Editörden Hazırlayanlar Tolga Candur Çağrı Durmuş Uğur Can Uludağ
Kapak Görseli Palymra Tasarım Tolga Candur
Haberler ve Çeviriler Uğur Can Uludağ
Reklam ve Halkla İlişkiler Tolga Candur tolgacandur@mynet.com
İletişim ve Temsilci Koordinatörü Yaprak Dala yaprakdala@hotmail.com
Merhaba sevgili ArkeoGezi okuyucuları. Arkeoloji dolu bir yılı daha geride bıraktık. 2013 yılının ilk ayında 2.sayımız ile bir kez daha karşınızdayız. İlk sayımızda başta öğrenciler olmak üzere akademisyenler, gezginler ve kültür sanat faaliyetlerinde bulunan birçok kişiden yoğun bir destek bularak bu sayıyı daha da büyük bir şevkle hazırlamaya koyulduk. Desteğiniz için bir kez daha teşekkürler. Ocak ayında Anadolu Arkeolojisinin gündemini oluşturan en önemli konuların başında müzekart olayı ve Arkeologların kadro sıkıntısı başı çekti. Bu doğrultuda bir medya organı olarak biz de bu yaşanılan sıkıntıların çö züme kavuşturulması için destek olmakla birlikte, önü müzdeki sayılarda geniş bir dosyayla durum değerlendir mesi için hazırlıklara başladık bile. Bu sayımızda dünyanın çeşitli bölgelerindeki gez ginlerimizden gelen yazıların yanında Türk Arkeolojisin de bir ilke imza atarak yurtdışında ilk kazımızı gerçekleş tirecek olan Yrd. Doç. Tevfik Emre Hocamızın proje ta nıtım yazısı, arkeoloji dünyasından çeşitli haber ve etkin liklerin yanında Ocak sayısına özel Türkiye’de Arkeoloji adına ilk kez hazırlanmış olan Almanak sizlerle buluşa cak. ArkeoGezi Dergisi olarak ilk sayımızda sizlerden aldığımız destekten güç alarak, web sayfamızın hazırlık larını tüm hızıyla sürdürürken, dergi basımının gerçekleş tirilerek sürekli başucunuzda olmasını sağlayacak çalış malar ve gerekli teknik işlemler her geçen gün biraz daha ilerlemektedir. Bütün ArkeoGezi ailesine yanımızda oldu ğunuz için sonsuz teşekkürler…
ARKEOGEZİ DERGİSİ https://www.facebook.com/Arkeo.Gezii https://twitter.com/arkeogezi
Çağrı Durmuş
İçindekiler ocak 201 3 Haberler........................................................................ 4 Almanak M.S.2012.....................................................
13
Türkiye Arkeolojisi’nde Bir Ilk: Irak Sirvan Bölgesel Projesi Yrd.Doç.Dr.Tevfik Emre Serifoglu...........................
23
Sıradışı Bir Gezgin Güneş Akdoğan......................... 29 Bisikletle Asya Turu Mustafa Yıldız........................... 34
Türkiyenin En Tanınmış Bisikletçilerine Sorduk "Neden Bisiklet"........................................................ 40 Çölün Gelini PALYMRA.............................................. 50 Saklı Cennete Yolculuk SAZAK KOYU ..................... 58 Üniversitelerimizden Haberler ve Etkinlikler................ 64
HABER
İstanbul’da 8 Bin 500 Yıllık Yerleşim Bulundu
Yenikapı’dan sonra Pendik’te de 8 bin 500 yıllık neolitik insanın izlerine rastlandı. Pendik’teki kazı alanında, evlerin temelleri, çöp kuyuları, mezarlar, kemik kaşık, iğne, balta gibi aletler ortaya çıkarıldı. Arkeologlar şimdi Yenikapı sakinleri ile Pendik’te oturanlar arasında akrabalık olup olmadığını araştırıyor. Prof. Dr. Özdoğan’a göre ‘’bu kültür buradan Avrupa’ya gidiyor. Yani Avrupa kültürünün temeli burada’’. Marmaray Haydarpaşa – Gebze hattında ray genişletme çalışmaları sırasında Pendik’te bulunan MÖ 6500 yıllarına tarihlenen neolitik dönem yerleşim yeri, 32 mezar ve neolitik dönem evlerin temelleri ile birlikte ele geçen buluntular büyük ilgi topladı. Çok sayıda bilim adamı yeni buluntuları yerinde görmek için İstanbul Arkeoloji Müzesi ile temasa geçerken yerel yöneticiler de kazılara destek vermeye hazırlanıyor.
Hasan’Keyf’i Yerinde.. Hasankeyf antik şehrini yok edecek olan Ilısu barajında yürütmeyi durdurma kararı geldi. Danıştay 1 4. Dairesi, Ilısu Baraj Projesi’nin Çevre Etki Değerlendirmesinden (ÇED) muaf tutularak inşa edilmesine karşı dava açan TMMOB Mimarlar ve Peyzaj Mimarları Odaları’nı haklı buldu. Birçok tartışmalara yol açan Hasankeyf antik kentinde bugüne kadar birçok farkındalık kampanyası oluşturulmuş ve de özellikle birçok değerli sanatçı tarafından önayak olunan girişimler en sonunda zaferle sonlanmış oldu. Ilısu Barajı projesinde yer alan yabancı firmalar da bu kamuoyu etkisinden dolayı projeden çekilmişlerdi..
Arkeogezi Dergisi - 4
HABER
HAN HANEDANI DARPHANESİ Çinli Arkeologlar Çin'in Özerk Otonom Moğolistan'dan bölgesinde yaptıkları kazıda on binlerce sikkeye ulaştı. Huoluochaideng kentinde yapılan kazılarda ulaşılan sikkelerin toplam ağırlığı ise 3500 kg. Han Hanedanı (Mö 202 Ms 220) döneminde kullanılan sikkelerin büyük bir kısmı bir darphane binasının kazısında çıktı. Ayrıca darphanede 1 00 den fazla sikke içinde kullanılan kalıplar bulundu. Kalıpların Batı Han Hanedanı (Mö 1 56 Ms 87) ve kısa ömürlü Xin Hanedanı (Mö 45 Ms 23) tarafından kullanıldığı düşünülüyor. Ayrıca bulunan dini objeler ve hükümdar sembolleri Huoluochaideng'in Han Hanedanı için ne kadar önemli bir kent olduğunuda gösteriyor. Çin kültürünün zirvesi kabul edilen Han Hanedanı döneminde Roma İmparatorluğu ile yarışacak bir ihtişamdaydı. Günümüzde pek çok Çinli kendilerini Han olarak tanımlarlar. İpek Yolu ticareti ve komşu ülkeler ile sistemli ticaret gene bu dönemde başlamıştır. Çin'in Budizm ile tanışması ile gene aynı hanedanlığın dönemindedir. Çin ve dünya tarihi açısından bu denli önemli olan bir hanedanın darphanesinde bu kadar çok sikkenin hazır bekletiliyor olması bize onların gücü hakkında da bir ip ucu veriyor. Belkide bu sikkeler kullanılabilmiş olsaydı dünya tarihi bildiğimizden çok daha farklı olacaktı. Hanedanın kurucusu Han Gaozu, gerçek ismi ise Liu Bang. Çin'de hala büyük bir önder olarak saygı gören Gaozu'nun hakkında bir çok efsane vardır. Bazı çevreler tarafından modern Çin'in ilk adımlarını atan kişi olarakta görülür.
Arkeogezi Dergisi - 5
HABER
Bulgaristan'da Neolitik Dönem Tuz Üretim Merkezi Bulundu Bulgaristan'da arkeologlar Avrupa'nın en eski prehistorik yerleşimini keşfettiler. Koruma duvarı ile çevrili yerleşmenin önemli bir tuz üretim merkezi olduğunu düşünülüyor. 350 kişiye kadar ulaşabilen bir nüfusa sahip olan yerleşme Mö 4700 ve Mö 4200 yılları arasına tarileniyor. Yani Antik Yunan Medeniyetinin başlangıcından 1 500 yıl önceye. Yerleşmenin yakınında bulunan termal kaynaktan elde edilen sıcak sular ile tuzdan bloklar yapılmış ve bu bloklar ticarette ve et gibi çabuk bozulan yiyecekleri saklamada kullanılmış. Tuz her dönemde değerli bir madde olduğu için uzmanlar merkezde üretilen ve bolca depolanan tuzlar yüzünden yerleşmenin güçlü savunma duvarları ile çevrelendiğini söylüyorlar. Bölgede kazılar 2005 yılında başlatıldı. Buluntular arasında 2 tane ev dikkat çekiyor. İçerisinde ocak bulunan evlerin dini ritüellerde kullanıldığı ve girişlerin taban seviyesinden yapıldığı belirlendi. Küçük bir mezarlık alanınada son kazılarda ulaşıldı , üzerinde çalışmalar sürdürülüyor.
Arkeogezi Dergisi - 6
HABER
Bu keşif ile 40 yıl önce aynı bölgede bulunan hazinenin de sahipleri ortaya çıkmış olabilir.Hazinenin nasıl o bölgeye geldiği tartışmaları sürerken aynı bölgede bulunan bu gelişmiş yerleşme sakinleri belkide bir saldırıdan hazinelerini korumak istediler. Benzer tuz madenlerinin Bosna Tuzla ve Romanya Turda'da da bulunması, Bakır ve Altın madenciliğinin Carpatlarda ve Balkanlarda aynı zamanda başladığınında bir kanıtı olacak.
21 ARALIK'TA YAŞANAN KÜÇÜK KIYAMET Geçtiğimiz ayın en çok konuşulan günü 21 Aralık idi. Dünyanın bir çok yerinde Dünyanın Sonu partileri yapıldı. Guatelama Tikal'deki basamaklı maya piramidi geçtiğimiz günlerde tahrip edildi. Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Tikal şehri ve piramid, partiye gelenlerin Tapınak II olarak adlandırılan piramide çıkması ile zarar gördü. Tapınağa çıkmanın yasak olduğunu ve bir çok kişinin engellenemez olarak tırmanmak istemesi ve güvenliği yetersiz kalması sonucunda oluşan zararın telafisi olmadığını söyleyen arkeologlar, zamana ve doğaya karşı önemler alınabildiğini fakat insanların tahribatının çok acımasız ve bilinçsiz olduğunu söyledi.
21 Aralık Cuma günü kıyameti bekleyen 7000 den fazla insan Tikal şehrinde toplandı. Hala Maya dinine mensup rahipler gün boyunca ayinler düzenledi ve kıyameti bekledi.Fakat beklenen olmadı ve kendilerini eğlenceye kaptıran ziyaretçiler sayesinde Tikal'da küçük bir kıyamet yaşandı. Tahribatın giderilmesi için UNESCO'dan ek bütçe ve daha fazla teçhizat isteyen arkeologlar cevap bekliyorlar. İlk kez başlarına böyle birşeyin geldiğini ifade eden görevliler,zararı verenleri tespit etmek için uğraştıklarını belirttiler. Gelenlerin çoğunun turist olduğu için detaylı bir kimlik aramasının imkansız olduğunu belirterek,ellerinden geleni yaptıklarını ve yapacaklarını söylediler. Arkeogezi Dergisi - 7
HABER
Bugüne kadar kimse yaşayan bir dinazor görmemişken nasıl oluyor da uzmanlar sadece fosillerden yola çıkarak onların üç boyutlu modellerini yaratabiliyorlar? Gezegenimizin eski sahiplerinin neye benzedikleri hakkında bilgi verebilmek için sadece bu işe yoğunlaşmış uzmanlar olduğunu biliyor muydunuz? Şimdi bu zorlu, aylar hatta yıllar alan çalışmaların neler olduğunu görelim.
MEZOZOİK ZAMANIN MODERN RESSAMLARI
İlk olarak paleontologların bir iskelet yaratması gerekiyor. Bunun için dünyanın çeşitli yerlerinden aldıkları fosil ve kalıp örneklerini birleştirerek kusursuz bir iskelet elde etmeye çalışıyorlar.Bu örnekler kazılardan toplana bildiği gibi bazende aylar süren,sabır ve emek isteyen müze envanterlerinin ve depolarının taranması gibi işleride içeriyor. Bazende farkında olmadan müzelerde yeni dinazor türleride keşfedildiği oluyor. Yanlış kataloglanan fosillerin tekrar incelenmesi sonucunda bir çok dinazor türü ortaya çıkarıldı.
Arkeogezi Dergisi - 8
HABER
Bu sırada önlerine gelen farklı yaşlarda ve gelişimde ki türlerde inceleniyor ve bu yaratım işlemi sırasındada yavru dinazorların iskeletleri ve kemiklerinin nasıl geliştiği ile ilgili haritalar çıkarıyorlar. Bütün kemikler toplandıktan ve temizlendikten sonra sıra kemikleri birleştirmeye ve gerçek yaşamda oldukları gibi nasıl dik durduklarına karar vermeye geliyor. Bu da oldukça zor ve zahmetli bir işlem, oldukça ağır olan kemikleri doğru ve düzgün olarak birbirine monte etmek bazen haftalar sürüyor. Örneğin en meşhur dinazor türlerinden olan T.Rex lerin uyluk kemiklerinin ağırlıkları 90-11 5 kg arasında değişiyor.
Ayrıca dinazorların nasıl pozisyonlandırılacağı ise ayrı bir problem. Vahşi ve etobur dinazorları saklanırken veya yerleri eşelerken modellemek onların doğalarına aykırı olacağı için,her dinazor kendi doğal yaşam koşulları düşünülerek pozisyonlandırılıyor.
Arkeogezi Dergisi - 9
‘Barbar’ kelimesi Latince ‘sakal’ anlamına gelen ‘barba’dan türemiştir. Antik Yunan’dan itibaren kendileri dışındaki tüm uygarlıkları ‘barbar’ olarak adlandırma eğilimi Roma Dönemi’nde de sürmüştür. Bu bakımdan özellikle Kuzey Avrupa’da yaşayan kavimlerin bıraktığı uzun sakallardan dolayı Romalılar bu coğrafi bölgenin tümünde yaşayan insanları ‘barbar’ olarak adlandırmıştır. Günümüzde ise ‘berber’ kelimesinin bu ‘sakal’ ilişkisinden geldiği düşünülmektedir.
Dünya’da tarihi ve mimari sit alanı olarak en büyük 3. kent, Kudüs ve Venedik’in ardından Mardin’dir.
Türkiye’nin en büyük hazinesi 1 980 yılında Mersin’de bulunan Meydancık Kale kazılarında çıkartılmıştır. 1 7 kilo ağırlığındaki toplam 5.21 5 sikke bugün Silifke Müzesi’nde sergilenmektedir.
İnsanlar Neolitik Dönem’de yerleşik hayata geçtikten sonra küçülmeye başlamıştır. Bu küçülme erkeklerde 10 cm iken kadınlarda 5 cm civarında gerçekleşmiştir.
Arkeogezi Dergisi - 1 0
Gaius Julius Caesar’ın en çok güvendiği kahin 1 5 Mart’ta Caesar’a çok dikkatli olması gerektiğini söyler. O gün geldiğinde Caesar kahine biraz alayla ‘Mart’ın 1 5’i geldi ve halen hiçbir şey olmadı’ der. Kahinse ‘1 5 Mart henüz bitmedi’ cevabını verir. Aynı gün Caesar aldığı 23 bıçak darbesiyle öldürülür. M.S. 98’de Roma İmparatoru Traianus, hamamlarda erkeklerle kadınların bir arada yıkanmalarını yasakladı.
Bu ayın Arkeoloji sözü ; Yeni keşiflerin, yeni bilgilerin, bilgi değişimlerinin ve de teori ölümlerinin en yoğun yaşandığı alandır Arkeoloji. Tarihe vurulan her kazma bir öncekinin varsaydırdığı bilgileri değiştirmeye yeni bir adaydır. Nevzat Çevik
Hazırlayan Çağrı Durmuş
Arkeogezi Dergisi - 11
https://www.facebook.com/Arkeo.Gezii
ALMANAK 201 2 201 2, tüm dünyada topraktan çıkan arkeolojik eserler, onarımı tamamlanan yapılar ve aydınlığa kavuşturulan teorik bilgiler ile çok verimli bir yıl oldu. Türk Arkeolojisi ise gelişiminin ivme kazandığı ve özellikle yurtdışından getirilen eserlerin sayesinde tüm dünyanın gözünü çevirdiği bir konuma yükseldi. Peki dünyada ve ağırlıkla Anadolu’da Arkeoloji 201 2 yılında neler getirdi ?
Ocak: İstanbul Üniversitesi tarafından Oluz
Höyük’te yapılan kazı çalışmalarında 11 . yy’a ait olduğu düşünülen öncü göçebe Türkler’e ait 99’a ulaşan mezar ve sağlam durumdaki iskeletler açığa çıkarıldı. Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde 1 9631 970 yılları arasında UNESCO uzman grubunun başkanı olarak görev yapan İngiliz vatandaşı Dr. David Tombs’un oğlu Sebastian Tombs, babasının Türkiye’de bulunduğu yıllarda edindiği tarihi eserleri ülkemize iade etti. Toplam 1 6 parça eserin Erken Bronz Çağı’na ait olduğu düşünülüyor. Ankara Üniversitesi Sualtı Arkeolojik Araştırma ve Uygulama Merkezi (ANKÜSAM) ile 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği’nin ortaklaşa çalışmalarıyla yürütülen deneysel arkeoloji çalışmaları kapsamında tarihi kaynaklar değerlendirilip antik dönemde kullanılan çıpaların aynısı yapıldı.
Antalya’nın Demre ilçesindeki Myra ören yerinden 1 886 yılında Atina’ya kaçırılan çocuk kabartmasının Türkiye’ye iadesi için çalışma başlatıldı. Marmaray ve metro projeleri kapsamında yürütülen arkeolojik kazılar sırasında Yenikapı’da bulunan ve ”Dünyanın en büyük batık gemi koleksiyonu” olarak kabul edilen 36 eserden ”Yenikapı 1 2” adlı teknenin replikasyonu için çalışmalar başlatıldı. Meksika'da 1 4 yüzyıl öncesine giden seramik kaplarda nikotin kalıntılarıyla karşılaşan arkeologlar, tütün kullanımının Mayalar arasında çok eskiden de yaygın olduğunu anladı. Peru'daki kazılarda ise, patlamış mısırın MÖ 4700'de yenildiğine ışık tutan bulgular şaşkınlık vericiydi. Bunu, Vikinglerin bira sevgisine ilişkin Grönland kazılarından gelen haber izledi. Araştırmacılar, 1 000'li yıllarda Grönland'a yerleşen Vikinglerin iklimin soğukluğuna rağmen yanlarında getirdikleri arpa tohumlarını burada yetiştirerek bira ürettiğini düşünüyor.
Myra Kaya Mezarı Kabartması Arkeogezi Dergisi - 1 4
ALMANAK 201 2
Şubat: Tarih öncesi insanların yaşadığı ender
buluntulardan olduğu için koruma altında bulunan Yarımburgaz Mağaraları’nın, Muhteşem Yüzyıl dizisinin seti olarak kullanıldığı iddia edildi. Alpler'de 5 bin yılı aşkın süre önce ölüp buz katmanları altında mumyalaşan Oetzi takma adlı adamın kalıntıları, genetik bilimciler tarafından incelendi ve araştırma ekibi Oetzi'nin gen haritasını bütünüyle ortaya çıkarmayı başardı.
Mart: 1 96 dönüm olan Haleplibahçe’nin 57 dönümüne
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi ve Edessa Mozaik Müzesi yapılıyor. Bu iki müze arasına ise Arkeo Park inşa edilmesi için gerekli kararlar alındı. 3.Uluslararası Arkeoloji Öğrencileri Sempozyumu Akdeniz Üniversitesi’nde yapıldı. Sempozyuma 33 Üniversite yurt içinden, 3 Üniversite de yurt dışından katıldı. Sempozyumun son gününde ise geleceğin arkeologları Likya kentlerini gezdi. Kaderine terk edilen ve yoğun tahribat altında bulunan İznik Roma Tiyatrosu’nda kazı çalışmaları başlayarak tarihe verilen zararın önüne geçildi. Antalya’nın Kaş İlçesi Patara Antik Kenti’nde 2 yıldır devam Likya Birliği Meclis Binası’nın restorasyonu tamamlandı. Tarihi yapı için yaklaşık 7.5 milyon lira harcandı.
Arkeogezi Dergisi - 1 5
Nisan: Zeugma Antik kenti ve Yesemek
Açıkhava Heykel Müzesi aday listesine alındı.
Denizli’nin Eskihisar Mahallesi yakınındaki Laodikya’da yapılan kazı çalışmalarında 2 bin yıl önce antik dönemde baş tanrı Zeus’a adanmış dünyanın en büyük kutsal alanı ortaya çıkarıldı. Tapınak’ta restorasyon çalışmaları sona yaklaştı.
Mayıs:
Kültür ve Turizm Bakanlığı ülkemizden kaçırılan eserlerin listesini hazırlandı. İlgili ülkelere “Bunlar bizim değerlerimiz, geri vereceksiniz” uyarısı için düğmeye basıldı.
ALMANAK 201 2
Haziran: Konya’daki 5 bin yıllık Aşkar Höyüğü’nün üstüne törenle beton döküldü.
Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesinde bulunan Aizanoi antik kentinde 30 yıldır Alman arkeologlar tarafından Samsun Müze Müdürlüğü ve koleksiyoner Adnan yapılan kazıların Pamukkale Üniversitesi’ne verilmesinin Aci işbirliği ile 1 8 Mayıs Müzeler Günü ve Dünya Kültür ardından, ikinci dönem çalışmaları başladı. Mirası Sözleşmesi’nin 40. yıl dönümü etkinlikleri çerçevesinde “Adnan Aci Koleksiyonu Doğu Roma Kral Hekatomnos’un Mezarı, Unesco Dünya Kültür Dönemi Kurşun Mühürleri ve Kültürel Zenginlikleri ile Mirası Geçici Listesine alındı. Vezirköprü” adlı sergi açıldı. Güdül ilçesinin Çağ beldesi’nde Anadolu Medeniyetleri 34. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Müzesi Müdürü Melih Arslan başkanlığında kazı çalışmaları Sempozyumu Çorum Hitit Üniversitesi’nde başlatıldı. gerçekleştirildi. Antalya’nın Demre ilçesinde 4 yıldır kazı çalışmalarının Şanlıurfa Belediyesi’nce, Balıklıgöl devam ettiği Myra-Andriake Antik Kenti’nde Roma çevresindeki tarihi mekanların ortaya çıkarılıp, turistik dönemine ait bir hamamda ısıtma sistemi bulundu. Pişmiş amaçlı kullanılması çalışmaları kapsamında 422 toprak çivilerin duvarda yerinde korunmuş halde bulunması gecekondunun yıkılmasıyla gün yüzüne çıkarılan oldukça ünik bir özelliktir. mağaralardan birinde ”Geç Roma” dönemine ait taban mozaiği bulundu. Stratonikeia antik kentinde Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi ve Denizli Pamukkale Üniversitesi’nin Arkeoloji Bölümünden mezun olan 1 35 öğrenci için Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan özel izin alınarak diploma töreni gerçekleştirildi.
Arkeogezi Dergisi - 1 6
ALMANAK 201 2
Temmuz: Çatalhöyük Neolitik Kenti,
01 .Temmuz.201 2 günü Dünya Miras Komitesi 36. Toplantısında 11 . varlığımız olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girdi. Antalya’nın Alanya ilçesi Okurcalar beldesinde bulunan antik Justinianopolis antik kenti yakınlarında deniz içerisinde Roma döneminden kalma MS 2. veya 3. yüzyıla ait büyük bölümü medusa ve eros figürleri işlenmiş lahit bulundu. Denizli’nin Tripolis antik kentinde uzun yılların ardından Pamukkale Üniversitesi’den Yrd. Doç. Bahadır Duman denetiminde kazılar başladı. İzmir Agora kazısında genç bir kadına ait 2 bin yıllık parmak arası terlik giymiş bir heykele ait ayak parçası bulundu. Kültür ve Turizm Bakanı Günay Tell Tayinat höyüğünde yapılan kazı çalışmasında ortaya çıkarılan Hitit dönemine ait kral heykelini basına tanıttı.
Ağustos: Çatalhöyük’ün keşfini sağlayan James Mellart, Dorak hazinelerinin akıbetini meçhul bırakarak hayatını kaybetti.
Hatay’da bulunan ve Vatikan’dan sonra Hıristiyanların ikinci hac merkezi olarak kabul edilen St. Pierre Kilisesi’nin restorasyon çalışmaları başladı. Knidos antik kentindeki kazılar 5 yıl aradan sonra yeniden başladı. Denizli’den gelerek Kütahya’nın Çavdarhisar İlçesi’ndeki Aizanoi antik kentinde kazı çalışması yapan Pamukkale Üniversitesi ekibi horoz heykelciliği buldu. Denizli’de tarihi antik kent Laodikya’da yapılan kazı çalışmalarında Kutsal alanın duvarında bir oyuğun içine saklanmış yaklaşık 1 500 yıllık 1 0 adet bronz sikke bulundu.
Arkeogezi Dergisi - 1 7
Eylül: Aydın’ın Germencik ilçesinde yer alan ve kazı
başkanlığını 28 yıldır sürdüren Orhan Bingöl denetiminde 40 bin kişilik stadyum açığa çıkarıldı.
ALMANAK 201 2
Beşparmak Dağları
Antik dönemde Foça’lı denizcilerin kullandıkları geminin aslına uygun olarak inşa edilen ve 2009 yılında Fransa’ya yelken ve kürek gücüyle giden Kybele antik gemisi 3 yıl sonra Foça’ya döndü. Troya hazinesinden 24 parça eser, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın girişimiyle Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne getirildi. Muğla’nın Yatağan ilçesindeki Stratonikeia antik kentindeki Gymnasion yapısının büyük bir bölümü açığa çıkarıldı. Beşparmak Dağları’ndaki 8 bin yıllık kaya resimleri çevrede bulunan maden ve taş ocakları tarafından yok edilmenin eşiğine geldi. Antalya’nın Demre ilçesi yakınlarındaki Kekova Adası’nın batı ucundaki Dolichiste antik kentinde Konya Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sualtı Arkeolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Erdoğan Aslan denetiminde çalışmalar başlatıldı.
Fotoğraf Çağrı Durmuş Ankara Roma Tiyatrosu Kazı Arşivi
Ekim:
Beşiktaş İnönü Stadı’nın yıkılıp yeniden yapılması kararı tartışılırken stadın altındaki tarihi eserler gündeme gelmişti. Şimdi aynı durum Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı için de geçerli. Stadın bulunduğu alanın altında antik Khalkedon şehri olduğu gerekçesiyle sit alanı yapılmak isteniyor. Ankara Roma Tiyatrosu’nda 4 yıldır yapılan kazıların sonunda restorasyon çalışmaları başladı. Terrakotta Ordusu olarak bilinen heykeller topluluğu, Çin'in muazzam tarihinin en önemli arkeoloji keşifleri arasında yer alıyor. İngiliz ve Çinli uzmanların araştırmasına göre savaşçıların elindeki mızrakların bronz uçlarını analiz eden araştırmacılar, günümüzün otomotiv sanayiinin montaj bandını anımsatan bir üretim sisteminin Çin'de 2 bin yıl önce hayata geçirildiğine inanıyor.
Arkeogezi Dergisi - 1 8
ALMANAK 201 2
Kasım:
İstanbul’un tarihini günümüzden 8 bin 500 öncesine taşıyan kazılarda, gün güzüne çıkarılan kayıklar, günlük eşyalar, denizcilik malzemeleri, ayak izleri ve inançla ilgili bulgular restore edildikten sonra, Yenikapı’da inşa edilecek müzede ziyaretçilerin beğenisine sunulacak. Kyzikos’ta 11 7 metre uzunluğa sahip Hadrianus Tapınağı’nın büyük bölümünde kazılar yapıldı. Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi kapsamında yürütülen çalışmalar Arkeoloji dünyasında tartışmalar yarattı. Metropolis’te yürütülen çalışmalarda kale duvarlarının içinde ‘taş’ olarak kullanılmış kadın heykeli bulundu. Karun Hazinelerinin en gözde parçalarından Kanatlı Denizatı Broşu Almanya’da bulundu. Türkiye’de son 5 yılda gerçekleştirilen kazı çalışmaları sonucunda yaklaşık 31 bin adet tarihi eser gün yüzüne çıkartıldı. Yasadışı yollarla yurtdışına çıkarılmış tarihi eserleri ülkeye kazandırma çalışmaları çerçevesinde de son 1 4 yılda 4 bin 583 tarihi eserin iadesi sağlandı.
Aralık: Şanlıurfa’dan ABD’ye kaçırılan 1 800 yıllık
Orpheus Mozaiği, Dallas’tan İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne getirildi. Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik, Türkiye’den 1 087′de kaçırılan Aziz Nikolaos’un (Noel Baba) kemiklerinin iade edilmesi için Vatikan’a çağrıda bulundu. Mayalar tarafından belirtilen 21 Aralık 201 2 tarihi tüm dünyada tartışmalar yarattı.
Arkeolojik araştırmalar, ilk insanlar hakkında bugüne kadar elde edilen en önemli bilgilerden birine ulaştı. Eski Bursa’nın Mudanya ilçesindeki bir AVM inşaatında insanlığa ait bir türün, 500 bin yıl önce taştan mızrak kalıntılarına rastlanan antik kent Myrleia’nın yok uçları yapabildiği anlaşıldı. Bu tarih, Homo Sapiens ve olmaması için inşaat çalışmaları durduruldu. Neandertaller’in taştan mızrak ucu yaptığı tarihin binlerce yıl öncesine rastlıyor. Yeşilova Höyüğü’nde üzerinde Anadolu parsı olduğu düşünülen kabartmalı bir seramik bulundu. Myra’nın liman kenti Andriake’de bir Likya Müzesi kurulması için çalışmalar başlatıldı.
ArkeoGezi Dergisi yayın hayatına başladı : )
Hazırlayan Çağrı Durmuş
https://twitter.com/arkeogezi
Irak Sirvan Bölgesel Projesi
Türkiye Arkeolojisi’nde Bir İlk: Irak Sirvan Bölgesel Projesi Yrd.Doç.Dr.Tevfik Emre Şerifoğlu
A
rkeoloji Türkiye’de özellikle Cumhuriyet Dönemi’yle birlikte hızlı bir gelişim göstermiş bir bilim dalıdır. ncak muhtemelen siyasal ve belki de bilimsel sebeplerle ülkemiz arkeologları çoğunlukla ülke sınırlarının ötesinde araştırmalar yapma fikrine soğuk bakmışlardır. Oysa geçmiş kültür ve medeniyetler çoğu zaman modern politik sınırlardan bağımsız bir şekilde geniş coğrafyalara yayılmıştır. Bu bağlamda eski medeniyetlerin modern sınırlara hapsolmuş bir biçimde incelenmesi bilimsel anlamda eksik ve tartışmalı neticeler verecektir. Bu sorunu aşmanın ve evrensel bilim ilkeleri doğrultusunda objektif çalışmalar yapabilmenin yolu uluslararası düzeyde ortak çalışmalar yaparak bilgi paylaşımını sağlamak ve gerekli olduğu ölçüde farklı ülke sınırları içerisinde bulunan coğrafyalarda arazi çalışmaları gerçekleştirmektir. Nitekim Sirvan Bölgesel Projesi de bu amaç doğrultusunda başlatılmış bir çalışmadır.
Cambridge ve Bitlis Eren Üniversitesi ortaklığında Prof.J.Nicholas Postgate’le birlikte yürüttüğümüz Mersin İli, Mut İlçesi Kilise Tepe Arkeoloji Projesi’nin arazi çalışması kısmının tamamlanması sonrası Mezopotamya ile onu çevreleyen dağlık bölgeler arasındaki kültürel ilişkileri inceleyebileceğim yeni bir proje başlatma kararı aldım. Bu bağlamda Kuzey Mezopotamya-Kafkas bağlantılarının çalışılacağı bir Bitlis İli yüzey araştırması ve Orta/Güney Mezopotamya-Zagros Dağları/Batı İran bağlantılarının çalışılacağı bir Sirvan Nehri yüzey araştırması projesi planladım. Meslektaşım Glasgow Üniversitesi’nden Dr.Claudia Glatz’la yaptığımız görüşmeler sonunda da hem Bitlis hem de Sirvan’da birlikte çalışma kararı aldık. Arkeogezi Dergisi - 23
Yrd.Doç.Dr.Tevfik Emre Şerifoğlu
Bu plan doğrultusunda arazi çalışmalarına sağlam bir bilimsel temel oluşturmak maksadıyla Türkiye’deki Amerikan İlmi Araştırmalar Enstitüsü (ARIT)’nün Machteld J.Mellink Desteği kapsamında dört ayımı Ürdün’ün Amman kentindeki Amerikan Doğu Araştırmaları Merkezi’nde kütüphane çalışması yaparak geçirdim. İşte bu dört aylık dönem esnasında ilk kez Dr.Glatz’la Irak’a giderek projemiz için resmi makamlarla görüşmelerde bulunduk ve çalışma alanımızı gezdik. Bu ilk ziyaret sonrası projemize bir Coğrafi Sistemler ve Uzaktan Algılama (GIS ve Remote Sensing) uzmanının da dahil olmasının önemini kavradık ve Arkansas Üniversitesi’nden Doç.Dr.Jesse Casana’yı üçüncü yönetici olmak üzere projemize davet ettik. Bu ilk ziyaretin bir önemli faydası da bölge üniversite ve müzelerinde görev alan meslektaşlarımızla tanışma imkânı bulmuş olmamızdır. Bunlar arasında özellikle Süleymaniye Müzesi ile Üniversitesi ve Bakuba kentinde bulunan Diyala Müzesi ve Üniversitesi personeliyle yapmış olduğumuz görüşmeler çok verimli sonuçlar vermiştir. Tüm bu müze ve üniversiteler projemize bilimsel ve lojistik destek vermeyi kabul etmiş, uzun vadeli bir ortaklığın ilk adımları atılmıştır.
Bu görüşmelerin güzel bir neticesi de Süleymaniye Üniversitesi’nin Bitlis Eren Üniversitesi’yle bir ortaklık anlaşması imzalaması olmuştur. Bilimsel anlamda bölgesel ortaklığın gelecekte faydaları büyük olacaktır. Nihayet Eylül 201 2’de gerekli izinlerin alınması sonrası Irak’ın kuzeybatı kesiminde, Derbendi Han ve Hanakin şehirleri arasında kalan bölgede, Sirvan ya da diğer adıyla Yukarı Diyala Nehri boyunca iki haftalık ilk yüzey araştırması sezonumuzu gerçekleştirdik.
Arkeogezi Dergisi - 24
Irak Sirvan Bölgesel Projesi
Arazinin genişliği ve arkeolojik materyalin bolluğu sebebiyle en az üç yılın yüzey araştırmalarıyla farklı dönem yerleşimlerinin tespitine adanması gerektiğine karar verdik. Bu üç yıllık süreç sonrası uygun görülen bir veya iki yerleşimde arkeolojik kazılar yaparak daha sağlam bir bölgesel kronoloji oluşturmanın faydalı olabileceği konusunda da fikir birliğine vardık. İki haftalık sezonun önemli bir kısmı lojistik hazırlıklar ve resmi işlemlerle geçmiş de olsa daha bu ilk sezonumuzla birlikte çok sayıda eski yerleşimi tespit etmemiz mümkün oldu. Bunlar arasında özellikle prehistorik yerleşimler ve bir Kassit yerleşimi dikkat çekicidir. Ayrıca önemli bazı Sasani ve muhtemel Osmanlı mimari kalıntılarıyla da karşılaştık. Bu ilk çalışmaların sonuçlarını yakın gelecekte bazı süreli yayınlar vasıtasıyla geniş kitlelerle paylaşmayı ummaktayız.
Yazları son derece sıcak, kışları da yağışlı bir iklime sahip bu coğrafyadaki projemizin ikinci arazi sezonunu Mayıs 201 3’te gerçekleştirmeyi planlamaktayız. Bundan sonra düzenli olarak her yıl bir ya da iki sezonluk yüzey araştırması çalışmalarıyla projeyi sürdürmeyi ummaktayız. Tüm bu çalışmalar nehir ve çevresinde yer alan farklı dönem yerleşimlerini detaylı bir şekilde haritalandırmamızı, bölge kronolojisi hakkında bilgiler edinmemizi ve daha önce sistematik olarak incelenmemiş olan bu coğrafyanın kültür tarihini gözler önüne sermemizi sağlayacaktır.
Şu anda Ortadoğu’da, başta Suriye olmak üzere birçok ülkede yaşanan siyasal kriz ve mevcut savaş ortamı bölgede arkeolojik araştırmalar yapmayı zorlaştıran hatta imkânsızlaştıran bir unsurdur. Şu anda Türkiye dışında bölgede güvenli bir ortamda arazi çalışması yapılabilecek az sayıdaki birkaç ülkeden biri de Irak’tır. Bunun bilincinde olan Avrupalı ve Amerikalı Arkeolog ve biliminsanları son birkaç yılda Irak sınırları içerisinde çok sayıda arkeolojik araştırma başlatmıştır. Söz konusu araştırma projelerinin tamamına yakını bizim bölgemizin kuzey ve kuzeybatısındaki komşu bölgelerde gerçekleştirilmekte olup Sirvan Bölgesel Projesi de Irak’ta başlayan bu yeni arkeolojik araştırma akımının bir parçası olarak görülebilir. Arkeogezi Dergisi - 25
Yrd.Doç.Dr.Tevfik Emre Şerifoğlu
Nitekim Irak’ta bulunduğumuz süre zarfında komşu bölgelerde çalışma yapan ekiplerle zaman zaman yapmış olduğumuz görüşmelerimiz, önümüzdeki süreçte bu ekiplerle de ortak çalışmalar yapabileceğimizi, yakın bilgi paylaşımı içerisinde olabileceğimizi anlamamızı sağlamıştır. Kanaatimizce Türkiye’den bir ekibin buradaki varlığı ülkemiz akademisinin itibarı açısından da önem taşımaktadır.
Projemizin Türkiye akademisinde yeni bir dönem başlatması, bölgesel ortaklıkların geliştirilmesi ve ülke dışı bilimsel çalışmaların sayısının artmasına vesile olması en büyük dileğimizdir. Yeni nesil Arkeolog ve bağlantılı bilim dalı öğrenci ve mezunlarının Sirvan Bölgesel Projesi ve sınırlarımızın ötesinde gerçekleşen birçok yabancı projeye katılımı ve hatta farklı ülkelerde kendi projelerini başlatmaları yeni bir sürecin ilk adımları olacaktır. Genç nesil akademisyenlerimiz bu birikime ve özgüvene şüphesiz sahiptirler. Ayrıca bu tip çalışmaları yönlendirip destekleyecek olan ve yakın bir gelecekte kurmayı planladığımız enstitümüze yetişmekte olan öğrencilerimizin ve yeni mezun biliminsanlarımızın katılım ve desteği de başlattığımız bu yeni sürece çok büyük katkı sağlayacaktır.
Arkeogezi Dergisi - 26
Yazı Ve Fotoğraflar Güneş Akdoğan
Sıradışı bir gezgin
T
am 1 yıl oldu sırtımda çanta, cebimde tek yön biletim ve pasaportum ile hiç bilmediğim bir yere gideli. Neden gittiğimle ilgili çok spekülasyonlar var. Bazen diyorum ki kaçtım sadece. Bazen ise kendim gibileri bulmak istedim. Bazen ise fotoğraf çekmeye gittim, dönmek bilmedim. Bütün bu sebepler geçerli olsa da en geçerli sebep ANLAMAK için yola çıkmış olmamdı. Öncelikle kendimi ardından çevreyi ve son olarak ise yaşamı anlamak için. Formül basit ne kadar çok görürsen o kadar çok bilirsin, anlarsın. Yolculuğun başlangıcı kış gününe denk gelmesi ilk adım için büyük fayda sağladı. Sırbistan'da 35 yıllık sanat komünü olan Porodica Bistrih Potoka'da 3 ay yalıtılmış bir hayat yaşadım. Kaldığım yer dağın eteklerinde, eski bir köy evi. İmkanlar mümkün ölçüde en düşük düzeyde. Soğuktan dolayı tek odada vakit geçiriyorduk. Bir kedi, ampul, bir soba, bir radyo, tahta bir masa, 2 döşek ve daktilodan ibaretti imkanlarımız. Evin dışında bulunan harika bir manzaraya sahip kompost tuvalete ulaşmak için her seferinde elde kürek karlardan yol açmak gerekiyordu. İçmek, yemek yapmak, temizlik için kullanmak üzere gereken suyu karlar yolları kapatmadan önce 2 km ötedeki incecik bir kaynaktan almaya gittim durdum. 2 metre kar kaplayınca her yanı yolun kenarından akan ufak Arkeogezi Dergisi - 29
Karadağ - Piva River
Güneş Akdoğan
Karadağ dereden su alır oldum. Bazı günler sadece çevredeki karları eriterek su ihtiyacını karşılıyordum. En yakın komşu 3 km ötede idi. Karlar yolları kapattı ya kimse gelmez, geçmez oldu bütün kış boyunca. Bildiğin yapayalnız kalakaldım. Yapılacak en güzel aktivite kediyle oynamak, yemek, içmek ve yazmaktı. Yazdıkça anladım, anladıkça yazdım. Önce onları yazdım, sonrasında O'nu yazdım ve sonunda kendimi yazmaya başladım. Kendimi yazdıkça, kendimi okudum. Kendimi okudukça, anlar oldum. 3 ay böyle geçti gitti. Yalnızlık, sanat, edebiyatla dolu gariplikler besledi zihnimi. Mart ayında Sandrine çıktı geldi aynı yere. Karlar yavaşça erimeye başladı ya, yollar da açılmaya başladı. Sandrine Fransa'dan yürüye yürüye 3 arkadaşı ile birlikte varmış Sırbistan'a. Burada yolları ayrılmış. Ortak bir arkadaşımız sayesinde buluşmuş olduk biz de. Pek güzel anlaştık. Pek bir sevdik birbirimizi. Karlar erimeye başlıyordu artık, hareket vakti gelmişti. Karar veremedik bir türlü nereye gideceğimize. Ne yapacağımıza. Konuştuk, tartıştık, düşündük, taşındık derken birlikte yürüyerek seyahat etmeye karar verdik. Böylece ben de ikinci adım olan ÇEVREYİ TANIMAya başlayabilirdim.
Ostrog Monastry - Karadağ Arkeogezi Dergisi - 30
Sıradışı bir gezgin
S
ırbistan'ın Uzice kentinten başladık yürümeye. ırtımızda 20 kg çantalar. Hava bir güzel bir soğuk. Yürüdük durduk. Elimizde harita ama yolu hep bir bilene sorduk. Nehir kenarlarından yürüdük, kanyonlar aştık, dağlara çıktık, ovalarda geceledik. Hep yürüdük. Adım adım Bosna Hersek, Karadağ, Arnavutluk derken Makedonya'nın başkenti Üsküp'e kadar yürüdük. 5 ayda 1 000 km'den fazla yol yürüdük. Çoğunlukla asfaltın dışında, köy yolları. Bazı yerlerde hiçbir yaşam belirtisi görmeden 3 gün yürüdüğümüz oldu. Nisan ayında kar yağdı. Dağın başında yolumuzu kaybettik, suyumuz bitti, çobanlara rastladıkta kurtulduk. Çadırda uyuduk hep. Zaman zaman köylü görürdü de acırdı halimize evine buyur ederdi. Kuru nehir yatağından da yürüdük, ana caddeleri de yürüdük, barajları da geçtik, ormanlardan da. Böylece her adımda çevrenin neler barındırdığını gördüm. Fotoğrafladım, aklıma yazdım, anlamaya çabaladım. Düşündüm, taşındım. 5 ay böylece geçti gitti. Ardından hem yorgunluk atmak hem de biraz tatil yapmak için İzmir'e döndük. Burada yeni seyahat planlarımızı yaptık. Artık 3. aşamaya geçebiliriz. YAŞAMI ANLAMAK! Bu sefer rotamız Güney Amerika. Uçağa binip gitmek hem çok kolay hem de keyifsiz olacaktı. Benim de yıllardır hayalimdi okyanusu aşmak. Tıpkı Sadun BORA gibi, ATASOY çifti ve daha niceleri gibi. Sorduk durduk, oraya yazdık buraya haber yolladık her yerde lafını edip durduk bir yelkenli tekne bulmak için. Sonunda Fransa'da bulunan Sunspray'in sahibi bizimle iletişime geçti. Bizi Karayipler'e kadar 20 mt'lik yelkenli teknesiyle götürmeyi teklif etti. Biz de seve seve kabul ettik. Arkeogezi Dergisi - 31
Güneş Akdoğan
Makedonya
5 Aralık 201 2 günü Fransa'nın güneyinde bulunan Cap D'Agde limanından birlikte yola çıktık. Cebelitarık'a uğradık. Ardından Atlantik Okyanusu'na açılıp Kanarya Adaları'na varabildik. Bu yazıyı yazdıktan bir gün sonra tekrar açıyoruz yelkenlerimizi 1 5-20 gün sonunda Karayipler'e varmış olmayı planlıyoruz. Güney Amerika için planımız gönüllü hizmetlerde görev almak. Yetimhane, gelişmesi gereken köyler, tarlalar gibi farklı projelerde görev alarak en azından bir sene vakit geçirmeyi planlıyoruz. Böylece yaşamı anlamayı, en azından bir başlangıç yapmayı umuyorum. Bir sene önce yola çıktığım gün cebimde 2-3 ay yetecek kadar para vardı. Zaman zaman bizi takip edenlerin yaptıkları bağışlarla ufak tefek ihtiyaçlarımızı giderebildik. Destek olan herkese bulunduğum yerden teşekkür etmek için birer posta kartı yolladım. Yürüyerek seyahatimiz boyunca günde kişi başı 5 euro harcadık. Yolculuğumuz sırasında bizimle iletişime geçen birkaç firma ise malzeme desteği verdi. YDS bizler için özel bot üretti, Pug Design bize çok hoş bir sırt çantası hediye etti, Vargonen web sitelerimize hosting sponsoru oldu. Okyanusu geçmek için de teknede gerekli işlere yardımcı oluyoruz. Karşılığında ise masraf çıkarmadan yolculuk ediyoruz. Sonrasını ben de pek bilmiyorum. Yaşayarak öğreneceğim. Zaman zaman kötümserliğe kapıldığım oldu, canım sıkıldı, yorgunluktan dolayı herşeyi bırakıp eve dönmeyi bile istedim. Ama bir şekilde yola devam etmek ANLAMAYI, TANIMAYI sağlıyor ki bunlar da herşeyin üstesinden gelecek motivasyon ve gücü barındırıyor.
Karadağ Seyahatimi merak edenler için hakkımızdaki tüm linkler http://about.me/nomadlizard adresinde. Gidemediğin yer senin değildir!
Arkeogezi Dergisi - 32
Tebriz
B
ir tur bisikletçisi olarak, Güneydoğu, Akdeniz, İçanadolu ve Marmara bölgelerinde çok keyifli turlar yaptıktan sonra Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) adına, Ulu Önder Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” mesajını 1 0 ülkeye taşıyarak dünya barışına katkıda bulunmak maksadıyla 20 Ekim 201 2 tarihinde Ankara'dan Asya Turu'na başladım. Yaptığım iş aslında İtalyan sanatçı Pippa Bacca’nın bıraktığı yerden devam etmektir. • Dünyadaki "iyi insanlar" "kötü insanlar"dan daha fazla bu yüzden insanlara güvenebilirsiniz. • Anahtar kelime “insanlarla tanışmak”. • İnsanlar arasındaki sevgiyi Business Class da seyahat ederek çoğaltamazsınız. • İnsanlarla ekmeklerinizi paylaşmadıkça onları tanıyamazsınız.
Tur'a başlama sebebim sadece gezmek ve mesaj vermek değildi. Türk Silahlı Kuvvetlerinde Astsubay olarak görev yapıyordum ve yirmi yıl boyunca aynı şeyleri yapmaktan sıkılmıştım. Kariyer imkanım kalmayınca, kariyer değişikliğinin en doğru karar - bir o kadar da zor bir karar - olduğunu düşünüp, istifa ettim. Asya Turu'nun beni askeri yaşamdan sivil yaşama alıştırmasınıda umarak başladım pedal çevirmeye.
Mustafa Yıldız
T
ur başlangıcında yeme, içme ve barınma ihtiyacını günlük 1 0 Dolar olarak aşağıda belirttiğim gibi karşılamaya umuyordum; Pakistan'da beni korumakla görevli muhafızın ücreti, muhafızın ve benim otobüs parası, muhafızın yemek parası, pasaportlu kişiler için kalınması zorunlu otellerde kalma, hazır su tüketimi, Quetta-Lahora tren parası vsQ Hindistan'da sokakta yemek yiyeme, hazır su tüketimi, uygun kamp yeri bulamama vsQsebeplerden dolayı bütçem şimdiden aşılmış durumda.
Hindistan • Barınma: Haftada bir yada iki defa otel veya pansiyonda kalınacak, diğer günler çadır kurulacaktır. • Yeme: Yöre halkının yemek yediği ucuz lokantalarda yemek yenecek yada seyyar satıcılardan alınan yerel yiyecekler tadılacaktır. Ayrıca yol boyunca bedava yemek ve barınma veren tapınaklar, bedava yemek dağıtılan düğünler ve ikram edilen yiyecek ve içecekler ve kurban bayramı gibi özel günler değerlendirilecektir. • İçme: Ucuz olduğu için hazır su, kola, meyve suyu ve bol miktarda çay tüketilecektir. Zorda kalındığında yöre halkının su içtiği çeşmelerden su temizleme tableti kullanılarak su içilecektir.
Bir çok insan böylesi turların sponsorlarla yapıldığı düşünürler, doğrudur da arkadaşlarımın çoğu sponsor desteğiyle yollarda. Malesef benimkisi öyle olmadı, ben sattığım otomobilin parasıyla eşime, anne bababama ve bütün akrabalarıma karşı yollardayım.Yolları seviyorum. Çocukken yol kenarına oturup gelip geçen arabalara bakar, hayal kurardım. Her geçen otobüsün ya da kamyonun içinde olmak isterdim. Oldum, kamyon kasalarında ve otobüslerin koltuklarında başladı yolculuklarım. Sonra otomobillerle yolculuk ettim. Direksiyonda ben vardım. Karlı, buzlu yollarda, toprakta, asfalta sürdüm otomobilimi. Yollar yetmedi, yoldan çıktım. Yürüdüm daha sonra koşmaya başladımQ
Arkeogezi Dergisi - 34
Bisikletle Asya Turu
Kaydım. Kar yağdı koşulmaz yürünmez oldu yollar. Snowboard aldım. Önce Patnos’taki kayalıklarda başladı snowboar ile olan yolculuğum, Erciyes’te, Eleşkirt’te, Palandöken’de, Sarıkamış’ta devam etti. Küre ısındı. Isıttık küreyi. Karlar eridi. Kayacak kar kalmadı neredeyse. Yoldan çıkmıştım, yeniden yola girdim şimdilerde. Şimdi yolların tadına daha çok varmak için bisikleti tercih ediyorum.Türkiye dışında ufkumu aça aça İran'da, Pakistan'da ve Hindistan'da yolculuğum devam ediyor. Çektiğim resimleri ve yazdığım yazıları bisikleti ve gezmeyi sevenlerle http://bikeandwalkinturkey.wordpress.com/ adlı bloğumda paylaşıyorum.
Barış adına çıkılmış bir turda "barış" adına da bir şeyler söylemek istiyorum. İran'da baştan aşağı pedal çevirirken İran-Irak Savaşı'nın izlerini bütün ülkede hissettim. İnsanlar her fırsatta mezarlıklara gidip, şehit olan yakınlarının mezarlarını ziyaret ediyorlar. Yollar, parklar ve meydanlar normal ülkelerin aksine küresel markalarla değil de, şehitlerin posterleriyle ve afişleriyle dolu. Tanıştıklarım savaştan kalma yaralarını gösteriyor, savaşta yitirilen babaları, kardeşleri, oğulları yada arkadaşları ile ilgili anılarını anlatıyor. Savaşın neden çıktığını ve neden bu kadar uzun sürdüğünü bilen yok. Savaştan geriye bunlar kalır -yitirilen yakınlar ve iyileşmeyen yaralar. Bu her yerde aynıdır. Bütün uluslar savaşta yitirilen insanları unutturmamak için ellerinden geleni yaparlar. Ağıt yakarlar, anıt mezarlar yapar... Oysa gelişmiş ülkeler için bu yeterli değildir. Onlar savaşların nedenlerini konuşur, yeniden savaş çıkmaması için ve kan dökülmemesi için çalışırlar. Bu ülkemiz için de geçerlidir.
Şimdi Amritsar/Hindistan'da genellikle sırt çantası ile dolaşan gençlerin müşterisi olduğu, ucuz bir turist otel odasında, çamaşırlarımın yıkanmasını beklerken Arkeo Gezi dergisi için kendimi ve turu anlatan bu yazıyı yazıyorum. Yarın daha önce bisiklet süremediğim Pakistan'a girip yeniden bisiklet sürmeyi deneyeceğim. Mevsim kış olduğundan kar sebebiyle kapanmamış yollara bakıp Pakistan dan Afganistan ya da Çin'e geçmeyi planlıyorum.
Yazı ve Fotoğraflar Mustafa Yıldız
Yazı ve Röportaj Tolga Candur
“Ne zaman bisiklet üzerinde bir yetişkin görsem, insanlığa dair umutlarım artar.” H.G.Wells
S
anırım bisiklet için hissettiğim duygularımı en iyi anlatan söz budur. Bisiklete binen insanların sayısının gün geçtikçe arttığını ve bunun bilinçli bir şekilde gerçekleştiğini görmek beni gelecek için umutlandırmaya yetiyor. Peki, size birkaç soru sorsam ve kendi içinizde cevaplayın dersem ne dersiniz?
Arkeogezi Dergisi - 39
İlk bisiklete bindiğiniz anı hatırlamaya çalışın arkadaşlar ve ardından bisikletlerinizden inip depolarda çürümeye ne zaman bıraktığınızı hatırlayın. Geçen zaman da ne değişti de siz çocukluk sevinçlerinizden uzaklaşıp hayatın koşturmacasına kapıldınız. Ufak şeyler mutlu olmak için yetmemeye başladı da hep daha fazlasını istemeye başladık.
Tolga Candur
Aslında bisiklet bir başkaldırıdır. Monoton yaşamdan sıyrılıp farklılaşmadır. Bisiklet çocukluğuna yeniden dönme ve eski hayallerini hatırlamadır.
“Moralin bozuk olduğunda; günün, karanlık göründüğünde; işin monotonlaş tığında; umutlu olmanın bile anlamsız bir hale geldiğinde, bir bisiklete atla ve yola çık, başka hiçbir şey düşünmeden.” Sir Arthut Conan Doyle
Bisiklet kullanırken yaşadığınızı ve nefes aldığınızı hissediyorsunuz. Dört tekerlekli metal yığınlarının arasından geçerken kendinizi dünyayı korumaya adamış bir ütopyacı gibi hissediyorsunuz. Otobüse bindiğinizde her zaman aynı yoldan gitmek zorundasınızdır fakat bisikletle giderken her seferinde farklı yollara sapabilirsiniz. “üff yine ayakta 1 saat yolculuk yapıcam” demezsiniz. Otobüs te ayakta beklerken zamanla ayağınızda varisler oluşmaya başlar. Oysa ki bisiklete binerseniz kalçanız küçülür ve daha fit bir vücuda sahip olursunuz. Bisiklet zihninizi her zaman açık tutar, öyle ki Albert Einstein’ın meşhur görecelik kuramını bisiklete binerken düşündüğü söylenir. Bisiklet zamanı daha yavaş ama daha içten kullanarak yaşamaktır.
“Bir ülkenin kıvrımlarını en iyi bisikletle öğrenirsiniz. Tepe leri inerken ve çıkarken pedal çevirip terinizi akıttığınız için, onları olduğu gibi hatırlarsınız. Oysa bir motorlu araçla gi derken sadece yüksek tepelerin farkına varabilirsiniz. Dola yısıyla üzerinde geçtiğiniz toprakları bisikletle olduğu kadar iyi hatırlayamazsınız.” Ernest Hemingway
Anlattıklarımın hepsi sanırım tek bir sorunun cevabını oluşturabiliyor “neden bisiklet ?" Herkesin bisiklete binmek için kendince bir sebebi vardır mutlaka. Benim için bu sorunun kısa ve tek bir cevabı var “bisiklete binmeseydim tüm olumsuzluklara rağmen bu kadar mutlu olamaz daha karamsar bir insan olur dum"
Bu ay karşınıza çok değişik bir röportajla çıkıyorum. Türkiye’nin tanınmış bisikletli gezginlerine sizin için Neden bisiklet? Diye sordum ve beni kırmayıp tüm içtenlikleriyle cevaplar verdiler. Hepsine en içten dileklerle teşekkür ederim. Sanırım bisiklet dostluğunun nasıl bir şey olduğunu da bu röportaj size daha iyi anlatacaktır. Umarım keyifle okursunuz ve bu röportaj sizi bir bisiklete bindirip birkaç pedal atmanızı sağlar.
T.Candur Arkeogezi Dergisi - 40
Neden Bisiklet? *Soner Sarıhan – İnci Sarıhan – Tibet Çınar Sarıhan (minik gezgin)
Terli jerseylerimiz, çamur ve toz bizim süsümüzdür. Biz bisikletlilerin her zaman genç kalacağına, çünkü Soner Bey, 36 yaşında ve 2005’den buyana bisiklete biniyor. çamurun cildi güzelleştirdiğine inanırız** Bisiklet sürmenin, belki de uğur böceklerinin elimize İnci Hanım, 35 yaşında. konmasına izin vermekten öte anlamı olmadığına Minik Gezgin, 3 yaşında ve anne karnında olduğundan inanırız. buyana bisiklete biniyor. Biz ötv , taşıt pulu, trafik sigortasına ayırdığınız paralar ile alırız bisikletlerimizi. Neden Bisiklet? Dünyayı kas gücü ile dolaşan, toplayıcı, göçebe “Biz pedalşörleriz, Biz de silahşörler gibi iki pedal kullanırız. Biz “Şeytan Arabası’nın”* uğuruna inanırız, “İki Teker”in sihrine ve pedalların dünyayı kurtaracağına. Biz elektrikli camlar yerine sadece gözlüğümüzün camını koyarız dünya ile aramıza, Biz, 50 cm2 lik sunrooflara değil, gökyüzüne inanırız. Dev arazi araçları yerine dağ bisikletleri ile fethederiz dağları, Spor arabalar yerine yarış bisikletleri ile yaşarız hız duygusunu.
atalarımız kadar yerliyiz, carbon, titanyum bisikletler kullanacak kadar da modern. Bisiklet üzerinde iki yürek tek vücut olduğumuza, bisikletin selesine her oturduğumuzda bambaşka bir insan olduğumuza inanırız. Biz zamanın Don Kişot’larıyız. (Don Quixote ) Biz pedalşörleriz.” *** Soner Sarıhan * Sayın Aydan Çelik’in benzetmesidir. **Sayın Halil Öztürk’ün benzetmesidir. *** Motosiklet yemininden esinlenilmiştir.
Arkeogezi Dergisi - 41
Tolga Candur *Serkan Taşdelen: “30 yaşındayım ve çocukluğumdan buyana bisiklet kullanıyorum. Uzun turlara ise 2006 yılında çıkmaya başladım.” Neden Bisiklet? “Bu soruya ne kadar kısa cevap verilir bilmiyorum. Benim için en önemli neden doğayı sonuna kadar içine çekmek ve yeterince doğaya yakın olmak... Zararsız bir ulaşım aracı, aksine birçok yararı var. Bunlar benim için yeterli sebepler... Teşekkürler...”
C.Atasoy
S.Taşdelen *Cemal Atasoy: “43 yaşındayım ve 20 yıldır bisiklete biniyorum.” Neden Bisiklet? “Bisikletle olmak beni mutlu ediyor. Öncelikle sessiz ve kimseyi rahatsız etmiyor. Sağlıklı, uzun yorucu sürüşlerde bile her zaman zinde kalabiliyorsunuz. En önemlisi ise ekonomik.”
*Hasan Söylemez: “Bisikleti çok geç keşfettim. 30 yaşındayım iki yıldır bisiklet biniyorum. Yani Türkiye turuna çıkmadan önce bisikletim bile yoktu. Hayatımda sahip olduğum ilk bisikletle 3 hafta sonra Türkiye turuna çıktım sekiz ay sonra eve döndüm.” Neden Bisiklet? “Bisiklete çok fazla anlam yükleyebiliriz. Her şeyden önce bisiklet benim için bir ulaşım aracıdır. Çünkü dünyanın en günahsız taşıtıdır. çok ucuz, sağlıklı, çevreci ve eğlencelidir. Bisiklet en yakın arkadaştır. Kimi zaman çocukluk kimi zaman olgunluktur. Çoğunlukla özgürlük, nadir de olsa bazen ayak bağıdır .”
H.Söylemez Arkeogezi Dergisi - 42
Neden Bisiklet? *Hakan Kayışlıgil: “45 yaşındayım ve 15 senedir bisiklete biniyorum.” Neden Bisiklet? “Maceracı bir yapıya sahibim, bu yönümü bisikletle birleş tirince ortaya heyecan verici yaşanmışlıklar çıkıyor. Bisiklet turumun kimi zaman hayatta kalma mücadelesine dönüşmesi ve o stresi yaşamak ayrı bir keyif. Bir kaç örnek vereyim ; Suriye'de çaktırmadan fotoğrafını çektiğim asker çölün ortasında makinalıyı burnuma dayadı. Ayrıca yine çölde bitkin bir halde bu iş burada biter dediğim anda bir kam yonet çıka geldi ve kurtuldum Lübnan Bekaa vadisinde motosikletle çarpıştım ,adam ölüyordu. Gürcistan bisiklet turu dönüşü bindiğim otobüste binlerce karton kaçak sigara yakalandı ,doğal olarak bisikletim ve bana polisler el koydu. Hırvatistan bisiklet turunda ben arkadaşımı ,o da pasaportunu parasını kaybetmiş .Eşini arayarak ,kocan var ya, o beş gündür yok ümidi kestim dedim… Aile ve iş hayatında oldukça ciddi olan birine bunları yap tıran bir merete aşık olunmaz da ne olur. Selam ve sevgilerimle.”
H.Kayışlıgil *Enes Şensoy (Canavar’ül Velosipet): “26 yaşındayım yaklaşık 12 yıldır bilinçli ve hobisporyaşam tarzı olarak bisiklete biniyorum” Neden Bisiklet? “Bisiklet kişiseldir, minimalist ve realisttir. Kişiseldir çünkü başka kimseye bağlı değilsiniz. İste diğiniz zaman istediğiniz yere gidebilirsiniz. Minima listtir. Sadece kendi gücünüzle çalışır, başka bir ek güç imkanı yoktur. Böylelikle gideceğiniz mesafe, ya nınıza alacağınız yük aşırıya kaçamaz.
Arkeogezi Dergisi - 43
Realisttir. Keza yukarıdaki sebep ile aynı. Sadece kendi güç, beceri ve inancınıza bağlıdır. Kendinizi nasıl hissediyorsanız o şekilde, o kadar yol alırsınız. Kısaca başka kimselere muhtaç olmadan, kendinizi bilerek, kendi gücünüz ve emeğinizde, yol üzerinde en ufak bir ayrıntıyı dahi kaçırmadan seyahat edersi niz. İşte bu yüzden bisiklet ile seyahat etmek benim için vazgeçilmez bir tutkudur.”
Tolga Candur
*Feyyaz Alaçam: “24 yaşındayım yaklaşık 10 yıldır bisiklete biniyorum.” Neden Bisiklet? “Bisiklet, sizi, Bolivyalı bir kadının suratından, İranlı bir cocugun elindeki elmaya taşıyan en samimi alettir... Ve samimiyet, insanın en insan oldugu duygudur. Bu yüzden bisiklet...”
*Urim Babacan: “51 yaşındayım 4 yıldır bisikelte biniyorum.” Neden Bisiklet? “Bisiklet sağlıkla birlikte bindiğin sürece özgürlüğünü ya şıyorsun. Bisikletle tek başına yolda giderken kendini ta nıyorsun kendine dost oluyorsun, grup ile yolda gider ken yanındakileri tanıyorsun ve güzel arkadaşlar, dostlar ile tanışıyorsun ve dost oluyorsun. Ufkun genişliyor, yeni yerler keşfediyorsun. Bisiklete binmek güzel be.”
F.Alaçam *Evrim Yiğit: “Yaş 33 Tolga eskiden beri binerim. Ama ciddi anlamda dersen ilk kaliteli bisikletimi 2009’da aldım sanırım.” Neden Bisiklet? “Neden bisikleti tercih ettim bilmiyorum zevk meselesi bu sanırım. Kimseyi zorla bindiremezsin tabii binen insanına indiremezsin.”
Arkeogezi Dergisi - 44
Neden Bisiklet? *Yavuz Öge: “41 yaşındayım ve üç yıldır bisiklete biniyorum. Tesadüfen tanıştığım bisikletin hayatımı bu kadar güzelleştireceğini bilseydim yıllar önce pedallamaya başlardım.” Neden Bisiklet? “Bisiklete binmek eklemlere aşırı yük bindirmediğin den dolayı her yaştaki insanlar için ideal bir egzer sizdir. Doğa içinde spor yapmak muhteşem bir şeydir. Kaslarımız gelişirken ruhumuzu da dinlendirmiş olu yoruz. Kısa zamanda uzun mesafeler kat edebiliyoruz. Çevreye zarar vermeden ulaşımımızı sağlıyoruz. Sos yal bir varlık olan insan iş ve günlük hayatın dışında, doğada bir dayanışma içinde bulunarak spor yapması insani değerlerini kendine hatırlatan bir spor olarak da karşımıza çıkıyor. Futbol izlemek gibi aktivitelerden uzak kalarak, sokağa çıkıp doğada egzoz gazlarından uzak olmayı tercih eden insanlarla birlikte zaman geçirebilmek , sohbet edebilmek büyük keyif veriyor. Yılın on iki ayı yapılabilen bir spor olması bisiklet binmeye devam etmemizde önemli bir faktördür. Araç kullanımının zor olduğu şehir merkezinde bisiklet, ulaşım ve park kolaylığı nedeniyle tercih sebebimizdir.”
*Kevser Seri: “31 yaşındayım ve 7 senedir bisiklet sporu ile yakından ilgiliyim” Neden Bisiklet? Hayatim boyunca sporla uğraşan, heyecan peşinde koşan, çok aktif, olduğu yerde duramayan, durduğu yeri beğenmeyen ve sürekli yeni yerler keşfetmeyi seven bir insan oldum. Peki neden bisiklet? Bisiklet olmasa ya maç paraşütü olacaktı. Seyreyleyecektim dünyayı kuş bakışı. Yamaç paraşütünün eğitimlerini kaçırınca tesa düfen bisikletle yeniden tanıştım üniversitenin doğa sporları kulübünde. İlk toplantı dağcılığınki olsa zirve lere tırmanıp, soğuğun iz bıraktığı yüzümle merhaba diyecektim sizlere, ama bisikletçi olunca tüm gün gü neşten etkilenen tenimle ve amele yanıklarımla karşı ladım herkesi. Çoğu düğünde davette eldiven ve tişört
izlerine rağmen her zaman savunmayı ve sevdirmeyi bildim bisikleti.
Tolga Candur Daha çevreci ve daha keyifli bir ulaşım var mi sizce? Bence yok. Yürürken çok yoruluyoruz, 20 kg yükü sırtımda taşımak ise benim için neredeyse imkansız, arabayla giderken tüm detayları atlıyorsunuz. İnsanin algi düzeyine en yakin hızda ve yorulmadan seyahat edebileceği, ulaşım için kullanabileceği en muhteşem icat bisiklet. Öyle olmasa yüzyılın icadı seçilmezdi tabletlere, akilli telefonlara, led tv`lere ve daha nicelerine rağmen. Bisikletle kesif yapmak bir tutku haline gelince internette paylaşmaya başladım. " Yok artik dedirtecek yerlere gitmeye baş layınca iyice insanların dikkatini çekti ve onlara da bu virüs zamanla bulaşmaya başladı. Şimdiye kadar Allah seni kahretmesin Kevser, neden beni bu ise bulaştırdın? diyenine rastlamadım. "İyi ki seninle tanışmışım iyi ki bana bu imkanları tanımışsın, iyi ki aklimi çelmişsin. Bisiklete bindiğim zaman kendimi özgür hissediyorum, acı da çeksem, yorulsam da tarifsiz bir mutluluk yasıyorum. Diyen yüzlerce insan tanıdım tıpkı benim hislerime sahip olan. Bisiklet için yeni bir tanımlama yapacağım: en doğal, en faydalı ilaç. Ne için mi? Eşinle atışmışsındır canın sıkılır bisikle tine atlar çıkarsın, rahatlar ve daha mutlu dönersin. Ailen canını sıkmıştır, soğuğa aldırmaz, rüzgar yüzünü yakana kadar yokuş aşağı bisikleti salarsın. Öyle bir haber almışsındır ki mutluluktan havalara uçar ne yapacağını bile mezsin ve arkadaşını arayıp iki turlayalım mı dersin. Rampaları çıkarken akan terler inişte göz yaşına döner ama mutluluk göz yaşı. Mutluluğunu paylaşır yorgun ama deşarj olmuş dönersin. Sınavların vardır bir turlu kafanı topar layamıyorsun, ne okursan oku bir turlu kafan almıyordur. Atlarsın bisikletine arkadaşına gidersin. Önce bir cay demlenir muhabbet eder, sonra birlikte ders çalışırsın. Diğer insanlara da merhem olsun diye turlar düzenlersin yeni birbirinden farklı insanlarla tanışırsın. Kimilerini adini dost hanesine yazar, sürekli ararsın, kimileriyle turlarda buluşursun. Öyle yerlere gidersin ki kimi zaman tehlikeyle burun buruna gelirsin, kimi zaman aç kalır, kimi zaman yatağının, kimi zaman sıcak yuvanın ve ailenin kıymetini daha iyi anlayıp sahip olduklarına sımsıkı sarılırsın. Vücudunda her zamankinden daha fazla adrenalin ve seratonin salgılanır. Yattığın yeri beğenir, bulduklarınla mutlu olur, yetinmeyi bilirsin. Yalnızlığa, sosyal cevre edinmeye, can sıkıntısına, kafayı toparlamaya, aileyle aranızdaki bağları kuvvetlendirmeye, mutlu olmaya, limitlerinizi öğrenmenize, kişisel gelişiminize ve daha yüzlerce derde devadır bisiklet. Var mı aksini iddia eden? Varsa kavrayamamıştır bisikletin gerçek manasını. Onlar için hooop her şeyi bastan almalı ya da en kısa yoldan bu virüsü onlara da bulaştırmalı. İste böyle bisiklet asığı bir hatunum ben. Sevgi ve selamlarımla herkese bol pedallı muhteşem günler diliyorum.
Arkeogezi Dergisi - 46
Ortadoğu’nun en güzel antik kentlerinden biri olan Palmira,Şam’ın 215 km kuzeydoğusunda Suriye çöllerinde bulunan bir vaha’da kurulmuş ve çağının önemli dini ve ticari merkezlerinden biri olmuştur.1980 yılında UNESCO dünya mirası listesine alınan kent, ticari kervanların geçiş noktası olmaması nedeniyle ‘’çölün gelini’’ adıyla da anılır.
Yunan ve Roma kaynaklarında 1 . Yüzyıldan itibaren adına rastlamaya başlanan Palmira, Suriye topraklarının en önemli iki isminden birine ev sahipliği yapmış bir kent. Palmira şehrinin kraliçesi Zenobia. Selahattin Eyyubi ile birlikte Suriye topraklarının en önemli iki isminden biri. Ben ilk kez adını burada duydum, nerede ise Roma imparatorluğuna diz çöktürteceğini öğrendiğimde de çok etkilendim.
Arkeogezi Dergisi - 49
Zenobia nın babası Roma vatandaşı da olan bir Bedevi soylusu ve Palmiralı bir senatör. Annesi doğumda ölen Zenobia nın eğitimine çok önem veriyor. Mısır dilini, Yunancayı, Aramiceyi ve Latinceyi konuşabilen Zenobia, tarihe çok meraklı, Homer ve Platoyu okuyor. Kervanlarla bölgedeki diğer yerlere seyahate çıkıyor. İçki içmeyi seven avlanmaktan çok keyif alan, güzel akıllı ve çok çekici bir kadın.
258 yılında, 20 yaşına geldiğinde Palmiranın kralı 60 yaşındaki Septimus Odaenathus ile evlenir. Romalılardan nefret eden Zenobia bu evliliği iktidara ulaşmada bir amaç olarak görmektedir. Odaennathus un ikinci evliliğidir. Tahtın varisi ise kralın ilk evliliğinden olan oğlu Hairan. 266 da Zenobia nın kendi oğlu doğar, Adı Tanrıçanın armağanı anlamına gelen Vaballathus tur. Bir yıl sonra 267 de hem kral hemde oğlu suikaste uğrarlar. Bu ölümlerden Zenobia ne kadar sorumludur çok bilinmez
Palymra Oğlu kral ilan edilir ancak henüz çok küçük olduğu için Zenobia onun adına yönetimi eline alır. Kocası hayattayken meclis toplantılarına katılarak, hatta hasta olduğu zamanlarda onun adına meclisi bizzat yöneterek siyaseti öğrenmiştir. Bu sırada Romalılar zor durumdadır. Gotların kuşatması ellerini kollarını bağlamış durumdadır. Bu fırsattan yararlanan Zenobia Doğu Roma imparatorluğunu Sasanilerden korumak adına yeni bölgelerin işgaline başlar. Çok iyi bir binici ve ordusundaki askerlerle beraber, gerektiğinde 5-6 kilometreyi sorunsuzca yürüdüğü yazılmıştır. Ankara, Kadıköy, Filistin ve Lübnan a kadar gider. Antakya'yı işgal ettiğinde Roma ya burayı senin adına işgal ettim diye mesaj yollar. Daha sonra İskenderiyeyi de alır ve burada affedilmez olanı yaparak kendi ve oğlu adına para bastırır. Bu Romaya karşı başkaldırının tam adıdır. Bir süre sonra Roma ya tahıl sevkiyatını da durduracaktır. Amacı Romayı yıkıp, iktidarı Palmira ya taşımaktır
Tam da bu sırada, hep söylendiği gibi kaderin bir cilvesi olarak ( cilve değildir tabi ki ama nedenleri başka bir yazının konusu olsun) Gotlar Roma kuşatmasını kaldırırlar. Bunu duyan Zenobia Roma ya bağlılık mesajını gönderir ama artık Roma ona güvenmemektedir. Roma imparatoru Aurelian yüzbin kişilik bir ordu toplayarak Palmiraya hareket eder, Zenobia onu Anadolu da beklemektedir ancak kendi ordusu yirmibin kişiliktir. Zenobia geri çekilmek zorunda kalır. Nihayet Roma Palmirayı kuşatır, ancak Kraliçe gerekli hazırlıkları yapmıştır. Her gece şehrin meydanlarında ziyafetler verip, eğlenceler düzenlemekte adeta Romalılar la eğlenmektedir. Ancak Romalıların çevredeki Bedevilerle işbirliğine gitmesi Zenobia nın planlarını bozar. Bir gece gizlice bir deve sırtında şehirden ayrılarak eski düşmanı Sasaniler le anlaşmak üzere yola düşer, ancak Fırat nehri kıyılarında yakalanır. Arkeogezi Dergisi - 50
Çölün Gelini Tüm gururuna karşın şehrini kurtarmak adına Roma imparatoru önünde diz çöker, kendisinin değil ama Palmira nın bağışlanmasını ister. Çok sevdiği şehrinin yıkılıp yağmalanması en büyük korkusudur. Aurelian onun bu isteğini kabul eder, oğlu ile birlikte esir alınarak Roma ya doğru yola çıkartılır. İstanbul boğazını geçerken oğlu öldürülür. 274 yılında altın zincirlere vurulmuş olarak Roma da ortaya çıkacaktır. Onun güzelliğinden ve zekasından çok etkilenen Aurelian ona Tivoli yakınlarında bir villa verir. Zenobia nın bundan sonraki hayatı için iki farklı hikaye var. İlki ve en kabul görenine göre. Zenobia Romalı bir yönetici ve senatör ile evlenerek, büyük bir lüks içinde yaşamış, Roma aristokrasisi içinde bir filozof ve sanatçıların koruyucusu olarak hayatını sürdürmüştür. Bu evliliğinden kızları olduğu ve onların da önemli Romalı asillerle evlendiği söylenir.
Palymra İkinci hikaye ise bir süre imparatorun metresi olmak zorunda kalan Zenobia'nın, Aurelian ın yeni bir Sasani seferine çıktığı sırada Trakya da suikaste gitmesinden sorumlu olduğu, ve bunun ardından da intihar ettiğidir. Palmira'da ise, Zenobia ayrıldıktan sonra bir ayaklanma ortaya çıkar. Daha önce şehri affetmiş olan imparator bu kez acımasız davranır ve Roma ordusu geri gelerek Zenobia nın sevgili şehrini yıkıp yağmalar ve büyük ölçüde harabeye çevirir.
Çölün Gelini
Zenobia nın şehri Palmira 1 . yüzyılda kurulup yaklaşık 250 yıl ömrü olan bir şehir. Kendi Tanrıları olan tipik bir Roma şehri olmanın yanı sıra, rafine ve zengin bir yaşama sahip kendi tarzını ve felsefesini yaratmayı başarabilen bir kent. Eğer Suriye de sadece tek bir yere gitme şansınız varsa, bu seçiminizi Palmira dan yana kullanmanızı tavsiye ederim. Halen ayakta olan sütunlu yolları, mezarları, tapınakları ile çölde kesinlikle bir vaha. Zenobia nın resmi Herbert Schmalz dan. Altın zincirlere vurulmuş sevgili Palmira’sına son kez bakan bir kraliçe.
Yazı ve Fotoğraflar Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu http://www.mavilimon.blogspot.com Arkeogezi Dergisi - 55
Yazı Ve Fotoğraflar Deniz Berk Bulak
Kafanızı dinlemek, medeniyetten, elektrikli aletlerden, cep telefonunuzdan (telefon çekmiyor), laptopunuzdan, her şeyden uzak;beş yıldızlı otel değil ama gökteki yıldızları sayarak rahatlıkla bol oksijenli bir havada uyuyacağınız bir yere gidicez. Sazak Koyuna…
B
iz bugün günübirlik olarak Antalya çıkışlı olarak Sazak Koyuna gideceğiz. Ama siz dilerseniz çadırınızı malzemelerinizi alarak hafta sonunu bir kamp kurarakta geçirebilirsiniz. İlk durağımız Adrasan . Adrasan’ın (Çavuşköy) Antalya’ya uzaklığı 95 km. Yaklaşık 1 ,5 saatlik bir yolculukla ulaşabiliyorsunuz. Özel arabanızla gidiyorsanız Antalya’dan Kemer istikametine gidiyorsunuz, Kemerden sonra Tekirova’yı da geçiyoruz yolun solunda Olympos, Çavuşköy (Adrasan) tabelasınını görüyorsunuz. Deniz yönüne uzanan biraz virajlı ve çam ağaçlı 20 km’lik asfalt yola giriyorlar.1 5 km sonra Olympos sapağı geliyor sapmadan devam ettiğinizde Çavuşköy meydanına geliyorsunuz, Jandarma merkezinden sola sahile inen yola dönüp yaklaşık 2 km devam ettikten sonra karşılaşacağınız çınar Arkeogezi Dergisi - 57
Adrasan
Sazak Koyu ağacı ve camiden sola dönerek dere kenarından kısa bir süre yol almanız yeterli oluyor. Otobüs ile gidiyorsanız Antalya otogarında indiğinizde hemen yandaki binada ilçeler terminalinde Adrasan Tur var. Yazın günde 2 kez Adrasan’a servisi vardır. Bunun dışında bir zamanda gidecekseniz eğer her yarım saatte bir ise Kumluca ilçesi Çiçek Tur servisi mevcut. Çiçek Tur arabasına bindiğinizde Olympos, Çavuşköy sapağında iniyorsunuz. Adrasan yol sapağına 1 saat aralıklarla gelen Adrasan tur minibüsüne binebilirsiniz. Benim tavsiyem sapağa geldikten sonra otostop çekmeniz.
Adrasan
Adrasana geldikten sonra sahilde derenin sahille buluştuğu yerin arka yamacında ince dozerle açılmış patika bir yol var. Yolun başında da devrilmiş bir Sazak Koyu tabelası.8 gidiş 8 dönüş toplam 1 6 km lik bir parkur. Halk bu yolu yürüyerek ya da araçlarıyla kullanarak Sazak Koyu na ulaşıyor. Ancak 2 aracın karşılıklı geçmesine yol pek izin vermiyor. Bugünlerdeki doğa katliamlarına ek olarak, bir doğa katliamı da burada yapılmanın eşiğinde... Bu güzel doğal koy, satın alınmış. Sit alanlarının Çevre ve Orman Bakanlığına bağlanmasını sağlayacak, yeni çıkacak kanunla da, bu eşsiz ve bakir koy ileride yıldız yıldız otellerle işgal altına alınabilir. Anlayacağınız tehlike büyük.. Başlıyoruz toprak yolda yürümeye. Bu kez Adrasan Koyu'nun sol tarafındaki tepeler boyunca ilerliyoruz. Deresine kavuşan Adrasan Koyu muhteşem manzarası ile ayaklarımızın altında. Yol boyunca alabildiğine mavi deniz, Adrasan'ı sarmalayan yeşil tepeler yamaçlar... Yol boyu, Musa Dağı eteklerinde yürüyoruz. Çökmüş bir deve hörgücünü andıran Eliğ tepesi de bize eşlik ediyor. Sağımız solumuz kızıl çam ağaçları, kuş sesleri içinde ilerliyoruz yolda. Saat daha erken, önümüzde çok vaktimiz var. Hızlı hızlı değil, her anını doyasıya yaşamak istiyoruz bugünün... Huzurluyuz, mutluyuz... Bunu özlemişiz. Hiç acele etmeden, tadını çıkara çıkara yürüyoruz. Yol düz yol olduğu için kolay, ancak manzara eşsiz... Bu arada hemen söyliyelim belli bir noktadan sonra cep telefonlarımız çekmiyor. Anlıyoruz ki artık medeniyetten uzaklaşıyoruz. Arkeogezi Dergisi - 58
Saklı Cennete Yolculuk Yol boyunca birkaç kez yol ayrımı geliyor karşımıza. Bunların diğer küçük koylara gittiğini düşünerek, biz yolumuza sol taraftan devam ediyoruz. Yolda karşılaştığımız menfezler, ağaçların ve suyla taşınmış taşların arasında, kendine has harika bir görüntü sergiliyor. Mevsim sonbahar ama dağdan taştan çiçek fışkırmış bu doğada. Yamaçların içlerinden fırlamış gibi görünen, pembe/mor renkli karanfil benzeri çiçekler ve yine her yerde sıklamenler. Boşuna dağ menekşesi dememişler bunlara... Dağ taş her yer onlarla dolu.
Kimi yerde kayaların içinden çıkmışlar, koşulların zorluğu etkilememiş her yerde hayat bulmuşlar. Pembe mor çiçekleri kadar kendisi de bir o kadar narin ve zarif görünümlü... Kalp çeklindeki yaprakları ve desenleri o kadar estetik ki... Biraz daha yakından baktığımızda, her bitkinin aynı olmadığını görüyoruz. Kiminde açık renkler hakimken, kimi sıklamenlerin yaprakları daha koyu yeşil. Bunun nedeninin, bu çiçeklerin farklı alt türler olmasından mı yoksa bitkinin yaşıyla alakalı olup olmadığını merak ediyoruz.
Sazak Koyu
Y
olda giderken köylüler çıkıyor karşımıza selamlaşıp sohbet ediyoruz. Hayvan otlatanlar,ot toplayanlar, ve avcılar.Buralarda yaban domuzu çok olduğunu söylüyorlar. Patikamız, daha sık ağaçların olduğu bir ormanlık bölgenin içinden geçiyor. Bir anda kuşların önce telaşla bağırdığını sonra sessizleştiğini farkediyoruz. Dikkatli dinlediğimizde, yırtıcı kuşların seslerini duyabiliyoruz. Atmacadan büyük, şahin olduğunu düşündüğümüz bazı yırtıcı kuşlar başımızın üzerinde dönüp duruyor, avlarını arıyorlar... Artık daha bakir yerlerde yürüdüğümüzün farkındayız. Yolun öte tarafında, oldukça sık bir orman var. Her yerde domuz yataklarını görmek mümkün... Hatta bir taş duvarın dibinde, domuzların parti yapmış olduğunu görüyoruz. Karşımıza da çıkarlar mı diye düşünmeden edemiyoruz.. Arkeogezi Dergisi - 59
Sazak Koyu Artık iyice yaklaştığımızı hissediyoruz. Rampa aşağı inmeye başladık. Tam o sırada karşıdan gelen iki kişiyle karşılaşıyoruz ve selamlaşıyoruz. 1 0 dakikalık yolumuz kalmış. Hallerinden ve yüklerinden, gece Sazak Koyu'nda konakladıkları belli. Yaklaştıkça heyecanımız artıyor ve hızımızı arttırıyoruz. Nihayet patika yeşil bir düzlüğe geliyor ve çalıların, ağaçların ardından bizi bir anda büyüleyen o manzara ile karşılaşıyoruz. İşte SAZAK KOYU... Kayalar, koyu bir annenin sardığı gibi sarmalamış ve deniz burada adeta bir havuz gibi olmuş. Durgun ve mavi rengiyle bizi kendine çağırmakta. Bu çağrıya karşı koymuyoruz ve kendimizi denize atarak, yorgunluğumuzu sulara veriyoruz...
Sazak Koyu Öğlen yemeğimizi burada yiyoruz ve dalgaların sesi ve manzaranın harikalığında mest olmuş şekilde buranın tadını çıkarıyoruz. Bizden başka kimse yok buralarda... İyi ki gelmişiz dedirten bir gün yaşıyoruz bugün. Burada dilerseniz kampta kurabilirsiniz ama malzemelerinizi yanınıza almak koşuluyla, yol dahil hiçbir yerde su kaynağı yok çünkü... Telefon çekmiyor, elektrik kaynağı vs hiçbirşey yok tamamen doğayla başbaşasınız. Bize bu kadarı yetiyor. Yolumuz uzun, daha dönüş yapacağımız bir 8 kilometremiz var... Gene aynı harika manzaralar eşliğinde, rahatlamış, tüm streslerden arınmış şekilde, temiz havayı tüm hücrelerimize çeke çeke dönüyoruz. Arkeogezi Dergisi - 60
Sazak Koyu
Trakya Üniversitesi Arkeoloji Topluluğu Başkanı Cüneyt AKGÜN Trakya Üniversitesi Arkeoloji Topluluğu olarak görev yaptığımız 201 2 yılını değerlendirdiğimizde; arkeoloji öğrencileri için neler yaptığımızı sizlere Arkeo Gezi aracılığıyla paylaşmak istedik. Önceliğimizi geziler ve konferanslar olarak belirdik ve bu yolla ilk olarak okudukları şehrin her yerini öğrenmeleri amacıyla öğretici bir Edirne turu ayarladık. Edirne’nin tarihi yerleri; Müzeleri, Köprüleri, Camileri, Kazı Alanları, Tabyaları, Anıtları, Şehitlikleri, Restorasyon yapılan yerleri, Tarihi Konaklarını en iyi şekilde gezdirerek belki de Üniversite hayatları boyunca dolaşamayacakları yerleri bir güne sığdırarak, eğlenceli bir şekilde ve tatlı bir yorgunlukla bitirdik. Daha sonra yakın şehirlerdeki müze ve Kazı alanlarını Dolaştırmak amacıyla Kırklareli, Tekirdağ, İstanbul’a günübirlik geziler düzenledik. Kırklareli gezisinde bizlere değerli hocamız Mehmet Özdoğan eşlik etti ve Kanlı Geçit ile Aşağıpınar kazıları hakkında bizlere tadı damağımızda kalan bir anlatım yaptı. Tekirdağ gezisinde ise Tekirdağ Müzesini ve Heraion Teichos kazısını bizlere sevgili hocamız Neşe Atik sıcacık ve samimi duygularıyla anlattı. İstanbul gezisinde; İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Ayasofya Müzesi ve Topkapı müzelerini çok sevdiğimiz hocamız Ahmet Yaraş eşliğinde dolaştık.
Arkeogezi Dergisi - 63
Arkeogezi Dergisi - 64
https://www.facebook.com/Arkeo.Gezii
https://twitter.com/arkeogezi