Rpmagazin Haziran

Page 1

YIL: 1

SAYI: 4

HAZİRAN 2014

www.rpmagazin.com

Yeni Polo Türkiye’de

Toyota RAV4 20. Yaşında Seat Ibiza Cupster Renault R.S. ailesi Türkiye’de

Test : Rolls-Royce Phantom


Editörden

Soma’yı unutmayacağız... Real Power Magazin İmtiyaz sahibi ve Genel Yayın Direktörü Avni Örgüç

Ahmet Said Özen

D

ünya Drift Rekoru denememiz Soma’daki üzücü kazanın ardından ertelendi. Keşke o üzüü olay yaşanmasaydı demekten başka bir çaremiz yok tabi ki. Allah özellikle orada eşini, babasını, kardeşini yani akrabasını ve yakınını kaybeden herkese sabır versin. Biz rekor için elimizden gelenin n iyisini yaptık. AVOK ve Oktaykan ailesi bu rekorun kırılması için er türlü şartı hazırladı. Ama olmayınca olmuyor. Aracın üzerindeki stickerlere varana kadar eşey hazırken geri dönek zor olsa da yapacak bir şey yoktu. Samsun’da da tüm hazırlıklar bitmiş ekibin yarısı orada bizi ve Toyota GT86’yı bekliyordu. Rekor için önümüzdeki günlerde yeni tarih ve yer belli olacak. Ülkemizi üzecek bir olay olmadığı sürece biz rekor denemesini kısa bir sürede yapacağız. Bunu için iyi bir otomobilimizi, rekortmen bir pilotumuz ve inancımız var. Soma’dan dolayı ülkemiz geçen ayı acı dolu atlattı. Alla bu tür büyük kazaları ülkemizden uzak tutsun. Tek temennim bu. Sessiz geçen bir ayın ardından Haziran ayı bakalım nasıl geçecek. Ramazan ayının başları bu aya rastlıyor. Umarım Ramazan bereketi bu aya yansır.

aorguc@rpmagazin.com

Yayın Yönetmeni Ahmet Said Özen asaozen@rpmagazin.com

Tasarım Tuana Medya Katkıda bulunanlar Turgut Yüksekdağ Can Akaydın Murat Ergüç Sevgi Çıvgın Erkan Demirel Azmi Kaya Celil Tosun Ahmet Serkan Subaşı

info@rpmagazin.com www.rpmagazin.com

Real Power Magazin’de yayınlanan haberler izin almadan ve kaynak gösterilmeden başka yayınlarda kullanılamaz. Reklamlardan reklam veren firma sorumludur.



TOYOTA, BU YIL DA DÜNYANIN EN DEĞERLİ OTOMOBİL MARKASI Toyota, 2014 BrandZ™ en değerli 100 küresel marka raporunda tüm otomobil markalarını geride bıraktı ve bir kez daha “dünyanın en değerli otomotiv markası” seçildi.

D

ünyanın en değerli 100 markası arasında yer alan Toyota, otomobil sektöründeki birinciliğini devam ettirdi. Toyota’nın marka değeri de yüzde 21 artarak yaklaşık 29,6 milyar dolara yükseldi. Toyota ayrıca otomotiv sektöründe en çok büyüyen markalardan biri olmayı da başardı. Toyota, BrandZ raporunun yayınlanmaya başladığı 2006 yılından bu yana kendi sektöründe 7. kez birinci sırada yer aldı. Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş. CEO’su Ali Haydar Bozkurt, Toyota’nın yenilikçi çizgisinin ve yeni teknolojilere yaptığı yatırımın her yıl

karşılığını bulduğunu belirterek şunları söyledi; “Toyota, otomobil üretimindeki liderliğinin yanında teknoloji liderliği ile de ön plana çıkmıştır. Toyota, teknoloji başta olmak üzere çevre, sürdürülebilir ulaşım, güvenlik, konfor, enerji tasarruflu otomobiller yapma gayreti için yılda 10 milyar doları AR-GE merkezlerine aktarmaktadır. Toyota’nın teknolojiye yaptığı yatırım ve müşterilerine verdiği önem markamızı son 7 yıldır zirveye taşımıştır. Temel felsefesi insana saygı ve sürekli iyileştirme olan Toyota, en değerli otomobil sıralamasında markamızı zirvede tutmaktadır”

BrandZ raporunda; dünya genelinde 80 ülke ve bölgede Toyota’nın 6 milyon adeti geçen 24 farklı hibrit modelinin satışlarındaki artışların bu başarıda büyük rol oynadığı da kaydedildi. Toyota, gelecek 2 yıl içinde 15 yeni hibrit otomobili de pazara sunmaya hazırlanıyor.

Millward Brown tarafından yapılan araştırmayla en değerli 100 global marka için 30 ülkede 2 milyon kişinin katılımlıyla elde edilen sonuçlar; BrandZ’in finansal analiz ve iş performansı sonuçlarının değerlendirilip birleştirilmesiyle ortaya çıkıyor.



En üst düzey sürüş keyfi için tasarlandı: SEAT Ibiza CUPSTER

SEAT’ın bu yıl 30’uncu yıldönümünü kutladığı model ailesi Ibiza’ya konsept araç eklendi: SEAT Ibiza Cupster. Roadster bir cabrio tasarımına sahip yeni konsept aracı tasarımıyla ilgi çekiyor.

S

EAT 2014 Wörthersee Treffen’te üstü açık, eğlenceli modeli SEAT Ibiza CUPSTER’i tanıtıyor. Ibiza’nın 30. yıldönümünde ailenin yeni konsept aracı olarak tanıtılan Ibiza CUPSTER, yüksekliği, aracı sarmalayan ön cam ve tamamen kaldırılmış tavanıyla, hem sürücü hem de ön koltuktaki yolcu için sıra dışı bir keyif sunuyor. Ibiza CUPRA’nın 180 PS TSI motoru ve DSG çift kavramalı şanzımanına sahip model oldukça da dinamik.

Buna karşılık, sürücü ve ön koltuktaki yolcu, seri üretim versiyonundan 80 milimetre daha alçak dizayn edilmiş oturma pozisyonları sayesinde, güvenli yolculuk yapabiliyor. Ibiza CUPSTER, tamamen yenilenen oranlara sahip; daha geniş, daha alçak ve hatta daha güçlü. Direksiyon özel bir deri türü olan anilin deriyle kaplanmış. Saf anilin deri, boya maddesi kullanılmadan renklendiriliyor, bu da onu açık gözenekli, elastik ve mükemmel dokulu bir hale getiriyor.

Tasarımıyla genç ruhlu ve dinamik bir özellik sergileyen ve fiyatının hakkını veren Ibiza’nın temellerine dayanan Ibiza CUPSTER, görünümüyle son derece iddialı. Bu iki kişilik eğlenceli modelin tavanı yok ve klasik ön camı ise daha alçak ve aracı çevreleyecek şekilde planlanmış.

SEAT Design tarafından özel olarak tasarlanan ve üretilen araç, yine kendisi için formüle edilmiş bir renkle; ‘Turuncu’yla sunuluyor. Aracın iç kısmı sadeliği yansıtıyor ve birçok Avrupa ülkesinde düzenlenen Ibiza Trophy’lerden tanınan yarış modellerine dayanıyor.

Minimalist detaylar, sürücü bölümündeki siyah Alcantara döşeme ve alçak açılır kapanır koltuklar gerçek bir yarış aracı hissi sağlıyor. Performansı ailenin sportif üyesi Ibiza CUPRA’ya dayanan CUPSTER de, 1.4 TSI motor yer alıyor. 180 PS güç üreten motor, DSG şanzımana sahip.



Opel Meriva, Segmentinde Almanya’da Bir Numara Yeni 1.6 litrelik turbo beslemeli dizel motor ile otomobil severlerin dikkati çeken Opel Meriva Almanya’da segmentinde birinci oldu. Opel’in başarılı minivanı tasarımı, esnekliği ve ergonomisi ile her yaştan tüketicinin ilgisini çekiyor. Uluslararası Tasarım Ödüllü ve Alman Sırt Sağlığı Enstitüsünden onay alan ilk ve tek otomobili Opel Meriva oldu.

E

sneklik ve fonksiyonellik özellikleri ile minivan segmentine yeni standartlar getiren Opel Meriva her yaş grubundan tüketicilerin ilgisini çekiyor. Almanya’da yakın takipteki rakiplerini geride bırakarak segment lideri oldu. Özellikle çocuklu ailelerin ihtiyaçlarına cevap veren Meriva, Alman Sırt Sağlığı Enstitüsü tarafından onay alarak AGR kalite işaretini taşıyan ilk ve tek otomobil oldu. Sınıfının en sessiz ve en kuvvetli dizel motoru, 100 km’de sadece 4,4 litre düşük yakıt tüketimi, akıllı IntelliLink bilgi eğlence sistemi, FlexDoors kapıları, FlexSpace oturma düzeni, FlexFix bisiklet taşıyıcı sistemi, Gelişmiş Halojen AFL (Gelişmiş Aktif Ön Aydınlatma), LED gündüz farları, Park Asistan Sistemi,1500 litrelik bagaj hacmi ve birçok farklı saklama gözü ile Opel Meriva otomobil severlerin gözünde her zamankinden daha çekici hale geliyor.



YENİ RENAULT CLIO R.S. VE MEGANE R.S. TÜRKİYE’DE! Renault, yeni tasarım kimliğini yüksek performans ve sportiflikle birleştiriyor. Maksimum sürüş keyfi sunan R.S. serisi, Renault’nun Formula 1 uzmanlığını gözler önüne seriyor.

Y

eni Clio R.S’in baskın siyah tonunun şıklığına kontrast yaratan kırmızı ayrıntılar, iç mekanı farklılaştırıyor. Kırmızı renk, dikişler ve spor direksiyonun sıfır noktası ile aynı zamanda havalandırma çerçeveleri ve kapı çıtaları üzerinde de kullanılmış. Vites kolu topuzu da kırmızı detaylar sunuyor. Koyu metal renkli vites değişim kumandaları, direksiyon arkasında sürekli olarak yer alıyor. Renault Sport araçların geleneksel güçlü noktası olan yan takviyeli koltuklar, Clio R.S.’den beklenen konforu ve beklenen kusursuz korumayı sağlıyor. 1.6 benzinli Turbo motorun 6 vitesli çift kavramalı vites kutusu ile birleşimi, Yeni Clio R.S. 200 EDC’ye özel. Yeni Clio R.S., 200 bg güç ve 240 Nm torkun yanında, manuel veya otomatik olarak

seçilebilen vites kutusuna sahip. Motor ve EDC çift kavramalı otomatik vitesin birlikteliği, Renault Sport Technologies mühendisleri tarafından gerçekleştirilen titiz çalışmanın sonucu. Yeni Clio R.S. 200 EDC gündelik keyif için düşük devirlerden itibaren yüksek bir tork ve kendinden emin sportif bir kullanım için yüksek hızlarda güç ve hızlanma sunuyor. 0’dan 100 km/s’e çıkmak için 6,7 saniye, 1000m durma deparını aşmak için 27,1 saniye ve pistte 230 km/saatlik maksimum hız: Yeni Renault Clio R.S. 200 EDC şehirli bir Clio’da uyuyan bir Renault Sport. Yeni Clio R.S. 200 EDC sınıfında eşi olmayan biz dizi yeniliği bir araya getiriyor. « R.S. Drive » seçeneği ile « Normal » kullanımda Yeni Clio R.S. bir Clio’dan beklenen bütün özelliklere sahip: sessizlik,

konfor, kullanım tasarrufu. Dinamik kullanımda, « Sport » veya « Race » modunda, araç müthiş bir spor araç haline geliyor. R-Link internet bağlantılı entegre navigasyon ve multimedya sistemi, Clio HB’te olduğu gibi Clio R.S.’in de vazgeçilmezlerinden. R-Sound uygulaması ise R-Link’e farklılık ve eğlence katıyor. R-Link tablet ile bağlantılı bu uygulama hoparlörler yolu ile bir motor karakteri gerçek sesi simüle ediyor. 3’ü Yeni Clio R.S.’e özel 7 ses bulunuyor: Alpine A110, R8 Gordini ve Nissan GTR gibi.R-Link multimedya dokunmatik ekranda entegre olan R.S. Monitor 2.0 « yerleşik telemetri » sistemi canlı gösterge ve araç veri edinme fonksiyonlarını kapsıyor.


Launch Control fonksiyonu ise deparları maksimum etkin bir gerçekleştirmeyi sağlıyor. Bu sistem yol üzerindeki duraklı kalkışları tam anlamıyla kumanda edebiliyor. Maksimum sürüş keyfi sunmak üzere dizayn edilen, Megane serisinin en üst modeli Yeni Megane R.S. Renault markasının yeni tasarım kimliğine kavuştu. Güçlü ve sportif tasarımı ile her zaman sınıfının simgesi olan Yeni Megane R.S., tamamen değişen ön tamponu, belirgin Renault logosu ve bu güçlü yapıyı destekleyen etkileyici çizgiler ile artık çok daha dinamik ve güçlü. Etkileyici yeni far tasarımı ile desteklenen Yeni Megane R.S’in çekim gücü Renault’nun Formula 1 başarısına bir gönderme olan kırmızı F1 kanadı ile tamamlanıyor. İç tasarımında da sportif detayları ve kırmızı dokunuşları ile dikkat çeken Yeni Megane R.S., Renault Sport nakışlı Recaro koltukları ile üst düzeyde seçkinlik ve ayrıcalık sunuyor. Yeni Megane R.S. 2.0 T, 1998 cm3 silindir hacmine sahip, 265 bg motoru ve 360 Nm tork değeri ile gerçek bir sportif sürüş heyecanı yaşatıyor. Bu güçlü motor, 254 km/maksimum hız değeri ve 6”’de

gerçekleştirdiği 0-100 km hızlanması ile performans ve tutkuyu birleştiriyor. Yeni Megane R.S. Renault Sport’un bilgi birikiminin kalbinde yer alan bir dizi teknolojiyi ve sürüş dinamiğini de yollara taşıyor. Kilitli Diferansiyel, Chassis Cup ve R.S. Monitör teknolojileri ile sürücüye sadece şasinin mükemmelliğinden ve motorun yüksek performansından yararlanmak kalıyor. 3 modlu Elektronik Denge Programı

(ESC) ile Yeni Megane R.S., birden fazla yüze sahip bir otomobile dönüşüyor. Normal modda, bütün güvenlik sistemleri aktive ediliyor ve tüketim sınırlı kalıyor. Sport moda ise, fren amplifikatörü devre dışı kalıyor, ESP ayarları daha sportif bir sürüşe uyarlanıyor, pedalın tepki hissi daha hızlı hale geliyor. ESP Off modunda, ESP tamamen hizmet dışı kalıyor ve o andan itibaren pilotun yeteneğini tam anlamıyla sergilemesine izin veriyor.


CITROËN C3 ARTIK DAHA COOL

Citroën’in segmentine getirdiği yeniliklerle öne çıkan modeli C3’de tasarruf şampiyonu 1,2 litrelik benzinli motor ilk kez kullanıldı. Yeni ETG şanzımanı ve benzersiz standart özellikleri ile de Citroën C3 göz dolduruyor.

C

itroën C3 1.2 e-Vti ETG Cool; LED gündüz sürüş farları, başka hiçbir rakibinde bulunmayan standart panoramik Zenith ön camı ile rakiplerinden tasarım olarak ayrışıyor. Citroën’in tasarrufu ile dizel motorları kıskandıran değerlere imza atan en verimli 1,2 litrelik benzinli motorunu kullanan C3 1.2 e-Vti ETG Cool, yeni motoru ve şanzımanı dışında 16’’ aluminyum alaşımlı jantları, hız sabitleme sistemi, yokuş kalkış desteği ve Stop&Start gibi özellikleri de bünyesinde barındırıyor. 2013 yılında yenilenen yüzü ile Türkiye yollarında yerini alan Yeni Citroën C3, 1.2 e-Vti ETG Cool versiyonu ile birçok benzersiz özelliği bir arada sunuyor. C3 1.2

e-Vti ETG Cool, LED gündüz sürüş farları ile çekici bir görünüme sahip. Sınıfındaki diğer otomobillerden farklılaşmasını sağlayan en önemli özelliklerinden birisi görüş açısını maksimuma çıkaran “Zenith” ön cam ise artık tüm versiyonlarda standart olarak sunuluyor.

iç mekan sağlanırken; ön camın benzersiz yapısı ve uzunluğu sürücüye yukarıya doğru 80 derecelik limitsiz bir görüş açısı sunuyor. Sürücü ve yolcu konforunun maksimum derecede düşünüldüğü C3’ün özel “Zenith” ön camı güneş ışınlarına karşı koruma sağlıyor.

Citroën C3’ü sınıfındaki diğer otomobillerden farklılaştıran özelliklerinden birisi görüş açısını maksimuma çıkaran “Zenith” ön camı. Citroën’in teknoloji alanındaki önemli yeniliklerinden birisi olan C4 Picasso’daki “Visiospace” özelliğinin ikinci nesil temsilcisi “Visiodrive” özelliği sayesinde yuvarlatılmış özel ön cam sürücü koltuğunun arkasına kadar devam ediyor, bu sayede son derece aydınlık ve ferah bir

C3 1.2 e-Vti ETG Cool, , Citroën’in karakter özelliği olan güvenlik teknolojileri ve sürüş keyfinden de taviz vermiyor. Standart olarak sunulan ESP ve yokuş kalkış sistemi sayesinde güvenlik ihtiyaçlarına kesintisiz olarak cevap veren model, hız sabitleme sistemi, 16’’ alüminyum alaşım jantlar ve hız sabitleme sistemi ile konfor ihtiyaçlarını karşılıyor.


Citroën’in 1,2 litrelik yeni nesil 82 Hp’lik verimli benzinli motoru ile entegre edilmiş ETG şanzımanı ve standart Stop & Start sistemi ile tasarruf meraklılarını mutlu edecek olan C3 1.2 e-Vti ETG Cool, benzinli otomobillerin de otomatik vites sürüş keyfinden taviz vermeden dizel modeller kadar az yakıt harcayabileceğini ispatlıyor.

Citroën C3 1.2 e-Vti ETG Cool, aynı zamanda pazarın en kompakt otomobillerinden biri olma özelliğini sürdürüyor. 3.94 m uzunluğu, 1.71 m genişliği ve 10.2 m dönüş çapı ile şehir içi kullanımda büyük rahatlık sağlıyor. C3’ün 300 litrelik bagaj hacmi ve çeşitli saklama bölmeleri ailelerin kullanımı için küçük otomobil segmentindeki araçlardan beklenmeyecek seviyede kolaylık sağlıyor.

Citroën C3 1.2 e-Vti ETG Cool, 44.950 TL’lik satış fiyatı ile Türkiye’ye yayılmış 50’yi aşkın Citroën bayisinde otomobil severlerin dikkatine sunuluyor.


TOYOTA RAV4 20 YILDIR “ZİRVENİN HAKİMİ” Kompakt SUV segmentinin ilk aracı Toyota RAV4 20’nci yıldönümünü kutluyor. Toyota’nın kompakt 4WD modeline yönelmesinin ilk adımı 1989 yılında Tokyo Motor Show’da görücüye çıkan RAV-FOUR konsepti ile başladı.


Zorlu arazi şartlarının üstesinden geldiği kadar, şehir yollarına da mükemmel uyum sağlayan RAV4, ilk olarak Mart 1994’te Cenevre Otomobil Fuarı’nda görücüye çıktığında, 4x4 otomobiller için yeni bir çağı başlatmıştı. İlk dört tekerlekten çekiş sistemine sahip RAV4 piyasaya sunulduğu 1994’te 53 bin adetlik satış gerçekleştirdi. İlk kez dört tekerlekten çekiş sistemini sunan “Recreational Active Vehicle” (Eğlence Aktivite Aracı) RAV4’ün 2013 yılındaki satış rakamları ise 1994 yılının 10 katına ulaşarak 5 milyon 200 bin adeti geçti. 1994 yılından bu güne kadar üretilen RAV4’lerin yüzde 90’ı bugün hala dünya yollarında. Toyota’nın “Şehir içi 4x4” modeli RAV4 geleneksel 4x4 otomobillerden her yönüyle farklı bir araç olarak göze çarpıyor. Bugünün B segmenti araçlarından kısa olan RAV4, bu özelliğiyle de yeni nesil otomobillere de öncülük ediyor. 2010 yılında 10 farklı kompakt SUV modeli varken, bugün bu sayı 19’a kadar ulaşmış durumda. Avrupa’da büyümekte olan SUV segmentinde satış adetleri de 2013 yılında 848 bini aşmış durumda. Birinci nesil RAV4’ün eğlenceli sürüşünü ve dizaynını

korurken, dördüncü nesil RAV4 “yeni trendlerin belirleyicisi” olma özelliğini sürdürüyor. RAV4 sahipleri de otomobillerini, mükemmel manevra kabiliyeti, yüksek sürüş konumu ile birleşen geniş görüş açısı, çok yönlülük ve her koşulda güven verici olarak niteliyorlar. RAV4 offroad kabiliyetlerinden ödün vermeksizin aile kullanımına uygun bir otomobil olarak da öne çıkıyor. RAV4 kullanıcılarına; güçlü, sofistike ve dinamik bir tasarımın yanı sıra yenilenmiş birinci sınıf kalitede bir iç mekan tasarımı, daha geniş iç mekan ve yükleme kapasitesi, yüksek konfor, kullanışlılık ve güvenlik sunuyor. Yeni aktarma organlarına sahip olan RAV4, şu ana kadar sunulan en geniş motor ailesiyle önceki jenerasyonlardan %11 daha düşük emisyon değerleriyle dikkat çekiyor. RAV4, daha iyi odaklanmış sürüş pozisyonu ile birlikte, yeniden ayarlanmış ön ve arka süspansiyon sistemleri, elden geçirilen elektrikli direksiyon sistemi ve yeni geliştirilen “Sport” modu seçeneğine sahip. Bunun yanı sıra 4 tekerlekten çekiş sistemi ve bütünleştirilmiş dinamik sürüş sistemi ile yeni

RAV4 olağanüstü denge ve çevikliğiyle hem kuru hem ıslak zeminde yola daha iyi tutunarak kusursuz bir sürüş deneyimi sunuyor. RAV4 zorlu arazi şartlarının üstesinden geldiği kadar, şehir yollarına da mükemmel uyum sağlamasıyla segmentindeki öncü rolünü halen devam ettiriyor. 4 NESİL, GELİŞİMİN 20 YILI Birinci nesil 1994 - 2000: İlk şehir içi 4 çekeri. 3 kapı olarak satışa çıktı. Kompakt boyutlara (3,69 m) ve düşük ağırlığa sahip, 2 litre 129 hp’lik motor, enine yerleştirilmiş alt aktarıcı olmadan, sürekli dört çeker sistemine sahip, birim gövde tasarımına sahip, bağımsız arka süspansiyon, genel ölçüleri iyi manevra kabiliyeti ve yüksek sürüş pozisyonu için yeterli derecede kompakt olan bir otomobil. 5 kapılı (4.10 m) ve iki tekerlekten çekiş sistemine sahip versiyonu 1996 senesinde piyasaya sunuldu. 3 kapılı yumuşak tavanlı versiyon da satın alınabiliyordu. İlk RAV4 EV Ekim 1997’den Nisan 2000 senesine kadar üretilmeye başladı. İkinci nesil 2000-2006: 3 kapı ve 5 kapılı olarak piyasaya sürüldü, sırasıyla birinci nesilden +5,5 cm ve +4 cm daha uzun boyutlara sahip. İki motor seçeneğine sahip:

1.8 123 hp ve 2.0 150 hp, orta diferansiyel, LSD bitişik çift ve fabrika seçeneği olarak arka diferansiyel kilidine ve sürekli dört tekerlekten çekiş sistemine sahip. İlk 2.0 dizel motoru 2002 senesinde piyasaya çıktı. Üçüncü nesil 2006-2012: Yeni platform, yalnızca 5 kapılı olarak üretildi ancak Rusya ve Amerika için ili farklı dingil aralığına sahip. Toplam uzunluğu kısa dingil mesafesine sahip versiyon için selefine göre 19 cm uzun dingil mesafesine sahip versiyon için 47,5 cm uzatıldı. Tüm motor aralığı: 2.0, 2.4, 2.5, 3.5 V6 ve 2.2 Dizel motor seçenekleri. Yeni 4 tekerlekten çekiş sistemi elektronik bağlantılar ile kontrol ediliyor. (hız, gaz bilgisi, dönüş açısı, boylamasına hızlanma veya g-gücüne dayalı). Yokuş aşağı sürüş asistanı kontrol ve yokuş destek asistanı kontrollü. Dördüncü nesil 2013: Yalnızca 5 kapılı olarak ve tüm ülkeler için tek bir dingil aralığına sahip olarak üretildi. Toplam uzunluğu selefine göre 23,5 cm daha uzun ve uzun olan selefinden 5 cm kısa olarak tasarlandı. Motor aralığı: 2.0, 2.5 benzinli ve 2.0, 2.2 dizel motor seçenekleri. Dinamik tork kontrolü AWD sistemine sahip. (hız, gaz bilgisi, dönüş açısı, boylamasına hızlanma veya g-gücüne dayalı) spor mod seçeneğinde dönüş kontrolü sunuyor. Yokuş aşağı sürüş asistanı kontrol ve yokuş destek asistanı kontrollü.


KOÇ TOPLULUĞU VE FORD’DAN TÜRKİYE’YE BÜYÜK YATIRIM

Yarım milyar dolarlık yatırımla hayata geçirilen Ford Otosan Yeniköy Fabrikası’nın açılışı ve dünya pazarları için yalnızca Türkiye’de üretilecek olan Ford’un yeni hafif ticari aracı Tourneo Courier ve Transit Courier’nin hattan iniş töreni; devletin, Ford’un ve Koç Holding’in zirvesini bir araya getirdi.

Ç

evreci, engelli dostu, teknolojik ve kompakt bir tesis olarak inşa edilen Yeniköy Fabrikası’nda üretilen Tourneo Courier ve Transit Courier yatırımının prototipten üretime kadar tüm aşamaları Ford Otosan mühendisleri tarafından gerçekleştirildi. Yeni Transit ile toplam 106 ülkeye ihracat hedefleyen Ford Otosan’ın yeni hafif ticari aracı Courier 46 ülkeye ihraç edilerek, Türkiye ekonomisine katkıda bulunacak. Ford Otosan’ın İnönü ve Kocaeli’nden sonra dünya pazarları için üretim yapacak olan ve yarım milyar dolarlık yatırımla hayata geçirilen Yeniköy Fabrikası’nın açılışı;

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Kocaeli Valisi Ercan Topaca ve Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, Ford Motor Company Başkanı William Clay Ford, Jr, Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi M. Koç, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç, Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Ford Otosan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Y. Koç, Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Semahat Arsel, Koç Holding CEO’su Turgay Durak ile Koç Holding, Ford Motor Company ve Ford

Otosan üst düzey yöneticileri ile çalışanlarının ve çok sayıda davetlinin katıldığı bir törenle gerçekleşti. Ford Otosan mühendisleri tarafından geliştirilen ve tüm dünya için Yeniköy Fabrikası’nda üretilecek olan Tourneo Courier ve Transit Courier modellerinin de hattan indirildiği törende, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Tourneo Courier’i yakından inceledi. Bill Ford: Türkiye’de yaptığımız yatırımlardan hepimiz; Ford, Koç ve Türkiye, kazançlı çıktık Ford Motor Company Yönetim Kurulu Başkanı

William Clay Ford, Jr törende yaptığı konuşmada; “Doksan yıla yakın bir süredir Ford ile Koç arasındaki ilişki hız kesmeden güçlenmeye devam etti. Bu iki şirket arasında ortaklıktan öte bir şey var, o da; her ikisi de en baştan güçlü bir gelecek vizyonuna sahip iki büyük aile işletmesinin bir araya gelmesi. Bu, otomotiv endüstrisinde duymaya alışık olmadığımız uzun soluklu ve başarılı bir ortaklık. Bu başarı ancak güven ve saygı ile elde edilebilecek bir birliktelik. Türkiye’de yatırımlar yaptık ancak bunun da ötesinde sağlam bir dostluğa yatırım yaptık ve bundan hepimiz; Ford, Koç ve Türkiye, kazançlı çıktık” dedi.


“Koç Topluluğu olarak bugünümüzü ve geleceğimizi inşa ederken, bize ışık tutan, yol gösteren, en temel ilkelerimizden biri, kurucumuz merhum Vehbi Koç’un ‘Ülkem varsa ben de varım’ sözüdür” diyen Ali Y. Koç, konuşmasına şöyle devam etti: “Kurucumuzdan miras kalan bu felsefe ile ilk günden bu yana ülkemiz için çok çalışmak, yatırım yapmak, üretmek, istihdam sağlamak ve vergi vermek ana düsturumuz oldu. Her zaman uzun vadeli bir bakış açısı ve Türkiye’nin geleceğine duyduğumuz güven ve inançla, yarattığımız katma değeri geliştirmeye odaklandık. Ülkemizin kalkınması, üretimi, ihracatı, Ar-Ge faaliyetleri ve vergi sıralaması içinde aldığımız payı ve öncü rolümüzü hep daha da ileri taşımak için çalışıyoruz. Şirketlerimizin, sürekli olarak bu alanlarda listelerin ön sıralarında yer almaları ve aldıkları ödüller bizi hem gururlandırıyor hem de motive ediyor. Koç Topluluğu olarak daima ‘geçmişimiz de yarınımız da Türkiye’de’ dedik. Her zaman kısa vadeli dalgalanmalar yerine, uzun dönemli hedeflere odaklanmaya özen gösterdik. Tarihimizin en büyük yatırım dönemini yaşarken, ülkemizin geleceğine yatırım yapmaya devam ettik ve ediyoruz. Bu

doğrultuda, Koç Topluluğu olarak 2012 yılında 4,9 ve 2013 yılında 6,4 olmak üzere iki yılda toplam 11,3 milyar TL yatırım gerçekleştirdik. Aynı dönemde gerçekleştirdiğimiz Ar-Ge yatırımlarımız 1,25 milyar TL seviyesindedir. Tüm otomotiv şirketlerimize yaptığımız yatırımlar ise, 2010 yılından bu yana, 10 milyar TL’yi bulmuştur. Bu rakamlar, Türkiye otomotiv sektöründe yapılan en büyük yatırımlardır. Gelecek yıllarda da, halihazırda onaylanmış projelerimiz ile, yatırımlarımızı aynı hızda sürdürmeyi hedefliyoruz.” Haydar Yenigün: Geleceğe doğru yolda ilerliyoruz Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün toplantıda yaptığı konuşmada, “Türkiye otomotiv sanayi için yarattığımız ve geleceğe bir iz daha bırakacağına inandığımız eserimizi hizmete açmaktan gurur duyuyoruz” dedi ve şöyle devam etti: “Ford Otosan bugün 11,5 milyar TL ciro yapan, 3,8 milyar dolar ihracat yapan, 10 bin kişiye ulaşan çalışan sayısıyla Türkiye’nin en büyük otomotiv firması, ihracat lideri ve Türkiye’nin en büyük ikinci büyük sanayi şirketi haline gelmiştir. Ford Otosan son 5 yılda toplam 1.9 milyar

dolar net ihracat fazlası ile Türkiye’nin cari açığını kapatma konusunda önemli bir katma değer yaratmaktadır” dedi. Yenigün, “Kocaeli fabrikamız ve İnönü fabrikamızın ardından Türkiye’nin bir numaralı otomotiv şirketi olarak şimdi de Yeniköy Fabrikası ve yeni hafif ticari aracımız Courier’in üretimi ile yatırımlarımıza devam ediyoruz. 2011 ve 2014 yılları arasını kapsayan 4 yıllık süreçte, toplam 1.6 milyar dolar yatırım ile geleceğe sağlam adımlarla ilerliyoruz. Bugün resmi açılışını yaptığımız Yeniköy fabrika yatırımımız ile yeni hafif ticari aracımız Courier için yarım milyar dolar yatırım gerçekleştirdik. Ford Otosan olarak bu yatırımı gerçekleştirirken, hayata geçirdiğimiz her yeni projede yan sanayide büyük yatırımlar yapılmasını da sağlıyoruz. Son 4 yıllık süreçte yan sanayimizin 500 milyon dolar yatırım yapmasını sağladık. Yarattığımız bu önemli sinerji sonucunda Courier’in daha ilk günde yerlilik oranını yüzde 60’a getirdik. Önümüzdeki kısa dönemde bu oranı yüzde 70’in de üzerine çıkararak global anlamda daha da rekabetçi noktaya gelmiş olacağız.”


Yeni Polo, segmentine üst sınıfın standartlarını taşıyor




Volkswagen Binek Araç, sınıfının lideri Polo’nun daha verimli motorlara ve daha dinamik sürüş özelliklerine sahip yeni neslini tanıttı.


Y

eni Polo, daha güvenli ve daha konforlu bir sürüş için benzersiz teknolojiler sunuyor; kaza oluşmadan önce devreye giren ve kazayı engellemeye çalışan sistemler olarak da bilinen Aktif Güvenlik Sistemleri, Yeni Polo’yu sınıfının ötesine taşıyor. Tüm Yeni Polo modellerinde standart olarak sunulan Elektronik Stabilizasyon Programı (ESP)’nın yanında, ilk olarak Golf VII’de sunulan ve Alman Otomobil Kulübü ADAC tarafından İnovasyon Ödülüne layık görülen İkincil Çarpışma Freni ‘MultiCollision Brake’ de Yeni Polo’da öne çıkıyor. Yokuş Destek Sistemi (Hill Hold), Elektronik Motor Çekiş Kontrolü (MSR),

Elektronik Diferansiyel Kilidi (EDL), Elektronik Çekiş Kontrol Sistemi (ASR), Hidrolik Fren Asistanı (HBA) ve Lastik Basınç Uyarısı gibi yardımcı sistemlerin standart olarak bulunduğu Yeni Polo, sınıfında ilk kez Adaptif Hız Sabitleyici (ACC)’yi de isteğe bağlı olarak sunuyor. Yeni Polo’daki bu sistem, DSG şanzımanla birlikte sipariş edildiğinde “Follow-toStop” özelliğini de taşıyor ve öndeki araç durduğunda tam otomatik olarak Yeni Polo’yu da durduruyor. Ön Bölge Asistanı (Front Assist), Şehir içi Acil Durum Freni (City Emergency Brake) ve Yorgunluk Tespit Sistemi (Fatigue Detection) da yine Yeni Polo’da opsiyonel olarak alınabilecek gelişmiş aktif güvenlik sistemlerinden…

Yeni Polo, tamamen yenilenmiş benzinli ve dizel motor seçenekleriyle de fark yaratıyor. Tümü, EU6 emisyon standartlarına uyumlu motorlara sahip Yeni Polo’da, Comfortline donanımı ile birlikte BlueMotion Technology standart olarak sunuluyor. BlueMotion Technology çatısı altında toplanan Start/Stop ve fren enerjisi geri kazanımı gibi sistemlerin de bulunduğu modellerde, bir önceki jenerasyona göre yüzde 20’ye varan yakıt tasarrufu sağlanıyor. Türkiye’de ilk etapta, 2’si BlueMotion Teknolojisine sahip 2 benzinli ve 2 dizel olmak üzere 4 farklı motor seçeneğiyle satışa sunulacak.


Yeni nesil motorlar geliyor Türkiye’de satışa sunulacak motor seçeneklerinin ilki, benzinli 1,0 litrelik MPI motoru ile 75 PS gücünde olacak. 5-ileri manuel şanzımanla kombine edilen bu motor, 95 Nm’lik bir tork sağlıyor ve Yeni Polo’yu 173km/s maksimum hıza ulaştırabiliyor. Bu yeni nesil benzinli motor, 100km’de 5,1 lt yakıt tüketimine sahip. Türkiye’de satışa sunulacak bir başka yeni benzinli motor seçeneği ise 1,2 lt TSI 90 PS olacak. Düşük devirlerden itibaren etkin olan bir egzoz turbo-şarjlı ile desteklenen motor 160 Nm’lik bir tork sağlıyor. 5-ileri manuel veya 7-ileri DSG şanzımanla tercih edilebilen 1,2 lt TSI seçeneği, 100km’de ortalama 4,7 lt yakıtla yetiniyor. Yeni Polo Türkiye’de 1,4 TDI motor seçenekleriyle de satışa sunuluyor. 75 PS ve 90 PS’lik iki farklı güç seviyesine

sahip olan dizel seçeneklerinden 90 PS olan 230 Nm tork üretirken, 100km’de ortalama 3,4 lt. yakıt tüketiyor. 75 PS’lik seçenek sadece 5-ileri manuel şanzımanla tercih edilebilirken, 90 PS’lik seçenekte manuel şanzımanın yanında 7-ileri DSG seçeneği de sunuluyor. “Yeni nesil ürünleri, yeni nesil hizmet ve anlayışıyla destekliyoruz” Volkswagen’in ürün gamındaki yenilikleri, satış ve satış sonrası hizmetlerdeki yenilikçi hizmet anlayışıyla birleştirdiklerini ve bu çabaları mutlak müşteri memnuniyetine dönüştüren çalışmalara imza attıklarını söyleyen Volkswagen Binek Araç Genel Müdürü, “Ürün gamında yapılan yenilikler son derece önemli. Müşterilerin istek ve beklentilerinin her geçen gün değiştiği bir dünyada, modellerinizin de bu değişime ayak uydurması kaçınılmaz. Ancak başarıyı getiren ve sürekliliğini sağlayan,

bu değişimi yaptığınız tüm çalışmalarda gösterebilmek; yeni nesil ürünleri, yeni nesil hizmet anlayışı, iletişim ve müşteri memnuniyetiyle desteklemektir.” dedi. Yeni iletişim platformu Volkswagenim. com, kullanıcı deneyimini farklı bir boyuta taşıyacak. Volkswagen Binek Araç’ın devreye aldığı ‘Volkswagenim’ platformunun müşteriler tarafından çok beğenileceğine inandığını ifade eden Vedat Uygun, “Satış ve satış sonrası birçok hizmete rahatlıkla ulaşılabilen ve kişinin kendine özel bir sayfası olma özelliği taşıyan “Volkswagenim’’de üyelere açık birçok etkinlik te yer alacak. Müşterilerimizin daha özel hissetmelerine olanak tanıyacak ve bir kulüp havası taşıyacak olan bu platform ile Volkswagen markası ile bağlarının daha da güçleneceğine inanıyoruz.”


MITSUBISHI L200 1.100.000 ADET SATTI Mitsubishi Motors’un pick-up segmentindeki güçlü temsilcisi L200, Türkiye’de de 25.367 adet satarak Türkiye’yi Avrupa’nın en büyük 2. pazarı yaptı.

P

ick-up segmentinde hem özel hem de ticari kullanımda sağlamlık ve dayanıklılığıyla öne çıkan Mitsubishi L200, 2006 yılındaki lansmanından bugüne 885.000 adedi ihracat ve 263.000 adedi Tayland iç pazarı olmak üzere toplam 1.148.000 adet satış rakamına ulaştı. Türkiye pazarında ise toplam 25.367 adet satarak, en çok tercih edilen pick-up oldu ve Türkiye’yi İngiltere’nin ardından Avrupa’daki 2. büyük pazar konumuna taşıdı. Mitsubishi L200, çoğunluğu Avrupa, Asya ve Ortadoğu ülkelerinde

olmak üzere toplam 158 ülkede satılıyor. Mitsubishi L200 zor ve ağır koşullarda çalışanların işlerini kolaylaştırırken üstün donanım özellikleri ile sürüş konforu da sunuyor. Kullanıcılarının hem iş, hem de özel kullanımla ilgili tüm beklentilerini karşılamak üzere tasarlanan Mitsubishi L200, bir kamyonetin sağlamlığının ve dayanıklılığının yanı sıra sınıfında öncü konfor ve güvenlik özelliklerine sahip. Mitsubishi Motors’un altmış yıllık pick-up, yetmiş yıllık 4x4 teknolojisinin

mirasçısı olan L200, RISE gövde yapısı ve darbe emici şasisi sayesinde rahatlıkla her türlü zorluğun üstesinden geliyor. L200’ler bir tonluk taşıma kapasitesi ile de her türlü işin ve yükün altından kolaylıkla kalkabiliyor. Yüksek kalite, kullanıcı dostu özellikler, çarpıcı iç ve dış tasarımı da L200’ü bir adım öne çıkarıyor. Tüm bu özellikleriyle sınıfında tartışmasız lider olan L200, ikinci eldeki yüksek değeri ile de kullanıcısına kazandırmaya devam ediyor.


Volkswagen Crafter’a özel görülmemiş servis kampanyası Volkswagen Ticari Araç’ın Crafter modeline yönelik hazırladığı servis kampanyasında, tüm bakım ve orijinal parçalarda cazip indirimler sunuluyor. Kampanya yılsonuna kadar sürecek.

V

olkswagen Ticari Araç’ın tüm Crafter müşterileri için başlattığı yeni servis ve bakım kampanyasında, araç kullanıcılarını görülmemiş indirimler bekliyor. Türkiye genelindeki kampanyaya katılan Volkswagen Yetkili Servisleri’nde geçerli olan kampanyada, Crafter modellerin tüm bakımları, orijinal parça değişimleri ve işçilik ücretlerinde cazip indirimler yer alıyor.

Kampanyada amortisör, baskı-balata, fren diski, fren balatası, silecek, parça gruplarını kapsayan ‘Servis Paketi’ uygulamasında, orijinal parça değişimlerinde yüzde 30, işçilikte ise yüzde 50 oranında indirim sağlanıyor. Kampanya kapsamında, ‘Bakım Paketi’ uygulamasıyla, müşterilere motor yağında yüzde 24, işçilikte yüzde 50 indirim sunuluyor. Araçlarının bakımlarını yaptıran Crafter kullanıcılarına 1 lt Castrol 5W 30 motor yağı hediye ediliyor.

Kampanyada, liste fiyatı 674 TL olan 20 bin km bakımı 493 TL’ye yapılıyor. Kampanya süresince, liste fiyatı 302 TL olan ön fren balatası seti 192 TL, 294 TL olan arka fren balatası seti 186, 1.083 TL olan baskı-balata ise 698 TL’den sunuluyor.


O

Motosiklet kontrolü,

MM üyelerine ait Eposta gurubumuzda paylaşımlarda bulunuyorken bu konu özellikle dikkat çekti ve bunu sizlerle paylaşmak istedik. Motosiklet bana göre miydi? Sana, bize yada ona göre miydi? derken aşağıda göreceğiniz paylaşımlar çıktı ortaya. Bu konu akıl kucalıyor muydu? Acaba bunu düşünerek mi girilmişti bu olaya? Neden di? Niçin di? Hiç değiştirmeden paylaşımları aynen yayınlayacağız. Bu soruların cevaplarına siz karar verin. Bakın bakalım motor size göre mi? Motosiklet hepimizin ortak tutkusu. Çoğumuz için başımızı alıp gitmek adına biçilmiş kaftan, kendimize yarattığımız bir “yaşam alanı”..Yollardayken, dünyanın umrumuzda olmadığı bize özel bir “yaşam alanı”.. Kendimizi, kişiliğimizi farkında olarak veya olmadan test ettiğimiz, geliştirdiğimiz ve yeteneklerimizi öncelikle kendimize sergilediğimiz ve çoğu kez “tebessüm” ile kabullendiğimiz, bize özel bir yaşam biçimi.. Ben bu söylemlerim ile; motosikletin az biraz felsefesinden bahsedyorum. 2 tekerimin üzerinde olmadan, “o” na ve bana kattıklarına karşıdan baktım, bu sabah.Düşüncelerimi, fikirlerimi sizinle paylaşmak istedim zira bu “yolda”, kendime özgü bu “düşünce biçiminde” yanlızmıyım? merak ettim. Motosiklet, yetenek işimidir? bu soruyu kendime soruyorum, öncelikle.Hepimiz iyi veya kötü bu yaşam alanının etrafında toplanmış, imkanlarımız, zamanımız ve aile hayatlarımızdan çalarak kendimize ayırdığımız küçük zaman dilimlerinde onu yaşıyoruz. İster binlerce km yapın isterseniz 3-5 km yapın, yine de bir yaşam boyu içinde küçük zaman dilimlerinde yaratıyoruz, onunla

birliktelik zamanlarımızı. Diyeceğim o’dur ki; herşey (nasıl olursa olsun) “gitmek” isteğinden mi doğuyor ? yoksa motosiketimizin üzerinde olmak bize, kişiliğimize ve yeteneklerimize daha bir şeyler katıyor mu? Kısacası; motorsiklet bize, kişiliğimize, yeteneklerimize,hayata bakışımıza bir “TIK” fazla bir şey katıyormu? Çoğumuz “Bu da sorumu? Neden buradayız ki?” diye soruyoruz ama ben biraz bu konuda gerçekten bir TIK daha fazla beynimi zorluyorum, düşünce bağlamında. Benimkisi, bir öz eleştri..Sizde bu soruyu kendinizi sorabilirsiniz. Şu motosikletlerimiz cidden (Harbiden) bize, kişilik özelliklerimize göre midir? Biz ileri ve güvenli sürüş ile aslında bu makinaların üzerinde daha bilinçli ve kazalardan uzak duruken, kendimize kişiliğimize bir faydamız dokunuyormu? Mesela; analitik yapımıza, telaşlarımızı dizginlemeye, sabırlarımızı güçlendirmeye, kararlarımızı sorgulamaya ve bunları ışık hızı bir süratte yapabilme yetilerimize.. Bunu sorgulamaya bir kaç dakika zaman ayırırmısınız? Motorunuzu karşınıza alın ve öyle düşünün ama:). “Motosiklet, bana göre (mi?) “ diye. Ben motora 5 yıl önce ve 56 yaşımda başladım. Önceden hiçbir motor deneyimim yoktu. Bugün düşünüyorum da keşke daha önce başlasaydım diyorum. Önceleri yoğun iş temposu nedeni ile motorla az km yaptım. Bugün ikinci Enduro tarzı motorumla ancak toplam 35 bin km yaptığımı farkettim. İlk şehir dışı ve uzun yolu yalnız başıma ist-bodrum arasında yaptım. Tabi bu genç yaşta ve o kısa tecrübemle etrafımda insanlar bana deli diye bakmaya başladı... 2 yıl önce emekli oldum ve motora daha çok zaman ayırabiliyorum. Ayırabildiğim zaman içinde eğitim aldım farklı yer ve hocalardan..isimlere girmeyelim reklam olmasın,çoğu zaten bildiğiniz isimler.. En son bir örnek vermek gerekirse,çok keyifli bir İç Anadolu ve Datça turu dönüşünde gruptan yolda ayrılıp Bodrum’a gittim.

Orda küçük bir teknem var ve bilirsiniz deniz,tekne de başkadır. Bu pazartesi ( 5 mayıs) Bodrum’dan öğlen yola çıktım. Hiçbir şekilde acelem veya başka bir nedenim olmamasına rağmen 1 haftadır orda duran motoruma binip uzun yol yapma isteğim ağır bastı... Veriler özellikle rotam üzerinde yoğun yağış veriyordu. Yolda belli yerlerde çok az motor gördüm. Akhisar’dan Topçulara sonrasında da eve kadar çok yoğun yağmur altında geldim. Bunu marifetmiş gibi anlamayın lütfen. Ama işte benim hayatımda motor bu oldu artık. Tabi bir de ona sormak lazım...benim için ne düşünüyor...:)) Yazilarin tumunun ozunde tek bir payda goruyorum. Motosiklet insanın yasamina dair inisiyatifi eline alip tek kendine sorumlu olup bireysel kalabildigi tek yer. Her sabah uyandığında, marşına basabilmek için sağlığına daha çok dikkat etmektir motor aslında Aileni ve dostlarını hergün daha çok sevmektir motor aslında 20 li yaşları çoktaaan geçmene rağmen,18 yaşında hissettirir motor. Ailen nedeni ile vazgeçmek zorunda kaldığın,havalı arabanı mecburen satıp yerine aldığın,sıradan sedanın ruhunda yarattığı karanlığı siler motor. Genç denecek yaşları geçmene rağmen ‘yıkılmadım ayaktayım’ dedirtir motor. Ego,kompleks..vs ne varsa tatmin ettirir motor. Genç denecek yaşları geçmene rağmen ‘yıkılmadım ayaktayım’ dedirtir motor. Ego,kompleks..vs ne varsa tatmin ettirir motor. Etrafındaki eşe dosta anlatmak için hep hikayeler yaratır motor. Ailende,mahallende ve işinde,senin için ‘çılgın’ dedirtir motor. Hanımı evde bırakıp bir genç kızla uzaklara sürme hayali kurdurur motor.


Yakıt tüketimini hesaplatmayıp,zengin hissettirir motor. Kıvrımlarına dokunup zevk alabileceğin ve bunu saklamak zorunda olmadığın şeydir motor. İşine gitmek için sabah kalkamazken,uzun yol öncesi saat 5 te,seni annen gibi öperek uyandırır motor. Eşinin sana arkandan sıkı sıkı sarılmasını ve o ilk günkü romantizmi yeniden yaşamanızı sağlar motor. Trafikte küfredebilmek için bir sürü haklı neden verir sana motor. En önemlisi,tüm bunlardan kaçabilmeni sağlar motor. Motor silindir hacmi 125 cm’den büyük olan, iki tekerlekli motorlu taşıt, motor. TDK böyle tanımlamış. Yazının sahibi Orianna Fallaci. Doğmamış çocuğa mektuplar adlı eserinden… “Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet hayattır. Birçok babanın korkusu oğlunun motosiklete binmesidir.Ölümden ve başka her türlü tehlikeli durumun çocuklarının başına gelmesinden korkarlar. Benim senin başına gelmesinden en çok korktuğum şey ise hayatın zevklerini almadan yaşayan bir eğreltiotu olmandır. Eğer yapmak istediğin şey orada duruyorsa ve aranızda bir tehlike dikilmişse, senin yapman gereken o tehlikeyi bertaraf edip, istediğin şeye ulaşmaktır. İşte bunu yapamazsan hayatın ancak bir eğreltiotununki kadar heyecanlı olabilir. Motosiklete bin oğlum, ama dikkat et, Motosiklet tehlikelidir. O tehlikenin üzerine aptal gibi gitme. Unutma Sun Tzu der ki; “kötü komutanlar önce savaşa girer, sonra nasıl kazanacağını düşünürler; iyi komutanlar önce nasıl kazanacağını bulmadan savaşa girmezler”. Önce viraja girip de sonra nasıl çıkacağını düşünen aptallardan olma. Tehlikeleri en küçüğüne kadar bertaraf et. Hep tam koruma kullan, bakımsız motorla yola çıkma, alkollü ya da yorgun binme, kafan bozukken taksi tut, bilmediğin yolda risk alma,

diğer araç sürücülerinden köşe bucak kaç. Tehlikeleri nasıl dibine kadar bertaraf edeceğini bilemiyorsan sakın motosiklete binme, çünkü o zaman bu işi beceremezsin demektir. Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet aşktır. Sadece kızlardan bahsetmiyorum, motosiklet macerası yaşam aşkıyla doludur. Güneşi batıracağın yeri bilmek, üzerinde yaşadığın toprakları karışı karışına gezmek, her yaş ve meslekten insanla yolunu paylaşmak ve bindiğin makinenin üzerinde sanki çığlık atarmış gibi kopup gitmek, hayatı dibine kadar yaşamak, ancak bu araçla mümkündür. Motosiklet macerasının içinde yaşam aşkı olmayan insanların tek yaptığı ise teknik detayları birbirlerine anlatarak kocaman, yararlı ama sıkıcı bir ansiklopediyi yaşayıp gitmektir. Aşkın ucunu bırakma, heyecanlı ve renkli ol, sıkıcı olma. Sıkıcı olacaksan arabaya binip, hafta sonları futbol, akşamları ana haber seyrederek yaşayabilirsin, motosiklete ihtiyacın yok. Günü yakalamayı bil oğlum, motosiklet senin yaşama enstrümanındır. Kızlardan bahsetmiyorum dediysem, o kadar da demedim tabi. Hani bazen pembe bir Vespa üzerinde pembe kaskla kuğu gibi giden pembe pantolonlu bir kız görürsün ya? Git yanaş, merhaba de ona. Seni terslerse, kıza efendi gibi bir selam çakıp gazla bana gel, ensene bir tane patlatayım, sonra bira içmeye gideriz. Hayatı böyle yaşayacaksın işte, öküz gibi, ödlek gibi değil. Hem efendiliğini bozmayacaksın, hem de çılgınlığını koruyacaksın. Ha hoşlandığın bir kız mı buldun? At motorunun arkasına, Datça’ya götür onu, Knidos’un sularıyla yıka. Can Yücel’in en sevdiğin şiirlerini okurken batan güneşi izlet ona, Domuzbükü’nde yıldızları ört üstüne uyusun. Sonra bu macera için bana teşekkür edeceksin. Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet isyandır. İnsanlık tarihi popüler kültürler ve onlara tepkiyle gelişen kültlerle doludur. Rock tarihi, 68 kuşağı,

Avrupa bohemleri, Beatnick’ler hep aynı heyecanla tutuştular. Bugün bu ateş bir miktar sönmüş görünse de sen buna aldanma. İnsanoğlunun doğasında isyan vardır ve motosiklet bunun dışa vuruluş şekillerinin en güzellerinden biridir. Motosiklet bir ulaşım aracı değildir, bir isyan aracıdır, bunu kafandan çıkarma. Hayatın rutinlerine dikkat et oğlum. Efendi ol ama içindeki serseriyi korumayı bil, akşam eve gelince takım elbiseni çıkarıp deri montunu giy. Her zaman kravatın olabilir ama hiç yuların olmasın, her zaman bir patronun olabilir ama hiç efendin olmasın. Eğer seni zincirliyorlarsa o patronu, arkadaşı ya da sevgiliyi dehleyip, kravatı çöz, kol saatini fırlatıp at, gemileri yakmayı bil. Hayatımda tanımaktan keyif aldığım insanların neredeyse hepsi, günü geldiğinde hayatında radikal değişiklikler yaparken gözünü kırpmamış insanlardır. Ve bu insanların neredeyse hepsi motorcudur. Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet dostluktur. Bir motosiklet grubuna mutlaka gir. O Motosiklet grubunun içerisindeki bir kavgaya ise asla girme. Unutma ki insanın olduğu yerde sevgi de vardır, kavga da vardır. Toplumdan soyut yaşama, yolu paylaş. Ama kimliğini de kaybetme, yolunu şaşırma. Toplumun içinde dur, ama tek başına ayakta dur, sonuçta yol yalnız senin yolundur unutma. Herkesle konuştuğun gibi, her tip motora da bin, tutucu olma. “Chopper gitmiyor, dönmüyor” diyenleri takma, altındaki V motorun ritmiyle dans etmeden isyanın ruhunu anlayamazsın. Sıkı bir enduroyla off-road yapmadan doğaya fazla kavuşamazsın. İbrende bir kez olsun 200’leri görmeden de adrenalin seni ilk defa içki içmiş 15 yaşındaki kız gibi sarhoş eder durur. Herkesi dinle ama hiç kimseye kulak asma. Motosiklet türlerinin her biri farklı amaçlarla üretilmiştir, birini seçeceksen seç, ama hepsiyle barışık ol, hiçbirinin fanatiği olma. Motosiklete bin oğlum, çünkü ben hep motosiklete bindim.

Ve şu hayatımda yaptığım en iyi şeylerden biri bu. Tek bir dakikasından bile pişman değilim ve iyi kötü her maceramın kıymetini bildim. Hayatta öğrendiğim birçok şeyi bu iki tekerlekli cansız makineden öğrendim. Motosikletle yaşa oğlum ve aradan yıllar geçerse ve ben motosiklete binemeyecek durumda olursam, gel bana maceralarını anlat, nereleri keşfettiğini, kimlerle hırlaştığını, kimlerle dost olduğunu, hangi şarabı kiminle içip, hangi güneşi nerede batırdığını. Eğer ben ölmüşsem de çok önemseme. Motor üzerinde ölmüşsem neden pişman olmadığımı anlayacak tek kişi sen olacaksın. Eğer ölmemişsem şu pembeli kıza sor bakalım ablası var mı? Sana bırakacağım en büyük miras, işte bu hayat rehberi, motosikletli hayatın ta kendisidir. Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet hayatın ta kendisidir. RIDING IS A WAY OF THINKING dir. Bizi içine hapsettiğini düşündüğümüzde hayattan kaçmak için, başka başka hayatlara dahil olmak için bir suç ortağıdır motor. Kızımızdır. Başkalarının yolundan gitmeyip kendi lastik izimizi bıraktırandır Amaçtır, araçtır, ataçtır… Sizce?????? Lastikleriniz yollardan ayrılmasın...


Benim Köşem

Motosiklete binerken gülebilmek önemli

Avni Örgüç

M

otosikleti hayatımızdaki güzel enstrümanlardan biri olduğunu yansıtmak, motosiklet sevdasını yansıtmak istiyoruz hep. Fosil yakıtların tükenmekte olduğu bir dünyada, fosil yakıtların soluduğumuz havaya verdiği zararı en aza indirmek için daha az yakıtla yol alırken de aynı zamanda bütçemize katkıda bulunması için motosikleti kullanmaya çalışıyoruz. Hep tam koruma ful koruma diyoruz, hep eğitim diyoruz. Çünkü sadece ve sadece 2 tekerler üstündeyiz ve kaportamız vücudumuz. Ama ya egolarımız? Ben ilk defa motosiklete hayran hayran gezmeye başladığımda 7 yada 8 yaşlarındaydım. O zamanlar İstanbul 3-4 milyon nüfuslu, Anadolu yakasının sayfiye yeri olduğu, her tarafı boş arsalarla dolu bir yerdi. 12-13 yaşımıza geldiğimizde o arsalarda 2 zamanlı Peugeot – Puch – Jawa –Mobilet motorlara 3-4 turu 1 liradan binerdi . Bir gün babam beni yakaladı ve motora öyle binemezsin dedi . Çok sevdiği bir Ermeni arkadaşı vardı, bizi topladı ve ona emanet etti. Nişan usta bize, “motosiklete binmek için en önemli şey gülümsemek/gülümseyebilmektir“ derdi . Sırıtmadan motora binemezdik, dişlerimizdeki o zoraki gülümsemeyi görmeden motoru vermezdi bize. 1-2 yıl hep tepemizde oldu, bir gün bir arkadaşımız caddede küçük bir kaza yaptı. Nişan Usta tesadüf oradaymış ve arkadaşımızın bira içtiğini fark etmiş. İşte o günü takip eden 1 ay boyunca hepimize ne eziyet etti

bilemezsiniz. İçenle beraber bizimde onu neden kollamadığımız, neden içkili motor kullanmasına müsaade ettiğimiz vb. Tabii ona motoru veren kiralamacı kişiyi bile anasından doğduğuna pişman etti. Yıllar içinde de kendisinin ne kadar haklı olduğunu gördüm. Alkolle motor kullanmayacaksın, moralin bozuksa motor kullanmayacaksın, kızgınsan motor kullanmayacaksın. Çünkü o zamanlarda egonla sağ elin senkronize oluyor. Kızgınlığın bileğini daha çok

kıvırmanı sağlıyor. Kafandaki melanet sağındaki solundaki araçlara, yolun bozuk bölümüne, senden daha hızlı yanından geçen bir motora karşı savaşmanı söylüyor. İşte bütün bunlar sana kazayı, bazen de yaralanmayı, hatta hatta ölümü getiriyor. KAFAN BOZUKSA, ALKOLLÜYSEN BİNME ARKADAŞ



Farklı bir gezi kitabı: 4 MOTOR – 6 GEZGİN – 12 ÜLKE Yollarda 24 GÜN


Alpaslan Apak


Alpaslan Apak

Ü

ç hafta önceki sayfamızda, yine bu köşede motosikletle ilgili gezi kitaplarından bahsederken tek başına yapılan gezilerin, daha detaylı ve daha isabetli izlenimlerle kaleme alındığına vurgu yapmıştım. Grup gezilerinde; çevre ve yol gözlemleri arada kaynar gider, sağlıklı izlenimler edinemeyiz gibisinden fikirler ileri sürmüştüm. Kendimce iddialı bu görüşüm, Ankaralı iki teker sevdalısı bir motorcu kardeşimiz Süleyman Münci Kaymak tarafından; sanki arka selesine binip aynı heyecanı yaşayan bir artçı kadar bu keyifli gezinin içindeymiş hissini veren kaleme alınmış güzel bir kitapçıkla çürütülmüş oldu. 4 MOTOR – 6 GEZGİN – 12 ÜLKE Yollarda 24 GÜN; farklı meslek ve farklı gezi anlayışında olan bir avuç motosiklet tutkunu arkadaşın, her türlü iklim ve yol koşullarında nasıl bir bütün olarak hareket ettiklerini anlatıyor. Zaman zaman kendi içlerindeki fikir ayrılıklarını, yola koyulup gaz açtıkları anda bir kenara bırakıp; nasıl tek vücut olup, belli rotalarda yük ve artçılarını nasıl paylaştıklarını satırlarına aktarmış Süleyman Münci kardeşim. Benzer rotaları, aynı ülkeleri defalarca dolaşıp gezen çok fazla motorcu arkadaşımız vardır. Bu gezip dolaşmaları; bilgi niteliğinde diğer motosiklet meraklılarına bir şekilde aktarmayı beceriyorlar. Bunu bir gezi kitabı, hatta rehber olacak güzellikte içerikle süslemek her motorcunun becerebildiği bir şey değil.

Burada kendi önyargımı eleştirmek adına bu kitapçığı kısaca tanıtmak istedim. Motosikletle tek başına özgürlüğü yaşarsın, artçınla mutluluğu bulursun, grup sürüşlerinde de heyecan ve keyfin güzelliğini paylaşırsın. Bütün bunları da bir kitap haline getirmek ise erdem ister. Sayın Süleyman Münci Kaymak ve yol arkadaşları, on iki Avrupa ülkesini, daha önce bu turu yapan bir başka arkadaşlarının liderliğinde tamamlamış. Kendini acemi bir motorcu olarak görmesi mütevazılığını, grup sürüşüne uyumu uysallığını, geride bıraktığı ailesi ve ülkesini her satırında özlemle kaleme alması da vatanseverliğini yansıtmış. Daha sonrasında bu gruptaki yol arkadaşlarından ikisini trafik kazasına kurban vermiş olması, kitabın ilk sayfasında da onlara atfen yazılan birkaç satırla vefalı tarafını ortaya koymuş. Bu gezi örneğinden çok daha detaylı ve zengin içerikli kitaplar mutlaka mevcuttur. Burada önemli olan; ilk defa çıktığı yurtdışı turunun sonunda, bunları kaleme alacak cesareti gösteren ve kendini “acemi” olarak değerlendiren bizden bir motorcu kardeşimizin bu işe soyunması. Her nereye gaz açarsak açalım, ne kadar yol yaparsak yapalım, illa ki ardımızda bıraktığımız izden birilerinin gelebileceğini farz edelim. Anılarımızı, fotolarımızı ve birikimlerimizi kitap olarak olmasa bile sosyal medya ortamlarında, motosiklet site ve forumlarında paylaşalım. İyi kötü ne varsa anılarımızda, bir gün bir başka

motorcunun işine yarayabileceğini unutmayalım. Benzer gezileri yapan, planlayan ve yeni hedeflere gaz açmak isteyen bütün motorcu arkadaşlara bol şans ve keyifli yolculuklar diliyorum Sayın Süleyman Münci Kaymak kardeşimize de tekrar “eline, kalemine sağlık” diyorum. Şansınız, farınız ve yolunuz açık, kaskınız başınızda olsun!


Motosikletin tarihine kısa bir bakış İki tekerin ataları Günümüzde “motosiklet” adını verdiğimiz en kişisel ulaşım aracı, 140 sene öncesinden gelen bir gelişim tarihine sahip. Motosiklet, otomobilden daha önce icat edilmiş bir araçtır. İki ya da üç tekerlekli motorlu taşıtlar 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. Bunların ilk örneklerinden biri, ABD’ de Massachusetts’li mucit Sylvester Roper’ın 1869’da geliştirmiş olduğu buhar gücüyle çalışan bir taşıttı. 1884’te Edvvard Butler adlı bir İngiliz, üç tekerlekli bir motorlu taşıt yaptı. Kısa bir süre sonra da Alman mühendis Gottlieb Daimler, ahşaptan yapılmış bir bisiklet kadrosuna küçük bir benzin motoru taktı. İlk motosikletlerin çoğu üç tekerlekliydi; bunlarda genellikle ilk kalkışı sağlamak ve yokuş tırmanırken motora yardımcı olmak için pedallar da bulunurdu. Başarılı ilk iki tekerlekli motorlu taşıt tasarımını 19. yüzyılın sonlarında Fransız mucitler Michael ve Eugene Werner geliştirdiler. Wernerler, motoru kadronun alt bölümüne, iki tekerleğin arasına yerleştirdiler. O tarihten sonra da motosiklet tasarımlarında motor hep aynı yerde kaldı. 20. yüzyılın başlarında çeşitli ülkelerde düzenlenen motosiklet yarışları, iki tekerlekli ve motorlu bu ulaşım aracının tasarımının gelişmesinde etkili oldu. Ateşleme ve vites donanımlarının da eklenmesiyle, motosiklet bir süre sonra bugünkü biçimine benzer bir yapıya kavuştu. Günümüzdeki motosiklet motorlarının çoğunda bir ya da iki silindir vardır; ama eskiden, hatta II. Dünya Savaşı’ndan (1939-45) önce dört silindirli motosiklet motorları da yapılmıştı. Daha sonra özellikle yarışlar için üç, altı ve hatta

sekiz silindirli motosikletler geliştirildi. Motosiklet motorlarının büyük çoğunluğu, iki zamanlı ya da dört zamanlıdır. Binek araçlarındaki baş döndüren teknolojik gelişmelerin aynısı anında motosiklet üreticileri tarafından da modellerine uygulanıyor. ABS fren sistemi, klima, müzik ve daha pek çok lüks sayılacak donanımlar, motosikletlerde de kullanılıyor. Durum böyle olunca, motosiklet fiyatları, otomobil fiyatlarından daha ileri rakamlara ulaşıyor. MOTO1 - Daimler’in ahşaptan yaptığı ilk motosiklet Ünlülere mercek haberimize Emniyet Teşkilatı’ndan destek -15 Nisan 2014 Salı sayfamızda manşetten verdiğimiz “Motosikletli Ünlülere Mercek” başlığıyla eğitim ve trafik kurallarına dikkat çekme amaçlı bir haber hazırladık. Ünlüleri ve medya kurumlarını bu konuyla ilgili hassas davranmaya davet ettik. Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığı tarafından bu konuya, geniş kapsamlı ve süreklilik gösteren bir projeyle destek geldi. Medyanın etkin bir iletişim aracı olması ve geniş kitlelere ulaşabilmesi, yapılan çalışmalarla amaçlanan trafik bilincinin artırılması ve kazaların azaltılması hedefine ulaşılmasında büyük ve olumlu bir katkı sağladığı değerlendirilerek “Medyanın Takip Edilmesi Projesi” hayata geçirilmiştir.

Bu kapsamda; Genel Müdürlüğümüzce, ulusal TV kanallarında yayınlanan haber bültenleri izlenerek, kaza haberlerinde kazaya neden olan; aşırı hız, dikkatsizlik, alkollü araç kullanılması vs gibi kural ihlallerinin belirtilmesi ve kazalarda emniyet kemeri ve kask kullanılmaması gibi ölüme sebebiyet veren unsurların ön plana çıkarılarak toplumsal farkındalık oluşturulmasında faydalı olacağı düşünülmüştür. “Medyanın Takip Edilmesi Projesi” kapmasında Genel Müdürlüğümüzce, ünlülerin yapmış olduğu trafik kural ihlalleri ve trafikle ilgili örnek teşkil edecek davranışlarını TV magazin programlarında belirtilerek ve tasarlanan trafik logolarının kullanılarak trafik kurallarının uygulanmasına dikkat çekmek ve özellikle ünlüleri rol-model olarak gören genç kesime yönelik trafik konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılmaktadır. Magazin programlarında kullanılan logolar ve haber içeriğinde belirtilen kural ihlalleri ve uygun davranışlar kayıt altına alınarak arşivleme çalışması yapılmaktadır. Bu itibarla logo kullanımı 1 puan, sesli olarak belirtme 3 puan, ikisi birlikte kullanılırsa 4 puan olarak değerlendirilmektedir. Bu puanlamalar neticesinde de aylık ve yıllık olarak istatistikler hazırlanmaktadır. Desteğiniz için teşekkür eder kazasız günler dileriz.


Zagato’nun Lamborghini yorumu

Zagato çizgileri herkese göre değildir bunu biliyorum ama bu seferki gerçekten bana göre değil. Spyker C12 ile Lamborghini kırması bu türünün tek örneği tasarımın ismi Lamborghini 5-95 by Zagato.

İ

sviçre asıllı Albert Spiess için özel siparişle Lamborghini Gallardo LP570-4 üzerine inşa edilen bu Spykerımsı cismin tasarımında doğa’nın yansımalarından esinlenilmiş ama bence Lamborghini Huracan’ı da ufaktan da olsa anımsatıyor. Bu sene 95.yaş günün kutlayacak olan Zagato dizayn evi bu hafta sonu Ville d’Este 2014’te Lamborghini 5-95 Zagato’yu sergiledi. Platformunu kullandığı Gallardo’nun motorunu da aynen kullanan Lamborghini 5-95 Zagato’da geniş hava yarıkları olan ön tampon ve çift kabarcık hatlarına sahip

tavan kullanılmış. Arka tarafta ise Spyker’dan anımsadığımız omuz ve tavan çizgisi, dört egzoz ile süslenmiş arka tamponda noktalanmış Geçmişe baktığımızda Lamborghini ve Zagato arasındaki ilk ilişki 50 yıl önce Lamborghini 3500 GTZ ile başlamış, Zagato Raptor ve Canto isimli özel iki Lamborghini Diablo modelleriyle devam etmişti.

Andrea Zagato aynı zamanda Lamborghini için 1997 yılında LM003 isimli SUV tasarımını da yapmıştı.


Yazı ; Can ‘Luigi’ Akaydın


Hanım kaskını tak, çocukları da hazırla iki gazlayıp gelelim...


Yazı ; Can ‘Luigi’ Akaydın


G

olf R SW testte görüntülendi. 300 P ve 380 Nm tork üreten 2.0 TSI bloğunu kaputunun altına gizleyen bu hızlı aile otomobili, dışarıdan bakıldığında kendine has detayları ile kardeşlerinden

ayrılıyor Geçen yıl prototipi fuarda tanıtıldıktan sonra üretilip üretilmeyeceği konusu muallak olan Golf R SW banda doğru yürümeye başladı. Audi S3’te de kullanılan 300 HP ve 380 Nm tork

üreten 2.0 TSI bloğunu kaputunun altına gizleyen bu hızlı aile otomobili, dışarıdan bakıldığında kendine has detayları ile kardeşlerinden ayrılıyor.

Renault Megane GT220 Estate ve Ford Focus RS SW gibi rakiplerinin aksine dört tekerlekten çekiş sistemiyle yola tutunan Golf R SW 2014 sonuna doğru satışa çıkabilir.



Audi hiç görülmemiş bir dizel motor ile savaş naraları atamaya başladı...


Yazı ; Can ‘Luigi’ Akaydın


R

8 V12 TDI ile yola çıkıp, Q7 V12 TDI ile uçuk bir noktaya gelen Audi’nin TDI motorları beklenen performansı verse de verimlilikte BMW’nin gerisinde kalmıştı. Şimdi Audi yeni teknolojiler ile doldurduğu 3.0 V6 Twin Turbo dizel motora, Turbo Lag’dan kurtulmak için bir de elektrik ile çalışan Supercharger ekleyince ortaya anormal bir motor çıktı.

RS5’in üzerindeki 450 HP gücündeki 4.2L V8 motoru ile 385 HP’lik yeni Tri-Charged Dizel motorunu yer değiştirildikten sonra kaybolan 65 HP’nin boşluğunu bu motorun ürettiği fazladan 320 Nm yani tam 750Nm tork değeri ile fazlasıyla doldurdu. Birkaç gün sonra TDI motorun 25. yılını kutlamak için Leipzig Auto Show’da sahneye çıkacak olan RS5 TDI Concept

ismindeki bu otomobil Tri-Charger çılgınlığı ile 100 km/s sürate sadece 4.6 saniyede çıkıyor ancak maalesef 250 km/s de limitöre takılıyor. 250 Km/s’lik maksimum sürat gözünüze yüksek görünmesin, 15-20 saniyede bu sürate rahatça ulaşırsınız ve emin olun RS5 TDI kullanıyorsanız 991 Carrera’lar hızlanmaya devam ederken siz yerinizde saymayı hiç istemezsiniz.


Dizel motorlu araçların Dünyada bütün pazarlardaki yükselişi sürerken, bir zamanlar dizel motorlarıyla Le Mans yarışlarını domine eden Audi, yeni bir gövde gösterisi yapmaya karar verdi.


“VOLVO” Markası yeterince anlatıyor, daha ne söylenebilir ki?

Yazı ; Can ‘Luigi’ Akaydın Dış görünüşü hakkında bir sunumdan sızdırılan görüntü dışında pek fazla resmi bilgi yok, esas tanıtım da Ağustos ayında yapılacak ama en azından artık 2015 Volvo XC90’ın içinin nasıl görüneceğini biliyoruz.

İ

ki-üç gün önce resmen yayınlanan bu fotoğraflara baktığımda logolar olmasa bile bir Volvo’ya baktığımı rahatlıkla anlayabileceğimi düşündüm. Kabin içerisinde öylesine sağlam ve dik bir duruş var ki insan gerçekten etkileniyor, elbette malzeme ve işçilik kalitesinin de tartışılmaz düzeyde iyi olduğu belli oluyor. Bu noktada Volvo’nun yeni XC90 ile kabin çizgilerini de bir nesil öteye ve geleceğe

taşıdığını da görüyoruz. Özellikle alışık olduğumuz bol düğmeli tasarımın yerini neredeyse düğmeye yer verilmeyen ve dokunmatik bir ekran üzerinde konsola merkezlenerek tamamen düğmesiz bir tasarıma bıraktığını görüyoruz. Volvo yeni XC90’ı 2015 yılında satışa sunacak ve anlaşılan Ağustos ayına kadar belli aralıklar ile fotoğraf paylaşarak resmen XC90’a striptiz yaptıracak ve biz de meraktan çatlayacağız


Otoredi.com ile “Kiralamak Güzeldir” Araç kiralama sektörünün yenilikçi yüzü www.otoredi.com , kiralık araç arayanlara çok özel fırsatlar sunuyor.

O

tomobil sahibi mi olmalı yoksa ihtiyacın olduğunda kiralamalı mı? Bu sorunun cevabı son yıllarda değişiyor. Gerçektende canın istediğinde, istediğin araca, ihtiyacın olduğu süre kadar sahip olmak ve buna en iyi hizmet, en uygun koşullarla ulaşmak insana büyük bir özgürlük veriyor, üstelik de her seferinde başka bir otomobil kullanma imkanıyla oldukça da eğlenceli bir yöntem. www.otoredi.com, 2014 senesi Mayıs ayında otomotiv strateji ve pazarlama yönetimi danışmanlığının yanında internet girişimcisi de olan Kurthan Tarakçıoğlu tarafından yeniden yapılandırılarak uluslararası bir marka haline dönüştürülmek üzere devralındıktan sonra “Kiralamak Güzeldir” felsefesi ile Türkiye’nin her yerinden müşterilerine hızlı ve güvenli online araç kiralama hizmeti veren yenilikçi bir elektronik ticaret platformu olmayı amaçlıyor. Bu amaç doğrultusunda, araç kiralama sektöründeki kaliteli ve güvenilir işletmeler ağıyla hem uluslararası, hem yerli seçkin araç kiralama markalarına ait 10.000’e yakın aracı müşterileriyle buluşturmayı hedefliyor. Otomotiv sektöründe uzun yıllar Opel Türkiye ve Hyundai Assan gibi önemli oyuncuların üst düzey yöneticiliğini yapan Kurthan Tarakçıoğlu, günlük araç kiralama pazarını yakından tanıyan, sektörün potansiyeline ve internet üzerinden alışverişin ülkemizdeki gelişimine yürekten inanan bir ekiple hızlı bir yapılanma sürecine girişerek yenilikçi bir oto kiralama kanalını hizmete sokuyor.

“Kiralamak Güzeldir” sloganı ile sektörel bir misyonu sahiplenen yönetim ekibi, tüm projelerinde tüketicilere bu fikri yaymak ve dolayısıyla günlük araç kiralama pazarını büyütme felsefesi ile hareket ederek kiralamanın araç sahipliğine göre avantajlarını milyonlarca internet kullanıcısına anlatmak, onlara güvenilir bir hizmet sunarak araç kiralamayı yaygınlaştırmak istiyor. Otoredi, her gecen gün daha fazla araç ile daha fazla şehirde hizmet vermeyi hedefleyerek, müşterilerin diledikleri tarih ve şehirde, ekonomi sınıfından lüks araç sınıfına kadar yüzlerce müsait seçenek arasından aracını sorunsuz seçmesini ve alacağı hizmetten memnun kalmasını hedefliyor. Üstelik bu hizmeti Ankara, İstanbul, İzmir gibi metropol şehirlerle sınırlı tutmayıp kiralama imkanı verdiği tüm şehirlerde aynı kalitede sunmayı vaad ediyor. Bu amaçla, güvenilir ve köklü firmalarla çalışarak müşterilerin kötü bir deneyim yaşama olasılığını düşürmeyi ve kiralama sürecini başından sonuna kadar takip ederek müşteri memnuniyetini en üst seviyede tutmayı hedefleyerek hizmet kalitesinin Türkiye’nin dört bir yanında aynı olmasını sağlamak üzere kendine güvenilir bir günlük araç kiralama ağı kurmuş. Güçlü bir IT altyapısı, müşteri hizmet ekibi ve süreç yönetimi uygulamaları ile kurumsal bir yapıya sahip olan araç kiralama markaları ile yapılan anlaşmalarla iş süreçleri ve kalite standartları belirleyerek düzenli olarak hizmetini denetlemeyi amaçlıyor.

10.000’e yakın araç içerisinde ekonomik modellerden lüks araçlara kadar en geniş seçenekleri sunarken yarattığı fiyat rekabeti ile de iyi hizmet ve iyi fiyatı yan yana sunmayı amaçlıyor. Kullanıcı dostu bir site yaratmak amacıyla, kolay kullanımı, açıklamaları ve kullanıcıyı yönlendiren yapısı ile müşterilerine araç kiralarken tüm alternatifleri ve şartları görüntüleme imkanı sunmakta. Müşteriye araç tesliminde sürpriz masraflar çıkartmayan, kart bilgilerinin depolanmadığı, rezervasyonların birebir takip edildiği, güvenle araç kiralama yapabileceğiniz bir platform oluşturan www. otoredi.com un Müşteri Hizmetleri Ekibi ise müşteriyi dinleyerek daima alternatif çözümler üretebilme kabiliyetine sahip.


Motosiklet ile Yolda Konumlanma.

M

erhaba, bu ay , motosikletimiz ile yol üzerinde konumlanmak konusundan bahsedeceğiz. Burada bahsi geçen yol , yolun bizim için ayrılmış kısmı olup , orta şerit üzerinde tuğladan bir duvar olduğunu varsayıp, kesinlikle karşı şeritten bahsetmeyeceğiz. Karşı şeridi sadece, sollamalarda, ve sola dönüşlerde geçici olarak kullanabiliriz. Öncelikle yolun bize ayrılmış olan kısmını hayali olarak üçe bölüyoruz, yolun solu (şeritten 25-30 cm kadar içeri olan kısım son sınır) , yolun ortası ve yolun sağı ( en sağdaki çizgiden 25-30 cm kadar içeri son sınır). Yukarıda gördüğümüz grafik de avantajları değerlendirelim , tabii bazı dezavantajlarda vardır bunlar, İç konum(Yolun solu) :Eğer devamlı bu konumda kalırsanız, karşıdan gelen araçlar size çok yakın geçecek ve güvenliğinizi tehlikeye atacaktır, ayrıca sol virajlarda görüş alamayız. Orta Konum : Devamlı bu konumda kalırsak, yoldaki birikintilerden dolayı yol tutuşumuz azalabilir. Kenar konum(Yolun sağı): Burada kalırsak sağa virajlarda görüş alamayız, ayrıca yol kenarından gelebilecek tehlikelere yakın oluruz.

Yukarıda ki grafik de konumlanmanın virajdaki görüşü nasıl etkilediğini görebiliriz, sağa dönen bir virajda yolun sol tarafını kullanırsak , tarafımıza yaklaşmakta olan taşıtı veya yol üzerindeki herhangi bir tehlikeyi önceden görür , ona göre konumumuzu ve hızımızı ayarlar, gerekli tedbirleri alırız. Aşağıda sol virajda , yolun sağında konumlanmamanın avantajını görebiliriz. Yol üzerinde konum seçerken öncelik sıralaması hayati önem taşır. 1-Güvenlik 2-Yol tutuşu 3-Görüş almak. Güvenlik her şeyin önündedir, eğer konumlanacağınız nokta güvenli değil ise o noktayı asla görüş almak için kullanmamalısınız. Bir kaç örnek verirsek; Sola dönen virajda yolun sağında olmak görüş almamızı sağlar, ancak yol kenarında ,mıcır, kaygan yol, hareketli bir cisim vs varsa , görüş almak için güvenliğimizden fedakarlık yapamayız. Sağa dönen bir virajda , karşıdan gelen bir taşıt ve/veya yol yüzeyinde bozukluk, engel vs

varsa , yolun solunu kullanmamak gerekir. Her zaman GÜVENLİĞİMİZİ ön planda tutarak hızımızı ve konumumuzu ayarlamalı, eğer konumlanmamız gereken yer ,’’ güvenliğimiz ve yol tutuşumuz için uygunsa’’ , konumlanmalıyız. Araç takiplerinde , önümüzdeki aracın solunda , iki saniye fark bırakıp (aracın son geçtiği noktayı sabitleyip içinizden 1001 ve 1002 diye sayın , o noktadan daha erken geçerseniz takip mesafeniz iki saniye altındadır), arka ayna , dizi aynasından bizi görebileceği şekilde takip yapmalıyız, eğer güvenli ise , kendimize ayrılan yolu ullanarak daha iyi görüş alabileceğimiz konumlara geçebiliriz. Büyük araç takiplerinde görüş alabilmek için takip mesafesini biraz daha uzatabiliriz, ayrıca yağışlı ve görüş mesafesinin az olduğu hava şartlarında , takip mesafesini iki katına çıkartmalıyız. Park etmiş araçların yanından geçerken , hızınızı düşürmek ve yolun iç konumunu kullanmak , yayalar, park etmiş araç içindekiler, ani çıkan çocuklar ve hayvanlardan gelebilecek tehlikeleri azaltır, eğer trafik şartları , konumunuzu muhafaza etmenizi zorlaştırıyorsa hızınızı daha da düşürün.



Turgut Yüksekdağ Twitter: @turgutyuksekdag

Benim Otomobilim de Parlasın Güneş artık bulutun gölgelemesine maruz kalmadan yansıyor yeryüzüne, şimdilik içimizi ısıtsa da çok yakında yakmaya başlayacak. Yaz mevsiminin huzuru, rahatlığı biraz da tembelliği ve gevşekliği kaplayacak her yanımızı.

G

öz ucu ile değil artık daha dikkatli bakacağız otomobilimize. Güneşi belki de yaz döneminde ilk kez o anlarda sevmeyeceğiz. Otomobilin yüzeyindeki her şeyi tüm çıplaklığı ile gözümüzün önüne serecek güneş. Hareler, çizikler, çizikler, çizikler, reçineler, reçine delikleri, endüstriyel tozlar, boyalar ve gözümüzün göremeyeceği onlarca olumsuzluğun kaplamış olduğunu göreceğiz otomobilin yüzeyini. Hemen köşedeki yıkamacı gelecek aklımıza, ya da alışveriş merkezinde “cilalayalım”

diyen hafif sakallı genç. Yoksa sanayiye mi gitmek lazım? Sahi bu işin doğrusu ne? Otomobil nasıl parlar? Parlaklığını nasıl muhafaza ederiz? Kim doğru söylüyor? Herkes bu işi yapabilir mi? Adım adım gidelim. Otomobilin parlaması aslında fiziksel bir olay. Yani bir cila sihri değil, bunun altını çizelim. Güneş ışınları eğer ulaştığı yüzeyden 90 derecelik bir açıyla yansıyorsa en yüksek derecede parlaklık elde edilir. Bu parlaklığın elde edilmesinde yüzeyin koyu renkli olmasının da büyük etkisi var. Yani ne

olacakmış; güneş vurduğu yüzeyden 90 derecelik açıyla yansıyacakmış. Eğer otomobil yüzeyi bu olumsuzluklar ile (çizik, reçine, reçine deliği, endüstriyel toz, taş vuruğu vb.) kaplı ise ışık kırılır ve hedeflenen açıda yansıma yapamaz. Aslında otomobilin yüzeyi matlaşmış dediğimizde de tam olarak anlatmak istediğimiz de budur. Matlaşmış dediğimiz otomobilin yüzeyini mikroskobik ortamda incelediğimizde yüzeyin derin çukurlar ile dolu olduğunu görebiliriz.

Parlaklık için ne lazımmış? 90 derecelik bir açı sağlayacak kadar düz ve pürüzsüz yüzey! Adım adım gitmeye devam edelim. Bu yüzeyde girintiler (çizikler, delikler, taş vurukları vb.) var. Peki çıkıntılar? Yani boya yüzeyine yapışmış olan reçineler, endüstriyel tozlar, boyalar?


O zaman ikinci aşamada öncelikle tüm bu fazlalıkların CİLA KULLANMADAN temizlenmesi aşaması var. Bu aşamada otomobil üzerinde cila ile işlem yapmak otomobili çok daha fazla çizmek anlamına geleceği gibi aynı zamanda yapılan uygulamayı da başarısız kılar. Burada altını çizmek gerek; PASTA-CİLA tabir edilen işlem birçok yerde boyayı aşındırıcı (zımpara) bir işlemdir. Bu aşındırma işlemi ile boya yüzeyindeki olumsuzluklar kısmen de olsa yok edilir ancak boyadan kat alan, boyayı incelten dolayısı ile otomobile zarar veren işlemdir. Çıkıntıları da temizledik mi? Şimdi sırada girintileri doldurmak var. Otomobilin boyasına uygun (genellikle nano) cilalar ile tüm otomobil

yüzeyindeki girintiler doldurulmalıdır. Bilinen tabiri ile çizikler giderilmeli. Burada önemli olan çiziklerin içini doldurmak, boyayı inceltmek değil, dikkat etmek gerekiyor. Bu aşamada kullanılan ürün çok önemli. Düz bir yüzey elde ettik mi? O halde artık parlatma işlemine geçebiliriz. Bu aşamada kullanılacak olan cilaların kalitesi de büyük önem taşıyor. Düz bir yüzey elde ettik, parlattık. Sırada bu parlaklığı koruma altına almak var. Cila kalitesine göre elde edilen parlaklığı 3 ay, 6 ay, 12 ay süresince korumak mümkün. Son işlem olarak da koruma uygulamasının yapılması gerekiyor.

Tüm bu uygulamalarda dikkat edilmesi gereken noktalar; Temizleme – Parlatma – Koruma sıralamasının eksiksiz yapılması. Doğru ürün, doğru ekipman kullanılması. İşçilik kalitesi Ve belki de en önemlisi, tüm aşamalarda kullanılacak ürünlerin SİLİKON içermemesi . Boya koruma adına yapılan uygulamaların %90’ın üzerindeki bölümünde bu aşamaların hiçbiri dikkate alınmadan SİLİKONLU cilalar ile göz aldatmacası yapılıyor. 1 ya da 2 yıkama sonra otomobil yine eski mat görünümüne dönüyor. Buraya özellikle dikkat! Ve en çok sorulan sorulardan birisi;

Ben kendim yapabilir miyim bu uygulamayı? Eğer bu işlemi sırası ile kendim yapabilirim, ekipmanım da, ustalığım da buna yeter diyorsan neden yapamayasın? Ama eğer marketten bir cila alır kendi otomobilimi kendim parlatırım diyorsan; kolay gelsin demekten başka bir şey gelmez elimden. Hala köşedeki yıkamacı ya da cilalayalım diyen genç bu işi yapar diyor musunuz? Sorun bir kere 90 derecelik açıyı bakalım ne söyleyecek size. Kimlere emanet ediyorsun otomobili, bir gör. Sevgili kardeşim Halil bizi görüyordur şimdi, onun sözü ile tamamlayayım o halde yaz mevsiminin ilk yazısını; Keyifli, Parlak Sürüşler Dilerim…


İngiliz asilzadesi

Ahmet Said Özen Rolls-Royce Phantom Series II, tam biz şaheser. Bu otomobili kullanmanın keyfine 2 türlüde varmanız mümkün. İster kullanın ister arkada oturun ama size istediğiniz her şeyi sunuyor.

O

tomobil tarihi ile neredeyse yakın olan bir modelin günümüze uyarlanmış hali olan RollsRoyce Phantom, o zamanlarda da lüksün temsiliydi şimdi de öyle. İlk olarak 1925 yılında piyasaya çıkan Rolls-Royce Phantom günümüze kadar birçok nesle hitap etti. El yapımı otomobiller günümüzde çok kalmadı Rolls-Royce Phantom Series II’de neredeyse tamamen el yapımı olarak hala İngiltere’de üretiliyor. Rolls-Royce, BMW’ye geçtikten sonra Rolls-Royce Phantom Series II’de de BMW motoru ve teknik alt yapısı kullanıldı. İngiliz zarafeti Rolls-Royce Phantom’un güncel versiyonunda da kendini belli ediyor. Otomobilin iri kaputu çok hoş ve krom bir panjurla ihtişamlı duruyor. Krom

panjurun önündeki elbisesinin kumaşının uçuştuğu bayan figürü bir melek gibi duruyor. Cüssesine göre oldukça küçük far gurubundaki gündüz farları oldukça şık ve etkili. Rolls-Royce’un RR harflerini far gurubunun içinde görebiliyorsunuz. Otomobil bir çok Rolls-Royce gibi 2 farklı renkli boyanmış. Dış kısımdaki ince çizgiler komple elde boyanıyor. Jantlar oldukça

büyük ve bu iri cüsseli otomobilde bile göze çarpıyor. RR harfleri jantlar nasıl olursa olsun dik şekilde duruyor. Jant dönse de göbeği dönmeyerek bu sağlanıyor. Arka kapılar ters olarak açılıyor. Yan kısımda kromun bolca kullanılması da oldukça başarılı. Arka kısımda farlarda olduğu gibi stoplarında küçük olduğunu görüyoruz.


Otomobilin iç mekanını tamamen anlatmaya kalksak derginin sayfalarını ayırsak yetmez. O yüzden kısa kısa anlatmakta fayda var. Otomobilin içinde kullanılan halı paspaslara insan basmaya kıyamıyor. Dışarıdaki gibi kokpetteki şeritlerde elle çizilmiş. Kokpette kullanılan ahşap ve iç mekandaki deri işçiliğine diyecek yok. Arka koltuk tamamen konfora dayalı. Bu otomobilde arkada mı oturmak ya da kullanmak mı isterdiniz bilinmez ama her iki tarafta oldukça keyifli. Arkada soğutucu ve bardaklık dışında modern alt yapısı olan ön koltugun sırt kısmındaki sehpa açılıyor ve kullanıma hazır halde bilgisayar alt yapısı çıkıyor. Sürücü koltuğunda da olmak son derece keyifli. BMW alt yapısını birçok noktada kendini gösteriyor. Ana ekranı kontrol eden iDrive ve birçok detay bu konuda BMW’yi isze anımsatıyor. Otomobilin ön kısmında neredeyse tüm ekipman gizli ve el işçiliği muhteşem.

Otomobilin motoru BMW kökenli. V12 motor 6749 cc hacme sahip. Bu iri otomobili yerinden kaldıracak ve 240 km/s maksimum hıza çıkartacak olan güç ve tork bu motorda mevcut. 5300 d/d’da 453 HP güç üreten motorun tork değeri ise 3500 d/d’da 720 Nm. Bu iri ve son derece ağır olan otomobilin 240 km/s’ye çıkması 8 ileri otomatik şanzımanla gerçekleşiyor. Otomobilin 0-100 km/s hızlanması 5.9 saniye.

Rolls-Royce Phantom Series II’in sedan karoser dışında Coupe ve Cabrio versiyonu da var. Ayrıca sedan karoserin uzun şase versiyonu da mevcut. Bu otomobile sahip olmak için dünyanın neresinde olursa olsun çok para vermeniz şart. Eğer o kadar paranız varsa zaten satın alabileceğiniz en iyi otomobillerden biri kesinlikle bu. Rolls-Royce Phantom Series II, tam bir zevk makinesi. İster arkada oturun isterse sürürcü koltuğunda.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.