkşuz ıum ünğ,np arszueğuszşğnd suirz! Huığruğ=umuz Gzeauzndğ Yn.uznğeg zbşj nğ uwi arszueğuszşğtz buışğtz vşz mğzuğ +üındrl nd uwe huıouxnf t nğ arszndu, t {Wnfumrs-1461´ arszueğusg! Şğmğnğe zrdkg^ nğnd suirz uğıuwuwındşjud Uğus İğçuöuzg^ İndğruwtz şd Rğu=tz Kndğ=rnw st< üızndnp auw uhuiıuzşulzşğnd mus üupkumuzzşğnd auğjz tğ! İğçuöuzg erışl ındud nğ üupkumuzzşğnf aşıu=ğ=ğndşlnd ausuğ wuzqzu.ndsç sg muösndu, t% Iğeuı ?uauzuwr^ Iruzu Üusçuğnişuzr şd Lşdnz Buışuzr suizumjndkşusç! İğçuöuz Auwğg wşınw İ$ Yğmrv Uöü$ Arduzeuznjr Anüuçuğqndkşuz Uışzuhşı Hşığni Brğrz+plndtz ışpşmndkrdzzşğ ndöşj Arduzeuznjr auzerhumuj anpuıuğu,=r suirz! Uduğırz^ çnlnğ zşğmuzşğg stm ux stm s+ışjuz anüşdnğumuzzşğndz^ bznğaudnğşjrz öuznz= şd iıujuz ıupuduğr +ğnduw .nğağeuzrbg% öuımumuz muğsrğ audmrkzşğ! 29 SUĞI-Ğumgh Öuğu=+lndr Htlmt Ağuıuğumvuıuz mnpst lnwi gz,uwndşjud Fşğorauz Ör) lr+plndr {Uv=´^ .nğuüğşul ürğ=g^ nğndz üğubuğndkrdzg muıuğndu, tğ S u ğ s u ğ u w r .sçuüğuıuz st<! 28 SUĞI- Brblrr Üşğşösuzuıuz st< auzeriudnğ mşğhnf muıuğndşjud çujndsg Kndğ=rnw Auwnj sş,uzndz Huığruğ=zşğtz şğuzubznğa Supu=ru Uğ=$ *ğsuzşuzr uğquzrz! Uinprm Ehğuj Euind uzeuszşğnd mnpst buğumuzzşğnd şğüşjnpndkşusç üşğşösuzuıuz mşeğnzumuz ağuhuğumr fğuw muıuğndşjud Anüşauzüiışuz gzeauzndğ hubı+z! Uğquzg =uzeumndu, tğ sşğ uğct=udnğ

198

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 198

25.04.2016 11:05:47


=uzeumuünğ, nd zmuğrv Tğ+l İuğu)şuzr mnpst! Uğuğnpndkrdzg muıuğndşjud Uğus İğçuöuzr zu.uüuandkşusç! Uğquzg =uzeumndu, t oşğsum suğsuğt^ Brblrr üşğşösuzuıuz wuzqzu.ndsçr u<umjndkşusç! S+ıudnğuhti şğmnd sşkğ çuğqğndkşusç uğquzr huınduzeuzrz fğuw üğndu, şz Huığruğ=r uzndzz nd sumuzndzg şd ,zzeşuz şd fu.ouzsuz kndumuzzşğg^ rim u< şd qu. mnpsşğnd fğuw muw zbuzudnğ çuzuiışp, Rüzu İuğguiluzr mnpst sş,uzndz Huığruğ=r suirz q+zuüğndkrdz sg^ nğ çuzuiışp,umuz kxrv=nf nd *ğsuzşuzr uzndzg yuxudnğnp ınpşğ mg huğndzumt! Üşğşösuzuıuz Wuzqzu.ndsçr mnpst ağuıuğumndu, tğ zuşd kşğkrm sg% Şğuzubznğa *ğsuzşuz Huığruğ=r mşziuüğumuz ür,şğnd suirz! Uğquzr işd bpuğbg fuğ uxzşlt uxu<^ zu. uğıuwuwındşjud Öt=rşuz Üşğuhuw,uxg^ nğ zbşj kt rğ muğ,r=nf uwi uğquzg muzüzşjzşlnd nğnbndsg ustztz erhndm şd orbe =uwlz t nğhtiör sş, şmşpşjumuzr^ sş, auwnd^ sş,uzndz ürızumuzr wrbuıumg kuğs szuw Brblrr üşğşösuzuıuz st<! Wşınw .+işjud Huığruğ=umuz Gzeauzndğ Yn.uznğe Uğus İğçuöuz^ nğ gzeü,şj Şğuzubznğa Huığruğ=r muğşdnğ wuımuzrbzşğg! *ğsuzşuz Huığruğ=r uwi uğquzr çujndsnf wrbuğcuz kndumuz sg şdi uğquzuüğndşjud Brblrr auwnj üşğşösuzuıuz ıuğşüğndkşuz st<! Rim sşğ euğudnğ üşğşösuzuıuz st< uzsnxuzulr ets=r sg znğ stm uğquzz ul udşljud euğqşul Tğ+l İuğu)şuzr qşxusç!

29 SUĞI-Ausuwz=ri wuwızr uöüuwrzzşğtz^ çuğşğuğ Uğtı Tğ+l Tğmuzr &Şğmuzşuz/ Zndğiuz Üuhl+ Zu.uzrdkşğnd Gzmşğumjndkrdzg uğcuzr zmuındşjud iıuzulnd {?nfzır ouğıuğuğndşiır Wu<npndkşuz sğjuzum´g! Wrbşul sğjuzumg 24 Suğırz Rikuzhndlr Ouğıuğuğndşiır İşzşumrz st< muösumşğhndu, auzerindkşuz sg gzkuj=rz Uğtı Şğmuzşuzrz wuzqzndşjud *knsnkrf Ouğıuğuğndşiır Srndkşuz zu.uüua ?ndığtk T+ztzr qşxusç! Uğtı Şğmuzşuz işyumuzuıtğz nd fuğrvz t çuösukrd gzmşğumjndkrdzzşğnd^ nğnzjst

{Zndğiuzluğ´ gzmşğumjndkrdzg Brblrr Suğr+k Huzenmr st< ı+zşj rğ arszuğmndkşuz fukindzusşumg! Iuğşeuğqr ı+zumuıuğndkrdz muıuğndşjud auzeriudnğ mşğhnf! Anlırzmr suizumrj gzmşğumjndkrdzzşğnd 75 fşğrz fuğvuwrzzşğg stm ux stm rğşzj ünğ,ndztndkşuz suirz ışpşmuürğzşğ aupnğeşjrz! Auöuğudnğ ub.uıudnğzşğ ub.uıjznp uwi Anlırzmg huğüşdzşğ çub.şj zuşd 25 ıuğrt r fşğ Anlırzmr st< hubı+zufuğnp rğ ub.uıumrjzşğndz^ nğnzj muğürz muwrz Sndğuı Vu=uz^ *mrdik Kğr=u! Öuzuöuz şlnwkzşğnd uxgzkşğ rğ şlnwkg ndzşjud zuşd Fuğvndkşuz Zu.uüua Uğtı Şğmuzşuz nğ gzeü,şj kt uwi+ğ gzmşğumjndkrdzg m'uhğr rğ huısumuz +ğşğtz stmg! Uirmu fukindz ıuğnduz ıuğşeuğq sgz t^ nğ mg zbuzumt zuşd rğşzj ünğ,r imişlnd kndumuzg! Iuğrzşğg nğ=uz bndı uzjuz^ çuwj çzud ul erdğrz vşpud auizrl uwi auzüğnduzrz! {Sşğ sş,uünwz çu.ıudnğndkrdzz tğ stmöstmnd nd sşğ ünğ,umrjzşğndz zmuısusç uxmuw fiıuandkrdzg^ rzvhti zuşd sşğ uihuğtörz zmuısusç sşğ itğg! Ub.uışjuz= muğüuhuandkşusç nd fuwşlşjrz= fiıuaşlr ünğ,umrjzşğnd zşğeğndsg^ uwi+ğ arszuğmndkrdzg çnlnğ cusuzumzşğt udşlr ö+ğudnğ t^ çuwj mg auduıus nğ uimt ul udşlr yuwlndz mtışğnd hrır auizrz=´^ giud Uğtı Şğmuzşuz! Cusşğ buğndzumndnp öşmndjndszşğt fşğ< suizudnğ iğuar sg st< iuğ=ndşjud oub^ nğndz suizumjşjuz Brblrr ?upu=uhşı Auwğr Rzt+zrd nd yn. =upu=uhşı Fuöütz Huğgz! Oubr uduğırz auiıuındkşuz ıuğşeuğqr muğmuzeumg mığndşjud Uğtı Şğmuzşuzr nd ünğ,umjrz qşxusç! Uwi çnlnğtz fşğ< çnlnğ fuğvuwrzzşğg^ s+ıudnğuhti 75 anür^ .sçnfrz lndiuzmuğndşjuz! Zndğiuzluğ Anlırzmg^ nğ Kndğ=rnw çuösukrd =upu=zşğndz^ znwzrim Kndğ=ruwt endği% Hndlmuğrnw st< rz=zubuğcr huaşiır mınğzşğnd uxgzvumrj ouğıuğuğndşiır ünğ,uğuğzşğ mg stmışpt nd ub.uıuz= mndıuw s+ıudnğuhti arzü auöuğ ub.uıudnğzşğnd^ sşör ahuğındkrdz huıouxnp arszuğmndkrdz sgz t^ nğ Kndğ=rnw uxu<zumuğü auiıuındkrdzzşğnd juzmrz st< t! 30 زðî -ø³Õ³ùÇë ½³Ý³½³Ý ѳٳÛÝù³ÛÇÝ Ñ³ëï³ïáõû³Ýó ïÇÏݳÝó ϳ½Ù»ñáõ Ý»ñϳ۳óáõóÇãÝ»ñÁ, ê. Ú³ñáõû³Ý ïûÝÇÝ ³éÇÃáí, ³Ûó»É»óÇÝ ä³ïñdzñù³ñ³Ý »õ ÁݹáõÝáõ»ó³Ý ä³ïñdzñù³Ï³Ý ÀݹѳÝáõñ öá˳Ýáñ¹ ´³ñÓñ. î. ²ñ³Ù ²ñù. ²Ã¿ß»³ÝÇ ÏáÕÙ¿£ Ü»ñÏ³Û ¿ÇÝ Ý³»õ Ðá·ß. î. Ú³ñáõÃÇõÝ ²µÕ. î³Ù³ï»³Ý »õ ²ñÅ. î. ¶ñÇ·áñ ²õ. øÑÝÛ. î³Ù³ï»³Ý£ îÇÏÇÝÝ»ñáõ ³õ³Ý¹³Ï³Ý ³Ûó»Éáõû³Ý ÁÝóóùÇÝ, ²ñ³Ù êñµ³½³Ý µ³ñÇ ·³Éáõëï Ù³Õûó µáÉáñÇÝ »õ ßÝáñѳõáñ»ó ê. Ú³ñáõû³Ý îûÝÁ£ ²Ý¹ñ³¹³ñÓ³õ ϳݳÝó ѳٳÛÝù³ÛÇÝ Ï»³Ýù¿ Ý»ñë áõÝ»ó³Í ϳñ»õáñ ¹»ñ»ñáõÝ Ù³ëÇÝ£ ´³ñÇ ·³ÉáõëïÇ Ëûëù¿Ý Û»ïáÛ ïÇÏÇÝÝ»ñ Û³Ûï»óÇÝ

199

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 199

25.04.2016 11:05:47


Çñ»Ýó ëñïÇ Ëûëù»ñÁ£ îÇÏݳÝó ϳ½Ù»ñáõ ³Ý¹³ÙÝ»ñ ѳÏÇñ× ï»Õ»ÏáõÃÇõÝÝ»ñ ïáõÇÝ, ê. ¼³ïÏÇ ³éÃÇõ Çñ»Ýó ·áñÍáõÝ¿áõû³Ýó Ù³ëÇÝ£ гٳÛÝù³ÛÇÝ, »Ï»Õ»ó³Ï³Ý »õ Ùß³ÏáõóÛÇÝ Ñ³ñó»ñáõ ßáõñç ³ÏݳñÏáõÃÇÝÝ»ñ »Õ³Ý£ ÀݹáõÝ»Éáõû³Ý ³õ³ñïÇÝ »ñ·áõ»ó³õ ê. Ú³ñáõû³Ý §¶áí»³ ºñáõë³Õ¿Ù¦ ß³ñ³Ï³ÝÁ »õ ÑáõëϪ ²ñ³Ù ²ñù. Çñ ûñÑÝáõÃÇõÝÁ ï³Éáí µ³ÅÝ»ó ¼³ïÏáõ³Ý ѳõÏÇÃÝ»ñ£

30 SUĞI- Ltftzır {?uzrnz´ buğcuzmuğr iğuarz st< muıuğndşjud mulu zşğmuwujndsg şd 1 Uhğrltz imişul wuxu<rmuw +ğşğndz ul Rikuzhndlr buğcuzmuğzşğnd iğuazşğndz st< jndjueğndrl imiud cuhudtz sg^ nğ mg mğt { M n ğ i n d u , k x v n d z z ş ğ ´ ^ k ğ =ş ğ t z % { Ş r k r = ?ndbluğ´^ uzndzg! Uwi cuhudtzg huısndkrdzz t şğmnd suzndmzşğnd^ Hşınwrz &Aşğni Wumnçşuz/ nd Suğrusrz &Irlu Ndlndou/^ nğnz= rğşzj {Huvrm´ uzndznf kxvndzg yzıxşlt fşğ< şğç ındz mg fşğueuxzuz^ mg ışizşz nğ rğşzj ıuz st< ustz rzv mnğ,uzu, nd mnğindu, t! Uwihti^ uznz= stm ürbşğnduz st< mg mnğizjzşz rğşzj gzıuzr=zşğg şd mg imirz yzıxşl uznzj aşı=şğg! Nğçuznjr mus ynpnjzşğnd st< mg ürbşğşz şd suauiuğindx +ğşğ m'uhğrz! Nğçuznjr st< çu.ıumrj m'glluz ndğrb auw nğçşğnd^ nğnzj gzıuzr=zşğg zsuzuhti u=inğndu, şz! Auğrdğ ıuğr uxu< çnfuzeum auw cnpnfndğer ets ünğ,ueğndu, ışpuauzndkşuz şd u=inğr huısndkşztz höırm auındu, sgz t uwi^ nğ stm gzıuzr=r huısndkşuz .nğ=rz st< ndzr gzeauzğumuz çznwk!

Cuhudtzrz st< ül.udnğ eşğumuıuğndkrdz mg muıuğşz sşğ ausuwz=tz ,uz+k çuösukrd eşğuiuzzşğ^ rzvhti% Uzuarı Fuğrb^ Wnfity Üuğumt+öşuz^ Hşğondar Htğhtğşuz^ Üğrünğ Irzv=uwg=og^ H+pni Vulmgog+plnd^ Uğk+ Uğitzşuz^ İuğüri Uots+plnd^ zuşd kndğ= uznduzr eşğuiuz Uastı Ndö^ şd sş, nd höırm çuösukrd ndğrbzşğ! Cuhudtzr çşsueğrvzşğz şz% Tlu Ulşusuv şd Uxtz Ytğıtor! Mulu zşğmuwujsuz zşğmuw üızndşjud tğ Anüb$ I$ Kukndl ;$ Fğe$ Uzndbşuz^ nğ eşğumuıuğndkşuz muğürz^ +üzu, t şmşpşjumuz şğüşjnpndkrdzzşğnd uğquzuüğndkşuz st<! Cuhudtzg uğıueğndu, t Sbumnwkr Zu.uğuğndkşuz Buğcuzmuğr Gzeauzndğ Iz+ğtzndkşuz zşğeğndsnf^ Üuğu ?tır Cuhudtzr gzmşğndkşuz mnpst! Wrbşul cuhudtzg Kndğ=rnw st< huığuiındu, şd auwmumuz ışpuauzndkrdzg zmuğuüğnp uxu<rz şğmuğusşkğuc cuhudtzz tğ^ nğ nğhti luduünwz cuhudtz^ luduünwz itzuğr+^ luduünwz çşsueğndkrdz şd luduünwz suzv nd up<rm yn=ğrm eşğumuıuğzşğ 11 ordpr st< *i=uğr sğjuzumr kşmzu,ndr kşmzu,nd zmuındşjud! {Mnğindu, Kxvndzzşğg´g 1 Uhğrl 2016 Ndğçuk +ğndgzt imişul zşğmuwujndrl imiuz Uzüuğu^ Irwuğhu=gğ^ İhuğku^ Rösrğ^ Rösrk^ Suğırz şd Rikuzhndlr st<!

3 UHĞRL- Mğ+zumuz auzeriudnğ uğuğnpndkrdz sg ışpr ndzşjud Auw muknprmt Uknxuzriı İ$ Uiındu,u,rz şmşpşjdnw st<! Muknprmt ausuwz=tz 14 huıuzrzşğ nd huğsuzndarzşğ uxu<rz aupnğendkrdzg iıujuz qşxusç Uğar$ I$ Lşdnz Uğ=$ Öt=rşuzr! Itğndzumuz Up+k=tz uxu< =uğnöşj Öt=rşuz Uğ=şhrimnhnig^ nğ auwşğtz lşöndnf muğo sndı=t sg fşğ<^ .+i=şğg buğndzumşj kğ=şğtznf! Muknprmt ausuwz=r Froumudnğg giud nğ şmşpşjrz ,uprmzşğnf öuğeuğndu, t şd öuğeuğuz=r rsuiız uwz t nğ uwi 14 huıuzrzşğnd şd huğsuzndarzşğnd mşuz=z ul üşpşjrm ,uprmzşğnd zsuzr^ uznzj mşuz=r 200

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 200

25.04.2016 11:05:50


ustz stm fuwğmşuzrz ,uprmzşğ çujndrz^ znğ ykkndszşğ glluz! Up+k=tz şı= 14 huğsuzndarzşğz nd huıuzrzşğg up+k=zşğ uğıuiuzşjrz^ rim wşınw auzeriudnğuhti iıujuz uxu<rz aupnğendkrdzg! Mğ+zumuz uğuğnpndkşuz uduğırz gzendzşlndkrdz iuğ=ndşjud iğuarz st<!

3 UHĞRL-Mğ+zumuz nd ub.uğarm auzerindkrdzzşğnf muıuğndşjud Ündsüuçndr Eğir İ$ Wuğndkrdz şmşpşjdnw uznduz ı+zu. sçndkrdzz nd ıuğşmuz suıup+ğazndkrdzg^ zu.uüuandkşusç Huığruğ=umuz Gzeauzndğ Yn.uznğe Üşğb$ I$ Uğus İ$ Uğ=$ Uktbşuzr! *ğnduz İ$ Huıuğuüg suınwj Uğc$ I$ Şpru ?azw$ ?tğfuzoşuz! Wgzkuji İ$ Huıuğuür Uğus İğçuöuzr qşxusç ndğuğ mğşlnd uğı+zndkrdz bznğandşjud ehrğ Şğnduze Vrpıtsr! Itğndzumuz up+k=tz uxu< =uğnöşj Uğus İğçuöuz! Uduğırz muıuğndşjud Anüşauzüiışuz Hubı+z! Mğ+zumuz uğuğnpndkşztz şı=^ wuğumrj iğuarz st< iuğ=ndşjuz İrğnw İşpuzzşğ!Zşğmuzşğndz rğ iğır .+i=g uğıuiuzşj Kupuwrz :nğandğer Uışzuhşı Fuğndcuz Kufğu! Uz uzeğueuğqud zuşd muğşdnğ stm öuğüujsuz^ zbşlnf nğ mg huığuiındrz wuxu<rmuw ndindszumuz ıuğnduw ausuğ Mtırmyubuwr Auwuiıuzşuz ehğnjrz ığusueğşl yumşul FuxfuxşuzH+pnişuz fuğcuğuzr btz=g şd uwcs uzağucşbı muğüueğndkrdzzşğg mg muıuğndrz uwe ndppndkşusç! Audu=nwkr gzkuj=rz rz=zuçnd. şlnwk sg ndzşjud şğüvu.ndsçtz Muğhri Snimn) şuz^ nğ =uzr sg şğüşğnd sşmzuçuzndkşusç .uzeufuxndkrdz iışp,şj! İrğnw İşpuzr andim çuz=g uğıuiuzşj Uğus İğçuöuz! 5 UHĞRL- {Gzmşğ´ kuışğu.ndsçg^ Mşeğnzumuz İuzndj Srndkşuz çşsrz fğuw rğ

uwi ıuğnduz ,ğuüğr çujndsg muıuğşj mulu zşğmuwujndsnf sg! Uwi kuışğu.ndsçg^ stm =uzr ıuğrt r fşğ^ çşsueğrv Uğui Zuir sumuzrz ıum sşğ şğrıuiuğezşğg mg stmışpt şd uznzj mg zşğbzvt çşsuğndşiır oubumz nd gzmulndszşğg! İğuag lşjndz tğ usçnp<nfrz! Zşğmuwujndsg mg mğtğ {Üuhuğt´ gzeauzndğ .nğuürğg! Önwü fuğuünwğzşğnf uwi kuışğu. uprz ustz stm çucrzg ndztğ şğş=umuz zrdkşğnf ,r,upubuğc çucrzzşğ! Uxu<rz çucrzg mg mğtğ {Uğüşl=zşğ´ .nğuürğg^ {Uğqumndğer Uğüşl=zşğ´^ {Ürğndm Fndğul´^ Yn=ğrm krkşxzrm´^ rim şğmğnğeg% {Mşuz=şğ´ .nğuürğg% {*zzrmrz ındzg´^ {Up<rm ndöşl´^ {Btz=r muxufuğrv´ çucrzzşğnf! Zşğmuwujsuz st< eşğ ndztrz sşğ 13 şğrıuiuğezşğg^ nğnz= uğaşiıufuğc eşğuiuzzşğnd wu<npndkşusç usçnp< iğuarz st< =ğ=r<zşğnd şd ,r,upzşğnd uzfşğ<uzulr skznlnğı iışp,şjrz^ ustz fuwğmşuz luğndu, huaşlnf auzeriuışizşğnd ndbueğndkrdzg! Zşğmuwujndsg kğ=şğtznf tğ! Uwihti^ ül.udnğ eşğşğnd st< auzeti şmuz znwzrz=z çşsueğrvg% Uğui Zui^ Uğıu Uirmrmuz^ Uxtz İtstğoşuz^ Zuğ+ı Suğublşuz^ nğnz= fuğhşı .upuğmndkrdz jndjueğşjrz! Rğşzj m'gzmşğuzuwrz aşışdşul eşğumuıuğzşğg$ Uğıtz U=hub^ Uxtz İuphub^ ?luğu Ulkgyuğsu=^ Iruzu Vrlrzmrğşuz^ Muğtz Zuöuğtkşuz^ Zuırz Kub Sgpıgi^ Çşlrz Irdlmtğ+plnd^ İtğu Rw+zu Vu=su=og^ İtğıuğ Uğöndsuz! Uduğırz auzeti şmud Uğui Zui^ nğ bznğaumulndkrdz wuwızşj Mşeğnzumuz İuzndj Srndkşuz Uışzuhşı Ütnğü Hrdwrd=irs=tbşuzr şd ustz uznzj^ nğnz= +cuzeumu, trz rğşzj! İuğ=ndşjud zuşd buı on. =n=ktwl sg^ n ğ n d g z ku j= r z z şğ m u z şğ g b z n ğ a ud nğşjr z eşğumuıuğzşğg! 7 UHĞRL-Sşğ çşsşğnd wuwızr eşğuiuzndar şd çşsueğrv İ+ir Ozınwşuz^ uwi şpuzumrz şdi {Çuğşd´ mnvndu, znğ kuışğu.ndsçnf sg fuğuünwğ çujud (tğrürdpr İuzndj Srndkşuz st<! Zbuzudnğ eşğuiuzndarz nd çşsueğrvg^

201

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 201

25.04.2016 11:05:52


uwi şpuzumr ausuğ ul auduıuğrs szuj rğ nğnbsuz nd kuışğuitğzşğndz zşğmuwujud {Auği nd mşindğ Üzulgr st<´ .nğuüğşul auwşğtz ,r,upubuğc zşğmuwujndsnf nğndz^ çşsuürğz tğ İrsnz T=st=oşuz! Qşxzuğmg rğ zşğmuwndkşusç huındşj Uğus İğçuöuz^ rğ mnp=rz ndzşzulnf Ö+ağuh ?uauzuz^ Brblrr Yn.-=upu=uhşı Fuöütz Huğgzg şd İ$ Fuğeuzuzj şmşpşjdnw Kupuwrz :nğandğer Ç$ Uışzuhşı Nğer= Yuyuöşuzg! Zşğmuwujndstz uxu< çujsuz muğo .+iumjndkrdz sg ndzşjud Uğruzu Şuögog! Eşğuiuzzşğz trz Kulrz Htğhtğşuz^ Uilrz İrsnzşuz^ Lşzu Şzrşnğmuz^ İşduıu Itsrğor^ Uğkndz Mthtzlr+plnd^ ?tfgz Üuğuündb^ Zuırz Htğhtğşuz^ Uğuz Şzrşnğmuz^ Lröu^ Kulru şd İşduz Kndğ nd İuğ+ İuğu)! Uduğırz zşğmuzşğg ,uyşğnf rğşzj üzuauıuz=g wuwızşjrz eşğuiuzzşğndz nd çşsueğrv İ+ir Ozınwşuzrz! Kuışğuitğzşğndz rğ iğır .+i=g ndppşlnf^ İ+ir Ozınwşuz giud nğ znğ kuışğu.ndsçr uzndzg {Çuğşd´ mnvu, tğ^ nğhtiör sşğ çşsşğg^ sşğ iğuazşğg huğuh vszuz^ ausuwz=g üuw nd lşjzt uknxzşğg nd eşğuiuzzşğ şd auzeriumuzzşğ {çuğşd´ gişz rğuğnd! Andim çuz=g uğıuiuzşj Uğus İğçuöuz!

7 UHĞRL-Üuıgürdpr Anüşdnğ Anfrd Uğc$

I$ Üğrünğ U$ ?azw$ Iusuışuz lnwi gz,uwşj {Wndbusuışuz´ uzndznf smğıu, rğ arzü uz<uı auınğzşğg srşdznwz huahuzumr st<! Uwi arzü uz<uı auınğzşğg^ nğnz= mg .+irz sşör Üuıgürdpr uzjşulrz suirz^ muğüud mg ağusjzşz sşör aşışdşul zrdkşğg$ 1/ ?uwlşğ Üuıgürdpr uzjşultz srzvşd uwi+ğ^ 2/ Üuıgürdpr şmşpşjdnw anüşdnğ ihuiudnğzşğg^ 3/ Fuğvumuz ets=şğ şd +cuzeumndkşuz uxu=şlndkrdz Üuıgürdpr^ 4/ Mğkumuz şd srndkşzumuz auiıuındkrdzzşğ^ 5/ Wrbuğcuz ets=şğ! Rzvhti uwi arzü uzndzzşğtz wuwızr mg euxzuw^ Iusuışuz ?azw$ Auwğg buı luwz ndindszuirğndkşuz uxuğmuw euğqndju, t Üuıgürdp kupg şd orü fuızu, t nğhtiör n_v stm uzq mus şpşlndkrdz snxjndr! Arzü auınğzşğg^ lşjndz şz zuşd huısumuz lndiuzmuğzşğnf nd yuiıukndpkşğnf!

8 UHĞRL-Kndğ=rnw Buğcuzmuğr ?zzueuızşğnd Srndkşuz zu.mrz zu.uüua^ Rikuzhndluauw Ulrz Kuboşuz^ nğ uzjşul bğ<uzrz buğcuzmuğr =zzueuızşğnd ausub.uğauwrz srndkşuz zu.uüua gzığndu, tğ^ fşğgzığndşjud uwi hubı+zr ülnd.! Gzığndkrdzg ışpr ndzşjud Rıulrnw Huğr =upu=r st< muwuju, gzeauzndğ cnpnfr gzkuj=rz! Ulrz Kuboşuz Buğcuzmuğr ?zzueuızşğnd Srndkşuz uxu<rz mrz zu.uüuaz t! Uz zuşd Kndğ=ruwtz gzığndu, uxu<rz uzqz t nğ m'gzığndr uwi aşprzumudnğ hubı+zrz^ zuşd uxu<rz auw suizuütıg! Uwi znğ bğ<uzr ausuğ Ulrz Kuboşuzr +üzumuzzşğz ul mrz suizuütızşğ şz% (ğuziuwtz Röuhtl Iuztl şd Lşauiıuztz% Huğhuğu Anltzıtğ! 10 UHĞRL-Çuzmulkgr S.rkuğşuz fuğcuğuzr şğer=rz ıum^ sışğsrm skznlnğır st< zbndşjuz şğş= fuiıumubuı S.rkuğşuzjr euiuğuzumrj sıudnğumuzzşğnd wnçşlşuzzşğg^ rğşzj ,zzeşuz 90usşumrz uxrknf! Wrbşul sş,uğşulzşğz trz Suğsuğu-r şğmnd uğct=udnğ ub.uıumrjzşğ Fuğe Brmuaşğ nd Uğus Üushndğşuz^ şd Suğsuğu-r :sçuüğuhşı X$ Auııtoşuz! 202

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 202

25.04.2016 11:05:54


Zşğmuzşğg ,uyuauğndkrdzzşğnd zşğ=şd çucum çuğqğujndjrz wnçşlşuğzşğnd mşzuj!

Qşxzuğmg^ rğumuzujud S.rkuğşuz İuzndj Srndkşuz Fuğvndkşuz zu.uqşxzndkşusç^ S.rkuğşuz Sruçuzndkşuz anfuzudnğndkşusç nd Auw Muknprmt Ausuwz=r Froumudnğ Uğar$ I$ Lşdnz Uğ=$ Öt=rşuzr zşğmuwndkşusç! Zu. uxud+ındz İ$ Huıuğuü suındjndşjud S.rkuğşuz Sruçuzndkşuz Çuzmulkgr Uzuğuı Wpndkrdz şmşpşjdnw st<! Huıuğuüg suınwj Uğar$ I$ Lşdnz Uğ=$ Öt=rşuz Üşğuhuw,uxg^ uxgzkşğumuwndkşusç Sruçuzndkşuz şğmnd auwğşğ% Auwğ İuğüri nd Auwğ Wumnçni ;uwğuünwz Fuğeuhşızşğnd! ?uğnöşj Auwğ Wumnçni ;$ Fğe$ V+yndğşuz! Huıuğuür uduğırz Anüşauzüiışuz uğuğnpndkrdz muıuğndşjud Auııtoşuz^ Brmuaşğ şd Üushndğşuz gzıuzr=zşğnd wrbuıumrz! Şmşpşjumuz uğuğnpndkşuz uduğırz zşğmuzşğg uzjuz fuğcuğuzr auzeriuiğuag^ ndğ muwujud +ğnduz auzerindkrdzg! Zşğmuw trz wnçşlşuğzşğnd sşğqudnğzşğz nd ausumrğzşğg^ çuğşmuszşğg^ S.rkuğşuzr arz nd znğ iuzşğ^ S.rkuğşuzr şğş= ız+ğtzzşğg Şdu *ğuüşuz^ Tlıu Üuğumt+öşuz şd Üukru Fuğmg^ srdi fuğcuğuzzşğnd ız+ğtzzşğ^ şd ubumşğızşğnd ,znpzşğ^ mğkumuz sbumzşğ^ Ndindjvuj Arszuğmr nd Srndkşuz fuğvndkşuz uzeuszşğ! Audu=nwkrz çujndsg muıuğşj Srndkşuz Uışzuhşı Fuğeuz Hulsndsond! *ğnduz auzeriufuğz tğ Üuğrz Ktğöşuz! Sş,uğşulzşğndz ünğ,şğtz gzığndu, uğıuiuzndkrdzzşğnf a u z e t i ş m u z S . r ku ğ ş u z r u b u m ş ğ ı z ş ğ g ^ nğnz= suğöndu, trz rğşzj ndindjvndar Fşğu Vg=gz+plndr aimnpndkşuz ıum! Uwzndaşışd çşs ağudrğndşjuz şğş= sş,uğşulzşğg^ rzvhti zuşd mğkumuz sbumzşğ Cuülrz Tğstz şd Çui=ul Kt+ğtzlr^ nğnz= öğnwjzşğ rğumuzujndjrz wnçşlşuğzşğndz aşı! Wnçşlşuğzşğtz ustz stmg .+işjud srdi şğmnd=rz suirz^kuğsujzşlnf uzjşulr wrbuıumzşğ! Uhu Auwğ İuğüri ;$ Fğe$ Tğstz muğeuj rğ iğır .+i=g! Üğumuz wuwıuürğg fşğ< üıud Bndbuz Üulukubr şğüşğnf! Rğşz eubzumnf m'gzmşğuzuğ Uzzu Ütnğüşuz! Wnçşlşuğzşğg iıujuz wndbuzndtğzşğ şd ,upmşyndz<şğ! Yumsuz .+i=g uğıuiuzşj Froumudnğ Uğar$ I$ Lşdnz Uğ=$ Öt=rşuz! Auzetir uduğırz ardğuirğndkrdz muıuğndşjud fuğcuğuzr iğuarz st<!

10 UHĞRL- Üuıgürdpr İ$ Kuüudnğ şmşpşjdnw st< suındjndşjud iuıuğnpuj İ$ Huıuğuü şd muıuğndşjud uduzeumuz suıup+ğazndkrdz% zu.uüuandkşusç Huığruğ=umuz Gzeauzndğ Yn.uznğe Üşğb$ I$ Uğus İ$ Uğ=$ Uktbşuzr! İ$ Huıuğuüg suınwj şmşpşjdnw =uğnörv Anüb$ I$ Wuğndkrdz Uçp$ Iusuışuz! Zşğmuw tğ anüşdnğ anfrd% Uğc$ I$ Üğrünğ U$ ?azw$ Iusuışuz! Euindz st< ışp üğudu, trz İ$ Kuüudnğ şmşpşjdnw Kupuwrz :nğandğer Uışzuhşız nd uzeuszşğg! Şğüşjnpndkrdzzşğg sşmzuçuzşjrz İ$ Kuüudnğ Ehğuj Eui şğüvu.ndsçr uzeuszşğg% uxu<znğendkşusç fuğrv İşduz Btzouzr nd şğüşanzr gzmşğumjndkşusç Irmrz Fuğendar Itsrğoşuzr! Wgzkuji İ$ Huıuğuür^ Uğus İğçuöuzr qşxusç mriuiuğmuduü qşxzueğndşjud şmşpşjdnw ihuiudnğzşğtz Çğm$ Sndğuı Ndğuğumrğ Ehrğ Mniıuzşuz! Muıuğndşjud zuşd b=uzbuzr ındvndkrdz$ sş,uğşulz tğ wuwızr ouğıuğuhşı Zbuz Şupndhşuz^ nğ huğüşduığndşjud Mnlnışuz uğ,ukşuw b=uzbuznf nd {*ğazndkşuz ürğ´nf! Itğndzumuz Up+k=tz uxu< =uğnöşj Uğus İğçuöuz! Uğuğnpndkşuz uduğırz Anüşauzüiışuz wuındm Hubı+znf nüşmnvndşjuz İ$ Kuüudnğ şmşpşjdnw auzündjşul çnlnğ iuıuğnpzşğz nd u<umrjzşğg! İ$ Huıuğuütz şı= Uğus İğçuöuzr zu.uüuandkşusç şmşpşjdnw wuğumrj iğuarz Kupuwrz :nğandğer mnpst iuğ=ndşjud oubmşğnwk sg şd irğnw işpuzzşğnd bndğ< ausu.sçndşjuz kupşjrzşğ nd İ$ Kuüudnğ şmşpşjdnw gzıuzr=r uzeuszşğ! Çuğr üuliışuz .+i= uğıuiuzşj Kupuwrz :nğandğer Uışzuhşı Uğsuz Hrd=rdoşuz! Andim çuz=g uğıuiuzşj Wuğndkrdz Auwğ İndğçg! Auwğ İndğçr .+i=şğnd fşğ<udnğndkşuz wndbuzndtğzşğ wuzqzndşjuz Zbuz Şupndhşuzrz nd Sndğuı Miim$ Mniıuzşuzrz!

203

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 203

25.04.2016 11:05:55


MIUMR İ$ HUIUĞUÜ ŞD ANÜŞAUZÜİIŞUZ HUBI*Z İ$ YĞMRV UÖÜUWRZ ARDUZEUZNJR SUIĞUZ ST> 4 Uhğrl 2016 Şğmndbuçkr^ İ$ Yğmrv suığuz st< suındjndşjud mıumr İ$ Huıuğuü şd muıuğndşjud Anüşauzüiışuz Hubı+z auzündjşul çuğşğuğzşğnd% \ \ Zuöuğtk^ Wuğndkrdz^ Ütnğü Ndzoşuzr^ Sukndi T)$ Ndzoşuzr \ \ Uçrm T)$ Ndzoşuzr^ \ \ Uiındu,uındğ Wuğşzjr \ \ Auor Sukni İrsnzşuzr \ \ Puöuğni Aususoşuzr \ \ Wuğndkrdz Puörmşuzr \ \ Wuğndkrdz Zuöuğtknf Krdkrdzoşuzr \ \ Wuğndkrdz K+yauztlşuzr \ \ İuğüri-Şdın=iru Uiluzşuzr \ \ Muğuhşı Uğ.uzşuzr \ \ Xnöu Auzlşuzr \ \ Uğ.uzşuz^ Sniırvşuz şd Zuüüubşuz üşğeuiıuzzşğnd \ \ Ağuze Htwlrşuzr \ \ Üğrünğ şd Muğuhşı Sşl=nzşuzr \ \ Zşğiti Üğrünğşuzr \ \ Uğu=ir şd Wuğndkrdz Auwğuhşışuzr \ \ Wuğndkrdz Kudbuzoşuzr \ \ Sucum Şır=uğıtbr \ \ Uözrd Ytkğnynlr \ \ İuzend.ı-H+pni ?tltmşuzr \ \ Hşığni şd Uzctl Arzırm+plndr^ ,znpuj İukşzrm şd Fuğendar Htwlrşuzr \ \ Wuğndkrdz şd Auwmndar ?t+ğçtşuzr \ \ Zrmnpni şd Uğbulnwi Suösuzşuzr^ Ütnğü^ Suğrus=ndl^ Suğrus^ Rdpuçşğ şd İuğüri Ouöndsşuzr \\ W u ğ n d k r d z ^ Z n d u ğ e Ş ğ u z n i ş u z r ^ Vhlu=şuz şd Bnğşuz üşğeuiıuzr \ \ Öu=uğ şd Şxuzendar İuğnwşuzr şd öudmrz İrğuğyrr \ \ Uğus İuğüri Knfsuişuzr \ \ İusndtl Auöğnwşuzr şd Auöğnwşuz üşğeuiıuzr \ \ Ktğtö Muıhuzr \ \ *lmu Uğiluzşuzr \ \ Sşiru Riçrğşuzr \ \ :ukndz şd Uğbulnwi Lndirzşuzr \ \ Öuhtl Itsrğoşuzr şd Itsrğoşuz nd

\\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\

\\ \\ \\

\\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\

Suösuz üşğeuiıuzr Upudzr Hu=gğog+plndr Lşdnz Çuğndzumr Fuğendar şd Smğırv Smğırvşuzr şd ?rdğ=oşuz üşğeuiıuzr Şenduğe Üul)uşuzr İrğfuğe Hvu=oşuzr Aşğsrzt T+özulhuzışuzr Şğnduze Mrdlltr Uğsşzndar^ Suğrus Hndıu=r Uğışsri ?gğ==rlritlrr Znduğe Rdğmrdhlrd+plndr Hşğondar Uğiluz+plndr Uğbulnwi Üuğuüubşuzr İuaum Suzoglg=r İrğuğyr Uiuındğşuzr Uğyrzt^ Uğsuz^ Fuauz Fuwlnwşuzr Fuwlnwşuz-Şpruwşuz şd Şprmşuz üşğeuiıuzzşğnd Zndzru Mrdltğr Sşlrzt Zuouğşuzr Zşmıuğ Hrdwrd=üuöuzog+plndr ,znpuj^ a+ğg Üuxzrm :zeusşuzr^ İndğtz Htğhtğşuzr^ a+ğ% Üğrünğ Htğhtğşuzr^ s+ğ% Hşğondar Htğhtğşuzr^ s+ğu=ğn<% (ndlruzt Şuögoşuzr^ Şuögoşuz nd Htğhtğşuz üşğeuiıuzzşğnd Ubnı^ Uğbulnwi Üğrünğşuzr *zzrm Üuğuüubr Uzuarı Brbsuzşuzr Çşğmğndar İuktz Ünpndb+plndr Axryirst Öullu=şuzr Uğbulnwi Uwzuoşuzr Bu=t Vuzoşuzr Znduğe Üulnwşuzr Uzeğuzrm ?tbuhşuzr Auwmndar :ıgğşuzr Sulfrzt-Uğus Sşlr=şuzr Irsrkğr-İğçndar Ltftzır Fşziuz Inynlr Zbuz Tğ+pndlluğgr Crğuwğ Hrhtğr Srağuz Ir=rorr Uğkrz Şglıgör Udşıri Üuöuzoşuzr

204

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 204

25.04.2016 11:05:55


MIUMR İ$ HUIUĞUÜ ŞD ANÜŞAUZÜİIŞUZ HUBI*Z İ$ YĞMRV UÖÜUWRZ ARDUZEUZNJR SUIĞUZ ST> \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\

Uğbulnwi Iruzu Şupogr Uğus İuaum+plndr Uğu=ir Htğhtğşuzr Srzui Uğuh+plndr Suiri Aşğsrzt Hulşuzr Ö+ağuh Suğnd=şuzr Knfsu Uduü ?azw$ Brmuaşğr Znduğe-Smğırv İuzou=şuzr şd İuzou=şuz üşğeuiıuzr Üğrünğ-Bu=t ?ğriırz Fuğulr Sriu= Fuğeuzşuzr Fşğcrz Yuznişuzr Şğuzndar Üuğumt+öşuzr İ+zu -Sşluzr-Fuğendar ?rdvrd=hrdltzır Irüğuz Ytalrfuz+plndr^ Sriu=Yuxuzqşs Ytalrfuz+plndr^ İrğfuğe Ubg=r Uığrzt Snirmşuzr Buarz Ulkgzıtprğstzormrlltğr Wumnç-Öuhtl Ndsndkşuzr Suwıu Krd)t=orr Tkrl Aulluoşuzr Suzzrm Busnwr

18 Uhğrl 2016 Şğmndbuçkr^ Arduzeuznjri İ$ Yğmrv Suığuz st< suındjndşjud İ$ Huıuğuü şd muıuğndşjud Anüşauzüiışuz Hubı+z%

anüdnjz r auzüriı! İndğç Huıuğuüg suındjuzşj İ$ Yğmrv Uöüuwrz Arduzeuznjr suığuz Anüşdnğ Anfrd%

gzıuzr=zşğnd zz<şjşulzşğnd anüdnjz r auzüriı!

\\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\ \\

UĞC$ I$ HŞIĞNİ ?AZW$ HNDLIND?ŞUZ İ$ İşpuzrz ihuiuğmşjrz Çğb$ İuğmuduüzşğ% Fuağus Lrdltoşuz şd Lşdnz Ündwndsoşuz! Şğüşjnpndkrdzzşğg muıuğndşjuz ağudrğşul ehğuj mnpst^ uxu<znğendkşusç şğucrbı Çğb$ Zbuz İğm$ Vulmgoşuzr! ANÜUÇUĞQNDKRDZ İ$ YĞMRV UÖÜUWRZ ARDUZEUZNJR ***

Arduzeuznjri çuğşğuğndar%

İ+zu Hulşuz Suzndmşuzr zuşd rğ auzündjşul ,znpuj

Itğ şd Irmrz I+=k$ İrzuz-Upudzr Hulşuzzşğnd şd öudumuj Suğr^ Wumnç şd Smğırv Hulşuzzşğnd^ Npçujşul usndiznwz Iruğ (tğırzuzı Suzndmşuzr^ sş, ,znpuj Itğ şd Irmrz Wumnç-Suğrqu Hulşuzzşğnd şd öudumuj İrzuz^ Lrdir^ Uğıubti^ Axryirstr^ Itğ şd Irmrz Wumnç şd Tlhri S.rkuğşuzzşğnd şd öudumuj İuaum^ Üğrünğ^ Uğsşzum^ Öuğşa^ Upudzr^ Öuğkrm şd Şhğu=itr zuşd Hulşuz^ S.rkuğşuz şd Suzndmşuz

Uğuğnpndkşuzj auzeriuhşışj şd =uğnöşj%

ANÜB$ I$ ÖUIRM FĞE$ HUHRMŞUZ İ$ Huıuğuüg suındjuzşj%

UĞC$ I$ HŞIĞNİ ?AZW$ HNDLIND?ŞUZ İ$ İşpuzrz ihuiuğmşjrz Çğb$ İuğmuduüzşğ% Fuağus Lrdltoşuz^ Lşdnz Ündwndsoşuz şd Çğm$ Ndğuğumrğ Ehrğzşğ! Uxud+ışuz şd İ$ Huıuğuür şğüşjnpndkrdzzşğg muıuğndşjuz ağudrğşul ehğuj mnpst^ uxu<znğendkşusç şğucbıuhşı Çğb$ Zbuz İğm$ Vulmgoşuzr! ANÜUÇUĞQNDKRDZ İ$ YĞMRV UÖÜUWRZ ARDUZEUZNJR

205

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 205

25.04.2016 11:05:55


SURP PIRGİÇ DERGİSİ ÜCRETSİZ ABONELİK FORMU Adı: ............................................................................................................................................................................................ Soyadı: ......................................................................................................................................................................................... Mesleği: ............................................................................................................................................................................. Doğum Tarihi: ...................................................................................................................................................................... Firma Adı: .......................................................................................................................................................................... Ev Adresi

İş Adresi

Adres: ................................................................................................................................................................................... .....................................................................................................................................................................................................

Semt: ...................................................................................................................................................................................... Şehir: ..................................................................................................................................................................................... Ülke: ...................................................................................................................................................................................... Ev Telefon: .......................................................................................................................................................................... İş Telefon: .......................................................................................................................................................................... Gsm Telefon: .......................................................................................................................................................................... E-Posta: ................................................................................................................................................................................ Ücretsiz abonelik için formu doldurarak lütfen bize ulaştırın. Adres: Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Zakirbaşı sokak no:32 - 34020 Kazlıçeşme - İstanbul / Türkiye Telefon: +90 212 582 50 50 - +90 212 510 80 52 Faks: +90 212 582 69 91 e-posta: markrid.arslan@surppirgic.com

206

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 206

25.04.2016 11:05:56


YŞIĞNDUĞ-SUĞI usrizşğndz İ$ Yğmrv Uöüuwrz Arduzeuznjrz şpu, şz aşışdşul zndrğuındndkrdzzşğg$ UZEĞUZRM ITSRĞOR*PLNDR WNDP$ UXKRD Irüğuz Uğkrzşuz 100^ Cuü Sndklnd 20! *ZZRM HTĞMOŞUZR WNDP$ UXKRD Uzzrm Lndrö Ündwndsoşuz 500^ Hşı+ Ytzr :uvuındğşuz 300^ Ouz Uzr Üuaftoşuz 300^ Su=ğndar Suğüuzşuz 300^ T+öüuz-İ+zu *pndö 120^ Znduğe Çuğişp Ouzormşuz 100^ İuğüri Auigğog 50^ (nduk Mt+zul 50^ Uwlu Uztk Auııtltğ 50! ÜNAUĞ UÜVUSHTBR WNDP$ UXKRD İuğüri Auigğog 100! KUÜNDAR HUĞİUSŞUZR WNDP$ UXKRD Kusuğ Rhğuars Hukğr 100! ÜŞPNDAR *ĞKU?T*BTŞUZR WNDP$ UXKRD Şğnduzendar Vukg= 50! LNDİRM ÜNDĞNDVUWR WNDP$ UXKRD Öuhtl Şulgz 50! BUARZ I*ZRMŞUZR WNDP$ UXKRD Irğndar İ+zmndk 100! UZZU UWĞUZOGR WNDP$ UXKRD Xrku Uöuğ 50! LNDRÖ YT??RDVRD?ŞUZR WNDP$ UXKRD Uğr Hulşuz 100! İTLLU ÜNZOUWR WNDP$ UXKRD Suwıu Sndiuhrzr 100! ŞĞ>UZRM HULVG?R WNDP$ UXKRD Smgğ Arditwrz 200^ Yuğri Thrl 50! İRLFU KNĞUZR WNDP$ UXKRD Mrdllrd Üulıgğgs 40! SUZNDM ÜNYTĞR WNDP$ UXKRD Uğıub Vgku= 100^ Wnfauzzti Mrdlşuwlu 50^ Uğıub T+övtlr= 100^ I+puz Vrktlr 50^ Kuündar Lrsuz 50! LNDİRZ TLFUZR WNDP$ UXKRD Suwıu Sndiuhrzr 50! ŞSRLAUZR KU?GOGR WNDP$ UXKRD Ultz ?t+ğ+plnds 200^ Nsz 50^ İrğuznwb ?t+ğ+plnd 100^ Sndğuı ?t+ğ+plnd 500! BZNĞARM KUBR WNDP$ UXKRD Rimtzıtğ Şulgz 50^ ?şğnfçt Itlrot 100! ŞPRİUÇTK ÜNDÖTLR WNDP$ UXKRD Fuğndcuz Şuzuğ 50^ Uğsşzum Itıt+plnd 100! AUOGHUHU TĞİNWR WNDP$ UXKRD

Uwıu Ütnğü Htzlr+plnd 100^ İrlfu Fuğeşğşi Htzlr+plnd 100^ Frlsu Rzbvşuz 100! HTĞMRDÖUĞ ITSRĞLRŞUZR WNDP$ UXKRD Uğk+ Aukts+plnd 50! XNÖSUĞR UÜUĞUİR WNDP$ UXKRD Gzıuzr=g 1$000! ZUÖRM KTĞMT?R WNDP$ UXKRD Ulri Stzrıtmşuz 145! UPUDZR ULŞUZU?R WNDP$ UXKRD Uzr Sumuğ 100! SŞLR? TĞKRD(T?R WNDP$ UXKRD Uğuğuı Srğtb+plnd 50! ZNDĞAUZ İTVMRZR WNDP$ UXKRD Uğsşzum Itıt+plnd 50! FXUSBUHNDA ?T?LR?ŞUZR WNDP$ UXKRD Hşğo Knxzrm 50! ÖŞZNÇ KN?ONDR WNDP$ UXKRD Ausçuğ Mt+=ıtsrğ 100^ Suzndm Kn=uv 50! SUĞR ZŞĞMRÖŞUZR WNDP$ UXKRD Arlıu Uğitz Şuğsuz 250! İUĞÜRİ MRDSRDB?T*WLRDR WNDP$ UXKRD Şuikuzmuv gzıuzr= 1001 SRZUİ MRDZTBİTFTĞR WNDP$ UXKRD St=r=tğ gzıuzr= 250! MRDLAUKGĞ BUBSUÖR WNDP$ UXKRD Wnfauzzti Vu=gğ 50! ZNĞUWĞ S:OŞUZR WNDP$ UXKRD İş)u Zncıu Hndıu= 50! WUMNÇ ITSRĞORR WNDP$ UXKRD Stmr Aulındz I+ik+plnd 100^ İ+zu Hrbuğ 100! UWL ZNDRĞUINDNDKRDZZŞĞ C.A.R.S. 9$194$023^ Saint Sarkis Charity Trust 73$097$50^ Üulndiı Mrdlhtzmşuz ) nzı 73$937$393 Xndır Tğ+l Htğhtğşuz 600^ Zndğauz Çuğndzumşuz 1$500^ İ+zu Sşlr=şuz 500^ Uzzu Üuwu 1$500^ Uzuarı Irliröşuz 7$000^ Zbuz Mt+zord 132^ Irmrz Huğnzşuz 294^ Srağuz *zndğ 2$500^ Sr=t Kuboşuz 150 ınluğ^ Lşdnz-Frnltk Uçtlşuz 200 ınluğ^ Uğu Uğsuz 500 ınluğ^ I+=k$ Eşğşzrm Eşğqumşuz 50 ınluğ^ Zuztw Zrmnpnişuz 100 ınluğ^ Uzuarı Irliröşuz 1$928^ Uğkrz İuğuwlg 5$000^ Srzui Tsrğöt 500!

207

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 207

25.04.2016 11:05:56


YŞIĞNDUĞ-SUĞI usrizşğndz ÖRHTVrz şpu, şz aşışdşul zndrğuındndkrdzzşğg ZNDUĞE UĞÖNDSUZR WNDP$ UXKRD Üuxzrm Üuğrz Ö+ğu+plnd 100! İUĞÜRİ ÜUZITSRĞR WNDP$ UXKRD Fuğndcuz Cuzrz Vu=gğ 100^ Wuğndkrdz Itsrğ 50! ZŞĞMRÖ MRRLR WNDP$ UXKRD Buarz Mrdztb 50! MRDLAUKGĞR WNDP$ UXKRD Srğouz T+öüuwu 100^ Suıktni Bubsuö 100^ Çşzrusrz Rzmrllr 50^ Uğk+ İşeu Ü+lnd 50! AUOGHUHU TĞİNWR WNDP$ UXKRD Arlıu Rimtzıtğ Tğinw 100^ Auğndz Öuğndar ?tvtor+plnd 100^ Ulş=iuz Ündsub 100^ Üuırs Hrğni 100! UPUDZR ULŞUZU?ŞUZR WNDP$ UXKRD Kusuğu Zröusşuz 870! KRDĞ?UZ MUĞR?ŞUZR WNDP$ UXKRD Uğui Htğhtğşuz 50! CRLHTX ÇUĞNDZUMŞUZR WNDP$ UXKRD İrlfu Yuyuöşuz 100^ (tğrındz Vuğvg 50^ Uğkndz Ulşuz 50^ Zulr Zuouğ 50^ (uwr= Üuluwoşuz 50^ Aşğsuz Wnfityşuz 50! UPUDZR ITSRĞOR*PLNDR WNDP$ UXKRD Üuğşürz Uğkndv 50^ Ütnğü Ynluı+plnd 50^ Mrdlhtzm K+yond+plnd 50^ Üuırs Hrğni 100! BZNĞARM KUBR WNDP$ UXKRD Uğus Itsrğor 200^ Rğsu Muötğ+plnd 150^ Üuçğrtl Üuğukub 100^ Uğbuzmrdl Itsrğ 50^ Fuğndcuz Vu=gğ 50! ĞU((R ITSRĞLRR WNDP$ UXKRD Üuırs Hrğni 150^ Lndk)rm K+yond 100^ Lndröu Tlthub+plnd 50^ Rhğuars Rdmt 50^ Ağuzendar Vupluşuz 50^ Üuğşürz Uğkndv 50! WUMNÇ ÜULUWOGR WNDP$ UXKRD Şndğ+ It=nğ gzmşğndkrdz 200^ Kulrz

Mulrh+plnd 100^ Sndğuı Huğlui 100^ Tiuşuz İuzndj Srndkşuz Fuğvndkrdz 100^ Xnhtğ ?rdvrd=uühndlndk 50^ Arlıu Iupluğ+plnd 50^ Uğk+ Ü+lnd 50^ Aşğsnz Fuğrb Kuığnzr Srndkrdz 50^ Yuğkus Itğıtğşuz 50^ Ğu))r Ktloşuz 50^ Ausçuğqndsşuz gzıuzr= 50^ Fşğrnynlni gzıuzr= 50! İRĞUZNWB NDLNDVRDİKTĞR WNDP$ UXKRD Ausçuğqnds K+indz 20^ İsçuı Vu=uğ+plnd 20^ Üğrünğ Wumnçşuz 50^ Wnfauzzti Ubgzsuö 50^ Wumnç Sul. uişuz 50^ Uğri It+ztğkub 100^ Uğsuz Tğüuz 150^ Sndğuı It+zşuz+plnd 150! UPUDZR ULŞUZU?ŞUZR WNDP$ UXKRD Uğui Uztk Ulkgzsuz 500^ Fşğu Nimşğrvşuz 250^ Üuösrğ Yusrğ 250^ Ünötk Wumnç Suznwşuz 200^ Uxltk Crğuwğ Musiuğumuz 200^ Srdinz Ulkndzşkuz 200^ Htkr Röötk Tğknfr 100^ Rğsu Znğuwğ Zröusşuz 100^ Hşğondar Nimşğrvşuz 100^ T+ölts Cnz Tğhupuz 100^ Üustğ Irdftzor 100^ Uğk+ Kt+sird 100^ Znduğe Hulg=og+plnd 50^ İuğüri Hul 50^ Xuırm Usuındzr 50^ Hşğo Iuğvgz 50! SŞLR? TĞKRD(T?R WNDP$ UXKRD İrzuwrğ Şglıgö 25^ Wnfauzzti Tğüuz 30^ Sndğuı Üuöuzog 50^ Muğhri İtk+plnd 50^ Cuülrz Itğmuöuğ+plnd 50^ Uzr Vuwzu= 50^ Cuztk Üuğstz 50^ Uğbum T+öhtğhtğşuz 50^ Cuz Huğnzfuğeşuz 50^ Uğkndz İtk 50^ Uzr Şuösuoşuz 50^ Üuğrz Zulhuzı Üuöuğ+plnd 50^ Yt=şrdö gzıuzr= 100^ Hşğo Şuösuoşuz 100^ Knğni T+öaulluoşuz 100^ İuğüri Ausçuğşuz 100^ Şenduğe Mt+ördğ+plnd 200! ZNDĞAUZ İTVMRZR WNDP$ UXKRD Zndhuğ Itsrğ 100^ Azuöuze Uğitz Itsrğtl 100^ İtğr Rzbuuk &İuğüri Luö+plnd/ 100^ Uğk+ Kt+sird 100^ Wumnç Ündwndsond+plnd 50^ Ğu))r Ktloşuz 50^ 208

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 208

25.04.2016 11:05:56


EŞMIŞSÇŞĞ-WNDZNDUĞ usrizşğndz ÖRHTVrz şpu, şz aşışdşul zndrğuındndkrdzzşğg Krsndğ Bubkg 20^ Ultz Bznğa=şuz 100! ŞPRİUÇTK ÜNDÖTLR WNDP$ UXKRD Buarz Mrdztb 250^ Ğtht==u Üuöuztrl 25^ Şenduğe Ouzügö 50^ Buarz Mtötğ 50^ Wnfauzzti Stzktbt 200! ZNDUĞE K*YU?R WNDP$ UXKRD Kulrz Uğu Uğitzşuz 50^ İrhrl Huğiusşuz 50^ Ri=tzıtğ Tğinw 50! MRDLLRD HUĞZU?*PLNDR WNDP$ UXKRD Uğtı İtfrzv :ndhtitğşuz 100^ Lşdnz ?rkuhoşuz 100^ Uiluz Auflndond 50^ Uğsuz Uüıup 50^ Srağuz Hgvu=og 50! WUĞNDKRDZ MRDĞRDZR WNDP$ UXKRD Buarz Mtötğ 50^ T+öouz Huisuog 50^ Rhğuars It+zstö 50^ Uindğ ?tkğrz İuv=gz 50^ İtsrğ It+zstö 50^ Rlrui It+zstö 50^ Udşıri Upıusuğ 50! UĞKRZ ?T*WLRD*PLNDR WNDP$ UXKRD Ütnğü Ynluı+plnd 100^ Hndlrz Ndzond 50^ Tğouz Hşığni 50^ *ükuw Srllr 50^ Tzftğ Itfltklr 50^ Üuwu Hşığ+ 50^ Sşl) nz+ Öt=r Itsrğ 50! ZUÖRM KTĞMT?R WNDP$ UXKRD Üulndiı İuğ 100^ Fşğcrz Vtkrzüuwu 100^ Srağuz Mndğırmşuz 160! ULRİ KNSUOG*PLNDR WNDP$ UXKRD (ğuzindar Srzui+plnd 50! SUĞR ZŞĞMRÖŞUZR WNDP$ UXKRD Suğüuğ Üuğukub 250^ Zndğauz Üuğukub 250^ Üuırs Hrğni Zuörm 200^ Hşığni Üuöuz 200^ Önduğk Kndğuv 100^ Üuğuinw gzıuzr= 100^ Uğkrz ?rdltir gzıuzr= 100^ İuğüri Hul 50^ Uğıu It+ztğkub 50! AUWĞUHŞI KNDZUWR WNDP$ UXKRD Xndır Öt=rşuz 100^ Snfiti Ausndğ=titz 100^ Şpru Ündsub 100^ Smğırv H+ö+plnd 50^ İusndtl Hrğni 50^ Üuğşürz Auzogluğ 50! ÖTWZTH K*YONDR WNDP$ UXKRD

Üğrünğ Mumuzşuz 50^ Üuğşürz Uğkndv 50^ İrğuz Auzog 50^ Mndk)rm K+yond 200! İRLFU K*YUL*PLNDR WNDP$ UXKRD Auwukr T+ird 100! ZNĞUWĞ S:OŞUZR WNDP$ UXKRD Cuz İtlfr 200^ Uğıtz Uğşdşuz 100^ Uzr Ağuwğ Knğni 100^ Uğyr Uğsuz Brğrzygzuğ 100^ Zuarz Muötğ 100^ Xrku Uğu Tğündzk 50^ Uğk+ Kulrz H+ğu 50! FUĞEUZNWB İUPHUBR WNDP$ UXKRD Suğr Bubsuö 160^ Muğhri Irzmrllr 160^ :uvrm İrltaşuz 100^ Uğbulnwi Öuhtl Stzktbt 100^ Susçğtlşuz gzıuzr= 100^ Uze+ Bubsuö 100^ Sndğuı Ukglsgb 100^ Ğu))r Ukglsgb 100^ Ulrz Ndpndi 100^ Uğndi Hşığni (rlrö+plnd 80^ Zuğrz ?rdvrd==tbrb 80^ İrğuznwb Uxu=şlşuz 50^ Wuğndkrdz Itsrğ 50^ Axry-Wumnç Rzmrllr 50^ Suiri Suğuzog+plnd 50^ Çşzrusrz Ubuğıup 50^ Znğuwğ At=rs+plnd 50! SU?ĞNDAR IT*?STORR WNDP$ UXKRD Zndğauz Zuıru Şuzg=+plnd 200^ İukr T+öuüindz 50! WUMNÇ ITSRĞORR WNDP$ UXKRD Uzuwri Zr=iuğlg+plnd 100^ Ulş=iuzığu Mrdğsuz 100! UĞIŞSRİ UĞMGR WNDP$ UXKRD İşduz Şnlnditftğ 50! ŞXUZERM ULKGZK*YŞUZR WNDP$ UXKRD Suğr Orz+plnd 50! UZR IULMUWR WNDP$ UXKRD Wuğndkrdz Irdlmtğ 50! SUWIU ?RDVRD?RDKRDORDR WNDP$ UXKRD Huauıgğ gzıuzr= 100! ŞSRLAUZ KU?GOGR WNDP$ UXKRD Şpru Zuıru Tfrauz 200^ Uğu (gzıg= 150^ Wumnç (gzıg= 100^ Cuztk Vus=tğktz 50^ Zşğsrz (gzıg= 50!

209

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 209

25.04.2016 11:05:56


EŞMIŞSÇŞĞ-WNDZNDUĞ usrizşğndz ÖRHTVrz şpu, şz aşışdşul zndrğuındndkrdzzşğg MRDLHTZM T*ÖÜUZR WNDP$ UXKRD Uğus Itsrğor 250^ İrğndz Itlrot 100! İRĞUZNWB NDLNDVRDİKTĞR WNDP$ UXKRD Uğk+ Fuzlg+plnd 100! SUZNDM ÜNYUĞR WNDP$ UXKRD Xnhtğ Vuplgşuz 200^ Uzuarı Cuztk Kuzıgğog 100^ Muğ+ Rlmrlr 50^ Wuğndkrdz Gğsu= 50! UĞBULNWİ WNFİTYŞUZR WNDP$ UXKRD İışyuz Huloşuz 100^ Uğıub Vuplg 100! LNDİRZ TLFUZR WNDP$ UXKRD Ütnğü İtstğor+plnd 50! SUĞRUS VU?GĞR WNDP$ UXKRD Auiuz Hulog 50^ Ütnğü Ynluı+plnd 50! SRİU? UWFUÖŞUZR WNDP$ UXKRD Uğk+ Ktötl 100^ Sşlriu Uxtz Udşırişuz 100^ Zuıru Udşıri Snir= 100^ Uzzu Euğçrzşuzr 100^ Uğsuz T+öüul)uşuz 200! İRLFU VULMGOŞUZR WNDP$ UXKRD Uğsuz H$ Ündwndsoşuz 250^ Üuğ+lrz Wumnç Buazuö+plnd 200^ Zndğauz Kului 100^ Ulş=iuzığu Mrdğsuz 100^ Yrtx Üuğ+lrz Uğg= 50^ Tkşuz Üuğrz Mulru 50^ Xnhtğ ?rdvrd=uühndlndk 50^ Suğırğni Suğırmşuz 50! ÇNDÇNDL K*YULÜGÖ*PLNDR WNDP$ UXKRD İrlfu İuaum :uvrm+plnd 200^ Hşığni Üuöuz 200^ Uğsuz Upıup 50! LNDRÖ YT??RDVRD?ŞUZ WNDP$ UXKRD Otlu İrzk+ Ötlsuz 30^ Lrdir Tlru Huğnüni 50^ Cuü Öuündku 50^ Tikr İulf+ Auğftğ 50^ İ+)r Iufrk Ytshtmrdl 50^ Htğku İ+wıus 50^ Kndzu Ulhtğk İuhua 50^ Tğhtlmtl gzıuzr= 50^ Tlr Töuğ İuğ)ukr 50^ Brlu Öuğ 100^ İtğıuğ İtk 1003 Zuıru Aususoşuz 100^ Wumnç

İupgğşuz 200^ Uzzu Ytğçrzşuzr 200! MUĞHRİ SULUKRULGR WNDP$ UXKRD Suğr Sulukrulg 200^ Uğsuz Suğublşuz 100^ Kuğüsuzvuj Fğc$ ;znpuj Srndkrdz 100^ Sndğuı Rzorırdötz 50! FUĞENDAR KTÖTZLRŞUZR WNDP$ UXKRD Üuırs Hrğni 200^ Fşğcrz :nğuiuz 100^ Ğu))r Üuwutğ 200! İRLFU KNĞUZR WNDP$ UXKRD Ğu))r Mnhtğ 50^ Ulş=i Ulri Iuıgğ+plnd 50^ Uzürz Vuplşuz 50! ŞĞ>UZRM HULVG?R WNDP$ UXKRD Wnfity Knğr= 100^ Fuğndcuz Cuzrz Vu=gğ 100^ Srğuw Zndğouz Muööt 50^ Öşyrdx Hrlrğ 1001 İTLLU ÜUZOUWR WNDP$ UXKRD I+=k$ Fuynl ?t+ğ+plnd 30^ Tğ+l İndzu 20! UZEĞUZRM ITSRĞOR*PLNDR WNDP$ UXKRD Buarz Itsrğ 100^ Uzr Knğni Uğsuz Suğublşuz 100^ Mtırmyubuwr Up=uıu. zus Suğsrz 100^ İrsu Vu=gğ+plnd 100^ Hşğo Ulluaftğır+plndr öudumzşğg 100^ Uğyr Uğsuz Brğrzygzuğ 100^ *zz+ Şnğsuö 100^ Uğk+ Fuzlg+plnd 100^ Srzui H+önd= 50^ Suğuk Mt+z=titğ 50^ Riuaum T+öhnikuzşuz 50^ :uvuındğ V+lu= 50^ Zuıru Srağuz Irdlmtğ+plnd 290! BUARZ I*ZRMŞUZR WNDP$ UXKRD Eudrk Üuğub 30! İND?RUİ UÜHNDLNDKR WNDP$ UXKRD :uvuındğ Vröstor 50! LNDİRZ ÜNDĞNDVUWR WNDP$ UXKRD Ausçuğ ?uğu=tbrb+plnd 290! İRLFU OTFUA*(R WNDP$ UXKRD Ulş=iuzığu Mrdğsuz 100^ Cuztk İtlfr 100^ Zndğauz Lrlnöşuz 50^ Rğsu 210

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 210

25.04.2016 11:05:56


EŞMIŞSÇŞĞ-WNDZNDUĞ usrizşğndz ÖRHTVrz şpu, şz aşışdşul zndrğuındndkrdzzşğg Uxu=şl Sşiğnhşuz 50! KUÜNDAR HUĞİUSŞUZR WNDP$ UXKRD Srzui Kt=rğ+plnd 100^ Fşğcrz :nğuiuz 100^ İukşzrm Hndıu= 25! ÜNAUĞ UÜOUSHUÖR WNDP$ UXKRD Şulgz Suzv+ 20^ Wuğndkrdz Gğsu= 50^ İşduz Şnlnditftğ 50^ Muğhri İtk+plnd 50^ Uğk+ ?thuhog+plnd 75! *ZZRM HTĞMOŞUZR WNDP$ UXKRD Irüğuz Vuvu 100^ Üğrünğ Şuzg=huou 100^ Ğu))r Ktloşuz 50^ Otzru Hrğgbg= 50^ Uğsuz Ynluı+plnd 50! UĞBUM ?ĞRİIUYNĞŞUZR WNDP$ UXKRD Xnw Musiuğumuz 250^ Crğuwğ Musiuğumuz 250^ :uvrm Mtötğ+plnd 250^ Wnfumrs Irdlmtğ 200^ İtlfrz Çuğndzumşuz 200^ Şpru Zuıru Tfrauz 150^ İrlfu İtfrs 100^ Fuğeuz İt)tğ+plnd 100^ Wumnç Xu=tl Sul.uişuz 100^ Uğıub Vuplg 100^ Cuztk Üuöuzoşuz 100^ Stkrz Kubog 100^ Zndğauz Şuzg=+plnd 100^ Ğu))r Ktloşuz 100^ Sşl=nz Vgğu= 100^ Uğtı Vgğu= 100^ Srzui Krsndğond+plnd 100^ Uğr Uüstğouz 100^ Ultz Vuvu 100^ Zbuz Vuvu 100^ Mt+=itl ?tirz 100^ Bu=t Vgğu= 100^ Xndır Öt=rşuz 100^ İrlfu Anğnö 50^ Şpriuçtk Vukuzuiluz 50^ Iulrıu Irz=şuz 50^ İışyuz Uğiluzşuz 50^ Wuğndkrdz Irdlmtğ 50^ Hupıuiuğ Aşğu Ri=tzıtğ+plnd 50! AUWMNDAR ŞUAZRŞUZR WNDP$ UXKRD Üuırs Hrğni 200^ İuğftz Irz=şuz 50!

UWL ZNDRĞUINDNDKRDZZŞĞ T+stğ (uğğnda 50^ Uğsuz K+yond 322^ Uğsuz Zuıru T+övtlr= 322^ Uwbt İtğğu Huğlu= 350^ Nsz 10^ Lndüui Kub 400^ Nsz 25^ Nsz 5^ Lrzu T+öıtsrğ 20^ Nsz 50^ Nsz 20^ Ultz Ir=st 10^ Ouz Lnd=ui Stkt 300^ Ulytğ Ulhuwğuğ= 200^

Tınduğı Gğsu= 100^ Zukulr T+öüuwu 25^ Sndğuı T+öüuwu 25^ İuğy Kndğmuw Tğmrdz 50^ Üuuz Tllrulkg+plnd 1$000^ Rırlzuö Üuwu 200^ ?tğts Kuğuğ 200^ Kuğüsuzvuj Fğc$r zu.umğkuğuzr şd sr<zumuğür çucrz 540^ Aşğsrzt Sriu= Ouzlg 200^ Itğru Suknin+plnd 500^ Ku=irs İ$ Wumnç Arduzeuznjr Anüuçuğqndkrdzg 250^ K$ İuğy Tğmrdz 100^ T+stğ (uğğnda 50^ Hşğo Ndlnd= 250^ Uwıu-Uzr-Uğu=ir-İşeu-İ+zu 100^ İşduz Vufıuğ 50^ Zndğauz Otsots 100^ Wumnç Mrdzırdö 100^ Çuğri Irdlmtğşuz 7$000^ İrğuznwb ?twrb+plnd 400^ Uğr Uxlrz Stğırzşuz 60^ Zuöuğtk Hu=gğmrl 200^ Xnct Zr=nkşuz 200^ Suğrus Şltmtz 50^ Huwöuğ Udndğşuz 50^ Lşdnz Buışuz 100^ Zuğhtw Uiuındğşuz 100^ Şzul İndor 300^ Tğ+l İtatğşglıgög 200^ Wumnç Sigğlşuz 30^ *ıtk Ouzıuz 50^ Sşluzr Hrkstö 100^ :uvrm Zröus+plnd 500^ Zndğauz Otsots 100^ Wumnç Mrdzırdö 100^ İşduz Vufıuğ 50^ Wumnç Sigğlşuz 30^ Zuğhtw Uiuındğşuz 100^ Tğ+l İtatğşglıgög 200^ *ıtk Ouzıuz 50^ Lşdnz Buışuz 100^ Şzul İndor 400^ Nsz 10^ Htbrmkubr Çuzuru W n w z Ş m ş p ş jd n w K u p u w r z : n ğ a n d ğ e g 500^ Tğırzv İnwıuz Uüş+l 600^ İndzu ?t+ğ+plnd 200^ Uğr Vtğ=tö+plnd 200^ *zndğ İtfrs 200^ Rimtzıtğ Uğöndsuz 200^ Tınduğı Gğsu= 100^ Zukulr T+öüuwu 20^ Aşğni Fndğul 50^ Sndğuı T+öüuwu 20^ ?tsul Rdikrdztl 900^ İtğğu Huğlu= 350^ Tsğt Uzkthlr 200^ T+stğ (uğğnda 100^ Üuuz Tllrulkg+plnd 1$000^ İuğy Tğmrdz 50^ Bthzts T+ötğıtz 600^ Ğu)) r Buışuz 100^ Ulytğ Uühuwğu= 250^ Sşlriu Auwmuöndz Suğr Snikuz 300^ ?ğriırz Uduır= 100^ Xnct Zr=nkşuz 200^ Zuöuğtk Hu=gğmrl 200!

211

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 211

25.04.2016 11:05:56


DAHİLİ TELEFONLAR VAKIF YÖNETİMİ

Yönetim Kurulu Başkanı ve Huzurevleri Kurucusu

Bedros Şirinoğlu

Genel Sekreter ve Huzur Evleri Kurucu Vekili

Silva Trika

Başkanlık ve Yönetim Kurulu Özel Kalem

Markrit Arslan

Bedros Şirinoğlu Müzesi Başhekim Başhekim Yardımcısı

HASTANE YÖNETİMİ

754 755 752-754 554

Dr. Ardaş Akdağ

1147

Dr. Tercan Mildanoğlu

1076

Başhekim sekreterleri

Karin Çekmen, Divinya Fındık

Başhemşire

Maral Hezer

Başhemşire Yardımcıları

İlknur Nuhoğlu - Pınar Tekneci

İşletme Koordinatörü

Roy Üzümyemezoğlu

İdari Müdür

Talar Maviyan

1145-1146 1253 682-761 666 1005-1048

SERVİSLER ACİL ALTIPARMAK AMELİYATHANE ASTARCIYAN GİRİTLİYAN-KUYUMCUYAN GÜLBENKYAN HAGOPYAN

SAATÇİ - PSİKİYATRİ

DR. TARVER RUH VE SİNİR HAST. (Kapalı Akliye) UNCUYAN YOĞUN BAKIM ÜNİTESİ (Hayk Anjel Arslanyan) YENİ DOĞAN YBÜ (Hayk Anjel Arslanyan)

Hemşire odası Vezne Hemşire bankosu Anestezi Teknisyeni Astarcıyan Ameliyathane Direktörlük Doktor odası Hemşire bankosu Bebek odası Doktor odası Hemşire bankosu Doktor odası Hemşire bankosu Hemşire bankosu Danışma bankosu Doktor odası Güvenlik Hemşire bankosu Hemşire odası Hemşire bankosu Erkek - Dilsizyan Kadın - Evleyan Hemşire bankosu Hemşire bankosu Hemşire bankosu

723 722 659-668 1072 1024-1071 1025-1028 1027 1133-1134 1354 1355 1351 1254 1255-1258 1251-1252 1400-1401 1407 1406 1402-1403 1404-1405 549-566 551 552 1256-1257 1113-1114 1354

LABORATUVAR - ÜNİTE BİOKİMYA LABORATUVARI EKG EMG-EEG ENDOSKOPİ ÜNİTESİ FİZİK TEDAVİ VE REHAB. ÜNİTESİ MİKROBİYOLOJİ LABORATUVAR PUVA RADYOLOJİ LAB. (Santalu)

UYKU LABORATUVARI

Dr. Vahen Kuyumcu Kan Bankası Sekreterlik Ön Banko Çekim Odası Çekim Odası Sekreterlik İşlem Odası Hemşire Odası Tedavi Salonu Dr. H. Ferda Soysal Puva Odası Doç Dr. Adil Öztürk, Dr. Tayfun Akoğlu MR Odası Müracaat Bankosu Sekreterlik Vezne Uyku Odası Sekreterlik

1108 643 1107 738 1104 1152 1152 1073 1112 1136 1109 1029 1035 1036 1031-1032 1034 1033 1224 1152

212

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 212

25.04.2016 11:05:56


ARDUZEUZNJR ZŞĞ?RZ AŞXUQUWZZŞĞND KRDŞĞG ANÜUÇUĞQNDKRDZ Anüuçuğqndkşuz Uışzuhşı şd Auzüiıuındzşğnd Arszuerğ

Hşığni Brğrz+plnd

754

Gzea$ ?uğındpuğndar şd Auzüiıuındzşğnd Arszueğr Yn.uznğe İrlfu Kğr=u Uışzuhşır şd Anüuçuğqndkşuz ?uğındpuğ

Suğüğrı Uğiluz

755 752 - 754

Hşığni Brğrz+plnd Kuzüuğuz

554

ÇCBMUMUZ MUÖS Çcbmuhşı

I+=k$ Uğıub Uüıup

1147

Çcbmuhşır *üzumuz

I+=k$ Ktğouz Srlıuz+plnd

1076

Çcbmuhşır ?uğındpuğndarzşğ

Üuğrz Vt=stz^ Irfrzru (gzıg=

Uduü Çnwc ?nwğ

Suğul Atötğ

Uduü Çnwc ?nwğr *üzumuzzşğ

Rl=zndğ Znda+plnd - Ygzuğ Kt=ztor

Fuğvuünğ,umuz Ausumuğünp

Xnw Rdördsştstö+plnd

Fuğvumuz Iz+ğtz

Euluğ Sufrşuz

1145-1146 1253 682 - 761 666 1005-1048

WUĞMUÇUCRZZŞĞ BIUH *ÜZNDKRDZ

Çnwc =nwğr işzşum

Uğmpumul ULKGYUĞSU? Çnwc =nwğr işpuz Öüuwuöğmndsr suizuütı Uiıuğoşuz frğuauıuğuz FRĞUAUIUĞUZ Iz+ğtzndkrdz Çcbmr işzşum UİIUĞOŞUZ Çnwc =nwğr işpuz Znğu,rzzşğnd işzşum MRĞRKLŞUZ-ÜNDWNDSOŞUZ Çcbmr işzşum Çnwc =nwğr işpuz Çcbmr işzşum MRDLHTZMŞUZ Çnwc =nwğr işpuz WUMNÇŞUZ Çnwc =nwğr işpuz :nğağeuındumuz işpuz Çcbmr işzşum ANÜŞÇNDCUĞUZ-İUUKOG Aimrv mtı Çnwc =nwğr işpuz Çnwc =nwğr işzşum I?K$ EUĞFTĞ Çnwc =nwğr işpuz ANÜŞMUZ ŞD >PUWRZ ARDUZE$ &SIUWRZ ARDUZEZŞĞND Uwğşğ-Irliröşuz YUM ÇUCRZ/ Mrzşğ-Tfltşuz NDZOŞUZ Çnwc =nwğr işpuz :IUJŞUL EUĞSUZNDS &AUWM UZCTL UĞİLUZŞUZ/ Çnwc =nwğr işpuz ZNĞU;RZZŞĞND :I$ EUĞS$ &AUWM UZCTL UĞİLUZŞUZ/ Çnwc =nwğr işpuz

723 722 659-668 1072 1024-1071 1025-1028 1027 1133-1134 1354 1355 1351 1254 1255-1258 1251-1252 1400-1401 1407 1406 1402-1403 1404-1405 549-566 551 552 1256-1257 1113-1114 1354

IUĞĞULND;UĞUZZŞĞ I+=k$ Fuatz Ündwndsond Hrn=rsruwr Iuğğulnd,uğuz

T ?U MT T ST MT - T T MT TZINİ?NYRR ÇUCRZ

1108

Uğrdz uxzşlnd işzşum

643

?uğındpuğndkrdz

1107

Zu.uişpuz

738

?zzndkşuz işzşum

1104

?zzndkşuz işzşum

1152

?uğındpuğndkrdz

1152

?zzndkşuz işzşum

1073

Çnwc =nwğr işzşum

1112

(RÖR? EUĞSUZNDSR ŞD FŞĞUMUZÜZNDSR ÇUCRZ

Euğsuzndsr işzşum

1136

SR?ĞNHRNLNCR IUĞĞULND;$

I+=k$ A$ (tğıu İnwiul

1109

YNDFU

Yndfu-r işzşum

1029

Inv$ I+=k$ Uırl T+ökrdğ=

1035

ĞUIRNLNCRR IUĞĞULND;$ &İUZKULND/

?ZUZULND IUĞĞULND;UĞUZ

I+=k$ Kuw)ndz U=+plnd

1035

Ts-Uğ işzşum

1036

Ersndsr işpuz

1031 - 1032

?uğındpuğndkrdz - Uğmpumul

1034 - 1033

?zuzulnd işzşum

1224

?uğındpuğndkrdz

1152

213

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 213

25.04.2016 11:05:57


BERBEROĞLU POLİKLİNİKLERİ - DOKTORLAR Dr. Armenak Aslan ANESTEZİ VE REANIMASYON ASTIM ALLERJİ BESLENME VE DİYET

1148

Anestezi Konsültasyon Odası

1068

Dr. Jilber Berberoğlu

1143

Dyt. Yelda Özel Dağcı

1060

Dyt. Nazan Desticioğlu Sekreterlik

ÇOCUK HASTALIKLARI

DERMATOLOJİ

FİZİK TEDAVİ VE REHAB. GENEL CERRAHİ

1024

Dr. Halis Enhoş

1038 1037-1138

Dr. Rabia Güneş

1105

Dr. Zeki Ötünç

1104

Sekreterlik

1164

Dr. Serkis Barış

1039

Dr. Vahe Kösem

1040

Dr. Eznik Ardaşes Menesyan

1068

Dr. Firuzan Altın Sekreterlik Dr. M. Ferhat Çelik

1155 1037-1138 1116

Dr. Kamer Tomaoğlu

1115

ÇOCUK CERRAHİSİ

Dr. Nuri Şen

1103

EL CERRAHİSİ

Sekreterlik

1408

GÖĞÜS HASTALIKLARI VE TÜB.

GÖZ HASTALIKLARI

İÇ HASTALIKLARI

Dr. Ebru Duygu Sekreterlik Prof. Dr. Hüseyin Yetik

780

Dr. İliya Ayvatoğlu

642

Dr. Sarkis Sirop

641

Dr. Garbis Yakupyan

1016

Dr. Maksut Ahbap

1014

Dr. Talar Kılıçdağı

1017

Dr. Tarık Turfan

1013

Dr. Yeliz Zıhlı Sekreterlik KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM

KARDİYOLOJİ

KULAK BURUN BOĞAZ

NÖROŞİRURJİ

1062

Dr. Yasemin Ağralı

1018

Dr. Yakup Çilingir

1046

Prof. Dr. Murat Gençbay

1137

Dr. Feza Güzet

1142

Sekreterlik

1140

Dr. Ali Akın Erkan

1065

Dr. Sait Şirazi

1066

Dr. Karolin Yıldırmaz

1023

Sekreterlik

1020

Doktor odası Sekreterlik

1150 1043

Sekreterlik Dr. Aydan Tandoğan Sarp Sekreterlik Dr. Sevan Sıvacıoğlu

ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ

Dr. Ufuk Oztürk Sekreterlik Dr. Belinda Maşalı

PSİKİYATRİ - PSİKOLOJİ

PSİKİYATRİ-SAATCİ AMATEM-ÇAMATEM ÜROLOJİ

1019 1101-1102-1103

Dr. Aram Bakırcı Dr. Armenak Mezaduryan

NÖROLOJİ

1015 1012-1064

Dr. Ağavni Tezenli

Odyometri Çekim Odası KONSÜLTAN HEKİMLER

1151 1037-1138

Dr. Mehmet Ozan Kiki

1050-1063 1041 1139 1037-1138 1021 1022 1050-1063 1053 1054

Sekreterlik

1056 - 1057

Sekreterlik - Vezne

1409 - 1416

Sekreterlik

1409 -1416

Dr. Hakan Suiçmez Sekreterlik

1044 1050-1063

Dr. Nişan Çilingiroğlu Dr. Murat Kuyumcu ASİSTAN DOKTORLAR

Dr. Jilber Berberyan Dr. Avedis Çepkinli Dr. Lida Çiteli

214

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 214

25.04.2016 11:05:57


HTĞHTĞ*PLND ÇUÖSUÇNDCUĞUZZŞĞ-ÇCRBMZŞĞ I+=k$ Uğsşzum Uiluz ÖÜUWUÖĞMNDS ŞD FŞĞUMUZÜZNDS UİKGS ULTĞCR İZZEUMUZNZ ŞD İZZEUX$

1148

Öüuwuöğmndsr :nğağ$İşzşum

1068

I+=k$ Crlhtx Htğhtğ+plnd

1143

Suizuütı Şlıu T+ötl Iupog

1060

Suizuütı Zuöuz Itikror+plnd ?uğındpuğndkrdz

SUZMUMUZ ARDUZENDKRDZZŞĞ

SNĞKUWRZ ARDUZENDKRDZ$

W*EUJUD ŞD (RÖR? EUĞS$ GZEAUZNDĞ FRĞUÇNDCNDKRDZ

1024

I+=k$ Aulri Tza+b

1038 1037-1138

I+=k$ Xuhru Mrdztb

1105

?uğındpuğndkrdz

1164

I+=k$ İuğüri Huğgb

1039

I+=k$ Fuat ?t+its

1040

I+=k$ Şözrm Uğıubti Stztbşuz

1068

I+=k$ (rğndöuz Ulkndz

1155

?uğındpuğndkrdz

1138

I+=k$ S$ (şğauk Vtlr=

1116

I+=k$ Üustğ Knsu+plnd

1115

SUZMUMUZ FRĞUÇNDCNDKRDZ

I+=k$ Zndğr Btz

1103

QŞX?R FRĞUÇNDCNDKRDZ

?uğındpuğndkrdz

1408

MNDĞ;?R ARDUZENDKRDZZŞĞ

UMZUÇNDCUĞUZ

ZŞĞ?RZ ARDUZENDKRDZZŞĞ

I+=k$ Thğnd Indwmnd ?uğındpuğndkrdz Yğ+($ I+=k$ Arditwrz Şkr=

780

I+=k$ Rlru Uwfuı+plnd

642

I+=k$ İuğüri İşğnç

641

I+=k$ Muğhri Şupndhşuz

1016

I+=k$ Suüindı Uahuh

1014

I+=k$ Euluğ Üglgoıupg

1017

I+=k$ Kuğg= Kndğ)uz

1013

I+=k$ Şlrö Ögalg

1015

?uğındpuğndkrdz I+=k$ Upudzr Ktötzlr MZN>UMUZ ARDUZENDKRDZZŞĞ ŞD ;ZZEUÇŞĞNDKRDZ

İĞIR ARDUZENDKRDZZŞĞ UMUZ>^ ?RK^ MNMNĞE

1151 1037-1138

1012-1064 1062

I+=k$ Şuitsrz Upğulg

1018

I+=k$ Şuündh Vrlrzmrğ

1046

Yğ+($ I+=k$ Sndğuk Mtzvhuw

1137

I+=k$ (töu Mrdötk

1142

?uğındpuğndkrdz

1140

I+=k$ Ulr Uügz Tğ=uz

1065

I+=k$ İurk Brğuör

1066

I+=k$ Üuğ+lrz Şglıgğsuö ?uğındpuğndkrdz Linpndkşuz Vuyndsr işzşum :NĞAĞEUIND ÇCRBMZŞĞ ZŞUĞEUWRZ FRĞUÇNDCNDKRDZ

Çcbmr işzşum ?uğındpuğndkrdz

1150 1043

?uğındpuğndkrdz I+=k$ Uwıuz Kuzınpuz İuğy ?uğındpuğndkrdz

*ĞKNYTIR-KĞUFSUKNLNCR

RDĞNLNCR

*ÜZUMUZ ÇCRBMZŞĞ

1050-1063 1041 1139 1037-1138

I+=k$ İşduz İfuog+plnd

1021

I+=k$ Nd)nd= T+ökndğ=

1022

?uğındpuğndkrdz

ANÜŞMUZ ARDUZENDKRDZZŞĞ İUUKOG USUKTS-VUSUKTS

1019 1101-1102-1103

I+=k$ Uğus Hu=gğog I+=k$ Uğsşzum Sş,uındğşuz

>PUWRZ ARDUZENDKRDZZŞĞ

1020

1050-1063

I+=k$ Htlrzıu Subulg

1053

I+=k$ Stastı *öuz ?r=r

1054

?uğındpuğndkrdz

1056 - 1057

?uğındpuğndkrdz

1409 - 1416

I+=k$ Au=uz İndrvstö ?uğındpuğndkrdz

1044 1050-1063

I+=k$ Zbuz Vrlrzmrğ+plnd^ I+=k$ Sndğuı ÜndwndsOnd^ I+=k$ Crlhtğ Htğhtğşuz^ I+=k$ Udşıri Vty=rzlr^ I+=k$ Lrıu Vrktlr

215

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 215

25.04.2016 11:05:57


AMBAR ARŞİV BİLGİ İŞLEM BİYOMEDİKAL Medikal ve Elektronik Kademe Srm. ÇAĞRI MERKEZİ ÇAMAŞIRHANE ECZANE GÜVENLİK HALKLA İLİŞKİLER HASTA HİZMETLERİ İNSAN KAYNAKLARI İŞYERİ HEKİMLİĞİ KALİTE BİRİMİ KANTİN MEDİKAL MUHASEBE MUHASEBE MUTFAK MÜHENDİSLİK PERSONEL ŞEFLİĞİ

TEKNİK BİRİMLER

HOUSE KEEPER TEMİZLİK HİZMETLERİ

VEZNELER

YEMEKHANE

BİRİMLER

Birim Sorumlusu Medikal Ambar Birim Sorumlusu Birim Sorumlusu Birim Sorumlusu

Çamaşırhane Terzihane Ecz. Makruhi Çilingiroğlu Eczane Ana Kapı Otopark Kapısı İzleme Odası Birim Sorumlusu Birim Sorumlusu Birim Sorumlusu İşyeri Hekimi İşyeri Hemşiresi Birim Sorumlusu Eğitim Hemşiresi Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi Cafe Medical Birim Sorumlusu Müdür Birim Sorumlusu Diyet Mutfağı Elektrik Mühendisi İnşaat Mühendisi Personel Şefi Boyahane Elektrik Atölyesi Kazan Dairesi Marangozhane Tesisat ve Demirhane Atölyesi

Alen Uluk Arman Nalçacıer Cevat Yazıcı Sayat Çınar Arman Nalçacıer Ekrem Çır

Madlen İnal Alin Şarklı Sevan Karatoprak Dr. Lida Çiteli Demet Sökün Pınar Tekneci Demet Sükün Pınar Tekneci Mesut Caba Maryam Malhasoğlu Gültekin Karabulutlu Nurhayr Ahbap Mari Hergel Serkis Küzel

Saliha Paksoy Sevgi Güventepe Toros Özhallaçyan

Birim Sorumlusu Müdür Danışma Zemin kat I. Kat Yatış-Çıkış Veznesi Selviyan Salonu

HUZUREVLERİ

Huzurevleri Sorumlu Müdürü Anita Ösme Doktor Odası Bilek Huzurevi Erkek Huzurevi - Karamanukyan-Balyan Hintliyan - Taş Huzurevi Kadın Huzurevi - Karamanukyan-Balyan Kazancıyan - Yerganyan Huzurevi - Hemşire, Mutfak

717 779 762 764 745 777 640-695 721 731 702 703 733 727 715 1007 1006 1031 558 558 761 682 681 707 1011 757 718 704 728 701 758 687 714 710 708 712 769 674 1008 1059 1001-1002-1058 1161-1162 1009-1010 709

677 564 665 562 565 563 568, 569

Özçelik Huzurevi

567

ZİBEÇ İdare Sekreterlik Terapi Havuzu Uygulama Sınıfı Yemek Salonu

Gülfidan Övüç Natali Özkaya

709-698 734-735 696 689 694

YARDIMCI KURULUŞLAR EMLAK KOMİSYONU

Din Görevlisi Sendika Odası Sekreterlik

719 713 672-673

216

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 216

25.04.2016 11:05:57


ŞZKUMUXNWJZŞĞ USÇUĞ UĞ:RD IŞPŞMUINDUMUZ ÇCBMUMUZ-MŞZİUÇUZUMUZ

Çuczr huıui.uzuınd Çcbmumuz usçuğ Çuczr huıui.uzuınd Çuczr huıui.uzuınd Çuczr huıui.uzuınd

Ultz Ndlnd= Uğsuz Zulvuogtğ Otfuk Şuögog İuwuk Vgzuğ Uğsuz Zulvuogtğ

Çcbm$ şd Şlş=ı$ suiz$ huıui.uzuınd

T=ğts Vgğ

777

MUZVR MŞEĞNZ LNDUJ?UINDZ EŞPUĞUZ UHUANFNDKRDZ AUİUĞUMNDKŞUZ AŞI MUHŞĞ ARDUZEZŞĞND ;UXUWNDKRDZ SUĞEMUWRZ UPÇRDĞZŞĞ ÜNĞ;UIŞPRR ÇCBMNDKRDZ NĞUMR ÇUCRZ ?UZKRZ ÇCBMUMUZ AUSUĞUMULNDKRDZ INSUĞUMULNDKRDZ :NAUZNJ OUĞIUĞUÜRINDKRDZ HUBI*ZTNDKŞUZ FUĞV$

KT?ZR? ÇUCRZZŞĞ

AUNDÖ ÜRYGĞ SU?ĞNDKŞUZ ;UXUWNDKRDZ

UĞMPUMULZŞĞ

OUBUĞUZ

Lnduj=uındz Eşğqumr işzşum Eşp$ Su=ğndar Vrlrzmrğ+plnd Eşpuğuz Suwğ endx Muxuıuz endx Erıuğmndsr işzşum Çuczr huıui.uzuınd Çuczr huıui.uzuınd Çuczr huıui.uzuınd Ünğ,uışprr Çcrbm Ünğ,uışprr çnwc =nwğ Huıui.uzuınd Ndindjuznp Uduü çnwc =nwğ Fuğumr iındünds Stır=ul iğouğuz Çuczr huıui.uzuınd Iz+ğtz Çuczr huıui.uzuınd İzzeumuznzr .nauznj Şlşmığumuzndkşuz ouğı$ Brzndkşuz ouğıuğuütı Hubı+ztndkşuz ız+ğtz Zşğmuişzşum Şlşmığumuzndkşuz uğaşiı$ Mukiuwuındz Uıupquünğ,uğuz Şğmukr şd muösu,$ uğaşiı$ İulrau Çuüinw Çuczr huıui.uzuınd Iz+ğtz :nğağeuınd Zmndpuwrz wuğm Uxu<rz wuğm Şl= şd sndı=r uğmpumul İtlfrşuz iğua

717 779 762 764 745

Suıltz Rzul Ulrz Buğ=g İşduz Üuğuk+yğu= I+=k$ Lrıu Vrltlr Itstk İt+=rdz Ygzuğ Kt=ztor Itstk İrd=rdz Ygzuğ Kt=ztoro Sşindı Ouhu Suğrus Sul.ui+plnd Mrdlkt=rz Üuğuhndlndklnd Znğuwğ Uahuh Suğr Atğmtl İuğüri Mrdötl

İtfmr Mrdftzktyt Knğni T+öaulluoşuz

640-695 721 731 702 703 733 727 715 1007 1006 1030 558 558 761 682 681 707 1011 757 715 704 728 701 758 687 714 710 708 712 769 674 1008 1059 1001-1002-1058 1161-1162 1009-1010 709

AUZÜİIUINDZŞĞ Auzüiıuındzşğnd Hıi.$ şd ız+ğtz Uzrku T+ist Çcbmr işzşum Hrlt= Auzüiıuğuz Uwğşğnd Auzüiıuındz- Üuğusuzndmşuz-Hulşuz Mzn<umuz Auzüiıuındz-Üuğusuzndmşuz-Hulşuz Arzelşuz - Kub Üuöuzoşuz-Şğmuzşuz Auzüiıuındz-Çnwc =nwğ Üuöuzoşuz-Şğmuzşuz Auzüiıuındz-:nauznj Arzelşuz - Kub Auzüiıuındz T+övtlr= Auzüiıuındz

677 564 665 562 563 565 568 569 565 567

ÖRHTV Fuğvndkrdz ?uğındpuğndkrdz Euğsuzndsr uduöuz Ünğ,ueğndkşuz euiuğuz Oubuiğua

Mrdl)rıuz T+frdv Zukulr T+öüuwu

709 - 698 734 - 735 696 689 694

*ÜZUMUZ SUĞSRZZŞĞ MULNDU;NJ WUZQZU:NDSÇ

Anüşdnğumuz Uğasrndkşuz İşzşum ?uğındpuğndkrdz

719 713 672-673

217

Mart Nisan 2016-ermenice bölümü.indd 217

25.04.2016 11:05:57


ANLAŞMALI KURUMLAR SOSYAL GÜVENLİK KURUMU (SGK) BAĞ-KUR SSK T.C. EMEKLİ SANDIĞI

• ACIBADEM SAĞLIK VE HAYAT SİGORTA A.Ş. (SENCARD) • ALLİANZ SİGORTA A.Ş. • AMERİCAN LİFE HAYAT SİGORTA A.Ş. • ANADOLU ANONİM TÜRK SİGORTA ŞTİ. • AXA SİGORTA A.Ş. • AXA SİGORTA A.Ş. (TAMAMLAYICI SİGORTA) • GROUPAMA SİGORTA A.Ş. • MAPFRE GENEL SİGORTA A.Ş. • MAPFRE GENEL SİGORTA A.Ş. (TAMAMLAYICI SİGORTA) • RUSYA FEDERASYONU İSTANBUL BAŞKONSOLOSLUĞU • T.C. ZİRAAT VE HALK BANKASI A.Ş. MENSUPLARI EMEKLİ VE YARDIM SANDIĞI • T.E.A.Ö. ÖĞRETMENLER VAKFI • TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ • INTER PARTNER ASSİSTANCE • AVON • NN HAYAT VE EMEKLİLİK ACİL TEDAVİ SİGORTASI • ANKARA SİGORTA ACİL TEDAVİ SİGORTASI • AVİVA SİGORTA ACİL TEDAVİ SİGORTASI • METLİFE EMEKLİLİK ACİL TEDAVİ SİGORTASI • TÜRK NİPPON SİGORTA ACİL TEDAVİ SİGORTASI • DUBAİ STARR SİGORTA ACİL TEDAVİ SİGORTASI • HALK SİGORTA ACİL TEDAVİ SİGORTASI • SBN SİGORTA ACİL TEDAVİ SİGORTASI • TURİNS SİGORTA ACİL TEDAVİ SİGORTASI • ZİRVE SİGORTA ACİL TEDAVİ SİGORTASI • AKBANK • AVİVASA EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. • BENEFİT CARD • BENEFİT GLOBAL & AIG CARD • DR.BACK-UP KİŞİSEL SAĞLIK SİSTEMİ • DR.BACK-UP KİŞİSEL SAĞLIK SİSTEMİ & FORTİS BANK CARD

anlaşmalı kurumlar 2016.indd 1

• IPA CARD • IPA PRİVİLEGE CARD • ING BANK PLATINIUM CARD • METLİFE EMEKLİLİK VE HAYAT KOBİLER İÇİN İŞLETME KARTI • SBN ŞEKER HAYAT PROJESİ • TAV PASSPORT EDITION • TÜRKİYE PETROLLERİ A.Ş. • VAKIF EMEKLİLİK ( BİREYSEL EMEKLİLİK SİGORTALILARI ) • AXA PPP & AXA ASSISTANCE

• CGM (PROMED)

• FORTİS BANK SANDIK (Çalışan – Emeklileri Ve Bağımlıları) • EUREKO SİGORTA (Garanti-Eureko Mediko Özel Sağlık Sigortası ve Garanti Bankası Çalışanları-İştirakleri) • ANKARA ANONİM TÜRK SİGORTA • ZİRAAT SİGORTA • RAY SİGORTA • SOMPO JAPAN SİGORTA (FİBA) • ZURİCH SİGORTA • HDI SİGORTA • GENERALİ SİGORTA • ACE EUROPEAN SİGORTA (Ferdi Kaza Sigorta Hastane Tedavi Teminatı) • AIG SİGORTA • TÜRK NİPPON SİGORTA

• CGM SAĞLIKTA AVANTAJLAR DÜNYASI • MEDLİNE BOX ÜYELERİ BİREYSEL • MEDLİNE BOX ÜYELERİ KURUMSAL • Groupama Emeklilik • Kobi Sağlık Paketi Üyeleri • Roche Diagnostik • ASSİST LİNE • Ege Sigorta • Demir Sigorta • HDI SİGORTA ACİL SAĞLIK SİGORTASI • HDI-GS SİGORTA-GALATARASAY ASLAN YÜREK - ASLAN TARAFTARIM GÜVENDE • ACE GROUP SİGORTA ÜYELERİ • CARE& CREATE ( C&C) • Mobile Plus Assist • A-prestige card • Türk Asist Card • Safir Card • Çilek Grup

18/04/16 14:43


MayÄąs-Haziran 2015.indd 195

12/06/15 09:18


Yedikule

Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı

ZAKİRBAŞI SOKAK NO.32 34020 KAZLIÇEŞME - İSTANBUL TEL: 0212 582 50 50 PBX FAKS 0212 547 11 21 www.surppirgic.com

BU SÜRELİ (YAYGIN) YAYIN PARA İLE SATILMAZ

Mayıs-Haziran 2015.indd 196

12/06/15 09:18


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.