Arkitera Mimarlık Almanağı 2009

Page 1

Arkit-e ra Mimarlık Almanağı

2009


Arkitera M i ma rlık Almanağı 2009


Editör: Emine Merdim Yılmaz Yayıncı: Arkitera M imarlık Merkezi Grafik Tasarım: Merve Vural, Okay Karadayılar Baskı: Scala Matbaacılık ISBN: 978-975-8970-04-9 istanbul, 2009 © Arkitera M imarlık M erkezi

Tüm hakları saklıdır.


Içindekiler

Aralık

6

Ocak

32

Şubat

60

Mart

94

Nisan

112

Mayıs

1 34

Haziran

1 52

Temmuz

1 72

Ağustos

1 84

Eylül

202

Ekim

220

Kasım

251

Anahtar Kelimeler

280


2009ıun Ardından . . .

1 5 Eylül 2008 Lehman Brothers'ın iflas bayrağını açtığ ı , küresel ekonomik krizin başladığı gün olarak tarihte yerini aldı . Peşinden pek çok önemli şirketi de sürükleyen krizin etkisi geride bırak­ maya hazırlandığımız 2009 boyunca da sürd ü . 2009 belki de herkesin bitmesini d i ­ lediği bir sene oldu. Karşılamaya hazır­ landığımız 2010'a herkes gibi bizler de umutla bakıyoruz. 201 0 ' u n bizim için iki farklı önemi daha var. Bir tanesi Arkitera M i marl ı k Merkezi olarak 1 O . sene mi z i kutlaya­ cak olmamız bir diğeri de "Tasarı m , M imarl ı k , Inavasyon v e Teknolojinin Yeni Buluşma Noktası" olan B U I L D I ST etkinliği.

Bunların yanında sene boyunca yeni­ l i kler, etkinlikler peşi sıra duyurulacak. 2007 ve 2008 senesinde olduğu gibi 2009 Almanağı da geçen bir senenin özetini sunuyor. M i marlık, kent, inşaat ve gayrimenkul sektörüyle ilgili önemli haber ve gelişmeler kronolojik olarak kitapta yerini alıyor.

Emine Merdim Yı lmaz Aralık 2009


TASARlM, MiMARLlK, iNOVASYON VE TEKNOLOJiNiN YENi BULUŞMA NOKTASI

.

.

. MIMARLIK .. . . . . . .. . . . . . . . . .

.

.

/ /

--

--

- - _:�... �

-�

.. .. .. ..

. .

..

TEKNOLOJI

..

.

.

.

.

. .':of ULUSLARARASI

YARATICILIK

..-�'"· ...

�..

.,,' / .. , ..

'

·.

'

i_---------------- "' TASARlM

--

BULUŞMA

:........

-

--

-

--

(-·: . . . .

' ' ' '

\ SANAT '

:

:

· :· .· · ·r· · · · · · · ·. .

...... � --

MEKAN

-

,

·,.· ILETişiM

-·-

IN OYASYON

·-

30 EYLÜL"' 03 EKiM 2010 iSTANBUL FUAR MERKEZi CNR EXPO

BUILDIST.COM.TR

BUFIJAII51145AYIUKANUNGERECINCETllRKIYEOOAIAR'IEBOOSALARBIRLICI(TOOBIIzNIILEDÜZENLENMEKTt:Dik

AR K

1 TE RA�"=

SURVEY __ , .. ...


6

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

ıııyıimarın En Büyü Odül ü , Yapısını Gerçekleş

·

Tarih: 1 Aralık

rülmesi için arlı k Yarışması 2008 tarihinde

katılımcı lar, öncesinde mekanda düzenlenen proje ni inceleme fırsatı buldular. kyu m öncesi yapı lan Ödül Töreni Açılış Konuşmaları'nda Jüri Başkanı Prof.Dr. Sevgi Lökçe, yarışmaların önemine değinerek yarışmayı açan Kayseri Büyükşehir Belediye Başkan l ı ğ ı ' na teşekkür etti. Yarışma sürecine dair bilgi veren Lökçe, kazanan yarışmacıları kutlayarak, yarışmacılara, jüri üyelerine ve raportörlere de teşekkür etti. Lökçe, m imarların en büyük ödülünün yapıların gerçekleşmesi olduğunu belirterek kolokyu mda açıklamalarına devam etmek üzere konuşmasını bitirdi. Daha sonra bir konuşma yapan Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, göreve başladığı zamandan bugüne, kentte aci liyet sıra­ sına göre pek çok sorunu çözdüklerini aktararak, bir kültür ve sanat ortamının eksikliğinin giderilmesinin önemine değindi. Kayseri iç Kalesi'nin böyle bir ortama dönüşeceğini ve kazanan pro­ jenin uygu lanacağ ı n ı belirten Özhaseki , bu alanda bulunan esnaf i ç i n de yer hazı rlandığını söyledi. Projeye verdik­ leri önemi aktaran Özhaseki, kendi beklentilerin i n ve bakış açılarının farklı

, ancak doğru düşüncenin işlerin uzmanlarına ait olduğunu söyledi . Kentin yerel değerlerini de korumak istediklerini belirten Özhaseki, bu anlamda projeye küçük müdahale­ lerin yapılabileceğini söyledi . Kazanan yarışmacıları tebrik eden Özhaseki, tüm katılımcı lara ve emeği geçeniere de teşekkür etti. Ödül kazanan yarışmacılara ödülle­ rinin verilmesinin ardından başkayan kolokyumu açan Jüri Başkanı Prof.Dr. Sevgi Lökçe, ilk olarak yarışmanın ha­ zırlık çal ışmaları sırasında iki kademeli olması yönünde görüş beli rttiklerini h atı ri attı . Kayseri iç Kalesi 'nin tarihi v e anıtsal değeri nin tartışılmaz olduğunu söyleyen Lökçe, jüri olarak bu alanla ilgili bilgile­ rin tekrar gözden geçirilerek kendilerine sonuç bilgilerin verilmesi ni istediklerini ve alan ın bu bilgiler doğrultusunda ya­ rışmaya açıldığını beli rtti. Yarışmanın şartnamesinin Kamu i hale Yasası'nın Yarışmalar Yönetmeliği'ne uygu n olarak gerçekleştirildiğini be­ lirten Lökçe, yasanın çeşitli alanlarda tartışılıyor olduğunu, mesleki açıdan ise özellikle jüri üyelerini çok rahatsız eden ve çalışmaları nda kendilerini sıkıntıya sokan maddelerle karşılaştıklarını söy­ ledi. M imarlar Odası Genel Merkezi 'yle bu konuda sık sık görüşmeler yaptıklarını belirten Lökçe, yasan ın bağlayıcılığı karşısında yapacak bir şey olmadığını söyledi . i k i kademeli yarışmalarda, ikinci aşamaya geçildiğinde de yarışmacı­ ların açı k kimli kleri nin jüri tarafından bilinmediğini aktaran Lökçe, bunun aşılması için de görüşmeler yaptıklarını ancak sonuç alamad ı kları n ı , oysa iki nci

c .. c

.. N .. ...

·� ::ı ;;

ı::ı :o

·.:; c ·;:

:c c ..

c

� .. Cil

.f! c ..

ı::ı c

.f! ... c

.. ... ::ı

aşamanı n adeta davetli bir yarışma gibi olabileceğini düşündüklerini belirtti . Yarışma sonucunda verilecek ödüllerin önceden üçer ödül ve üçer mansiyon şeklinde kararlaştı rıld ığını ve ilan edilen bütün ödüllerin verilme zo­ runluluğu olduğunu belirten Lökçe, ken­ dilerinin daha çok derece ve satınalma ödülü verilmesini arzu ettikleri n i , ancak muhtemelen işverenin ayırd ığı bütçenin birtakım kısıtlamalar getirdiğini söyledi. Titiz çalışmaları için raportörlere tekrar teşekkür eden Lökçe, bu sayede jürinin son ana kadar yarışmacıların kimliklerini bilmediklerini söyledi . Arkitera Forum katılımcıianna da teşek­ kür eden Lökçe, forum ortamında çok değişik tartışmalar olduğunu ve çeşitli senaryolar üretildiğini belirtti . Yarışma alan ının çok özel olması ne­ deniyle, birinci aşamada fikir yarışması ol ması önerildiğini ve kabul gördüğünü, bu sebeple yarışmaya katı lımın arttığını beli rten Lökçe, 75 yarışmacının katılma­ sının m imarlık ortamı adına çok kıvanç verici olduğunu söyleyerek yarışmacıla­ ra teşekkür etti. Lökçe, iki kademeli olan bu yarışma­ da değerlendirme kriterleri hakkında epeyce çalıştıktan sonra temel üç yaklaşımın ikinci aşamaya geçmesinde yarar gördüklerin i , ikinci aşamada ise yarışmacıların kendi projelerine yönelik öneriler ve jürinin bütün yarışmacılara yönelik ortak önerilerin kendilerine ile­ tildiğini, sonuçta da ödüllerin ve mansi­ yonların belirlendiğini söyledi. Lökçe, yarışma süreci içerisi nde Serbest M imarlar Derneği 'nce yer gör­ me belgesinin ibraz edilmesi karşılığın­ da ücret ödenmesiyle ilgili şartnarnede bir madde olmadığının iletilmesi üzerine, kendilerinin yarışmalar yönetmeliğinde bu konunun zaten yer aldığını belirterek teşekkür ettiklerini söyledi. Lökçe, Peyzaj M imarları Odası'nın ise yarışmada ekip başın ı n peyzaj m imarı olabilmesi konusunda bir baş­ vuruları oldu ğ u n u , bu konuda da çeşitli görüşmelerin yapı ldığını ancak yasal olarak mümkün olmadığını söyledi . Lökçe'nin ard ından söz alan J ü ri Üyesi Prof. Dr. Yıldırı m Yavuz, tüm ya­ rışmacılara teşekkür ederek başladığı konuşmasında yarışmada " koruma" ko­ nusunun ön plana çıkmasına değindi.


Aralık 2008

Kayseri'nin son zamanlarda " rengini kaybettiğini" söyleyen Yavuz, Orta Anadolu kentlerinde sosyal ve kültürel açıdan bir erozyon yaşand ığını belirte­ rek bu alan ın kültür ve sanat ortamına dönüşmesinin önemi n i vurgulad ı . Daha sonra söz alan J ü ri Üyesi Prof. Dr. N u ran Zeren Gülersoy yarışmacıla­ ra, Kayseri Büyükşehir Belediyesi'ne ve jüri üyelerine teşekkür ederek yarışmayı kazanan projenin uygulanması konusun­ da takipçi olacakları nı belirtti . Katılımcılara söz verilmesiyle devam eden kolokyumda i l k olarak söz alan Kası m Balcı, mevcut koruma kararların­ da kuzey giriş kapısının kapatılmasının yer aldığını belirterek, birinci projede bu kapının açık olduğunu, jüri değer­ lendirmesinde neden buna uyulmadığını sordu. Balc ı ' n ı n sorusuna cevaben J ü ri Başkanı Prof.Dr. Sevgi Lökçe, şartna­ rnede yer alan bütün bilgi ve belgelerin danışman jüri üyeleri gözetiminde ak­ tarıldığını, Balcı ' n ı n bunlardan kapının kapatılacağı izlenimi edindiğini, soru­ cevaplar incelendiğinde kale kapıların ı n sonradan açılmış olsalar d a h i korunaca­ ğın ın ve yeni bir kapı açılmasına sıcak bakılmadığının belirtildiğini söyledi. J üri Üyesi Prof.Dr. N u ran Zeren Gü lersoy'un da aynı yönde cevabının ard ından tekrar söz alan Balcı , daha sonra yapılacak bir restorasyon çalış­ masında kapının kapatıl masına karar verilmesi halinde bu projenin havada kalacağı n ı belitti. Bunun üzerine söz alan J üri Üyesi

Prof. Dr. Yıldırım Yavuz yapılacak bir restorasyonun kalenin çeşitli dönem­ lerdeki bütün katmanlarını içereceğini söyledi . J ü r i Başkanı Prof.Dr. Sevgi Lökçe'nin bütün ekiplerde bir restorasyon uzmanı olduğunu hatırlatmasının ardından söz alan birinci ödüle sahip projenin ekip temsilcisi Doğan Zafer Ertürk, proje­ lerinin daha dikkatli incelendiğinde bu kapının genel kurguyla i lgisi olmadığı­ nın görüleceğini, kapandığı zaman da projenin çalışacağ ı n ı belirtti. Daha sonra söz alan Cemal Nalbant, Kayseri iç Kalesi'nin kendi başına bir kültür varlığı olmad ı ğ ı n ı , büyük bir kale­ nin parçası olduğunu belirterek yarışma şartnamesinde de çevresiyle ilişkisinin vurgulandığını, projelerin geneline ba­ kıldığında bu konuda çok fazla gelişmiş olduklarını düşünmediğini söyled i . Günümüzde yarışma alanının kent merkezinde kaldığı n ı söyleyen Nalbant, ait olduğu dönemde i ç Kale'nin bir güvenlik halkasının üçüncüsü ve kentin bittiği noktada olduğunu, içerisinde bü­ yük oranda yapılar topluluğu olduğunun çeşitli kaynaklarda yer aldığını beliterek bunun yok sayılarak yer altına gömülü tasarlanan projelerin hatalı olduğunu söyledi . Nalbant 'ın ard ından söz alan Mehmet Kasap ilk olarak birinci projenin değer­ lendirilmesinde yarışma sürecinde ya­ şanan j üri üyesi istifalarının etkisi olup olmadığını sordu. Kendi projelerinin değerlendirilmesin­ deki "yanaşma" kelimesinin çıkarılarak "yaklaşma" kelimesinin çıkarılması ge­ rektiğini belirten Kasap, jürinin " Kale içi " ve " i ç Kalesi" arasındaki fark hakkında ne düşündüğünü sordu. Bu soru lara cevaben söz alan J ü ri Başkanı Prof. Dr. Sevgi Lökçe yaşanan istifaların değerlendirme çalışmasında önce olduğunu hatırlattı. Kasap'ın kendi projeleriyle ilgili olarak söylediği kelime kullanımının mu htemelen yan lışlıkla ol­ duğunu söyleyen Lökçe, gerekli düzelt­ menin yapılacağ ı n ı belirtti . Lökçe'nin ardından söz alan Danışman Jü ri Üyesi Mehmet Çayırdağ, Kayseri iç Kalesi 'nin tarihi hakkında bilgi vererek alanın çeşitli yerlerinde yapı lan kazılarda burada hiçbir kalıntıya rastlanmad ı ğ ı n ı beli rtti.

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

7

Daha sonra söz alan Saadet Sayın, Kayseri iç Kalesi'nin muhtemelen yerleşme alanlarını içerdiğini ve koru­ duğunu, burada çeşitli dönemlere ait kalıntılarının olduğunu belirtti. Yarışma alanında yapılan kazıların lokal sondajlardan ibaret olduğunu söy­ leyen Sayın, bu şekilde burada kalıntı olup olmadığının kesin olarak bileneme­ yeceğ ini söyledi. Yarışma şartnamesine göre progra­ mın da yarışmacılar tarafından bel ir­ lenmesi gerektiğ ini belirten Sayın, jüri raporlarında programa yönelik herhangi bir değerlendirmenin yer almadığını ve projelerde burçların işlevsel şekilde kullanılmadığını söyledi. Sayın'ın sorularına cevaben söz alan Jü ri Üyesi Prof.Dr. Yıldırım Yavuz de­ ğişik illerdeki kalelerin içindeki çeşitli dönemlerdeki yapılardan örneklere vererek, buralarda çok değişik dönem­ lere ait yapılar olabildiğini söyleyerek arkeolojik alan konusunun bu yönüne dikkat çekti. Daha sonra söz alan birinci proje eki­ bi üyesi Restorasyon Uzmanı Y. M i mar N u r Asan Akın, yarışma öncesi verilen rölövelerin burçların kullanılması için yeterli olmad ı ğ ı n ı belirterek, kalenin kendini sergilemesinin önemine değindi. Yine Saadet Sayın ' ı n sorusuna ceva­ ben söz alan Jü ri Üyesi Serdar Altuntuğ birinci projenin uygulamasına geçildi­ ğ inde kazı yapılacağ ını belirtti. Diğer bir J ü ri Üyesi Doç.Dr. Yegan Kahya, yarışma şartnamesindeki ilgili maddeyi okuyarak Kayseri iç Kalesi'nin bir taşın maz kültür varlığı olduğunu, bir arkeolojik alandan bahsedilmediği belirtti. Bu tartışmanın ardından söz alan projesi mansiyon almış ekip temsilcisi M u rat Dündar, belirli bir program veril­ memesini olumlu bulduğunu belirterek Danışman Jüri Üyeleri 'nden Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki'nin Ağustos ayından beri yaptığı bu alanın müze olarak değerlen­ dirileceği yönündeki açıklamalarının ne anlama geldiğini sordu. Dündar'ın sorusuna cevaben söz alan J üri Üyesi Serdar Altıntuğ bu açık­ lamaların bir temenniden ibaret olduğu­ nu, jüriyi etkilemediğini söyledi . Daha sonra söz alan ekip temsilcisi


8

A R K iTERA M i MARLIK ALMANAGI

Aralık 2008

Sinan Omacan , yarışman ın iki kade­ meli olması nın olumlu olduğunu, birinci aşamada çoğu projenin oy çokluğuyla elenmesini ise ilginç bulduğunu söyledi . Omacan Kültür Sanat Ortamları'nın açılımının çok farklı olabileceğini belir­ terek, Kayseri iç Kalesi'nin Kültür Sanat Ortam ı ' na dönüştürülmesi ifadesinden bir Kültür M erkezi istendiği ifadesi ni çıkarmad ı ğ ı n ı söyled i . Omacan, koruma konusunda ise söylendiği gibi eksik veriler varsa yarışman ı n neden ertelen­ mediğini sordu. Omacan 'ın sorularına cevaben söz alan Jü ri Başkanı Prof.Dr. Sevgi Lökçe, eksiklikler konusunda jürinin gereken gayreti gösterdiğini belirterek değerlen­ d irme konusunda ise iki kademeli yarı ş­ maların getirdiği zorlukların göz önünde bul undurulması gerektiğini söyledi . Lökçe'nin ardından söz alarak Kayseri 'nin yerel kültürel değerlerine değinen Jüri Üyesi Prof.Dr. Yıldırım Yavuz yer altına gömülen projeleri mimarın egosundan vazgeçmesi açısın­ dan saygıdeğer bulduğunu söyledi . Bir süre daha devam eden tartışma­ nın ardı ndan söz alan birinci projenin ekip temsilcisi Doğan Zafer Ertürk, ken­ dilerinin bu çalışmayı araştırma projesi düzeyinde aldıklarını belirterek, bir jeo­ teknik raporu hazırlad ı kları n ı , bugünkü jeoteknik gelişmelerle 5 metreye kadar kalıntıların beli rlenebii diğini söyledi . M üzeci l i k hakkındaki görüşlerini aktaran Ertürk günüm üzdeki müzeyi yaşamla birleştiren anlayışı araştırd ı kla­ rını belirtti. Ayrıca eka-proje ve peyzaj alanında da araştı rmalar yaptıklarını beli rten Ertürk, bu bölgedeki yaşam ın nasıl olacağ ına yoğ u nlaşarak program larını hazırlad ıkların ı belirtti. Kendilerinin burada yaratmaya çalıştı­ ğ ı çok kültürlü ortamın ayrıntılarına de­ ğinen Ertürk, kendi projelerinin aslında geçmişin ve geleceğin bir arada yaşan­ dığı basit bir proje olduğunu söyledi. Ertürk' ü n ardından söz alan üçüncü projenin ekip temsilcisi Ayhan Usta, Ertürk'ün son sözü en iyi şekilde söy­ lediğini belirterek, yarışmaların sıklıkla devamı n ı diledi. Kolokyum, J ü ri Başkanı Prof.Dr. Sevgi Lökçe'nin konuşmasıyla sona erdi.

Mimar Odalarına Ağı r E leştiri Tarih: 1 Aralık, Milliyet AKP kampının kapan ış konuşmasında estetik olmayan şehirleşmeyi azalttı kları­ n ı savunan Erdoğan, mimarlar odalarına sert eleştiriler getirdi. Erdoğan, " Bazı şeyler yapı lmasın diye dava açıyorlar. Halka çok uzaklar ve her şeye yaklaşım­ ları ideolojik. Hala bu sol zihniyet, katlı köprülü kavşak zihniyetine karş ı . Bende bu iş­ lerden gelmesem 'doğruyu söylüyorlar' diyeceğim. 'Dünyada böyle bir şey yok' diyor. Bunlar demek ki Rusya'yı bile gezip dolaşmamışlar, M oskova'ya git­ seler orada bile var. Amerika'ya git var. Tokyo'da var."

Çinıin Süt Kralının Inşa Ettiği Şehi rde Ev Yapıyor

Tarih: 1 Aralık, Sabah YAZAN: ŞELALE KADAK Gobi Çöl ü ' nde kültür sanatın ön plana çı kacağı sıfı rdan bir şeh ir kuruluyor. ismi Ordos. Han Tümertekin işte bu şehrin 1 00 mimar tarafından yapılan ilk mahallesi için ev tasarladı . H a n Tümertekin, yıllardır takip ettiğim m imarlardan. ilk tanıştığım ızda 2000 yılıydı ve dünyanın en prestijli mimarlı k ö d ü l ü olarak bilinen A ğ a H a n M i marl ık Ödülü'ne layık görülen Assas'taki B2 adı verilen bir kır evini projelendi riyor­ d u . Sonra Türk Ekonomi Bankası'nın Amsterdam'da büyük beğeni kazanan bi nasını tasarladı . Japonya'da bir anıt yaptı. Ardı zaten çorap söküğü gibi geldi. Han Tümertekin imzası taşıyan oldukça yal ın evler, ofisler, mağazalar sadece bizim değil, dünyadaki önemli mi mar­ ların da dikkatini çekti ve sonunda onu, dünyanın öteki ucunda Çin'in Moğolistan yakınındaki Gobi Çöl ü ' nde bir evi projelendi rirken buldum. Ü nü artık d ünyaya yayılmış olan mimar Han Tümertekin, Çin'de henüz sıfı rdan ku­ rulmakta olan bir şehrin i l k mahallesini yapmak üzere dünyanın 32 ülkesinden özenle seçilen 1 00 m imar arasına giren tek Türk oldu. M ütevazılığ ıyla d ikkat çeken Han Tümertekin ile bu önemli projeyi, Japonya'da içinde yer aldığı

önemli sergiyi ve istanbul 'da neler yap­ tığını konuştuk. Çi n'deki Gobi çölünde bir şeh i r kurul uyor. Şehrin i l k mahallesi içi nse çok iddialı bir proje ya p ı l d ı . Dü nyadan 1 00 m i m a r seçildi ve bi risi de siz o l d u n u z , gerisini sizden d i n le­ yeb i l i r m iyiz?

Bu proje hafif şaka sandığ ı m bir elekt­ ronik posta mesajıyla başladı . Şu ara herkesin bildiği i şleri Çin 'deki " kuş­ yuvası" stadyum projesi olan mimarlar Herzog&Meuron imzasıyla bana bir e-mail geldi. Şöyle diyordu . iç M oğalistan'da Çinli bir yatı rımcı bizden 1 00 villadan ol uşacak bir yerleşme planlamamızı istiyor. Bu Gobi çölünde inşa edilecek yeni bir şehrin ilk mahal­ lesi olacak. Biz de yerleşmenin genel planlamasını yapmayı ama evleri tek tek tasarlamayı düşünmüyoruz. Evleri dünyadan seçeceğimiz 1 00 mimarın yapmasını istiyoruz. Bu konuyla i lgilenir m isiniz? Tabii ki ilgilenirim diye mesaj attı m ve ilişki öyle başladı. B u ne zaman o l d u ?

2007 'nin ilk aylarıyd ı . Sonra ilginç olan bir yıla yakın bir süre ses çıkmadı. Derken yılbaşında bir email bombardı ­ m a n ı başladı v e Ç i n ' e davet edildim. Projeye başlamadan ö n c e G o b i çö­ lüne gittiniz mi, çölde yürüdünüz mü peki?

O manzara inanıl maz g ibiydi. Şubat ayında gitti k ve burası Çin'in Moğolistan sınırına yakın bir yer. Alabildiğine kum daha doğrusu biz gittiğ i mizde karla kaplı dümdüz uçsuz bucaksız bir çöle gittik yani . Gobi Çölü'nün ortasında kara kara insanlar dolaşıyor! Düşünün dünyanı n 32 ülke­ siden 1 00 mi mar, çölün ortasında sim­ siyah paltolarımızla araziye bakıyoruz,


Aralık 2008

parseller belirleniyor. Sizin şuras ı , sizin şu rası deniyor falan. Ve bir otele ka­ panıyoruz, 5 gün boyunca projeyi tüm mi marlar tartışıyoruz. Çin i n a n ı lmaz projelerle hep karşı­ mızda . . .

Haklısınız. Düşünün şu anda Çin'de 400 tane sıfırdan yeni şehi r kuruluyor. Öylesine hızlı bir şehi rleşme yaşanacak ki köyden gelecek insanlar için evler i nşa ediliyor. Yanılm ıyorsam 2025 yılın­ da yeni 400 milyon şeh irli olacak varsa­ yımı yapı l ıyor.

olacak. Dolayısıyla projeye başlarken çöl iklimi hareket noktamız oldu. Onun için de daha içine kapalı, kal ı n duvarları olan bir yer çıktı ortaya. M a h a l l e ne zaman bitecek?

Ç i n l i ler i nanıl maz hızlı inşa ediyorlar. iki ay arayla çöle ziyaret yaptık ve zor kış şartları vard ı . Buna rağmen yürüyen inşaatların vard ığı noktayı da görü nce 1 00 g ü nde bitirileceği söylemine i nan­ maya başladık. 1 00 m imar, 1 00 ev, 1 00 gün. inşaat henüz başlamad ı . Şu anda 1 00 proje elde edildi , detaylandırılıyor. Onayları alın ıyor.

Ama san ıyorum siz i n projeniz fakir Çin h a l kı için değ i l . Bu projen i n sahi­

Türk mimarlar son dönemde başa r ı l ı

bi kim? Ve hedeflenen kitleyi b i liyor

projelere i m z a atmaya başladı. B u n u

musunuz?

neye bağl ıyorsu nuz?

Çin'in süt kralı diyorlar ona. En büyük süt üreticisi Kai J iang'a ait proje. Parasını sanata ve mimarlığa yatırıyor. Düşünün bu mahalle sanat eserleri için yapılan bir çağdaş sanat müzesinin etrafında oluşturuluyor. Kai J iang ünlü Çinli sanatçı Ai Weiwei ile çalışıyor. Ai Weiwei ve ünlü m imarlar Herzog&Meuron ' u n birl i kte hazırladığı bir proje bu. Bizler 1 000 metrekarelik viii alar yapacağ ız. Evet böylesi bir pro­ jenin kimleri için yapıldığı daha ilk top­ lantıda soruldu. işveren, dünyada ünlü ve ilginç tasarı mlar yapan bir mi mardan ev sah ibi olmak isteyen herkese açık dedi ler. Çin olarak bakmamak laz ı m . Şehrin ismi ne?

Ordos . Zaten projenin ad ı da Ordos 1 00. Bu şehi r sanat ve end üstriyi bir araya getirecek. Temalı bir şehi r yani . Opera binasından , kütüphaneye kadar her şey özenle düşünülmüş. Çinliler projeyi 1 00 günde tamamlayacak Çinl iler inanılmaz hızl ı . i nşaat yeni baş­ l ıyor ve diyorlar ki 1 00 mimar, 1 00 ev ve 1 00 g ü n . Kışın zor şartlarında yaptık­ larını görünce 1 00 günde bu mahalleyi bitireceklerine inan maya başlad ık.

Hiçbir şey eskisi gibi değ i l . Dü nya bir­ birinden çok daha h ızlı haberdar ol maya başlad ı . Düşünün Base l 'deki bir mi­ marl ı k bürosu, istanbul 'daki bir mimarı bi l iyor ve derhal u laşabi liyor. Bir de ta­ bii bizim kuşak kendisini daha hızlı u l us­ lararası ilişkilerin içinde buldu. i m kan ı olan asıl bu dönemde inşaat yapsın Ekonomik kriz m i m a ri projeleri etki­ l eyecek m i ?

Ben Ağa Han M i marl ı k Ödül leri ' n i n yönetim kurulu üyesiyim şu anda. Geçenlerde Cenevre'de toplandı k. Önemli isimler var yönetim kurulunda. New York M useum of Modern Art (MOMA) ' ı n başkanı var. Narman Foster var. Şöyle bir görüş var. Genelde ekonomik krizler önce ileriye dönük ol­ duğu için mimari projeleri vurur. Ancak başka bir görüş daha vard ı . i nşaat maliyetleri çok düştüğü için, imkanı olanların bu dönemde inşaat yapmaya yönelmeleri de sık rastlanan bir durum. Çünkü birkaç yıl önce 1 00 l i raya imal edilecek bir proje, bugün 50'ye imal edilebi l i r. Tamam çeşitli zorluklar olacak. Projelerin bir kısmı durabi lir ama her şey durmayabilir. Bu durumu kul lanmak gerekir.

Burası neticede bir çöld ü . Yan i yazın çok sıcak olacak, geceleri çok soğ u k olacak, kışın d a b u z g i b i olacak. Onun için her ne kadar şeh ir bittiğinde çöl görüntüsü olmayacaksa da çöl ün iklimi

Siz m i marlar için şaşırtıcı o l m uştur herhalde bu proje. .. Egoları yüksek insanlar değil mid i r mim a r l a r, böyle bir projeyi nasıl kabul ettiler?

Dünya m imarlı k tarihinde bir i l k bu. Haklısın ız, egoları yüksektir mi marları n . Bi rkaç nedenle bir araya geldik sanırım. Biri ncisi böyle bir seçime konu olmak herkesin hoşuna gitti. Çünkü seçimi yapan mi marl ık ofisi dün­ yan ı n iyilerinden biri. Tabii 1 00 mimar birlikte nasıl davranacağ ımız önemli bir konuydu . Her bir mimar olabildiğince özgün bir şey yapmak istiyor ama o özgünlük tan ı m ı bağı rarak m ı , dikkat çekerek m i . i şte o herkese göre değişi­ yor. N itekim projenin ilk sunuşu yapıldı­ ğ ı nda ki ilk etapta 33 mimard ı k . Açıkça şu göründü ki iki problem var. Birincisi olabildiğince şekliyle di kkat çekenlerin yarışı, diğeri de orada şu anki ortam ı n sonsuza kadar süreceğini düşünen, yan i çölün ortasında bir heykel gibi var olacağı sanılan yapı ların yarışıydı sanki. Oysa asl ında orası bugün bomboş olsa da son unda bir şehir olacak ve binalar yan yana dizilecek. Arka a rkaya i l g i nç davetler a l d ı ğ ı n ı­ zı görüyorum. Tokyo'da önemli bir

Harvard Ü niversites i ' n e davet edi l ­

m i m a r a rasına da gird i n i z. Yolc u l u k

miş v e tasarım böl ü m ü n�e proje

n e zaman?

çalışması yapm ıştı nız. Biraz a n latır m ısınız?

Dört ayl ı k bir stüdyo yöneticiliği yaptım. D ü nyan ı n müthiş iddialı bir karmasının

9

içine düştüm. Öğrenciler çok iddialıydı. Hep dünyan ı n en iyi ün iversitelerini bi­ tirmiş, bilgili ve müthiş bir rekabet için­ dede olan öğrenci lerdi. Öğrencilerin kendi arasında rekabet vard ı , hocaların kendi arasında. Anladım ki boşuna herkesin yolu Harvard 'tan geçm iyor. O dönem iki hafta Boston'da, bir hafta istanbu l 'da yaşad ı m . Rekabet ortam ı n ı n geliştirici v e öğretici tarafı n ı n yan ı nda, müthiş hızlı bir ilişkiler ağ ı n ı n içine düş­ müştü m . Gördüm ki mesela Çin'deki projede dünyadan seçilen 1 00 m imarl ı k ofisi içinde, Harvard 'ta hocal ı k yapmış 1 O kişi , okumuş 1 0- 1 5 kişi vard ı . Şimdi yine bir davet ald ı m . workshop (atölye) çalışması için hazırl ı k yapıyorum. Bir dönem daha orada olacağı m .

sergiye d ü nyadan davet edilen 1 5

Ordos 1 00 ' e proje yaparken neye di kkat ettiniz?

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

5 Aralı k'ta gidiyorum. Peter Cook ve Toyo ito isimli iki ü n l ü m imar tarafı n­ dan projelendirilen Asya Pasifik ve Avrupa'da M i marlı kta Yen i Trendler


1O

ARK ilE RA M i MARLIK ALMANAGI

Aralık 2008

Sergisi. Fransa'dan, ingiltere'den, ispanya'dan, Macaristan'dan, Portekiz'den, Avusturya'dan, Çin ve Tayvan'dan m imarlar var. Assos'ta yeni yaptığım bir ev var. O projeyle katıl ıyo­ rum. Evet dolaşacak. Tokyo'dan sonra Lizbon, Barselona, Linz, Şangay, Hong Kong, Taipei ve istanbul'a gelecek. Beyoğ l u ' nda bir sinemanın da içinde olduğu a l ışveriş merkezi projeniz var, bira z yapt ı ğ ı n ı z işlerden söz eder misiniz?

Eski Hayat S ineması 'nın da içinde olduğu ve Demirören G rubu'na ait 20 yıldır boş duran bir bi naydı orası. Kaba i nşaatı ilerliyor şu anda. Tarlabaşı ' ndaki yenileme projesindeki en büyük yapı alanını yapıyoruz. Garanti Bankası için 201 0'a yetişecek şekilde Osmanl ı Bankası binasını Kültür Merkezi'ne dönüştürüyoruz. 1 O bin metrekarelik bir alan orası. Anıtlar'dan geçti, proje ya­ kında başlayacak. istiklal Caddesi'nde şu anda Platform Sanat Galerisi'nin ol­ duğu binayı yapıyoruz. Garanti Bankası o binayı da 201 0'a yetiştirmek istiyor. Ofis olara k kullandığınız bina, tari h i b i r kilisenin m üşte m ilatı. Kapıda isim dahi yaz m ıyor. Ofisinizden baş­ laya ra k sizin i m z a n ı z ı taşıyan proje­ lerin orta k öze l l iğ i çok yal ı n olmaları diye b i l i r m iyiz. Mimari tarz ı n ızı nasıl tan ı m lıyorsu n uz?

Ofisteki mimar arkadaşlarla sürekli vıdı vıdı bir biri mizi yediğimiz konu şudur. Gerekli olmayan hiçbir şeyi projeye koymamak. i nsan kendini rahat bırak­ tığında, azıcık bir yeteneği de varsa gerçekten kapı p koy verebi l i r. Bütün mesele kendi kendini dizginlemek.

lzmitliler D- 1 oo•ü Boğaz Köprüsünden Geçecekler Tarih: ı Aralık, Hürriyet YAZAN: ERGÜN AYAZ

Kocaeli Büyükşehi r Belediyesi, izmit'te D-1 00 Karayolu üzerine boğaz köprüsü şeklinde üst geçit yaptırıyor. Üst ge­ çidin ilk ayağı bugün dikilirken , D - 1 00 Karayolu'nun kent içi geçişi 5 saat süreyle ulaşıma kapatıldı. Trafiğe yan yollardan geçiş verildi. Ekonomik krize

rağmen Kocaeli Büyükşehir Belediyesi daha önce planladığı ve izmitliler'i sa­ hilden ayıran D - 1 00 Karayolu' nda karşı geçişi rahatlatacak üç ayrı noktaya ko­ nulacak üst geçit inşaatını sürdürüyor. Bunlardan biri Boğaz Köprüsü şeklinde olacak. Yayalar yürüyen bandlarla ka­ rayolundan karşıya geçecek. Kocaeli Vilayet B inası önüne konulacak olan üst geçitin bir özelliği de Boğaz Köprüsü şeklinde projelandirilmiş olması. Bu üst geçidin bir ayağı bugün dikildi. Çelik ayağı n dikil mesi nedeniyle D - 1 00 Karayolu sabah saat 05:00 ile 1 0 :00 arasında ulaşıma kapatıldı. Araçlara yan yollardan geçiş verildi. Diğer ayağı n d i kilmesi ise yarın yapılacak. Yarın yine aynı saatlerde D-100'ün kent içi geçişi ulaşıma kapatı lacak. izmit'te D-1 00 Karayol u üzerine yapı lacak diğer üst geçitler ise Trafik Şube M üdürlüğü ile Halkevi önüne konulacak.

Venedik Resmen Sulara Göm üldü Tarih: 2 Aralık, Sabah Deniz son 30 yılın en yüksek seviyesi ne çı karak normalden 1 ,60 metre yükseli n ­ c e Venedik'te yetkililer "aqua alta" (yük­ sek su) alarmı verdi. italya'nın ada şehri Venedik'te "aqua alta" (suların yüksel­ mesi) alarmı verildi. Venedikli yetkililerin verdiği bilgiye göre; deniz gün içinde son 30 yılın en yüksek seviyesine çıka­ rak normalden 1 ,60 metre yükseldi. Öğle yaklaşırken özelli kle şehi rdeki turistik San Marco Meydanı ve sokakla­ rın çoğunun sular altında kaldığı ve tari­ hi semtte ulaşırnın adamakıllı zorlaştığı görüldü. Venedik'te 1 986 yılında deniz 1 ,58 metre yükselmişti. 1 979'daki yük­ seliş ise 1 , 66 metre olmuştu. Meşhur italyan kenti, en berbat "aqua alta"sıyla 1 966 yılında karşılaşmış; o sene sular 1 94 santim yükselerek her yeri istila etmişti.

E m re Arolat Arch itects•e Ikinci Kez 11AR Awards for E merging .. Architectureıı Odü l ü Tarih: 2 Aralık

EAA-Emre Arolat Architects, Antalya'daki Minicity Model Parkı projesiyle dünya­ daki en önemli mimarlı k ödüllerinden biri olarak kabul edilen "AR Awards for Emerging Architecture" ödüllerinden " Commended" ödülüne layık görülerek, bu ödülü ikinci kez Türkiye'ye getirdi. Emre Arolat ve G onca Paşolar tarafından kurulan EAA-Emre Arolat Architects, 2006 yılı nda da Dalaman U luslararası Terminali ile AR Awards jürisi tarafından " H ighly Commended" ödülüne layık görülmüş ve Türkiye'de bir ilki gerçekleşti rmişti. ingiliz mimarlık dergisi Architectural Review tarafı ndan her yıl tüm dünyadan aday olan 45 yaş altı m imarlara, bitirmiş oldukları yapılarla ilgili olarak verilen AR Awards for Emerging Architecture 2008 M i marl ı k Ödülleri, 27 Kasım gecesi Londra'da yapılan bir törenle açıklandı. Ödül verilen projeler, mimarlığın sadece biçimle i lgilenen buyurgan bir sanat olarak ele alındığı özel örnekler yerine, toplumsal yaşama katkı sağ­ layan, çevresel ve sosyal sorumluluk bilinci ile tasarlanmış yapılar arasından tercih ediliyor. ilki 1 999 yılında düzenlenen ve bu sene onuncu kez gerçekleştirilen etkinlik için bu yıl 90 farklı ülkeden toplam 430 katılım gerçekleşti. Bunlar arasında 25 proje " First Prize", " H ighly Commended ", " Commended " ve " Honourable Mentions" ödüllerini almaya hak kazand ı . 2004 yılında tamamlanan Minicity Maket Parkı , bildik yapısal kod­ ların dışında bir örtüler silsilesi olarak anıtsaliaşmas ı , topografyanın etkileyici


Aralık 2008 ARKilE RA M i M A R L I K ALMANAG I

kullan ı m ı ve getirdiği kl işelerden uzak çözümlerle bu ödüle layık bulundu. Türkiye'nin farklı bölgelerinde bulu nan yapıların 1 /25 ölçekli maketlerini ba­ rındıran ve toplam 55.000 m2 kullanım alan ına sahip olan Antalya'daki M inicity Model Parkı , ödülün düzenleyicisi olan The Architectural Review dergisinin Aralı k 2008 sayısında yayınlanıyor. Ödül alan diğer yapıların da görülebi­ leceği sergi ise RI BA' n ı n Londra'daki bi nası nda, Şubat 2009 sonuna dek izlenebi lecek.

Kôbe'nin Etrafı Foster ve Za ho Hadid'e E manet Tarih: 2 Aralık, Radikal Dünyanın her yerinde binalar yapan star ingiliz m imarlar, Mescit-i Haram ' ı yeni ­ d e n yapacak. Suudi yöneti mi Kabe'nin çevresini yeniden düzenieyecek projeye ü n l ü ingiliz mimarlar Zaha Hadid ve Norman Foster' ı da davet etti. Tarihin en önemli yenileme projelerinden biri olması beklenen Mekke projesi kap­ samında üç milyon kişinin aynı anda ibadete edebileceğ i bir cami kompleksi i nşa edil mesi planlanıyor. ingiliz The Independent gazetesi n i n haberi ne göre, 1 8 mimarın katılaca­ ğı proje, halihazırda 900 bin kişil i k Mescit-i Haram ' ı üç kat büyütülmesi anlam ına geliyor. Bu özell iğiyle yapı, dünyan ı n en kala­ bal ı k yapısı olacak. 387 bin metre karelik projenin yeni bir anlayış geti rmesini dileyen Suudi Kralı Abdullah, Foster ve Hadid ' i n de aralarında olduğu m imarlarla bir ay için­ de tanışıp çalışmaları başlatacakm ış. Hadid ve Foster, bu bilginin sızmasın­ dan pek hoşlanmadı klarını beli rimekle yetinmişler. I ndependent ' ı n verdiği bilgiye göre, Foster, El Haram Camisi 'ne yapılacak ek yapılar, Zaha Hadid ise bizzat cami ­ nin yeniden yapı lmasıyla ilgilenecek. iki ünlü m imar, Uzakdoğu 'dan Avrupa' n ı n dört bir köşesine kadar görekmeli ya­ pılara, gökdelenlere, kentsel dönüşüm projelerine imza atıyorlar. Hadid, en son istan bul için Kartal dönüşüm projesini hazırlamıştı.

TMMOB Mimarlar Odası , Kent Suçları na Yönelik Yürüttüğü Mücadeleyi Her Koşulda Sürdüreceği ni Açıkladı Tarih: 2 Aralık T M M O B M i marlar Odası, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'ın 30 Kası m 2 0 0 8 tarih inde yaptığı konuşmada yer alan , Odalar'ı ve M i marlar Odas ı ' n ı suç­ layan ifadeleri ne yönelik olarak aşağıda­ ki bası n açı klamasını yaptı: "30 Kasım 2008 tarihinde parti toplan­ tısında konuşan Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde meslek odaları n ı n ve özellikle odam ızın ad ı n ı vererek, bizleri belediye uygula­ maların ı n önünde engel yaratmakla ve ideoloj ik davranmakla suçlamı ştır. Sayın Başbakan öncelikle şunu iyi bilmelidir: T M M O B M imarlar Odası, hükümeti nin mimarlı ktan sorumlu devlet bakanlığı değildir. Mimarlar Odası siyasi bir yapı lanma olmayıp gücünü Anayasa'dan alan , kamu yararına hizmet eden bir mesleki uzman lık kurumudur. Kuruluşundan bu yana geçen 54 yıldır kente karşı suç niteliği taşıyan düşünce ve uygulama­ lara hoşgörü göstermeyen Odamız, Türkiye'nin mimarlık meslek kuruluşudur. Ü l kemizdeki yapılaşma ile ilgili tüm kentsel uygulama ve kararları yakı ndan takip etmek, incelemek, irdelemek ve gerekirse hukuki yollara başvurmak Odamızın temel yükümlülüğ üdür. Bu görevimizi, elbette idareye hoş görünmek veya zıtlaşmak için deği l , toplu msal sorumluluğumuz gereği yap­ maktayız. Sayın Başbakan, belediye uygulama­ ları n ı n sürekli yargıya taşı n masından şikayetçi olmaktadır. Çağdaş, demokratik ülkelerde bir başbakanı n , hukuk devletinde yargıya gidilmesinden , yarg ı n ı n kararlarından yola çıkarak bir meslek odasını halka şikayet etmesi alışık olunmayan bir yak­ laşımdır. Bizler bu davaları sadece kendisin i n iktidarında olduğu belediyelere değil, mesleğimizle ilgili hatalı uygulamalar içerisine giren tüm belediyelere açmak-

ll

tayız. Eğer bu davaların çoğu kendi par­ tisinin beled iye yönetimleri n i kapsıyor ise bunu herkesten önce Başbakan ' ı n oturup ciddi olarak düşünmesi gerek­ mektedir. Belediyelerimizin ellerindeki çok ciddi olanakları kent suçu niteliğindeki gösterişli yatırım lara yönlendirip top­ lumun aldatılmaya çalışıldığı günümüz uygulamalarını onaylamamız bizlerden beklenmemel idir. Kentlerimiz yerel yöneticilerin her isteğini yapabileceği boş arsalar değil­ dir. Yerel yönetimler katıl ı m c ı , şeffaf ve bilimselliği öne çı karan bir süreci izleyip uygulamalarına yansıtırlarsa, elbette bu sorun lar oldukça azalacaktır. Bu bilinçle kentierim ize yaklaşmal ı , bu bili nçle ha­ reket edilmelidir. i ktidarın Odalar' ı n etkinliğini azaila­ cak yasal düzenleme hazı rlıkları içinde olduğunu bildiğimiz bir süreçte, en yetkili ağızdan sunu lan bu yaklaş ı m ı n , bu düzenleme i ç i n bir gerekçe oluştur­ ma gayreti olduğu da anlaşılmaktadır. T M M O B Mimarlar Odası, tüm bu giri­ şimi ere karşın kimseden talimat alma­ dan; arsa ve arazi yağmasına, kentsel talana, kente karşı işlenen suçlara karş ı , çağdaşlıktan, bilimden, demokrasiden ve halktan yana tavrın ı , bu güne kadar sürdürdüğü gibi, bundan sonra da hukuk çerçevesinde mücadelesini sür­ dürecektir."

Empire State Kaça Satı ldı?

Tarih: 4 Aralık, Radikal Amerikan Daily News gazetesi tarihin en büyük h ı rsızlığına i mza attı. Gazete, sahte evraklar düzenleyerek 3 , 2 m ilyar YTL değerindeki New York Empire State binasını satın almak amacıyla mortgage kredisi için başvurdu ve baş­ vurusu kabul edi l d i ! Gazete düzen lediği sahte belgelerle bu sahtekarl ı ğ ı n ne kadar kolay yapıldı­ ğını da herkese ispatladı. Sahte evrak­ larda kefil olarak ü n l ü " King Kong" filmi­ n i n yıldız ı Fay Wray, noter olarak namlı banka soyguncusu Willie Sutton'un adı görünüyor. Tüm işlem leri 90 daki kada tamam layan gazete haberi de " Daily News'in Empire State binasını çalması 90 dakika sürd ü " başlığı atarak verd i .


12

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Aralık 2008

ııEngel liler Için En �.o nksiyonel Proje Qdü l üıı Dü nya Ozürlü ler Günüinde Sahibini Buldu Tarih: 4 Aralık M D M M imarlık tarafı ndan Bakırköy'de yapıl ması plan lanan Türkiye'nin ilk Fiziksel Engelliler Anaokulu projesi n i n beli rlenmesi için t ü m üniversitelerin katı lımına açık düzenlenen yarışma so­ n uçlandı. 3 Aral ık 2008'de gerçekleşen ödül töreninde birincilik ödülüne, M imar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi ' nden katı lan Neslihan Cansu Akman, Zeynep Beşer ve H ande Tu l u m ' u n projesi layık görüldü. Yarışmacı lara ödülleri, anaokulunun yapıl ması için mekan tahsisinde bulu­ narak projeye destek veren Bakı rköy Belediyesi Kültür ve Sosyal işler M üdürü Özcan Bilir ile MDM M imarl ı k Kurucusu v e Proje Koordinatörü Mahmut M üftüoğlu tarafından veri ldi. M üftüoğlu yaptığı konuşmada, projen in engeli iierin h ayatında önemli bir boş­ luğu dolduracağ ı n ı , engelli ler için yeni projeler yapılmasında örnek teşkil etme­ sini umdukları n ı söyledi. Ayrıca şirket felsefesi olan " tasarı m ı n insan ve top ­ lum hayatı ndaki fonksiyonel liğe h izmet etmesi " fikrine en uygun projenin hayata geçirilecek olmasından büyük bir mut­ luluk duyduğunu ifade etti. Özcan Bilir ise Bakırköy Belediyesi ' n in bu tür proje­ lere her zaman destek verdiğini, bu pro­ jenin ilk olmasın ı ve Bakırköy'de hayat bu lacak olmasının kendileri için ayrıca bir anlamı olduğunu söyledi . Ayrıca bu anlamlı projeye destek vererek ortak olmalarını hiç düşü nmeden hemen ka­ rar verdikleri ifade etti . Birinci ekibin temsi lcisi ve yardım­ cıları, yarışmaya katıl ırken yabancı oldu kları bu konunun ilgilerini çekti ğ i n i , duyarlı bir toplum yaratma ve engelli çocukları n ı n hayata hazırlanmaları nda kendileri nin de katkı ların ı n bul unmasını istediklerini belirttiler. Projenin, en fonksiyonel proje olması içi n , projeyi hazırlarken kapalı mekanda bir engelli insan gibi hareket etmeye, yaşamaya çalıştıkları n ı , odanı n içinde gözleri ka­ palı yürüdüklerini ifade ettiler. Projeyi

hazırlarken en önemsedikleri noktan ı n ise, engelli ve engelsiz çocukların aynı yaşam alanlarında, yaşamlarındaki farkı min imize ederek yaşayabilmelerine olanak sağ layacak bir projenin ortaya çı kması old uğunu vurguladılar. Birinciliğe seçi len projenin kapsam ve ölçüt uygunluğunun yan ında, birinci projeyi takip eden projeler arasında; mobilya tasarımı, malzeme ve renk öne­ rileri gibi kısmi tasarı mları veya fikirleri öne çıkan projelerden ikisine ise man­ siyon ödülü verildi. Birinci mansiyon ödülüne iTÜ M i marlık Fakültesi'nden bir ekip layık görülürken , ikinci mansiyon ödü lünün sahibi ise 9 Eylül M i marl ı k Fakültesi e k i b i o l d u .

Mahkeme Ka rarına Rağ men , SMGM ��vol una Devam Ediyorıı Tarih: 4 Aralık M i marlar Odası Sürekli Mesleki Gelişim Merkezi (SM G M) Yürütme Kurulu, 3 Aral ı k 2008 tarih i nde toplanarak, Danıştay idari Dava Daireleri Kuru l u ' nca alınan " M i marlar Odası Serbest M i marlık H izmetlerini Uygulama, Tescil ve Mesleki Denetim Yönetmeliğ i ' n i n 7. maddesinin ikinci fıkrası n ı n (i) bendinin yürütülmesin i n du rdurulması" kararı v e M imarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu toplantısında yapı lan değerlendirmeleri ele aldı ve aşağıdaki bildiriyi yayınlad ı . "Sürekli Mesleki Gelişim Merkezi ça­ lışmaları devam ediyor. Toplumlarda bazı dönemeçler bilim­ sel/teknoloj ik/sosyal gelişmeleri tetikler. 2 1 . yüzyılın eşiğinde dünyanı n tek bir vücut olarak paylaştığı mimarlık ve çevre krizi de, u luslararası boyutlarda başlayan ve U l A arac ı l ı ğ ıyla oluşturulan bilinçlenme ve etkileşim sürecini tetik­ lem iştir. M imarlar Odası 2004 y ı l ı nda bünyesinde ve kendi yapı lanmasına en uyg un biçimde kurduğu Sürekli Mesleki Gelişim M erkezi ile bu topl umsal krize anlamlı bir yanıt vermiştir. Sürekli Mesleki Gelişim Merkezi, mimarlık mesleği ve mesleki hizmetin etkinliğini, verimliliğini ve gelişimini sü­ rekli kılmak amacıyla, meslek mensup­ larına değişen dü nya koşulları, bilimsel

teknolojik gelişmeler ve toplumsal gereksi nmeler çerçevesinde, mesleki formasyonları n ı , sürekli gelişme ortam­ ları n ı , olanaklarını ve fırsatları nı sun­ mak, edindiği yeni bilgi ve becerilerini değ.e rlendirmek ve referansları haline getirmek amacıyla kurulm uştur. Sürekli Mesleki Gelişim Merkezi, kendi dünyasındaki örgütlenme başarısı i le U l A tarafından takdir görmüş; dün­ yada ikinci bölge olarak adlandı rılan ve Türkiye çevresindeki, Doğu Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri ni kapsayan 30 ülke­ n i n sürekli mesleki gelişim etkinliği ör­ gütlen mesi yolundaki çabaları na destek için öncü sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu başarı eğitim bilinci yüksek mes­ lektaşlarımızın ve örgütlenme deneyi mi kuvvetli meslek Odam ızın başarısıdır. Avrupa ülkeleri nin tümünde ve ABD, Kanada gibi gelişimin öncü lüğünü yapan ülkeler bütünün sürekli mesleki gelişim etkinlikleri , mesleki toplu msal sorumluluğun ayrı lmaz bir parçasıdır. Uzun yıl lard ır süregelen uyg ulama de­ neyim leri bulunmaktadı r. Bu gelişimi destekleyen yasal altyapı zaman içinde mesleki sorumluluğu destekleyici, ol­ gun bir düzeye u laşm ış du rumdad ır. Toplumumuzda henüz yeni olan bu deneyim sizlerin eleştirileri ile gü nden güne olgunlaşmakta, yasal altyapı da paralelinde kurulmaya çal ışılmaktad ır. Geldiğimiz aşamada, Büro Tescil Belgesi 'ni 'yenilemek' isteyen mes­ lektaşlarımız için S M M Yönetmeliği ile getirilen zoru n l u l u k hukuksal süreçlerin açıklık kazanmaması nedeniyle askıya alınm ıştır. Yargı süreci halen devam etmektedir. S M G M hukuksal duraksamanı n yarattığ ı b u y e n i dönemeci, kendi iç gelişimi ve yen ilenmesi için bulunmaz bir fı rsat olarak değerlendirmektedir. Tüm üyelerimize yaygınlaştıramadığı­ mız için end işe duymakta olduğ umuz mesleki gelişim etki nliklerin i n daha da gel iştiril mesi , sistemleştiril mesi ve yayg ı n laştırı lması için değerlendi rme süreçlerimiz hızla devam etmektedir. l l . SMG Çalıştayı içeriği de bu yönde ol uşturul muştur. Sürekli mesleki gelişi­ min toplu msal bir proje olarak tasarımı­ n ı n başına dönülüp, mimarlık bilgisi n i n felsefe temelleri, kuramı , gü ncel gelişim alanlarının yeniden gözden geçirilmesi,


Aralık 2008

yaşam boyu gelişme için önerilecek etkinlik ve eğitim alanların ı n çeşitlendi­ rilmesi konu alınacaktır. Bunun yan ın­ da, yetişkin eğitiminin gereklili kleri ve eğitim ve etkinlik tasarımlarında ortaya kanacak davranış modelleri de konular arasındad ır. Bu alandaki yaratıcı , kışkır­ tıcı, yenilikçi fikirlerin ortaya çıkarı lması çal ıştayın amacı içindedir. Unutul mamalıdır ki, hukuksal süreçler geçerli yasaların tan ımladığı mantık için­ de değerlendirmelerde bulunur. Oysa, geleceği biçimlendirmeye soyunmuş mesleğimizin ve dolayısıyla da sürekli gelişimin hedefleri, süregelene eleştirel bakarak, daha ileriye dönük yasaların çı kmasında öncü rol oynar. Mesleğimizin sahip olduğu ilerici top­ lumsal konumun farkında olarak, sürekli mesleki gelişim etkinli klerim izi planla­ dığımız ve özlem duyduğumuz düzeye taşıma çabalarımıza inançla devam ediyoruz ve yasal süreçlerin çözümünü ilgililere bı rakıyoruz."

Muh-te-şem ! Tarih: S Aralık, izmir Büyükşehir Belediyesi izmir Büyükşehir Belediyesi ' n i n resto­ rasyonunu tamaml adığı tarihi Havagazı Fabrikası, muhteşem gece görüntüsü ile görenleri adeta büyülüyor. Alsancak'taki H avagazı Fabrikası'nı restore ederek içinde açı khava sine­ mas ı , sergi alan ı , alışveriş standları, kafeteryalar, eğlence yeri , otopark ve yeşil alanlar oluşturan izmir Büyükşehir Belediyesi , çevre düzenleme ve ışık­ landırma çalışmaları n ı da büyük ölçüde tamamlad ı . Gelinen bugünkü nokta bile tek kelimeyle muhteşemdi. Fransızlar tarafından 1 862 yılında inşaatına başlanan ve 1 902 yılı ndan itibaren izmir'in aydı n latı lmasın ı sağ­ layan H avagazı Fabrikas ı 'ndaki resto­ rasyon çalışmalarını tamamlayan izmir Büyükşehir Belediyesi , bu tarihi meka­ nın tarihine ve çevreye yakışan bir özel­ likte olması için uzun süredir çok titiz bir çal ışma yürütüyordu. Aslına uygun olarak gerçekleştirilen restorasyonla tüm d ikkatleri üzerinde toplayan fabri­ kanın bahçesine, imar planı yapılmış bir bölgeden sökülerek bakıma alınan 4 asırlık zeytin ağacı yerleştirildi. " Gençlik Merkezi" olarak kullanılmak

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

13

gorisinde değerlendirilecek. A Tasarım M i marl ı k tarafından 2004-2006 yıl ları arasında projelendirilen Panora, yakla­ şık 40 bin metrekarelik alan üzerinde yürüyüş parkurları, amfi tiyatro ve ha­ vuzların bulunduğu, AVM 'den bağ ımsız olarak da kullanı labilen bir park alanıyla birlikte tasarland ı . Şeffaf mimarisiyle ziyaretçilerine gün ışığında alışveriş imkanı sunan Panara' n ı n g i riş katında ise 320 bin mozaiğin kullanıldığı dün­ yanı n en büyük Piri Reis haritası zemini süsl üyor.

amacıyla restore edilen Havagazı Fabrikası'nın bulunduğu toplam 24 bin metrekarelik alanı n 7 bin 530 metre­ karesi "yeşil alan" olarak düzen lend i . Bahçeye çevre düzenlemesi kapsa­ mında zeytin, pembe çiçekli akasya, leylendi , süs elması, top akasya ağaç­ ları ile lavanti n , berbekis, ardıç, bodur pitos, tenax ile gül çalı grubu dikildi. Ayrıca fare kulağ ı , Badrum papatyası , buzçiçeği gibi yerörtücüler i l e çardak gülü, begonvil , selluka ve çarkıfelek gibi sarılıcı bitkilerin yerleştirileceği bildirildi. izmirlilerin yanısı ra, yerli ve yabancı turistlerin de büyük ilgi göstermesi beklenen Havagazı Fabrikas ı ' n ı n özel­ likle gece görüntüsü, izleyenleri adeta büyülüyor.

TSMD Yöneti m i , Proje Yarışmalqrında Görev Alan Jüri J.Jyeleri nin Aldıkları Ucretler pancra Avrupa'nın En Konusu nu Mecl is Iyileri Arasında ] Komisyonuna Taşıdı Tarih: 8 Aralık, Radikal Şeffaf mimarisiyle dikkat çeken Panara' nın zemininde 320 bin mozaiğin kullan ı ldığı dünyanın en büyük Piri Reis haritası süslüyor. U l uslararası Alışveriş Merkezi Derneğ i ' nce düzenlenen Avrupa' nın En iyi Alışveriş Merkezleri Yarışması'nda Ankara'daki Panora, dört finalistten biri oldu. Alışveriş merkezleri nin m i mari tasarım , yerleşim, planlama, yatırı m ı n geri dönüşü ve diğer AVM ' Iere örnek teşkil edebilme gibi kriterlerin göz önünde bulundurulduğu yarışman ın sonuçları, 22-24 N isan 2009 tarihleri arasında Barcelona'da açıklanacak. 210 mağazası bulunan 7 yıldızlı Panora, global firmalarla birlikte " En Büyük AVM " kate-

Q; :!E Tarih: 8 Aralık, Türk Serbest Mimarlar Derneği . '!!:'

Q; >

(/y,

<i: �

o c Cil 0... c Cil c Cil

E

�<(

Bayındırlık Bakanlığı'nın açtığı mimari proje yarışmalarında jüri üyesi olarak görev yapacak olan mimarları n aldıkları düşük ücretler, bazı üyelerimiz tarafın­ dan bir şikayet konusu olarak TS M D ' nin gündemine getirilmişti. Konuyu ele alan Yönetim Kurulumuz, TBMM Bayındırlık ve Turizm Komisyonu Başkanı Samsun mi lletvekili, m i mar Sayın M ustafa Demir ile görüştü . K-Cetveli denen ve Maliye Bakan lığı tarafından her yıl yayın lanan katsayı ların M i marlık Yarışmalar Yönetmeliği'nin üstüne çıkması nedeni ile son üç senedi r yaşanan jüri üyeliği ücretleri sorununu dile getiren Yönetimimiz, bu


14

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Aralık 2008

konuda gerekli değişikliklerin yapı lması için S n . Demir'e konuyu açıklad ı . Ayn ı kon umdaki b i r kamu görevlisinin aldığı ücretin en fazla iki katına müsade eden düzenleme, 2008 yılı için jüri üyesi başı ­ na azami 1 .400 YTL i d i . Bu fiyatlara hiç bir mimarin jüri üyeliği yapmayacağını belirten TS M D , b u konuda S n . Demir'den yard ı m beklediğini ifade etti. Kon u ile ilgilenen Sayın M ustafa Demir'den son olarak aldığımız duyurnlara göre Plan Bütçe Komisyonu Başkanı ile görüşen Demir'e " Maliye'nin önerisin i n değişme­ sininin olanaksız olduğu" ve 2009 yılı için, henüz Mecliste onaylanmamasına karş ı n , minimum ücretin kamu görevli­ leri için 1 .000 YTL, kamu dışından jüri olacaklar için de 2 .000 YTL olmasının önerildiği bildirilmiş, ancak 2009'dan sonra K-cetvelinin kalkacağı da ayrıca beli rtilmiş.

Insanlık, Yerleşik Hayata Göbekli Tepelde Geçti Tarih: ı O Aralık, Vatan Alman arkeolog Klaus Schmidt, ilk tapı­ nağın da yer aldığı Şanlıurfa Göbekli Tepe'nin insanlık tarihini değiştirdiği söyledi . 1 4 yıldır süren kazıların sonuç­ ları n ı açı klayan Alman arkeolog Klaus Schmidt, ilk tapınağın da yer aldığı Şanlı urfa Göbekli Tepe' nin insanlık tari­ hini değiştirdiği söyledi . Schmidt, i nsa­ noğlunun 1 1 bin 500 yıl önce ilk tarımı burada yaptı ğ ı n ı açı kladı . . . 1 994 yılı ndan beri Şan l ı u rfa'daki Göbekli Tepe'de kazılar yapan Alman arkeolog Klaus Schmidt, 1 4 yıllık çalış­ masının sonuçlarını açıklad ı . 1 1 bin 500 yıl öncesine ait kalı ntılar buranın yerle­ şik hayata geçişin ilk merkezi olduğunu gösteriyor. Tarihte ilk tarım faaliyeti de burada başlad ı . Son birkaç yıl içerisinde yabancı basının ilgi odağı olan ve tarihteki ilk tapınağ ı n izlerinin bu­ lunduğu Şanlıurfa' n ı n Göbekli Tepe bölgesi, bir kez daha tarihçileri şaş­ kınlık içinde bıraktı. 14 yıldan bu yana Göbekli Tepe'deki kazılara başkanl ı k eden Alman arkeoloji profesörü Klaus Schmidt'e göre Göbekli Tepe tarih

kitapları n ı değiştirecek kadar büyük bir eser. Bundan 1 1 bin 500 yıl önce tarihin ilk tapınağı olarak inşa edilen Göbekli Tepe, şimdiye kadar bilinen en eski yapılardan bile en az 5 .000 yıl daha eski . Stonehenge ve Piramitler onun yanında yeni kal ıyor.

Harvard da Geliyor Burada çalışmalar yürüten Alman ve Türk arkeologlara göre Göbekli Tepe tarihte yaşanan ilk ve e n büyük sosyal devrimin kan ıtı. Burası göçebe yaşayan avcı toplumların ilk kez yerleşik hayata geçip tarım yapmaya başladıkları yer. DNA testleri de Göbekli Tepe' n i n hemen yakınlarında Nevali Cari bölge­ sinde ilk kez M Ö 9.000 yılına ait buğdat tohu mları n ı n kan ıtların ı buldu. Bu geliş­ meler sonrasında d ünyaca ünlü Harvard Ü n iversitesi, Göbekli Tepe'yi incelemek üzere Şan l ıurfa'ya bir ekip gönderd i . Buran ı n insanların yerleşik hayata ge­ çisi, hayvanları evcilleştirmesi, tarım ve dini ayinler konusunda tarih kitapları n ı değiştirebilecek bilgileri gün yüzüne çıkarması bekleniyor.

''Adem ile Hawa'nın Cenneti Burası" Dünyaca ünlü haber dergisi Der Spiegel de, 1 1 bin yıl geriye uzanan cennetin izlerinin arkeologlar tarafından Türkiye'nin doğusunda bulunduğunu yazdı . Derg i , ingiliz yazar David Roh l ' ü n bestseller kitabı " Efsane"yi kaynak göstererek , cennetten kovulan Adem ile Havva'nın da burada yaşadığını öne sürmüştü. Haberde Adem ile Havva'nın cennetten atılmasından sonra burada toprağı işlemeye başladığı ve ilk tarı m ı n da burada yapıldığı belirtildi. Max Planck Enstitüsü ' n ün Köln'de bitkiler üzerine yaptığı araştırmada 68 yeni buğday çeşidini kıyasladığı ve tüm tahı lların kökeni n i n ise Karacadağ etek­ lerinde bugün de halen yetişen yabani buğday bitkisi olduğunun ortaya çıktığı vurgulandı . i ngiliz yazar David Roh l ' ü n tezine göre bundan 1 1 b i n yıl önce taş devrinde insanlar Türkiye, Suriye, I rak ve iran sınır bölgesinde avcılıkla yaşıyordu. Daha sonra i nsanlar burada yerleşmeye, toprağı işlemeye başlad ı . Bununla birlikte medeniyet d e başladı . En yüksek medeniyet burada oluştu.

Sütlüceıdeki Hiltonlun Temeli Şubatıto Atı lıyor Tarih: ı ı Aralık, Vatan YAZAN: N EC LA DALAN Amplio, Sütlüce'de 50 m ilyon Dolar'a malolacak H i lton Garden Inn otel i için açtığı proje yarışmasını Salı günü sonuçlandıracak. G lobal krize rağmen yatırım programı n ı değiştirmeyen Hilton Hotels Corporation'ın Türkiye'deki strateji k ortağı Amplio, Sütlüce'deki H ilton Garden Inn otelinin mimarisin i S a l ı günü belirleyecek. Proje için açtıkları yarışmaya dünya çapı nda 5 mimarlık bürosun u n başvurduğunu söy­ leyen Amplio Yönetim Kurulu Başkanı Alaeddin Babaoğl u , "Önümüzdeki Salı günü mimarlık büroları prezentasyonları­ n ı yapacak. B u nların içinden planlarımı­ za en uygun olanını seçip en geç Şubat 2009'da i nşaata başlayacağız. Yatırım bedeli ise 50 milyon dolar olacak," dedi.

200 Odası Olacak Sütlüce'nin kentsel dönüşüm için büyük bir potansiyel taşıdığını kayde­ den Babaoğl u , " Protatip bir otel düşün­ mediğimiz için Sütlüce'deki otel için proje yarışmasın ı seçtik. Otelin arsasını satın aldık, işletme anlaşmasın ı imzala­ dık. Türk ve Osmanl ı mimarisine uygun bir otel yapmayı planl ıyoruz. 200 adalı, şehrin siluetine uygun bir otel olacak," diye konuştu. Krize rağmen yeni arsalar aldıklarını kaydeden Babaoğlu, "Şu ana kadar 9 otel arsası aldık. Bursa, Manisa, Çorlu, Çorum, Diyarbakır ve istanbul için işletme anlaşmalarını im­ zaladık. Konya, Trabzon ve Erzurum'da da arsa aldık. 2009 sonuna kadar arsa


Aralık 2008

sayısını 25'e ulaştıracağ ız. 201 1 yılına kadar 20 adet Hi lton Garden I nn'de 4 bin kişiye istihdam yaratacağ ız," dedi.

8 Milyar Dolar'1 Yöneten Fon Bizimle Çalışmak istiyor Alaeddin Babaoğl u , kriz ortamı nda A B D ' l i büyük bir fonun kendileriyle birlikte çalışmak istediğini söyled i . Babaoğlu, " B u fon şu anda 8 milyar doları yönetiyor. Türkiye'de yatırım planları var ve bizimle görüşüyorlar. içinde alışveriş merkezi de olan projeler üzerinde konu­ şuyoruz. Fonun sahibi iki kez Türkiye'ye geldi, birlikte yer baktık. Anlaşma sağlarsak başka bir otel markası daha getirebi l iriz," diye konuştu.

Arsa Fiyatları Normale Dönüyor Alaeddin Babaoğlu, global krizin de etkisiyle Türkiye'de arsa fiyatları nın normale döndüğünü beli rterek, " Kriz öncesinde arsa fiyatları normal deği ldi. ABD, Avrupa'ya göre 2 kat pahalıyd ı . Şimdi normale dönüyor. Bu d a yatırım planlarımızı kolaylaştırıyor," değerlendir­ mesi ni yaptı.

Yeşil Vadi 'ye "Atılgan" Gibi Cami Tarih: 1 2 Aralık, Akşam YAZAN: ZANA YAVUZ i stanbul Büyükşehir Belediyesi 'nin ko­ nut şirketi K i PTAŞ ' ı n , TEM Otoyolu Çekmeköy Kavşağ ı ' nda yaptığı Yeşi l Vadi Projesi kapsam ında inşa edilen 300 kişilik cami ilginç mi marisiyle uzay gemilerini andı rıyor. Sitenin camisinin 2 , 5 m ilyon Dolar'a mal ol ması planla­ nıyor.

Avluda Güneş Saati iç içe geçmiş iki küreden oluşuyor­ muş gibi görünen ve beyaz mermerden kaplaması ile oldukça şık duran Yeşil Vadi Cam isi, M imar Adnan Kazmaoğlu tarafı ndan tasarlanmış. inşaatı devam eden caminin m inaresi gü neş saati işle­ vi görüyor. M i narenin gölgesinin düştüğü cami avlusunun kaplamasına güneş saati kadranı işlenmiş. Güneş saati, "soyut ve somut zeminde yaşam, zaman ve ölüm dizgesi n i " simgeliyor.

Işık Duadan Süzülüyor Camideki ilginç ayrıntılardan biri de havuz. M imar Kazmaoğl u , suyla can l ı ­ l ı ğ ı , taşla da ö l ü m ü simgeled iğini belir­ tiyor. Altında konferans salon unun da yer ald ığı cam i projesinde ana mekanı, iç içe geçen iki farklı çaplı yarım kubbe betonarme kabuk beli rliyor. iki kabuk arasındaki 1 1 parçaya bölünmüş cam ı , simetrik yazılmış dualardan süzülerek gelen günışığı aydınlatıyor.

Protokol Sitesi Yeşil Vadi Projes i ' nden istanbul pro­ tokolünün önde gelen isimleri daire sa­ tın ald ı . AKP Genel Başkan Yard ımcısı Abdülkadir Aksu 'nun oğlu M u rat Aksu, projedeki 404 metrekarelik bahçe dub­ lekslerinden 873 bin dolar ödeyerek satın aldı . istanbul Emn iyet M üdürü Celalettin Cerrah'ın aldığı 267 metre­ kare alanlı dairenin fiyatı ise KDV ile birlikte 572 bin dolara ulaşıyor. istanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Eng i n , proje­ den 1 78 metrekarelik bir rezidans aldı. Engin'in dairesinin fiyatı 360 bin dolar. istanbul Valisi M uammer Güler'in oğlu Barış Gü ler' in ald ı ğ ı dairenin fiyatı ise KDV ile birlikte 519 bin dolara u laşıyor.

Süleypıan iye'de i l k Bina Ornekleri Ortaya Ç ıkıyor Tarih: 1 5 Aralık, Türkiye istanbul Büyükşehir Belediyesi ile Eminönü Belediyesi 'nin proje ortağı ol­ duğu "Süleymaniye Yeni leme Alanı"nın birinci etabında başlayan uygu lama çalışmasında ilk bina örnekleri ortaya çıktı. i stanbul Büyükşeh ir Belediyesi Tarihi Çevre Koruma M üdürlüğü, 728'i tescilli, 1 . 239'u tescilsiz olmak üzere toplam 1 . 967 binan ı n bulunduğu 8 mahalleyi kapsayan yenileme alan ı n ı , çalışmaların kısa sürede tamamlan ması için 5 etaba ayırarak projelendi rmeye başlad ı . Projenin birinci etabını, uygu la­ ma çalışmaları nın da başladığı Şehzade Camisi'nden başlayıp Haliç'e kadar inen ve Süleymaniye'nin sivil mi mari ahşap yapıları nın yoğunlukta olduğu alan oluşturuyor. Bu alanda, 28'i anıt eser niteliğinde olan 427 tescilli, 365 tescilsiz olmak üzere toplam 792 bina

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

15

bulunuyor. Proje çalışmaları sürerken, birinci etapta istanbul Büyükşehir Belediyesi Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğünce (KU DEB) 1 1 binanın restorasyonu yapılarak i l k bina örnekleri ortaya çıkarıldı. 3 bi nada ise restorasyon çal ışmaları hala sürüyor.

ABD Inşaat Sektqrü de Ku rta rma Paketi Isted i Tarih: 23 Aralık, Hürriyet Beyaz Saray'ın ABD'li otomotiv üreticile­ rini iflastan kurtarmak için 1 3 , 4 m i lyar Dolar' ı acil olmak üzere toplamda 1 7,4 mi lyar Dolar'lık köprü kredi desteği sağ­ laması, sıkıntı içerisindeki inşaat sektö­ rünü de harekete geçirdi. Önümüzdeki üç yıl içerisinde 530 m ilyar Dolar, 2009'da ise 1 60 milyar Dolar krediyi geri ödemesi gereken inşaat şirketleri , destek alabi lmek için Washington'daki lobi faaliyetlerini h ızlandırd ı . ABD'nin yeni Başkanı Barack Obama' nın 20 Ocak'ta göreve geldikten sonra çı kma­ sı beklenen ve 1 trilyon Dolar'ı bulabi­ Ieceği bel irtilen ekonomiyi canlandırma paketine dah il olmak isteyen inşaat sek­ törünün önde gelen temsilcileri, Hazine Bakanı Henry Pau lson'a da bir mektup yazdı . Mektupta mortgage kredile­ rinden farklı olarak inşaat firmalarının kullandı kları kredilerin vadesi nin 5 ila 10 arasında değişliğine işaret edilerek, "Şu anda vadesi gelen kredilerin geri ödenebilmesi için yetersiz bir kapasite bulu nmaktadır," denildi. Ekonom iyi can­ landırma paketinde taşıt ve eğitim kre­ dilerinin yanı sıra kredi kartı borçları için 200 milyar Dolar ' l ı k bir tüketici kredisi programına yer verilmesi bekleniyor.

M imarın Günahı Tarih: 1 5 Aralık, Radikal YAZAN: SERHAN ADA M i marl ı k yaratan la yarışa çı kmak gibi. M imar daha düşünürken eseri ni ebedi düşler. Yepyeniyi sonsuza dek dursun diye yapmak. Hem de en ortalık yerde! M i marı belki de diğer yaratıcı lardan (ya da sanatçılardan) farklı yapan bu. Yapacağının insanlarla her daim "olaca­ ğını" bilmek. Sonradan başına gelecek­ ler ayrı h i kaye. Yok yıkılırmış, yok insan eliyle değ işirmiş mimarın derdi mi?


16

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Aralık 2008

M imar yapan-kurandır. Gerisi bir sorumluluk (isterseniz siz etik deyin) sorunu. Hangi mimar geçici olsun diye tasar­ lar? Yapmayı düşü nmekle karıştıranlar müstesna. H içbir yaratıcı eserinin ömrü­ nün hesabını yapmaz. En büyüğü hariç. Onun da yaptığından sual olunmaz. M imarlar insanları, şehirleri hep hesaba kattılar. Ama az, ama çok. ihtiyaçları malzemenin harcına karıştır­ d ılar. Bir yere kadar. Bosna'n ı n Mostar Köprüsü'nün m imarı ne bilsin bunca hunharlığa uğrayacağını? i kiz Kuleler'in mimarı nereden bilsin tam ortasından bir uçakla vurulacağ ını? Yakınlarda iki m i marın iki tapınağı epey ses çı kard ı . Daha da çıkarır. B i ri Renzo Piano'nun Fransa'da Ronchamp'da yapacağı on iki rahibe hücresi. Ronchamp m i marlı k tarihine Le Corbusier'nin küçücük, tuhaf ve çarpıcı kilisesiyle geçmiş bir yer. Ronchamp dağbaşında bir kaya kilisesi olarak biliniyor. Daha önce bir Roma ve pagan yer­ leşimi olduğu biliniyor. Şimdi bir kilise­ cik olduğu kadar bir mimarlık tapınağı Ronchamp . Piano'nun yapacağı şey kendini fazla göstermeyen bir yapılar topluluğu. Kendisine iş verenler Le Corbu 'nün işvereninin özbeöz torun ları olsa da. Ronchamp'a sahi p çıkan insan­ Iari ikna etmeyi ihmal etmemiş. Frank Gehry ise Kudüs'te bir Yahudi M üzesi tasarladı. Ü nlü anti-nazi savaş­ çısı ve m imar S. Wiezenthal'a ithafen. Adı da üstünde: Hoşgörü Müzesi. Bu koca müze kutsal kentin en eski müslü­ man mezarl ığının olduğu yerde yükse­ lecek. Proje duyulur d uyulmaz kızıica kıyamet koptu. Tüm Filistinliler ve israilli Araplar isyan ettiler. M üzeyi kutsal olana hoşgörüsüzlük olarak nitelediler. Yargıya gittiler. Kaybettiler. Şimdi Gehry'nin ihtişaml ı müzesi bu kutsal yerin belleğine saplanmış bir bıçak olarak yapı lmaya başlanıyor. Yıkılma korkusunu ilk taşından itibaren içinde taşıyarak. Baştaki konuya dönebiliriz. Evet mimar yapandır. Sorumluluğunun sınırları hiç m i konuşulmamalı? Bu arada kutsal şehi r Kudüs önü­ müzdeki yıl Arap Kültür Başkenti oluyor. Arapların (müslü man ya da hı ristiyan olsun ne farkeder?) sesinin çıkamadığı

bir kent nasıl başkent olabilir? Bir avuç kadar ol mayan bir coğ­ rafyaya bu kadar çok ( ve bu kadar kanlı) tarihin sıkıştığı bir başka kent var mı? Kültür başkenti ' kutlamalarının' i m kansızlığı bir yana, kültür başkenti söylemini dahi değiştirebilir tüm zaman­ ların paylaşılamayan başkenti Kudüs'ün kültür başkentliği. Belki dünyanı n tüm başkentleri Kudüs'ten bir parçayı alır getirirler içle­ rine. Bir başkent olamayan Kudüs onlar­ ca başkent olabilir böylece? istanbul da duru mdan vazife çıkarır belki. Galiba bir mimar bir m imara de­ mişti. " Ben mimar olarak elimi korkak alıştırmam" diye. Oysa, mimarın eli de günahkar olabilir pekala. En dünyevisin­ den hem de.

Mimar Arif H ikmet Bey'in Maceraları Tarih: 1 6 Aralık, Radikal Ankara Etnografya M üzesi ve bugün kültür merkezi olan Bursa Teyyare Sinemaları, Koyunoğlu'nun hala yaşa­ yan yapı larından ikisi. Cumhuriyet ' i n ilk yıllarında Ankara'nın prestijli yapılarına imza atan Arif Hikmet Koyunoğl u ' nun maceralı hayatı bir ser­ giye konu oluyor. Arif Hikmet Bey, Balkan Savaşı'nda idama mahkum edilmiş, 1 . Dünya Savaşı'nda kayak birliklerini kurup yö­ netmiş, işgal istanbul' unda fotoğrafçılık yapmıştı . . . Cumhuriyet döneminin önemli mimar­ larından Arif Hikmet Koyu noğ l u , " roman gibi" yaşamı ve çok yönlü kişiliğiyle Yapı Kredi Sermet Çifter kütüphanesinde bir sergiye kon u olacak. 19 Aralı k ' tan 1 7 Ocak 'a kadar açı k kalacak sergi kapsa­ mında Hasan Kuruyazıcı'nın hazırladığı kapsamlı bir kitap da yayı mlan ıyor.

Kitapta, Koyunoğlu macera dolu yaşamını, kendi kaleme aldığı anılarıyla anlatıyor. Ayrıca kitaba eklenen m i marl ı k ko­ nusundaki yazıları, mektuplarından bölüm ler, kendi çektiği fotoğraflar da bu ilginç kişiliği daha iyi tanıma olanağı veriyor. Kitapta, Koyu noğlu'nun bugün Ankara Devlet Resim Heykel M üzesi, Etnoğrafya M üzesi , Bursa Teyyare Kültür M erkezi olarak kullanı lan önemli binaları ve mimarlı ğ ı da özel bir bölüm­ de i nceleniyor.

Nalbant, Aşçı, Casus Arif Hikmet Koyunoğlu, tam anlamıyla " h ayatı roman" denilen kişilerden. Onun maceralada dolu yaşamı daha 14 yaşın­ dayken, 1 907 'de babası ölünce başlı ­ yor. 1 9 1 0'da Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi 'nin M i mari Şubesi'ne girer. Bir yandan okurken , bir yandan da ailesin i geçindirmek i ç i n çalışıyor, defter kalem satmaktan kalıpla yazma basmaya, ya­ bancı araştırmacılar için eski eserlerin rölövesini çı karmaya kadar çeşitli işler yapar. Böyle bir iş için Rumeli 'deyken kendini Balkan Savaşı ' n ı n içinde bulur. Başından geçmedik macera kalmaz. Nalbantlık, aşçılık yapar, ord u için gizli haber taşırken S ı rplar tarafından ya­ kalan ıp idama mahkum edilir ve ancak bir tesadüfle darağacından kurtulup italya'ya kaçar. 1 . Dünya Savaşı ' n ı n çıkması üzerine 1 9 1 5 kışında askere alınır ve Kafkas Cephesi 'ne gönderi l i r. Osmanlı ordusunda bir kayakçı bir­ liği kurmak için getirtilen Avusturyalı subayların yan ında görevlendirilince Koyu noğlu'nun hayatının acayip görev­ lerinden biri daha başlar. Avusturyalılar görevlerini tamamlayıp geri dönü nce bu birliğin başına Koyunoğlu getirilir. Dört yıl boyunca hem kayakçı asker yetiştirir, hem de yetiştirdiği askerlerin başı nda savaşır. Savaştan sonra döndüğü işgal istanbul ' unda m i marl ı k yapması pek mü mkün olmayınca, o da fotoğrafçı olur. Yaşamını kendi açtığı stüdyoda fotoğrafçılık yaparak kazanmaya ça­ lışır. Bu dönemde gündelik hayatı da aktaran pek çok fotoğraf çeker. i ngiliz ve Fransız polisiyle başı belaya girince


Aralık 2008

Ankara'ya kaçar. M i l l i mücadele döne­ midir ve Arif H ikmet Bey, 1 92 1 'de gittiği Ankara'da yine de mesleğini yapma olanağı bulur. 1 930'a kadar kaldığı bu kentte serbest mimar olarak çalışır. Cumhuriyet ' i n ilanıyla birlikte oluşturul­ masına karar verilen başkentin bugün de ayakta duran çok önemli binaları n­ dan bazı larına Arif H ikmet Koyunoğlu imza atar. Etnografya M üzesi, Maarif Vekaleti ve Türk Ocakları Merkezi gibi bi nalarıyla başkent Ankara' n ı n m imari çehresinin biçimlenmesinde önemli bir rol oynar, bir yandan da Cumuriyet ' i n kurucu kadrolarından, dönemin ayd ı n ­ larından p e k ç o k kişiyle tanışır, yakı n dostlu klar kurar, birçok önemli olayın yakı n tan ığı olur. 1 930'dan sonra Bursa'daki ünlü Tayyare Sineması'nı inşa eder. Ardı ndan istan b u l 'a döner ama m imar olarak pek ilgi görmez ve yavaş yavaş unutulur. . . Ama Koyunoğlu yaşamdan hiç kopmaz. Yetmiş yaşla­ rındayken uzun süre yurtdışı grup ge­ zilerine katılır, Avrupa'da gezmedik yer bırakmaz. Yaşı i lerleyip gezilere gidemez olun­ ca, evi nde anıları n ı yazmaya koyulur; bir yandan da bir yaşam boyu çektiği fotoğrafları kendi karanlık odasında basmaya girişir. O günlerde bir olay yeniden hatırlanmasına ve ön plana çıkmasına yol açar, Ankara'daki son ve en önemli yapıtı olan Türk Ocağı binası Devlet Resim ve Heykel M üzesi haline getirilir.

Mezarını Kendi Çizdi Koyunoğlu 1 980'de bu müzenin açılışı nedeniyle Kültür Bakanlığı Onur Plaket i ' n i , 1 98 1 'de yaşayan en yaşlı Türk mimarı olarak M imarlar Odası Onur Plaket i ' n i , yine aynı yıl Atatürk'ün doğ u m u n u n yüzüncü yılı dolayısıyla verilen Atatürk Sanat Armağanı ' n ı ald ı . Bundan kısa b i r süre sonra, 26 Temmuz 1 98 2 'de yaşama veda etti ve istanbul 'da, annesi ile eşi için kendi çizip uygulattığı mezara gömüldü.

Ekincilden Istanbul için Adaylığa Şartlı Evet Tarih: 1 6 Aralık, CNN Türk M imar Oktay Ekinci, D S P ' n i n istanbul'da belediye başkanlığı adaylığı teklifine

"Solun ortak adayı" olma koşulunun ge­ çerli olduğunu belirtti. Ekinci, yaptığı yazılı açıklamada, DSP 'den istanbul Büyükşehir ya da istediği herhangi bir ilçeden belediye başkanlığı adaylığı için teklif geldiğini ve bu teklife karşı 'sol partilerin ortak desteği" koşulu öne sürdüğünü anı m ­ satarak, bu koşu l u n u n halen devam ettiğini kaydetti. Solda birliğe verdiği öneme işaret eden Ekinci, " DS P ' n i n istanbul 'da bele­ diye başkanl ı ğ ı adaylığı teklifine ' Solun ortak adayı' olma koşulum geçerlidir. Buna henüz yanıt vermeyen C H P 'den adayl ı ğ ımla ilgili haberler ise asılsızd ı r," dedi.

Fati h 'te Binolara Osmanlı standardı Tarih: 1 6 Aralık, Türkiye Fatih Belediye Başkanı Mustafa Dem ir, belediye meclisinin aldığı karar doğ­ rultusunda, ilçedeki yapı ların cephe­ lerine standart getirdiklerin i beli rterek, " Fatih'te herkes imar kurallarına uygun i nşaat yapabilir ama dış cephe m imari­ sini biz veriyoruz," ded i . Demir, i nşaat yapmak isteyen vatandaşiara imar planiarına uygu n ruhsatı verirken, nasıl bir cephe yapı labi leceği ne dair birçok mimari çalışmayı içinde barı ndıran bir CD 'de verdikleri n i ifade etti . Fatih'te, bina cephelerine BTB cam mozaik, PVC ve cam giydirmeye yasak getir­ diklerini belirten Demir, şunları kaydet­ ti: " Bu projeyi başialmamızın sebebi, Fati h ' i n ilk istanbul olması. Burası ilk fetih edilen yer. Böylesine bir yerin özel bir önemi var. Cephe mimarisinden, park ve bahçelerin aydı n latı lmasına kadar, burada geçmiş medeniyetlerin yaşamış olduğunun görülmesini istiyo­ ruz. i nsanlar tarihi yarımadayı dolaştıkla­ rında, buraya saygı duymaları lazım."

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

17

iyileştirme çalışmalarına başladık. 2 0 1 0 'a istanbu l ' u hazırlamak hedefimiz. Aynı zamanda bu şehrin kimliğini, kül­ türünü, tarih i n i , mimarisine yansıtacak çalışmalar gerçekleştirmek önemli. Fatih, Eminönü ile mu kayese edildiğin­ de hiç hak etmed iği bir konu mdayd ı . Fatih'in yaşayan nüfusunun avantaj ıyla, Eminönü ' n ü n tarihten gelen avantajlarını birleştirip mükemmel bir tarihi yarımada gerçekleştireceğiz."

Hayatım ızı Değiştirebilecek 7 Yavaş Akı m Tarih: 1 7 Aralık, Treehugger YAZAN: LLOYD ALTER ÇEviREN: ZEYNEP GÜNEY Her şey italya'da ortaya çıkan yavaş yemek (slow food) fikriyle başlad ı . G iderek yaygı nlaşan h ı z l ı yemek (fast food) ve h ızlı yaşam alışkanlığ ına karşı , yöresel yemek türlerinin azalmasını ön lemek ve i nsanların yedikleri yiyecek­ lerin nereden geldiğine, lezzetine duy­ d u kları ilgiyi tekrar arttırmak amacıyla, 1 989 yılında başlatılan bu akım şu üç temel ilkeyi benimsiyor: Küçük, basit ve sürdürülebilir olma. Ancak bu akım daha sonra basit bir girişim olmaktan çıkıp yavaş, dikkatli, doğru ve keyifli yaşam prensibine dö­ nüştü. B u fikir g ü ndelik hayatım ızdaki birçok işte uygulanabilir.

Değişikliğin izleri

Yavaş Ev (Siow Home)

" Fati h ' i dikkatli incelediğimizde büyük bir değişikliğin izlerini görebilirsiniz. Şekilsiz yapılan bi naların yan ında dik­ kat çeken Türk- Osmanlı mimarisi nin ögelerinin oluşturduğu yeni bi naları görebiliyorsunuz" diyen Demir, sözlerin i şöyle sürdürdü: " Vatan Caddesi bizim prestij caddemiz. Bu caddede cephe

Yavaş Ev (Siow Home) önerisinin sa­ hibi, mimar John Brown. " Ucuz ve kolay ama bir o kadar da yetersiz ve sıkıcı olan banliyö hayatı, tıpkı h ızlı yemek (fast food) gibi giderek yayılıyor," diyen Brown Yavaş Ev akımı hakkında şunları söylüyor: "Ad ı n ı , yemek endüstrisinde bir tepki olarak gelişen yavaş yemek


18

A R K iTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Aralık 2008

hareketinden alan bu akı m ; insan ların , yedi kleri yiyecekler hakkında bilgi sa­ hibi olmasını destekleyen yavaş yemek hareketine benzer bir yolla, kişilerin tek bir kal ıptan çıkmış gibi görünen ve birbirinden hiçbir farkı ol mayan evlerin h ızlı dünyasının bir adım gerisinde durup, tasarımlar hakkında bilgi sahibi olmaları n ı sağlıyor." John Brown ideal yavaş evi bulmak için 10 aşamaya dik­ kat edilmesini öneriyor. Bu aşamalar arasında, yerellik, yeşillik, küçüklük ve sadelik de var.

Yavaş Şehirler (Siow Cities) Yine yavaş yemek fikri üzerinden ge­ lişen Yavaş Şehirler akımı da italya'da başladı . Der Spiegel 'e göre, Yavaş Şehirler, küçük kentlerin yerel değer­ lerini korumaları nı ve bunun için de bir takım kurallara uymaları gerektiğini sa­ vunuyor. Bu kurallardan bazıları şunlar: Kent merkezlerine araba girişi yasaklan­ mal ı , kent halkı sadece yerel yiyecekleri tüketmeli ve sürdürülebilir enerj i kullan­ mal ı . Bu kentlerde süpermarket zinciri ya da McDonald's aramak anlamsız.

Yavaş Seyahat (Siow Travel) isveç'te başlayan yavaş seyahat ha­ reketi kapsamında, bu yaz 8 . 000 tren seferi sözleşmesi yapıldı. Tren seferleri­ nin biletlerini sadece hevesli, ekonomik seyahat meraklıları değ i l , uçma korkusu yüzünden şimdiye kadar h içbir yere gidememiş olan kişiler ve çocuklukları n ­ daki u z u n tren yolculukları n ı n nostaljisi­ n i yaşamak isteyen emekliler de aldılar.

Yavaş Uçuş (Siow Flying) Çok daha az yakıt harcayan ve daha aşağıdan uçan uçaklar geri döndü. 50 yıl önce Avrupa'dan New York'a uçabilmek için Gander, Reykjavik ve Shannon'da durmanız gereki rdi. Yavaş ve alçaktan uçarak ancak bir gün içe­ risinde New York'a ulaşırdınız. Yavaş yaşam prensibini bu alanda uygulayabil­ mek için uçmaya bir son vermemiz ge­ rekmiyor ama uçuşu yavaşlatarak tad ı n ı çıkarabi l iriz.

Yavaş Tasarım (Siow Design) Gastronomi kökenli atası gibi, yavaş tasarım da tamamen dizginleri biraz geriye çekerek, işleri, soru mluluk bilin-

ciyle ve daha iyi yapabilmek için biraz zaman ayırmakla ilgili. Bu sayede hem tasarımcı, hem satıcı , hem de kullanıcı bu işten keyif alabi liyor. Yavaş yemekte olduğu gibi, burada da işin özünde yerel malzeme kullan ı m ı , sosyal v e çevresel yükü mlülüğü d e göz önünde bulundurarak, malzemeyi bir araya getirmek ve üretmek amaçlanıyor. Hepsinden önemlisi, yavaş tasarım hareketi, büyük bir hızla yaşamakta ol­ duğum uz 2 1 . yüzyılda, gündelik hayatın temposunu kontrol edebi l memiz içi n , tasarım ların özenli, sistemli v e yavaş üretilmesinin ve tüketil mesin i n önemini vurguluyor.

Yavaş Moda (Siow Fashion) H ızlı moda, stili demokratikleştiriyor. Pistlere yönelen bakı şlar, Target, Old Navy ve H & M bütçesiyle, müşterileri için modayı olabi ldiğince çabuk kop­ yalıyor. Marc Jacobs gibi tasarımcı lar, ikinci ve üçüncü bayili kleri ni açarak, kitlelere bir parça hüner satın alma fır­ satı sunuyorlar. Modan ı n ömrünün kısalmasıyla bir­ likte, kıyafetlerin dayan ıklılığına duyulan ihtiyaç da azalıyor. Bu durum üretim fazlasına ve tek kullan ı m l ı k giyim alış­ kan lığına sebep oluyor. Yemekte oldu­ ğu gibi, modada da kıyafeti kimin, nasıl yaptığı ve buna bağl ı olarak sosyal ve çevresel etkileri önem kazanıyor. Yavaş yemek hareketi, bir lokma ye­ rneğin büyümesine, tadına odaklanarak, tüketicilerin insan ve çevre ile ilgili ter­ cihlerini, kaynakların şeffaflığı üzeri nden yansıtmam ıza yardımcı oluyor. Londra Tasarı m Haftası'nda da, Estethica serg isindeki tasarımcı lar, benzer bir dil kullanarak tasarım ve üreti m süreçlerini anlattılar. Yavaş moda, bilinçli tercihie­ rin başlad ığı giyim ve aksesuarların iyi ödeme yapı lan tasarımcılar tarafı ndan hazırlanması ve yıllarca kullan ılabilir olması anlamına geliyor.

Yavaş Arabalar (Siow Cars) Petrolün en yoğ un kullan ıldığı ve kü­ resel ısınmanın patlak verdiği bu zaman­ larda, belki de yavaş yemek akı m ı gibi, bir de daha küçük ve daha yavaş araba­ ların kullanılacağı , yavaş araba akımına ihtiyac ı m ız olduğunu söyleyebiliriz. Yen i teknoloji ü r ü n ü , hidrojen arabalarına ya

da yol ları pelteye çeviren büyük SUV lastiklere ihtiyac ı m ız yok, daha küçük, düşük hızlı ve iyi arabalar yeterl i .

M imarlar Neden Çok Konuşur? Tarih: 1 8 Aralık, Architectural Record YAZAN: MATlN FILTER ÇEviREN: ASLI CANBAL ÖZDEMiR, BURCU KARABAŞ, GÜL KESKiN, ZEYNEP GÜNEY Ü nlü mi marlarla söyleşi yapmak, Yı ldızlarla Dans'a benzeyebilir. Ancak m imarın ünü o kadarda önemli deği ldir çünkü tango iki kişiyle yapılır. Eleştirmen arkadaşlarımın aksine, ben bir mimar olarak eğitilmed i m , bunu biraz olsun istemedim bile. Dikkat çe­ kici el-göz koordinasyon u eksi kliğim bir yana (ki bu eksi klik beni en az beyzbol oyunculuğum kadar zayıf bir tasarımcı haline getirdi), ben zaten yapı m sa­ natına kesi n l i kle elverişsizdi m çünkü m i marlık mesleğinin kaçın ı l maz kısmına tahammül edemiyord um: Bir m i marın tasarı m ı ndan önce, tasarı m çalışmaları sırasında ve projelendirme ve i nşaat sürecinden çok sonra bile o iş hakkında konuşmak. Yakı n zamanda " M imarlığı Konuşmak: M i m arlarla Söyleşiler (Talking Architecture: l nterviews with Architects, Prestel)" başlıklı eleştirinin bir kopyası elime geçtiğinde bu profesyonel mec­ bu riyeti tekrar hatırladım. Bu eleştiri, ya­ kın zamana kadar tan ı madı ğ ı m , Alman sanat ve m imarlık eleştirmeni H anno Rauterberg ' i n akıllarda soru işareti bırakan röportaj ı , (Zaha H adid, Daniel Libeskind), bu ndan biraz daha iyi bir örnek (Cecil Bal mond, Peter Zumthor) ve Philip Joh nson ' ı n tüm zamanların en iyi söyleşisi n i n bir incelemesiydi. Rauterberg ' i n , G rianna Falaci ya da J oe Franklin'e kendi ülkesi tarafından ileri sürülmüş bir koz olup olmadığı ndan emin değil i m , fakat konuşmasının metni , söyleşinin kahraman ı n ı n dürüstlüğünü ve sam i miyetin i , söyleşiyi yapan kişinin belirlediğine dair şüphelerimde beni haklı çıkard ı . 35 y ı l l ı k gazeteci lik kariyerim boyunca çok az soru-cevap görüşmesi gerçek­ leştirdi m çünkü yazmayı göze alamad ı m . A m a iki tanesinden gurur duyuyoru m : Prens Charles tarafından sevilen, sağcı


Aralik 2008

bir klasik muhafazakarla gerçekleş­ tirdiğim söyleşi , "A M ighty Fortress: Ouin lan Terry and the Reformation of Architecture" (Güçlü Bir Kale: Ouinlan Terry ve M imarl ıktaki Gelişme, Assemblage, Haziran 1 989) ve sek­ senlerindeki Johnson'la MoMA'daki Deconstructivist Arch itecture (Dekonstrüktüvist M imarl ı k) programın­ dan hemen önce gerçekleştirdiğimiz konuşma, " Deconstruction Worker" (Yıkım işçisi, l nterview, Mayıs 1 988). Bircok lisede de dersler veren Terry'nin söyleşisinde ahiretten çokça bahsedili­ yor. Bu d urum benim sorg u lama yetene­ ği mden ziyade, m imarın ilkel fikirleri ve kin dolu önyargı larından kaynaklanıyor (Terry ' n i n i nancına göre m i marlığın temel prensi pleri 1 O Emir'le birlikte Hz. Musa'ya gönderilmiş ve i n giltere Kilisesi, lezbiyen zenci piskoposlar tara­ fından ele geçirilecek). Belki de, Essex ' i n kırsal kesim i nde gerçekleştirdiğimiz söyleşi sırasında üstümdeki özel sipariş üzerine dikilmiş takımı m , Barbour ceketim ve tüvit şap­ kam ı n meydana getirdiği tutucu renk kombinasyonları nedeniyle Terry yanlış bir emniyette olma hissine kapı lmıştı. Ancak Joh nson, böyle oyalayıcı taktik­ lere kanmak için fazla kurnaz bir müş­ teriyd i , karşısındakinin kendisi gibi kru­ vaze, i nce çizgili lacivert bir takım giyip giymediği onu etkilemiyord u . 1 988'de, ne kendisi nden ne de çalışmalarından hoşlanmad ı ğ ı m ı bi liyord u . Kötü tan ı n ­ maktan daha olu msuz bir duruma düşü­ lemeyeceğ ine olan i nancı ise, ofisinde kalmamı sağlad ı , ta ki o onlarca yıl süren kedi-fare oyunum uzu sürdürmek için çok yorgun h issedene kadar. l nterview Dergisi için yaptığımız röportaj sırasında J ohnson, ona sor­ duğum soruların çoğ u n u n kendi içinde üç ayrı soru barındırdığı ndan yakındı. Aslında bunu, soruları m ı geçiştirrnek için kullandığı resmi cevapları engelle­ mek için bilerek yapm ıştım. Bir başka söyleşimizde ise, yaptığı esprilerden biri öyle duygusuzdu ki, şoke olmuş­ tum. Neden yan ına genç mi marları almayı tercih ettiğini sorduğumda, "Yaklaşımları bana enerji veriyor" şeklin­ de klişe bir cevap vermek yerine " Kendi çağdaşlarım ı (aralarında Louis Kahn ve Wallace Harrison da bulunuyor) ya

kıskanıyorum, ya da küçük görüyoru m . Bu n ların ikisi d e oldukça çirkin hisler," şeklinde yanıt vermişti . Rauterberg'le bir araya geldikleri za­ manda Johnson'la o kadar fazla röportaj yapılm ıştı ki, sohbeti nin rutin leşmesi asl ı nda bir sürpriz değildi. Fakat, The Charlie Rose Show'da m uhabir rolüne soyunarak gösterdiği küstah l ı ğ ı , Almanlar'la gerçekleştirdiği söyleşiler sırasında iş başında değildi. Rose ' u n sık sık sözünü kesip araya g irmesi ne sinirlendiği belli olan Jonhson, programı kendisinin yürütmek istediğini belirtmiş ve bunu da yapm ıştı. Rose'un, konuğun sözün ü kesme alışkanl ı ğ ı n ı en az Joh nson kadar etkili bir biçimde atiatan isim lerden biri de Morphosis'ten Thom Mayne'di. Ancak onun tekniği daha farklıyd ı . Mayne ile bizzat yaptığım söyleşilerde, bir, hatta iki saat boyunca aralıksız kon uşabilece­ ğini gözlemlemiştim. Tü m söyledikleri özellikle önem taşımasa da, oldukça ilginç saptamaları inanılmaz bir akıcı­ lıkla anlattığ ı 3 veya 4 daki kal ı k süreler farketti m . Söyleşiden rastgele bir ara­ ya getirdiği parçacı kları kesintisiz bir düşünce dokumas ı haline getiriyordu . Ancak kısa b i r süre sonra tekrar çözül­ me başlıyor ve konuşma temposu, iki ta­ raf da yoru lup pes edinceye kadar ken ­ di kendini tekrarlıyordu. M ayne' i n manik çalışma üslubu, Rose'un programda tek bir kelime söyleyemeyecek kadar dili tutulduğu anda özellikle belirgindi. Uygulamacı m imarları n bu istem dışı tekrarlamaları n ı n ardında asl ı nda iki faktör etkisini gösteriyor: M imarl ığın özünde var olan sosyal yapı (kamu nazarında yeni bir binanın haklı yerin i savunması gerekiyor) ve daha da önemlisi m i marların işi alabilmeleri için kendilerin i pazarlamak zorunda olmaları. B u sonu gelmez sunum için de en ideal format, karşılıklı görüşme. Yapı sanatı üzerine, aklı ndaki benzer destekleme hedefiyle i leriye dönük yazılar yazan Vitruvius'dan, Frank Lloyd Wright ve Le Corbusier' nin başı çektiği modern ustalara kadar, mimarlar, kendi kendinin yayımcısı mi mar rolüne, yen i bir hız kazandırd ı . Fakat y i n e de her m imar doğuştan yazar değil ve genelde karşıl ı kl ı görüşme, halkın, özellikle de potansiyel müşterilerin dikkatini çekmek

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

19

için çok daha etkili bir yöntem. Tal king Arch itecture ( M imarlığı Konuşmak), bu türün iyi örneklerinden , John W. Cook ve Heinrich Klotz tara­ fından hazırlanan M imarlarla Söyleşiler (Conversations with Architects, Praeger, 1 973) adlı eseri yeniden düşünmeme neden oldu . Bu iki kitap, Johnson diyalogları n ı n yan ında, Robert Venturi ve Denise Scott Brown ile gerçekleştirilen söyleşileri de kapsıyor. Johnson 'la Klotz' u n uzun konuşmas ı , bazı mimarları n -kendisi v e ortaklarının, sadece kiral ık çalıştıkları için fah işeler oldu kları yönündeki iddiası da dahil olmak üzere- daha rezil ithamlardan kurtulması için faydal ı bir kaynak oldu. Johnson şimdiden, bi rkaç ders ve kon­ feransı sırasında fişek gibi sözlerini bir çırpıda döküvermiş olması na rağ men, burada gelecek kuşaklar için bir lütuf sayı labilecek en kötü üne sahi p özetini basılması için teslim etti. M i marlarla Söyleşiler'de gizli bir d iğer hazin e de Charles M oore'un Berkeley'de dekanl ı k görevini sürdüğü sırada hayatını perişan eden Kaliforniya' n ı n eski valisi Ronald Reagan için teklif gelmesi halinde bir konut yapı p yapmayacağı sorusuna yanıt verdiği kısa bölüm. Moore, Klotz'a " Evet" yanıtın ı verdi , " Daha sonra da d uvarını kurşun bazlı boya ile boyard ı m . " Bu gibi küstah bölümler, Moore ' u n alışılmış neşeli pop cümbüşü planların ı üretemediği Büyük Toplum (G reat Society) dönemi nin sonundaki bazı lüks topl u konut tasarımiarına da yansıyan du ruşu, politik bilincini ortaya koyan en inandırıcı kayıtlar old u . " M i marl ı ğ ı Konuşmak"taki e n büyük sürprizler çoğunlukla insani değerleri umursamamakla suçlanan mimarları n dile getirdikleri pişmanlıklarıyla ilgili. Şimdi 90'1ı yaşlarında olan I . M . Pei " Ben bir avuç içi kadar şeyle gerçekten m utluyum . . . Breuer' i n sıcakl ı ğ ı n ı n ben­ de olmad ı ğ ı n ı itiraf ediyoru m , bunun için herhalde çok fazla anıtsallar. Ve bu bir kusur . . . Ben hiçbir zaman ör­ neğin Louis Kah n ' ı n ulaştığı şeyi elde etmeyi başaramad ım. Ancak zaten hiç istemedim de," diyor. 1 5 Aral ık'ta 1 0 1 yaşını kutlayan Oscar Niemeyer ömrü boyunca komünist olması na ve sosyal eşitlik konusunda parti çizgisini takip


20

ARKiTE R A M i MA R L I K ALMANAGI

Aralık 2008

etmesine rağmen eleştirmenler onun anıtsal başkenti Brasilia'yı günlük yaşa­ mın ihtiyaçların ı karşılamaktan çok uzak buluyorlar. Şimdi belli ki Niemeyer de aynı şekilde düşünüyor: " B rasi lia'yı tek­ rar baştan başa planiayabilecek olsam, ilave konut bloklar ı , okullar, mağazalar olurdu ve bütün otomobilleriyle o geniş caddeler olmadan yapard ı m . i nsanlar her yere yü rüyebilird i , " diye anlatıyor Rauterberg 'e. Günümüz m imarlarından hiçbiri, şeh ir plancı ları nın dü nyayı olduğu gibi ele alıp ona yeni baştan bir form vermeyi düşünmemeleri gerektiğini bel irten Rem Koolhaas kadar sosyal konu ları göz ard ı ettiği içi n küçümsenmemiştir. Ancak, " M i marlığı Konuşmak"ta " bı ra­ kınız yapsınlar" çıkarımı gibi çok farklı bir hava estirse de iddiaları nda samimi olup olmadığını ancak zaman göste­ recek. Piyasa güçlerine oynadığı için kı nanan Koolhaas, " Bugünlerde her şeyin kararı halen sahip olduğumuz son ideoloji tarafından veriliyor; piyasa ide­ oloj isi , " diyor. " 1 5 yıl önce mi marların müşterilerinin kamu olduğu tartışmasız kabul edilirdi, yani kamu yararını gö­ zeti rlerdi. Bu durum geriledikçe, aynı zamanda m i marlığın bu sosyal boyutu da neredeyse kayboldu . . . J . J . P. Oud'un yapmayı başardığı olağanüstü [konut] yapılarını düşünün. Sadece bi rkaç cep­ he tasarlamad ı , aynı zamanda bir yerde gereken kaç tane okulu, kil iseyi ve ma­ ğazayı da sundu." Başarı l ı söyleşi ler okumak merak uyandıran bir kon uşmaya gizl ice kulak m isafiri olmanın verdiği yasak -ama tatlı- heyecanı sunuyor, benzer şekilde ünlü kişilerin kitapların ı okumanın sanki başka biri nin maillerini açm ışcasına teh likeden doğan heyecanı vermesi gibi. M imarlar konuşmaya devam ettikçe, biz dinlemeye devam edeceğiz, çünkü ke­ li melerle çizdikleri i l k kavramlar her şey söylendi kten ve yapı ldıktan sonra ger­ çeğe dönüştürdükleri yapının ilk izleridir.

E mek Otel leri 'nin Hazi n Oyküsü Tarih: 1 9 Aralık YAZAN: BURCU KARABAŞ Emekli Sand ı ğ ı ' n ı n 1 960 ' 1 ı yılların başında Emek inşaat AŞ'ye yaptırdığı ve " Emek

Otelleri" adıyla anılan yedi otel, bi rkaç yıldır mimarl ık camiası nı ve kent gün­ demini meşgul ediyor. Modern Türk m imarlığının önemli eserlerini aralarında bulunduran istanbul 'daki H ilton, Büyük Tarabya ve Maçka Otelleri, Bursa Çelik Palas, Ankara Stad, Büyük Ankara ve izmi r'deki Büyük Efes Otel leri , özel iş­ letmelere 1 5 veya 30 yıllığına devred il­ rnek amacıyla geçtiğimiz yıl larda satışa çıkarı ldı. Emekli Sand ı ğ ı ' na yılda 30 mi lyon Dolar gelir getirmesi öngörülen bu devir işlemleri sırasında, oteller için hazırlanan yen ileme proj elerinin bazıları ödenek yetersizliği nedeniyle bir süre askıda kaldı, bazıları ise Anıtlar Yüksek Kurulu 'ndan izin alı namadığı için ger­ çekleştirilemed i . Ayrıca, bu yenileme proj eleri, otelierin Türkiye modern m i ­ marlık tari h i açısından taşıdı kları değer nedeniyle oldukça eleştiri ldi. Emek Otel leri arasında bul unan H i lton ve Büyük Tarabya Otelleri, şu sıralarda yı­ kılmakta olan El madağ'daki Divan Oteli ile birlikte Türkiye'nin 5 yıldızlı ilk üç ote l i olma özelliğini taşıyor. Türkiye'nin modern mimarl ı k tari hinde önemli birer yeri olan ve açıldıkları dönemlerde kent yaşam ının simgesi haline gelmiş bu otellerin, bugün hala bu özell ikleri taşı­ yıp taşımad ığı ise tartışı labilir.

Büyük Tarabya Oteli Emekli Sand ığı tarafından Emek i nşaat ve işletme AŞ'ye yaptırılan Büyük Tarabya Oteli, 1 954 yılında ya­ nan Tarihi Tokatlıyan Oteli'nin arazisine inşa edildi. M imar Kadri Erdoğan ' ı n tasarladığı yapı , 1 964 yılında hizmete açıldı. Bu tarihten itibaren istanbu l ' u n cem iyet hayatında önemli bir yer edinen Tarabya Otel i , Yeşilçam filmlerinin de başta gelen mekanlarından biri oldu. istanbul H ilton ve Divan Otelleri'nin ard ından Türkiye'nin üçüncü 5 yıldızlı oteli olan Tarabya Oteli, S O ' l i yıllarda özelleştirmenin gü ndeme gelmesiyle özel sektöre devredilmesi planlanan Emek Otel leri' nden bi riydi . Bu kararın verilmesinin ardından bekleme sürecine giren devir projesi nedeniyle, hizmet kalitesi düşen, gerekli bakımları yapıl­ mayan ve yarı kapasiteyle çal ışan oteller zarar etmeye başladı . Gerek dış mekan , gerekse d e iç mekan düzenlemesiyle 70'1i yılların tipik

özelli klerini sergileyen ve birçok filme ev sahipliği yapan Tarabya Oteli, 2002 yılında M illenium & Copthorne Oteller G rubu tarafından işletilmeye başlandı ve ard ından tadilat için bir süreliğine kapatıldı. Ancak ödenek yetersizliği nedeniyle Emekli Sandı ğ ı ' n ı n tadilatı bitiremedi ve oteli işletmeye açamad ı . Sonuçta, Tarabya Otel i ' n i n satıl masına karar verildi. 3 1 Ocak 2006'da Özelleştirme idaresi Başkanlığı tarafın­ dan satışa çı karı lan otel, yaklaşık 1 43 mi lyon Dolar'a Bayraktarlar Holding tarafından satın alındı. Ödemeyi aşama­ lar halinde gerçekleştireceği belirtilen holding, araziye otel veya rezidans inşa etmeyi planl ıyor. Tarabya Oteli ise şu anda çürü meye terkedilmiş du rumda.

istanbul Hilton Oteli i nşa edilen ilk Emek Oteli olan H ilton Otel i , istanbul'un ilk önemli uluslararası oteli olma özelliğini taşıyor. Mimarları Sedad Hakkı Eldem, Harndi Şensoy ve Metin Hepgüler olan binanın tasarımı, Skidmore & Owings and Merrili (SOM) M imarl ık Ofisi ' ne ait. Projenin yerel danışmanı olan Sedad Hakkı Eldem ' i n tasanma olan katkısı b u g ü n halen tar­ tışmalı olarak nitelense de, " uçan hal ı " figüründen esinlenilen ana giriş saça­ ğının tasarımı, onun tarafından yapılmış. Enternasyonel Stil etkilerinin görüldüğü blok, Türkiye mi marlığının gelişmesi n­ de önemli bir rol oynadı. Eldem ' i n otel için ayrıca önerdiği ek oda, otopark, mağazalar ve ofis bloğu proj eleri baş­ lang ıçta inşa edilmed i . 1 984 yılında ise ek odaları n , şadı rvan ın ve oditoryumun inşaatına başlandı. 2005 yılında gerçekleşti rilen özelleş­ tirme ihalesinde, istanbul H ilton 255 m i lyon Dolar'a Doğan G rubu bünye­ sindeki Ortadoğu Otomotiv AŞ'ye dev­ redildi. Arazi üzerine al ışveriş merkezi ve rezidans i nşa etmek isteyen Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ayd ın Doğan, alanın An ıtlar Yüksek Kurulu tarafından sit alanı i lan edil mesiyle bu projesinden vazgeçmek zorunda kaldı. Doğan 'ın alana 3 milyar Dolar'lık bir yatırımla inşa etmek istediği dev alış­ veriş merkezi ve rezidans projesi, Şişli Beled iyesi 'nin plan tadilatıyla mü mkün hale getiri lmesine rağmen, kurul engel i­ ne takılmışt ı . Kurulun itirazının ardından


Aralık 2008

ARKiTERA MiMARLIK ALMANAGI

21

Ankara Stad Oteli

plan tadilatının, Mayıs 2008'de topla­ nan Şişli Belediye Meclisi' nde de rafa kaldırılmasında ve istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ( i B B) tekrar gönderilme­ mesi kararı nın alı nmasında vatandaşla­ rın itirazı da önemli rol oynadı .

Maçka Oteli 1 973 yılında San l ı M imarl ık tarafından tasarlanan Maçka Oteli, müellifi mimar Yı lmaz Sanlı 'ya herhangi bir açıklama yapılmadan yıkıldı. Radisson SAS, yeni bir otel inşa etmek amacıyla araziyi devraldı ancak bu plan henüz hayata geçi rilemed i .

BüyükAnkara Oteli isviçreli M imar Marc Saugey ile Y. Mimar Yüksel Okan'ın eseri olan Büyük Ankara Oteli, " tasarlandığı 1 960'1ı yılla­ rın dönem özelliklerini taşıyan, 'organik m i mari' ve uluslararası modernizmin n itelikli bir örneği " olarak niteleniyor.1 Kentin en önemli bulvarlarından biri olan Atatürk Bulvan ' nda yer alan ve bulvar üzerindeki yüksek yapı laşmanın ilk örneklerinden biri olan otel, aynı zamanda Ankara için bir simge olma özelliği taşıyor. 180 oda ile 3 1 6 yatak kapasite sağlamak üzere tasarlanan 1 4 oda katı, restoran, gece kulübü, balo salonları , çay salonu , lobi, yüzme havu­ zu ve açı k m utfak olarak düzenlenen bir restoran ın bulunduğu yapıda, tüm katlar tamamen mekanik havalandırmalı olarak tasarlanm ı ş ve otelin mobilyaları Ankara Marangoz Okulu öğrencileri tarafından yapılmış. 1 966 yılından itibaren 20 yıl süreyle başkentin tek beş yıldızlı oteli olan

Büyük Ankara, Emekli Sandığı tara­ fından Çelikler inşaat' a devredildikten sonra, özelleştirmeden gelir elde etme projesi kapsamında Emekli Sandığı ta­ rafından önce Millenium and Copthorne Oteller G rubu'na kiralandı . Önemli top­ lantı ve kutlarnalara yıllarca ev sahipliği yapan, bir zamanların siyaset kulisi olan ve hatta bir romana adı n ı veren2 otelin özgün mimarisi, yenileme amacıyla değiştirilmeye başlandı. Adı M ilenyum Hotel Ankara olarak değiştirilmesi planlanan otel için Yazgan Tasarı m Mimarlık A . E . Ltd. ve Gensler London tarafından hazırlanan yenileme projesi uygulanmad ı . Çelikler inşaat tarafından Gökhan Turgut M imarl ı k inş. Yapı Proje Ticaret Ltd. Şti.'ye yaptırılan proje ise, " tadilat" adıyla tanımlanan ve meslek odala­ rından gizlenerek yürütülen uygulama sı rasında T M M O B M imarlar Odası Ankara Şubesi 'nin tepkisiyle karşılaştı . Uygulanan değişikl iklerle binanın özgün kimliğini yitireceği endişesi taşıyan M imarlar Odası Ankara Şubesi 'nin açtığı dava, çalışmaların durduru lma­ sıyla sonuçlandı ve mahkeme kararında taşınmaz bir kültür varlığı olarak tescil edilmesi gerektiği belirtilen Büyük Ankara Oteli'nde sürdürülmekte olan inşaat mühürlendi. M imarlar Odası Ankara Şubesi'nden alınan bilgiye göre, inşaatın kaçak olarak devam etmesine göz yuman belediye hakkında suç duyurusunda bu­ lunuldu. Hukuki süreç devam ederken, karar çı kmasına rağmen binanın hala tescil edilmemiş olması da dikkat çeken bir diğer nokta.

Tasarı m ı , Doğan Tekeli, Sami Sisa, Metin Hepgüler M imarlık Kollektif Şirketi 'ne (SiTE) ait olan Ankara Stad Oteli projesi, düzen lenen yarışmada birincilik ödülünü aldı ve 1 970 yılında inşaatı tamamlandı. Emek Otelleri'nin yenilenmesi ve modernizasyonu kapsa­ m ı nda 30 yıllık süreyle Radisson SAS Otelleri'ne verilen Ankara Stad Otel i ' n i n bünyesinde barı ndırdığı restoran, si­ nema, çarşı ve yeraltı garajına, yapılan yenileme çalışmalarıyla konuk ve toplan­ tı odaları ile bir i ş merkezi de eklendi. Ödenek yetersizliği ve gerekli karar­ ların çıkarılmaması nedeniyle bir süre açı lışı ertelenen otelin diğer özelli kleri arasında, inşaatın 1 970 yılı fiyatlarına göre 20 milyon TL'ye malolması ve bina­ da hiç ithal malzeme kullan ılmamış ol­ ması bulunuyor. Otel, şu anda Radisson SAS Ankara olarak hizmet veriyor.

Çelik Palas (Bursa) i haleyle satışa çıkarılan bir diğer Emekli Sandığı oteli olan Bursa'daki Çelik Palas, 2007 yılında 38,9 milyon Dolar'a M S N Yapı 'ya satıldı. Atatürk ' ün " Bursa'ya yaraşı r bir otel yapılması" is­ teğiyle yine italyan asıllı m imar G i u lio Mongeri ve onun yard ı mcısı H üsnü Tümer'e, masrafları nın da önemli bir kıs­ mını kendisi ödeyerek yaptırdığı Çelik Palas, mimari özellikleri ile tarihi bir anıt olma özelliğini taşıyord u . Otel için yeni-


22

A R K iTERA M i MARLIK ALMANAGI

Aralık 2008

leme, renovasyon ve iç m imari düzen­ lemeyi kapsayan bir proje, Tabanlıoğlu M imarlık tarafı ndan hazırland ı .

Büyük Efes Oteli (izmir) 1 950'1i yıllarda tasarımına mimar Pau l Bonatz tarafı ndan başlanan Büyük Efes Oteli, daha sonra mimar Fatin Uran tarafından tekrar ele alındı ve tamam­ landı ktan sonra 1 964 y ı l ı nda açıldı. Yeni lenmesine karar verildikten sonra ise, yeni m i mari projesi 2003 yılında Has M i marlık ve ABD'li m imarlık ofisi nbbj tarafı ndan hazırlandı. Daha sonra ise Özelleştirme idaresi tarafından ihaleye çıkarılan izmir Büyük Efes Oteli , 2005 yılında 1 2 1 ,5 milyon Dolar'a Tahincioğ l u - N ida-MV Ortak G i rişim Grubu'na satıldı. Diğer Emek Otelleri gibi , dönemin mimarisin i yansıtan ve bu­ lunduğu kentin simgelerinden biri haline gelmiş olan otel, Swissotel G rand Efes izmir ad ıyla N isan 2008'de yenilenmiş olarak hizmete açı ldı. 1 Metin Sözen ( 1 984) Cumhuriyet Dönemi Türk Mimarlığı, TC iş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, s. 280 2 Remzi Şahin, "Ankara Oteli - Siyasal Roman" (Ankara, tarihsiz basım)

Tarihi Maksem "Taksim Cumhuriyet Galerisi"ne Dönüştürüldü Tarih: 19 Aralık, istanbul Büyükşehir Belediyesi Yıllardır köhne görüntüsüyle kurtarılmayı bekleyen Taksim Maksemi, istan bul Büyükşehir Belediyesi tarafı ndan res­ tore edilerek Taksim Cumh uriyet Sanat Galerisi ' ne dönüştürüldü. Onarım ı n ard ı ndan estetiğiyle göz kamaştıran galeri 20 Aral ı k Cu martesi günü açılıyor. Taksim Maksemi 'nde (Tari h i Su Deposu) i stanbul Büyükşehir Beled iye Başkanı Kadir Topbaş'ın ta­ l i matlyla ve Kü ltür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurul u ' n u n onayıyla başlatılan restorasyon çalı şmaları tamamlan d ı . Yı llard ı r köhne görüntüsüyle kurtarılmayı bekleyen bin metrekarelik maskem, restore edilerek Taksi m Cumhuriyet Sanat Galerisi'ne dönüştürüldü. Yen i haliyle göz kamaştıran 277 y ı l l ı k mas­ kem, 20 Aralı k Cu martesi günü " Sine-i M i l let Sergisi" ile hizmete açılıyor.

Taksi m Cumhuriyet M üzesi'nde düzen­ lenecek ilk sergi olan Sine-i Millet ' i n teması Cumhuriyet ' i n 85. yılında Türk Millet ' i n i n 1 00 yılı aşan yakın dönem seçi m deneyimlerinden oluşuyor. Sergi ' 1 840 'dan 1 950'ye seçim serüven i ' , 'Türk Kad ı n ı n ı n Seçen ve Seçilen Olarak Portresi ' , ' Seçimle Gülmenin Görsel Tari h i ' ve 'Cumhu riyet ' i n Kültür Değerlerini Seçiyoruz' başl ıklı dört ana bölümden oluşuyor.

Taksim Maksemi Hakkında ... istiklal Caddesi ve Taksim Caddes i ' n i n birleştiği yerde bulunan su maskeminin i nşasına l l l . Ahmed döneminde, Boğaziçi kıyı yerleşimle­ rinin su sorununu çözmek amacıyla başland ı , i nşaat 1. Mahmud döneminde de devam etti ve 1 73 1 yılı nda Taksim Suyu Tesisleri'yle birlikte tamamland ı . S uyun şehre dağıtıldığı yer olan Taksim Maksemi, sekiz köşeli küfeki taşından bir gövdeye ve yine piramidal, sekiz kö­ şeli bir çatıya sahip. Maksernin yuvarlak kemerli giriş kapısı n ı n üstünde de 1 732 tarihli üç beyitlik kitabesi bulunuyor. Bu kapının üzeri nde yay kemerli pencere ve iki yanı nda klasik Türk üslubunda kuş evleri yer alıyor. Maksernin Harbiye yön ünde yüründüğünde görülen duvar da (Taksim Haznesi) geçmişte herhangi bir sebeple makseme gelen suyun ke­ silmesi halinde depodan su sağlanmak amacıyla yapıldı. ilk yapıldığında dere sularının küçük bağlamalada suları kabartı lıyor ve içi sırlı künklerle şehre ulaştırıl ıyord u . 25 kilometre uzu nluğun­ daki bu hat 1. Sultan Mahmut Kemerleri üzerinden Derbent, Maslak, Ayazağa, Zincirlikuyu, Mecidiyeköy, Şişli 'den Harbiye'deki Maksem'e, oradan da Taksi m'deki su deposuna ulaşıyor, su oradan şehre dağ ıtılıyordu .

Urla - Çeşme - Karaburun Yarımadası'nın Vizyonu Hazır, Sıra Geleceğe Aktarmakta Tarih: 22 Aralık

YAZAN: BURCU KARABAŞ izmir Büyükşehir Belediyesi tarafı ndan dü­ zenlenen ve Kasım 2008'de sonuçlanan

U rla - Çeşme - Karabu run Yarı madası Ulusal Fikir Yarışması ' n ı n kolokyum u , 20 Aralık'ta izmir Enternasyonel Fuarı 'nda jü ri üyeleri, teknik danışman­ lar, yarışmacılar ve diğer d inleyici lerin kat ı l ı m ıyla gerçekleştirildi. Yarımadanı n doğal ve kültürel değerlerini bütüncül bir yaklaşımla korumak ve bölgenin potansiyel değerlerini ortaya çı karmak amacını taşıyan, 20 projen i n katıldığı yarışmanın kolokyumunda da, bu po­ tansiyelin önemi ile halk ve yönetimlerin farkındal ığının arttırılmasının gerekl iliği­ ne değ i n ildi. Toplantının başlangıcında bir açı lış konuşması yapan izmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun vekili Yusuf Ali Karaman, düzenlenen bu yarışma sayesinde görev yapan ve gelecekte görev başına gelecek olan yöneticilerin , artık bölgeyle ilgili bir yol haritasına sahi p olduğunu bel irtti ve katılımcılara " Sizlerin bu fikirlerinizi, yö­ neticiler geliştirecek ve takip edecek," dedi . Yarışma alanında üzüm bağları n ı n da oldukça ö n e m l i rol oynad ı ğ ı n ı söyle­ yen Karaman, teslim edilen projelerde bitki çeşitl iliğinin tam anlamıyla ele al ı n ­ madığı gözlemiyle sözlerine son verd i . Kolokyumun, yarışmanın çök önemli bir aşaması olduğunu vurgulayarak tartışmayı açan kolokyum yöneticisi Sezai Göksu, sözü J üri Başkanı Doç. Dr. Semahat Özdemir'e bırakt ı . "6 ay süren bu zorl u ve heyecanlı süreç, bizim için umut vericiydi . En ağır yükü ise, toplam 1 50 - 1 60 kişilik katılımcı grubun taşıdığına i nanıyoru m," d iyen Özdemir, teslim edilen 20 nitelikli projenin tam anlam ıyla bitirii miş olma­ sının da ayrıca önem taşıd ı ğ ı n ı n altını çizdi. Yarımadan ı n konumu nedeniyle önce izmir ve Ege Bölgesi, ardından da tüm Türkiye ve hatta dünya için bu ya­ rışmanın çok önemli olduğ u n u söyleyen Özdemir, " B u önemi farkında olmayan­ lara hatırlatmak, yarışman ı n amaçların­ dan biriydi," dedi ve ekledi: " Farkındalık, bu ve benzeri ad ı mlarla oluşacak. Eğer bu adımlar atılmazsa, kirlettiğimiz diğer doğal değerler gibi bu yarımadayı da kaybedebili riz." Katılımcı gruplardan biri n i n dile ge­ tirdiği "Artık bu yarımadanın en az 1 50 gönüll üsü var" sloganından çok etki­ lendiğini söyleyen Özdemir, yarışmada


Aralık 2008

paylaşılan fikir ve kaygı ların gelecekteki kuşaklara farkındalık aşılayacağ ı n ı umduğunu beli rtti. PaHaların çeşitli ortamlarda sergilenmesi ve insanlara bu vizyonun anlatılması için sürecin devam ettirilmesi gerektiğini de sözlerine ekleyen Özdemir, bu çalışmaların yapı lmasına izmir Büyükşehir Belediyesi 'nin de sıcak baktığını söyledi. Yarışma sürecinde dikkati çekmesi gereken bir diğer önemli noktanın, mi­ mar, şehir plancısı, peyzaj mimarı ve ziraat mühendisi gibi farklı disiplini ere mensup kişileri bir araya getirmesi oldu­ ğuna değinen Özdemir, başlangıçta bu birlikte çalışma zorunluluğunun katılımcı sayısını azaltıp azaltmayacağı konusun­ da jüri ekibinin endişelendiğini, fakat sonradan bunun başarıldığını görmenin çok m utluluk verici olduğunu açıklad ı . Bu bağlamda t ü m katılımcılara teşekkür eden Özdemir, konuşmasının devamı n ­ da değerlendi rme sürecini özetledi. Teslim edilen projelerin nitel ikli olduğunu söyleyen Jü ri Başkanı, "Yarışmalara katılım ve sunum konusun­ da gittikçe deneyim kazanıyoruz, bunu görmek çok güzel. Ayrıca, raporların neredeyse paHalardan daha fazla önem taşıdığı bu yarışmada, katılımcıların başarılı raporları nı da keyifle okuduk," dedi ve ekled i : " Belediye soru mluları ve jüri ekibi olarak süreci büyük bir sa­ mimiyetle yü rütmeye çalıştık. Ancak bir derneğin internet ortamında jüri üyele­ rini rencide edecek tavırlar serg ilernesi beni çok üzdü. Halbuki el ele vermemiz gerekiyor." Değerlendirmeye başlamadan önce şartnarnede beli rtilen ana kriterlerin projelerde yeri ne getirilip geti rilmediğini

!!! 5. !!.

O•

"' ..

� gı a

:· �

3

kontrol ettiklerini söyleyen Özdemir, şartnameye küçük aykırılıklar gösteren projelerin elenmediğini söyledi ve bunun nedenini, aykırılıkların bir diğer projeye karşı herhangi bir avantaj sağla­ madığı nı saptamaları olarak açıkladı. "Jüri üyeleri farklı disipliniere mensup olduğu için herkesin kendi birincisi vard ı , bu yüzden dereceye girecek pro­ jeleri puanlama yöntemiyle belirlemeye karar verdik. Sonuçta ise, tüm üyelerin fikir birliği yaparak yüksek puan verdiği 4 proje öne çıktı," diyen Özdemir, son aşamada ise 2 proje arasında tekrar bir puanlama yaparak birinciyi belirledik­ lerini anlattı. Özdemir, benzer yarışma­ ların daha yoğun katılımlarla tekrarlan­ ması dileğini dinleyicilerle payiaşarak kon uşmasını noktaladı . Jü ri Başkanı Semahat Özdem ir'in yaptığı bu kapsamlı kon uşman ı n , yönel­ tilmesi muhtemel birçok soruyu cevap­ ladığını söyleyen Sezai Göksu, yaklaşık 2 saat boyunca sözlü ve yazılı soruların sorulduğu ve katkıların dinlendiği kolok­ yumu, " Kişisel soruları maalesef cevap­ landıramayacağ ız. Çünkü amacımız sa­ dece yarışma sonuçlarını demokratik bir ortamda tartışmak," sözleriyle başlattı. ilk soruyu , mansiyon alan ekiplerden birinin temsilcisi Ömer Gülkal yöneltti. Öncelikle jüri üyelerine teşekkür eden ve kararlarına sayg ı l ı oldukları nı beli rten Gülkal, çok önemli olduğu vurgulanan raporlarda rumuz kullanılmadan kaynak gösterilmesinin yarışmalar yönetmeli­ ğine aykırı olduğunu düşündüğünü, ek olarak da birkaç günün raporların de­ taylı okunabilmesi için yeterli bir zaman olamayacağ ını söyledi. Yarışmanın, imar mevzuatında nerede konu mland ığını ve

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

23

var olan çevre düzeni planına karşı bir argüman geliştirme amacı taşıyıp taşı ­ madığını da soran Gülkal, s o n olarak " Puanlama yapılmasına rağmen mansi­ yonlar neden derecelendirilmedi, merak ediyorum , " dedi. Jüri Başkanı Özdemir, raporlarda açıkça belirtilen kaynakların kendinden çok emin ve sami mi olan jüri üyelerini etki lemeyeceği n i düşündüklerini ve dip­ notları rumuzlandırmayı komik bulduk­ ları için bu yolu seçtiklerini söyledi ve ekledi: " B u konuyu biz de çok tartıştık, ancak sonuçta 'Yarışmacılar kaynakla­ rını açıkça yazsın ki, ne zenginlikte bir veri kaynağ ının kullanıldığını anlayalı m ' dedik." Gülkal ' ı n imar mevzuatıyla ilgili so­ rusuna ise " B u yarışma imar mevzuatı içinde hiçbir yerde konu mlanm ıyor ve yürürlükte olan planlarla ilişkili değil , " diyen Özdemir, mevcut planların deği­ şebileceğini, fakat yarışmanın amacının yarımadada kalıcı bir farkındalık yarat­ mak olduğunun altını çizdi . Özdemir, şartname ve değerlendirme sürecinde de imar mevzuatına herhangi bir refe­ ranslarının olmad ı ğ ı n ı sözlerine ekledi . Raporların her satırını dikkatle oku­ dukları nı söylemenin tabii ki doğru ol­ mayacağ ı n ı , fakat tam iki gün boyunca jüri üyeleri nin tüm raporları baştan sona okuduğunu söyleyen Özdemir, derece­ lendirme esasları nın ise şartnameden kaynakland ı ğ ı n ı söyledi ve " Bence mansiyonların derecelendirmesi çok da önemli değil. Tabii bu konuda farklı düşünüyor olabiliriz," dedi. Mansiyon ödülüne layık görülen bir diğer ekip temsilcisi Mehmet Nazım Özer ise, jüriye yönelteceği eleştirinin usul yönünden olacağ ı n ı söyleyerek sözlerine başladı . " Bir sonuca varabii­ rnek için iki gün oldukça kısa bir süre. Uluslararası bir yarışmada jüri ekibinin 30 gün boyunca değerlendirme yaptı­ ğını okum uştum . Ancak buna rağmen elimize geçen jüri raporu oldukça detaylıyd ı , " diyen Özer, ayrıca yapıl­ ması gereken analizler için bir çerçeve oluşturulmayarak bu konunun yarışma­ cılara bırakılmasının büyük bir haksızlık yarattığını söyledi ve ekledi: " Eğer bir bölgede yarışma düzenleniyorsa, o bölgede yaşamış olan katılı mcılar her zaman daha avantajlıdır." Özer ayrıca,


24

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Aralık 2008

şehi r içi ve dışı ndan gelecek projelere teslim tarihi için farklı günler belirlenmiş olmasını da eleşti rd i . Katılımcının raporu ayrıntılı bulmasına sevi ndiğini belirten Semahat Özdemir, tüm değerlendirmeni n deği l , sadece raporların okunmasın ı n iki gün sürdüğü­ nü söyledi. Çeşmeli olan yarışmacıların diğerlerine göre daha avantajlı ol ması konusunda da " B u her yarışmada müm­ kün. Yarışmacıların eşit şartlarda olması maalesef mümkün deği l , " dedi. Bu ne­ denle tüm yarışmacı ekiplerin kendi ini­ siyatifleri doğrultusunda çalışmaları ve veri kaynaklarına bu şekilde ulaşmala­ rının doğru olacağına karar verdiklerini de ekled i . ilk üç proje arasında sadece izmir'den değil, istanbul ve Ankara'dan katılan ekiplerin bulunmasının da bu kararı destekleyen bir sonuç n itel iğinde olduğunu vurgulayan Özdemir, teslim saatini ise her yarışmada bazı sorunlar yarattığ ı için esas almad ıkların ı söyledi. Mansiyon alan ekiplerden birinin üye­ si Mete Başar Baypı nar ise, söz alarak bölgesel planlama, m i marl ı k ve peyzaj mimarlığı alanlarında çal ışma fırsatı bul­ dukları bu yarışmanı n önemine değind i . Katılı mcılar arasında söz konusu olan dezavantaj ın farkında olduklarını, ancak katılımcılara sayısal harita temin edilme­ mesi ve rapordaki kaynakların rumuzsuz olarak kabul edilmesini sakıncalı bul­ duğunu söyledi. Sadece bu yarışmada değil, her yarışmada katılımcılar ara­ sı ndaki farkl ı l ıkları azaltmak amacıyla çalışı lması gerektiğini belirten Baypınar, jüriye " M evcut planları esas almay ı ter­ cih ettik, ancak bu planlar yeterli değ ildi. Her ne kadar bir fikir yarışması da olsa, mevcut planlara ne kadar uyul ması ge­ rektiği daha açık bir şekilde vurgulan­ mal ıyd ı , " eleştirisini yöneltti. Özdemir, cevap olarak yarışmacıların fikirlerini mevcut planları referans alarak değerlendirmed ikleri n i , gelecek fikirle­ rin özgür nitelikte olmasını istediklerini söyledi. " Bi raz önce de söylediğim gibi, tüm mevcut planlar değ işebi lir," diyen Özdemir, önemli olanın güzel fikirler çı kması olduğunu vurgulad ı . J ü r i üyelerinin tümünün, elenen pro­ jelerde dahi çok değerli bilgiler olduğu ve tüm projelerin gelecekte bir vizyon oluştu rulması için kullan ılması gerektiğ i konusunda hemfikir olduğu dikkat çekti.

Daha sonra söz alan inşaat mühendi­ si i smet Alem Gürsoy, derece almayan eserlerin sergilenmesinin de zaten pro­ jelere verilen önemin bir kanıtı olduğunu belirtti ve " körfez" kavramının da en az "yarımada" kadar önemli olduğuna ve yarışmada körfezin de ele alınması gerektiğine i lişkin düşünceleri ni dile getirdi. Mete Başar Baypınar' ı n ekip arka­ daşlarından Azime Tezer de, söz alarak yarışma süreci boyunca keyifle çalı ştık­ ları nı belirttti ve yarışma sonunda ortaya çı kması gereken "son ürün" hakkında önerilerde bulundu. Tezer'in, yarımada­ nın geleceğine yönelik hazırlanacak ve içeriği jüri ile katılımcı grupların önemli buldukları noktalardan oluşturulacak bir özetin kitapçık haline getirilmesi hal i nde bu vizyonun geleceğe taşı nabileceği önerisi n i , Semahat Özdemir " Buna, izmir Büyükşehir Belediyesi de sıcak bakıyor," şeklinde yanıtlad ı . izmir Büyükşehir Beled iyesi adına yarışmada teknik danışman olarak görev alan ve kolokyumda bulunan i mar ve Şehireilik Daire Başkanı Fügen Selvitopu, Aziz Kocaoğlu'nun ilk üç pro­ jenin raporlarını bizzat okuduğunu ve tüm raporları özetlemeden, olduğu gibi yayın lamak istediğini ekledi. Basılan bu kitapçığın ard ından tanıtım amaçlı yerel toplantıların yapıiabdeceğ ini de söyledi. Dan ışman J ü ri Üyesi Oktay Ekinci, "Bu yarışma, belediyenin yarımadaya sa­ hip çıkma isteği doğrultusunda düzen­ lendi . Ancak görüyorum ki, tartıştığımız şeyler fikre değ i l , sadece yarışmanın tekn ik detaylarına yönelik. Bu nedenle belediyeye bir sorumluluk düşüyor," d iyerek başlad ığı sözlerine, yarışma son ucunun bakanlı klar ve belediye tara­ fından ol uşturulan ve izmir'in geleceğini belirleyen mevcut planlara yol gösterici nitelik taşıması gerektiğini vurgu layarak devam etti. Bu önemli noktanın atian­ ması halinde U rla - Çeşme - Karaburun Ulusal Fikir Yarışması ' n ı n da "güzel bir yarışma" olarak tarihe karışacağ ı n ı söyleyen Ekinci, bu vizyonun karar yetkisine sahip tüm kam u kurul uşla­ rına aktarı lması ve izmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi' nde de bu kararın alı nması gerektiğini belirtti. Söz alan T M M O B Şehir Planciları Odası izmir Şubesi Başkanı Tolga Çili ngir, Oda

olarak yarışmayı destekledi klerini, Oktay Eki nci'nin yaklaşımının iyi niyetli olduğunu ancak 1 / 1 00.000 ölçekli bir plana bu projelerin ne derece müdaha­ le edebileceğinin tartışılması gerektiğini söyledi ve ekledi: "Ayrıca beled iye sınırlı bir yetkiye sahip, bu da u n utulmamal ı . " Jüri üyelerinden Doç. Dr. Renan Funda Barbaros ise, " Bir ekonomist olarak, başlang ıçta bu kadar çeşitli disiplin lerden gelen jüri üyelerinin düşüncelerini paylaşacakları ortam konusunda kaygı l ıyd ı m . Ancak bunun olabil eceğini gördüm . Oktay Ekinci 'nin fiki rleri konusunda ise Tolga Çil ingir'e katıl ıyorum , sanırım bu erken bir bekleyiş olur," dedi. Sezai Göksu, oldukça öğretici bulduğu bu yarışman ı n çok önem taşıdığını belirtti ve ekledi: " izmir Büyükşehir Belediyesi öyle bir alanı yarışmaya açtı ki, bu yapıl­ mış bir hakarete cevap niteliği taşıyor. Türk planlama tari hi nde sadece per­ gelle çizilerek sınırianan bu alan ı n çok daha fazlasını barı ndırdığı gösterilmiş oldu." Göksu 'nun bu sözlerle kapattığ ı ko­ lokyumun ardı ndan ödül töreni yapıldı. Törenin ardı ndan gerçekleştirilen kok­ teyl le etkinlik sona erd i . Yarışmaya katılan projeler, izmir Enternasyonel Fuarı 1A Salon u'nda 3 1 Aralık'a kadar sergilen meye devam edecek.

Topbaş, Yeniden Aday Tarih: 22 Aralık, Cumhuriyet AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, i stanbu l ve Kocaeli Büyükşehir Belediyeleri ' n i n başkan adaylarını açıklad ı . AKP, yerel seçimle­ re mevcut başkanlarla girecek . istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kad ir Topbaş ve Kocaeli Beled iye Başkanı i brahi m Karaosmanoğl u AKP'nin yerel seçimlerdeki adayları. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin i stanbul il Başkanlığı'nda yaptığı kon uşmada, AKP istanbul ve Kocaeli Büyükşehir belediye başkan adayların ı açıklad ı . Buna göre, istanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı yeniden Kadir Topbaş , Kocaeli Belediye Başkan Adayı da yeniden i brahi m Karaosmanoğ l u


Aralık 2008

oldu. Başbakan Erdoğan, en geç 1 5 Ocak'a kadar tüm adayların açıklanaca­ ğ ı n ı sözlerine ekledi. Başbakan Erdoğan, önümüzdeki gün lerde de kalan 1 1 büyükşehir bele­ diye başkan adayını açı klayacaklarını bildirdi . Kamuoyu araştı rmalarını tek­ rardan değerlendirmeye alacakların ı ve bunların sonucuna göre önümüzdeki hafta diğer adayları açıklayacaklarını bel irten Erdoğan, bu arada iyi belediye başkan adaylarından yeniden göreve devam edecekleri açıklayacakları n ı , değerlendirmesi devam eden leri d e tekrar analize alarak isabet yüzdelerin i artırmak istediklerini söyledi . Başbakan Erdoğan, futbol oynad ı ğ ı n ı dönemde hocasının " Sahaya 1 1 kişi sürüyorum. Kadrom 25 kişi. Ben 1 2 kişiyi seçemem. Kendime göre takdir kullanarak 11 kişiyi seçiyorum," dediğini hatırlatarak, şunları kaydetti: "Siyaset sadece belediye başkanı, be­ lediye meclis üyesi, il genel meclis üye­ si ya da mil letvekili ol mak değ i l . Siyaset aynı zamanda teşkilatımız kademeleri içinde yer almaktır. Birçok yerde, bir­ çok arkadaşımızın müracaatları var. Hepsi bizim, değerl i , saygı n . Ama biz bir arkadaşımııda karar kılacağ ız. O zaman diğer arkadaşlar küsüp gitmesin . Diğer arkadaşı m ız küsüp giderse, siya­ seti anlamamak olarak görürüm. Eğer bu arkadaşlar gelip seçim komisyon merkezine derse ki ' Hayırlı olsu n , bana ne düşüyor. Ben ne yapabilirim' o za­ man alkışlanır. "

Eti ler'de Bina Katıetmek Tarih: 2 2 Aralık, Sabah YAZAN: HASAN BÜLENT KAHRAMAN Yolu Etiler'e düşüp Akmerkez 'in önünden geçenler kelimenin tam manasıyla bir heyulayla karşılaşıyor. Şehirle bağ lantı­ mı o yoldan sağ ladığım için başlang ıçta devam eden çal ışmanın ne olduğunu an layamamış, olsa olsa her yıl karşılaş­ tığı m ız bir başka ucubenin hazı rlı kları san m ıştı m . Ucube dediğim şey de Akmerkez binasının tam bir Arap mi ma­ risi izlenimi yaratacak şekilde çok sakil bir estetik anlayışı n ı yansıtan ışıkla "giy­ diri l mesidir." Belki yen i yıla doğru bunu tekrarlayacaklardır, belki kriz d iye bu yıl

vazgeçeceklerdir, onu bilmem ama bu defa karşım ıza çı kan yen i garabet ona rahmet okutuyor. Bu defa akıl almaz bulduğum şey, bir televizyon kanal ı n ı n binan ı n yatay eksende devam eden bütün yapısı n ı kapatacak şekilde, üstünde kendi rekla­ mı bul unan panolarla örtmesi. Hani, ya­ pılan işin bir şıklığı olsa, iş bir tasarı ma ve i nceliğe dayansa belki gene kabul edilmeyecekti ama hiç değilse bu kadar can da yakmayacaktı. Bu haliyle büsbü­ tün batıyor insana. Neresinden tutarak eleştirmeli bu çarpı k yaklaşımı? Parası olanın reklamı­ n ı her yoldan ve her şekilde yapabilme­ sindeki çarpıklık m ı dile getirilmeli, yok­ sa bana göre ondan daha beteri olan şey m i , yani toplu msal yan ı her zaman mevcud iyeti nin ayrılmaz bir parçası olan m imari n i n bu şekilde hiçe sayıl ması m ı?

Mimarlığın Toplumsal Dili Ben işin bu yan ı üstünde durayı m . Daha önce d e çok yazd ı m , çok açı k ve iyi bilinen bir gerçeği: mi marlık ideoloj i k bir şeydir v e kamusal anlam ı n ı artistik anlamı ndan ayırmak olanaksızdır. Bir yapı yapıl ır, yüzlerce yıl ayakta kal ı r ve o yapıya saklanm ı ş olan estetik anlayış, onu tayin eden toplu msal ve kültürel u nsurlar nesilden nesle aktarılır. H içbir yapı salt artistik bir içeriğe sahip ola­ maz. Toplumsal planda estetik üretmenin veya estetiğ i toplumsallaştı rmanın mimariden daha etkin bir yolu bulu nma­ d ı ğ ı n ı da bu raya kaydedeyi m . Üstelik büyük ve kamuya açık yapılar m i marin i n sınırlarını aşar v e şehi reiliğin bir parçası olarak biçimlenir. Oradan hareketle de belirli bir kentte yaşayan i nsanı n bilinci­ ni de bilinçdışını da etkiler.

işlevselcilik Sonrası Kentleşme Bu iş o derecede önem kazanm ıştır ve m imarl ı ğ ı n kentleşmeyle kesiştiği bu nokta o derecede kabul görmüştür ki, bugün şehireilik alan ı ndaki en önemli akım işlevselcil i k sonrası kentleşmedir (post functional urbanism). ifade ettiği çok farklı ve daha geniş anlamların yan ı sıra bu a k ı m ı n şu anlamı da var: kentler artık sadece basit işlevlere yönel ik dü­ zenlemeleri içerm iyor. Hacim li alışveriş merkezlerinden her bi risi ayrı bir estetik

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

25

anıt olarak tasarlanmış iş kulelerine, çok amaçlara dönük olarak hazırlan mış yol ağiarına kadar yeni yapıları içeriyor. Buradaki ana mesele, estetiğin önceliği ve bu yapı ların kentte işgal ettiği alan­ ların gene de en veri mli ve kentin geri kalanı n ı rahatsız etmeyecek bir mantıkla düzenlenmesi. Dünya böyle bir dönüşümden geçer­ ken ve mimarlık ve kentleşme, tasarım ve estetik artık hayatın her noktasını kaplarken, Akmerkez'e yapılanı nasıl karşı layacağız?

Sahipsiz mi Mimarlık? Benim babam avukattı ve bütün ha­ yatım " istisna akd i " denilen mimarlık ve inşaat yapılarının telif hakları etrafında nasıl ele alınması gerekti ğ i n i i rdeleyen davaların ayrı ntı larını dinlemekle geçti. Birçok yapı n ı n mimarı yapısına çivi çakılmasına izin vermezken, bugün karşı karşıya kaldığım ız her türlü ölçü duygusundan da estetik ölçüden de bu derecede uzak girişimler karşısı nda yapıların mi marları veya genel olarak mimarlık örgütleri neden seslerini çı­ karmaz? Neden bu ülkede si nemadan edebiyata resimden tiyatroya kadar her alanda " kötü " ürün de eleştirilir ama kötü mimarlık eleştirilmez? Akmerkez' i n önünden geçerken gözlerimi kapıyorum, belki bu konuda bi rileri gözü mü açacak bir şeyler söyler.

Başkenti n I maj ı Kı rmızı Tuğlayle Kapiandı Tarih: 23 Aralık YAZAN: ASLI CANBAL ÖZDEMiR Ayd ı n l ı kevler Kavşağı ve Ankara Esenboğa H avalimanı arasında " Protokol Yol u " veya " Esenboğa Yolu" olarak da bilinen yol üzerindeki bi nala­ rın, ön cephelerinin yenilenmesi çalış­ masında son aşamaya gel indi. Ankara Büyükşehir Belediyesi Fen i şleri Daire Başkanlığı tarafı ndan yürütülen proje kapsam ı nda, 1 87 adet bi nan ı n söz ko­ nusu yola bakan cepheleri klinker tuğla panel malzemesiyle kaplandı. Kuzey Ankara G irişi Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamı nda ele alı­ nan proje öncesinde geçtiğimiz yıllarda ayn ı yol üzerinde genişletme çalışmaları yapılm ıştı . Geçtiği miz yılın yaz aylarında


26

ARKilE RA M i MARLIK ALMANAGI

Aralık 2008

,

devam eden cephe yenileme çalışmala- � .. ,.. rının gerekçe ve süreciyle ilgili Ankara � Büyükşehir Belediyesi web sayfasında � c bir "açıklama" metni yer alıyor: "Ankara kentimizin Esenboğa yol u sadece şehrimizin değil ülkemizin ana giriş kapısıdır. Esenboğa yolu 4 ay gibi kısa bir sürede Büyükşehir belediye­ miz tarafından genişletilmiş ve bu yol Ankara'mıza layık örnek bir yol haline getirilmiştir. Ancak yol güzergahı üzerin­ de kalan yapı ların ön cepheleri görsel olarak çeşitlilik arz ediyordu . Bu durum tüm kesimlerden ve özellikle de yurt dışı ndan ülkem ize ilk defa gelen kişiler tarafından eleştiriye neden ol uyordu . Bu farklı ren k ve desendeki cephelerin görsel olarak farklılıkları yanı nda cam mozaik uygulamaları, medeniyetimizi yansıtmayan desen ve formların bina cephelerinde yer alması şehrimize ve ülkemize yakışmayan bir imaj çizmek­ teydi. Bunun önüne geçilmesi mak­ sadıyla Esenboğa Yol u 'ndaki meskun hemşerilerimizin rızasıyla, yepyeni bir projeye imza attık. Artık Esenboğa Yol u binaların ı n cepheleri ısıya dayanıklı özel cephe kaplamalarıyla kaplandı . Tüm Ankaralıların beğenisini kazanan proje­ ye yerli ve yabancı birçok beğeni geldi. Esenboğa yolunda oturan ve proje süresince desteğini bizden esirgeme­ yen hemşerilerimize teşekkürlerimizi bir borç biliriz. Proje kapsamında bazı yapılamayan yan cephelerin de yenile-

neceğinin müjdesini vermek istiyoruz. Projenin tüm Ankaralı hemşerilerimize hayırlı olmasını diliyoruz. Esenboğa Havalimanı ile Ayd ı n l ı kevler Kavşağı arasında, Büyükşehir Belediyesince be­ lirlenen 1 8 7 adet binada kı rmızı klinker tuğla kaplaması , kompozit malzeme ile birleşim noktaları çevrilerek yapılmıştır. (Daha Estetik olması sebebiyle)" Cephe yenileme çalışmalarının henüz devam ettiği 13 Ağustos 2008 tarihinde M imarlar Odası bir bildiri yayınlayarak uygulamayı eleştirmişti: "Ankara Büyükşehir Belediyesi, Fen i şleri Daire Başkanlığı tarafından Esenboğa Yol u 'na bakan Ankara Havalimanı' nından Ayd ı n l ı kevler Kavşağı ' na kadarki mevcut yapı ların cepheleri aynı malzeme, aynı renk ve aynı detaylar ile son derece niteliksiz bir görünüme büründü. Sadece yola bakan cephelere uygulanan klinker kil panel malzeme, estetik yoksunu detay ve ren k seçimi ile birleşince, " kentsel tasarım" adına yapılmaması gerekenler için "iyi" bir örnek oluşturd u . Yapı cephelerine dilediği gibi müdahale eden belediyenin yapıların müellifleri ile iletişime geçilip geçilmediği konusunda ise herhangi bir açı klama yapılmıyor. Son zamanlarda yine bu yol üzerinde TO Ki uygu lamaları (konutlar, okullar, camiler, büyük park düzenlemeleri) " kentsel dönüşüm" adı altında yürütül üyor. Dik yamaçlarda kademelanerek oturan tek katlı gece-

konduların temizlenerek, en az 1 O katlı yapıların, yüksek istinat duvarları ile arazi düzlanerek uygulandığı görülüyor. Gerek yeni yapı, gerekse bu türdeki cephe kaplamaları ile yeni bir " imaj" ya­ ratılmaya çalışılan Protokol Yolu' ndaki çalışmaların, birkaç yıl içinde tüm üyle tamamlanması öngörülüyor." An kara Büyükşehir Belediyesi 'nin "estetik kaygılar" sonucu g iriştiğ i proje­ nin estetikle iç içe olan mimarlık orta­ mında yeni "estetik kaygı lar" doğurması bu tür projelerin tasarianma ve uygu­ lanma süreçleriyle ilgili sorun ları tekrar akla getiriyor. " Yurt d ışından ülkemize i l k defa gelen kişiler tarafından eleştiriye neden oluyordu " denilerek onların geçtikleri yolu ve sadece o yoldan hızla geçerken görebilecekleri cepheleri yenilernek ise kendimizi d iğerlerinin gözünden gözlemlerneye çalışma alışkanlığımızla, kendimiz için değil de kendi yarattığımız "onların gözünden biz imaj ı " için yaptı­ ğımız tuhaf işler zincirine bir yeni halka daha ekliyor.

Balık Pazarıında Esnaf Olmak Tarih: 24 Aralık YAZAN: DENiZ BORAN Balı k Pazarı esnaflarından Ahmet G ü l peri. Yerlisi, öğrencisi, ziyaretçisi, esnafı ile gündüzleri 2 milyon u aşan nüfusu , Levent, Etiler, Bebek, Ortaköy gibi gözde mahalleleri ve özellikle Levent Mahallesi' ndeki yeni ofis ve alışveriş merkezi oluşumları ile hızlı bir yapısal ve fonksiyonel değişim süreci içerisine giren istan b u l ' u n güzide semtlerinden Beşiktaş' ın ilçe merkezinde de son dö­ nemlerde kimi belediye kimi özel sektör tarafı ndan yürütülen farklı projeler öne çıkıyor. Bir yandan Akaretler S ı raevler' in restore edilerek ofis, otel, mağazalar karması sunan bir merkez haline gelme­ si, Four Seasons S u ltanahmet ' i n ardın­ dan Four Seasons Bosphorus'un da Boğaz'a nazır yerini alması, eski Tekel binasının birden yok oluşu, Barbaros iskelesi'nin hemen yanıbaşındaki küçük çay bahçelerinin yıkılması , Beşiktaş Belediyesi 'nin Beşiktaş ilçesi Kentsel Dönüşüm ve Yenileme Stratej ik Eylem


Aralık 2008

Planı çal ışmaları altı nda Beşiktaş Meydan ı ' n ı düzenlemesi gibi Beşi ktaş ilçesi özelinde bir dizi faaliyetin basına yansıdığı ilçede son dikkat çeken çalış­ ma ise Tarihi Beşiktaş Bal ı k Pazarı ' n ı n yen i lenmesi projes i . Neyse ki New York'ta 1 822 y ı l ı n da kurulan ve aşağı Manhattan'da Brooklyn Köprüsü yakı n ı ndaki eski yeri nden 2005 yıl ında Bronx'a taş ı nan dünyanın en büyük balı k pazarlarından olan tarihi Fulton Balı k Pazarı gibi acıklı bir yer değişimi sürecinin söz konusu edilmeyerek mevcut lokasyon üzerinde çözümlernelere g idildiği yeni Beşiktaş Bal ık Pazarı projesi, Beşiktaş Belediyesi ve GAD M i marl ık ortaklığı ile hazı rlanarak Aralı k 2008 'de tekrar kullanıma açıldı. Ü çgen parsel vurgusu­ nun, deniz kabuğunu and ı ran tek örtü altında kolonsuz şekii lendirildiği yapı , çel ik konstrüksiyonun üzerinin betopan ile kaplanması sonucu oluşan ikonik bir tasarım özelliği gösteriyor. Beşiktaş için 2009 yılında tamamlan­ ması öngörülen , bir müze yapısı olacağı bel irtilen ama hakkında daha fazla bilgi sahibi almadığımız Tolerance Center adı altında bir projesi daha bulunan GAD M imarl ık, kendi sitesinde geliştir­ dikleri Beşiktaş Balı k Pazarı projesine ilişkin şunları not düşüyor: "Tasarımın amacı mahalledeki ikonlaşmış varlığını korumak aynı zamanda davetkarl ı ğ ı n ı olumlamaktı. G A D , bütün arsayı örten, yanlarında büyük boşluklar olan üçgen şeklinde bir beton kabuk tasarlad ı . Bu beton kabuk, projenin programı n ı optimize eden kolonsuz b i r iç mekan sağlıyor. Proje bir yandan güncel olan pragmatik bir çözüm işlerken diğer yan­ dan Balı k Pazarı 'nın tarihini koruyor." Bir ayd ır faaliyet gösteren yen ilenmiş Balı k Pazarı'na mi marlık ve şehi r planla­ ma disiplinine dahil olan lardan, oradan gelip geçen veya al ışveriş eden halktan, çevre esnaftan ve balı kçılardan pazarın tasarımı hakkında çok sayıda eleştiri geliyor. Bal ık Pazarı ' n ı n yeni formunu oluş­ turan mimari tasarım hakkında, yine bu formun işlevsel bütünlüğü sağlama ile çevresi, halk ve mekanla kurduğu i l işki­ ler anlamında gelen değerlendirmelerin bir kısmı şöyle: Bir grup, kabuğun tasarım ı n ı incelik ve hafiflikten uzak

ve her ne kadar çeli k kullan ı l m ış olsa da ağır beton görünümüyle brüt beton kullan ılmış hissi uyandırdığına yönelik eleştirilerini dile geti riyor. Bir grup az mimariyle oluşturulan tan ı m l ı mekanda sahipleyici ve toplayıcı bir görü nüm sergi lend iğini düşünürken bir diğer grup ise çevresi ndeki bal ı k lokantaları v e diğer esnaf ile ilişkilerinin iyi kurgulanmamış olması n ı eleştiriyor. Başka bir grup tartışmaya ayd ınlatmalar eksen i nde katı lıyor ve balı k tezgahları üzerindeki sarkı k turuncu kablolar ve uçları ndaki Edison ampulleri klasik norm modern mimari birl i kteliği olarak değerlendi riyor. Bir diğer kesim ise göz yorucu, az estetik, formun bütünselliği­ ne aykırı buluyor. Bir kesim tavandaki dairesel yırtık sayısının arttırılmasının bu şekliyle anlamsız olduğunu vurgular­ ken bir grup pazarın etrafını çevreleyen pul ların bal ık pulu görüntüsünü verip vermediğine takılıp kal ıyor. Ama ası l pazarın içindeki bal ıkçı esnafın durumu, pazarın yıkımı, inşaatı, tasarımı öncesi ve sonrasındaki süreçte neler yaşadığı biraz ihmal edil iyor. Arkitera M i marl ı k Merkezi olarak bu olumlu olu msuz değerlendirmeler ile farklı görüşlere sahne olan tartışma ortamında en gerçek ve yerinde değer­ lendirmeyi balı k pazarın ı n esas sah ipleri olan bal ı kçıların yapacağı n ı düşü nerek onlarla konuştuk. Yeni proje ile çarş ı , pazar kültü rünün devam lılığını sağlan­ mış olsa da, 7 ay gibi uzun bir süre projenin tamam lanması için bekleyen ve bu süre zarfında tek geçim kaynakları olan bal ı kçılığı sürdüremediklerinden mağdu r olan bal ı k pazarı n ı n senelerd i r değişmeyen esnafı n ı , h e r ne kadar be­ lediyenin önemli bir çalışma yapma gay­ retinde olduğunun farkında olduklarını sözleri ne eklerneye özen gösterseler de, yenilenen iş yerlerinde aynı derecede memnun bulmadık.

ı . Ergin Demiröz (45 yaşında, 38 senedir balıkçılık yapıyor) Bal ık pazarı 1 6 Mayıs'tan itibaren 7 ay tamamen kapatıldı. Biz son bir aydı r çalışıyoruz. Sağolsun y i n e bu kadarını da yaptılar, ya yapmasalardı ne olacak­ tı? Bu 7 aylık süreç işlerimizi çok kötü etkiledi, burada insanların çoğunun başka geliri yok ki. Bu yaştan sonra

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

27

başka bir iş de yapamayız, kim bizi işe alacak? Bu yer bana dedemden ve ba­ bamdan kalma. Aslında burada sadece bir altyapı düzenlemesi yapılsaydı belki daha iyi ol urdu. H ala dolaplarımız yok mesela. Bu gördüğünüz dalapiarda bir şey yok ki (standların arkasındaki dalapiarı gösteriyor). Tamamlanacak zaten herhalde ama bunlar buzluk ol ma­ l ıyd ı . Bize, en basitinden söyleyeyim 1 ,5 metre eninde, 2 metre yüsekl iğinde, 1 metre de zeminden aşağıya doğru inen, yine görsel güzelliği bozmayacak, çirkin de gözükmeyecek ama buraları tertemiz yapacak dolaplar yapılabilirdi, böyle pislik ol mazdı yani . Başka türlü bun ları (balıkların geti rildiği içlerinde buz olan kolileri gösteriyor) nereye koyacaksın ki? Bu nedenle günlük çal ışıyoruz, stok yapamıyoruz. G ü n l ü k 1 sandık istavrit, 1 sandık çinekop, 1 sandı k teki r al mak zorunda­ sın, fazlasını koyacak yerin yok. Tekirin dün kasası 50 YTL, bugün 30 YTL ise, alıp stok yapamıyorsun bu da müşteriye yansıyor. Pahalı alınca pahalı satıyor­ sun. Ama stoklama imkanı olsa, fiyatlar standart oluyor. Ama eksikler tamamla­ nacakm ış, gelen mimar arkadaşlar öyle söyled i ler. Aydın latmalar mesela daha şık daha güzel olabilird i , buna da şükür diyoruz ama ya ol masaydı? Eskiye göre kıyasla­ dığ ımızda şimdi d üzen l i oldu, temiz oldu. Koku yok, görünüm güzel ama kullanım kötü oldu. Rahat değiliz, her taraf açık, aşağı doğru biraz daha kapatılabilirdi. Bu meslekte, eskiden ustaydık pat­ ronduk, şimdi tekrar çı rak olduk çünkü iş büyüm üyor, her gün geçtiğimiz günü aratıyor. 1 992'de kazandığımız paran ı n b u g ü n dörtte birini kazanamıyoruz, g ü n ­ l ü k 5 0 Y T L yevmiye düşün. Bunun d a burada yemeğ i , sigaras ı , çay ı , elektriği, suyu, vergisi, kağ ıdı, poşeti, işçi parası var, bunların hepsi para. Balı k işi borsa gibi, saati saatini tutmaz.

2. HarunYaman (26yaşında, 1 5 senedir balıkçılık yapıyor) Mayıs 1 6 'dan Kasım 24'e kadar ça­ l ı şmadık, kapalıydık. Çok uzun süreli bir tadilatt ı , yaklaşık 8 ay sürdü. 8 ay bek­ lemek bizim için zararlı oldu ama sonuç­ ta güzel bir şey çı ktı ortaya. Eskisinden daha sağ l ı kl ı , şimdi kullanılan ürü nler


28

ARK iTERA M i MARLIK ALMANAGI

Aralık 2008

Ankara ile ızmi rlin Farkı . . .

değerli malzemeler. Eskiden ahşap > ,.. 3 malzemeler kullanılıyordu, şimdi pas­ !l lanmaz krom malzemeler kullan ıldı. Bu cı c:: müşterilerin sağlığı için de iyi. Bunun -c �. dışında zeminimiz temizlendi, bunun "iii ., dışında pek fazla bir şey yok açıkças ı . � Her birimiz zaten kendi tezgahı mızı ken- -g_ dimiz kuruyoruz, her sabah burada her­ kes kendi işini kendi halleder. Bundan daha başka yapabilecekleri bir şey yok burası için zaten. Hergün günlük ürün geldiği için depolama sorunu yok ben­ de, ama diğer arkadaşlarımın böyle bir problemleri varsa tabii ki dolap onlar için gereklidir.

3. Ahmet Gülperi (53 yaşında, 40 senedir balıkçılık yapıyor) Suran ın 8 ay kapalı olması bizi etkile­ di, neredeyse bir sezona denk gelir 8 ay. Bir sezon gitti . Bir sezonda maddi ola­ rak büyük bir zarardayız tabii ki. Çünkü gelir olmadan gider olursa, tutunmak zor. Hele ki bu zamanda şu istikrarsız gidişte. Mesela ben buranın Eylül'de açılacağına i nanarak geçtiğ imiz yaz kredi alm ıştı m . A m a sezon bitti, burası bitmedi ve ben şu anda kredilerimi ödemede zorla­ nıyorum . Ama burası sezonun başında açılmış olsaydı en azından 3-4 ay beni rahatlatacaktı. Artı kullanış olarak bu tezgahlar iyi olmadı. Hem çok iç içe olduk hem alçak oldu tablalarımız, iyi ol­ mad ı . Sonra depomuz yok, bütün kutu­ lar d ışarılarda. Ama yı kılmadan evvelki halinde bizim tezgahlarımızın altında bir

metre kazarak yaptığımız güzel depolar vard ı . Ama şu anda o da yok. Kullanım alanı olarak eskiyle kıyaslandığında bize katkı sağlamadı . Burada en eski aşağı yukarı benim. Bu kadar beklerneye bir de şu yüzden değmedi benim yerim çok küçüldü. Çok dar oldu burası, bir hayli ufaldı. H erkes, tüm arkadaşlar yerlerinden mağdur oldu ama en mağdur olan ben oldum . Benim 6 metre yerim vard ı , şimdi b i r metre yerim var. Yani burada en büyük haksızlık bana oldu, bütün Beşiktaş ayağa kalktı benim için. " B u arkadaşımıza haksızlık o l d u , yer daha büyüktü," dediler. Yollar her sene yıkılıp tekrar yapı lıyor, koca binalar değiştiriliyar burası da değiştirilebilir. En azından tavan la yer arası daha az yüksek olabilir, bizim eski tezgah altı depolarımız gibi depolar gelebilir, bu aydı nlatmalar çok yüksek, çok fazlalar, göz alıyorlar, projektör sistemi olabilirdi, bütün gürültü içeride. Daha önceki dönemde pazarın çevre­ si yine açıktı ama bu kadar deği ldi. Bir duvar vardı en azından, biz de duvarla tavan arasına muşambalar geriyor ve hem karı, hem de sağuğu önlüyorduk. Şu bir tane süs diye koydu kları şeyle (üçgen örtüyü gösteriyor) kaplayacak­ lardı o da olmad ı . Sabah 8 'den akşam 8'e kadar b u rüzgarı yiyoruz. Başkan muhakkak iyi şeyler yapmak istedi ama depo alanları­ mızın da yapılması gereki rdi.

Tarih: 24Aralık, Evrensel YAZAN: NECATi UYAR H enüz yerel seçim takviminin başlama­ dığı, iktidar partisi ve ana muhalefet partisinin adaylarının kim olabileceği konusunda tartışmaların henüz yoğun­ laşmadığı tarihlerde bile An kara ve izmir kentlerinde yaşanan kimi gelişmeler, sü­ rekli iki kent arasında karşılaştırmaların yapı lmasına neden oluyordu . Özellikle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı i. Melih Gökçek'in Ankara'da yaşanan olu msuzluklar karşısında, kamuoyunda kendisini ve yaşanan olumsuzlukları tartışılır olmaktan kurtarmak amacıyla yaptığı kimi çıkışlar, bu türden kar­ şı laştırmaları zorunlu kılıyordu . Kent Yazı ları 'nın bir bölümü de bu türden gelişmelere ayrılmış, Ankara ve izmir kentlerine i l işkin kimi karşılaştırmalar ve değerlendi rmelere burada yer verilmişti. iki kentte de suda yaşanan kirlenme ve su kesintileri, ulaşımda yaşanan karma­ şa vb. konular iki kent birlikte ele alına­ rak değerlendirilmişti . Melih Gökçek'in Kemal Kı lıçdaroğlu ile çıktığ ı tartışma programında ele alı nan doğal gaz sa­ yaçları ve Ankaralıdan fahiş doğal gaz parası alınmasına i lişkin tartışmalar, iki kent arasında "gaz" üzerinden bir baş­ ka karşılaştırmayı akla getirdi. Ancak bu karşılaştırma güncel doğal gaz üc­ retleri ya da sayaç ücretleri konusunda değil, geçmişi doğal gazdan çok daha eski tarihlere dayanan hava gazı konu­ sunda. Daha doğrusu, iki kentte var olan hava gazı fabrikaları konusunda . . . Doğal gazı n konutlarda yaygı n biçimde kullanılmaya başlandığı yıllardan çok daha eski tarihlerde, istanbul, Ankara ve izmir kentlerinde kurulmuş olan hava gazı fabrikaları, o yıl larda bu kentlerde yaşayanları konforla buluşturmuştur. istanbul'da ve izmir'de Cumhuriyet öncesinde kurulmuş olan fabrikaların bir benzeri Cumhuriyet'in ilk yıl larında "Aydınlanman ın Başkenti" haline getiril­ meye çal ışılan Ankara'da da kurulmuş­ tur. Kömürün damılılmasıyla elde edilen hava gazı ilk olarak 1 800'1ü yılların ilk çeyreğinde Paris ve Londra gibi kentle­ rin sokakların ı n ayd ınlatılması nda kulla­ nılmış, bu gelişme kısa sürede ülkemize de ulaşmıştır. Hava gazı, başlangıçta


Aralık 2008

ısınmadan çok aydınlatma amacıyla kul­ lan ılmış ol ması nedeniyle " ayd ınlatma gazı" olarak da anılm ıştır. istanbul 'da ilk olarak 1 853 yılında Sultan Abdül mecit döneminde, Dai mabahçe Sarayı'nın aydın latılması amacıyla kullan ılan gaz üretimi için Dai mabahçe Gazhanesi kurulmuş, üretim fazlası hava gazı istiklal Caddesi, Galata ve Pera gibi semtlerin ayd ı nlat ılmasında kullanılmış, i lerleyen zaman içinde Pera'da evlerde kulla­ nılmaya başlanmıştır. Daimabahçe Gazhanes i ' n i , 1 865 yıl ında Anadolu ya­ kasında Beylerbeyi Sarayı ' n ı n aydın lat­ ması için kurulan Kuzguncuk Gazhanesi ve 1 880 yılında Yedikule'de yapı lan Gaz Fabrikası izlemiş, 1 89 1 yıl ında ise Anadolu yakasında Kad ı köy Hasanpaşa Gazhanesi işletmeye açılmıştır. i stanbul 'da yaşanan değişimin izmir'e u laşması da çok zaman almamış, Cumhuriyet Dönemi öncesi nde hava gazın ı aydın latma amacıyla kul lanan i kinci kent izmir olmuştur. izmir'de Fransız " Laidloux and Sons" şirketi tarafından yapı mına başlanmış olan H ava gazı Fabrikası, kent sokakları nın ayd ınlatıl masında 1 902 yılında kullanıl­ maya başlanmıştır. Alsancak'ta, l iman ve demiryolu bağlantısı olanaklarına sahip olarak kuruluşu gerçekleştirilen hava gazı fabri kas ı , sokaklarda elektrikli aydın latma başlayıncaya dek bu amaç­ la kullan ı l ı rken, aydın latmada elektrik kullan ı m ı n ı n başlaması sonrasında ise yalnızca konutlarda d iğer amaçlarla kullanılır duruma gelmiştir. Ankara'da ise hava gazı fabrikası n ı n kuruluşu Cumhuriyet ' i n ilk yıllarına, 1 929 yılına rastlamaktadır. Ankara'ya doğal gaz gelinceye dek hizmet veren fabrika, Maltepe semtinde ve tıpkı izmir'deki gibi, demiryoluna yakın konumda kurul muştur. Cumhuriyet ' i n ilk sanayi tesislerinden biri olarak ka­ bul edilen Ankara hava gazı fabrikası , Ankara Kültür Ve Tabiat Varl ıklarını Koruma Kurulu tarafından 1 99 1 y ı l ı nda, yıkımdan korumak amacıyla "endüstriyel miras" olarak koruma altına al ınmıştır. 1 990'1ı yıllara kadar hizmet vermiş ve hizmetin sona ermesi sonrasında, 2000' 1 i yıllara kadar kendisini korumuş ve ayakta kalmış olan An kara ve izmir hava gazı fabrikaları nın benzeşen kade-

ri, iki kentte var olan yerel yönetim lerin başında görev yapan yönetici lerin farklı yaklaşım ları nedeniyle bu tarih sonra­ sında değişmiştir. Ankara Hava Gazı Fabrikası, 2006 yıl ında Melih Gökçek yönetimindeki belediyenin önerisi ve Melih Gökçek' i n isteklerine karşı "sayg ıda kusur etmeyen" yeni koruma kurulunun işbirliği ile organize bir ope­ rasyonla ortadan kaldırıldı. 26 Mayıs 2006 tarihinde alı nan Koruma Kurulu Kararı ile tescili kaldırılan Ankara Hava Gazı Fabrikası, kararın tebliğ edilme­ sinin hemen sonrasında, 13 H aziran 2006 tari hinde, saat 1 8 .00'de başlayan bir operasyonla bir gecede yıkı larak ortadan kaldırıld ı . Belediye tarafından " temizlenen" ( ! ) alanda, gecekondu usu­ lü sabit işporta pazarı oluşturuldu . izmir'de var olan Fabrika da doğal gazın kente gel mesi sonrasında işleviz kald ı . Ancak, Ankara'dan farkl ı olarak bu tesisinin nasıl daha uzun yıllar ya­ şatılabileceğ i , önemli bir kültüre değer olan yapı ların gelecek nesillere nasıl aktarı labi leceği tartışmaların ı n sonu­ cunda bu yapı ların kültür merkezine dönüştürülmesi benimsendi ve yapılan restorasyon çalışması kısa süre içinde tamamland ı . Cumhuriyet'in başken­ tinde yönetirnde olanlar, Cumhu riyet Dönem inin en önemli değerlerinden birini bir gecede ortadan kald ı rı rken , izmir'de yapılan örnek uygulama, iki kent yönetim i arasında var olan anlayış farkının en güzel örneklerinden biri ola­ rak tarihe not düşülmüş oldu.

lik Kadın Mühendis, Çalıştığı Anıtkabirıe Fotoğrafıyle Dönüyor Tarih: 2 9 Aralık, Radikal Türkiye'nin ilk kadın inşaat mühendisi olan Sabiha Gürayman, kontrol mühendisliğini yaptığı An ıtkabir'de yaşatılacak. Talep, kendisi de mü­ hendis olan Gü nseli Naymansoy'dan geldi, Genelkurmay Başkanlı ğ ı , Sabiha Gü rayman ' ı n b i r fotoğrafının An ıtkabir'de sergi lenmesine karar verd i . Eskişehirli emekli öğretim ele­ manı Naymansoy, Gürayman'ın Atatürk'ün kızların Yüksek M ü hendis Mektebi 'ne (bugünkü istanbul Teknik

ARKilE R A M i MARLIK ALMANAGI

29

Ü niversitesi' ne) alınması yönündeki isteğiyle inşaat mühendisliğini seçtiğini ve mezun olunca da Anıtkabir'in yapı­ m ında kontrol mühendisi olarak çalış­ tığını anımsattı. Sabiha Gürayman'ın hep hatırlanması ve hak ettiği saygın yeri alabilmesi için Anıtkabir'e bir fotoğ­ rafının konulmasını yürekten istediğini belirten Naymansoy, şöyle konuştu: " Genelkurmay'a aralık ayı n ı n başında mektupla mü racaat ettim. Genel kurmay Başkan l ı ğ ı ' n ı n talebime olumlu yanıt ve­ rip bunu yerine getireceğini yazıyla bil­ dirmesi, beni çok mutlu etti. Fotoğrafın H ü rriyet Kulesi'nde bir vitrinde sergi­ lenmesi uygun görü ldü." 1 9 1 0 doğu mlu Gürayman, 1 933'te okulu bitirerek, Türkiye'nin ilk kadın inşaat mühendisi oldu. Türkiye'deki birçok oku l , köprü, hükümet konağı ve binanın yapı mında görev yapan Sabiha Gürayman, 1 941 'de Anıtkabir ve T B M M inşaatla­ rında 1 O yıl görev yaptı. Gürayman, iki inşaatı da birçok sefer ziyaret eden ismet inönü, Celal Bayar ve Adnan Menderes'le sık sık bir araya geld i . An kara' nın Beypazarı ilçesinde Kemer Köprüsü 'nün inşaatını yaparken i lçe hal­ kı, köprünün ismini "Kız Köprüsü" diye değ iştirdi. 2003 yıl ında 93 yaşındayken yaşam ı n ı yitiren Gürayman, tüm birikimi­ ni de eğitime harcadı .

Boğaz' o 5 bin Yat Kapasiteli ı O Marina Tarih: 2 9 Aralık, Hürriyet i stanbul Büyükşehir Belediyesi, Boğaz'daki teknelerin düzensiz bir şekilde demi riernesini önlemek için Sarıyer, Beykoz ve Beşiktaş'a 5 bin yat kapasitel i 1 0 marina yapacak. i stinye ve Tarabya'ya 1 2 m i lyon Dolar'a yapıl­ ması planlanan i l k iki marina 2009 'da inşa edilecek. Marinaları, belediyenin otopark şirketi i S PARK işletecek. Marinalar 3 metre genişliğinde 1 O metre uzunluğ undaki yüzer iskelelerden oluşacak. i stinye marinası 338, Tarabya marinası ise 222 tekne kapasiteli ola­ cak. Helikopter pisti de olacak marina­ lar Avrupa yakasında Tarabya, istinye, Büyükdere, Bebek ve Arnavutköy'de, Anadolu'da ise Paşabahçe, Keçilik, Kan lıca, Çubuklu ve Göksu'da yapıla­ cak .


30

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Aralık 2008

" Hababam"ın Okulu Restore Edil iyor Tarih: 30 Aralık, Zaman

YAZAN: MÜHENNA KAHVECi Türk sinemasının unutulmaz filmlerinden Hababam Sınıfı'nın bazı bölümlerinin çekildiği Üsküdar'daki Adile Sultan Kasrı ' nda restorasyon çal ışması ta­ mamlanma aşamasına geldi. Yaklaşık 7 m ilyon YTL harcanan tarihi bina, kısa zaman içinde öğretmenierin hizmetine sunulacak. Kasrın yanındaki başka bir bina ise öğretmeniere otel olarak hizmet verecek. Sultan Abdülaziz ' i n , kardeşi Adile Sultan için 1 853 yılında meşhur Balyan Ailesi 'ne mensup bir m imara yaptırdığı bina, birinci derecede tarihi eser olarak günümüze ulaştı. 1 99 1 yılı nda boş ve metruk d u rumda olan yapı , istanbul Milli Eğitim M üdürlüğü tarafı ndan, öğ­ retmenevi ve kültür merkezi olarak h iz­ mete açı l m ıştı. Fakat çatısı çöken, değ­ ramaları çürüyen ve dış cephe süsleme­ leri dökülmek üzere olan kas rı n 1 997 'de üst katı kapatıldı. iki yıl sonra Marmara Depremi'nin de zarar verdiği binan ın bugüne kadar sadece çatısı onarıldı. Tarihi kasrın harap durumunu gören i l M i l l i Eğitim Müdürü Ata Özer'in giri­ şimleriyle 2007 yılının Ağustos ayında kapsamlı bir restorasyon çalışması baş­ latıldı. Milli Eğitim Bakanlığı, istanbul Valiliği i l Özel idaresi ve Üsküdar Belediyesi'nin de destek verdiği pro­ jenin mart ayı başında tamamlanması planlan ıyor. Daha önce sıradan bir bina gibi basit tami ratlar gören Validebağ Adile Sultan Kasrı Kültür Merkezi ve Öğretmenevi ' nde şu an ahşap doğ ra­ malar, süslemeler ve döşemeler orijina­ line uygun olarak yenilenirken muhtemel bir depreme karşı da güçlendirme çalışması yapılıyor. Göreve atandığında binanın perişanlığını gördüğünü belir­ ten Ata Özer, " Eli öpülesi öğretmeniere hizmet etmek gayesiyle bu binayı yeni­ liyoruz. Öğretmenierin artık burada da evi olacak," diye konuştu. Kasrın tama­ men öğretmenierin hizmetinde olacağı n ı v e kimseye devredilmeyeceğini söyle­ yen Özer, açılışı ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan' ı n yapacağı n ı belirtti. Özer ayrıca, kasrın yanı ndaki bir bina­ nın da onarıldığını ve öğretmeniere otel olarak hizmet vereceğ ini söyledi.

4 . DOCOMOMO Tü rkiye Çalışma Grubuınun Ardından Tarih: 30 Aralık YAZAN: PlNAR SEYREK DOCO M O M O_Türkiye Çalışma G rubu'nun " Türkiye M imarl ığında Modernizmin Yerel Açı lımları" konulu etkinlikler dizisinin dördüncüsü 2627 Aral ı k 2008 tarihlerinde U l udağ Ü niversitesi Mühendislik - M imarlık Fakültesi, M imarlı k Bölümü'nün ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Kötü hava koşullarına rağmen oldukça yüksek katılımın olduğu konferansta Türkiye'nin dört bir yanında gelen akademisyenler ve öğrenciler tarafından yapı lan pester sunuşları nın yan ı nda koruma deneyimlerinin payiaşıidığı bir panel ve Bursa'daki Modern M imarlı k örnekleri­ nin görüldüğü bir gezi yapıldı. DOCOMOMO_Türkiye U l usal Çalışma G rubu, ilk kez 2004 yıl ında ODTÜ M i marlık Fakültesi ev sahip­ liğinde gerçekleştirilen ve dördüncü toplantısı Bursa'da düzenlenecek olan "Türkiye M imarlı ğında Modernizmin Yerel Açılımları " başlıklı pester sunuşla­ rı ile bu tür geniş katı lımlı bir çalışmayı başiatmayı hedefledi . Bu etkinliğin ikincisi, 2005 yılında izmir Mimarlar Odas ı ' n ı n desteğiyle Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve M üzesi ' nde, üçüncüsü de 2007 yılında Erciyes Üniversitesi 'nin ev sahipliğinde Kayseri 'de yapıldı. 2006 yılında ise " Öteki" Modernizmler başlıklı IX. U l uslararası DOCOMOMO Konferansı istanbul ve Ankara'da ve " Bi r Konut Ütopyasının Koru nması: Modern M i marlı k M irasının Belgelenmesi ve S ü rekliliğinin Sağlanması, Örnek Çalışma: Ataköy - istanbul" başlıklı 1 . Uluslararası DOCO MOMO Çalıştayı istanbul'da DOCOMOMO_Türkiye'nin evsahipli­ ğinde gerçekleştirildi. DOCOMOMO_ Türkiye, ün iversiteler, meslek örgütleri ve diğer ilgili kuruluşların da desteğini alarak Türkiye kamuoyunda modern m i marl ı k eserlerinin belgelen mesi ve korunması konusunda yeni bir girişim başlattığı inancını taşıyor. Açılış konuşmaları ve U ludağ Üniversitesi M ü hendislik - M i marlık Fakültesi, M imarlık Bölüm Başkanı

.. .. ı o

E

o

i:::ı;;;;;iiiiiE::=:::

E

o

\1

1

o -a

Prof.Dr. Neslihan Dostoğl u ' nun Türkiye M i marlı k tarihin Bursa'daki bazı örnek­ lerine yer verdiği sunuşuyla başlayan konferansın ilk günü pester sunuşları ile devam etti. Prof.Dr. Neslihan Akıncıtürk başkanlığındaki ilk otu rumda, büyük şe­ hirler dışı ndaki yerlerden verilen kamu yönetim ve eğitim yapıları örnekleri memnuniyetle karşılandı. Bun lar ara­ sında özgünlükleri ile öne çıkan Kazım Dirik ilkokulu, Nuri Demirağ Ortaokulu, Kayseri Erkek Sanat Enstitüsü ve H asanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü, Cumhuriyet ' i n ilk yıllarında eğitime verilen önem ve bu doğrultuda hem devlet hem de özel kişiler tarafından yapılan yatırımın boyutların ı n anlaşılma­ sı için önemli ipucu veren örneklerdi. H asanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü 'nün, 2007 yılında düzenlenen ikinci Kent Düşleri Fikir Yarışması Kolokyu mu için hazırlanmış olan ve bu vesileyle tekrar gösterim imkanı bulan videosu, köy ens­ titülerinin ideoloj i k ve mimari ideallerinin yok oluşunu gözler önüne sererek izle­ yenleri bir kez daha düşündürdü. Cumhuriyet Dönemi ' nin endüstri mirasının ağırlıklı olarak yer aldığı ikin­ ci oturumu yine U l udağ Ü niversitesi Mühendislik - M i marl ı k Fakültesi, M imarlık Bölümü öğretim üyelerin­ den Yrd . Doç. D r. Şule Oğuz yönetti.


Aralık 2008

Türkiye'nin ilk asma demir köprisi olan Kemah Köprüsü sunumu, alışılagelmiş DOCOMOMO çevrçevesinin bayındırlık yapıları ile de genişletilmesi önerisiyle ilgi çekiciydi. Toplantının ev sahibi Bursa'nın, büyük tartışmalardan sonra yakın zamanda kaybettiği Santral Garaj Kompleksi'ne ait sunum ile aktarılan süreç, konferansın i kinci günündeki tartışmaya malzeme sağlad ı . Yine Cumhuriyet Dönemi'nin önemli yatırımları olan pek çok erken dönem fabrika yapısının tan ıtıldığı ikinci oturum , Trabzon Kayseri ve Ankara'dan Modern M imarlık örnekleri olan ve hala kullanı m ­ da olan hastane örnekleriyle s o n buldu. Rekreasyon, turizm ve ticaret yapı­ larının ele alındığı üçüncü oturumda sunulan binaları n , ilk işlevleri gereği şehi rlerin merkezlerinde inşa edilen ve geçen zaman içerisinde artan piyasa baskısı ile tehdit altında kalışı ortak problemlerden biri olarak ortaya çıkı­ yordu. Ankara Modern Çarşı, Adana Belediye Oteli, Ankara Anadolu Kulübü gibi örneklerde belediyelerin bilinçsiz müdahalelerinden örnekler verilirken , Sivas Eski Örnek Oteli çevresindeki bi­ nalarda ise Koruma Kurulu tescil karar­ larının nasıl düştüğünün öyküsü anlatıldı. Sivas Eski Örnek Oteli ve Diyarbakır Dilan Sineması gibi özel kişilere ait ve bankalara ait binaların nispeten daha iyi durumda olduğu çıkan sonuçlar arasındaydı. Belgelenmesi ve korun­ masının problemli olduğu bilinen konut yapıları konferanstaki son otururnun konusuydu. Tek ev, apartman ve toplu konut gibi çeşitli ölçeklerde 13 yapı sunuldu. Çoğu 1 950' 1erde sosyal ve ekonomik yaşamda önemli bir dönüşü­ mün başlamasıyla i nşa edilen bu konut yapıları arasında ünlü m imarlara ait ya­ pılar da vard ı : Bursa Vali Konağı (Emin Onat), Villa Biçen (Ayd ın Boysan), Suat Erdeniz Konutu (Suat Erdeniz), M uammer Aksoy Apartmanı (Şevki Vanl ı) ve Şenesenevler Yapı Kooperatifi (Feridun Akozan, Ahsen Yapanar, Halit Femir). DSi izmir 2. Bölge M üdürlüğü Lojmanları için "bundan 50 yıl önce devlet eliyle yapılan tip projelerin şimdi­ kilerden daha iyi " olduğu tespiti yapıld ı . Poster sunuşlarında kaynak göste­ rilmese de sık sık Türkiye'nin M imarlık Hafızası Arkiv'den faydalanıldığı dikkat-

lerden kaçmadı. Konferansın i kinci gününde, sıra­ sıyla Prof.Dr. Neslihan Dostoğ l u , Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Doç.Dr. Aydan Balamir, Yrd . Doç. Dr. ipek Durukan, Yrd . Doç. Dr. Yı ldız Salman ve Dr. Ebru Omay'ın söz aldığı oturumda "Türkiye'de Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları ve M odern M imarlık M irasının Korunması" başlığı altında katılanlar kendi deneyimlerini aktardık­ ları bir panel gerçekleştirildi. Ataköy ilkokulu, Ataköy Yerleşkesi, Ataköy C Oteller, Florya Atatürk Köşkü, Vakko Fabrikas ı , Silivri Hükümet Konağı ve Büyük Çekmece Köprüsü ayağ ındaki 2 . Dünya Savaşı ' na ait koruganların Koruma Kurulu süreçlerini aktaran istanbul Bölgesi 1 No'lu Koruma Kurulu üyesi Zeynep Ahunbay Türkiye'de yapı­ ların sadece tescillenerek korunmasının şimdiye kadar mümkün olmad ı ğ ı n ı , bun­ dan sonrada olmayacağı n ı söyleyerek sözlerine başladı. Koruma Kurulu kad­ roları yetersiz olduğu için alan çal ışması yapmakta zorlandıklarını ifade eden Ahunbay, çağdaş m imarlık değerlerinin korunması için h ızlı hareket edilmesi ve gerekli dosyaların hazırlanması için "ye­ rel meslek odalarının etkin olmaları, tek tek mimarların fotoğraf ile belgelerne ve araştırma yaparak yerel ve ulusal düzeyde veri bankası oluşturulmasına katkıda bulunması yaralı olacaktır," d i ­ yerek sözlerine s o n verdi. Geçmişte 1 0 yıl kadar Kapadokya Bölgesi 'nde Koruma Kurulu üyesi olarak görev yapan Doç. Dr. Aydan Balamir, son bir yılda Ankara'daki yenileme kurulundaki görevinden izienimlerini aktardı :

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

31

" Gökçek planı olarak adland ırdığımız eski Bademli Plan ı ' n ı iptal edip yerine onanan plan ile birlikte tescile değer bulunmayan 1 950' 1erin çok değerli mi­ rasına i l işkin plan gündeme geldiğinde Ankara'daki DOCO M O M O temsilci­ leri ve Ankara Mimarlar Odası' ndan bir grupla hemen o Gökçek Planı 'yla yıkılacağı belli olan 1 950' 1erin Modern m i rası nın tescil fişlerini hazırlad ı k . Kendilerinin plan dahilinde otele dö­ nüştürmek niyetiyle korudukları Ulus Çarşısı hariç hiçbiri başarıl ı olamad ı . Daha sonra baskılar nedeniyle Nezih Eldem' i n Ankara Belediye Başkanlığı yapısının da korunması kabul edildi. Şu anda yürütmeyi durdurma kararı çıktığı için biraz ferahlamı ş durumdayız. Prof. Dr. Gönül Tankut'un içinde olduğu eski Ankara Koruma Kurulu ' ndan, daha önce, yine yüksek rant projeleri baskısı olmasına rağmen iki M odern yapıyı, TED Koleji ve Atatürk Erkek Lisesi'ni kolaylıkla geçirebil m iştik. Şimdi müm­ kün olmad ı . Yasal olarak, ' 1 9 yy sonuna kadar' ibaresinin geçtiği o meşhur mad­ de nedeniyle bu tür yapı ların korunması süreci kolay gitmiyor." Son günlerde tekrar güneerne gelen Büyük An kara Oteli hakkında ise " bizi çok üzen tam bir başarısızlık hi kayesi" diyen Balamir, bu yapının tescilinin ancak yapının bir kısmı yıkıldıktan sonra gerçekleşmesi­ nin hikayesini de aktardı . Daha sonra söz alan Mersin Üniversitesi Mimarlık Fakültesi M i marlık Bölümü öğretim üye­ si aynı zamanda Adana Koruma Kurulu üyesi Yrd . Doç. Dr. i pek Durukan, üç ar­ kadaşıyla birlikte Adana'da Jansen Planı içinde kalan alandaki M odern M i marlık


32 ARKiTERA M i MARLI K ALMANAGI

ürünlerini nasıl bir tekn ikle belgelerne çabasında oldukları nı gösterdi. istanbul Teknik Ün iversitesi M imarlı k Fakültesi M i marl ık B ö l ü m ü Restorasyon Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Yı ldız Salman, Diyarbakır Koruma Kurulu üyesi olarak bu kurulda Modern M i marl ı k ü rünlerinin öncelikli sorun olmad ı ğ ı n ı , bu bölgedeki kamu bina­ ların ı n çoğunun da tescilli olduğunu söyleyerek sözlerine başladı . Bu bölge­ den çeşitli örnekler gösterdikten sonra Diyarbakır Gar Binası ve Lojmanları'na ait süreci aktaran Salman, " rant elde etmek" ifadesinin anlamı n ı n düzeltilme­ si gerektiğ inden yola çıkarak bu alan için düşünülen planların nasıl Koruma Kurulu'nda tartışıldığını aktard ı . S o n olarak söz alan Yıldız Teknik Üniversitesi M i marl ı k Bölümü araştır­ ma görevlisi Dr. Ebru Omay, koruma alanında, Koruma Kurulları 'nda da sık sık karşılaşılan kavram karmaşasına d ikkat çeken bir sunum yaptı. Bili nen koruma ölçütleri olan eskilik, tarih i belge, estetik, ekonomi ve işlevsel l i ğ i n , Modern miras söz konusu olduğunda yetersiz kald ı ğ ı n ı anlatan Omay, tek­ noloj i k değer, sosyal değer, sanatsal ve estetik değer (tasarımın özgü n lüğü) gibi değerlerin yanında kanonik olma ve referans olma gibi özellikleri n , bu mirasın anlaşı l ması ve tan ınması için kullanı labilecek fakat aynı zamanda kar­ maşa yaratan ek değerler olarak ortaya çıktığını anlattı. Koruma Kurulu kararla­ rının incelenmesiyle ortaya çı kan başka pek çok örnek aktaran Omay, bu kav­ ramların netleştiri lmesinin daha başarılı sonuçlar verebileceğini n altına çizerek sözlerini tamamladı . ilk gün paster ola­ rak sunulan Bursa Santral Garaj ' ı n eski bi nası nın yıkı lmasına sebep olan mimari proje yarışması süreci hakkında bilgi almak isteyen bir katılımcının sorusu üzerine salonda Koruma Kuru l u ' ndan ki msenin olmad ığı anlaş ı l d ı . Panelisı Koruma Kurulu üyeleri haricindeki üye­ lerin DOCOMOMO Türkiye Çal ışma Grubu'na ilgi göstermemeleri üzüntü yarattı. Öğlenden sonra Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu , Tayyare Sinemas ı , Yapı ve Kredi Bankası , i ş Bankası , Vilayet Adiiye - Mal iye Binaları'nın görüldüğü gezi ile 4 . DOCO M O M O_Türkiye Çalışma G rubu son buldu.

TOK i : ParkOran Iddia ları Ası lsız Tarih: 1 Ocak, Akşam Toplu Konut idaresi (TOKi) Başkan l ı ğ ı , " Eski T B M M lojmanları nın yerinde uy­ gulanan ' ParkOran' projesi kapsam ı n ­ daki konutların kaçak, ruhsatsız veya mevzuata aykırı yapıldığı" yönündeki iddianın gerçeği yansıtmadığı belirtildi. TOKi 'den yapılan yazılı açı klamada, C H P An kara Mil letvekili Yılmaz Ateş' i n , "eski mil letvekili loj manları yerine yapıl­ makta olan binaların imar mevzuatına aykırı olduğu ve bu nedenle yıkıl ması gerektiği " iddiasının gündeme getirildi­ ği hatırlatıldı. Söz konusu arsa üzerinde yapılmakta olan konutların kaçak, ruhsatsız veya mevzuata aykırı olarak inşa edildiği iddialarının gerçek dışı olduğu belir­ tilen açıklamada, şöyle denildi: Eski milletvekili lojmanların ı n bulunduğu arsa üzerinde yapılmakta olan ParkOran projesi kapsam ındaki binalar, söz konu­ su arsan ı n Hazine tarafından TO K i 'ye devrinden sonra kan una uygun olarak yapılan imar planları doğrultusunda ve An kara Bayındırlık ve iskan Müdürlüğü tarafı ndan mevzuata ve imar planiarına uygun olarak verilen inşaat ruhsatları uyarınca inşa edi lmektedir. . .

Istanbul'da Bir Kişiye ı , 5 7 Metrekare Alan Tarih: 2 Ocak, Hürriyet YAZAN: ŞENOL COŞKUNER istanbul Büyükşehir Belediyesi 'nin düzen­ lediği " Projem istanb u l " kapsamında ün iversitelerin katıl ı mıyla kentin sorunla­ rına çözüm bulacak projeler ü retiliyor. Bu kapsamda Fatih Ün iversitesi Coğrafya Böl ü m ü araştırma görevlisi Fatih Kara, yüksek lisans tezi olarak, " istan bul 'da rekreasyon davranışlarının araştırılması ve sürdürü lebilir bir rek­ reasyon planının geliştirilmesi" konulu araştırma hazırladı. Araştırmaya göre, Kanada Ottawa'da 33, Toronto'da 1 5,7 ve Hamburg'da 1 7, 2 metrekare olan kişi başına düşen rekreasyon alan ı , i stanbu l 'da 1 , 57 metrekare. Araştı rmaya göre istanbullular' ın sadece yüzde 37, 6'sı boş zaman larında rekreasyon aktivitesi yapıyor. Yüzde 30'u boş zamanlarında

rekreasyon dışı aktiviteler yaparken, yüzde 29,7 'si boş zamanlarında televiz­ yon izliyor. Rekreasyon aktiviteleri kap­ samında i stanbullular genellikle piknik, futbol, basketbol, yürüyüş yapıyor. içerik yetersizliğinden dolayı tenis ve su sporu gibi aktiviteleri yapılam ıyor. istanbullu lara göre rekreasyon alanları­ nın en büyük problemi kirl i l i k , kalabalık, içerik yetersizliği, ilgisizlik ve güven lik sorunu. (Rekreasyon alanı: i nsan ların boş zamanlarında, eğlence ve spor amacı ile gönüllü olarak etkinlik yapabi­ lecekleri yer.)

AOÇ Arazilerinde Ta lana Son ! Tarih: 2 Ocak, Birgün YAZAN: BAŞAK TURAN An kara 1 3 . idare Mahkemesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin Atatürk Orman Çiftl iği (AOÇ) planları nı hukuka aykırı buldu. T M M O B M imarlar Odası tarafından konuyla ilgili yapılan açıkla­ mada, " Söz konusu kararla An kara ve Ankaraldar kazan mış oldu. Son yıl larda çı kartılan yeni yasalarla Ankara" nın tari­ hi kent merkezleri, sanayi alanları, yeşil alanları dahil olmak üzere tüm alanla­ rında toplumsal ve mekansal dönüşüm yaşanıyor. Mahkeme, açtığ ı mız dava sonucunda ' h ukuka aykırı l ı k' kararı almasayd ı , AOÇ arazileri ve doğal sit alanları da imara açı lmış olacakt ı , " den ildi. Alınan karar gereğinde AOÇ 'nin hukuka uygun bir biçimde planlan ması gerektiğinin vurgu landığı açıklamada şunlar kayded ildi: " Mevcut alanda planlama çalışmaları tamamlanmadan AOÇ üzerinde yeni ihale çalışmalarının başlaması kamuo­ yunda şüpheyle karşı lan ıyor. Bugüne kadar çeşitli idari tasarruflar ve yasal düzenlemelerle giderek küçü­ len AOÇ arazisinin bir kez daha rant konusu ol ması endişe nedeni. Mahkemenin planları iptal etme gerekçeleri değerlendirilmeden ve sonuçları yeni hazırlanacak plana yan­ sıtıl madan AOÇ üzerinde tasarrufta bulu nulamaz." Açıklamada, AOÇ ' ni n , kentin tarım­ sal , kü ltürel değerleri ni, ekolojik ve toplumsal zorunlulukları nı göz önünde



34

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

bulundurarak planlan ması ve toplumun hizmetine sunulması gerektiği vurgu­ landı.

iptal Gerekçeleri Mahkemenin iptal gerekçelerinden bazıları ise şöyle: AOÇ alanının korun­ ması gerekli sit sınırları davanın konusu planlarda d ikkate alınmad ı . Planlarda tarımsal faaliyetler kısıtland ı , çok küçük bir alana sıkıştı rıld ı . Alan, kültür v e doğal varl ık niteliğiyle korunm uyor. Planlarda gösterilen, hay­ vanat bahçesi, olimpiyat oyu n ları alanı ve spor parkı AOÇ"nin tarih i , kültürel ve doğal sürekl iliğini sağlamasının önünde engel teşkil ediyor. Yüksek hızlı trafiğe elveren planlama yaklaşımı AOÇ"nin sonunu getirecek. AOÇ planları nesnel değil ve AOÇ ' n i n kültür ü r ü n ü olduğu gerçeğ ini g ö z ardı ediyor. Ayrıca planlar yen i bir kültür yaratma arayışı n ı n devamı olacak nitelikte bir plan lama yaklaşımı sergilemiyor.

Gökçek Hakkında Bir Suç Duyurusu Daha Tüketici Hakları Derneği (THD), An kara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile AS K i ve EGO Genel M üdürlüğü yetkilileri hakkında görev­ lerini kötüye ku llandıkları gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulundu. THD Genel Başkanı Turhan Çakar, yaptığı açı klamada, " Gökçek ile ASKi ve EGO Genel M üdürlüğü yetki l ileri , plansız ve keyfi davranışlarda bulunmuş, görevlerini kötüye kul lanarak gerek kamuyu gerekse Ankara halkını ve !ü­ keticileri maddi ve manevi zarara uğrat­ m ışlardır" dedi. Ankaralllardan toplanan doğalgaz be­ dellerinin BOTAŞ 'a ödenmed i ğ i n i , bu paranı n kanuna aykırı olmasına rağmen yol yap ı m ı , köprülü kavşak, yaya geçidi gibi alanlarda harcandığ ına işaret eden Çakar, " EG O ' n u n BOTAŞ'a olan ana borcu 677 m ilyon YTL. Öte yandan , An kara Büyükşehir Belediyesi " n i n toplam borcu temmuz 2008 itibariyle 4 m ilyar 382 YTL, va­ desi geçmiş borçların ı n toplamı ise 2 milyar YTL'yi geçti. Bunun 250 mi lyon YTL'si ASKi 'ye, 1 milyar YTL'si ise EGO'ya ait" dedi.

Ayasofya Ku bbesi Dem irleri ni Kırıyor

Tarih: 2 Ocak, Akşam YAZAN: BÜLENT ŞANLIKAN Ayasofya'yı "şantiye"ye çeviren iskele nihayet kaldırıl ıyor. 15 yıl önce merkezi kubbenin bakı m ve onarım çalışmaları için kurulan devasa iskelenin söküm işlemleri iki hafta sonra başlayacak. i l k parçayı d a temsili olarak Başbakan Yard ımcısı Hayati Yazıcı ile Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Gü nay sökecek. iskelenin kaldırılmasıyla Ayasofya' nın 3 2 , 37 metre çapındaki kubbesi de orta­ ya çı kacak. i stanbul 201 O Avrupa Kültür Başkenti Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğl u , restorasyon projesinin iki nci aşamasında ana kubbeye bağ l ı yarım kubbelerin onarı lacağı n ı ve mevcut iskelenin bu çalışmalarda da kullan ıla­ cağ ı n ı söyledi . Geçen gü nlerde ihalesi yap ı lan res­ torasyon , kubbenin yanı sıra Ayasofya Müzesi' ndeki narteksleri (ana kubben in örtmediği yan mekan lar) de kapsıyor. Kubbenin restorasyon öyküsü ise kısa­ ca şöyle:

1 5 Yıllık Restorasyon 3 Milyona Mal Oldu Ayasofya'nın kubbe restorasyonunu 1 992 yılında italyanlar üstlendi. Aynı yıl kurulan asansörlü iskele 55 metre yüksekl iğinde ve kubbenin dörtte birini i şgal ediyor. iskelede ilk onarım çalı şmaları n ı Avusturyalı uzmanlar yaptı. Restorasyon , 2005 yılına kadar i stanbul Rölöve ve An ıtlar M üdürlüğ ü ' nce Kültür ve Turizm Bakan l ı ğ ı ' ndan sağlanan bütçe ile sür­ dürüldü. Ödenek eksikliği nedeniyle iki yıldır önce neredeyse durdu. i stanbu l 201 O Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın sağladığı yeni bütçe ile tekrar başlad ı . Bugüne kadar yaklaşık 3 milyon TL'ye mal olan onarımın 1 5 yıl sürmesi­ ne maddi soru nların yanı sıra çalışmayı yapan uzmanların yurtdışından bekleni­ len zamanda gelmemesi neden oldu. Çalışmalarda Türk sanat tarihçileri, mozaik, restorasyon ve konservasyon uzmanları da görev aldı . A n a kubbedeki son rötuşlar 1 0 gün içinde tamamlanacak.

Sorun Destekte, Kubbe Eğriliyor Bizans imparatoru 1 ' nci J üstinyen tarafı ndan 532-537 yılları arasında yaptı rılan Ayasofya, dünyanın ilk kubbeli bazilikalarından biri . Ancak o dönemde kubbe yapım teknikleri gelişmediği için yapıda birçok sorun yaşand ı . Problem ise kubbenin sadece iki taraftan des­ teklenmesiydi . 557 yılındaki depremde zayıflayan kubbe, 558 yıl ında çöktü. Yeniden yapılmasına rağmen Bizans döneminde birçok kez çöken kubbe, M imar Sinan'ın istinat duvarları nı eklemesinin ard ından bir daha zarar görmedi . Fakat, 32,37 metre çapı nda ve yer­ den 55 metre yükseklikteki kubbe bu kez de eğri lmeye başlad ı . Desteksiz tarafiara doğru yayılarak elips şekl i n i aldı.

Murat Karayalçın M i marla rla Ankara'yı Tartıştı Tarih: 5 Ocak YAZAN: ASLI CANBAL ÖZDEMiR Mimarlar Derneği 1 927, 24 Aral ı k 2008 tari hinde " Yerel Seçimler Üzerine 1 " başlıklı bir tartışmada C H P 'den An kara Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı olan M u rat Karayalçı n ' ı ağırlad ı . Ağırlıklı olarak dernek üyesi m imarlar, akademisyenler ve sanatçı lardan oluşan bir grup tarafından yoğun ilgi gören etki nliğin açı lış konuşmasını yapan Dernek Başkanı Abdi Güzer mi marlar, mühend isler, sanatçılar, akademisyen­ ler başta olmak üzere tüm yurttaşların kent yönetimine katı lamadı kları n ı ve kent yönetiminde m imarlı k ve tasarım disiplerinin dışland ığını düşündüklerini bel irterek, daha katılımcı bir süreç için yaklaşan yerel seçimleri dernek olarak gündemlerine aldıklarını ve bir dizi etkinlik planladı kları n ı belirtti. Güzer, M u rat Karayalçın'ın katılımcı süreçlere olan olumlu bakış açısını hatırlatarak sözü Karayalçın'a bıraktı. M u rat Karayalç ı n , M imarlar Derneği 1 927 yönetimine ve katılımcılara teşekkürlerini ileterek başladığı ko­ nuşmasında kendisinin 29 Mart 2009 seçi mleriyle ilgili olarak Ankaralı lar için


ARKiTERA M i MARLIK ALMANAG I

hazırlad ığı "Acil Eylem Plan ı " na dair bir sunum gerçekleştirmeyi düşündüğünü, ancak Abdi Güzer'in " katı l ı m " üzerinde duru lması n ı tercih edecekleri yönündeki ifadesi nedeniyle kent yönetiminde katılım konusunda oluşturmayı düşün­ dükleri kurumlara dair bir sunum yapa­ bileceğini belirtti. Bu kurumları Danışma, Saydamlık, Katı lım ve Dayanı şma Kurumları olarak sıralayan Karayalçın, bun lar hakkında detaylı bilgi verd i : " i ki tane danışma kurumu öngörüyo­ rum; biri belediye başkanlığı dönemim­ de kurup işiettiğim An kara Kuru ltay ı , ikincisi yeni bir k u r u m ; Ankara i ktisadi ve Toplumsal Konseyi. Saydamlaşma Kurumları çerçevesinde ilk olarak bele­ diye başkanı n ı n mal varlığı belediyenin internet sitesinde yer alacak, Belediye Meclisi toplantıları radyo ve televizyon aracılığıyla naklen yayın lanacak, karar­ lar Resm i Gazete tarzında basılı veya internet üzerinde yayınlanacaktır. i mar durumları anlaşılır bir dille duyurulacak­ tır. Belediye harcamalarının 1 5 gün aray­ la dökümü yapılacak ve internet üzerin­ den yayınlanacaktır." Katıl ı m kurumlarını anlatırken kent yöneti minde katılıma verdiği öneme değinen Karayalçın, kentsel dönüşüm projelerinin bu kurumun eksikliği yüzünden düzgün yürümediğini ak­ tardı. Karayalçın, Dayan ışma kurumu çerçevesinde yapılacak " Hemşeril i k Geliri" olarak adland ırdığı yardım ve destekierin kentin yoksul kesimlerinin de kentlileşmesi açısından önemli olduğunu ancak bu alandaki istismar­ lara engel olunması gerektiğini belirtti . 25.000 kişiye ist ihdam yaratmayı he­ defledi klerini belirten Karayalç ı n , "Acil Eylem Plan " l arı çerçevesinde ilk etapta Kız ı l ı rmak suyunun arıtıl ması, Gerede havzasının suyunun taşınması ve lşıklı Baraj ı ' n ı n yapılması , Kızı lay-Çayyolu, Batıkent-Sincan , Keçiören-Tandoğan metro hatlarının tamamlanması pro­ jelerine önem vereceklerini aktararak toplanda 3 milyar Dolar' l ı k bir paket öngördüklerini belirtti. Ankara' nın eski kent merkezleri­ nin canlandırılmasına verdiği öne­ me değinen Karayalçı n , bu amaçla Gençl ikparkı-Dışkapı, Sıhhıye-

Bakanlıklar arası nın fikir projesi olarak ele alınması gerektiğini belirterek, mobilyacıların yer ald ığı " S iteler" böl­ gesinin iyileşti rilmesi, Hacettepe' ni n bir sağlık kentine dönüştürülmesi için de projeler geliştirilebileceğ ini aktardı . Karayalçı n'ın kon uşmasını bitirmesi­ nin ardı ndan başlayan Aslı Özbay'ın yö­ nettiği soru-cevap bölümünün ilk turun­ da inci Ertekin bu projeler için gereken kaynakların nasıl bulunacağına, Semra Uygur kentli olma bilincini n , kentsel mekanın ve kamusal alan ın giderek yok olduğu Ankara'da kentli olarak nasıl "bir arada" olunabileceğ ine, Aydan Balamir ise Ankara'ya tekrar başkent olma ihtişam ının nasıl kazandırı lacağ ına dair sorular yönelttiler. ilk turda gelen sorulara cevaben M u rat Karayalçı n , Ankara' n ı n başkent olma ihtişamına sah ip ol ması nın olanaklı olduğunu, bunun Ankaralı seçmenin kentin geçmişine ve geleceğine sah ip çıkmasına ve hemşeri leşmeye bağl ı olduğunu belirtti. Can Dündar'ın bir An kara' l ı n ı n tatil gününü geçirmek üzere Eskişehir'e günübirlik gidişini anlatan yazısından bahseden Karayalçı n , kentte ihtiyaç duyulan meydan ların , kamusal alan­ ların oluşturul ması gerektiğini belirtti . Kaynakların değil projelerin kıt oldu­ ğunu söyleyen Karayalçı n , iyi projenin kaynağ ı n ı bu lacağ ı n ı belirtti . i kinci turda söz alan Haldun Ertekin ' i n Ankara'daki tahribat hakkında Karayalçı n'ın görüşlerini ve bu kon u da ne yapılabi leceğ ine d a i r sorusuna ve Abdi Güzer'in kent yönetiminde sayısal verilerden çok niteliğe önem veril mesine dair hatırlatmasına cevaben Karayalçın, Ankara'nın topoğrafyası na v e meteorolojik koşullarına önem verilmesi gerektiğini belirterek, kendi belediye başkanlığı döneminde de bu konuya yeteri nce eği lernediğini aktardı . Karayalçın, Ankara'daki tahribatın ge­ riye alınması konusunda alt geçitierin otopark olarak değerlendirilme olasılığı­ nı araştıracakların ı belirtti . M u rat Karayalçın'ın üçüncü turda, daha çok seçim süreci ve bu süreçteki organizyon yapısı ve çalışma yöntem­ leriyle ilgili soruları da yanıtlamasının ardı ndan karşı lıklı teşekkür konuşmala­ rıyla etkinlik sona erdi.

35

PERPA, " PER�A Towers Projesi " için Ihale Açıyor Tarih: 5 Ocak, Hürriyet PERPA Ticaret Merkezi, yan ı nda i nşa edilecek olan, PERPA Towers Projesi için ihaleye çıkıyor. Bu projede yer alacak, alışveriş mer­ kezi, konut, ticaret amaçlı bloklar, otel, otopark, cam i , sosyal tesisler, spor ala­ n ı , alt yapı ve çevre düzenlemesi işleri bir bütün olarak kapalı teklif ve pazarl ı k u s u l ü ile ihale edilecek. ihale edilecek olan toplam i nşaat alanı 420.000 m2. Kapalı teklif ve pazarlı k usulü ihale­ de, 1 5.000 YTL bedel karşılığı i hale şartnameleri, PERPA Ticaret Yönetim M erkezi Kat : 1 3 No: 2508 1 34384 Şişli­ Okmeydanı/istanbul adresinden satın alınabilecek. i haleye son teklif verme süresi, 06 Şu bat 2009 Cuma saat 1 5: 00 . . .

Krizde Depo F ı rsatı Tarih: 5 Ocak, Hürriyet YAZAN: MELTEM KARA Türkiye'de sayıları 226 'yı bulan al ışveriş merkezlerine önümüzdeki dönem 1 20 adet daha eklenecek olması, bir anda gözleri endüstriyel gayrimenkul diye adlandırı lan A sı n ıfı modern depolara çevirdi.

AVM Sayısı Artıyor, Krizde Depolar FırsatYaratıyor Alışveriş merkezlerinin her 1 metre­ karesinin 5 metrekare depoya ihtiyaç d uyması, artan ihtiyacı karşılamak için yapılan loj istik ve endüstri merkezleri yatırımlarının da artması n ı sağl ıyor. Başta alışveriş merkezlerindeki mağa­ zalar olmak üzere, lojistik hizmeti veren firmaların stoklarındaki ürün leri depo­ layabilecekleri u l uslararası standartiara uygu n alanların yetersiz seviyede kalma­ sı, gayrimenkul sektöründe yatırımların uluslararası standartla uygu n depo alanlarına kaydı rıyor. Buna da, 2 mil­ yon metrekarelik A sınıfı depo alanına ihtiyaç duyulan Türkiye'de, u luslararası standartiara uygun mevcut depo alan ı ­ nın sadece 7 0 0 bin metrekare ol ması yol açıyor. Türkiye'de her geçen gün bir yenisi inşa edilen al ışveriş merkezleri,


36

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

gayrimenkul sektöründe endüstriyel gayri menkul alanının hızla gelişmesin i sağlıyor. Alışveriş merkezlerinin her 1 metrekaresi nin 5 metrekare depoya ih­ tiyaç duyması, artan ihtiyacı karşılamak için yapı lan lojistik ve endüstri merkez­ leri yatırımlarının da artması n ı sağl ıyor. Şu anda Türkiye genel inde 226 alışve­ riş merkezi faaliyet gösterirken, inşası süren alışveriş merkezlerinin sayısı ise 1 20'yi buluyor. Alışveriş merkezlerinin sayısı ndaki bu artış, lojistik açısından başta mal sevkiyatların ı n artmasına ve ürün dağ ıtım sistemlerin daimasına neden ol uyor. Bu da, endüstriyel gay­ rimenkul alan ının önümüzdeki yıllarda daha da büyüyeceğine ve talebi karşı­ lamak için kurulan lojistik merkezleri nin sayısında artış olacağ ı n ı gösteriyor. Türkiye'de şu anda 6 , 5 m ilyon metreka­ re depo ve depo olarak kullanılan alan bulunuyor. istanbul ve çevresindeki depoları n büyü klüğü ise 2,5 milyon met­ rekareyi buluyor. Türkiye'nin 2 milyon metrekarelik A sınıf depo ihtiyacı bulu­ nurken, mevcut depoların yalnızca 700 bin metrekaresi uluslararası standartları karşılayabi liyor.

istanbul'a Yakın Endüstriyel gayrimenkul yatırım­ larında sevkiyat ön plana çıktığı için lokasyon ve ulaşım önemli rol oynuyor. Yatı rım yapan firmaların çoğu da E-5 ve TEM otoyollarına, li man ve havaalanla­ rına yakın bölgelerde loj istik merkezleri kurmayı tercih ediyor. istanbu l 'da loj istik merkezleri, Ümraniye, Sarıgazi , Kartal, Dudullu, Maltepe, i kitelli, Ayazağa ve Kemerburgaz'da kurul uyor. Ancak istanbul 'daki arsa maliyetleri nin yük­ selmesi ve boş arsa bulmanın zorluğu, konut piyasasında olduğu gibi endüstri­ yel piyasada da yatırımcıları istan b u l ' u n yakınlarındaki merkezi konumda b u l u ­ nan yeni bölgelere yönlendi riyor. Bu da, Gebze ve izmit 'in endüstriyel yatırımlar için tercih edilen bölgelerin başında gelmesine yol açıyor. Gebze'ye oranla daha düşük arsa maliyetlerine sahip olan Köseköy ve Uzunçiftl ik bölgeleri de yatırımcı ların dikkatini çeken bölgeler arasında yer alıyor.

Kiralar 5 Dolar'dan Başlıyor Depoların ulaşım ve lokasyon özellik-

lerinin yanı sıra büyüklüğü, yüksekliği, mekanik sistemleri ve zemin kapasitesi de kira rakamların ı etkiliyor. i stanbul'da Ümraniye, Kartal ve Maltepe'de kiralar metrekare başına 5 Dolar'dan başlar­ ken , Tuzla ve Gebze'de 6 Dolar'a yük­ seliyor. izmit'te ise kiralar 5 Dolar'dan başlıyor. Geçtiğ i m iz yıla göre kiralarda yüzde 1 O oranında artış görül üyor. istanbul'da endüstriyel bazdaki arsala­ rın da metrekare fiyatları 1 50 Dolar'dan başlayıp 400 Dolar'a kadar yükseliyor. Yeni lojistik merkezlerinin kurulması ve bir çok firmanın bu alanda arayış içinde ol ması kira rakamlarının da yükselmesi­ ne neden oluyor.

Lojistik Merkezleri Kuruluyor Türkiye'de endüstriyel gayrimenkul alanında talebin artmasıyla, lojistik merkezleri nin de sayısında artış yaşa­ nıyor. Logiturk, Tuzla'da 1 26 bin met­ rekare büyü klüğündeki lojistik parkını 2009 yılında tamamlamayı planlarken, Avustralya'nın en büyük endüstriyel gayrimenkul fonu olan Goodman ise, 50 milyon Euro'luk yatırımla izmit'te gerçekleştireceği lojistik merkezinin ilk fazını 2009'da teslim etmeyi hedefliyor. 21 O bin metrekarelik lojistik merkezinin, TEM ve E-5 otoyollarının kesişim nokta­ sında yer aldığını ve Derince Liman ı ' na yakınlığı ile avantaj sağladığını söyleyen Goodman iş Geliştirme M üdürü Ceylan Mergen, " B u yatırım, diğer firmaların da gözlerini izmit'e çevirmesini sağlad ı . Biz de Gebze ve Hadımköy bölgele­ rinde yeni arayışlar içerisi ndeyiz" dedi. Prolojis ve Fransız Concerto'nun da Türkiye'de lojistik merkezi kurmak için arayışlarda olduğu belirtiliyor.

Yangın Tertibatına Dikkat Edilmeli Depolarda çatı tipi, zem in, izolasyon, sprinkler sistemi, kolon sayıs ı , temiz yükseklik, kapı sayısı , dışarıda tır ma­ nevra ve park alanlarına dikkat edilmesi gerektiğini bel irten Ceylan Mergen " Depoları sigortalayan şi rketlerin ise dikkat ettiği tek konu yang ı n tertibatı oluyor. Depoların özellikle ESFR sprink­ ler sistemine uygu n kurulmuş olması gerekiyor. Bu sistem, depolama alanlarında yan­ gının bastırı lması için kul lanı lıyor, " diye konuştu.

Kriz Dönemlerinde Talep Artıyor Ceylan Mergen, endüstriyel gay­ rimenkul alanında faaliyet gösteren firmaların hedef kitlesinin, perakende kanalı nda lojistik servis sağlayıcı ları ve üreticiler olduğunu söyleyerek, " Lojistik merkezlerinin, üretim fabrikaları nın ya­ kınlarında olması isteniyor. Kriz dönem­ lerinde ise yapılan ü reti m stoklandığı için, fabrikaların yakın larındaki depolar daha fazla tercih ediliyor," ded i .

Sarıkamış Kolokyu muında Heykel Tartışması Tansiyonu Yü kseltti Tarih: 6 Ocak YAZAN: ASLI CANBAL ÖZDEMiR Sarıkamış Harekatı Anma Alanları Fikir Yarışması Kolokyum u , 3 Ocak 2008 tarihinde Ankara Milli Kütüphane Yunus Emre Toplantı Salon u ' nda gerçekleşti. Jüri üyelerinin çoğunluğunun hazır bu­ lunduğu ve Hasan Özbay'ın yönettiği kolokyumda, yarışmada üçüncü olan ekipten heykeltraş Mehmet Aksoy'un birden fazla kez söz alarak zaman za­ man jüri üyeleriyle kişisel tartışmaya varan kon uşmalar yapması, salonda yükselen tansiyon katılı mcıların tepki ve alkışlı protestalarma sebep oldu. Meh met Aksoy ' u n i l k olarak bu ya­ rışma için farklı disiplinlerden gelen üyelerle oluşturu lan bir j ü ride sadece bir adet heykeltraşın ol masının eksikli­ ğini vurguladığı ve genel olarak heykele bakış açısını eleştirdiği konuşmasına cevaben söz alan J ü ri Başkanı Baykan Gü nay, jüri üyeleri ni birleştiren şeyin " tasarım" olduğunu ve kend isinin de şeh ir plancısı olmasının yanında 25 yıldır temel tasarım eğitim i veren bir kişi olarak mekan ve mekan dışı ndaki obje­ ler hakkında konuşma hakkı olduğunu söyleyerek jürinin de bu çerçevede değerlendirme yaptığını belirtti. Farkl ı disiplinlerden gelen kişilerin bir sinerj i oluşturduğun u , bu sinerjinin bazen uyum bazen de çatışma yaratabilece­ ğini söyleyen Günay, jürinin de bunları yaşad ı ğ ı n ı belirtti. Yarışmanı n baştan iki kademeli olarak da düzen lenebileceğini belirten Günay, ancak her yönetimin bir programı olduğunu ve ona göre yak-


ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

laşıldığını söyledi . Kültür Bakanlığı'nın yarışmaya katılan tüm projeleri başka şekillerde de değerlendirebileceğini söyleyen Günay, kendilerinin de bu şekilde bir değerlendirme yaptıklarını belirtti. Birinci olan projede çok iyi bir çayır tasarımı bulunduğunu, bir bilimsel yaklaşımı mekana yansıttıktıkların ı , jürinin bile bilmediği bilgileri çalışarak bir mekan çerçevesinde yorumladı kları nı ve bir zaman-mekan ölçüsü sunduklarını söyleyen J üri Başkanı, herkesin bunu yapmak zorunda olmad ı ğ ı n ı , yarışmalarda diğer ödül, mansiyon ve satınalma­ ların farklı değerleri ödüllendirmek için verildiğini belirtti. Tekrar söz alan Mehmet Aksoy, jüride farklı disiplinlerden gelen üyelerin de­ ğerlendirmelerine bir itirazı olmadığını ancak sadece bir heykeltraşın bulunma­ sını yanlış bulduğunu vurgulayarak tasa­ rımla heykelin birbirine karıştınl maması gerektiğ i n i , ikisinin çok farklı anlamları ve amaçları olduğunu belirterek tasarım için jüri üyelerinin önünde bulunan su şişelerini örnek gösterdi. Mehmet Aksoy'a cevaben söz alan Jü ri Üyesi Oktan Nalbantoğl u , bir hey­ keltraşın heykele bakışıyla bir m imarın bakışı arasında fark olabileceğini, ancak kendisinin bu farklılığı olumlu

c

�"'

o

.� � �

•:ı

E

•:ı "

!l> .!. o

a> c.

lll

c cv "' c

,>i

"'" "' CV N lll ... "'

�- ::sc

w •::ı

� 'C -5 ·:;ı

•o

... �

cıı :: - u

'; c U') ·�

;;; :C

"' 'C c c "'

::::J ; " .: !:: C'a "'" "' - "' ::s ....

:E c "' "' 'C "' c ... ���

:ı � :E !!

bulduğunu, değerlendirmelerin i salt bir obje üzerinden değil mekan üzerinden yaptı kları nı belirterek sonuçta j ürinin kararını olumlu bulduğunu söyledi . Üçüncü olan ekibin yardımcılarından heykeltraş Ayhan Yılmaz söz alarak, kendisinin bu yarışmaya katılmadığı için tarafsız bir değerlendirme yapacağ ı n ı belirterek, geçmişte p e k ç o k yarışmaya katıldığını ve Türkiye'deki yarışma orta­ m ı n ı objektiflikten ve dürüstlükten uzak bulduğunu söyledi. Heykeltraş Mehmet Aksoy'un konuşmalarına jü rideki tek heykeltraş olan Ferit Özşe n ' i n cevap vermemesini eleştiren Yılmaz, Özşe n ' in hangi kriteriere göre değerlendirme yaptığını açıklamasını beklediğini be­ lirtti . Tekrar söz alan Mehmet Aksoy kendi projelerinin anlaşılamamış olmasından duyduğu üzüntüyü beli rterek projele­ rinin Kazımpaşa Tepesi'ndeki plastik biçim lenmeden ibaret olmad ı ğ ı n ı , Makineli Tüfek Tepesi ' nden Kazımpaşa Tepesi'ne giden yola bir anlam katmaya çalıştıklarını, yolun kendisini bir plastik öge olarak ele aldıklarını beli rtti. Kendi projeleri için öne sürülen taşıyıcılık probleminin heykeli estetik bir öge ol­ maktan çıkararak statiğe indirgediğini bel irten Aksoy, bunun bir heykeltraş

37

tarafından söylenemeyeceğini söyledi . Mehmet Aksoy'un bu konuşmasın­ dan sonra çıkan tartışmanın yatıştırıl­ masının ardından, söz alan J ü ri Üyesi Ferit Özşen ilk olarak yarışmanın iki kademeli olabileceğini, ancak takvim sebebiyle bunun gerçekleştirilemediği­ n i , ayrıca böyle geniş bir j üride sedece bir heykeltraş bulunmasından kendisi­ nin de rahatsız olduğunu beli rtti. Ayhan Yılmaz' ı n iddiaları nı yanlış bulduğunu söyleyen Özşen , Yılmaz'ın da üçüncü olan ekipte olduğunu dolayısıyla söyle­ diği gibi tarafsız olamayacağ ı n ı belirtti . Jü ri üyelerine bakılarak yarışmaya katılıp katılmamak konusunda serbest olun­ duğunu hatırlatan Özşen, yaptığı işlerin ortada olduğunu ve Kültür Bakanlığı'nın jüri üyesi olarak kendisini seçtiğini söyledi. Bir süre üçüncü seçilen projeyi değerlendiren Özşen, bir ölçek hatası olduğunu düşündüğünü söyleyerek uy­ gulanabilir bir proje olmadığını belirtti. Meh met Aksoy'un tekar söz alma isteğ ini engelleyen Hasan Özbay daha önce söz almam ış katılımcılara hak tan ımak adına, sözü projeleri Satınalma Ödülü alan ekip üyelerinden Kıvılcım Duruk'a verdi. Duruk, öncelikle ya­ rışmanın çok iyi organize olduğunu belirterek teşekkü rlerini i letti ve yapılan suçlamalardan duyduğu rahatsızlığa değindi. Duruk, J ü ri Başkanı Baykan Günay' ı n birinci seçilen projenin düşün­ celerini çok iyi mekansallaştırdığı sözle­ rini hatırlatarak bunu nasıl başardıkları nı düşündüğünü sordu. Salondan başka söz almak isteyen ol­ maması üzerine tekrar söz alan Mehmet Aksoy'un kendi projelerinde ölçek problemi olmad ı ğ ı n ı savunan konuş­ masına müdahale eden Hasan Özbay, kolokyumların herkesin kendi projesini savunması üzerinden yürüyemeyeceğini, bunun ortama bir katkısı olmayacağını, projelerin genelinin ve sürecin ele alın­ ması gerektiğini hatırlattı. iki kademeli yarışmalarda bile jüri üyelerinin katılım­ cıların kimliklerini yarışma sonlanana kadar bilmedikleri ni söyleyen Özbay, kendisinin 1 60 ' ı n üzerinde yarışmaya katıldığını, bu yarışmalarda adaletsizli ­ ğin söz konusu olamayacağı n ı , yapılan suçlamaların yarışma ortamına katkı sağlamayacağı n ı ve bu suçlamalara jüri üyelerinden önce yarışmacıların itiraz


38

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

etmesi gerektiğini belirtti. i kinci olan ekip üyelerinden Devrim Çimen, ilk üç ödülün 4'e 3 oyla verildiğini hatırlatarak karşı görüşlerin jüri raporlarına yazılma­ dığı belirtti. Kendi projelerinde konuyu askeri değil insani boyutuyla ele aldık­ larını beli rten Çimen , şartnamedeki uzaktan algılanma konusuna değinerek j ürinin bu ikilemi nasıl ele aldığını sordu . Çimen'in ardından, aynı ekipten S inan Omacan söz alarak projelerin tümünde görkemli bir anıt yaklaşımı olduğunu, şartnarnede yer alan uzaktan algılanma vurg usunun bu yönde zor­ lama yaptığı beli rtti. Devrim Çimen ve Sinan Omacan ' ı n sorularına cevaben söz alan jüri üyeleri yüksel rnek veya yataysallık arasındaki seçimin bir kriter olmadığını, temayı en etkili biçimde vermenin önemli olduğunu, şartname gereği uzaktan algılanma kriterinin oldu­ ğunu ancak her şeye de egemen ol ması gerekmediğini belirttiler. Bu cevapların ardından, Jüri Başkanı Baykan Günay öncelikle Kıvılcım Duruk'un sorusuna birinci olan proje üzerinden bir açık­ lama getirmek istedi , ancak Duru k ' u n sorusunun Baykan 'ın bu konudaki genel görüşleri üzerine olduğunu belirtmesi üzerine kolokyum sonrası tartışabi le­ cekleri ni söyledi . Baykan ilk üç dereceyi alan projelerin 4'e 3 oyla seçilmesinin j ürinin değerlendirmeler sırasında ciddi tartışmalar yaptığ ının bir göstergesi ve ödül alan projelerin tekrar değerlendir­ mesinin bir sonucu olduğunu belirtti . Mehmet Aksoy ve Ayhan Yılmaz'ın tekrar söz almasıyla bir süre daha aynı konularda tartışmaların devam etmesi­ nin ardından, birinci ekibe söz verilmesi ve ödül töreniyle kolokyum sonlandı. Kolokyumun ardından katılımcılar proje sergisini gezme fırsatı bulu rken , kolok­ yumda gerginlik yaratan tartışman ın halen devam ettiği gözlendi.

Green Dot Odülleri1nde Tü rk Tasarım Ekibinin Başarısı Tarih: 6 Ocak 2008 yılında Amerika B i rleşik Devletleri'nde ilk defa düzenlenen ve en prestijli U l uslararası Çevreci Yarışması

� .,

ol ması hedeflenen G reen Dot Ödülleri açı klandı . Türk tasarım ekibi, üç farklı dalda birden ödül kazand ı . " Volitan" projesi, en çevreci ulaşım aracı dalında birinciliğe, Aqua - Trap (Su Kapanı) projesi, çevreci ürün grubunda ikincili­ ğe, Fire - Knight (Susuz Orman Yangını Söndürme Aracı) ise kavramsal dalda mansiyon ödülüne değer bulundu. I DA 2007'de de iki dalda büyük ödülü alan Volitan, O DTÜ öğretim üyesi Dr. Hakan G ürsu başkanlığı nda­ ki DES I G N N O B I S ekibinin tasarı mı. Dünyada büyük ilgi uyand ı ran Volitan Projesi, Green Dot Ödülleri 'nde u laşım dalında büyük ödüle layık bulundu. Green Dot Ödülleri' nde ilk defa sergilenen ve orman yangınlarını susuz söndürmeyi hedefleyen Fire - Knight'ın (Susuz Orman Yangını Söndürme Aracı) yükselen başarı grafiği de gele­ cek için ümit taşıyor. Yeni d i kilen ağaçların sulama proble­ mine pratik çözüm üreten Aqua - Trap (Su Kapanı) projesinin aldığı ikincilik ödülü de susuzlukla yüzleşen ülkemizin geleceği için alternatif bir çözüm olana­ ğ ı sunuyor.

Arkon Plazaının Inşaatı Başlad ı Tarih: 6 Ocak, Hürriyet Projelendirme çalışmaları tamamlanan Arkon inşaat M erkez binası, inşaatı başlad ı . Proje m imarları Doç. D r. Yüksek M i mar Selim Velioğ l u , Yüksek M imar Can Özsavaşçı , Yüksek M imar Orkun Özüer konuyla ilgili olarak " Yapı cephesi, g rubun kurum kimliğini taşıyan düşey taşıyıcı unsurlardan, "dikitlerden" oluşturu l muştur. Bu çözüm bir yandan yapıya gökyüzünde akan ışıltılı " taçvari" bir kimlik kazand ı rırken bir yandan da yapıyı olduğundan yüksek gösterecekti r. Cepheyi oluşturan altın sarısı dikitlerin

bahçe düzenlemesi çerçevesinde dış mekanda da serbest unsurlar olarak (aydınlatma ve tematik unsurlar) kulla­ nılmalarıyla mekansal kimlik tüm alana güçlü bir şekilde yayı lacak ve çevreden algılamada anlamlı ve akılda kalıcı etki yaratacaktır," dedi. Toplam 2.800 m2 kapalı alana sahi p olacak b i n a 1 3 kattan oluşuyor. B inaya karşılama kısmı ile girilip, geniş bir hol ile devam ediliyor . Galeri boşlukları, bitkiler ve sergi alanları ile zenginleştirilen giriş holü, 3 kata yayılan görsel bir süreklilik içeriyor. 50 kişinin aynı anda yararlanabileceği yemekhanesi, açı k çalışma alanları, yönetici odaları , toplantı, mültivizyon salonları ve showroom alanı binayı oluş­ turan diğer mekanlar. Yönetim Kurulu Başkanı Ferhat Kalsı n , Plaza' nın merkez binası olması nedeniyle ayrıca önem verdiklerini belirterek "Bu binanın bizi yansıtacak farklı ve stil sahibi bir bina olması için bir yarışma düzenlemeye karar verdik. Önemli olan bizim için en doğru pro­ jeyi bulabilmekti. Bu sebeple projeyi duyurduk. Bu süreç yaklaşık 2 ay sür­ dü. Teknik ekibimizle, yarışma sonucu elimize ulaşan projeleri değerlendirip Etüt M imarlığın çalışmasını benimsedik" dedi. Arkon Plaza binasında, çalışanlar için her türlü sosyal imkan düşünüldü. Plazanın bodrum katları nda araç asansörlü otoparklar, en üst katında ise teras cafe yer alıyor. Projede ayrıca çalı şanların yararla­ nabileceği bir spor salonu da mevcut. Arkon i nşaat ve diğer G rup şirketleri F ulya Akaryakıt A.Ş. ve Hazar A.Ş. fir­ maları da 2009 yılı eylül ayında Arkon Plaza'daki yeni ofislerine yerleşecek. Taşıyıcı sistemi betonarme olan binanın inşası yaklaşık olarak 9 ay sürecek. istanbul Fu lya'da yer alacak proje 3 m i lyon TL'ye mal olacak.

Depreme Hazı rlık için Doğal Afetler Parkı Tarih: 7 Ocak, Hürriyet YAZAN: ŞENOL COŞKUNER istanbul Büyükşehir Belediyesi, başta deprem olmak üzere istanbulluları do­ ğal afetiere hazırlamak amacıyla Doğal Afetler Parkı kuracak.


ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

39

Kağıthane'deki AKOM binası yan ı nda ya da Halkalı 'daki istanbul Büyükşehir Belediyesi Lojistik M erkezi yanı nda inşa edilecek park, 2009 sonuna kadar tamamlanacak. Doğal afet parkında yer alacak bazı bölümler ve işlevler şunlar: i l k Y a rd ı m Deneyimi : Sesienince gözünü açan tatbikat robotlarının bulu­ nacağı bölümde, yaralilara doğru müda­ hale öğretilecek. Deprem Deneyi m i : Depremin sa­ nal olarak yaşanacağı bölümde, sarsıntı anında yangın önlemleri ve kendini gü­ vene alma yöntemleri gösterilecek. Kurtarma Deneyi m i : Deprem son­ rası arama, kurtarma ve müdahale g i bi konularda doğru davranış biçimlerini öğretmek amacıyla eğitim verilecek. Ü ç Boyutlu Deprem Görüntüleri:

Sinema aracılığıyla depremlerde mey­ dana gelen hasar gösterilecek ve dep­ reme hazırlık yolları anlatılacak.

Yenikapı Profesyonel Bir Proje Yönetimi ile Geleceğe Taşınıyor Tarih: 8 Ocak YAZAN: GÜL KESKiN Yenikapı 'da Türkiye'nin en kapsamlı ar­ keolojik kazı çalışmalarından biri hızla devam ediyor. 1 800'1ü yıllara dayanan geçmişi ile "Asrın Projesi" olarak tarifle­ nen Marmaray çalışmaları sırasında gün yüzüne çıkan 1 O.OOO'i aşkın tarihi eser ile uluslararası bir odak noktası haline gelen bu alan aynı zamanda Marmaray projesi tamamlandığında, hattın Avrupa yakasındaki çıkış noktası ve Taksim ­ Yenikapı metro hattının da bitiş noktası olacak. Üstleneceği tüm bu yeni fonk­ siyonlarla Yenikapı'yı sosyal, fiziksel ve ekonomik anlamda büyük bir değişim bekliyor. Projeler tamamlandığında Yenikapı'nın nasıl bir değişime uğ­ rayacağına i lişkin sorular son birkaç yıldır hem akademik çevrenin hem de istanbullular'ın zihnini meşgul etmeye devam ederken, istanbul Büyükşehir Belediyesi, istanbul Metropoliten Planlama M üdürlüğü ve istanbul 201 O Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yenikapı'yı dünyanın sayılı merkezle-

rinden biri haline dönüştürebilecek u luslararası bir projenin ön hazırlıklarını başlattı . Öncelikli olarak değişim sürecin planlanmasına odaklanan, sonrasında Yeni kapı'ya arkeopark, müze gibi farklı kullanımları getirecek kentsel tasarım projelerinin temin edilmesi için davetli u luslararası kentsel tasarım yarışması ­ nın düzenlenmesini kapsayan projenin detaylarını öğrenmek için istanbul 201 O AKB Ajansı Kentsel Uygulamalar Direktörü Korhan Gümüş ve i M P Kentsel Tasarı m v e Yarışmalar G rubu Proje Yürütücüsü M u rat Vefkioğlu ile görüştü k. Mayıs ayından itibaren Yenikapı'daki Marmaray Transfer M erkezi alanında ortaya çıkan kültür ve tarih m i rası ile ilgili arkeolajik buluntuların yerinde değerlendirilmesi, bunun için projelerin temi n edilmesi konusunda kendilerine bir talepte bulunulduğunu, bunun üze­ rine i M P Kentsel Tasarı m ve Yarışmalar G rubu olarak çalışmalarına başlad ıkları­ nı, yaptıkları i ncelemeler sonucunda da uluslararası davetli m imarlardan proje temin edecek bir yöntemi öneri olarak sundukları nı ifade eden Vefkioğlu, pro­ jenin gerçekleştirileceği alan ın daha evvel i stanbul Büyükşehir Belediyesi (i B B) tarafından kentsel tasarım projesi olarak bir gruba ihale edildiğini, bu nedenle şimdiye kadar bu alandaki

çalışmalarda ileri g idilmediğini beli rtti. istanbul 2010 AKB Ajansı'nın çalış­ maları ile alan ı n , ihale kapsamı ndaki yükleniciye verilen kısı mdan çı kartılıp, bir arkeopark sınırı olarak belirlendiğini ifade eden Vefkioğlu, proje geliştirmesi istanbul 2 0 1 0 AKB Ajansı , program geliştirme ve tasarım yöntemi ise i M P v e Bilgi Üniversitesi tarafından yürütü­ len çalışmanın "çok aktörlü" bir proje olduğuna dikkat çekti. Ortaya çı kacak tüm çalışmaların sadece istanbul ' a ve Türkiye'ye değil, d ünyaya hitap edebilecek nitelikte ol­ duğunu söyleyen Vefkioğlu, çalışman ın sadece davetli m imarlardan proje temin etmekle sınırlı olmad ı ğ ı n ı , aynı zamanda üst ölçekte kentsel tasarım sınırları için­ de ana kararların getirilmesi ve bunların yüklenici firma ile ortaklaşa çalışılarak değerlendirilmesini beklediklerini; ça­ l ışman ı n kendi arasında etaplara bölü­ nebileceğini, 201 0'da başlayacak veya 201 0'dan sonra devam edecek kısa, orta ve uzun vadeli çalışmalar olarak ele alınabileceği n i belirtti . Kazı alanında ortaya çı kan buluntu­ lardan biri. Alanın artık ciddi bir şekilde ele alınıp projelendi rilmesi ve kente kazandırılması gereken bir yer oldu­ ğunu ifade eden Vefkioğ l u , ilk etapta istasyon mahalinin ve çevresinin, ikinci etapta " 1 00 Ada" bölgesinin, üçüncü etapta ise açı k alanlardaki arkeopark


40

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

gezinti alanları nın ele alınabileceğini; bu etaplamalar düşünülürken sahil kısm ın­ daki i DO ile ilgili istasyon bağlantısının dikkatle incelenmesi, belki de 1. etap içerisinde, kapasitelere ve yolcu gidiş­ geliş etkinliğine göre düşünülmesi ge­ rekliliğinin altını çizdi. Vefkioğlu davetl i proje temininin 7 aylık bir süreç içinde tamamlanmasını ve 201 0 ' un ortalarına doğru uygulama safhasına geçilmesi ni umut ettiklerin i ekledi. Korhan Gümüş, Beyoğlu Atlas Pasaj ı ' ndaki istanbul 201 0 Avrupa Kültür Başkenti Ajans ı ' nda gerçekleş­ tirdiğimiz söyleşide, "Türkiye'de ilk kez" böylesi bir proje yönetme deneyimi ya­ şanacağ ı n ı dile getirdi: "Aslında M armaray projesin i n ilk orta­ ya çıkışı 20-25 sene öncesine gidiyor. O zaman bir ulaşım projesi olarak tasarlanmış. Zaten arazi olarak da U laştırma Bakanlığı'nın kendi alanında gerçekleşen bir proje. Bugün karşılaş­ tığı mız konu ise bu yönetim modelinin geliştirilmesi. Ortaya çıkan bir takı m soru nlar da bunun gerekliliğini göste­ riyor. Arkeolajik buluntular ile mimari proje arasında bir i l işki var ama bu i l işki bir sorun şeklinde yaşanıyor. Orada gerçekleşecek olan ulaşım yapı larının m imarisi, kentsel tasarımı, düzeni, on­ ların bu lokasyonda gerçekleştirilme ihtiyacı ile arkeoloji arasında ters ilişki vard ır. Çünkü arkeoloji kurtarma kazısı yapılarak devreye giriyor. Oysa ki arkeo­ lojik verilerle mimarlı k bir iletişim içinde olabilir. Zaten bu tip kararlar kent ölçe­ ğinde verilirken hep arkeoloji ile birlikte düşünülmesi gereken konulardır. Tarihi Yarımada'da bir network çalışması yapmak demek mutlaka arkeoloji ile ilgili bir önceliğin olması gerek demek. Bizim burada yapmaya çalıştığ ı m ız şey aslında bütün bu önce­ likleri i l işkilendirmek. Arkeoloj i , m i mari program, ulaşımla ilgili öncelikler, böl­ genin Marmaray sonrası yaşayacağ ı değişim . . . Çünkü burada çok önemli bir değişim yaşanacak. Bütün bunları i l iş­ kisel bir model içinde çoklu düşüneeye açmaya; hem ilişkilendirmek hem de bu bütünü farklı yoru mlarla, düşüncelerle ortaya koymaya çalışıyoruz. Çünkü ulaşım yapısı , basitce iş görsün diye yapılabilecek bir yapı değildir. Otopark

dahi yapsanız bunun arkasında öznel bir fikir vardır. Tasarı m da öznel bir iştir. Bir kamu programından söz ediyoruz, o yüzden farklı öznelliklere açı k olması gerekir. Özellikle 2 1 . yy'ın yönetim mo­ deli bunu gerektiriyor. 20. yy'da bir ulaşım yapısı yapı l ı rken , teknik bir gerekçeden hareket ederdi . Metro istasyonunun standartları bel lidir, sanki onun başka bir biçimi olmazmış gibi standart bir çalışmadı r. Oysa 2 1 . yy'da metro istasyonu dediğiniz zaman , bu artık teknik bir gerekçe ile yapılabi­ lecek bir şey değildir çünkü çok farklı tasarım yaklaşımları olabilir. Tabii bir ta­ kım standartiara yine bağlı olabili r ama yenilik üretmesi gerekir. En azından kent içinde sembolik bir değeri vardır. Bunun sadece yaratıcılığa açılması açı­ sı ndan değil, m imarlık programları nın öznel olması için de böyle bir ihtiyaç vardır. Yapıyı kimin yaptığını, imzasını bilmeniz lazım , anonim bir şey değildir. Metro istasyonunu bizde hangi m imar yapmış bilin miyar ya da bilinse bile o sadece bir inşaat grubunun içinde yer alan bir kişi gibi anıl ıyor. Oysa modern bir toplumda, bu alanlarda öznel bir faaliyet olduğunu kavramamız gerekir. Yenikapı 'daki programın nasıl gerçek­ leşeceği henüz belirli değil ama birçok m imara açılacağı kesin ve uluslararası bir program olması hedefleniyor. Bu konuda bir anlaşmaya varılmış olması

müthiş bir gelişme. Projenin sonucu bence başarı lı olacaktır ama projenin başlangıç noktasında elde edilmiş olan mutabakat projeden daha önemli bir başarı. Proje, istanbul'a çok şey kazandıra­ caktır. Bu mutabakatın oluşmuş olması, o başarıyı garanti edecek en önemli faktör. Bugün, iBB Başkanı böyle bir projenin yapılması konusunda karar ver­ miş ol masaydı o başarının yakalanması imkansızdı . Bu yüzden i B B Başkan ı ' n ı kutlamak lazım. 201 0 istanbul A K B Ajansı 'nın projeyi kendisine mal etmek için değil, sadece bu yeni 2 1 . yy forma­ tına taşıması, kurumlar arası bir ortak yönelimle projenin yürütülmesini sağla­ mak için devrald ı . Bizim kamu modelinde genellikle ko­ ordinasyondan çok söz edilir ama uygu­ lamaya gelince koordinasyon lafta kalı r, herkes ayrı çalışır. Biz şu anda doğru­ dan doğruya misyon odaklı bir model üzerinde çalışıyoruz. Projenin ortak ihtiyaçlarının koordinasyon içinde yöne­ Iiimesini sağlamaya çalışıyoruz. Zaten istanbul 201 0 Ajansı 'nın kuruluş amacı da bu: Ayrı bir kurum olarak değil, bü­ tün kurumları bir araya getirebilmek." Konuyla ilgili yurtdışından farklı üni­ versiteler ile temas halinde oldukların da ifade eden Gümüş, program için "yaratıcı bir ekip" oluştu rulduğunu, bu yaratıcı ekibin arkeoloji konusunda


ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

fikir sahibi olan insanların görüşlerini alacağ ı n ı , aynı zamanda Atatürk Kültür Merkezi 'nin yenilenmesinde de olduğu gibi bu görüşün ol uşması için ortam­ lar hazırlayacağ ı n ı söyledi. Gümüş, AKM 'de sürecin, proje sürecinin dışın­ da başlad ı ğ ı n ı , ancak burada bu müza­ kere ortam ının proje sürecinin içinden başlatı ldığını vurgulad ı . " B u program aynı bir mimari program gibi işin kamusal tarafını oluşturan kısım. Yaratıcı grup bütün aktörler ile görüşerek, kamuoyuna şeffaflık sağla­ yarak projenin hedefleri n i tanım layacak. Zaten orada Marmaray Projes i ' n i n bütü­ nünden gelen ulaşımla ilgili zoru nluluk­ lar var. Burası, istanbul 'un şehir içi ve şehirler arası deniz ulaşı m ı terminali. Buradaki arkeolaj ik verilerin dikkate alın ması, ortaya çıkan buluntuların ye­ rinde sergilenip sergilenemeyeceği me­ selesi araştırı lacak ama şöyle bir cevap verilmeyecek: Bu rada bir gemiyi sergi­ leyeli m , bir müze bi nası olmuş olsun. Biz, bu konuların tan ı mlanması n ı , bu konudaki en iyi uzmanlara bırakacağ ız. M üzeleştirme burada m ı olsun başka bir yerde mi olsun? Buna benzer konularla ilgili yol harita­ sını oluşturacak olan karar veren kişiler değ i l , kararları verecek kişilerin önünü ayd ı n latacak olan uzmanlar ve teamüller olacak. Farklı kişiler ve farklı görüşler oluşmasını hedefliyoruz. Projenin ana fikri, o farkl ılıkların yaratacağ ı ortamdan ortaya çı kacak. Bunun için projenin başında 3 ayl ı k bir dönem öngörüyoruz. 3 ay boyunca program gel iştirme ekibi kafasını her tarafa uzatarak, herkesle ilişki kurarak, kamuoyuna bilgi vererek bu projenin ana yörüngesini ya da bir tür master planı n ı oluşturacak. Bugüne kadar zaten yapılmamış olan o. Yoksa mimari hizmeti dünyanın her yerinde alabi lirsi­ niz. Seçerken di kkatli olursunuz. Ama asıl müşterinin akıllı olması lazı m , hangi programı mimardan istiyor? Başarıl ı b i r mimari projenin olması için mi marın başarılı olması yetmez. Programı veren müşterinin de başarılı ol ması , kendi programını doğru tarif etmesi lazım. Bu nedenle, 3 aylık süreci altın fı rsat olarak görüyoruz." Gümüş, bu çalışma ile başlang ıcın­ da bir An kara projesi olarak başlayan

Marmaray Projes i ' n i n , şimdi kent ölçe­ ğine dönüştürülmüş bir istanbul projesi olarak yoluna devam edeceğ ini ifade etti: " Burada belediyenin sadece yer üstünü düzenleyen, yolları , kaldırı mları vs. yapan bir kurum olarak değil tam da olması gerektiği gibi kentin amaçlarını tan ı mlayan bir kurum olma işlevi ni üst­ lenmesi sağlanmış olacak." Bölgede yaşayan insanların süre­ ce nasıl dahil olacaklarına ilişkin ise Korhan Gümüş şun ları aktard ı : " Projenin sınırları teknik açıdan bölge­ deki halkı ilgilendi rmiyor ama proje çok i lgilendiriyor. Projenin bu i lgisi nedeniy­ le oradaki ilçe belediyeleri ile işbirliği yapmamız lazım. Alan ı n , yenileme alanı ilan edilmiş olması bu i lişkinin beledi­ yeler açısından kurulduğunu gösteriyor. Ama buradaki projelerin biraz Tarlabaşı projesi vb. gibi 'yap-satçı müteahhit' tarzı gerçekleşmemesi lazım. Bunun dışı nda yen i bir model üretmek zorun­ dayız. Bugün gerek Fener- Balat 'da, gerek Tarlabaşı 'nda gerekse de Sulukule'de yapılan projeler henüz daha 'yap-satçı müteah hit ' mantığ ı n ı geçmiş projeler değ i l . Tabi i belediyelerin bu konuda deneyim üretmesini beklemiyoru m , asıl profesyonel gru plardan bekliyorum . Bu tip projeleri üretebilecek profesyonel zekaya ihtiyacımız var. Dünyanı n her yerinde bu tip projeler basitçe bir tasarım metodolojisi ile ger­ çekleşmez, daha farklı bir metodoloji ile gerçekleşir. Çünkü bunlar çok aktörlü projeler. Bölgede yaşayan i nsan ların hakları­ nın koru nması, onların gelişmenin işin­ de nesne olarak değil özne olarak yer alabilmeleri, terke zorlanmamaları ama aynı zamanda bölgenin gelişmelere açık dinamiklerini yitirmeden dönüşmesi gerekiyor. Bu ciddi bir kent deneyimidir. Bence 2010'un en önemli projesinden söz edi­ yoruz ve bölgede yaşayan insanlar tara­ fını ihmal edersek, sadece yine istasyon ve müze yapısı ile bunu sınırlandırırsak büyük bir eksikliğimiz olacak. Bu yüz­ den bu işin başından beri , bölgedeki insanlarla birlikte eğitim çalışmaları, arkeoloji ve Marmaray ile ilgili konular hakkında bir şeyler yapı lması gerekti­ ğini düşünüyorum. Proje süreci nasıl

41

olursa olsun, insanların bun ları bilmeye hakları var. Proje bu şekilde yürüyecek. " Korhan Gümüş'e yaptığı açıklaman ın ard ından proje için basına yansıyan Rem Koolhaas gibi dünyaca ünlü isim­ lerle işbirliği yapılıp yapılmayacağı soru ­ sunu yönelttik, Gümüş, Rem Koolhaas ile bir ön görüşme yapıldığını belirterek, " B iz kendisine tekiifte bulunduk. Kendisi de master plan hazırlanması düzeyinde de olabilir -o zaman tabi i mimari kısım­ da yer alamaz düzenleyici tarafında olur­ ya da m i mari projelerin hazırlan ması kısm ında tekl ife olumlu baktığını söyledi. Bu işin içinde bütçe konuları da var tabii ama böyle bir projeye birçok ünlü mi mar i mzasını atmak ister. Rem Koolhaas gibi bi rkaç isimle gö­ rüşmeleri sürdürüyoruz ama tabii bunu istanbul 201 0 AKB Ajansı ' n ı n kendisi­ nin yapmasını değil, sürecin bağı msız bir profesyonellik içinde yürüyebilmesi için seçici kurul tarafından yapılmasını hedefi iyoruz. Bir projeyi verimli kılan, seçici kurula devredilmiş olmasıdır. Bu 3 ayl ı k süre­ cin sonunda seçici kurulu muzu oluştur­ muş olacağız. Yarışma konusunu da onlara devret­ miş olacağız, bizim yarışmaya ya da proje edinim sürecine müdahalemiz ol mayacak. Onlar karar verecekler kim­ lerin dah i l olacağ ına, master planla bu proje arasındaki ilişkinin nasıl olacağına. Bir mimar belki sadece müze binası nı yapabilir, bir diğeri sadece ulaşım yapı­ sını yapabilir. Tüm bu nları topadayacak bir başka mimari düzey de olabi lir. Rem Koolhaas'ın bazı projelerinde öyle gerçekleşiyor. Doğrusu bu kararları istanbul 201 0 AKB Ajansı ' n ın kurumsal bürokrasisi ile almak yerine, tam da bir yarışman ı n , bir mi mari projenin ya da bir sanat projesin in gerektirdiği gibi profesyonel bir ara yüzeyin oluşturul ma­ sını tercih ediyoruz. Projenin genelinde böyle bir profes­ yonel liğin hakimiyeti ni sağlamak bence bu işin püf noktası. Bunu sağ layamaz ve klasi k proje hizmet alma yöntemleri ile hareket edersek bu başarıyı yakala­ yamayız. Bu proje, bu ara yüzeyde çok ciddi bir danışman lık hizmeti almak için hazır­ landı" açı klamsını yaptı.


42

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

2008 'den Akı llarda , Küresel Kriz ve Kentsel Dönüşüm Kaldı Tarih: 9 Ocak DERLEYEN: BURCU KARABAŞ M imarlık camiasının önde gelen isimle­ rine, 2008'den akıllarında ne kald ı ğ ı n ı sorduk. Geride bıraktığ ı m ız 2008 yılının mimarlık bağlamında profilini çıkarabil­ mek için yıl boyunca üzerinde duru lan konular hakkında bir araştı rma yaptığı­ m ızda, kentsel dönüşüm, TOKi ve su sorununun yıl boyunca çok sık günde­ me gelen başlıklar olduğu, düzenlenen m imarlık ve kentsel düzenleme yarışma­ larının ise hararetle tartışıldığı karşım ıza çıkıyor. Son aylarda patlak veren eko­ nomik krizin ise, tüm gel işmeleri arka planda bı rakmaya yettiğini ve 2008 dendiğinde i l k akla gelen olu msuzluklar­ dan biri olduğunu gerek dünyada gerek­ se de Türkiye'de yapı lan yorumlardan anlamak m ümkün.

Belk1s Uluoğlu (Mimar, Öğretim Görevlisi, istanbul Teknik Üniversitesi) 2008 ' i , yerkürenin krizi ve dünyanın kaynakları tükendi feryatları ile alabildi­ ğine şaşaal ı , pahalı yapı ların yan yana durduğu, iç çatışması yaşayan bir yıl olarak hatırlayacağı m . Pırıltılı bir ortam ve eti k sorgulamaların yılı idi 2008. istanbul ' u düşündüğümde ise, 2008 ' i "dönüşüm projeleri " i l e hatırlayacağ ı m . Çocukluğumdan beri bildiğim, alıştığ ı m , ritüelini özleyeceği m Salı Pazarı'nın b u y ı l ı n son günlerinde yok oluşunu hep hatırlayacağ ı m . Haydarpaşa ile ilgili bir toplantıda dile geti rilen, " Buraya Sydney Opera binası gibi bir bina yapıl­ malı" sözünü de özgüveni sarsılmış ve olanı göremeyen bir toplumun bir ifade­ si olarak unutmayacağı m .

Ertuğ Uçar (Mimar, Teğet Mimarlık) 2008, kent üzerine daha çok konuşu­ lup tartışıldığı, kent ölçekli yarışmaların açı l d ı ğ ı , kentsel dönüşüm, kentsel yenileme kavramları nın yerel yönetim­ lerce çeşitli şekil lerde yorum land ı ğ ı , bu yorumların da sertçe tartışıldığı bir yıl oldu . Öte yandan 2008 ' i patlamalarla hatırlayacağ ı m . Önce finansal kriz

patlad ı ; sonra borsalar, inşaat balon­ ları, yükselen kiralar, konutun yatırım aracı olduğu inancı. . . En sonunda da Gazze'de bombalar. 2009 daha sakin ve daha serin geçer umarım . . .

Hasan Çalışlar (Mimar, Erginoğlu & Çalışlar Mimarlık) 2008 yılı diğer yıl lara gore hızlı geçen ve dönüşüm projelerinin h ızlandı ğ ı bir yıl olarak aklımda kalacak. Türkiye'de ise yine akıllarda kalıcı bir mimarlık stratej isi ya da politikası ortaya konmadı. Ancak ekonomik hızl ı l ı ğ ı n yansıması kendini sektörde de gösterdi . Bu sene Pendi k AVM , Kasımpaşa Tuz Arnbarı Restorasyonu, Turkcell Ar-Ge ve Tarlabaşı dönüşüm projeleri ile ağırlıklı olarak uğraştı k.

Hüseyin Yanar (Mimar) Smokinleriyle Ortada Dolaşan Mimarlık Karşı duruş müziğinin bir zamanlar dünyadaki en yürekli isimlerinden olan John Lennon'un iki parçası , eski yılı bitirip yenisine g irdiğimiz şu günlerde daha da anlamlı bir şekilde yan yana geliyor. ilki Lennon'un, Vietnam Savaşı üzerine 1 97 1 'de bestelediği melodisi. Merry Ch ristmas (M utlu Yıllar) diyor sanatçı, arka vakalde ise Harlem çocuk korosu hep bir ağızdan War is Over (Savaş Bitti) temposunu tutuyor. Bu mutlu günde, kentrast bir ikili, savaş ile barı ş el sıkışıyor. i kincisi, 1 975 yılında yaptığı lmagine (Hayal et) ad l ı parça ise tüm zamanların belki de en efsanevi melodilerinden biri. John Lennon bura­ da ise düşled iği yeni bir dünyan ı n , adil bir dünyan ı n çizgilerini çiziyor kendine özgü müziği ve anlam l ı sözleri ile. Onları din lediğimizde, o yıllardan bu güne geçen 35 - 40 yıl içinde aslında hiç bir şeyin değişmediği görüyoruz. Bir kısm ı n ı n , dünyanın her yerinde in­ san lı ktan uzak, sefalet içinde yaşayan­ ların üzerine adeta basa basa zengin­ leştiği, gelir dağılımındaki farklıl ıkların her geçen gün daha da arttı ğ ı , para için g iderek dünyanın kan gölüne dön­ düğü, etrafımızdaki doğal kaynakların hoyratça kullanıldığı, üzerinde yaşanan bu bencilliklerin dünyanın kendi varl ığını ciddi şekilde tehdit ettiği tek tek , belir­ gin bir biçimde önü müze seriliyor. Bu

panoramada, her ne anlama geliyor ise, bizim çok sevdiğimiz mimarlığın rolünün de hem çok önemli, hem de çok önem­ siz olduğu da açı k. Dünya, globalizasyon masallarıyla bü­ yük bir köye dönüştüğü, belki de buna tepki olarak her ülkenin kendi köşesine çekileceği bir iki lem içinde. Güç ekse­ ni birçok alanda, hızla merkezlerden kenarlara akıyor. Paylaşıma, paylaşma­ maya bağlı savaşlar da artıyor. Özetle, yıkıntı ların arasında geçen bir 2008 ve hala bütün olan lara karşın, adeta siyah simekinleriyle hiçbir şey olmamış gibi, ağzında pura, ortada dolaşan m imarl ık. Etrafım ızdaki her şeyi, kentleri, orada yaşayanları, doğan ın derinden gelen çığl ı klarını, kuruyan toprakları, eriyen buzları çok, hem de çok di kkatle d inle­ menin zaman ı . Bu gü rültüde mimarl ı k da kendini h e r yan ı ile ciddi şekilde göz­ den geçirmel i . Evet . . . l magine (Hayal et) diyor John Lennon. Her satırı ayrı bir ders. l magi ne, all the people in piece (Hayal et, bütün insan lar barış içi nde) . l magine, all the people sharing all the world (Hayal et, bütün insanlar dünyayı eşit olarak paylaşıyorlar). 2008'den ve gele­ cek 2009'dan anladığım bu.

Orhan Ayyüce (Mimar) iki Duble Sıfır Sekiz 2008 mi Dedi niz? Kendisini tanırd ı m . Gayrimenkulcü ebeveynleri doğumu nda "Ne şirin ço­ cuk bu yahu " demişlerdi. işler iyi falandı. Tasarımlar hazırlan ıp, binalar yapı l ıyor ve satılıyordu. i lanlar mi mar mühendis arıyord u , Dubai'de palmiyeler g ittikçe büyürken, kuşlar da olim piyat önceleri altın yumurtalarının üstünde kul uçka­ daydılar. Öğrenciler, " Renderlarım sayesinde bende bir yıldız m imar olaca­ ğ ı m , Ordos' ta bin metrekarelik evimle hacam ın yan ında ben de varım" d iyor­ lard ı . Oysa 2008 bu durum lara çok bozuluyordu, kafasındaki "sürdülebilirlik" akımı için süratle bir yıldırım harekat hazırl ıyordu. Derken fırtınasını patlattı . Ortalık darmadağı n oldu. Yaldızlı yu­ murtalar, pal miyeler, şirketler ve m imar­ ları , topyekün kötü yakalandılar, starlar galaksinin kenarlarına doğru yollandı lar. " Kent dönüşüm rant bölüşüm" projeleri alabora oldular. Kasırga fena vurd u .


ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Korkusuz cengaver 2008 şimdi sizle­ re ömür. Ama şair Dylan Thomas'ı din­ ledi ve sessizce gitmed i . Çocuğu 2009 tam bir aktivist, enerji dolu. Yoktan var etmek durum unda, öyle istiyor. Zaten en yararlı işler de bu ortamlarda oluyor.

Mahmut Şenol (Yazar) Kopukları Tanıdığımız Bir Yıl Oldu! Eski Yunan'da, sokaklarda aylak do­ laşıp, çok gezinip orada burada geveze­ lik ettiklerinden olsa gerek, kendilerine filozof adı verilen insan ları, böyle davra­ narak ortal ığı karıştırmasınlar diye okul­ lara, sın ıfiara " hoca" diye sokmu şlard ı r. Filozofinin akademiye sofistik girişi, birçoklarına bakı l ı rsa asl ı nda bu yolla olmuştur. Bunun sonradan bir yararı da görü ldü elbette, felsefe böylece kurul­ d u , gelişti . Bir süre önce, ülkeme geri dönmenin rehavetiyle aylakl ı k keyfi çatarken, özel bir üniversitenin konuk hocası olmak talihiyle kend imi bir tür felsefe sınıfında ders verirken buldu m , 2008 böyle geçti. işte bu sınıfta, dünya gündemini bir ispanyol filozofunun uzunca makalesi penceresinden değerlendi rmeye kalkış­ tığırnda ansızın korkuyla ve ürpererek ayrımına vardığım bir gerçeği , yıl sonu değerlendi rme yazısı olarak Arkitera'da paylaşmak istiyorum. Bu belki de duyduğum kaygıya bağ lı olarak yok olan um utları m ı -bir olasılıkla­ geri kazanmama yardımcı olacaktır. Geçtiğimiz y ı l , 2008 'in tümü, kitlele­ rin kabal ı k , saldırı, acı masızlık ve ceha­ letle buluştuğu bir zafer yılı oldu. Jose Ortega y Gasset'in " kitle insan ı " diye tan ı m lad ığı yeni dönem barbarlığının bu insan ı n ı biz sokaklarımızda kopuk olarak görmeye başladı k . Eskiden kopuk denildiğinde akla gelen zavallı, sarsak, kabaday ı , ilkel insan tipini artık hemen her yerde, her modern biçimde görüyoruz . . . Elbette, h i ç kuşku yok k i , herkes Türkçemizde yer bulan kopuk sözcüğü­ nü biliyordur; yine de üzerinden kalem geçirmekte ne sakınca var. . . Kopuk, eski i stanbul argosunda, baş edi lemez, yola gelmez, söz dinlemez hasılı ıslah kabul etmez insanlar için, hatta kalabalıklar için kullanılırd ı . Ferit Develioğ l u ' n u n "Türk Argo Sözlü ğ ü " ise daha alçak gönüllü bir

açıklama, tanı m getiriyor ve d iyor ki, " Kopuk, işsiz güçsüz gezen, serseri he­ rif" tir. . . Hatta örnek veriyor: " Kopuğun biridir, boş ver! " N iteki m öyle demez miyiz, kopuk gibi olanlara . . . Kopuğun tatlı gözüken ine hayta denir ya, o da başka bir hikayedir! Ortega'nın " K itlelerin isyanı" başl ıklı makalesinden oluşan kitabına bir el at­ maya görün, karşınızda dünyanın bütün kopuklarını bul ursunuz. Kopuk, aslında dikkatle bakarsanız, her yerde karşın ıza çıkar, salt Don Gasset ' in felsefi anlatı­ sında değ il . . . Onları s ı k s ı k T V ekranlarında, hatta ana haber bültenlerinde bile görürsü­ nüz. Manavda çürük domatesi araya sı­ kıştıran esnafın bu hilesine karşı uyan ık olmak tedbiriyle, tezgahtaki mandali nayı çaktırmadan parmağıyla deşeleyip alelacele tadı na bakan ev hanımının o anda çekilen bu fotoğ rafı kitle i nsanının en masumane bir görüntüsünden başka nedir ki? Biz bu fotoğraf karesinden başlaya­ rak dalga dalga tüm toplum kesimlerine yay ılan bir insan yoksunluğunun resim albümüne lafı taşıyoruz. Onların salt bir araya gelmiş ol­ makla demokratik hak elde edildiğini sandı ğ ı , bu yüzden tarih tiyatrosunda mağdu riyet kostümünü hemen giymeye başladı kları nı da bu albümün korkunç fotoğraflarında görüyoruz. Atina sokaklarında, geçtiğimiz Kasım ayı boyunca sürmüş olaylarda, tarihin en eski yapıtlarının bulunduğu U l usal M üze'yi ateşe verecek kadar insan l ı ğ ı n m i rasına düşman l ı k kesbetmiş kitlelerin , salt b i r arada olmanın buna yeterli sayı­ lacağ ına duyduğu inanç, bir tür yeni linç anlayışından başkası değildi. Linç öteden beri azgın kitlelerin ken­ dinde devleti, yargıyı, hatta karar verme yetkisini bulduğu sürü biçi m i 1 eylemdi ve bir insana yönelikti; 2008 bize ka­ nıtladı k i , linç artık başka biçimlerde aramızda kol gezmektedir. Linç, ayrıca siyasal boyutlarıyla aramızdaydı . Yine linç 2008 ' i n savaş çığlıklarıyla Gazze'de dolaşan Azrail ' i o l d u , o n u Mumbai otel baskı n ı nda, artık sayısını unuttuğ umuz bom bal ı sald ırı­ larla Bağdat 'ta, cadı kadınlara ölüm

43

avavesiyle H i ndistan'da, Kongo'da soy­ kırımda, Dartur'da katliamlarda, daha nice yerlerde gördük. Linç sürülerinin başında olanlara da kopuk denilse, yanlış olmaz . . . B izde kopuk tabiri, eski istanbullular için bazı semtlere, mahallelere yakıştı­ rılıyordu; gerçi bir tür haksızl ı k , önyarg ı , b i r parça elitizm yapıl ıyordu . . . Bir bakı­ ma sosyal ayrımcı lık olsa da ne yazık ki tarihsel gerçekiere bakarsak, eski i n ­ san ları mız, n'aparsınız, işte böyleydiler. istanbu l ' u , yani Dersaadet ' i , Asitane'yi , bu inci güzelliğindeki kentimizi mahalle mahalle kopuk populasyonuna göre damgalıyorlard ı : Karagümrük, Tophane, Köprüaltı , Yedi kule, Surd ibi kopukları gibi . . . işte, 2008 y ı l ı hem ülkemizde hem de dünyada kopukluğun artı k bir hayat bi­ çimi olarak kitleler tarafından toplumsal görgü, yaşayış, alışkanlık, yönetim tarzı, hatta ne yazık ki sanat ve kültüre kadar sokularak kabul edildiği bir yıl oldu. Ne acıdır ki bu yeni biçeml i karanl ı k bir Ortaçağ 'a a i t v e tarih sahnesinde görül meye başlamış yen i barbarların uzaktan gelen tamtam sesleri kulakları­ m ızı rahatsız etmiyor. . . Ne kadar utanç vericidir k i bütün bu olanları, felsefe ve akıl bir yanda durur­ ken, hala sosyal bilimlerin dar sokaklar­ da gezinen açıklayıcı ve tanımlayıcı alt kollarıyla aniayıp kavramaya çalışıyor, büyük insan l ı k ! Oysa, insanlığın deniz­ lere çı kan yollara ihtiyacı vard ı . 2008 'de açı k ufuklara bakılan deniz­ Ierin kıyısından epeyi uzaklara düştük. iyi niyet di leklerinin içi boş ve anlamsız sözlerinden biri olacak ama, umalı m ki, 2009 tekrar, yosun ve iyot kokulu serin deniz suları nın üzerinden sonsuz açık­ lı kları seyredebildiğimiz bir yıl olsun. Kopu klar denizlere çı kan yollarımızı tı kamazsa, bu neden olmas ı n ! 1 Prof Türkel Minibaş'tn Cumhuriyet gazetesinde, 6 Ekim 2008 günü çtkan yaztst, "Sürü Etkisine Dikkat " okura şiddetle tavsiye edilir. . .

1 9 9 7 tarihli bir başka Cumhuriyet gazetesi köşe yaztstnda, Deniz Kavukçuoğlu'nun Pano adlt ftkralan arasmda yaytnlanmtş şu yaztyt da okurun atlamamastnt dilerim: "Homo Equus Caba/lus " ya da Yeni Bir insan Tipi"


44

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

5 Dakikada Beşiktaş

de bizler için ... Aci l bir d u rumda araçla­ rımızı bırakıp kaçabilelim diye . . . Tünelde h ı z l i m iti 6 0 kilometre. 5 da­ kikalık yolu 1 dakikada alayım derseniz, yola döşenen hız sensörleri ve kamera kayıtları, kural ihlalini tespit edecek. Yürüyerek yaptığımız keşfe araçlarla de­ vam ettik. Araçlarla tünel in dışına çıktık. Etrafta peyzaj çalışmalarıyla ilgilenen işçiler vardı . istanbul'da, kent yaşadık­ ça var olacak tarihi bir yapıya kendi im­ zalarını atıyorlardı. Yavuz Bey, iki tarihi çınarı gösterip " Korumaya aldık" ded i .

Tarih: 1 2 Ocak, Sabah YAZAN: ÇAGDAŞ ÇETiNDEMiR istanbul'un trafik sorununa çare olarak " 7 tepe 7 tünel " projesi hazırlandı ğ ı nda, istanbul 'da yaşayanların ortak tepkisi "eyvah! .. " olmuştu. Projenin hesaplanan tarihte biteceğinden umutlu değildik ama projenin ilk adı m ı olan Kağıthane­ Dolmabahçe tünelindeki çalışmaları görmek için de sabırsızlanıyorduk, bir hevesle yola çıktık. Günün ilk yarısı nda, trafik henüz sakinken, Beşiktaş'tan Kağıthane'ye gittik. Şantiyeye varana dek 40 dakika geçti. Şantiyeye vardı ğ ı ­ m ııda bizi proje sorumlusu Yavuz Bey karşıladı. Baret ve fosforlu iş kıyafetleri giyrnek için odasına geçtik. Tünele i l k giren b i z alacaktık. Yavuz Bey'in refaka­ tinde, tüneli TEM'e ve Sütlüce'ye bağla­ yan 5 kavşaktan birinde çember çizerek Kağıthane g i rişine geldik. 60 kilometre h ızla Okmeydanı ve Çağlayan'ın altın­ dan Piyalepaşa'ya, oradan da Bomanti girişine 1 dakika 45 saniyede ulaştık. Daimabahçe'ye 2 kilometre kala , tüne­ lin bu kısmında, yol henüz toprak oldu­ ğ u için, durduk. Ama gördük ki, en geç martta Kağıthane'den Daimabahçe'ye 5 dakikada varacağız. Dönüşte yü­ rümeyi tercih ettik. Tünelde, 20 adet havalandırma fanı nedeniyle toz yoktu. 3 aracı yan yana alacak genişlikteki yol, 2 şeritliydi ve asfalt değil, betondu. Kenarları nda, teker hizasında led aydın­ Iatmaiı butonlar ve tavanda araç farını gereksiz kı lacak kadar çok ışık vardı . Kaza ve yangın gibi olaylara 3 da­ kikada müdahale edilecek bir sistem kurulmuştu tünel içinde. 250 metrede bir acil çıkış noktaları, 50 metre aralıkla yangın dalapiarı ve dayanıklı cam dolaplarda muhafaza edilen telefonlar vard ı . Tünelin her bir noktası , kameralar saye­ sinde an be an kayıt altı ndayd ı . Yandaki tünele, hem de bir çok noktada, 3 kapılı geçiş var. Biri, itfaiye araçları, diğerleri

Kü resel Kriz, Eyfel Ku lesiini de Kararttı

..

c

� � ..

-g

u. cı:

,; �

Tarih: 1 2 Ocak, Radikal Paris Belediyesi, vatandaşiara enerji tasarrufunda örnek olmak için Eyfel Kulesi dahil birçok tarihi yapıda ışıklan­ dırma kısıntısına g idiyor. Küresel mali kriz, Fransa' nın başkenti Paris'in simgesi Eyfel Kulesi ' n i de et­ kiledi. Paris Belediyesi, mali kriz ve ardın­ dan gelen enerji kriziyle birl ikte alı nan yeni tasarruf önlemleri çerçevesinde, vatandaşiara örnek olmak amacıyla başta Eyfel Kulesi olmak üzere başken­ tin ünlü tarihi ve turistik mekanlarının ı şıklandırılması nda kısıntıya gidilmesini kararlaştırdı. Enerji tasarrufu için, Eyfel Kulesi ile birlikte Notre Dame kilisesi, Petit Palais, Belediye Sarayı ve diğer tarihi binaların ışıklandırılma sürelerinde kısıntıya gidi­ lecek. Yeni tasarruf kararı gereği , Eyfel Kulesi'nin ışıkları saat 0 1 :00 yerine, saat OO:OO 'da kapanacak. Turistlerin uğrak yeri ünlü kuleyi , 330 projektör, 20 bin spot ışı klandırıyor. Eyfel Kulesi, yılda ağırladığı yaklaşık 7 m ilyon ziyaretçiyle, dünyanın en çok ziyaret edilen turistik bölgeleri arasında ilk sırayı alıyor. Kuleyi günde 1 5 ile 20 bin arasında kişi geziyor. G ustave Eiffel tarafından 1 889 yılın­ da inşa edilen kuleyi, ziyarete açıldığın­ dan bu yana gezenlerin sayısının 230 m ilyonu aştığı tah min ediliyor. Fransız mühendis Gustave Eiffel, 300 metre yüksekliğindeki demir kuleyi ilk inşa ettiğinde yılda sadece 500 bin civarında ziyaretçinin ilgisini çekebilece-

ğini düşünüyordu . Eyfel Kulesi, dünya ti­ caretinde önemli bir etkinlik olan ' Expo' için tasarlanmış ve sonradan sembol olmuş bir yapı .

Konyaıda "Akıl l ı Bisiklet" Devri Başlıyor Tarih: 13 Ocak, Taraf Konya Büyükşehir Belediyesi 'nin hazır­ ladığı proje ile 201 O yılında faaliyete geçecek sistemde kent içinde trafiğin yoğ un olduğu bölgelerde 40 bisiklet is­ tasyonu kurulacak. Kartı olan Konyalılar, bir istasyondan aldığı bisikleti d iğerine bırakacak. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, 201 O yılında faaliyete geçecek olan "akıllı bisiklet " siteminde kartı olan herkesin, bir istas­ yondan aldığı bisikleti bir başka istasyo­ na bırakabileceğini söyledi. Akyürek, Konya' nın Türkiye'de en çok bisiklet kullanılan kent olduğunu belirterek, bu nedenle topl u ulaşımında bisikleti de kullanmak için bir proje ha­ zırladı kları nı söyled i . "Akıllı Bisiklet" adı­ nı verdikleri projenin ihalesinin gerçek­ leştirildiğini anlatan Akyürek, Konya'da toplu ulaşımda bisiklet kullanı m ı na bir yıl sonra başlanacağ ını dile getird i .

40 istasyon Kurulacak Alt yapısıyla birlikte 8-1 O m ilyon avroya mal ol ması beklenen projeyle Türkiye'de bir ilke daha imza atacak olmanın mutl uluğunu yaşadıklarını ifade eden Akyürek " Tramvay ve ana otobüs güzergahlarına 40 bisiklet istasyonu kurulacak. i l k etapta kullanılacak bisik­ let sayısı ise 500 olacak" ded i .

Uydudan GPRS ile izlenecek 201 0 yılında faaliyete geçecek olan sistemde, kartı olan herkesin bir istasyondan aldığı bisikleti bir başka istasyona bırakabileceğini vurgulayan Akyürek, şunları söyledi : " Kullanılan bisikletler uydudan G PRS sistemiyle taki p edilecek. Bir istasyonda bisiklet sayısı azaldığında sistem otomatik ola­ rak görevli leri uyaracak ve oraya bisiklet takviyesi yapılacak. Evinden çıkıp toplu ulaşım araçlarına kadar bisikletle gele­ cek olan vatandaşlarımız, özel araçlarını kullanmak durumunda kalmayacak. Aynı zamanda çarşıda pazarda işi olan


ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

vatandaş bisi kletiyle dolaşıp alışverişini yaptıktan sonra yine aldığı yere bisikleti bırakabilecek. Türkiye'de ilk kez uygu­ lanacak olan bu sistem sayesinde hem şehi r içi ulaşım rahatlayacak hem de daha az araç kullanılacağı için egzoz dumanı kirliliği azalacak." Bu sistemin halen Paris ve Barselona gibi kentlerde kullan ılmakta olduğunu anlatan Akyürek "Aynı zamanda insan ı ­ m ıza bisiklete binme alışkanlığı kazan­ dırmak istiyoruz. Böylece vatandaşlarımızın sağlıkl ı yaşamı için d e önemli bir adım atmı ş olacağız," dedi.

Harcına Kadın Eli Değen Camiye Övgü Tarih: 1 4 Ocak, Vatan Ünlü dekaratör Zeynep Fadıllıoğ u ' n u n tasarladığı Şakirin Camisi, dünya bası­ n ı n ı n ilgisini çekmeye devam ediyor. Fransa'nın en saygın gazetelerinden Le Monde, Zeynep Fadıllıoğlu'nın tasarladığı Şakirin Camisi'ne övgüler yağdırd ı . Fransa'nın en sayg ın ga­ zetelerinden Le M onde da Zeynep Fadıllıoğlu'nun tasarlad ığı camiden övgüyle söz etti. Gazete, "Türkiye'de bir kadın tarafından tasarlanan bu i l k cami şaşırtıcı ve etkileyic i " yorumunu yaptı. Semiha ve i brahi m Şakir'in oğulları tarafından Karacaahmet'te yaptırılan cam ii BBC 'den sonra geçen hafta da Fransız Le Monde gazetesinde geniş yer buldu. Gazetenin istanbul m uhabiri Guillaume Perrier tarafından kaleme Gl alınan makalede şu ifadelere yer verildi: :?

·e

Kadınlardan Teşekkür

.. u ::ı

;c,

Şakirin Camisi neredeyse hazır. !! Kendine uluslararası alanda ün yapmış 'C Zeynep Fadıllıoğlu'nun tasarladı ğ ı cami � c. şimdiden büyük ilgi çekiyor. Çünkü :g � Şakirin Camisi Türkiye'de bir kadın ta- N

rafından tasarlanan ilk cami . Fadıllıoğlu " Bildiğim kadarıyla dünyada da başka yok" diyor. Ekibinin büyük böl ümü kadınlardan oluşan Fadıllıoğlu'na Türkiye'nin dört bir yanındaki kadın­ lardan da teşekkür mektubu geliyor. Fadıllıoğlu caminin yerel seçimlerden sonra açı lacak olmasını "Bu projenin politikleştirilmesini istemiyoru m , " sözle­ riyle açıkl ıyor. Fadıllıoğlu, Şakirin Camisi ile ilgili " M odern ama fazla cüretkar olmayan; halkın tepki göstermeyeceğ i bir tasarım istedik," diyor. Bunun için için çok araştırma yaptığı­ nı, tealog H üseyin Atay'a ve ünlü sanat­ çılara dan ıştığını söylüyor. Işık uzmanı ingiliz William Pye ve Çinli Arnold Chan'in da katkılarıyla ortaya etkileyici bir sonuç çıkıyor. Klasik siluetinin ardın­ da cam inin içi görsel bir şok! Cam ve metal karışımı, geleneksel desenler ve avant-garde formlar ziya­ retçileri şaşkınlığa uğ ratıyor. M ihrab turkuaz mavisi, geniş, yuvarlak ve deniz kabuğu şeklinde . . .

Din Adamları Memnun Fad ı l l ı oğlu caminin içini tarif eder­ ken " Duvarlardaki ayetler içeridekileri zarf gibi kavrıyor. Bir imama dan ıştım, ' Neden olmasın' dedi , " diyor heyecanla. Diyanet işleri projeyi destekliyor. Fadıllıoğlu, istanbul müftüsünün de memnun kaldığını söylüyor. Tasarıma danışmanlık yapan hattat bir imam "Jet setten bir dekoratörun camiyi tasaria­ masına şaşırmıştım . Ama sonucu hiçbir müslüman eleşti­ remez," diyor.Üst katta kadınlara ayrılan balkon havadar, Türkiye'deki diğer camilere göre daha az izole. Fadıllıoğlu bu kararını " Camileri ziyaret ettiğimde kadınlara hep tuvalete yakı n bir köşenin ayrı ldığını gördüm," diye açıklıyor. " B u daha d i ş i l ibadet yeri yeni camilere i l ­ h a m olabilir," d iye ekl iyor.

"Teklif Edildiğinde Ağladı m" Le M onde gazetesi Zeynep Fad ı l lıoğlu'nu istanbul ' u n laik aris­ tokrasisinin bir parçası olarak tanıttı. ingiltere'de tasarım eğitimi alan Fadı llıoğlu kendi n i "kiml iksel olarak Müslüman" olarak tan ımlıyor ve zaman zaman camiye gittiğini söylüyor.

45

Kriz AVM Ki racısın ı Kral Yaptı Tarih: 14 Ocak, Referans YAZAN: SEVGi SAYAR BAŞARAN Mağazaları daldurmakta güçlük çeken alışveriş merkezlerinin zor durumu mar­ kaların bi rbirinden ilginç talepler üret­ mesine neden oldu. AVM ' Ierde kiracılar için devir artı k "kiralarım ama üstüne ne vereceksin" devri. Geçmiş yıllarda markalar alışveriş merkezlerine girmek için sıra beklerken durum tersine döndü. Birbiri ardına yapılan yatırımlar nedeniyle mağazaları daldurmakta zorlanan alışveriş mer­ kezlerine, markalardan ilginç teklifler geliyor. Beylikdüzü bölgesinde 80 m ilyon Dolar'lık bir yatırımla faaliyete geçen Marka City Alışveriş Merkezi'nde boş kalan 8 mağazayı doldurmak için mar­ kalada görüşmeler yaptıkların ı belirten Marka City Genel M üdürü Özcan Ekşi, " Markalardan ilginç teklifler alıyoruz. Kimi marka ' Dekorasyonu siz yapın' derken, kimi de ciro bazlı kira uygula­ ması olursa alışveriş merkezine girece­ ğini söylüyor. Talepler öyle bir duruma geldi ki kira­ lama yaparken ' Üstüne ne vereceksin' diye soran bile var," dedi.

Kiracılardan indirim Talebi Almadık Birçok alışveriş merkezinin iş yapa­ maması nedeniyle dönüşüm yaşadığı ya da kapandığı Beylikdüzü' nde geçen yıl mayısta açılan Marka City'de 8 mağaza boş. Mağazaları alışveriş merkezine ziyaretçi sayısını artıran sürü kleyici markalara ayırdıkiarı için boş tuttukla­ rını beli rten Özcan, şöyle devam etti: " Markalarla görüşmelerim izi son günler­ de artırdık. Ancak markalar kriz dönemi ­ ni ç o k i y i kullan ıyor. Markalar krizi bahane ederek çeşitli isteklerde bulunuyor." 73 mağazanın yer aldığı Marka City'de metrekare kiralık fiyatları 40-45 Dolar arasında değişiyor. Bu nedenle kiracılarından herhangi bir kira indirimi talebi almad ı kları nı da beli rten Ekşi, şunları söyledi: " Bugün metrekaresi 1 50-1 20 Dolar'a kiralayan alışveriş mer­ kezleri var. Bu tip alışveriş merkezlerinin kira indirimi yapması normal. Ama biz-


46

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

den böyle bir indiri m talebi de olmad ı . Çünkü fiyatlarımız maku l . Sadece dolar kurunu 1 ,40'a sabitledik." Hedefimiz Yılda 3 M i lyon Ziyaretçi Marka City'nin aylık ortalama ziyaretçi sayısının 200 bin civarında olduğunu belirten Ekşi, amaçlarının yılda 3 m ilyon kişiye ulaşmak olduğunu söyledi. Kriz dönemi olmasına rağmen g iriş-çı kış rakamlarında bir etkilenme yaşama­ dıkların ı n da altını çizen Ekşi, şunları söyledi: "Bu da gösteriyor ki hedefleri­ mize ulaşacağız. Kriz döneminde birçok alışveriş merkezi promosyon yapmaktan vazgeçti. Bazı alışveriş merkezleri ise yaptıkları kur indirimine rağmen kira tahsilatların­ da sorun yaşıyor. Bizim amacımız ise krizde mağaza kapatmamak. Bunun çözümü de ziya­ retçi sayısının ve mağaza cirolarının artırılmasından geçiyor. B u yöndeki çalışmalarımızı 2009 yılında artırarak devam edeceğiz."

2009 AlA Mimarlık Onur Odülüınü Kazananlar Açı klandı Tarih: ı 5 Ocak, The American Institute of Architects DERLEYEN: GÜL KESKiN Amerikan M i marlı k Enstitüsü (AlA), 2009 M i marlı k Onur Ödülü'ne layık görülen, çeşitli büyü klükteki bütçelere, ölçeklere ve içeriklere sahip 9 projeyi belirledi . AlA' i n basın bildirisi nde, hizmet ettikleri yerleşi m ierin sosyal ve fiziksel yapısı üzerinde çok büyük etkisi olduğuna değinilen ödül sahibi projeler, N isan ayında San Diego'da gerçekleştirilmesi planlanan AlA 2009 Ulusal Kongresi 'nde anılacak. 2009 AlA M i marlık Onur Ödülü J ü risi şu isimlerden oluşuyordu: David Lake, FAIA, Lake Flato Architects; Cariton Brown, Full Spectrum ; Michael B. Lehrer, FAIA, Lehrer Architects; J ames J . Malanaphy, l l l , AlA, The 1 60 G roup; Paul Mankins, FAI A , Su bstance Architecture l nteriors Design; Anna McCorvey, AIAS Direktörü, Northeast OuaAnne Schopf, FAIA, Mahlum Architects; Su rnan Sorg, FAIA, Sorg and Associates, P.C.rchitects

Ödüle Layık Görülen Projeler Assumption Bazilikası, Baltimere (John G. WaiteAssociates, Architects PLLC) Federal stilin başyapıtı ve en önemli m imari simgelerden biri olan Assumption Bazilikası'nın (Baltimore Katedrali olarak da anılıyor) restoras­ yonu, 1 50 yıllık değişimin karanlığını yok ederek Benjamin Henry Latrobe'un orjinal ışıldayan konseptini ve me­ kansal konumunu geri getirdi. Tekrar Baltimore halkının hizmetine sunulanan tam teşekkü llü katedral aynı zamanda, Amerika' nın en göz alıcı m imari tasarım­ larından birini de geri kazandırmış oldu.

Christ the Light Katedrali, Oakland, Koliforniye (Skidmore, Owings & Merrill) Bir ibadethane olarak çınlayan Christ the Light ( isa'nın lşığı) Katedrali, top­ lumun sembolik ruhu olarak kapsamlı bir karşılama ve açıklık ifadesi taşıyor. Cam, ahşap ve beton strüktür, kullanı­ lan ışık, malzeme ve biçim ile yüceltildi ve canlandırıldı.

Charles Hostler Öğrenci Merkezi, Beyrut, Lübnan (VJAA) Hostler Merkezi, öğrenciler ve fa­ külteye yönelik toplanma mekanları ile spor tesisleri, bir tiyatro ve yeraltı oto­ parkından oluşuyor. Proje, tek bir büyük ölçekli bina ve benzer şekilde açık bir meydan fikrine karşılık, bahçeler ve ye­ şil çatılar ile birbirine sürekli mekanlarla bağlanan çoklu bina hacim.

Gary Comer Gençlik Merkezi, Şikago (John Ronan Architects) Şikago' nun en fakir mahallelerinden birinde yer alan 6.875 m2 büyüklüğün­ deki Gary Comer Gençlik Merkezi, gençlerin okul sonrası vakitlerini ge­ çirebilecekleri bir yapı laşmış çevre ile sosyal anlamda ilerlemenin sağlanabile­ ceğinin bir göstergesi .

Horno3: Museo del Acero (Çelik Müzesi), Monterey, Meksika (Grimshaw Architects) Horno3: M useo Del Acero, 1 960' 1 ı yılların terkedilmiş maden eritme oca­ ğının tamamen restore edilmesini kap-

sıyor. Terkedilmiş maden eritme ocağı yapısı ve döküm holü, müzenin ziyaretçi­ lere endüstriyel tarihin bir parçasından içeri adım atma şansı sunan en önemli bölümü

The Lavin-Bernick Üniversite Yaşam Merkezi, New Orleans (VJAA) Katı bir şekilde bölümlere ayrılmış ve çevresel olarak yetersiz binanın, di­ namik, sürdürülebilir yeni bir üniversite merkezine dönüştürülmesi gerekiyordu. Saygılı bir uygulamayla, var olan beton strüktür korunarak, inşaat masraflarında aşağı yukarı 8 m ilyon Dolar'lık tasarruf sağlandı . Proje, Katrina Kasırgası' ndan 14 ay sonra, metrekare başına 2.034 Dolar maliyetle başarılı bir şekilde tamamlandı . Kullanılan sürdürülebilir tasarım stratejilerinin (saçaklar, panjur­ lar, balkonlar ve pervaneler) çoğ u , New Orleans'taki i klim uyumlu mimari gele­ nekten uyarlandı .

New YorkTimes Binası, NewYork (Renzo Piano Building Workshop ve FXFowle Architects) New York Times Binası, kapsadığı çok sayıda temayı, iyi m imari -hacim, manzara, ışık, çevreye saygı, sokak ile ilişki- ile sakinlerine etrafiarındaki şehri hissetme olanağı sunan açık ve davet edici bir tasarım bütününde bir araya getiriyor.

Plaza Apartments, San Francisco (Leddy Maytum Stacy Architects) San Fransisko gelişim bölgesinin göze çarpan köşesinde bulunan bu yeni karma kullanım projesi, kentin 10


ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

York'un Hudson Vadisi'nde küçük bir özel göl manzarasına sahip çayır üzerin­ de konu mlanıyor. Ev, arazi üzerine, yazın serinletici rüzgarlarından faydalanacak şekilde yerleştirilmiş. Strateji k olarak kullanılan hareketli pencereler ve havalandırmalı ışıklı klar, havanın ev içerisinde dolaşımı­ nı sağlıyor.

TM MOB Mimarlar Odası : Gelibolu Yarımadası Kabatepe Tanıtı m Merkezi Fikir Projesi Yarışması Sü reci Durduru l malıdır Tarih: 1 5 Ocak

yıllık planı nda evsiz kimselere yönelik Mayor Gavin Newsom ve Kamu Sağlığı Kurumu'nun " Housing First (Önce Konut)" programının pilot projesi olarak kronik evsizlere kal ıcı konut sağlıyor. Sürdürülebilir şekilde tasarlanan 9 katlı bina, sakinleri için yerinde ruhsal ve fiziksel sağ l ı k hizmetleri ile 1 06 yüksek verimli stüdyo daireden oluşuyor.

Salt Point Evi, Salt Point, New York (Thomas Ph iter and Partners) Zarif, verimli ve ekonomik malzeme­ ler ile inşa edilen, 204 m2'1ik ev, New

iii

lll

� Cl)

E i=

""'

� :ı: Cl) z

c

·c..o

-

iii (1)

T M M O B M imarlar Odası Genel Merkezi, bir süre önce açılan Gelibolu Yarımadası Tarihi M illi Parkı Kabatepe Tan ıtım M erkezi Fikir Projesi Yarışması sürecinin durdurulması gerektiği hak­ kında aşağıdaki bildiriyi yayınladı: " Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve M illi Parklar Genel M üdürlüğü 'nün 05.01 . 2009 tarihli ve 27 1 0 1 sayılı Resmi Gazete'de yayımla­ narak ilan edilen Gelibolu Yarı madası Tarihi M illi Parkı Kabatepe Tanıtım M erkezi Fikir Projesi Yarışması'nın " M imarlık, Peyzaj M i marlığı, M ü hendislik, Kentsel Tasarım Projeleri, Şehir ve Bölge Planlama ve G üzel Sanat Eserleri Yarışmaları Yönetmeliği" uya­ rınca serbest, u l usal ve tek kademeli olarak açıldığı öğrenilmiştir. M imarlar Odası Yarışmalar Komitesi ve M imarlar Odası M erkez Yönetim Kurulu tarafından değerlendirilen söz­ konusu yarışmanın içeriği ve şartname­ si ile ilgili aşağıdaki tespitler yapılmıştır: - Gelibolu Yarımadası ile ilgili TC Orman Bakanlığı tarafı ndan 1 998 yı­ lında Uluslararası Gelibolu Yarımadası Barış Parkı Fikir Proje Yarışması açı l ­ mış v e ODTÜ Ş e h i r v e Bölge Planlama Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Raci Badem l i , yarışmayla elde edilen proje­ nin hayata geçirilebilmesi için özverili çabalarla kapsamlı çalışmalar yürüt­ müştür.

47

Özellikle Raci Badem l i ' n i n kaybının ardından, bu yarışma ve ardından ya­ şanan süreç gözardı edilmiş ve konu sürüncemede bırakılmıştır. Yine, TC Çevre ve Orman Bakanlığı, 2008 yılı nda, üstelik kendi kurumunun yarışma ile elde ettiği üst ölçekli proje­ sinin varlığına karşın, henüz Çanakkale Koruma Kurulu tarafından onaylanma­ mış bir imar planı taslağı üzerinden böy­ le bir yarışma açmaktadır. Kurulun onayı alın madan yarışma açılması kamu yararına aykırı bir işlem olup, yapılan giderler, verilen ödüller ve harcanan zaman açısından kamunun zarara uğratılması sözkonusudur. - Yarışmanın konusu ve ihtiyaç prog­ ramı ile belirlenen ve yarışma sonucu elde edilecek eser/ürün "simülasyon" üst başlığı ile tanımlanmış olmasına rağmen, alt açılım metni tümüyle m imari proje referanslıdır ve bir "yapı"yı tanım­ lamaktadır. 1 / 1 00 ölçekte istenen, "do­ laşılan ve oturulan sergi alanları, görsel işitsel salon, giriş ve kafeterya bölüm­ leri ile yönetim kısmı" m imari çözümler gerektirmektedir. Simülasyon kurgusu da bu mimari projenin bir parçasıdır. Dolayısıyla " fikir yarışması" ad ı ile içerik uyuşmamakta­ dır. - ihtiyaç programı, mimarlık, endüst­ riyel tasarım , kent planlama gibi tasa­ rım disiplinlerinden meslek üyelerinin uzmanlığını gerektirmesine rağmen, yedi kişilik jüride sadece bir m imar üye bulunmaktadır. Ayrıca, jüri konusunda 4734 sayılı Kamu ihale Kanunu'na dayanılarak hazırlanan " M imarlık, Peyzaj M i marlığı, M ühendislik, Kentsel Tasarım Projeleri, Şehir ve Bölge Planlama ve G üzel Sanat Eserleri Yarışmaları Yönetmeliği "ndeki tanımlar gayet açık ve net iken, ilgili meslek oda­ larından jüri talebinde bulunulmamıştır. Yarışma şartnamesinde geçen " T M M O B M imarlar Odası Yarışmalar Yönetmeliği ' n i n 27. maddesi uyarınca, ödül, mansiyon ve jüri bedel lerinin % 5' 1eri tutarındaki kesintiler TC Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından bloke edilerek ilgili meslek odası hesabına aktarılacaktır." ibaresi ile, yarışmanın Resmi Gazete'de yayımlanan ilanında jürideki tek mimar üyenin karşısında M imarlar Odası ibaresinin bulunması ,


48

ARKiTERA MiMARLIK ALMANAGI

yarışmanı n hiçbir aşamasında Oda desteği ve katkısı istenmediği halde, böyle bir durumun var olduğu izlenimini vermektedir. M imarlar Odası, yarışman ın durdu­ rularak, hukuka ve üst ölçekli plan ve projelere uygun olarak ve ilgili meslek odalarından istenecek uzman meslek sahiplerinden oluşan bir jüri ile yeniden düzenlenmesini istediğini kamuoyuna duyurur."

AKP'nin Kadıköy, Beşiktaş, Şişl i Adayları Bel l i Oldu Tarih: 1 6 Ocak, NTVMSNBC Adalet ve Kalkınma Partisi 'nin istanbul'daki bazı i lçe belediye başkan adayları belli oldu. Parti C H P ' nin kalesi olarak görülen Kadıköy'de m imar Sinan Genim'i aday gösterecek. AKP'nin Şişli Belediye Başkan Adayı halen AKP Şişli i lçe Başkanlığı görevini yürüten Emin Haberdar olacak. Beşiktaş'ta eski Anavatan Partisi Üyesi Sibel Çarmıklı aday gösterilecek. Sarıyer Belediye Başkanı Yusuf Tülün ve Beykoz Belediye Başkanı M uharrem Erg ü l ' ü n ise yeniden aday gösterilmeye­ ceği belirtiliyor. Oyuncu Ediz H un' un Avcilar adaylı­ ğını, Ali Tayyip Özdemir'in de Bakı rköy Belediye Başkanlığı adaylığını kabul etmediği de gelen bilgiler arasında . . .

Tüp Tünelde i lk Kazma ı Yıl Sonra Tarih: 1 9 0cak, Türkiye istanbul'un iki yakasını denizin altından birleştirecek ve sadece lastik tekerlekli araçların geçebileceği Tüp tünelin ya­ pım ihale sözleşmesi, Yüksek Planlama Kuruluna (YPK) gönderildi. Onayın ardından ihaleyi kazanan TKJV Türk­ Kore Ortak G irişim G rubu zemin etüt çalışmaları yapıp, uygulama projeleri hazırlayacak. Bir yıl sürmesi planlanan bu işlerin tamamlanmasının ardından Karayol u Boğaz Tüp Tünel Geçişi için ilk kazma vurulacak. Yaklaşık 1 milyar dolara mal olması beklenen tünel geçişi, 4 yıl 7 ayda tamamlanacak ve projenin inşaat aşa­ ması dahil toplam işletme süresi 30 yıl 6 ay 9 gün olacak. 1 4,6 kilometrelik proje, Avrupa yakasında Florya-Sirkeci sahil yolunun (Kennedy Caddesi) Kazlıçeşme mevkisinden başlayarak, Anadolu tarafında Ankara Devlet Yolunun Göztepe Kavşağı mevkisinde sona erecek.

Prof. Dr. Mimar Günhan Danışman'ı Kaybettik Tarih: 1 9 Ocak

AK Parti Genel Merkezi Önünde Protesto Etimesgut Belediye Başkanı Serhat Kemal Yılmaz, bir gru p vatandaş tara­ fından AK Parti Genel M erkezi önünde protesto edildi. AK Parti Genel M erkezi önünde toplanan ve Etimesgut'tan geldiklerini beli rten g ruptakiler, mevcut Belediye Başkanı Yı lmaz'ın tekrar aday gösterile­ ceği n i öğrendiklerini söyleyerek, kararı protesto etti. G ruptakiler, "Tayyip bizim herşeyimiz­ sin" ve " Recep Tayyip hep seninleyiz" şeklinde sloganlar attı. G rup içerisinden genel merkez bina­ sına alınan 3 kişinin binadan ayrılması­ nın ardından kısa bir süre daha slogan atan grup daha sonra dağ ı l d ı .

Prof. Dr. M imar Günhan Danışman' ı kaybettik. Mimarlar Odası istanbul Büyükkent Şubesi l l . Başkanı , Mimarlık Vakfı Kurucu Üyesi, M i marlık M üzesi Yönetim Kurulu Başkanı, Avrupa

M imarlar Konseyi (AGE) Türkiye Temsilcisi, U l uslararası M imarlar Birliği ( U lA} Konsey Üyesi, Boğaziçi Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi, Prof. Dr. Mimar H. H . Günhan Danışman tedavi gördüğü has­ tanede hayata gözlerini yumdu.

Metrobüse ABD'den Odül . . . Tarih: 1 9 Ocak, istanbul Büyükşehir Belediyesi istanbul Büyükşehir Belediyesi 'nin Metrobüs projesi, 13 Ocak 2009'da Washington DC'de düzen lenen "Sürdürülebilir U laştırma Ödülleri2009"da mansiyon ödülü aldı. Her sene dünya çapında binlerce ula­ şım uzman ının katılımıyla Washington DC'de yapılan U laşım Araştırma Kurulu Konferansı ' nda (Transportation Research Board); araçlardan kaynak­ lanan hava kirliliği ve iklim değişikliğine yol açan sera gazlarının azaltılmasına ve kentiçi yaşam kalitesinin iyileştirilme­ sine yönelik mücadelenin kriter alındığı "Sürdürülebilir U laştırma Ödülleri" sahip­ lerini buldu. Bu sene 88' incisi düzenle­ nen ödül töreninde istanbul Büyükşehir Belediyesi, " Metrobüs" projesi ile mansiyon ödülünü ald ı . Ödül töreninde i S PARK Genel M üdürü Kadi r Gurbetçi, U LAŞI M AŞ Genel Müdür Yard ı mcısı Ali ihsan Uygun ile Amerika Birleşik Devletleri ve bir çok ülkede görev ya­ pan yerli ve yabancı bir çok uzman katıl­ d ı . istanbul ile birlikte New York, M ilan, Mexico ve Pekin yarıştığı ödül törenin­ de, 2008 yılında New York Belediyesi tarafından büyük bir kararl ılıkla uygu­ lanan " New York için Sürdürülebilirlik Vizyonu (PiaNYC 2030} " büyük ödülü kazandı. Mansiyon ödülünü I nstitute for Transportation and Development Policy (ITDP) başkan ı n ı n ı n elinden istanbul Büyükşehi r Belediye Başkanı Kadir Topbaş ad ına U laşım Dan ışmanı Prof. Dr. M ustafa l l ıcalı ald ı . Jürinin yapmış olduğu değerlendi rmede istanbul'da 2007 yılının Ekim ayında Avcılar­ Topkapı arası nda h izmet vermeye baş­ layan ve 2008'de Zincirlikuyu'ya kadar uzatılan metrobüsün saatte 40 kilomet­ relik hızla seyahat süresini 1 saat azalttı­ ğ ı ve günde 500 bin yolcu taşıdığı vur­ gulanarak, istanbul Metrobüs'ünün bu


A R K i T E R A M i MA R L I K ALMANAGI

özellikleriyle dünyadaki diğer örnekle­ rine kıyasla öne çıktığına dikkat çekildi. Degerlendirmede istanbul Büyükşehir Belediye'sinin Türkiye'deki diğer illere, daha düşük bütçeli ancak yüksek kalite ve kapasitede çalışabilen ve çevreci olan Metrobüs projesi ile sürdürülebilir ulaştırma konusunda örnek teşkil ettiği de vurgulandı . Törende konuşan Prof. Dr. Mustafa l lıcalı da Başkan Kadir Topbaş'ın ödülden dolayı teşekkürlerini ve katı­ lımcılara selamlarını i lettiği n i belirterek, metrobüsün Şubat ayında Boğaziçi Köprüsü ' nden geçerek iki kıta (Avrupa­ Asya) arasında hizmet vermeye başla­ yacağı n ı ve yolcu sayısının 1 m ilyona ulaşacağı n ı tah min ettiklerini söyledi . istanbul Büyükşehir Belediyesi 'nin toplu ulaşım konusunda çok sayıda proje üzerinde çal ıştığını ifade eden l lıcalı'nın, " U laşım Araştırma Kurulu Konferansı'nda gelecek yıl büyük ödülü kazanmayı hedefliyoruz" sözleri katılımcı lardan büyük alkış ald ı .

·�

� CJ

"ü

Jan Kaplicky Hayatın ı ! Kaybetti Tarih: 20 Ocak, Architect's Journal, Building Design DERLEYEN: GÜL KESKiN 1 999 yıl ında Stirling Ödü l ü ' ne layık görü­ len Lord 's Media Centre, Birmingham Selfridges gibi önemli binaların tasa­ rımcısı Future Systems'ın kurucusu, dünyaca ünlü Çek mimar Jan Kaplicky,

.: "'

Qj Ol

�"ii

(/)

E

"' .c Ol c

"§

iii

1 4 Ocak Çarşamba akşamı , 7 1 yaşın­ da, Prag 'ta hayata veda etti. 18 N isan 1 937 'de Çekoslavakya'da d ünyaya gelen Kaplicky, 1 968 yılında yurdundan ayrılarak Bi rleşik Krallık'a yerleşti. i l k olarak Denys Lasdun v e ortakları ile birlikte çalışan m imar, 1 97 1 yılında Richard Rogers' ı n stüdyosuna katıldı ve 1 979 yılında Future Systems'ı kur­ d u . Avangard tasarımları, Selfridges' ın alüminyum cephesindeki gibi cesur malzeme kullanımlarıyla beğeni kazan­ dı. Kaplicky'nin ünlü binaları arasında Modena'daki Maserati M üzesi ( 1 994), Londra'daki Canary Wharf ve West lndia Ouay'ı birbirine bağlayan "yüzer" köprü de bulunuyor. Kapl icky'nin 2007 yılında Prag 'taki U l usal Kütüphane için düzenlenen uluslararası tasarım yarışmasında kazanan projesi, ahtopota benzetilmesinden sonra yerel halk ve politikacıların arasında kargaşaya yol açm ı ştı. ikinci eşi Eliska'nın J ohana adını verdikleri bir kız çocuğu dünyaya getirmesinden birkaç saat sonra ani ölümüyle yakınlarını yasa boğan Kaplicky'nin ingiliz mimar ve Future Systems'in ortağı Amanda Levete ile olan ilk evliliğinden Josef adında bir erkek çocuğu daha bulunuyor.

Levete, Hadid, Foster ve Rogers, "Yeri Doldurulamaz" Mimarı Saygıyla Andı Amanda Levete: Jon'ın ölümden dolayı şaşkınlık ve üzüntü içindeyim, kızı nın doğduğu gün böyle bir haberi almak çok yıkıcı ve trajik. Jan'ın ha­ yatımda çok büyük bir yeri vard ı , onu tanıyan herkes üzerinde de çok önemli bir etkiye sahipti. M imarlık dünyasın ı n ender yeteneklerinden bir tanesiydi. Future Systems'ın 30 yılı aşkın başarısı ve ünü, onun başarılarının bir gösterge­ si. Jon ile 1 5 yıl evl i kaldık, her zaman sevgi dolu ve oğluna kendini adayan bir babaydı . Onu çok özleyeceğiz, tüm hislerimiz eşi ve kızıyla beraber. Zaha Hadid: Jan Kaplicky'nin ölümü beni derinden üzdü. M uazzam bir arka­ daş, gerçekten özgün ve ender bir yete­ nekti. Jan'ın samim iyeti, yaratıcılığına ve güzelliğine büyük hayranlık duyduğum işlerinde belirgin bir şekilde görülüyor. Onun, mimarlık dünyasına bıraktığı ola­ ğanüstü yenilikler ve katkılar tarihin bir

49

parçası haline gelecek. Tüm hislerim ailesi ile birlikte. Norman Foster: Şaşkın ve yıkılmış durumdayım . Jan mükemmel bir mimar, değerli bir iş arkadaşı ve iyi bir dosttu. Richard Rogers: Jan Kaplicky' i, çok sevdiğim bir iş arkadaşım ı ve dostumu yitirmenin derin üzüntüsü için­ deyim. Jan, zeki ve şaşırtıcı bir mimar, gerçekten öngörülü az sayıdaki insan­ lardan biriydi . Çoğu m imar gibi, proleri­ nin büyük bir kısmı hayata gerçirilemedi. Yine de onun zarif çizimieri ve maketleri enerjik ve yetenekli bir şekilde onların amaçları nı ifade etmişti. Düşüncelerinin, çalışmalarım üzerinde muazzam etkisi var. Ölümü mimarlık için çok büyük bir kayıp.

Alanya , Şehir Bisikletleri ile Türkiyelde Bir Ilki Gerçekleştirdi Tarih: 20 Ocak 1 950'1i yıllarda turizmle tanışan, 1 980'1i yıllarda yapılan turizm yatırımları ve turizm hareketleriyle nüfusu artan Alanya'da bu durumun sebebi olarak turist olarak gelen Avrupalılar'ın kentte konut satın alması gösteriliyor. Yaz aylarında 4'e veya 5'e katianan şehi r nüfusunun yanında, sürekli yaşayan 1 O.OOO'in üzerinde yabancı nüfusu ve ev satın alanları da ekleyince 1 5 .000'1erden söz etmek mümkün olu­ yor. Yıldız Teknik Üniversitesi iş birliği ile bir kentsel tasarım projesi hazı rlayan Alanya Belediyesi, bu projede bisiklet yolları, mevcut karayollarının yayalaştıni­ ması ve ağır tonaj l ı araçların şehi r mer­ kezinden çevre yoluna kayd ın lmasının da yer aldığını belirtiyor. Kent mobilyaları ihalesinin bir parçası olan bisiklet projesinde, ihaleyi alan firma şehir bisi kletlerinin bakı m , temizlik gibi masrafların ı karşılamak şartıyla işletmesini de üstlendi. Belediye sı­ nırları içinde, sahi l şerid i ve yayaların yoğun olduğu 20 nokta tespit edilerek istasyonlar yerleştirildi. Terminallerden, kentiiierin ve turistlerin faydalanması amaçland ı . Toplam 1 50 bisikletten olu­ şan projenin hazırlı kları tamamlandı ve


50

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

terminaller hizmet vermeye başlad ı . 1 saatli k sürüşün ücretsiz, i l k 1 saat­ ten sonra her saatin 2 TL olduğu bisik­ let turlarında günlük ücret 1 O TL olarak bel irlendi. Bir terminalden binen sürücü, bisikleti aldığı noktaya geri getirmek zorunda değil ve 20 noktadaki istediği bir terminale kredi kartını okutarak bi­ sikleti kilitleyebiliyor. 1 saatlik sürüşten sonra bisikleti teslim eden kullanıcı, başka bir terminalden bir bisiklet daha alıp onu da hiç ücret ödemeden 1 saat kullanabiliyor. Türkiye'de bir ilk olan uygulama, Uluslararası Triatlon ve Uluslararası Dağ Sisi kieti organizasyonları nın da düzenlendiği i lçede Alanya halkı, turist­ ler ve çevreciler tarafından büyük ilgi gördü. Şu an öğrenciler, yerleşik ya­ bancılar ve yerel halk tarafından kullanı­ lan bisikletlerin sayısının, yazın yükselen nüfusa göre arttırılması planlanıyor.

Obama ve Kent Şüpheleri Tarih: 21 Ocak, Gristmill YAZAN: RYAN AVENT ÇEviREN: BURCU KARABAŞ Amerika' n ı n ekonom isini kurtarma çabası bugün tüm dünyanı n gündeminde olsa da, dört yıldır konuşulan bir konu var. Ü l keyi aniden etkisi altına alan krizin ötesinde, ekonomik çöküşten önce ajandasını tam olarak belirlemeyen yeni başkan Barack Obama, Amerika' nın dış ilişkilerinden, enerji kullanı m ı ve

sağlık yönetimine kadar tüm politik yak­ laşı m ı n ı değiştirmeyi hedefliyor. Bu hedefler, oldukça cesaret kırıcı bir yapı lacaklar listesi oluşturuyor. Ancak, Amerika' nın kentlerini inşa etme yönteminde köklü değişiklikler peşinde olan şehir plancıları, ekonomistler ve çevreci ler, Obama'nın işlerinin kolaylaş­ tırılabileceğ i iddiasında. Onlara göre, kentleri oluşturan yaşam alanlarını ve bu alanları birbirine bağlayan ulaşım ağ­ larını yeniden ele almak, enerji tasarrufu, kirliliğin azaltılması ve eş zaman lı olarak da ekonominin kalkın ması için başlan­ gıç noktası olabilir. Honolulu'da büyüyen ve onlarca yıldır bir Chicagolu olan Obama, seçim süre­ cinin başından beri "metropolitan aday" olarak tanımlanıyordu . işe gitmek, hatta Washington'da kendisi için düzenlenen merasime katılmak için dahi demiryolu ulaşımını tercih eden yeni başkan, kent planel larının beklentisini yükseltti. Seçimlerde galip gelmesi ise bu bek­ lentilerin heyecana dönüşmesine yol açtı. Kampanyalar sı rasında sürekli de­ m i ryolları nın ve ulaşım ağlarının önemini vurgu layan Obama, seçildiği günden bu yana aynı hassasiyeti sergilerneye devam ediyor. Bakanlar Kurulu seviye­ sinde bir Kentsel Politikalar Ofisi kuran Obama, bu konuda kararlı görün üyor. Ancak elbette sadece görüş belirt­ mek ve başlangıç yapmak yeterli olmu­ yor. Başkanın daha iyi bir metropoliten politikaya yönelik vaatleri yeterince inan­ d ı rıcı olmakla beraber, bu yaklaşımın detayları nı keskinleştirebilecek ve işle­ yişi hızlandırabilecek, nitelikli yardımcı­ lara ihtiyacı olduğu bir gerçek. Alı nacak yeni kararları, Konut, Kent ve U laşım Geliştirme Bölümü (Housing and U rban Development and Transportation H U D) ekibi ile yeni Kentsel Politikalar Ofisi başkanı uygulamaya koyacak. Peki onlar kim ve Obama'nın kent politi­ kaları hakkı nda ne düşünüyorlar? Kent planci ları tarafından şehi r ta­ kımının en iyi üyesi olarak tan ı mlanan Shaun Donovan, Obama tarafından Konut, Kent ve Ulaşım Geliştirme Bölümü sekreterliğine getirildi. Bölümün görevlerine ve ciddi problem­ lerine kabaca bir bakış bile, Donavan'ın doğru bir seçim olduğunu gösteriyor. Ajansın Clinton döneminden kalan eski ·

bir temsilcisi olan Donovan, federal bürokrasiye oldukça aşina ve tüm en­ gellere rağmen etkili olmayı başarmış bir isim. New York Konut Koruma ve Geliştirme Departmanı başkanıyken edindiği bilgilerle sosyal konut konu­ sunda kendini kan ıtlayan Donovan, bu görevi sırasında kentsel dönüşüm projelerinde g iderek tercih edilen ve başanya ulaşan bir yöntem olan kamu­ sal ve özel sektör ortaklığını destekledi. Yeniden bölgelerne ve yen i gelişen böl­ gelerin yoğ unluk kapasitesini yükseltme -dolayısıyla da yatırımcıları memnun etme- gibi hedefleri içeren projeleri ha­ yata geçirdi. " Ciddi kentsel meseleler konusunda ciddi fikirleri olan ciddi bir birey" olan Donovan, yakı n tarihe ait kentsel kalkınma çalışmaları göz önüne al ındığında önemli ilerlemeler kaydede­ cek gibi görünüyor. Donavan' ı n ülkeyi bekleyen devrimin boyutlarından hoşnut olup olmadığı ise henüz beli rsizfiğini koruyor. Emlak piyasasında benzerine kolay rastlanma­ yacak bir erimenin milyonlarca gayri­ menkul sahibi için yarattığı büyük krizde alı nan yüz binlerce Dolar' lık krediyi tela­ fi etmek için, Donavan 'ın diğer uzman­ larla birlikte bir yol bulması gerekiyor ki, bu sorunu çözmek için geliştirilen birçok iyi yöntem in sonuca ulaşmakta yetersiz kaldığı unutulmamal ı . Bunlara ek olarak, emlak piyasasının çöküşü, aslında karşılanabilir olan birçok projeyi i mkansız kılarak ve ülkenin en zengin metropoliten bütçeye sahip kentlerini dahi çalışan aileler için yaşanmaz hale getirerek kesintiye uğrattı. Sosyal konut programları, düşük gelirli aileleri kendine çekmek ve kent merkezinin değerini arttırmak için yeterli, ancak orta gelirli ailelere de hitap eden bu projelerin sürekli olarak kesintiye uğrama ihtimali endişeleri arttırıyor. New York gibi "yaşanabilir" kentlerde malzeme kısıtldığı nedeniyle gerçekleştirilemeyen bu projeler nede­ niyle söz konusu bölgelerin değeri, kriz esnasında bile yüksekliğini korumaya devam ediyor. Bölgelerdeki aşırı paha­ lılık, m ilyonlarca kentiiyi çevreye yayılan yeni yerleşimiere itti. Bu yer değişiminin diğer sonuçları da, merkezden giderek uzaklaşan konutlara ulaşmak için aşıl-


ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

ması gereken kilometrelerce yol u n inşa edilmesi, oluşan yeni bölgelerin yatırım­ cılar tarafından satın alınması ve temel­ leri atılan yeni hava kirliliği zonları oldu. 1 965 yılında kurulan H U D, her zaman hükümet, savunma ve hazinenin gerisin­ de kaldı, ülkede 60'1ı yıllarda yaşanan sosyal konut sorunları ise kurumun güçsüzlüğünü daha da arttırd ı . Ufak düzeltmelere değil , devrimsel bir bakış açısıyla uygulanan bir onarıma ihtiyaç var. Merak edilen, Donovan'ın bu so­ rumluluğa hazır olup olmad ı ğ ı .

LaHood'u Eleştirrnek Obama'nın ulaşım ekibi için yaptığı seçimler, verdiği kararlar arasında en şaşırtıcı olan ı . Ülke genelinde kullanıma açılan yeni ulaşım sistemleri, kent plan­ cılarını büyük değişimierin beklentisi içine soktu. Eski l llinois temsilcisi Ray LaHood, Obama tarafından, belki de Eisenhower y ıllarından bu yana en kritik dönemini geçiren ulaşım yatırımlarını kontrol etmek için seçildi. Bazı çevreler, LaHood 'u oldukça yakı ndan tanıyor. Söylenenlere göre, yeni başkanla ol­ dukça iyi ilişkileri var ve Cumhuriyetçi Parti'deki görevi sırasında kurallara çok da bağlı kal mamış. Yaya ve bisiklet yolları konusunda h ırslı çalışmaları olan LaHood, en büyük desteği bisi kletçi ler tarafından görüyor. Amtrak raylı siste­ m i için ayrılan fonları da destekleyen LaHood 'un en belirgin özellikleri kısaca, " iyi bir Cumhuriyetç i " olarak özetleniyor. H er ne kadar şu anda gündeme ge­ len ilk konu değ ilse de, ü lkenin 2009 sonuna doğru tamamlanması planlanan ulaşım destek fonları oldukça önem taşıyor. LaHood ' u n Cumhuriyetçi Parti'sinin bu konuya daha dikkatli eğil mesi n i sağlayabileceği düşünülüyor. Eğer böyle olursa, LaHood 'un kent plancılarının -hatta ulaşımdan çok ener­ ji verimliliği ve karbon emisyonu konu la­ rına odaklanan çevrelerin bile- gözünde bir kahramana dönüşmesi bekleniyor. Ancak yine de, planlama camiasında tan ıdık olmayan bir ismin bu göreve ge­ tirilmesi, peşinen bir i hanete uğramışlık hissi yarattı.

Kentsel Politikalar Obama tarafından Kentsel Politika Ofisi 'nin başına getirilen isim, kent

plancıları diğer konular kadar günde­ minde bulundurmasa da, d iğerlerinden daha fazla hayal kırıkl ığı yarattı. Yeni başkana göre "yeni , yeşil ve metropoli­ ten bir çerçeve oluşturmak için iskelet enstitü" anlam ındaki Kentsel Politika Ofisi hakkında Obama destekçileri şu açıklamayı yapıyor: "G ünümüzün devlet politikaları , metropoliten alanları güçlendirmeye odaklan ıyor. Aralarında Konut, Kent ve U laşım Geliştirme Bölümü ile U laştırma Departman ı ' n ı n da bulunduğu kurum lar, yetersiz koordinasyon ve stratejilerle bu görevi başarmaya çal ışıyor. Bundan da kötüsü, birçok federal program, des­ teklediği etkisiz ve maliyetli gelişim ve rekabet projeleriyle kentleri ve bölgeleri -kasıtsız da olsa- zayıflatıyor. Obama ve Biden, oluşturacakları Beyaz Saray Kentsel Politikalar Ofisi ile metropoliten Amerika için stratejiler be­ l i rieyecek ve kentsel alanlara harcanan sermayenin en etkili planlar için kulla­ nıldığına emin olacak. Ofisin direktörü, doğrudan başkana rapor verecek ve tüm federal kent programları nı koordine edecek. Yen i bürokrasinin potansiyellerini ne kadar kullandı ğ ı , başkanı n kurum üze­ rinde kurduğu otoriteye ve departmanın yürütücüsüne bağl ı . Bronx Mahal lesi başkanlığına getirilen Adolfo Carrion da bu anlamda pek heyecan verici gö­ rünmüyor. Carrion 'un unvanı, onu kalifiye yapan önemli etkenlerden. Tecrübel i bir kent plancısı ve eski bir New York siyaset adamı olan Carrion, Bronx'un gerektiği şekilde yararlanılmayan alanlarının ge­ liştirilme projelerinde görev aldı . Yankee Stadyumu projesi nde, eskisi­ nin yerine inşa edilen tesisin kapasitesi­ ni azaltmasına rağmen otoparkı büyüt­ mesi ise, birçok grup tarafından protes­ to edildi. Bazı projelerde cesur kararlar almış ol masına rağmen Carrion, yine de iyi niyetli bir yerel politikacı olarak tan ı mlan ıyor. Ancak mükemmel bir idareci tan ı m ı ­ na uymayan Carrion'un, enerji yönetimi, doğal kaynaklar ve tüm ülkenin ekono­ mik performansının destek noktası hali­ ne gelecek bir metropoliten politikanın yöneticisi olmaya ise hiç uygun olmadı­ ğ ı belirti l iyor.

51

Kentin Limitleri Bir bütün olarak ele alındığında, Obama'nın takımı ndaki zıtlı klar birçok

c: ..

> oc: o c c:"

.. .<: ll)

şeyi anlatıyor. Yeni başkan, hem sağ, hem de sol görüşlü ekonomistlerin say­ gı duyduğu bir ekip oluşturd u . Her ne kadar bazı liberal kesimler daha l iberal yaklaşıma sahi p bir ekibi yeğleseler de, seçim sonuçlarının ülkede ne gibi köklü değişim lere yol açacağı üzerine kafa yoruyor ve entelektüel bir ekip oluştuğu yönündeki fikri yok sayamıyorlar. " Şehir takımı" söz konusu olduğunda ise, daha bulanık bir manzarayla karşılaşıyoruz. B i rçok organizasyonda di nleyicilerini harekete geçirmek için altyapı harcamaları hakkında konuşan Obama'nın vaatlerinde, "demiryolu ve ulaşım" kavramları genelde telaffuz edil­ miyor, aksine yeni başkanın bildirilerin­ de "yollar ve köprüler"e sık rastlanıyor. Obama' nın kent plancısı destekçilerini henüz yemin etmeden gözden çı karı p çıkarmadığı, tartışılan konular arasında. Bu, mümkün olmasına rağmen, pek akla yatkın bir çı karım olarak görü nmü­ yor. Her şeyden önce, enerji politikası­ na öncelik veren Obama, bu konuda önemli çal ışmalar yapabil mek için daha iyi bir kentsel politika oluşturmak zo­ runda kalacak. Sonuçta Amerika'nın, Obama' nın enerji kullan ı m ı ve kirl i l i k konusundaki hedeflerine sürekli yayılan konutlara ve ban liyölere bir çözüm bul­ madan ulaşması i m kansız. Kamuoyu araştırmalarından anlaşıldı­ ğına göre, yeni bir kent anlayışına olan


52

ARK iTERA M i MARLIK ALMANAGI

park alanı , 1 26 araçlık otomobil park alanı , 1 4 adet bilet satış gişesi, 4 adet satış birimi, 1 9 adet acenta ofisi, 3 adet idare ofisi, 3 adet hizmet ofisi, semi-

,

'

yaklaşım giderek ciddileşiyor. Elbette spekülasyonlar bitmiyor. Kesin olan, Obama'nın kentsel yaklaşımının, idea­ lizmin politik gerçeklerle kaçınılmaz bir

� 3

kesişimini yansıttığı. Yüksek beklentileri düşünüldüğünde, şehir plancıları nın gerginlik ve hayal kırıklığı karışımı bir his içinde olmaları anlaşılabilir bir durum. Akıllardan çıkarılmaması gereken, Obama' n ı n ekonomi k kalkınma için yapılması gereken öncelikli ve tek işin enerji politikasını değiştirmek olduğu konusundaki farkındalığı. Bu yöndeki yaklaşı m ı değişmediği sürece de, ak­ tivist, yeşi l veya liberal, tüm kentsel politikalar başkanın ajandasında yerini alacak gibi görünüyor.

�ı::

Nevşehir Otobüs Terminali Gün Sayıyor Tarih: 2 1 Ocak, Yeni Şafak Belediye tarafından yaptı rılan Adnan Menderes Şehirlerarası Otobüs Terminali bitmek üzere. 65 bin metreka­ re arazi üzerine 2 kattan oluşan toplam 6 bin metrekare kapalı alana sahi p terminalde, 29 adet peron, 38 araçlık otobüs parkı bulunuyor. Nevşehir Belediyesi tarafından yap­ tırılan Adnan Menderes Şehirlerarası Otobüs Terminal i ' n i n yapımı büyük öl­ çüde tamamlandı. Türkiye'de örnek bir proje ile yapı landı rılması son aşamaya ge­ tiri len Nevşehir Adnan Menderes

:;·

� :ı w ı:ıı o

-o ;:;·

�:

ner salonu, bekleme holleri, kafeterya, restoran, bay/bayan kuaför, internet odası, revir, doktor odası, çocuk oyun alan ı , bay-bayan duş ve sauna, terminal polisi, özel güvenlik, temizlik firması , kuru temizleme, kargo, emanet, okuma ve internet salonu, sergi salonu , V I P ağırlama salonu, bay/bayan/engelli WC, bay/bayan mescit, bebek emzirme oda­ sı ve bebek bakım odası yer al ıyor. Nevşeh i r Belediyesi 'nin Nevşehir'e kazandırdığı en önemli eserlerden biri konumundaki Adnan Menderes Şehirlerarası Otobüs Terminali önümüz­ deki günlerde halkın hizmetine kazan­ d ırılacak.

Şehirlerarası Terminali, ilginç görünümü ile de kente farklı bir güzellik kazand ı ­ rıyor. Nevşehir-Aksaray yolu üzerinde yaptırılan ve mimar Sahadı r Kul ile Alper Aksoy'un yönetimindeki Ofiss M imarca Tasarım Grubu tarafından ha­ zırlanan proje, teklif alma usulü ile yürü­ tülen proje aşamasında ise birinciliğe layık görülmüştü . Kapadokya bölgesi­ nin gizemli topografyası nda tasarlanan yapının konsept çıkış noktasını, yine bu topografyanın en belirgin nitelikleri arasında yer alan doğal taş doku, girinti, doğal dolu luk-boşluklar, amorf formlar ve sığınma dürtüsü oluştu ruyor. Yapı m çalışmalarına önümüzdeki günlerde başlatılacak olan Nevşehir Güney çev­ re yolu üzerinde Kapadokya'ya açı lan önemli bir kapı özelliğindeki Nevşehir Adnan Menderes Şehirlerarası Otobüs Terminali, 65 bin metrekare arazi üzeri­ ne 2 kattan ol uşan toplam 6 bin metrekare kapalı alana sah ip. Önümüzdeki G ünlerde Açılacak Terminal içinde 20 adet giden peronu, 9 adet gelen peronu, 38 araçlık otobüs

An ıtkabir'in M imarını Hatırlıyor musu nuz? Tarih: 21 Ocak, Hürriyet

c

Cl) � ,.. Cl)

...

� "'

.: iii "' ı::

:c iii

ı::

·e

YAZAN: DOGAN HIZLAN Hepimizin ziyaret ettiği Anıtkabir'in m ima­ rını tanıyor m usunuz? Kim, diye sorsam çoğumuz yanıt veremeyecektir. Anıtkabir'in m imarları Prof.Dr. Emin Onat ile Doç . D r. Orhan Arda'd ı r. 1 942 yılında düzenlenen uluslararası ya­ rışmada, birinci seçilen üç projeden biri Onat-Arda ortak çalışmasıyd ı . Seçildikten sonra uygulanmasına d a karar verildi. Bu konuyu gündeme taşı ­ marnın nedeni bir sergi. iTÜ (istanbul Teknik Ün iversitesi) Taşkışla binasında gerçekten görül­ mesi gereken bir sergi var: Emin Onat. Kurucu ve M imar, 1 908-1 96 1 . Sergi kataloğunun başı nda Afife Satur'un " B u serginin ruhu bir sınav konusudur" yazısında, Onat ' ı n iki özelliğinin altı çiziliyor: " O nat'ın kimliğinin iki ana öğesi, mi­ marl ı ğ ı ile eğitmenliği, kurucu ve örgüt­ leyici kimliği idi. Ama Onat, bu resim ve mesleki kimlik gerisinde çok özel bir insanı da barındırıyordu." Meşrutiyet'le Doğan Cumhuriyet'le Süren Bir Yaşam sözü, yalnız Emin Onat ' ı değil, genelde bir kuşağın özelli­ ğini de yansıtır. Emin Onat, yurtd ı şında, Batı'da


ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

öğrendiklerini kendi ülkesine getirdi. O ve kuşağı yeni cumhuriyetin bilimini, sanatını öyle kurdu. 1 929 'da eğitimlerini Avrupa'da sürdürmek üzere Yüksek M ü hendis Mektebi 'nden seçilen üç öğrenciden biriydi. Diğer i kisi de Fuat Külünk ve Hilmi i leri (Selim ileri'nin ba­ bası) idi. Üçü de dönüşlerinde burada öğrenci yetiştirdiler. 1 944'te kurulan M imarlık Fakültesi ' n i n ilk dekanı, 1 951 ' d e iTÜ'nün rektörü oldu. 1 954'te milletvekili seçildi, aradı­ ğ ı n ı bulamayınca yen iden üniversiteye döndü. Hannaver Technischen Hochschule'nin 1 25 . yıl ında seçilen altı yabancı sanat ve bilim adamı ndan biriydi, Fahri Doktorluk payesi verildi. Eğitim tarihimize geçen Köy Enstitüsü binaları projeleri için açılan yarışmayı Prof. Leman Tomsu ile birlikte ka­ zandı , Kepirtepe, Çifteler (Ham idiye), Mahmudiye Köy Enstitüleri de onun yapıtları arasındadır. Emin Onat, Anıtkabir'in mimarisini bakın nasıl tan ı mlıyor: "Ata' nın Anıtkabir'ini, bir sultan veya veli türbesinden ayrı, yedi bin yıllık bir medeniyetin, rasyonel çizgilere dayanan klasik bir ruh içinde kurmak istedik." Böyle sergiler gezmenin birkaç açı­ dan önem taşıdığı kanısındayım. Hem eğitim kurumlarımızın Cumhuriyet son­ rası yükselişinin önemli dönemeçlerini hem de önemli bir mimarın mesleki başarıları n ı , yaşamöyküsünü öğre­ n iyoruz. Emin Onat, iTÜ ve M imarlar Odası'nın açtığı yarışmayı kazanan öğrencisi Doğan Tekeli'nin tasarladığı, Zincirlikuyu'daki mezarında yatıyor.

Mekanı Ortaya Çıkarmak Tarih: 2 2 Ocak, New York Times YAZAN: LOUISE LEVATHES DERLEYEN: BURCU KARABAŞ 29 yaşındaki Koray Duman, lisans eğiti­ mini O DT Ü 'de, masterını ise UC LA'da yapmış genç bir m imar. iki yıl önce New York'ta çalışmaya başladığı sırada, yüksek fiyatlara ve mütevazı gelirine aldırmadan aşağı Manhattan'da bir ev alan Duman , küçük bir dairede gerçekleştirdiği değişimlerle The New York Times'ta yer aldı . Kentin C ve D

Bulvarları arasındaki Üçüncü Doğu Sokağı ' nda bulunan, 1 920'1i yıllara ait bir tuğla binanın üçüncü katında, yak­ laşık 56 m2 '1ik oldukça karanlık, küçük ve Z şeklindeki bir kat planına göre konumlanan " küçük odalar karmaşa­ sı" olarak tanımlanabilecek bir daire, Duman'ı heyecanlandırdı. Bu sırad ışı kat plan ı , daireye altı pen­ cere ve ışık alan üç cephe sağlıyordu ki, bu da "tek cephesinde pencerelerin sıralandığı, bazen de diğer cephesinde havalandırma boşluğuna açı lan bir pen­ ceresi daha bulunabilen kutular" olarak tanımlanabilecek küçük New York dai­ relerinden farklı laşmasını sağl ıyordu . Koray Duman, dai reyi 2007 yılının Ocak ayında 400.000 Dolar'a satın aldı . ilk iş olarak arkadaşlarıyla birlikte yatak ve oturma odaları arasındaki duvarı yıkan Duman, 10 aylı k yoğun bir çalışmayla ve 25.000 Dolar harcayarak daireyi yen iden yarattı. Oturma, yemek ve yatak odaların ı n yeni birleşim i , iki raf ün itesi v e bir per­ deyle ayrılan özel bir yaşam alanı içeri­ yor. Tuğla duvarlar ise gizlenmemiş ve beyaza boyanarak korunmuş. Depolamaya özellikle önem veren Duman, bu işlevi yerine getirmesi için genellikle açı k üniteler seçmiş. New York'ta gerçekleştirilen yenileme pro­ jelerinde çoğ unlukla kapalı dolaplarla karşılaşıldığını söyleyen mimar, " Bunları ağır, sıkıcı buluyorum ve mekanı küçült­ tüklerini düşünüyoru m . Yeni bir minimalizm peşinde koşuyo­ rum , objeleri bir arada tutmak için bir altyapı oluşturuyorum ve aşırıya kaçmak istemiyorum," diyor. Beyaz duvarlar, ahşap zemin ve tez­ gah kaplamaları , gri ve beyaz mutfak ve banyo seramikleri ile sakin bir gö­ rünüme bürünen dairede rastgele ser­ piştirilmiş gibi duran aksesuarlarla ren k şaşırtmaları yapılmış. Koray Duman, hayata geçirdiği tasarı­ mın çıkış noktasını şu şekilde özetliyor: " Bir m imar, yeni bir şey yaratmak istediği zaman genelde yıkmayı ve açtığı boş sayfaya yeni bir tasarım yapmayı tercih eder. Benim amacım ise, var olan ve başı ndan beri beni etkileyen mekanı ortaya çıkarmak için sadece duvarları yıkmaktı."

53

� 60 Yıllık E mektar Stad � Ta rih Oldu �

:ı:

:ı: Tarih: 23 Ocak, Yeni Şafak !a YAZAN: ERDiNÇ TEGMEN

lll c. '< c

3

c

Stadın arsasını satın alan M ulti Turkmall firması, bir süre önce başlattığı yıkım çalışmaları kapsamında stadın yıkım işini büyük ölçüde tamamladı . Yaklaşık 60 yıl önce inşa edilen stadın çimlerinin söküm işi ise sürüyor. Stat zeminden özel makinelerle kesilip, rulo haline getirilen çimler, yapımı süren Kadi r Has Stadyumu'na nakledi­ liyor. Yaklaşık 1 O bin metrekarelik çim Kadir H as Stadyumu'nun çevre düzen­ lemesinde kullanılıyor. Daha önce Atatürk Stad ı ' ndan sökü­ len çimierin Kadi r Has Stadyumu zemi ­ ninde kullanılacağı açıklanmıştı. Ancak bu uygulamadan vazgeçildi. Kadir H as Stadyumu zeminine Edirne'nin i psala ilçesinden 1 , 20 metre eninde ve 1 1 metre uzunluğunda rulolar halinde getirilen çimler yerleşti rilecek. Yıkılan Atatürk Stadı'nın ışıklandırma sistemleri de Bolu'da değerlendirile­ cek. Stattan sökülen sistemleri Bolu Atatürk Anıtı' nda nakledilecek Atatürk Stadı spor kompleksi içinde kalan Gençlik Spor i l M üdürlüğü hizmet bi­ nası ile Atatürk Spor Salonu ve i brahim Bamyacıoğlu Spor Salonu ' nda kısa sürede yıkılacak. Türkiye'nin en modern stadyumu ola­ cağı beli rtilen Kadi r Has Stadyumu'nun Mart ayı başlarında hizmete açılması planlanıyor.


54

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

E ric van E geraat Tasfiye Ediliyor Tarih: 23 Ocak, Building Design YAZAN: LIZ BURY ÇEviREN: PlNAR SEYREK

Avrupa' nın en önde gelen m imarlarından Eric van Egeraat, küresel kriz nede­ niyle önemli projelerinden birkaçının durdurulmasından sonra alıcılara çağrı yaptı. Londra, Budapeşte, Moskova ve Prag 'da da kolları olan Ratterdam merkezli ofiste, işlerin aniden iptali para akışı krizi ne neden oldu. Van Egeraat ' ı n kendisi iflasını ilan ettikten sonra H ol landa mahkemesi De Bok Roijers Gasseling isimli hukuk firması n ı dev­ reye soktu . Firma yöneticisi Raymond de Bok: " Egeraat ' ı n ilgili olduğu bazı projelere devam edilebil mesi için, işi devralabilecek uygun partner arayışımız sü rüyor. Tamamlamak kayd ıyla inşaatı ya da projeyi on lara satabiliriz. Henüz bir karar alınmad ı , " ded i . Leipzig'ten B udapeşte'ye, Prag 'a, Eric Van Egeraat Architects (EAA) tarafından yaklaşık 50 proje yürütülmekte. Bulding Design'a göre, ofiste çalışan 1 50 kişi işten çıkarılmış olacak. Egreaat ' i n ingiltere'de yürüttüğü projeler arasında London Thames Gateway Development Corporation için yapılan Canning Town Master Planı da bulunuyor. Birleşik Kral lık'taki ilk yapısı ise 2 sene once tamamlanan M iddlesbrough Art Gallery.

Dinamik Tasarı ma Yeni Bir Yaklaşı m : Sü rme Ev Tarih: 26 Ocak, Architectural Review, Dezeen DERLEYEN: SENEM CENNETOGLU B i ldiğimiz fizik kanuniarına göre, gü neş

r;· � = ı.om <D iil � J> ;; :. <D

n

iii

or

= c. .,

= or lll ., �

iii = ., =

� � ;;n· ::r <D 3 s: � N o "' o

dinamik, binalar ise statik yani durağan­ dır. Bu yüzdendir ki değişen koşullar altında ışıya ve ışığa verilen tepki, du­ rağan ı maskeleme, gölgelendirme ve pasif yöntemlerle dış etkeniere karşı korumad ı r. Ancak aksini düşünecek olursak, yani dinamik olanı n , yapının kendisi olduğunu varsayarsak, planl a­ ma, mekanlar arası i l işki ve iç-dış birliği­ ni kurmayı nasıl başarabilirsiniz? Doğu ingiltere'de i nşası tamam­ lanmış, kır evinin tasarımı sırasında cevaplanmaya çal ışılan soru işte buyd u . ingiltere' nin aşırı titiz imar v e planlama yasalarını da göz önünde bulunduru r­ sak, bu yen i l i kçi düşü nceyle nasıl bir bina tasarlan malıydı? Bu yöresel çiftlik evinin planlama ko­ şullarından en önemlisi vaziyet planının ebatıyd ı . Yirmisekiz metre uzunluğun­ daki arazinin maksimum genişliği 5 , 8 metre, kat yüksekliği de maksimum 7,2 metre. Yenilikçi ahşap bina inşasında oldukça deneyim sah ibi olan m imar Alex de Rijke, arsanın boyutu nu, bir­ birine bağ lı 3 program alanı yaratarak çözü mledi. 1 6 metrelik yaşam alanı ve 7 metrelik müştemilat, bu iki program arasında konumlandırılan aksı şaşmı ş 5 metrelik bir garaj ve iç avlu yapının ta­ mamını oluşturmak üzere tasarlandı. Buraya kadar her şey oldukça sta­ tik. Oysa tasarı mın en başarıl ı kısmı, planlamaya katılan dördüncü bir kilit eleman ın mekana kazandırdığı mobilile özelliği. Elli ton ağı rlığında ahşap bir çatı-duvar sistemi, beton platforma monte edilmiş ray mekanizması üzerin­ de kuzey-güney istikametinde hareket ediyor. Fransızların deyimiyle m imarın ı n "coup de theatre " ı , ingiltere'nin ve m u htemelen tüm dünyanın beklenmedik sürprizi olan " Siiding House" (Sürme Ev) çevre koşullarına başkaldı rmadığı gibi, bu özelliğiyle "mekan ve çevre

uyumu"na yeni bir boyut kazandırıyor. De Rijke, sürme kabuk sisteminin, sü­ reli ek mekanlar yaratılmasında, güneş ısı ve ışığından fayda sağlamada ve ısı yalıtı mında oldukça tatminkar sonuçlar yarattığının üzerinde özellikle du ruyor. Fiziksel olarak ise değişimi keli melerle açı klamaya çalışman ı n i lkellik olacağ ını, deneyimin tamamen mevsime, iklime ve hatta zevke göre değişim gösteren bir mekan kompozisyonu, karakter özelliği olduğunu belirimekle yetiniyor. Cedric Price'in " Fu n Palace" i , Richard Rogers ve Renzo Piano'nun Pompidou Merkezi' nden sonra, sürdürülebilir mi­ marı etkisinde gerçekleşiiriimiş en yen i , hareketli mekan tasarım projesi " Si iding House". Alex de Rijke, Philip Marsh ve Sadie Morgan tarafından 1 995 yılında ingilitere, Londra'da kurulan d R M M 'in, yaklaşık 20 u luslararası tasarımcıdan oluşan ekibi, yenilikçi yaklaşımları, tasa­ rım ların ı n sosyal açıdan sağl adığı yarar­ lar ve sektörün bilinen sınırlarnalarına sırad ışı ve yüksek kaliteli çözü m ler ge­ tirmeleriyle tanın ıyor. Radikal projeleri, günümüzün kal ıplaşm ış tarz endişesin­ den çok arazi verileri, müşteri ihtiyaçları, konsept ve inşaat sınırlamaları doğ­ rultusunda tasarlanıyor. Ekip m imariye olan yaklaşımlarını tanımlarken ekonomi, fonksiyon, materyal ve inşaat birliğin­ den oluşan , m imarinin maksimizasyonu formülünü benimsediklerini beli rtiyor.

Tali mhane Bildiğiniz Gibi cıılll = o :ı:

"'

iii

Tarih: 2 6 Ocak, Milliyet YAZAN: GÜRKAN AKGÜNEŞ M i lliyet'in Şubat 2008'de kaçak yapı ­ laşmalarıyla gündeme geti rdiği oteller, Beyoğlu Belediyesi ' n i n yıkım kararına rağmen işletmeye açıldı. Onayladığı projeye aykırı bölümler için savcılığa suç duyurusunda bulunan Koruma Kurulu ise şaşkı n ! Turizm alanı ilan edilen Talimhane'deki Lamartin Caddesi ' nde inşa edilen 2 oteldeki kaçak yapılaşma, 2008 yılının Şubat ayında Milliyet ' i n sayfalarına yansımıştı. 2 N umaralı Kültür ve Tabiat Varlı klarını Koruma Kuru l u ' n u n zeminle birlikte 5 kat inşaat izni verdiği otelleri n , 1 0 -1 1 kata u laştıkları ortaya çıkı nca Beyoğlu Belediyesi yetkilileri, kaçak katlar için


ARKiTERA M i MAR L I K ALMANAGI

para cezası ve yıkım kararı alındığını ifade etmişti . Koruma Kurulu da, yapı ­ l a n incelemenin ard ından projeye aykırı kısı m ların yıkıl ması için savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu . Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet M isbah Dem ircan da, gazelemize yaptığı açık­ lamada, "binalardaki usülsüz bölü mleri n , iskan işlemi sırasında yapılacak ölçüm­ le ortaya çıkacağ ını ve yasal olmayan­ ların cezasını çekeceğ i n i " belirtmişti. Aradan geçen sürede 22 nu maralı parseldeki i nşaatta (Golden Park Otel) bi rtakım düzenlemeler gerçekleştirild i . Kaçak üç katın ö n kısımları kesil irken, arka bölümleri çıkma kat olarak bırakıld ı . Aynı caddedeki 1 6 nu maralı parseldeki i nşaatta (The Central Palace Otel) ise hemen hemen hiç kat kesimi yapılmadı. Bina, kaçak 6 katla hizmete girerek yan ı başında bul unan The Central Palace Hotel'e eklend i .

Kurul Şaşkın inşaatlar için izin veren Koruma Kurulu' ndan adının açı klanmasını iste­ meyen bir yetkil i , otelierin açı lmış olma­ sına şaşırdığını belirtti. Oteller için işlet­ me ruhsatının nasıl alındı ğını, bi nalara iskanın nasıl verildiğini anlayamadığını anlatan yetki l i , kurulun suç duyurusun­ da bulunurken kaçak bölümlerin yıkı lma­ sı istemini de savcılığa i lettiğini ancak savcı l ı ktan sonuç çı kmasın ı n uzun süre alacağ ı n ı bildirdi . Yetkili, aynı zamanda Kültür Varlı kları ve M üzeler Genel Müdürlüğü'nün tüm Tali mhane çapında bir inceleme başiattığını da kaydetti . Kayıtlarda yatırım halinde gözüken Golden Park Hotel'in yetki lileri, 8 ayd ı r müşteri kabul ettikleri ni söylüyor. The Central Palace Otel ile i l g i l i olarak da yetkililer, otelin 45 odalık bölümünün inşaat halinde gözüktü ğünü, daha önce açı lan ana bina için de 4 Aral ık 2007 'de işletme belgesi alındığını bildird i . Otel görevli leri ise, kayıtlarda yatırım halinde gözüken bölümü hizmete açtıklarını belirtti.

Belediye: Yasal Süreçte Müdahale Edemiyoruz Parsellerde izin verilenin üzerinde i nşaat yapıldığını bel irten Beyoğlu Belediyesi, inşaatlada ilgili i htar, dur­ durma, ve yıkım kararları nın alındığını

ancak bina sahiplerinin de yıkım süre­ cinde mahkemeden yürütmeyi durdur­ ma kararı aldıklarını bildirdi. Mahkeme kararının ard ı ndan binalarla ilgili yasal süreci n tamam lanmasının beklendiğini ve hiçbir müdahalede bulunulamadığını kaydeden yetkililer, bina sahiplerine işyeri açma veya iskan izni verilmediğini bildirdi. Sit alanı olan bölgede inşaat izninin Anıtlar Kurulu' nca veri ldiğini de anlatan yetkililer, bölgenin imar planının olmamasının yatırı mcıyla yetkili kurum­ ları karşı karşıya getirdiğini, Kurul'un planları onaylamak üzere olduğunu vurgulad ı .

Ulucanlar Kü ltü r Merkezi Olacak Tarih: 2 6 Ocak, Hürriyet Türk siyasi ve edebi hayatının önemli isim­ lerine de "ev sahipliği" yapan U l ucanlar Cezaevi, yeni lenen koridorlarında artık kültürü, sanatı ve yeni umutları ağırlaya­ cak. Türkiye Cumhuriyeti 'nin serüvenine en başı ndan beri tan ı klık eden birkaç yer varsa bunlardan en önemlisi hiç kuşkusuz U l ucanlar Cezaevi. Soğuk koğuşlarında Bü lent Ecevit'ten Leyla Zana'ya, Metin Toker'den Hatip Dicle'ye, Kemal Tahi r'den Yaşar Kemal 'e, Fakir Baykurt'tan Cüneyt Arcayürek'e kadar pek çok " ünlü"yü konuk eden U l ucanlar idamlarına tanı k­ l ı k ettiği Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan , H üseyin i nan ve Erdal Eren'in ard ı ndan hep hüzünle anılır oldu.

Katkıda Bulunacak Çetin koşu lları , tekinsizl iği ve soğuk yüzüne rağmen , bu yüzün hemen ardı­ na gizlediği " i nsan nüvesi" sayesinde Feride Çiçekoğlu'nun, "Uçurtmayı Vurmasınlar"ına, Yı lmaz Güney' i n " D uvar"ına ilham kaynakl ığı yaptı . Açık kaldığı 8 3 yıl boyunca değ işik görüş­ lerden birçok sanatçıyı, yazarı ve gaze­ leeiyi ağı rlayan U l ucanlar, artık tümüyle eğitim ve kültür merkezine dönüştü­ rül üyor. Kültür ve Turizm Bakan lığı ile yapı lan görüşmeler ve An ıtlar Koruma Yüksek Kurulu'nun projeye onay verme· sinin ard ından restorasyon çalışmaları­ na başlayan Altı ndağ Belediyesi, 2009 Kas ı m ' ı nda Ankara'nın kültür ve turizm hayatına katkıda bulunacak.

55

Tiryaki: Yaşayan Bir M üze Olacak Yaklaşık 34 bin metrekarel i k alan üzeri nde bul unan U lucanlar Cezaevi'nin kültür merkezine dönüştürülmesinin önemli olduğunu vurgulayan Tiryaki " Koğuşlarıyla, görüşme odalarıyla, hüc­ releriyle burayı koruyacağ ız. Koğuşlar, misafir ettikleri ünlülerin bilgilerinin ve fotoğraflarının da yer alacağı biçi mde muhafaza edilecek. Yine mahkumların duvarlara yazd ı kları yazıları da fotoğ­ raflar ya da başka biçim ve tekniklerle koruyacağız ve sergileyeceğiz. Kütüphanesi, sanat galerileri, toplantı , konferans salonları ve film platolarıyla burası tam anlamıyla yaşayan bir müze; Türkiye siyasi hayatı için canl ı bir hafıza olacak" d iye konuştu . Projeye i l k aşamada 3 trilyon Lira' l ı k kaynak ayrıl d ı ğ ı n ı ancak toplam proje tutarın 1 O tri lyon Lira'yı bu lacağ ı n ı kaydeden Ti ryaki, " Belediyemizi bu tür restorasyon projelerinde daima destekleyen Ankara Valiliğimiz de özel idare bütçesinden destek sağl ıyor. Çalışmaların ilk bölümü 2009 yılının Kasım ayı nda bitiri lecek ve hizmete açılacak. Ulucanlar'ın yeni yüzüyle hem başkentlilerin hem de yerl i ve yabancı turistlerin gezip görmek isteyeceği bir yer haline geleceğine, Ankara'ya çok önemli bir eser kazandıracağ ım ıza inan ıyoruz," ded i . Korunması Gereken Yapı Tescilli Çal ışmalarla i l g i l i bilgi ve­ ren Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki, U l ucanlar'ın kapalı kısmının Si ncan 'a taş ı n d ı ğ ı n ı , yarı açı k kısmının ise henüz boşatılmadığını hatırlatarak, cezaevini eğitim ve kültür merkezine dönüştürecek projenin uygu lamasına, yarı açık cezaevi henüz boşatılmamış olsa bile, kapalı cezaevi nden başla­ nı lacağ ını belirtti. "Adalet Bakan lığı kapalı cezaevi ni taşıdı ancak yarı açı k cezaevi halen kullanımda" diyen Tiryaki sözlerini şöyle sürdürd ü : " Cezaevinin olduğu tüm alan ve buradaki yapı ların bazıları bir süre önce Kültür ve Tabiat Varl ıklarını Koruma Kurulu tarafından ' korun ması gereken yapı 'ciarak tescil edildi. Buralar imar planında da eğitim ve kültürel amaçlı kullanılmak üzere tescil edild i . Bu nedenle buradaki tes­ cilli yapıları yıkmak, yerlerine yeni bina yapmak, başka bir amaçla kullan mak m ü m kün değ i l " diye konuştu.


56

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Tü rk Halkının Tercihi ı 00 Metrekare 3 + ı Tarih: 23 Ocak, NTVMSNBC Türk halkı ortalama büyü klüğü 1 00-1 25 metrekare olan, 3 oda bir salondan olu­ şan bir apartman dairesinde veya müs­ takil evde oturmayı tercih ediyor. Aynı konutta ortalama 1 2 yıl oturulurken , site içinde yaşama isteği ise yüzde 1 O ' u n altında . . . Toplu Konut idaresinin (TOKi), bilinirlik, güvenilirlik ve marka imajı araştı rmasını yeniledi. TOKi tarafından belirlenen 2 1 il ve bu iliere bağlı i lçe­ lerde, kent-kır dağ ı l ı m ı d ikkate alınarak seçilen 2 bin 685 kişi üzerinde, Odak Araştırma ve Danışmanl ı k Ltd. Şti'ye anket yöntemi ile yaptırılan araştı rmanın sonuçları yayımlandı. Araştırma verileri­ ne göre, katılımcıların yüzde 64,9'u ken­ di evinde, yüzde 30,2 'si kirada oturuyor. Katıl ı mcıların yüzde 28,6'sı aynı evde 1 6 -20 yıl, yüzde 1 9, 1 ' i 21 yı ldan uzun süredir, yüzde 1 2, 4 ' ü 1 1 -1 5 yıldır otur­ duğunu beyan ederken, Türkiye gene­ l i nde aynı evde oturma süresi ortalama 1 2 yıl olarak hesaplandı . Beyaz yakalı çalışanlarda kirada oturma oranı yüzde 42,1 'e çı karken, işçilerde yüzde 36,5 düzeyinde. Kiracı l ı k oran ı , istanbul'da yüzde 40, Diyarbakır ve Burdur'da yüz­ de 39, 1 . Kiracıların yüzde 52'si, ayda 200-500 TL'nin arasında değişen tutar­ da kira ödüyor. Katıl ımcıların halen yüz­ de 53,2 'si apartman dairesinde, yüzde 40'ı müstakil evde otururken, bir gün konut almak durumunda kalmaları ha­ l i nde yine apartman dairesi veya müs­ takil konutu tercih ediyor. Konut alma imkanı sağ lanırsa, katılımcıların yüzde 43,6'sı apartman dairesi, yüzde 43,4'ü müstakil ev almak istiyor. Halen yüzde 3 olan site içinde oturanların oran ı , yeni konut alınması imkanı sağlanması ha­ linde yüzde 8,9'a çı kıyor. Aynı konutta oturma süresinin ortalama 1 2 yıl olarak hesaplandığı araştı rma sonucuna para­ lel olarak katılımcıların yüzde 63'ü, ge­ lecek 5 yıl içinde konutundan taşınmayı düşünmediği n i beyan etti. Ancak, kira­ da oturanların yüzde 39,1 ' i , 5 yıl içinde konutundan taşınmayı düşünüyor. " Uygun fiyat ve kalite", " ulaşım kolay­ l ı ğ ı " , "güvenliğin olması", " ucuz yaşam koşulları" , "iş ve eğitim olanakları " ko­ nut tercihinde belirleyici oluyor.

Konut Almak isteyenlerin Öncelikli Tercihi TOKi Araştırmadaki bulgulara göre, katı l ı m ­ cıların yüzde 8 6 , 3 ' ü geçen 3 yıl içinde hiç konut alma veya yaptırma girişimin­ de bulunmazken, konut alma g i rişimin­ de bulunanların ilk tercihi ise TO Ki oldu. Geçen 3 yılda konut alma girişiminde bulunan 1 1 2 katılımcının yüzde 6 8 , 8 ' i TOKi 'ye, yüzde 1 6 ,1 ' i diğer şirketlere, yüzde 8 , 9 ' u kooperatifiere başvururken, TOK i 'ye başvuranların yüzde 3 3 ' ü , di­ ğer şirketlere başvuranların ancak yüz­ de 5,4'ü, kooperatifiere başvuranların yüzde 4 , 5 ' i konut alabildi. Konut alma girişiminde bulunan 1 1 2 kişinin yarısından fazlası, konut satın alamadı . Katılımcıların yüzde 2 6 , 9 ' u gelecek 3 yıl içinde konut almayı düşünüyor ve bunların yüzde 7 1 ,6'sının öncelikli terci­ hi yine TO K i . Diğer şirketleri tercih edenleri oran ı yüzde 20 olarak belirlenirken , koope­ ratifleri ve belediye şirketlerini tercih oranını çok düşük kal d ı . Katılımcılar, TOK i 'nin tercih edilme­ sindeki en önemli nedenleri, "devlet ku­ ruluşu olması, güçlü ve saygı n bir şirket olması, bütçeye uygun konut üretmesi , güvenilir olması" olarak sıraladı .

Olanak Sağlanırsa Herkes Konut Almak istiyor Katılımcıların yüzde 26,9'u "gelecek 3 yıl içinde konut almak veya yaptırmak istemediğini belirtirken, "olanağınız olsa bugün konut satın almak istermisiniz?" sorusuna, katılımcıların yüzde 80,6'ı olumlu yanıt verdi. Bu oran, Güneydoğu Anadolu 'da yüzde 86 'ya, kirada oturanlarda yüzde 89,6 'ya çıkıyor. Katılımcıların konut büyüklüğü tercihi de yüzde 38,4 ile 1 0 1 -1 25 metre kare, yüzde 29,7 ile 1 26-1 50 metre kare ve yüzde 1 6 , 7 ile 8 1 - 1 00 metre karelerde yoğ unlaşıyor. Katılımcıların yüzde 65'i 3 oda ve 1 salon, yüzde 2 6 , 8 ' i de 4 oda ve bir sa­ londan oluşan konut istiyor. Konut almak isteyenler, genellikle ko­ nuta 75 bin TL'den fazla bedel ödemek istemiyor. Katılımcı ların yüzde 2 8 , 3 ' ü konut i ç i n en fazla 50 b i n T L , yüzde 30,3'ü 50 bin - 75 bin TL, yüzde 2 2 , 8 ' i

75 b i n - 1 00 TL ödemeyi kabul edebile­ ceğini belirtti . Katıl ımcıların yüzde 8 3 ' ü , kendisi oturmak için konut talep ediyor.

TOKi'nin "5-6 Yıllık Kuruluş" Olduğu Sanılıyor Araştırmaya katılanların yüzde 7 1 ,7 'si " konut konusunda ilk akla gelen kuruluş" olarak TOKi'yi ifade ederken, yüzde 60,1 ' i güvenilir buluyor. Katılanların yüzde 47'si "TO K i ' n i n kaç yıllık b i r kuruluş olduğunu bilmedi­ ğini" beli rtirken, yüzde 11 ,5'inin 5 yıllık, yüzde 8 ' inin 4 yıl, yüzde 9 , 2 'sinin 3 yıllık olduğunu ifade etmesi dikkati çekti. Yani , katılımcıların yaklaşık yüzde 36'sı, TOKi 'nin 5-6 yı ldan daha az bir süredir faaliyet gösterdiğini sanıyor. Araştırmada, katılımcılar, TO K i ' nin performansını diğer kamu kuruluşlarına göre daha yüksek bulurken , TOKi 'den konut alma olasılığının diğer alternatifle­ re göre daha yüksek bulduğunu belirtti.

Konut Alımında Tanıdıklar Etkili Oluyor Katılımcıların medya izleme alışkan­ l ıkların ı n da belidendiğ i araştı rmada, konut alımı konusunda tanıdı kların etkili olduğu ortaya çıktı. Konut satın alırken, katılımcıların yüz­ de 59'u tanıdıklarından, yüzde 33,6'sı emlakçıdan, yüzde 28'i televizyondan, yüzde 2 1 ,4'ü internetten, yüzde 14'ü ise gazetelerden bilgi alıyor. Araştırmada, katılımcıların, bölgelere göre en çok hangi tv ve radyo kanallarını tercih ettikleri, hangi gazete ve dergileri okudukları da bel irlendi. Araştırma kapsamında, Ankara, Sivas, Konya, Kayseri, Trabzon, Bolu, Samsun, istanbul, Bursa, Sakarya, Balı kesir, izmir, Kütahya, Van, Bingöl, Erzurum, Şanlıurfa, Gaziantep, Diyarbakır, Burdur, Adana'da, kent-metropolde oturan bin 343, nüfusu 20 binin altında olan yerlerde oturan bin 28, nüfusu 20 binin üzerinde olan yerlerde ikamet eden 3 1 4 kişiye sorular soruldu. Katılımcıların, yüzde 65'i 25-44 yaş aralığ ında, yüzde 73'ünün geliri bin 500 TL' nin altında, yüzde 75,9'u hiç tasar­ ruf etmediğini beyan ederken, yüzde 1 3 , 7 'si ayl ı k 750 TL'ye kadar tasarruf ettiğini açı klad ı .


ARK iTERA M i MARLIK ALMANAGI

Revit Türkiye Ku l lanıcı Grubu Ku ruldu Tarih: 2 2 Ocak

Yapı Bilgi Sistemi veya ingilizce terimi ile Building I nformation Management yazılımları dünyadaki m imari proje üre­ timleri için pek çok ofiste artık daha sık kullanılmaya başlanıyor. Bu yazı l ı mların en kuvvetl ilerinden ve yayg ın kullanıma sahi p olanlardan biri ise Autodesk'in Revit yazı l ı m ı . Türkiye'de de gün geç­ tikçe daha çok kullanıcısı olan ve yapı projelerinin üretim inde ciddi anlamda zaman tasarrufu sağlayan Revit yazılımı­ n ı n Türkiye'deki kullanıcılarının birbirleri ile haberleşmeleri ve ülkede Revit ile ilgili bir kullanıcı birlikteliğinin yaratılma­ sını amaçlayan bir grup kuruldu. Autodesk Türkiye, Arkitera Eğitim Merkezi ve Sayısal G rafik girişimiyle kurulan bu gruba, Türkiye'deki Revit kullanıcıları dışında bu paket programı ve B I M (Yapı Bilgi Sistemi) mantığını kavrayarak, bilgi alışverişinde bulunmak isteyen herkes üye olabiliyor. Bu grup ayrıca Revit hakkında yapı sektöründeki herkes için ortak bir soru sorma, bilgi­ len me ve en son gelişmelerden haber­ dar olabilme ayrıcalığına sahip olacak. Gruba kayıt olmak ve detaylı bilgi almak için http://revit.arkitera.com ad­ resine başvurulabilir. G rup üyelerinin birbirleri ile haberleşmeleri için ayrıca interaktif bir forum da açı ldı. Foruma erişim içinse http://revit.arkitera.com/ forum adresine girmek ve kayıt olmak yeterli.

Ataşehirli Fina �"ls Merkezini Geri Istiyor Tarih: 2 7 Ocak, Taraf Merkez Bankası, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BD DK), Sermaye Piyasası Kurulu ve kamu bankalarının Ataşehir'e taşınacağı ve buranın da finans merkezi olacağ ına yönelik söy­ lemler sonrasında istanbul'un değişti­ rilen haritasıyla merkezin Ümraniye'ye bağlanması tepki görüyor.

Değişiklik Yargıya Taşınacak Ataşehir Belediye Başkanlığı için C H P 'den aday adayı olan Düzgün Meriç, konuyu yargıya götüreceklerini ifade ederek, finans merkezi yapılacak

arazinin hala Ataşehir sını rları içinde olduğunu söyledi. Meriç, şu değerlen­ dirmede bulundu: " Kanundaki bir mad­ de yanlış yorumlanarak kamuoyunda Ataşehir'de kurulacağ ı bilinen finans merkezi Ümraniye'ye taşındı. Ü m raniye Belediyesi Meclisi aldığı bir karar ile 5747 sayılı kanuna dayanarak valilik onayı ile söz konusu arazinin i lçelerine bağlandığını duyuran bir karar aldı ve söz konusu kararını kanunen Kadı köy Belediyesi 'ne göndermesi gerekirken bunun yapmadı . Kadıköy Belediyesi ise yine aynı kanuna göre, Ü m raniye'ye verilen kısmın Atatürk Mahallesi 'nin sınırları olan 0-2 ve E-80 karayolunun kuzey kısmı olduğunu, bahse konu arazinin ise 0-4 karayolunun kuzeyinde olduğu ndan dolayı Barbaros mahallesi­ nin sınırları içinde kaldığını, bu nedenle 29 Mart'a kadar Kadı köy, ondan sonra da Ataşehir'de kalacağını savunuyor. Kadıköy Belediyesi bu durumu 7 Ocak 2009 tarihli bir yazı ile Ataşehir i lçe Seçim Kurulu ile Kadıköy ve Ataşehi r Kaymakaml ıkianna bildirdi. Söz konusu yazıda E-80 karayolunun kuzeyinde ka­ lan (yolun bu kısmı bazı haritalarda 0-4 karayolu olarak belirtiliyor) ve henüz mesken edilmemiş olan söz konusu ara­ zinin Barbaros Mahallesi sın ırları içinde kal d ı ğ ı , burası ile ilgili 5747 sayılı yasa­ da alınmış bir karar olmadığı belirtilerek arazinin Ataşehir i lçesi sın ırları içinde olduğu vurguland ı . Bu gelişmelere kar­ şın Büyükşehir Belediyesi 'nin internet sitesindeki yeni istanbul haritasında söz konusu alan Ümraniye sını rları içinde kaldı ğ ı n belirten Meriç, arazinin rant amacıyla Ümraniye'ye dahil edildiği ve AKP'nin Ümraniye'de yeniden kazan­ mak amacıyla yaptığı iddialarına dikkat çekti .

Divan Istanbul Otel i , Yeniden Inşa Edilecek Tarih: 2 8 Ocak DERLEYEN: BURCU KARABAŞ 1 950'1i yılların başında hizmete açı ldığında H i lton ve Büyük Tarabya Otelleri ile birlikte Türkiye'nin ilk beş yıldızi ı 3 oteli nden biri olan ve Aralık 2008'de yıkılan Divan Oteli ' n i , Arkitera.com'da ele almıştı k. Elmadağ'daki otelin arazi-

Oj .ı::

:i

cıı u ı: •O ı:

"' 'tl "'

.i ;. ı:

·;: Qj ö ı: >"' c

57

sinde gerçekleştirilecek proje hakkı nda ilk açıklama, Divan Otelleri Genel M üdürlüğü tarafından yapıldı. Otel, yaklaşık 50 milyon Dolar' lık bir yatırımla yeniden inşa edilecek. 2010 yılında hizmete açılması planan otelin, istanbul 2 0 1 0 Avrupa Kültür Başkenti çalışmala­ rı kapsamı nda da kentin silüetine katkısı olacağı düşünülüyor. 1 956 yılında Koç Holding kurucusu Vehbi Koç tarafından, Türk turizmine katkı sağlamak amacıyla tamamen yerli sermaye ile açı lan, Türk turizminin gelişmesinde oldukça önemli rol oynayan, otelcilik sektörünün lider markalarından Divan'ın temellerini atan Divan istanbul Oteli, aynı zamanda tasarımının ve danışmanlığının 2007 yılı nda vefat eden mimar Abdurrahman Hancı'ya ait olması nedeniyle de kent ve m imarl ık için önem taşıyordu. istanbul'un en merkezi lokasyon ların­ dan Taksim'de bulunan ve yarım asır boyunca şehrin sosyal, kültürel ve iş hayatına hizmet vererek bir simge haline gelen Divan Oteli, yıkımının ar­ dından, tam 53 yıl sonra yeniden inşa ediliyor. Otelin m i mari projeleri, Akan M i marl ı k ' tan Tanj u Verda Akan , iç mi­ mari projelerini ve dış cephe tasarımını ise New York'ta yaşayan Fransız mimar Thierry W. Despont yapacak. Avrupa ve ABD 'de bulunan Claridge's, Carlyle, Darehester gibi beş yıldızlı otelierin ta­ sarımcısı olarak tanınan Despont, yeni Divan istanbul Oteli'ni orij inal boyutla­ rında tasarlayacak. Tasarım ında, eski istanbul'un klasik değer ve özelliklerinin çağdaş yorumundan yola çıkılacağı açıklanan yeni otelde yaklaşık 228 oda, 2 restoran, Divan Pastanesi, kapalı ve açık otopark, fitness salonu, S PA , yarı olimpik kapalı bir yüzme havuzu ve ge­ niş toplantı salonları yer alacak. Yapı lan açıklamada, yeni Divan


58

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

istanbul Otel i ' n i n , "geleneksel Türk mimari anlayışıyla uyumlu ve modern bir bina" olarak inşa edileceği ve otel i n eski müşterilerinin Istanbul ' un ve Divan 'ın tarihçelerine ilişkin bulabile­ cekleri birçok detayın, kentin yaşam kültürünü de yansıtacak şekilde moder­ nize edilerek yeniden yorumlanacağı yer alıyor. i lham ı n ı Boğaziçi m imarisinden alan ve cumba tarzı pencereleri ile eski istanbu l ' u n taş evleri n i andıran, yatay şerit desenler içine yerleştirilmiş iki renkli terra cotta panellerle tasarlanan otelin dış cephesiyle, çağdaş bir mal­ zemenin, geleneksel almaşık taş duvar dokusuna gönderme yapması amaçlanı­ yor. Binanın girişinde, Türk mimarisine gönderme yapan ve aynı zamanda işlevi, mekan ın doğal gün ışığı ile ayd ınlatıl­ ması olan yarı saydam üç kubbe yer alacak. iç mekan düzenlemesinde ise, doğal ahşap panel ve mobi lyalar kul­ lanılarak otele sıcak, konforlu ve rahat bir ortam kazandırılması hedefleniyor. Lobide, eski Divan Oteli'nin ayrılmaz parçaları nı oluşturan sanatsal çal ışma­ ların değerlendirilmesi ve m isafirlere bu şekilde nostaljik bir mekan sunulması da planlananlar arasında. Bedri Rahmi Eyüboğ l u ' na ait duvar panosu, Divan Lokantası içindeki Füreya'ya ait seramik duvar panosu, otelin girişindeki i l han Koman heyke l i , Divan Pub'da yer alan Jale Yılmabaşar imzalı serami k bar ve yıllarca Kehribar' ı n duvarını süsle­ yen Balkan Naci islimyeli tablosu bu Gi eserlerden birkaçı. Otelin en önemli ö c mekanlarından olan ve yıllar içinde bir "'> c buluşma noktası haline gelen Divan 'c Pastanesi ise, özel bir oturma bölümü � ile oteldeki yeni yerini alacak. Otelin odalarında, Türk ve Osmanlı kültürel

mirasından izierin modern bir yorum­ lama ile yansıtılacağı belirtil iyor. Krem, kahve ve karamel tonlarının ön planda olacağı oda dekorasyonları, geleneksel Osmanl ı divanlarını anı msatan ahşap oturma bölümleri ile tamamlanacak. Banyolar için ana malzeme olarak ise mermer belirlenmiş. Otelin M i marı Tanju Verda Akan M imar Sinan G üzel Sanatlar Ün iversitesi ' nde öğretim üyeli­ ğ i ve 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varl ıklarını Koruma Kurulu ' nda uzun yı llar kurul üyel iği yapan m imar Tanju Verda Akan, proje ve uygulama çalışmalarına 30 yılı aşkın süredir devam ediyor. Eski Türk Evleri, Harran Yerleşimi, Kayseri Evleri, Sivas Evleri konularında araştı rmaları bulunan Akan, şehireilik ve kentsel ta­ sarı m , restorasyon proje ve uygulama­ ları ile tek evler, konut yerleşim birimleri, konaklama tesisleri ve dekorasyon pro­ je çal ışmaları yapt ı . 1 992 yılında U l usal M imarlı k Sergisi Ödüllü Yeşilköy'de Uzunyol Evi, Ortaköy'de Behiri Evi , Ankara'da Dora Evi, Yeşilköy'de Özmen&Hamedi i kiz Evleri, Levent ' te Yarsuvat Evi, Kefeliköy'de Yörük Evi , Sarıyer'de Soyuer Evi , Beyoğlu'nda Tünel Lofts gibi özelliği olan tek ev ve eski eser restorasyonları, mimarın pro­ jelerinden birkaçı olarak sıralanıyor. U luslararası Galatti Ödülü sahibi olan Akan ' ı n çalışmaları arasında ayrıca, Göktürk'te yapılan Neo Vista Butik Konut, Neo Garden, Neo Park, Neo Südyo ve Neo Yaşam Projeleri ile Bolluca'da halen inşaatı devam etmekte olan G ölpark istanbul Konut Projesi, TO K i ' nin inşa ettiği Bahçeşehir'de Avrupa Konakları Konut Projesi, Çek Cumhuriyetinde S lany ve Rudna bölge­ lerinde hazırlanan restorasyon, konut ve yerleşi m projeleri ile Uskumruköy Otel Projesi, Mecidiyeköy Dizayn Oteli Piyalepaşa Otel & Ofis, Holiday I n n Ş i ş l i Otel Projesi de yer alıyor. Dünya Bankası ve TC Kültür Bakanlığı tarafın­ dan hazırlattın lan Pamukkale Sit Alanı Yönetim ve Sunum Planı ve istanbul Büyükşehir Belediyesi adına hazırlanan, Beşiktaş Meydanı & Yakı n Çevresi Düzenleme Avan Projesi ile Kad ı köy­ Bostancı Minibüs Yolu Ana Arterinin Düzenleme & Rehabilitasyon Uygulama Projesi ise, Akan 'ın şehi r planlama ka­ tegorisindeki projeleri.

Otelin iç M i marı Thierry W. Despont Divan Oteli'nin iç mimarı Thierry W. Despont 'un şirketi olan Thierry W. Despont Ltd, New York'ta bulunuyor. Ofis, mimar ve tasarı meliardan oluşan yaklaşım 40 kişilik bir ekibe sahip ve genellikle lüks otel, özel konut, müze ve tarihi restorasyon projeleri üzerinde çalışıyor. Legion d ' H onneur sahibi olan Thierry W. Despont başta Özgürlük Anıtı 'nın restorasyon projesi olmak üzere, Londra Claridge's ve Darehester Otelleri 'nin tasarı mını gerçekleştirdi. Los Angeles'daki yeni J . Paul Getty M üzesi'nin Dekoratif Sanatlar Galerisi'nin tasarı mında da Despont imzası bulunuyor. ABD 'deki Claridge's, Carlyle, Darehester Otelleri'nin yanı sıra Londra Bond Street 'de bulunan Ralph Lauren ve New York'taki Chopard amiral mağa­ zaları , Florida'da Boca Raton Hotel'in renovasyonu, New York Harry Winston mağazası ile Pittsburgh'da Frick ailesine ait Clayton konağının resto­ rasyonu da Despont'a ait. Fransa'da doğup büyüyen Despont, Paris Güzel Sanatlar Yüksek Okulu'ndan mezun olduktan sonra Harvard Ü niversitesi Kentsel Tasarı m Şehir Planlaması bölü münde master yaptı. Despont, Fransız M imarlar Derneği ve Amerikan Sertifikalı Planlamacılar Enstitüsü ' ne de üye. M imarın mesleki kitapları da bulunuyor. içeriği kendi projelerinden oluşan Houses (Evler), yardımcı yazar olarak katkıda bulunduğu Restaring the Statue of Li berty (Özgürlük Anıtı 'nın Restorasyonu), Planets (Gezegenler) ve Masks (Maskeler) önemli kitaplar arasında gösteriliyor. Despont'un Türkiye'deki ilk ve tek projesi ise, dış cephe tasarı mına da destek verdiği yeni Divan istanbul Oteli olacak. Despont, tasarı m ında eski istanbul'un klasik değer ve özelliklerinin çağdaş yorumun­ dan yola çı kacağ ı n ı açıkladı .

Gaziantep'e Akmerkez'den ı ,5 Kat Büyü k AVM Tarih: 28 Ocak, Radikal Sanko Holding, Gaziantep'e Rönesans Holding ile 1 4 5 m ilyon dolarlı k AVM ya-


ARKiTERA M i M A R L I K ALMANAGI

tırımı yaptı. Yüzde 70' i şimdiden dolan Sanko Park 20 Mart ' ta açılıyor. Ekonomik krize altı aylık ömür biçen Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğl u , " Bize kriz uğ ramad ı. Ben buna budama diyo­ rum. Bu süreçten daha genç ve güçlü olarak çıkacağız, biz projelere devam ediyoruz," dedi. Rönesans Holding'le yüzde 50 ortaklık kurarak Gaziantep'te "Sanko Park" ad ıyla alışveriş merkezi (AVM) yapan Abdulkadir Konukoğl u , Gaziantep'te istanbul 'dan daha bü­ yük bir alışveriş potansiyeli olduğunu beli rterek, bölgede perakenden in krizden asla etkilenmediğini söyledi . Sanko Park, istanbul'daki Akmerkez AVM 'den 1 , 5 kat büyük olacak. " Gaziantep'te düğün dernek çok olur, " diyen Konukoğl u , daha önce alışveriş için büyük şehirlere gidildiğini ancak şimdi tüm ihtiyaçların " Sanko Park"tan karşılanacağı n ı vurguladı . 20 Mart ' ta açılacak AVM 'deki 60 bin metrekarelik kiralanabilir alan ı n yüzde 70 'inin doldu­ ğunu belirten Konukoğlu, "Açılışa kadar yüzde 90'ı dolar. 200 mağaza olacak ve geneli Gaziantep' i n yerel markaları . Bir nevi Kapalıçarşı kuracağ ız," dedi. 15 yıllık arsalarında gerçekleştirilen projenin 1 45 milyon Dolar'a maloldu­ ğunu aktaran Konukoğ l u , Gaziantep'in G ü neydoğu'nun merkezi haline gel­ diğini ve bölgenin en büyük AVM 'sini inşa ettiklerinin altı nı çizdi . 2 , 5 Ay Kira Vermeyecekler 20 Mart'a kadar kira sözleşmesi yaptı kları mağaza sahiple­ rinden ilk 2,5 ay kira almayacakların ı d a vurgulayan Konukoğlu, " B u şekilde mağazalara destek vereceğiz. Kira ücretlerimiz de metrekareye 1 0-70 Avro arasında değişiyor, " dedi. Gaziantep'te turizmin geliştiğini hatır­ latan Konukoğl u , " B u AVM için yıllardır bekliyoruz, doğru zamanı bulmak önem­ l iydi . Üç dört yıl önce yapsayd ı k küçük esnafa zarar verebilirdik. Ama şimdi AVM kültürünü sindirdi insanlar, " diye konuştu. Konukoğlu, "Sanko Park"ın komşu ülkelerden de turist çekeceğini kaydederek bölge ekonomisine büyük katkı sağlayacağ ını vurgulad ı . Gaziantep' i n 1 , 5 milyon nüfusuyla d i ­ nami k b i r şehi r olduğunu vurgulayan Rönesans Holding Başkanı Erman Ilıcak da, "Bu projeyle 2 bin 500 kişiye

59

iş sağlayacağız. Şu anda Türkiye'nin en

de eğitim gören ya da bu fakültelerden

ihtiyaç duyduğu şey de bu," ded i . Ilıcak, uygun fiyatlı ürün satan markaların bü­ yümeye devam ettiğini kaydetti.

mezun olmuş kişilerin katıl ı m ı na açık olan bir kapak tasarımı yarışması dü­ zenledi . 3 1 Aralık 2008 tarihinde sonuçlanan yarışmaya, farklı kentlerden ve farklı disiplin lerden 1 59 yarışmac ı , 332 tasa­ rım ile katıldı. Genç tasarımcıların isimlerini ve tasa­ rımları n ı geniş bir kesime tanıtabilmesi için Arkitera Mimarlık M erkezi tarafın­ dan bu sene üçüncüsü düzenlenen kapak tasarım yarışmasının sonucun­ da, Yıldız Teknik üniversitesi Mimarlık Bölümü 3 . sınıf öğrencisi Fatih Cin tarafından gönderilen çalışma, j üri üyelerinin değerlendirmesi ile birinci seçildi. Fatih Cin'in tasarımı RAF Ürün Dergisi'nin 2009 Ocak sayısının kapa­ ğında yer alıyor.

Suriye'den Tur Düzenlenecek " Sanko Park"ın Akmerkez'in bir buçuk katı büyüklüğünde olacağını kaydeden I l ıcak, " Suriye'den günde 600 kişilik turlar gelecek. Bu konuda bir otobüs firmasıyla anlaştı k," dedi. Gaziantep'in son üç yılda çok geliştiğini kaydeden I l ıcak, şöyle devam etti: " Bu büyürnede bölgede çekilen diziler de etkili oldu. Birçok otel yapıldı. Turizm çok gelişti. Gaziantep, tarihte de böyleymiş, şimdi de o günlere döndü, tarih tekerrür etti. Outlet potansiyeli de yüksek, sırada da böyle bir projemiz var, görüşmelerimiz sürüyor." I lıcak, Sanko Park'ta ilk yıl 1 50 m ilyon Dolar ' l ı k satış yapılmasını hedeflediklerini de vurguladı. Ayrıca merkeze yılda 9 , 5 m ilyon ziyaretçi bek­ leniyor.

2009 Ocak RAF U rün Dergisi Kapak Tasarımı 332 Tasarım Arasından Seçildi Tarih: 2 9 Ocak Arkitera M imarlı k M erkezi tarafından 2 ayda bir yayınlanan Raf Ürün Dergisi, 2009 Ocak sayısında yer alacak olan tasarımın seçilmesi için, m imarl ık, güzel sanatlar, tasarım ve iletişim fakültelerin-

raf ürün dergisi

OCAK 2009 1S. 18

Metro'da 7 Kilometrelik Bölüm Bugün Devrede c

"' c "'

�lll

� c

"' "O

.E"'

5 c

ü

� 8?.

Tarih: 30 Ocak, Hürriyet YAZAN: ARDIÇ AYTALAR I stanbul'un tek hatlı metrosunu yedi kilometre uzatacak 4 . Levent- Maslak ve Taksim-Şişhane bölümleri, iki yıl rötarla bugün hizmete g i recek. Başbakan Tayyip Erdoğan metronun 2006 yılında bitirilmesini istemiş yükle­ nici firmalar 2007 Mart'a yetiştirebile­ ceklerini söylemişti. Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ise önce 2008'in 29 Ekim'inde daha sonra 1 5 Ocak 2009'da açılış yapılacağı n ı açıklam ış, ancak törenler, Erdoğan' ı n programının uygun olmama­ sı nedeniyle yapı lamamıştı. Bugün dü­ zenlenecek törende ilk seteri Erdoğan yapacak. Metronun açılacak bölümünün 400 bin ilave yolcu taşıması bekleniyor. Hattın açılmasıyla Şişhane-Maslak Atatürk Sanayi Sitesi arası ndaki yolcu­ luk süresi 21 daki kaya inecek.

Taksi Dura kları Tek Tip Olacak

. �···--- .

Tarih: 30 Ocak, Olay Yaptığı kentsel düzenlemelerde kent es­ tetiği adına yeni uygulamaları hayata geçiren Nilüfer Belediyesi, bu kapsam­ da ilçedeki taksi duraklarını da standart


60 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

örneğinin temelini Ataevler'de taksi durakları projesiyle bi gerçekleştirdi. Yaptığı kentsel d kent estetiği adın hayata geçi kapsamda i

Ataevler Pazar yeri ler Taksi Durağ ı ' n ı n temel ine Nilüfer Belediye Başkanı Bozbey, G örükle Belediye ı Mustafa B iltekin, Çalı Belediye Başkanı Ali Karam ı k ve Bursa Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanı Hasan Topçu ile çok sayıda taksici ve davetli katıldı. Açı lışta konuşan N ilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Nilüferli taksicilerin her zaman en iyiyi hak ettiğini dile getirirken, " Bu proje ile Nilüferli ler'in 24 saat hizmetinde olan taksici esnafımızın biraz daha rahat etmesini amaçladık. Bizler onların yaşa­ dığı sıkıntıları biliyoruz. Elimizden gel­ diğince onlarla ortak projeler ü retmeye çal ışıyoruz," dedi. Bozbey, gerçekleşti­ rilecek olan taksi durakları nın özellikleri­ ni de anlatırken, projenin tüm taksicilere ve Nilüferlilere hayırlı olmasını diledi.

ilk ÖrnekAtaevler'e Bursa Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanı Hasan Topçu ise, Mustafa Bozbey'in kendilerini çok iyi anlamasının sebebini odanın eski üye­ si olmasına bağlarken, " B u projenin hayata geçmesiyle esnafı mız büyük bir rahata kavuşacak. Türkiye'de bir ilki gerçekleştiren Nilüfer Belediye Başkanı Sayın M ustafa Bozbey'e sonsuz teşekkürler sunuyo­ ruz," dedi. Konuşmaların ardından Oda Başkanı Topçu, Başkan M ustafa Bozbey'e çi­ çek vererek teşekkür ederken, Başkan Bozey daha sonra Ataevler Taksi Durağ ı ' na giderek taksici esnafıyla sohbet etti. ilk örneği Ataevler Taksi Durağ ı ' nda uygulanacak olan proje, ar­ dından N i l üfer'deki 1 3 taksi durağı nda hayat bulacak.

2008 Mimarlık ülleri'nin Ardından

2 Şubat YAZAN: ASLI CANBAL ÖZDEMiR

TSM D 2008 M imarlık Ödülleri 25 Ocak 2009 tarihinde gerçekleşen TSMD Balosu 'nda düzenlenen törenle sahip­ lerini buldu. TSM D 'nin 2008 Çalışma Raporu'ndan edindiğimiz bilgiye göre, TSM D 2008 M i marlık Ödülleri 'nin ve­ rilmesi sürecinde TSMD Genel Kurulu tarafından seçilen Ödül Kurulu, Yeni Ödül Yönetmeliği'ne göre TS M D Onur Ödülü'nü Nesrin ve Affan Yatman'a verdikten sonra TSM D M imarlı k ve TS M D Proje Yönetim (olumlu ve olum­ suz) dallarında üçer, TSM D Basın Yayın dal ında üç ve TS M D M imariye Katkı dalı nda ise beş olumlu adayı be­ lirledi. Adayların, üyelerin oylaması için Yönetim Kurulu'na gönderilmesiyle 1 8 Ocak 2009 tarihinde başlayan oylama, 21 Ocak 2009 Çarşamba günü sona erdi ve kazanan l iste aşağıdaki şekilde açıklandı: TSMD Onur Ö d ü l ü : Nesrin - Affan Yatman TSMD Mim a r l ı k Ö d ü l ü: Erkut Şahinbaş - Dağramacı Ali Sami Paşa Cam i i TSM D Proje v e Yönetim Ö d ü l ü :

O DTÜ Teknokent TSMD Basın ve Yayın Ö d ü l ü :

National Geographic Channel - " M ega Yapılar" TSMD M i m a riye Katkı Ö d ü l ü :

H a l u k Alatan (Kent Planlaması), A l i Terzibasoglu ( i nşaat M ü hendisliği), Ayhan Razgat (Tesisat Mühendisliği), Mehmet Yurdakul (Elektrik Muhendisliği), Faruk Malhan (Mobilya ve Eşya Tasarımı) TSMD M i marlık Ö d ü l ü (Ol umsuz Kategoride): Yen i Uygulanan Adalet Bakanlığı Yapı ları TSMD Proje ve Y ö n etim Ö d ü l ü (Ol u msuz Kategoride): Ankara

Büyükşehir Belediyesi Ödül adaylarının açıklandı ğ ı 1 8 Ocak 2009 tarihinden itibaren başlayan sü­ reçte bazı TS M D üyelerinin ödüllerle ilgili çeşitli itirazlarının olduğunu öğren­ memiz üzerine konunun detayları hak­ kında farklı kişilerden bilgi almak istedik. Bu amaçla ilk olarak sorularımızı TS M D Üyesi Celal Abdi G üzer'e yönelttik:

Aslı Canbal Ö zdemir: TSM D ' n i n 2008 Mim a r l ı k Ö d ü l l e ri için aday belirle· me ve oylama yöntemi hakkındaki görüşünüz nedir?

CELAL ABDi GÜZER: M imarlık ödüllerinin özellikle Türkiye gibi mimarlığın yeterin­ ce konuşulmad ı ğ ı , tartışılmadığı ülke­ lerde çok önemli olduğunu, m i marlı ğ ı tan ıtmak, m imarlık değerlerini kamuoyu ile paylaşmak için çok önemli bir işlev üstlendigini düşünüyoru m . Benzer biçimde TSM D gibi Türkiye m i marl ı k pratiğine birinci elden sahi p çıkma sorumluluğunu üstlenmiş bir derneğin de ödül vermesini anlam lı buluyorum . Ancak ödüller kurumsaliaştıkça değer kazanır. Özellikle TSM D 2008 Ödülleri ' n i n , derneğin ö d ü l programına yöneli k kurumsallaşma sürecini sorgulamaya açık bı rakan bir yapı barı ndırd ı ğ ı n ı dü­ şünüyorum. Bu konudaki düşünce, sap­ tama ve eleştirilerimi Dernek Yönetim Kurulu'na da i lettim. Bu yazıda özetle ödüller, ödül adayları ve ödül adayları ile ödül adayı oldukları kategoriler arasındaki süreklilik incelen­ diğinde ödülün amacı ve bugüne kadar temsil ettiği kurumsal yapı ile örtüş­ meyen, derneğin ve ödül programının saygınlığını sorgulamaya ve tartışmaya açık bırakacak bir seçki oluştuğunun gözlendiğini, benzer biçimde ödül aday­ ları nın örneklenme ve sunuş biçim lerin­ de de eksikler ve çelişkiler olduğunu vurguladı m . Sorunuza gelecek olursak öncelikle adaylar genel kurul tarafından yetkilen­ dirilen bir alt kurul tarafından belirlen­ mekte, bazı kategorilerde doğrudan ödül verilirken bazı kategoriler dernek üyelerinin oylamasına sunulmaktadır. Kurul dernek dışından da destek ala­ rak bir çal ışma gerçekleştirmekte ve ödül adayları nı saptamaktadır. Ancak bu sene yapıları tartışmak ve oylamak üzere yeterince süre (yönetmelikte ön­ görülen) sağlanmamış, nitekim yaklaşık 30 imzalı dilekçe ile bu duruma ve ödül sürecine itiraz edilmiştir. Bu, derneğin aktif üye sayısı gözetildiğinde azımsan­ mayacak bir rakamdır. Ancak bence asıl sorun adayların ka­ tegorilerle eşleştirilme biçimlerine ve aday seçilme gerekçelerinin sunuşları­ na yöneli ktir.


Siemens b l ueArt koleksiyo n u n d a n cookControl68 fırın. Tam 68 farklı programı sayesinde. yemekleriniz tam istediğiniz kıvamda pişer. Et, tavuk, balık . . . Kullandığınız malzerneye özel pişirme programını seçin. Hangi kıvamda pişirmek istediğinizi en küçük detayına kadar belirleyin. Ağırlık bilgisini girin. Yemeğiniz tam da dama k tadınıza göre pişsin. Üstel ik cookControl68 fırın, tüm bunları A sınıfı enerji verimliliğiyle yapsın. Bu şaşırtan teknoloji doğal olarak yine Siemens'ten, hep Siemens'ten. Siemens Çağrı Yönetim Merkezi: 444 66 88 www.siemens-home.com

Gelecek evin izde.

S I E M ENS


62

A R K i T E R A M i MA R L I K ALMANAGI

Şubat 2009

ACÖ: Ö d ü ller için belirlenen kategori başl ı k l a rı , 3 kategoride "ol u m l u ve olumsuz" şeklinde aday göste r i l m iş olması ve her kategori için belirle· nen adaylar hakkındaki görüşleriniz nedir?

CAG: Kategorilerde temel olarak bir sorun bulunmamakla birlikte, bu sene eklenen "olumsuz" ödül kategorilerini doğru bulmuyoru m . Şüphesiz bu tür ödüller de verilebilir. Ama bu daha popülist ortam ve kurumların işidir. Örneğin sinemada verilen en kötü oyuncu ya da en kötü senaryo ödülleri Oscar' ı n bir alt başlığı olarak değ i l , ayrı b i r salonda ayrı bir etki nlik olarak programlanır. Böylelikle Oscar'ın ağırlık ve ciddiyeti zedelenmez. Öte yandan olumsuz ödül vermek, Oscar'da olduğu gibi "işin şakasının" peşinde değilseniz, daha ciddi bir araştırma gerektiren bir çabayı zorunlu kılar. Örneğin olumsuz ödülün gerekçeleri burada yapıldığı gibi birkaç gazete haberi ne dayandın lamaz ve arka planında ciddi bir açı klama ve tartışma barı ndırmak zorundadır. Tabii TS M D örneğinde ödül kategorilerini jüri belirlememektedir. Bu nedenle bu duru­ mu sadece jürinin oluşturduğu bir sorun gibi sunmak haksızlı k olur. 2008 adaylarına gelecek olursak, şüphesiz N esrin ve Affan Yatman'a veri­ len Onur Ödülü hakedilmiş, tartışmaya açık olmayan bir ödüldür. M imarl ığa katkı dal ında da yan dallarda etkinlik gösteren meslek üyelerinin öne çı­ karılmasını n TSMD yapısı için uygun olduğunu düşünüyoru m . Ancak bu adaylardan bazıların ı n 1 990 yı llarında kalan özgeçmişlerinin sunulması n ı , özellikle s o n yıllarda yaptı kları katkıla­ rın görülmemesi nedeni ile, bir sunuş eksi kliği, bu kişilere karşı yapılmış bir haksızlı k olarak görüyorum . M i marl ı k ödülüne gelince burada değerlendirme kurulunun Türkiye'nin ve özellikle kendi dernek üyelerinin birikimlerine yönelik olarak ciddi bir haksızlık yaptığını düşü­ nüyorum. Üç adaydan biri (sanıyorum 15 küsur yıl önce) Um ut i nan tarafı ndan tasarlanmış olan Tekel i kiz Kuleleri 'dir. Bu yapı ların n itelikli, duyarlı tasarım örnekleri olduğu, U mut inan'ın da bu tür bir ödüle aday olabileceğine yönelik hiçbir kuşkum olmamakla birlikte ne­ den bu yapı ların 2008 yılı adayı olarak

sunulduğunu anlamakta güçlük çekiyo­ rum. Benim j ü rinin sunuşunda yaptığım satır arası okumaları , Türkiye'de son onbeş yılda TSM D 'nin kendi üyeleri de dahil, hiçbir m imarın daha nitelikli ya da eşdeğer niteliğe sahip yapı üret­ mediği h issini uyandırmaktadır. Bence bu doğru değildir. Seçici Kurul başta kendi üyeleri olmak üzere Türkiye'deki m i marlık birikimine haksızl ı k etmekte, onbeş yıllık üretimi görmezden gelmek­ te, daha önemlisi ödülün yıllar içinde tekrar ederek kazandığı güncel üretimi tartışmaya açma ilkesini boşa çı karmak­ tadır. Ayrıca ödül komitesinin üç farklı ölçek ve işlev barı ndıran ve birbirinden farklı m imarl ık anlayışları nı temsil eden, bu anlamda farklı değer ve önceliklerle öne çıkan, bu üç yapıyı aynı cümle ile sunmasın ı/tanı mlamasını, yapıların değerlerini Ankara kenti ölçeğine ve m imari estetik çerçevesine indirgerne­ sini doğru bulmuyorum . Yapıların tümü için: "Cum huriyet dönemi tarihini barın ­ d ı ran, Ankara kentine, mimarl ı k estetiği açısından olumlu katılımları ve tutumları nedeni ile, önümüzdeki günlere örnek olacağı düşünülen alttaki eserin aday olarak gösterilmesine karar verilmiştir" denilmektedir. Bu indirgemeci tanım bir yandan ödül adayı olan yapılara yapıl­ mış olan bir haksızlık olarak öne çı kar­ ken , öte yandan ödül program ının yapı­ ları değerlendirirken kullan ması gereken çok boyutlu değerlendirme ölçütlerini göz ardı etmektedir. Bu kategoride ayrı­ ca bir yönetim kurulu üyesine ait yapın ı n aday gösterilmesini (binayı ç o k değerli bulmakla ve aday olması nın tamamen tesadüfi olduğunu bilmekle birlikte) ilke­ sel olarak doğru bulmadığımı beli rtmeli­ yim. Olumsuz ödül lere gelince, burada aday olarak sunulan yapı ların ve sunui­ ma biçimlerinin doğru olmadığını düşü­ nüyorum. Pursaklar Yapılaşması olarak sunulan yaklaşım m i marlı k tarihi ve eleş­ tirisi içinde eklektik, kitsch, arabesk ve benzeri başlıklar altında incelenen farklı yapı tür ve yaklaşımlarını içeren, tekil bir tipolojiye ya da dile referans vermeyen bir genellik taşımaktadır. Sokaktaki insan için bu yaklaşı mlar genel geçer bir kategori altında toplanabilir ama mimarl ı k mesleğini temsil eden kurum­ sal bir yapı içinde, hele ki (olumsuz) ödül söz konusu olduğunda, popüler

değer sistemine dayalı genel geçer atıf­ lardan kaçınmak gerekir. Aksi takdirde olumsuz ödül konusu yaptığımız yapı ­ ların konumuna düşeriz. H e r ne kadar ödül başlığını temsil eden imaj lar bir süreklilik ve bütünlük sunsa da burada kastedilen yapı türünü " Keçiören yapısı" diye tanı mlamak en azından akademik olarak doğru değildir. Bu alan ve konu için birçok üniversitede yapılmış tez ve araştırma vard ır. Bunlara derinlemesine bakı ldığ ında örneğin Türkiye'de birçok başka bina, hatta dernek üyelerine ait bazı yapılar aynı sınıflama altında ele alınabileceği gibi, tersten gidildiğinde bu yapı larında kendi içinde farkl ılıklar içeren alt kategoriler içinde ele alınma­ sı olasıdır. Özetle ödül programında öne çıkaracağ ımız başlıkları seçerken aramızdaki sohbetlerde kullandığımız cümlelerin ötesinde eleştirel geçerliliği olan, tanı mlayıcı çerçeveler sunmak zorundayız. Şüphesiz bir üstte sunulan tartışma, Adiiye yapıları için de geçer­ lidir. Öte yandan bu aday özelinde " uy­ g ulanan" vurgusu ile sunulan örneklerin sadece 3 boyutlu imajlardan (kaynağı ne olduğu belli olmayan) oluşması da manidardır. Bu imajların hangi aşamaya ait oldukları , " uygulanan" ürünleri temsil edip etmedikleri bilinmemektedir. Burada üçüncü aday olarak gösteri­ len ve Türkiye'de " 2 . Konut Kooperatif Yapıları" diye tan ım lanan kategorinin de tekil bir mimari karşılığı olmadığını düşünüyorum . Genel geçer bir kate­ gori tanımlanarak olumsuzluk ödülü verilemez. B u tür genellemeler olsa olsa gazetelerde, gündelik sohbetlerde yapılabi lir. Türkiye'de Ağa Han Ödülü adayı olmuş, m imarl ı k tarihi yazımla­ rımda referans olarak kullan ı l m ış çok sayıda 2 . Konut ve Kooperatif yapısının varlığı unutulmamal ıdır. Kastedilen bir tipin çok sayıda tekrarı ile üretilen ve bağlam farklılıkları gözetmeyen, özensiz konut üretimi ise bunun kooperatif dışı örnekleri olduğu gibi, 1 . konut olarak yapılan örnekleri de çoktur. Özetle bir m i marl ı k kurumunun sahi p olması gereken eleştirel duyarlılık ve mesafeyi gözetmeksizin oluşturulan bu katego­ rilerin mimarlık içinde tekil ve bütüncül karşılı kları olmad ı ğ ı n ı , bu nedenle her­ hangi bir oylama ya da değerlendirmeye konu alamayacaklarını düşünüyorum .


Şubaı 2D09

Kendi aramızdaki sohbetlerde öne çıkardığı mız yakı nmalarla, kuru msal bir m imarlık eleştirisi olarak altın ı çiz­ diğimiz olu msuzluk arasındaki farkın farkında ol mamız gerekir. Olumsuz Proje Yönetim Ödülü adaylarına gelin­ ce: Burada TO Ki ve Ankara Büyükşehir Belediyesi 'nin mimarlı k mesleğini öne almayan uygulamalar içinde olduğu çoğumuz tarafı ndan kabul görmektedir. Ancak bunun olumsuz bir proje yönetim ödülü olarak formüle edilme biçimini yeterli ve özenli bulmamaktayım. TOKi ile ilgili olarak ciddi bir tartışma sun­ mak yerine rastgele biraraya geti rilmiş gazete imajları ile yetinilmiştir. Benzer biçimde Ankara Büyükşehir Belediyesi uygulamaları ile ilgili olarak bir iki üye yazısı ve bun lara eklenmiş mahkeme kararları ile yetinilmiştir. Daha önce de vurguladığım gibi bu kendi kendimizi ikna etmek ve aramızdaki değerlendir­ meler için yeterli olabilecek bir sunuştur. Ancak TS M D 'nin kurumsal yapısını temsil eden bir ödül programı n ı n bir sunuşu olamaz. Ciddiye alınmasını, bu ödül aracı lığı ile bir etki oluşturmayı isti­ yorsak ciddiyetle ele almal ıyız. M i marlar Odası konusu ise ayrıca ve hassasi­ yetle ele alınması gereken bir konudur. Burada olumsuz ödüle konu olan uygu ­ lama, y i n e başta vurgulanan geleneksel anlamı ile bir proje yönetimi konusu değildir. S M G M birçoğumuzun destek­ lemediği bir uygulama olmakla birlikte birçok TS M D üyesinin bu yönetmelik kapsamında büro tescil belgelerini yeniledikleri unutulmamalıdır. Ayrıca bu uygulamaya yönelik olarak dava açan ve kazanan üyemizin aynı zamanda ödül komitesi üyesi olması, bu ödülü kişisel­ leştirilmeye açı k bırakmaktad ır. ACÖ: TSM D 2008 M i ma r l ı k Ö d ü l l e ri ' n i n sonuçla n m a s ı n ı n a r d ı n ·

sunulma biçimlerinin ödül programının saygınlığını ve ciddiyetini tartışmaya açı k bırakacak bir seçki oluşturduğunu düşünüyorum. Bir de sizi de ilgilendir­ diği için altını çizmeden edemeyeceğim kategori Basın ve Yayın Ödülü. Bu rada bir yandan bazı basın kuruluşları aday olarak gösterilirken aynı zamanda tüm basın kuruluşları mimarl ığa olan ilgi­ sizlik nedeni ile olumsuz ödüle aday gösteri lmektedir. Bu bir iç çelişki değil midir? Radikal Gazetesi'nin mi marlık ve tasarım eki verrneğe başlad ı ğ ı , Cumhuriyet Gazetesi'nin mimarlığa geniş yer ayırdığı, Arkitera Mimarlık Merkezi'nin inanılmaz bir çaba ile web yayıncılığı yaptığı bir ortamda böyle ge­ nel geçer bir başlıkla ne hedeflendiğini anlamak olanaksızdır. Ödülün National Geographic kanal ına verilmiş olmasına da " ilginç" demekle yetineceğim. Özetle, burada tartışılması gereken ödüller ya da ödüllerin kime verildiği değildir. Ama adayların ve sürecin temsil ettiği anlayış ve bunların tartış­ ma ortam ına sunuluş biçim leri ödülün kurumsallaşma süreci ve sayg ınlığına yönelik temel beli rleyicilerdir. Bu anlam­ da 2008 ödül lerinin TSM D Ödülleri 'nin kurumsallaşma sürecini kesintiye uğrat­ tığını düşünüyoru m .

TSMD Yönetim Kurulu Üyesi i lhan Selim Kural ise sorularımızı şu şekilde yanıtladı: ASLI CANBA L ÖZDEMiR: TSM D 2008 M i ma r l ı k Ö d ü lleri ' n i n ver i lmesinde başvu ru, nomi nasyon g i b i diğer bazı yöntemler yerine bu yönte m i n tercih edilmiş olmasındaki etkenler neler­ dir? Oyla maya katıl a n üye sayısı ve çeşitli kategorilerdeki adayiara ver­ d ikleri oy ora n l a r ı n ı öğren e b i l i r m i · y i z ? Ö d ü l ler için bel i rlenen kategori başlıkları, 3 kategoride "olu m l u ve

dan kaza nan l i steyi nasıl değerlendi·

o l u msuz" şeklinde aday gösterilmiş

riyorsu n uz?

olması ve her kategori için belirle·

CAG: Aslında bir önceki soru da kısmen

bu soruyu da yanıtladığımı düşünüyo­ rum. Burada önemli olan kazananlar lis­ tesinden çok yaşama geçirilen süreçtir. Sü phesiz başta Onur Ödülü ve Erkut Şahinbaş'a verilen M i marl ı k Ödülü daha önce de söylediğim gibi tartış­ maya açık olmayacak ödüllerdir. Ancak "olumsuz" kategoride verilen ödüllerin ve

nen adaylar hakkındaki görüşleri niz nedir? iLHAN SELiM KURAL: Serbest M imarlar

Dernekleri, Türkiye'de serbest çal ışan mi marların üye olabildiği ve tüm serbest çalışan kesimi temsil eden m i marlık kuruluşlarıdır. Ankara'da Türk Serbest M i marlar Derneği , istanbul Serbest M i marlar Derneği ve izmir Serbest

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGı

63

M imarlar Derneği olmak üzere, tüzük­ leri aynı olan üç kardeş dernekten oluş­ maktadır. Türk Serbest M imarlar Derneği (TS M D) M imarlı k Ödülleri, 1 992 yılın­ dan beri aralıksız olarak her iki senede bir verilmektedir. TSM D M imarlık Ödülleri 'nin amacı, TSM D Ödül Yönetmeliği'ne göre: " . . .Türkiye'de mimarl ı k mesleğinin uygulaması nda, mesleğin gerektirdiği ölçülere ulaşılması konusunda uğraş veren, buna yönetim ya da çabaları ile olanak sağlayan, eserleri ile yapıtların tüme ulaşı mına katkıda bulunan, tarihi ve tabii m i rasımızın değerlendirilmesin­ de çaba harcayan, m i marlı k eserlerini oluşturan estetik, teknik, ekonomik ve bilimsel öğelerin tartışılması yolu ile sonucu topluma maleden, eti k , estetik ve akılcı çabaları teşvik etmektir." Bu seneki ödül adayları, TS M D Yönetmeliğine uygun olarak, Onur Ödülü, M imarlık Ödülü, Basın Yayın Ödülü, Proje Yönetim Ödülü ve Mimariye Katkı Ödülü dallarında tek Seçici Kurul olan Ödül Kurulu tarafın­ dan beli rlenmiş, belirlenen adaylar daha sonra web sitemizde üyelerimiz tarafı n­ dan oylanm ı ş ve ödüller böylece sahip­ leri ni bulmuştur. Belirli dallarda " O l u m l u " v e " Olumsuz" adayların belirlenmesi d e yönetmeli kte bulunan bir husustur. Seçici Kurul'un oluşumu, adayların belirlenmesi ve seçim süreci yönetme­ likte açıkça belirlenmiştir. Yönetmelik, Genel Kurul tarafından oylanarak kabul edilmiş, Seçici Kurul üyeleri ise her iki senede bir Genel Kurul'da üyelerimiz tarafından isim teklif edilmek ve isimle­ rin aylanması sureti ile oluşturulmuştur. Çekirdek j üri üç kişidir; yönetimden bir üye ve TSM D dışından da bir jüri üyesi i lavesi ile beş kişilik bir Seçici Kurul oluşmuştur. Seçici Kurul kendi seçim kıstaslarını, seçim sürecini ve metodolojisini belirle­ mekte tamamen bağ ımsızdır; jüri üyeleri yönetmeli kte yazılı koşul lara uygun ola­ rak, kendi vicdan ve beğenilerinin yön vermesi sonunda adayları saptar. Bu subjektif bir seçimdir; başka kişilerden oluşan bir Seçici Kurul farklı adaylar belirleyebilir. Bu her mimari yarışma veya ödül mekanizması için geçerlidir. Ağa Han Ödülleri veya U l usal M imarlık


64

ARKiTERA M i M ARLIK ALMANAGI

Şubat 2009

Ödülleri de bu şekilde işlemektedir. Ancak TSM D Ödül Yönetmeliği'nde, hangi dalda, hangi ana kıstasların ışı­ ğ ı nda değerlendirmelerin yapı lacağ ı , kısaca guiding principles d iyebilece­ ğimiz temel amaçlarla ile belirlenm iştir. Örneğ i n , yönetmelikte TS M D M imarl ı k Öd ülü'nün gerekçesi: " Gerçekleştirdiği ve uygulama alanında örnek olarak gös­ terilebilecek mi mari eserin, projelen­ d irmeyi de kapsayan tüm süreçlerinde ortaya koyduğu mimari düzey ve has­ sasiyet, uygu lad ığı detay ve teknoloj i , gelişti rdiği sistemler, v b . nedenlerle, müellif m imarına verilmek üzere" şek­ linde belirtilmiştir. Diğer gerekçeler TSM D 'nin web sayfasında incelenebilir. Oylamaya katı lanların sayısının veya adayların kaç oy aldıklarının açıklanması söz konusu değildir. Önemli olan neti­ cedir. ACÖ: TSMD 2008 M i ma r l ı k Ö d ü l l e r i ' n i n son uçlanmasının a r d ı n ­ dan kazanan l isteyi nası l değerlendi­ riyorsunuz?

iSK: Sonuçlar kon usunda herhangi bir yorum yapmarnın doğru olacağı n ı düşünmüyorum; neticede bağ ımsız bir Seçici Kurul seçimini yapmış ve üyelerimiz de bu adayların arasından kendilerince uygun gördü kleri isimle­ re oy vermişlerdir. Bu demokratik bir süreçtir ve beğensek de beğenmesek de hepimiz sonuçları sayg ı ile karşıla­ mak zorundayız. Ancak şimd iye kadar her iki senede bir olduğu gibi, 2008 Ödüllerinin de başarı ile neticelendiği­ ne i nancım tamdır.

Ercan Çoban ve Murat Artu'nun Görüşleri Yine konuyla ilgili detaylı bilgi almak için soruları mızı yönelttiğimiz Ödül Kurulu Üyeleri'nden Ercan Çoban TS M D 2008 M imarl ı k Ödülleri 'nin Ocak 2007 tarihinde yapı lan ve Genel Kurulca kararlaştırılarak yürürlüğe konulan "TS M D Ödül Yönetmeliği" Programı çerçevesinde ve aynı tarihli genel kurulda görevlendirilen Ödül Komitesi Üyeleri 'nin özverili ve yoğun çalışmaları neticesinde gerçekleştiğini ve ödüllerin nasıl verileceğ i , verildiği ve Ödül Kurulu'nun gösterdiği ödül adayları için ölçütlerin özetle kısa ve

öz olarak raporlanm ı ş olup TSM D web sayfasında da yer aldığını belirtti. Ödül Kurulu Üyeleri ' nden M u rat Artu ise 20 Ocak 2009 tarihinde Celal Abdi Güzer'le konu hakkında gerçekleşen bir yazı şmaları n ı ekiediği cevabı nda TS M D Öd ülleri 'nin nasıl verildiği ve verileceğinin TSM D web sayfasından incelenebileceği n i , Ödül Kurulu'nun

Çankaya Köşkü 'ndeki resepsiyon salo­ nu tamamlandığı için bu rayı hiç kullan­ madı. 1 0' uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in göreve başlamasından önce ise salon yeniden havuz haline döndürüldü. Ancak 1 ,60 metre derinli­ ğ inde gerçek bir yüzme havuzu yapıldı ve üzeri kapatıldı.

Saatli Bomba Gibi

ölçütlerinin ise özetle, yine bu alanda yer aldığını belirterek bütün bu sayfa­ ların kamuoyuna açık olduğunu, ancak ödüllerin belirlenmesine neden olan oy sayı ların ı n kamuoyuna açık olmad ı ğ ı n ı , böyle olmasının sebeplerinden birinin Arkitera.com'da yayınlanacak haberin TS M D Ödül leri yorumunda kendini gös­ tereceği n i beli rtti. TSMD 2008 M i marl ı k Ödülleri 'nin veri lmesi v e ardı ndan gelen süreci farklı boyutlarıyla yansıtmak amacıyla yönelttiğimiz soruları değerli zamanları nı ayırarak yanıtlayan TS M D Üyeleri 'ne teşekkür ediyoruz.

Cumhu rbaşkanı Abdullah G ü l ' ü n gö­ reve gelmesinden sonra Pembe Köşk ile ilgili yapılan incelemede havuzun binan ı n temelini tehdit ettiği ortaya çıktı. Ankara Kültür ve Tabiat Varl ıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun izni ile çağ rı­ lan Holzbauer tespitlerini şöyle anlattı: " Burası 80 yıllık yorgun bir bina. Havuz nemi bi naya zarar veriyor, neredeyse çökertecek. Buranın acilen orijinal m i ­ marisine dönüştürülmesi lazım. Bahçe hala resepsiyonlara uygun hale getirile­ bilir ama bu ev şu an bir ailenin yaşama­ sı için uygun deği l . Tamamen eski hale dönmesi zor görünüyor."

pembe Köşkıün Içinde Kara Tablo Tarih: 2 Şubat, Sabah YAZAN: DUYGU GÜVEN Avusturyalı mi mar Prof.Dr. Clemens Holzmeister tarafından 1 932'de yapı lan Pembe Köşk, süs havuzu yüzme havuzu yapıl ınca yıkılma tehdidiyle karşılaştı. Atatürk'ün ikametgahı olarak 1 932'de yapılan ve uzun süre cumhurbaşkan­ larının konutu olarak kullanılan Pembe Köşk, süs havuzunun 2000 yıl ında yüzme havuzuna çevrilip, üzerinin kapatılması nedeniyle tehdit altında. Bi nayı yapan Avusturyalı mimar Prof. Dr. Clemens Holzmeister'in hayatta kalan son öğrencisi Wilhelm Holzbauer yapıyı orijinal haline döndürmek için çalışmalarına başladı . 1 ' i nci derece­ den koruma altında bulunan Köşk'te bugüne kadar 2 büyük tadilat yap ı l d ı . izinsiz o l d u ğ u ortaya çıkan bu tadilat­ larda en büyük değişim de havuzda yaşandı. H olzmeister'ın 1 , 20 metre derinliği nde yaptığı fıskiyeli süs havu­ zu, 5. Cumhurbaşkanı Cevdet Su nay döneminde parke ile kapatılarak iptal edildi. 8 ' nci Cumhurbaşkanı Turgut Özal ' ı n zamanına kadar da resepsiyon salonu olarak kullan ıldı. 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Dem irel

Yapılan Tadilat • • •

1 , 20 m derinliğ indeki havuz 1 , 60 m oldu. Ortasındaki tıskiye kaldırıldı. Üzeri otomatik açılan kapanan sistemi kapiand ı . Havuzu çevreleyen kolon lar beyaza boyanı rken, mermer olan zem in seramik kapiand ı. Kirişlerdeki seramik heykeller beyaza boyand ı . Binanın çatısında yer alan pervazlara yağmurluk eklendi. M utfak kapısının bulunduğu yer değiş tirild i . Binanın pembesinin tonu koyulaştırıldı.

Hanlar Bölgesi Projesiine yü rütmeyi durdurma

Tarih: 2 Şubat, Olay YAZAN: SEYiT GÜNDOGAN Büyükşehir Belediyesi 'nin H anlar Bölgesi Projesi yargıya takıldı. Bölgedeki 25 hak sahibinin açtığı davayı değerlendiren Bursa 3 . idare Mahkemesi, yürütmenin durdurulması­ na karar verdi . Mahkeme kararıyla, Büyükşehir'in bölge için hazırlattığı 3 ayrı proje de


Şubal 2009

uygulanamayacak. 1 8 Aral ı k 2008'de oybirliği ile alınan karar Büyükşehir Belediyesi'ne geçtiğimiz günlerde tebliğ edildi. Bölgedeki 25 hak sahibi, hazırlanan plan değişikliğinin hukuka, üst ölçekli plan lara ve tarihi süreç için­ deki gelişim kullanım amacına aykırı olduğu ve düzenlemenin tescilli M erkez Bankası binasın ı ortadan kaldı rmaya yönelik olduğu gerekçesiyle dava açtı. Konuyu değerlendiren Bursa 3 . idare Mahkemesi de; tescilli M erkez Bankası binasının meydan olarak düzenlenme­ sinin mümkün olmad ı ğ ı n ı ve hukuka aykırı olan ve uygulanması halinde telafisi güç zarariara sebesiyet vere­ ceği gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi . Hanlar Bölgesi'ni gün yü­ züne çı karmayı hedefleyen Büyükşehir Belediye Başkanı H i kmet Şahin, bu proje doğrultusunda bölge için 3 ayrı proje hazırlattı. Bursa, istanbul ve Ankara'dan 3 ayrı firmaya hazırlatılan projeler Çekül Vakfı Başkanı Metin Sözen başkanlığında oluşturulan Konsept Değerlendirme Komitesi ta­ rafı ndan değerlendirilecek ve uygun görülen proje hayata geçirilecekti. Mehmemenin verdiği yürütmeyi dur­ durma kararı, 3 projenin de uygulan­ masına olanak sağlam ıyor. Söz konusu proje; kent merkezinde, U lucami ile Cumhuriyet Caddesi arasındaki tarihi hanların çevresi açılmasın ı ve Pirinç Han'ı kapatan Zafer Plaza' nın Yeni Karamürsel Mağazası, M erkez Bankası, Kızılay Tıp Merkezi ile Çakırhamam yo­ kuşunda eski Sümerbank Mağazası'na ait bina karşısındaki tarihi hana kadar olan imar adasındaki tüm binaların kalk­ ması nı öngörüyordu. Proje bittiğ inde; Pirinç Han, i pek Han, Tarihi Bakırcılar Çarşısı ve Kapan Han'ın etrafındaki yapılardan kurtarılması ve YKM 'den Ulucami ' ye kadar olan toplam 12 bin 560 metrekarelik alanın meydan olarak düzenlenmesi planlan ıyordu .

Tarihi Tersane Plato Oluyor Tarih: 2 Şubat, Hürriyet YAZAN: TURAN YILMAZ istanbul'da H aliç'teki yaklaşık 300 dö­ nümlük tarihi Camialtı Tersanesi 'nin dev bir sinema platosuna dönüştürülmesi

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

65

ilkoku l , sağ l ı k tesisi gibi donatı alanları­ nın yetersizliği bilimsel raporlar ve yargı kararları ile kesinleşmiş bir bölgesinde, nadi r kalmış kamu alanlarından birisi

için çalışma başlatıldı . Cumhurbaşkanı Abdullah G ü l ' ü n öncülük ettiği çalış­ may ı , Kültür ve Turizm Bakanlığı Tel if H akları ve Sinema Genel M üdürlüğü yü rütüyor. istanbul ' u sinema merkezi haline getirmeyi amaçlayan bu öneri, Gül'ün bir süre önce Çan kaya Köşkü 'nde öğle yemeğ inde ağı rladığı sinemacılardan geldi. Abdul lah G ü l ' ü n talimatıyla harekete geçen Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri M ustafa isen, Kültür Bakanlığı Telif H akları ve Sinema Genel M üdürlüğü ile görüşerek konuyu aktardı . Genel M üdürlük de uzun süredir kullanılmayan Camialtı Tersanesi'nin sinema platosu projesi için tahsisine ilişkin hazırlıklara başladı.

Şişl i I ETI Garaj ı Alanında Yürütülen Dubai Kuleleri Projesi , Danıştay Tarafı ndan Durduruldu Tarih: 2 Şubat T M M O B M imarlar Odası istanbul Büyükkent Şubesi, M imarlar Odası 'nın Dubai Kuleleri plan ının iptali ve yürüt­ mesinin durd u rulması hakkında açtığı davanın sonucu ile ilgili bir basın açıkla­ ması yaptı: " Sayın kamuoyu tarafından da yakın yakından bilindiği gibi; istanbul Büyükşehi r Belediye Başkanlığı tarafın­ dan 1 9.05. 2006 tarihinde onaylanarak 07.07. 2006 tarihinde askıya çıkarılan 1 : 5000 Nazım i mar Planı Değişikliği hak­ kı nda ilgili idareye 04.08. 2006 tarih ve 26.06.6573 sayı ile yapılan itirazımızın reddedilmesi üzerine odam ız tarafından adı geçen planın iptali ve yürütmesinin durdurulması hakkında dava açıl m ıştır. istanbul'un hal kın öncelikli ve yaşam­ sal gereksinimi olan yeşil alan, park,

olan Şişli i ETT Garajı alanını hukuk, planlama, şehi reilik ilkeleri, kamu ya­ rarına aykırı olarak çeşitli bahaneler ile uluslararası gayrimenkul tekellerinin hizmetine sunmak üzere hazırlanmış olan ihale ve plan değişikliğine i lişkin sürdürülen dava süreci de " bugüne değin" umut kırıcı olmuştur. ilgili idare mahkemesince, ülkemizin en seçkin ve dava konusu alanda uzman bilim insan­ ları Yıldız Teknik Üniversitesi M imarl ı k Fakültesi Şehir v e Bölge Planlama Bölümü Şehireilik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Zekiye Yenen, Yıldız Teknik Ü niversitesi M imarl ı k Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Bölge Planlama Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Betül Şengezer ve Yı ldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Kentsel Yenileme ve Koruma Bilim Dalı Başkan ı Doç. Dr. iclal Dinçer tarafından tanzim edilen ve dava konusu plan değişikli­ ğinin yasa ve yönetmeliklere, şehi reilik ilkeleri ve planlama teknikleri ile kamu yararına uygun olmadığı kanaatini bil­ d i ren; bili msel temeller üzerinde hazır­ lanan 47 sayfalık bilirkişi raporu kabul edilmernekle kalmam ış, tüm hukuk kuralları altüst edilerek sayın bilim in­ sanlarımızın meslek odası üyesi o lması gibi akıl almaz gerekçelerle yen i bilir­ kişiler seçilmiş ve bütün itirazlarımıza rağmen önceki rapor dava delili olarak bile kabul edilmemiştir. Bu haksız ve mesnetsiz karara dayanarak seçilen yeni bilirkişilerce yaptırı lan keşif sonucu hazırlanan ve bilimsel niteliği tartışılır ve önceki raporun tam aksi sonuç veren bir rapora göre de davamız istanbul 7. idare Mahkemesi 'nin 23.06. 2008 gün ve 2006/2974 E. ve 2008/ 1 1 25 sayılı kararı ile reddedilmiştir. Ancak; bu haksız ve hukuka aykırı red kararına karşı 25.08. 2008 tarihinde Danıştay nezdinde açtığımız temyiz davasının sonucunda; Danıştay 6. Dairesi; anılan plan değişikliği işleminin uygulanması halinde telafisi güç veya i m kansız za­ rarları n doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleştiğine karar vererek 1 9 Ocak


66

ARKiTERA M i M ARLIK ALMANAGI

Şubat 2009

2009 gün ve 2008/ 1 1 7 73 sayılı kararı ve oybirliği ile yürütmeyi durdurmuştur. T M M O B M imarlar Odası olarak; " rant" çevrelerince hukukun işletilme­ mesi için sürdürülen ısrarlı girişim iere rağ men, hukukun üstünlüğüne olan inancımızı tazeleyen bu karar ışığında; arsa ve arazi yağmasına, kentsel talana, kente karşı işlenen suçlara karşı , çağ­ daşlıktan, bilimden, demokrasiden ve toplumdan yana hukuk mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Değerli kamuoyuna sayg ıyla duyuru­ lur."

Kale Grubu , Roca ile Ortakl ı ktan Ayrıldı Tarih: 3 Şubat, CNN Türk Kale G rubu, ispanya merkezli Roca G rubu ile Kalevit Roca Saniter Sanayi AŞ'deki ortakl ığını bitird i ğ i n i duyurd u . Kale G rubu' ndan yapılan yazılı açıkla­ mada, Kalevit Roca San iter'deki Roca G rup h isseleri n i n tamam ı n ı n satın alındığı ve 1 999 yıl ında gerçekleştirilen ortaklığın, i mzalanan hisse satış anlaş­ masıyla sona erdiği bildirild i .

Kapal ıçarşı Gelecek Yüzyıla Kal mayabilir Tarih: 3 Şubat, Hürriyet YAZAN: ŞENOL COŞKUNER istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Kapalıçarş ı 'ya yapı stati­ ğine zarar verecek müdahaleler yapı ldı­ ğ ı n ı ve mülkiyet problemi nedeniyle bir şey yapamad ı kları n ı belirterek, yapının gelecek yüzyıl lara taşınamayabileceğini söyled i . istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kad ir Topbaş, istanbul'un en önemli tarihi ve turistik mmerkezlerin­ den biri olan Kapalıçarş ı ' n ı n istikbaline i l işkin kayg ılarını dile getirdi. Topbaş, Kuyumcukent'te pak sah iplerine tapu dağıtma töreni nde konuşan Kadir Topbaş, Kapalıçarşı'da muhtelif za­ manlarda yapı statiğine zarar verecek müdahaleler yapıldığını söyled i . Kapalıçarş ı ' n ı n karmaş ık mül kiyet problemi nedeniyle bir şey yapamadık­ larını belirterek Topbaş, dünyaca ünlü olan ve " G rand Bazaar" olarak bilinen yapının gelecek yüzyıllara taşınamayabi­ leceğini söyledi.

Topbaş, kuyu mcuların Eminön ü ' nde boşalttıkları yerleri değerlendirmek için çalışmaların sürdüğünü de söyledi. Kuyumcukent Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ercan Özgür de, Eminönü'nde boşaltılan tarihi hanlardaki imalathane­ lerin orijinal haliyle restore edileceğ ini söyledi . Törende konuşan Topbaş, şu anda yılda 250 ton altın işleme kapa­ sitesi olan Kuyumcukent ' i n kapasite­ sinin yıllık 750 tona çıkacağını söyled i . Topbaş, belediye v e meslek kuruluş­ ları nın desteğiyle Kuyumcukent ' i n dünyan ı n önde gelen merkezleri arasına g i receğ ini söyledi. Kuyumcukent'e giriş için yapı lan köprülü kavşağı birl i kte inşa ettikleri n i belirten Topbaş, Havalimanı­ Kültür Ün iversitesi-T i M - Kuyumcukent ve Çobançeşme arasında ring yapacak monoray projesi hazırlad ıkları n ı da söz­ lerine ekledi.

1 nşaat Sektörü Duayenini Kaybetti Tarih: 3 Şubat, Hürriyet Türk inşaat sektörünün duayeni ve Alke i nşaat ile Alke şirketler grubunun kuru­ cusu ve yönetim kurulu başkanı Ayhan Kemaloğlu yaşam ı n ı yitird i . izmi r'deki evinde dün sabah saatlerinde geçirdiği ani rahatsızlık sonucu yaşam ı n ı yiti ren Ayhan Kemaloğlu, 1 927 yılında Antalya Alanya'da doğdu. 1 949 yılında istanbul Teknik Ü niversitesi'nden yüksek inşaat mühendisi olarak mezun olan Ayhan Kemaloğlu, 1 955 yılında Alke in şaat şi rketini kurdu. Türkiye'de i l k rüzgar santrallerinin kurucusu da olan Alke, halen Galatasaray Seyrantepe/Aii Sami Yen Stadı yapım işini sürdürüyor. 4 ço­ cuk babası olan Ayhan Kemaloğlu, Salı günü Antalya'da kılı nacak öğle namazı­ nın ardından toprağa veri lecek.

Jorn Utzon ( 1 9 1 8 2008) Tarih: 4 Şubat, Architectural Review YAZAN: PETER DAVEY ÇEviREN: GÜL KESKiN 90 yaşı nda hayatını kaybeden J orn Utzon, gü neyden gelen büyük karanl ı k kriz bulutianna karşı iskandi nav ideal izm i n i n ı ş ı l ışıl parladığı 1 930'1u yıllarda şekil-

lenmiş duyarlılığı ile Kuzey Devleri ' nden geriye kalan neredeyse son kişiydi . 1 956 yılında kazandığı yarışmayla tüm kariyeri, " Sydney Opera House" trajik draması n ı n gölgesi nde kal mış olsa da, asl ı nda Utzon başarıl ı uygulamalara imza atmaya çok daha önce başlam ışt ı . Kendi nesi lindeki çoğ u Dan imarkalı m imar gibi Utzon da Kopenhag'daki Kral iyet Akademisi ' nde eğ itim görd ü . 1 940 yılında, Danimarka Naziler' in sal­ dı rısına uğ rad ı , o da 1 942 yılında me­ zun olduktan sonra, tarafsız i sviçre'ye kaçtı. Burada Lis Fenger ile evlendi , hayata veda edene kadar d a hep birlik­ teydiler. isviçre'de, 1 945 yılında, vak­ tinin çoğunu geçirdiği Alvar Aalto'nun ofisi nde, Kuzey Avrupa modernizminin bir parçası haline gelmeye başlad ı . Yarışmalara katılarak ve özel konutlar inşa ederek geçirdiğ i bi rkaç yılın ard ın­ dan, 1 956 yılında i l k önemli projesi n i , Helsingor'da K i n g o Konutları ' n ı gerçek­ leştirdi . Tek katlı, birbirin i tekrarlayan av­ luların serbest bir şekilde çimenlik alan üzerinde düzenlendiği ve her birimin ışık, manzara ve mahremiyet etken leri göz önünde bulundurularak kurgulandı­ ğı, sübvanse edilmiş konut modelleri ile de tüm Avrupa tarafı ndan tan ı nd ı . Bu planı daha yoğ un ama aynı derecede başarılı Fredensborg gelişmesi takip etti. Utzon, yard ımcı larından biri n i , güneşin h e r avlu üzerindeki geçişi n i dikkatli b i r şekilde kaydetmesi v e bahçe duvarların ı gün ışığının etkisi n i maksimi­ ze edecek şekilde uyarlaması için alana gönderdi. H er iki plan da hala sakin leri tarafından el üstünde tutuluyor. Sonrasında TWA Term inal i üzerine çal ışacak olan Eero Saarinen, Opera House'un jürisine geldiğinde gecikm işti ve bu sayede Utzon 'un plan ı n ı redde­ dilenler yığınına gitmekten ku rtard ı . Opera House'un hikayesi, e n a z silüeti kadar etkileyiciydi . M ekani k ve servis elemanlarının çoğunu kapsayan ağır podyumun üzeri, Utzon 'un 1 949 yıl ında Meksika, Yucatan'a yaptığı inceleme gezisi sırasında hayran olduğu, di kkat çekici bulutlar ve kademeli platform­ ların etkisiyle zihninde yarattığ ı beyaz kiremitli çatıları ile örtüldü. Bu çatılar, Bennelong Point ' i n tüm dü nyaca tan ın­ masını sağladı ve (en iyi tan ı mla) şehrin ve limanın simgesi haline geld i .


Şubat 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

67

gördü. Sonraki yıllarda, yaratıcı ve duy­ gusal yaşamı önemli ölçüde Majorca

Utzon, çatıdaki kiremit kaplı prekast � :ı beton elemanları, bir küre yüzeyinin par- � çası olarak tasarladığı için yapılmasının � ., zor olmayacağını düşünmüştü ancak iil uygulamada bunu hayata geçirmek � c oldukça zor oldu; Ove Arup'un strükıç türel ekibi, bu kabukların çözümünü bulabilmek için saatlerini verdi. Daha sonra Bennelong Point'in kaya zemini, üzerindeki yükü desteklemek için çok kırılgan bulundu ve dev bir temel çujuru kazılmak zorunda kalındı. Başka sorunlar da ortaya çıktı, en önemlisi ise 1 965 yıl ında Yeni Güney Galler Hükümeti ' n i n soldan sağa geçmesiydi. Başa gelen l i ­ beral parti (proje hakkında hiçbir zaman heyecanlan madı) gecikmeler ve bütçe aşımı karşısında oldukça eleştireldi ve m imar ile yüklenici arasına bir proje m üdürü atadı . Utzon'un binayı nasıl bitireceğini bilmediği yönünde siyasi söylentiler dolaşmaya başlad ı . Gözle görülür bir şekilde açığa alınan m imar, Avustralya'yı geçirdiği 3 yılın ardı ndan terk etti ve bir daha da asla geri dönmedi. Dünya mimarlarının iti­ razları boşa çıktı ve yerel müteahh itler ikinci sınıf iç mekanlar yarattı. Binanın, Avustralya için muazzam önemi gide­ rek farkedilmeye başland ı . Utzon ise yıllar sonra gelen resmi barış teklifine rağmen, hep uzak kal d ı . M imar, tekrar bina üzerinde çalışmayı ancak 2004 yılında kabul etti. Bu sürede onu oğlu Jan temsil etti ve iç mekan uygula­ malarının, Utzon'un orijinal planında olduğu haliyle değiştirilmesi için ça­ l ıştı. Araya giren 40 yıl boyunca dahil olduğu organizasyonda değişikliklerin gerçekleşmesini sağlad ı . 1 97 1 yılında, Havai Üniversitesi ' nde profesör olduğu

dönemde, Kopenhag ' ı n kuzeyindeki (1 976'da tamamlanan) Bagsvcer Kil isesi'ni tasarladı. Burada, farklı fikirleri bir araya getirerek eşsiz ve akıl almaz bir sentez yaratabileceği n i gös­ terdi . Şinto, Kuzey Avrupalı , Hansatik ve Soanian elemanları, Havai sahillerin­ de görünen dalgalı bulut şekillerinden türediğini ileri sürdüğü ünlü ışık hücre­ lerinin biçimleri gibi doğrudan doğadan alındığı ilhamla birleştird i . Diğer 20. yüzyıl m i marlarının çok azı -belki Le Corbusier ve Aalto dışında- düzensizli k v e kitsche tenezzül etmeksizin bu birle­ şimi yakalayabildi. Utzon, 1 972 yıl ında Kuveyt U lusal Meclis Binası (1 984'te tamamlandı) için düzenlenen yarışmayı kazandığında, kitschlikten sakın mak çok daha zordu. Burada, Arap m imarisinin belirgin ele­ manları bir araya getiril mişti. Ortadaki gölgelendirilmiş pazar sokağ ı , avlular, hükümdarın toplantı salonu , denize bakan ve ön kısım ile ana bina arasında kavisli bir kemer varm ış gibi gözüken büyük beyaz, beton üst örtüye sahi p dev bir meydana açı l ıyordu. Ofisler ve diğer küçük mekanlar avluların etrafın­ da kümelen iyordu ve orta eksen boyun­ ca düzensiz bir şekilde yerleştirilmişti: Helsingor ve Fredensborg hatıraları kaçınılmazdı , plan bölgeye ve prog­ rama cevap verecek şekilde düzensiz bir şekilde bir araya getirilmiş benzer birimlerle, Utzon'un " katkısal m imari "si olarak anılacak potansiyeli ortaya koydu. Utzon bu ilkeyi katıldığı tüm yarışma­ larda zekice kullandı ancak tasarı mları uygulanmad ı . Kötü şansını adeta vurgu­ larmış gibi, Kuveyt binası da ilk Körfez Savaşı sırasında ciddi şeki lde hasar

üzerine odaklandı. Burada ailesi için iki bina inşa etti: Porto Petro'daki Can Lis ( 1 9 7 1 ) ve ardından S ' H orta'daki Can Feliz (1 994). Bunlardan ilki uçurumun bi rkaç met­ re uzağında yer alıyor, bu yüzden kış tuz serpintilerine de çok yakın. Plan, göreceli platformlar veya teraslarla bö­ lünmüş bireysel pavyonlardan oluşuyor. Utzon, yapımında yerel kalkerli kumtaşı kullandığı ve blok üzerinde malzemenin doğasını yansıttığ ı n ı söylediği yuvarlak testere izini koruduğu için, bina kayanın içine oyularak oluşturulmuşa benziyor. Uzun oturma odasındaki çerçevesizm iş gibi gözüken dört pencere, Utzon'un "buradan Afrika'ya kadar" ifadesiyle tan ımladığı panoramik deniz manzarası için dikkatli bir şekilde açılandırıldı. Sağlığı nedeniyle denize bu kadar ya­ kın temastan kaçınması gerektiğinde ise Utzon, dağ ın yamacı üzerine Can Feliz ' i inşa etti. Denize kadar kesintisiz bir şekilde devam eden bereketli ova­ da, koyu yeşil, dik yamaçta birbirine geçen platform teraslar üzerine zekice yerleştirmiş bina, Delphi'yi anı msatıyor. Basit çatılarla örtü lmüş Kingo evlerini akla getiren serami kler ile bu karmaşık kompozisyon, makiler üzerine sakinlikle bırakılmış. ilk özel konutların sessiz yan­ kılarını taşıyan, sakin, doğaya açık ve cömert Can Feliz, insanlığa hizmet et­ mek ve zenginleştirrnek için mimarlığın gücüne olan inancını asla kaybetmeyen Utzon'un, konutsal ve anıtsal ustalığını kanıtlayan son eseri.

Hal iç Motorları Gel iyor Tarih: 4 Şubat, Türkiye istanbul Deniz Otobüsleri A .Ş (i DO) Genel M üdürü Ahmet Paksoy, hem turistik amaçlı kullanılması hem de istanbul trafiğine alternatif ol ması amacıyla geliştirdikleri " Haliç Motorları Projesi" kapsamında Üsküdar, Eyüp ve Haliç arasında sefer yapacak 3 motorun üretimine başlad ı ğ ı n ı bildirdi. Paksoy, kent içi ulaşım içinde deniz ulaşımını daha etkin hale getirmek için birçok proje geliştirdiklerini, " Haliç Motorları Projesi"nin de bunlardan


68

A R K i T E R A M i MA R L I K ALMANAGI

Şubat 2009

biri olduğunu söyledi . H al iç'te mevcut motorların artık yetersiz kaldığını, hem görüntü hem de gürültü kirliliğ ine yol açan bu motorlar yerine, artan yolcu ihtiyacını da karşılayacak daha çevreci matariara ihtiyaç duyulduğunu anlatan Paksoy, şu bilgi leri verdi:

Türk Mühendisleri Yapıyor "Yeni motorlar görsel güzelliği olan, açı k güvertesi ve yüksek camları ile görüş zevki sunan, turistik amaçlı kul­ lanı labilecek, engel l i vatandaşlarımızın daha rahat binip inebileceğ i , çevreci ve istan bul'a yakışan motorlar olacak. H idrolik rampa sayesinde suların çe­ kilmesinden etkilenmeyecek. içinde büfesi bulu nacak. Haliç Tersanesi ' nde Türk mühendis ve işçileri tarafından üre­ timine başlanan 600'er kişi kapa-siteli 3 motor, 10 m ilyon eu roya mal olacak. Amsterdam ve Venedik'teki özel tasa­ rım motorların benzeri olan ve Üsküdar, Eyüp ve H aliç arasında sefer yapacak motorlar, bu yıl sonunda hizmete gire­ cek. Böylece Haliç'te panoramik gö­ rüntü veren bu teknelerle istanbullular buluşmuş olacak."

Cumhu riyet Binaları Korunmalı Tarih: 4 Şubat, Hürriyet YAZAN: NURETTiN KURT Ankara 5. idare Mahkemesi , Ulus'taki ta­ rihi kent merkezinin yenilen mesi planını iptal etti. U l us'ta taşın mazları bulunan 4 kişi "ne yapılacağı bel l i olmayan bir i mar plan ının yapı lamayacağı ve rant sağla­ ma amaçlı hukuksuzluğun giderilmesi" gerektiği iddiasıyla nazım ve uygulama imar planlarının iptali istemiyle büyükşe­ hir belediyesi aleyhine dava açtı. Ankara 5. i dare Mahkemesi, davacı ­ ların talebini kabul ederek, büyükşehirin nazım ve uygulama planları nı i ptal etti. 30 Aralı k 2008 tarihli kararda şöyle denildi: " Dava konusu plan koruma amaçlı imar planı ol maktan ziyade yenileme amaçlı bir yaklaşımdır ve bu planlama yaklaşımında yapılacak müda­ halenin türü bell i değildir. Cumhuriyet ' i n 1 940-1 950 dönemine a i t v e çoğunlukla mimari proje yarışmaları i le elde edilmiş binaların oluşturduğu kentsel dokunun

bütünlüğünün korunması çok önemlidir. Dava konusu planda kentsel SiT alanı içi ndeki binaların temizlenmesi, mevcut dokunun karakterini ve bütünlüğünü bozacaktır."

Dubai'de 75 milya r Dolar'lık Gayri menkul Projesi E rtelendi

Tarih: 4 Şubat, Sabah HSBC'nin raporuna göre Dubai'de em­ lak projelerinin yüzde 60'ı ertelendi. Özellikle rezidans projeleri iptal edi l d i . Küresel kriz Dubai'de gayrimenkul projelerinin yüzde 60'ının ertelenme­ sine neden oldu. H S B C ' n i n raporuna göre Dubai'de devam eden ya da baş­ lama aşamasında olan toplam 75 mi lyar dolar tutarında çok sayıdaki gayri men­ kul projesi ertelendi. Rapora göre ertelenen projelerin önemli bir bölümünü yüksek gelir grubuna h itap eden rezidans ve ticari projeler oluşturd u . Projeleri ni erte­ leyen gruplar arasında Körfez' i n en büyük gruplarından Damac Properties, Nakheel gibi şirketler yer alıyor. Ertelenen bazı büyük projeler arasında ise bir rezidans kulesi, li man ve 790 milyon dolara yapı lacak Trump Tower'ı da içeren Palm Deira projesi ile Eyfel Kulesi, Taj Mahal ve Pisa kulesinin kop­ yalarını Dubai 'ye yapacak olan Falcan City of Wonders projeleri de var.

Projelerini Erteleyen Şirketler Arabic Holding Damac Properties Nakheel Meraas

20 Lira'da 20 Yanlış Tarih: 6 Şubat Türk Lirası ' n ı n yeni banknotları piyasaya sürüleli bir aydan fazla bir zaman geçti. Yavaş yavaş küçük ve yeni kağıt para­ lara al ıştığımız bugünlerde, özellikle m imarlar ve mimarl ıkla ilgili kişi lerin d ikkatini çeken 20 TL' I i k banknotta önemli çizim hataları yapıldığı öne sürül üyor. Bu konuda Arkitera Eğitim Merkezi yöneticisi mimar Dr. Ah met Turan Köksal, yeni 20 TL' Ii k banknotun üzerinde M imar Kemaleddin'e ait yapı -

nın çizimlerindeki hataları sıraladı . TC M erkez Bankası tarafından tedavü ldeki 20 Lira' lık banknotun tasarım kararları şu şekilde açıklan mıştı : " 20 Türk Lirası ' n ı n ön yüzünde Atatürk ' ü n , 1 93 1 yılında Gazi Çiftli ğ i ' nde Cemal I şı ksel tarafından çekilmiş fotoğrafından ya­ rarlanılarak oluşturu lmuş bir portresi bulunmaktadır. Arka yüzünde ise M imar Kemaleddin'in portresi yer almaktadır. 1 870 - 1 927 yılları arasında yaşamış olan M imar Kemaleddin, i mza attığı mimari eserler ve eserlerindeki tarz ile ul usal mi marlı k akı mının öncülerinden biri olarak kabul edilir. Yine arka yüz­ de, M imar Kemaleddin'in eserlerinden biri olan ' Gazi Ün iversitesi Rektörlük Binası'nın çizgisel bir çalışması ile ' kemer, dairesel motif ve m i mari nin üç boyutlu yapısını si mgelemek üzere küp, küre, silindir' gibi formlar tasarım bütü n­ lüğü içinde kullan ılmıştır." Ahmet Turan Köksal 'a göre yıl larca tedavülde kalacak banknotlarda çok önemli bir mimarımızın portresi ve bir yapısına ait çizimin yer alması, mimarlık kültürümüze verilen değer açısından oldukça sevindirici bir gelişme. Ancak bu banknotta yer alan yapıya ait çizim­ deki perspektif hataları, bu sevince gölge düşürüyor. Bir önceki sürümde kul lanı lan 20 Yeni Türk Lirası' nda yer alan Efes Harabeleri çizi m i , yeni para ile kıyaslanamayacak kadar ince detay­ lara sahipti ve bu da kopyalanmasını zorlaştıran etkenlerden biri idi. Köksal'a göre, yapının detaylardan arı ndırılıp belirli bir soyutlama kaygısı ile tasarıma eklenmesi kabul edilebilir bir tercih ola­ bilir ancak çizimdeki perspektif hataları ve sadeleşti rmenin bazı yerlerde yapı lıp bazı detaylarda yapıl maması kabul edilemez niteli kte. Yeni Türk Lirası ' n ın kimin tarafindan tasarland ı ğ ı n ı n TC M B tarafı ndan bugüne dek açıklanmaması da, özellikle tasarım ile ilgili kişi lerce, tasarıma ve tasarımcıya verilen önemin Türkiye'de hala istenen seviyeye gelme­ diğinin bir göstergesi olarak görü lüyor.

Ahmet Turan Köksal'ın 20 liralık banknotta bulduğu hatalar ise şunlar: 1 .Söz konusu binanın çekim açısında, yakındaki kulenin önünde bir ağaç var bu yüzden kulenin yan tarafı tamamen


Şubat 2009

uydurma tamamlamalarla dolu. 2 .Yakındaki kulenin yan tarafında önemli perspektif hataları var. Basit kaçış noktası kurallarına göre olması gereken hali aşağıda görülebilir. 3.Yakındaki kulenin yan taraflarında tek çizgi ile gösterilen bölümler, taş sil melerle oluşturulmuşken paradaki grafikte, kemer ve düz söve aynı kal ın­ lıkta çizilmiş. Bu nedenle, silmeler duvar boşluğu olarak algı lan ıyor. 4.Yine yakın kulede, yandaki dairesel silmenin kemer kısm ının yuvarlaklığında bir gariplik var. S.Yakı ndaki kulenin değramaları ve detayları gösteril memiş ki, bu detaylar binanın önemli bir karakteristiğidir. Bilerek sadeleştiriimiş deni lebilir, ancak o zaman neden yukarıdaki kolon başları süsleri gösterilmiş? G.En üstteki pencerenin, üstündeki süs kemer şeklinde değildir. 7.Yakın kulede, üstten ikinci pencere­ nin altındaki süsler, kitabe şeklinde dik­ dörtgen olarak gösteri lmiş. Gerçekte 7 adet kare şekildir. S.Üstteki pencerenin altındaki dik­ dörtgen gösterim gerçekten çok büyük ve aslı nda pencereye bu kadar uzak değil. 9.Söz konusu binanın saçak altı kap­ lamaları düz değil, eğimli gelir. Bu tip saçak altı kaplama detayı Anadolu'da, daha çok Karadeniz yöresinde görü lür. Bu detay, milli m imari akımın örnekle­ rinden sayılabilecek binanın en önemli özelliğidir. l O.Bu saçak gösterimi yüzünden kulelerde saçaklar gereğinden cılız ve gereğinden geniş gösterilmiş. Gerçekte, oldukça kibar, dolgun ve oranları yerli yerinde bir saçağa sahi p bir binad ı r.

� ::::; o "'

:i

�..

ı:ı

l l . Kule ile bina birleşmesinde bu şekilde garip bir detay yoktur. Kulenin en üst pencere hizası ile saçak birle­ şimi garip bir çizgi ile çizilmiş. Oysa saçaktaki kibar eğimli geçişin tekrarına gerek yok. 1 2 . Baca, kulenin çatısının arka yü­ zünde değil ön yüzündedir. Eğer bu arkadaki baca ise, öndeki baca neden gözükmüyor? 1 3. Bina neden burada kesiliyor? M imar Kemaleddin'in portresi var diye neden bina yarım? Binanın devam eden kısmı nda, perspektif yüzünden, uzak­ taki kuleden de sonraki si metrik kanat sadece iki pencerelik kısmı ile resmedil­ m işken, yakı n kuleye bağlanan kısım tek pencere ile gösterilmiş. 14. Kuleye yapışan binaların üzerlerin­ de kemeri ve diğer pencereleri düşey olarak birbirinden ayıran taş silmeler var. Bunlar cepheyi sı radan bir binadan ayıran temel ögeler. B u kadar yakından çizildiği halde gösterilmeye gerek du­ yulmamış. 1 5.Yakındaki ve uzaktaki kulenin balkonları yanlış. Silmeleri çizilmemiş. Payandaların şekilleri yanlış. Balkonlar birbiriyle eş değil. 1 6.0rtadaki bina gövdesinde üst kı­ sımdaki kolonadların arasında korkuluk vardır, ama bunlar çizilmemiş ve balkon teras saçak çizgisi çizilmiş. Ancak bu nedenle, perspektif olarak kağıttan bina gibi bir etki bırakmış ve anlaşıl maz de­ taylar ortaya koymuş. 1 7.Yaklaşı k aynı yerden çekilmiş bir fotoğrafı para üzerine oturttuğu muzda, bu bakış açısından çatının değil, sa­ çakların görünmesi gerekir. Yine binayı yanlış anlatan bir durumla karşı karşıya­ yız. Üzerinden kopya çekilerek yapılmış

T Ü R K I Y E C U M H UR I Y E T M E R KEZ BANKASI

A095 336 1 04

ARKiTERA MiMARLIK ALMANAGI

çizim dahi yanlış. 1 8 . Ku lelerin her ikisinin de çatı çizim­ leri ayrıca yanlış. Kaçış noktalarına doğ­ ru biribirine yaklaşması gereken çizgiler uzaklaşıyorlar. Uzaktaki kulenin çatısın­ da bir çizginin çizilmediği görü nüyor. Bu tür yanlışlar, ince detay değil, bütünde binanın "sakat" çizildiğini çağ rıştıran unsurlar. 1 9. Bildiğimiz kadarı ile M i mar Kemaleddin'in bir su kemeri yapısı yok. Neden bu şekilde kemerler sıralan mış? Hem diyelim ki böyle bir yapı tasvir edi­ lecek, bu kadar ince duvarlar neden? Ayrıca bu sarı renkli çizimler, binanın üzerine otururarak, zaten yanl ışlarla dolu binayı daha zor okunur hale geti­ riyor. 20.Bu şekil ise, tek kubbe etrafında 4 yarım kubbeli ve 4 minareli bir cami pla­ nı gibi. M imar Kemaleddin cami tasarı­ m ı ile ilgili ilk akla gelen m imarımız m ı , yoksa aklınıza i s m i Osman lı M i marlığı ile beraber anılan başka biri m i geldi? istense daha birçok özensizlik bu­ lunabi leceğine değinen Ahmet Turan Köksal, bu hatalara dikkat çektikten sonra aşağıdaki sonuçları da paylaştı: Bu, ülkede en fazla dolaşacak bel­ gedir. Yani kullanımda olan bir paradı r. Ve eşsiz olmalıdır. Ancak, bu basım teknolojisine rağmen inanılmaz ek­ siklikler ve yanlışlar içeriyor. Parada istenen bazı ögeler sadeleşti rilebilir. Bir binanın sadeleşti rilmesi istendiyse, bu ülkede onlarca mimarlık fakültesi ve bu fakültelerde mimarlık tarihi ve koruma-restorasyon kürsüleri vardır, bu kürsülerde ise yüzlerce profesör, doçent, doktor öğretim görevlisi vardır. Onlardan birine danışmak bu kadar m ı zordur? Danışmayı bırakınız, teknik lise­ den mezun bir öğrenciye dahi sorulsa daha iyi bir model ortaya konabilirdi. Burada istenen, milli mimarlık akım la­ rından birinin örnek binası ve mimarını anmak ise, objenin kendisine özen gös­ termek gerekmez mi?

Hem Beğeniidi Hem E leşti riidi A095 336 104

69

Tarih: 5 Şubat, Milliyet YAZAN: GÜLAY FlRAT Yolcuları n, iç dizaynı ve temiz ortamıyla beş yıld ızlı bir otele benzettiği Fatih


70

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Şubat 2009

vapurunda engelli tuvaletinin, revir ve bebek bakım odasın ı n kapı ları ancak talep üzerine açılıyor. istanbullular'ın oyların ı vererek seçtiği , Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da i l k yolcu­ larından biri olduğu " Fatih" vapurunun, Beşiktaş-Kadıköy seferinde Milliyet muhabiri de yolcular arasındayd ı . " Haydi istanbul Vapurunu S e ç " kampan­ yasında istanbulluların oylarıyla 8 model arasından beli rlenen 4 nu maralı şehi r hatları vapuru olan Fatih, 9 , 3 milyon dolara mal oldu. 31 Ocak 2009'de S irkeci'de düzenlenen ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan' ı n da katıldığı törenle hizmete giren Fatih, şehiriçi se­ ferlerine her gün 09:00-14:20 saatleri arasında Beşiktaş-Kadıköy ' le başlad ı .

Yolcuların Yorumu Deniz otobüsü ile vapur karışımı bir çeşit kırma model olarak tabir edebi­ leceğimiz Fatih vapuru, yıl ların "vapur imaj ı " na farklı bir yorum getirdi. Bu da ister istemez yolcuların yüzlerinde tebessüme, sohbetlerinde ise değer­ lendirmeye vesile oldu. Yolcuların kimisi steril ortamı, sessizliği ve düzeniyle Fatih ' i " hastaneye" benzetti, kimisi de konforuyla "5 yıldızlı bir otel"e. Otomatik kapı sistemi ve otomatik iskelesiyle ol uşabilecek ölümlü kazaları da önleyecek Fatih vapuru, panoramik camlarıyla deniz yolculuğun u daha bir keyifli hale getiriyor. Ferah iç ortamında, geniş ve rahat koltuklarda deniz man­ zarasından sıkılanların imdadına 6 adet plazma televizyon, bir adet DVD player yetişiyor. Ne var ki bütün TV' Ierde, ya­ yınla ilgili altyapı masraflarını ödediği öğrenilen Kanal 24 izleniyor.

Kırık Notlar Modern iç d izayn ı , rahat koltukları, plazma televizyonları, ferah ortamı , sessiz v e sarsıntısız yolculuğuyla öteki vapurları kıskand ı racak donan ımına rağmen yeni vapur, h izmet karnesinde üç kırık notu birden aldı . Zira, Fatih vapurunda engelli tuvaleti, revir ve bebek bakım odası kilitliydi. Görevliler, " i nsanların kötü kullanı m ı n ı önlemek" için bunları kilitli tutukların ı , istenirse aç­ tı kları nı söyledi. 9,3 m ilyon dolara mal olan Fatih vapurunda, geniş ve rahat koltuklar, panoramik camlar yolcular

tarafından beğenildi. Ancak, engelli tuvaleti ile revi r ve bebek bakım odaları ­ n ı n kapı larının, " kötü kullanımı" önlemek için kilitli tutulması eleştirildi. .

..

sağlam konutlar yapıldı. Uygun ödeme koşullarında vatandaşiara verilen Çarşı Mahallesi Konutları , Erzincan 'ın en mo­ dern yaşam alan ı n ı oluşturd u .

TO KI , HABITAT Odülü Aldı

Fransız Çi mentocu Türkiyelden Çekil iyor

Tarih: 9 Şubat, Milliyet Toplu Konut idaresi Başkanlığı'nın (TOKi) Erzincan Kentsel Yenileme Projesi, Birleşmiş M i l letler insan Yerleşim leri Programı (HABITAT) tarafından ödüle layık görü ldü. TO K i 'den yapılan yazılı açı klamaya göre, daha önce ispanya Kraliyet Ailesi ' nden En iyi U luslararası Gayrimenkul Projesi ödülünü alan TO K i ' ye, bir ödül de Birleşmiş M i l letler ( B M ) i nsan Yerleşimleri Program ından geldi. Buna göre, BM HABITAT ile Dubai Belediyesi 'nin ortaklaşa yürüt­ tüğü " U luslararası En iyi Uygulamalar" değerlendirme toplantısı sonucu, TOK i tarafından yapılan Erzincan Çarşı Mahallesi Gecekondu Dönüşüm Projesi ödüle layık görüldü.

Tarih: 11 Şubat, Zaman

ı 03 "En iyi"den Biri Habitat iyi Uygulamalar ve Politikalar Bölüm Başkanı Wandia Seaforth tarafından TOK i 'ye bildirilen sonuca göre; Ekim 2008'de B i rleşik Arap Emirlikleri 'nin Dubai Emirliği'nde topla­ nan değerlendi rme kurulu, 436 uygula­ mayı ele ald ı . Bu uygulamalar arasında 1 03 ' ü "en iyi " 288'i ise " iyi uygulama" olarak belirlendi. 47 uygulama " ü m it vadeden" çalışma olarak beli rlenirken , 3 1 uygulama başarısız bulundu.

Erzincan'ın Çehresini Değiştirdi Erzincan Çarşı Mahallesi Kentsel Yenileme ve Gecekondu Dönüşüm Projesi, Erzincan Belediyesi'yle yapılan bir protokol çerçevesinde 2003 yılında başlatıldı . TO K i , Çarşı Mahallesi'nde yaşayan tapu sah ipleri için 880 adet sosyal konut ve Geçit Köy Bölgesi Mengüceli Mahalles i ' nde 1 53 adet fakir konutu inşa etti. Çarşı Mahallesi Kentsel Dönüşüm Projesi sayesinde Erzincan kent merkezinde yıl lardır çözüm bekleyen sağlıksız ve çürük yapılardan ol uşan alan tasfiye edilerek, okulu, camisi, al ışveriş merkezi, yeşil alanları ve çocuk parklarıyla modern ve

Dünyanın önde gelen çimento üreticilerin­ den Fransız Lafarge SA, Türkiye'deki yatırımlarını satmak amacıyla danış­ man firma JP Morgan'a yetki verdi . J P Morgan d a bunun üzerine muhtemel yatırımcılada görüşmelere başlad ı . Lafarge SA'nın Türkiye'deki iştirak­ lerinden Lafarge Aslan Çimento' nun i M KB'ye yaptığı açıklamaya göre, hisse satış sözleşmesi taslağı muhte­ mel yatırımcı lara gönderildi. Lafarge, Türkiye'deki iştiraklerinde strateji k opsi­ yon ların değerlendirilmesinin amaçlan­ d ı ğ ı n ı açıklad ı .

Planlama ile Mimarlık Arasında Tarih: 1 1 Şubat YAZAN: PlNAR S EYREK TH& i D i L M i marlık'ın 25 yıl süren ortaklı k süresince üretiklerinden bir seçkiden oluşan "TH & i D i L M imarlık Bürosu 25. Yıl Proje Sergisi" 7 Şubat 2009 Cumartesi günü Yapı- Endüstri Merkezi'nin ev sahipliğinde düzen­ lenen " Planlama - M imarlık i lişkisi Üzerine" isimli panel ile açıldı. M imar Aslı Özbay'ın moderatörlüğünü yaptığı panelde TH& i D i L M imarl ı k ' tan Hasan Özbay, M imar S inan Güzel Sanatlar Üniversitesi ' nden Prof. Dr. Güzin Konuk ve istanbul Teknik Ün iversitesi M i marlık Fakültesi ' nden Prof.Dr. Atilla Yücel ko­ nuşmacı olarak yer aldılar. Aslı Özbay, TH& i D i L M imarl ı k ve sergi hakkında kısaca bilgi verdikten sonra mimarl ı k ile planlaman ı n , son 1 0- 1 5 yılda birbirin­ den kopuşunun konu edildiği panelde ilk sözü, TH&i D i L M i marl ı k ' ı n projele­ rinden örneklerle bu duruma yaklaşımını anlatan Hasan Özbay'a verdi . Özbay, ofisin mimarlık ve planlamaya yakla­ ş ı m ı n ı projelerinden örnekler vererek anlattı. ilk olarak Çan, Urla ve Taşucu için yaptı kları şehir planları n ı , Google Earth ' ü kullanarak elde ettiği gerçek


Şubat 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

uydu görüntüleri ile karşılaştırarak plan­ ların ne şekilde ve ne kadar uygulandığı konusunda bilgi verdi. Daha sonra yapı ölçeğindeki tasarım larında mevcut imar şartları dahilinde, kentin ve kent meka­ nının etkisini gösteren örnekler olarak istanbul Gaziosmanpaşa'da H ü kümet Konağı , islamabad Elçiliği, Antep Yasem i ş M erkezi ve TSK Elele Vakfı Binası' n ı gösterdi . Özbay daha sonra, kente katkılarının daha fazla olduğuna inandığını söylediği daha büyük ölçekli kentsel tasarım örneklerine yer verdi . Çoğunlukla yarışma projeleri olan b u projeler arasında Üsküdar Meydanı , Antalya Doğu Garajı ve Riva dikkat çekti. Üçüncü bir grup olarak, " kampüs" ismiyle n itelediği, çevresinden kopuk yerleşmeleri elen alan Özbay konuşma­ sını şu sözlerle sonlandırdı: " Ben kenti m imarinin bir doğrusu olarak görüyo­ rum . Kentle ilişkilenmek, parsel bazında bile olsa mümkün ancak tasarım alanını genişletmenin ve kent ölçeğinde müda­ hale etmen i n , m imarinin şartları ve stan­ dartların ı yükselttiğine i nanıyoru m . " Daha sonra söz alan Prof. D r . Güzin Konuk, m imarlık ve planlaman ın kendi içlerinde çok değerli ve önemli olduk­ ları, bazı çözümler ürettikleri ancak bu ikisinin buluşmasında sorun yaşandığı tespiti üzerine kurgulad ı ğ ı konuşma­ sında, bu buluşmanın nasıl olabileceği ve son 1 O - 15 yılda değişen koşullara nasıl yaklaşılabileceği üzerinde durdu. Konuk'a göre kentsel tasarım, bir ayağı mimarlık, diğer ayağı planlama olan bir köprü ve 1 950' 1erden itibaren artık bit­ miş bir üründen çok bir sürecin sorum­ luluğunu aldı. Diğer bir deyişle, hazırla­ nan bir planın gerçekleşmesi için gerek­ li koşulları sağlayan araçları da içeren bir yapıya sahip. Mimarlık ve planlama arasındaki ilişkiyi incelerken, 1 999 Avrupa Mekansal Gelişme Raporu'nda kentsel planlarda mekansal boyutun ve strateji k yaklaşımın öne çıktığ ı n ı ve bunun uygulamasını Londra örneğinde izlediğimizi beli rten Konuk, kentlerimizi şekillendirmede bu " plandan çok şema" ortaya koyma yaklaşım ı n ı n , bizim uygu ­ lamaya a l ı ş ı k olduğumuz arazi kullanı m ı yaklaşım ından ne kadar uzak olduğunu söyledi. Konuk, güncel planlama yakla­ ş ı m ı n ı yakalamak için mekansal gelişme stratejilerini tartışmak, problemi doğru

ortaya koymak, doğru yönlendiricileri yakalamak ve bundan daha önemlisi, plancı ve mimar ilişkisi olarak da tanımlanabilecek olan, " planın proje ile diyalektiği"ni sağlamak gerektiğini ifade etti. Panelin son konuşmacısı Prof.Dr. Atilla Yücel , mimar olarak M odernite'den bu yana mekan ın doku­ nulabilir öğeleri ile daha genel şemalar arasındaki i lişkiyi anlatan, nasıl bir de­ neyim yaşandığını yansıtmak üzere ta­ rihten bazı örnekler verdi. Rönesans'tan başlayarak 1 9 . yy'ın sonuna kadar kentin tasarianabiien bir şey olduğunu, bu tasarımın çizilebilen -biçime, dokuya, örüntüye, yani iki veya üç boyutlu tem­ sile aktarılabilen- bir düşünce olduğunu ifade eden Yücel, bu konuları düşündü­ ğünde kendisine ilham veren iki yapıttan bahsetti. Bunlardan birinin, genelde mekanı ve kent mekanını politika, eko­ nomi, toplum gibi soyut bileşenler ve bir " kültür ürünü" olarak mimari ögeler ile tanı mlayan Fransız toplum bilimci Henri Lefebvre'in La production de l ' espace ( 1 9 74) isimli eseri, diğerinin ise Avrupa kentinin mimarlıkla mekan , doku, kent arasındaki bütünsellik ve mantık ilişkileri i le, anıtlar ve anonim yapıların dil ve mantık birliği üstünden yeniden okundu­ ğu, Aldo Rossi'nin L'architettura della citta (1 966) adlı eseri olduğunu belirtti. Yücel'e göre bu panelde bahsi geçen, " üzerinde çeşitleme yapabilme kabiliyeti" meselesi bu kuramiarda var. " Kapitalist sistemin gelişkin döneminin öncesin­ deki durumlarda tasarımcı ile sistemin arasında birebir ilişki mümkün iken, Lefebvre'in bahsettiği soyut bileşenler bugün artık çok değişken ve akışkan olduğu için, bilimsel bir tavır diye kabul ederek, bitmiş donmuş paftalarla ve biçim vermeye çalıştığımızda m imarlıkla planlama çatışıyor." Soru - cevap kısmında Hasan Özbay'ın sunumda kısaca değindiği Riva projesi, dinleyiciler tarafından tekrar gündeme getirildi. Doğan Hasol, yarışmanın sonuçlanmamasının nede­ ninin jüri değil, i M P'nin yönlendirmesi ile yarışmayı düzenleyen, fakat yarış­ ma sonucunda ortaya çıkan menfaat tablosundan memnun kalmayan hak sahipleri tarafından kurulan Riva Köyü ve Çevresini Koruma ve G üzelleştirme Derneği olduğunu, yarışmanın iptaliy-

; 'c Cil N Cil :; .c N � iii c

.. c

.!!! ;; en

:ı c ..

'tl

71

le, arsa sahiplerinin kendi arsalarına olabildiği nce çok imar hakkı edinmenin yollarını aramaya devam ettiklerini söy­ led i . Daha sonra söz alan, sunumda yer verilen projenin müelliflerinden Baran i d i l , Riva'ya bir de 1 996'da planı yapılmış, herkesin parselleri ortaya çıkmış, Anıtlar Kuru l u 'ndan geçmiş her türlü hakkı sevkedilmiş bir yer olarak bakıldığında, Belediye'nin çok büyük bir müdahale içinde olduğu tespitini yaptı. Üniversiteler ve meslek odalarının aralarında bulunduğu istanbul'un kültür kurumları n ı n , istanbul için neyin elden kaçırıldığının farkına varamamış olduk­ larını beli rten idil, konuşmalarda bahsi geçen strateji k planlama çerçevesinde, bu müdahaleyi çok yerinde bir müda­ hale olarak gördüğünü ancak, bu fikir yarışması ile belki de ortaya çıkacak o çok özel potansiyelin yeniden yitirildiğini ve jürinin durumu yönlendirmekte gö­ revi olmasa da sorumluluğu olduğunu belirtti. Doğan Tekeli ise, Riva'da orta­ ya çıkan sonucun kentin genelinde de geçerli olduğunu, yapılan planların , ger­ çek çok daha hızlı geliştiği için onunla ilişkisinin kurulamadığını, kent otoritesi­ nin, başkasının arazisini planiaya kalk­ masıyla işin iyice içinden çıkılmaz bir hal ald ı ğ ı n ı söyledi. Plancılar ve kentsel tasarımcıların mülkiyeti dikkate alarak başka planlama yöntemleri bul ması gerektiğini sözlerine ekledi. Panelin ardından panel katılı mcılarının katıldığı kokteyl ile serginin açılışı gerçekleşti .

= c;

Mies van der Rohe � Avrupa Çggdaş � Mimarl ı k Odülü 2009 ·� Final istleri Beli rlendi � en

Q

� Tarih: 1 1 Şubat o

DERLEYEN: BURCU KARABAŞ

·e 2008 yılı sonunda, 340 aday projenin

'iii

:ı:

i lan edilmesiyle başlayan M ies van der Rohe Avrupa Çağdaş M imarlık Ödülü


72

A R K i T E RA M i MARLIK ALMANAGI

Şubat 2009

2009 süreci devam ediyor. Türkiye'den Emre Arolat Architects (EAA) ve Nevzat Sayın M i marl ık H izmetleri ' n i n ( N S M H ) tasarı m ı olan santralistanbul Çağdaş Sanat M üzes i , Foreign Office Arch itects (FOA) tasarım ı Meydan Alışveriş Merkezi, Şanal M i marlık ta­ sarı m ı Levent 'te Sosyal Kulüp, Şevki Pekin M i marlık inş. Ltd. Şti .'ye ait Yazlık Konut, Tabanlıoğlu M imarl ı k tasarımı D M C An kara B inası , TRafo­ m imarlar'a ait Tekfen Yalı kavak Ev ve Otel Kompleksi ile Y PT Yapı Planlama Tasarım'a ait Ten i Evleri'nden ol uşan 7 projenin aday gösterildiği ödül programının jürisi, Barselona'da top­ landı ve geçtiğimiz gün lerde 5 finalisti belirled i . Finale kalan projeler arasın­ da, Türkiye'den katılan bu adaylar yer alm ıyor.

Bu finalistler, şu şekilde sıralanıyor: Multimodal Center- N ice Tramway, N ice (Fransa), Atelier Marc Barani Zenith M usic Hall, Strazburg (Fransa), Massi miliano ve Deriana Fuksas U niversity Luigi Bocconi, M ilano (italya), G rafton Arch itects The Norwegian Opera&Ballet, Oslo (Norveç), Sn0hetta Library, Senior Citizens' Gentre and City Block Core Zone, Sant Antoni's District, Barselona (i spanya), RCR Aranda Pigem Vi ialta Arqu itecte J üri üyeleri, Türkiye'den aday gös­ terilen projelerin finalistler arasına giremediği değerlend irme sonucunda belirlenen final istler içi n , Avrupa m i ­ marlık yeteneğ inin, yaratıcı l ı ğ ı n ı n ve tasarımdaki yen i l iklerin birer göstergesi old ukları ve çalışmaların kalitesinden et­ kilendikleri yorumunu yapt ı . Ödül süreci, finale kalan projelerin tasarımcılarının N isan ayında Barselona'da tasarı m ların ı an latan konferanslar vermesi v e ö d ü l sahibinin Mayıs ayında belirlen mesiyle sona erecek.

Teknosa , Sanat Merkezinden Taşındı Tarih: 1 2 Şubat, Radikal Sanat, Beyoğlu'nda teknoloji markete kaptırdığı mekan ı geri kazand ı . Akbank Sanat Merkezi'nin giriş katında açı lan

Teknesa mağazası , başka bir yere taşındı ve bina, iki yıllık aradan sonra tekrar tamamen sanat merkezi oldu. Yaklaşık 16 yıldır toplam altı katta serg i , tiyatro, kütüphane v e kafe olarak işlev gören binan ı n giriş katı, iki yıl önce Sabancı grubunun teknoloji market zinciri olan Teknesa'ya verilmişti . Bu gelişme sanat dünyası nda da tepkiyle karşı lan m ış, hatta küçük bir gösteri bile yapılmıştı. Teknosa'n ı n , istiklal Caddesi 'nde Megavizyon'un boşaltlığı mağazaya taşı n masıyla, Akbank Sanat Merkezi de kaybettiği alana tekrar kavuştu. Akbank Sanat Merkezi, nisan ayında düzenle­ yeceği bir sergiyle bu mekanı tekrar kullanmaya başlayacak.

Foster &Partners Istanbul ve Berl in Ofislerini Kapatıyor

Tarih: 12 Şubat, Building Design YAZAN: WILL HURST DERLEYEN: GÜL KESKiN Foster&Partners, çeşitli ü l kelerde bulunan 17 ofisinden i kisinin kapatılmasına karar verdiklerini açıklad ı . Bundan yalnızca iki hafta önce şi rketin genel müdürü Mouzhan M ajidi, 1 . 300 kişilik güçlü ekiplerinde herhangi bir işten çıkartımdan sakınacaklarına dair açıkla­ mada bulunm uştu. Ancak istanbul ve Berl in ofisleri nin kapatılacağı yönünde yapı lan bu yeni açıklama yaklaşık 300-400 kişinin işine son verileceği anlam ına geliyor. Çalışanlara yazılı olarak bildirilen açı kla­ mada, 90 gün süresince konuya ilişkin müzakereleri n yapıldığı söyleniyor ve " projelerin uygulamasındaki önemli d ü ­ ş ü ş " işaret ediliyor. Yaklaşık iki yıl önce, özel sermaye şirketi 3i, büyüme için fon sağlamak amacıyla Foster&Partners ile anlaşmaya varmışt ı . Foster&Partners , 6 tasarım gru ­ bu ndan oluşuyor. i s m i n i belirtmek istemeyen bir görevli, Nigel Dancey ' n i n başkanl ı k ettiği Grup 6 ' n ı n %40 ' ı n ı n , Majidi tarafından yönetilen G rup 3 ' ü n v e Gerard Evenden'in başkanl ı k ettiği Grup 5 ' i n büyük bir kısmının işine son verildiğini belirtti . Doğu Avrupa ve Rusya projeleri üzerine çalışan ve 76 çalışanı bulunan Berlin ofisinin kapa-

tıl ması firma için oldukça önemli bir darbe. Foster'ın Almanya'da önemli bir isim kazanmasını sağlayan Reichstag, D resden Merkez istasyonu ve Frankfurt Commerzbank Kulesi gibi önemli pro­ jelerin altında Berlin ofisi nin imzası bu­ l u n uyor. Berlin Mimarlar Birliği Başkanı Klaus Meier Hartmann kapatılma habe­ rinin "çok üzücü" olduğunu ifade etti: " Foster oldukça önem l i projeler gerçek­ leştird i . Önemli mimarların burada iş yapması, hem kendi mi marları mız hem de mimarl ı k kültürümüz için oldukça yararl ı . " Eylül ayında Barselona'da ger­ çekleşti rilen Dünya Mimarlık Festivali sırasında Building Design'a konuşan Norman Foster, du rgunluğun kendi le­ rini işten çı kartmaya zorlamadığı kon u ­ sunda ısrarlıyd ı , hatta krizi atiatabiimek için ingiliz meslektaşlarına "dayan ıklı ve hevesli kalmaları" gerektiğini yönü nde tavsiyede bulunm uştu.

Gençlik Pa rkı Baha rla Birlikte Yaşa ma Dönüyor

Tarih: 12 Şubat, Ankara Büyükşehir Belediyesi An kara Büyükşehir Beled iyesi tarafından, tarihi dokusu bozulmadan yıkı larak, yeniden yapı landırı lan Gençlik Parkı , baharla birlikte yaşama dönüyor. Son derece modern bir görünüme kavuş­ turulan Gençlik Parkı' nda çalışmaların son aşamaya geldiği bildiri l d i . Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, baştan sona yeniden ele alı­ nan Gençlik Park ı ' n ı n çok daha modern ve kullanışlı yeni görüntüsüyle, çok kısa bir zaman içerisinde başkentlilerin hiz­ meti ne sunulacağ ını söyled i . Gençlik Park ı ' n ı n Cumhuriyet dö­ nem i n i n en görkemli parkı olduğunu kaydeden Başkan Gökçek, "Gençlik Park ı ' n ı eski kimliğine kavuşturuyoruz" dedi. Çalışmaların aralıksız olarak devam ettiğ ini ve parkı n kısa bir süre içinde tamamen bitirilerek hizmete açılacağ ını kaydeden Başkan Gökçek, Türkiye' nin en büyük ve modern Gençlik Merkezi ' n i n 2008 yılı Aral ık ayı nda hiz­ mete gi rdi ğ i n i , parktaki diğer bölümlerin ise çok büyük kısı mları nın tamam landı­ ğ ı n ı , bun ların da önüm üzdeki günlerde peyderpey açı lacağ ı n ı bel irtti.


Şubat 2009

"Yeniden Cıvıl Cıvıl Olacak" Başkan Meıih Gökçek, " Çalışmaların ı kış ayları nda tamamlayacağımız Gençlik Park ı ' n ı n tadını çıkarmak yaz ayiarına kal ıyor. Bahar ve yaz aylarından itibaren burası yeniden cıvıl cıvıl olacak" diye konuştu. Parkın yaşayan bir mekan haline getirileceğini ve daha da gü­ zelleşeceğini kaydeden Başkan Melih Gökçek, "Tiyatroları, gezi alanları, çay bahçeleri, yeşil alanları ve diğer bi rçok özelliği ile tüm Ankaral ıların büyük bir keyifle gelip vakit geçirecekleri tam bir aile parkı olacak, eski güzel kimliğine kavuşacak" dedi.

Yeşil Alan Miktarı Arttırıldı Gençlik Parkı'ndaki çalışmalar konu­ sunda da bilgi veren Başkan Gökçek, Ankara Garı ile Opera binası arasın­ daki 275 bin metrekarelik geniş bir alanda kurulu bulunan Park'ta öncelikli olarak yeşil alan m i ktarını arttırmayı ele aldıklarını söyledi. Varolan yeşil dokunun korunduğunu, ıslah çalış­ maları tamamlanan havuzun etrafın ı n boydan boya çalı v e çiçek türü bitkilerle süsleneceğini anlatan Başkan M elih Gökçek, " i l k olarak parktaki ağaçların tek tek büyüklüklerini ve cinslerini tespit ederek kimliklendirdik ve hepsine birer numara verdik. ' Gençlik Parkı'ndaki ağaçlar kesiliyor' gibi söylentiler kesin­ likle yalandır. Çünkü burada kimse ağaç kesemez. Tam tersine salaş binaların , yapıların içine gömülmüş olan ağaçları ortaya çıkartarak, ıslah edip düzeltiyo­ ruz. Ayrıca parka 5 bin 500 yeni ağaç dikimini de gerçekleştireceğiz. Yani yeşi l alanları eskiye göre çok daha bü­ yütüyoruz" ded i .

Muhteşem Parka iade-i itibar Gençlik Parkı'nın ilk girişinden itiba­ ren baştan sona yepyeni bir görüntüye kavuştuğunu anlatan Başkan Melih Gökçek, " Öncelikle parkın giriş kapısını değiştirdik. Ulus tarafındaki kapı, çok özel Selçuklu tarzında ve modernize edilmiş bir giriş kapısı oldu" diye konuş­ tu. Başkan Gökçek, parkın Ulus, Metro, Gençlik Merkezi, 19 Mayıs Stadyumu karşısı, Gar ve Nikah Salonu kapısı olmak üzere 6 giriş ve çıkış kapısının bulunduğunu anlattı. Parkın en önemli sembollerinden olan Nikah Salonu'nun korunduğunu, tarzına uygun bir şekilde yeniden restore edilip, genel yapısı bozulmadan yenilendiğini ifade eden Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, " N ikah Salonu'nun bulunduğu küçük ada, köprüleriyle beraber çok güzel bir mekan haline getiriliyor. Ayrıca burası yeni görünü müyle Ankara'nın çok eski ve özel bir nikah salonu olarak kalacak," ded i . Başkan Gökçek, N ikah Salonu gibi eski Banda Binası ve Ulus gi rişindeki Karakol Binası ' n ı n da tescilli bina olduğunu, korunarak sadece d ü ­ zeltildiğini kaydetti. Gençlik Parkı'nın en büyük aktivite alanlarından olan 42 bin metrekarelik havuza ilişkin çalışmalarda, havuzun içinin boşaltılarak temizlendiği­ ni ve yal ıtım çalışmalarının da bitirildiği­ ni kaydeden Başkan Melih Gökçek, "Şu an havuz kenar düzenlemeleri yapıl ıyor. Türkiye'de kentsel parklar arasında bir ilki burada uygulayacağız. Parkım ız ve havuzumuz çok özel bir ışık dizaynıyla aydınlatı lacak. B u konunun en iyilerin­ den olan ispanya'dan, dünyaca ünlü ışık uzmanları getirttik . Park genelinde özel bir renklendirmeyle ışıklandırma yapılacak. Onların öncülüğünde özel bir aydı nlatma sistemi de havuzumuza yapı lıyor," diye konuştu. Ayrıca havuzun ineeldiği bölümde de bir meydan oluş­ turduklarını ve burasın ı n Cumhuriyet Meydanı olacağı n ı da anlatan Başkan Gökçek, "Çevresinde anfilerle gezi­ lebilecek olan bu kısma çok güzel bir de Cumhuriyet Anıtı dikmeyi planladık. Sanatçılarımız çal ışmalarını sürdürüyor," dedi.

Havuz Kenarına Özel Taşlar Başkan Melih Gökçek, Başkent' i n merkezinde eskiden olduğu g i b i yeni-

ARKlTERA M i MARLIK ALMANAGI

73

den bir prestij parkı oluşturulacağ ını, havuz kenarındaki çirkin yapılaşmaların da bu düşünceyle tamamen kald ı rıldığı­ nı ve buraların halkın gezmesi, oturması için yeniden restore edildiğini belirtti . Başkan Gökçek, " B u çalı şmaları göle­ tin klasik yapısına dakunul madan yapı­ yoruz. Vatandaşlarımız havuz kenarında yürürken gölgeliklerde de dinlenme şansı bulacaklar. Parktaki bütün yürü­ yüş yol larına ayrıca, Türkiye'nin dört bir tarafından getirttiğimiz doğal taşlarla dekoratif kaplama yapıyoruz. Şehir dışından gelen vatandaşları mız kendi memleketlerinin havası n ı da parkı mız­ da bulabilecek," diye konuştu. Dört mevsim kullanı labilecek bir mekan i nşa edildiğini anlatan Başkan Gökçek, arka plana alınan çay bahçeleri ve kafelerin de modern yapılar olacağ ı n ı kaydede­ rek, "Çirkin yapı ların hepsi temizlendi ve bu yapılar gölgelik alanlara al ındı. Havuzun ve su kenarlarındaki bölüm­ lerin estetik ve temiz hale getirilmesi sağlandı" dedi.

Parkta Gezinti Keyfi: Monoray Park'ta yapılan en büyük çalışma­ lardan biri nin de " Monoray" adı verilen ve özel direkler üzerinde trenli gezi imkanı tanıyan sistem olduğunu kay­ deden Başkan Melih Gökçek, " Eski tren nostaljisi bununla yaşatılacak ve Türkiye'de bir ilk olacak. 3 metrelik direkler üzerinde havadan gidecek tren , parkın gösterişli ve aktivitesi gelişmiş mekanların ı n üzerinden geçecek," ded i . Gençlik Parkı'nın değişen yüzü nün Ankara'ya yeni bir solu k aldı racağ ını beli rten Başkan Gökçek, parkın Opera B inası sınırında bulunan ağaçsız bölgede T Ü B i TAK ile birlikte yapılan çalışmayla Türkiye'nin en modern Bilim Merkezi'nin inşasının yapılacağ ı n ı söy­ ledi. Altınpark'taki Feza G ü rsey Bilim Merkezi' nden çok daha modern ve büyük bir merkezin inşa edileceğini ve bu binan ın da çalışmalarının h ızla i ler­ lediğini anlatan Başkan Melih Gökçek, " Merkezin çatı katında 2500 kişilik kapalı ve 2 .000 kişilik de terasta olmak üzere fast-food alanı bulu nacak ve burası büyük küçük herkesin ilgisini çekecek. Burada ayrıca engelliler için faaliyet merkezi, park yönetim binası ve altında da tüm Gençlik Parkı'na hitap edecek


74

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Şubat 2009

olan 800 araçlık otopark inşa edilecek" diye konuştu.

650 Kişilik Tiyatro binası ve 350 Kişilik Kültür Merkezi Gençlik Parkı ' nda bulunan Necip Fazıl Kısakürek ve Kemal Sunal Kültür Merkezleri'nin tamamen yıkıldığını ve yerlerine aynı adları taşıyan, günün en gelişmiş teknolojisi ile donatılacak 350 kişilik yeni bir kültür merkezi inşa edildiğini ifade eden Başkan Gökçek, burada her türlü kültürel faaliyetleri içinde barı ndırabilecek büyük bir gös­ teri salonu olacağı n ı söyledi. Yıkılıp, Selçuklu ve Osmanlı mi marisine yakın bir tarzda yeniden inşa edilen Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu 'nun da "Tiyatro için öngörülen en teknolojik ve mimari yeni­ liklerin kullan ı ldığı 650 seyircilik modern bir tiyatro salonu olduğunu" ifade eden Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, buradaki kabul salonlarında resepsiyon ların yapı labileceğini, ope­ radan, müzikal gösterilere kadar birçok oyunun gerçekleştirilebileceğini ve her türlü teknolojiye sahi p olan bu yeni tiyat­ ro binası nın tamamlandığını söyledi.

Kabul Salonu Milli Komite Kurulu'nun onayı ile ya­ pılacak olan yeni düzenlemeyle mevcut U laşım i şleri Dairesi Başkanlığı bina­ sının yıkılarak, yerine Kabul Salonu ya­ pıldığını, çalışmaların yüzde 60'ının ta­ mamlandığını anlatan Başkan Gökçek, binanın, Ulus yapıları ve Opera binası yapısı ile form bütünlüğü sağlayacak klasik tarzda bir yapı olduğunu söyledi. Gençlik Park ı ' n ı n Batı cephesinde Gar'ın karşısında yer alan girişin bu­ lunduğu meydanın altında 1 1 3 araç kapasiteli kapalı otoparkın da yapımının tamamlandığını ifade eden Başkan Melih Gökçek, üstte taksicilerin bulun­ duğu otoparkın da yeraltına alınarak, üst kısmın meydan haline getirildiğini beli rterek, "Bu otoparklar sayesinde artık parkın g i rişlerinde eskisi gibi araç­ lar olmayacak. Onun yerine çok güzel meydanlar bulunacak" dedi .

Lu napark Yenilenecek Gençlik Parkı ' ndaki Lunapark' ı n parkla özdeşleşmiş olması nedeniyle muhafaza edileceğini anlatan Başkan

Gökçek, Lunapark'ın yapılacak ufak tefek değişikliklerle daha modern hale getirilerek aynen korunacağı n ı kaydetti . Bu bölgenin günü müz teknolojisine uygun çocuk ve büyüklerin kullanabile­ ceği her türlü aktivitelerin bulunacağı modern bir Lunapark haline getirilece­ ğini kaydeden Başkan Gökçek, parkta yepyeni oyuncakların yer alacağ ı n ı söyledi. Başkan M e l i h Gökçek, yapımı hızla devam eden ve kısa bir süre son­ ra vatandaşların hizmetine sunulacak Gençlik Park ı ' n ı n , inşaat çal ışmalarının da neredeyse tamamlandığını söyledi. Başkan Gökçek, " insanlar, aileleri ve çocuklarıyla akşam iş dönüşü buluşarak Park'ta rahatça oturabilecekler ve eğ­ lenebilecekler. Park, yen i modern görü­ nümüyle, gece gündüz açı k kalarak eski hüviyetine kavuşacak" diye konuştu. Parktaki içmesuyu, yağmur suyu, pissu ve kanalizasyon gibi altyapı ların da baş­ tan sona yenilendiğini anlatan Başkan Gökçek, " Gençlik Parkı'nın tüm altya­ pısını da baştan sona yeniledik. Artık burada hizmet verecek esnaf da bu sayede rahat edecek. Ayrıca parkta vatandaşlar için yapılan çok modern tuvaletlerin de inşası tamamlandı" dedi.

Mimar Tokcan : "Park Yeniden Modern Görünü me Kavuşuyor" Avrupa ve Türkiye'de birçok pro­ jeye imza atan ve Gençlik Parkı'nın projesini gerçekleştiren mimar Öner Tokcan da, çalışmalarla ilgili yapılan eleştirilerin bilmeden yapıldığını kayde­ derek, " Eleştiriye açığız. Ancak projeyi bilmeden eleştiri yapıyorlar. Benim Gençlik Parkı 'na yapılanlara ilişkin

temel düşüncem, parkın fonksiyonunu ve estetiğini, son zamanlardaki bozul ­ malardan arındı rarak daha da gelişmiş bir şekilde iade etmek. içi ndeki tesis­ leri güncel leştirerek, yeniden hayat kazandırmak. Burada projeyi bilmeden eleştirmeleri beni son derece üzüyor. Parkın bozulmuş olan estetiğini ve gü­ zelliğini kazandırarak vatandaşiara iade edeceğiz" dedi. Öner Tokcan, çalışma­ ların tamamlanma aşamasına geldiğini, Milli Komite'nin izin verdiği mevcut binaların yıkılıp yerlerine çok daha mo­ dern yapı ların inşa edildiğini belirterek, " Parkım ızda irili ufaklı çay bahçelerinin, kafelerin, büfelerin d ışında özel olarak yurtd ışından getirttiğimiz membranlar yani gölgelikler bulu nacak. Parkımııda bundan böyle sadece yeşillik, cam ve membran olacak. Vatandaşları m ızın güneşten ve yağmurdan korunabiieceği bir Gençlik Parkı, yazın da kışın da hiz­ met verecek" diye konuştu.

Tarlabaşı'nda Çalı k Isyan ı Tarih: 1 3 Şubat, Vatan Beyoğlu Belediyesi önünde toplanan bir grup, "Tarlabaşı Yenileme Projesi" n i n yüklenici firması olan GAP inşaat şirke­ tini protesto etti. Tarlabaşı ' ndaki evler­ de oturan bir grup, üzerinde " Belediye­ holding ortaklığına son ", " Dönüşüm değil bölüşüm projesi" yazılı pankartlar­ la Beyoğlu Belediyesi önünde toplandı . Tarlabaşı Mülk Sahipleri v e Kiracıları Kalkındırma Sosyal Yardımlaşma Derneği sözcüsü Erdal Ayberk, grup adına yaptığı basın açıklamasında,


Şubat 2009

Beyoğlu Belediyesi' nce " 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşı nmaz Varlı kların Korunması ve Yaşatılarak Kullanıl ması Hakkında Kanun" kapsa­ m ında yürütülmekte olan " Tarlabaşı Yenileme Projesi"nin mevcut haline kar­ şı oldukları n ı söyledi . Ayberk, kendileri­ nin m uvafakat ve bilgisi, yasal izni alın­ maksızın ev ve i ş yerlerinin önce proje kapsam ına alındığını ve Çalık Holding'e i hale edildiğini ileri sürdü.

Hak Sahipleri Yok " Projenin 9 adası içinde yer alan Tarlabaşı Bulvan'na bakan 360, 361 , 385, 386 adalarında yapılması düşünü­ len otel , alışveriş merkezi, ofis ve büro katlarından neden hak sahiplerine yer verilmemektedir," diyen Ayberk, şunları kaydetti: " Mevcut 278 binamızın arsası 20 bin metrekaredir. Tüm bu alandaki binalarımızın toplamı yapılı inşaat alanı 64 bin metrekaredir. Avam projelerde ön görülen en düşüğü 9, en yükseği 1 5 katlı olan binaların bitmiş inşaat alanı toplam kaç metrekaredir sorusu nun cevabını neden gizlemektedirler."

11A rkeolojik Parkil için Harekete Geçildi Tarih: 1 6 Şubat, CNN Türk Maltepe Küçükyal ı 'da, 9 'uncu yüzyıla ait Orta Bizans dönemi manastırının da içinde bulunduğu arkeolajik alan, istanbul 201 O Projesi çerçevesinde Arkeolajik Park olarak istanbul'a kazan­ d ı rı lacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı, istanbul Arkeoloji M üzesi ve Koç Ü niversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi işbirliğiyle gerçek­ leştirilen ve M imarlar Odası Türkiye M i marl ı k Ödülü'ne layık görülen " Küçükyalı Arkeolajik Alanı Projesi " , Sepetçiler Kasrı'ndaki toplantıyla

tanıtıldı. istanbul'da, Orta Bizans dö­ neminin tek manastır kalıntısının da içinde bulunduğu Küçükyalı Arkeolajik Alanı Projesini gerçekleştiren uzmanlar adına konuşan Koç Üniversitesi Anadolu Uygarl ıkları Araştırma M erkezi Direktörü Arkeolog Alessandra Ricci, 1 995'te, Küçükyalı Çı nar Camisi Mahallesi'nde yer alan arkeolajik park alanında yüzey araştırmalarına başlad ı ğ ı n ı , 2007 'den itibaren burada istanbul Arkeoloji M üzeleri ile ortak bir kazı projesine giriştiklerini anlattı. Orta Bizans dönemine ait sarnıç ile manastırı içinde barındıran arkeolajik alanın 1 50 yıl önce Alman araştırmacılar tarafından tespit edildiğini belirten Ricci, bölgede 1 980'1i yıllarda başlayan şeh i rleşme süreciyle çeşitli yapıların oluştuğunu kaydetti. Alan üzerinde 1 98 8 'de Ç ınar Camisi'nin yapı ldığını söyleyen Ricci, çalışmalarında buradan bir kilise kalın­ tısı çıkardıklarını, bu kilisenin 860-877 yılları arası nda yapıldığının belirlendiği­ ni dile getirdi. Bu yapının mimari açıdan son derece önemli olduğuna d ikkati çeken Ricci, 2002 yılında bulduklarında içinde 8 gencin yaşadığı sarnıcı, mahal­ le sakinleriyle i letişim kurarak rehabilite çalı şmaları na başlad ı kların ı vurguladı . Maltepe Belediyesi'nce 2001 'de yeşil alan olarak ilan edilen alandaki sarn ıcı belediye yardı mıyla temizledik­ lerini anlatan Ricci, Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle de demir kapılar yaparak yapıyı koruma altına aldıklarını, çevresine kaldırım inşa ettirdiklerini kay­ detti. Çalışmaların sürdüğü kazı alan ını mahalle sakinlerine açarak, kültürel fa­ aliyetlerde bulunduklarını aktaran Ricci, kazılarda çı kan bulguları da sergilerle çevre halkıyla paylaştıklarına işaret etti. Ricci, tarihi ve m imari açıdan büyük öneme sahip bu alan için yaptı klarıça­ lışmaları yeterli görmeyerek, söz konusu alanı Arkeolajik Park olarak tasarla­ d ıkların ı vurguladı . Arkeolajik alan ı n çevresinin yeşil alanlarla "yu muşak bir koruma bandı" şeklinde korunacağ ı n ı söyleyen Ricci, Arkeoloji Parkı projesi çerçevesinde sarnıç içinde bir kültürel etkinlik alanı ile çevrede bir kültü r mer­ kezi, satış ve sergi alanları , atölye ve çeşme gibi yapıların planlandığını dile getirdi.Şu ana kadar manastırı ortaya çı­ kararak, manastır kulesini kazmaya baş-

ARKilE RA M i MARLIK ALMANAGI

75

ladıkların ı ifade eden Ricci, "Gelecek yaz umarım kuleyi ortaya çıkarabiliriz," ded i . Ricci, 1 98 8 'de üzerine Ç ınar Camisi'nin yapıldığı alan ı n Arkeolajik Parka dönüştürülmesi için , Türkiye'de benzer bir arkeolajik park bulunmama­ sı ndan kaynaklanan prosedür beli rsizliği nedeniyle bazı aksamalar yaşandığını vurguladı. Ricci, Hazine ile Maliye Bakan l ı ğ ı ' na ait arkeolajik sit alan ının çevresindeki 2 arazinin de Türkiye i ş Bankası'na a i t olduğunu belirterek, ta­ rafların bundan sonra Arkeolajik Parkın hayata geçirilmesi için istanbul 201 0 Ajansına birlikte başvurmaları gerektiği­ ni söyledi. istanbul 201 0 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Kentsel Uygulamalar D irektörü Korhan Gümüş de Küçükyalı Arkeolajik Alanı Projesi ile bölgedeki arkeolaji k alanı n koruma altına alına­ cağ ı n ı belirterek, tarihe ışık tutacak bu projenin sonunda rehberli turlar ve gün­ cel sanat etkin liklerinin yapılmasının da mümkün olacağ ı n ı kaydetti.

Küçükyalı Arkeolajik Alanı Küçükyalı 'daki arkeolajik alanı n , i mparator Theofilos tarafından inşa et­ tirilen Bizans Sarayı olabileceğine dair bilgilerin i leri sürüldüğü belirtildi. Yakın dönemde, 200 1 -2004 yılların­ da yapılan çalışmalarda ise kalıntıların Patrik ignatios {860-877) tarafından yaptı rılan Satyros Manastırı'na ait ol­ duğuna işaret edildi. Üzerinde kubbeli kilise bulunduğu belirlenen ve bir tepe oluşturan büyük sarnıç ve su kanalı, dö­ neminin ender rastlanan örneklerinden sayıl ıyor. Yapıldığı tarihlerde denizden ve adalardan görülen büyük bina olarak dikkat çekici bir görünüme sahi p oldu­ ğ u düşünülüyor. Arkeolajik Park 3 bin 600 metre karelik bir alanı kapsıyor.

Mimarlık Arşivine Sahip Çıkmad ı Tarih: 1 7 Şubat, Radikal YAZAN: ERKAN AKTUG Türkiye'de mimarlıkla ilgili en kapsam lı referans kaynağı olan internetteki Arkiv sitesi, m i marl ı k ve yapı sektöründen yeterli destek görmediği için yayınına ara verdi. Aslında çok bilinen bir gerçek var. Arşivleme alışkanlığımız yok, ya da yok denecek kadar zayıf. Bu konudaki


76

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Şubat 2009

umut verici çabalar da gal i ba iliklerimize işlemiş bu alışkanlığın etkisiyle beyhu­ de olarak kalıyor, ne yazık ki. Arkitera M imarlık Merkezi tarafı ndan hayata ge­ çirilen ve beş yılda, Türkiye'nin mimarlık özelindeki en kapsamlı referans kay­ nağı haline gelen internetteki Arkiv, ne devletten ne de m imarlık dünyasından yeterli desteği bulamadığı için, biraz da krizin etkisiyle yayınına belirsiz bir süre ara vermek zorunda kal d ı . Oysa Arkitera, Arkiv projesinde şimd iye kadar meslek odas ı n ı n ya da devletin yapa­ mad ı ğ ı n ı yapmış, Türkiye'nin mimari üretimine dair belgeleri , bilgi leri internet ortamı nda da olsa derli toplu olarak bir araya getirmiş, herkesin kullan ımına açmı şt ı . Arkitera M i marl ık Merkez i ' n i n kurucularından mi mar Ö m e r Kanıpak, Arkiv'in Arkitera' n ı n en temel projerin­ den biri olduğunu söylüyor. Arkiv' i 2003 yılından beri Arkitera' n ı n kaynaklarımıı­ dan maddi olarak desteklediklerini be­ lirten Kanıpak, "Geçen süre içerisinde Arkiv'in asl ında ne mimarlık camiası ne de yapı sektörü tarafından hak ettiği i lgiyi görmediğini h issetik. Yapı sektö­ ründe spansorluk çalışması yapan pek çok firma, Türkiye' n i n tek m imarlık arşi ­ vine kayıtsız kaldı. B u n u n yan ı sıra çoğu zaman Arkiv'in içeriğini zengin leştirme konusunda m imarlı k camiasını harekete geçi rmeye çalışan, m imarları n büyük kesiminden bilgi edinmek için tarafları zorlayan Arkitera oldu. Türkiye'nin mi­ marlık hafızasını oluşturmaya çalışan bir kurum olarak daha fazla manevi ve maddi destek görmeyi umuyorduk" d iye konuşuyor. Özellikle mimarlık ve kültür kam uoyunun dikkatini çekmek için bir süreliğine Arkiv'i kapattıklarını vurgu­ layan Kanıpak, sözlerine şöyle devam ediyor: " Kültür Bakan l ı ğ ı ' n ı n mimarl ı k kültürünü sah iplen med iği Türkiye'de, Arkiv' i n uzun süreli açı k kalması ve içe­ riğinin büyümesi ancak Arkiv' i kullanan kişilerin maddi ve manevi katkıları ile mümkü n . Bu nedenle spansor desteklerinin yan ı sıra abonelik usulü ile tekrar yayına açmayı düşünmekteyiz şu aralar. Bir diğer beklenti miz ise istanbul 201 O Avrupa Kültür Başkent i ' n i n konuya ilgi duyması." 3 Ekim 2003 'te Arkitera M imarl ı k Veritabanı (AMV) adıyla Kale Grubu'nun desteğiyle açılan Arkiv,

bugün içinde barındırd ı ğ ı 8 bini aşkı n proje ile dünyadaki en büyük sistematik bilgi sunan web sitelerinden biri. H em Türkçe hem de ingilizce olarak iki dilde yayımlanan Arkiv, yurtd ışında da Türkiye mi marl ığı hakkında başvurula­ cak en önemli kaynak olarak görülüyor. Kasım 2008 veri lerine göre yaklaşık 4 b i n kişi, her gün Arkiv'e bir mimar veya bir proje için bilgi ararken başvuruyor. Arkiv'de yaklaşık 3 bin 600 detaylı pro­ je, 230 civarında mimar ve yaklaşık 500 mimarl ı k ofisiyle ilgili ayrıntılı bilgiler bulmak mümkün. i nternet: www.arkite­ ra.com

Sir Norman Fosterıda n Londratya Ozei 11Çift Katiı l i

Tarih: 1 9 Şubat, Sabah ingiliz mimar Sir Narman Foster, Londra'nın simgesel kırmızı Routemaster çift katlı otobüsleri nin ge­ leceğ i n i belirleyecek tasarım yarışma­ sı nda ürettiğ i proje ile birinciliği paylaştı. Foster, Aston Martin Fi rması ile birlikte çalıştığı tasarı m ıyla, Londra U laştırma Kuru m u ' n u n düzenlediği etkinliğin vaat ettiği 25 bin pound tutarındaki ödülü, yine bir ingiliz tasarım firması olan Capoco Design LTD ile birlikte kazand ı . Kazanan araç tasarımları , 201 2 yılında Londra Büyükşehir Belediyesi yöneti­ m ince kullanılmak üzere özel değerlen­ di rmeye alınacak.

AVM Yatırımcıları AYD Qluşu mu Altında Orgütlendi

Tarih: 1 7 Şubat, Hürriyet Türkiye'nin en büyük al ışveriş merkezi yatırımcıları sektöre sorumlu liderlik yapma hedefiyle örgütlenerek Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği (AYD) adı altında yeni bir oluşuma gittiler. AYD ' n i n başkanlığını üstlenen Krea Gayrimenkul C EO'su H akan Kodal, derneğ i n Türkiye' nin ö n d e gelen 25 yatırımcı ku­ ruluşunu ve bu kuruluşların sahibi bu­ lunduğu 55 Alışveriş Merkez i ' n i n (AVM) katılımıyla gerçekleştiği n i , sektörün yüzde 50'sini temsil etti klerini ve toplam 2 m ilyon metrekare alana sahip olduğu­ nu söyledi .

Sektörün imajını Korumak Durumundayız AYD'nin kuruluşunu, sektörde yaşa­ nan soru nları ve hedefleri açıklamak üzere dernek yönetim kurulu üyeleri ile birl ikte basınla bir sohbet toplantısı düzen leyen H akan Kodal , derneğ i n kuruluş sürecinde yatırımcı kuruluşlarla birlikte arama konferansları yaptıklarını belirterek, şu bilgileri verdi: " Son dö­ nemde AVM 'Ierde kiraların yüksekliği ve kepenk kapatma gibi konular yay­ g ı n l ı kla gündeme getiriliyordu. Burada kamuoyuna yan l ı ş bir bilgi aktarımı söz konusu. Kepenk kapatma eylemleri, kira indirme talepleri gibi nedenlerle, son 6 yılda yaratılan imajı n zedelenme­ sine seyirci kalamazd ık. Kendi içimizde örgütlenme ihtiyacı bu nedenle doğdu. Örgütlü bir şekilde bu pazarın içinde olma gereğini hissettik. Bir anlamda soru mlu liderlik yapmayı hedefliyoruz." AYD olarak hem sektöre danışmanlık yapmayı hem de AVM bazı nda müşteri , yönetim ve mağazalar için eğitim süreç­ lerini başiatmayı planladı kları n ı söyleyen Kodal, " Bi r diğer adı m ı m ız da , sektöre ışık tutacak AVM Endeksi ' n i oluştur­ mak olacak. Akademetre ile işbirliği içinde hayata geçecek AVM endeksi AVM ' Ierin ciro, ziyaretçi sayı ları ve personel sayıları ndaki değ işimi ayl ık ve bölgesel olarak ortaya çıkartacak. AVM Databank projesi ise sektördeki AVM sayı ve tipleri ile ilgili kavram karmaşası­ nı ortadan kald ı racak , " ded i .

Anadolu'ya Yöneliş Var Hakan Kodal, perakende mağazalar­ da Anadol u'ya yönelişin başladığını kay­ dederek, " Bize göre şu anda AVM ' Ierin en önemli sorun u kira değildir. En büyük sorun AVM ' Iere daha çok müş­ teri çekebilmek ve ciroları arttırmaktır. Anadolu 'da bugün birçok perakendeci yaratıcı ve yenilikçi yöntemlerle çok başarılı performans gösteriyor. Sorun sadece AVM ' Ierde değil cadde mağa­ zalarında da yaşanıyor" diye kon uştu . Kodal, AVM ' Ierde satış yapamayan perakendeciler olduğu gibi, çok iyi performans gösteren markalar da ol­ duğunu kaydederek, " B izce şu anda 1 00 mağazadan belki yüzde 1 0 -1 5 ' i nde sorun yaşanıyor. Bu sayı yüzde 20'1eri geçerse belki daha önem l i bir sorundan


Şubat 2009

bahsedebi l i riz. Şu anda da böyle bir durum yok" dedi.

Hepimiz Aynı Gemideyiz Hakan Kodal, tüketici davranışlarında önemli bir değişim yaşandığına, indirim­ l i ve ucuz ürünlere yönelişin yaygınlaş­ tığına ve alım kararını ötelemek gibi bir eğilimin ortaya çıktığ ı na işaret ederek görüşlerini şöyle sürdürdü: "AVM 'Ierde yer alan perakende mağazalar da artık belirli dönüşümler yaşıyorlar. Ürün bazında uzmanlaşma, marka faktörü ön plana çıkıyor. Perakende mağazaların artan rekabet koşulları nedeniyle daha dar kar marjları ile çal ışma zoru nlu­ lukları gü ndeme geliyor. Biz de AVM yatırımcıları olarak perakende mağa­ zalara elim izden gelen yard ımı ve des­ teği yapmaya çalışıyoruz. Hepimiz aynı gemideyiz." Her markan ın her yerde yer almak gibi bir yaklaşımdan kaçınacakla­ rını ifade eden Kodal " Marka karmasını iyi yapan AVM 'Ier daha başarılı olacak" ded i .

Büyüme Değil Sindirim Dönemi AVM ' leri n sayısında çok h ızlı artış yaşandığı yönündeki görüşleri destekle­ yen Hakan Kodal bu konuda şu değer­ lendirmeyi yapt ı : " Sizce de bu alanda özellikle bölgesel bazda AVM sayısında çok büyük bir patlama oldu. Belki 6 yılda u laşmamız gereken AVM sayısına üç yılda ulaştık. Bu da sağ lıksız bir bü­ yüme yarattı. Bir anlamda b ira köpüğü gibi büyük bir şişme oldu. Bir de kriz ortamına yakalanı nca sorun daha da büyüdü. Perakendeci ise, o kontratlara bile bile imza attı. Danışman larda da suç var. Yani tek sorumlu biz değiliz, he­ pimiz bu durumdan soru ml uyuz. Şimdi bu köpüğün indiri lmesi gerekiyor. Bir anlamda içinde bulunduğu muz süreç AVM ' Ier için sindirim dönemi olacak. iyi yönetilmeyen, Özkaynak yapısı güçlü olmayan ve uygun marka karmasını sağlayamayan bazı AVM ' Ierin maalesef kapanmaları gündeme gelecek."

Bankaların Kredi Musluğunu Kapatması En Büyük Sorun Hakan Kodal, ban kaların kriz ortamı nedeniyle kredi muslukları nı kapatması sonucu ortaya çı kan nakit sıkıntısı ve fi­ nansman güçlüklerinin en önemli sorun

olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: "Şu anda öz kaynak ihtiyacı da önemli oranda arttı. Şimdiye kadar AV M ' Ierde yer alan perakende mağazaları tedarik­ çileri n sağlad ığı 90 günlük geri ödeme modeli sayesinde satış yapabi liyordu . Bankalar tedarikçi kuruluşlara d a kred i musluklarını kapatınca ciddi bir finans­ man darboğazı başladı "

30 Milyar Dolar Yatırdık, Sıradakilerle Birlikte 50 Milyar Dolar'a Çıkacak Hakan Kodal, AVM yatırımlarının çok önemli ve büyük yatırım lar haline geldiğini beli rterek şu değerlendirmeyi yaptı: " Bugün AVM ' Iere yapılan yatırım toplamı 1 0 mi lyar Dolar'ı yabancı yatırım olmak üzere 30 m ilyar Dolar'ı buldu. Yeni yapılacak yatırımlarla bu rakam 50 milyara ulaşacak. Yani bi işin şakası yok. Kriz öncesinde geri dönüş süresi 1 0-1 2 yıl iken, şimdi bu tür yatırımların geri dönüş süresi 1 5 -20 yıl gibi çok daha uzun bir zamana yayılıyor. Şimdi yaşadığımız sorunların başında da bu sürenin uzaması geliyor," ded i . Bu konuda görüşlerini açıklayan MultiTurk Mali CEO'su Levent Eyüpoğlu da " B u yatırımları yaparken amaç, 4-5 yıl gibi bir zamanda bu projeleri ikinci piyasa­ da Gayrimenkul Yatırım Ortaklı klarına devretmekti . Dolayısıyla şimdiki he­ defimiz AVM ' Ierde ikinci piyasanın oluşumunu sağlamak. Bunun için de d ışarıya,yabancı yatırı mcı lara güven vermemiz gerekiyor," diye kon uştu.

Eleştiri len "Istanbul Anayasası "nı Siz de Inceleyi n

Tarih: 18 Şubat , NTVMSNBC YAZAN: FAıiH AÇA istanbu l ' u n "anayasa"sı olarak nitelendi­ rilen 1 / 1 00 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı, Büyükşehir Belediye Meclis'i nde kabul edildi ama meslek odaları planı eleştiri bombard ıman ına tuttu. Belediye ise " Plan çok daha korumac ı " diye cevap verdi. istanbu l 'da yapılacak tüm yatırım kararları ve plan lamalar için temel referans olacak 1 /1 00 bin ölçekli i stanbul Çevre Düzeni Planı yapılan eleştirilere karş ı l ı k kabul edi ld i . Meslek odaları plan ın hazırlanması sırasında

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

77

göstermelik toplantılar yapıldığını ve öneri ve eleştirilerinin di kkate alınmadı­ ğını beli rtiyor. Eleştiriler su havzaları ve orman alan ların ı n tahrip edilme tehlikesi ve hükümetin aldığı kararların plana yön vermesi yönünde yoğ un laşıyor. Eleştirilen bir başka konu da planın ye­ rel seçimlerden önce apar topar kabul edilmesi.

Plan Neler Getiriyor Planda Beşiktaş ve Beyoğlu ilçe­ lerinin bulunduğu alan kentin merkezi iş alanı ( M i A) olarak düzenlenmiş. Kadı köy, Üsküdar, Maltepe, Fatih ve Bakı rköy kent içindeki birinci derece merkezler olarak belirlen miş. Kentin doğu ve batı uçlarındaki ilçelerde de çekim merkezleri öngörülüyor.

Planın Detayları istanbul Çevre Düzeni Plan ı , daha önce merkezi hükümetin duyurduğu bazı projeleri de içeriyor. Buna göre, M erkez Bankası 'nın istanbul'a taşınması tartışmalarında öne çı kan Ataşehir F inans Merkezi projesi planda yer alıyor. Planın hazırlıkları sürerken duyurulan Kartal kentsel dönüşüm projesi, Haydarpaşa Dönüşüm Projesi ve Zeytinburnu' ndaki yeni liman projesi (Zeyport) da yer alıyor. 2006 yılında hazırlanıp 2008'de iptal edilen önceki planda yer al mayan üçüncü havaalanı da projeye dahil edilmiş. Yeni havaalanı için beli rlenen yer Silivri . . . Daha önce i stanbul Ün iversitesi 'nin taşınması düşünülen Küçük Çekmece'de iki yeni alan daha üniversite alanı olarak ayrılmış. Planda üçüncü köprünün yapıl­ masına dair bir karar bulunmuyor. Uydu görüntülerinde istanbul ' u n kuzeyinde yer alan ormanlar ve su havzaları ile buralardaki yapılaşma açı kça görülüyor.

Önceki Plan iptal Edilmişti Onaylanan plan uzun ve tartışmalı bir sürecin sonucu ... Daha önce istanbul Çevre Düzeni Planı için Belediye bünyesindeki S i M TAŞ içinde istanbul Metropolitan Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi ( i M P) kuruldu ve çok sayıda şehir plancısı, planın tamamlan­ ması için istihdam edildi. Süreç içinde meslek odaları ile toplantılar yapıldı ve plan 2006 yılında tamam landı. Ancak


78

A R K i T E R A M i MA R L I K ALMANAGI

Şubat 2009

odalar ve sivil topl um kurul uşları eleşti­ rilerinin göz ard ı edildiği ve plana yan­ sıtılmad ı ğ ı , planın plancılık ilkelerine be kamu yararına karşı olduğu ve plan ı n hazı rlanması v e onaylan ması nda usul­ süzlük olduğu gerekçeleriyle mahke­ meye başvurdular. 2 . idare Mahkemesi Mayıs 2008'de hazırlanan planı usul yönünden i ptal etti. Ancak karar usul yönü nden alındığı için içeriğe yönelik bir karar veri lmedi. Mahkeme kararından sonra protokol ve usul yönünden pürüzler gideril irken, eski plana oranla bazı değişikliklerle yeni bir plan daha hazırland ı . Bu revize plan da 1 3 Şubat günü onaylandı. Revize plan ı n hazırlanması sırasında meslek odaları ve sivi l toplum kuruluş­ larıyla toplantılar yapıldı. Ancak odalar daha önce olduğu gibi bu toplantıların da göstermelik yap ı l d ı ğ ı n ı , görüşleri nin alınmad ı ğ ı n ı ve içerik yönünden yaptık­ ları eleştirilerin devam ettiğini söylüyor. Belediye ise gerek usul gerekse de içe­ rik yönünden gerekli düzeltmelerin ya­ p ı ld ı ğ ı n ı , çevreye duyarlı ve istanbul ' u n gelişmesine hizmet edecek bir planın oluşturu lduğunu savun uyor.

Erhan Demirdizen (Şehir Plancıları Odası istanbul Şube Başkanı) istanbul'un Anayasası Çevre Düzen Planı istanbul ' un konut alanlarıyla, sanayi alanlarıyla, altyapı­ sıyla, yollarıyla, ulaşımıyla, ormanlarıyla, su kaynaklarıyla, su rezervleriyle, bütün bu kararların hep beraber bulunduğu genel bir plandır. istan bul'a i lişkin ne konuşuyorsak, ne tartışıyorsak, ne hayal ediyorsak, hangi projemiz ve beklenti miz varsa, hangi yatırımı yap­ mak istiyorsak, şeh irde yaşayanlar hangi sorunları yaşıyorsa, kim ne hayal kuruyarsa bun lara karşılık gelen plan istanbul Çevre Plan ı 'dır. Herkesin temel rehberi ve referansı olan temel bir belgeden bahsediyoruz. Biz buna " i stanbul ' u n anayasası" diyoruz. O kadar önemli bir konu .

Süreci Destekledik Ama . . . Şehir Plancıları Odası açısı ndan bakarsak, yeni planın yapılacağı duyu­ rulduğunda oda olarak ilk önce istanbul ile ilgili kapsamlı bir proje hazırlandığını

düşündük. Pek çok meslektaşımızın ve oda üyemiz bu çalışmada yer alacaktı. Bu nedenlerle ilk başta çok olumlu baktık ve süreçten çok u mutluydu k. Ama daha sonra yaşanan gelişmeler gösterdi ki burası, yöneticiler açısı ndan tamamen denetimsiz, her türlü tartışma­ dan, her türlü görüşmeden uzak, h içbir sorgulama, tartışma ve görüşme yapı­ sını içerisinde barı ndı rmayan özerk bir yere dönüştü.

işimizi Görelim Mantığı Var Başkan ı n verdiği özel bir yetki çerçe­ vesinde çalışan gruplar var ama öbür taraftan da hem hükümetin hem de istanbul Büyükşehir Belediyes i ' n i n yap­ tığı imar operasyonları var. Başbakan plan lama süreci devam ederken üçün­ cü köprüyle ilgili açıklamaları yapt ı , oysa o zaman Çevre Düzeni Planı son halini almamıştı. Ayrıca plan sonuçlandığında üçüncü köprünün olmayacağı anlaşıldı. Demek ki bu plan bir kenarda yapılsın, işimizi görelim anlayışı yerleşmeye başlad ı . B u n u n yanı sıra, daha önce iptal edilen plan hazırlanı rken hatırlanacak­ tır, Galataport, Haydarpaşa Limanı ve Dubai Kuleleri gibi tartışmalı pek çok önemli noktasal projeler gü ndeme geld i . Ancak i stanbu l 'da hayat devam ediyor. Yatırımlar ya da büyük ulaşım kararları rastgele alın ıyor. Dolayısıyla plan ı n içeriğiyle i l g i l i ciddi sıkıntı ları mız oldu. Planı fazla esnek bulduk.

Su Havzaları ve Ormanlar Tehdit Altında Bunun yanı sıra en önemli eleştiri­ lerimiz istanbul ' u n su havzaları ile 2-B ve orman alanları ile ilgiliydi. 2-B ve su havzası alanlarındaki yapı laşmaya dair kesin bir karar alınmad ı . Böylesine üst düzey planda buna dair bir karar getirilmesi, hiç olmazsa burada nasıl bir sürecin yaşanacağı n ı , nas ı l bir metod un benimseneceğ ini yer alması gereki­ yord u . istanbul ' u n yaşadığı su soru nu ortada. istanbul'un su havzaları nın mu­ hakkak korunması gerekiyor. istanbul 'da bell i bir yağ ış potansiyeli her zaman var ama istanbul bu suları toplayıp içme suyu olarak kullanamıyor. istan b u l ' u n ihtiyacı olan suyun dört misli yağış var. Kente 3 milyar metreküpün

üzerinde yağmur yağıyer ama su topla­ ma havzalarına yanlış yapılaşmalara göz yumarsanız bu su gelm iyor, buharlaşı­ yor, yanlış yerlerde birikiyor ya da yanlış yerlere yöneliyor. Elbette planda doğrudan doğruya su toplama havzalarında yapılaşma veril­ miyar. Ama su toplama havzaları nın çok yakı nına kadar yapı laşma öngörü lmüş. istanbul 'da her şeyi çok yakından kont­ rol edemiyoruz. Bugün su havzasının birebir içinde ol mayan bir yeri yapı laş­ maya açtığınızda etrafındaki sonradan gelişecek olan mevzi planlar ile plansız yapı laşmaların önünü açmış ol uyorsu­ nuz. Su havzaları ve ormanlarla ilgili kararlar daha büyük ölçekli planlara havale edilmiş.

Hadımköy'e Dikkat Öncelikle yeni planda kısmi bazı iyileştirmeler olduğunu söyleyebilirim. TEM otoyolunu bir sınır olarak kabu l edersek yeni p l a n , kentin TEM otoyolu­ nun kuzeyine doğru olan alandaki tarım ve orman alanlarında bazı kısıtlama getirmeye çalı şıyor. Bu eski plana göre bir iyileşmed ir. Ama aynı iyileşmeyi, istanbul için çok önemli olan Hadımköy bölgesinde göre­ miyoruz. Hadımköy hem orman alanları­ na yaklaşması açısından hem de her iki taraftaki su toplama havzaları açısından çok kritik bir alan. Hadımköy'ün her iki tarafındaki ko­ runması gereken su toplama havzaları, yapı laşmaya açıl maması gereken su toplama havzaları büyük bir tehdit al­ tında.

Yeni Havaalanı Bakanlığın Kararı Bunun yanı sıra bir de üçüncü havaalanı konusu var. Eski planda üçüncü havaalanı yoktu. Bu tamamen D L H ' n ı n (Demiryollar, Limanlar ve Hava Meydanları i n şaatı Genel Müdürlüğü) kendi iç çalışmasının getird iği bir konu, istanbul Çevre Düzeni Planı çalışmaları­ n ı n , i stanbul kenti çerçevesinde yapı lan çalışmaların bir sonucu değil. Şu anda Atatürk Havaliman ı ' nda kapasite yeter­ sizl iğinin olduğu herkesçe biliniyor. Ama 'bunun çözümü üçüncü havaalanıdır' deyip bunu da Silivri 'de tarım alanları­ nın ortası ndaki bölgede önermek midir, yoksa Atatürk havaalanının kapasitesini


Şubat 2009

konuşmak ve Sabiha Gökçen'in kapa­ sitesinin yeniden gözden geçiril mesi midir? i stanbul'u düşünen, istanbul'u planlamaya çal ışan, istanbul hakkında düşünen bu kadar kurum ve kuruluş varken bütün bunların DLH tarafından, tepeden inme getiril mesi vahimdir. Bunu toplantı larda şiddetle eleştirmiştik ama yen i planda yer almış.

Yürütücüsü) Son Halini Görmedik

Konut Alanları TOKi'ye Göre Belirlenmiş

ArkeolojikAiana Üniversite!

Yen i planla ilgili bir diğer eleştirimiz konut alanları ile ilgili. Planda 1 1 bin hektar civarında yen i alanı gelişmeye açıl ıyor. Biz burada şunu gözlemledik; bu 1 1 bin hektarl ık yeni konut alanları­ n ı n , yeni gelişime alanlarının dağ ı l ı m ia­ rına baktığ ı mızda büyük ölçüde TOKi ve Ki PTAŞ ' ı n geçtiğimiz yıllarda yapmış olduğu projelerin belirleyici olduğunu görüyoruz. TO K i ve Ki PTAŞ nerelere g itmişse, nerelerde konut projeleri geliştirmeye başlamışsa Çevre Düzeni Planı da onları bir veri olarak kabul etmiş. Bu projelerin bazı ları yanlış, ba­ zı ları da mahkemelik. Bunlar devam da edebilir, i ptal de edilebi l i r. istan bul 'da bunun çok örneği var, hukuki olarak geçersiz olduğu için yarıda kalm ı ş çok yer var. Çevre Düzeni Planı ölçeğ inde bir plan ı n bunları etüt etmeden, yer se­ çimi doğru mu?

itirazları Kim Görüşecek? Son olarak zamanlamaya dikkat çekmek istiyorum. Biz Çevre Düzeni Plan ı ' n ı n bu kentin anayasası olduğu­ nu söyl üyoruz. Yapanlar da bu n iyetle yaptıklarını söylüyorlar. istanbul gibi bir şehrin Çevre Düzeni Plan ı ' n ı n gidera­ yak, seçime say ı l ı gün kala, son meclis toplantısında karara bağ lanması, bu planda her şey doğru bile olsa doğru değildir. Bu rada son meclis toplantısı n ­ da onayland ı . Plan askıya çı kacak, b i z buna itiraz edersek, b u n u k i m görüşe­ cek? Seçi mden sonraki belediye mec­ lisi görüşecek. Eğer itirazları seçi mden sonraki meclis görüşecekse, planı da seçimden sonraki meclis onaylas ı n . H a n g i itirazları neye göre kabul edecek, neye göre reddedecek?

Yıldız Uysal (Mimarlar Odası, Kentleşme Planlama Komitesi

Onaylanan son plan henüz elimize ulaşmadı ancak bir ay önceki halini inceledik. Şu anda geçen haliyle bir iki ufak değişiklik yapılmış olabi lir, bu değişikliklerin ne olduğunu tam olarak bilemiyoruz ama bu planın bütünü hak­ kı ndaki fikrimizi değiştirmez elbette.

Dava açtığımız 2006 yıl ındaki plan­ daki başl ıkların altında çok değişen bir şey olmadı. ilk planda doğu ve batı sınırlarında birer ün iversite alanı yer alıyordu . B u n lar kaldırılmış ama içme suyu havzalarının dibine yerleş­ tirilmiş. Ümraniye'de bir 2-B alan ına tam da Örnerli havzasının di binde, yeni bir iş merkezi kon ulmuş. Birinci derece sit alanı olan Küçü kçekmece Havzası' ndaki alana ilk planda istanbul Ün iversites i ' n i n taşı nması kararı vard ı . Burası h e m ekoloj i k olarak ç o k önemli bir yer hem de bölgede çok önemli ar­ keoloj i k alanlar var. Buradaki bulu ntular, Yen i kapı'dakiler gibi istanbul ' u n neo­ lilik dönemi ve sonrasına ışık tutacak nitel i kte. Yen i planda, eski plandakine ilave olarak yen i bir ün iversite alanı daha bu alana yerleştirilmiş. Plan ra­ poruna baktığın ızda burada "alt ölçekli, parsel bazına kadar varan planlarla i stanbul 'un şekillenmesi yanl ıştır, onun için bütüncül, üstten bir plan yapıyoruz" d iyor. Ama Kartal 'daki yenileme projesi, Küçükçekmece'deki yarışma projeleri, Zeytin burnu 'ndaki liman, Haydarpaşa projesi, Salı Projesi ' n i işlemiş, Başbakan'ın di llendirdiği Ataşehir'deki finans merkezi projesi gibi alt ölçekli projeler bu planda yer almış.

Tarım Alanına Havaalanı Daha iki sene önce yapılmış planda da hazırlanan raporda havaalanı yoktu ve böyle bir ihtiyaç da belirtilmiyordu . Raporda sadece ikinci havaalan ı n ı n daha gen işletil mesi v e i k i havaalanı n ı n koordineli kullanıl ması vurg usu yapılı­ yordu . Yen i planda ise üçüncü havaa­ lanı yer alıyor. Bakan daha önce bunu açıklamıştı, yani kararı kendi kendine vermiş. üstelik havaalan ı tarımsal karak­ teri korunacak büyük alanın ortasına ko­ nulmuş. Sonuç olarak merkezi hükümet

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

79

ne dediyse istisnasız plana yansımış.

Zamanlaması Seçmeni Hiçe Saymaktır Plan ı n içeriği kadar, onay için seçilen zamanlama da çok tartışmal ı . Yen i bir meclis ve yen i insanlar gelecek. Bunun yeni yönetime ve yeni meclise bırakılması gereki rdi. Sanki yangından mal kaçırır gibi ale­ lacele geçirilmesi ni iyi niyetle açı klamak mü mkün değil.

Eylem Tuncaelli (Çevre Mühendisleri Odası istanbul Şubesi Başkanı) En Hassas Konu Havzalar Planlamayı yönlendiren stratej iler, kentin daha fazla sanayi leşmesine dolayısıyla giderek daha fazla göç almasına yönelik olarak hazırlanmış. iş merkezlerin i n ve sanayinin kentten uzaklaştı rarak Türkiye'nin diğer bölge­ lerine kayd ı rmayı hedef almak yerine buralar istan bul içinde kıyılara ve doğal su ortamiarına yakın olarak plan lan m ış. Bunu sağlamak için de havzaların göz­ den çıkarıldığı görül üyor. Planlamada beli rlenen stratej iler doğrultusunda Küçükçekmece Gölü Havzas ı , havza n itel iğinden çıkarıl m ış. Gölü ve dereleri­ n i koruyan mutlak, kısa ve uzun mesafe koruma bandı kaldırılmış ve yaklaşık 400 endemik (bu bölgeye özgü) türe sah i p havza sanayileşmeye ve yerleşi­ me açı lmış. Diğer havzalarda (Eimal ı , Ömerl i , Terkos havzalarında) ise mutlak koruma alanı plana işlenmiş ancak havza sınırı içinde bulanan ormanl ı k alanlarda 2- B alan ları beli rlenerek plana geçiri lmiş. Havza sınırları içinde ve/veya ormanlık alan larda 2-B alan tanı m ı bu bölgelerin yapı laşmaya açıl ması için plan üzerinde izinierin söz konusu olacağı n ı ve hav­ zaların giderek daha yoğ un kirlenme tehdidi altına saku lacağ ı n ı gösteriyor. Sonuç olarak, daha önce dile getirdiği­ miz eleştiriler göz ardı edilerek özelli kle su havzaları ve ormanl ık alanların tahri­ batına yol açacak kararlar alınmış.

Eleştirilere Belediye'nin Cevabı Hazırlanan yeni planla ilgili i stanbul Büyükşehir Belediyesi NTVMSN BC 'ye yazılı bir açıklamada bulunarak planın


80

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Şubat 2009

getirdiği yenilikleri değerlendirdi ve eleştirilere yanıt verdi .

tılara i lişkin sesli ya da görsel kayıtlar elimizde mevcuttur.

O nama Yetkisi Belediyede

Türkiye Standariarına Uygundur

Bu plan bizzat istanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Planlama M üdürlüğü tarafından hazı rlanmış, mahkeme karar­ ları ve ilgili itirazlar da göz önüne alına­ rak tamam lanm ıştır. 2006 tarih ve 5538 sayılı Kanun ile, Beled iye sın ırları il sınırı olan Büyükşehi r Belediyelerinde i l Çevre Düzeni Planı yapma yetkisinin sa­ dece Büyükşehir Belediyeleri tarafı ndan kullanılacağı hükmü getirilmiştir. 5538 sayılı Kanun'a göre 1 /1 00.000 ölçekli

Avrupa Corine standartlarında ön­ görülen yaklaşık olarak maksimum 20 farklı lejand maddesine karşı n , bu makro düşünce yapısının ötesine geçe­ rek metropol alanın ölçeği de hesaba katılarak çok daha m ikro bir plan hazır­ lanmış, Türkiye standartlarına uygun bir plan ortaya çı karı l mıştır. Orman alanları ya da su havzalarının tahribatına yönelik herhangi bir karar alınması sözkonusu değildir. Tarım alan ları, orman alanları ve su havzaları mutlak koruma altındadır. TOKi ve Ki PTAŞ idd ialarına yönelik olarak, değil iddia edildiği ölçüde, bu planla diğer planların üzerine hiçbir konut yapı lanması açılması söz konusu değildir.

Çevre Düzeni Plan ı ' n ı onama yetkisi istanbul Büyükşeh ir Belediyesi 'ndedir.

Yeni Plan Daha Korumacı Plan ın çevreye ve tarım arazilerine çok daha d uyarlı getirileri vardır. Bu plan la, korunan tarım arazileri oranı arttırılmıştır. Sözkonusu doğal kaynak­ lara karşı korumacı stratejilerle dona­ nan plan , örneğin, Güm üşyaka'daki lojistik alan, S ilivri 'de tekno-park ve Ağva'da teknapark alanları yerine tarım arazileri korunarak plana maksimum duyarl ı l ı k kazandırı l m ı şt ı r. 2006 yılında Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından oybirliği ile kabul edilen Çevre Düzeni Planına göre yaklaşık 1 5 . 000 hektar daha tarım arazisi daha bu planla ko­ runmuştur. i l k plana yapı lan itirazlar, Çevre i l lerdeki Üst Ölçekli Planlar (Trakya, Kocaeli), IX. Kal kınma Plan ı , OECD Raporu gibi çalışmalar, kurum görüş yazım ıza cevaben gelen görüş­ ler ve istanbul Büyükşehir Beled iyesi tarafından yaptırılan Tarım, Sanayi ve H izmetler Sektörlerine ilişkin analitik etütler dikkate alınmış ve 1 /1 00.000 ölçekli i l Çevre Düzeni Planı bu doğ rul­ tuda Şehir Planlama M üdürlüğümüzce yeniden gözden geçi rilerek düzenlen­ miştir.

Odaların Görüşlerini Aldık 23 .06.2008, 08.07. 2008 ve 1 4.08. 2008 tarihlerinde tüm Odaları temsilen yetkili kişilerin katıldığı top­ lantılar düzenlenmiştir. Söz konusu toplantılarda Oda Temsilci lerine sunum yapılmış, plana ilişkin bilgilendirme ya­ pılm ışt ı r. Meslek odalarıyla katı lımcılık esasına dayalı olarak yaptığ ımız toplan-

3. Havaalanı Hemen Değil Üçüncü havaalan ı , ancak S ilivri'de önerilen 1 , 5 milyon l u k nüfusun o nokta­ ya desantrlize olup, mevcut ikinci hava­ alanı kapasiteleri ni daldurduktan sonra detayl ı etütlerle sözkonusu olabilecektir. Bu plan istanbul Büyükşehir Belediye Başkan ı Sayın Kadir Topbaş'ın himaye­ sinde Beled iye bürokratları tarafından, katılımcılık esasına dayalı metotla yapıl­ mış, dan ışmanlar ve STK toplantılarıyla ortaya çı karılm ıştır.

7 7 Yıl Once Bugün, Halkevleri Tarih: 1 9 Şubat, itü dergisi/a, Arkitekt DERLEYEN: BURCU KARABAŞ " Halkı eğitip milli birliğe ve ülküye yönelt­ mek amacıyla açı lan kuruluşlar ve bu kuruluşların görev yaptığı yapı " olarak tanımlanan halkevleri, 30'1u yıllarda başlayan bir ideolojinin simgesi olmanın yanı sıra, erken Cumhuriyet dönemi m imarlığı söz konusu olduğunda ince­ len mesi gereken önemli eserler anla­ mına da geliyor. 30'1u yılların başında, bir Şubat ayında açı lmaya başlayan halkevleri nin kuruluş yıldönümünde, Cumhu riyet toplumunun eğitim kurumla­ rını tekrar hatırlatmak isted ik. Yeni kurul­ muş sayılabi lecek Türkiye Cumhuriyeti ve dolayısıyla Türk mimarlığı açısı ndan bir geçiş dönemi olan 1 930'1u yıl lar,

bir "yeniden inşa dönemi " olarak ta­ nı mlanıyor. Ulus ideolojisinin Kemalizm üzerinde temellendirilmeye çalışıldığı dönemin yine bu ideoloji doğru ltusunda inşa edilen halkevlerinde, o sı rada dün­ ya genelinde etkili olan modern m imar­ lığın belirgin etki lerini görmek mümkü n . Bu nedenle halkevleri, hem Türkiye Cumhu riyeti'nin temellerinin atıl ması ve ulusun yönlendi rilmesi, hem de Erken Cumhu riyet Dönemi modern Türk mi­ marlığının gelişimi açıları ndan büyük önem taşıyor. Dönem faaliyetleri ince­ lendiğinde, Cumhu riyet rejiminin kabul edilmesiyle gerek toplumsal, gerekse de yapısal alanlarda önemli girişim lerde bulunulduğunu ve hızla projeler üretildi­ ğini görmek mümkün. Halkevi projeleri de, okul lar, hastaneler gibi çeşitli kam u­ sal yapıların, fabrikaların ve devlet bina­ ları nın inşa edildiği bu dönemde hayata geçirildi. Yeni kurulan Cumhuriyet rejiminin temellerini ulus bilincinde oluşturmak, sağlamlaştırmak i le yeni bir ideolojiden güç alan yeni Türkiye'nin halkına devrimleri benimsetmek ve on ları bu yönde eğitmek doğrultusunda kurulma kararı alınan halkevleri, bilim kadar sanatın da toplumda yer edinme­ sine öncülük etti ve kültürel bir devrim başlattı. Dini nitelik taşıyan toplanma mekanları yeri ne kültürün bir araya getirici bir kavram olarak önerildiği ku­ rumlarda, okuma-yazma kursları dışı nda, müzik, tiyatro, el sanatları ve spor gibi alanlardaki ilk faaliyetler gerçekleştirildi. Erkek ve kadının bir araya gelebi leceği ve entelektüel bir d iyalog kurabileceği halkevleri, Uğur Tanyeli'ye göre, o dö­ nemde okul ve arkadaş çevresiyle sınırlı olan mekansal çerçeveyi genişletmesi ve böylece yeni bir topluma katıl ış an­ layışı yaratması ile sosyal bir devrim niteliği taşıyor. Kurulmalarından itibaren, dönem in tek partisi olan Cumhuriyet Halk Fı rkası ' n ı n bir uzantısı olarak algı­ lanan halkevleri, her ne kadar modern bir toplum oluşturacak bireyleri yetiştir­ mek amacıyla kurulmuş olsalar da, ka­ patıldı kları dönemde siyasi çekişmelerin ve yapılardaki bazı mimari ögeler din - laiklik zıtlaşmalarının sembolleri olarak gösterildiğ inden bu tartışmaların ku rba­ nı oldu. Birçoğu yıkılan halkevlerinden, bugüne kadar ayakta kalabilenlerin sa­ yısı ise çok az.


Şubat 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Halkevlerinin Şehirdeki Konumu ve Mimari Programı Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin ideo­ lojisiyle, 20. yy' ın ilk yarısında tüm dün­ yadaki tasarım eğilimlerini etkisi altında tutan modernizmin örtüşmesi, modern Batı m imarlığının ilk eserlerinin de bu dönemde üretilmesiyle sonuçlandı . Dönemin önemli birer simgesi olan halkevi binaları, ayrıca taşıdı kları bu özellikler nedeniyle de Türkiye mimarlık tarihi bağlamında mutlaka incelenmesi gereken eserler olarak karşım ıza çıkı­ yor. Halkevleri, sosyal hayatta yaşanan modernleşmeni n mimari alandaki kar­ şılığı olarak tan ı mlan ıyor. Her Şehirde ve kasabada kurulması hedeflenen ve bu hedef doğrultusunda 1 93 1 - 1 951 tarihleri arasında toplam 478 tane inşa edilen halkevleri, dönemin başarılı m imarları nın ilgilendiği öncelikli konu­ lardan biriyd i . Ekonomik, sosyal ve kül­ türel anlamda yeniden inşa edilmekte olan ülke genelinde, kentlerin modern bakış açısına göre planlanması, önde gelen şehi reilik anlayışları arasındaydı . H e r şehi rde mutlaka bir " Gazi B ulvarı" veya "Atatürk Caddesi " bulunması , bu toplanma mekanların ı n kentin ana ak­ sını meydana getirmesi ve bu aksın bir "Cumhuriyet Meydanı " ile bağlanması, anlayışın temelini oluşturuyordu. Halkevi Binası da, alı nan imar ka­ rarlarına göre i lkokul, belediye binası ve hükümet konağı ile birlikte bu ana caddelerde veya meydanda konum­ landırıl ıyordu. Zonguldak ve Bu rsa Halkevleri, bu duruma iyi birer örnek oluşturuyor. Bazı halkevlerinin ise, bu anlayışı yansıtmad ığı görülüyor. Mersin Halkevi, bu sürecin ters yönde işlediği ve inşaatının bitiminden sonra kent meydan ının oluşturulduğu projelerden biri. Bazı m imarları n ve devletin konuya

.;. ec "'

�"' � c

"' 'C

.E"'

B c Cl)

Gi

ID

yaklaşımlarında zıtlı klar bulunmasına rağmen, halkevlerinin çoğu , kent içinde­ ki ana akslar civarında konumlandırıld ı . Bu kurumların çeşitli kültürel aktiviteler gerçekleştirilmesi nedeniyle devlet binalarından uzakta, bahçe içinde bulunması gerektiğini yansıtan m imari görüşlere uygun halkevleri de bulu­ nuyord u . Kırklareli, Düzce ve Antalya Halkevleri, bir parkın içinde veya ya­ nında i nşa edildi. Denize kıyısı bulunan Zonguldak, Mersi n , izmit ve izmir'de ise halkevleri, deniz kıyısında yer aldı. Tahmin edi lebileceği gibi, kurumlardaki aktivitelere "dışarı"yı simgeleyen deniz manzarasın ı da dahil etmek ve bu yolla kente açılmak amaçlanıyordu. Yerleşim alan ındaki ibadet alanlarının yakı nı nda inşa edilmelerinin nedeni ise, toplanma gerekçesi olarak dine kültürü alternatif göstermekten yola çıkılmasıydı . Adana, izmit ve I sparta'daki halkevlerinin ca­ minin yanına, Mersin'dekinin ise bir kilisenin yanına inşa edilmesi, bunun göstergeleri.

�>

Toplumsal Kalkınmanın Mimarlıkla ifade Edilmesi

:ı:

Tüm halkevlerini kapsayan kuruluş yö­ netmeliğinde, yapıların mimari programı yer alıyordu, ancak binalar elbette her kentte yerel gereksinimiere ve değişik­ l iklere göre farkl ılıklar gösterdi . Sinema, gösteri ve buna benzer etkinlikler için bir salon, derslikler, kütüphane, jim­ nastik salonu ve idari kısım, tipik bir halkevinin bölümleri olarak sı ralanıyor. Açı k alan olarak ise, avlu , meydan veya bahçe kullanıldığı görülüyor. Kıyı kent­ lerinde su sporu için ayrılan özel alanlar olan " kayıkhane" ler, yapı nın yerine bağlı olarak en iyi manzaran ın alg ıland ığı nok­ taya konumlandırılan ve balo veya dü­ ğün gibi organizasyonlar için kullanılan

Cl) c ::ı

c "' c

"' N "' ...

::ı c

== ;;

'C •O

� ·ı; ·�

iii 'iii Cl)

'ö

ıl: ·;Cl)

:!!! "' :ı: "' "' ;; ID

81

"salon" , büyük halkevlerinde ise önemli etkinliklere özel kıyafetlerle katılı nması ve g i rişte palteların çıkarılması gerektiği al ışkanlığını toplum yaşamına yerleş­ tirecek vestiyer işlevi gören "gardırop odası", her halkevinde bulunması gere­ ken temel birimlere ek olarak rastlanan mekanlar arasında. Tüm bu işlevsel mekanlar, modern toplumlarda günlük yaşamı n bir parçası olan ve çağdaşlaş­ ma yolunda önemli birer sosyal adım olarak nitelendirilebilecek davranışları, Türk halkına benimsetme amacına yönelik olarak tasarlanmıştı. Dönemin ideolojisini m imariyle yansıtan halkevleri arasında, yarışmayla yapılan Kadı köy Halkevi de bulunuyor. Ayakta kalan birkaç halkevinden biri olan Kadıköy Hal kevi projesi, yarışmada birinci olan Rüknettin G üney'e ait. A . Sabri ve Emin Onat'tan oluşan ekibin ikinci olduğu ya­ rışmada, Leman Tomsu ise üçüncülük ödülünü aldı . Yine yarışma sonucu be­ l irlenen B u rsa Halkevi mimari projesinin sahipleri ise M ü nevver Belen ve Abidin M ortaş olarak karşı mıza çıkıyor. Döneme i l işkin kapsamlı bir kaynak olan Arkitekt'e başvurulduğunda, 1 930'1u yılların tüm önemli m imarlarının mutlaka bir veya birkaç tane halkevi projesi tasarladığı ve m i marl ı k camia­ sının bu konu üzerinde çokça durduğu görülüyor. Erken Cumhuriyet dönemi Türkiyesi ' n i geleceğe taşıyacak olan topluma çağdaşlaşma d üşüncesini benimsetmek, modern bir sosyal yaşam ve kültürel bakış açısı aşı lamak için açılan halkevleri, kültür merkezi olma işlevini m imariye başarılı bir biçimde yansıtması ve Türk mimarlık tarihinin önemli bir dönem inin gündemini meş­ gul etmesi açısı ndan önem taşıyor. Günümüzde ise, m imariyi kullanarak böyle nitelikli kurgu ve göndermelerin yapılıp yapı lamadığı tartışı labilir. Ideoloji aktarım araçlarının artık mimariyi akla getirmeyecek derecede çeşitlenmiş ve gelişmiş olması, bu durumun önde ge­ len sebeplerinden biri elbette. Tüm bu gelişmeler bir yana, henüz gelişmekte olan Cumhu riyet dönemini ve önemli bir toplumsal ve kültürel değişimi yansıtan halkevleri m imarisinin bugüne taşı­ namamış olmas ı , üzüntü verici. Ayşe Durukan'ın iTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Bina Bilgisi Programı ' nda tamamlan-


82

A R K i T E RA M i MA R L I K ALMANAG I

Şubat 2009

mış olan "Cumh uriyetin Çağdaşlaşma Düşü ncesi nin Yaşama ve Mekana Yansımaları; Halkevi Bi naları Örneği" adlı doktora tezinden yararlan ı l m ı ştır.

Atatürk Kü ltü r Merkezi'nde Inşaat Nisanda Tarih: 1 9 Şubat, Sabah YAZAN: OLKAN ÖZYURT istanbul'un kültür sanat simgesi Atatürk Kültür Merkezi'nin (AKM) akı beti belli oldu. D ü n , i stanbul 201 O Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın (AKBA) düzenle­ diği toplantıda AKM 'yi yapan Hayati Tabanlıoğ lu'nun oğlu m i mar M u rat Tabanlıoğ l u ' n u n AKM 'yle ilgili uygula­ ma projesi tanıtılarak, kültür merkezinin yenilenme sürecinin detayları kamuo­ yuyla ve müteahhitlik firmalarıyla payla­ şıldı. A K M , yurtdışında pek çok kültür yapısının geçirdiği değişimden geçe­ cek. Ana görü nüm koru nmak kaydıyla kültür merkezi, gün ümüzün ihtiyaçlarına cevap verecek hale getirilecek. AKBA Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu " Kentin en önemli ve en bil inen kültür yapısına yen i bir hayat vermek için yola çıktıklarını söyledikten sonra " U mudumuz mart ayında ihaleyi yapıp, nisan ayında kazmayı vurmak" dedi. M imar M u rat Tabanlıoğlu A K M ' n i n yenilenme sürecinde geçireceği de­ ğişikleri ise şöyle sıraladı: " Salonların akustik yapısı elden geçiri lecek, sahne arkası teknolojisi restore edilecek, arka taraftaki kullanılmayan boğaz manzaralı terasa restaurant yapılacak, aydınlatma led teknolojisiyle yapılacak, giriş mey­ danı yeniden düzün lenecek, bina sağ­ lam ama yeniden bugünün deprem şart­ namesine uygun hale getirilecek , ısınma sistemi değişecek. Yapı çevre dostu olacak. "Çolakoğlu "AKM ' n ı n arka tarafında bulunan soyunma odalar ı n ı n , prova salon ları n ı n ve büroların bulundu­ ğu bölüm Ekim 2009'da tamamlanacak. Binan ı n ana inşatının 19 Aral ık'ta bit­ mesi gerekiyor. 3 1 Aral ık' taki istan bul 2010 Avrupa Başkent kutlamasını bu­ rada yapacağız ama AKM tam kapasite ancak 2 0 1 0 ' n ı n Mayıs ayı nda hizmet verecek, " diyerek bu yenilenme süreciy­ le ilgili takvimi de açıklad ı .

Demirpark AVM Mart'ta Açı lıyor Tarih: 20 Şubat, Hürriyet Yapı m ı maden sektöründeki Demir Madencilik tarafından gerçekleştirilen Zonguldak ' ı n ilk alışveriş merkezi Demir Park, mart ayında kapı larını ziyaretçileri­ ne açmaya hazırlan ıyor. Marka ve mağaza yöneti mi, Jones Lang Lasalle Türkiye tarafından yapı lan Demi rPark AVM , bölgeye yeni bir soluk getirmeyi planlıyor. 1 1 bin metrekare alan üzerine kurulu Demi rPark, 50 bin metrekare kapalı ala­ na 1 8 bin metrekare de kiralanabilir ala­ na sahip. AVM bünyesinde 2M M igros, LC Waikiki , Adidas, i pekyol, inci, Koton, Muda, N ike, Sarar, Teknosa, Kiğılı gibi markalar yer alacak.

lcon Türkiye, Yayın Hayatına Veda Ediyor Tarih: 20 Şubat 2 yıldır Türkiye'de yayın lanmakta olan Londra merkezli m imarlık ve tasarım dergisi lcon, Türkiye yayın hayatına veda ettiğini açıklad ı . Derginin Yayı n Direktörü Ensar Altun ve Yayın Yönetmeni Benan Kapucu 'nun imza­ larıyla yayınlanan duyuruda, vedanın sebepleri ve Türkiye'de tasarımın yerine ilişkin önemli saptamalar yer alıyor: " Dünyanı n en yenilikçi tasarım ve m imarl ık dergisi olarak kabul edilen Londra merkezli l con dergisi n i 2 yıldır Türkiye'de yayınlamış olmaktan gurur duyuyoruz. Özg ün hikayeleri çok az olan bir ülkede l con gibi genç, yenil ik­ çi, sarsıcı, ezber bozan, gelenekiere sırtını dönmüş, bir yaptığ ı n ı bir daha yapmayan, muhalif, iyimser bir derginin yaşaması bir mucizeydi . Biz bu mucize­ ye inandık. Gerçek olsun diye çalıştı k. Olmad ı . Olmadı çünkü buralarda tasa­ rım dekorasyonla aynı kefeye kondu. O lmadı çünkü buralarda yaratıcılık pek makbul bir kavram değilmiş. Olmadı çünkü buralarda erken öten horozun kafası kesilirmiş. Olmadı çünkü buralarda 'felsefe yap­ ma' diye bir halk deyimi varm ış. Olmadı çünkü . . . Ama mutluyuz . . . Hayallerimizi gerçekleştirmek için denediğimiz için mutluyuz. lcon Türkiye yayın hayatına son veri-

yar. Bu iki y ı l l ı k yayın hayatında lcon'a destek veren yazarlarımıza, tasarım­ cılarım ıza, lcon'a inanan tüm reklam verenlerimize, okurları mıza, abonele­ rimize ve gönül destekçilerim ize çok çok teşekkür ederiz. Tasarı m yayıncılığı açısından çok önemli bu deneyimin gelecek kuşaklara iyi şeyler b ı raktığıyla avunuyoruz. Hoşçakal ı n . "

Antwerp Limanı'na Zaha Hadid'den Bir E l mas Tarih: 2 0 Şubat, World Architecture News, Architect Studio, e-architect, Dezeen

DERLEYEN: ZEYNEP ERÖZKAN Belçika'nın kuzeybatısında yer alan, Avrupa'nın en önemli iki nci liman kent­ lerinden Antwerp'in liman işletmeleri merkez binası tasarımı için açıl an yarış­ mayı Zaha Hadid M imarl ı k ' ı n kazandığı açıklan d ı . Scheld Nehri kıyısında, Antwerp kenti ile l i man arasında bir sınır n iteli­ ğindeki bölgede yer alan mevcut itfaiye binas ı n ı da kapsayan tasarı m , şu anda ayrı ayrı binalarda çalışmakta olan 500 civarı çalışana ev sahipliği yapacak. Lange Wapper Köprüsü 'nün tan ım la­ dığı alan ile Oosterweel yolu arası nda dinamik tasarımıyla bir bağlantı oluş­ turan yeni ek bina, kristali msi cephesi ve 46 metrelik yüksekl iği ile kentin birçok noktasından algı lanabilen sim­ gesel bir yapı olarak değerlendiril iyor. Kuzey-gü ney doğrultusunda Kattendji k iskelesi 'ne yönlendirilen kütlenin güney yakası ndaki başı, kente dönük yüzünü adeta çevreliyor ve böylece liman bölgesinin başlangıcına işaret ediyor. Mevcut bina üzeri nde, merdiven ve asansörleri içeren heykelsi üç ayakla yükselen kristalimsi görünümüyle yeni ek bina, kentin bölgen in ekonomisinde­ ki önemli rol ünü vurgulayan bir nirengi noktasına dön üşüyor. D ı ş yüzeyler, bazı ları transparan, bazıları yansılıcı üçgen camlardan olu­ şuyor. Hepsi aynı düzlemde olmayan bu parçalar birbirine referanslar vererek kırılmalar oluşturuyor ve böylece gün ışığ ıyla birli kte camların yarattı ğ ı bu etkileyici ışık oyunuyla Antwerp şeh­ rinin el mas endüstrisindeki önemine


Şubat 2009

gönderme yapılıyor. Dört tarafı açık bı rakılan mevcut liman binasının iç me­ kan düzenlemeleri için Antwerp kentinin Flamen Kültür Yapı ları ve An ıtları Birimi (Fianders Real Estate H eritage and the Monumental Department of The City Antwerp) ile görüşüldüğü bilgisi üze­ rinde duruluyor ve yarışma şartname­ sinde istenen açı k planlı ofis şemasının tümüyle ya da kısmen mümkün olup olmadığı konusunda bilgi alındığı ve iç mekan tasarımının bu görüşmeler sonu­ cu şekillendiği belirtiliyor. Çalışanlar ve ziyaretçilerin, sergi alanı olarak da kullanılan merkezi bir Iabiden geçerek yeniden düzenlenen mevcut binada yer alan ofis, toplantı odası ve yeni binada yer alan ofis, toplantı oda­ sı, oditoryum ve panoramik restarana ulaşmaları sağlanmış. Ve böylece iki kat yüksekliğindeki bu i ç mekan yarı kamusal alan olarak tasarımın kalbinde yer almış. Yer altı otoparkına geçiş kon­ septte en önemli noktalardan biri olarak gösteriliyor. Çeşitli yükleme ve tahliye böl ümleri ile hurda uzaklaştırma biri­ mini de içeren otopark 300 civarında araç barı ndırabilen tek kattan oluşuyor. Meydan ise girişin gün ışığı almasını sağlayacak şekilde düzenlenmiş. Zemin üstü plan formlarının tasarımı, " Het Eilandje bölgesinin görsel kalitesinin korunması" maddesine uyulman ın zo­ runluluk olarak verildiği programa uy­ mak için mümkün olduğunca şehrin ilgili kurumlarına danışılarak tamamlanmış. Tasarımda açık ofis birimlerinin ger­ çekten "oldukça açık " olduğunu ve çalışanların kararsız dış duvarlar sayesinde oldukça etkileyici bir mekansal etki edineceklerini düşünen tasarım ekibi, ayrıca açık ofis birimleri arasında ayrı ayrı yerlerde konu mlanan, toplantılara uygun küçük alanlar tasarlamışlar. Eski ve yeni bina arasındaki görsel ve fiziksel bağlantının ele alınış şeklini ve liman binasının kent ve bölge için

öneminin vurgulanmasını olumlayan jürinin birinciliğini i lan ettiği Zaha Hadid bu konuda duygularını şöyle dile getiri­ yor: "Antwerp Limanı M erkez Yönetim B inası Projesi için seçilmiş olmaktan çok memnunum. Antwerp dünyanın en önemli ve en işlek l imanlarından birisi ve yeni l iman binası da kentin iletişim ve taşımacıl ı k alanında dünya çapındaki önemini yansıtmayı amaçlıyor. Yeni ek binanın yansıtıcı, kristalimsi kesik formu ile mevcut itfaiye binasının güçlü kütle­ sel etkisi arası ndaki karşıtlı k kent için gizemli ve çarpıcı bir durum yaratıyor." Haziran 2008'de başladığı ilan edilen davetli yarışmanın teslim tarihi Eylül 2008 olarak duyurulmuştu. Mareel Smets (J üri Başkanı), Kristiaan Borret, Marc Van Peel, Eddy Bruyninckx, G reet Bernaers, Sigrid Fruytier ve Maarten Schmitt'in j üri üyesi olarak gö­ rev aldığı yarışmanın diğer katılımcıları ise, Xaveer De Geyter Architects bvba, Rapp+Rapp bv, Vier Arquitectos si ve A20 architecten'di.

Şehir P�ancı ları Odası lstanbul Şu besi : Çevre Düzeni ·[ Planı'na Henüz Onay fii Vermedik c

.!!! ;;; lll

!! c ra ,

.Era

� E

, :c ra :ı: ra .c ra N

Tarih: 20 Şubat T M M O B Şehir Plancıları Odası istanbul Şubesi, istanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nin onaylad ığı istanbul i l Çevre Düzeni Planı hakkında basında yer alan "Şehir Plancıları Odas ı ' n ı n görüşleri alı narak düzenlendi ğ i " şek­ l indeki haberleri yalanladı. T M M O B Şehir Plancı ları Odası istanbul Şubesi Yönetim Kurulu' ndan yapılan açıklama şu şekilde: " G eçtiğimiz hafta istanbul Büyükşeh ir Belediye (i BB) Meclisi ta­ rafı ndan onaylanan 1 /1 00.000 Ölçekli istanbul i l Çevre Düzeni Plan ı ' n ı n 'Şehir Plancıları Odası'nın görüşleri alındıktan sonra' düzenlendiği ve yasal işlemleri­ nin yapıldığı bazı basın yayın organla­ rı nda yer alm ıştır. Oysa geçtiğimiz hafta onaylanan planın kararları hakkında odamıza ulaşmış herhangi bir resmi bil­ gi ve belge söz konusu değildir. i BB'ye yazdığımız yazılara henüz bir cevap

ARKilE RA M i MARLIK ALMANAGI

83

alınamamıştır. Planlama çalışmalarının birkaç ay önceki durumu hakkında bilgi sahibi olan odamız, istanbul Büyükşehir Belediyesi ' nce 2008 yılı içinde düzenle­ nen çeşitli toplantılara katılmış, sözlü ve yazılı olarak görüşlerini iletmiştir. Kamuoyu tarafından bilinmelidir ki, i B B ' nin 2006 yılında onayladığı önceki Çevre Düzeni Planı, ülkemizin ihale ve planlama hukukuna aykırı olduğu için yargı tarafından iptal edil m iştir. Bu nedenle, yeni yapı lan planın hangi iyileştirmeleri yaptığı ve mahkeme kararların ı ne düzeyde dikkate aldığı odamız açısından önemlidir. Odamızın bu aşamada plan çal ışmaları hakkında olumlu ve olumsuz değerlendirmeleri olmuştur. Ancak, geçtiğimiz hafta i B B Meclisi tarafından onaylanan Çevre Düzeni Planı'nda odamızın hangi gö­ rüşlerinin dikkate alındığına ilişkin bir bilgi bize ulaşmam ıştır. ' istan bul'un Anayasası' olarak niteleyebileceğimiz Çevre Düzeni Planı, henüz teknik olarak sonuçlanmadığı halde, siyasi polemikle­ rin sonucu olarak alelacele i B B Meclisi tarafından onaylanmıştır. istanbul kentinin Şeh ir Plancıları olarak, hangi kararları içeren nasıl bir planın onaylan­ d ı ğ ı n ı öğrenmemiz, ancak planın i B B Başkanı Sayın Kadi r Topbaş tarafından onaylanması sonrasında i lan edil mesiy­ le mümkün olabilecektir. Böyle bir anla­ yışla onaylanan istanbul Çevre Düzeni Plan ı ' n ı n katılımcı olduğunu ve uzman görüşlerinden yararlanılarak haz ı rlandı­ ğ ı n ı kabul etmemiz mümkün değildir. Bu bakımdan, bazı basın yayın organların­ da odam ız ile ilgili yer alan ifadelerde, görüşlerimizin alınmasından sonra planın hazı rlandığı yönündeki değerlen­ dirmeler gerçekleri yansıtmamaktadır. 1 /1 00.000 ölçekli çevre düzeni planları konusunda uzman meslek odası olan T M M O B Şehir Plancıları Odası, onay işlemleri tamamlanıp askıya çıkarıldık­ tan sonra planı i nceleyecektir. i stanbul kentinin sorunları ve gelecekteki bek­ lentilerinin planlama disiplini içinde kamu yararı gözetilerek plan kararları haline getiri lip getirilmediği bu inceleme sonucunda anlaşılacaktır. Bu i nceleme sonucuna göre de, askı süresi içinde plan kararlarına itiraz edilmesi ile ilgili yasal haklarımızın kullanılıp kullanı lma­ yacağına karar verilecektir.


84

A R K iTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Şubat 2009

Dolayısıyla, yine kamuoyu tarafından bilinmelidir ki, Sayın Topbaş'ın siyasi kaygılarla, teknik hazırlıkları tamam­ lanmadan meclis onayına sunduğu ve meclis tarafından da geçtiğ imiz hafta onaylanan istanbul Çevre Düzeni Planı, seçimlerden sonra oluşacak Belediye Meclisi tarafından nihai haline getirile­ cektir. Çünkü, ' kentin anayasası ' n ite­ liğindeki bir planın onay süreci , takdir edilmelidir ki, en az birkaç aya yayı la­ cak bir onay; askı , görüşme, itiraz, nihai onay aşamalarından oluşmaktadır. Sonuçta, T M M O B Şehi r Plancıları Odası istanbul Şubesi olarak, noktasal taleplerle şekillenen bir istanbul'dan hızla uzaklaşıp, plan l ı , düzenli, sağlıklı, doğasını ve tarihini koruyan, tarım alan­ larına imar rantı gözüyle bakmayan, alt­ yapısını geliştiren, kenti ve kentlileri bir bütün olarak gözeten, insanlarını mutlu eden bir istanbul'a hızla yakı n laşmamız gerektiği düşüncesinden hareket ede­ ceğimizin bilinmesini isteriz."

� c

cC s.

n

., =

ın

<D <

lll c'

'<

c:

:ı<'

., c. ., lo

=

.,

c.

� c

"

c

c:

r:r

c:

3 .,

:ı<'

Turgut Canseverli Kaybettik Tarih: 23 Şubat DERLEYEN: ZEYNEP GÜNEY Türkiye'nin önde gelen mimarlarından, Ağa Han M i marlık Ödülü'nü üç kez kazanan Turgut Cansever, 89 yaşı nda istanbul'da vefat etti. Her zaman deği­ şim ve dönüşümün, ileri olanın peşinde olan ve muhalif kimliğinden asla ödün vermeyen düşünceleriyle tanınan Cansever, en son Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü'ne değer görülmüştü . Kadıköy Çiftehavuzlar'daki evinde öğle saatlerinde vefat eden Cansever'in cenazesi, 23 Şubat 2009 Pazartesi günü saat 1 5:30'da Fatih Cam isi' nde ikindi namazından sonra kılı nacak cenaze namazının ardı ndan Edirnekapı Mezarlığı 'nda toprağa veri­ lecek. 1 920 yıl ında Antalya'da doğan Cansever, Galatasaray Lisesi ' n i n ar­ d ından istanbul Devlet G üzel Sanatlar Akademisi M imarl ı k Bölümü'nü bitirdi. 1 951 yılında kendi mimarlık bürosunu açan Cansever, istanbul Ü niversitesi Edebiyat Fakültesi'nden sanat tarihi doktoru ve doçenti unvaniarını ald ı , 1 959-60 yılında, kuruluşunda b u ­ lunduğu Marmara Bölgesi Planlama

;;· ;;·

r:r

., ..,. ;;

c.

!"

Teşkilatı Başkanlığı ve 1 961 'de istanbul Belediyesi Planlama M üdürlüğü görevlerinde bulundu . Cansever, 1 97475 yılları arasında da Dünya Bankası istanbul Metropol Planlama Projesi 'ne başkanlık yapt ı . 1 974-1 976 arasında Avrupa Konseyi Türk Delegasyonu üyeliği yapan Cansever, 1 975-1 980 arasında istanbul Belediyesinde, 1 979'da Ankara Belediyesi metropol planlama, yeni yerleşmeler, kent merkezleri ve koruma danışman lığı görevlerinde bulundu. 2008 Cumhurbaşkan lığı Kültür ve Sanat Büyük Ödül leri kapsamında m imari dalında büyük ödüle, 2007 yılında TBMM Üstün H izmet Ödülü'ne ve 2005'te Kültür ve Turizm Bakanlığı G üzel Sanatlar Genel M üdürlüğü 'nce mimarlı k dalında Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görülen Cansever, 1 999 Marmara Depremi'nin ardından "istanbul Deprem Çalışma Grubu " n u oluşturdu v e " D epreme Karşı Yeni Şehir Üretimi Projesi"ni hayata geçirdi. " M imar Sinan" isimli kitabında ise, genel olarak i slam mimarisi, özelde de Sinan'ın eserlerinin demokratik bir yapıda olduğuna dikkat çeken Turgut Cansever, "Yapıyı kullanan herkes, kendi yerini tayin ediyor. Bu tam mutlak bir demokratik yapıd ır, m imarideki demokrasidir. Yapı emretmiyor, kesin olarak tarafsız bulunuyor. Osmanlı toplumunun ortak güzellik değerleri vahşi Batı değerleri ithal edilerek Türk aydı n ları tarafından tahrip edilmiştir. O yüzden Sinan ' ı n eserleri toplumdan tecrit edilmiş, taş yığını haline düşürülmüşlerdir" demişti. Garanti Galeri ve Osmanl ı Bankası M üzesi' nde, 04 N isan-23 Haziran 2007 tarihleri arasında düzenlenen, kü ratörlüğünü Uğur Tanyeli ile Atilla Yücel ' i n yaptığı, "Turgut Cansever: Düşünce Adamı ve M imar" başl ıklı " i kiz Arşiv - Sergi"si kapsamın-

Qj

u

'= >-

� Q)

> Cii >Q) ın c

"' u .. =

� =

ı-

! � c

;gQ) c

.!

�"'" Q)

:;; Q) ..,. Cii cı Q) 'O

_c

'= .c '= :; ll::

=

ö 'O "' c

<

"' "'

'O .ıı:

'=

>o

'= a:ı Q) 'O

;:... o o N c

"' .!!! z ... N

da 29 Nisan 2007 tarihinde Büyükada Anadolu Kulübü önünde gerçekleştiri­ len buluşmada Atilla Yücel 'in sorularını yanıtlayan Cansever şunları söylemişti: " Bu rsa'daki çocukluk yıllarımda anne­ min ve babamın misafirleri evin bir taraf­ tan bahçeyle bir taraftan sokakla i lişkisi ile ilgili konuşmalar yapıyorlard ı . Dünya içerisinde insanın yerinin neresi olması gerektiğini daha naif termi nolojilerle gündeme getiriyorlardı. 1 930 'dan sonra istanbul'a geldiğimde bu soru nsalın kültür seviyesi artmı ş insanlarda azaldı­ ğını gördüm. D ünyaya çeşitli açılardan bakan insan tipinin farklı bir dünyayı algılama yeteneğine sahi p olacağı n ı ve mimar olarak insanlara çeşitli şekilde dünyayı göstermek gibi bir görevimiz olduğunu düşünüyorum."

"Türkiye'de MimarlıkSahnesinin En Aykırı Seslerinden Birini Kaybettik" Acı haberin ardından görüşlerin i aldığımız U ğ u r Tanyeli, Aykut Köksal ve Atilla Yücel, Turgut Cansever hak­ kı ndaki düşüncelerini şu sözlerle dile getiriyorlar: Uğur Tanye l i : "Türkiye'de mimarlık sahnesi artık eskisi kadar ilginç olma­ yacak. Onun en aykırı seslerinden birini kaybettik. Aykırılık bazen başl ıbaşına bir erdem değilmiş gibi görülebilir. Cansever örneği nde düpedüz bir er­ demdi, marifetti. Bir camianın çoğunluk­ la sevmediği fikirleri i nançla savunmak, üstelik de sadece aykırı değil, anlaml ı sözler d e söylemeyi başarmak kolay sayılmaz. Onu özleyeceğ iz. Bu her yaşlı mimarın ardından söylenebilen -en azından gerekçesi kibarl ı k olmadan söy­ lenebilen- bir söz değildir." Aykut Köksal: "Turgut Cansever, dünyada da sayısı çok az olan bir 'düşünür-mimar'd ı . Cansever'in düşün­ sel üretimi Batı düşüncesinin izinden giden, onu yen iden üreten bir anlam


Şubat 2009 ARKiTERA MiMARLIK ALMANAGI

bağlamının tümüyle karşısı nda ko­ numlanıyord u . Bu yüzden Cansever'in duruşunun Batı karşısında muhalif bir pozisyon tan ımladığını söyleyebiliriz. Bu düşünsel üretimin arkasında ise özellik­ le sufi düşüncenin önemli bir yer tuttu­ ğunu görüyoruz. Cansever oluşturduğu bu sağlam düşünsel arka planla, tüm üretiminin üzerinde durduğu 'özgün' bir anlam bağlam ı tan ım lamıştı. Cansever, bir duvar örgüsündeki en küçük taş öğeden kente ulaşan bu anlam bağlamı içinde, düşünsel üretimini 'hesabı veri­ lebilir' bir mimari üretimle taçlandırmayı bildi ve çağ ımızın önde gelen 'düşünür­ mimar'ları arasındaki yerini aldı." Atilla Yücel: " Bugün, Fatih Camisi avlusundaki cenaze namazı sonrasında, cemaate seslenen beyefendinin, cena­ ze namazını kıldıran imarnın söylediğ i sade v e bu vesileyle söylenmesi doğal olan bir cümle, Turgut Cansever hakkın­ da bu rada söyleyebilecekleri m i n altlığını oluşturuyor. . . Mealen, O iyi bir m imar değildi sadece demişti , bir bilgeydi de. Turgut bey hakkındaki en doğru sıfat onun bir bi lge olduğu mudur, düşünür olduğu mu? - ya da m imar olmak, ta­ sarı mcı kimliğinin " i ntegrite"si içinde bunları zaten içerir mi? bunların tartı­ şılma yeri bir ölümün ardından yazılmış olan bu kısa yazı değil. Ama, iyi m imar olmanın başarılı m imar olmayla özdeş­ leştiği, onun da velut olmayla çakıştığı, tecimsel ve medyatik boyutların öne çıktığı yeni yüzyıl ı n insanı olmadığı kesin. O, kişilik yapısının ve içinde gezindiği zengin düşünce ikliminin tartı­ şılmaz " i ntegrite"si içinde, modernizmle ve modernizmin mekanı ve toplumu dö­ nüştürücü gücüne inançla, bu inançtan beslenen iyimser ütopyayla ve nihayet bu nlarla sarmalanmış bir etik ve estetik bütü nlüğü tasavvuruyla beslenmiş bir entellektüel olarak evet, sadece mimar değildi. Bu tümce, Ece Ayhan ' ı n dediği gibi "tersten de okunabilir", yani o sa­ dece mimardı, geçen yüzyılın düşünce, etik ve kültür birikimleriyle beslenen ve o yüzyılla birlikte de sahneden galiba silinmekte olan bir m imar figürü . . . Çok farklı mizaçlar ve çok farklı kişilikler olmakla birlikte, hacası ve çok saygı duyduğu Sedad Hakkı Eldem dışı nda, yirmi nci yüzyıl Türkiye m imarlığı nda tü­ rünün bu denli özgün, soylu ve güçlü bir

85

başka bireyini tanımadı k . O'nu tan ı m ış ve zaman zaman yakınında bulunmuş olmaktan onur duyuyorum."

"Taksim Cumhuriyet Anıtı" Restore Ediliyor Tarih: 23 Şubat, Cumhuriyet istanbul ' u n en önemli meydanları nda bir olan "Taksim Meydanı"nda yer alan "Taksim Cumhuriyet Anıtı" restore edilecek. Restorasyonu için 1 50 bin TL kaynak ayrılan anıtın 23 N isan U l usal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ' na yetiştirilmesi hedefleniyor.Atatürk ve Cumhuriyet ' i figüratif bir şekilde anlatan, resmi ve özel günlerde istanbulluları buluşturan Taksim Cumhuriyet Anıtı , o: istanbul'un, Avrupa Kültür Başkenti ,.. en olacağı 2 0 1 0 yılı hazırl ı kları kapsamında 3' (') restore edilecek. Edinilen bilgiye göre, c 3 italyan heykeltıraş Pietro Conanico ta­ ::r s rafı ndan 81 yıl önce yapılan anıtın bronz ..,. !l heykelleri üzerinde son yıllarda yoğun :ı> :ı bir şekilde korozyon tespit edildi, taş kaide yüzeyinde yoğun bir kir tabakası, ince kı lcal çatlaklar ve yüzeyde kop­ malar tespit edildi. Anıtın restorasyonu için 1 50 bin TL kaynak ayıran i stanbul Özel idaresi, anıtın restorasyonu için ihale sürecini başlatt ı . Anıt, çok önemli ve göz önünde bulunan bir mekanda bulunduğu için restorasyon sırasında kurulan iskelenin çok düzgün olmasına dikkat edilecek. Anıtın çevresi de iskele ile kapatılarak, vinil baskılı branda ile fonlama yapılacak. Renkli mermer taş yüzeyindeki kirler, taşın rengini soldur­ mayacak bir malzemeyle giderilecek. Bronz heykellerin mekanik ve kimyasal yöntemlerle temizliği yapılarak, yüzeyine tekrar korozyona uğramasını engelle­ yecek koruyucu malzeme sürülecek. Taş yüzeyindeki onarımlar taşın özgün malzemesine uygun harç ile yapılacak. Yüzeyde bulunan çatlaklar ise akrilik esaslı malzeme ile enjeksiyon yöntemiy­ le onarılacak. Anıtın kurşun örtüsü de yenilenecek. Restorasyonun, 23 N isan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'na yetiştirilmesi hedefleniyor.

Anıtın tarihi Cumhuriyet ' i simgelemek amacıyla yapılacak anıt için istanbul M i lletvekili Hakki Şinasi Paşa' nın başkanlığ ında

1 925'de bir komisyon oluşturuldu ve italyan heykeltıraş Pietro Canonica ile bağlantı kuruldu. Canonica, anıtın yapı­ mını 2,5 yılda tamamlad ı . Halkın maddi katkı larıyla yapılan anıtta taş ve bronz birlikte kullanıldı. istanbul ' a vapurla ge­ tirilen anıt, 23 günde monte edildikten sonra 8 Ağustos 1 928'de törenle açıl d ı . Anıtın Taksim'e dikilmesiyle burada bir meydan ve çevre düzenlemesi ya­ pıldı. M imar H. Prost'un düzenlediği proje doğrultusunda çevrede istimlak yapıldı, tarihi Taksim Kışiası da yıkıldı. Yuvarlak bir meydan ortasında yer alan, iki tarafı bombeli ve dört köşeli olan anıt, 60 metrekare bir alanı kaplıyor. Çevresi 1 7 metre olan anıtı n , iki yü­ züne yerleştirilen bronz figürler ulusal m imariden esinlenerek yapıldı. Kemerli taş kaide üzerinde 1 1 metre yüksek­ liğindeki anıtın kaidesinde, Trentino ve Tarina yakı n ındaki Suza bölgesinin pembe merrnerieri kullanıldı. Anıtın bir yüzü Kurtuluş Savaşı ' n ı , diğer yüzü de Cumhuriyet Türkiyesi 'nin simgelen mesi­ ne ayrıl d ı . Anıtın kuzey yönünde Atatürk sivil giyimli olarak, ismet inönü, Fevzi Çakmak ve Cumhuriyet'in kuruluşunda yardımları olan yabancı devlet mensup­ ları, askerler ve halkla birlikte tasvir edil­ di. Anıtın Harbiye'ye yönelik bölümü nde 30 Ağustos Zaferi canlandı rıldı ve Atatürk'ün Kocatepe Savaşı , askerleri ve kadınları ile gösterildi. Atatürk'ün buradaki heykeli, M i lli M ücadele sıra­ sında Ethem Harndi 'nin çektiği fotoğ raf esas alınarak canland ırıldı. Anıtın dar yüzlerinde kahramanlığın timsali olan


86

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Şubat 2009

sancaklı birer asker heykeli, önlerindeki madalyonlarda da iki kadın portresine yer verildi. Anıtın dar yüzündeki heykel­ lerin altında, sonradan gerçekleştirile­ meyen meydan çeşmesi için mermer yalakları olan çeşme taşları yer ald ı .

Dikkat Körler U lkesi Çıkabi lir! Tarih: 23 Şubat, Radikal YAZAN: UMAY AKTAŞ SALMAN Taşı toprağı tarih istanbu l 'da gözler şimdi de eski "Salı Pazarı" arazisine yapılacak projede. Arkeologlar " i nşaat başlamadan bölgede arkeolajik kazı yapı lmalı" diyor. Kadıköy'ün sembol­ lerinden "Salı Pazarı" iki aydan beri Fikirtepe'deki yeni yerinde kuruluyor. Eskiden Salı Pazarı ' n ı n bulunduğu böl­ geye ise bahar aylarında "Sabit Pazar, Kültür ve Rekreasyon Merkezi Kentsel Tasarım Projesi" yapılacak. Ancak, proje alanı, antik dönemi n önemli kent­ lerinden Kalkhedon'un içinde yer alıyor. Kalkhedon'un anti k liman ı n ı n bir kısmı­ nın Salı Pazarı arazisinin altında olduğu tahmin ediliyor. Arkeologlar Derneği istanbul Şubesi'nin hedefi, inşaat başlamadan arkeolajik çalışma yap ı lması. Dernek üyelerine göre bu sayede istanbul ve Kadıköy'ün tarihinde hiç bilinmeyen bil­ gilere ulaşılabilir. Uzay çadırını andı ran projenin yapılacağı Kuşdili Çayırı, tarih açısından önemli. Çünkü burası M Ö 4'üncü yüzyıla kadar nekropol olarak kullanıldı. Arkeologlar Derneği istanbul Şubesi Genel Sekreteri Gülbahar Baran Çelik " i stanbul'un başka hiçbir yerinde bu kadar erken döneme ait bir nekropol alanı bulunmadığını" vurgu­ lad ı : " Belediyenin 1 989'da Kalamış Marinası deniz dibi temizliği çalışmaları sırasında Tunç Çağ ı ' na ait kaplar bulun­ d u . Antik kaynaklarda bilinen iki l imanı var Kalkhedon'un. Biri Salı Pazarı'na doğru uzanan, Kurbağl ıdere'nin olduğu yer üzerinde. Dolayısıyla orada yapı ­ lacak inşaatın sınırları içinde. Belli ki (bölgeye) Neolotik dönemden bugüne her dönem yerleşme yapılmış. (Tarihte) en önemli veriler nekropol alanları n d a n alın ıyor. Tunç Çağ ı buluntuları Byzantion'dan önce yerleşim olduğunu

gösteriyor. istanbul'un Tunç Çağı ' na ait bilgisi yok."

'Liman Varsa Memnuniyetle...' Arkeologlar Derneği istanbul Şubesi, Kültür Bakanlığı Kültür Varlıkları ve M üzeler Genel Müdürlüğü, istanbul Arkeoloji M üzeleri, ilgili Koruma Kurulu ve belediyeye inşaat çalışmalarının arkeolajik kazılardan sonra yapılması gerektiğiyle birer dilekçe yolladı. "Sabit Pazar, Kültür ve Rekreasyon Merkezi Kentsel Tasarım Projesi"nin mi­ marı Hakan Kıran ise bölgede araştırma yaptıkların ı böyle bir veriye rastlamadık­ larını ancak orada antik bir liman olduğu bilgisi varsa memunun iyetle katkıda bulunacağ ını söyledi.

inşaat Baharda Başlayacak Kadıköy'de 30 yıldır Kuşd ili Çayırı'nda kurulan Salı Pazarı artık Fikirtepe'deki yeni yerinde kuruluyor. Pazarın kaldırıldığı alana katl ı oto­ park ve çevre düzenlemesini içeren " Kuşdili Çayırı Sabit Pazar, Kültür ve Rekreasyon Merkezi Kentsel Tasarım Projesi" yapılacak. 50 m ilyon Dolar'a mal olması planlanan p rojeye göre, pa­ zar 45 bin metrekarelik alanda 22 bin metre kareye kurulacak. Alışveriş ve yemek alanlarının üzeri kubbeyi andı ran dev çadırla kapatılacak. içeride pazar tahtası konseptine uygun dükkanlar bulunacak. Kubbenin ortasından yükse­ len kulede 700 metrekarelik bir resto­ ran yer alacak. Ayrıca otopark, sinema, tiyatro, çocuk eğlence merkezi ve spor alanları da bulunacak. Üç katlı yapının zemin katında geleneksel sokak dokusu ve meydanlar oluşturulacak. Bir üst kat­ ta kafe, okuma alanları, sosyal alanlar ve sahaflar çarşısı yer alacak. Projenin bahar aylarında başlaması planlanıyor.

iki Limaniı Körler Ülkesi Antik çağda (Körler Ü l kesi) diye anı­ lan Kalkhedon, tarihçi H eredot 'a göre tam karşısındaki Byzantion'dan 1 7 yıl önce kuruldu. Heredot " Kalkhedonlular kör olmalı" diyordu. Çünkü karşı kıyıda kent kurmak için Byzantion gibi bir yer varken gelip bu raya yerleşmişlerdi l Antik kaynaklara göre Megaral dar Kalkhedon'u M .Ö. 7. yüzyılda, 'iki l ima­ nı olan bir tepeye' kurdular. Bu liman -

lardan birinin eski Salı Pazarı'na doğru uzanan Kurbağl ıdere'nin üzerinde, diğerinin Haydarpaşa tarafında olduğu tahmi n ediliyor. Bir de Kalkhedon'dan öncesi var. Çünkü Kadıköy'deki bu­ luntuların tarihi neolitik döneme kadar uzanıyor. istanbul Arkeoloji M üzeleri tarafından Altıyol ve Söğütlüçeşme'de 1 976-1 987 arasında yapılan kazılarda bölgenin büyük bir nekropol olduğu, M Ö 6'ncı yüzyı ldan - M S 4'üncü yüzyıla kadar kullanıldığı ortaya çıktı. Söğütlüçeşme'de arkaik dönemden Bizans dönemine tarihlenen 16 mezar, çoğu Roma dönemine ait 1 9 lahit, taş ve tuğla mezar çakırıldı. Hasanpaşa Uzunçayır Caddesi ' nde 1 978'de yap ı ­ l a n kanalizasyon çalışması sırasında MS 1 . yüzyıla tarihlenen iki Roma mezarı, şişe, demir raptiyeler, tunçtan bir kilit ayna bulundu. Kurbağ lıdere'de Hasanpaşa Karakolu'nun tam karşısın­ da taş levhalı mezar çıkarıldı. Altıyol'da yapılan kazıda altı lahitle birlikte bir podyum, çok sayıda depo ve mutfak kabına ulaşıldı.

Hitler Tatil yapacağı m Diye Ingiltere'de Bir Kenti Bombalatmamış Tarih: 24 Şubat, Radikal Adolf H itler'in i kinci Dü nya Savaşı yı lla­ rında ingiltere' nin Blackpool adl ı sahi l kentini çok beğendiği v e savaştan son­ ra burada " hoş vakit geçirme" plan ları yaptığı için, bu kenti hava saldırılarında hedeflerin d ı şında tuttuğu öne sürüldü. O rtaya çıkarılan bir arşiv belgesine göre H itler, askerlerinin kente girerek Golden Mile adlı bölgesinden mer­ keze yürümelerini ve Nazi bayrağını o o Blackpool Kulesi'nin tepesine diktikle­ c. � c.ı rini hayal etti. Belgeye göre, Führer' in .. iii işgal planları Lancashire bölgesinde


Şubat 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

yer alan bu kenti kendisi için karargah ve bir " h uzur adası " haline getirmeyi içeriyord u . York merkezli bir yayınevinin sahibi olan M ichael Cole tarafından Almanya'daki bir askeri üste ortaya çıkarı lan belgelerin Kral iyet Hava kuv­ vetlerine ait bir fabrikanın da bulunduğu bölgenin, H itler'in hangi d üşü ncesi sebebiyle hava saldırılarından zarar görmeden kurtu lduğunu açıkça ortaya koyduğu belirtiliyor.

Mimarlardan ve Şehir Plancılardan Yerel Yönetimlere Karne Tarih: 2 5 Şubat YAZAN: GÜL KESKiN 5 yıl süresince yerel yönetimlerde söz sahi bi olacak kişilerin belirleneceği 29 Mart 2009 Mahalli idareler Seçimleri'ne oldukça kısa bir süre kaldı . Arkitera M i marlı k Merkezi olarak, parti­ lerin tüm Türkiye genelinde oy kazana­ bil mek için faaliyetlerine hız verdi ğ i bu sü reçte, 2004 - 2008 yıl ları arasında yerel yönetimler tarafı ndan gerçekleş­ tirilen çalışmaların nasıl yoru mlandığını ortaya koyabilmek adına bir anket düzenledik. 23 Ocak - 20 Şubat 2009 tarihleri süresince, Türkiye'nin çeşitli şehirlerinden 850'nin üzerinde kişinin katılımı ile gerçekleştirilen anket so­ nuçları, geçmiş dönemde yapılan çalış­ maların nasıl değerlendirildiğini, halkın yerel yönetimlerden beklenti lerini ortaya koyuyor. Özel likle en az yerel yönetimler kadar kentlerin gelişiminde söz sahi bi m imarlar ve şehi r plancıların çoğunlu­ ğunu oluşturduğu anket katı l ımcıları nın %45'i 26-40, %29'u 1 8-25, %23'ü ise 41 -60 yaşları arasındaki kişilerden oluşuyor. Özellikle istanbul, Ankara ve izmir başta olmak üzere Türkiye'nin çeşitli kentlerinde yaşayan anket katılım­ cıları nın %68'i, 2004-2008 döneminde yaşadı kları ilde yerel yönetimler tarafın­ dan gerçekleştirilen faaliyetlerden mem­ nun olmadı kları nı ifade ediyorlar. Çalışmalarından memnun olmadıkları yönünde görüş beyan eden katılım­ cıların özellikle yol bakım çalışmaları (%1 2) , toplu ulaşım hizmetleri (%1 1 ) ve ruhsat, imar ve denetim hizmetlerinden şi kayetçi oldukları görül üyor. Yerel

yönetimlerin çalışmalarında memnun olduklarını belirten katılımcı ların çoğu ise toplu ulaşım hizmetleri, kültür hiz­ metleri, rekreasyon ve çevre düzenleme projeleri, yol bakım çalışmaları gibi çeşitli faaliyetler konusunda olumlu düşünüyor. Ankete katı lan kişilerin %73 ' ü 2004 - 2008 döneminde yerel yönetim lerin kaynakları nı verimli kullan­ mad ı ğ ı n ı düşünüyor. Geçtiğimiz dönem %78 oranından seçimlerde oy kullanan kişiler bu dönem seçimlere katılmak ko­ nusunda daha istekli, %92'si 29 Mart 2009 günü sandık başına gideceğini belirtiyor. An ket katılı mcıianna oy kulla­ n ırken adayların program ları nı inceleyip incelemedikleri hakkında yönelttiğimiz soruya ise %90 gibi önemli bir oran " Evet, incel iyorum " yanıtını veriyor ve %70 ' i oy vereceği adayın hangi partiye üye olduğunun kendisi için belirleyici olduğunu dile getiriyor. Üç büyük şehi r­ de yaşayan katılımcı lardan son 4 yılda kendi şehirleri üzerinde oldukça önemli sosyo-ekonomik etkiler bı rakan önemli projeleri de değerlendirmelerini istedik.

istanbul Muhsin Ertuğrul Sahnesi Kongre Vadisi Projesi 6-7 Ekim 2009'da istan bul 'da gerçekleştirilecek Dünya Bankas ı , U luslararası Para Fonu ( I M F ) 2009 Yı l ı Guvernörler Toplantısı için tasarla­ nan Muhsin Ertuğrul Sahnesi Kongre Vadisi Projesi Ekim 2007 'de istanbul 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlı klarını Koruma Bölge Kurulu tarafından onay­ landı . Mart 2008'de ise proje için ilk kazma vuruldu. N isan 2008'de Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nun kapan­ masıyla inşasına devam edilen proje, anket katılımcı ları tarafı ndan büyük öl­ çüde " başarısız" bulunuyor.

Tarlabaşı - Fener Balat Projeleri Pek çok mimari grubun tasarı mında görev aldığı Tarlabaşı - Fener Balat Projeleri 2007 senesinin en önemli satırbaşlarından biriyd i . Özel likle proje elde etme sürecinin halka açı k bir şeki l­ de yaşan mamış olması proje konusun­ daki eleştirilerin odak noktasıyd ı . Anket katı l ı mcılarının başarısız buldu kları projelerden bir tanesi de Tarlabaşı ve

87

Fener - Balat Projeleri.

Sulukule Kentsel Dönüşüm Projesi 2006 yılı ndan bu yana halen güncelli­ ğini koruyan, tarihi belgelerle Dünya' n ı n e n eski Roman yerleşimi olduğu kanıtla­ nan Sulukule'de yaşanan değişim ve bu değişimin tetikleyicisi Sulukule Kentsel Dönüşüm Projesi'de an ket katılı mcıları tarafından başarısız bulunan projeler­ den.

Ayvansaray Kentsel Yenileme ve Dönüşüm Projesi Süleymaniye'deki Restorasyon Çalışmaları i stanbullular'ın 2004 - 2008 yıllarında gerçekleştirilen dönüşüm ve yenileme çal ışmalarına nazaran Ayvansaray Kentsel Yenileme ve Dönüşüm Projesi ile Süleymaniye'deki restorasyon çal ış­ maları ise daha olumlu olarak yorumla­ nan projeler arasında.

Ulaşım Projeleri Deniz taksi, Taksim - Kabataş Füniküler Sistemi , Trafik Kontrol Merkezi, istanbullular tarafından başa­ rılı bulunan ulaşım yatırımları arasında. ispark Otoparkları konusunda ise ol­ dukça olumsuz bir görüş hak i m . Yine tartışmaları da beraberinde getiren iDO iskeleleri 'nin yenilenme çalışmalarıyla ilgili ise hem olumsuz ve olumlu görüş­ ler birbi rini dengeliyor.

Kentsel Tasarım istanbul 'un en önemli si mgesi bo­ ğaz köprü lerinin ayd ınlatmasını "Çok Başarı l ı " ve " Çok Başarısız" bu lanların oranı ise bi rbirine oldukça yakın. Geçtiğimiz Şubat 2009'da onaylanan i stanbul Çevre Düzeni Planı, Kadıköy Salı Pazarı ' n ı n taşınması, trafaların resimlerle süslenmesi, yeşil alan düzen­ lemeleri, istiklal Caddesi 'nin yeni lenen zemin kaplamas ı , yeni sokak tabelaları da istanbul'un yerel yönetim lerini sın ıfta bırakan projeler.

Ankara 2004-2008 yı lları arasında Ankara'da yerel yönetimler tarafından gerçek­ leştirilen projelerden Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi,


88

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Şubat 2009

Gençlik Parkı'nın yeniden düzen­ lenmesi, Gökkuşağ ı , An kara Tarihi Kent Yeni leme Projeleri, Keçiören G üzelleştirme Projeleri, Mamak Kentsel Dönüşüm Projes i , Atıfbey-Hıdırlık Tepe Kentsel Dönüşüm Projesi kentte yaşa­ yan kişiler tarafından oldukça başarısız bulunuyor.

izm ir izmirli katılıcımlardan ise Çiğli -Sasalı Doğal Yaşam Parkı , Konak Kentsel Yen ileme Projesi, Kadifekale Kentsel Dönüşüm Projesi, tarihi Kemeraltı Çarşısı'nın yeni lenmesi, metro çalışma­ lar ı , M ilane'ya kaptırılan EXPO 2015'e hazırlık sürecini değerlendi rmelerini istedik. An ket katılımcı larından ayrıca geçmiş dönem ve gelecek ile ilgili beklentilerini bizimle paylaşmalarını isted ik. Aşağ ıda iki başlık halinde yerel yönetimlerden beklentileri ortaya koyan yorumlardan bazılarına ulaşabil irsiniz.

Geçmiş Dönem Değerlendirmeleri " Başkentte geriye dönülmesi çok zor zararlar verilmiş, kent kimliği olumsuz yönde değiştirilmiş, uzmanlarına dan ı ­ şıl madan köklü değişikliklere gidilmiş, halkın görüşü alınmadan projeler giz­ lenm işti r. . . " " i stanbu l ' u n tari hinin ve coğrafi konu­ munun güzelliğinin unutulmadan ve bun­ lara uygu n olarak düzenlenmesini bekli­ yoru m . Özellikle Taksim 'deki TRT bi nası gibi çevresine uymayan ve gözümüzü tı rmalayan , istan b u l ' u çirkin ve düzensiz gösteren b u tip binaları artık görmek istemiyoru m . Toplad ıkları verg ilerle gereksiz harcamalar yaparak birilerini zengin etmeleri ni istemiyorum . " " Eskişehir'e gelenlerin büyülenmesini sağlad ığı için, bu şehrin bir Avrupa kenti seviyesine yükselmesine olan kat­ kı larından dolayı yerel yönetimden son derece memnu n u m . " " Yaya haklarına daha fazla d ikkat edil­ meli, Kızılay gibi bir yerde ortaya reklam ekran ı koyarak etrafa 4 ren kli ışık taka­ rak güzelleştirme yapı lamayacağı an­ laşı lmalıyd ı . Kale, Ulus, Gençlik Parkı , S ı hhiye, Kızılay, Meclis, Kuğ u l u Park ve Atakule'ye uzanan aksta Ankara' n ı n değerlerini g ü n yüzüne çıkacak projeler gel iştirilmeliydi . . . " "Şu andaki yönetim her türlü yatırı-

m ı kendi menfaalleri için yapıyorlar soru larınızın bazıları içinde Ali M üfit G ü rtuna'nın başlatıp bitirilmesine ramak kala şu andaki yönetimin sah iplenilmesi olacak gibi değil . Edi rnekapı geçidi bi lerek veya başka amaçla 3 sene ge­ ciktiri ldi, R. T. Erdoğan 'ın istan bul me­ zarlı kları nın çevre düzenlemesi adı ile yapı lan taşlar eskidi, dökülüyor. ispatı Edirnekapı 'dan Topkapı istikametinde görülebilir, bu yönetimin medeniyet anlayışı farklı olduğu için AKM 'yi bile yıkıp AVM yapmak isted ikleri herkesçe mal u m . işleri güçleri cami yapmak. Şu anda Fındıkzade-Topkapı arasında bile ufacık arsalara yapılan inşaatlara mü­ sade verilmesi görül meye değer. Yeşil alan bilgileri palmiye dikmekten geçiyor. Rusya'dan tırlarla TORF getirildiğini bilmeyen kal mad ı . Sizce niye çalmak için olduğu bel l i değil mi? istan bul 'da halkın gidebileceği bütün boş alanlara imar verilmedi mi, hepsinin ranı için çalışma olduğu apaçık değil mi? Melen Çayı ' n ı bile istanbu l 'a getirmek sizce kaça mal oldu? Ana arterierin durumu görülm üyor mu?" " M etrobüs iyi planlanmad ı , istan bul genelinde yollar bakımsız. N üfus ve araç sayısı nın artması n ı engelleyici politikalar gel iştiril miyor, aksine körük­ len iyor. Yeni yollar ve köprüler yapmak çözüm değildir. Eski yapı lar (eski eser değil), yen ilenmek ad ına yıkılıp yerleri­ ne daha büyük çaplı projeler yapılarak yapı ve nüfus yoğunluğu arttırılıyor. Karayol ları arazisine yapılacak projeyi kınıyorum . Gidip Beylerbeyi sah i linden baktığım ızda ön görünü m bölgesinde olmadığı bahanesiyle Levent- Maslak hattında yükselen gökdelenler boğaz köylerin üstünden görün m üyorlar mı? Sil üete etki etmiyor mu? Boğaziçi imar planı ön ve geri görünüm alan ları ge­ nişletilmeli ve artık bu rant hevesinden istanbul zarar görmemelidir. Sahil yol­ ları kasislerle dolu. Çok sevdiğimiz bu bölgeler daha temiz daha bakı mlı olmalı. Arnavutköy- Bebek sah i line yapı lan be­ ton şerit ve buna benzer uygulamalara i mza atanlar g ibileri yönetiyor bizleri. istan b u l ' u tan ı m ıyor diye adayl ığı eleş­ tirilen Kemal Kılıçdaroğlu ve benzeri dü rüst siyasetçi ve yöneticilerse hep dışarda bırakıl ıyor. Neresinden tutsan eli nde kal ı r bu ahmak yerel yönetim

anlayışının. Eleştiriler de anketler de havada uçuşuyor. Neye ya da kime yarar? M i marlara soruyorsunuz bunları. M i marlardan iyi kim görür bu sorunları? Peki kim sorar m imarları n hatrını bu so­ runlar çözü lmeye sıra gelince? Bugün toplum sağl ıksız ve doktorlara ihtiyaç çoksa, bu durum mimarlara ihtiyaç yok diyen zihn iyetin ürünüdür. Son önerim ise şudur: Türkiye sını rları içinde yapıla­ cak herhangi bir proje, mimar-mühendis odaları nın mutlak onayından geçmelidir. Odaların en sık yaptığı faaliyet dava açmak olmamalıdır." " Belediyemizin modern kentleşme ile ilgili vizyonu yok, metro inşaatında sın ıfta kaldı lar, kente sağlıklı bir içme suyu veremedikleri halde durmadan suya zam yapıyorlar, yağmur suyu ka­ nalları ve deşarjları yetersiz, Yağmurlu havalarda anayol lar ve ara sokaklar feci durumda, i mar Yasası ' na mu halefet had safhada, TCK 1 84. Md. uygulamaların­ da populist tutum içindeler, herhangi bir i nşaat sırasında insana verilen değer sıfır, gerekli yan düzenlemeler yapılmıyr, berbat ve yürünmez yollara mahkum edi l iyoruz. Ayrıca çevre düzenlemesi ile yeşil alan ol uşturulması çok ama çok yetersiz. Sonuç olarak güzeli m izmir, kocaman bir kasaba niteliğ inde kal mış­ tır. Bu tesbit sadece benim değil kent dışından gelen dostlarımın da bize ilet­ tiği tesbittir. Nedeni ise belediye kadro­ ları nın yetersiz, vizyonsuz ve ayrıca halkı küçük gören tavır ve davran ışlarıdır." " U laşım ile ilgili daha köklü çözümler geliştirilmesini ve özellikle raylı sistem­ deniz u laşım ının güçlendiril mesine yönelik projeler beklerd i m . Metrobüs çalışmaları ulaşımı önemli ölçüde zorlaştırd ı , bunun mevcut trafiği aksat­ mayacak şekilde planlanması gerekirdi. Planlama çalışmaları her zamanki gibi kağıt üzerinde kaldı, 3 . Köprü 'nün kente vereceği tüm zarariara rağ men, yapılacak olması kararını kesinlikle des­ teklemiyorum. havzalar ile ilgili koruma kararlarındaki zaafiyet, su kaynakların ı n sürdürülebilirliği, kentin geleceği için kaygı verici . " " Bilimsel liğe, şehirciliğe dayanmayan altyapısı olusturul madan Ar- Ge çalış­ malarına yatırım yapmadan tepeden inme kararlarla yerel yöneticilik yapıl­ maktadır. Yönetilen kent değil evraklar-


Şubat 2009

dır sadece. " " Kısmi olarak bazı projelerin o l u m l u başlangıçlar olduğunu düşünüyorum ama bazı yaklaşım lar ise çok baştan savma ve düşünülmemiş. Daha yetkili ve konuyla ilgili kişilerin yönetime katıl­ ması gerektiğini talep ediyorum . " " 4 y ı l boyunca Büyükşehir Belediye Meclisi plan tadilatı yapmaktan başka iş yapmaya fı rsat bulamad ı . istanbul için hayati önem taşıyan istanbul Depremi ile ilgili hiçbir çalışma yapı lmad ı . istanbul maalesef yaşanacak b i r şeh ir olmaktan çıktı . " " Yönetim anlayışını benimseyeme­ miş bir anlayışla yönetildik. i ktidarda ol masına rağmen iktidar olamam ış bir belediyecilik örneği gösterdiler. i mar ve şeh ireil i k konusunda şehrimizin çok ihtiyacı ol masına rağmen yeni açı l ı m lar yapmadı lar . . . " " Bursa'da başarılı diyebileceğim şekil­ de yarışma yolu ile elde edilen projeler değerlendirildi. Yarışma sonucunda çı­ kan projeler kullanılmasa da kimi zaman yine de başarı lı projeler ortaya çıktı. Ama partilerdeki aday değişikli kleri yine insanların asıl amaçlarının hizmetten başka şeyler olduğunu düşündürd ü . " " M imarlık yapıl maması, tek t i p binala­ rın fabrikasyonu için oluşturulmuş hali­ hazır yönetmelikerin ve imar kural larının yeniden düzenlenmesi için bir program yapı lmalı ve yürürlüğe sokulmal ıdır." " Kent dokusunu, şehirler arası nitel ikli yol ve kavşakalar ile alışveriş merkez­ leri arasına sıkıştırıp, yaşanmaz hale getirdiler. 2 1 . yüzyılda bile atıkların kaynağ ında dönüşümüne ait çaba göstermiyorlar. Bu konuda AB uyumu kapsamı nda kom ik pil kum baralarından başka bir şey yapmad ılar." " istanbullu olarak metrobüs sistemi çok faydalı gibi gözükse de ve en çok ön plana çıksa dahi bir çok aksaklıkla yapıldığı için bazı konularda beni huzur­ suz etmiştir. Trafik konu larındaki çal ış­ maları takdirle karşılasam bile yetersiz olduğunu düşünüyoru m . Kentsel dönü­ şüm projelerine daha fazla eğilebili rlerdi . istan bul 2 0 1 O Kültür Başkenti olacak ama buna hazır mıyız? " "Ankara kimliğini kaybetti . Beni en fazla rahatsız eden alt ve üst geçitler. Kent şehirler arası otoyollarla donatı ldı. Gençlik Parkı özelliğini yitirdi. Yayalar

için neredeyse hiç şans yok." " Modern şehi reilik i l kelerinden uzak, kişisel rant sağlamak uğruna yapılan uygulamalar özellikle Ankara' nın kentsel yapısına zarar vermiştir. Kaynakların hoyratça kullanımı kamu yararı ndan ziyade kamu zararı oluşmasına neden olmuştur. U laşım alanında yapılan uy­ gu lamalar kentli için yaşamı daha zor­ laştırmış, tüm ulaşım sistemini özel araç odakl ı hale geti rmiştir." " Kültürel kimliği oluşturan unsurların itlafı! Kent belleğinin göstere göstere (hem de gizlerneye hiç mi hiç ihtiyaç duymadan), büyük bütçelere temelien­ dirilen projelerle yok edilmesi! Toplanan vergileri n , bütçe kaynakları nın sadece poster hazırlamak için sarfiyatı (bakın bakın biz neler yapıyoruz, posteriere de yazıyoruz zihniyeti. Halbuki peşine düşülen her bir hizmeti n şişiri l i p şişirilip sadece kelimelerden i baret olduğunun az bir araştı rma ile ortaya çıkması)! Kentsel rantın doğru yönelendiri le­ memesi ve doğru paylaştı rılamaması, kentin sadece hü kümet yandaşçı larının kazancına yönelik meta haline getiril­ mesi ! ! ! Ve ... G iderek kötüleşen, kar­ maşıklaşan altyapısı ile başa çıkı lamaz bir istanbul Canavarı ortaya çı karmada üstün başarı ! "

Beklentiler " Çağdaş kent yönetimi anlayı şında ve­ rilen zararların giderilmesine çözüm ler getiren, kent kimliği bil incinde, her işi uzmanına danışan, şeffaf bir yönetim ... " H ukuka ve vatandaş haklarına sayg ı l ı , kamu yararı güden , çevreci , çağdaş uygarl ı k kültürüne katkı yapacak , sür­ dürülebilir bir kent mekanizmasının yerleştirilmesi" " Öncelikle karayoluna dayanan bir ulaşım ağı oluşturulmasın. Kentii ierin barı nma hakkı akıldan çı kması n . Bütün bun lar için de yeni uygu lamalar kentliie­ rin bildikleri, tartıştı kları , eleştirip deği­ şiklik talep edebildiği yeni bir sistemde görünür olsunlar." "Öncelikle halkın artıları eksileri doğru görüp değerlendirmesi, objektif kararlar vermesi beklenti m . Bunun sonucuna za­ ten doğru yönetim seçilecektir. Görev bilinci emeğe ve insana saygısı olan insanları o koltuklarda görmek isterim . . . "Atıkların doğru değerlendiril mesi , de"

"

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

89

niz ulaşımının arttırılması, kültürel et­ kinliklerin arttı rılmas ı , kentin geneli nde bitmişlişin sağlanması, iki yılda bir kal­ d ı rı m ları n , sokak lambaları n ı n ve park­ lardaki ekipmanların değiştirilmemesi" " Daha çok halkın kullanım ına yönelik projeler yapılmalı, yapılan projelerin devamldığı için bakım ve işletme düşü­ nülmeli, projeler yapılı rken diğer kamu kurum ları ile ciddi organ izasyon yapıl­ mal ı , i haleler siyasal çı karlar gözetilerek yapı lmamalı ve ciddi denetlenmeli . " " Kentimizin daha yaşanabilir h a l e gel­ mesi için öncelikle u laşı rnın raylı sistem ve deniz yolu ağırlıklı olacak şekilde koordineli hale getiri lmesi. Durakların, yolcuları tehlike altına almayacak şekil­ de plan lanmas ı . Kent içinde kalan arsa stokunun imar değişikli kleri ile yatırım­ cıya fayda sağl ayacağı değ i l , kent i i ierin yaradanabi ieceğ i yeşil alan olarak planlanması. Kentsel dönüşüm çalışma­ larında yaşayan halkın mağdu r olmad ığı planlama çal ışmaları nın yap ı l ması . Deprem riskinin azaltılmasına yönelik çalışmaların yapı l ması, bunun farkında olmayan halkın bilinçlendirilmesi ve afet­ Iere yönelik planlaman ı n öncel ik halinde di kkate alın ması . . . " " Kentsel dönüşüm ne demek bütün yöneticilerin ayrıca bir eğitim alması gerektiğini düşün üyorum." "Şehrin tarihi dokusunun korunması, otoyola çevrilen yolların düzeltilmesi, şehrin araçlara değil yayalara teslim edilmesi, toplu taşımın özendiril mesi, başlayan metro projelerinin hayata ge­ çiril mesi . " " Şehir şebeke suyunun Kızı l ı rmak'tan verilmemesi, lüzumsuz alt geçit yapıl ma­ ması , çiftlik hemzemin geçidi dururken trafik sorunları yaratan alt geçitler yapıl­ ması n , Çankaya'daki başarısız tek yön uygulamalarından vazgeçi lsin." " U iaşımın lastikli yerine raylıya kaydırıl­ ması ve denizin daha etkin kullanı lması, merkeze sıkışmış olan kültür sanat faliyetleri ve tesislerin şehrin geneline dağıtılması, 201 O Kültür Başkenti olan şehrim izde eski eserlerin korun ması, çevrelerini m uhdes detaylardan arın­ dırıl ması konut yapılanmasında yen i açı lı mlar v e standartlar gelmeli a l t yapı özelliğine göre istanbu l ' u n her yerine sah ip çıkılması nı istiyorum." "Ö ncel ikle yapılan çevre düzenleme-


90

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Şubat 2009

lerine yeterli ölçüde önem verilmesini, bir taraf bu d üzenlemelerle yüceltil i rken diğer görünmeyen tarafın istekleri nin kulak arkası yapıl mamasını istiyorum. Ayrıca büyükşehir belediyesi ve ilçe belediyelerinin yeterli ölçüde iletişime sah ip olduğuna inanmıyorum, bunun sağlanmasıyla daha sağlıkl ı ve gerekli işler yapılacağ ı na inanıyorum." " Kökten daha mantı klı çözümler, günü kurtarmak değil bizler için bişeyler yapacak başkanlar ve sıkı bir ekip istiyoru m . " " i stanbu l ' u n kurtarılacak hali kalmadı bari bu talan dursun, eğer bir dönem daha yağma ile geçerse istanbul 'dan geriye bir şey kal mayacak, rantın önüne geçebilecek biri var m ı bilm iyorum . " " istan bul'un sorunları nı onu yaşayanlarla paylaşacak, çözüm önerilerine açı k,sorumluluk alması gere­ ken meslek grupları n ı bilgi paylaşımında gözardı etmeyen bir yönetimin beklenti­ si içindeyim. Toplu taşımanın kesi nlikle en önemli sorun olduğunu düşünüyor, trafikte vakit kaybını önleyecek kent ölçeğinde düşünülerek üretilmiş çözüm önerileri istiyorum. Sulukule ve benzeri mağduriyet yaratan projelerin durdurul­ masın ı istiyorum." " N iteli k denen kavram üzerinden, ön­ celikle, basmakal ı p yargılardan uzakla­ şabilen düşünce yapıları üretip bun ları yaşantının al ışkanlıklarını dönüştürebile­ cek şekilde toplumsal hayata eklemlen­ melerini sağ lamak . " " Çok zayıf bir beklenti ama, en azından öncelikle toplu taşıma (raylı sistem), atık yönetimi (geri dönüşüm konteynerlerinin artırıl ması) ve ağaçlan­ d ırma çalışmaları gibi konuları layıkıyla yapmaları." " M etro ağı n ı h ızla genişletip geliştir­ mesi . Cadde düzenlemelerine uzun vadeli çözüm projeleriyle g irmeleri . Kentsel dönüşüm projelerine asla taviz vermemeleri. Plancı ların da olurunu ala­ bilecek bir nazım imar planının ve stra­ teji planının uzman lıkla hazırlanmas ı . " " Bergama' nın tarihi v e doğal çevresi­ nin dü nyaya çok kısa sürede tan ıti lması bu işlerin bizzat Bergama merkezli yö­ netilmesi, Ankara vb. yerlere gidip söz aldık demeden gücümüzün daha ötesini denemeliyiz." " 1 . Gelişime açık sürdürü lebilir projeler

2.

Çevreye duyarl ı l ı k

3 . Kadroların tecrübe ile yenilenmesi

4. M i marlar Odas ı ' n ı n belediye uygula­

malarında etkin olabilmesi ya da bir üst kurul ol uşturulması 5 . H izmet ! ! ! " " Sosyal dengesizliği ortadan kaldı­ rabilecek çal ışmalar yapmaları, h ızla gelişen istanbul 'un alt yapısının biran önce yenilenmesi gerektiğini, artık yük­ sek katlı yapılara izin verilmeyip şehir merkezinin yoğunluğunun azaltılabilme­ si için yatay yapıların olacağı ve şehri genişleterek yeni yaşam alanları açma­ larını bekl iyorum . " " i mar vahşetinin sona erdirilmesi, sürdürülebil i r bir kentleşme için planlanlama yapılması Enerji Yönetim B i rimleri ' nin kurulması ve enerji savur­ ganlığının önlenmesi parsel plan lama­ sından ada planlamasına geçilmes i . " "Trafik soru nuna daha net çözümler, kentsel dönüşüm projelerinin çok çok çok daha h ızlı i lerlemesi, insanların ne­ fes alacağı alanların arttırılması , toplu taşıma h izmetlerinin hem sayıca hem de kalitece arttı rılması , şehir içinde olu­ şan sorunlarım ııda açtığ ı m ız telefanlara cevap alam ıyoruz özel likle bu konuda çok ciddi bir ilgi bekliyorum." " i halelerde şeffafl ık, daha çok hizmet ve düşüncelerini hal kla paylaşmak ve sürekli anket yapmak halkın istedikleri­ nide dikkate almak ve sonuçta halk için en uygun olan ı n ı hayata geçirmek." " Şeffaf, düzeyli, demokrat, "tasarım"ın ne işe yaradı ğ ı n ı özümsemiş, başkentin değerini bilen ve arttırmak için gayret eden, " modern" bir yönetim istiyorum . Ankara'yı yeniden bir kültür başkenti yapmaların ı , önemli organizasyonlara ev sahipliği yapacak alt-üst yapı tasarım­ larını hazırlamaları n ı , tarihi dokuyu can­ landı rmalarını, dünyan ı n nadir "bulvar" kentlerinden bir olan kente bu özelliğini geri kazandırmaların ı bekl iyorum . " " Kaçak yapıların orda yaşayan halkı mahdur etmeden derhal kentsel dö­ nüşüm projesi kapsamına alınıp acilen kurtul mak ulaş ı rn ı n tamamen veya kısmı bi şekilde metrolarla olması i ETT otobüslerinin tamam ının yenilenmesi ve seferlerinin artırılması öğrencilere daha çok burs imkanı yerel yönetimlerin yolsuzluk peşinde değil halkın parasını halka yarar sağlayacak şekilde kull lan-

ması deprem tehlikesin göz önüne alına­ rak acilenen neler yapı lması gerektiğini gösteren bir projenin yapıl ması ve halka duyrulması yerel yönetimlerinin su arıt­ ma tesisleri kurması ve denize boşaltı­ lan atıksuyun tem izlenmesi kaldırımların seçim zamanı yaklaşınca halkın gözünü boyamak için du rmadan yeni lenmesi nin engellenmesi devletin gereksiz yere zarara uğratılmasının engellenmesi."

BIG'den Azerbaycan'a E ko-Ada Tarih: 25 Şubat, Dezeen ÇEviREN: ZEYNEP ERÖZKAN Azerbaycan Orta Asya'nın ilk karbon sa­ l ı n ı m ı düşük, ekolojik adasının master planını hazırlaması için Dani markalı uz­ manlarla çalışmayı tercih etti. H azar Denizi ' ndeki Zira Adas ı ' nda sürdürülebi lir bir konut ve tatil bölgesi olarak tasarlanan yapılar bütününün tasarım ı n ı Danimarkah mi marlar Bjarke l ngels G roup (BIG) yaptı. Azerbaycan ' ı n başkenti Bakü 'nün Hazar Den izi kıyısındaki koylarından birinde yer alan, 1 .000.000 m2 yüzey alanına sahi p adanı n master planı yedi konut gelişim bölgesi içeriyor. Azerbaycan ' ı n ünlü dağ ları n ı n yapısı ndan esinlenerek tasarlanan "yedi tepe " l i (seven peaks) adan ın ısı ü reten gü neş panelleri, gü­ neşten elektrik üreten fotovoltaik pilleri, atık su ve yağ mur suyunu toplama bi­ rimleri ve bir rüzgar enerjisi türbini içer­ mesi planlanmış. B I G 'e göre tasarım bütünüyle dış kaynaklardan bağı msız olacak. Bir başka deyişle kendi kendine yetecek ve kendi kendini arıtacak bir bölge olacak.

Zira Adası Master Planı Genç bir Sovyet sonrası demokrasisi olarak Azerbaycan 'ın milli kimliğine vur­ gu yapması amacıyla, ü lkenin etkileyici doğal yapısı göz önünde bulundurul­ muş. Başkent Bakü 'nün h ilal şeklindeki koyunda yer alan Zira Adası ' nda B I G mimarları v e mü hendisler (Rambol l) tarafından tasarlanan, Azerbaycan ' ı n "yedi tepe"sini temsil eden master plan, kentsel gelişme için sürdü rülebilir mo­ del oluşturmasının yan ı sıra, tüm kıyı boyunca görsel haki miyetini koruyan bir sembol yapı olarak kent silüetindeki


Şubat 2009 ARK ilE RA M i MARLIK ALM ANAGI

yerini alıyor. B I G ' i n kurucu ortakla­ rından Bjarke l ngels, bölge için çok önemli olan bu ekolojik tasarım hak­ kında şunları dile getiriyor: "Amacımız Azerbaycan 'ın doğal peyzajını esas ala­ rak mimari bir çevre yaratmaktı. Bu yeni mimari yaklaşı m , sadece 'yedi tepe' li bir silüet sunmuyor, aynı zamanda hava, su, ısı ve enerjinin neredeyse bütünüyle doğal yollarla sevkiyatını ve dönüşümü­ nü sağlayan, dış kaynaklardan bağı msız bir çevre yaratıyor. Bu tepelerden her biri kendi içinde birer ' biotop' oluşturu­ yorlar. Suyun devinimini sağl ıyor, ısıyı depoluyor, birçok bakış açısı yaratıyor ve vadiler oluşturuyorlar. Bizim için 'yedi tepe' sadece metafor değ i l , aslın­ da Azerbaycan ' ı n dağlık bölgelerindeki yaşam tarzını sergileyen birer model." " Yedi tepe"den her biri, Azerbaycan'ın ünlü bir dağının geometrisinden çı­ karılan bir konut ve dinlenme gelişim alanına ev sahipliği yapıyor. Bireysel olarak her "dağ" özel mülk ile kamusal işlevierin bir arada çözüldüğü bir "öz"e dönüşüyor. " Dağ" ların formları adanın doğal topoğ rafyasıyla birleşiyor ve tepelerin eteklerinde kentlinin hizme­ tine sunulan birçok tatil köyü ve çevre plajları yer alıyor. Kamusal kullanıma açık, kesintisiz yürüyüş parkurları te­ peleri birbirine bağlarken , ziyaretçileri tepelerin doruklarına davet ediyor. Yed i tepede, toplamda, 3 0 0 v i l l a bulunuyor. Ramboll şirketinin yöneticilerinden Lars Ostenfeld Rieman n, tasarım için şunları dile getiriyor: "Zira Adası, Kafkaslar ve Orta Asya'nın gelecekteki kentsel gelişimi için oldukça önemli bir adım. Rüzgarın, güneşin ve dönüştürülebilen enerjinin yardımıyla ada tükettiği enerji miktarı kadar enerji üretebilecek. Petrol üzerine kurulu bir enerji anlayışı olan bir toplumda, bu proje sürdürülebilir planlama düşüncesinin bir vitrini olacak. Ç in'deki Dongtan ve Abu Dhabi'deki Masdar gibi diğer dikkat çekici eka-şehirleri takip eden

Zira Adası tasarımı, içinde yaşayan insanların sebep olduğu karbon salı­ n ı m ı n ı gelecek 10 yılda büyük oranda azaltacak. Mühendislik açısından bakın ­ c a , Azerbaycan Dağları 'nı yansıtan bu tasarı m ı başarmış olmaktan çok büyük heyecan duyuyoruz."

Zero Isiand 1 Sıfır Karbon Salınımlı Ada: Zira Adası'nın tasarımında amaç­ lanan, bütünüyle dış kaynaklardan bağımsız bir bölge yaratmaktı. Diğer bir değişle kendine yeten bir ada ya­ ratmak. Azerbaycan'ın yapı geleneğini yeni teknolojiyle harmanlayarak adanın kaliteli, yaşayan ve yaşanan çevrelere sahi p olması ve kaynakları en az şekilde kul lanması amaçlandı. Dünyaya üst dü­ zey yaşam standartlarıyla, en az doğal kaynak tüketiminin bir harmanı olarak örnek olması amaçland ı . G ü neş: Solar ı s ı panelleri sayesinde sürekli sıcak su sağlanırken, çatılarda ve cephelerin stratejik noktalarında bu­ lunan fotovoltaik piller de yüzme havuzu ya da aqua park gibi birimlerin günlük i htiyaçlarını karşılayacak gücü sağl ıyor. S u : Atık su ve akan su toplanarak, atık su arıtma tesislerine aktarılıyor ve orada temizlenerek sulama için uygun hale getiriliyor. Atı k suyun katı içeren bölümleri ise özel işleme tabi tutulduk­ tan sonra toprağı g übrelemek için kul­ lanıl ıyor. Sürekli sulama ve gübreleme yöntemi sayesinde adan ı n , konut alanla­ rına oranla nicelik olarak az bir metreka­ reye sahip yeşil alanlarının gür yeşil bir görüntüye sahip olması mümkün oluyor. Rüzgar: Zira Adası -karbon nötral ada- için fikir veren önemli noktalardan biri de Bakü'nün " rüzgarın şehri" olarak bilinmesi. Oluşturulan yel değirmeni tarlasında rüzgar enerjisi kullanılarak co2 salınımını en aza indirmek için gerekli güç sağlanıyor. Eski petrol en­ düstrisine ait platformları kullanıp rüzgar türbinlerine dönüştürerek Bakü 'nün sürdürülebilir geleceğini rüzgar türbinle­ riyle inşa ediyor. Peyzaj: Ada peyzaj ı n ı , dağlarda meydana gelen m ikroklimaların rüz­ garların ı n benzetiminden alıyor. Kıvrık dokusu, rüzgarın yedi tepedeki hareke­ tinden geliyor. Bu hareket aynı zamanda bitkilendirmeyi ve kamusal alanların

91

tasarımını da belirliyor. Örneğin rüzga­ rın ve türbülansın güçlü olduğu yerlerde ağaçlar yoğunlaştırılmış, böylece rüzga­ rın h ızının kesil mesi m ümkün olmuş ve daha konforlu dış mekanlar ve iklimler elde edilmiş.

Bayrampaşa Cezaevi'nin Duva rları Yıkı lacak Tarih: 2 6 Şubat, CNN Türk istanbul Bayrampaşa'da 5 yıl içinde gerçekleştirilen 3 5 büyük projenin toplu açılışı, 27 Şubat'ta Bayrampaşa Cezaevi'nin duvarının yıkıl masıyla baş­ layacak. Bayrampaşa Cezaevi duvarı nın yı­ kılmasıyla başlayacak ve daha sonra içeride devam edecek olan toplu açı l ı ş töreninde, Bayrampaşa Belediyesi ve istanbul Büyükşehir Belediyesi tarafın­ dan 5 yıl içerisinde ilçeye kazandırılan 3 5 büyük proje de kamuoyuna tanıtı­ lacak. Toplu açılışta, Bayrampaşa' nın değişim ve gelişimine önemli katkı lar sağlayacak vizyon projeler ile halkta kentlilik bilinci oluşumunu destekleye­ cek projeler anlatılacak. Projeler sosyal tesisler, kültür mer­ kezleri, eğitim merkezleri , spor alanları , parklar, kavşaklar, yollar, taksi durakları ve otoparklar gibi önemli çalışmalardan oluşuyor. istanbul Büyükşehir Belediyesi tara­ fından gerçekleştirilen cezaevi çevresi yol projelendirme çalışmaları kapsa­ m ında da Bayrampaşa Cezaevi'nin 400 metre uzunluğ undaki yüksek duvarları­ nın yıkılmasıyla birlikte Kenar caddesi genişletilecek ve o bölgede yaşanan trafik sorunu çözülecek. Bayrampaşa Belediye Başkanı Hüseyin Bürge de yazılı açı klamasında, isyanlar, firarlar, ölüm oruçları ve daha pek çok olumsuzluklarıyla 40 yılı aşkın süre adından söz ettiren Bayrampaşa Cezaevi'nin kapısına kilit vurulmasının ardından, i lçedeki değişimin gün yüzü­ ne çıkmaya başladığını belirtti. Bürge, cezaevinin etrafını saran yüksek duvar­ ların adeta geçilmesi zor bir kale gibi Bayrampaşa'yı sardığını, bu duvarların yıkılmasıyla birlikte Bayrampaşa'nın dünyaya açılacağı n ı kaydetti.


92

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Şubat 2009

Taipei Gösteri Sanatları Merkezi '(çırışmasında Birincilik Odü l ü OMA'nın Tarih: 27 Şubat, Dezeen, OMA Resmi internet Sitesi ÇEviREN: ZEYNEP ERÖZKAN Office for Metropolitan Architecture'ın (OMA) Taipei Gösteri Sanatları Merkezi Yarışması için sunduğu öneri birincilik ödülüne layık görüldü. OMA'dan Rem Koolhaas ve Ole Sheeren' i n yönettiği tasarım, uluslararası bir jüri tarafından, 24 ülkeden gönderilen 1 35 proje arasından seçildi. Bağlantıları ile yeni ve farklı mekansal deneyimler sunan 1 . 500 ve 800 koltuk kapasiteli üç salon, oluklu cam giydirilmiş merkezi bir küpün içinde yer alıyor. Binanın dışından gelip küpün içine giren yaya aksı, tipik tiyatro salonlarında kapatılmış veya dıştan al­ gılanmayacak şekilde tasarlanmış olan sahne arkası birimlerini açıkta bırakıyor. Ayrıca bu üç salon kombine edilebil­ diği gibi ayrı ayrı da kullanılabiliyor. Merkezde bulunan küp, mevcut yerel yiyecek satış birimi korunarak onun üzerinde mesnetlend i rilmiş. OMA' n ı n sitesinden edinilen bilgiye göre, 40.000 m2'1ik tiyatro kompleksi için yerel bir mimarlık bürosu olan Artech Ine. ile işbirliği yapılacak. Sahne tasarımı ko­ nusunda Ducks Sceno tercih edilirken mühendislik i şleri için Arup'la çal ışı laca­ ğı duyuruldu. 2 0 1 3 'te bitirilmesi planla­ nan inşaatın bütçesi 3,8 m ilyar Tayvan Doları (90 m i lyon Euro) olarak açıklandı. Etkinliklere ilave olarak yerel gösteri topluluklarının da gelişiminin destek­ lemesini isteyen Taipei Kent Konseyi, Gösteri Sanatları Merkezi'nin aynı zamanda "uluslararası kültür merkezi" olarak Taipei 'nin imaj ı na katkıda bulun­ ması nı umdukları nı açıkladı lar. O MA'nın ortaklarından Rem Koolhaas ve Ole Scheeren'in yönettiği yarışma ekibinde

Andre Schmidt ile Adam Frampton ve Mariano Sagasta yer aldı . Koolhaas ve Scheeren'in önceki ortaklıkları arasında, bu yıl tamamlanması beklenen 600.000 m2'1ik Çin M erkez Televizyonu Yönetim B inası (CCTV) ve Pekin Televizyon Kültür M erkezi 'nin (TVCC) yanı sıra New York ve Los Angeles'taki Prada Deprem Merkezi Depoları projeleri yer alıyor.

Yarışmaya teklif veren diğer mimarlık ofisleri ise şöyle: Morphosis Architects/Thom Mayne (ABD), Jose l gnacio Abalos ( ispanya), Jakob + M acfarlane (SAR L Architecture)/Dominique Jakob ( Fransa), S U RV Associates/Hungan Yeh Architect (Tayvan), MVRDV bv L LC/W. G . M . Maas, J . J . van Rijs (Hollanda), Zaha Hadid Architects/ Patrick Schumacher ( i ngiltere).

!stanbul 20 ı O Başkanı Istifanın Eşiğine Geldi Tarih: 2 7 Şubat, Radikal istanbul 201 O Ajansı dün istifa söylen­ tileriyle çalkalandı. Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu, " i stifa yok ama bir sıkıntı olduğu doğru, çözmeye çalışıyoruz," ded i . Bir sivil toplum pro­ jesi olarak yola çıkan, sonra devletin de desteğini arkasına alarak elde edilen i stanbul 201 O Avrupa Kültür Başkenti projesi, 201 0'a aylar kala kimi çekişme­ ler ve istifa söylentileriyle gündemde. istanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, dün istifa söylentileriyle çalka­ landı. Aslında söylentiler önceki gece başlamıştı. ilk gelen duyumlar, başın­ dan beri istanbul 201 0 ' u n içinde olan i stanbul 201 O Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu'nun ekibiyle birlikte istifa ettiği yönündeydi , kurulda istanbul Valiliği'nin atadığı isim dışın­ da kimse kalmamı şt ı . Dün sabah ise Zaman Gazetesi'nin internet sitesine dokuz kişilik kuruldan dört üyeni n , Çolakoğlu 'yla birlikte Metin Sözen, iskender Pala ve Gürhan Ertür'ün is­ tifa ettiği haberi yansıdı. Haber daha sonra birçok internet sitesinde yer aldı. Telefonla ulaştığımız istanbul 201 O Ajansı başkanı Nuri Çolakoğlu, istifa söylentilerini yalaniadı ancak bazı hu-

zursuzlukların olduğunu da saklamad ı . N u r i Çolakoğlu, " i nternet sitelerine yansıdı ama henüz istifa yok. Ama bir sıkıntı olduğu doğru, aşmaya çal ışıyo­ ruz. Çözülemeyecek bir mesele değil. Çözülecek gibi gözüküyor," diye konuş­ tu. Çolakoğlu'na meselenin ne olduğu­ nu da sorduk. Şu aşamada söyleyeceği her şeyin olayı çözümsüzlüğe iteceği n i belirten Çolakoğlu, " Ş u n u n şurasında 10 ay kald ı 201 0 'a. Derdimiz kavga çıkarmak değil gerçekten meseleyi çöz­ mek. istanbul ' a karşı verdiğimiz bir söz, üstlendiğimiz bir görev var. Biz bunun derdindeyiz," ded i . 201 0 Ajansı'nda devlet görevlileriyle sivil kanat arasında bir çekişmenin olduğu uzun süredi r ku­ l islerde kon uşuluyordu . Ajansın yönetim şemasında yürütme kurulunun altında yer almasına karşın genel sekreterlikin yürütmenin işlerini zorlaştırd ığı söylen­ tileri havalarda uçuşuyordu. Yürütmeyi istifanın eşiğine getiren gelişmelerinse, yüksek maliyetli büyük restorasyon projelerinin, kurullara danışılmadan , görüşülmeden belli isimlere ihale edilmek istenmesi olduğu söyleniyor. Zira Çolakoğ l u , istanbul 2 0 1 0 ' u , sivil toplumla devletin el ele verip uyum içinde çalıştığı bir yönetişim modeli olarak da önemsediğini daha önce defalarca dile getirmişti. istan bul 201 O Ajansı'nın Genel Sekreteri Eyüp Özgüç, Başbakanlık Denetleme Kurulu' ndan bu göreve atanmıştı. Yürütme Kurulu 'yla Özgüç arasında uzun süredi r yaşan­ dığı bili nen geri limi besleyen sebepler arasında, öncelikli projeler konusunda anlaşmazlıklar yaşanmasının ve Özgüç'ün usulen uygun bulmadığı konulara getirdiği itirazların yer aldığı da söylentiler arasında. Koordinasyon kurulu başkan lığını Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı'nın üstlendiği istanbul 2 0 1 0 ' u n danışma kurulunda devlet kademelerinden ve çeşitli STK' lardan 50'ye yakın isim var. Yürütme kurulu ise Nuri Çolakoğlu (başkan), Sabri Kaya, Prof. iskender Pala, Gürhan Ertür, Ahmet Emre Bilgili, Alpaslan Baki Erteki n , Şekib Avdagiç, Nu ri Tuna ve Prof. Dr. Meti n Sözen'den oluşuyor. istanbul 201 O bütçesi nin 700800 milyon lira civarında olduğu da dü­ şünülürse bu proje daha çok çekişme kald ırır.


AHŞAP D O ST U H E M E L' D E N

SAYERLAC K YAN G I N G E C İ K T İ R İ C İ C i LALAR

...J

z UJ > :::::> (.!' <( :I: <( c <( c z -

(.!' z <( >

C i l a S i s te m i , i n s a n l a r ı n to p l u c a b u l u n d ugu k a pa l ı ve r i s k l i

Sayerlack Yangın Geciktirici Cilalar. Çünkü:

Mekanın güvenli

• Uluslararası geçerlil igi olan

Ahşa b ı n hemen tutuşması n ı ö n leyerek yangı n ı n i l e rleme h ı zı n ı azaltan ve toksik d u man ç ı karmayan Sayerlack Ya ngın Geciktirici

meka n l a rd a yangı na karşı ek güven l i k saglıyor:

b i ç i m d e boşaltı l m a s ı i ç i n gereken za m a n ı kaza n d ı rıyor. Tüm

mekan

ahşap

y ü zeylerde uygu l a n a b i l e n Saye rlack Yangın G ec i ktiri c i ; kamu

binaları,

o fi s l e r ,

sertifikalara sa h i p , • Ahşap koruma

teknoloj i lerinde d ü nya l ideri Arch tarafı ndan ü retild i , • Kaliteli b i r ciladan bekled igi niz tüm n iteliklere sahip,

ba n k a l a r, havaa l a n l a r ı , tren

e Üste l i k , Türkiye'de, arkasında Hemel var.

istasyo n l a r ı , ote l l e r , kongre

Ayrıntılı bilgi için a rayı n :

m e rkezl e r i , m a gaza l a r , o k u l l a r , tiyatro ve s i n e m a s a l o n l a rı ,

www. hemel.com.tr

gem i ler, hasta n e l e r vb i ç i n idea l .

H EMEl:

HEMEL EMPRENYE SANAYi VE TiCARET A.Ş. istanbul Deri Organize Sanayi Bölgesi, Kazlıçeşme Caddesi.

1 1 . Yol . 81 Parsel 34957 istanbul

Aydınlı-Orhanlı Mevkii, Tuzla

Tel: (0216} 394 83 13 (pbx) Faks: (0216) 394 83 1 0


94 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI .

.

Istanbullun Iki Ya Metrobüsle Biri YAZAN: ÇAGDAŞ ..-c,�o.ır•c ERHAN DOGAN Başbakan E hatla Avcıl d

- Kadıköy ara­ indiren Zincirl ikuyu e hattı dün Başbakan i p Erdoğan' ı n katıldığı töreni ile h izmete girdi. Kadıköy lediyesi Evlendirme Dairesi Otoparkı ' nda düzenlenen açı lış töre­ nine Erdoğan' ı n yanı sıra Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğl u , istanbul Valisi M uammer Güler, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Edibe Sözen, i B B Başkanı Kadir Topbaş, istanbul Emniyet M üdürü Celalettin Cerrah, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ve çok sayıda vatandaş katıldı. Erdoğan burada yaptığı ko­ nuşmada, istanbul'un ulaşımı adına tarihi günlerden birine daha şahitli k edildiğini beli rterek, 3 0 0 aracın hizmet verdiği metrobüs hattında 545 bin olan yolcu sayısını yeni hatla 1 milyona yükseltmenin hedeflendiğini dile getirdi. Avcılar- Beylikdüzü, Kadıköy-Bostancı ve Harem- Kozyatağı arasında da metro­ büs hattı yapılacağ ını anlatan Erdoğan, istanbul'un ulaşımına şu ana kadar yak­ laşık 1 2 milyar TL harcandığını bildirdi.

"Bekara Karı Boşamak ... " istanbul'un kendine özgü çözümler üretmesi gerektiğini dile getiren Erdoğan, konuşması nda C H P ' nin istanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı Kemal Kıl ıçdaroğlu'na yüklenerek, " Bekara karı boşamak kolay. Sorumluluğu olmayanlar için atıp tutmak kolay. istanbul'un adresini bil­ meyenler ' Biz gelince ulaşım sorununu kökten çözeceğiz' diyorlar. Bunların ki­ taplarında tünel münel diye bir şey yok. Bize bunlar dağları bı raktılar, biz Ferhat olduk dağları deldik, Şirin'e ulaştık. 1 2 kilometreye ulaşan 1 1 -1 2 tünel açtık" ded i . Konuşmasında medyaya da yük­ lenen Erdoğan, konuşmasında sık sık

ı " Hamdolsun" sözüne köşe nın fazla takıldığını belirterek, " Köşe yazarları beni m ' Hamdolsun'uma çok takılmışlar. Ben de diyorum güle güle kullansınlar. Bu da iyi bir çiklet. Güle güle çiğnesinler" diye konuştu.

"Medya Hay1rd1r" Konuşması sırası nda " i BB Bursları nı Öde" yazılı Öğrenci Kolektifi imzalı bir döviz açan ve elinde Akbil bulunan bir öğrencinin, " Sayın Başbakanım, iptal ettiğiniz bursları ödeyin" diye ba­ ğ ı rması üzerine medya mensuplarının hareketlenmesine Erdoğan " Medya kolay gelsin, hay ı rd ı r ne buldunuz? B ı rakın şu medyayı biz işimize bakalı m , onlar d a işlerine baksın" diye seslendi . Erdoğan daha sonra açılışını yaptığı Söğütlüçeşme- Avcılar metrobüsünün ilk yolcusu oldu. Kad i r Topbaş ile birlik­ te Söğütlüçeşme istasyonundan met­ robüse binen Erdoğan, Avcılar'a doğru yola çıktı.

2009 Oscar Ö dül Töreni , Mimarlığa Sahne Oldu

Tarih: 3 Mart, New York Times, Wikipedia YAZAN: PATRICIA LEIGH BROWN DERLEYEN: BURCU KARABAŞ Bir m imarın düşebileceği en sıradışı du­ rumlar düşünüldüğünde, Oscar törenin­ den önce yayınlanacak bir çekime ka­ tılmak, en ilginçlerinden biri olsa gerek. Geçtiğimiz günlerde sahiplerini bu lan 8 1 . Oscar Akademi Ödülleri Töreni'nin sah ne tasarı mını yapan New Yorklu m i ­ m a r David Rockwell, " B u , gerçeküstüy­ dü," şeklinde duygularını dile getiriyor. Bunları söylerken, Sony Pictures te­ sislerindeki geçici stüdyosuna yayılmış metalik ve organza kumaşlar karmaşası içinde duran Rockwell, binada ilki 2002 yılında gerçekleştirilen Akademi Ödül Töreni'nin ilk kal ıcı mekanı olma özelliğini taşıyan Hollywood'daki Kodak Theater'da tören günü ekranlardaydı . Birçok izleyici için tasarım yönü moda, pahalı elbiseler ve mücevher­ lerle sınırlı kalan Oscar Ödülleri için Rockwell'in görevi, kendi deyimiyle "gösterinin DNA'sını yen iden tanımla­ mak" olarak açıklanıyor. Ödül sahnesini tasarlayan ilk m imar olan Rockwell,

o C/1 n Ol �

D reamgirls'ün yönetmeni baş yapımcı Bill Candon ve yapımcı Laurence Mark ile birlikte zamanı geriye almayı ve gös­ terinin eski "şampanyaların patiatıidığı neşeli gece klübü atmosferi n i " yakala­ mayı amaçladılar. " Oscar Ödül Töreni, dünya çapındaki en büyük ritüellerden biri , " diyen 52 yaşındaki Rockwell, tasarı mının çıkış noktasını "Bu bir kutlama. Önceden hazırlanmış bir paket sunmaktansa, daha canlı bir şov hazırlamayı amaç­ ladık. Sonuçta Oscar Töreni, aşırı gelişmiş ve ışıltılı bir halk tiyatrosu olarak yorumlanabilir,"cümleleriyle açı kl ıyor. Tiyatro sahneleri, Amerika merkezli mimarlık ofisi Rockwell G roup'un kurucusu ve CEO'su David Rockwell'in hayatında önemli bir yere sahip. Annesi dansçı ve koreograf olan mi mar, "gerçek gibi" ol malarıyla ön pla­ na çıkan mekan tasarı mlarıyla tan ı nıyor. U ncasville'deki M ohegan Sun Casino, W Hotel'in ışıltılı ve minimalist iç mekan düzenlemesi ve huş ağaçları ile nehir çakıllarının restoran tasarımına yeni bir yaklaşım kattığı Nobus, bunlardan bazı­ ları. 250 kişilik tasarım ekibiyle disiplin­ ler arası tasarımlar yaratan Rockwell'in birçok çalışmasının kendine özgü hikayeleri var. Kennedy U l uslararası Havaalanı 5. Terminali'ndeki kamusal alanlar, mimarla düzenli olarak çalışan koreograf Jerry M itchell'in de yard ı mıy­ la fiziksel forma kavuşturulan " New York dansları "ndan esinlenilerek yaratılmış. Birçok mimarın kalıcılığa tapması ve ölümsüzlüğe olan takıntısının aksine, Rockwell tiyatro atmosferinin geçici­ liğine, özellikle de bir gecelik dönü­ şüm potansiyeline hayranl ı k duyuyor. Hairspray, D i rty Rotten Scoundrels, All Shook Up, Legally Blonde, The Rocky


Mart 2009

Horror Show ve diğer birçok Broadway şovunun set tasarımları, Rockwell'e ait. Roma'daki Michelangelo tasarı m ı Piazza d e l Campidoglio'dan esinlene­ rek yarattığ ı Oscar sahnesin i , 92 .000 Swarovski kristal inden hazırlanan ipiik­ Ierin oluşturduğu bir perde çevreliyor. i kisi de Oscar sahibi olan 1 998 yapımı Gods and Monsters' ı n yönet­ meni Bill Condon ve Dreamgirls'ün yönetmeni Laurence Mark'a göre, do­ ğallık Oscar Ödül Töreni'nin en önemli bileşeni . " Eski şovlara baktığın ızda ne demek istediğimi anlayacaksınız," diyen Candon'un favorisi ise, 1 999'da Hayat Güzeldir'in yönetmeni ve oyuncusu Roberto Benigni'nin ödülünü almak için coşkulu bir biçimde koltukların üstün­ den atladığı an. Yönetmen, bu anların sadece insanlar kendilerini yeterince canl ı ve özgür hissettikleri zaman yaşa­ nabileceğini, bu nedenle de mümkün olan en rahat kutlama ortamının yara­ tıl ması gerektiğini belirtiyor ve ekliyor: " N edense, bir süre önce bunu yapmayı bıraktık. Tören, birlikte yaşanılan bir mutluluk deneyimi olmaktan çıktı ve televizyon dünyasına yönelik hale geldi."

Geçmişten Bugüne Oscar Törenleri Hemen hemen tüm Oscar şovlarında Rokoko etkisinin hakim olduğunu söy­ lemek mümkün. Ancak, 1 929 yılında Hollywood Roosevelt Hotel ' i n Blossom Salonu'nda gerçekleştirilen ilk törende, sıcak bir kutlama atmosferi yaşandı. 1 953'te ise, tören ilk kez N BC'den yayınlanıyordu. Töreni, resmi bir gece kıyafeti giyen Bob Hope sunuyor, oyuncular birbirlerine " Bay" ve " B ayan" şeklinde hitap ediyor ve kimse kimseye öpücük gönderm iyordu. Sinema ta­ rihçisi ve eleştirmen Leonard Maltin'e göre o dönemde yıld ızların çoğu televiz­ yonda görünmüyordu ve bu önemli bir yenili kti. Sadece ana kategorilerde ödül alanlar konuşma yapabiliyor, diğerleri reverans yapıyor ve teşekkür etmekle yetiniyordu . Sahne ise saksıya konmuş begonviller, birkaç Yunan sütunu ve bir düğün pastası maketinin üzerine tutturulmuş insan boyutlarındaki Oscar heykeliyle çevreleniyordu. "Altın kaplama" Oscar atmosferinin ise, saray dekorasyonlarının çeşitli fütüristik

yorumlarıyla, son olarak geçtiğimiz yıl kuleleşen Oscar heykellerinin şeffaf kapsüllere yerleştirildiği sahnenin yer aldığı süreç boyunca kendi kendine ev­ rim leştiğ i söylenebilir. H erkesin hemfikir olduğu nokta ise, şovun Hollywood ' u dünyaya tanıttığ ı v e bu nedenle de d o ­ ğ a l olarak "spekülatif" ol ması gerektiği. Yapımcılar, 2009 ' u n gösterisi ni hazır­ larken, 1 969 yılı nda tüm programı n ünlü Broadway yönetmeni Gower Champion tarafı ndan hazırland ı ğ ı , kurgulandığı ve yönetildiği sıradışı törene özellikle odak­ landı. izleyicilerin arasına kadar uzanan bir podyum ile kent silüetini simgeleyen krom ve ayna figürlerden oluşan avan­ gart sahne tasarım ı , geçmişten bugüne düzenlenen tüm Oscar Ödül Törenleri arasında farklı bir yere sahip. Condon, " Champion'un duru 20. yy ortası es­ tetiğinin diğer yapışkan şovlardan, süslerden ve boncuklardan daha fazla tutması ilgi çekici , " diyor. Ancak törenin yapıldığı yıl Champion 'un medyanın ağı r eleştirilerine maruz kaldığı da unutul­ mamalı . Törenin baş yapı mcısı Condon, Rockwell ' in sadece bir mekan tasarım­ cısı değil, aynı zamanda bir hikayeci olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Sahneye koyduğumuz oyunu anlıyor. Tören, sa­ dece görünüşten i baret değil." Tören salonundaki en radikal deği­ şimlerden biri, izleyici nin sahneyle ve oyuncuların birbirleriyle olan i l işkisinin yeniden düzenlenmesi oldu. Sahnenin kıvrımlı bir hamleyle yeniden tasarlan­ ması, bu yeni tasarımla uyumlu oturma grupları n ı da yarattı . Bu yeni " topoğ­ rafya", daha i lginç kamera çekimlerinin yanı sıra sahneye g i riş ve çı kışların da daha çeşitli açılardan izlenebilmesine olanak sağlad ı . Condon, Rockwell ' i n bu kararın ı " David, gecenin adayiara ve oyunculara ait olduğu fikrinden yola çı ktı ve bunu maddeleştirdi. Amaç, insanları birilerinin kafalarına arkadan bakıp durduğunuz geleneksel bir tiyatro salonuna toplamak değ il sonuçta, " söz­ leriyle açıkl ıyor. Rockwell, sahne tasa­ rımına "gösterinin fiziksel motoru " n u , özellikle de farklı bölümler arasındaki geçişleri inceleyerek başlamış. Birçok törende, sahnenin "statik sert eleman­ lardan oluşan bir d ünya" olduğunu far­ ketmiş. Ancak 2009'da, sahnedeki ve performanstaki değişimin izleyici kitlesi

ARK ilE RA M i MARLIK ALMANAGI

95

önünde gerçekleşmesi gerektiğine karar vermiş. Sahne ve izleyici arasında bir hendek oluşturduğunu düşündüğü orkestrayı ise, Mark ' ı n deyimiyle " halkın parti deneyimi"ni yaşatmak üzere sah­ nede kon um landı rmış. Rockwell, sahnede sırayla gösteri­ lecek imaj lar yerine de, hayal gücünü canlandırmayı tercih etmiş ve sunucula­ rın arkasına LED ekranlar yerleştirerek, ışığı gümüş ipli klerden oluşan perde­ den ve diğer malzemelerden süzülerek geçen görsel bir şölen olarak kullanmış. Değişiklikler, bunlarla sınırlı kalm ıyor. Tören boyunca LED ekranlar, m imari bir bakış açısıyla farklı noktalarda konum­ lanacak şeki lde kurgulandı. Her biri bir başka filmden görsel taşıyan ekranlar, tasarımedarı Rockwell'in anlatımına göre " mekanda boyutsal olarak uçurul­ du". Kendini " Ben bir New Yorklu'yu m , güneşli havalarda gözlerimi kısarı m " cümleleriyle tanımlayan v e bu nedenle bir güneş gözlüğü dahi olmadığını söyleyen m i marın, Hollywood'la uzak­ tan yakından bir ilişkisi bulunmuyor. Ancak 2009 Oscar Akademi Ödülleri, Rockwell'e 2001 yılında bu ödül tö­ renleri için tasarladığı Kodak Theatre'ı yeniden yaratma imkanı verdi ve bu, Rockwell'in Oscar Ödü lleri ile olan ilk yakın i l işkisi.

" M üzede M imari Değil Eser Görülmel i " Tarih: 3 Mart, Radikal YAZAN: AYŞEGÜL SÖNMEZ S inan Genim, uzun yıllar akademisyenlik yapm ış, özellikle de restorasyon alanın­ da uzmanlaşmış Türkiye'nin en etkin mi­ marlarından biri. Pera M üzesi, istanbul Araştırmaları Enstitüsü, Bu rsa Karsan­ Peugeut Otomotiv Fabrikas ı , Bayburt Baksı Müzesi, Antalya Arkeoloji M üzesi Avan Projesi, Büyükada Anadolu Kulübü, Caferağa Medresesi resto­ rasyonu imza attığı yüzlerce proje ara­ sından ilk akla gelenler. Mimar Genim, şimdi siyasetin de gündeminde. Bir te­ levizyon programı sonrasında AKP 'den gelen teklifi kabul etti ve Kadıköy belediye başkanlığı için aday oldu. Bir m imar olarak zaten kentle ilgili aldığı soru mluluğu daha da çoğaltabi leceğ ini


96

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Mart 2009

düşünen Genim, Kadıköy ilçesine en az 40 adet sanatsal mekan vaat ediyor. Genim'le neden siyasete girdiğini ve mimarl ı ğ ı konuştuk . Turgut Cansever'i kaybettik. S i z i n b i r m i m a r v e belediye başkan adayı o l a rak onun kent algısıyla i l g i l i neler d ü ş ü n d ü ğ ü n üzü merak ediyorum doğrusu. Cansever ' i gelenekle ku r­ duğu i l işki ba kımından nasıl değer­ l e n d i riyorsunuz, modernist değil m iyd i?

Modernizmden geçmişten kopmayı mı anlıyoruz? Her geçmişten kopuş, aynı zamanda kendi içinde yaşadı ğ ı n kültürün içindeki öğelerden beslenerek gerçekleştirdiğin bir kopuş, bir yeni­ likler serisidir. Bir başkasının kültürel köklerinden bir modernizm yaratmak çok zor bir şeydir. Modernizm de Batı' n ı n ortaya koyduğu bir olgu ve küreselleşmeyle birlikte yay­ g ınlaştı. Turgut bey, kendi kültüründen hareketle g lobal bir modernizm ortaya koymuştur. Ankara Türk Tarih Kurumu bir kültürel etki lenmeden ortaya çıkan Türk modernizmine örnek bir yapıdır mesela.

Sizin bir yapıyı tasa rla mayı ve ya p­ mayı bilmeniz aday l ı ğ ı n ıza ne kata­ b i l i r peki?

Ortak bir hedef doğrultusunda, bir işi organize etmenin ve o işe katkısı olan herkesi o işe katmanın ne demek oldu­ ğunu bilmek demektir mimari ... Yapı bir organizasyondur. Bir şehi r düzenlemesi de öyle. Yapı yapman ın güçlüğü en çok nerededir? Binayı tasariayanın dı­ şındaki faktörlerin yolunda gitmemesi . . . Organizasyonda dengeleri bozar. Bina iyi olur ama kaldırımı kötüdür. Oysa bu bir bütündür. Belediye başkanlığı da organizasyon, bütünlüğünü gözetmeniz, tek başınıza olmanın bir öneminin ol ma­ dığı bir organizasyon. Santral'in yeni müze mekanı tartı­ şılı rken Türk m i marının sıfırdan sanat m üzesi tasariama tecrübesinin olmad ı ğ ı , h e p restore ettiği tartışıldı. Hatta sizin imzaladığınız Pera M üzesi de restoras­ yondur denildi. Pera M üzesi sıfırdan yapılm ıştır. Onun ön cephesinin m uhafaza edilmesi demek müze restore edilmiştir anlamına gelmez. O binada cephenin dışında oradaki her şey yenidir, benim tasarı­ mımdır ve bu bir ilk de değildir. Daha önce de sergi mekanı tasarladı m .

Cansever'in çok tartışılan ve yarım ka l a n Beyazıt Meyd a n ı projes i n i ,

Sanat eserleri n i n sergileneceği

i n s a n ı merkez a l a n , n a s ı l okumak

müze yaparken kriteri niz nedir?

gerekiyor?

1 9 . yüzyıl Batı modeli etrafında bir havuz ve tramvayın döndüğü meydan anlayışından farklı bir meydan anlayı­ şıdır bu. Fakat Turgut bey bu meydan ı , farklı b i r anlayışla kurguladığı zamanki istanbul'un nüfusuna bakmak gerekiyor. O nüfusa göre kurgulanmış bir meydan bunca kişi tarafı ndan çiğ nenirken, onun elinden gelmeyen, hakim olmadığı bazı öğelerle değiştirilip tamamlanırken bu projeyle ilgili konuşacak fazla bir şeyi­ miz olmuyor. Turgut beyin de bu konuyla ilgili üzüntü­ leri vard ı . O yüzden bazı eleştirileri ya­ parken yok edici olmamak gerektiğine inanıyorum. Sakin olmalıyız. Zaten ben binaları eleştiren m imarlara baktığımda hep şunu görürüm ki bina yapmamış­ lardır. Eleştirilerde bulunanların yapısı yoktur. Bina yapmayan, hele hele şehirsel bir düzenlemeyi yapmayan bilemez.

Tek kriterim vardır: M üzelik objeyle rekabet etmeyen bir mimari yapmak. Yaptı ğ ı n m imari görülmeyecek, içinde sergilenen eser görülecek.

belediye başkanı olduğu takdirde AK Parti'ye oy veririz'. Bunun üzerine benimle önce Kadi r Topbaş konuştu, sonra Başbakan birebir, ' B ize yardım edin' ded i . Böyle bir görevi yoksa ben nereden d üşüneceğim? Belli bir kesim tarafından d ı ş l a n ­ maktan korkm a d ı n ı z m ı ?

Ben im h i ç kimseden hiçbir şeyden kor­ kum yoktur. Öte yandan hangi kesim? Bende öteki kavramı yoktur. Ben ne kimseyi kendi yaşam alanıma müdahale ettiririm ne de kimseninkine müdahale ederim ya da ettiriri m . O anlamda be­ nim böyle bir görevde bulunmam bir tem inattır. Kadıköy nası l b i r yer? i lk a k l ı nıza geleni merak ettim . . .

G iderek insana sıkışmışlık duygusu veren bir i lçe. Çökmekte olan, akti­ vasyonu olmayan bir ilçe. Operası yok. Konser salonu yok. Süreyya opera mıdır? Altı kişi bir opereti zor oynar o sahnede. Yedinci kişi düşebilir. C K M , gerçek anlamda b i r kültür merkezi olmaktan ne kadar uzak. Yeldeğirmen i , Hasanpaşa'yı gördüm, utandım v e üzül­ düm. Fecinin ötesinde ... Altıyol'dan is­ keleye yürüyerek inemiyorsun, tehlikeli. Kaldı rım bir şehrin yüz akıdır. Şehireilik derslerinin en önemli laflarından biridir; kaldırım yüksekliği, şehrin kültürüyle ters orantılıdır. Kaldırım, kaba güç gösterisidi r. Kaldırı rnın düzgünlüğüyle şehrin kültürü orantılıdır.

Peki kente karşı soru m lu l u ğ u nuzu

Kad ı köy'de Tarla başı ' ndaki gibi

binalarınızla yerine getird i ğ i n i zi

nezih leştirmeyi düşündüğünüz bel l i

varsayarsak bu yetmedi m i de be­

semtler v a r m ı ?

led iye başka n ı olmak istediniz? Büyükşe h i r belediyesi ve Kültür Baka n l ığ ı ' na projeler yapan bir m i m a rı n beled iye başka n ı olması, i n g i l i zce "conflict of i nterest" (çıka r

H e r şey . . . H e r yer. B e n Tarlabaşı kent­ sel dönüşüm kanununu yazanlardan biriyim zaten. O projenin danışma kuru­ lundayım.

çatışması) denilen etik ol mayan b i r

O dokunun, o insa n ların kapının

d u r u m u beraberi nde getirm iyor m u ?

önüne kon u l m a s ı n ı n nasıl parçası

Asla. Kadıköy'de h i ç bina yapmadım. Yapmam ahlaken bir sorun olur. Öncelikle şunu beli rteyim: ben Kadıköy'e başkan olayım hiç demedi m . 7 Aralık gecesi M u rat Bardakçı ve Fatih Altaylı ' n ı n televizyon programına konuk oldum. O programdan sonra Kadıköylüler demişler ki, ' Böyle bir

o l d u n uz ?

S e n h i ç oraya gittin mi? M i dye dolma yapanları gezdin mi? Hala midye yiyor musun? Orada yaşayan kültürün orayla hiç alakası yok. Hep seçecek m iyiz? Biz m i karar veriyoruz onların nasıl yaşa maları


Mart 2009

gerektiğine?

O i nsanları çağdaş yaşam seviyesine getirmek görevimiz. Mekan düzgün olursa insanların yaşantıları düzelir. Midye dolması daldurarak salya sümük yaşamayı hak etmiyorlar. O insanları . Tepebaşı' ndaki konser salonunda müzik dinletebiliyorsan, sen dünyanın en ba­ şarılı insanısın, senin bohemliğin sana . . . Onları o koşullarda yaşamaya mahkum edemezsin. Başkan olursan ı z Kad ı köy'deki bronz heykellerio sayısı azalacak mı a rtacak m ı ?

Öncelikle 4 tane tasarım. M imarl ı k ve sanat müze mekanı projemiz olacak. Han Tümertekin, Hasan Çal ışlar gibi genç arkadaşlarım seve seve yaparlar. Ama bugün yapıldığı gibi eşe dosta heykel, bina yaptırmayacağ ız. Konkurlar düzenleyeceğiz. Adayl ı ğ ı n ı z ı koyd u ğ u n u z parti n i n va ­ h i m hataları va r bu konuda, heykele tüküren bir Melih Gökçek g i b i . . .

Partinin d e ğ i l partiye mensup kişilerin hataları olmuş olabilir. Onun o yaptığıy­ la, öbürünün kötü heykel yapması ara­ sında hiç fark yok. Biri sola diğeri sağa ama aynı hatta yürüyorlar. ifratla tefrit arasında gidip gelmek en büyük soru­ numuz. Evet, herkesin uzlaşması müm­ kün değil ama . . . Mevlana' nın güzel bir sözü var: Herkes aynı şeyi düşün üyorsa kimse bir şey düşünm üyor demektir. Bu söz üzerinde düşünmek gerekiyor. Eğer seçilemezsen iz siyasete de­ va m mı?

H içbir ciddi çalışma boşa gitmez, git­ meyecektir. Projelerimizi başkan oluruz, olmayız hayata geçiririz.

New York Hayalet Şeh re Dönüşüyor Tarih: 3 Mart, Haber Türk Dünyanı n iş merkezi olarak kabul edilen New York'u büyük bankalar ve yatırım şirketleri boşaltıyor. Kötü giden ticari işler nedeniyle 700 bin metrekarelik ofis alanı terk edildi . Mali kriz dünyanın finans v e iş merke­ zi New York'u hayalet şehre döndürmek üzere. A B D 'de kredi kriziyle başlayan

durgunluk nedeniyle 1 7 7 bin bankac ı , broker v e sigartacı işinden olurken yılbaşından beri New York'ta 700 bin metrekarelik ofis alanı kötü giden ticari işler nedeniyle terk edildi. JP M organ, Citigroup, iflas eden Lehman Brothers ve rakiplerinin New York'ta kapladığı alan ın yaklaşık olarak 400 bin metre­ kare civarında olduğu hesaplanıyor. Kapanan ve küçülmeye giden işyerleri ile Manhattan Adası'nda 330 bin metre­ kare alan ın yüzde 40'a yakını devredildi ve boş bekliyor. New York'ta emlak fiyatları yüzde 5'e yakı n düşüş göste­ rerek 2004'teki seviyelerine geriled i , kiralar i s e yüzde 50 düştü. Boşalan ofis ve işyerleri için kira indirimleri olsa da talep yok denecek kadar az.

ııvoksulluğun Pornografisi11nin Mekanı: Dharavi

Tarih: 4 Mart, BBC, Wikipedia, Latimes.com, SRA. gov.in, National Geographic Türkiye DERLEYEN: ZEYNEP GÜNEY Hindistan ' ı n , Dharavi olarak bilinen gece­ kondu mahallesinde yaşayan küçük bir çocuğun hayat mücadelesinin anlatıldığı "Siu mdog M i l lionaire" filmi, 8 1 . Oscar Ödülleri' nde 8 dalda ödül kazanarak törene damgasını vurdu. Aldığı ödüllere rağmen, 455 milyon insanın günde 1 , 25 Dolar'dan daha az bir miktarla yaşamaya çalıştığı H indistan'da yoksul­ luk sömürüsü yapıldığı için eleştirilen ve "yoksulluğun pornografisi" olarak nitelendirilen fil m , dikkatleri Hindistan ' ı n 1 milyondan fazla nüfusuyla 2 , 5 kilomet­ rekarelik bir alan kaplayan gecekondu mahallesi Dharavi'ye çekti. Hindistan 'ın finans merkezi M um bai'nin kalabalık, harap, gürültülü, dağınık ve pis gecekondu mahallele­ rinden biri olan Dharavi'de, bir uçtan diğerine uzanan dar, kirli sokaklar, açı k kanalizasyon kanalları v e s ı k ı ş ı k kulübe­ ler göze çarpıyor. Pakistan ' ı n Karachi kentindeki Orangi Town 'dan sonra Asya' nın en büyük ikinci gecekondu mahallesi olarak tanımlanan Dharavi, kentin ana iki metro hattının arasında konumlanıyor. Konumu itibariyle emlak sektörü açı ­ sından yakın zamanda ç o k değer kaza­ nan Dharavi 1 9. yüzyılın sonlarına kadar

ı: Gl

0/1 "'

:c

ı: Gl lll 0/1 "' ı:

� ii

,a, o

ö

LL

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

97

Koli balıkçılarının yaşadığı bir mangrov bataklığıyd ı . Bataklık hindistancevizi yaprakları, çürümüş balık ve atıklarla dolduğunda, Koliler bal ı k tuttukları alan­ dan yoksun kaldı ve hemen yasadışı içki ticaretine kaydı lar. Ancak sonuçta bu alan da başkaların ın kullan ımına açı k hale geldi. Gujarat'tan Kumbharlar gelip bir çömlekçi kolonisi oluşturdu. G üneyden gelen Tamiller tabakhaneler kurdu. G iderek büyüyen tekstil sektö­ ründe çalışmak için Uttar Pradesh 'ten binlerce i nsan geldi. Sonuç olarak ge­ cekondu mahallelerinin en çok çeşitlilik barındıranı , Hindistan' ı n en farklı kenti M umbai 'nin tartışmalı da olsa en sırad ı ­ ş ı mahallesi ortaya çıktı. D ünyadaki en yüksek ev kiraları nın bulunduğu M u m bai'nin tam merkezinde yer almasına rağmen, bu mahallede ayl ı k 4 Dolar'a kadar düşen fiyatlarda ev bulu nabiliyor. En küçük evlerde bile bir gaz sobası ve elektrik bağlantısı olduğu bölgede, bazı şanslı ailelerin sevdikleri dizileri izleyebilecekleri, kablo bağlantılı renkli televizyonları ve hatta video ayna­ tıcılan bulunuyor. M umbai ' n i n , beton, çelik ve cam yapılarıyla ı ş ı k oyunları sunan, en gös­ terişli ofis bölgelerinden Bandra-Kurla Kompleksi'nin hemen ötesinde beliren kokuşmuş mangrov bataklığı ise, üzeri­ ne inşa edilen küçük barakalarla, gece­ kondu sakinleri tarafından tuvalet olarak kullanılıyor. Yasadışı konumları nedeniyle kamu hizmetlerinden yararlanamayan ge­ cekondu sakinleri, ihraç etmek üzere, işlemeli giysiler, yapay deri, çömlek ve plastik ürettikleri küçük ölçekli bir sanayi işletiyorlar. Terzi ler, deri tabakha­ neleri, geri dönüştürücüler, çamaşırha­ neler, çömlekçiler, kumaş boyacıları dar geçitlerde, metal bir örtüyle kapatılmış sarsak kulübelere sıkıştırılmış işletme-


98

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Mart 2009

lerden bazıları. Dharavi'de hiçbir şey çöp olarak kabul edilmiyor, bir kişinin çöpü bir başkasının üretim malzemesi olabiliyor. Bozulmuş plastik oyuncaklar devasa öğütücülere atılıyor, minicik parçalara ayrılıyor, eritilerek rengarenk topaklara dönüştürülüyor, taklit Barbie bebek yapımına hazır hale getiriliyor. Her karton kutunun, her bir yağ va­ rilinin tekrar tekrar değerlendirildiği Dharavi'nin yıllık iş hacmi 650 milyon Dolar'a ulaşıyor. Hindistan hükümeti Dharavi'yi, ge­ lişmiş konut ve alışveriş kompleksleri, okulları ve hastaneleriyle modern bir gö­ rünüme kavuşturmak için bir kentsel ye­ nileme projesi hazı rlatıyor. Amerika'da eğitim gören H intl i m imar M u kesh Mehta' nın üzerinde çal ıştığı projenin 2 , 1 m ilyar Dolar'a mal olması bekleniyor. Plan; yeniden i nşa edilecek konut, oku l , park v e caddelerin bulunduğu, 57.000 ailenin yaşadığı 3 milyon metrekare alanı ve satışa çıkarılacak 4 milyon met­ rekarelik konut ve ticaret alanını içeriyor. Ancak projede sadece 2000 yılından önce bu rada yaşayan ailelere yer veri­ l iyor. Ayrıca kurdukları resmi olmayan küçük işletmelerinin projede yer alma­ yacak olması da gecekondu saki n lerinin endişelerini artırıyor. Hükümet sadece "kirletmeyen" küçük sanayi işletmelerin resmileştirileceğini ve bu işletmelere gelişimin sürdürülebilirliğini sağlamak için modern teknik imkanlar ve ekono­ mik strateji ler sağlanacağ ı n ı duyurd u . Gecekondu Rehabilitasyon Otoritesi ' n i n (Sium Rehabilitation Authority, S RA) norm ları doğrultusunda uygulanacak D haravi Yeniden Gelişim Projesi ' ne göre, sadece 01 Ocak 1 995 tarihli oy l istelerinde adı bulunan konut sahiplerinin barakaları rehabilitasyon çalışmaları kapsamında ele alı nacak. Alan, her aileye 21 metrekare düşecek

ı::

:ll

�ı::

� � ı:: �

� :g' �

şekilde paylaştırılacak ve seçilen gece­ kondu sakinlerine bu hakları karşılığın­ da yeni konutlar verilecek. Projenin uygulan ması sürecinde gecekondu sahiplerine Dharavi'nin ya­ kı nlarında ya da içinde geçici konutlar temin edilecek. Geçici konutların mali­ yetini bölgeye yatı rım yapan geliştiriciler üstlenecek, ancak konutlardaki su, elektrik ve telefon giderleri gecekondu sakinleri tarafından karşılanacak. Yeniden gelişim projesinin, geniş caddeler, kesintisiz elektrik, bol su, oyun alanları, okullar, kolejler, sağ lık merkezleri ve sosyo- kültürel merkez­ ler gibi rahat ve konforlu yanları var. Düzgün bir uygulama için, Dharavi , farklı yükleniciler tarafından geliştirii­ rnek üzere 1 O bölgeye ayrıld ı . Projenin 5 - 7 yıl arasında gerçekleştirilmesi bekleniyor. Bu proje sayesinde, uzun süredir şehrin en değerli alanını kaplayan bu devasa gecekondu bölgesine gözlerini diken yerel yönetimler, kendi yeniden hayata başlama hayallerini uygulamaya geçirmiş olacaklar. Ancak Dharavililer için bu bir tür savaş ve kolay kolay pes etmeyi de düşünmüyorlar. 35 yıldır, Dharavi 'de, ingilizierin sömürgesi altındayken döşenen devasa su künkünün he­ men üzerine inşa ettiği bir kulübede yaşayan Ramakant Rai " Burası artık benim memleketim" diyor ve ekliyor: " Yetkililere söyled i m , burada kalmamıza izin versinler, biz kendi evlerimizi inşa ederiz."

Caddebostan'daki l l Tarım Arazisi Otopark Ol uyor. . .

Tarih: 5 Mart, Vatan YAZAN: BÜLENT AYDOGDU Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Zincirlikuyu-Söğütlüçeşme metrobüs hattının açılışında yaptığı konuşmada Kadıköy'deki Devlet Malzeme Ofisi ile Caddebostan'da Bağdat Caddesi'nde yer alan Tarım Bakanl ı ğ ı arazilerinin istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne devredilip üstünün yeşi l alan, altının ise otopark yapılacağ ı n ı müjdeledi. istanbul'un her yönüyle ele alı nma­ sının kendilerine nasip olduğunu vur-

gulayan Başbakan Erdoğan şözlerine şöyle devam etti: " Kaçak yapı laşma, gecekondulaşma bütün bunlarda bir dayanışma içinde olmamazı lazım . i lçe belediyeleri ve büyükşehir belediyesinin bir dayanışma içinde yürümesi lazım . M erkezi yönetimle b i r dayan ışma içinde olması lazı m . Farklı siyasi parti de olsa 'Gel kardeşim' bu şehi r için ne gereki­ yorsa biz yanındayız diyoruz. Bi bağcı ile uğraşmıyoruz. Biz milletçe üzüm yiyelim istiyoruz. Derdimiz bu. Şehirler güzelleşsin, modern bir hale gelsin istiyoruz." Bu arada Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker'in ise arazi nin istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne devredilece­ ğinden haberi nin olmadığ ı ortaya çıktı. C N N Türk'e konuşan Eker, " H aberim yok. Ancak Sayın Başbakan her halde bize iletecektir. Biz de gereğini yaparız," dedi.

Arazi Satışa Çıkarılmış Öte yandan Başbakan Erdoğan'ın yeşil alan olacağ ı n ı duyurduğu D M O arazisinin i s e Başbakanl ı k Özelleştirme idaresi Başkanlığı tarafından satışa çıkarıldığı ortaya çıktı. Kadıköy'ün CHP'li Belediye Başkanı Selami Öztürk, " Başbakan yanlış bilgilen­ dirilmiş. Başbakan D M O arazisinin yeşil alan olacağı n ı duyurdu ancak o arazi satışa çıkarılmıştır" ded i . Öztürk konuyla ilgili olarak şunları söyledi : " Sayın Başbakan kendi adayını des­ teklemek adına E-5 karayolu üzerinde bulunan Devlet Malzeme Ofisi ara­ zisinin yeşil alan olacağı n ı duyurdu. Bunu biz de çok isterdik ama bu alan Özelleştirme idaresi'ne devredilmiş ve satılığa çıkmıştır. 14 Temmuz 2007'de Başbakanl ı k Özelleştirme idaresi Başkanlığı' ndan tarafından belediyemi­ ze gelen yazıya göre bu alan satı lmak üzere Özelleştirme Yüksek Kurulu'na verilmiş. Hem bu alanı satıyorsunuz hem de 'yeşil alan yapacağ ız'diye va­ atte bulunuyorsunuz. Sayın Başbakan yanlış bilgilendirilmiş."

Erdoğan'ın Sözü Taahhüt Başbakan' ı n Bağdat Caddesi' ndeki Tarım il Müdürlüğü'nün arazisi için de "Altı otopark, üstü yeşil alan ola­ cak" açıklamasına değinen Öztürk


Mart 2009

" Bunu taahhüt olarak alıyoruz çünkü Başbakan' ı n sözü taahhüttür. Bundan çok memnun oluruz ama Büyükşehir'e değil, oraya sahip çı kan Kadıköylülere teslim etmeliydi. Gerçi 29 Mart'tan sonra Büyükşehir'de Sayın K ı lıçdaroğlu olacağı için sorun yok" dedi.

Semra Hanım da istemişti. .. Caddebostan'da Bağdat Caddesi üzerinde yer alan Tarım iı Müdürlüğü arazisine bir dönem Semra Özal da Türk Kad ı n ı n ı Güçlendirme Vakfı adına almak istemiş ancak çıkan engeller yü­ zünden bu gerçekleşmemişti.

Istanbul 2 0 1 01daki Istifalar Kesin leşti Tarih: 6 Mart istanbul 201 0 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu'nun dört üyesi ortak bir basın duyurusu yayınlayarak i stanbul 201 O Yürütme Kurulu Üyeliği'nden istifa ettiklerini açıkladılar. Basın duyurusunun altında Prof.Dr. Metin Sözen, Prof.Dr. iskender Pala, Nuri M . Çolakoğlu ve Gürhan Ertür'ün i mzaları yer alıyor: " istanbul'u 201 0 yılında Avrupa'nın Kültür Başkenti yapmak için uzun za­ mandır gayretle çalı ştığımız 201 0 A K B Yürütme Kurulu Üyeliği' nden kendi ira­ demizle istifa ettik . istanbul ve Türkiye için büyük bir fırsat olarak gördüğümüz bu projede güzel şeyler yapmak istedik; bazılarını yaptık, bazılarını yürürlüğe koyduk, bazı larını tasarladık, bazıları nın ilişkilerini kurduk. Vardı ğ ı m ız noktayı da sizlere Kasım 2008'de basılı olarak sunduk. Lakin karşılaştığımız olu msuz­ lukları giderme konusunda gayret gös­ termemize rağmen birtakım engellere de takıldık. i stanbul'un, 20 1 0 yılında hak ettiği başarıyla kültür başkenti olabilmesi ve bu projenin her bakımdan mükemmel yürümesi yolunda biz de ayrı bir engel olmak istemediğimiz için şimdi kenara çekiliyoruz. istifamız kişi yahut kurumlara karşı yapılmış bir hare­ ket olmayıp tamamen projenin selameti amacını gütmektedir. Bizler, ülkemizin kültür sanatla ilgili önemli kişilerinin yer aldığı Danışma Kurulu tarafından seçildik. Teveccüh ve iyi niyetlerine teşekkür ederiz. Danışma

Kurulu tarafından seçilecek yen i üyele­ re, arzu ettikleri takdirde destek olmaya devam edeceğiz. Çalışmalarını huzur ve güvenle yürütebilmeleri adına da -kişilik haklarımız saklı kalmak koşuluyla- bizim çalıştığımız dönemle ilgili susma hakkı­ mızı kullanacağız. 201 O Avrupa Kültür Başkentliği sürecinin başarıya ulaşma­ sını yürekten destekliyoruz. Kamuya sayg ıyla duyururuz."

TarihiYarımada Birleşti , Hizmet Yükü Ağırlaştı Tarih: 6 Mart, Zaman istanbul ' u n tarihi ve kültürel kimliği ile öne çıkan ilçesi Fatih'te, Belediye Başkanl ı ğ ı siyasi partiler açısından prestij özelliği taşıyor. Yeni düzenle­ meyle Eminönü ile birleşen Fatih, 201 0 Avrupa Kültür Başkenti olan istanbul'un merkezi konumunda. Tarihi Yarımada' nın ucundaki bu büyük ve güzide i lçede, seçimlerde birbirinden ilginç adaylar başkanlık için yarışacak. AK Parti'nin Fatih adayı M ustafa Demir, bir önceki dönem belediye başkanı ol ması nedeniyle rakiplerinden bir adım önde yarışa başlıyor. C H P Fatih'te Mustafa Demir'in karşısına Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi ve C H P G rup Sözcüsü Can Özyedierler'i çıkarırken, M H P Mollaşerif Mahallesi M u htarı Akif Ak'la Fatih l i seçmenden oy isteyecek. Saadet Partisi ise 2004 yılında da aday gösterdiği Türker Saltabaş'la vatandaşın karşısına çıka­ cak. Son sayıma göre 455 bin 498 nüfus­ lu Fatih 'te 57 mahalle var. Altyapı so­ runları büyük oranda çözülmüş bulunan ilçenin çözüm bekleyen sorunlarından birini yı kılmaya yüz tutmuş eski yapı lar oluşturuyor. istanbul'un merkezi konumundaki i lçenin diğer büyük soru nu özellikle Halıcılar, Mollagürani , Vatan, M i llet ve Akdeniz caddeleri üzerinde faaliyet gösteren oto galerilerin oluşturduğu trafik tıkanıklığı sorunu. iki tarihi ilçenin birleştirilmesi ile birlikte sayıları iki katı artan tarihi eserlerin korunması ve res­ tore edilmesi de belediyenin çözmesi gereken öncelikli sorunlar arasında yer alıyor.

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

99

Fatih, Avrupa Kültür Başkenti'nin Vitrini Fatih Belediye Başkanı M ustafa Demir, partisi tarafından 29 Mart seçimlerinde tekrar aday gösterildi. Demir, yeni dönemde ilçeyi 201 0 yılına hazırlayacak tasarım ve yenileme projelerine imza atmayı hedefliyor. Eminönü ile birleşen Fatih'i, dünya markası yapmayı planlad ıkların ı belirten Demir, " Eminönü' nde Kapalıçarşı ve çevresinde, Mısır Çarşısı ve çevresinde, Süleymaniye Camii ve çevresi nde baş­ latılan temizlik ve yenileme çalışmaları aynen devam edecek. Ayrıca hazırlaya­ cağı m ız yen i projeleri, bu projelerden bire bir etkilenecek vatandaşlada bir­ likte yapacağ ız."diyor. 2 0 1 0 yılı Avrupa Kültür Başkentliğinde öncü ilçelerden biri olan Fatih'te yeni dönemde projesi devam eden Zeyrek Sarnıcı, Anemas Zindanları, Tektur Sarayı, Emir Buhari Tekkesi ve Sümbül S inan Tekkesi res­ torasyonları tamamlanacak. 1 959'da doğan ve 25 yıldır Fatih'te oturan Mustafa Demir'in asıl mesleği diş he­ kimliği. 1 983'te istanbul Ü niversitesi Diş Hekimliği Fakültesi' nden mezun olan Demir, istanbul Diş Hekimleri Dostluk ve Dayanışma Derneği kurucu Başkanl ı ğ ı yaptı. AK Parti istanbul il başkan yardımcılığı yapan Demir, ikinci döneminde birinci dönemde elde ettik­ leri başarıyı ikiye katlamak zorunda ol­ duklarını ve bunu gerçekleştireceklerini söylüyor.

MHP'den Fatih' i Tanıyan Bir Başkan Adayı M H P ' n i n Fatih Belediye başkan adayı Akif Ak, 2004'ten bu yana Mollaşerif Mahallesi muhtarı olarak görev yapı­ yor. Muhtarlı k görevinden belediye başkanlığ ına geçmeyi amaçlayan Ak, 1 96 1 istanbul doğumlu. Aktif iş ya­ şamına 1 98 3 yılında i nan Holding'de yönetici olarak başlayan Ak, 1 985 yılına kadar bu görevini sürdürdü. Sonra Koç Holding 'de, ardından Esbank'ta görev yaptı. Siyasete mahalle muhtarı olarak başlayan Ak, istanbul Muhtarlar Derneği'nin de başkanl ı ğ ı n ı yapıyor.

Çocuklariçin "Masal Ülkesi" Yapacak 1 962 istanbul doğumlu Can Özyedierler, Pertevniyal Lisesi mezu-


1 00

ARKilE RA M i M A R L I K ALMANAGI

Mart 2009

nu. 1 985'te siyasete atılan Özyedierler, önce S H P 'de ard ı ndan C H P 'de siyaset yaptı. C H P istanbul il Yönetim Kurulu üyeliği yapan Özyedierler halen, Fatih ve Büyükşehir Belediye Meclis üyesi. 1 991 'den beri reklam sektöründe yönetici ve şirket sahibi olarak çalışan Özyedierler, turizm yatırımları ile Fatih'in sosyal ve ekonomik hayatına can l ı l ı k kazand ı rmayı hedefliyor. Cankurtaran ve Ahı rkapı H ıdrellez Şenl ikleri 'ne ulus­ lararası boyut kazandırmak gibi projeleri bulunduğunu kaydeden Özyedierler, Belgradkapı girişindeki alanda çocuklar için " M asal Ülkesi " kurmayı planl ıyor.

Başkanlık Yarışını ikinci Defa Deneyecek Aslen Bayburtlu olan Türker Saltabaş, Bursa i ktisadi ve Ticari ilimler Akademisi mezunu. Fatih Belediye baş­ kan yardımcılığı ve istanbul Büyükşehir Belediye başkan danışmanlığı yapan Saltabaş, gençliğin ve okulların güven­ liğine büyük önem veriyor. SP adayı Saltabaş, hazırladığı "gece bekçisi" projesi ile her oku lun çevresinde güven­ lik görevlisi istihdam ederek, okullara güvenlik sistemi oluşturmayı hedefliyor.

NYT 2 1 Katını 225 Mi lyon Dolarıa Sattı Tarih: 1 O Mart, Hürriyet Küresel kriz nedeniyle mali açıdan zor günler geçiren ABD'nin saygın ga­ zetelerinden New York Times (NYT}, Manhattan'daki merkez binasının 2 1 ofis katını 225 milyon Dolar'a sattı . Times Company, Manhattan'ın merke­ zindeki 8'inci Cadde'de bulunan 52 kat­ lı binanın 21 katını gayrimenkul yatırım şi rketi W. P. Carey & Company'e sattı . N Y T i l e W . P. Carey arasında imzala­ nan anlaşmaya göre, NYT sattığı katla­ rın 1 5 yıliiığına kiracısı olacak ve ilk yıl için 24 m ilyon Dolar ödeyecek. M i mar Renzo Piano tarafından tasarlanan bi­ nanı n yüzde 58'inin NYT'ye ait olduğu beli rtiliyor. 2007 yılında tamamlanarak faaliyete geçen binanın diğer ortağı ise yüzde 42 ile inşaat şirketi Forest City Ratner. NYT'nin uzun vadeli borçları­ nın 1 ,1 milyar Dolar olduğu belirtiliyor. Geçtiğimiz aylarda da M eksikalı milyar­ der Carlos S l i m , 250 m ilyon Dolar kar-

şılığında bir anlamda A B D ' l i gazeteye ortak olmuştu.

Are h itectu re Foundation Arkiteraıyı Ziya rete Geldi

Tarih: 1 0 Mart Architecture Foundation yöneticisi Sarah lchioka 5 Mart 2009 Çarşamba günü Arkitera M imarlık Merkezi'ni ziyaret etti. l ch ioka, kuruluşu, işleyişi ve ilgi alanı Arkitera M imarlık M erkezi ile benzerli k gösteren Architecture Foundation'ın yakın gelecekte gerçekleştirmeyi dü­ şündüğü projelerde ortak çalışma ve işbirliği teklifi ile geldi. Arkitera M imarlık Merkezi'nin günümüze kadar yaptığı ça­ l ışmaları hakkında da bilgi alan lchioka, kurum olarak, Ingiltere'deki ve dünya­ daki i lham verici fikirlere, yetenekli genç m imarların çalışmalarının tanınmasına önem verdiklerini anlattı. Architecture Foundation, yakın gelecekte gerçek­ leştireceği bazı projelerde Arkitera Mimarlık Merkezi ile ortak çalışacak.

Şon Virajda Gökçek O nde Görünüyor Tarih: 1 1 Mart, CNN Türk Kamuoyu araştırma kuruluşu SONAR ' ı n , yerel seçim öncesi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için mart ayında gerçekleştirdiğ i siyasi eğilim araştır­ ması, AKP'nin adayı Melih Gökçek'in CHP adayı M u rat Karayalçı n'ın önünde gittiğini ortaya koydu. SONAR'ın şubat ayında yaptığı araştırmada, Karayalçın, Gökçek'in önünde görünüyord u . S O N A R ' ı n y ü z yüze anket yöntemi kullanarak gerçekleştirdiği son araş­ tırma, fark l ı sosyo-ekonomik ve sosyo­ demografik gruba mensup kişilerden, yaş, cinsiyet ve mahalle kotalarına göre seçilmiş 3 bin 393 kişi ile görüşülerek gerçekleştirildi . Araştırmada deneklere, Ankara'da yapılacak olan yerel seçim­ lerde hangi partinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayına oy verecekle­ ri soruldu.

Kararsız cevaplar, oranhsal dağıhldığında ortaya şu sonuç çıktı: Mart 2009 AKP (Melih Gökçek): Yüzde 45,88

C H P (Murat Karayalçın): Yüzde 3 1 ,41 M H P (Mansur Yavaş): Yüzde 1 9 ,96 Diğer: Yüzde 2,75 Şubat 2009 C H P : Yüzde 3 8 , 87 AKP: Yüzde 38 ,08 M H P : Yüzde 20,32 Diğer: Yüzde 2,73 (Cevap vermeyenler, parti tercihi belirtmeyenler ve oy kullanmayacağını belirtenler değerlendiril meye alınmamış olup kararsızlar orantısal olarak dağıtıl­ mıştır.)

Kararsızlar, görüş belirtmeyenlerve

oy kullanmayanlardan oluşan ham

sonuçlan içelerısonuç iseŞ(Me: Mart 2009 AKP: Yüzde 35,9 C H P : Yüzde 24,6 M H P : 1 5,6 Diğer: Yüzde 2,2 Hiçbiri: Yüzde 1 , 2 Kararsız: Yüzde 20,5

Şubat 2009 C H P: 30.3 AKP: 29,6 M H P : 1 5, 8 Diğer: 2 , 1 Kararsız: 2 2 , 2

M I PIM 2009 Odülleri Sahiplerin i Buldu Tarih: 1 3 Mart DERLEYEN: EMiNE MERDiM YILMAZ Her sene M I P I M kapsamında verilen M I P I M Ödülleri 1 2 Mart 2009 Perşembe gecesi Palais des Festivals'de yapılan törenle sahiplerini buldu. 5 ayrı kategoride verilen ödül için 1 5 proje finale kalm ıştı. Dünyanın dört bir yan ından ödül almak için yarışan projelerden iş merkezleri kate­ gorisinde Kranhaus1 (Köln-Almanya}, yenilenmiş ofis binaları kategorisinde Les Ecuries de la Chasse Rayale (Brü ksel- Belçika}, konut geliştirme pro­ jeleri kategorisinde M ountain Dwellings (Kopenhag- Danimarka}, otel ve tatil tesisleri kategorisinde Phoenix Isiand Villa Condo & Club House (Seogwipo­ si, G üney Kore}, ekolojik binalar kate­ gorisinde ise Gentre for Sustainable


Mart 2009

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

101

Energy Technologies, CSET (Ningbo, Çin) ipi göğüsleyen projeler oldu. Peter Goodacre, Peter Cole, M ichael G riffiths, Martin P. Hayter, Jan Kasl, Kaspar Kraemer, Barbel Schomberg, Werner Welter'dan oluşan jüri tara­ fından belirlenen ve finale kalan diğer projeler şu şekildeydi:

iş Merkezleri Toplam 14 ülkeden, 1 6 proje ödül için başvurdu .

Der Angerhof in München, Münih, Almanya M imar: steidle architekten Gesellschaft von Architekten und Stadtplanern mbH Geliştirici: WÖ H R + BAUER GmbH

Kranhausl (Ödül kazanan), Köln, Almanya M imarlar: Bothe Richter Teherani Architects B DA , Hamburg Linster Architects, Trier-Aachen­ Luxembourg Geliştirici: Development Partner AG

Shanghai World Financial Center, Şangay, Çin Tasarım M imarı: Kohn Pedersen Fox Associates PC Proje M imarı: M ori Building Architects & Engineers Geliştirici: Mori Building Company

Yenilenmiş Ofis Binaları Toplam 4 ülkeden, 8 proje ödül için başvurdu .

ı 03, Grenelle, Paris, Fransa M ü şteri : Societe Fonciere Lyonnaise (SFL) M imar: Philippe Chiambaretta 1 PCA Esas Yüklenici: Bouygues Renovation privee Ekonomist: George Ventre l ngenierie Makine M ühendisi: Barbanel i nşaat M ü hendisi: Scyna 4 Şantiye Yönetimi: S.C.O

Los Palmas, Rotterdam, Hollanda M imar: Benthem Crouwel M imarlar Geliştirici: OVG Projectontwikkeling BV Yard ımcı Geliştirici: OBR Ratterdam

"' :ı

.. .c ı: ..

Geliştirici, inşaat Firması, Yatırımcı, Emlak Yönetimi: l nterboden l nnovative Lebenswelten® GmbH & Co. KG

Yatırımcı: Union l nvestment

Les Ecuries de la Chasse Royale (Ödül kazanan), Brüksel, Belçika M imar: ASSAR M imarlar Geliştirici: Royal Hunt Properties sa/nv

Otel ve Tatil Tesisleri Toplam 7 ü lkeden, 9 proje ödül için başvurdu. Türkiye'den aday olarak gösterilen bir başka proje de bu kategoride Swissotel G rand Efes projesiydi.

Konut Geliştirme Projeleri Toplam 10 ülkeden, 17 proje ödül için başvurdu. Türkiye'den Sealybria projesi konut geliştirme projeleri kategorisinde aday olarak gösterilmişti.

Coeur Mediterranee, Marseille, Fransa

Highbury Square, Londra, Birleşik Krallık

Mimar: Jean- Paul Viguier s.a. d ' M imarure in Association with "Atelier 9 " Geliştirici: Constructa

M imar: Allies and M orrison Mimarlar Geliştirici: Visian Four Developments Planlama Sorumluları ve Emlak Ajansı: Savilis (L&P) Ltd

Grand Hotel Via Veneto, Roma, i talya

Mountain Dwellings (Ödül kazanan), Kopenhag, Danimarka M imar: B I G - Bjarke l ngels Group Gel iştirici: Hopfner A/S 1 Danish Oil Company A/S

Geliştirici: G rand Hotel Via Veneto S . P. A . Yönetim: Compta S . A . 'C ı: ..

Quartis Les Halles - Mein kreatives � ·� Viertel, Düsseldorf, Almanya M imar: Dr. Reiner Götzen Creatives Planen G m b H , Prof. Ringleben, Prof. Fritschi, Büro Taepel

o .c a.

Phoenix Isiand ViIla Condo&Ciub House (Ödül kazanan), Seogwipo-si, Güney Kore M imar: Samoo M imarlar & Engineers Klüp Evleri M imarı (Agora): Mario Botta Architetto Geliştirici: Bokwang Jeju Co., Ltd.


1 02

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Mart 2009

Ekolojik Binalar Toplam 9 ülkeden, 12 proje ödül için başvurdu.

BDP Manchester Studio, Manchester, Birleşik Krallık M imar, iç M imar, Servis M ühendisi, i nşaat M ühendisi: B D P Geliştirici: Town Gentre Securities PLC Proje Yönetimi: Arcadis AYH

Centre for Sustainable Energy Technologies, CSET (Ödül kazanan), Ningbo, Çin M imar: Mario Cucinella M imarlar inşaat Yönetim i : Wanli Eduetaian Group, Zhejiang Province Geliştirici: Nottingham U niversity U K and Nottingham University N ingbo

El m Park Mixed-Use Development, Dublin, irianda M imar: Bucholz M cEvoy Architects Ltd . Geliştirici: Radora Developments

E n lşlek Caddeler Yeraltına Alınıyor Meydanlar Ortaya Çıkıyor Tarih: 1 6 Mart, istanbul Büyükşehir Belediyesi Fatih ile Eminönü'nü ikiye bölen Atatürk Bulvarı ile Bağdat Caddesi, Sirkeci ve Maltepe'de trafiğin yerin altına alınarak yeni meydanlar oluşturulacağı n ı açık­ layan Başkan Topbaş, " Bayrampaşa başta olmak üzere bazı şevlerin üs­ tünü kapatarak kısa tüneller haline

c

>­ cı>

:i:

getirip, üstünde meydan oluşturacağız. Rami'deki istanbul Kent Müzesi'ne de Piyerloti'den teleferik yapacağız," dedi. istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, gelecek dönem işlek caddelerdeki trafiği rahatlatmak ve meydan kültürünü yeniden canlan­ d ı rmak adına önemli projelere imza atacakların ı açıkladı. Fatih ile Eminönü ilçelerini birbirinden ayıran Atatürk Bulvan'nda trafiğin önemli bir bölümü­ nün yerin altına alınarak bölgenin ya­ yalaştırılacağ ı n ı belirten Başkan Kadir Topbaş, bu iki ilçenin Tarihi Yarımada olarak fiziki olarak birleşik durumda olduğunu, tek ilçe olması gereken yerin geçmişte ayrıştığını belirtti. Yasa ile doğru olanın yapılarak sur içi denilen bölgenin Fatih i lçesi olarak tek ilçe haline getirildiğini ifade eden Başkan Topbaş, 2 ilçeyi birbirinden ayıran Atatürk Bulvan 'nın bir bölümünün de yayalaştırılarak 2 ilçe arasında ilişki sağlayacaklarını kaydetti. Kadi r Topbaş, "Şu anda arkadaşlarımız onunla ilgili bir çalışma yapıyor. Yenikapı is­ tikametinden Şehzadebaşı'na çıkarken, rampaya çıkış noktasının bir yerinden dalmak suretiyle trafiği yerin altına alıp, iMÇ B lokları ' n ı biraz geçtikten sonra Unkapanı Köprüsü 'ne gel meden trafik yüzeye çıkacak. Böylece 2 yerleşim alanını ayıran ve trafiğin yoğunluğunu taşıyan bu alan yürüme alanı haline gelecek. Bu insanlara yürüyerek S üleymaniye ve Fatih bölgesine geçme ·;;; i m kanı verecek ve 2 bölge arasında cı> ı::ı ciddi bir ilişki ortaya koyacak bir dü­ ı::ı .. (,) zenleme çalışması olacak. Proje kap­ ; samında Saraçhane'de de çok ciddi bir ;g, meydan ortaya çı kacak. Belki en büyük �

meydanlardan bir tanesi olacak. Burası arkeolajik sit alan ı . Bilimsel çalışmalar gerekiyor" diye konuştu.

Bağdat Caddesi, Sirkeci ve Beşiktaş Meydanlanyla Göz Kamaştıracak Bir projelerinin de Aksaray'daki viyadüğü kaldırarak trafiği yer altına alıp, buradaki meydanı tekrar ortaya çıkarmak olduğunu vurgulayan Büyükşehir Belediye Başkanı Kadi r Topbaş, buradaki projenin bittiğini ve ne olacağ ının belli olduğunu ifade edere, şöyle konuştu; " B i r diğer pro­ jemiz de Eminönü' ndeki Yeni Cami önünden itibaren trafiğ i yer altına alıp Sarayburnu ' n u geçtikten sonra çıkacak şekilde S irkeciyi tamamen sahil trafi­ ğ inden arı ndırarak, yayaların denizle buluşmasını sağlamak. B u proje üzerin­ de çal ışıyoruz. Bunlar gerçekleştirmek istediğimiz önemli meydan projeleri. Buna benzer istanbul'da birçok yerde meydan oluşturma çalışmamız var. Şaşkınbakkal'da Bağdat Caddesi 'nin trafiğinin yerin altına alınarak o bölgenin rahatlatılması çalışması var. Aynı şe­ kilde Maltepe Cami önünde çok ciddi trafik sorunu var. Orayı yeraltına almak ve böylece yoksun olan meydanları ken­ te tekrar kazandı rmayı amaçlıyoruz. Bir de zaten koruma amaçlı imar planiarına da işlenmiş olan ve özellikle Koruma Kurul u ' nda onaylanmış olan Beşiktaş Meydanı projesi var. Koruma Kurulu' nda olan kentsel tasarımı bitince, hemen seçim sonrası Beşiktaş'ı n tra­ fiğini de yer altına alacağız. Çarşıdan çıkan bir insan yürüyerek denize kadar inecek. Bunun gibi bu şehirde çok sa­ yıda meydan yapmayı ve bu meydanları da buluşma, bir araya gelme noktaları olarak görmekteyiz."

Şevleıin Üstü Kapatılarak Bölünmüşlük Ortadan Kaldınlacak Başkan Kadir Topbaş, müsait olan bazı yerlerde şevlerin (yolun geçtiği iki tarafta yüksek yamaçlar) üstü nü kapata­ rak kısa tüneller haline getirip, üstünde meydan oluşturma çalışmalarının da ol­ duğunu dile getirerek, bunlardan bir ta­ nesinin Bayrampaşa'da olduğunu söy­ ledi. Başkan Topbaş, "TEM üzerinde Bayrampaşa Cezaevi ile Bayrampaşa'yı bağlayan köprünün arasındaki alanı


Mart 2009

kapatmak suretiyle üstte ortaya çı kan 1 50-200 metreye yakın bir alanı ciddi bir park ve meydan olarak düzenleye­ ceğiz. Böylece ilçelerdeki bölünmüşlük de ortadan kalkacak. Öte yandan, Bayrampaşa Cezaevi ' n i bir kültür sa­ nat aktivite alanı olarak hazırlayacağız. Buradaki bazı binalar kaldı rılacak, belki bir iki tanesi nostalji k olarak saklanabilir. Burada yer altında yer yer otopark ya­ pılacak. Yer üstü ise halkın gelip soluk alabileceği bölge parkı haline getirile­ cek. Ayrıca Rami Kışiası'nda istanbul Kent M üzesi 'ni ku racağ ız. Buradaki büyük alanı da bölgenin en büyük parkı haline getireceğiz. Buraya Piyerloti 'den teleferikle ulaşmak için de bir proje ça­ lışmamız var" şeklinde konuştu.

Hallelujah , Sonunda Hazı r

Tarih: 1 6 Mart, Taraf "Tanrı'nın mimarı" Gaudi ' nin yapımına 1 882 'de başladığı ve 1 926 'da ölene ka­ dar tüm hayatını adadığı Barselona'daki La Sagrada Familia Katedrali 201 0'da ibadete açı l ıyor. Dünyanın belki de en merak uyandıran, en görkemli ve en esrarengiz yapısı o. Hakkı ndaki söylenti lerin bitmediği, insanların kafa-

sındaki soru işaretlerinin hiçbir zaman silinmeyeceği , gizemini asla yitirmeyen La Sagrada Familia . . . Onun insanı ür­ perten görkemi ve gotik mimarinin tüm özelliklerini taşıyan karanlık yapısıyla sadece Katalan halkının değil, tüm dünyanın ilgisini çekiyor... La Sagrada Fam ilia dünyanın en büyük m imarları n­ dan biri olarak kabul edilen yen i dalga akımının öncüsü Antoni Gaudf' nin imza­ sını taşıyor ve Gaudf'nin en önemli ese­ ri olarak geçiyor, ama başka bir özelliği de bitmemesi . . .

Ayin 201 O Yazında Yapılacak B u yarım kalmışlık yıllard ı r devam eden tartışmaların da çıkış noktasını oluşturuyor. Bazıları katedralin Gaudf'nin ön gördüğü şekilde bitirilme­ sini isterken bazıları da bu görüşe karşı çıkıp eserin bu haliyle çok daha ilgi çe­ kici olduğunu ve bilinçli olarak tamam­ lanmadığı ileri sürüyorlar. Ama tüm bu tartışmaların arasında, katedral ilk defa gerçek işlevini yerine getirmeye hazır­ lanıyor. 1 882 yılında yapımına başlanan katedral n ihayet kapı ları nı bir ayin için açıyor. Baş m imarın yaptığı açıklamaya göre 201 O yazında yarım kubbeli tavan yerine oturmuş olacak ve ilginç heykel­ lerle süslü katedral, sonunda amacına ulaşarak Katolik alemine ev sahipliği yapmaya başlayacak. La Sagrada Familia üzerinde çalışan ve yıllardır yapıyı tamamlamaya çalışan m imarlar, yaptıkları açıklamada heybetli bazili ka­ nın gelecek yaz ilk hizmetini vereceğini beli rttiler. ispanyol mimar Gaudf, 1 883 yılında tutkuyla bağl ı olduğu projesi ile ilgili ilk çalışmalara başlamıştı. Ancak 1 926 yılı nda tramvayı n altına kalarak hayatını kaybetmesi, gözbebeğinin ancak gelecek nesillerce tamamla­ nacağının sinyallerini vermişti. Proje yıllar yılı pek çok sorunla karşı laşm ıştı ancak şimdi "acaba tamamlanabilecek mi" diye merak uyandıran yapıyı her yıl 5 m ilyon turistin ziyaret etmesi bekle­ niyor. 20 bin ton ağırlığındaki dünyanın belki de tamamlanmamış en ünlü yapısı son derece sorunlu bir tarihe sahip. "Tanrı'nın mimarı" olarak tan ınan Gaudf, diğer tüm fonlar tükendiğinde tüm pa­ rası n ı bu projeye yatırdığı için yoksulluk içinde hayatını kaybetmişti. 1 936-39 yılları arasında gerçekleşen ispanya iç

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

1 03

Savaşı sırasında anarşistler projenin orijinal planlarını yakmış ve bu nedenle de Gaudf'nin versiyonuna sadık kalarak kated rali bitirmek günümüz mimariarına kalmıştı.

Tüm Parasını Şaheserine Harcad ı La Sagrada Fam ilia, Gaudf'nin göz­ bebeğiydi her zaman. Gaudf, 1 88 2 'de F. del Viilar tarafından yapımına baş­ lanan kiliseyi tamamlama işini üzerine aldığında yıl 1 883'tü. Gittikçe daha fazla zamanını bu esere ayıran Gaudf, 1 908'de başka proje almayı bıraktı ve 1 926 yılında hayata gözlerini yumana dek kadar sadece La Sagrada Familia ile uğraştı. Gaudf, tüm m imari bilgisini, inancın gizemine ilişkin görsel açıkla­ malarla birleştirerek bir 20. yüzyıl ka­ tedrali yaratmayı arzuluyordu. Sadece tüm enerjisini esere ayırmakla kalmamış, stüdyosunu da inşaata taşı mıştı. 7 Temmuz 1 926'da, 74 yaşı nda tramvayın altında kalarak öldü ve hayatını adadığı La Sagrada Familia'ya gömüldü.

Yapı Sektörü Krize Rağmen E leman Arıyor Tarih: 19 Mart Kariyer.net ' i n en çok eleman ihtiyacı bulunan sektör ve pozisyonlar ile en çok başvuru yapılan sektör ve pozisyonları içeren istatistiklerine göre, 2009 yılının başından bu yana en çok aranan po­ zisyon "satış temsilcisi" olurken, en çok eleman arayan sektör ise krize rağmen "yapı " sektörü oldu. Krizden en çok etkilenen sektörler­ den biri olarak gösterilen "yapı " sektö­ rünün halen en çok iş i lanı yayınlayanlar­ dan biri olması nın nedeni ise sektörün belirli bir hacmi korumaya devam etme­ si olarak gösteril iyor.

Bu Son Dünya Su Forum u Olabilir Tarih: 1 9 Mart, Radikal YAZAN: ÜMiT ŞAHiN içerik ve katılım olarak zaten kimseyi tatmin etmeyen Dünya Su Forumu, istanbul S u M utabakatı üzerinde de yeterli mutabakatı sağlamayı başara­ mazsa, istanbul 'da yapı lan bu beşinci


1 04

ARKiTERA M i MARLI K ALMANAGI

Mart 2009

toplantının son Dünya Su Forumu olması kimseyi şaşırtmasın. Çünkü forum, olmayan meşruiyetini iyice kaybetmiş durumda. iklim, su, zehirli atık ticareti, ozon tabakası ya da genel olarak çevre ile ilgili ul uslararası zirveler 1 972 'deki Stockholm i nsan Çevresi Konferansı' ndan beri yapılıyor. Aralarında Kyoto, Montreal, Rio gibi iyi bilinen örneklerin de olduğu çevre zirvelerinin kabul görme neden lerin­ den biri, söylediklerine ve yaptıklarına yönelik itirazlar olsa da, uluslararası meşruiyetlerinin çok fazla sorun oluşturmamasıdır. Çünkü bu zirveler Birleşmiş Milletler çatısı altında, U N EP, U N FCCC gibi BM örgütleri tarafından yapılır. Zirvelerin ana gövdesini hükü­ metler arası görüşmeler oluşturur, üni­ versiteler, çeşitli uluslararası kuruluşlar ve STK'lar da zirvelere ya da zirvelerin sivil toplum ayağına yan etkinliklerle, konuşmacılarla ve standlarla katılırlar, zirveler sırası nda mutlaka protestolar ve alternatif toplantılar düzenlenir.

BirTaklit Şu anda istanbul 'da sürmekte olan Dünya S u Forumu , işte bu tür ulusla­ rarası çevre zirvelerinin bir taklidinden ibaret. H atta 1 972'den beri devam eden uluslararası çevre zirveleri gele­ neğinin "özelleştirilmesi" çabası bile sayılabilir. Çünkü bu toplantı Birleşmiş M illetler tarafı ndan değil, Dünya S u Konseyi adında bir kuruluş tarafından düzenleniyor. Bu konseyin kurucuları ve

I S T A N B U L 2 0 0 9 5th WORLD WATER FORUM

B R I D G I N G D l V I D E S F O R WAT E R

yöneticileri büyük çok uluslu su şirketle­ ri, asıl iş alanları baraj yapımı olan inşa­ at şirketleri ve bu şirketlerin oluşturdu­ ğu B I N G O (Business Oriented NGO ) tipinde, yani üyesi olan şi rketlerin ortak çıkarlarını savunmayı amaçlayan örgütler. Örneği n bu B I N GO' Iarın en bilinen örneklerinden biri Uluslararası Büyük Barajlar Komisyonu. Konsey içinde FAO gibi bazı BM örgütleri de var, ancak bunların organi-zasyonda ve kararlarda etkin olmadığı, istanbul ' daki forumla U N ESCO arasında esen so­ ğuk rüzgarlar nedeniyle bir kez daha ortaya çıktı. istanbul'da yapılan 5 . Dünya Su Forum u, daha hazırlık aşamasında büyük tartışmalara neden olmuştu. Dünya S u Konseyi içinde zaten gerçek anlamda bir çevre veya insan hakları örgütü bulunmuyor. Ancak toplantının düzenlenmesine katılmak isteyen kimi çevreci sivil toplum örgütleri de dışlan­ mış, parasını verip katı lanlar bile istedik­ leri konu ve konuşmacıların yer almasını sağlayamamıştı. Dünya S u Forumu de­ nen organizasyon, tamamen su ve baraj şi rketleri nin iş anlaşmaları kovaladı ğ ı , hükümet v e belediyelerin de şirketlerle ilişkilerini geliştirdiği bir organizasyon­ dan ibaret. Peki o halde neden, örneğin bir baraj fuarı değil de, gösterişli bir "su forumu" düzenliyorlar? Bu sorunun cevabı, amaçlanan şeyin meşruiyetinin olmamasında. Su da, tıpkı hava, rüzgar ve güneş ışığı gibi herkese ait bir ortak mal. Suyun kullanım hakkı, nerede bulunuyarsa oradaki insanlara ve diğer canlılara ait. Dünya Su Forumu'nun asıl amacı ise akarsuları, gölleri ve su kay­ naklarını çeşitli yollardan özel şirketlerin yatırım alanı haline getirmek. Bunu da sürekli suyun kıt olduğunu vurgulayarak ve ' biz daha iyi yönetiriz' diyerek kabul ettirmeye çalışıyorlar. Forumun amacının bu olduğu, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'nun Forum boyunca her fırsatta iş dünyası­ na baraj ve diğer yatırımları yapmaları için çağrı yapmasından da belli oluyor. Eroğlu belki de dünyanın çevreyi ko­ rumaktan değil, çevreyi tahrip edecek yatırımlar için iş bağlantıları kurmaktan sorumlu tek çevre bakanı. Herhalde çevre açısından bu kadar sorunlu ya­ tırımların, aracısı Çevre Bakanı aracı

olunca daha kabul edilebilir olacağı düşünülüyor. Dünya Su Konseyi'nin fuar yerine forum yapması da aynı man­ tığın bir ürünü. S u sorununun çeşitli boyutlarını , erişim , sürdürülebilirlik gibi gerekli anahtar sözcükleri yerli yersiz kullanarak gündeme getirince, doğanın insanlara sunduğu en önemli armağan, şişelenip satılacak, daha fazla elektrik üretmek uğruna baraj göllerinde tutulup yatağı ndan koparılacak, insanların ya­ şayıp tarım yaptığı toprakları yutacak ve kaynakları şirketlere satılacak ticari bir mal haline getiriliyor.

Farklılıkları Suda Boğmak! Dünya Su Foru m u , istanbul mace­ rasına işte böyle bir meşruiyet kriziyle başlamıştı. Ancak Forum 'un açılışında olanlar, olmayan kredilerin de bütünüy­ le tüketilmesine neden oldu. Açılışta sadece 'riskli barajiara hayır' yazılı rengarenk bir pankart açtıkları (ve muh­ temelen bayağı bir alkış da aldıkları) için, U luslararası Nehirler Ağ ı ' ndan iki kişi önce gözaltına aldı , sonra sınırdışı edildi. Ard ından polis forumun yapıldığı yerin önünde protesto gösterisi yapan gruba coplar ve gaz bombalarıyla mü­ dahale etti ve 17 kişiyi gözaltına aldı. Bütün bunlar Dünya Su Konseyi 'nin ve ev sahibi AKP hükümetinin " Farklı l ı kların Suda Yakınlaşması" değil " Farklı l ı kların Suda Boğulması" anlayışı­ na sahip olduğunu gösteriyordu. Bu arada Dünya Su Forumu'nun yayınlamak istediği istanbul Su M utabakatı da tehlikede. Bazı Latin Amerika ve Avrupa ülkeleri suyun bir insan hakkı olduğu ve kamusal olarak yönetilmesi gerektiği gerekçesiyle istanbul Su M utabakatı'nı reddetmeye hazırlanıyorlar. U N ESCO U luslararası Hidrolojik Programı da, kültürel çeşitli­ lik konusunu g ündeme almak istemeyen Dünya Su Forumu'nun tematik oturum­ ların ı n organizasyonundan ismini çekti. Üç yıl önce Meksika'da yapılan 4. Dünya Su Forumu ilk kez yapı lan alternatif forum ve on binierin katıldığı protestolar nedeniyle zorlanm ıştı . B u yıl istanbul 'da yapılan beşinci forum, daha da büyük tartışmalar arasında zar zor yapılabiliyor. Şu anda foruma pro­ testolar, U N ESCO ile yaşanan sorun ve alternatif foru mlar damga vurmuş


Marl 2009

durumda. Farklı düşünen yabancı ka­ tılımcı ların sınırdışı edilmesi, polis şid­ deti gibi hem Forum'un antidemokratik yapısını ifşa eden, hem de ne yazık ki toplantının Türkiye'de yapıldığını her­ kese hatırlatan olaylar da bunlara eşlik ediyor. Eğer içerik ve katılım olarak zaten kimseyi tatmin etmeyen Dünya Su Foru m u , istanbul Su M utabakatı üzerinde de yeterli m utabakatı sağla­ mayı başaramazsa, istanbul 'da yapılan bu beşinci toplantınınson Dünya Su Forumu olması kimseyi şaşı rtması n . Çünkü Dünya Su Forumu olmayan meş­ ruiyetini son yaşananlar nedeniyle iyice kaybetmiş durumda. BM Asamblesi Su Danışmanı Maude Barlaw'un "tek ama­ cı su şirketlerinin çı karlarını savunmak" diye tanımladığı bir organizasyonu ulus­ lararası bir çevre zirvesi gibi sunmaya devam etmek bundan sonra hiç kolay olmayabilir. Galiba asıl çözüm, Dünya Su Forumu' nun belki de tek faydası olarak giderek büyüyen uluslararası su hareketinin kendi bağımsız gündemini devam ettirmesi, kamusal ve ekolojik su kullan ımı için sesini daha fazla duyur­ ması. Belki bu sayede çevre bakan ımız da baraj müteahhitlerinden çok doğan ın ve barajiara karşı mücadele eden halkın sesini duymaya başlayabilir.

" Kent Planlaması " m ı? "Apartuman Mimarlığ ı" mı? !

Tarih: 24 Mart, Radikal YAZAN: TAHiR ÇALGÜNER Kentsel tasarım alanı , geleneksel imar planına alternatif bir yaklaşım olması açısından yeni ve geliştiri lmesi gereken bir kulvardır. Son yıllarda, "yapay" olarak tekrar­ dan alevlendirilen, " mimarl ık" ve "şehir planlama" tartışmaları nın bilimsel bir zemine oturtulmadan, arabesk bir pi­ yasa söylemini dillendiren kalemşörler tarafından gündeme sokulduğuna şahit oluyoruz. Aslında bu tartışma, 1 960'1arın " plan mı, pilav m ı ? " söyle­ minin günümüzdeki postmodernisı bir versiyonudur. Yine 1 960' 1arda yayımla­ nan Prof. D r. i lhan Tekeli'nin " Kent plan­ lama, mimarlık ve mühendislik üzerine sürülen bir krema değildir" makalesinin üzerinden 45 sene geçmesine rağmen;

bu tartışmanın yeniden gündeme getiril­ mesini anlamsız buluyoru m . " Planlama" kavramının (fiziksel, ekonomik, sosyal) içinin boşaltılarak, AB direklifleri çerçevesinde, ancak AESOP-Avrupa Planlama Okulları B i rliği kararların ı n aksine. "projecilik" (düzenleme) adı altında liberal bir söylemin mekansal dayanakları nın oluşturulduğu, kamusal akıldan yoksun bir toplum mühendisliği yapılıyor. Her şeyden önce " planlama" kamusal (sosyal) yarar odaklı bir uğraş alan ıdır. " M imarlık" ve " kent planlama" meslek disiplinleri, birbirleri ile ortak çalışma alanlarına sahiptir. Bu ortak alanın adı (3. kulvar) " kentsel tasarımdır". Kentsel tasarım, 1 /500 ve daha altı ölçekteki mekansal çalışmalarla sınırlıdır. ince bir zeka kıvraklığı ile kentsel tasarım alan ı n ı , kentsel planlama adı altında değiştirerek, kentsel planlama+mimarl ık=mimarlı k şeklinde bir denklem kurup, mekansal ölçek kayması yaratılmasının, zaten mimarlık eğitim i formasyonu içinde mümkün olamad ı ğ ı , bu işin eğitimini verenler ve alanlar aslında çok iyi biliyorlar. Sorun, kan ı mca, mimarlık eğitiminin (mesleği n i n) kendisini yenileyememe­ sinden ve yaratıcılığının artık doyg unluk noktasına gelmesinden kaynaklanıyor. M i marl ı ğ ı n , " kent planlama alanına" ilgisi de işte bundan kaynaklanıyor. Kentsel tasarım alanı , (kentsel planla­ ma değ i l ! ) geleneksel imar planına alter­ natif bir yaklaşım olması açısından yeni ve geliştirilmesi gereken bir kulvardır. Çevremizdeki herkesin gözlem lediği çirkin yapılaşmaların da aslında " plan­ sızlıktan" kaynaklanmadığı, neden inin binalara cephe bile giydirme estetiğin­ den uzak müteahh it-mimarlı k geleneği olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kent planlaması ya da şehir plan­ laması adı altındaki disiplin, birçok Avrupa ülkesinde m imarlık ve kentsel tasarım disiplininin bir üst dalıdır. Bu da bağ ı msız bir bilim alanı olarak eğitim sistemi içinde yerini aldı . Çin'de birçok ün iversitede m i marl ı k ve kentsel tasarım, kent plan lama disip­ lininin bir alt dalı olarak kabul görüyor. " i lim Çin 'de de olsa gidin alın" sözünü üstüne alınması gerekenler umarım alı­ nır. Kent planlama mesleği , önümüzdeki

ARKilE RA M i MARLIK ALMANAGI

1 05

dönemin yıldızı parlayan disiplin alanla­ rının önde gelenlerinden biridir. Bundan sonra da, ileri bir tarihte birileri çı kar da "şehircilik", "şehirsel çalışmalar" (urban studies) ve "şehir planlama" kavramları arasındaki fark­ ları da(!) büyüteç altında incelemeye kalkar, ortalığı karıştım ve yasalarda, yönetmeliklerde değişiklik yaparsa hiç şaşırmayın. Ankara-Esenboğa Yolu üzerindeki TOK i ' nin " plansız mimarlık" (apartuman) örnekleri, bunun en çarpıcı uygulamalı (projeci!) örnekleridir. Bu neoliberal müteahhit gettoları, aynı zamanda; toplumsal, ekonomik ve sosyal açıdan dönüşümü planlan­ mayan hatta üst ölçekli kent planları ile ilintisiz ve bütünlüğü kurulamayan, kimliksiz mimari projeler topluluğu olup "apartumankondu " laşmış kentsel dönü­ şüm alanlarıdır. Bunun ad ı , olsa olsa " Sadaka Şehircil i ğ i "dir! . . Kentin v e kentselleşmenin, apartu­ manlaşma olmad ı ğ ı , kentselleşmenin kentlileşme kültüründen ve kentin bütü­ nüne ve " planlamaya" sahip çıkmaktan geçtiğini algıladığı m ız zaman; " ' kent 'siz şehir-leşme" ile " kentsiz kentselleş­ menin" arasındaki farkı aniayabilecek kentli leşmiş ve kültürlü(!) belediye başkanlarımızın da zihinsel dönüşümleri tamamlanabilecektir. Meslek örgütlerinin bu uygulamaları nı akademisyenler olarak dikkatle izliyoruz. Planlı kentler ve "güzel" binalar dile­ ğiyle.

Richa rd Rogersıın Binası için 11Korumamaıı Kararı Çıktı Tarih: 2 4 Mart, Architects' Journal ÇEviREN: BURCU KARABAŞ 1 986 yılında i nşa edildiğinde Londra' nın ikonlarından biri haline gelen Lloyd 's Sigorta Şirketi binası nın, hem yeterin­ ce yaşl ı , hem de kültür mirası temi natı altına alınmak için yeterince tehlikede olmaması gerekçeleriyle koruma altına alınmayacağı açıklandı. Kültür Bakanı Barbara Follet ' in bu kararı, " ters yüz edilmiş" olmasıyla ünlenen ve tasarımı ünlü mimar Richard Rogers'a ait bi-


1 06

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Mart 2009

nanın geçtiğimiz Ocak ayında 1 . dere­ ceden listeye alı nması konusunda ba­ kanlığa başvuran 20. Yüzyıl Derneği'ni (Twentieth Century Society - C20) oldukça şaşırttı. Üst katlardaki ofislerde bulunan gül ağacı panelierin değiştirilmesini de içe­ ren bir tadilat önerisi, derneği oldukça endişelendirmiş ve ardı ndan kuruluş, bu yen ileme planının " binanın tarihsel bütünlüğüne zarar vereceği " açıklama­ sını yapm ı ştı. C20 yöneticisi Catherine Croft, " Dönemin m imari karakterini bun­ dan daha iyi yansıtan bir bina olduğunu düşünmek i m kansız," diyor ve ekliyor, " Mecvut ekonomik koşul lar göz önüne alındığında, mal sahibine kiracıların baskı yapması ve yapıyı kendi kimlikle­ rine büründürmek amacıyla, bütünsel yaklaşı mdan yoksun bir bakış açısıyla geri dönülemez değişimlere maruz bı­ rakması tehlikesi var." Mevcut koruma kriterlerine göre, 30 yaşından daha genç binaların liste­ lenebilmesi için gerçekten tehlikede oldukları nın kanıtlanması gerekiyor. Ancak Croft, buna şu saptamalarla kar­ şı çıkıyor: " D eğ iştirilmesi gereken ana maddeler olduğunu düşünüyoruz. Etkisi giderek artan küçük değişimler, bir bi­ nayı adamakıllı değiştirebilir." Bakan Follet ' i n bu tartışmalı kararı,

English H eritage (EH) tarafından Kültür, Medya ve Spor Departmanı ' na gönde­ rilen rapora dayanıyor. Raporda, binaya listede yer verilmemesi gerektiğine değiniliyar ve bu bağlamda binadaki yüksek teknoloji ürünü ögeler örnek gösterilerek, "88 m yüksekliğindeki blo­ ğun sıra dışı bir m imari değere sahip olmad ı ğ ı " belirtiliyor. EH ayrıca, C20'nin binanın risk altı n­ da olduğu konusundaki endişelerini de yersiz buluyor. " Yapı , m imari değerinin fazlasıyla farkında olan sahipleri ve kiracıları tarafından özenle korunuyor ve onu Lloyd'a kiralayan mal sahibi Al man enstitü de, binanın kimliğine zarar verecek malzeme değişimleri n i engel­ liyor" açıklaması , bu konuda E H ' n i n yaklaşımını yansıtan bir sözeüye ait. E H , yapının "gerekli yaşa" ulaştığında, örneğ in 20 1 1 'de -yapılması planlanan değişikliklere başlanmasından tam 30 yıl sonra- şüphesiz listeye alı nacağı n ı da ekliyor.

Garanti Galeri­ Platform Ga ranti Arşiv ve Kütüphanesi Mimarlık ve Tasarım Belleği Oluşturuyor Tarih: 2 6 Mart Sanatç ı , küratör, sergi ve kurum dos­ yaları nı da içeren, 1 6. 000 'den fazla görsel ve işitsel yayını bir araya getiren Garanti Galeri- Platform Garanti Arşiv ve Kütüphanesi, hızla gelişerek büyüyor. 2001 yılında Platform Garanti tarafın­ dan kurulan kütüphane ve arşiv 2007 yılında Garanti Galeri 'nin katılımıyla, g üncel sanat, mimarlık, şehireilik ve tasarım konularında bellek oluşturmayı amaçlıyor. Günümüzde az bulunan önemli ya­ yınları ve arşiv malzemesini araştırmacı­ ların kullan ımına sunan kütüphane, bu konuda Türkiye'nin en kapsamlı kaynak­ larından birini oluşturuyor. Kütüphane koleksiyonu , sergi ve bienal katalogları, sanatçı ve tasarımcı kitapları, monografiler, teori ve felsefe kitapları başta olmak üzere, sanat, m i ­ marlık, tasarım v e şehireilik hakkında pek çok konuyu içeren kitap ve süreli yayınlardan oluşuyor.

Tasarım ve mimarlığı da araştırma alanlarına ekleyerek bu konularda bellek oluşturmayı amaçlayan Garanti Galeri-Platform Garanti, 2008'de başlatılan bir diğer proje kapsamında, "Türkiye M i marlık ve Tasarım Dokümantasyon u " oluşturuyor. Proje kapsamında, 20. yüzyıl başından günü­ müze kadar Türkiye'de üretilmiş önemli tasarım lar, araştı rmacılara açı lmak üze­ re kayda geçiriliyor. Bu amaçla, sözlü tarih çalışmalarına önem verilerek, tasa­ rımcılarla yapılan söyleşiler kaydediliyor, tasarımlar görsel bellek oluşturmak üzere belgelen iyor.

Rixos, An ka raının Simgesjn i Lüks Otel Olarak Işletecek

Tarih: 2 6 Mart, Sabah YAZAN: DiLEK TAŞ Rixos grubu, Büyük Ankara Ote l i ' n i Rixos G rand Ankara ismiyle işletecek. Otel, Çelikler Holding tarafından 1 50 milyon Dolar'lık yatırımla yenilendi . Rixos Oteller zinciri, siyasetin kalbinin attığı Ankara'yı lüks otel ile tanıştı rmaya hazırlanıyor. Çelikler Holding'in 2006'da 36.8 milyon do­ lara Özelleştirme idaresi ' nden alı nan Ankara' nın simgesi Büyük Ankara Otel i ' n i , özellleştirme bedeli dahil 1 50 m i lyon Dolar'a yen iledi. Çelikler ile Rixos arasında dün yapılan anlaşma ile otelin ad ı Rixos G rand Ankara ola­ rak değiştirildi. Rixos, oteli 10 yıllığına işletecek. Rixos, oteli Mayıs'ta hizmete açacak. Oda fiyatlarının ortalama 200 Euro olduğu otelde, lüks oda fiyatları ise 1 0 bin Dolar'a kadar yükselecek. Konya'dan sonra Ankara'nın grubun ikinci şehir oteli olduğunu söyleyen Rixos G rubu Yönetim Kurulu Başkanı Fettah Tamince, ilk yıl ciro hedefleri nin 20 m ilyon Euro olduğunu ifade etti. Ankara'da ilk yıl yüzde 60 dolulukla çalışmayı hedeflediklerini de aktaran Tamince, " Sadece siyaset ve bürokrasi oteli olmayacağız. i ş dünyası ve turistik konaklamaya da hizmet vermek istiyo­ ruz" dedi. 2009 ile ilgili beklentilerini de açıklayan Tami nce, "Tur operatörleri uçuş planlarında ispanya gibi rakipleri­ mizde ciddi düşüşler olurken Türkiye'de


Mart 2009

böyle bir durum yaşanmad ı . Tur ope­ ratörleri Türkiye'ye cömert davrandı . R u s pazarında beklenen düşüş bizimle paralel gelişen M ısır'da yüzde 10 olarka gerçekleşti. Ancak biz Türkiye'nin bu düşüşten etkileneceğini düşünmüyoruz. Geçen yıl ile aynı rakamları yakalarız," ded i . Çelikler Holding Yönetim Kurulu Başkan Yard ımcısı Tahi r Çelik ise Büyük Ankara Oteli'yle turizm sektö­ rüne adı m attıkları nı ve istanbul başta olmak üzere farklı şehirlerde de otel yatırımı planladıkları nı açıkladı . Tamince, yıl sonuna kadar yurtiçi ve yurtd ı şında 1 3 otele ulaşacaklarını açıklad ı . Ankara'nın yanı sıra yeni şehirlerde otel arad ıkları nı belirten Tamince, " i stanbul 'da mutlaka olmak istiyoruz. Görüştüğümüz bazı yerler var. Yurtdışında önemli bir markayız dediği­ mizde ' istanbul'un neresindesin iz? ' diye soruyorlar. Lokasyon olarak dünyada i l k 3-4'e g i ren markalar neredeyse b i z d e orada olmak istiyoruz," dedi. Tam ince ayrıca Antalya'da yen i bir otel yatırımı planlad ıkların ı söyledi .

Tekellin 300 M ilyon Dolarılık Kartal Sigara Fabrikası Arazisine U niversite Tarih: 26 Mart, Radikal Anadolu Yakası'nın en değerli arazisi denilen Kartat'daki Tekel fabrikasının metrekaresinin az 1 .000 Dolar olduğu belirtiliyor. i mar durumuna göre toplam satış bedeli 250-300 milyon Dolar. Kartat 'daki Tekel arazisi, istanbul Şehir Ü niversitesi'ne 49 yılilığına tahsis ediliyor. 300 dönümlük arazi için yıllık 1 , 6 m ilyon Lira ön izin bedeli beli rlendi . Ü niversite'nin mütevelli heyeti başkanı eski ANAP ' l ı bakan Oltan Sungurlu Bir ara, " kurucusu Ü l ker G rubu" de­ nilen daha sonra bu kaynağından yalan­ lanan Bilim ve Sanat Vakfı'nın ü n iversi­ tesi nihayet aradığı araziyi buldu. Teke l ' i n Cevizli Sigara Fabrikası 'nın da içinde yer aldığı istanbul Kartat 'daki arazi istanbul Şehir Ü niversitesi'ne tah­ sis ediliyor. Tekel'in Kartat'da Sahil Yolu üzerinde bulunan 300 dönümlük arazisine bir süre önce Tekel'in vergi borçlarına kar-

şılık olarak Maliye Bakanlığı'nca el ko­ nuldu. Özelleştirme Yüksek Kurulu da, söz konusu arazinin Maliye Bakanl ı ğ ı ' na devrini yaptı . Geçen yıl 5765 sayılı Kanunla kurulan istanbul Şehir Üniversitesi ise, Maliye Bakan l ı ğ ı ' ndan, üniversite kampusu için irtifak hakkı yo­ luyla Hazine arazisi talebinde bulundu.

BAT'ın Kullanım Hakkı? Üniversite, devir sonrasında da bu araziye talip oldu. Yapılan görüşmelerin ardından Kartat'daki Tekel arazisinin kampus için Şehir Üniversitesi 'ne tah­ sis edilmesi kararlaştırıldı ve buna ilişkin işlemler başlatıldı. Bu çerçevede irtifak H akkı Sözleşmesi hazırlandı ancak son anda söz konusu arazinin kullanı m ıyla ilgili bazı sorunlar olduğu ortaya çıktı. Tekel arazisinin küçük bir bölümünün SiT alanı olduğu belirlendi , yine ara­ zinin bir bölümü için özelleştirme sıra­ sında Tekel'in sigara fabrikalarını alan ingiliz sigara şirketi BAT'a kullanım hak­ kı verildiği anlaşıldı. Maliye Bakan l ı ğ ı , i l g i l i kurum v e kuruluşlar nezdinde bu sorunların aşılması için harekete geçti. Yetkililer, Kartat Tekel arazisinin istanbul Şehir Üniversitesi 'ne kampüs yapımı için 49 yıllığına devrine i lişkin irtifak Hakkı Sözleşmesinin hazır oldu­ ğunu, sorunların aşılmasının ardından da imzatanmasının beklendiğini bildirdi. Bu arada yapılan ön değerlendirme­ de, 300 dönümlük arazi için istanbul Defterdarlığı' nca yıllık 1 ,6 milyon Lira ön izin bedeli tespit edildi. Yetkililer, irtifak hakkı bedelinin bu rakam ın en az iki katı olacağı n ı belirtti. Ancak Maliye Bakanlığı, 14 Mart'ta yayımla­ nan " Hazine Taşınmazlarının idaresi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" ile irtifak hakkı ve kullanma izni bedellerinde i ndi­ rime gitti.

Metrekaresi En Az 1 .000 TL Küresel ekonomik krizin Türkiye'ye yansımaları da dikkate alınarak yatırım­ cılara yönelik yapılan düzenlemeyle yatı­ rımcıya yeni Hazine arazisi tahsislerinde irtifak hakkı ve kullanma izin bedelleri üç yıl süreyle yüzde 70 indirimli tahsil edilecek. i nd i ri m uygulaması, üç yıl son­ ra sona erecek ve normal tarifeye dönü­ lecek. indirim uygulamasından sanayi,

ARKilE RA M i MARLIK ALMANAGI

1 07

eğitim, sağlık ve diğer alanlara yatırım yapanlar yararlanacak. istanbul 'un Anadolu Yakası'nın en değerli arazisi olduğu öne sürülen Kartat 'daki Tekel sigara tarikasının arazisinin metrekare fiyatının en az bin dolar civarında olduğu belirtiliyor. Deniz kenarındaki arazinin imar durum una göre toplam satış bedelinin 250-300 m ilyon dolar arasında değişebileceği beli rtiliyor.

Ülker Grubu ile ilgisi Yok Bazı gazetelerde Bilim Sanat Vakfı 'nın kurucusu olarak gösterilen ve " Ül ker de üniversite kuruyor" haberleriyle gündeme gelen Ü lker'in patronu Murat Ü l ker, daha sonra yaptığı açıklamada bu vakıfla bir ilgisinin olmadığını ve gru­ bunun üniversite kurmad ı ğ ı n ı belirtmişti. Fakat M u rat Ü lker'in geçmişte bir ara Bilim Sanat Vakfı'na üye olduğu daha sonra ilişiğini kestiğ i söyleniyor.

201 ı Dönemine Yetişecek Bilim ve Sanat Vakfı 'nın kurduğu " istanbul Şehir Ü niversitesi" 201 0201 1 sezonunda kapılarını açacak. Ü niversite, fen- edebiyat, iktisadi ve idari bilimler, mühendislik ve iletişim fakülteleri, yabancı diller, sosyal bilimler ve fen bilimleri enstitülerinden oluşa­ cak. Ü niversitenin mütevelli heyetinde başkan olarak eski ANAP'lı bakan Mahmut Oltan Sungurlu, başkan vekili Abdülhalik Damar ve Rektör olarak da Prof. Gökhan Çetinsaya gibi isimler var.

Anlayış Dergisinin Sahibi Mütevelli heyetinin diğer üyeleri ise, Prof. Abdullah Yavaş, Prof. Ahmet Ademoğlu, Prof. Cemal Şan l ı , Doç. Fazıl Önder Sönmez, Dr. Mustafa i brahim Turhan, Dr. Fikri Gökbörü Kançal, M ÜSiAD eski Başkanı Dr. Ömer Bolat ve Akif Demirci. istanbul Şehir Üniversitesi M ütevelli H eyeti Başkan Yardımcısı olarak da Anlayış dergisinin imtiyaz sahibi Abdülhalik Damar dikkat çekiyor.

Bir Milyonluk Kütüphane Sözü istanbul Şehir Üniversitesi'nden Radikal'e yapılan açıklamada üniversite­ nin, Marmara Üniversitesi ' n i n hamiliğin­ de kurulduğu belirtildi . Açıklama şöyle:


1 08

r

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAG I

Mart 2009

iSTANBUL SEH iR ÜNiVERSiTESi :ı "'

" Yasal veya mali nedenlerle, herhangi bir g, o şekilde Bilim ve Sanat vakfı yükümlülük- � lerini yerine getiremezse, Istanbul Şehir ;E Ü niversitesi 'nin tüm varlıkları Marmara ,2! Ü niversitesi'ne devredilecektir. Tahsis (irtifak hakkı tesisi) ile bir mülkün ken- ·� ::ı disi değil, sadece yararlanma hakkı .c üniversiteye geçmekte; mülk yine devlet c%, hazinesine aittir. Bugüne kadar kurulan :& vakıf üniversitelerinin hemen hepsinde � ..!!! bu tür tahsisler söz konusu olmuştur. istanbul Şehi r Üniversitesi 'ne tahsis edilen söz konusu arazinin bir ticari rant alanı olmasının önüne geçilmekte ve tüm yeşil alan ın ve doğal yapının korun ­ ması hedefleniyor. Kartal Belediyesi ' n i n yurtdışından bağımsız m imarlara yaptır­ dığı çalışmalarda da ilgili arazinin eğitim alanı olarak kullanılması tavsiye edildi. Tekel arazisinin üniversite için kullan ı ­ lacak olması, S iT alanı uygulamasıyla hedeflenen amacı garanti edecektir. Ü niversite, arazideki her türlü yeniden düzenlemeyi, inşaat ve restorasyonu, S i T için sözkonusu olan hukuki prose­ dürü takip ederek gerçekleştirecektiL Bir milyonluk bir kütüphane kurmayı hedefleyen ilk üniversite girişimi söz konusudur. Diğer üniversitelerimize de tahsisler yapılmaktadır. i rtifak hakkı ve kullanma izin bedellerinin üç yıl süreyle yüzde 70 indirimli tahsili maddesi ise sadece istanbul Şehir Üniversitesi'ne uygula­ nan bir madde değildir. Kriz ortamında istihdamın artı rılması ve yatırımların teşvik edilmesi için tüm sanayi, eğitim, sağl ı k ve diğer alanlara yatırım yapanla­ rın yararlanacağı bir uygulamadır."

·�

Ahmet Davutoğlu da Çalışmış Bilim ve Sanat Vakfı ' n ı n (BSV) in­ ternet sitesinde yer alan yazıda vakıf şu cümlelerle anlatılıyor: " B i r yandan çağdaş dünya toplumunun ana dina­ m iklerini anlamaya, diğer yandan Türk toplumunun tarihi köklerini bulmaya, bu kökler üzerinde sağlıklı bir geleceğin inşasına katkıda bulunmaya çalışan bir araştırma kurumudur. 1 986'da kurulan

BSV üç yıllık kuruluş çalışmalarının ardından 1 989'dan itibaren misyon unu gerçekleştirmeye yönelik burs ve sem i­ ner çalışmalarını başlattı. 2001 yılında Vefa'daki merkez binası­ na taşındıktan sonra seminer ve araştır­ ma çalışmaları daha sistemli bir yapıya büründü." Vakfın başkanı Mustafa Özel. Özel, Fatih Ü niversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışıyor aynı zamanda Yeni Şafak'ta makale yazıyor. M ustafa Özel, istanbul Şehir Üniversitesi 'nini M ütevelli Heyeti Başkan Yard ımcısı Abdülhalik Damar'ın sahibi olduğu Anlayış dergisinin de genel yayın yönetmeni. Vakfın Özel 'den önceki başkanı ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ' ı n dış politika danışmanı Ahmet Davutoğlu 'ydu. Ancak Davutoğlu danışman l ı k görevine getirilince va­ kıftan ayrılmıştı. Üyelerinin bir bölümü Boğaziçi Üniversitesi mezunları ndan oluşan vakıfta, M erkez Bankası Başkanı Yard ımcısı ibrahim Turhan da çal ışmıştı.

Panorama 1 453 Tarih Müzesi'nden Kadir Bey'e Mektup

Tarih: 30 Mart Yazan: Ahmet Yılmaz Panorama 1 453 Tarih M üzesi'ni gezmek için 1 Mart 2009 pazar günü ailemle birlikte müzeye gittim. Kuyruğa girdik ve yaklaşık olarak 30-40 dakika dışarı­ da kuyrukta bekledik. G iriş kapısına yanaştı k ve merdiven korkulukianna dayanmak istedi m , ancak korkuluklar kendini zor taşıyacak du­ rumda idi. Çünkü beşinci sınıf alümin­ yum imalat ve narin detaylar olduğu için hemen dökülüvermiş. Dış kapıdan girdik ve rüzgarlık alan ın­ da (yaklaşık 3 - 5 m2) konumlanmış bilet satış ofisinden biletimizi alarak i kinci kapıdan içeri girebildik. Yaklaşık 60 m2 alana sahi p giriş fuayesinden bodruma inen ferforje korkuluklu, 1 , 20 - 1 ,30 metre enindeki dairesel merdivene kuy­ ruk halinde ulaştık. Bodrum katın fuayesini merdivende beklerken algılayabildim ve kalabalığın artarak kalı n bir güzergah halinde de­ vam ettiğini gördüm. " G irsem mi çık­ sam m ı " diye aklımdan geçirdim. Çünkü 6 yaşındaki kızım i rem kucağ ımda

uyukluyord u . inatla devam etmeye karar verdi m . Bu arada merdivenden çı kan i nsan­ lar zaman zaman yol isteyerek yukarı çıkıyordu. Tabii onların müzeyi gezip çıkanlar olduğu hiç aklıma gelmedi. Çünkü bu merdiven hem konumu hem de ebatları itibarı ile pek buna i m kan vermiyordu. M ü stakil bir ev veya bir apartman merdiveni gibi tasarlanm ıştı. Bodrum fuayesine ulaştık. Fuaye üst kattakinden büyüktü , ancak yeterli görünmüyordu . Zaten biz kordonla ayrıl­ m ı ş sı rada bekliyorduk. Fuayenin kalanı , çıkanların sirkülasyonuna ayrıımıştı ve yaklaşık 1 00 - 1 50 m2 civarındaydı . Bodrum katta, merdiven dahil sergi giri ş kapısına kadar kuyrukta bekleyen­ ler algılayabildiğim kadarı ile 200 - 300 kişiydi. Benim gibi çocuğunu kucağ ına almış anne ve babalar sayıca epeyce bir yekün tutuyordu. Hatta bazıları çok küçük bebeklerd i . Fuayede dinlenme bankı v e oturak yer almadığ ından mı nedir, gücü yeten yetmeyen çocuklu anne, baba ve yaşl ı h e p ayakta kuyru kta i lerdeki sergi giriş deliğine kilitlenmiş bekliyordu. Bekleyince fark ettim , herhalde daha basık algılansın diye fuaye tavan yük­ sekliği 2,80 - 3 metre civarındaydı ve siyah renge boyanm ıştı. Bizim evin tavanı bile 3 , 20 metre. Tabi bizim ev yaklaşık yüz yıl önce yapıldığı için imar planı yapan şehirci arkadaşlarımızın H 6,50 - H 9,50 - H 1 2 ,50 - H 1 5,50 - vs. gibi plan notları henüz yoktu. Evet yaklaşık 60 - 70 dakika sonra sergi alanına çıkan siyah boyal ı , yanları duvar olan 1 20 cm enindeki döner mer­ divenle sergi alanına ulaştık. Dairesel formdaki izleme platformuna çıkı nca etkileyici bir manzara bizi karşı­ lad ı . Ancak çemberin etrafında tek sıra halinde yavaş yavaş yürüyerek gezilme­ si nedeniyle izlenmesi gereken manza­ rayı bir türlü izleme şansımız olmad ı . Kızı m ı uyand ırmıştım, tekrar omuzları­ ma aldı m ve izietmeye çalıştım . Ancak çemberin en dışından yer ka­ pamadığımız için ve yer kapanların da mıhlanmış gibi durup cep telefonları ile resim çekme merakından bir türlü pana­ romayı izleme şansımız olmad ı .


Mart 2009

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

1 09

lar neden düşünülmemiştir? Acil durumlar için kaçış kapıları ye­ terli midir? içeri alınan onca i nsan ne kadar sürede tahliye edilecektir?

Mimar Kod ir Bey'e notlar,

Zaten en fazla 40 kişinin rahatlıkla gezebileceği alanda 80 kişi olunca ve izleyicileri yönlendirecek bir rehber olmayınca, gezememiş olduk ve çıkmak zorunda kaldık. Evet, yaklaşık iki saat geçti ve sergi alanından serg ilenenleri izleyemeden çıktık. Yetkili biri ile görüşmek istedi­ ğimi güvenlik elemaniarına bildirdim. işletme müdürü geldi ve kendisine gezemediğimi, bu yapının acil durumlar için güvenli olmad ı ğ ı n ı , bu kadar insanı içeri almamaları gerektiğini anlattım ve yetkililere iletmesini ifade ettim. Kendisi haklı olduğumu, ancak bu­ gün Pazar olduğu için çok kalabalı k olmasının gerekçelerini kendince an­ latmaya çalıştı. Fakat aniatma imkanı zaten yoktu. Bu arada biz konuşurken bir beyefendi elinde bileti ile badrum kattan bulunduğumuz üst kat fuayesine çıktı ve yetkiliden bilet ücretlerini geri istedi . Çünkü sağlık problemi olduğun­ dan daha fazla bekleyemeyeceğ ini ve eğer uyarılsaydı hiç g irmeyeceğini ifade etti. Anacak ne bilet parası ödendi, ne de özür dilendi.

işletmecilere, Dünyanı n her yerinde müzeye girmek için sıra olabilir. Buna diyeceğim bir şey yok . Ancak insana değer veren ül­ kelerde bekleyenlere yaklaşık ne kadar bekleyecekleri söylenir. Hiç deği lse bekleme zahmetinde bulunanlar mü-

zeyi/sergiyi/sergilenenleri izleyebilme/ gezebilme imkanına sahip olmalıdır. Sergileme mekanının yoğunluğu kal­ d ı racak kapasitede olmaması bir tarafa, müzenin mevcut i m kanları değerlendiri­ lerek ziyaretçilerin sergiyi gezebilmesini sağlayan işletme organizasyonun bulun­ maması insanı çileden çıkarıyor. i BB'nin dev hizmet olarak adlan­ d ı rdığı Panorama 1 453 Tarih M üzesi , istanbul için yüz karasıdır. Bu ağır ifadeyi müzenin içeriği ve barındırdığı eserler için değil, müze yapısı ve işlet­ me organizasyonu için kullanıyorum. Bu yapının, bir çağı açan tarihsel ola­ yın anlatıldığı mimari eser olarak dünya başkenti olan istanbul'a yakışıp yakış­ madığını tüm kamuoyuna soruyorum. Ayrıca mekanı n nispetleri değerlendi­ rilerek insanlar içeri alınmalıdır. Çünkü mekan ve hacim ebatları, konfor ko­ şulları ancak başkanın ve başbakan ın medyaya yansıyan görüntülerinde yer alan izleyici sayısı için tasarlanmıştır. Ayrıca projenin müellifi kimdir? Projeyi tasarlamak için verilen prog­ ram nasıldır? Giriş ve çı kışların aynı merdivenden olmasını ve alacaksa da ebatların ı n yerindeki g i b i olmasını idare m i talep etmiştir? Ziyaretçiler arasında çocukl u , yaş l ı , sağlık problemi olan veya bir nedenle dinlenme ve nefes alma ihtiyacı h isse­ den insanlar için fuayelerde yeterli alan-

Yerel seçim kampanyalarında kulla­ nılan bu projeyi istanbul'a yakıştırıyor musunuz? insanları daracık yollardan zemin altına indirerek basık bir fuayede adeta hapsederek bu nalıma sokan mekan organizasyonu mesleği icra eden biri olarak sizlerin dikkatini çekmesi gerek­ mez mi? Veya ziyaretçilerden gelen ş ikayetler sizlere ulaştırılmıyor mu? M üzenin hemen yanıbaşında yer alan dolmuş garaj ında yer alan araçlara sunulan konfor neden istanbullu 'dan esirgenmiştir? Ayrıca yine dolmuş garajının üzerinde yer alan sosyal tesisin konforu, adını anarken salavat getirdiğimiz Fatih ve Fetih için yapı lan binadan neden esir­ genmiştir? istanbul'a böyle bir müzenin layık gö­ rülmesi beni üzmüştür. Başkan Kadir Bey'i bir Pazar günü kalabalık bir grupla birlikte müzeyi gez­ meye davet ediyoru m . Saygılarımla,

N ice Yıllara Eyfel !

Tarih: 31 Mart, Wikipedia, Dezeen DERLEYEN: GÖKÇE ARAS 31 Mart 1 889 tari hinde açılan G ustave Eiffel'in firması tarafından, Fransız Devrimi'nin 1 00. yıl kutlamaları çerçeve­ sinde inşa edilen ve bugün dünyanın en çok ziyaretçi çeken noktalarından biri olan Eyfel Kulesi 1 20. yaşını kutluyor. Fransız Devrimi'nin yüzüncü yıl kut­ lamaları anısına Dünya Fuarı (EXPO) için yapılan Paris'deki demir kulesi olarak adland ırı lan kule, aynı zamanda Fransa' nın da sembolü. Son yüzyılın en büyük turizm cazibelerinden biri olan Eyfel Kulesi , yılda ortalama 6,5 m ilyon turist çekiyor. 2002 yılında toplam ziyaretçi sayısı 200 m ilyona ulaşm ış olan kulenin tasa­ rım ında uyl uk kem iğinden esinlenildiği söyleniyor. Kule ismini, Amerika'daki Özgürlük Heykeli'nin de tasarımını yapan


ll O

ARKiT E RA M i MARLIK ALMANAGI

Mart 2009

gerekli önemi vermediği eleştirileri ortaya atı l m ış. Bun lara rağmen Eiffel ve mühendisleri, kulenin dayanıkldığı için rüzgarın direnci göz önüne alı narak yapılan matematiksel hesaplamalarla gerekli önlemleri alm ışlar.

Teknik Özellikler

Gustave Eiffel 'den alıyor. Emile Naugier, Mau rice Koechlin ve Stephen Sauvestre kulenin yapı mında katkısı olan m imarlar. 31 Mart 1 88 9'da törenle açılışı ya­ pılan Eyfel Kulesi, 6 Mayıs'ta faaliyete geçmiş. 3 .000 işçinin bir araya getirdiği 1 8 .038 parça demirden oluşturulan kule, Koechl i n ' i n yaptığı dizaynla iki buçuk milyon perçinle birleştirilmiş. inşaat masrafları , G ustave Eiffel'in tahminlerinin 1 milyon Frank üstünde olan Eyfel Kulesi'ni 1 889 yılındaki açılış tarihinden önceki 5 ayda 1 ,9 milyon kişi ziyaret edince, yıl sonuna kadar toplam masrafın 3/4'ü çıkartılmış. Böylelikle Eyfel Kulesi , daha başından, kazanç sağlayan bir şirket görünümüne bürün­ müş. Eyfel Kulesi, yapımına başlandı ğ ı nda Paris halkı tarafından göz zevkini boz­ duğu gerekçesiyle direnişle karşı laşmış. Bazı sanatçılar Eyfel Kulesi'ni devasa bir sokak lambasına benzetirken, bir fabrika bacası gibi Paris'in görsel itibarını zedeleyeceğini ileri sürmüşler. Böylelikle devrin sanatçı ve edebiyatçı çevresinde bir kampanya başlatılmış, bu kampanya süresince ünlü sanatçı ­ ların i mzaladığı bildiriler dağ ıtılmış. Her seferinde Eyfel Kulesi'nden nefret etti­ ğini söyleyen yazar Guy de Maupassant, neden öğle yemeklerini kuledeki res­ toranda yediği sorulduğunda "çünkü burası Paris'te kulenin görünmediği tek yer" cevabını vermiş. Yapımının ard ı ndan yirmi yıl ömür biçilen kulenin, kullanım süresi dolduk­ tan sonra sökülmesi planiandıysa da 1 909 'da kuleni n çektiği ilgi nedeniyle bundan vazgeçi lmiş. Eyfel Kulesi şekli nedeniyle de çeşitli eleştirilere maruz kalmış. Gustave Eiffel'in yapının artistik yönü­ nü ön plana alarak mühendislik kısmına

:ı>

300 m yüksekliğinde olan Eyfel Kulesi zirvesindeki televizyon verici­ leriyle 27 m daha yükseklik kazanıyor. Günümüzde yayg ın olarak kullanılan çelik yerine demirden inşa edilmiş, özel teknikler sayesinde günümüze kadar sağlam olarak gelmiş. 200.000 metrekare alanda bulunan Eyfel Kulesi her 7 yılda bir, 60 ton boya ile boyanıyor. Boyama maliyeti yaklaşık 3 m ilyon Euro tutan kuleni n , zaman içinde rengi kı rmızımsı kahveden, sarı msı kahveye, daha sonra kestane kahvesinden bu­ günkü bronz tonuna dönüşmüş. Kule 3 renk tonunda boyanıyor. En açı k renk zirvede kullanılırken, en koyusu zemin­ de kullan ıl ıyor.

Eyfel Kulesi 1 20. Yaşına Yeni Yüzü ile Girecek Eyfel Kulesi'nin işletmesini yürüten Societe d ' Exploitation de la Tou r Eiffel, 1 20. yıl kutlamaları çerçevesinde Eyfel Kulesi ' nde yapacağı yenilemeler için geçtiğimiz yıl bir yarışma düzen­ ledi. Yarışma sonucunda Architects Serero'nun Eyfel DNA adlı önerisi kaza­ nan tasarım oldu. Architects Serero'nun kazanan öne­ risinde, kulenin en yüksek noktasında yüksek mukavemetli karbon kökenli bir madde olan Kevlar'dan sökülüp takılabilir bir ağ strüktürü bulunuyor, bu tasarımda görüş platformlarının alanı n ı iki katına çıkarmak hedeflenmiş. Tasarımda, kulenin varolan strüktü­ rüne eklenecek olan, dokuların tekrar ettiği "ek", bilgisayar yazılımıyla elde edilmiş. Eyfel Kulesi bugünlerde başarısından dolayı sıkıntı çekiyor. Açıldığı günden itibaren sürekli artan ziyaretçi sayısı kapasite sınırlarını zorla­ maya başlamış. Ziyaretçiler asansörlere ulaşmak için ortalama 3 5 - 70 dakika arası bekliyor. Kulenin geometrisinin her katta aza-

lan bir taban alanına sahi p olması nede­ niyle yönetim, uzun bekleme kuyrukları ve kalabalıklarla başa çıkmaya çal ışıyor. Kulenin yönetimini üstlenen Societe d ' Exploitation de la Tour Eiffel, 1 20. yıl kutlamaları çerçevesinde, halka açık alanların ve g i rişin yeniden ele alın­ ması gerektiğine karar vermiş. Serero Architects' in önerisi de kulenin üçüncü katında yapılacak geçici yatay uzantılar­ la insanların kulenin tepesine ulaşma­ sını kolaylaştırmayı ve 360°'lik heyecan verici Paris manzarasını daha iyi dene­ yimiemelerini amaçlıyor. Gustave Eiffel kuleyi tasarlarken, kulenin bilimsel buluşların çeşitlilik ka­ zanmasına destek vermesini, yerçekimi ile rüzgar basıncı çalışmalarına yararı olması nı hayal etmiş ve kulenin yük­ sekliğini bütün bu nedenlerle artırmış. B i rinci Dünya Savaşı boyunca kule, kentteki radyo dalgalarının aktarı lması için vericilere ev sahipliği yapm ış.

Strüktür Projede, yüksek performanslı karbon Kevlar strüktürü nakledilerek kulenin en üst katının yüzeyinin artırılması hedef­ leniyor. Bu strüktür varolan yapıya herhangi bir modifikasyon yapmadan birleşim elemanlarıyla monte edilebilecek. Bu strüktürle kullanılan alan 280 m2'den 580 m2'ye çıkacak. Bu ek üçüncü katın döşemesine bağ­ lanacak olan iki levhadan oluşuyor.

Tasarım Bu tasarım, oluşturulmuş bir yazılım yard ı mıyla, kulenin birincil strüktürünü dallandırıp budaklandı rıyor. Projedenin strüktürel konseptindeki üç boyutlu çapraz bağlantı kirişler, " DNA"dan il­ ham alıyor. Yazılım, birbirine bağlı 3 stürüktürel örgüyle kulenin en tepesini büyütmek için kullan ılıyor. i htiyaç fazlası ve tekrar etmeyen desenlerle strüktürel performansı ar­ tırmaya dayanan bu katmanlar örülü bir kompleks yaratmak için birleştirilmiş. Modern mühendisliğin aksine (tekrar etme ve en uygun şekle getirmeye dayanan) Eyfel Kulesi kapasite artırma projesi, yüksek performanslı alternatif bir modele dayanıyor.


H e r yö n üy l e

;tanbul Elmor Plus Bayar Cad. Şehit ilknur Sak. N o : 1 Kozyatağ ı Tel: 0216 445 67 93 ,nkara El mor Plus Turan G ü neş Bul. No: 67 Yıldız/Çankaya Tel: 031 2 491 66 1 1 - 1 2

S E R E L�

,ntalya Elmor Plus M ehmetçik M ah. Aspendos Bul. No: 97/A Topçular Tel: 0242 321 6 0 0 0 (pbx) !mir Elmor Concept Cumhuriyet Meydan ı 9/A Konak Tel: 0232 421 87 61 !m i r Showroom Gaziler Cad. No: 478-S Yenişehir Tel: 0232 433 90 20 lcretsiz Tüketici B i lgi Hattı: O 800 251 85 1 3 Danışma Hattı: 444 O 322

B E R A B E R www.eca.com.tr


112

ARKiTERA MiMARLIK ALMANAGI

Şeh ri 5 Yıl Bu Isim Yönetecek

· · nden, 1 9 74 yılında da Bölümü' nden mezun oldu. Uzun yıllar 'serbest mimar' olarak çalışan Topbaş, 1 994-1 998 yılları arasında istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 'ın danışmanlığını yaptı. Kadir Topbaş, evli ve üç çocuk babası .

Esenler Bld. Başkanı: Teyfik Göksu (AK Parti) ı mühendislik mesleğin6 başkan doktor kökenli. an 4'ü öğretmen ve yine 4'ü 3 başkan da m imar. futbolcu, 1 'i tekstilci ve 1 'i de turizm ci. i lçelerde seçilen başkanlar 24 ayrı memleketten. i lçelerde istanbul ve Erzincanlı başkanların hakimiyeti var. Başkanlar arasında 5 istanbullu bulunurken , 4 başkan Erzincanl ı , 3 başkan Trabzon , yine 3 başkan G iresun l u . istan bul 'da seçilen belediye başkanları arasında sadece AK Partili Şile Belediye Başkanı Can Tabakoğ l u yurtdışı doğ u m l u , Tabakoğlu'nun doğum yeri Almanya. istanbul'un baş­ kanları genel olarak orta yaş grubun­ da. Seçimlerin en genç galibi 37, en yaşiısı ise 65 yaşında. 40 yaşın altında 3 başkan varken, 50 ve üzerindeki yaş grubunda 19 başkan bulunuyor. En genç başkan 37 ile AK Parti 'den Sultanbeyli belediye başkanı seçilen Hüseyin Keskin, en yaşlı başkan ise Bakırköy'ün C H P ' l i Belediye Başkanı Ateş Ü nal Erzen. AK Partili başkanların yaş ortalaması 46 olurken , C H P ' li baş­ kan ların yaş ortalaması 59. Yeni baş­ kanlardan sadece biri dul ve bekar. O da eşinden boşanan 53 yaşındaki D S P Şişli Belediye Başkanı M ustafa Sarıgül. Hüseyin Keleş, istanbul

Büyükşehir Belediye Başkanı: Kadir Topbaş (AK Parti) istanbul Büyükşehir Belediye baş­ kanlığı yarışı n ı , yüzde 36,8 oy alan C H P ' l i Kemal Kılıçdaroğlu'nun önünde bitiren Kadi r Topbaş, ikinci dönem için seçmenden yetki aldı. Yüzde 44,3 oy alan Kadi r Topbaş, 1 945 Artvin doğ u m l u . 1 972'de Marmara Üniversitesi i lahiyat

1 966 Adıyaman doğumlu olan M . Teyfik Göksu, Yıldız Teknik Üniversitesi Harita M ühendisliği Bölümü mezun u . 1 99 1 - 1 994 yılları arasında istanbul Üniversitesi i ktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel i lişkiler Bölümü'nde yüksek lisansını tamam lad ı . Göksu, aldığı yüzde 47 ' 1 i k oy oranı i l e ilçenin yeni başkanı oldu.

Esenyurt Bld. Başkanı: Necmi Kadıoğlu (AK Parti) Esenyurt'ta seçimi AK Parti adayı Necmi Kadıoğlu yüzde 42 oy oranı ile kazandı. 1 954 G ü müşhane doğumlu Kadıoğlu, ilkokulu Gümüşhane'de orta, lise ve üniversite eğitimini ise istanbul'da tamamladı . i ş hayatına gümrük müşaviri olarak başladı . Mali müşavir olarak çalıştı. Yurtiçinde ve yurtdışında üst düzey yöneticilik yaptı.

Eyüp Bld. Başkanı: ismail Kavuncu (AK Parti) 1 965 doğumlu ismail Kavuncu , 1 986'da Çuku rova Ü niversitesi Ziraat Fakültesi' nden ziraat mühendisi olarak mezun oldu. Genç yaşta iş hayatına atılan ismail Kavuncu , başarılarıyla u lus­ lararası genç girişimci ödülü kazand ı . ismail Kavu ncu, eski başkanlara karşı mücadele ettiğ i Eyüp'te yüzde 37 oy alarak belediye başkanı seçildi.

Fatih Belediye Başkanı: Mustafa Demir (AK Parti) 1 959'da Diyarbakır'da doğan M ustafa Demir, 1 98 3 yılında istanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nden mezun oldu. Demir, istan bul Diş Hekim leri Dostluk ve Dayanışma Derneği kurucu başkanlığı yaptı. 28 Mart 2004 tarihinde Fatih belediye başkanlığını kazanan Demir, bu seçimde aldığı yüzde 42'1ik oy oranı

ile ikinci kez ilçenin belediye başkanı seçildi.

G.O.Paşa Bld. Başkanı: Dr. Erhan Erol (AK Parti) G .Osmanpaşa'daki seçimi mevcut başkan Erhan Erol kazandı . Yüzde 44 oy alan Erol, 1 965 doğumlu ve U ludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi me­ zunu. Kütahya, Bingöl ve istanbul'da yönetici hekimlik yapan Erol, Dünya Sağlık Örgütü'nün desteklediği " G aziosmanpaşa Gecekondularda Sağlıkl ı Yaşam Projesi "nin sorumluluğu­ n u yaptı.

Güngören Bld. Başkanı: ŞakirY. Karaman (AK Parti) 1 966'da Erzincan'da doğan Şakir Yücel Karaman, 1 990'da istanbul Teknik Ün iversitesi Makina M ühendisliği Bölümü'nü bitirdi. Özel kuruluşlarda üst düzey yöneticilik yapt ı . 2004 yılında G üngören belediye başkanı seçilen Karaman, bu seçimde aldığı yüzde 43'1ük oy oranı ile ilçenin ikinci kez be­ lediye başkanı oldu.

�adıköy Bld. Başkanı: Selam i Oztürk (CHP) Aslen Trabzonlu olan Selami Öztürk 1 975'te istanbul Hukuk Fakültesi'ni biti­ rip serbest avukatlığa başlad ı . Öztürk, 1 994'te seçildiği belediye başkanlığını 1 999 ve 2004 yerel seçim­ lerinde bırakmadı . Öztürk hakkındaki yolsuzluk iddialarına rağmen 4 . kez be­ led iye başkan lığı için girdiği seçimleri aldığı yüzde 6 8 ' 1 i k oy oranı ile kazandı.

Adalar Belediye Başkanı: Mustafa Farsakoğlu (CHP) 2004'te ANAP 'tan AK Parti'ye geçen Coşkun Özden ' i n yönettiği Adalar'ı 1 955 Osmaniye doğumlu Mustafa Farsakoğlu kazandı. 1 996-2001 tarihleri arasında Adalar'da kaymakamlık görevinde bu­ l unan Farsakoğl u , yüzde 53 oy alarak yüzde 36'da kalan Coşkun Özden'den belediyeyi devraldı.

Arnavutköy Belediye Başkanı: Haşim Baltacı (AK Parti) istanbul ' u n yeni ilçelerinden Arnavutköy'de seçimi yüzde 41 oyla AK


Nisan 2009 ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Parti'nin adayı Haşim Baltacı kazand ı . Yıldız Teknik Ü niversitesi Makine M ühendisliği mezunu olan Baltac ı , çe­ şitli sektörlerde işletme sahibi ve yöneti­ ci olarak çalıştı. Baltac ı , Arnavutköy'ün ilk ilçe beledi­ ye başkanı oldu.

fo.taşehir Belediye Başkanı: Battal llgezdi (CHP) Ataşehir'de seçimi 3 bin oy farkla C H P adayı Battal i lgezdi kazandı. 1 959 Malatya doğumlu i lgezd i , Ataşehir'de yüzde 41 ' li k oy ald ı . Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunu olan ilgezdi , belediye başkanı seçilinceye kadar inşaat ve taahhüt işlerinde hizmet veren aile şir­ ketlerinde yöneticilik yapıyordu.

Avcılar Belediye Başkanı: Mustafa Değirmenci (CHP) 1 957 'de istanbul'da d ünyaya gelen Mustafa Değirmeci, ilk ve orta öğreni­ mini Avcılar'da yaptı. 1 999'da DSP 'den belediye başkanı seçilen Değirmenci, daha sonra C H P 'ye geçti. Futbolcu Mustafa Değirmenci bu seçimde yüzde 48'1ik oy oranı ile Avcılar'da üçüncü dönem belediye baş­ kanlığını kazandı.

Bağcılar Belediye Başkanı: Lokman Çağırıcı (AK Parti) Bağcılar'da Feyzu llah Kıyıklık'ın ardı ndan başkanlığa getirilen Lokman Çağırıcı, ilk gerçek seçimde başarılı oldu. Yüzde 49 oy alan Lokman Çağırıcı, 1 965 Giresun'da doğdu. Yıldız Teknik Üniversitesi Endüstri M ühendisliği ' ni bitirdikten sonra 1 999'a kadar çeşitli kurum ve kuruluşlarda yö­ neticilik yaptı.

Bahçelievler Belediye Başkanı: Osman Develioğlu (AK Parti) 1 956'da istanbul Kadırga'da doğan Osman Develioğ l u , ambalaj sanayiinde faaliyet gösteriyor. Yükseköğrenimini Boğaziçi Ün iversitesi ' nde tamamlayan Develioğlu, 2004'te Bahçelievler bele­ diye başkanı seçildi. Develioğlu bu se­ çimde aldığı yüzde 47 oyla, eski başkan C H P ' l i Saffet Bulut'un önünde yarışı kazand ı .

113

Bakırköy Belediye Başkanı: Ateş Ünal Erzen (CHP)

Beylikdüzü Belediye Başkanı: Yusuf Uzun (AK Parti)

1 944'te istanbu l 'da doğan Ateş Ü nal Erzen, isviçre Neuchatel Üniversitesi Huku k ve Ekonomik Bilimler Fakültesi'ni bitird i . C H P 2004 yılında Bakırköy'de yüz­ de 42 oyla seçi m i kazanmıştı. Ateş Ünal Erzen ikinci defa aday olduğu Bakırköy'de bu seçimde yüzde 56 oy alarak belediye başkanlığına seçi ldi.

istanbul'un yeni i lçelerinden Beylikdüzü ' nde ilk seçimi AK Parti ka­ zandı . 1 958 yılında Trabzon'da d ünyaya gelen Uzu n, inşaat ve yapı malzemeleri sektöründe üretim ve toptan ticaretle uğraşıyor. Uzun, yerel seçimde aldığı yüzde 3 7 ' 1ik oy oranı ile i lçenin ilk bele­ diye başkanı seçildi .

Başakşehir Belediye Başkanı: Mevlüt Uysal (AK Parti)

Beyoğlu Belediye Başkanı: Ahmet Misbah Demircan (AK Parti)

istanbul'un yeni i lçelerinden Başakşehir'de ilk seçi m i AK Parti kazandı. 1 966 Alanya doğumlu Uysal, istanbul Üniversitesi H ukuk Fakültesi'ni bitird i . Serbest avukat olarak çalışan ve sivil toplum kuruluşlarında görev yapan Uysal, aldığı yüzde 39'1uk oy oranı ile Başakşehir' i n ilk belediye başkanı oldu.

1 967 Kasımpaşa doğumlu A . Misbah Demircan , 1 992'de Marmara Üniversitesi i lahiyat Fakültesi'nden mezun oldu. Siyasi tarih ve uluslara­ rası i lişkiler alanlarında yüksek lisans yaptı. 2004'ten sonra 2009'da da Beyoğlu 'nda belediye başkanı seçildi. Dem ircan , C H P ' l i adaya 8 puan fark atarak yüzde 35 oy aldı .

Bayrampaşa Belediye Başkanı: Hüseyin Bürge (AK Parti)

Büyükçekmece Belediye Başkanı: Hasan Akgün (CHP)

Bayrampaşa'da 3 dönemdir belediye başkanlığı n ı yürüten Hüseyin B ü rge, bu seçimde aldığı yüzde 44'1ük oy oran ı ile 4. defa seçildi. 1 955'te Kırklareli ' nde doğan Bürge, istanbul Yüksek i slam Enstitüsü mezunu. Konya Ermenek ve istanbul Bayrampaşa'da öğretmenlik ve idarecilik yaptı.

ANAP'tan 3 dönem seçilen Hasan Akgün, bu seçime C H P adayı olarak girdi. 1 955 Trabzon doğumlu Akgün, yükseköğrenimle birl ikte başladığı bele­ diyecilik hayatını 1 974'tten bu yana sür­ d ürüyor. 1 994'te ilk kez başkan seçilen Akgün, son seçimini AK Parti adayı i lker Gürbüz'ün 240 oy önünde kazand ı .

Beşiktaş Belediye Başkanı: i smail Ünai (CHP)

Çatalca Belediye Başkanı: Cem Kara (CHP)

1 952 Antalya Akseki doğumlu Ü nal, Devlet G üzel Sanatlar Akademisi M i marl ı k Bölümü mezunu. Çoğunluğu Beşiktaş'ta toplu konut, konut, sanayi sitesi ve fabrika projeleri çizdi ve uygu­ lad ı . 2004'te C H P 'den belediye başka­ nı seçilen Ü nal, bu seçimde yüzde 60 oy oranıyla ikinci kez belediye başkanı oldu.

Eski ANAP'lı yeni AK Partili mevcut başkan ismail ip, bu seçimi C H P adayı Cem Kara karşısında 3 . 500 oy farkla kaybetti . 1 962 Lüleburgaz doğumlu Cem Kara Marmara Ü niversitesi Kimya Öğretmenliği mezunu. Yeni başkan Kara aldığı yüzde 44'1ük oy oran ı ile Çatalca'daki seçimi kazandı.

Beykoz Belediye Başkanı: Yücel Çelikbilek (AK Parti) 1 951 Kars'ta dünyaya gelen Yücel Çelikbilek, 1 994-1999 döneminde Beykoz belediye başkanlığı yaptı. 1 993 mahalli idareler enstitüsü mezunu olan Çelikbilek, Beykoz'da bu sefer AK Parti'den belediye başkanlığını kazandı. AK Partili Çelikbilek yüzde 37 oy ora­ nıyla Beykoz'u ikinci defa kazand ı .

Çekmeköy Belediye Başkanı: Ahmet Poyraz (AK Parti) Çekmeköy'deki i l k belediye başkanlık seçimini A K Parti adayı Ahmet Poyraz kazandı. 1 964 Rize Çayeli doğ umlu Poyraz, seçimi hemşerisi C H P adayı Hüseyin Sipahi'ye karşı kazand ı . i ktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunu Poyraz, aldığı yüzde 35'1ik oy oran ı ile ilçenin ilk bele­ diye başkanı seçildi.


1 14

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Nisan 2009

Kağıthane Belediye Başkanı: Fazlı Kılıç (AK Parti) 1 958 Erzincan doğumlu Fazlı Kılıç, Beyoğlu Ticaret Lisesi'ni ve istanbul i ktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi ' n i bitird i . K ı l ı ç , istanbul Ü niversitesi i şletme Fakültesi'nde muhasebe dene­ tim uzmanlığı programı n ı tamam lad ı . 28 Mart 2004 tarihinde Kağıthane beledi ­ y e başkanı seçilen Kılıç seçimde yüzde 44 oy ald ı .

Karta ı Belediye Başkanı: Altınok Öz (CHP) 1 95 1 'de Nevşehir'in G ülşehir ilçe­ sinde doğdu. Ankara Ü niversitesi Tıp Fakültesi'ni bitird i . Anadolu 'da ve Kartal 'da görev yapan Öz , Erzincan ve Kartal S igorta Hastanesi'nde baş­ heki mlik görevlerinde bulundu. 2004 yılında AK Parti 'nin kazandığı ilçede Öz, aldığı yüzde 41 ' l ik oy oranıyla yeni başkan seçildi.

Küçükçekmece Belediye Başkanı: Aziz Yeniay (AK Parti) 1 963'te Malatya'da doğan Aziz Yeniay, Yıldız Teknik Ü niversitesi {YTÜ) i nşaat M ühendisliği mezu n u . " Yüksek Yapılar" alanında yüksek l isansını ta­ mamlad ı . 2004 yılı yerel seçimleri sonu­ cunda Küçükçekmece belediye başkan­ lığına seçilen Yeniay, yüzde 47 oy oranı ile ikinci kez belediye başkanı seçildi.

Maltepe Belediye Başkanı: Mustafa Zengin (CHP) 1 954 Trabzon doğumlu Prof. D r. Mustafa Zengi n , S üreyyapaşa Hastanesi Başhekimliği yapt ı . Maltepe Ü niversitesi Tıp Fakültesi'nde görev ya­ pan Prof. D r. Zengin, 2004 yılında AK Parti 'den belediye başkanlığını kazanan Fikri Köse ile girdiği seçim yarışında yüzde 50 oy alarak ilçenin yeni başkanı oldu.

Pendik Belediye Başkanı: Salih Kenan Şahin (AK Parti) Eyl ü l 1 967'de Erzurum'da doğan Salih Kenan Şahin, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 'nden mezun oldu . Amasya'da başladı ğ ı meslek hayatını Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi 'nde devam ettirdi. Uzmanlık eğitimini 1 996'da tamamlayan Şahi n ,

Pendik 'te yüzde 43 oyla yeni başkan seçildi.

48'1ik oy oranı ile ilçenin ilk belediye başkanı seçildi.

�ancaktepe Belediye Başkanı: ısmail Erdem (AK Parti)

Şile Belediye Başkanı: Can Tabakoğlu (AK Parti)

istanbul ' un yeni i lçelerinden biri olan Sancaktepe'de seçimi AK Parti adayı ismail Erdem kazand ı . 1 959 Sivas doğumlu Erdem Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi ' nde yükseköğ­ renim yaptı. Erdem, 29 Mart seçimle­ rinde yüzde 40 oy alarak yeni i lçenin ilk belediye başkanı olarak seçildi.

1 970'te Almanya'da doğan Can Tabakoğlu, istanbul Teknik Üniversitesi M i marlık Fakültesi mezunu. 1 995'te Belediye Fen işleri Müdürlüğü'nde mi­ mar olarak göreve başlayan Tabakoğlu, 2004'te belediye başkanı seçildi. A K Parti l i Tabakoğlu, yüzde 50 oyla ikinci defa belediye başkanı seçildi.

Sarıyer Belediye Başkanı: Şükrü Genç (CHP)

Şişli Belediye Başkanı: Mustafa Sarıgül (DSP)

1 954 G i resun doğumlu Şükrü Genç, istanbul Teknik Ü niversitesi i nşaat Fakültesi mezunu. 1 989 'dan itibaren kendi firmasında sanayi yapıları, çeşitli taahhüt işleri yapan Genç, çeşitli sendi­ kalarda yöneticilik yapt ı . Genç, 2004'te AK Parti 'nin kazandığı Sarıyer'i yüzde 37 oyla C H P 'ye kazand ı rd ı .

1 956 yıl ında Erzincan'da doğan M ustafa Sarıgül, Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunu. Kağıthane, Büyükşehir Belediyesi ve i ETT'de ça­ l ışan Sarıgül, 1 999 ve 2004 yıl larında Şişl i belediye başkanı seçildi. Sarıgül bu seçimi de yüzde 54'1ük oy oranıyla kazanarak 3. kez belediye başkanı seçildi.

Silivri Belediye Başkanı: Özcan Işıklar (CHP) 1 960 Silivri'de d ünyaya gelen Özcan Işıklar, istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi' nden mezun oldu . S ilivri Belediye Meclis üyeliği ve belediye başkan yardımcılığı görevlerinde bu­ lu nan Işıklar, 2004 seçimlerinde AK Parti 'nin kazandığı ilçede yüzde 46 oy aldı ve belediyeyi C H P 'ye kazandırd ı .

Sultanbeyli Belediye Başkanı: Hüseyin Keskin (AK Parti)

Tuzla Belediye Başkanı: Şadi Yazıcı (AK Parti) 1 97 1 Erzurum doğumlu Şadi Yazıcı , Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi mezu­ nu. Tuzla Cerrahi Tıp Merkezi ' nde görev yapan Yazıcı, AK Parti Tuzla kurucu ilçe başkanı görevin i 7 yıl sürdürd ü . 2004 yılında AK Parti 'nin kazandığı Tuzla'da bu seçimde aldı ğ ı yüzde 40'1ık oy oranı ile Yazıcı, i lçenin yeni başkanı seçildi.

Ümraniye Belediye Başkanı: Hasan Can (AK Parti)

1 972 Erzincan doğumlu Hüseyin Keskin, Küçükköy i mam Hatip Lisesi ve Cumhuriyet Üniversitesi i lahiyat Fakültesi'ni bitirdi. Ticaretle uğraşan Keskin, 2002'de A K Parti Su ltanbeyli kurucu yönetim kurulu üyeliği ile siya­ sete başladı. 2006'da ilçe başkanlığı görevine seçilen Keskin, yüzde 51 oyla başkan oldu .

1 95 3 Balı kesir doğumlu Hasan Can, 1 96 1 'den bu yana Ü m raniye'de ikamet ediyor. istanbul Yüksek islam Enstitüsü mezunu Can , O DTÜ idari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi bölü münde de öğrenim gördü. Hasan Can bu seçim­ de yüzde 43 oy alarak ikinci kez beledi­ ye başkanı seçildi.

Sultangazi Belediye Başkanı: Cahit Altunay (AK Parti)

Üsküdar Belediye Başkanı: Mustafa Kara (AK Parti)

Sultangazi'de seçimi Cahit Altunay kazand ı . 1 962 Edirne Keşan doğumlu. Altunay, iktisat fakültesi mezunu. A K Parti Gaziosmanpaşa belediye başkan yardımcılığı ve il genel meclis üyeliği de yapan Altunay, seçimlerde ald ığı yüzde

1 967 Kars doğumlu Mustafa Kara, iTÜ M ü hendislik Fakültesi mezu n u . i nşaat v e g ı d a sektöründe faaliyet gös­ teren aile şirketinde yöneticil i k yapan Kara Çağrı H ipermarketleri 'nin sahibi. iyi derecede ingilizce bilen Kara' nın


Nisan 2009

siyasi hayatı , AK Parti 'nin kuruluş sü­ reciyle başlad ı . Kara, yüzde 38 oyla başkan seçil d i .

Zeytinburnu Belediye Başkanı: Murat Aydın (AK Parti) 1 960 G i resun doğumlu Murat Ayd ı n , istanbul Üniversitesi i şletme Fakültesi mezunu. Aydı n , istanbul'da Refah ve Fazilet partilerinin i lçe yönetimlerinde görev yaptı. Ayd ı n , 1 999 ve 2004 seçimlerinde belediye başkanı seçildi. Fotoğraf sanatına ilgi duyan Aydı n , son seçimde yüzde 44. 5 oy aldı.

M imarlar Parislin Yeni Tasarım ı ile ligili Planlarını Ortaya Koydular Tarih: 2 Nisan, Guardian YAZAN: AGNES POIRIER ÇEviREN: ONUR EKMEKÇi Nicholas Sarkozy'nin yeni " Büyük Paris" vizyonuna yanıt olarak ortaya konan projeler, New York'daki Central Park ' ı n örnek alındığı b i r yeşil alan kullan ımı ve şehir merkezinikapsamına alan otoyol sistemi gibi öneriler içeriyor. Geçtiğimiz ay içerisinde N icholas Sarkozy, Fransa Devlet Başkanı , " Le G rand Paris (Büyük Paris)" i tasarla­ yacak, içlerinde Richard Rogers'ın da bulunduğu, seçilmiş 1 0 mimarla görüştü. Bu görüşmeden birkaç gün öncede, her bir mimar kendi vizyonları n ı anlatan 30 dakikalık sunu mlar yaptılar. Verilen m isyonun ağırl ı ğ ı , gerçekleşme ihtimalinin imkansıza yakın oluşu bu projeyi mi marlar için çekici kılan belki de en önemli unsurdu. Herkesin bildiği ve New York Times yazarı Paul Goldberger'in de bahsettiği üzere, Paris " politika ve m imarinin geçmişten bu yana sürekli iç içe olduğu bir şehir". Goldberger devam ediyor:" Parisliler'in, geçmişten gelen, şehi r olgusunun kamusal alanı n üst düzey b i r yansıması olduğuna d a i r gelen köklü b i r i nançları var. Buna bağlı olarak da, şehi rleri için önemli bir düzeyde sahiplenme duygu­ suna sahiptirler." Dünyadaki en çok ziyaret edilen şehi r unvan ına sahip bu başkentin en büyük

özelligi devlet binalarının muhteşem görkemi ile sayısız semtlerindeki gün­ delik yaşamın çekici liginin sentez oluş­ turabilmesi ya da, eski Parisli ve yazar Adam Gopnik'in " Paris to the Moon" adlı kitabında işaret ettiği gibi: " hem kısıtlandırılanı hem de serbest olanı bir arada bulunduran bir yer Paris. Evetlerinden çok hayırları, sunduğu haklardan ziyade yasaklamaları onu esas güçlü yapand ı r." Bununla birlikte, söz konusu olan zorluk Paris'i yeniden sekilendirmekten çok, içinde bulundurduğu güzelliği etra­ fındaki bölgelere, banliyölerine taşı mak - küçük köylerin oluşturduğu ağ, büyük ve şık olanlar (Neuilly, Versailles, Saint Mande, Vincennes, Saint Germain-en Laye) , daha mütevazi ve kasaba gö­ rünümünde olanlar (Montreuil, Pantin, Malakoff, Montrouge, Saint Gervais) ve sosyal olarak mahvolmuş, m i mari açıdan insani tarafları göz ard ı edilmiş olanlar (La Courneuve, Clichy-sous­ bois) . . . Fakat asıl soru ,bu kadar değ i ­ şik stiller ve şehrin "devasa orandaki eşitsizlikleri " n i n , Richard Rogers'ın değindiği gibi nasıl " Büyük Paris" çatısı altında bir araya getirilebileceğidir. Özellikle de bahse konu olan şehir, coğ rafi olarak, kapılar, eski surlar ve şehri çevreleyen otoyol {le peripheri­ que) gibi unsurlar tarafından sın ırlan­ dırılmışsa. Cevap gayet basit. Olaya cesurca yaklaşmak ve aynı zamanda Fransız toplumunun yapısını ve mantali­ tesini iyi şekilde analiz ederek, anlama­ ya çalışmaktır. 10 projenin bi rbirinden farklı eskiz­ leri ve 3D i majları, cesur ve meydan okuyan bir tablo sergiliyor. Antoine Grumbach ' i n teklifi " B üyük Paris"i Seine Nehri boyunca, Le Havre Liman ı ' na giden bölgede konumlan­ d ı rmakt ı . Bir zamanlar Napoleon 'un " Paris-Rouen- Le H avre, Seine'i ana hat olarak kabul eden büyük bir şehir" sözleri G rumbach'a esin kaynağı olmuş olabilir. Su eleman ı , italyan m imarlar Bernardo Secchi ve Paola Vigano' nun tasarımlarında da önemli bir rol oynu­ yor: Suyolları "yeni" otoyolların yerlerini al ıyorlar. Christophe de Portzamparc ' i n getirdiği öneri de 4 farklı " takım ada­ lar" yaratmanın d ı şında, Avrupa' nın en büyük tren istasyonunu Aubervilliers'in

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

115

kuzeyindeki varoş bölgesinde inşa et­ meyi içeriyor. Yves Lion 'un kafasındaki Paris ise, ormanlarla çevrili, herkesin kendi sebzeleri n i yetiştirebileceği yeşil alanlara sahi p olan bir şehir. Şehri parçalara bölen demir yollarının üzerierini geniş yeşil alanlarla ve diğer ulaşım bağlantılarıyla kaplamak ise Richard Rogers'ın vizyonu olarak 1 0 proje içerisinde yerini alıyor. Öneriler arasında en " kabaca" olanı ve Le Corbusier'den esinlenmiş gibi gözükeni , Hal landalı firma MVRDV' ye ait. Bu plana göre, Sorbon ne'un yerini yüksek bloklar almakta ve Pari s ' i n mer­ kezi otoyollarla örülmektedir.

Paris'de doğmuş ve büyümüş biri ola­ rak, beni en çok etkileyen sunum Parisli mimar (ve bir zamanlar başbakanlık için adayl ı ğ ı n ı da koymuş olan) Rolan Castro'dan geldi. Rolan Castro, Parisli'nin mantalite­ sini, Paris'i özel kılan politik ve mi mari sentezin önemini, görkemini ve çe­ kiciligini, şehrin taşıdığı şiirselliği ve vatandaşlık-kamusallık gibi kavramları derinlemesine anlam ış tek mimar olarak göze çarpıyor. Castro, Elysee Saray ı ' n ı , kuzeydo­ ğudaki varoş bölgelere taşımayı teklif etmekle kal mıyor, aynı zamanda yeni kültürel anıtlar ve hükümet binalarının yapılmasını da öneriyor. Bunlara ilaveten, kasvetli Le Courneuve konut projesinin New York'taki Central Park sitilinde bir oluşuma kavuşması da Castro'nun viz­ yonunda önemli bir yere sahip. Temel fikir, kamusal ve kültürel yapıların sahip olduğu görkemli havayı ve mümkün olduğunca ihtişam ı , Paris'in diğer böl­ gelerine yayabilmektir.


116

A R K i T E R A M i MA R L I K ALMANAGI

Nisan 2009

Siemensiten Az E ne rj i ve Su Harcayaf1 l 00 milyon Avro11Uk lik "Yeşil Kompleks" Tarih: 3 Nisan, Radikal YAZAN: SATFiYE YUVA KiREÇCi Siemens Gebze, ilk faz için yaklaşık 3 5 b i n metrekare kapalı alanda enerji sek­ törüne yönelik üretimine ve idari fonksi­ yanlarına devam edecek. Komplekste 2 bin kişiye istihdam sağlanacak. Türkiye'nin ilk yeşil bina sertifikasını almaya aday üretim alanlarından biri Gebze'de kuruldu. Siemens' i n CEO'su , "Yüzde 25 daha az enerji harcaması için her türlü mü­ hendislik çalışmasının yapıldığı komp­ leks geleceğe katkıd ır," ded i . Siemens kriz ortamında yatırıma ara vermedi. Siemens AŞ'nin Gebze Organize Sanayi Bölgesi'nde temelini geçen yıl attığı 'yeşil tesisin' ilk fazı, dün düzenlenen bir törenle hizmete açıl­ d ı . Türkiye'nin ilk yeşi l bina sertifikasını (LEED Gold} almaya aday tesis, aynı zamanda Avrupa' nın en modern üretim alanlarından biri olacak. istanbul 'da 90 bin metrekare alanda, enerj i , endüstri ve sağ l ı k sektörlerine yönelik faaliyet gösteren Siemens AŞ, Türkiye'deki büyüme planları çer­ çevesinde, kriz ortamında önemli bir yatırıma i mza attı . Büyüme stratejisi doğrultusunda 1 50 bin metrekare alana yatırım yapan Siemens'in, Faz 1 ve Faz ll olmak üzere gerçekleştireceği toplam yatırım ın rakamı 1 00 milyon Avro'ya u laşacak.

Hilmi Güler de Katıldı Yeni Siemens Gebze Tesisi, bugün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Siemens AG CEO'su Peter Löscher, Siemens AG Enerji Sektör CEO'su Wolfgang Dehen ve Siemens AŞ Genel Müdürü H üseyin Gelis'in katıldığı bir törenle hizmete açı ldı. Türk mühendisliği sayesinde enerji sektörüne yönelik ürünlerde "dünya teslimatçısı" sıfatıyla beş kıtada, yak­ laşık 80 ül keye ih racat gerçekleştiren Siemens AŞ, ilk faz için yaklaşık 35 bin metrekare kapalı alanda enerji sektörü­ ne yönelik üretimine ve idari fonksiyon­ Ianna devam edecek.

"Türkiye'de Fırsatlar Var" Siemens AG C EO'su Peter Löscher açı l ış töreninde yaptığı ko­ nuşmada, "Siemens olarak mevcut ekonomik durgunluktan korkmuyoruz. Tecrübelerimize dayanarak söyleyebi­ lirim ki her krizin bir sonu vard ı r ve her kriz fı rsatları da beraberinde getirir. Türkiye'deki büyük fırsatları görmeye de devam ediyoruz. Siemens Türkiye Enerji Sektörü bugün ürünlerini beş kıtaya ve 80'den fazla ülkeye ihraç etmektedir. Gebze'deki yeni tesisimizle birlikte mev­ cut ihracatımız daha da artacaktı r, " ded i . Siemens A G Enerji Sektör CEO'su Wolfgang Dehen de konuşmasında, " Enerji teknolojileri alan ında çarpıcı gelişmelerin olduğu bir dönemdeyiz. Teknolojik yen ilikler ve tamamen yeni sistem modelleri ile insanlığın gelecek­ te yeterli enerjiye sahip olmasını sağla­ man ın temellerini atıyoruz.

Tem iz, verim l i , sürdürülebi lir ve uy­ gun maliyetli enerj i . Gebze'deki yen i tesisi m iz geleceğe önemli b i r katkı sağ­ layacaktır," dedi. Siemens AŞ Genel M üdürü Hüseyin Gelis de, Siemens'in Türkiye'de pek çok i lke i mza attığını ifade ederek, "Zor zamanlarda ülkemize yatırım yapmaya devam etmenin haklı gurunu yaşıyoruz. Karta! tesislerim izden sonra Gebze tesislerinde yaratacağ ımız üretim ve istihdamla Türkiye'ye sağladı­ ğımız katma değeri daha da artı racağız," diye konuştu .

Bakandan Siemens'e Övgü Açı lışta konuşla yapan Enerji Bakanı Hilmi G üler de, Siemens'ten yüksek teknoloji de üretmesini istedi . 2020'ye kadar 1 20 m ilyar Dolar' lık enerji yatırımı yapacaklarını anlatan Güler, Türkiye'de enerji üretminin yüzde 1 2 'sinin Siemens ürünleriyle gerçekleşti rildiğini hatırlata­ rak şöyle devam etti: " Sadece elektrik enerjisine 1 05 mi lyar Dolar yatırım ya­ pacağız. Yenilenebilir enerji önceliğimiz. Türkiye'nin rüzgar haritasını çı kardık. Türkiye rüzgar enerjisinde 35 ülke ara­ sında son sı radayken 1 2 . sıraya çıktı. Yatırımlarda yüksek teknolojiyi tercih etmek istiyoruz. Siemens markalı rüzgar tribünlerini sadece kullanı lmasını değil, Türkiye'de üretilmesini de istiyoru m . Yüksek teknolojiyi satın alarak değ i l , Türkiye'de üretilmesini de istiyoruz. " Siemens Gebze Tesisleri, aynı za­ manda Avrupa' nın en yen ilikçi tesislerin­ den biri olacak. Çalışanlarına sağlıklı bir ortam yaratacak olan tesis, doğal kay­ nakların verimli şekilde kullanılması neti­ cesinde, enerji maliyetlerinde de önemli ölçüde tasarruf sağlayacak. Aydınlatma, ısıtma, soğutma ve havalandı rma gibi uygulamalarda, yüksek verimli, tekno­ lojik ve yenilikçi sistemlerin kullan ı l ması ile yüzde 25 enerji tasarrufu hedefle­ niyor. Benzer şekilde; sensörlü batar­ yaların kullanılması ve yağmur suyunun toplanarak yen iden değerlendirilmesi ile binalarda yüzde 50 su tasarrufu sağlanacak. Ayrıca ithal çim yerine az su tü­ keten yerel bitkilerin tercih edilmesi ve sprinkler sulama sistemi yerine damlama sisteminin kullanıl ması ile peyzaj alanları nda yine aynı oranda su tasarrufu elde edilmesi planlan ı -


Nisan 2009

yor. Siemens, taşındığı Gebze'deki (GOSB) binaları için "LEED GOLD Yeşil Bina Sertifikası" almayı hedefliyor. Bu kapsamda, USGBC 'ye (US G reen Building Council-Amerika Yeşil Bina Konseyi) gerekli başvuralar yapılmış, tasarım ve inşaatla ilgili yeşil bina kriter­ leri tamamlanmış.

Atık ısıyla Sıcak Su Yeşil tesiste enerji tasarrufu, çevreye en az zararı vermek, geri dönüşümlü doğal malzeme kullanmak ad ına en küçük ayrıntılar bile düşünülmüş. işte bun lardan birkaç ı : Üretimde kullanılan basınçlı hava kompresörünün atık ısısıy­ la sıcak su elde ediliyor. Bu sistemde de yine aynı şekilde gaz tasarrufu sağlan ıyor. Kışın ofislerde biriken ve dışarı atılan kirli sıcak hava­ n ı n ısısıyla, d ışarıdan alı nan soğuk hava ısıtılarak, yazın ise ofislerde biriken ve d ışarı atılacak olan serinleştiri lmiş kirli havayla dışarıdan alınacak sıcak hava soğutularak enerji tasarrufu sağlanması hedeflenmiş. Çatılarda, güneş enerj isinden fayda­ lanılarak sıcak su elde ediliyor. Daha yakıt tasarrufu sağlayan, emisyon de­ ğerleri düşük kazan seçilmiş. Tüm binanın ısıtma ve soğutma, elekt­ rik ve mekanik sistemlerini otomatik ola­ rak devreye alan ve çı karan otomasyon sistemi var.

Yağmur Suyunu Depolayan Çatılar Siemens GOSB Kampüsü 1 50 bin metrekarelik arsada bulunan topog­ rafyaya mümkün oldukça az müdahale edilerek, mevcut eğimler kullanılarak ve arazinin yapısı bir avantaja dönüştürüle­ rek projelendirilmiş. Otoparkta; bisiklet alanları, düşük emisyonlu ve yüksek yakıt verim l i araçlar için tercihli alanlar ayrı lmış. Isı adası etkilerini düşürmek, dolayısıyla soğutma yüklerini azaltmak ve enerji tasarrufu sağlamak amacıyla çatı kaplaması güneş ışınlarını büyük ölçüde yansıtacak özelliklerde beyaz renkli olarak tercih edilmiş. - Mesai saatlerinin dışı nda gereksiz aydın latmanın önüne geçmek için aydın­ latma otomasyonuyla sistem kontrol edi­ liyor. Mümkün oldukça yerel ve az su ih­ tiyacı olan bitkiler seçilmiştir. Damlama

sistemi kul lanı l m ış. Binalardaki çatı yağ mur suları kaba filtreden geçirilerek ham su deposuna gönderiliyor. Bu su doğrudan bahçe sulama, ya da yang ı n tertibatında kullanı lan ıldığı g i b i yumuşa­ tı larak kampüs kullanım suyu olarak da değerlendiriliyor.

Sıcak Havada Güneş Kırıcılarla Tasarruf B inalarda yer alan tüm pisuvarlar su harcamayan sistem. Kullanılan su tekrar geri kazanılarak çevrenin korunması amaçlan mış ve bu doğrultuda biyoloj i k arıtma sistemi kurulmuş. Isı ve debi ayarlı fotoselli armatürler var. Ofislerde gün ışığı ve harekete duyarlı , çalışanların masalarının yan ına konan kişisel ayaklı armatürler kulla­ nılmış. Bu sistem sayesinde aydı nlat­ mada yüzde 50 tasarruf hedeflenmiş. Koridorlarda ve ıslak hacim lerde hare­ ket sensörlü ayd ınlatma var. Soğutma klima yüklerini düşü rmek ve yaz aylarında güneşin ısıtma etkisi­ ni engellemek için ofis cephelerinde güneş kırıcı lar kullan ılmış. Gü neş kırı­ cıların yönü, açısı ve boyutları yapılan bilgisayar destekli mühendislik çalış­ maları sonucunda optimum bir şeki lde tasarlanmış. Zararlı U V güneş ışınlarını minimum seviyede, faydalı gün ışığını maksimum seviyede içeri alan özel camlar kullanılmış. B inaların soğutma işlemi sı rasında soğutma gruplarından ortaya çıkan atık ısıyla sıcak su elde ediliyor. Bu şekilde ısıtıcı kazanlar daha az kullanılarak doğalgaz tasarrufu sağ­ lan ıyor.

Denizli Belediyesi H izmet Binası Yarışmasıina Gençler Damgasını Vurdu Tarih: 6 Nisan YAZAN: EMiNE MERDiM YILMAZ Mevcut Denizli Belediye Binası'nın bulun­ duğu arsaya yapılması planlanan Denizli H izmet Binası için açı lan yarışma 24 Mart 2009 tarihinde sonuçlandı. Tamer Başbuğ, Ziya Gençel, Gülşen Gülmez, Abdi G üzer, Mehmet inel, Yasemen Say Özer, Özcan Uygur'dan oluşan jüri 5 tam günlük çalışmanın ardı ndan

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

117

Seden Cinasal Avcı, Bilge Gülen, Turgut Şakiroğlu ve G izem Gülen'den oluşan ekibi birinci seçti. 366 şartnamenin alındığı yarışmada 274 proje teslim edildi. Bu kadar yoğun bir katılımın görülmesinin sebebi pek çokları tarafından ekonomik krize bağ­ lansa da şartnamenin ve jürinin iyi ol­ ması yarışmaya katılımın çok olmasının başka bir nedeniydi. Arkitera Forum 'da yarışmanın açılma­ sıyla başlayan, sonuçların açı klanması ile devam eden hararetli tartışmalar* 4 N isan 2009 Cumartesi günü Anemon Oteli ' nde düzenlenen kolokyum ile son buldu. J ü ri üyelerinin hepsinin bulun­ duğu kolokyuma ilgi oldukça yoğundu. Ödül almaya gelenler dışında, başka şeh irlerden kolokyumu izlemek için ge­ lenler de vardı. Ödül töreni ve kolokyum öncesinde ilk olarak sözü M imarlar Odası Denizli Şube Başkanı i brahim Şenel aldı . Konuşmasında, başkanı olduğu şubenin bir projeyi elde etmek konu­ sunda kurumsal tavrının yarışma açmak olduğunu, bu tavrın Denizli Belediyesi için bir süreklilik, diğer belediyeler için örnek olması gerektiğini beli rtti. Daha sonra sözü alan Belediye Başkanı N ihat Zeybekci yapılanın riskli ve kritik bir iş olduğunu, m imar olmasa da bunu rahatlıkla aniayabildiğini ve yöntemin yarışma ol ması konusunda iti­ ci güç olduklarını dile getirdi . Ödüllerin sahiplerini bulmasının ardı ndan kolok­ yuma geçi ldi. J üri adına konuşmayı jüri başkanı Abdi G üzer yapt ı . ilk olarak kamu ya­ pılarının yarışmayla yapı lması nı sağla­ d ı kları için Belediye Başkanı Zeybekci ve Şube Başkanı Şenel'e teşekkür etti. Yarışmada dereceye girenler arasında yeni isimlerin, gençlerin olmasının ve onları seslerini duyurmaya başlamasının memnuniyet verici olduğunu söyledi . Yarışma geleneği olmayan bir ortamda bir yarışma düzenlemenin kolay olmad ı ­ ğ ı n ı , gördükleri ilgiden memnuniyet duy­ dukları nı fakat bunun baskısını yoğun bir şekilde hissettiklerini dile getirdi. Bir yöne belirli bir şekilde yönlenen, ince uzun bir geometriye sahip, çevre dokudan gelen referanslar sebebiyle beli rl i bir yükseklik öngören, kısıtları olan bir arsa olmasına rağmen müthiş


118

ARKiTERA M i MARLI K ALMANAGI

Nisan 2009

bir proje çeşitliliği olduğunu söyledi . Proje seçim sürecinde ise grup çalış­ masından önce uzunca bir süre bireysel çalışma yaptıkları nı dile getirdi. B ireysel çalışma ile ilgili diğer jüri üyesi Özcan Uygur, bu çalışma sırasında aklına bir nokta takıldığı zaman gece bile salona inip inceleme yaptığını söyledi. Seçim aşaması sırasında m üm kün olduğu kadar yeni arayış ve denemelere dikkat ettiklerini söyledi. Yenil ikçi ve araştırmacı denince akla alışı lagelmedik formların geldiğini, dikdörtgen olduğu zaman konvansiyonel olduğu konusun­ daki yanılgının altını önemle çizd i . Birinci olarak seçilecek projenin kent­ le sürekli l i k kurmasını önceli k olarak koyduklarını ve bu yönü her projede tartışmaya açmaya çalıştıkları n ı , jüri çalışması sonunda beklenmedik bir şekilde bir projede hemfikir oldukları nı belirtti. " il k sekiz proje yarışmaya gir­ memiş olsaydı , iki belki de üç 8 çıkard ı , " şeklinde sözlerine devam etti. Kolokyum öncesinde Arkitera Forum'da tartışılan iki konuya da jüri adına açıklık getirdi. Bu konulardan bir tanesi birinci seçilen ekipten birinin eşi­ nin jüri üyelerinden Tamer Başbuğ'un ofisinde çalışıyor olmasıydı . Bu konuyla ilgili, " B u tartışmada sınır çizmek kolay değ i l , yarışmacıların inisiyatifinde oldu­ ğunu düşün üyoru m , " dedi. ı: Bir diğer konu ise raportörlüğe pro­ Cil 'C jelerin ulaşması konusunda yaşanan 'Cı Q; sıkıntılard ı . Bu konuyu da yarışmaya 1/)

ID

katılımda yaşanan yoğunluk olarak açık- §: ladı. Kaybolan projeler konusunda yapı- !:!. "C o lan açıklamanın ardı ndan hemen sözü -;· alan Hayri Anamurluoğ l u , kendilerinin de maketinin kaybolduğunu daha sonra maketlerinin bulunduğunu, bir daha değerlendirme yapılması gerektiğine deği ndi. J ü ri başkanı G üzer de projeyi yarışma dışı bırakmad ıkları n ı , maket olmadan değerlendirme yaptı kları nı söyledi. Bunun üzerine Anamurluoğlu raportörlük konusunun çok önemli olduğunun ve deneyimli kişilerden destek alınması n ı gerektiğinin üzerinde önemle durdu. Salondan söz alanlardan Altuğ Sarıyer de jüri üyelerine hangi değerlerin projeleri üst tura taşıdığını sordu. Abdi Güzer, kentsel ölçekte bir şeyler söylemesinin, çağdaş temsiliye­ tin ve projelerin sunduğu değerlerin iç

tutarlılığının olmasının önemli olduğunu belirtti. Oldukça sakin giden kolokyum Kürşat Açıkgöz'ün şartnamedeki met­ rekare konusundaki beli rsizlikleri dile getirmesi ve ardından söz alan M u rat Dündar'ın "Açık bir j üri olduğunuzu dile getiriyosunuz, şartnameye h iç metreka­ re g irmeseydiniz, bütün mimarlar plan şemasını bilir, bı raksaydınız tasarım konuşsayd ı , " sözleri kolokyumu izleyen­ ler tarafından destek görerek alkışla karşılandı. B u soru üzerine tekrar sözü alan Abdi Güzer, metrekarsierin önemli olduğunu toplama göre ödül ve bütçe hesaplandığını, her yarışmada bu şeki l­ de olduğunu söyledi. Jüri olarak metre­ kare farklılıklarını temel değerlendirme yapmadı klarını her şey yolundaysa gö­ zardı etti klerini beli rtti. " i kinci elernede çok fazla elenen proje var, keşke neden elendiğine dair 1 -2 cümle bir şey yazılmış olsaydı , " şeklinde gelen eleştiriye Güzer, sayısal çokluk ve yorgunluk engel oldu yine de yazmak gerekirdi ded i . Aynı konuyla ilgili olarak söz alan j üri üyesi Özcan Uygur, kısa bir şeyler yazmak yanlış anlarnalara neden olabilir, yazmamak daha iyi olabilir şek­ linde görüşlerin i dile geti rdi . Yarışma sonuçları i l e ilgili en ilginç tespit ise Boygar Özlen'den geldi. Özlen ' i n , "Sonuçları belirlerken jüri üye­ leri kafalarında belirli bir plan şeması olmadıklarını dile getirdiler. Acaba Abdi Güzer, Tamer Başbuğ ve Özcan Uygur ile Yasemen Say Özer, Gü lşen G ü lmez, Ziya Gençel ' i n sürekli karşı aylarda bu­ luştuklarının farkındalar mı? Sergiyi ge­ zerken jüri tutanağı ile ikinci ve üçüncü turda elenen projelere birlikte baktım.


Nisan 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

"Yerine Eyfel Yapacağız..."

Karşımıza enterasan bir durum çıkıyor. Lineer şemal ı , konferans salonu gibi büyük kütleleri yandan takarak meydan oluşturan şernalara Gençel, G ü lmez ve Özer'in karşı oy, merkezi plan şemasına sahi p olan projelere de diğer j üri üyeleri karşı oy kullanmış," şeklindeki konuş­ ması salondan ve jüri üyeleri tarafından şaşkınlıkla karşılandı . Bu tespit üzerine Abdi G üzer, jüri üyelerinin benzer oy kullanmasının ara­ larında espri konusu olduğunu yine de söylenenin farkında olmadıkların dile getird i . Son yılların en çok dikkat çeken yarışmasının kolokyumu verilen kokteyl ile son buldu.

B i r dönem Kemer'de C H P 'den be­ lediye başkanlığı yapan, 29 Mart'ta da M H P 'den aday olup kazanan Mustafa G ü l ' ü n "ilk icraatı" bu heykeli kaldırtmak oldu. G ü l , "6 metrelik metal heykelin yerine" içinde kateler bulunan " Eyfel Kulesi benzeri bir yapı" yapılacağ ı n ı da müjdeledi . Kad ı köy Belediye Başkanı Selami Öztürk ise dün heykelin Kadıköy'e geti­ rilmesi için Kemer Belediyesi ve heykal­ tıraş Zafer Sarı ile irtibata geçeceklerini açıklad ı . Heykelin sökül mesiysa Kemer'i i kiye böldü. Esnaf Arif Toga n : Bu milletin kültü­ rüne aykırı, edep dışı heykellerin sanat eseri diye yutturulması yanlış.

Sökü len Heykele Kadıköy Talip Oldu Tarih: 6 Nisan, Radikal M H P ' l i yeni başkanı n depoya kald ı rttığ ı "Aşk Yağmuru" heykelinin yerine d ü n menekşeler dikildi. Antalya'nın Kemer i lçesinde M H P ' l i yeni belediye başkan ının " müstehcen bulup" kaldı rttığı heykele, istanbul'un CHP'li Kadı köy Belediyesi talip oldu. M H P, başkanına sahi p çıktı, Kültü r Bakanı Ertuğrul Günay ise olayı, " Dakika bir, gol bir" diye değerlendirdi. Ç ıplak bir erkeğin bir kadı n ı belinden tutup havaya kaldırışını tasvir eden heykel, C H P 'den seçilen ancak daha sonra AKP 'ye geçen eski belediye başkanı Hasan Şeker tarafından yaptırtı lmış, 2007'de bir kavşağa yerleştirilmişti.

Esnaf B u rhan Alparslan:

i nsanların bu kadar sorunu varken seçi­ lir seçilmez bunlarla uğraşmak antipati yaratır. Terzi M ustafa Polat: Heykel ço­ ğunluğun hoşuna gitmiyord u . Esnaf Hüseyi n Baltacı: R u s tu­ ristlerin her gün orada fotoğraf çektirip bir anı diye sakladıklarını düşünüyorum. Üzüldüm. i sviçrel i m i m a r Myniam Hagman:

Qj

"" ...

� ,§,

� ""

:;

Senelerdir Kemer'e geliri m . H eykeli çok beğeniyord u m , şimdiden özledi m . Kemer'in turizm karakterine son derece uygun bir heykeldi. G ünay'a göre kıyı lar AKP 'yi çok ara­ yacak! Kültür Bakanı Günay da 'dakika bir gol bir' dedi:

119

"Antalya'nın Kemer ilçesinde A K Partili belediye başkanı kaybetti, M H P ' l i bele­ diye başkanı geldi ve ilk icraatı o heykeli kaldırdı; dakika bir, gol bir . . . Onun için Türkiye'de bundan sonra AK Parti'nin kaybettiğ i belediyelerde iyiye doğru gidiş mi olacak, kötüye doğru mu; daha demokratik, özgür bir ortam m ı olacak? Yoksa A K Parti'yi aratacak olan daha kötü davran ışlarla m ı karşılaşacağız, hep birlikte göreceğiz. Kemer örneği , b u soruya çarpıcı b i r örnektir."

MHP Başkanına Sahip Çıktı M H P ' ise Belediye Başkanı G ü l 'e sah ip çıktı. M H P Genel Başkan Yardı mcısı Tunca Toskay'a göre 'de­ mokrasi işled i ' : " Kemer' i n merkezinde yerli halkın önemli bir bölümü bu heykelden şi kil.yetçi. Kendi değer yargı larına uy­ gun görmüyorlar. Belediye Başkanı da seçim kampanyası sırası nda, ' heykeli kald ı rma' sözünü veriyor. Kemer halkı da bu sözü veren başkanı çok büyük bir farkla belediye başkanı yapıyor. Demokrasiye i nanıyorsak, halkın eğili­ mine tercüman olmuş, seçilince vaadini yerine getirmiş."

louvreıun Kucağında Parlayan Piramit 20 Yaşında Tarih: 7 Nisan ÇEviREN: ALPER AKAR DERLEYEN: ZEYNEP GÜNEY Günümüzde birçok yerde taklitlerini göre­ bileceğimiz Louvre Piram idi, 20. yaşı n ı kutluyor. Bilinen e n ü n l ü v e değerli sanat eserlerine ev sahipliği yapan Louvre Müzesi, Paris'in en çok ziyaret edilen yerlerinden biri. 2006 yılında 8 , 3 m ilyon ziyaretçi sayısıyla rekor kıran Louvre M üzesi 'nin avlusunun merkezin­ de ise Champs- Eiysees'nin ekseninde olmak üzere, 1 989 yılında inşa edilen Louvre Pirarnidi bulunuyor. Eski Fransa Başkanı François M itterrand dönemin­ de, müzenin yenilenmesi çalışmaları sırasında inşa edilen piramit, Çin ası llı ABD'li mimar leoh Ming Pei tarafından tasarland ı . Pei 'nin Louvre'un ana avlu­ su olan Cour Napoleon içinde yaptığı büyük oranda yeraltına gömük olan yeni


1 20

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Nisan 2009

mekanlar Louvre'u dünyanın en büyük müzesi konumuna yükseltti. Yüksekliği 20,6 m , kare şeklindeki tabanının kenarları 35'er m olan piramit ise, mü­ zenin yeni giriş kısmının bir parçası n ı oluştu ruyor. Şeffaf örtüsüyle iç mekanın ışık almasına i m kan veren piramit, basit formu ve inşasında kullanılan malzeme­ siyle geleneksel mimarlıkla yarışıyor. I . M . Pei'nin seçtiği form, Fransız Devrimi ile moda olan barok m imarisin­ den farklı bir tarzdı ve piramidin inşası sırası nda büyük tartışmalar yaşandı. Pek çok kişi, bu fütüristik piramiti klasik tarzdaki müzenin genel yapısı ile uyum­ suz buldu. Pirarnidi oluşturan cam par­ çaların sayısının, şeytanın sayısı olan 666 olduğu ve bunun doğrudan şeytan­ la i lintili bir gönderme olarak yapıldığı iddia edildi. Sonradan 15 gönüllünün 8 saat süren bir çalışma ile titizlikle saydı ­ ğ ı camların gerçekten 6 6 6 tane olduğu bulundu. Bununla birlikte piramit önemli bir kesimin de beğenisini kazandı. Yeni ile eskinin bileşimi ultra-modern bir tarz olarak değerlendirildi.

i stanbul Gösteri Merkezi Bir Anda Yan ı p Kül Oldu Tarih: 7 Nisan, Sabah YAZAN: DENiZ DERiN Tamamen yanan merkezin sahibi Mustafa Özbey, su kuyularını kapatan Büyükşehir Beled iyesi 'ni suçladı. Eski adı Mydonose Showland olan istanbul Gösteri M erkezi çadırının üst bölü­ münde dün sabah belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı. Temizlik görevlileri, teknik elemanlar ve idari görevlilerden oluşan 28 kişinin içerde bulunduğu sırada çıkan yangına müdahale etmeye

çalışan personel, yangının büyümesiyle tahliye edildi. Yaklaş ı k 15 dakika son­ ra istanbul'un 10 ayrı ilçesinden olay yerine gelen itfaiye ekipleri merdivenle havadan su sıktı. Çevre i lçelerden itfaiye ekiplerinin de desteğiyle yangın 2 saatte kontrol altına alındı. istanbul Gösteri Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı M ustafa Özbey, sabotaj ihti­ mali üzerinde durdukları nı belirterek, istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadi r Topbaş'a yönelik suçlamalarda bulundu.

"Su Kuyusu Kapatıldı" Merkezin son teknoloji yangın söndürme sistemleriyle donatı ldığını anlatan Özbey, "Sistemin bağ lı oldu­ ğ u su kuyuları 2 ay önce Büyükşehir Belediyesi tarafından kapatıldı. Böyle bir yerin su kuyusu kapatılır mı? Bunun sonucuna kim, nasıl katlana­ cak? " dedi . 200 tonluk ayrı bir su bağ­ lantısı istediklerini ama izin verilmediğ ini beli rten Özbey, itfaiyenin de 1 saat geç geldiğini iddia etti. istanbul Büyükşehir Belediyesi 'ne bağlı AKO M , itfaiyenin bir saat geç geldiği iddiasını yalanladı . Yapı lan açıklamada ihbarın saat 1 0 :08'de yapıldığı ve 1 0 : 09'da çıkış yapan Yeşilköy ve Bakırköy itfaiye ekip­ lerinin 5 dakikada olay yerine ulaştığı belirtildi.

"Kuyular Ruhsatsız" Yangına 96 personel ve 24 araçla m üdahale edildiği bel i rtilen açı klamada, gösteri merkezindeki kuyuların ruhsat­ sız olduğu gerekçesi ile Dünya Ticaret Merkezi yönetiminin şi kayeti üzerine 2005'ten bugüne kadar 4 kez mühür­ lendiği belirtildi.

" Deutsche Bank Urban Age Award " 2009'da lstanbul'u Seçti Tarih: 8 Nisan Deutsche Bank, 1 00.000 U S D tutarın­ daki üçüncü " Deutsche Bank Urban Age Award " ı istanbul metropoliten alanı içerisinde yer alan bir projeye verecek. Son başvuru tarihi 1 1 Eylül 2009 olan yarışmanın ödül töreni 4 Kasım 2009

günü yapılacak. " Deutsche Bank U rban Age Award ", kentlerde yaşayan dünya nüfusunun yarısının karşı karşıya kaldığı problem­ Ierin farkedilmesi ve yaratıcı çözümlerin desteklenmesi amacıyla veriliyor. Bu nedenle ödül, bölge sakinlerinin gün­ delik hayatını kolaylaştıran ve yaşam çevresini iyileştiren projeleri gün ışığına çıkarmayı hedefliyor. " Deutsche Bank Urban Age Award" kentlileri, yerel yönetimleri, özel sektör kuruluşlarını ve sivil toplum örgütlerini biraraya getiriyor ve " Kentleşme Çağ ı " olan 2 1 . yüzyılda yaşadıkları şehirlerde aktif rol üstlen­ melerini ve ortak sorumluluk almalarını teşvik ediyor. 2007 yılında Hindistan' ı n M u m bai kentinden iki projeye, 2008'de ise Brezilya'nin Sao Paulo kentindeki bir projeye verilen ödüle başvuran istanbul projeleri, yerli ve yabancı uz­ manlardan oluşan bağ ımsız bir jüri tara­ fından değerlendirilecek. " Deutsche Bank Urban Age Award" istanbul jüri ekibi Mayıs ayı sonunda ilan edilecek. " Deutsche Bank Urban Age Award " , U rban Age Projesinin bir g i rişimi olarak, Deutsche Bank Alfred Herrhausen Society ve London School of Economics and Political Science iş birliği ile dünya kentlerinin geleceğini konu alan araştı rmaların yürütüldüğü U rban Age Projesi kapsamında gerçek­ leştiriliyor. Ödülün verilmesinin ard ın­ dan istanbul'da düzenlenecek U rban Age konferansında yerli ve yabancı akademisyenler, politikacılar ve meslek adamları bi raraya gelerek istanbul ' u n kentsel geleceğ ini tartışacaklar. Daha önceki yıllarda New York, Londra, Şangay, Mexico City, Johannesburg, Berli n , M umbai ve Sao Paulo'da dü­ zenlenen Urban Age konferansı bu yıl istanbul ' u n kentleşme sürecini masaya yatıracak. istanbul zengin tarihi geçmişi, bugünü ve geleceğiyle Londra ile bera­ ber Avrupa' nın en büyük megakentleri arasında yer alıyor. istanbul'un stratejik konumu, Güneydoğu Avrupa, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu 'nun kentsel yaklaşımları nı anlayabilmek için önemli bir referans noktası oluşturuyor. 5 ve 6 Kası m 2009 tarihleri arasında düzenlenecek olan konferans, istanbul 'da kentsel büyü-


Nisan 2009

The De utsc h e Ba n k U rba n Age Awa rd

meye odaklanan araştı rmaları mercek

� � �.ran k Lloyd Wright' ın �g Qzel Hayatı " � � B ı na l arın d an D a h a � � Unutulmazdı

altına alacak ve kıtalararası coğrafi yapısının kenti nasıl Türkiye ekonomisinin ., merkezi haline getirdiğini irdeleyecek. Konferans hazırlığı süresince Arkitera M imarl ı k M erkezi ve London School gı !1!: n < of Economics, genç mi marlar ve şehir ;;· C1> .... ,... � gc. plancı larından oluşan ekiplerin katılao: ;g cağ ı bir workshop düzenleyecek. Bu workshop çalışmasından elde edilecek [ � lll :ı" öneriler ve analizler, konferans öncesin- i [ de tartışmalara katkıda bulunacak. � 2. U rban Age istanbul'un idari sınırları � � �z go içindeki çok merkezli büyüme formu, ulusal politikaları , artan toplu taşıma � · "' lll yatırımları , kent çeperlerine konu mlanan "' >(/) C1) :. yeni ticaret ve konut yapılaşmaları üzeg rinde duracak. ;: Konferansta ayrıca kentsel yaşama � katı lımın çok kültürlü bir toplumdaki yeri !i: 3" !artışılacak. � ;;. Alfred Herrhausen Society Yöneticisi "O Wolfgang Nowak, Deutsche Bank o ;U rban Age Award ' u n misyonunu şöyle lll O: açıklıyor: ;:, ;o " Bi r kenti yönetmek, farklılı kları idare n· "' '< edebilmektir. Deutsche Ban k U rban DI c Age Award bireylerin farklılı kları aşıp, a. birlikte hareket ederek kentleri için � sorumluluk almaları nı teşvik etmeyi he­ � deflemektedir." �

Tarih: 9 Nisan, Independent . YAZAN: MARCUS FIELD ÇEviREN: GÖKÇE ARAS Frank Lloyd Wright, 20. yy' ı n en güzel binalarını tasarladığı sıralarda özel hayatı kötüye g idiyord u . Marcus Fiel, Wright ' ı n ölümünün ellinci yılında onun hayatını etkileyen cinayet, cinnet, uyuş­ turucu ve borçlarından kurtu lmasının hi kayesini anlatıyor. Mart 1 985: Wisconsin Spring G reen 'in yanında nemli, soğuk ve yosun tutmuş bir mezar sessizce açılıyor, mezar kazılmış ve çıkan toprak yığını düzensizce bırakı lmış. Sadece bir avuç insan, ünlü Amerikalı ünlü m imar Frank Lloyd Wright 'ın vücudunun 25 yıldır Madison yakı n larında olduğunu biliyor. Mezardan çıkarma belgeleri Wright ' ı n üçüncü karısı Olgivanna'dan olan kızı l ovanna tarafından imzalan mış. Olgivanna ölüm döşeğinde Wright'ın ve kendisinin küllerinin karıştırılarak Arizona'ya 3 km uzaklığındaki kışlık evleri Taliesin West 'e defnedilmesini vasiyet etmiş.

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

1 21

Wright ' ı n oğlu onu mezardan çıkar­ mayı " mezar soygunu" olarak niteliyor. Haberler yayınlanmaya başladı ktan sonra, yerel yetkililer cenazelerin iadesi hakkında Arizona'ya resmi bir yazı yaz­ mışlar: " Wisconsin'dan küllerden daha fazlası alındı, bölge halkı tarihimizin, ruhu muzun ve dehamızın bir kan ıtını kaybetti." Tarunu Elizabeth Wright lngraham: " Çitin üzerine oturmaya ça­ lıştım ve bunun büyük bir hesap hatası olduğunu düşündüm" derken, Wright ' ı n diğer o ğ l u Llewellyn, b u n u bir saygısız­ lık olarak niteledi . Fakat l ovanna sessiz kald ı ve geriye kalan küller Arizona'da yıllarca sakland ı , ta ki bir anıt mezar inşa edilene kadar. Bugü n , Taliesin West Frank Lloyd Wright Derneğ i ' n i n binası olarak kulla­ nıl ıyor ve mimarın çal ışmalarının tanatiği olanlar için bir cazibe merkezi haline geldi. Fakat anıt mezar halka kapalı ve Wright ' ı n bu sene 09 N isan'daki 50. ölüm yıldönümünde de bu konuyla ilgili herhangi bir şey yapılacağ ına dair bir plan yok. Küllerin Wisconsin'a dönmesi gerektiği hakkındaki bütün tartışmalar ertelenmiş. Onun yerine, bir i leri gitme arzusu var. 2006 yıl ından itibaren derneğin CEO'su olan Phil Allsopp: " Wright'ın çalışmalarını korumak görevim iz," diyor ve ekliyor, "Ayrıca çevresel sür­ dürü lebilirliği sağlamak hakkındaki tartışmalarda rol oynamak da bizim görevimiz. M imarinin çevremize etkisi aslında bir hiç. Biz bunu değiştirmek istiyoruz." Wright M imarlık Okulu BA ve MA kursları ve popüler yaz okulları temsilciliğine doğru gitmeyi hedef olarak belirlemiş. Mayıs'ta New York Guggenheim Müzesi 'nde büyük ser­ gilerini açacaklarını belirten Allsopp, " B i nalar doğayla nasıl çal ışabilir, araziye nasıl uyum sağlayabilir"in de araştı­ rılacağ ı n ı söylüyor. Allsopp derneğin, Harvard ya da Yale gibi olabi leceğine ve ona ismini veren adamın duygusal hikayelerinden çok fikirlerinin kalitesiyle ünlenecek entelektüel bir merkez haline dönüşeceğ ine inanıyor. Ama bu adam ı n gölgesinden kaçmak için, söylemenin yapmaktan daha kolay olduğu " belki de erken 20. yy'da Amerika' nın en iyisi" ta­ nım laması yapılmış. Tabii ki Wright'ın bi­ naları ikonik, aralarında bu yıl 50. yaşını


1 22

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGı

Nisan 2009

kutlayan G uggenheim Müzesi'nin de aralarında bulunduğu 10 tanesi Dünya M i rası Geçici Listesi'ne girmiş. Fakat bütün bu görkemli binalar, ilgi görmek için Wright ' ı n hayatıyla yarışmışlar. Efsaneler yaratmak onun yaşamı sırası nda başlamış, skandallardan ve spekülasyonlardan zevk alan kendi haberini yapmakta ustalığını sergileyen Wright bu özellikleriyle Ayn Rand ' ı n 1 943'de çıkardığı ç o k satan romanı The Fountainhead 'e de ilham kaynağı olmuş. 1 959'da 91 yaşında ölmesinin ardından efsane büyümüş. Wright'ın kendi etra· fında inşa ettiği hayranlarından oluşan topluluk araştırılmış, biyografisi ve anı· ları The Fellowship ile açığa çıkmış. TC Boyle da geçtiğimiz haftalarda çıkardığı Wright'ı konu alan "The Women" adl ı romanıyla kitapçılarda yerini aldı. Fakat romandaki hiçbir şey gerçeklerden daha olağandışı olamaz. Galler soyundan gelen Wright 1 867 yılında Wisconsin'da doğmuş. Büyükbabası vaiz Richard Lloyd J ones, 1 844 yılında çocukları nı ve eşini alarak Atlantik ' i geçmiş. Lloyd Jones ailesi, Chicago'nun yakınlarındaki Midwest'ın verimli bir arazi parçası olan Helena Valley'e yerleşmiş ve bu yüce arazi sa· dece Wright'ın çalışmaları üzerinde sü· rekli bir etki yaratmakla kalmamış aynı zamanda onun sevgili evi Taliesin'in de konumlandığı yer olmuş. " B u vadideki dağa döndüm , büyükbabam gibi önce Amerika'ya yöneldim, tıpkı bir umut ve bir sığınak gibi" diye tanımlar Wright burayı. Wright stajyerliğinde birçok

ünlü Şikago mimarına en iyi şekilde hiz· met verdi ve sonra kendi ofisini kurdu. 1 889 yılında, sadece 22 yaşındayken, kendisi ve genç karısı Kitty için kentin çeperlerindeki yeni bir yerleşim olan Oak Park'da bir ev tasariadı ve inşa etti. Bu Arts and Crafts stilinin güzel örnek· lerinden birisiydi. Fakat binanın ilk vücut bulması sırası nda sahibinin, mesleğinin modern bir üyesi olması dışında önere· cek h içbir şeyi yoktu. Sonra, her nasıl· sa, Wright ' ı n karakteri ile ilgili dediko· du lar ortaya çıkmaya başlad ı . 1 893'de ek gelir için çalıştığı işinden atıldıktan sonra, kendi çalışmalarına başladı . Büyüyen ailesine yetmesi ve ofis olarak kullanmak için evini büyültmeye başladı . Yaptığı ekler arasında alçak ve karan· l ı k geçiti geniş göstermek için yaptığı kemerli fıçı şeklindeki oyun odası girişi de vard ı . Japon etkileri taşıyan tek katlı bir bina olan stüdyosu bir ağaç etra· fında konumlandırılmıştı. Bu yapı onun doğayla bütünleşik çalışmalarının ilk örneğiydi . Oğlu John bu zaman dilimini şöyle tanımlıyor, " O masaisı bir zeka ve keyifle evimize eğlenceli bir karnaval havası vermişti." Wright ' ı n tasarımları fazla deneysel olmaya başlamıştı -evine yaptığı ek, açı k planlı Prairie Evi buna örnek verile· bilir· bu esnada görünüşü ve davranış· ları da değişmişti. Spor geniş kenarlı şapka, kırmızı çizgili pelerin, baston ve takım elbise onun alışılmış kostü· mü olmuştu. Bir Spring G reen sakini onun bankaya takım elbise ve kovboy şapkasıyla ama çıplak ayak girdiğini görmüştü. Wright, " Eğer çok mutaasıp değilseniz siz de bunu yapabilirsiniz," dem işti şaşkın yöneticiye. 1 909'da Wright ' ı n orta yaş bunalı· m ı iyiden iyiye kendisini göstermeye başlamıştı. 42 yaşında, karısını ve altı çocuğunu terk ederek bir müşterisinin eşi olan Mamah Cheney ile Avrupa'ya kaçtı. Onun bu düşü ncesizliği, özellikle kad ı nlar söz konusu olduğunda, bütün bir hayatını etkilemişti. Çift, 1 9 1 1 'de Helena Valley 'de yerel gazetelerde "aşk bungalovu" olarak adlandırı lan evleri inşa etmeye baş· lamıştı. Sonrasında da evlenmeden beraber yaşamaya başlamışlar, bunun üzerine gazeteler bir açıklama talep etm işlerd i . Wright onlara şu cevabı

vermiş, " Kurallar olmadan yaşamak son derece zor. Ama gerçekten dürüst olmak gerekirse, samimi düşünen adam bunu yapmaya zorlanmıştır." Wright' ı n en başarı lı çalışmalarından birisi olan "aşk bungalovu" Galler şair Taliesin ' i n adını almış. Bu ev avluları ve bahçeleri kucaklıyor ve çocu kluğunun tepelerine doğru çömeliyor. Wright evi şöyle tanımlıyordu: " Bir şeyin ya da te· penin üstünde asla bir ev olmaz. O bir tepe olmalı , ona ait olmalı. Tepe ve ev birlikte yaşamalı, biri d iğerinden mutlu olmal ı . " Fakat, tamamlanmasından sadece b irkaç yıl sonra, 1 5 Ağustos 1 91 4'de bir trajedi gerçekleşti . Bir Cumartesi günü Wright Şikago'da çalışırken, Cheney iki çocuğu ve birçok çal ışanıyla beraber öğle yemeği yiyordu. Daha önce işten çıkarılmakla tehdit edilen h izmetçileri J ulian Cariton onlara servis yapması gerekirken , binanın etrafına gaz yağı dökerek, bütün kapıları kapattı ve evi ateşe verdi. Yangının i lerlemesi sonucunda evin 7 sakini hayatını kay· betti. Hayatını kaybedenler arası nda Cheney ve çocukları da vard ı . Cariton kurtuldu fakat gözaltındayken asit içe· rek öldü. Wright bu olayın ardından harap oldu ve şöyle yazdı : " Beş yıl önce özgürlük çabaları mı göstermek için her şeyi bı· rakmak zorunda kaldım, önceki hayatım· dan birçok şeyi geride bıraktım , şimdi ise hepsi gitti. " Fakat Taliesin'i inşa etmek için hiç zaman kaybetmedi ve ya· pıyı daha da detaylandırdı. Kendini işine verdi ve sonraki 1 O yılını Tokyo'daki lüks l m perial Hote l ' i inşa etmek için harcad ı . B i n a çalışanları o n u n kadife takım l ı , manşetli pantolonlu v e topuklu ayakka· bı lı halini görünce çok şaşırdı lar. Wright ülkenin kültürünü sevdi ve binalarında da bu kültürü kullandı. 1 920'nin başlarında Taliesin'e döndü ve iş almak için mücadeleler verdi. Uluslararası stille ilgili haberler, Amerika'ya ve Wright 'a Le Corbusier ile örneklendiri lerek ulaşıyordu, şim· d i eliili yaşlarındaydı ve mahvolmuş görünüyord u . Bir arkadaşına finansal sıkıntıları ile ilgili şu satırları yazmıştı, " Görüyorsun ki kötüyüm, hem de köküne kadar, kaç para eder." Bir süre oğlu Lloyd ' un başarılı çal ışmalarının oldu-


Nisan 2009 ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

ğu Los Angeles'da çalışmayı denedi. Burada 1 98 2 yapı m ı Blade Runner filminde de görünen Mayan-görünümlü strüktüre sahip Ennis H ouse'u ve sıra dışı yağ m i rasçısı bir kadın için, olduk­ ça büyük oturma odasında şöminenin büyük bir hendeği olan Hollyhock House'u tasarlad ı . Kasım 1 923'de ilk e ş i Kitty ile resmi olarak boşanmış ve ilk defa 1 9 1 4'de tanıştığı bohem büyücü ve hayalperest M i riam Noel ile evlenmişti. Noel onu " hayallerimin !ordu " olarak tan ımlarken Wright onun hakkında şu satırları yaz­ mış, "Seni o kadar çok sevmiyordum, ta ki açlı k ihtiyacımı anlamaya ve senin hediyeleri n bana karanlıkta bir umut olmaya başlayana dek". Evlilikleri kısa ve fırtınalıydı , Noel ' i n davranışları gitgi­ de dengesizleşmeye başladı ve Wright onun morfin bağımiısı olduğunu anla­ dı. Daha sonra, boşanma davasında Wright, Noel'e dayak atmakla ve ona adi , aşağ ı l ı k , edepsiz ve ağzı bozuk gibi sözler söylemekle suçlandı . Noel daha sonra sırasıyla onu bıçakla çizdiğini ve silahla tehdit ettiğini itiraf etti. Noel ve Wright'ın 1 924 Aralık'ında boşandı kları sırada, Taliesin ev halkı yeni ve alışılmam ış bir hal almaya baş­ lıyordu. Ev, Wright'ın asistanlarının hipi gibi yaşad ı ğ ı , kendi sebzelerini yetiş­ tirdikleri ve akşamları kendi müziklerini yaptıklarını bir mekan haline gelmişti. Karadağlı gizemli dansçı Olgivanna H inzenberg de ilk kocasını Şikago'ya kadar takip ederek ona boşanma davası açm ıştı . Svetlana adlı bir kız ço-

cuğu olan H inzenberg, kısa süre sonra Wright'ın çocuğuna hamile kaldı . Bebeğin doğumundan önce, Taliesin'de bir trajik kaza daha yaşandı . Nisan 1 925'de, elektrik kaçağı ndan kaynaklanan yangında, ev tamamen yand ı . 39.000 Dolarlı k sigortası evi tekrar inşa etmek için yeterliydi , ama bu sigorta Wright ' ı n yaklaşık yarım m ilyon değerindeki sanat koleksiyonunu kap­ samıyordu. Evi yıkıldı ve o da tekrar yı­ kıldı, ama hiçbir şey yapmad ı . " Sanırım bu bir insanın ne kadar cezalandırılırsa ayakta kalabileceğine dair bir soru" diye yazmıştı bir arkadaşına. 02 Aralı k'ta kızı lovanna doğdu ve yen i bir skandal daha patlad ı . M i riam bebeğin doğumunu duyduğunda, Olgivanna'yı hastaneye kadar taki p etti ve ısrarcı bir şekilde " kocamın bebeği " diyerek bebeği görmek istedi ve sonra Wright ' ı fahişe kaçaklığı yapan Mann Act'la çalıştığ ını söyleyerek yakalatma­ ya çalıştı. Wright gözaltında kaldı ktan sonra b ı rakıldı ve toparianarak m imarlık tarihine fevkalade bir dönüş sergiledi. 1 928'de Olgivanna ile evlendiler. Çift Wright 'ın günlük rutinini de takip ede­ rek bütünsel tasarım yaklaşımı üzerine çalışmak için öğrencileri Taliesin'e davet etmeye karar verdi. 1 93 2 yılın­ da, küçük bir grup kayıt yaptırdı ve böylece Taliesin Vakfı kuruldu. Bu tam anlamıyla alışılmadık bir çalışmayd ı , Wright çıraklarından arazide çalışma­ ların ı , yemek yapmaları nı ve Steinway piyanosuyla stüdyosunda çaldığı Bach ve Beethoven parçalarını dinlemelerini

1 23

bekliyord u . Gerçekten de Wright'ın kibri efsaneviydi -kendi kendine " ben muhteşemim" şarkısını söylerken du­ yulmuştu- bu onu çalışması zor birisi haline getiriyordu. Bir çırağ ı , Austrian Rudolph Schindler, arkadaşı mimar Richard Neutra'ya yazdı ğ ı bir mektupta onu şöyle tanımlamıştı, "O çok düşün­ cesiz ve diğerlerinin nitelikleri hakkında kör bir görüşü var. Onunla bu stüdyoda geçirilen bir yıl, kötü ve kayıp olur. " Wright, Neutra ile buluştuğunda, o çırağı için "O gerçekten bir çocuk, ama uslu olmayanlarından," demişti . Wright'a kibri ile ilgili soru soruldu­ ğunda ise gerekçe olarak şunu söylerdi: " Hayatımının erken yıllarında dü rüst kibirlilik ve riyakar alçakgönüllülük ara­ sında bir seçim yapmam gerekiyordu, ben dürüst kibri seçtim." Bütün bunlara rağmen, onunla beraber çalışmaktan rahatsız olan kim varsa -oğlu John şöyle açıkl ıyor "ömür boyu mahvalmaktan uzak durmaya çabalad ı " - Wright'ın ne­ zaketini koruduğunu kabul etti. "Onun çok büyük bir enerjisi vardı ve bu etra­ fındaki herkesi de şekil lendirird i , " diye tan ımlıyordu onu damadı Wes Peters. Taliesin'in düzenlenmesine bütün ev halkı büyük buhran zamanında destek oldu. Ayrıca Wright 'ın Taliesin Vakfı ' n ı n kurucularından Edgar Kaufmann için Pennsylvania'da inşa ettiği enfes Şelale Evi ' n i içeren çok önemli çalışmaları da devam etti. Şelale Evi Wright ' ı n karakterini diriltti, bu 25 yıl boyunca birçok bina i nşa etti, 1 893 - 1 9 1 1 arası en yoğun zamanlarıy­ d ı . Kentin düz çizgileri içinde sapkınca dönen bina G uggenheim M üzesi ise en çok hatırlanan ı . Ama Wright'ın Phoenix yakınındaki kış evi en güze l i . 1 937 yılın­ da Paradise Valley'de yüzlerce dönüm­ lük bir yer aldı ve yılın soğuk aylarında okulunun yer değiştirmesi için bir "çöl kampı" inşa etti. Wright bu eve Tal iesin West adı n ı verdi ve evin açı k planlı yaşam alan ını keçe halılar ve alçak sandalyelerle tıpkı bir bedevi çad ı rı gibi döşedi. Binanın yapılmasına katkıda bulunan 17 ilginç adam ve kadı n hala orada yaşamaya devam ediyorlar. Wright ve Olgivanna Taliesin West'e taşındı ve ev halkı Olgivanna'nin Wright'la tanışmadan önce çalıştığı ve yaşadığı Ermeni guru George


1 24

ARK iTE R A M i MA R L I K ALMANAGI

Nisan 2009

duvarlara karşı geçmişi ile beraber tasarı mlar yapmış ve i lişkileri çalışma­ ları sırasında önemli olmuş." Boyle'un romanı eski kirli çamaşırları ayd ınlatıyor, Boyle bu mimarın dehasının her zaman kazanacağı konusunda ise son dere­ ce ısrarlı. " Benim kitabım sadece bir efsaneyi özetliyor. Gerçek olan şu ki, muhteşem binalar yapmış. Bunu hiçbir şey eksiltemez."

Şişli Kentsel Dönüşüm Projesi

Gurdjieff ' i n öğrettikleriyle gevşemeye başlad ı . Tasarım çal ışmaları için önemli olduğuna inanılan, Gurdjieff'ın öğrettiği günlük danslar, Taliesin'i alay konusu hale getird i . Bütün bu çalış­ malar Olgivanna'nın denetimi altında Wright'ın ölümünün ardından da devam etti. Olgivanna, Wright' ı n yıllanmış çı­ raklarını gözünün önünden ayı rmadı. Hayatının son on yılı nda Wright ' ı n popülerliliği azaldı. Taliesin'de öğret­ tikleriyle çılgın olarak kabul edildi ve binaları yaşayan m imariden çok birer tarihi anıtm ışcasına korundu. Fakat enerji tasarrufu ve doğaya etkisi az olan binalara artan ilgi nedeniyle, Taliesin ve Taliesin West tekrar ilgi görmeye baş­ lad ı : Wright 'ın bu iki evi de yerel malze­ melerden inşa edilmişti ve havaland ırma sistemine ihtiyaç duymadan yazın serin , kışın sıcak olacak şekilde tasarlanmıştı. Bu kadar büyük bir yaşamı olan Wright' ı n özel hayatı da her zaman bü­ yüleyici olmuş. Yazar Boyle, m imar ta­ rafından 1 909 yılı nda tasarlanan Prairie House'u aldı ktan sonra Wright'la ilgilenmeye başlamıştı. Boyle'un yeni çalışması " The Women", Wright' ı n üç karısı ve Cheney ' i n hikayesini anlatıyor. Aylar süren araştırmalarının sonunda Boyle, onu tam olarak anladığını his­ settiğini söylüyor ve ekliyor: " O sadece bir kadın düşkünü müydü? Bence hayır. O yakı nlarında büyüleyici ve çekici bir kadına ihtiyaç duymuş. O sadece

Tarih: 8 Nisan, Mustafa Sarıgül Resmi internet Sitesi YAZAN: EMiNE MERDiM YILMAZ 2009 Yerel Seçim leri öncesinde istanbu l 'da aynı günde miting yapmak isteyen siyasi partiler arasında bir mey­ dan krizi yaşanmıştı. Meydan konusun­ daki tartışmalar sürerken, bunu fı rsat bilen Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül bir basın toplantısı düzenle­ yerek 3 yeni projesi ile istanbul'a yeni meydanlar kazandıracağı yönünde açık­ lamada bulunmuştu. Bu projelerden bir tanesi olan Şişli'de gerçekleştirilecek. Basın toplantısında yaptığı açıkla­ mada, proje kapsamında Halaskargazi Caddesi üzerinde bulu nan bi naların, Şişli Cami ile Bulgar Kilisesi arasında kalan kısmının kamulaştırılıp yıkılarak büyük bir meydan haline dönüştürüle­ ceği n i belirten Sarıgül, projenin TOK i ile birlikte hayata geçirileceğini söyledi . Yı kılacak binalarda yaşayanların d ikey bir binada toplanmasıyla oluşacak yeni Şişli Meydanı'nın Taksim Meydan ı ' ndan sonra istanbul'un en büyük ikinci meydanı olacağı verdiği d iğer bilgiler arasında. Atölye Uluğ'a ait olan projenin ta­ sarım ı ile ilgili projenin müelliflerinden Eylem Pala Uluğ ile görüştük. Merak ettiğimiz konularda sorularımızı cevap­ layan Uluğ, projenin sadece bir meydan tasarımı olmadığı bir kentsel dönüşüm projesi olduğu üzerinde önemle duru­ yor. " Projede kentsel dönüşüm kavramı , alanı üretebilmek için bir yöntem olarak kul lan ıldı. Yapılanlarla bu kavramın içi çokca boşaltıldı. Burada ise yeniden kavramın içeriğine uygun bir üretim ya­ pıldığını düşünmekteyiz. Yani sıkışmış bir bölgede ilişki leri dönüştürebilme

potansiyelini yaratacak yeni bir kentsel alan yaratmak esas amaçlı. Kuleler ise kuşkusuz çok hassas bir konu. Burada oluşturulan meydanı n zemin sürekliliğini sağlayan kentsel unsu rlar olarak ve kendi bünyesi ile de yeni bir gündem yaratabilecek duyarl ı l ı kla ele alındılar," şeklinde açıklamada bulunuyor. Sorularımıza verdiği cevaplar ise şu şekilde: Proje seçim ma lzemesi olarak m ı kalacak? Yoksa gerçekleştirilecek mi?

Projenin hazırlanmasının seçim sü­ reçleriyle bir ilişkisi yoktur. Bu zaman diliminde gündeme getirilmesi M ustafa Sarıgül'ün tercihidir. H enüz avan proje aşamasında, gerçekleşmesini u muyo­ ruz. Başka bir m i marl ı k düşüncesi ve talebi olabilir mi? Proje size iş olarak ne zaman geldi? Seçim za manı m ıydı? Yoksa böyle bir m eydan ı n o l ma masından rahat· s 1 z olan Mustafa Sarıgül önceden size başvu rmuş m uydu?

Proje bize yaklaşık on ay önce geldi henüz seçim g ündemde değildi. Proje konusunun bize veriliş biçiminde doğ­ rudan meydan kavramı yoktu. Şişli Cam i 'nin Taksim tarafında kalan 1 .01 O adanın kentsel dönüşüm alanı i lan edi­ leceği belirtilerek bu alan için geliştirile­ cek alternatif tamamen bize bırakılmıştı .


Nisan 2009

Tasarım süreçleri sonunda ortaya çı kan meydan M ustafa Sarı g ü l ' ü çok memnun etti ve aslında burada bir meydan oluş­ turmayı istediklerini ifade etti. Proj e n i z i n tasa rım kriterlerinden söz edeb i l i r misiniz?

Öncelikle alan kentsel ilişkilerin yoğun­ luğu nedeniyle (araç trafiği ve insan yoğunluğu) oldukça sıkışmış durumda olduğundan, kamulaştırılacak 1 .0 1 0 adada geliştirilecek yeni alternalifte ola­ bildiğince yükselerek Şişli Cami ile bu alan arasında güçlü bir açık alan i l işkisi kurmak, alanın yeniden ele alınışında ön plana çıkm ıştır. i kinci olarak da, yapılacak olan yüksek binaların zeminde meydan programına yönelik ilişkileri kurarken yükselmenin kendisi yeni bir yaşarl ılık olarak ele alınmıştır. iki bloğun birbiriyle olan ilişkilerinde görsel olarak mekan­ sal i lişkileri, her katta yeşille birlikte istanbul manzarasıyla karşılaşma fikri aynı zamanda ekolojik bir girdi olarak da kullanılmaktadır. Kısaca böyle ifade edebiliriz. Projenin geniş anlatım ı görsellerle birlikte yeni­ den sunulacaktır.

Istanbul Kayabaşı Bölgesi için l iKonut Tasarımı l i M imari Fikir Proje Yarışması Jürisi'nden Duyuru Tarih: 9 Nisan TC Başbakanlık Toplu Konut idaresi Başkanlığı'nın {TOKi}, 1 8 Şubat 2009 Çarşamba günü ilan ettiği " istanbul Kayabaşı Bölgesi için Konut Tasarım ı M i mari F i k i r Proje Yarışması"nın jürisi tarafı ndan, yarışma sürecinin devam ettiğini ve sürenin uzatıldığını bildiren bir duyuru yayınlandı. Duyuruda ayrıca, T M M O B M imarlar Odası'nın 3 1 Mart 2009 Salı günü yayı nlanan, yarışmanın iptalini isteyen basın açıklamasının, 7 Nisan 2009 tarih l i "Jüri Olağanüstü Toplantısı"nda görüşülmesinden sonra yapı lan değerlendirmeler yer alıyor: 1 . Öncelikle, TO Ki tarafından açılan bu ilk yarışmayı gerçekleştirme görevini üstlenmiş olan jürimiz, konut ve m imar­ lık alanında uzman araştırmacılar 1 ta-

sarımcı lar olarak sürecin sağlıklı olarak tamamlanması için çal ışmalarını titizli kle sürdürmektedir. Ayrıca, M imarlar Odası basın açıklamasında sözü edilen " . . . TOKi i l e ortak b i r yarışma v e ödüllen­ dirme sisteminin kurumsallaşmas ı . . . " konusundaki çalışmayı yapan değerli meslektaşları m ıza da jürimiz fiilen des­ tek vermektedir. 2. M imarlar Odası basın açıkla­ masının, yarışmanın 42'inci gününde yapılması, bu ve bundan sonra açılacak yarışmalar için olumsuz bir süreç baş­ latma tehlikesi taşımaktadır. Herhangi bir yarışma sürecinin tamamlanmasına yakı n bir sürede "ya Odamız m üdahale ederse" endişesini oluşturmak yarışma­ cılar ve camiamız için büyük haksızlı k olacaktır. 3. Fikir projeleri yarışmalarında, Yarışma Yönetmeliği'nin 1 8' nci mad­ desi uyarınca, ilgili meslek odasından j üri üyesi talebinde bulunma gerekliliği olmadığı halde, ilgili basın açıklama­ sında da beli rtildiği gibi TO Ki M imarlar Odası'ndan jüri üyesi istem iş, ancak Oda üye önermemiştir. Buna rağ men, Oda basın açıklamasının 2{e) madde­ sinde; " {TOKi) M imarlar Odası'ndan jüri talebinde bulunmamıştır" şekli nde kendi içinde çelişkili bir ifade yer al­ maktadır. idarenin isteğine rağmen, bu durum meslek odamızın jüriye katkı koy- c :§ masını engellemiştir. Hatta basın açıku. lamasının 1 'inci maddesinde belirtildiği < gibi, TOK i 'nin yarışma sürecinin başlangıcında önerdiği " ti p proje" kavramı, jüri çalışmasının doğal son ucu olarak

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

1 25

değiştirilmiş, jüri üyesi önermemiş olan Oda' nın sürece dahil olmasına olanak kalmamıştır. 4. Fikir yarışmaları ile mimarlık ya­ rışmaları arasında, yönetmeliklerde ifadesini bulan farklılık anlayışını jüri, toplantıları nın başı ndan beri değer­ lendirmiş, fikir projelerinde istenecek belgeler ilgili yönetmelikte "gereğine uygun" duruma getirilecek şekilde Jüri yetkisine bırakılmıştır. Bu bağlamda Basın Açıklaması 2{a) maddesi son satırında, sözü edilen yarışmalar yönet­ meliği 7 ' nci maddesinden belki sehven; " Bu yarışmalar, daha sonra açılacak başka bir yarışmaya veya uygulamaya yönelik plan, proje çalışmalarına hazırlık niteliğinde olabilir" şeklinde yazılmıştır. Ancak cümlenin doğrusu " . . . hazı rlık nitel iğinde de olabilir" şeklindedir. Bu yarışmada da jürinin gerekli gördüğü her ölçekte fikir araştı rması ve sonuçla­ rı beklenmektedir. Bu konuda oturmuş bir pratik geleneği yoktur. Örneğin M imarlar Odası'nın temsiliyeti ile açı lan son " Sarıkamış Harekatı Anma Alanları Fikir Yarışması" nda değişik ölçeklerde tasarım istenmiş ve detaylara kadar inil­ miştir. Burada Yarışma Yönetmeliği'nin 1 3/ 7b maddesi ile, yine aynı Yarışma Yönetmeliği'nin 1 8 ' inci maddesi yeteri kadar açı klayıcıdır. 5. Jürimizin tüm üyeleri bir taraftan TO Ki tarafından açılan bu ilk yarışmayı mesleğ imiz için en uygun şekilde kurgu­ land ırırken , diğer taraftan mesleğimizin genel geçer kuralları ile meslek etiğine ve mesleğimizin telif haklarına sah ip çık-


1 26

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Nisan 2009

maktadır. M imarlar Odası duyurusunun 3 (a) maddesinde yarışma şartnamesi referans verilirken (yarışma şartnamesi madde 1 9) san ırız yine sehven 1 9 ' uncu maddenin birinci ve son paragrafiarının yazılması Oda duyurusunu hazı rlayanlar tarafından unutulmuştur. Bu durum metnin anlam ının kamuoyuna yanlış sunulmasına ve Jüri'ye haksız suçlama­ larda bulunulmasına neden o lmaktadır. Yarışma şartnamesi 1 9' uncu maddesi aşağıda verilmektedir: " Yarışman ın sonuçlanmasından sonra TOK i yarışmada ödül kazanan proje­ lerin tümünü veya bir kısmını istanbul Kayabaşı Toplu Konut Alanında istediği takdirde uygulayabilir. Bu durumda pro­ je müellifi 1 müellifleri ile 'avan ve kesin proje temini 'ne yönelik sözleşme imza­ lanır. Sözleşmede yapılarla ilgili m imar­ lık ve m ühendislik projeleri ile yerleşim planları elde edilir. Proje hizmet bedeli ' Bayındırl ı k ve iskan Bakanlığı M imarlık ve M ühendislik H izmetleri Şartnamesi' uyarınca o yılki ücret tarifesi üzerinden, karşılıklı görüşülerek belirlenir. TOKi bu projelerin uygulama projelerini yaptırıp yaptırmamakta veya başka alanlarda uygulamakta serbesttir. Ödül alan projelere ait her türlü fikri haklarda, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükü mleri uygulana­ caktır." Yukarıdaki maddeye göre seçilen pro­ jelerin tümü veya bir kısmı ile avan ve kesin proje sözleşmeleri yapılacak ve bunlar telif hakları yasasına uygun ola­ rak korunacaktır. Bu ve diğer yarışmalar ile diğer m imari hizmetlerin verilmesin­ de M imarlar Odas ı ' n ı n , m imarlarımızın her zaman yanında olması gerektiğine biz de inanıyoruz. 6 . Kayabaşı Bölgesi; istanbul Valiliği tarafından " toplu konut alan ı " olarak ilan edilmiş, 1 / 1 00.000 ölçekli çevre düzeni planında gelişme konut alanı lejandında bulunan ve 1 3 .02. 2008 tasdik tarihli 1 /5000 ölçekli Nazım, 1 / 1 000 ölçekli Uygulama Planları olan bir alandı r. Bu alanı n arazi analizleri ile birlikte, hazır planl ı bir alan olması nedeniyle ve aynı zamanda planın uygulanabilirliğini irde­ lemek amacıyla, yarışmacılara örnek alan olarak verilmesi uygun bulunmuş­ tur. Bir fikir projesi yarışması olan bu yarışman ı n , "doğal, ekolojik duyarlı çev-

reler, enerji duyarlı çevreler, engelsiz çevreler vb." (Yarışma Şartnamesi mad­ de 1 . 2) yaratılması için bölgenin topog­ rafyası ve planda önerilen yapılaşma yoğunlukları ile test edilmesine yardımcı olacak önemli bir katkı yapması amaç­ lanmaktadır. Bunun ötesinde Oda' n ı n önerdiği " Kayabaşı bölgesinin doğal, çevre ve ekolojik değerlerinin korunarak kente nasıl kazandırılabileceği yönünde bir fikir yarışması" konusu konut alan­ ları nın tasarımından çok çevre ağırl ıklı yararlı bir planlama çalışması olabilir. Ancak çok farklı disiplin leri içerecek olan bu konu yarışman ın kapsamı dışın­ da kalmaktadır. M imarlar Odası' n ı n basın açıklaması sonunda sunulan son değerlendirmeler hakkında ise J ü rimiz şöyle düşünmek­ tedir: M imarlar Odası basın açı klamasının 1 ' inci maddesinde, sanki mimari proje yarışması değ i l , yukarıda da beli rti ldiği gibi daha çok bir " planlama yarışmas ı " beklentisi ö n e çıkmaktadır. 2 ' nci maddede öne sürülen sorular jürinin çalışma bağlamının dışındadır. 3 ' üncü madde ise yukarıda 1 ' nci ve 6 ' ncı maddeleri kapsayan görüşlerim iz­ de belirttiğimiz gibi, Oda duyurusunu hazırlayan meslektaşlarımızın konuları ve Yarışma Yönetmeliği'ni eksik yorum­ lamalarına dayan ılarak yazılm ıştır. ilgili konularda yıllard ı r ciddi emek vermiş araştırmac ı , uygulamacı ve yö­ neticilerden oluşan J ü rimiz, M imarlar Odamızın yarışmayla ilgili çekincelerinin geçerli olmadığını düşünmekte ve yarış­ ma sürecinin devam ettiğini kamuoyuna ve yarışmacılara duyurmaktadır. Ancak M imarlar Odası basın açık­ lamasından bugüne kadar geçen süre zarfında, yarışmacıların olumsuz yönde etkilenerek çalışmalarını yavaşlatm ış olabilecekleri düşüncesiyle, J ü rimiz ya­ rışma takviminde aşağıdaki değişiklikle­ ri yaparak süre uzatımına karar vermiştir.

Yeni Yarışma Takvimi: Proje s o n tesl i m tari h i : 1 2 Mayıs 2009 Sal ı , Saat 1 9:00 Ayrıca yarışmacılar 1 2 Mayıs 2009

Salı günü, en geç saat 1 9:00'da teslim edilmek ve kargo teslim tutanağı ndaki tarih ve zaman aynı gün ve saat olmak üzere kargo ile de projelerini göndere-

bilirler. Kargo teslimden itibaren iki gün içinde raportörlüğe u laşmamı ş projeler yarışma dışı kalacaktı r. J ü ri değerlendirme başl a m a tarihi:

20 Mayıs 2009, Çarşamba Ya rışma sonucu ilan tari h i : 26

Mayıs 2009, Salı Sergi ve Kolokyum tarihi daha sonra duyurulacaktır.

Zorlu'nun Ikinci Projesi de Tabanlıoğlu'na E manet Tarih: 9 Nisan, Haber Türk YAZAN: MENEKŞE ATASELiM istanbul Zincirlikuyu'daki 800 m ilyon Dolar'lık Karayolları arsasının üzerinde yükselecek Zorlu Center'ın ardından, Zorlu Gayrimenku l ' ü n geliştireceği ikinci projenin mimarı da belli oldu. Türkiye'nin önde gelen m imarlık plat­ formlarında konuşulanlar, Zorlu Center projesini mimar Emre Arolat ile ortak hazırlayan M u rat Tabanlıoğlu'nun şir­ ketten iki nci projeyi de kaptığ ı yönünde. Hatta çizimler de neredeyse tamamlan­ mış. Daha önce verilen demeçlerden 44 katlı bir rezidans ve ofis projesi planlan­ d ı ğ ı n ı biliyoruz. Ancak şu sıralar Zorlu Center için öyle hummalı bir çalışma yürüyor ki, yen i projeyle ilgili ne bir açıklama yapı l ıyor ne de ufak bir bilgi veriliyor. Zorlu , arsayı 2006'da 80,5 milyon Dolar bedelle Deva H olding'de satın almıştı. Tabanlıoğlu'na emanet edilmesine ka­ rar verilen bu proje, aslında Büyükdere Caddesi' ndeki bir başka gerçekliğe daha dikkat çekmiş oluyor. Cadde üze­ rindeki Sapphire, Levent Loft, Levent Loft Bahçe, Kanyon gibi ünlü binalarda da mimar M u rat Taban lıoğlu'nun imzası var. Hal böyle olunca, artık Büyükdere Caddesi değil de Tabanlıoğlu Bölgesi diyesi geliyor insan ı n . Yolda dizi dizi eserleri bulunan ünlü mimar için bir nevi galeriye dönüştü Büyükdere. Yeni pro­ jesinde çizgilerini nasıl kullanacağı ise gayrimenkul sektörü nden m imarlık dün­ yasına kadar herkesin merak konusu.


Nisan 2009

Mimarlığın M ü nzevi Starı Peter Zu mthorıa Pritzker Tarih: 1 3 Nisan, Pritzker Resmi internet Sitesi ÇEviREN: SELCEN KARATAY 2009 Pritzker M i marlık Ödülü'nün sahibi isviçreli mimar Peter Zumthor oldu. Dünyada en prestijli mimarlık ödülünün resmi töreni 29 M ayıs'ta Buenos Aires, Arjantin'de yapılacak. 65 yaşındaki m imara, 1 00.000 Dolar'lık ödül ve bir bronz madalya verilecek. Zumthor'un tasarımlarının çoğ u isviçre'de olmasına rağmen, Almanya, Avusturya, Hollanda, ingiltere, ispanya, Norveç, Finlandiya ve Amerika'da da projeleri bulunuyor. En ünlü projesi isviçre'nin Vals kentinde, mimarın baş yapıtı olarak görülen kaplıcalar. Eleştirmenlerce en son övülen projesi ise Almanya'daki Field Şapeli. J ü ri sadece bu binaları değil, " hem şaşır­ tıcı derecede modern, hem de tarihin katmanlarını barındı rarak tamamiyle huzura erdiren bir proje" olarak görülen Köln'deki Kolumba M üzesi'ni de belirle­ yici olarak gördü. J ü ri ' nin seçimi duyurulurken, Hyatt Vakfı 'nın başkanı Thomas J . Pritzker, jürinin açıklamasından alıntı yaparak, " Peter Zumthor dünyanı n dört bir yan ın­ daki meslektaşlarının hayran olduğu, inatçı ve olağanüstü derecede azimli, usta bir mimar. Zumthor'un bütün bina­ ları güçlü, sonsuz bir varlığa sahip. Net ve kesin düşünceyi gerçekten şairane ölçülerle bir araya getirebilme gibi nadir bulunan bir yeteneği var," dedi. Zumthor Düşünce M imarlığı kitabın­ da şöyle diyor: "Günümüz mimarlığının kendiliğinden içinde varolan görev ve olasılı kları ifade etmek zorunda olduğu­ na inan ıyorum . M i marlık, kendi özüne ait olmayan şeyler için bir araç ya da sem­ bol değildir. Gereksizliği göklere çıka­ ran bir toplumda, m i marlı k bir rezistans görevi görür, artık formları etkisiz hale getirir ve kendine ait bir dille konuşur. Mimarlığın dilinin belirli bir tarza ait bir soru olmadığına inanıyorum. Her bina belirli bir kullanım için, belirli bir yerde ve belirli bir toplum için i nşa edilmiştir. Benim tasarladığım yapılar bu basit faktörlerden doğan sorulara mümkün olduğunca açık ve ciddi şekilde cevap

vermeye çalışır. " Pritzker Ödülü jüri başkanı Lord Palumbo, şunun üzerinde duruyor: "Zumthor yalnızca bir binanın ötesinde mekanlar yaratmak için keskin bir ye­ teneğe sahip. Onun m imarl ığı mekanı n üstünlüğünü, yerel bir kültür m i rasını ve mimarlık tarihine ait paha biçilmez dersleri açığa çıkarıyor. Zumthor'un mükemmel bir zanaatkarınki gibi bece­ rikli ellerinde, sedir çatı kaplamasından kumian mış cama kadar, malzemeler kendi eşsiz özelliklerini gösterecek şe­ kilde bir m imari süreklilik ile kullanı l ı rlar." Zumthor 2009 Ödülü'nün sahibi ol­ duğunda şöyle bir açıklama yapt ı : "Son 20 yılda yaptığımız işler ile Pritzker Ödülü'ne layık görülmek, çok güzel bir duru m . Yaptığımız küçük bir işin bile profesyonel mimarlık dünyasında farkedilmesi bizi gururlandırdı ve genç profesyonellere, yaptıkları işlerin kaliteli olması için çaba gösterirlerse, bu çaba­ ları nın herhangi bir özel tanıtım olmadan farkedilebileceği yönünde daha çok umut verdi." Zumthor'un seçilmesi, Pritzker M i marlı k Ödülü'nün 30 yıllık tarihinde, isviçre'nin bu ödülü ikinci kez almasını sağlad ı . 2001 yılında, Jacques Herzog ve Pierre de Meuron bu ödüle layık gö­ rülmüşlerdi. Pritzker M imarlık Ödülü'nün amacı her sene yaptığı işlerde hüner, hayal gücü, kararlılık gibi özellikleri bir araya getirebilen, insanlığa ve yapma çevreye mimarlık yolu ile ciddi katkılarda bulun­ muş, halen yaşamakta olan bir m imarı onurlandırmak. Zumthor'u 2009 ödülüne layık gö­ ren jüri; jüri başkanı Lord Palumbo, Londra' n ı n dünyaca tanınan m imarlık müdavim leri, Serpentine Galerisi, ingiltere Sanat Konseyi' nin eski baş­ kan ı , Tate Galerisi 'nin eski başkan ı , v e New York Mies van d e r Rohe Arşivi 'nin eski yöneticisinden oluşuyor­ du. Alfabetik olarak, Elemental yöneti­ cisi ve m imar Alejandro Aravena, Şili, Santiago; Keio Ü niversitesi profesörü ve m imar Shigeru Ban, Tokyo, Japonya; Vitra kurul başkanı Raif Fehlbaum , isviçre, Basel; Rice Üniversitesi M i marlı k Bölümü profesörü Carlos J imenez, Houston, Teksas; m imar, profesör ve yazar J uhani Pallasmaa,

Qj

c .c w >o ..

c:ı

...

..

c o

ö

LL

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

127

Helsinki, Finlandiya; mimar ve Pritzker Ödülü sahibi Renzo Piano, Paris, Fransa ve Genoa, italya; ve yazar, edi­ tör ve m imarl ık danışmanı Karen Stein, New York. ispanya, Madrid lE M imarl ı k O k u l u dekan yardımcısı Martha Thorne ise yetkili müdür olarak jüride yer ald ı . Pritzker ödül töreninin yer seçimiyle i lgili şöyle diyor, " Güney Amerika'da Pritzker Ödülü alan 2 kişi var, ancak orada hiç tören yapmadı k . ilki 1 988 yılında Brezilya'dan Oscar N iemeyer'di, daha sonra 2006'da bir başka Brezilyalı, Paulo Mendes da Rocha ödülün sahibi oldu. ikisinin de ödül törenlerini sırasıyla Chicago ve istanbul'da yaptık. Dünyanı n dört bir yanında, mimari ve tarihi açıdan değeri olan mekanlarda yapılmak üzere, tören mekanları her sene değişiyor. Asya, Avrupa, Meksika da dahil olmak üzere Kuzey Amerika'da tören düzenledik. Yani artık Güney Amerika'yı ziyaret et­ menin zamanı geldi . " P h i l i p J ohnson, 1 979 yılında Pritzker ödülünü alan ilk kişiydi. Daha sonra sırasıyla: 1 980'de Meksika'dan Luis Barragan; 1 98 1 'de Birleşik Krallık'tan James Stirling, 1 98 2 'de Kevin Roche, 1 983'te leoh Ming Pei , 1 984'te Richard Meier, 1 986'da Avusturya'dan Hans Hollein, 1 986'da Almanya'dan Gottfried Böhm, 1 987'de Japonya'dan Kenzo Tange, 1 989'da


128

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Nisan 2009

Amerika'dan Frank Gehry, 1 990'da italya'dan Al do Rossi, 1 99 1 'de Robert Venturi , 1 992'de Portekiz'den Alvaro Siza, 1 993'de Japonya'dan Fumih iko Maki, 1 994'te Fransa'dan Christian de Porzamparc, 1 995'te Tadao Ando, 1 996'da ispanya'dan Rafael Moneo, 1 99 7 'de Norveç'ten Sverre Fehn, 1 998'de italya'dan Renzo Piano, 1 999'da Birleşik Krallık'tan Norman Foster, 2000'de Hollanda'dan Rem Koolhaas, 2001 'de isviçre'li m imarlar Jacquez Herzog ve Pierre de Meuron, 2002 'de Avusturya'dan G lenn M u rcutt, 2003 ' te Danimarka'dan Jmn Utzon, 2004'te Birleşik Krallık'tan Zaha Hadid, 2005'te Amerika'dan Thom Mayne, 2006'da Brezilya'dan Paulo Mendes da Rocha, 2007'de Richard Rogers ve 2008'de Jean Nouvel Pritzker Ödülü'nün sahibi oldu. Pritzker ailesi, dünyanı n dört bir yan ında Hyatt Otelleri'ni geliştirme çabalarından kaynaklanan, binalara olan büyük ilgileri ve mimarlığın yaratıcı bir çalışma olmasına ragmen Nobel Ödüllerine dah i l edilmemesinden dolayı mimarlık alanı n ı seçmiş. Prosedürler uluslararası jüri tarafından gizli oylama ve müzakere ile yapılan bir fina! seçkisi ile Nobel Ödülleri'nden örnek alınarak düzenlendi. Ödül için her yıl sürekli ola­ rak dünyanın dört bir yanı ndan yüzlerce aday arasından eleme yap ı lıyor.

Taksimıe Cami lsrarı Tarih: 1 3 Nisan, Cumhuriyet YAZAN: ZUHAL AYTOLUN 2 No' lu Kültür ve Tabiat Varlı klarını Koruma Kurulu'nda, başkan Mete Tapan'ın olmadığı bir toplantıda onay­ lanan 1 /5000 ölçekli koruma amaçlı nazım i mar planı tadilatında Taksim Meydanı' nda Tarihi Sular idaresi'nin hemen arkası nda dini tesis sembolü yer alıyor. Asıl önemli olanın 1 / 1 000'1ik plan olduğunu söyleyen Tapan, bu planın koruma kurulundan onay almayacağı n ı d i l e getirdi. i BB ' n i n , seçimden önce 1 /5000 '1ik planı koruma kurulundan alelacele geçirdiği ortaya çıktı. A K P ' I i istanbul Büyükşehir Belediyesi, seçimden önce gizlice ve alelacele Taksim'e cami proje­ sini koruma kurulundan geçirtti. 2 No'lu

Kültür ve Tabiat Varlı klarını Koruma Kurulu Başkanı Mete Tapan, kendisinin olmadığı bir toplantıda planın onaylandı­ ğın ı söylerken istanbul M imarlar Odası , dava açmaya hazırlan ıyor. 2 No' lu Kültür ve Tabiat Varlı klarını Koruma Kurulu tarafı ndan onaylanan ve istanbul Büyükşehir Belediyesi il Meclisi' nde görüşülmeyi bekleyen 1 /5000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar planı tadilatında Taksim Meydanı'nda Tarihi Sular idaresi'nin hemen arkasında dini tesis sembolü yer alıyor. Yıllardır dönem dönem gün­ deme getirilen Taksim Meydan ı ' na cami yapma isteği , 1 999 yılında Koruma Kurulu'nun Taksim ve çevresini sit alanı ilan etmesiyle kamuoyunun gündemin­ den düşm üştü . Ancak AKP Taksim'e cami ısrarın­ dan vazgeçmedi ve proje istanbul Büyükşehir Belediyesi' nce yaklaşık 2 ay önce hazırlanan 1 /5000 ölçekli ko­ ruma amaçlı nazım imar planı tadilatıyla hem kamuoyundan hem de ilgili meslek kuruluşlarından gizlenerek yürürlüğe sokuldu. istanbul 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varl ıklarını Koruma Kurulu Başkanı Tapan, 1 /5000' 1 i k plan ın kendisinin bulunmadığı bir toplantıda kuruldan onaylanarak geçtiğini, ancak asıl önemli olanın 1/1 OOO'Iik plan olduğunu söyledi . Henüz belediye meclisinde görüşülme­ diğini söylediği plan için de hazırlana­ cak 1/1 OOO'Iik planın koruma kurulun­ dan onay almayacağı n ı dile getirdi.

Mimarlar Odası Tepkili M imarlar Odası istanbul Şubesi Başkanı Eyüp M uhçu ise yaklaşık 1 ay önce aldıkları duyum doğ rultusunda koruma kurulundan bilgi istediklerini an­ cak Taksi m ' in arka taraflarında bir cami ­ nin restorasyonunun onaylandığı yan ıtını aldıklarını söyledi . Muhçu, 1 /5000 ' 1 i k planın onayianma sürecinin seçim ö n ­ cesinde h ızlıca yapıldığını ve h e m mes­ lek birliklerinden hem de kamuoyundan gizlendiğini dile getirdi. Planda dini tesis sembolünün bu­ lunduğu alanda yer alan mescitten söz ediyor M uhçu. Zaman içerisinde metalden bir minarenin eklendiğini an­ cak o m inarenin de reklam panolarının ardında kalması nedeniyle tam olarak

görünmediğini söylüyor. Ta ki 2 yıl ön­ cesine kadar. "Ancak panolar kaldırılınca görünmeye başlad ı . Taksim Meydanı ' ndan algılan­ ması sağland ı . Amaç insanları buna alıştırmak. Bu planla beraber cami yapma girişiminin belgesini oluşturdular" diyor.

"Koruma ilkelerine Aykırı" Tiyatro Oyuncuları Meslek B i rliği adı ­ na Orhan Kurtuldu ise Taksim'e cami yapma yönünde girişimlerin bulunduğu yönünde duyumlar aldıklarını dile getirir­ ken ısrarla sit alanının içinde cami ya­ p ı lmaya çalışıldığını söylüyor ve ekliyor: " Koruma Kurulu'nun daha önce alı nan i lke kararları gereği bir yapı yapılması uygun değil. Bu talebin onaylanması koruma ilkelerine aykırı. Koruma kurulu kendi ilke kararları nı nasıl çiğnemiştir merak ediyoruz. Bu karar mahkemeye g idecek . Biz sanat insanları olarak Türkiye'nin aydınlık yüzünün başka yöne çevrilmesine izin vermeyeceğiz."

E ldem Osmanlı Bankası M üzesiinde Tarih: 1 4 Nisan, Radikal Ömrünü Türk Evi plan tipleri üzerine ça­ lışmalara adayan Sedat Hakkı Eldem 'in arşivi, Osmanlı Bankası M üzesi ' nde gün ışığına çıkıyor. M imar, tasarı mcı, akademisyen ve yazar kimliğiyle 1 930 ' 1ardan 1 980' 1ere Türkiye'de m i marlı k alanını en yoğun biçimde etkileyen isim olarak kabul edilen Sedad Hakkı Eldem'i ele alan retrospektif sergilerin i kincisi Osmanlı Bankası M üzesi ' nde açıl d ı . Yine aynı mekanda geçen yıl açılan "Sedad Hakkı Eldem 1- Gençlik Yı llar" sergisi­ nin devamı niteliğindeki " Sedad H akkı Eldem 1 1 - Retrospektif", yaşamının önemli bir bölümünü Türk Evi plan tiple­ ri üzerine yaptığı araştırmalara vakfeden Eldem 'in 1 988 'deki ölümünün ard ından Koç Vakfı'na bağışlanan büyük arşivini ilk kez gün yüzüne çıkarıyor. Eldem 'in yeniden aniaşılmasını hedefleyen ser­ g i , izleyicileri, m imarın çalışmalarına estetize etmeden, birer resimsel yapıt oldukları n ı düşünmeden, tarihsel veriler oldukları nın bilinciyle bakmaya davet ediyor. Eldem ' i irdelerken, ünlü mimarın


Nisan 2009

Foster + Partners'ın � Ku m Tepesinin Yapımına Başlandı

ır çokboyutluluğunun da gerektirdiği, ge­ ıC niş çoğul okuma imkanlarının bulundu­ ğu anlatılıyor. Sergiyle aynı adla yayımlanan kitap Tarih: 1 5 Nisan, World Architecture News da ünlü m imarın tüm çal ışmalarının ÇEviREN: HÜLYA MUSTAFAOGLU genel bir dökümünü sunarken, etkinlik­ 2 0 1 0 Şangay Expo'da sergilenrnek lerinin tümel bir muhasebesini de ortaya üzere B i rleşik Arap Emirlikleri için koyuyor. Söz konusu arşiv malzemesi­ Foster+Partners tarafından tasarlanan nin, bu önemli tarihsel figür üzerinde gelecekte yapılacak yeni araştırma ve pavyonun yapımına başlandı. Kum tepesinden il ham alı narak ta­ değerlendirmeleri tetiklemesi umul uyor. sarlanan pavyon, yedi emirlikten her Sergi ve kitabın küratörlük ve editörlük birinin çöl biçimindeki yeryüzü şeklini hizmetleri Bülent Tanj u ile Uğur Tanyel i betimliyor. tarafından üstlenildi, tasarımı B ülent Birleşik Arap Emirlikleri'nde, yeryüzü Erkmen tarafından yapıldı. Kitaba, şekli ve iklim, Emirlik kültürünün belirle­ çok sayıda akademisyen de katkıda yici elemanlarını oluşturuyor. Pavyonun bulundu. Osman Harndi'nin yeğeni şekli, tıpkı rüzgarla bir yanı dalgalanm ış, olan Sedad Hakkı Eldem, 1 930' 1ardan diğer yanı düz kalmış gibi tasarlanmış. 1 980' 1ere uzanan dönemde, Türkiye'de Kuzey cephesinde doğal ışık alabilmesi mimarlı k alan ını en yoğun biçimde etki­ için gözenekler bulunu rken, güney yö­ leyen isim olarak kabul ediliyor. nünde ise güneşin etksini kırmak icin Akademi'de (MSGSÜ) etkili bir hoca, daha katı bir yüzey kullanılıyor. tasarımcı ve yazar kimlikleriyle Eldem, Altın renginde parlayan paslanmaz ortaya koyduğu rol modeliyle yinelen­ mesi zor, ancak kimilerine göre itici, ki­ çelikten bir kılıf, yapıyı kabuk gibi sarı­ yar. milerine göre ise g ı pta edilecek nitelikte Karmaşık yapı, birbirine belirli dü­ bir kariyer ortaya koymuştu. istanbul ğümlerle bağlanan paslanmaz çelik üç­ Ün iversitesi Fen Edebiyat Fakiltesi, gen panellerden meydana gel iyor ki bu istanbul Adliyesi (Emin Onat ' la bir­ da yapının sökülüp bi rleştirmesini h ızlı likte), Ankara Fen Fakültesi, istanbul ve ekonomik hale getiriyor. Atatürk Kitaplığı gibi modernist binalara Pavyonun en yüksek yeri 20 metreyi imza atan Eldem, U n kapanı Sigortalar bul uyor ve giriş, dudak şeklindeki bö­ Kurumu binalarıyla Ağa Han ödülü ka­ lümü n hemen altından yapı lıyor. Parlak zanmıştı.

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

1 29

dikey bantlar, gün ışığının iş merkezi ve V I P bölümüne girişini sağlarken aynı zamanda da geceleri pavyonun ı şıklan­ d ırılması n ı da sağ l ıyor. iç kısımda Ralph Applebaum Associates' in hazırladığı interaktif de­ neyim ve dinamik aydınlatma tasarı mı, yapı nın kafesli kabul şeklini de ortaya çıkarıyor. 450 kişilik kapasitesi ve 3 .000 metrekarelik sergi alanıyla pavyon , 2 0 1 O Şangay Expo'da i nşa edilen e n büyük yapı olacak v e Birleşik Arap Emirlikleri ' n i n sürdürülebilirlik kon u­ sundaki gelişimini ortaya koyacak. Expo'nun " Daha iyi Kentler, Daha iyi Yaşamlar" temasına uygun olarak pavyon, yeni 6 milyon metrekarelik karbon nötr ve sıfır atıklı kent Masdar l nteractive gibi projelerin serg ilerine ev sahipliği yapacak. Ofisin ortaklarından Gerard Evenden'in deyişiyle, " Pavyon Şangay kentsel peyzajına benzer doğal bir kont­ rpuan olarak çölde parlayan emirlikler­ de yerini alcak. Bir kum tepesi gibi ruzgar dogrultu­ sunda, organi k ve son derece edilgen bir çevre tasar ı m ı . "

20 1 O'a Ticaret Odası'ndan Başkan Geldi Tarih: 1 6 Nisan, Radikal Nuri Çolakoğlu'nun istifasıyla boşalan istanbul 201 0 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu başkanlığına, işadamı Şekib Avdagiç atandı. Dün 201 0 Ajansı'ndan yapılan açıklamada Avdagiç' i n , 201 O Koordinasyon Kurulu Başkan ı , Devlet Bakanı Hayati Yazıcı tarafından atandığı duyu ruldu. Aynı duyuruda Yürütme Kurulu'nun diğer eksik üyelerinin de 17 N isan Cuma günü yapılacak Danışma Kurulu toplantısıyla belirleneceği ifade edildi. Bu arada, dün görevden alındığı du­ yurulan Eyüp Özgüç NTV'ye konuştu ve görevden alınma sebebini bilmediğini, kendisine de bir açı klama yapılmadığını söyledi . Özgüç, hakkında basında çıkan haberlerin etkili olabileceğini, oysa kendisinin 201 0 Ajansı'nda genel sek-


1 30

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGı

Nisan 2009

ı

reter olarak hiçbir yetkisi olmad ı ğ ı n ı bu nedenle hakkındaki suçlamaların tamamının da asılsız olduğunu anlattı. Eyüp Özgüç, görevden alı nmasını şöyle açıklad ı : "Avrupa Kültür Başkenti projesi çok önemli bir proje haline geldi. Tahmin ediyorum artan önemiyle doğru orantılı olarak oradaki birtakım makam ve mev­ kiler de bazı kişilerin gözünde daha çok önem kazan d ı . "

iTO Temsilcisi Şekib Avdagiç, 20 1 0 Yürütme Kurulu' nda iTO temsilcisi olarak bulunuyordu. iki dönemdir iTO yöne­ timinde görev alan Avdagiç, son se­ çimlerden önce 201 O Yürütme Kurulu Üyeliğ i ' nden istifa etmiş, seçimleri kazandıktan sonra tekrar dönmüştü. Avdagiç, 1 959 Bosna-Hersek doğum­ l u . iTÜ Makine Fakültesi'nin ardından iü işletme Fakültesi ' nde i htisas yaptı. "Oto yan sanayi" alanında çal ışıyor. 2005-2009 arasında iTO Yönetim Kurulu M uhasip Üyesi olarak görev yaptı. Pendik Yerel Kalkınma Platformu üyesi.

Konut Yapımcıları Pazarlama Atağında Tarih: 24 Nisan, Milliyet YAZAN: GÜNGÖR URAS Son iki hafta pazar günleri Hürriyet ga­ zetesi 48 sayfa olarak yayımland ı . iki haftad ı r pazar günleri gazetenin 2 1 say­ fasında, değişik büyüklükte 20 konut yapımcısının ilanı vardı . Konut yapımcılarının bugüne kadar bir gazetede bu kadar yoğun pazarlama ilanı yayımiattıkiarı görmemiştim . Bu yoğun ilan kampanyalarını acaba nasıl yorumlamak gerekir? Konut talebi

m J> m � "' <

�= c

tekrar uyanmaya başladığı için m i konut yapımcı ları bu kadar ilan yayımlıyor? Yoksa durgunluk devam ettiğinden, ko­ nut yapımcıları talebi uyarmak, satışiara hareket getirmek için mi yoğun bir ilan kampanyası başlattılar? Yayımlanan 20 ilanın bazılarında satış fiyatları açıklanm ıştı. Tabii olarak, satışa çıkarılan konutun bulunduğu semte, inşaat kalitesine göre metrekare başı satış fiyatları de­ ğ işiyor ama, genelde metrekare başına fiyatların 2 bin TL dolayında dolaştığı anlaşıl ıyor. inşaat maliyetlerini bilenler, arsa fiyatı da dikkate alınd ığında metrekare ba­ şına 1 .000 TL ile 2 .000 TL arasındaki satış fiyatlarının makul fiyatlar olduğunu söylüyor. Önceki hafta istanbul Fulya'da eski Beşiktaş Spor Tesisleri arsasında lüks konutlar inşa eden Aşcıoğlu inşaatın sahibi, normalde metrekaresini 8 - 1 0 bin Dolar'a satabilecekleri lüks konutlarda kriz nedeniyle fiyatları geri çekmek zo­ runda kald ı klarını açıklamıştı.

Stokta Çok KonutVar Hürriyet'te yayımlanan ilanlardan birinde Taşyapı inşaat ' ı n Ataköy'deki binalarda 1 09 m2 konutu 679 bin TL'ye satışa çıkardığı görülüyordu. Demek ki metrekare başı 6 . 230 T L' lik bir fiyat söz konusu. Diğer i lanlarda Dumankaya inşaat Pendik'te 1 07 m2'1ik konutu 1 3 0 bin TL'ye, Albayrak inşaat Halkal ı 'da 1 3 5 m 2 ' 1 i k konutu 234 b i n TL'ye, Sinpaş i nşaat Samandra'da 209 m2' 1 ik konutu 552 bin TL'ye, Regnum i nşaat Esenyurt'ta 99 m2 konutu 1 92 bin TL'ye, Kiler i nşaat Beylikdüzü 'nde 1 1 1 m2 konutu 1 63 bin TL'ye satışta çıkard ı ğ ı n ı duyuruyordu. Fiyat açıklamayan konut yapımcı ları­ nın i lanları nda dikkati çeken, peşinatsız veya az peşinatla faizsiz ve uzun vadeli konut satış vaatleriyd i .

Sıfır Faiz, Uzun Vade Yüzde 1 peşin ödeme sonrası tapu veren, kalan parayı 1 20 ayda taksitle alacaklarını ilan eden konut yapı mcıları­ n ı n yan ında, peşinatsız tapu ve sıfır faiz­ le, 1 20 ay vade veren konut yapı mcıları da vardı .

Konut yapı mcıların ı n içinde nakit sı­ kışıklığı sorunu olanların satış fiyatların ı aşağıya çekmeleri normaldir. Ancak bu nakit sıkışıklığ ında peşi­ natsız veya çok düşük peşinat karşılığı 1 20 ay (1 O yıl) vadeyle konut yaparak satanların nasıl ayakta kalacakların ı an­ lamak mümkün değildir. Bu tablo konut pazarında normal olmayan bir durumun sürdüğünü ortaya koyuyor. Bitmiş, tapu­ su alınabilen ve içine girilebilen konut­ lardan ucuz fiyat veya sıfır faiz ve uzun vadeyle satın alacaklar belki bu normal olmayan durumdan yararlanacak şanslı kişiler olacak. Ama bu satış şartları çok sayıda ko­ nut yapımcısını zora sokacak. Bitmemiş veya yeni başlayan konutların tamamlan­ ması tehlikeye girecek. Daha da önemlisi, konut yapımında ihtisaslaşan, kadrolaşan ciddi firmaların bazıları piyasadan çekilmek zorunda kalacak. Halbuki gelecekte de konut sektö­ ründeki talep devam edecek. Uyanacak ve devam edecek talebi karşılamak için i htisaslaşan, deneyim kazanan, güçlü ve ciddi konut yapımcılarına ihtiyacımız var.

8 bin Kişiye Iş Imkanı Tarih: 20 Nisan, Sabah Rönesans Alışveriş Merkezleri Yatırım G rubu tarafından Adana'ya yaptırılan 80 m ilyon avro tutarındaki " Optimum Alışveriş ve Eğlence Merkezi " n i n , 2 bin kişiye doğrudan, tedarikçilerle de yak­ laşık 8 bin kişiye istihdam sağlayacağı bildirildi. Rönesans Alışveriş Merkezleri Proje M üdürü Ahmet Sarı, merkez i lçe Yüreğir'de 1 45 bin metre kare alan üzerine yaptırmaya başladıkları alışveriş merkezi nin temel kazısını tamamladıkla­ rını söyledi . Merkezin halen detay projelerinin çizimini yaptıkları nı bel irten Sarı, mer­ kezdeki inşaat çalışmaların ı n da devam ettiğini kaydetti. Sarı, merkezde, hipermarket, elektro market, yapı market, buz pateni pisti , bowling salonu, çocuk eğlence alanı, sinema, 1 70 mağaza, 22 fastfood, 1 2 lokanta ve cafe, 6 banka şubesi, süs havuzları, 2 bin 500 araçlık kapalı, 500


Nisan 2009

araçlık ta açı k otoparkın bulunacağ ı n ı belirtti. Alışveriş merkezi içerisinde kablosuz internet hizmetinin yanı sıra bilgisayarla ücretsiz internet hizmeti sunulacağı n ı da vurgulayan Sarı, " Uzman eğitmen­ ler gözetiminde bir çocuk oyun alan ı , çocuk emzirme odası v e mescidin yer alacağı merkez, engeliilere uygun kul la­ nım alanlarıyla uluslararası standartiara sahip olacak," dedi. Sarı, merkez tamamlandığında 2 bin kişiye doğrudan, tedarikçilerle birlikte yaklaşık 8 bin kişiye istihdam sağlaya­ cağ ını vurgulad ı . Merkezin, kent halkı v e çevre illerden gelecek misafirlerin uğrak yeri olacağını ifade eden Sarı, geniş ürün yelpazesiy­ le giyimden g ıdaya, bijuteriden elekt­ roniğe kadar farklı sektörleri bir araya getireceğini, dünyaca ünlü markaları, ulusal ve uluslar arası mağazaları bün­ yecinde bulunduracağ ını söyledi.

Yılda 1 6 Milyon Ziyaretçi Sarı, merkezin imza günleri, tiyatro gösterileri ve konserler gibi bir çok ye­ rel ve ulusal organizasyonlara ev sahip­ liği yapacağı n ı , " Hafta içi ortalama 30 bin kişinin cumartesi ve pazar günleri de 80 bin kişinin ziyaret edeceği mer­ kez, yılda 16 milyon kişiyi ağırlayacak," dedi. Sarı, toplam 80 m ilyon Avro'luk yatırı­ m ı 2009'da tamamlamayı planladıklarını ancak bazı nedenlerden dolayı açı lış tarihinin 201 0'a sarktığını ifade ederek, merkezi gelecek yılın son çeyreği nde tamamlayarak h izmete açmayı hedefle­ d iklerini sözlerine ekledi.

Soykırımın M i mari Boyutları Tarih: 21 Nisan, Radikal YAZAN: HOSSEIN SADRI M imarlık tarihçisi Sigfried Giedion, sa­ natçı Fernard Leger ve m imar Luis Sert 1 943 yılı nda "Anıtsallıkta dokuz nokta" başlı ğında bir taslak yayınladılar. Bu tasiağa göre, anıtlar, toplumların düşüncelerini sergileyen semboller, kolektif gücün tercümanları, geçmişi geleceğe bağlayan bağlar ve gelecek nesiller için miraslardır. Onlar dönemin ruhunu yansıtıp, mimarlık, kentsel plan-

lama, kent ve bölge arasındaki karşılıklı i lişkide en güçlü vurguları ortaya çıka­ rırlar; halkı n neşe, gurur ve coşkusunu tamamlarlar ve kamusal mekanın önemli bir parçasını oluştururlar. B unlara ek olarak anıtlar, Türkçe'deki köküne bakarak anlayabileceğimiz gibi, toplumun bazı anı ların ı kutsayarak ide­ olojinin mimarlıkta yansıması n ı en uç şekilde sergilerler. Toplumun politik gücü, kültürü ve sos­ yal yapısı, ideoloj i k yaklaşımı ve kolektif hatırasıyla bu kadar ilintili olan anıtlar, o toplumları anlamak için uygu lanmakta olan araştırmalarda kullanılan en önemli m imari araçlar arasında yer alırlar. Aynı coğrafyada, aynı olayın anısına, farklı tarihlerde yapılmış olan anıtların farklı­ lıkları, o toplumun o konuya bakış açısı­ n ı n tarihsel evrimini gösterir. Aynı şekilde aynı olay hakkında farklı iki toplumun ürettikleri anıtları karşılaştı­ rarak her iki toplumun konuya farklı yak­ laşımlarını çözümiemek de m üm kündür. Bu yazıda Ermeni-Türk tarihindeki soykırım konuları üzerinde Erivan ve I ğd ı r'da yer alan soykırım anıtlarını kı­ yaslayarak, bu iki anıtın hikayesini mi­ marl ı k süzgecinden geçirerek yen iden yazmak istiyoru m . Ermeni Soykırım Anıt v e M üzesi olarak bilinen yapı nın ana fikri, 24 N isan 1 965'te soykırımın 50. yılı anı­ sına düzenlenen törenlerde bin lerce göstericinin isteği üzere ortaya konuldu. Iğdır soykırım anıtının fikri ise, 1 995'te dönemin Iğdır Valisi Şemsettin Uzun'un düzenlediği ve Türklerin Ermeniler ta­ rafından katliama uğradı kları hakkında birçok delil sunan " Tarihi Gerçekler ve Ermeniler" uluslararası sempozyumun­ da ortaya çıktı. Erivan'daki anıtın m imarisi Devlet Tasarı m Enstitüsü 'nün açtığı yarışma sonucunda seçildi. Ancak m i marlar Arthur larkhanyan ve Sashur Kalashyan ' ı n tasarısı sadece anıt bölü­ münü içerdiği için, yapdışından 30 sene sonra, yeni kurulmuş olan Ermenistan Cumhuriyeti'nin politikacılarının dave­ tiyle, halkın soykırım hakkındaki "farkın­ dalıkları nı yükseltmek" amacıyla yapıya bir müze eklenmesi kararlaştırıldı. Iğdır anıtının m imarisi ise sempozyuma davet edilen Azerbaycanlı mimar Cafer G iyasi tarafından ortaya kondu ve Erivan'daki

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

1 31

soykırım anıtına bir cevap olarak, bu projenin gerçekleştirilmesi katıl ımcıların desteğiyle sempozyumun sonuç bildiri­ sinde yayı nlandı . Erivan'daki anıtın yeri için Ermenistan' ı n başkenti Erivan'da bir yükseklik seçildi. Iğdır anıtının yeri için ise Iğdır' ı n doğu girişinde ve iran , Nahçivan ve Ermenistan'a giden yol­ ların kavşağ ında, Ermeniler için kutsal anlam taşıyan Ağrı dağının eteğinde, politik ve ideoloj i k nitelik taşıyan bir arazi seçildi.

Anlamlar Her iki binan ın tasarım ında m imarlar, bir taraftan taşların kullan ı m ı ve aydınlık, karanlık kontrastından faydalanarak duygusal etki bı rakmayı amaçlamış, di­ ğer taraftan binaların sembolizasyonuna da çok önem vermiş ve bunun için ulu­ sal ve etnik sembollere atıfta bulun maya çalışmışlard ı . Binaların h e r ikisinde d e , tarihi kutsal mezarlara referans verilerek sirküler formlar kullanıldı. Erivan anıtı nın ana formunda 30 m . çapında bir sirküler v e açı k piramid şek­ li nden faydalanıldı. Saat dilimlerini anı msatan ve zamanın geçişini simgeleyen, 1 2 adet eğimli bazalt dilimden oluşan bu piramidin merkezinde ateş yeralıyor. Aralarındaki boşluklada birlikte bu 1 2 bazalt, 24 ra­ kamına ve N isan ' ı n 24'üne işaret ediyor. Iğdır anıtının m üze kısmı da dairesel biçimde. Avrasya çöllerindeki hükümdarları n hatıralarına dikilmiş suni tepeler­ kurganları anımsatan bir tepe içinde yer alan müze salonunun merkezinde ise M üslümanların kutsal yapısı olan Kabe formunda, katliama uğramış insanlar anısına küp şeklinde sembolik bir mezar taşı bulunuyor. Her iki bina onları röper noktası (landmark) haline getiren, yaklaşık aynı yükseklikte olan ve uzaktan fark edilen dikili öğelere sahip. Erivan anıtında sivri uca sahip bir dikilitaş yer alıyor ve m imarları n cümle­ leriyle "hayatı ve canlanmayı" sembolize ediyor. Iğdır anıtı nın suni tepesinin ortasından üstten bakıldığında Türkiye bayrağının yıldızını andı ran 36 metre boyunda beş adet kılıç yükseliyor.


1 32

A R KiTE R A M i MA R L I K ALMANAGı

Nisan 2009

Kılıçların uçlarının üstte birleşmesi bir taraftan Selçuk türbelerindeki kubbele­ re işaret ediyor, diğer taraftan eski Türk askerleri nin kılıçları nı keskinleştirmek için üst üste bı rakma törenlerine çağrı­ şım yapıyor. Kıl ıçların ortasında göçebe Türklerin çadırları nı andıran bir piramidin tepesin­ deki Türk bayrağı ve kılıçların keskin ta­ raflarının d ı şa dönük olması, Giyasi 'nin cüm leleriyle " hariçten gelecek sald ı rı la­ ra karşı her zaman hazır olma" anlamına geliyor. Iğdır anıtı Türk etnisitesinin, islam dininin ve Türkiye Cumhuriyeti 'nin tarihi ve d üşünsel sembollerine yer verirken, Erivan anıtı da milliyetçi mesajlar içeri­ yor. Bunun en uç örneği , müzenin için­ deki beş metre yüksekliğinde taştan oyulmuş tarihi Ermenistan Platosu hari­ tasıdır. Buna ek olarak ana formu girişe bağlayan, üzerinde tehcirin uygulandığı şehirlerin isimlerinin hakedildiği 1 00 m . uzunluğu nda b i r duvardan, bahsetmek mümkü n . Görüldüğü g i b i , aslen kolektif hatı­ ralarımıza tercüman olmaları amacıyla yapıl maları gereken, gelecek nesillerin mirası olacak bu anıtlar, siyasette olduğu gibi m imaride de biz ve öteki düşüncesinden yola çıkılarak, uzun yıllar birarada yaşayan halkların ortak hatıralarından yoksun, barış anlayışın­ dan uzak, dışlayıcı bir bakışla, tek ta­ raflı mahkemeye gitmiş gibi yapılmıştır. Geleceği n , bu soykırım anıtları üzerine değil beraberlik ve barış anıtları üzerin­ de inşa edilmesi temennisindeyim.

I ETI1den "Metrobüs" Açıklaması Tarih: 2 1 Nisan, Cumhuriyet Hollanda'dan ithal edilen 35 Phileas marka metrobüslerin henüz trafiğe çık­ maması ve i kitelli garajında bekletilmesi metrobüslerde tıkış tıkış gidenlerin tep­ kisine neden oldu. Tartışmalar üzerine i ETT'den açıkla­ ma geldi . Açıklamaya göre testlerden geçen metrobüsler Nisan sonunda hiz­ mete sunulacak. istanbul Elektrik Tramvay ve Tünel i şletmeleri (i ETT), Hollanda'dan ithal edilen 35 Phileas marka aracın, ikitell i

garajında nihai test işlemlerinin yapı l ­ ması nedeniyle servise aralıklı olarak verildiğini bildirdi. i ETT'den yapılan açı klamada, bu­ gün bazı basın organlarında yer alan haberlere değinilerek, şöyle denildi: " Hollanda'dan ithal edilmiş olan 35 Phileas marka araç, ikitelli garajında nihai test işlemlerinin yapılması nedeni ile servise aralıklı olarak verilmektedir. Araçların yeni olması, yüksek teknolo­ jiye sahip bulunması nedenleriyle test çalışması her araç için yaklaşık 1 5 günü bulmaktadır. Metrobüs hattının yoğ un yolcuya sahip olması, bu araçlarda herhangi bir muhtemel arızanı n baş göstermeyeceğ i biçimde gözden geçirilmesini gerektir­ mektedir. Gerek Hallandalı ekip, gerek i ETT'nin teknik ekibi yoğu n biçimde test sürüşleri sonucunda ortaya çıkarı­ lan ufak tefek hataları ortadan kald ı rmak için çalışmaktad ır. Bu çalışmalar, N isan ayı sonuna kadar tamamlanacak, araçlarım ızın tamamı istanbullunun hizmetine sunu­ lacaktır."

Obezite Çevre için de Zararlı Tarih: 2 2 Nisan 2009 Kaynak: Taraf Britanyalı araştırmacılar, 1 970'1i yılların düzenli, ince görünümlü günlerine dön­ menin iklim değişikliğiyle mücadeleye yard ımcı olacağını düşü nüyor. Londra'daki School of Hygiene and Tropical Medicine tarafından yapılan araştırmaya göre, ingi ltere'de fazla kilolu ve obez insan sayısının artması, 40 yıl öneeye göre yılda yaklaşık 60 megaton fazladan sera gazı yayılmasına da yol açıyor.

Yetmişlerdeki Gibi Vemeliyiz Yüzde 3 , 5 ' i obez olan erişkin bir popülasyon ile yüzde 40'ı obez olan bir popülasyonun tüketimlerini karşılaştı­ ran araştırmacılar, kilolu nüfusun artan gıda enerjisi maliyetleri ni hesaplayarak 1 970 ' 1 i yıllara göre bugünün ulaşımı için ne kadar ek yakıta ihtiyaç olduğu­ nu belirlemeye çalıştı . Analizler, obez popülasyonda, gıda üretimi ve araçla

yolculuğun neden olduğu sera gazı salımının her 1 milyar insan için 0,4 ile 1 m ilyar ton arasında daha yüksek olaca­ ğı belirlendi . i ngiltere'de 1 994-2004 yılları arasın­ da ortalama beden kitle indeksleri nin üç kiloya eşit oranda arttığını beli rten araş­ tırma ekibinin lideri Dr. Phil Edwards, " i nce kalmak sağlık ve çevre için iyi. Şişmanlığa doğru küresel eğilimi tersi­ ne çevirmek, gazların yayılımını azaltma ve iklim değişikliğini yavaşlatma müca­ delesinde önemli bir etken" dedi .

Teoman Aktü re'yi Kaybettik Tarih: 27 Nisan M imar Teoman Aktüre'yi 25 Nisan 2009, Cumartesi günü Ankara'da geçirdiği bir rahatsızlık sonucu kaybettik. Aktüre, ODTÜ M imarlık Fakültesi' nde 1 9661 975 yılları arasında öğretim üyeliği ve 1 970 yılında dekanlık görevini yürütmüş, T Ü BiTAK Yapı Araştırma Enstitüsü' nde önemli görevler üstlenmişti.

Avrupaının En Iyi AVM11eri Tü rkiye l de Tarih: 2 8 Nisan, Milliyet Kriz nedeniyle kiracılarıyla indirim kavga­ ları yaşayan Türkiye'deki alışveriş mer­ kezleri, Avrupa'da aldıkları ödülle rekora imza attı . D ünyadaki alışveriş merkezlerinin sahibi, işletmecisi ve profesyonel yöneticilerinden 76 bin kişiyi çatısı al­ tında toplayan ICSC'nin Barcelona'da


Nisan 2009

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

1 33

gerçekleşen Avrupa Kongresi' nde Türkiye, 4 ödülle bu yılın rekorunu kırdı. Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneğ i ' n i temsilen ICSC'nin Avrupa yönetiminde bulunan, bu yıl 33' üncüsü düzenlenen 'al ışveriş merkezleri ödül­ leri' jürisinde de görev alan Avi Alkaş, "Geçen yıl Polanya 4 ödül birden alı nca hayıflanmıştı k . Bu yıl aynı başarıyı Türkiye olarak yakaladık," dedi.

istinye Park ve Forum Mersin'e BüyükÖdül istanbul 'daki istinye Park ile Mersin'deki Forum Mersin kendi dalla­ rında büyük ödül alırken, Ümraniye'deki Meydan Alışveriş Merkezi "çevreye saygı" ödülüne layık görüldü. Ankara'daki Panara Alışveriş M erkezi de mansiyon ald ı . 2007 yılında açılan istinye Park Alışveriş Merkezi 'nin perspektifi bina hakkında genel bir fikir veriyor. istinye Park' ı n ödülünü projenin iki ortağı Zafer Yıldırım'ın kızı Zeynep Yıldırım'la, Zafer Kurşun'un oğlu Mert Kurşun birlikte aldı. Metro'nun Meydan Alışveriş Merkezi'nin ödülü için Metro G roup Asset Management C EO'su Michael Cezars, Panara adına da Sal ih Bezci podyuma çıktı.

41 Proje Yarıştı I CSC Avrupa Kongresi kapsamında düzenlenen "Avrupa Alışveriş Merkezleri Yarışması"na 19 ülkeden 41 proje katıld ı . 11 ülkeden 18 proje finale kald ı . J ones Lange LaSalle Türkiye'nin ortağı Avi Alkaş, ICSC'nin ödüllerine alışveriş merkezlerinin faaliyete geçtik­ ten sonra ilk 24 ay içinde sadece bir kez başvurabildiklerini belirterek şunları anlattı: " Bu ödülü Türkiye'ye ilk kazand ı ran Akmerkez olmuştu. Sonra Ankara'daki Armada da aldı. Bu yıl toplam 4 ödülün Türkiye'ye gelmesi, alışveriş merkezlerimizin ulaştı­ ğ ı başarıyı ortaya koyuyor." Alkaş, "Türkiye'de alışveriş merkez­ lerinin toplam alan ı 4 mi lyon 800 bin metrekareye ulaşt ı . Projeler doğru kur­ gulandıkça bu konuda Türkiye'nin hala önemli potansiyeli var," ded i .

Otomotiv Lisesilnin Temeli ı Mayısıto Atı l ıyor

"ll

o -;· =

:;· C1>

c: C1> C1>

Katkı Koymaya H azırız Başkan Bozbey de, Nilüfer'i ayrı­ calıklı kılanın eğitim, spor ve kültüre verilen değer olduğunu dile getirerek, Türkiye'de bir ilk olan 'U i B Otomotiv Anadolu Teknik Lisesi" için her türlü katkıyı koymaya hazır oldukları nı kay­ detti .

!:: Tarih: 29 Nisan, Olay 3 C1> Uludağ i hracatçı Birlikleri ( U i B) tara­ !!!. fından yaptınlacak " U i B Otomotiv .n· :;· Anadolu Teknik Lisesi"nin temelinin 1 ., '"!! M ayıs'ta atılacağı bildirildi. iii = Uludağ Taşıt Araçları ve Yan Sanayi � ihracatçıları Birliği (UTAYS i B) Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Sünneli ve yö­ ':S netim kurulu üyeleri, Nilüfer Belediye == � Tarih: 29 Nisan, Building Design, Miesarch.com Başkanı Mustafa Bozbey'i makamında c DERLEYEN: BURCU KARABAŞ ziyaret etti. s: 3" 2009 yılının M ies van der Rohe Ödülü'ne, N ilüfer Belediye Başkanı Mustafa � Bozbey ' i yeniden seçilmesi nedeniyle Oslo'daki Norveç Ulusal Opera ve ><" ><" Balesi projesiyle Norveçli m imarlık ofisi kutlayan Ferit Süneli, Bozbey'e teme­ ., N ., Smıhetta layık görüldü. li 1 Mayısta atılacak " U i B Otomotiv = 3 Bina, Norveç'te 700 yıldır inşa edilen Anadolu Teknik Lisesi" hakkında bilgi en büyük kültür merkezi olma özelliğini verdi. taşıyor ve ziyaretç ilerin üzerinde yürüSünneli, Görükle Mahallesi ' nde 2 1 mesine i m kan veren eğimli bir çatıya b i n 760 metrekare araziye kurulacak sahip. Çat ı , bölgenin yakınlarındaki bir okulun kullanım hakkının Milli Eğitim fiyorttan geti rilen 36 .000 parçadan Bakanlığı'nda olacağını ifade etti. 720 öğrenci kapasiteli 24 derslikli oluşturulmuş. Norveçli gemi işçilerinin kullandığı okulun, fizik kimya ve biyoloji laboratu­ geleneksel yöntemler kullan ılarak ahşap varları, 6 adet atölye, 300 öğrenci ka­ süslemelerle kaplanan 1 .000 odan ın pasiteli pansiyon binası, 720 kişilik spor da bulunduğu merkez hakkında J üri salonu, 560 kişilik çok amaçlı salon ve Başkanı Francis Rambert, " Bu , bir bi­ 4 daireli lojmandan oluşan bir eğitim nadan daha fazlas ı . kompleksi olarak tasarlandığını anlatan Herşeyden önce kentsel bir mekan , Sünneli, Bozbey'e Türkiye'de bir ilke imza atacak proje için gerekli izin ve Oslo'ya bir armağan. Kentin tüm ener­ jilerini bir araya getiren bir katalizör ve ruhsatların tamamlanmasındaki katkıla­ kent dokusunun yenilenmesi için bir rından dolayı teşekkür etti.

Mies van der Rohe � Odü lüınü Sn0hetta Kazandı


1 34 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

içir).Kulak Tıkacı rladı, Odül Kazandı

., sembol, " yorumunu yapıyor. Ödül jü risi sı. o ayrıca " Umut Vadeden M i mar" katego- '@' risinde, H ırvatistan 'ın Koprivnica kentin- : deki spor salonu projesin i n tasarımciları H ırvat ekip Studio Up/Lea Pelivan ve � .. .. Toma Plejic'e özel ödül verdi. o

;;

"Mimarlara Onyargılı Değilim" Tarih: 29 Nisan, Milliyet YAZAN: ELiF DEMiRCi Meclisteki " i mar komisyonuna m imar almıyoruz" sözleri m imar üyelerden tepki çeken izmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, " M imar arka­ daşlara önyargılı bakmıyorum . A m a m imar olarak böyle hassas bir komisyona atanmaların ı , birşey olaca­ ğından değil ama doğru bulmuyoru m , " açıklamasını yaptı. Eleştirilerin ardından ilk kez konuşan, imarın en problemli yer olduğunu savu­ nan Kocaoğlu, " imar komisyonu farklı bir şey. Oraya seçilen arkadaşlarımıza ön­ yarg ı! ı bakmıyorum. Ben de beş yıllık belediye başkan ıyı m . i mar komisyonunda projeler var. imarla işi olan arkadaşların burada ol­ ması, bu arkadaşlar için de sıkıntıd ı r. Malzeme olur. Proje yapıyorsanız, dosyayı takip ediyorsanız, oradan para kazanıyorsunuz. Bu sizin işinizi de etkiler. Hatamız varsa kabul ederiz. i mar komisyonu, encümen gibi belli konularda başkanın değerlendirmesine en azı ndan şu ilk dön mede saygı duyulması gerekir" dedi.

Kanuni Kuralkan (23), endüstriyel tasarım öğrencisi. i l k ses getiren tasarımını da kulak zarındaki yırtılma nedeniyle deni­ ze giremeyen, kulağ ı n ı suyla temas etti­ rameyen annesi için yaptı. Ayarlanabilir kulak tı kacı tasarladı . Ü rünü bu sene verilecek Red Dot Tasarım Ödülleri 'ne gönderdi ve kazandı. Haziran'da ödülü­ nü almak için Almanya'ya gidecek. Kanuni Kuralkan'ın tasarım merakı l ise yıllarında başladı . Babasının ve ingilizce öğretmeninin yönlendirmesiyle Avustralya'da Melbourne kentindeki Monash Ü niversitesi'nde oku maya karar verdi . Orada endüstriyel tasarım bölümüne girdi. Şu anda son sın ıfta. Okul için şimdiye kadar pek çok proje üzerinde çalıştı: Oda ısıtıcısı, projektör, iş makinesi, yüksek hızlı tren . . . Tabii bunlar öğrenci projeleri olduğu için hayata geçmedi. Ama golf ekipmanı firması Callaway Golf'ün düzenlediği yarışmada golf arabası tasarımıyla finale kaldı. Avustralya hükümetinin geleceğin araçları üzerine düzenlediği yarışma için hazırladığı tasarı m ı da Melbu rne'deki Motosohow'da sergi­ lendi. Ama onun için en anlaml ı tasarım geçen yıl yaptığı oldu. i lham kaynağı uzun yıllar kulak rahatsızlığı yüzünden suyla ilişkisinde sorun yaşayan annesi oldu. Tatile gittiklerinde bu nedenle de­ nize bile giremiyordu. Orta kulak iltihabı geçirdiği için kulağına su kaçtığında büyük ağrı lar çekiyordu. Piyasadaki pek çok kulak tıkacını denedi, vazelinli pamuktan, yumuşak yapılı tıkaçlara, siliken tıkaçlardan kulak kanalının yapısı alınarak kulağa özel hazırlanan tıkaçiara kadar. Ama hiç birinden istediği sonucu alamad ı .

Her Kulağa Uyum Sağlayan Tıkaç Kuralkan annesi için bir buçuk yıl çalıştı. Tasarımı yaparken birçok sorun­ la karşılaştı. Bir çok protatip denedi, çevresindekilere denetti. Sonunda medikal ürünlerde kullanılan geri dö­ nüşümlü plastiklerle medikal gliserin kullanarak cihazı üretti. Şöyle anlatıyor: " Piyasadaki birçok ürünün sorunu gider­ memesinin nedeni, her insan ın kulak

genişliğinin farklı olması. Standart kulak tıkacı, birçok i nsana uymuyor, en ufak bir harekette düşüyor örneğin. i l k soru n , farklı kulak kanallarına adapte olabi­ lecek bir tıkaç tasarlamaktı. Bir diğer sorun da kulak tıkacının kulakta kalması için kanala sıkı tutunmasını sağlamaktı. Kulak kanalına özel hazırlanan tıkaçlar bile zamanla gevşeyerek düşebiliyordu. işte bu sorunları çözerek bir tıkaç tasar­ Iadı m . "

Türkiye'de Satılıyor Dünyada Görüşmeler Sürüyor Kanuni Kuralkan ilk defa tı kacı an­ nesine denetti ve onun yaşadığı acıyı dindirdi: " i l k kez rahatça denize girebil­ di" diyor. "Tıbbi bir ürün olması kendine göre zorluklar getiriyor. Ama en önemli nokta, insanların hayatını kolaylaştır­ mak." Ardından Kanuni Kuralkan, kulak tıkacı tasarım ıyla Red Dot Tasarım Ödülleri'ne başvurd u . Son iki yıldır ayrı bir kategoride değerlendirilen medikal ürünler ve hayat teknolojisi ürünü dalında ödül aldı . Kanuni Kuralkan , büyük firmaların katıldığı bir yarışmada, onların tasarımları arasından sıyrılıp kazanmayı rüya gibi görüyor: " Bence seçilmesinin nedeni i şlevselliği, kulak rahatsızlığı olan insanları n hayatını ko­ laylaştırması. Kulak tıkacını yeni baştan tanım laması . " Kanu ni Kuralkan ürününü babasıyla beraber kendi firmaları olan GAMA Araştırma Geliştirme M erkezi aracılığ ıyla üretti, şubat ayından beri Türkiye'de pazarlıyor. Diğer ülkelerde satılması için görüşmeler devam ediyor.

Medikal Ürünlerde işlevsellik Daha Önemli Medikal ürünlerde işlevsellik estetik­ ten daha önem l i . Ürünün amacı i nsan­ ların hayatlarını iyileştirmek ise her şey­ den önce bunu yapmalı bence. Şu anda son sınıf projem olarak bir hava filtresi üzerinde çalışıyoru m , zaman neler gös­ terir bilinmez ama u muyorum bu hayata geçirilecek ikinci ürünüm olur.

Türkiye'nin Potansiyeli Daha Yüksek Avustralya tasarı ma verilen önem açısından bizden daha ileride. Refah seviyesi daha yüksek, devlet bu ko­ nuya çok daha fazla bütçe ayırabiliyor.


Banyolar h i ç bu kadar esteti k ol mam 1şt1 . . .

ACO

ACO Yapı Malzemeleri Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.

istanbul (Genel Merkez)

Ankara Bölge Müdürlüğü

izmir Bölge Müdürlüğü

Anlalya Bölge Müdürlüğü

Adana Bölge Müdürlüğü

Telefon Faks E-posta

Telefon Faks

Telefon

Telefon

Telefon

(0212) 347 52 54 (0212 347 52 57

info@acoturkiye.com

GSM

E-posta

(0312) 426 29 44 (0312) 426 29 44 (0533) 634 82 58

ankara@acoturl<iye.com

Faks Faks

E-posta

(0212) 364 31 35 (0212) 364 31 35 (0533) 558 63 37

izmir@acotur1<iye.com

www. acoturkiye.com

GSM

E-posta

(0242) 313 08 44 (0530) 665 18 26

antalya@acoturkiye.com

GSM

E-posta

(0322) 234 1 1 23 (0530) 665 18 25

adana@acotur1<iye.com


1 36

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Moyıs 2009

kare şeklinde bir meydan oluşturuyor. Trakya' nın aristokratlarından yaklaşık 50 ailenin barındığı kentte çalışmalar sırasında m imari anıtlarla birlikte birçok değerli eşya bulundu.

Yeniden Günışığı

Türkiye sanayi ağırlıklı bir ülke, bence Avustralya'dan daha fazla potansiyele sahip, önemli olan tasarıma tutkun insanların Türkiye'de daha çok atılım yapmaları.

Red DotTasarım Ödülü Neden Önemli? Red Dot Design Award (Red Dot Tasarım Ödülü}, B MW, Apple, Adidas, Sony ve Nokia gibi pek çok önemli şirketin katıldığı Kuzey Ren Vestfalya Tasarım Merkezi tarafından 1 955'ten bu yana veriliyor. Ü rün, iletişim ve konsept tasarı m ı olmak üzere üç ana kategoride düzenleniyor. Yirmiden fazla bağ ımsız jüri üyesi başvuruları değerlendiriyor. Tasarımın işlevselliği, ergonomisi, eko­ lojik uyumluluğu, dayan ıklılığı, problem çözerek insana fayda sağlaması gibi kıstaslar göz önüne alınıyor. 17 katego­ ride verilen ödüllere bu yıl 49 ülkeden 1 .400 kurum ve 3 . 300 kadar ürün baş­ vurdu.

Geçmişle Geleceği, Yüksekle Aiçağı , Suyla Kenti Ayıran Çember Tarih: 7 Mayıs, Wikipedia, sevtopolis. suhranibulgarskoto.org, Eikongraphia.com ÇEviREN: SELCEN KARATAY DERLEYEN: ZEYNEP GÜNEY Bulgaristan'ın en ünlü sualtı antik şehri dibinde bulunduğu baraj gölünün yüze­ yine çıkarılıyor. Seuthopolis ismindeki bu antik şehir için geliştirilen proje, sular altında kalma tehlikesi yaşayan

Dicle'deki Hasankeyf, Bergama'daki All ianoi ve Fırat'taki Zeugma antik yerle­ şimleri için de umut veriyor. Kazanlak yakı nlarındaki Seuthopolis antik kentinin kalıntılarına 1 948 başla­ yan Koprinka Barajı inşaat çalışmaları sırasında rastlandı ve baraj 1 954 yılında doldurulup, kent 20 metre yüksekliğin­ de suyun altında kalana kadar Bulgar arkeologlar tarafından sürdürülen arke­ olajik çalışmalar devam etti. Kazı çal ışmalarında elde edilen bulgulara göre, günümüzde kal ıntıları Koprinka Baraj ı ' n ı n derinliklerinde bulu­ nan kent, sadece tarihi ve arkeolajik bir alan olarak değil, Trakyal ıların günlük yaşamları hakkında ipuçları vermesi açısından da büyük önem taşıyor. Trakya Kralı Seuthes tarafından ku­ rulan ve MÖ 320 yıl ından beri Odrissia Kral l ı ğ ı ' n ı n başkenti olan Seuthopolis, daha erken dönemden kalma bir yerle­ şimin üzerine inşa edilmiş küçük bir yer­ leşimdi. Tam olarak bir şehi r değ i l , daha çok Seuthes' in ve mahiyetinin makam merkeziydi . Burada yer alan Seuthes' i n sarayı aynı zamanda Cabeiri ' n i n tapı­ nağı olarak da görev yapıyordu . Kent, çoğ un lukla şehi r dışı nda yaşayan insan­ ların kullandığı resmi yapılardan meyda­ na geliyordu. Arkeolajik kazı çalışmaları, kentin 5 hektara yayılan bir yerleşim alanı tara­ fından çevrelendiğini gösteriyor. 890 metre uzunluğunda bir duvarla çev­ relenen Seuthopolis'in iki kapısından geçen ana yollar, kent merkezinde 90 derecelik açıyla ikiye ayrılıyor ve orta­ sı nda Dionisos Tapınağ ı ' n ı n yer ald ı ğ ı

2005 yılında Bulgar mimar Jeko Tilev, kal ı ntıları çevreleyen bir baraj duvarı inşa etmek suretiyle alan ın bir U N ESCO Dünya M i rası olarak kayda geçirilmesine olanak sağlad ı . M imar, Seuthopolis'i yen iden ortaya çıkarıp, korumak ve yeniden inşa etmek üzere önerdiği projeyle, alanın küresel açıdan önemli olan turistik bir uğrak yeri haline gelmesine fı rsat tanıyor. Projeye göre, 420 metre çapl ı bir dairesel duvar içine alı narak suları bo­ şaltılan kente tursitler teknelerle ulaşa­ cak. Böylece ziyaretçiler şehri, geceleri ışıklandırılan, 20 metre yüksekliğindeki duvarın üzerinden görebilecekler. Duvarın üzerinde kateler restoranlar ve bisiklet kiralama ya da bal ıkçı lık gibi faaliyetler için küçük ofisler olması dü­ şünülüyor. Çemberi oluşturan duvarın iç kısmında ise bir müze, konferans mer­ kezi , otel ve büro alanları tasarlanmış. Tarihi ziyaretçilere yaşatabilmek için en sağlam durumdaki beş yapının in­ şaatının tamamlanacağı projede, tam anlamıyla görselliği sağlayabilmek için de duvarın üzerinden kente inen asan­ sörlerin panaramik olması amaçlanıyor. Büyük bir göle oranla, suyun orta­ sında küçük bir havuz oluşturabilmek için oldukça kal ı n duvarlar inşa etmek gerekiyor. Suyun yüksekliği, antik şeh­ rin taban ından zamanla suyun havuz içerisinde de basıncın etkisiyle giderek yükselmesi ve havuzu doldu rması teh­ likesini doğ uruyor ancak mimar rüzgar jenaratörlerinin üreteceği enerjiyle çalışacak birkaç pompa yardı m ıyla bu sorunun üstesinden geliyor. 2006 yılında U N ESCO Büyük Ödülü'nü kazanan projenin mimarı Jeko Tilev, Seuthopolis resmi internet sitesin­ de yerel yönetimler tarafından destekle­ nen projesini şu sözlerle anlatıyor: "Trakya Kralı 3. Seuthes'in şehri ve antik Odrissia devletinin başkenti Seuthopolis, 1 948 yılından 1 954'e kadar süren Koprinka Baraj ı ' n ı n inşa­ at çalışmaları sırası nda keşfedildi ve


Mayıs 2009

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

1 37

başka bir noktaya taşınması ya da ba­ raj ın iptal edilip boşaltılması daha eko­ nomik bir çözüm olmaz mıydı sorusunu akıllara getiriyor.

Lavaboda Otu ru r m uydunuz?

(/)

<D incelemeye alındı . Ne yazık ki baraj c ;. sularla doldurulduktan sonra modern o "C Bulgaristan'daki ilk ve en iyi korunmuş !!. iii" Trakya şehri yapay bir gölün altında kaldı. Bu hata, bugün düzeltilebilir ve Seuthopolis dünya mirası ndaki bir hazi­ neye dönüşebilir. Seuthopolis için sunulan proje, şehri açığa çı karıp, korumayı ve kısmen yeni­ den inşa etmeyi, şehri alenen ulaşılabi lir bir yer haline getirmeyi öneriyor. Proje aracılığı ile Seuthopolis'in özel, eğitici, kültürel ve turistik değeri, doğal çev­ redeki eşsiz bir m imari yapı ile gözler önüne seriliyor. Antik şehir, meydan ın dibindeki bir kuyu gibi, dairesel bir baraj duvarı aracılığı ile sulardan yeni­ den ortaya çıkarıl ıyor ve Seuthopolis'in tarihsel destan ı n ı gözler önüne seriyor. Kıyıdan yola çıkarak Seuthopolis' i çev­ releyen halkaya bir botla yaklaşıldığında, Suthopolis tamamen gözlerden gizlen­ miş bir şekilde du ruyor. Geçmiş ve ge­ lecek arasında bir sınır olan duvardan görülen manzara, ölçeği, kapsamı ve eşsiz bakış açısından görülen manzara­ sıyla nefes kesici. Şehri 20 metre yuka­ rıdan görme imkan ı , böyle bir ölçekte olağanüstü bir çukurun varolabilirliğini ve şehrin bütünlüğünü algı lamaya izin veriyor. Panorami k asansörler taban seviyesine ulaşımı sağlıyor ve dahası bütün bu fikri daha da zenginleştiriyor. 420 metrelik bir dış çapa sahi p duvar halkası, çağdaş bir m imari müdahale olarak geçmiş ve gelecek, tarih ve varoluş, kara ve su, yukarı ve aşağı arasındaki sınıra dair önemli bir anlam taşıyor. Duvar, çağdaş formu ve

fonksiyonu aracılığı ile şehri sergiliyor, değerlendiriyor ve tarihi yeniden düşün­ dürüyor. Yeşil duvarın m imari anafikri, Seuthopolis şehrini koruyan ve kontrol altında tutan Trakya höyüklerinin ters çevrilmiş biçimlerine dayanıyor. Çevre d uvar Seuthopolis şehrini eşsiz mo­ dern bir turistik tesis ile bütünleştiriyor. D uvar halkası, kayık ve küçük tekneler için bir iskele, can l ı bir sokak, bir park ve panoram ik bir yürüyüş yolu niteliği taşıyor. Mekan restoranlar, kafeler, dük­ kanlar, bisiklet kiralama noktaları, çeşitli eğlence ve dinlenme alanları, spor ve balı kçılık tesisleri gibi birçok farklı prog­ ram ile doldurulacak. Halka şeklindeki d uvarda müze, konferans salonları, antik şehri ve barajı gören restoranlar, otel tesisi, h izmet büroları, sıhhi ofisler, teknik altyapı birimleri yer alacak. Özel olarak düzenlenmiş bahçelerle duvar, dinlenme mekanları, çiçek bahçeleri ve açık sergi alanları olan bir parka dönü­ şüyor. Seuthopolis, sempozyu m , sergi , konser v e festivaller g i b i çeşitli ulusal ve uluslararası kültürel aktivitelere de ev sahipliği yaparak ulusal ve kültürel bir merkez olma özelliği taşıyor. Seuthopolis'in tarihi ve kültürel kompleksi, ülkenin turistik ve ekonomik potansiyelini artırarak, zengin geçmişin ve yaratıcı geleceğin bir sembolü haline geliyor." Proje, mimar tarafından Kazanlak Belediyesi'ne bağ ışlandı ve fonlar inşaatın başlaması ile artırıldı. Tilev'e göre proje en az 50 milyon Dolar'a mal olacak. Tabii bütün bu koruma ve önlem çalışmaları için harcanacak para, şehrin

Tarih: 7 Mayıs, NTVMSNBC Biz kağıt, plastik ne varsa çöpe atıyoruz. Bu arada dünyanı n pek çok yerinde mutfak lavabosunu bile yeniden kullan­ manı n yolları bulunuyor. . . Eski mutfak lavaboları b u bina için mükemmel bir malzeme oldu. Paslanmaz çeli kten yapılan mutfak lavabolarını toplayan tasarı mcılar lava­ boları binaya dönüştürdü. 201 2 Arch itechten ile Jeanneworks'e ait olan bu yapı Hollanda'daki gelenek­ sel mimari ile yapılan binalar arasında d ikkat çekiyor. . . The Sustainable Sky Box (Sürdü rülebilir gökdelen) adlı bina kültürel aktiviteler için kullanıyor. . . Paslanmaz çelikten yapılan mutfak la­ vaboları binanın camları için de ideal bir alan sağlıyor. . . Bina da ayrıcı yağmur sularının topla­ nıp depolandığı bir sistem de var.

M i marlar ve Şehi rler. . . Tarih: 4 Mayıs, Hürriyet YAZAN: BEKiR COŞKUN içi mde aslında bir " mi mar" yattığını düşü­ nerek evimizin planları nı ben yaparım. Kağıtlara uzun uzun çizerim . M utfak çatıda kalmasın, çatı badrum­ da olmasın diye planlarıma numaralar koyarım. Numaraları daire içine alırım. Yanlardan oklar çıkartarak "dikkat edi­ lecek nokta ... " , " U nutma . . . ", " Önemli . . . "


138

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Mayıs 2009

gibi notlar düşerim. Konuklarım ız gel­ diğinde " plan projesini" onlara da an­ latmak için sabırsızlanır, konuyu açmak için " Nerde oturuyorsunuz? "dan baş­ larım. Zaten muhterem karı m birazdan " Ev plan ı n ı misafirlerimize anlattın m ı ? " der v e kendisi anlatmaya başlar. Dinleyenler plan projelerimi çok beğenirler. Karım, " Hadi dolabı nereye kayacağ ı n ı da söyle" der . . . Dolap?. . Planda dolap olmasa d a " Dolap. . . Kullanım bakım ından şurada . . . " derim. Sonra ... Sonra kağıtları m karışır, bir tanıdık m imar buluruz, o bize " plan pro­ jesin i " anlatır, dinleriz. Arada bir " Dolabı nereye kayacağını söyle. . . " diye atılırım. M i mar " Dolap . . . Kullanım bakı mından şurada . . . " der. . . M imarlar. . . Doğa cömert olsa da, dünyanın en çirkin şehirleri bizimdir. Ankara'yı, istanbul'u, Antalya'yı, Bursa'yı, izmir'i ya da herhangi bir kenti gezerken düşünürüm; bu çirkin kentleri kim yaptı? .. Bir mimarın imzası olmadan çivi bile çakılamayacağ ı n ı hepimiz biliriz. O zaman bu çirkinlikler kimin eseri?.. O çirkin b inalar kimin? .. Bahçeli evleri kim apartmanlarla doldurdu da bahçeler yok oldu? .. O iki katlı evlerin önüne ve arkasına yüksek apartmanları kim dikti? .. Eczane dolabı gibi üst üste kutu kutu görüntüler ki­ min çizimi?. Niçin insanlar güzel-zevkli evleri-sokakları görmek için yollara düşüp taa Safranbolu'ya, Beypazarı'na gidiyorlar?. . Peki iyi m imarların kötü m imarlara tepkisi yok mu? .. Kentlere karşı bir suç işieniyor aslında . . . i nşaat tabelalarında plan-projeleri çizenierin adları yazılı gerçi. Ama yapılar bittikten sonra da gözüken bir yerine onu çizen mimarın adı yazılmalı ... Ki herkes görsün . . . Suçlu kim?. . K i m bizi b u çirkin yapılar arası nda yaşamaya mahkum etti . . .

Amsterdamıda 11Matchboxıı Ofis Bi nası Tarih: 1 1 Mayıs, lnhabitat.com YAZAN: BRIDGETTE STEFFEN ÇEviREN: ÜMMÜ GÜNDÜZ Amsterdam'da son günlerde Allard M imarlık tarafından tasarlanan yeni bir proje gündemde. Bu proje prefabrik

" matchbox" (kibrit kutusu) blokları kulla­ nı larak tasarlanmış 22 birimden oluşan bir ofis binası. Üst üste ve değişik açılarda konumla­ nan, geniş pencere açıklıkları ve cadde­ ye konsol çı kan biri mlerle cepheye ka­ rakterini veren kutu bloklardan oluşan bina, bu parçalı özelliğine uygun olarak " M atchbox" binası olarak adlandırılmış. Bina bitmiş haliyle Amsterdam' ı n kuzeyindeki sanat çevresi i ç i n eğlenceli, modern, yaratıcı ve mükemmel bir görü­ nüm sağlıyor. " M atchbox" binası üstüste yerleştirilen prefabrik betonarme kutu bloklarla yapı­ lacak şekilde tasarlanmış. Her kat çok az çelikle desteklanmiş ince taşıyıcı duvarlara bağlı bağ ımsız beton bloklardan oluyor. iç duvarların bazıları sanat çalışmala­ rı, tasarım ya da planların duvarlara m ı k­ natısla asıiabilmesi için galvaniz saçla kaplanmış. Binanın merkezinde tüm katların açıl­ dığı ve birimleri birbirine bağlamak için üzerinde köprüler bulunan orta avlu yer alıyor. Bu avlu aynı zamanda bireysel biri mlerin günışığı almasında da rol oynuyor. Yeni kurulan, genç ve modern firmalara yönelik tasarlanan binada prefabrik malzemelerin kullanılması kira fiyatları nı uygun hale getirmiş. Bina sahipleri ve belediye meclisi kira fiyatlarının cazip olmasıyla aktif firmaları çekerek gözde bölgenin tasarım en­ düstrisini artırmayı u muyor.

* Bekir Coşkun l un [ 11Mima rlar ve Şehirlerıı Başlıklı Yazısına Yanıt Tarih: 8 Mayıs 03 Mayıs 2009 tarihli H ürriyet gazete­ sinde yayımlanan Bekir Coşkun'un " M imarlar ve Şehirler" başlıklı yazısına, M imarlar Odası Genel Başkanı Bülend Tuna' n ı n cevabını yayınlıyoruz: Sayın Bekir Coşkun, 3 Mayıs 2009 tarihli " M imarlar ve Şehirler" başl ıklı köşe yazınııda değin­ diğiniz konular üzerine bir şeyler yaz­ mak ihtiyacını duydum . Bugün kentierimize baktığımız zaman içimizi acıtan, gelecek için karamsar olmamıza yol açan bir manzara ile karşı­ laşıyoruz, özellikle son elli yıldır yaşanan yoğun göç ve h ızlı kentleşmenin acı so­ nuçları nı görüyoruz. Bu kentlerde yaşı­ yor ve çalışıyoruz, bu yapılarda bizim de i mzamız var, bizler de sorumluyuz, ama gerçeğin bu kadar da basit olmadığını belirtmek isterim . Sizin d e bildiğiniz g i b i , üzerinde ya­ şadığımız bu topraklarda binlerce yıldır değişik kültürler sayısız eser yaratmıştır. Çatalhöyü k'ten H ititler'e, Roma ve Selçuklu 'dan Osmanlı 'ya uzanan kültür coğrafyamızın bize b ı raktığı zengin ar­ keolojik ve mimari miras, sahip olmakla onur duyduğumuz kültür zenginliğimiz­ dir, bize gurur vermektedir. Bu yapıtla­ rın kuşkusuz m imarları ve yapı ustaları vardı , ustalı ğ ı çağdan çağa aktaran bir


Mayıs 2009

geleneği vardı . Yöreyi, yöre malzemesi­ ni tanıyan, yapı yapmayı bilen, ustal ığını detaya, nakışa varıncaya kadar göstere­ bilen ve bize övünülecek yapılar bırakan bu yapı ustaları nı saygıyla anıyoruz. Yeryüzü nün en köklü uygarlı k biri ­ kimine sahip ülkelerinden biri olma ayrıcalığı, elbette beraberinde önemli sorumlulu klar getirmektedir. Biz, bu­ günün mimarları olarak kendimizi, bu m i rası sağlıklaştırmanı n yanı sıra daha da zengi n leştirerek gelecek kuşaklara aktarma göreviyle yükümlü hissediyoruz. Onca m i marın, yapı ustasının eserinin, birikiminin yanına kendi yorumumuzu, yapımızı koymayı; katkı m ızı, yaratıcılı­ ğ ımızı esirgememeyi; n itelikli tasarım katkısıyla sadece yapının sahibinin ve kullanıcısının değ i l , kentin ve kentlinin de yaşam kalitesini, beğeni düzeyini yükselten bir etki bırakabil meyi önem­ siyoruz. Yıllardır pek çok meslektaşımız saygın eserleriyle bunu gerçekleştir­ m işlerdir. B unca kaosun içerisinde kolaylıkla fark edilmese de, kullanıcıları tarafından hoyratça değiştirilse de bu eserler nitelikli duruşlarıyla örnek olma­ ya devam etmektedirler. Yapı üretim süreci çok yönlü, çok bileşenlidir. Yapı l ı çevrenin daha kaliteli ol ması sadece bu bileşenlerden birisi­ nin, örneğin sadece mimarın, işini daha iyi yapmasıyla sağlanamayacak kadar karmaşıktır. Kamunun düzenleyici ve yol gösterici rolü , yerel yönetimlerin kent­ lerin planlanmasında, kent projelerinde gösterecekleri özen, m imarın ve teknik elemanların kendilerinden beklenen teknik ve yaratıcı h izmet üretimini layı­ ğ ıyla yerine getirmeleri, yapılı çevrenin arzulanan kalitesini sağlamaya yönelik çok önemli temel gerekliliktir. Ancak yapı sürecinin diğer bileşenlerinin, yapı ustalarının, yapı malzemesi sektörünün ve benzer unsurlarının da kaliteli hizmet konusunda üstlerine düşeni yapmaları da gerekmektedir. Ve tabii ki m imarlık hizmetine talip olanların , kullanıcıları n , kentiiierin iyiyi güzeli arayan, ayı plı, ek­ sik hizmeti reddeden bilinçli tavrı çok önemlidir. M imarın yapı ve yapı l ı çevre üretimiy­ le i lgili kararlarda neden yeterince etkin alamad ı ğ ı n ı sorgulamalıyız. Yıllardan beri üniversitelerimizde kaynak ayrılarak binlerce m imar yetiştirilmesine rağ men,

mimarlık bilgisinden ve mimarın biriki­ m inden gereğ ince neden yararlanı lma­ dığını sorgulamalıyız. Sadece imar mevzuatı gerekli gör­ düğü için bir mimarın imzasına başvu­ rulmasın ı , kullan ıcının seramiğe verdiği bedel i değil de, m imara verdiği ücreti çok görmesini de sorgulamalıyız. Yapıların mimarlarıyla birlikte anılma­ ları evrensel bir olgu olmasına rağmen neden mimarlarımızın yapılarına plaket çakmad ı kları nı elbette sorgulamalıyız. Ama m imarın birkaç sene sonra kendi yapısını tanımakta zorluk çektiğini; ilave kat çıkılması , balkon kapatılması, her bir katın farklı panjurlarla donatılması, cephenin klima ve tabelalarla görünmez hale gelmesinin de acı veren bir durum olduğunu anlamalıyız. Kullanıcının yapının mimarına, inşaa­ tın sorumluluğunu üstlenen teknik ele­ manına danışma gereğini bile duyma­ dan istediğini yapabilme özgürlüğünü sorgulamalıyız. Bu sorgulamaları çoğaltmamız müm­ kündür, Mimarlar Odası olarak bu sor­ gulamaları değişik ortamlarda sürdürdü­ ğümüzü de bilmenizi isterim . Toplumda mimarlık kültü rünün yerleşmesin i , beni msenmesini, mimarl ı k değerlerinin sadece ilgili kişi ve kurumlar tarafından değil, herkes tarafından içselleşti rilme­ sini önemsiyoruz. Dileğimiz yaşam çevrelerimizin, kentlerimizin bu topraklardaki kültürel birikime yakışan bir şekilde m imarlıkla bütünleşmesidir. M imarlar Odamızın hazırladığı Türkiye M i marl ı k Politikası bu arayışın sonucunda üretilmiş ve tartışmaya su­ nulmuştur. Basını m ızın bu tartışmaya katılması, katkı koyması, m imarlığın, kentlerimizin ve yapılı çevrenin sorunlarını gündeme getirmesini d iliyoruz. M i marlıkla ilgili haber ve yorumların sadece emlak sayfalarında değil, kültür ve sanat say­ falarında da yer almasını, irdelenmesini diliyoruz. Bası nımızın bu çabasının iyinin güze­ lin arandı ğ ı , kötünün elendiği bir yapı düzeninin yerleşmesine katkı yapacağı ­ na inan ıyoruz. Saygılarımla, Bülend Tuna Mimarlar Odası Genel Başkanı

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGJ

1 39

Kortejolarda Değ işmeyen Tek Şey Yoksulluk Tarih: 1 1 Mayıs, Birgün 450 yıllık bir tarihe tanıklık eden, Musevi aile evleri yani Yahudihane, izmir'e özel bir kültürel m i ras olarak karşım ızda du­ ruyor. Bugüne kadar her nedense göz ardı edilen, hakkında çok da fazla şey bilinmeyen bu önemli mekanlar i FO D v e Simurgphotos üyesi Birol Üzmez'in objektifinde yeniden hayat buldu. Üzmez'in objektifine yansıyan, gerçek yoksulluk hikayeleri bugün 1 9 : 00'da izmir Sanat Oditoryum Salonu ' nda fotoğ raf ve izmir tutkunları ile bir araya gelecek.

"Burası Kaybolmuşların Mekanı" izmir'e özel bir yaşam biçimi olan M usevi aile evlerinin (kortejo), 450 yıl­ dan sonra yoksul izmirli ailelerin, kimse­ sizlerin sığınağ ı olduğunu anımsatan fo­ toğ raf sanatçısı Birol Üzmez çalışmasını şöyle anlattı: " ispanya'dan göç eden yoksul Musevilerin birbirine omuz vere­ rek yen i hayatiarına uyum için bir arada yaşad ıkları kortejolar, şimdilerde hayata tutunmak için yaşad ıkları dört duvardan güç alan yoksul ailelerin, ki msesizlerin , yaln ızların, garibanların ve kaybolmuş­ ların yeni mekanı . Birçoğunun benzer hikayelerle, genç, yaşlı , kadın erkek, çocuk aynı avluda, aynı kaderi payia­ şarak hayata tutunmaya çalışıyor. Bu i nsanların hayatları, aslında yarın neler yaşayabi leceğimizin göstergesi.

"Artık Fakir izmirliler'in Mekanı" Zamanın bir yerinde içinde yaşayan yoksul M u sevilerle anlam kazanm ı ş aile evleri'nin son örnekleri, bugün kaderine terk edilmiş halde bizlere artı k başka öyküler anlatıyorlar. Ortak bir avlu ve sokak içinde, emniyet ve kontrol için tek girişi olan, tuvaletler, banyo, mut­ fak, yıkanma yeri gibi paylaşılan ortak mekanlar, fakir veya çok fakirierin barındırı l ması ve en önemlisi beraber yaşamayı mümkün kı lan konuşulan dil (Judeo Espanyoi- Ladino), müşterek dini inanç ve gelenekler. işte bunlar Musevi aile evlerinin ortak özelliği. 1 948 yılın­ da bu mekanları tamamen terk eden M usevilerin geride bıraktığı binalar ise


140

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Mayıs 2009

Burç Dubai 'nin karşısındaki 30 hek­ tarlık bir alana yapıldı. Fıskiyenin Ortadoğu 'daki en parlak nokta olduğu, suyun 50 katlı bina kadar yükselebildiği ve ışıklarının 35 km öteden görü lebildi­ ğ i belirtiliyor. 6 bin 600 süper lambaya sahip Dubai Fountain'ın dizaynını Las Vegas'taki Bellagio tıskiyelerini de dizayn eden Kaliforniya merkezli WET şirketi üstlendi. Dubai Mali ilk defa ge­ çen yıl kasım ayında kapı larını ziyaretçi­ lere açm ıştı.

bugün fakir Türkler tarafından kullanı­ l ıyor."

Dünyanın En Büyük Al ışveriş Merkezi Dubaiıde Açıldı Tarih: 1 1 Mayıs, Zaman YAZAN: RÜŞTÜ KAYHAN SOYDAN Dubai M al l ' ı diğerlerinden ayıran en büyük özellik ise içinde bulunan dev akvaryum. 33 bin canlıya ev sahipliği yapan devasa akvaryu m , Guinness Rekorlar Kitabı'na da g i rd i . Petrol zen­ gini Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), lüks tüketim ve ihtişamda sınır tanım ıyor. Palmiye adalar, geceliği 30 bin do­ lar olan altın kaplamalı otel ler, yapay kar pistleri ve en yüksek gökdelenden sonra şimdi de dünyanın en büyük alışveriş merkezi BAE'ye bağl ı Dubai Emirliği'nde açıldı. Dubai Mali adı veri­ len alışveriş merkezi 1 m ilyon 200 bin metrekare alan üzerine kuruldu. Merkezde 1 . 200 mağaza, 14 bin araç kapasiteli otopark, 3 bin kişinin aynı anda yemek yiyebileceği iki ayrı res­ toran bölümü ve olimpik ebatlarda bir buz pateni bulunuyor. Dubai Mal l ' ı di­ ğerlerinden ayıran en büyük özelliği ise içinde bulunan dev akvaryum . 33 bin canlıya ev sahipliği yapan devasa akvar­ yum , Guinness Rekorlar Kitabı ' na da girdi. Ziyaretçiler, akvaryumdaki köpek balıklarını ve rengarenk can l ıları izleyerek yemek yiyebiliyor. BAE Başbakanı Prens M u hammed Bin Raşid El Maktum tarafından resmi açılışı yapı lan Dubai Mali, aynı zamanda dünyanı n en yüksek fıskiyesi unvan ına sahip D ubai Fountain'a da ev sahipliği yapıyor. Fıskiye, resmi olarak dünyanın en yüksek binası kabul edilen ve Emaar emlak şirketi tarafından inşa edilen

Zaho Had id Tasarımı Guangzhou Opera House Inşaatında Yangın Tarih: 1 2 Mayıs, Architect's Newspaper ÇEviREN: EMiNE MERDiM YILMAZ Zaha Hadid tarafından tasarlanan, 1 .800 kişilik seyirci kapasitesine sahip, G uangzhou Opera House binasının inşaatında yangın çıktı. Binanın bu sene � ::> sonbahar ayında açılması bekleniyordu. � Çin medyasında alevlerin kontrol altına c. ııı ::> lll alındığı bildirilirken tahribatın kapsamı o hakkında henüz bir bilgi verilmedi. � OMA tarafından tasarlanan TVCC bi- [., nasında çıkan yangından sonra Çin'de ::> ; uluslararası bir m imar tarafından tasar­ :::r lanan bir binada çıkan i kinci yangın. � :i E

;_

.><

� �

.: ı:

";;j Cl) .><

a; E

""

·�!!!' <

Akmerkez'deki kaça k i nşaata durdurma Tarih: 1 2 Mayıs, CNN Türk Beşiktaş Belediyesi, Akmerkez binasında " i skele Belgesi "ne aykırı yapılan tüm faaliyetleri temsilen, çarşı binasın ı n teras kısmına mühür atıldığ ı n ı , konuyla ilgili yapı tatil tutanağı düzenlenerek yasal işlemlerin başlatıldığını bildird i . Beşi ktaş Belediyesi' nden yapılan yazılı

açıklamada, Beşiktaş ilçesi, Kültür Mahallesi, N ispetiye Caddesi'nde bulu­ nan Akmerkez çarşı bloğunun, 1 990'1ı yıllarda yapıldığı ve binaya ilişkin " Yapı Kullanma izin Belgesi" aldı ğ ı n ı n , imar işlem dosyasın ı n tetkikinden anlaşıldığı ifade edildi. Yapı ilgililerinin, Belediye Başkanlığına, cephe yeni lernesi ve çar­ şı bloğu içerisinde zorunlu bazı onarım işlerinin yapılmasına yönelik müracaatı üzerine, istanbul i mar Yönetmeliği'nin 15. maddesi kapsamında yapı lmak is­ tenen basit onarım işleriyle ilgili " i skele Belgesi " düzenlendiği, verilen süre zar­ fında onarım işlerinin tamamlanamama­ sından dolayı i lgililerinin talebi üzerine aynı işlerin devamını yapmak üzere bel­ genin yeni lendiği bildirildi. Açıklamada, gerek Beşiktaş Belediye Başkanlığ ı ' na, gerek istanbul Büyükşehir Belediye Başkan l ı ğ ı ' na yapılan şikayetler üze­ rine, i stanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı teknik elemanlarınca yapılan inceleme sonucu Beşiktaş Belediye Başkan l ı ğ ı ' na gönderilen yazı eki tespit tutanağında, " 1 2 Mart 2009 tarihinde söz konusu yerde, başkanlığ ımız teknik elemanlarımızca yapı lan mahallen tetkik­ te, mevcut binada dış cephe yenilernesi yapıldığı, tam irat için gerekli malzeme­ lerin taşınması için kullanılacak vinç sisteminin kullanı lması amacıyla çeli k konstrüksiyon iskeletlerin kurulduğu, reklam panoların ı n bu iskeletlere mon­ te edildiği tespit edilmiş olup, yapılan tetkikte herhangi bir ilave inşaat yapıl­ madığı tespit edilmiştir" denildiği kayde­ dildi . Açıklamada, istanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın yazısı gereği Beşi ktaş Belediye Başkanl ı ğ ı ' n ı n teknik elemanlarınca yapılan inceleme sonu­ cu, Kat Malikleri Kurulu ve onarımdan sorumlu Teknik Uygulama Sorumlusu Yüksek M imar Filiz Yılmaz'a, düzenle­ nen " iskele Belgesi "nde belirtilen işlerin d ışında herhangi bir işlem yapılmaması, aksi taktirde haklarında yasal işlemlerin başlatılacağı hususunun bir yazı ile bil­ dirildiği belirtildi.

ıısarmaşık Hatayı Kapatmazli Tarih: 1 8 Mayıs, NTVMSNBC Doğu Karadeniz'in en önemli turizm merkezlerinden biri olan Uzungöl


Mayıs 2009

bir süre önce etrafına örülen duvarla gündeme gelm işti. Şimdi de duvarı güzel göstermek için sarmaşıkla kap­ lanması planlanıyor. Türkiye ve Doğu Karadeniz'in en önemli turizm mer­ kezlerinden olan Trabzon'un Çaykara i lçesine bağl ı Uzungöl beldesi nin Belediye Başkanı Abdullah Aygün, du­ varın yapıl masıyla Uzungöl 'de oluşan tahribatı bir nebze olsun düzeltmek için duvarın sarmaşıkla söyledi . Aygü n , Uzungöl'de yeni sezonda yapılacak çalışmaları değerlendirmek amacıyla bir süre önce Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, il Çevre ve Orman Müdürlüğü, Karayolları 1 0. Bölge Müdürlüğü, DSi 22. Bölge Müdürlüğü, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu M üdürlüğü yetkililerinin katılımıyla toplantı düzenlendiğini beli rt­ ti. Toplantıda gölün çevresine yapılan duvarın oluşturduğu görüntü kirliliğiyle ilgili düzenleme yapı lmasına karar ve­ rildiğini ifade eden Aygün, " Beldenin turizm sezonuna hazır hale geti rilmesi için ilgili kurumlar üzerlerine düşen görevi yapıyorlar. Özel Çevre Koruma Kurulu Başkanl ı ğ ı , Valilik, Karayolları, Çevre ve Orman M üdürlüğü en güzeli n i yapmak için çal ışıyor," ded i . Aygün , bel­ dede genel çevre düzenlemesi, otobüs durağı yapılması, aydınlatma gibi bir çok eksik bulunduğunu anlatarak, "Bu eksikleri tamamlayarak sezona yetiştir­ meyi amaçlıyoruz. Duvarın yapılmasıyla Uzungöl'de oluşan tahribatı bir nebze olsun düzeltmek için duvar sarmaşıkla kaplanacak. Duvarın sarmaşıkla kaplan­ ması ve beldenin sezona hazır hale ge­ tirilmesi amacıyla yürütülecek projelerin maliyeti 3-4 m ilyon lira civarında," diye konuştu. Aygün, tahribatın düzeltilme­ sinin zaman alacağ ını, kurumların üzer­ lerine düşen görevi yerine getireceğ ine inandığını kaydetti.

Peyzaj Mimarları Duvara da Sarmaşığa da Karşı T M M O B Peyzaj M imarları Odası Trabzon il Temsilcisi Hamza Ertunga ise Uzungöl'ün etrafına duvar yapılma­ sının en büyük hata olduğunu söyledi. Baştan yanlış yapıldığını ve şimdi bu yaniışı düzeltmek için çalışıldığını belirten Ertunga, "Yanlış düzeltilmek isteniyor, ancak yeni bir yanlış yapılıyor.

' Burada yanlış yapıldı, yani ışı nasıl to­ parlarız' diye çal ışılıyor. Bu yanlış, amaç orayı ilk haline döndürmek olmalı. Yani gerekiyorsa yıkılmalı," dedi. Doğadaki en önemli noktanın ekoloji olduğunu an latan Ertunga, şöyle devam etti: " Kıyı doğal bir alandır. Toprakla suyun arasında üçüncü bir unsur olma­ malı. Yap ılacak sarmaşı k çalışmasının başarıl ı olacağ ına inanmıyorum. Geçici bir tedbirdir. Sonuç orasın ı n bozulmuş olmasıdır. Oradaki ihtiyaç yol değil, göl­ dür. Biz artık oraya uzun havuz diyoruz. Farkında değiller, ancak Uzungöl'de turizm bitti. ' i ki nci kez geleceğim' diyen yok. Gelenler de ' n iye geldik' diyor."

Ü nlü Caminin Gerçek Mimarı Tarafıa An lattı Tarih: 1 8 Mayıs, Taraf Tasarımıyla dikkat çeken Şakirin Cam i 'nin açılış haberi Taraf' ta " M imar Zeynep Modernizmi" başlığıyla yer alm ıştı. " M imar Zeynep modernizm i . " Taraf'ın medyanın büyük bir kısmıyla birlikte yanlış verdiği Şakirin Cami haberleri­ nin birinci sayfadaki başlığı böyleydi . Galiba ben attı m b u başlığı. Sonradan anlaşıldı ki yaşanan profesyonelce organize edilmiş bir halkla ilişiler kaza­ sının ötesinde, 84 yaşında ömrünü cami yapımı na vakfetmiş bir m imara yapı lmış büyük bir haksızl ıktı. Fadıllıoğlu'nun " islamiyet'e estetik getiriyoruz" açıkla­ maları nı duyunca kuşkulanmamak da ayrı bir kabahatimiz olsun. Hatanın büyüklüğünü fark ettiğimiz anda biraz da mahçup bir yüzle soluğu usta m imar H üsrev Tayla'nın G ümüşsuyu'ndaki evinde aldık. istanbul'a atılmış en büyük mimari kazıklardan biri olan Park Otel 'in arkasında kalan, geniş ve ferah ev, gali­ ba H üsrev Bey ' i n aynı zamanda ofisi. Duvarlarında ünlü hattatların eserleri olan, kokusunu babaannemin evinin kokusuna benzettiğim eve daha yeni girmiştik ki olan bitenin epey üzdüğü anlaşılan Tayla sebebi ziyaretimize geç­ meden kendiliğinden anlatmaya başlad ı . Karşımızda tarihi dokuyu korumak için yıllarca koruma kurullarında Mephisto'lara karşı mücadele etmiş, Türkiye'nin en politik ve tartışmalı cami­ si olan Kocatepe'yi yapmış, Boğaz'ın en eski Türk evi Amcazade Yalısı'nı yeni-

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

1 41

den hayata döndürmeye çalışan bir mi­ marı bulunca pek çok şey de konuştuk. Türkiye'nin "son moda" camisi Şakirin'in hikayesi bu konuşmaların arasına girdi. H i kayenin en son karesini anlatıp heyecanı arttırayım: Hüsrev Bey, m imarı olduğu Şakirin Cami i ' n i en son beş ay önce görmüş. içeriye de, ancak kendi­ sini tanımayan güvenlikçiyi hafifçe iterek girebilmiş.

�eyecanla ve Hiç Okumadan Imzalanan Mukavele Hikaye'yi 1 905 istanbul doğumlu Semiha Şakir'in 20 yaşında çok zengin bir Suudi işadamıyla evlenmesiyle baş­ latabiliriz. Ama yerimiz dar olduğu için en iyisi Gürtuna döneminde Büyükşehir Belediyesi 'nin Karacaahmet Mezarl ığı içindeki bir alanı cami için ayırması ile başlatalı m . Ad ı n ı , yaptırdı ğ ı okullardan bildiğimiz Semiha Şakir'in çocukların­ dan Hacı Şakir, bu camiye tal ip olu nca akrabaları olan Club 29 ve Şamdan gibi kulüplerin işletmecisi, istan bul gece hayatında her yerde karşınıza çıkabi­ lecek Metin-Zeynep Fadılloğlu çiftine projeyi devretmiş. Onlar bir mimarlık şirketiyle anlaşmışlar. O şirket de cami deyince herkesin aklına gelen ilk isim olan Hüsrev Tayla'ya gitmiş. " Bundan beş altı yıl önce o heyecanla okumadan m ukaveleyi imzalayıp işe koyulduk" di­ yor Tayla. H acı Şakir'in de katıldığı top­ lantıda "Anadolu yakasında Teşvikiye gibi bir protokol camisi yok, bu cami karşı yakanın protokol camisi olur," diye konuşmuşlar. Projede Tayla'yı ası l he­ yecanlandıran ise birkaç kez denediği çağdaş bir cami formu yaratma projesi­ ni nihayet hayata geçirebileceği olmuş. H üsrev Bey'den Adana'daki cami ve Şakirin Cam i i ' n i n istanbul iSTOÇ'ta i n ­ şaatı ağır aksak süren bir üçüz kardeş­ leri olduğunu da öğreniyoruz. " M ühür gibi benzerler birbirine" diyor ve ekliyor " Ben bundan sonra yeni bir tarzın değil, ardımda, örnek alınacak çağdaş bir cami formu bırakman ın peşindeyim"

Yeşil Kübik Bir Mihrabı Olduğunu Yapılırken Gördüm Aslında inşaat başladıktan sonra cami önüne asılan inşaat tabelasından işkillenmiş önce. Tabela'ya " M i mar: H üsrev Tayla. iç dekorasyon : Zeynep


1 42

A R K iTERA M i M A R L I K ALMANAGI

Mayıs 2009

Fadıllıoğlu" diye yazılmış. Tayla "Tabii ki uzmanlarla, sanatçılarla çalışırız. Ama bir caminin içi de dışı da mimarın ese­ ridir," diyor. Bir süre sonra, okumadan imzaladığı mukaveleyi çekmecesinden çıkarıp okuduğunda ise olanlar olmuş. M u kavelede " 1 m ilyon dolar tazminat"tan bahseden ve Tayla'nın tabiriyle " Cami gibi bir işe yakışma­ yan" fazla ticari maddeler olduğunu görünce çok kızmış ve işten çekilmiş. Çekildiğinde caminin kaba inşaatı ta­ mamlanmış haldeymiş. Açı lışa gitmemiş ve açılıştan sonra da camiye gitmemiş Tayla ama anlaşılan o ki, kızgın da olsa eserinin akıbetini yakından takip etmiş. izlediği görüntülere ve fotoğrafiara ba­ karak şöyle diyor: " 1 O güzel şeyi yanya­ na koyunca güzellik çı kmaz. O camide karmaşa var. Camiye huzur lazım. O camide huzur yok." Yeşil, kübik mihrabı yapı lı rken görmüş. " M ihrab ve minber kardeştir. B i rlikte düşünülür" diyor ve gülerek susuyor. Vitraylarla döşemeyi düşündüğü caminin cam duvarlarında altın şeritli camlar kullan ıl masını hem temizlik hem de namaz kılanların dikka­ tinin dağılması açısından iyi bulmamış. En çok kızdığı noktayı da planları nın üzerinden göstererek açıklıyor: Bazı noktalarda m imari projesi deforme edil­ miş. Yarı kabuk kubbesinin " Efeli saçak­ larının" durumunu ve caminin akustik meselesini ise gittiğinde görecek. Fırsat bu fı rsat son kez şansımı deneyip " Birlikte gezelim mi" diyorum . Gülüyor. Sonra da iSTOÇ' ta yaptığı Şakirin'in ikiz kardeşi olan camiyi görmemi tavsi­ ye ediyor. Anlaşılan 84 yaşındaki usta mimar asıl cevabını orada verecek.

"Ciub Beş Vakit" Tayla ile konuştuktan hemen sonra Şakirin Cam i ' ne gittim. Bunlar da be­ nim izlenimlerim: Aynı anda biri bol çelenkli diğeri sessiz iki cenazenin kalktığı cami , gerçekten Anadolu yakasının yeni protokol camisi olma yolunda. Cenaze için gelen kalabalık dağıl ınca bu kez merakl ılardan oluşan başka bir kabalık doldurdu caminin içini. Ellerinde cep telefonları fotoğraf çekenler, sa­ hiden de bienal işi gibi duran minbere dokunup " Sunta m ı " diyenler, başka galaksilere geçiş kapısına benzeyen

mihraba bakıp " B u camide kılınan na­ maz kabul olur mu" diye kafa bulanlar. . . Caminin medyatik imamı i l e cemaatin konuşmalarına ancak kulak misafiri olabi ldi m . Yaşlı bir adam k ı l d ı ğ ı namazı evde tekrarlaya-cağ ından bahsediyordu. Çünkü imamı hiç duyama- mış. Dört tarafı camlarla kapl ı camiye ses sistemi kurmak zor olsa gerek. Akustik kötü görü nüyor. Cemaati teskin etmeye çalışan imam " Bakın benim de adam burası " diye cüppesini ve eşyalarını attığı bir duvar dibini gösterdi.

Adı YazılmamışAyetler Kuran'dandır Herhalde imarnın imdadına Beylerbeyi ' nden ca­ miye turist olarak gezmeye gelen eski cemaati yetişiyor o anda. Camideki halı lar, evet şık. Ama halılarda namaz için saf tutmayı kolaylaştıran bir çizg i , motif olmaması da sorun yaratm ış. Cemaatten duydum. Ayak kokusu olmaması için kumaş ga­ loşları ben görmedim, burnu ma da ayak kokusu gelmedi . Ancak, abdest alınan yerlerde havluluk görmeyince birkaç ay içinde bu caminin de ayak kokusuna kavuşacağ ını şimdiden tahmin etmek zor değil. Cami kapılarına yerleşti rilmiş ölümü hatırlatan Türkçe-ingilizce sözlerin çe­ virisi i ncil 'denmiş havası veriyor. Tabi hangi ayet olduğunu yazmayı nca bun­ ların Goethe aforizmaları olduğunu da düşünmek mümkün. Cam inin şeffaf camlarından bakanlarla namaz kılanlar göz göze geliyor. Fıkıh pek bilmem ama gali ba tam o sırada namazlar bozuluyor. Günün değerlendirmesin i ise o kadar kamuflaja rağmen beni tanıyan genç bir Taraf okurundan geldi: " Bu caminin adı Club Beş Vakit" olsun.

Dalokayve Kabuk Kubbe H üsrev Tayla'ya Şakirin'in projesinin Vedat Dalokay ' ı n uygulan mayan Kocatepe Cami projesine benzetilme­ sini de soruyoruz. Söylenen, yarışmayı kazanan Dalokay ' ı n projesinden, fazla modern bulunarak vazgeçildiğiydi. Ondan vazgeçilince de Tayla ve m imar arkadaşı şimdiki klasik projeyi yapmıştı.

Tayla bize yeni ve bilmediğimiz başka bir hikaye anlatıyor: " Şakirin'in Dalokay ' ı n projesine benzemesi gayet nor-mal. i ki m iz de aynı çağdaş m imari akımların etkisindeydik. Ben Kocatepe için çağdaş bir eskiz de çizmiştim ama daha sonra yarışmaya birlikte girdiğimiz arkadaşımın önerisiyle klasik bir eser yap-tık. Dalokay da ben de kabuk kub­ be için uğraştık hep. B u çok zor bir şeydir. Kolonsuz kubbeyi tıpkı bir kaplumbağa kabuğu gibi yerine oturtmak zordur. Türkiye'de bunun hesabı n ı yapacak mühendis hala yok. Dünyada da çok azdır. Dalokay ' ı n Kocatepe Camii projesinden, kabuk kubbede ısrarcı olup bunun mühendis­ lik çözümünü yıllarca ortaya koyamadığı için vazgeçildi. Sonra Pakistan 'da yap­ tığı camiyi ben beğenirim ama o da tam kabuk kubbe değildir.

Tü rkiye l nin En Kapsamlı Kültür ve Sanat Merkezi Gel iyor Tarih: 18 Mayıs, Vatan YAZAN: Ni HAL YUVACAN Mecidiyeköy'deki Likör fabrikası arsasın­ da Aşçıoğlu'nun inşa edeceği kültür merkezi ile Eren Talu'nun Ali Sami Yen projesindeki çarşının tek bir geçişle birleştirilmesi planlanıyor. Projeyle Türkiye'nin en kapsamlı kül­ tür ve sanat merkezi de hayata geçiril­ miş olacak. Mecidiyeköy'deki Li kör fab­ rikası arsasında gerçekleştireceği rezi­ dans projesinde, bitişiğindeki Ali Sami Yen arazisinde yaşam merkezi projesi yürüten Eren Talu ile ortak hareket etme kararı alan Aşçıoğ lu inşaat Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Aşçıoğlu, iki pro­ jedeki çarşı ve kültür merkezinin birleş­ tirilmesi planları üzerinde çal ıştıklarını açıkladı. istanbul'un siluetini değiştire­ cek bir sinerji oluşturularak projelerin etkinliğinin artırılması nın hedeflendiğini söyleyen Aşçıoğlu, " Bu bir centilmenlik anlaşması. Biz Likör Fabrikası arsasın­ da 1 20 bin metrekarelik alanda iki rezi­ dans bloğu inşa edecektik. Eren Talu da iki rezidans kulesi ve bir çarşı yapa­ cakt ı . Bizim birleştirdiğimiz alansa çarşı ve rezidansların altında yer alacak kültür


Mayıs 2009

istanbul'u ı Saatte Dönen Restoran Turistlerin Gözdesi Olacak Eren Talu ile 6 ay önce prensipte anlaştıkların ı söyleyen Aşçıoğ l u , proje­ lerin sadece mimari açıdan birleştiril­ diğini, ciro veya şirket olarak herhangi bir ortaklığa gitmedi klerini söyledi . Projenin 20 1 1 gibi hayata geçmesinin planlandığını kaydeden Aşçıoğ l u , " i ki projede toplam 700'er rezidanstan yak­ laşık 1 .400 rezidans yer almış olacak. Dünyanın önemli restoranların ı n burada yer alması için görüşmelerimiz sürüyor," dedi. Kendi inşa edecekleri rezidans blokları ndan birinin en üst katı nda özel bir restoran ın yer alacağ ı n ı açı klayan Aşçıoğ l u , " Burası tüm istanbul'u bir saat içinde dönen bir "döner restoran" olacak. Özellikle bu katın müdavimi Türkiye'ye gelen yabancı turistler ola­ cak," diye konuştu.

Dünyanın Konuştuğu Otel Tarih: 20 Mayıs, Olay Mardan Palace Antalya Oteli ' nde, 1 6 restoran, 3 2 bar ve 2 4 bin metrekarelik havuz bulun uyor. Azeri asıllı Rus işadamı Telman ismailov'un Antalya Kundu'da inşa ettirdiği Mardan Palace Antalya Oteli, 23 Mayıs gecesi düzenlenecek törenle açılacak. Açılış törenine dünyaca ünlü sanatçılar da katılacak. " D ü nyanı n ko­ nuştuğu otel" olarak g ündeme g i ren ve 1 , 2 milyar Dolar'a mal olduğu bildirilen Mardan Palace Antalya Oteli, 24 bin metrekarelik dev havuzu, antika koltuk­ ları, dev kral daireleri, birbirinden i lginç yapıları ile lüks ve ihtişamda dünyanın

143

11Kitapseverleri Mutlu Edecek Bir Kitabeviıı

ve sanat merkezi. Bu iki bölüm bir ka­ pıyla birbirine bağlanacak ve ulaşım tek bir geçiş kapısıyla birleştirilecek " dedi. Projede ayrıca opera, müzikal, tiyatro, düğün hatta Eurovizyon gibi gecelerin düzenleneceği, aynı zamanda önemli toplantı ve organizasyonların gerçekleş­ tirileceğ i bir merkez kuracaklarını açık­ layan Aşçıoğlu, "Türkiye'nin en büyük ve en kapsamlı kültür ve sanat merkezi burada olacak. Uluslararası pek çok önemli organizasyona da ev sahipliği yapacak" diye konuştu.

ARK iTE RA M i MARLIK ALMANAGI

3: "'

a. "' :ı

.,

"' iii n ..

Tarih: 2 1 Mayıs A24 Design Studio'nun son dönem işle­ rinden biri, izmir- Karşıyaka iskelesi'nin karşısında açı lan iş Bankası Kültür Yayınları Kitabevi. " Kitapseverleri mutlu edecek bir kitabevi konsepti" ortaya koymayı hedefleyen A24 Design Studio tasarımciları Nalan Başkır ve Alptekin Başkır, kitabın en rahat ev ortamında sayılı otelleri arasına g i rdi. Otelde stan­ okunduğu fikrinden hareketle, ev rahat­ dart üstü , 60-70 metrekare arasında lığını kitabevine taşımaya karar verdiler. 271 oda, 62 üst düzey büyük oda, 1 6 Daimabahçe odası (i kisi özürlü odası), Kafe-kitapçı fikrinin bir ileri aşaması olarak düşündükleri bu konsepti, iş 3 8 Türk hamamlı oda, 41 dubleks oda, Bankası Kültür Yayı nları için geliştirdiler 82 junior süit, 4 kral dairesi, 2 adet özel havuzlu 600'er metrekarelik süit, ve ilk olarak izmi r Karşıyaka'da açılan kitabevinde uyguladılar. A24 Design 44 bahçe süiti ( 1 6 'sı 1 70'er metrekare, Studio tasarımcılarından Alptekin 2 8 ' i 85 metrekarelik) odalar bulunu­ yor. Daimabahçe Sarayı'nı andıran Başkır tasarım sürecini şöyle anlatıyor: otelde 16 restoran, 32 bar ve 24 bin " Bir kitapçıya gidip, kitapların sayfalarını metrekarelik havuz bulunuyor. istanbul karıştırırken sayfaların kokusunu h isset­ Boğazı şeklinde inşa edilen havuz bu mek hiçbir kitap kurdunun vazgeçeme­ yeceği bir hazdır. büyüklüğü ile dünyanın en büyük ha­ vuzları arasına g i rdi. Havuzun Avrupa Kitap ve kitapsever arasındaki o özel yakasını temsil eden kıyısındaki bi nalar i lişki tasarımımızın çıkış noktası oldu Ortaköy, Arnavutköy, Asya yakasındaki ve biz bu hazzı kitapseverlere ev konfo­ runda yaşatacak ve yeni kitapseverler binalar ise Kuleli Askeri Lisesi ve klasik kazandıracak yepyeni bir mağazacılık Türk evlerinin m imari özelliklerini taşıyor. anlayışı ortaya koyduk. Kitabevindeki Avrupa ile Anadolu yakası arasındaki her obje evdeki bir objenin karşıl ı ğ ı ulaşım saltanat kayı klarıyla yapılacak. Oteli çevreleyen kanallarda bulunacak olurken, aynı zamanda sergi ünitesi ola­ kayı klar Beşiktaş, Moda, Haydarpaşa rak kullanılıyor. benzeri restoran iskeieiere yanaşacak. Örneğ in merkeze koyduğumuz se­ dir, hem oturma ünitesi hem de kitap Kız Kulesi'nin Bire BirÖrneği Yapıldı ... sergileme ünitesi olarak işlev görüyor. Havuzun en iddialı restoranı ise tam Noktasal aydı nlatma ile kitapları öne ortasındaki Kız Kulesi şeklinde tasarla­ çı karan bir aydınlatma tercih edip, nan balı k restoran . Bu restoranın etrafı mekanın geneli n i loş bıraktık. Ev hava­ 80 metre uzunluğunda bir akvaryumla sını ve doğallığı verebilmek için genel çevrelendi. Kız Kulesi içindeki restoran­ malzeme mat cilalı ahşabı tercih ettik. da yemek yiyenler akvaryumdaki bal ık­ Şık masa lambaları gibi detaylarla ları ve bal ıklarla birlikte yüzenleri gö­ bu ev hissini kuvvetlendirdi k. Yerde yine ahşabın sıcaklığını hissetmek rebiliyor. 80 metre uzunluğundaki dev iii "' akvaryumla çevrelenen Kız Kulesi'nin için lamine parke kullanıp, orta alana :t: c birebir benzeri olan bal ık restoran, ote­ şık bir halı koyduk. Bunun d ışında, iş "' al l i n en ilgi çekici mekanlarından biri oldu . .!!!' Kültür Yayınları Çocuk Kitapları'na Otelin lobisine Daimabahçe Sarayı'nın altın yazmalı el işlemeleri, tavan süsleri, sarayın girişindeki altın varaklı büyük merdivenin benzerleri konuldu. Otelde ayrıca istanbul Boğazı şeklindeki havu­ zun iki yakasını birleştiren bir köprü bu­ lunuyor. Köprü Leonarda Da Vinci'nin Galata Köprüsü için çizdiği projeye göre yapıldı.


144

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Mayıs 2009

salı nmamış olacak. Stadyumun resmi açı lışı önümüzdeki günlerde yapılacak. Uzmanlar çevreye hiçbir zarar verme­ yen stadyumun, gelecekte tamamen güneş enerjisiyle çalışacak pek çok yapıya ilham kaynağı olacağ ını belirtiyor. Kaoshiung'da 1 1 gün sürecek oyunlar boyunca 99 ülkeden 4 bin 500 sporcu 3 5 dalda madalya için ter dökecek.

çok önem verdiğinden, çocuk kitapları için daha renkli malzemeden özel bir köşe oluşturduk. Aritmik sıralanan dikey ahşap elemanlar iç mekan ile dış mekan ı ayırmakla beraber, hem yeni çı kan kitapların sergileneceği bir vitrin oluşturuyor, hem de i nsan ların sokak­ tan geçerken kitabevindeki davetkar atmosfere bir bakış atmalarına imkan veriyor. Mağazanı n , alışılagelmiş kita­ bevlerinden çok farklı olduğu bir ger­ çek. Sonuçta kitap kurtların ı n içinden çıkmak istemeyecekleri bir kitabevi çıktı ortaya."

29 Mart 2009 Yerel Seçimlerinde 282 Mimar Göreve Başladı

Bu Stadyum , Elektriğini Kendisi Uretiyor Tarih: 21 Mayıs, Zaman Tayvan'ın Kaohsiung kenti, 1 6-26 Temmuz tarihleri arasındaki Dünya Spor Oyunları'na ev sahipliği yapa­ cak. Etkinlik için inşa edilen yapı ise, tamamen güneş enerjisiyle çalışan ilk stadyum olma özelliği taşıyor. Kaohsiung'daki 50 bin kişi kapasiteli stadyumun çatısı güneş pilleri ile kap­ land ı . M imari olarak göz alıcı olan bu arenada kullanılan güneş pilleri, Tayvan firması Lucky Power Technology ta­ rafından üretildi. Japon m i mar Toyo ıto'nun tasarlad stadyumun çatısında 8 bin 844 güneş pili kullanıldı. Bu paneller çatıda toplam 1 4 bin 1 55 met­ rekarelik bir alanı kaplıyor. Panelierin gündüz ürettiği enerj i , gece saha içeri­ sinde 3 bin 300 metrekarelik bir alanı aydın latacak. Stadyumda müsabaka olmadığı zamanlarda güneş pilleri ile üretilen elektrik enerjisi kentin bağla­ şımlı şebekesine verilecek. Bu sayede yapı, çevresindeki yerleşim birimleri için enerji üreten bir santral görevi üstlenecek. Çatıya monte edilen güneş pilleri , yıllık 1 ,1 4 milyon kilovat saat elektri k üretimi kapasitesine sahip. Böylece yıllık 660 ton karbondioksit doğaya

Tarih: 22 Mayıs, Mimarlar Odası Genel Merkezi Resmi internet Sitesi Yerel seçimlerde, Türkiye'nin hemen her bölgesi nden büyükşehir belediyesi ve diğer belediyeler için çeşitli partilerden 550 mimar aday gösterildi. Bu adaylar arasından 1 büyükşehir belediyesi baş­ kan ı , 21 belediye başkanı , 252 belediye meclis üyesi , 8 il genel meclisi üyesi, toplamda 282 M imarlar Odası üyesi m imar, çeşitli kademelerdeki yerel yö­ neticilik görevlerine seçildiler. Dağ ı l ı m şu şekilde:

Büyükşehir Belediye Başkanlığı ( 1 ) AKP: 1

Belediye Başkanlığı (21 ) AKP: 9, CHP: 8 , M H P : 2 , DSP: 1 , DTP: 1 E

:ı,.,

'O "'

iii

c "' c "'

�en �

ı; -g .;:::

"'

Belediye Meclis Üyeliği (252) AKP: 1 2 1 , C H P: 76, M H P : 37, ANAP: 5 , DTP: 4 , B B P: 3, DP: 3 , SP: 2 , D S P : 1

il Genel Meclisi Üyeliği (8) AKP: 5, C H P : 2, M H P : 1 Toplam: 282

§ M üziğ in Tasa rım la Buluştuğu Sahne

Tarih: 2 5 Mayıs, Eurovision-Turkey.com, Hürriyet, Joonas.kiik.ee, Eurovision.tv, Wikipedia

DERLEYEN: ZEYNEP GÜNEY Avrupa Yayı n Birliği (EBU)'nun her yıl Avrupa ülkeleri arasında düzen lediği dünyanın en ünlü yarışmalarından Eurovision Şarkı Yarışması ilk ola­ rak 1 956 yılında Sandiz Remo Şarkı

'iii

Cl> c .c

"' en "' o o ... c

o

'iii ·;:

o :;

w c "' c

.!!! ;;

en

� c

"' 'O

.§"'

en "' (,)

.E .Q

Festivali'nde düzenlendi. 24 Mayıs 1 956'da isviçre'nin Lugano kentindeki Kursaal Theatre'da gerçekleştirilen ilk gecenin ardı ndan her yıl, bir önceki yarışmayı kazanan ülkenin ev sahip­ liğinde düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması'nı ortalama 400 ile 600 mil­ yon izleyici izliyor ve bu sayı her geçen yıl giderek artıyor. Bu yıl 1 2- 1 6 Mayıs tarih leri arasında, Moskova Kapalı Olimpiyat Stad ı' nda gerçekleştirilen ve alt logosu " Fantastik Kuş" olarak belirlenen 2009 Eurovision Şarkı Yarışmas ı ' n ı n sahnesi John Casey ta­ rafından tasarland ı . J ohn Casey daha önce 1 997 yılında Dublin'de yapılan Eurovision Şarkı Yarışması'nın sah­ nesini de tasarlamış ve 1 994 - 1 995 yıl larında da sah ne tasarımı işinin içinde yer almıştı. Rus Avangard Sanatı temasıyla ha­ zırlanan sah nenin neredeyse tamamı LED ekranlarının farklı türleri ile oluşan bir kurguyla hazırlandı . Sahnenin büyük bölümünü oluşturan kavisli LED ek­ ranlar her yönde hareket edebil iyordu ve sahnenin tam ortasında yer alan yine LED ekranlardan oluşan dairesel kısım da şarkılara eşlik ederek sahne şovunun bir parçasını oluşturdu. Tasarımını " Daha önce 1 998 yılında yine M oskova'da düzenlenen TEFI Televizyon Ödülleri 'nin sahne tasarımın­ da da Ruslar'la birlikte çalışmıştık ve o zaman da Rus Avangard Sanatı' ndan özellikle de konstrüktivistlerden etkilenerek, bunu tasarımda kullan mıştık . Bu yıl Eurovision sahnesinde de Rus Avangard Sanatı'nı çağdaş bir kurguyla yorumladık," sözleriyle açı klayan Casey, farklı boyutlarda LED ekranlarla süsle­ nen sahnenin bazı kısımlarının hareket özgürlüğü sağlayacak şekilde özellikle geniş tutulduğu nu bel irtiyor ve ekliyor: " B u işi her yıl yapabiliri m ! "


Mayıs 2009

2008 - S1rbistan

20 - 22 Mayıs 2008 tarihleri arasında S ı rbistan 'ın başkenti olan Belgrad 'da düzenlenen yarışmada ise, daha önce 2006 ve 2007 Eurovisian Şarkı Yarışmaları'nın sahnelerin i de inşa eden i ngiliz ş irket StageOne tara­ fından kurulan sahnenin ana teması " Seslerin Bütünlüğü" olarak adlandırıld ı . Yarışmanın düzenlendiği Belgrad Arena, 20.000 kişilik kapasitesiyle, Avrupa' nın en büyük kapalı arenalarından biri. Bu kez sahne tasarımı, S ı rbistan Radyo Televizyon Kurumu (RTS) tara­ fından açı lan bir yarışmayla belirlendi ve yarışmayı Şikagolu tasarımcı David Cushing kazandı. S ı rbistan ' ı n iki önemli nehri, Sava ve Tu na'yı simgeleyen, dört taraftan da izlenebilen sahnede, ortada Kalemegdan Parkı'nda birleşen bir görünüm sergiliyordu. 25 metre genişli­ ğinde ve 27 metre derinliğindeki sahne, yaklaşık 72 ton ağırlığa ulaşan yüzlerce aydınlatma elemanıyla ışıklandırıldı. Ü lkenin yerel değerlerini, tarihi öğele­ rini, modern sembollerini ve ulusal me­ sajları yansıtan tasarı mda birçok LCD ve televizyon ekranı kullanıldı. Ancak sanatçıların şovuna göre hareket edebi­ len sahne platforumunun kaygan olması zaman zaman sorun yarattı. i l k yarı finai­ de yarışmacılar şarkı larını, panaramik Belgrad fotoğraflarının gösterildiği şehir temasıyla süslenen sahnede söylediler. Sahnenin arka fonundan çıkıp, sahneye doğru dökülen iki dalga merkezde birle­ şip iki nehrin birleşim noktasını simgele­ diler. i ki nci yarı finalde ise bütün sahne su temasıyla hazırlandı ve renklendirildi. Finalde tamamen Sava ve Tuna nehirle­ rinin kesişim noktası üzerine kurulu olan sahne, medya ve Eurovisian fanatikleri tarafı ndan da beğeniyle karşılanarak, yarışma tarihinin en iyi sahnelerinden biri olarak gösterildi.

2007 - Finlandiya

Finlandiya'da ilk kez, 1 0 - 1 2 Mayıs 2007'de düzenlenen Eurovisian Şarkı Yarışması'nın sahne tasarımında bir Fin destanı olan " Kalevala"dan esinlenildi. Sahne görüntüsü tasarım öğrencileri Kalle Ahonen, Samuli Laine, Kristian Schmidt ve Jenni Viitanen tarafından hazırlandı. Helsinki'nin Hartwall Arena'sında düzenlenen yarışmada, ulusal müzik aleti " kantele" formundaki sahne aynı zamanda bir bal ı ğ ı n ağzını andıran elemanlarla desteklendi. Gerçekle fantezi dünyasının birbirine karıştığı bir atmosfer sunan tasarım StageOne tarafından inşa edildi. Sahnenin yerden yüksekliği 1 , 2 metrey­ ken , elips kısmı 9 , 2 ve eni 1 0, 5 metre ölçülerinde hazırlandı.

2006 -Yunanistan, 2005 - Ukrayna 2006 yılında Yunanistan 'ın başkenti Atina'da ve 2005 yılında Ukrayna'n ı n başkenti Kiev'de düzenlenen yarışma­ ların sahne tasarı miarına ise birtakı m kazalar damgasını vurdu. 2 0 0 6 yılında büyük bir mekanik basamak panelinin kırı larak parçalanması ve 2005'te sah­ nenin tabanını oluşturan büyük cam yüzeyin çatlaması, sonraki yarışmalarda tasarı mciların daha tedbirli olmalarını sağlad ı .

2004 - Türkiye Türkiye'nin ilk kez ev sahipliği yap­ tığı 2004 Eurovisian Şarkı Yarışması, 12 - 15 Mayıs tarihlerinde istanbul Abdi i pekçi Spor Salonu'nda gerçek­ leştirildi. Eurovisian 2004 dekor tasa­ rımını yapmaya hak kazanan kişi, TRT bünyesinde açılan yarışmada 6 proje arasından seçilen, TRT'nin anlaşmalı iç mimar ve tasarımcısı Esra Akbulut oldu. Dekor "farklı medeniyetlerin , kül­ türlerin , dinleri n , bul uştuğu sular ü l kesi

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

1 45

Türkiye" yaklaşı mından yola çıkılarak tasarlandı. "Aynı Gökkubbe Altında" ad ı verilen tasarım için sahneye biri ana kubbe olmak üzere 3 kubbe kuruldu. Şarkılara göre ışıklarla bu dekarda fark­ lı atmosferler yaratıldı. Zemindeki aşağı yukarı hareket eden elips podyumlar sayesinde yarışmacıların gösterilerine uyum sağland ı . Soyunma odaları aynı anda 240, makyaj kabinleri 50 kişiye hizmet verd i . Sadece prodü ksiyon için Abdi i pekçi'de 1 2 jeneratör desteğiyle toplam yaklaşık 3 gigawatt güç kullan ı l ­ d ı . Elektri k, yayın v e bilgisayar ağı için toplam 1 8 5 kilometre kablo döşendi.

2003 Letonya -

Letonya'nın başkenti Riga'da ger­ çekleştirilen 2003 Eurovisian Şarkı Yarışması için 5 . 000 kişi kapasiteli S konto Spor Salonu seçildi . Aydınlatma işlerini, 2000 v e 2002 tarihli yarışmalarda da bu işi üstlenen i sveçli aydınlatma şirketi Spectra+ gerçekleştirdi. Gecenin teması "Sihirli Randevu"ydu.

2002 Estonya -

2002 Eurovisian Şarkı Yarışması Estonya' nın başkenti Taliinn'de düzen­ lendi. " Modern Bir Peri Masalı" tema­ sıyla gerçekleştirilen yarışma için Saku Suurhall Arena'da kurulan sahnenin tasarım ı n ı lir Hermeliin, Ü lar Mark ve Ain Nurmela üstlendi. Tasarımda zaman ve mekan metamortozları ile oyunun farklı anlamlarını kullanarak tan ı mlanan peri masalı teması, daha ufak ölçülerde yaratı lan Estonya haritası formu ndaki sahne üzerinde canlandırıldı. Kısmen transparan olan çok katmanlı ve hare­ ketli sahne platformunun ölçüleri her bir gösteriye uyum sağlayacak şekilde değişebiliyordu. Böylece geometrik formların yer aldığı sahne üzerinde farklı büyüklüklerde ve yüksekliklerde alanlar yaratılabi l iyordu . Programı n bir televizyon şovu olması nedeniyle yakın ve geri plan çekim yapabi len kameralar, güçlü ışık düzeni gibi teknik sistemlere tasarımda ağırlık verilmişti. Her yıl ar­ tan ilgi ve gelişen teknoloji sayesinde Eurovision'a ev sahipliği yapan ü lkeler, büyük bir özenle hazırlanan sahne tasa­ rımlarıyla birbirinden farklı ve göz alıcı, bazen yerel öğelerin ağırl ıklı olduğu,


1 46

ARKilE RA MiMARLIK ALMANAGI

Mayıs 2009

bazen de fantastik bir dünya yaratıyor­ lar. Böylece Eurovisian Şarkı Yarışması, sadece şarkı temelli olmaktan kurtu lup görsel bir şölene dönüşüyor.

model oldu. Benim ilk defterim as­ l ında Moleskine'in yeniden piyasaya sürülüşü üzerine fikirlerle doluydu. Şu aralar randevular ve notlar için 2009 ajandası elimde; kırmızı, haftalık olanı kullanıyorum . Ofiste günlük faaliyet için büyük düz siyah bir defterim var. Bir de "Detour" macerası için, istanbul'a dair hazırladığımız M aleskine elimde . . .

Meşhu r Defter Geze Geze Geldi Tarih: 2 5 Mayıs, Radikal YAZAN: PlNAR ÖGÜNÇ 200 yıllık geçmişin üzerine 1 1 yıl önce tekrar piyasaya çı kan Maleskine defter­ lerinin bağ ımiısı çoktur. Santralistanbul adresli ' D etour' sergisi dünyadan 30 meşhura ait 50 defteri ayağınıza getiri­ yor. Altı üstü bir defter diyebilirsiniz, kuş m u kondurmuş diyebilirsiniz, ama bir Maleskine severi bu sözlerle ikna etme­ niz zor. Hayatta başka hiçbir markaya böyle bir bağımlılık geliştirmemiş olabi­ lirler; bunu gülünç, hatta ayıp buluyor­ lardı r belki ama sanatçı, yazar, çizer, iş insanı , kısacası hayatta deftere ihtiyaç duyan birçok kişi için Maleskine def­ terlerinin ayrı bir yeri vardır. Picasso'yu, Hemingway ' i , Van Gogh' u , Matisse'i, Oscar Wilde'ı kendine bağlamış bir kır­ tasiye malzemesinden söz ediyoruz. 200 yıllık bir geçmiş 1 998 'de tekrar hayata döndükten sonra, internetin de getirdiği sosyalleşme i m kanlarıyla bambaşka bir yaratıcılık mecrasına dönüştü Maleskine dünyası . Defterlerinin sayfa­ larını iki günde bir güneelleyen sanatçı ­ ları takip etmeniz mümkün; bir defterin dünya üzerinde gezerek her sayfasını başkasının doldurduğu değiş dokuş sa­ nat projeleri bir dolu . . . Şu aralar forum sayfalarında " Kriz zamanı Maleskine lüks mü?" başlıklı tartışmalar yürüyor. Sonuçta sıradan bir defterden daha fazla para ödemeniz gerekiyor bir Maleskine için . . . M aleskine yakı n zamanda şehi r defterlerine istanbul'u da kattı ama daha büyük buluşma ' Detour' gezici sergisi. Ünlü moda ta­ sarı mcısı Karim Rashid 'den iziandalı müzik grubu Sigur Ros'unkine, farklı yaratıcılık alanlarından ü rünlerle doldu­ rulmuş 50 defter, 2 1 Haziran'a kadar Santralistanbul 'da sergilenecek. M i mar Han Tümertekin, tasarımcı Erdem Akan, sanatçı Handan Börüteçene ve Ahmet Öğüt , buralardan sergiye dahil olan isimlerden. M aleskine markasının tepe­ sindeki ikinci isim , Başkan Yardımcısı

S i z bu gezici sergi fikrini ü rete n ler­

Maria Sebregondi 'ye bu işin sırrını sorduk. M u htemelen çok insan kendisine bu soruyu sorm uştu r: Bu Maleskine defterlerin sırrı ne? B i r s ü rü defter· den daha pahal ıyken n iye g i d i p g i d i p b i r Maleskine d a h a a l ıyorum? S i z i n buna b u l d u ğ u n u z b i r cevap v a r m ı ?

B e n size bir sürü sebep sayabiiirim ama asıl kullanıcıların yazdı klarına bakmak lazım . . . Hayatta başka defter kullanmayanlar, her daim çantada onu gördüklerinde kendileri n i güvende his­ sedenler... Maleskine bir şekilde insan­ ların hayatlarının, kişiliğinin bir parçası oluyor. Hem temel, hem işlevsel hem de entelektüel bir aksesuvar. Sonuçta or­ taya enerji ve bir his veren, bir hikayesi olan, sembolik ve pratik unsurların bir araya geldiği bir ürün çıkıyor.

lll .,

til c: ., :ı

den birisiniz. Defter sahiplerini nasıl seçti n iz?

Fark ettik ki tanınmış birçok sanatçı , yazar, tasarımcı, m imar, müzisyen zaten kişisel ya da profesyonel nedenlerle Maleskine kullanıyor. Kar amacı güt­ meyen bir faaliyet için onları bir araya getirmek çok da zor değ i l . Maleskine değerlerine yakın olan, benzer hisleri paylaşan kullanıcılardan defterlerini doldurmaların ı ve Lettera27 Vakfı 'na bağ ışlamaların ı istiyoruz. M oleskine'e de uyacak bir fikir olduğundan, sonra gezici bir grup kurarak dünyanı n önemli şehirlerini gezme fikri doğdu. "The Detour Archive" online olarak sürekli açı k ve serginin yolculuğu sürdükçe de gen işliyor. Sizi hangisi daha fazla heyecanlan­ d ı rır? Terte m i z , içi boş b i r defter mi, görev i n i ya pmış, bitmiş b i r defter mi?

Siz Moleskine'de b i r üst düzey yö­ neticisi niz; bu fenomen leşme h a l i n i bir pazarla ma başarısı m ı saymak lazım yoksa Moleski ne'e has bir d u · r u m l a m ı karşı karşıyayız?

Belki bizi ayıran , pazarlama stratejimizi gerçek ve paylaşılan hikayeler üzerine kurmamız. Moleskine'e kişilik kazandı­ ran , onun kullanıcı ları çünkü. i nternette inanılmaz sayıda insan M aleskine üze­ rinden, spantan bir şekilde yaratıcılık macerasını paylaşıyor. Sadece Flickr ve benzeri sitelerde 1 000'in üzerinde grup var.

i kisi de diyebilir miyim? B o ş sayfalar beni çok heyecanlandım çünkü sadece defterin boyutu ve sayfa sayısıyla sınırlanarak istediğiniz her şeyi yapmayı mümkün kılar. Her şeye gücümün yeteceğine dair o çocukça his, yaratıcıl ı ğ ı mı artırır. Diğer tarafta dolu bir defter ayrıca tatmin edicidir; sahibinin duygu ve düşünceleriyle bir Maleskine de büyür.Trendlere karşı hikayeyi korumak" Detour" sergisinin küratörü, sanat eleştirmeni Rafaella Guidobono'nun hayatı da 1 O yıldır Maleskine defterleri arasında geçiyor.

Siz i l k kullan d ı ğ ı n ı z Moleski ne'i ha­

Moleski n e ' i n bir fenomen o l ması bi·

tı rlıyor musunuz? Genelde siz nasıl

raz tarihi h i kayesinden, b i raz d a gü­

doldurusunuz defterlerinizi?

n ü m üz ü n trend lerinden beslen iyor.

i l k siyah defterimi çok iyi hatı rlıyorum; 80' 1erin başıyd ı , Paris'teydi m . O model defter, yıllar sonra, 1 997 'de Milanolu yayıncı M odo&Modo'nun kullandığı

B i r sanat eleştirmen i ve bu serg i n i n kü ratörü o l a rak ticari b i r ü ründen sanatsa l b i r a u ra , b i r kişi lik yaratma sürec i n i nasıl tarif edersiniz?


Mayıs 2009

işin içinde bir efsane varsa çalışırken çok d ikkatli olmanız gerekir. Bir trend ve başarı sembolü haline geldiğinizde, o kültürel tarafı, o hikayeyi de temiz tut­ manız gerekir. Sanatçıları, tasarımcıları, yazarları ve müzisyenleri kapsayan bir defter sergisi fikri aklıma geldiğinde, asıl araştırmak istediğim, sanatsal ya­ ratıcılık, zanaatkarl ı k ve pazarlama ara­ sındaki sınırları aşan estetikti. M i lana Trienali ' nde 40 storyboard 'luk ilk sergi "Advertain ment- l nc"den beri defter ser­ l> gisi, düşünce üreten yeni bir mecra hali­ ne geldi. Son yıllarda sanatçıların ya da � l> mimarların elinden çıkanlar daha fazla g. sanatsal işlere döndü. Onlara iki aylı k bir � 3 süre veriyoruz ve bunun sonunda gittik­ çe daha güçlü seçkiler dönüyor bize.

1 999'dan beri çok fazla defter gör­ müşsünüzdür. Sizi hiç şaşı rtan ve asla un uta mayaca ğ ı n ı z bir tanesi oldu m u ?

H e r defterde çok tatlı bir şaşkınlık yaşarı m . Her zaman sizi yakalayan, çok güzel ya da eğlendirici işler çıkar. Santralistanbul 'da sergilenecek olan Kuhen Malvezzi mimarlarının kavramsal işleri örneğin . . . Bir favorim de New York'ta Art Director's Club'da sergi­ lenen Tom Sachs'ınkidir. Ajandasını delerek zincirlerle iki asma kilit asmış, üzerine de 'Tom Sachs' ı n sırları , 2007 ' yazmıştı . . .

"Akasya Acı badem" Beş Ortakla Gel iyor Tarih: 2 5 Mayıs, Radikal "Akasya Acıbadem", Sinpaş, Akiş, Yıldız Holding, Doğu- Batı Group ve Corio or­ takl ığıyla, 650 milyon dolar yatırımla baş­ lad ı . Proje, 201 2 yılında tamamlanacak. Türkiye'de birçok konut projesi geliştiren Sinpaş Gayrimenkul ve Akmerkez'in yaratıcısı Akkök'ün liderliğinde kurulan Saf Gayrimenkul Geliştirme ve inşaat, Anadolu Yakası'nda yeni bir proje başlatıyor. i nşaatına haziran ayında başlanacak "Akasya Acıbadem" projesi, toplam 182 bin metrekare alan üzerine inşa edilerek, toplam üç parselden olu­ şacak. Saf Gayrimenkul Genel M üdürü Oray Demirel, 201 2 yılında tamamla­ nacak projenin toplam maliyetinin 650

milyon Dolar olacağı n ı söyledi. Demirel, 11Akasya Projesi1nde ise üç ortak daha geldi. Projede, Sinpaş' ın yüzde 25, Akiş'in yüzde 28, Yı ldız Holding'in yüzde 25, Akmerkez'in de ortaklarından Doğu ve Batı Group'un yüzde 15 ve H allandalı Corio Gayrimenkul ' ü n yüz­ de 7 hissesi bulunuyor," diye konuştu. Akasya'da toplam 1 . 583 daire bulundu­ ğunu kaydeden Demirel, Akmerkez'in kiralanabilir alan ının üç katı boyutla­ rında 1 60 bin metrekarelik bir al ışveriş merkezi yapacaklarını da anlattı. Üç parsellik projede, parsellerin birleştiği noktada 26 bin metrekarelik yeşil alan " Central Park" konsepti yaratı lacağını belirten Demirel, Akasya'n ı n şehrin merkezinde doğal yaşama alanı oluştu­ racağ ı n ı aktardı . Projede ağırlıklı olarak 3+ 1 daireleri n bulunduğunu ifade eden Demirel, " 70-350 metrekare arasında dairelerin fiyatları da 300 bin TL'den başlıyor, 2,8 milyon TL'ye kadar çıkı­ yor. Üç tane 40'ar katlı kule bulunuyor. Önümüzdeki dönemde Akasya'ya bir otel projesi de eklenebilir," diye konuştu.

Mi MED 2009 Ödülleri Açıklandı Tarih: 26 Mayıs YAZAN: BETÜL TUNCER Bu yıl sekizincisi düzenlenen M iM ED Öğrenci Yarışması ' n ı n sonuçları istanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla Kampüsü'nde 25 Mayıs 2009 Pazartesi günü yapılan törende açıkland ı . Tören, iTU M imarlık Fakültesi Dekanı Orhan Hacıhasanoğlu'nun yaptığı açılış ko­ nuşması ile başlad ı . Hacı hasanoğl u , M i M ED ' i n 1 997 'den beri sürdüğünden, etkinlikleri içerisinde öğrenci yarışmala­ rı nın, mimarl ı k eğitimi nde üstün hizmet

ARKilE RA M i MARLIK ALMANAGI

147

ödüllerinin v e d e bilimsel çal ışma kap­ samı nda düzenlenen mimarlık eğitimi forumları nın bulunduğundan bahsetti ve bu anlamda Türkiye'de m imarl ık eğitimi ortamına öncülük ettiğini belirterek sözü, Dernek Başkanı Prof. Dr. G ülsün Sağlamer'e devretti . Dernek Başkanı Prof. Dr. Gülsün Sağlamer, Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde, sivil top­ lum örgütlerini güçlendirmeye çalışan bir strateji uygulamakta olduğundan, M i M ED ' in de doğrudan m i marl ı k eği­ timini hedef alıp, Türkiye'de m imarlı k eğitimini geliştirmek, mimarlık okullarını ve eğitimimizi uluslararası derecede görülür hale getirmek için kurulduğun­ dan bahsetti. Sağlamer, M i M ED ' i n en önemli aktivitelerinden birinin öğrenci projeleri olduğunu tekrar dile getire­ rek, M i M ED ' i n diğer bir etkinliği olan mimarlık eğitimi forumları nın bu yıl dördüncüsünün Kayseri 'de Erciyes Ü niversitesi'nde düzenlendiğini açık­ ladı.Ayrıca ikinci defa bu yıl, m imarlık eğitiminde emeği geçen emekli ve aktif öğretim görevlilerine, ilki M i M ED ' i n organize ettiği eğitim forumlarından üçüncüsü olan F O R U M 3 kapsamında 2006 yılında verilen, Üstün Başarı ve Üstün H izmet Ödülleri veri ldi. Bu sene Üstün Başarı ve Üstün H izmet Ödülü alan öğretim görevlileri şunlar: Prof. Dr. Erol Kulaksızoğlu (iTÜ), Prof. Dr. Latife Gürer (iTÜ), Prof.Dr. Enis Kortan (ODTÜ), Prof. Dr. Semra Ögel (iTÜ), Doç . D r. Leyla Baydar (Gazi Ü.), Prof. Dr. Metin Ahunbay (iTÜ), Prof. Dr. Ayten Çetiner (iTÜ), Prof. Dr. Afife Batur (iTÜ), Prof. Dr. Bülent Özer (MSGSÜ), Prof. Dr. Doğan Tuna (DEÜ), Prof. Dr. Cevat Erder (ODTÜ) Öğretim görevlilerine Üstün Başarı ve Üstün Hizmet Ödülleri verildikten sonra, M i M ED Öğrenci Projesi Kolokyum u ' na geçildi ve sözü, yarış­ manın spansoru olan iş GYO temsilcisi Hülya Demir aldı. Hülya Demir, iş GYO olarak mimarlık eğitiminin ne kadar geniş sını rları olduğunu ve dolayısı ile okul yılları ile sınırlı olmayıp ömür boyu devam ettiğini düşündüklerini ve bu yüzden öğrenci yarışmalarının, mimar­ lığın gelişimi için gerekli olduğunu dü­ şündüklerini belirtti. Gayrimenkullerden ve gayri menkul projelerinden oluşan bir portföy şirketi olarak, i ş GYO'nun tasa-


148

ARK ilE R A MiMARLIK ALMANAGI

Mayıs 2009

rımın etkisini projelerine mümkün oldu­ ğu derecede yansıtıp, yatırımiarına ge­ tirdiği katma değer ile birlikte sektörde lider projelerine devam etmeye çalıştık­ larını açıklad ı . Tasarımın, yatırımın ticari tarafına ne kadar katkıda bulunduğunu ortaya koymaya çalıştıklarını, sürdürüle­ bilir, dünya çapında standartiara sahip ve alanında farklılık yaratan projeler ge­ liştirdiklerini belirten Demir, buna örnek olarak Kanyon projesini verdi. Yeni me­ zun olacak arkadaşların da tasarımlarını gayri menkul sektöründe görmek iste­ diklerini beli rten Demir, sözü M i M ED Öğrenci Yarışması ile ilgili bilgi vermek üzere Prof.Dr. Gülsün Sağlamer'e bıraktı. Prof.Dr. Gülsün Sağlamer, bu yıl 8.si düzenlenen M i M ED Öğrenci Yarışması'nın ilk yılı ndan itibaren kay­ dedilen katılımcı rakamları nı açıklad ı . Buna göre, 1 . yıl 1 1 0 proje, 2 . yıl 1 20 proje, 3. yıl 1 60 proje, 4. yıl 200 proje, 5. yıl 225 proje, 6 . yıl 291 proje, 7. yıl 336 proje ve bu yıl 257 proje katılmış. Sağlamer, jüri üyelerini ve raportörleri tanıtıp, değerlendirmelerinden ötürü teşekkürlerini sunarak sözü, kazanan projelerin sahiplerini açıklamak üzere Jüri Başkanı Ayfer Aytuğ'a bıraktı.

MiMED Öğrenci Yarışması'nda Ödül Kazananlar ı . Yıl Ödülleri Başarı Ö d ü l ü : Elif Gözde Öztoprak

(iTÜ) Teşvik Ö d ü l ü: Canan Ganiç ( i K Ü ) J ü ri Ö zel Ö d ü l ü : M ustafa Küstür

(iTÜ), Zeynep S. Enhoş ( iTÜ)

2. Yıl Ödülleri Başarı Ö d ü l ü : Deniz Üstem ( iTÜ) Teşvik Ö d ü l ü: Zuhal Kol (iTÜ) J ü ri Ö zel Ö d ü l ü : Gürcan Demirtaş

(Uludağ Ü.), M üge Öztürk (DEÜ), Müge Kuzubaşıoğlu (iTÜ), Emine Bahar Avanoğlu (iTÜ)

3. Yıl Ödülleri Başarı Ö d ü l ü : lşı lay Dikeç

(MSGSÜ) Teşvik Ö d ü l ü : Enes Yücepur

(MSGSÜ) J ü ri Ö zel Ö d ü l ü : Erman Uçaroğlu

(Bahçeşehir Ü.), Mehmet Düzen (YTÜ), M üge Kruşa (ODTÜ), Yusuf

Uyar (Uludağ Ü.), Caner Bilgin (i KÜ), Erdem Dokuzer (Çukurova Ü.)

4. Yıl Ödülleri Başarı Ö d ü l ü : Okan Aydoğu (iTÜ) Teşvik Ö d ü l ü: Burçin Baykurt ( iTÜ) J ü ri Ö zel Ö d ü l ü : N i l Tuzcu ( iTÜ),

H. l ş ı l Uysal (iTÜ), Nazlı Öncel (Bahçeşehir Ü .) Ayfer Aytuğ, M i M E D 'e teşekkür ede­ rek , sürecin zor olduğundan ve birtakı m aksaklı klar t ü m projelerde görüldüğü için eğitimcilerin bir ders çıkartması gerektiğinden bahsetti ve tüm projele­ rin düzeyli ve jüriyi zorlayıcı olmasının Jü ri Özel Ödülü sayısının artt ı nlmasına neden olduğunu açıklad ı . Aytuğ, ka­ pal ı zarflar açıldığında, Türkiye'nin her yerinden katılım ve başarı görmekten duyduğu mutluluğu belirtti. Ödüller, öğrencilere Prof. Dr. Gülsün Sağlamer ve H ülya Demir tarafından ve­ rildi. Prof. Dr. G ülsün Sağlamer ödüller verildikten sonra, kadın akademisyenler üzerine yaptığı bir araştırman ı n sonuç­ larından bahsetti . Kadı n akademisyenle­ rin oranlarına bakıldığında, Türkiye'nin %27'1ik bir orana sahip olduğunu, ve bu oranla %20'1ik bir orana sahip Avrupa ülkelerini geride bıraktığını açıklad ı . M imarl ı k ve mühendislik alan­ larında ise, kadın akadesmisyenlerin oranının % 1 5, 5 , Avrupa ülkelerinde ise %2-3' 1erde olduğunu açıkladı. Sağlamer, geçtiğimiz günlerde vefat eden Türkan Saylan'ı da anarak, kadın akademisyenlerimizle övünmemiz gerek­ tiğini söyleyerek, ''Türkan Hoca' mızın da dediği gibi Türkiye kıziarına dikkat etmel i , kıziarına yatırım yapmaya devam etmeli, onları gericiliğin tuzağından kur­ tarmayı başarmal ıdır, " diye devam etti ve herkesi kızlarımızı okutmak için her türlü önlemi almaya davet etti. Sağlamer sözlerini noktaladıktan sonra kolokyum, jüri üyelerinin katılan ve seçilen projeler üzerine genel bir yorumuyla son buldu. Tü m ürünlerin arkasındaki emek ve düşünceleri gör­ menin çok güzel ve ufuk açıcı olduğu, başka akademisyenlerle birlikte başka projeleri değerlendirmenin önemli oldu­ ğ u ifade edildi. Biçimciliğin mimarlığa hakim olmaya başlad ı ğ ı , yer ve bağlam ilişkileri kuvvetli olan projelerin daha başarılı olduğu, ancak çevreyi yadsıyan,

topoğrafya ve çevreyle ilişki kurmayan, imza isimlerin türevleri olan projelerin ise daha ön aşamalarda elendiği be­ lirtildi. Sunum teknikleri açısından çok sayıda başarılı proje olduğu ve tüm bunlardan, mimarlı k eğitiminin nasıl bir evrim geçirmesi gerektiğine dair sonuç­ lar çıktığı, Türkiye'nin farklı yerlerinden, farklı üniversitelerinden başarılı projeler geldiğini görmenin çok güzel olduğu da j üriüyelerinden gelen yorumlar arasın­ daydı .

Ayda Bir Gün Soka klar Bizim Tarih: 26 Mayıs, istanbul Büyükşehir Belediyesi istanbul Büyükşehir Belediyesi ve sivil toplum örgütleri , trafik sorunlarına dikkat çekmeye devam ediyor. Ortak olarak gerçekleştirilen Ayda B i r Gün Sokaklar Bizim kampanyasında, toplu taşıma araçları nın faydaları , park etme sorunları, trafik kurallarına uymanı n öne­ m i gibi birçok konuya değinildi. istanbul Büyükşehir Belediyesi ve sivil toplum örgütleri, trafik sorunlarına dikkat çekmeye devam ediyor. Ortak olarak gerçekleştirilen Ayda Bir Gün Sokaklar Bizim kampanyasında, toplu taşıma araçlarının faydaları, park etme sorun ları, trafik kurallarına uymanı n önemi g i b i birçok konuya değinildi . Trafiksiz bir yaşamın özleminin çekildiği günümüzde bu ay Caddebostan Barlar Sokağı trafiğe kapatıldı. Trafiğe kapatı­ lan sokak, büyük- küçük tüm sokak sa­ kinlerinin katıl ı m ı ile renkli sahnelere ev >Cl .. sahipliği yapt ı . H i ç araç alınmayan so­ "' o kakta oyunlar oynand ı , resimler yapıldı. en � Sokağın tad ı n ı çıkaran insanlar :; piknik sepetleri ile caddeye inerek do­ lll c "' yasıya eğlendiler. istanbul Büyükşehir u; o Belediyesi U laşım Daire Başkanl ı ğ ı .c Gl 'tl Trafik M üdürlüğü'ne ait Gezici Trafik 'tl .. Eğitim Otobüsü de sokak sakinlerine u


Mayıs 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

trafik eğitimi vererek, trafik sorunlarının eğitim ile çözüleceği konusunda, hem yazılı hemde görsel materyaller ile halkı bilinçlendirme çalışmaları gerçekleş­ tirdi. Her ay bir yenisinin gerçekle­ şeceği projeye, istanbul Büyükşehir Belediyesi U laşım Daire Başkanlığı Trafik M üdürlüğü, U laşım Koordinasyon Müdürlüğü destek verdi. Ayrıca projede Suat Ayöz Trafik Mağdurları Derneği , Bisi klet Sevenler Derneg - i , Barışa Pedal Derneği, Yaya Derneği, Omurilik Felçliler Derneği, Türkiye Sakatlar Derneği , Türkiye Trafik Kazalarını Önleme Derneği gibi Sivil toplum kuru­ luşları , Dünya Göz H astenesi gibi özel kuruluşlar da yer aldılar.

Çuval layan E kolojik lcatlar Tarih: 2 7 Mayıs, Webecoist.com ÇEviREN: GÖKÇE ARAS Kağ ıt üzerinde güzel, uygulamada kötü: Yapay adalardan kasırgalardan enerji elde etmeye kadar çoğu zavallı durum­ da olan ve yeryüzünü çevresel faktör­ lere karşı korumayı amaçlayan çılgın icatlar. Birçok çevre sorununu hallet­ mek için bilim adamları yen i teknolojiler gel iştirmeye ve yaratıcı çözümler bulma­ ya çalıştı lar. Bu gelişmelerin bir kısmı yaratıcılığ ından ve potansiyelinden dolayı övgü aldı. Başlarda makul gibi görünen diğer çalışmaların ise bir süre sonra imkansız, tehl ikeli ya da sadece absürd olduğu anlaşıldı. Küresel ısın­ ma, gıda ve su kaynakları nın azalması, yakıtların tükenmesi, ormanların yok olması, bazı hayvan soylarının tükenme­ si, olağandışı iklim değişiklikleri, metan gazı kirliliği, asit yağmurları, azalan kay­ naklar ve daha birçok etken. 2 1 . yy'ın ilk 10 yıl ında karşımıza çı kan bütün bu çevresel faktörlerle yüzleştik. Tabii ki araştırmacılar birçok şey denediler. Fakat bu çalışmaların çoğu başarısızlık­ la sonuçlandı.

1 49

fikri ortaya çıktı. Tek problem fizibilite problemiydi: Hala bakımsızlıktan dökü­ len bir altyapıya sahipken yollara özel birimler yerleştirmek. Kullanmayla aşın­ ma i kilemi hala çözülmedi.

Biyoyakıt -ı

ii

::E � ii

"The World " bir arazi kazanma projesi olmaktan çıkıp zengi n ve ünlü insanlar için bir oyun alanına dönüştü. Çevrenin korunmasın ı isteyen diğer yapay adalar ise güvenilir: Bay Area'daki Treasure Adası projesi, Çin'deki Dongtan ve yük­ sek teknoloji ürünü yükselecek suları da hesaba katan amfibik Lilypad . Bu yapay kentler, kendi kendine yetebiliyor ve tamamen sürd ü rülebilir. Çok büyük ölçekli olan Lilypad gibi projelerin mali olarak da riske girmek gerektiği için gerçekleştirilmesi zor. En pratik çözüm, varolan kentlere teknolojinin entegre edilmesi. Superstar buna güzel bir örnek.

insan Gücüyle Yüzen Spor Salonu i nsan gücüyle yüzen spor salonu, örtülü bir kabuğun içinde bir düzine terli i nsanla beraber olduğunuzu umar­ samazsanız kendinizi akıntı yönüne gö­ türmek için iyi bir yol. Bu New York 'un trafik problemine de bir cevap olabilir mi? Araştı rmacılar insanların spor sa­ lonlarında harcadığı enerjiyi kullanı labilir hale getirmek için çalışarak bu sonuca ulaştı lar. Yüzen spor salonunun ne kadar pratik olduğu tartışılabil i r. Spor salonu inşa etmek için kullanı lan kay­ naklar enerji tasarrufu için önemli mi? Yürümek ya da bisiklete binrnek daha ucuz ve kullanılır bir yöntem değil mi?

15 Yıl Yanan Lamba Herkes 1 5 yıl yanan bir lambayı se­ ver. Fakat ne yazık ki, bu fikir ne kadar heyecan verici olsa da gerçek şu: B u lamba radyoaktif o l d u ğ u i ç i n hala zehirli olmayan elektiği kullanmamız gerekiyor.

Yapay Adalar ve Yer Değiştiren Kentler

Yol Birimleri

Yatırımcılar tarafından dü nyaya fayda­ sı dokunması iddiasıyla ortaya çıkarı lan fakat çevreye zarar veren ve kırı lgan ekasistemi bozarak birçok eleştiriye ma­ ruz kalan Dubai'deki yapay ada projesi

Araçlar yolda giderken sürtünme ve ısı ortaya çıkıyor ve bu da yüklü mik­ tarda boşa harcanm ı ş enerji demek. Araştırmalar sonucunda bu enerjiyi özel bir birimle emerek yeniden kullanma

Bir başka muhteşem buluş da bas­ tırılamaz yakıt susuzluğu hakkında. Biyoyakıt sihirli bir bilet gibi görünüyor­ du fakat onun da suyu ısındı. Biyoyakıt fikri hala büyüyor ve politikacılar hala tarı m kaynakları nın kullanılabileceğini umuyorlar. Neyse ki insanlar ormanların yok olma h ızını ve ortaya çıkan küresel gıda krizini gördüler. Bu zamana kadar uygulanan yönetimle ve yapılan üretimle ortaya çı kan sonuçlar ise hasarlarından dolayı tartışmaya açık.

Büyük Çantalarla Kirliliği Okyanusa Gömme Okyanusları da kapsayan karbondiok­ sit meselesini halletmek için birçok fikir ortaya atıldı: Kireç ekme, demir atma ve en az makul olan karbon kaplı torbalar atma. Aslında bazı fiki rler makul olabilir­ di ama çuvallar uygun gözükmüyor. Bu büyük , sosis şekli ndeki kaplar, kaynak­ ları kolayca dönüştürebiliyor (karbon tankları için gerekli olan kaynaklar ve nakliye sisteminin caniandınidığı görsel­ de bunun boş bir hayal olduğu görüldü). Ayrıca bunlar kolayca yırtı larak zarar gö­ rebi lir ve bilim adamları buna 2020'ye kadar hazır değiller. insanlar her saniye 800 ton karbon üretiyorlar, bu orana göre insanlar her 1 1 gün için bir çanta kullanacaklar. Eğer okyanuslar karbon­ dioksiti emmeye mahkum kalırlarsa, asit derecesi artar ve deniz hayatı büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kal ır. En önemli sorunlardan biri de kal ıntı lar.

Tüylü Bitkiler Bilim adamları kurak bölgelerdeki bitkilerin tüylü olduğunu, bu karakte­ ristik özelliğin zararlı kızılötesi ışınları yansıttığını ve daha verimli fotosenteze olanak tanıdığını söylüyorlar. Önerilen çözüm ise şu: Tüylü bitkileri arka bahçe­ nize ekin. Ne yazık ki doğal ekasistemi bozucu bu öneri çok zayıf bir fikir. Bu bitkilerin artmasıyla ol uşan ekstra yan­ sıma daha az suyun buharlaşması ve gezegenin daha çok ısınması demek.


150

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Mayıs 2009

Çöküş

Uzaydan Enerji Yayma Dünyaya temiz enerji göndermesi için uzaya devasa bir güneş enerjisi cihazı gönderme. Japonlar şiddetle bu teknolojinin üzerinde çal ışıyorlar. Ancak bir problem var: Bu ışın lar teorik ola­ rak alıcıyı ve komşuları nı kızartır. Bilim adamları bu potansiyel afetin önüne geçmek için çalışıyorlar, ama kısa vade­ de pek şansları yok.

Devasa Yapay Ağaçlar Bir diğer bilimadam ının önerisi ise dünya çapında milyonlarca yapay ağaç yerleştirmek. Bu bitkiler karbondioksiti emiyor ve böylece iklim değişimi teh­ didine teorik olarak bir çözüm getiriyor. Bu küresel ısınmaya farklı bir açıyla bakan proje de ne yazık ki tutulmuyor.

Kasırgaları işe Yarar Hale Getirme Kasırgalarda çoğu zaman büyük bir enerji açığa çıkar. Bilimadamları da bu enerjiyi kullanılır hale getirmek için makinalar icat etmeye çalışıyorlar. Bir bilimadamı "eğer bir kası rgayı ağı mıza düşürebilirsek ihtiyacımız olan enerjinin çoğunu elde etmiş oluruz" diyor. Ama büyük bir tehlike var: Eğer kasırga iyice kontrolden çıkarsa ve makinayı tahrip ederse yıkım daha da geniş bir alana yayılmış olur.

Volkanların Patlaması Bir diğer ilginç fikir de volkanik pat­ lamalarla soğutma etkisi yaratma. 1 99 1 y ı lında M t . Pinatubo Yanardağı patla­ dığ ında ortaya çıkan m ilyonlarca ton sülfürdioksit soğutma etkisi yaratmıştı. Ne yazık ki bilimadamları hala küresel ısınmaya çok hakim değiller. Bu yüz­ den faydasından çok zararı olan büyük soğutucular ve doğal afetlerle çözüm arıyorlar.

Times Square Artık Yayaların Tarih: 2 7 Mayıs, Taraf ABD'nin New York kentinin en tan ınmış simgelerinden Times Square, motorlu araç trafiğine tamamen kapandı. Hollywood yapı mlarında ve reklam filmlerinde muazzam hareketliliğine ta­ nık olduğumuz ve sıkışık trafikte birbirini takip eden otomobiller yüzünden takla

§'

(i) lll Cil .c c .,

;

atan motorlu araçlar birbirine g i rince ki­ litlenen trafiğini yüzlerce kez izlediğimiz ünlü Times Meydanı, bundan böyle yal­ n ızca yayalara açık olacak.Geçen hafta bu konudaki ilk açıklamayı yapan New York Kenti U laşım Komisyonu üyelerin­ den Janet Sadık- Khan, Broadway'ın 42 ve 47. caddeleri arasındaki bölümünün motorlu araç trafiği ne kapatıldığını söyledi . Açıklamada, turist ya da kent halkından olan yayaların daha rahat hareket etmeleri, gürültü ve egzoz gibi kirlilik unsu rlarından arındırılmış olan meydanda trafik kazasına uğrama en­ dişesi olmaksızın daha keyifli vakit ge­ çirmeleri için bu kararın alındığını ifade edildi . Konuyla ilgili olarak, Belediye Başkanı Michael Bloomberg ise " B u dönüşümle, şehrin kalbinin attığı ve trafik sıkışı klığıyla ünlen miş olan alan yayaların hizmetine sunulmaktad ır" dedi.

Meydan Şimdi Çok Daha Eğlenceli BirYer Olacak Meydanın motorlu araç trafiğine kapatılması ile, hünerlerini sergileyen sokak sanatçıların ı n yanı sıra ziyarete gelen turistler ve New Yorklular ile çevrede bulunan kafe ve pubların kul­ lanımına çok geniş ve ferah bir alan sunulmuş olacak. Times Square'in fonksiyonları nın yeniden tanım lanması kapsamındaki uygulamalardan biri de akşam saatlerinde Metropolitan Opera ve Broadway'de sahnelenen gösterile­ rin, meydana kurulacak dev ekranlarda canl ı olarak yayınlanması olacak. Hafta içi günlerdeki resmi tören ve kutlama­ lar içinse, Broadway'in bir böl ümüne pazar gecesi geç saatlerde bariyerler yerleştirilerek alan tören için hazırlana­ cak. Aiandaki bisiklet ve motorsuz kay­ kayların kullanılabileceğini ifade eden Janet Sadı k- Khan, " Uygulama trafik ve iş yaşamı açı larından yararlı. Biz mey­ dan ın muazzam eğlenceli bir yer haline geleceği kanaatindeyiz" dedi.

E Cl)

'N •O c.:ı

"' > "' :ı: "' ...

·N Cl) ·;:

•Cil

Tarih: 29 Mayıs, A1 0 YAZAN: LUKASZ WOJCiECHOWSKi, ROMAN RUTKOWSKi ÇE�REN: BETÜL TUNCER Polonya'da ve muhtemelen her yerde, savaş sonrası modern mimarl ı ğ ı n gö­ rünen ve görünmeyen düşmanları var. Görünenler, çeşitli nedenlerle Polonya modernizminin g ri örneklerinden kur­ tulmaya çalışanlar. Görünmeyenler ise, yapının kendi derinliklerinde ve de kullanı lan malzemenin kalitesinde saklı . Polenyalılar tarafından hayranlık duyulan, Karkonosze Dağ ı ' ndaki Sniei:ka H ava Gözlem Evi ve resterana saldıran görün meyen düşman oldu. 9 Mayıs'ta, hava istasyonunu barı ndıran, üç d iskten biri olan en üst disk çatiadı ve kısmi olarak çöktü. Daha önceki haftalarda bi nada çalışan bilim adamları bazı çatlaklar ve tedirgin edici sesler farketti (kapıları kapatırken sorunlar bile yaşandı), bunun üzerine bina bo­ şaltıldı ve felaketten kimse yara almadı. Geçen yaz inşaat mühendisleri tara­ fından yapılan detaylı teftişe karşı , çok düşük sıcakl ığa ve rüzgara dayanıklı olması için oval biçiminde tasarlanmış bina yıpranm ıştı. Çökmeden bir ay sonra, Sniei:ka dağcılara kapalı kalı r­ ken gözlem evinin orta ve alt diskleri kullanılmakta ve neredeyse tüm hava gözlem aletleri çalışmakta. Bina, geçici olarak sağlamlaştırı ldı, istasyondan çok uzak olmayan Çek barınağında uyuyan çalışanların ise binaya girmelerine her üç saatte bir izin veriliyor. Bu yazının yazı ldığı sı rada daha fazla yetkili tekrar inşadan bahsettikçe, binan ın geleceği oldukça olumlu görünüyor. i nternet ise profesyonel olmayanlardan gelen sıcak destek mesajları ile dolu. Belki bu sefer bir modern Polonya m imari parçası tekrar ışıldayabi lmek için yeterli dikkati görecek.


H�FELE A K l LLl

PRQJ 6 L6R

HAFELE MERKEZ: Tel : +90 (216) 528 59 00 / (216) 590 02 20 Faks: +90 (216) 528 59 30 ANTALYA 0242 221

05 35 BURSA 0224 443 53 03 ESKiŞEHiR 0222 340 55 19 iN EGÖL 0224 715 09 1 2 iSTANBUL ikitelli 021 2 670 43 67 Çağlayan 0212 233 B6 50 iZMiR 0232 264 10 20 KAYSERi 0352 240 60 90 KIBRIS 0392 225 B4 24 www . h a f e l e . c o m .t r


1 5 2 A R K i T E RA M i MA R L I K ALMANAGI

Taşmektep Bakı Ağiattı

ndirme yapılması n ı bekliyordu. u l i l Milli Eğitim Müdürü Ata Özer,

Güçlendirilecek Derken ...

Anıtlar Kurulu'na sunulduğun ancak kabul edilmediği n i anlatarak " Son proje yangın merdiveni olmad ı ğ ı için geri çev­ rilmişti. Ancak okul yine yapı lıp eğitime açı lacak, " diye konuştu. Taşmektep' i n yanması öğrencilerin i , eski mezun ların ı v e mahalleliyi yasa boğdu. Haberi duyan dün oku lun bah­ çesine koştu. Taşmektep'in 1 974 yılı mezunlarından Avukat Kemal Sarıboğa, altı yıldır okulun sahipsiz kaldığını anla­ tarak " Bakırköylüler beş nesildir burada okuyor. Okulumuz bü rokrasi hazretleri­ ne kurban gitti" diye tepki gösterdi. Oku lda 20 yıl öğretmenlik yapan Nebahat Önal ise ağlayarak yanan binaya gird i , kutlama yaptıkları alanı gösterdi: " Burası benim eviadı m gibiydi içim acıyor". Okulun 8 . sınıf öğrencisi Onur Uysal kırgın, kızg ın: " 3 . sınıfa kadar bu binada okudu m. Güçlendirme için boşaltddığı ndan bu yana da Ataköy'deki bir okulun içine yerleştirdiler bizi. O okula gittiğimizde 1 300 kişiydik. Yıl lardı r okulumuz yapıl­ mad ı . H erkes ayrıldı, 300 kişi kaldık şimdi. B inası yoktu yakında öğrencisi de kalmayacak." Mahallenin muhtarı da üzgün. N ihat Şahin 10 bin nüfuslu mahallelerinin tek i lköğretim okulunun göz göre göre bu hale geldiğini anlattı. " Çok çabaladık, milletvekilierine yazdık. Kaymakamlığa, milli eğitim müdürlüğüne tekrar tekrar yazı yolladık. En son Valilikten Ağustos 2008'de en kısa zamanda yapılacak diye yazı gelmişti. Sonra eksik olan yan­ gın merdiveni projeye eklendi. Cevap bekliyoruz denildi."

2003 yılında depremden gördüğü hasar nedeniyle boşaltılan oku l , yıl lardı r

Kont Alleon'un Tercihiydi

YAZAN: UMAY AKTAŞ Bakırköy'deki 1 3 5 yandı. 2003 boşaltılan du. Son

, Cem Karaca, Tarık Akan, Münir Naşit, Şener Şen ... Kimler ı ki tarihi Bakırköy i l köğretim 'nun sıralarından. Ünlülerin okulu ak bilinen nam-ı diğer Taşmektep'te lendirme çalışmalarının yapılmasını bekliyord u . H azırlanan projeler An ıtlar Kurulu' ndan kabul görmedi . S o n proje yangın merdiveni olmadığı için geri çevrilirken, okul önceki gece yangına kurban gitti. 1 3 5 yıllık tarih yılan hikayesine dönen güçlendirme sürecinde yok oldu . . .

Olağan Şüpheliler Yeni Mahalle'de bulunan, tarihi okulun çatısında önceki gece yangın çıktı. Alevler, kısa sürede dış cephesi taş, iç kısımları ahşap olan binayı sard ı . Yangın itfaiye ekiplerinin b i r saat süren müdahalenin ard ından söndürülürken , okul büyük hasar görd ü . Altı y ı l d ı r boş olan, kimi zaman sokakta yaşayan madde bağ ı m l ı çocukların kaldı ğ ı bina­ daki yangının sebebini istanbul Valisi M uammer G üler "Tinercilerin yapmış olabileceği tahmin ediliyor" diye açık­ lad ı .

Taşmektep' in tarihi 1 800'1ü yıllara kadar uzanıyor. 1 864'te Paris'ten getirilen şehireil i k uzmanı Kont Allean'un kent içinde değil de sessiz, bir yerde oturma isteğiyle 1 865 yılında inşaa edil meye başlıyor bina. 1 874 yılında bitirilen bina, 1 894 istanbul depremine kadar ev olarak kullandı. 1 900 yılında okula dönüştürü­ len yapı , altı yıl öneeye kadar binlerce öğrenci yetiştirdi.

Masu miyet Müzesiine 20 ı O Desteği

Tarih: 2 Haziran, Zaman YAZAN: MUSA iGREK Orhan Pamuk'un romanıyla aynı adı taşı­ yan ve uzun zamandı r açılacağı söyle­ nen Masum iyet M üzesi'ne 201 0 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı' ndan 754 bin TL' lik destek geldi. Ajans tarafından projesi kabul edilen Masumiyet M üzesi, 201 0 Mayıs'ında kapıları nı açacak. Romanın kahramanı Kemal ' i n "zamanı mekana dönüştürmek" arzusu, böylece gerçekleşmiş oluyor. M üzede objeler, romanda anlatıldığı gibi serg ilenecek. Orhan Pamuk son romanı Masumiyet M üzesi ' ne " Hayatımın en mutlu anıy­ mış, bilmiyord u m . " diye başlıyord u . Biz bu cümleyi minik bir kurgu yaparak " Hayatımın en mutlu anı, biliyoru m . " diye çevirebi l i riz b i r süreliğine. Zira Pamuk'un uzun zamand ı r açılacağı söylenen Çukurcuma'daki Masumiyet M üzesi 'ne 201 0 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı' ndan 754 bin TL' lik destek geldi. Ajansın projesi olarak kabul edilen Masum iyet M üzesi , 2010 Mayıs'ında kapı ları nı açacak. 2010 ajansı ve Orhan Pamuk, önümüzdeki günlerde bir pro­ tokole imza atacak. Roman ın kahramanı Kemal ' i n "zamanı mekana dönüştürmek" arzusu, böylece gerçekleşmiş oluyor. Masumiyet M üzes i ' ni anlatmaya geç­ meden biraz hafıza tazelemekte yarar var. Roman, tekstil zengini Basmacı ailesinin 30 yaşındaki oğulları Kemal ile yoksul ve uzak akrabaları Keskin ailesi­ nin 1 8 yaşındaki kızı Füsun arasındaki aşk i lişkisi etrafında gelişiyor. Pamu k kitabında aşk, eşyalara v e kişilere bağ­ lan ma, koleksiyonculuk, müzeler gibi


Haziran 2009

konuları işliyor. Romanın kahramanı Kemal, sevdiği kadın Füsun'u hatı rlatan kutulardan kibritlere, peçetelerden sinema biletlerine pek çok nesne toplar. Bunların hepsini, Füsun hayatı ndan çekildikten sonra kurduğu Masumiyet M üzesi'nde sergiler. Orhan Pamuk Masumiyet M üzesi romanı n ı yazmaya başlamadan önce, 1 999'da Çukurcuma Caddesi'deki 24 no'lu Brukner Apartman ı ' n ı satın alır ve binayı müzeye dönüştürmeyi düşünür. Roman 2008 Ağustos'unda çıktı ama müzesi epey gecikti. Açıldı açılacak derken süreç de uzad ı . 60 metrekare­ l i k alanda 3 katlı, 3 cepheli küçük bir apartman olan binada roman kahramanı Kemal'in sevdiği kadın Füsun'un sarı ayakkabısı, krem rengi çanta, istanbul manzaralı dikiş kutusu, boş gazoz şi­ şesi, küllük, kuş kafesi, eldiven, şapka, kristal şekerlik, kaleydeskop, yazl ı k şemsiye, saatler, kolonya, ehliyet kursu kitapları, Ankara Ekspresi Treni, siga­ ra gibi objeler romandaki anlatıldığı şekliyle sergilenecek. Orhan Pamu k " K itapta sözü edilen eşyaları bulmak için 1 970'ten bu yana antikacıları ve internet satıcılarını sıklıkla takip ediyordum," demişti . Orhan Pamu k , müzenin hazırlı k sürecinde dünyanın dört bir yanındaki müzeleri ziyaret etmiş ve gündelik eşyanın nasıl sergilendiğini araştırmış. Masumiyet M üzesi Alman mimarlar Brigitte ve G regor Sunder Plassmann tarafından düzenlenecek. Kitapta mü­ zenin yolunu bulmak için bir harita ve giriş için de bilet yer alıyor. Kitaba sahip olanlar ise müze açı ldığında bir seferli­ ğine ücretsiz girebilecekler.

Miniaturk'ü n 1 1 9 . maketi " Kabataş Erkek Lisesi" Tarih: 2 Haziran, istanbul Büyükşehir Belediyesi istanbul Büyükşehi r Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından işletilen Türkiye'nin ilk min­ yatür parkı " M iniatu rk", Kabataş Erkek Lisesi maketine ev sahipliği yapacak. M i n iaturk'ün 1 1 9 . maketi olarak inşa edilen " Kabataş Erkek Lisesi", ünlü M imar Balyan ailesi tarafından 1 908 yılında yapılmış.

" .. C'

2l.

.. ..,

m ;.

(1) '1(' .-

iii' (1) !!!. 3: .. '1('

Aslı toplam 1 65 m uzunlukta ve 3 5 m eninde olan v e iki büyük b i n a i l e ortalarındaki revir binasından meyda­ na gelen Ortaköy'de Boğaz Köprüsü yanında olan Kabataş Erkek Lisesi 'nin maketi 1 /25 oranı nda küçültülerek 8,61 m uzunlukta ve 2,02 m eninde 0,80 m yükseklikte olarak yine Boğaz Köprüsü maketinin yanında ve su kenarında yer alacak.

Gucciiden Yenedikle Hediye : Çağdaş Sanatlar M üzesi Tarih: 8 Haziran, Radikal Fransız milyoner ve koleksiyoncu Francois Pinault, Venedik'te ikinci çağ­ daş sanat müzesini açtı. M üze binası, 1 7. yüzyıldan kalma tarihi bir yapı . Fransız m ilyoner koleksiyoncu Francois Pinault, Venedik'in Büyük Kanal 'ının girişindeki eski bir yapıyı restore ederek " Punta della Dogana" ad ında bir modern sanat müzesi ha­ line getirdi. Merakla beklenen müze Venedi k Bienali arifesinde, kapılarını açtı. Kendini bir "sanat tutkunu" diye tarif eden Pinault'nun bu Venedik'te açtığı ikinci m üze. M üthiş koleksiyonu­ nu Fransa'da sergilemek isteyen, ancak Fransız hükümeti taleplerini karşılanma-

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

153

yınca kendisine Venedik'i seçen Pinault, ilk müzesini 2006 yılında tarihi bir Venedik Sarayı olan Palazzo G rassi'de açmıştı. Pinault açılıştaki basın toplan­ tısında, " Herkes beni m sanat tutkumu bilir. Venedik bana bunu gösterme şan­ sı verdi," dedi. G ucci ve Yves Saint Laurent marka­ ları nın, Christies' müzayedeevinin sa­ hibi olan 72 yaşındaki Francois Pinault, iki bin beşyüz parçalı k bir koleksiyana sahip. Bunların 1 41 'ini ise Punta della Dogana çağdaş sanat müzesinde sergi­ l iyor. Pinault'un, açtığı müze, koleksiyo­ nuyla olduğu kadar Gugenheim ' l a re­ kabet ederek aldığı binasıyla da büyük öneme sahip. Çünkü 1 7 ' nci Yüzyıl 'dan kalma geleneksel Venedi k m imarisi niteliğinde inşa edilen yapı , müze proje­ sine kadar metruk haldeyken, dünyaca ünlü Japon m imar Tadao Ando tarafın­ dan yeniled i . Yaklaşık 5 bin metrelik bir alanı kaplayan müze, San Marco Meydanı ' n ı n hemen karşısında. Ando, sade ama görkemli yapı için dönemin mimarisine uygu n malzemeleri tercih etmiş. Müze 20 milyon Avro'ya mal oldu ve tüm bu masrafı Pinault karşılad ı . Fransız koleksiyoncu ilk müzesini aynı yerde 2006 yılında açm ı ştı. 1 8. yy Palazzo G rassi eserleri içeren müze yine Ando tarafından yeniden yapılmıştı. M üze, " Mapping The Studio" adl ı b i r sergiyle açıldı. B i r y ı l açıck kalacak serginin küratörlüğünü Amerikalı Alison G i ngeras ile, daha önce Venedik Bineli'ni düzenleyen Francesco Bonami birlikte üstlendiler. Cy Twombly, Cindy Sherman, Jeff Koons, ltalian Mau rizio Cattelan gibi starlarla birlikte daha genç ve az bilinen sanatçıların işleri de bir yıl açı k kalacak bu sergide yer alıyor.

M üze Dükkônları Çağdaşlaşıyor Tarih: 8 Haziran, Radikal M üze ve ören yerlerinde açılacak hedi­ yelik eşya dü kkaniarına temsili örnek: Truva Müzesi dükkanı. Kültür ve Turizm Bakan l ı ğ ı ' na bağl ı 55 müze ve ören yerinde, kahve, lokum, hediyelik eşyalar, kitaplar ve replikalar satacak dükkan lar açılıyor. Bakanlığın açtığı ihaleyi kaza­ nan Bilkent Holding'e bağ lı Bilintur, bu d ükkaniarın içeriğini oluşturup işlete-


1 54

ARKiTERA M i M A R L I K ALMANAGI

Haziran 2009

cek. Dün bir basın toplantısıyla projeyi tanıtan Bakan Ertuğrul G ünay, "yaygın­ laştırıp niteliği artırmak için" bu projeye girişliklerini anlattı: " Bakanl ı ğ ımıza bağl ı o n b i r satış noktası var. içlerinde çok güzel ürünler var, ama bir kısmının da çok sıradan olduğunu itiraf etmek ge­ rekiyor. B u mağazalarımızı hem yaygın­ laştırıp hem de niteliğini yükselteceğiz. Şu anda mağazalırımız yılda 3,8 m ilyon YTL ciro yapıyor. Yeni uygulamayla top­ lam karın bunun yedi sekiz katı olacağ ı ­ n ı söyleyebilirim." Mağazalara bir standart getirileceğini anlatan Bakan G ünay, lokum, kahve fındık gibi geleneksel ürünlerle birlikte el sanatları ürünleri ve sanat eserlerinin replikaların ı n bu dükkaniarda satıla­ cağını anlattı. Günay, ihalenin Maliye, Kültür Bakanl ı klar ı ' n ı n temsilicileri ve bilim adamlarının bulunduğu bir kom i ­ t e tarafından gerçekleştirilidğinin de altını çizd i . 2010 sonuna kadar tama­ mının açıl ması planlanan d ükkaniarın ilki, iki ay sonra Topkapı Sarayı'nda hizmete g i recek. Proje kapsamında Ayasofya, Kariye, Türk i slam Eserleri, Hacıbektaş, Mevlana gibi müzelerle Efes, Side, Perge, Aspendos, Troia, Assos, Pamukkale gibi pek çok ören yeri bulunuyor. istanbul Arkeoloji M üzesi için, TÜRSAB'la yapılan özel anlaşma hak­ kında Radi kal'in sorusu üzerine Bakan G ünay, "TÜ RSAB orada spansorlu k yapıyor. Orada a n a mekan ı geliştirecek çok büyük farklı bir proje uygulanacak. Bunun çok büyük bir mali yapısı var" dedi . Konuyla ilgili bilgi veren DÖS i M M erkez Müdürü Tolga Tuyluoğlu, Arkeoloji Müzesi ' nde dijital arşiv, çevre düzeni, çocuk biri m i , kapalı salonların restorasyon u , havalandırma gibi pek çok iş yapılacağ ını anlattı.

Tü rkiye'yi dünyaya tanıtocak en büyü k marka Mimar Sinan Tarih: 1 0 Haziran, Zaman Cumhurbaşkanı Abdullah G ü l ' ü n hi­ mayesinde M imar Sinan' ı anma et­ kinlikleri çerçevesinde " M imar S inan Belgeselinin gala gösterisi ve sergi açı­ lışı" Çankaya Köşkü ' nde yapıldı. Kenan

Işık'ın sunuculuğunu üstlendiği törende belgeselin müziklerini yapan Fahir Atakoğlu da mini bir konser verdi . Cumhurbaşkanı daha sonra M imar Sinan'ın eserlerini anlatan fotoğraf ser­ gisinin açılışını yaptı. Belgesel, istanbul, Saraybosna, Şam, Londra, Roma ve Berlin'in de araların­ da bulunduğu pek çok dünya kentinde gösterilecek. Çankaya Köşkü ' ndeki törene, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğ rul Günay, mil­ letvekilleri, araları nda büyükelçilerin de bulunduğu 50'nin üzerinde diplomatik temsilci ve sanatçıdan oluşan davetli topluluğu katıldı . Cumhurbaşkanı Abdullah G ü l , tö­ rendeki konuşmasında, M imar Sinan ' ı n Türklerin yetiştirdiği en önemli isimler­ den birisi olduğuna dikkat çekti. G ü l , " Eğer bütün dünyaya tanılabildiğimiz büyük marka gibi düşünebilirsek, en büyük isimlerden birisi . 1 6 . yüzyılda yaşam ış, 4 padişah görmüş, tüm bu süre içe­ risinde de bugün hala ayakta kalan ve bundan sonra da yüzyıllarca ayakta ka­ lacak büyük eserleri i nsanlığa armağan etmi ş büyük bir m imar," ded i . Sinan'ın geniş bir coğrafyada eserler verdiğine işaret eden Cumhurbaşkanı, " M imar Sinan bütün bu coğrafyaya sadece çil çil kubbeler serpmemiş, köprüler, su kanalları, medreseler, hastaneler, kü­ tüphaneler, çok çeşitli alanda eserler bırakmış. Adeta Kayseri 'deki Erciyes'i taşıyıp istanbul'da Süleymaniye'yi yapmış, o ihtişamı oraya taşımış," dedi. Mimar Sinan ' ı n eserlerinden alı na­ cak dersler olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı, " Bir devlet başkanı olarak söyleyeceği m şey şu: Devletleri büyük, güçlü yapan sadece onların siyasi yapıları, orduları veya kendi iç zenginliği değildir. Onların kendi enerjilerini kalıcı, sa­ dece kendi vatandaşlarına değil bütün insanlığın faydasına hasredecek çalış­ malara girmesi ve eserler bırakmasıdır. Büyük devlet böyle olunuyor," diye konuştu. M i mar S inan sergisinin yurtd ı şında da açılmasını isteyen Abdullah G ü l , Sinan'ın Türkiye dışındaki eserlerinin o ülkelere emanet olduğunu söyledi .

Çanakkale Seramik&Kalebodu r Mimarlık Kü ltü rüne ARKIVıe Sponsor Olarak Destek Veriyor Tarih: 11 Haziran

V Mimarlık ve tasarım kültürüne verdiği destek ile ad ından sıkça söz ettiren Türkiye'nin öncü markalarından Çanakkale Seramik&Kalebodur, Türkiye'nin M imarl ı k Arşivi ARKiV'in 3 sene boyunca sponsoru oldu . ARKiV'in aksamadan çalışması ve gerekli güncellemelerin zamanında yapılması için tüm gayreti gösteren Arkitera M imarl ı k Merkezi, 2009 yılı başından itibaren yeterli maddi desteği bulamadığı için arşivi bir süreliğine ka­ patmak zorunda kalm ıştı. Ardından üc­ retli abonelik modeli ile ARKiV'i yeniden açan Arkitera M i marl ı k Merkezi, arşivin eskisi gibi herkese ücretsiz açı k olması için başka kaynak arayışlarına da de­ vam etti. Geçtiğimiz günlerde bu arayış mutlu bir şekilde sonlandı . Arkiv pro­ jesinin en başından beri destekleyicisi olan Çanakkale Seramik&Kalebodur, ARKiV'i tekrar destekleme kararı aldı . Çanakkale Seramik&Kalebodur'un ü ç yıl boyunca ARKiV'e sponsor olması ile Türkiye'nin M imarlık Arşivi, eskisi gibi sürekli güncellenmeye, genişlemeye devam edecek ve Türkiye'deki m imari üretimin bir aynası olacak.

Kısa Kısa ARKiV

Türkiye'deki Cumhuriyet Dönemi ve sonrasındaki mimari üretimini bel­ gelemek amacıyla Arkitera M imarlık Merkezi 2003 yılında bir arşiv projesi başlattı . Arkitera M i marlık Veritabanı olarak başlayan daha sonra ARKiV ismini alan arşiv, Türkiye'deki mimarlık üretimini belgelemenin yanında zaman içinde mimarlar, m imarlı k öğrencileri,


Haziran 2009

profesyoneller için önemli bir başvuru kaynağı halini ald ı . 8 .000'den fazla pro­ je, 200'den fazla m imar, 500'den fazla mimarlık ofisini bünyesinde barı ndıran ARKiV, m imarlık alanında sistematik bilgi sunan internet siteleri arasında Türkiye'de öncü ve tek, dünyadaki ben­ zerleri arasında önemli bir konumda. Günde yaklaşık 5.000 kişinin ziyaret ettiği internet sitesinin içeriği ise izlen­ me oranlarına paralel olarak artmaya devam ediyor. .

.

..

Istanbul'un l i k Uç üz Kulesi Satışa Çıktı

Tarih: 11 Haziran, Hürriyet Krize rağmen peşpeşe Adres 1 -2-3 ve Flex adlı yeni konut projelerini satışa çıkaran Dumankaya inşaat, son projesi olan 300 milyon TL'Iik i kon Residence' ı , istanbul'un "ikon"larından Galata Kulesi'nde tanıttı. ikon Residence; ikisi 41 , biri 40 katlı olan, içiçe geçmiş üç ku leden oluşuyor. 41 katlı kuleler, 1 49'ar metre yüksekli­ ğinde. 1 1 , 2 1 ve 3 1 ' i nci katlarda, 3 kuleyi birbirine bağlayan platformlar var. Bu platformlar aynı zamanda geniş bahçe kullanımı sunuyor. Bu açı k alanlarda teras bahçeler, yürüyüş alanları ve gezi yolları var. Dumankaya i nşaat Yönetim Kurulu üyesi Uğur Dumankaya, 2 , 5 yıldır üzerinde çal ıştıkları i kon projesinde bi rkaç haftad ı r ön talep aldıkları nı beli r­ terek; projeyi istanbul'un " i kon"larından c o .� biri olan Galata Kules i ' nde tanıtmayı

A R K i T E R A M i M A R L I K ALMANAGI

1 55

tercih ettiklerini ifade etti. Uğur Dumankaya, " K rize rağmen projele­ rimizi ertelemedi k . Eylül'de Lehman Brothers'ın batmasından sonra inşaat ilk etki lenen sektör oldu. Biz de ivme kaybı yaşadık. Buna rağmen yen i proje­ ler açıkladık ve ilgi gördük," ded i .

Yüzde 33 Büyüme Hedefledik ikon'un ise Anadolu Yakası'nın ' ikon'u olacağı iddiasını taşıdıklarını söyleyen Uğur Dumankaya, " Krize rağmen yeni ve iddialı projelerle, 2009'u yüzde 33 büyüme ile tamamlamayı hedefledik. Belki yüzde 50 olacak , " ifadelerini kullandı . Duman kaya inşaat Yönetim Kurulu üyesi Ali Dumankaya ise projede metrekare fiyatlarının 3 . 1 00-3 . 900 TL aralığında olduğunu belirterek, " i kon'un basında çıkan haberlerini görenler ve Dumankaya' n ı n eski müşterileri yaklaşık 6 bin ön talepte bulundu. Elbette 6 bini de daire almayacak; daha lansman ya­ pılmadan projeye ilgi duyanların sayısı bu," dedi.

Yı llar Süren M ücadelenin Ardından High Line Sonunda Açıldı Tarih: 1 1 Haziran, New York Tımes YAZAN: ROBIN POGREBIN ÇEviREN: BURCU KARABAŞ New York Belediye Başkanı M ichael R . Bloomberg , 8 Haziran 'da H i g h Line'in bitirilen ilk etabının açılışını yaptı ve kurdeleyi kesti. Yı llar önce büyükbaş hayvan taşımacılığ ında kullanılan bir demiryolu üzerinde yer alan yükseltilmiş gezinti yolunun yepyeni döşemeleri üze­ rinde gerçekleşen törene, bu değişimi mü mkün kılan avukatlar, yetkililer ve mimarlar da katıldı. Bloomberg , New York için "sıra dışı bir armağan" olarak nitelendirdiği alanı kullanıma açarken, " Bugün bir hediyenin paketini açmak üzereyiz. High Line gerçekten de kendi­ sinden bekleneni veriyor," ded i . Üç ayrı bölümden oluşan H i g h Line'ın açı lışı yapılan bu ilk etabı , Hudson River yakı n larından geçerek, Gansevoort Caddesi ' nden 20. Batı Caddesi 'ne dek devam ediyor. Gansevoort Sokağ ı ' ndan merdivenlerle, 1 6 . Cadde'den ise

asansörlerle girişin sağlandığı proje, artık haftanın her günü sabah 7 'den akşam 1 0'a kadar halka açık olacak.30. Cadde'ye dek uzanan ikinci etap şu anda inşaat aşamasında ve 201 0 yılının sonbaharında tamamlanacak. Üçüncü etabı n ise henüz onay aşamasından geçmesi gerekiyor. High Line, 1 999'da bir kent konse­ yinde tanışan iki adam tarafından baş­ latıldığı düşünüldüğünde, gerçekleşen bir peri masalına benziyor. Yine de yazar Joshua David ve ressam Robert Hammond, bu terkedilmiş demiryolunu kurtarma ve koruma isteğini coşkulu bir şekilde paylaştıkların ı farkettiklerin­ de, High Line için biraz geç kalındığını söylemek pek yersiz olmaz. Çünkü 1 980 yılından beri kentin gündem gö­ rüşmelerinden kald ırılan alan hakkında, Giulian i ' n i n başkanl ı ğ ı sırasında da yıkım kararı çıkmıştı. Her şeye rağmen David ve Hammond 'un strüktürü kurtarmak için gösterdi kleri yaklaşık on yıllık gayret sonucunda Bloomberg yönetimi High Line'in korunması ve yenilenmesi için harekete geçti. New York'un Manhattan Bölgesi Başkanı Scott M. Stringer'in projeyi "çarpıcı bir Batı Yakası hikayesi " olarak adlandırması, tüm bu nedenler göz önüne alındığında boşuna değil. Şehir


1 56

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Haziran 2009

Konseyi sözcüsü Christine C. Ouinn ise "Azmin mucizesi ," diyor ve ekliyor, " Projenin bir dosyaya kanarak rafa kal­ dırılması çok kolaydı. Bu harika fikirler asla hayata geçirilemeyebilird i . " Projenin aşmak zorunda kaldığı bitmek bilmez bürokratik engeller en sonunda tükendi ve elbette açılış törenine yerel hükümetin birçok farklı kolundan temsilcinin gelmesi bir tesadüf değildi . Şehir Planlama Komisyonu' ndan Amanda M. Burden, Parklar Komisyonu' ndan Adrian Benepe, Demokrat Parti New York temsilcisi Jerrold Nadler ve New York Ekonomik Kalkınma Birliği Başkanı Seth W. Pinsky oradaydı . Projenin gerçekleştirilebilmesi i ç i n e n büyük bağışı yapan moda tasarımcısı Diane von Furstenberg ve eşi medya patronu Barry Diller ile milyarder yatı­ rımcı Philip Falcone ve eşi Lisa Maria Falcone de açılışta hazır bulundu. Bloomberg ' ü n anlattığı na göre James Corner Field Operations ve Diller Scofidio&Renfro tarafından tasarlanan yürüyüş yolu , demiryolu terkedildikten sonra alanda yetişmeye başlayan ya­ bani bitkilerden ilham alı narak projeye dahil edilen 1 00'den fazla bitkilendirme elemanı içeriyor. Belediye Başkanı ayrıca, High Line'ın çevresinde de bir çeşit rönesans başlattığını, civarda tasarım ve inşaat aşamalarında olan 30 'dan fazla yeni projenin bulunduğunu ekliyor. Bu yeni projelerden biri de, Renzo Piano tarafından Whitney M useu m of American Art için tasarlanan yen i bir uydu bina. Piano'nun tasarım ı , High Line'in Gansevoort Caddesi ' ndeki başlangıcından yükselecek. Bloomberg açılışta, belediyenin müze ile gerçek­ leştirdiği arazi satışının son aşamasına gelindiğini açıklad ı . Başkanın söylediğine göre High Line'ın ilk iki etabı , 1 52 milyon Dolar'a mal oldu. Bu m i ktarın 44 m ilyon Dolar'ı ise pro­ jeye öncü lük eden Friends of the High Line grubu tarafından sağlandı. Açı lışta, tüm konuşmacıların sözlerinde yer ver­ diği bir cümle dikkati çekti, o da tören­ den hemen sonra Friends of the High Line'ın üyelerine gönderdiği elektronik postan ın başlığıydı : " Başardık."

Rüzgar Hasadı Tarih: 9 Haziran, Metropolis Magazine YAZAN: SUZANNE LABARRE ÇEviREN: GÖKÇE ARAS Üç genç Fransız tasarımcı varolan altyapı sistemlerini kullanarak temiz enerji elde edilebilecek dahice bir proje geliştirdi ­ ler. Fransa'yı baştan sona son hızla ka­ teden h ızlı tren in camından, kı rlardaki düzlü klerde elektrik kuleleri ve bir bale­ rin gibi parmak ucunda uçuverecekmiş gibi görünen rüzgar tirbünleri izleniyor. Yolculuk sırasında birçok yolcu ya yanındaki yolcuyla konuşuyor ya da bur­ nunu gazeteye gömüyor. Ama üç genç tasarı mcı için bu manzara, geleceğe bir bakış. Rüzgar türbinleri ve elektrik di­ rekleri , neredeyse bütün enerji kaynak­ ları nükleer enerjiye dayanan bir ülkenin, tesisatı yenilenerek yen i bir enerji elde etme yöntemi elde edebileceğinin işare­ ti. Nicola Delon projenin ortaya çıkışını şöyle anlatıyor: "Trene ne zaman binsek bu rüzgar türbinlerini ve elektrik direkle­ rini görürdük ve şunu düşünürdük: i kisi de burada, bir araya getiremez miyiz?" Bu dahice fikirle, 3 1 yaşındaki mi­ marlar Nicola Delon ve Julien Choppin ile 34 yaşındaki mühendis Raphael Menard'dan oluşan ekip, 2009 Metropolis Next Generatian Ödülü'nün sahibi oldu. Wind-it adı verilen projenin sahibi olan ekip, altyapının hasarlı ya da az olduğu yerlerde rüzgar türbinlerini elektrik d i rekleriyle birleştirmeyi öneri­ yar. Üç potansiyel boyutuyla türbin ku­ leler her yere uyarlanabilir: Fransa Lille, Çin'in Sichuan Eyaleti ya da New York caddeleri. Son on yıldır, sürdürülebilirlik nerdeyse manevi bir mecburiyet haline geldi. Fransa'yı da içine alan Avrupa Birliği ülkeleri 2020 yılına kadar enerj i ­ lerinin % 20'sini yenilenebilir kaynaklar­ dan elde etmeyi hedefliyor. Amerika'da ise Obama'nın 50 milyar Dolar'ını enerjiye ayı rdığı teşvik paketinin çoğu yenilenebilir kaynaklara tahsis edilmiş. Ekonomik krizin de etkisiyle, çok da çekici olmayan altyapıyı iyileştirme görevine soyundu. I nstitute for Hu man Centered Design'ın idari direktörü ve yarışmanın jüri üyesi Valerie Fletcher: "Bu tür şeyler boş vaatler olarak görül­ düğü için kabul edilmeyebilir, potansiyel pratik kullanım için birdenbire bu yöne bakarız. Büyük düşünmemiz gereken

bir zamandayız, " diyor. ikinci olan öne­ riler ise şunlar: Yeni imar kanununda banliyö parsellerine karışık kullanımlı gelişimlerine izin verilmesi için istekte bulunmak ve merkezi bisiklet sisteminin içine giren, banliyö şehi r arasındaki trafiği engellemek. Ama Delon ve takı­ m ı bir adım daha i leri gittiler. Fletcher birinci tasarı m ı şu sözlerle anlatıyor: " Eğer enerji üretme sistemini değiştire­ bilirseniz, enerji hakkında nasıl düşüne­ ceği n iz ve nasıl kullanacağınız hakkında elinizde gerçekten bir şeyler olur." Fransa, rüzgar açısından oldukça şansl ı . Rüzgarlar Manş Denizi'nin gü­ neyinden Normand iya'ya yayıl ıyor ve Akdeniz kumsallarında birleşiyor, antik Languedoc-Roussillon'da tekrar ortaya çıkıyor ve bitiyor. En ünlü olanı ise ünlü sörfçü Antoine Albeau'ye dünya rekoru­ nu da kazand ı ran kuzey rüzgarı. Fransa, rüzgar enerjisi kapasitesini 2020 yılına kadar beş kattan fazla artır­ mayı hedefliyor. Delon projeye itirazları şöyle özetliyor: " Birçok insan çevreyi çirkinleştireceği için rüzgar türbinlerine karşı . Ama biz bunu kabul etmiyoruz, çünkü başka seçeneğimiz yok. Aksi hal­ de nükleer santraliere muhtaç olacağız." Ekibin mühendis üyesi Menard kari­ yerin i , alışılmamı ş m imarilerle barışma üzerine yapm ış. Elioth'un d irektörü olan Menard ' ı n büyük Fransız mühendislik firması losis G rup'taki 20 kişilik takı m ı konsept v e uygulama araştı rması yapıyor. Bu 20 kişilik takımla beraber Menard 6 yıldır, genellikle bölge halkı tarafından sevilmeyen sürdürülebilirliğin strüktürlere entegre edildiği projeleri de içeren, birçok mühendislik problemini çözmeye çalışıyor. Bu projeler arasında Paris'in demode iş merkezini meydana getirecek olan iki gösterişli kule de yer


Haziran 2009

alıyor: Jean Nouvel'in Tour Signal ve Valode&Pistre's Tour Generali . Menard, bu binaları küçük rüzgar türbinleriyle yeşillendirmeye çalışmış. "Bu büsbütün moda" diyor M enard ve ekliyor: " B u sistmler binanın tüketiminin % 2 - 5 ara­ sı ndaki bölümünü karşı lıyor, hala çok zayıf sistemler. Daha büyük ol mamaları için bir sebep yok . " Uzun zamandır yeni enerji altyapılarıyla ve aynı anda her yerde hazır olabilen alışılmamış altyapı­ lada i lgili düşünen Memard, arazilerde sıkışıp kalan rüzgar türbinleriyle ilgili taslaklar yapmaya başlamış. Menard, 2006 yılında h ızlı trenle geçerken yaptığı taslakları Delon ve Choppi n ' le paylaşmış. Okul yıllarından itibaren tanışan ve küçük mimarlık ofisi Encore Heureux'un ortakları olan bu ikili ile Menard, Venedik'te bir tasarım workshopunda tanışmışlar. 2001 yılın­ da kurdukları ofislerinde eğlenceli işlere imza atan Encore Heureux ekibi, sokak sanatı, mimarlık, popüler kültür gibi şeylerle amatörce uğraşıyor. Menard bu ekibe fikrini geliştirmesine yard ımcı ol maları için ricada bulunmuş. Bu yeni ekip her hafta taslakları görüşmek için buluşmaya başlamış. Türbinleri birçok yüzeyle ya da sadece direkle mi birleştirmeliler? Direkler eski mi yeni mi olmalı? Birçok boyutta m ı standart bir boyda m ı olmalı? Ne t ü r b i r türbin kullanmalılar? Sistemi daha ve­ rimli yapmak için güç kaynağı aktarma ağına yakın olmalı. Yatay eksenli türbin­ ler daha alışıldık ama aktarım kulesinin açı larına uygun değil. Düşey eksenli türbinierin olabilirliği daha yüksek. En büyük soru ise şu: Sadece orijinal direkler mi olmalı yoksa daha belirgin­ leştirilm iş bir çeşit yeniden kullan ım çalışması ile eski direkler yeniden mi tasarlanmalı? Oluşturdukları yeni strüktür Wind-it XL, Menard'a kısıtlar dizisinin -rüzgar etkisi, strüktürel sağ­ lam l i k , yükseklik, türbin yerleştirme ve elektrik aktarımı- açıklamasını yapması için zemin hazırlamış. Ama herkes bu konseptin geniş kapsamlı ele alınması gerektiği ile ilgili hemfikir. Menard, " Fransa'da yarım m ilyon direk var", di­ yor ve ekliyor: " Diğer ülkelerde ise 1 O m ilyonlarca. Elde edilen enerji az olsa bile bunun gibi entegrelerle çok büyük enerjiler elde edilebilir." Ekibin tahmin-

lerine göre Fransa' nın yüksek voltajlı elektrik kulelerinin üçte birine türbinler entegre edilirse, iki nü kleer santralle rekabet edilebilir ve ülkenin enerji ihtiyacının % 5 ' i karşı lanabilir. Next Generatian Competition 'ın diğer bir jüri üyesi ve New York'un kent planlama şefi Alexandros Washburn projeyi şöyle özetliyor: " B u dahice fikirle büyük strük­ türlerin konumlandığı yerlerde belki de rüzgar üretiminin büyük kısmının dağıtı­ m ı çözülecek. " Eiektrik ve çevre mühen­ disleri, kamu şirketleri, sürdürülebilirlik uzmanları ve rüzgar türbini üreticilerin­ den oluşan Stateside uzman grubu, bu önerinin teknik faktörlerini kontrol ettiler ve fikir birliğine vararak bu sistemin, ayarlanabilir yeniden kullanıma uygun olduğuna karar verdiler. Elektrik kule­ leri rüzgar türbinleriyle uyumlu olarak inşa edilmeyecek , strüktürel takviyeye ihtiyaç duyulacak. Bu türbin ler rüzga­ rın hızına ve boyutuna bağlı olarak 20 evin bir odasına bir yıl yetecek kadar küçük bir enerji üretecek. Kulelerin ve türbinierin birleşim i daha önce du­ yulmamış bir öneri. Buna benzer bir sistem daha önce U rban G reen Energy tarafından Fransız telekom firması Alcatel- Lucent 'in baz istasyonuna mon­ te edilmiş. Türbinler neredeyse Wind-it ile aynı özellikle fakat en önemli fark l ı l ı k şu: Alcatel-Lucent sisteminde enerji sistemin dışına atılıyor, Wind-it ise bunu sistemin içinde hallediyor. AI-Gore'u ya da T. Boone Pickens'ı seçim kampan­ yasında dinleyen birisi Amerikan güç sisteminin muhteşem büyük bir Rube Goldberg makinası olduğunu ve çok da etkili olmadığını bilir. B u tıkanmış, eski ve küçük ağ i htiyaç duyulan kentlere elektriğ i iletmek için elverişsiz. Bu sis­ tem ülkedeki rüzgar enerjisi müteahhiti­ ne de bir engel teşkil ediyor. Nerdeyse tamamen, varolan altyapıya dayanan bu sistem, taze bir girişim için öldürücü bir darbe olabilir. U rban G reen Energy'nin kurucu ortağı N ick Blitterswyk ise şu fikirde: " En etkin yol işe koyularak yeni kuleler inşa etmek." Birçok uzman da onunla aynı fikirde. Wind-it XL'de ikisi bir arada paket bir tasarım yapılmış. Wind-it'in lansmanı ilk defa M ayıs 2007 'de bir eneji ve tasarım sergisin­ de yapıldı. Parlak renderlar, açıklayıcı bir isim ve dikkatlice detaylandırılmış

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

1 57

modeliyle ilgi çeken bu öneri bol merak uyandırmış. Delon bu sergideki izienim­ lerini şöyle özetliyor: " Enerji iletimi ve rüzgar türbinleriyle uğraşan iki ayrı fir­ ma vardı ama beraber çalışmıyorlar. Bu insanları toplamak için bir yılımızı har­ cadı k ama herkes bu fikrin ilginç ama uygulanması zor olduğunu düşünüyor." Delon 'un sabrın ı n azaldığı şu söz­ lerinden de anlaşılıyor: " Yurtd ışına açılmaya yoğunlaşmamıştık ama belki de açılmalıyız. Fransa'da her şey çok yavaş ilerliyor." M iadı dolmuş bu akta­ rım ağlarını güçlendirme fikrine Türkiye ve potansiyel ortakları Amerika ile isviçre ilgi göstermiş. Ü lkenin bir diğer ucu olan Çin'de onaylanan 600 milyar Dolar'lık canlandırma projesinin büyü k bir kısmı, tren yollarını, havalimanlarını ve çeşitli altyapılarını iyileştirmek için ayrılmış. B urada da Wind-it sadece ek bir seçenek olabilir. Bu 3 genç tasarım­ cı, tasarımlarını şimdiki haliyle bırakmak istemiyorlar. Delon projenin geleceğiyle ilgili şunları söylüyor: " Projeyi geliştir­ mek için hala çok çal ışıyoruz. Bu şeklin üzerinde çalışmaya ve bu yolla elektrik üretmeye niyetiiyiz ama bu bir final de­ ğil. Biz finalde doğru insanla çal ışmak istiyoruz. Biz burada bir potansiyel gös­ teriyoruz, Wind-it gerçek ve ciddi. Bunu inşa etmek istiyoruz. Belki bu versiyo­ nuyla değil de daha değişik bir şekilde olur. Önemli olan sistemin verimliliği ve anlattığımız hikaye."

Marmarayıın Bitişi 20 1 2 'ye Uzadı Tarih: 1 5 Haziran, Vatan YAZAN: TUGRUL TUNALIGiL Marmaray i nşaatı istanbul'un Avrupa ve Asya kıtaları nı deniz altından birleştirdi. Şimdi ise sıra Tarihi Yarımada' nın altının kazılmasına geldi. S irkeci istasyonu'na dönüştürülecek Hocapaşa Cami i ' n i n yan ındaki Batı Havalandırma Şaftı'nda 55 metre derinliğe ulaşıldı ve tünel kazılmaya başlandı ama tarihi kalıntılar da hassaslaştığı için projenin bitişi 201 2 'ye uzadı . Geçmişle gelecek arasında 3 milyar Dolar'lık bir çarpış­ ma . . . Bu ifade, National Geographic Society'nin belgesel kanalı National . Geographic TV 'de Cumhuriyet ta-


1 58

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Haziran 2009

rihinin en pahalı mimari projesi olan " Marmaray" için söylendi. Çünkü bu pro­ jede teknoloji ve tarih birbirine rakip ola­ rak gösteriliyor. Marmaray Projesi 'nin banliyö hatları nın yapım ı n ı da içine alan tüm çalışmalarının 2009'da tamamlan­ ması bekleniyordu. Ancak, arkeolajik çal ışmalar nedeniyle, Marmaray'nin tamamlanmasında yeni tarih , 201 2'nin Ekim ayı oldu. Demi ryolları Liman lar ve Hava Meydanları inşaatı Genel M üdürlüğü (DLH) Marmaray Bölge M üdürü Dr. M ühendis Haluk Özmen, " Yenikapı'da 1 .064 gün kaybettik. Yani 201 2 Eki m ' i ne kadar süre uzadı . Bir taraftan seviniyorum ama bir taraftan da kurumum adına iş geciktiğ inden üzülü­ yorum. Üzüntümü hafifleten şey, bu iş bittiğinde ortaya çıkan eserlerin ülkemi­ zin kültür zenginliğine zenginlik katacak olması" diyor.

km'lik güzergahı n ı n deniz üzerinden geçen 1 ,3 km' lik kısmının bağlantıları gerçekleştirildi. Haziran ayı sonunda tüplerin deniz içindeki dolgu işlemleri de tamamlanmı ş olacak. Bunun yanı sıra, Asya yakası nda da iki tane tünel açma makinesiyle çalışmalar sürüyor. Asya'daki çalışmalarda, tünel açma makinelerinin Ağustos ayında Üsküdar meydanına ulaşması bekleniyor.

Tarihin El DeğmemişSırlanna Ulaşıldı

Asya ile Avrupa'yı denizin altından birleştirecek Marmaray ile Sirkeci istasyonu' ndan Yenikapı 'ya hareket edecek trenler, 3 bin 300 metre uzun­ luğundaki hattı, 3,5 dakikada geçecek. Özmen, Marmaray projesinin önemini şöyle anlatıyor: " Bugün 3 saatte git­ tiğiniz yere 1 , 5 saatte gideceksin iz. Marmaray, günde 1 yönde saatte 75 bin, her iki yönde 1 50 bin yolcu taşı ­ yacak. G ü n d e ilk aşamada toplam 1 milyon , talep olursa sefer aralı kları nı sıklaştırarak 1 , 5 m ilyon yolcu taşıyabi­ lecek. Bu projenin kapasitesi 10 tane Boğaz Köprüsü'nün üzerinden günlük geçen aracın taşıdığı yolcu kapasitesi­ ne eşdeğer."

Çalışmaların en hummalı sürdüğü bölüm ise, Avrupa Yakası . Çünkü Marmaray Tüneli, Avrupa Yakası'nda tarihi yarımadanın tam altından geçi­ yor. Avrupa Yakası'nda Yenikapı 'da başlayan tünelin üzerinde Hocapaşa Cami i , Ebussuud Caddesi, Mercan Cami i , i stanbul Erkek Lisesi 'nin bahçe­ si, Beyazıt Devlet Kütüphanesi , Beyazıt tramvay hattı, Laleli , Aksaray'daki Rus Pazarı da bulunuyor. Tünel, Kapalıçarşı'nın da 1 50 metre yan ı ndan geçiyor. "Tarihi yolculuk" tünel bittiğin­ de, yerin 60-83 metre arasında değişen derinliklerinde yapılacak. Uzmanlara göre ise, öncelikle yapılması gereken tarihi yapılara zarar vermeden arke­ ologlarla işbirliği yaparak ilerlemek. Marmaray Bölge M üdürü Dr. Haluk Özmen, koruma kurullarının kararları­ na uygun çalıştıklarını söylüyor: " Bize verilen bilgilere göre yaşayan medeni­ yetlerin bıraktığı izler, 1 4 - 1 5 metre ka­ l ı n l ığ ındaki kültür tabakası içinde. Onun altında ana kaya, yani jeolojik olarak el değmemiş bir katman var. Arkeolajik olarak sıkıntı olmaması ve binaların za­ rar görmemesi için derinden gidiyoruz."

Ağustos'ta Üsküdar Meydanı'na Gelinecek

Kalıntıları Korumak için Duraklar Azaltıldı

Marmaray projesi, 3 aşamalı bir proje. Birinci böl ü m , Demiryolu Boğaz Tüp geçişi inşaatı. i kinci bölüm Gebze­ Halkalı banliyö hatları nın iyileştirilmesi projesi. Üçüncü bölüm ise, demiryolu araçlarının imal inden oluşuyor. Tüp geçit projesinin de yer aldığı Boğaz Demi ryolu Tüp Geçişi sözleşmesi Kazlıçeşme'den Söğütleçeşme'ye kadar 13 km'lik bir güzergil.hta plan­ landı. Projenin bu bölümünün fiziksel olarak yüzde 56'sı bitmi ş durumda . . . Boğaz Demiryolu Tüp Geçişi'nin 1 3

S irkeci istasyonu'na dönüştürülecek Hocapaşa Vergi Dairesi'nin yanı ndaki Batı Havalandırma Şaftı'nda şi mdiden 55 metre derinliğe inildi. Gidiş-gelişli, trenleri n geçeceği pilot tünelleri n yapı ­ m ı nda i s e çalışmalar geeeli gündüzlü sürüyor. Türk-Japon mühendis ve işçile­ rin dört yıldır sürdürdüğü çalışma kap­ samında, Sirkeci istasyonu'nun havalan­ d ı rmasını sağlayacak Batı Şaftı ile kaçış şaftında da sürdürülen arkeolajik kazılar tamamlandı. Ancak istasyonun, S irkeci Garı arkasında kalan kuzey girişi ile

ı O Boğaz Köprüsü'nün işini Görecek

Doğu Şaftı'nda ise arkeolaji k kazılar sürüyor. Dr. Haluk Özmen, Marmaray bittiğinde, Yenikapı'da binen vatanda­ şın, S irkeci'de inebileceğini söylüyor : "Arada başka bir durak yok. Çünkü Beyazıt, Tarihi Yarı mada' nın en yüksek olduğu yer. Orada biraz daha derinde­ yiz. 70 metrenin de altına iniyoruz. Çok derinde istasyon yapmanın da sıkıntı ları var. B u bölgede sık istasyon olmama­ sının sebebi, hem tarihi bir alan olması nedeniyle dokuya zarar vermek isteme­ yişim iz, hem de çok derin olması."

?4 Saat Çalışıp Günde ı Metre Ileriiyorlar Marmaray inşaatı mühendislerinden i ş Sağlığı Güvenliği Sorumlusu Erol Unanoğlu eşliğinde gezdiğimiz Sirkeci Hocapaşa Cam i i bitişiğindeki Batı Havalandırma Şaftı' nda, özel bir tünel açma tekniği olan " pilot tünel açma" uygulamasıyla 55 metre derinlikte tünel açma çalı şmaları sürüyor. Batı şaftında inşaat aralıksız 24 saat sürüyor. Yaklaşık 50 işçi ve mühendis günde iki vardiya çal ışıyor. Unanoğ l u , S irkeci bölgesi biraz riskli bir bölge olduğu için faaliyete daha fazla önem verildiğini anlatıyor: " Bizim buradaki çal ışmamızın yavaş ve dikkatli gitmesi nin sebebi b i nalara zarar vermemek. Kazı ad ı m ı n ı ufak tutuyor, g ü n d e 1 metre ilerliyoruz. 1 metre kazıyorsak, daha sonra bunun tahkimatını yapıyoruz. Burası eğimli bir yer ve güzergah geçeceği için daha de­ rine inmek gerekiyor. Etrafta çok sayıda bina bulunduğundan, en üst seviyede güvenlik önlemi alınarak çalışmalar yapılıyor. Burası proje kapsamında, şu ana kadar açı l m ış olan en geniş hava­ landırma şaftı. 1 3 metre yarıçapı nda, toplam alanı ise 500 metre kare kesi­ tinde. Bizim genel çalışma sahamız ise yaklaşık 1 . 200 metrekare. Biz burada ' Excalator' adını verdiğimiz kazıcı yükle­ yici makinelerle kayayı kırıyoruz, hafriya­ tı yukarı çekip alıyoruz."

Saddamıın Sarayları Tarih: 1 6 Haziran, BLDGBLOG YAZAN: GEOFF MANAUGH ÇEviREN: PlNAR ÇELEN BLDG B LOG 'da ilk olarak geçen yıl, ulus­ lararası taşımacılık endüstrisinin hava


Haziran 2009

kazaları tatbikatlarını görüntüiediği unu­ tulmaz görsel turu ile adını duyurmuştu. Kendisiyle o zamandan beri haber­ leşiyorduk. Mosse bu ilkbahar I rak' tan döndüğünde, beklenmedik şekilde yoğun ve etkileyici olan yeni işlerini gönderdi. Burada ilk defa yayınlanan bu olağandışı görüntüler, Saddam H üseyin ' i n ABD ordusunun geçici barınağına dönüştürülen kraliyet saray­ larını gösteriyor. Mermer sütunlar ve devasa avizelerle süslü geniş koridorlar, havuzlarla, duvarlarla, hendeklerle ve hepsinin ötesinde bomboş çöllerle çev­ rili iken birden üniversite yurduna dö­ nüşüyor. Saddam'dan kalan mekanlara, ağırlık takı mları, bayraklar, bölmeler, divanlar, basketbol potaları ve hatta bikinili kadın afişleri getirilmiş. Bütün bunlar sanki uzun bir hafta sonu için taşınan biri, olağan günlük eşyalarını boşaltmışçasına garip, dekoratif bir etki bırakıyor. Bu etki kamuflajın ironik bir şekli gibi, korkunç yabancıyı tan ıdık ve yaşanılabilir kılıyor. işte postmodern iç m imari üzerine askeri bir kıvraklık. Tabii ki sonradan resmin kenarında bir çift başıboş postal, terkedilmiş bir barbekü ya da yakı n zamanda düşen bir bombanın kısmen parçalad ığı mermer duvara dayanmış, çökmüş tavan ve parçalanmış kiremit tozlarının arasında duran bir makineli tüfek fark etmenizle birlikte bu m imari ve her gece orada uyuyan insanlar birden yepyeni bir trajik hikayeye dahil oluyor. Mosse'nin gön­ derdiği onlarca fotoğrafla büyülenip -ki burada sadece bir bölümü görünüyor­ ona Irak'ta fotoğrafçı olmanın nasıl bir deneyim olduğunu sordum. BLDGBLOG: l rak'a ziyaretinizin a r d ı n ­ d a k i temel sebep neydi? Geziyi ken -

d i n i z mi finanse etti niz, b i r gal eri m i destekledi?

RiCHARD MOSSE: Yale Üniversitesi Fotoğrafçılık Bölümü' nden yüksek l isans derecesiyle geçen yaz mezun olmamın ard ı ndan kazandığım Leonore Annenberg Sahne ve Görsel Sanatlar Bursu bu yolculuğu destekledi. Burs yeni fotoğraflar çekebilmek için iki yıllık gezi masraflarım ı karşılıyordu, ben de I rak'ın da dah i l olduğu birkaç yerde çekim yapabilmek için başvurdum . Önerim "tesadüfi anıtlar" üzerine çalış­ maktı. Tarihin tekrar tekrar yazılan sabit bir var olma hali içinde olduğu görü­ şündeyim ve tarihi yazma biçimimizin; etrafım ızdaki dünyayı nasıl etkilediğimizi, çevremize neler işiediğimizi ve neyin ka­ lıcı olup neyin kaybolduğunu görmenin basit bir yolu olduğunu düşünüyoru m . Sanırım b u fikir 2004'te Kosova'dan geçerken aklımı çeldi. Orada, yolun kenarındaki bir çiçek tarlasında mayın­ lanmış ve harap olmuş bir bina görmüş­ tüm. Moloz yığının üzerinde ters de olsa sağlam yatan küçük kubbesi dışı nda kilise neredeyse tamamen çökmek üze­ reydi . Arnavut Kosova' nın tarih kitapları­ nı yeniden yazma arzusunun mükemmel bir resmiydi bu. Diğer bir deyişle, önümdeki manzara önemsiz bir şiddet eylemi değil , Arnavut Kosova toplu­ munun bölgedeki S ı rp Ortodoks kilise mirasını reddeden bilinçli bir eylemiyd i . Dini mimarin in yok edilmesi korkunç bir suçtur ve etnik temizlik eylemini içerir (Kristall nacht' ı hatırlayın), yine de bu­ nun yepyeni bir Arnavut Kosova dünyası yaratma uğraşı olduğunu inkar edemem. M imariyi, geçmişin, şimdinin ve geleceğin yeniden oluşmak için bir araya geldiği yeni bir gelecek oluştur­ mak için geçmişi nasıl değiştirdi ğimizi keşfetmenin bir yolu olarak görmeye başlad ı m . Ama mimari tek yol değil, dil de - kelimelerimiz ve onları kullanma şeklimiz - bu gibi şeyleri ölçmek için uy­ gun bir barometre. Fakat mimari, sessiz kameramın gözüyle araştırabileceğimi ve resimleyebileceğimi düşündüğüm bir alandı .

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

1 59

R M : Saddam'ın sarayları hakkında bir­ çok şey duymuştum. işgali izleyen yıllar­ da, saraylar U luslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun usandırıcı soruşturmala­ rının odak noktasındaydı ve haberler hep ya birinden ya diğerinden geri çevrilen heyetlerle doluydu . Saddam'ın sarayiarına girmeye neden bu kadar istekliydik? Toplamda 81 olmak üzere çok fazla inşa ettirdiği için mi? O saray komplekslerinde mutlaka bir şey saklı­ yordur diye düşündük. M utlaka yeraltı parçacık hızlandırıcıları i nşa ediyordur. Ve sonunda merak bizi yedi bitirdi. Aslında Saddam sarayları otoritesinin göstergesi olarak her bir şehre inşa ettiriyord u . I rak'ta saraylar, Saddam' ı n varlığının d a i m i hatırlatıcısıyd ı . Şehrinizde bir saray olması Saddam' ı n sadece yakınlarda d e ğ i l , h e r yerde olduğu hissini veriyordu. Saddam her zaman her yerde var olandı. Bir kere­ sinde bir Doğulu bana, işgalden önce Saddam' ı n saraylarından birinin yakının­ dan geçen I raklılar'ın başların ı başka yöne çevirdiklerini, saraya bakmayı reddettiklerini söylemişti. Sanki Jeremy Bentham 'ın Panopticon'ının büyük bir açı k hava versiyonunda tutsaklarm ış gibi. ilginç bir şekilde Bağdat ' taki EI­ Salam Sarayı'nın surlarında bulunan nöbetçi kuleleri sadece dışarıya dönük­ ler, sarayın içini görmeyecek şekilde yapılmışlar. insanlar bunun Saddam' ı n en büyük o ğ l u Uday'ın yaşı tutmayan kızlarla i lişkilerini gardiyanların gör­ memeleri için olduğunu söyleseler de ben kulelerin , d ışarıyı gözetleyen ama görülmeyen bir otorite havası yarattığını düşünmeyi seviyorum. Aynen ingiliz ordusunun Belfast tepelerine inşa ettiği dinleme cihaziarı ve teleskopik kame­ ralarla dolu uğursuz siyah kuleler gibi. I raklılar' ın Saddam' ı n saray m imarisine başlarını çevirmeleri fikri bana aynı za­ manda W.G . Sebald'ın On the Natural History of Destruction (Yıkımın Doğal Tari h i Üzerine) kitabını anımsatıyor. BLDGBLOG: Evet i n a n ı lmaz bir kitap. Bomba l a n m ı ş şehirler ve eriyen as­ falt a rasında dönüp duran ateş hor­

BLDGBLOG: Bir savaşın varlığı g i bi en gözle görülür sebeplerin dışında ne­ den l rak'a gitti niz? Görmeyi u m d u ­ ğ u n u z belirli şeyler var mıyd ı ?

tumları tasviri n i hala u n utam ıyoru m .

R M : Sebald , 2 . Dünya Savaşı'ndan son­ ra Alman toplumunun kucaklarına veya tavana; şehirlerinin korkunç enkazını


1 60

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Haziran 2009

görecekleri pencerelerden başka her yere bakarken trenleri nasıl kullandık­ ların ı anlatıyor. Sanki algılamayı red­ dederek, dışiayarak savaşı bir şekilde kabullenmiyorlardı . ilginç olan, her iki durumda da I rak'ta ve savaş sonrası Almanya'sında, körlüğü turistin ya da yabancının gözlemliyor olması. Sanırım bu yüzden ülke dışında fotoğraf çek­ meyi seviyoru m , diğer herkes kabulle­ nirken sadece turist olan kişi gerçekten sessiz kalan şeyleri fark ediyor.

manevra, yani ged i k anlamındad ı r. Ama breach aynı zamanda "stepping i nto the breach" deyiminde olduğu gibi yerini alma anlamına da gelir. ABD yarattığ ı gediği kapatarak y o k etmeye çabala­ dığı şeyin yeri ni dolduruyordu. Breach kelimesinin başka anlamları da var: Sadakatsizlik, güven ihlali ya da balina­ nın sudan sıçrayarak havayı yarması. Bu fotoğraflar üzerine çalışırken bütün bu anlamlar beni m için önemliydi. BLDGBLOG: Bu fotoğrafların bi rçoğ u n ­

BLDGBLOG: Kral iyet sarayı n ı bir ba n ­

da sa nki binalar ya rım kal m ı ş g i b i ,

l iyö ofisi n e y a da hasta ne bekleme

askerler yerden karo l a r kaldı rıyorlar

salonuna dön üştüren telefonlar,

ya da saray duva r l a r ı n ı n çatlakların­

sıralar ve geçici yataklar ... Bu g i bi

dan bakıyorlar. Görebild i ğ i n i z ka­

elemanların yerleştirilme biçimleri

d a rıyla, Sadda m ' ı n sarayları sağlam

çoğ u n l u kl a eğlenceli bazen de şok

değ i l ler m iydi yoksa savaşta ağır

edici olabiliyor. Askerlerin yaş a m ı ­

tahribat m ı alm ışlard ı?

n ı n sizi en ç o k çarpan mekan detay­ larını a nlata b i l i r misiniz?

RM: Bazı sarayların iç mekanları nın nasıl da askerleri ağırlayacak hale ge­ tirildikleri inanılmazdı . Birlikler, kubbeli tavanların ve parıldayan sahte kristal avizelerin altında koşuşturuyordu. M uazzam mermer kolonlar, alelacele suntadan inşa edilmiş kabinierin ara­ sı ndaki yolların üzerinde yükseliyordu. Geçici kantindeki derin dondurucuları ve m ikrodalga fırınları süzen Obama'nın yüzü televizyonlarda parıldıyordu. Sarayların birçoğu çoktan l raklılar'a geri verildi ama Amerikan birlikleri kal­ d ıkları diğer yerlerde, yerde bir deliğe işedikleri ve duş almak için günlerce bekledikleri kısıtlı koşullarda yaşıyorlar. Ön cephede yaşam şartları zorlu ve bir d iktatörün zevk mabedinde geçirilen günlere sövmek gerçekçilikten biraz uzak gibi görünüyor. Bütün bu uğraşın içinde bana en ilginç gelen, A B D ' nin her şeyden önce Saddam' ı n sarayları nı işgal etmeyi seçmiş olmasıydı . Eğer bir halkı, onları korkunç bir diktatörün elin­ den kurtardığınıza i nandırmaya çalışı­ yorsanız, neden gidip onun tahtına otu­ rasınız ki? Garnizonu yerleştirmek için daha sağduyulu bir seçim Saddam'la ilgili kurumlardan, işgalci güçlerin son­ landırdıklarına inandıkları terörden ve adaletsizlikten uzak bir yer olurd u . B u yüzden çalışmarnın adı n ı " B reach" koydum. Breach sur ya da saray duvar­ larında yarık meydana getiren askeri bir

RM: EI- Fav Sarayı' ndaki duvar kaplama­ ları düşüyordu çünkü orada kullanılan çimento az miktarda tuzluydu. Karolar bile dökülüyorsa, benzer oranlarda tuz­ lu temellere ne olabileceğini düşünün! EI- Fav Sarayı'nın çökmesi sadece an meselesi. Kemerierin çatlad ığını ve du­ varların çökmeye başladığını şimdiden görebilirsiniz. Yine de ABD askerlerinin, Saddam'ın m imarisinin sorunlarına işa­ ret ettiği resimleri sergilerneye çok is­ tekli değilim çünkü o resimlerin bir pro­ paganda aracı olabilecekleri oldukça açı k ve o yapı ların birçoğunun Batı 'nın korkunç tedbirleri sırasında yapıldığını göz ardı etmek kolay. Saddam' ı n tedbir­ ler sırasında neden saraylar yaptırd ı ğ ı n ı anlamak g ü ç olabilir a m a WPA' nın Büyük Bunalım sırası nda nasıl kuruldu­ ğunu hatırlayın. Saddam savunucusu olarak anılma riskini göze almak istemi­ yorum ama bir hikaye birçok farklı açı­ dan ele alınabilir. Bu da demek oluyor ki, saray harika bir yapı ama inşası ace­ leye getirilmiş, zayıf malzemeler kullanıl­ mış ve rüküş. Görünüşe göre Saddam sarayın iki yılda bitmesi için ısrar etmiş ve inşaat sırasında birçok kesintiye gidilmiş. Mesela merdiven tırabzanları yontulmuş mermer yerine kristalize alçı­ taşı ndan yapılmış ve birbirine uymayan parçalar değiştirilmek yerine sadece zımparalanmış. Geniş banyo gibi mekanlarda kullanılan mermerler ticari ambargoya rağmen italya'dan getirilmiş. Tavanlardaki alçı kalı p duvar resimleri

Fas'tan getirilmiş. Bağdat H avaalanı yakınında kurulan Zafer Kampı'nın merkezindeki EI- Fav Sarayı daha sonra, ABD Ordusu 'nun karargahı haline geldi. Saray şimdi I rak Koalisyon Birlikleri Komutanı General Odierno gibi gene­ rallerle dolup taşıyor. Bina, muhtemelen yapılmış en büyük ve en çirkin avizeli holün etrafında yükselen katlı bir düğün pastasını andırıyor. Avize aslında kris­ talden değ i l cam ve plastik ızgaradan yapılmış. Saray, hendeği andıran bir gölle çevril i . Bu gölde yüzrnek baştan çıkarıcı olabilird i , tabii Zafer Kampı'nın kal ıcı kanalizasyon havuzuna dönüştü­ rülmemiş olsayd ı . Hem askeri hem de hijyenik açıdan kelimenin tam anlamıyla kokuşmuş bir yer, yazın pek de hoş olmasa gerek. Sarayı çevreleyen yapay gölleri kötü şöhretli " Saddam Levreği" de mesken edinmiş. Saddam ' ı n politik muhaliflerinin cesetlerini bu canavariara yem yaptığ ı söylenir. Aslında bu balıklar levrek değil sisbalığının bir türü. Zafer Kampı'na yerleşen ABD birlikleri balık tutmaya baydıyorlar ve yakınlarda 48 kg ' l ı k bir cins yakalamışlar. BLDGBLOG: Sizin varl ı ğ ı n ı z asker­ ler tarafı ndan nasıl ka rşılandı? Ken d i n i z i b i r foto m u habiri olarak m ı fotoğrafçı o l a rak m ı tanıtt ı n ı z ?

RM: Beni m i ç i n sanat ve gazetecilik arasındaki fark çok büyük önem taşır, fakat I rak'ta 20 dakika geçirmek mantığı geri plana itiyor. Orada çalışan Amerikalılar'ın, ülkelerindeki insanlar tarafından hoş karşılanmadıkları için kendileri n i biraz unutulmuş hissettikleri düşüncesine kapıldım. Bu yüzden her­ hangi bir kamera gördüklerinde minnet­ tar kalıyorlar. Bu arkasında pelerinli bir iriandalı bulunan 8 " x 1 O " lik kocaman kö­ rüklü bir kamera olsa bile. Çekmemeyi tercih ettiğim birçok bariz fotoğraf vardı ve ara sıra birileri buna güceniyordu. BLDGBLOG: Askerlerin bu b i n a larla i l g i l i düşünceleri nelerd i ? H i ç merak edi p etrafı a raştı rıyorlar m ıydı yoksa bu b i r g üven l i k i h l a l i m iydi?

RM: Saddam' ı n saraylarından birini işgal eden askerlerin , sarayın asıl işlevi ile oldukça ilgilendiklerini düşünüyorum . I rak çöllerinde muazzam büyüklükte, dağ ı n ı k ve amaca yönelik kurulmuş


Haziran 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

askeri üslerde karşılaştığım bölüklere oranla daha çok birlik içinde ve işlerin­ den daha mutlu görünüyorlard ı . Büyük üslerde hiyerarşi ve protokolden taviz verilmezken, daha sıkışık ve daha az konforlu saray üslerinde farklı rütbeler­ deki askerler Amerikan üslubunu yaşa­ tırken, daha yakın ve birbirlerine karşı daha rahat davranabiliyorlardı. Daha zorlu bir çevreye rağmen tarihin bir par­ çası olduklarını h issetmeleri işlerinden memnuniyet duymaların ı sağlıyordu. BLDGBLOG: M i m a r Jeffrey lnaba, BLDGBLOG'Ia yaptığı bir röpor· tajında Sadda m ' ı n sarayla r ı n ı n N e w Jersey banliyölerindeki McMansion ' l a r gibi göründüğü şakası n ı yap m ıştı. " Devlet erkin i n m i marisi v e biri nci dü nya ü l keleri· nin konut m i marisi birbirinden çok da fa rklı değil ler. Devlet g ü c ü n ü n simgesi o l m a s ı gereken Sadd a m ' ı n sarayları, N e w Jersey'deki evierden fa rklı görünm üyorlar," d iye ta k ı l m ış· tı. Bu sarayla r korkutucu değ i l ler, diğer bir değişle baya ğ ı l a r. Kitschler. Şimdi siz gerçekten sarayların için· de b u l u n d u ğ u n uza göre bu kıyasla· ma hakkında ne d üş ü n ü rsünüz?

RM: New J ersey McMansion' larından birinde bulunmadı ğ ı m için yorum yapa­ mam. Yine de " McMansion" i rianda'da bizler tarafından da kullanılan bir terim. i rianda 1 7. yüzyıldan bu yana ingiliz ceza kanunları yüzünden zor dönemler geçirdi. Bu kanunlardan biri " Pencere Vergisi"ydi. Bu acımasız icra, penceresi olan herkesten para almak için daya­ tılmış bir çeşit lüks tüketim verg isiydi . Bunun sonucunda yerel i rianda m ima­ risi penceresizleşti. Örneğin i rlandalılar yarımkapı kullanımında oldukça mesafe kat etm işlerdir. Yarı mkapı, insanları ev­ den uzak tutarken ışığı içeri geçirmeyi sağlayan yarım kapanan bir kapı çeşidi­ dir. B u yenilik ve sazdan çatı yapman ın incelikleri dışında i rianda mimarisi hala kendine gelebilmiş değildir. Bugün hala, neredeyse ülkemdeki herkes evlerini, 15 Euro'ya alabilecekleri Plan-a- Home isimli bir kitaptan seçer. Fazladan biraz nakit paranız varsa, kitabın arka sayfa­ larına hamle yapabilir ve daha göz alıcı McMansion 'lardan birini seçebil i rsiniz. Bunlar gerçekten Saddam benzeridir.

için merkezi italya'da bulunan Yavaş Şehirler Birliği'ne başvurdu. Birlik denetim sonucu olumlu rapor verirse Seferihisar, salyangaz sembollü " Yavaş Şehir" sertifikasını alacak. Çevreyi, kültürü, tarih i , yerel tatları titizlikle koruyan, sade bir yaşamı des­ tekleyen şehi r. Yavaş Şehir özetle bu . . . Seferihisar askeri bölgelerin v e sit alanlarının fazla olması nedeniyle bugü­ ne kadar izmir'in turistik açıdan gölge­ de kalmış bir bölgesiydi. Seferihisar' ın CHP'li Belediye Başkanı Tunç Soyer, "Yavaş Şehir" olarak bu dezavantajı avantaja çevirmeyi hedefledi . Soyer kentine güveniyor: "Türkiye'de ilk kez bir i lçe 'Yavaş Şehir' olmak istedi . Salyangaz sembollü sertifikayı alabilir­ ssk, bu turizmi de besleyecek. Sakinlik ve dinginlik isteyenler bizi tercih ede­ cek. 5 yıldızlı lüks oteller burada yatırım yapmayacak, butik oteller açılacak. Yaya, bisiklet ve atlı ulaşıma önem ve­ receğiz. Şehiriçi aydınlatmada güneş enerjili lambalar kullanacağ ız. Yeşil alanlar artacak, yerel tatları geliştirecek, çevre duyarlı l ı k bilincini yükselteceğiz. Başvurumuzu yaptık, teknik heyetin ge­ lip denetim yapmasını bekliyoruz."Yavaş Şehir Hareketi 1 999 yılında italya'dan çıktı. Avrupa ve Asya'da pek çok ülkeye yayıldı. ilk Yavaş Şehir Tascana'daki Chianti. Bugün 90'ı aşkın Yavaş Şehir var. Hareket " Yavaş Yemek" hareketiyle de yakın akraba.

BLDGBLOG: B u sarayla r ı n b i rçoğu gibi ü n l ü " Yeşil Bölge"de I rak'ın geri kala n ı n d a n güve n l i k duva rlarıyla tecrit edilmiş durumda. Oradayken gerçekten I ra k'ta olduğunuzun far· kına varabildiniz mi yoksa ken d i n izi vatan hasreti çeken Amerika l ı l a r ' ı n a rasında, d uva rlar v e yatakhanelerle örülü garip b i r çeşit m i m a ri d ü nyada mı h issed iyordu n uz?

RM: Saddam'ın bütün sarayları Yeşil Bölge'dekiler (şimdilerde " U luslararası Bölge" olarak anılıyor) gibi gerçeklikten kopmuş değ i l . Ziyaret ettiğim Tikrit yakınındaki Saddam'ın Doğ u mgünü Sarayı şehrin nerdeyse merkezindey­ d i . Saddam, her yıl doğum gününde bu sarayı ziyaret edermiş. Askeri üste nereye giderseniz gidin açı k hedef ha­ lindesiniz ve yakın çevrede I raklı lar' ı n geliş gidişlerini duyabilirsiniz. G ü n doğumunda güvercinlerle birlikte çatıya çıkıp değişen ışığı izlemek harika bir deneyim. I rak savaşının dram ını hisse­ debilir ve komşular arasındaki çitleri, her yere dağ ılmış çöpleri görebilir ve havlayan köpek sürülerini duyabilirsiniz. Uzaklardan arada sı rada gelen silah seslerini de duyabilirsiniz ve izlendiğiniz h issi içinizi sarar. M üm kün olduğunca çok saraya ulaşmak için I rak'ta oldukça yavaş bir ay geçirdim. 8 1 saraydan sa­ dece altısını gezebildim. Silahlı kuvvet­ lerle çalışı rken her şey fazlasıyla yavaş i lerliyor. Artık saraylar lraklı lar'a geri veriliyor ve birçoğu yeniden işlevlendi­ rilecek, özel leştirilecek veya yıkılacak. Eğer bir yayıncının dikkatini çekebildiy­ sem Saddam'ın m i rası ve ABD'nin işgal izleri tamamen yok olmadan l rak'a dö­ nüp çalışmamı tamamlamak isterim.

Türkiye•nin ilk Yavaş Şehir Adayı Tarih: 1 8 Haziran, Radikal YAZAN: ELiF DEMiRCi Sit alanları ve askeri bölgeleri bol olduğu için turizmde bugüne kadar "atıl" kalan Seferihisar, bu "dezavantajı", " Yavaş Şehir" olma yolunda avantaja çevirmek istiyor. Seferihisar, " Yavaş Şehir" olmak için başvurdu. Salyangaz sembollü sertifikayı almak için 50'yi aşkın kriteri yerine getirmek gerekiyor. Seferihisar Belediyesi, "Yavaş Şehir" olmak

1 61

Gürültü Yok, Yeşil Alan Çok, Ağız Tadı Şart!

:c

.. (/) �

ü

.. >Cl

ıii

Yavaş Şehir olmak için gürültü kirlili­ ğini ve hızlı trafiği kesmek, yeşil alanları ve yaya bölgelerini artırmak , yerel üre­ tim yapan çiftçilerle bu ürünleri satan dükkan ve lokantaları desteklemek ve yerel estetik öğeleri korumak gibi 50'den fazla kriteri gerçekleştirmek ge-


1 62

ARK iTE RA M i MA R L I K ALMANAGI

Haziran 2009

rekli. Fastfood zincirleri ve yoğun trafik yasak! Yan i metropollerin " Yavaş Şehir" olması m üm kün değ i l . Zaten nüfusu 50 binin altındaki kentler birliğe girebiliyor. Bu kentler zamanla turistik çekim mer­ kezi oluyor ama uluslararası zinciriere izin yok . . . Üyeliği almaya hak kazananlar da gizlice denetlenmeye devam ediyor. "Yavaş Şehir"' ol mak için kriterlerden bazıları şöyle: Geri kazanım teknikleri ve çevreci politikalar geliştirmek. Sadece üzerine binalar inşa etmek yerine, toprağ ın çevre dostu şekilde kullanılabilmesi için gereken altyapıyı kurmak. Organik ürünler üretilmesini ve tüketilmesini desteklemek, genetiğ i değişiiriimiş organizmalardan sakın­ mak. Finansal zorluğuna düşen yerel üreticileri desteklemek. Gerçek konuk­ severlik kalitesini korumak. Gençlerin ve okulların lezzet eğitimiyle tanışmasını sağlamak, sadece işletmecilerin değil bütün vatandaşları nın "Yavaş Şehir"de yaşadı klarına dair farkındalıkların ı sağ­ lamak.

4 bin Yaşında izmir'in g üneybatısında, kent merkezine 45 kilometre uzaklıktaki Seferihisar, 3 5 bin nüfuslu bir sahil kenti. M .Ö. 2000 yı llarında Akalar'dan kaçan Giritliler tarafından kurulduğu ve Kayralılar'ın bir kenti olduğu biliniyor. Teos Antik Kenti, kilometrelerce uza­ nan Teos ve Ekmeksiz plajlarıyla ünlü. N üfusun yüzde 80'i tarımla uğraşıyor. Zeytincilik, narenciye ve enginar yetiş­ tiriciliği yapılıyor. Türkiye'nin en kaliteli satsuması burada yetişiyor.

Es�nboğa Avrupa'nın En Iyi Hava limanı Tarih: 1 9 Haziran, Dünya Ankara Esenboğa Havalimanı, Avrupa Uluslararası Havalimanları Konseyi (ACI Europe) tarafından Avrupa' n ı n " En iyi havalimanı" seçildi. TAV Havali manları Holding 'ten yapılan açıklamaya göre, Avrupa U luslararası Havalimanları Konseyi tarafı ndan yıllık yolcu kapa­ sitesine göre 4 kategoride gerçekleş­ tirilen yarışmada, TAV Havalimanları Holding'in işlettiğ i Ankara Esenboğa Havalimanı "5-1 0 m ilyon yolcu" kate­ gorisinde " En iyi havalimanı" olarak

belirlendi. Yarışmada Türkiye'de iç ve dış hatlar terminallerinin ilk kez birlikte kullanıldığı terminal n iteliğine de sahi p olan Ankara Esenboğa Havaliman ı , "çevreye duyarl ı l ı k , kalite, güvenlik, ti­ cari alanlar ile operasyon akıcılığı ve becerileri" kriterleriyle de değerlendi­ rildi.Avrupa Uluslararası Havalimanları Konseyi'nin yolcu kapasitesine göre 4 kategoride gerçekleştirdiği yarışmada diğer kategoriler olan 5 milyona kadar olan havalimanlarında italya- Bolonya Havaliman ı , 1 0-25 milyon arasındaki kategoride ispanya-Palma de Mallorca Havaliman ı , 25 m ilyonun üstündeki ha­ valimanları kategorisinde de Hollanda­ Amsterdam Havalimanı " En iyi havalima­ n ı " seçildi.

Ödül Töreni ingiltere'nin Manchester kentinde düzenlenen törende Ankara Esenboğa Havalimanı'na verilen ödülü Devlet Hava Meydanları işletmesi ( D H M i ) Genel M üdürü Orhan Birdal ile TAV Havalimanları Holding icra Kurulu Başkanı Sani Şener birlikte aldı .Orhan Birdal 'ın törende, kamu ve özel sektör ortaklığının en iyi örneklerinden olan Ankara Esenboğa Havaliman ı ' n ı n ba­ şarısından duyduğu memnuniyeti dile getirdiği kaydedildi. Açı klamada, TAV Havalimanları Holding icra Kurulu Başkanı Sani Şener' i n de törende yaptığı kunuşmada, şu görüşleri dile getirdiği bildirildi: "Avrupa Birliğine (AB) aday bir ülkenin başkenti olan Ankara'da 3 yıl önce hizmete açtığımız Esenboğa Havalimanı'nın Avrupa' nın ' En iyi havalimanı' seçilmesi, bizleri Türk sivil havacılığının havalimanı işletmeci­ liğinde ulaştığı çizgi açısından son de­ rece mutlu etmiştir. B u başarıda havali­ manı işletmeciliği ni bir değerler ve hiz­ metler bütünlüğü olarak görerek destek veren başta Ulaştırma Bakan l ı ğ ı , D H M i ve Sivil H avacılık Genel Müdürlüğü'ne teşekkür ederiz."

Ve l l Yıl Son ra Akrepolis M üzesi . . . Tarih: 1 9 Haziran, Milliyet Açılışı sabırsızlıkla beklenen Akrepolis M üzesi, 20 Haziran'da kapılarını açma­ ya hazırlan ıyor.

isviçreli ünlü mimar Bernard Tschumi'nin imzasını taşıyan ve Akrepolis eteklerinde, 25 bin metreka­ relik bir alana yayı lan müze, 3 kattan oluşuyor. Akrepolis'in panorami k olarak görülebildiği müzede, Atina demokra­ sisinin altın çağı olarak bilinen MÖ 5 . yüzyıla a i t heykeller de sergilenecek. Çoğunlukla cam ve çelik konst- rük­ siyondan inşa edilen ve günde 10 bin kadar ziyaretçiyi ağırlaması beklenen yapının inşası, 1 1 yıldan uzun sürdü ve 1 80 milyon Dolar'a (yaklaşık 280 milyon TL) mal oldu. Açı lış için devlet başkanları ve başbakanlar davet edildi. Davetliler arasında Başbakan Erdoğan da bulu nuyor.

Istanbul Büyükşeh ir Belediyesi Genel Sekreteri Prof. Dr. Adem Baştü rk Oldu Tarih: 1 9 Haziran, istanbul Büyükşehir Belediyesi

istanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterlik görevine Prof. Dr. Adem Baştürk atandı. Baştürk, daha önce de aynı görevi yürütmüştü. 1 950 yılında Kayseri 'nin Yeşilhisar i lçesi ' nde doğan Adem Baştürk,


Haziran 2009

istanbul Teknik Üniversitesi inşaat Fakültesi'ni bitirdikten sonra Yıldız Teknik Ü niversitesi ' nde doktorasını tamamlamış ve öğretim üyesi olmuştur. Aynı üniversitenin Çevre M ühendisliği Bölüm Başkanlı ğ ı ' n ı da yapan Baştürk, 25 N isan 1 994 tarihinde istanbul Büyükşehir Belediyesi ' nde Genel Sekreter Yardımcılığı görevine getirildi . Daha sonra ( 3 1 Ağustos 2000) Genel Sekreter olan Prof.Dr. Adem Baştürk, bu görevi 2 1 N isan 2002 tarihine kadar yürüttü. 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimlerde, T B M M 22. Dönem M i lletvekili olarak Kayseri'den milletve­ kili seçilen Baştürk, T B M M Bayındırlık, imar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanlığı ile Parlamentolararası Birlik Türk G rubu Üyeliği yapt ı . Almanca ve ingilizce bilen Baştürk, evli ve 4 çocuk babası.

Genel Sekreter Mesut Pektaş Emekliye Ayrılıyor... istanbul Büyükşehir Belediyesi 'nde 8 Kasım 2005 tarihinden itibaren Genel Sekreterlik görevini Mesut Pektaş yürütüyordu. 1 953 Malatya doğumlu Pektaş, 1 996 yılında başladığı istanbul Büyükşehir Belediyesi Mali i şlerden Soru mlu Genel Sekreter Yardımcılığı görevinin yanı sıra Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM) Başkanlığı'nı da yü­ rüttü ve 2005 yılında Genel Sekreter oldu. Geçtiğimiz ay izne ayrılan Mesut Pektaş'ın emeklilik işlemlerine başland ı .

TOKI Kayabaşı Yarışması Kolokyum u Temen nilerle Sonuçlandı Tarih: 2 2 Haziran YAZAN: ÖMER KANIPAK 25 Mayıs'ta sonuçları açıklanan TOKi istanbul Kayabaşı Bölgesi için Konut Tasarımı M imari Fikir Proje Yarışması

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

163

ödül töreni v e kolokyumu 1 8 Haziran günü Ankara'daki M i l li Kütüphane bina­ sında gerçekleştirildi. Öğleden önceki ödül töreni, TOK i ' nin çalışmaları ile ilgili bir sunumla başladı . Jüri Başkanı Prof. Dr. Haluk Pamir, TO K i ' nin geç kalmış olsa da bu yarışmayı düzenle­ diği için bir takdiri hak ettiğini belirtti. Pamir, TOK i yetkililerine benzer şekilde uygulama yapılacak projeleri, dört beş yıl süre ile yarışmalar açarak elde et­ melerini tavsiye etti. Pamir'in ard ından kürsüye çıkan TOK i Başkanı Erdoğan Bayraktar ise, ürettikleri konutlardaki m imari kaliteden dolayı çok eleştiri al­ d ıklarını ve buradaki esas sorumlunun da kendileri olduğunu kabul ettiklerini belirtti. Ancak çok hızlı bir şekilde ko­ nut açığını kapatmaya çalışan TOK i 'nin ürettiği konutların hemen hemen hep­ sinde m imarların imzasının olduğunun da altını çizen Bayraktar, bundan sonra m i mari kalitenin artırılması için çalış­ malar yapacaklarını, bu konuda ODT Ü , iTÜ v e Y T Ü g i b i üniversitelerle iş birliği içinde oldu kları n ı ve meslek odaları nın da artık taassubu bırakmaları gerektiği­ ni belirtti. Pamir ve Bayraktar' ı n konuşmaların­ dan sonra ödül törenine geçildi. 8 eşde­ ğer ödül ve 8 eşdeğer satınalma ödülü­ nün verildiği yarışmada tüm yarışmacı ekipler temsilcileri ile ödülleri n i almak üzere törende hazır bulundular. Sadece ödül kazananlara değil, tüm katılımcı yarışmacılara da plaket hazırlayan TO K i , tüm ekiplere bu plaketieri ö d ü l törenin­ de dağ ıtarak Türkiye'de yeni bir uygula­ maya imza atm ış oldu. Öğleden sonra başlayacak kolokyum öncesinde ise toplantıya katı lanlar, yarışmaya katılan tüm projeleri sergi salonunda izleme fırsatı buldu. Öğleden sonra gerçekleşen kolokyumda ise ödül törenindaki gibi yoğun bir izleyici kitlesi bulunmuyordu . Kolokyum öncesinde danışman jüri üyelerinden Hasan Özbay, kürsüye gelerek yarışma sürecinde M imarlar Odası 'nın tutumu ile ilgili tespitlerde bulundu. M imarlar Odas ı ' n ı n yarışma sürecini boykot etmesinin ardından Türkiye Serbest M imarlar Derneği olarak TOKi 'ye yar­ d ı mcı olmayı tercih ettiklerini belirten Özbay, sadece eleştirerek bir yere varılamayacağ ını ifade etti. Danışman

m a.

o (Q< lll = o:ı lll '< Cil � �

jüri üyeleri olarak, yarışma sürecinin mesleki etik kurallara uygun olarak sür­ dürülmesi için çal ıştıklarını ifade eden Özbay, bu süreci baltalamaya çal ışan M imarlar Odası'nı eleştirdi. Daha sonra jüri üyeleri, izleyicilere yarışma sonuçla­ rı ile ilgili soruları olup olmadığını sordu. Yarışmada eşdeğer satınalma ödüllerin­ den birini alan 46 sıra numaralı projenin müelliflerinden Ahmet Verd i l , kazanan pek çok projede grid sistemin varl ığının j üri tarafından istenen bir tercih olup olmadığını sordu. Ayrıca pek çok proje­ de de, vaziyet planı çözümleri ile konut tipolojisi çözümleri arası nda bir den­ gesizliğin varlığını vurgulayan Verd i l 'e, jüri üyelerinden Yurdanur Dülkaroğlu Yüksel, grid sistemin bir tasarım aracı olduğunu, başlangıçtan itibaren buna bir rezervasyon koymad ı kları nı ve aynı şekilde grid sistemin kullanılmasının da artı bir puan olarak değerlendirilmedi­ ğini belirtti. Aynı şekilde Fulin Bölen de ödül alan projelerden sadece ikisinde grid sistemin olduğunu, bunların da bir doku oluşturmak üzere kullanı lan ve esnekliği olan bir çözüm olduğunu be­ lirtti. Daha sonra söz alan Tuncer Çelik ise j üri üyeleri olarak tüm projeleri önce tek tek değerlendirdiklerin i , dolayısıyla ortak akla bu şekilde ulaştıkların ı , hiçbir projenin dört dörtlük olmad ı ğ ı n ı belirtti. Sare Sahil ise, ödüllandirilecek projele­ ri belirlerken proje argümanının tutarl ı l ı ­ ğ ı n ı g ö z önüne aldıklarını belirtti.


164

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Haziran 2009

Haluk Pamir, bu noktada değerlen­ dirme sürecini açıkladı. Pamir, jüri çalış­ malarında önce doğurganlık potansiyeli olan projeleri bir kenara ayırdıkları n ı , bunlarda belli bir parıltı gördükleri takdirde görsel dokümanların yanı sıra proje raporları nın da titizlikle incelen. diğini beli rtti. B u yarışma sürecinde ayrıca m imari denemelerde bulunan radikal projelerin varlığından memnun oldukların ı ve bunları da titizlikle de­ ğerlendirdiklerini belirtti. Ödül kazanan proje müelliflerinden Selçuk Avcı, jüriye 8 projenin seçilme zorunluğunun on­ ları zorlayıp zorlamad ı ğ ı n ı sordu. Jüri üyeleri ise böyle bir zorlamanın olmad ı ­ ğ ı n ı , hatta i m kan bulunsa belki birkaç projenin daha ödül alabilecek nitelikte olduğunu belirttiler. izleyicilerden Melih Birlik ise, bazı ödül kazanan projelerde emsal istenen değerlerin altında kal­ dığı için düşük yoğunluklu çözümlerin avantajlı konuma geçtiğini, bu yüzden jürinin yarışmacilara verilen emsali de­ ğerlendirmelerinde ne derece dikkate aldıkları nı sordu. Jüri üyelerinden Tuncer Çelik, bütün ödül kazanan yarışmacıların artı eksi % 5 pay ile istenen emsal değerlerine ve inşaat alan ına uydukları nı beli rtti. Bu aşamada Fulin Bölen, ödül alamayan pek çok projenin topoğrafya ve farklı emsal değerlerini dikkate almad ıkları nı beli rtti. Bölen ayrıca, emsal değerlerini sorgulayan, eleştiren ve yeniden yorum-

"' ...

"' .c �

"' ;; o E Cl) 'C

i5

Cl) c

·e

w

i i\i

"' >::ı

� ;;,

layan bazı radikal önerileri de şahsen beklediğini, ama ne yazık ki böyle önerilerin gelmediğini belirtti. Ödül kazanan projelerden birinin müellifi olan Volkan Taşkın ise arazi seçiminde jüri üyelerinin ne kadar etkili olduğunu ve ada düzenlemesi yapı lmamış bir alan seçiminin mümkün olup olmadığını sordu. J üri üyeleri bu soruya, TO K i ' n i n Kayabaşı ' nda gerçekleştireceği konut projeleri için imarı yapılmış bir bölgede farklı emsal değerlerine sahip bir bölgeyi yarışmaya açmayı uygun bulduğunu belirterek cevap verdiler. Bu aşamada Hauk Pamir, yarışmacıların ekoloji ile il-

., � ii cC< ., Ol !:!.

gili çözümlerine de değindi ve ardından kolokyum, ekoloji konusundaki tartışma­ larla devam etti. Selçuk Avcı, ekolojik kararların bir lüks değil gereklilik oldu­ ğunu, tasarımcı olarak bunları ekstra bir değer olarak sunmamamız gerektiğini vurgulad ı . Ödül alan projelerden birinin müellifi olan Kamil Kaptan ise ekoloji kavramının içinin boşaltıldığını, yarışma­ da ödül alan pek çok projenin aslında TO Ki 'nin devamlı olarak yapmakta ol­ duğu ve eleştirdiğimiz projelerinden tek farkın ı n teras çatılı ve etrafı nın daha ye­ şil olması olduğunu, bu noktada jürinin cesaretli olanı teşvik etme anlamında biraz zayıf kald ı ğ ı n ı beli rtti. Jüri üyele­ rinden Sare Sahil, 57 numaralı projenin deneysel tek proje olduğunu, ancak bu projede de konut çözümlerinin yeteri kadar düşünülmediğini beli rtti. Haluk Pamir, ekolojiyi sadece enerji verimliliği olarak düşünmememiz gerektiğini, flora ve fauna çeşitliliği olarak da yerleşim­ lerde öneriler getirilmesi gerektiğinin altını çizdi . 46 numaralı proje müell iflerinden Zeynep Dinler, otopark konusunda diğer yarışmacılar g i bi radikal olamadık­ ları için kendilerini eleştirdiklerini, ancak jürinin de bu konuda yarışmacıları yan­ lış yönlendirerek yer üstü otoparkları teşvik ettiğini ifade etti. izleyicilerden Mete Sözer, tekrar ekoloji konusuna geri dönerek, jürinin değerlendirme aşamasında ekoloj i k kriterleri kaçıncı sıraya aldığını sordu. Bu soruya Tuncer


Haziran 2009

Çelik yanıt vererek, ekolojik sistemlerin kendi kendine sürdürülebirliği sağla­ yan sistemler olduğunu, bu nedenle hiçbir projenin tam anlam ıyla ekolojik olmasını bekleyemediklerini belirtti. izleyicilerden Selçuk G ü l l ü , bundan sonraki sürecin nasıl olacağ ını sorduk­ tan sonra söz alan TOKi idaresinden Ahmet Haluk Karabel, kazanan ve katı­ lan tüm projeleri değerlendireceklerini ve sadece Kayabaşı ' nda değil tüm Türkiye'deki konut projelerinde elde ettikleri projelerden faydalanacaklarını beli rtti. Danışman jüri üyelerinden M ü rşit Günday ise, uygulama şansını artırmak adına kazanan projeler arasın­ da hiyerarşik bir değerlendirme yapmak istemediklerini belirtti. Hasan Özbay ise bu noktada, yarışmanın fikir projesi yarışması olduğunu, dolayısıyla burada TO Ki idaresinin farklı fikirlere sahi p müelliflere ulaşma şansının yaratıldığını belirtti. Haluk Pami r ise tüm Kayabaşı bölgesinde yapılacak konut projelerin­ de TOK i 'nin kazanan projelerin hepsine birden ada bazında uygulama imkanı vererek çok önemli bir misyonu yerine getirebileceğini beli rtti.

O U nlü Ev Satıl ı k Tarih: 22 Haziran, Taraf ABD'li mimar Frank Lloyd Wright'ın yap­ tığı, Blade Runner ve daha pek çok tilmin çekimleri için de kullanılan malika­ ne, 1 5 milyon dolara satışa çıktı. Los Angeles'ta bulunan ev, 1 924 yılında i nşa edilmişti. Ev, Buffy The Vampire Slayer adl ı dizi ve David Lynch imzalı ikiz Tepeler/Twin Peaks'in çekim­ leri için de kullan ılmıştı. 1 959 y ı lında hayatını kaybeden m imar Wright, dünyan ın en üretken mimarları arasında gösteriliyordu. Ennis Evi Derneği ' n i n evi satma kararına destek veren başarılı m imarın tarunu Eric, bü­ yükbabasının evleri insanlar tarafından kullanılması için tasarlad ı ğ ı , bu nedenle de satıl masının daha yerinde bir karar olduğunu söyledi . Derneğin yönetici­ lerinden biri olan ünlü oyuncu Diane Keaton'ın evin satışında önemli bir rol aynaması ve satış döneminde göz önünde olması bekleniyor. Ennie'nin yer aldığı diğer filmler arası nda Black Rai n , The Karate Kid l l l ve 1 975 yapımı

The Day of the Locust yer alıyor. Ev, çizgi dizi South Park'a da mekan olmuş, iii" :ı: bunun yanı nda Çinli çete üyelerine ev g '" sahipliği yapmıştı. Wright, 1 9 1 4 yılında <D karısını ve ev halkından birkaç kişiyi hizmetiilerinden birinin çıkardı ğ ı yangında kaybetmişti. Yangın onun karısı için yaptığı Tal iesin Evi ' nde çıktı. Bu ev aynı zamanda onun stüdyosuy­ du. Bu trajedi onun mimarisine de etki etti. Bütünlüğünü koruyan tasarımlar yapan başarılı m imar, 1 920' 1erde de pek çok projeye imza atmıştı. Önemli eserleri arasında C hicago'da bulunan Charnley Evi, lllinois'deki Oak Park Kilisesi, Şelale Evi olarak da bili­ nen Fallingwater Evi ve New York'taki G uggenheim M üzesi bulunuyor.

550 Metrekarelik Devlet

Tarih: 22 Haziran, Taraf i ngiliz Binbaşı Bates'in 1 967 'de bir petrol platformu üzerinde kurduğu " Sealand" ülkesinde yok yok. ingiliz ordusu nun eski binbaşısı Roy Bates, 1 967 yılı nda bir petrol platfor­ munu işgal ederek "Sealand" adı n ı ver­ diği kendi ülkesin i kurdu. ingiliz Kraliyet Donanması Roy ' u ada­ dan atmaya çalıştı, ancak platformdan açılan uyarı ateşine maruz kalan asker­ lerin girişimi başarılı olmadı . Tutuklanan Roy'u mahkeme " Olay ingiltere sınır­ ların ı n dışında olmuş" diyerek serbest

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

1 65

bıraktı. Daha sonra da bir ingiliz savcı plat­ formun ingiliz karasuların ı n 3 mil açığın­ da olması dolayısıyla Roy Bates'i haklı bile buldu. 1 974'te ise Bates işi bir anayasa ç ıkarmaya kadar vard ı rd ı ve ardı ndan "egemenlik simgesi olarak" bir bayrak, milli marş ve Sealand doları nı kabul etti. Bates, kendisine de Sealand Prensi unvanı n ı verdi. 550 metre karelik oturu­ labilir alana sahip " Sealand Prensliği", kimse tarafından tanınmayan bir devlet. Sealand'de darbe girişimi bile yaşandı. Bates ailesinden 3 kişi, bir gece yarısı ülkeye helikopterle inerek Roy'un oğlu Veliaht Prensi'ni mutfağa hapsetti. Bunu öğrenen Bates hemen bir helikopterle ülkesine dönüp bir tüfekle yönetimi tekrar ele geçirdi. iki darbeci ülkeden sınırdışı edildi diğerinin ise vatandaşlığı düşürüldü. Sealand küçük bir ülke ol masına rağ­ men kendisine ait pasaportu, parası bulunuyor. Ü l kenin en büyük geliri internet isim hakk ı . Dünyan ı n dört bir yanından müşteriler "daha az hoşgörülü" olan hükümetlerinin izin vermedi ğ i verileri n i Sealand'de saklayabiliyor. Devlet 2007 yılında satışa dahi çı­ karıldı. Bates' i n oğlu, 40 yıldır adada oldukların ı , babası yaşlandığı için adayı satışa çıkardıklarını ifade etm işti . Bir toprak parçasının yeni bir ülke olması için 3 şart gerekiyor:


166

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Haziran 2009

Üzerinde yaşayan topluluk olmamalı . H içbir ı rkın atalarına e v sahipliği yapma­ mış olmalı. Ve hiçbir ülke tarafından hak iddia edilmemeli .

Çölde Festival Tarih: 23 Haziran, Matadornights.com, Burningman.particlebook.com DERLEYEN: BETÜL TUNCER Burning Man Festivali her yıl, Ağustos'un son haftası nda Nevada yakın ındaki Black Rock City'de gerçekleşiyor. Burning Man Festivali'ne hiç gitmemiş birisine bu festivali tarif etmen in, görme engelli birisine renk tarif etmeye benze­ diği söyleniyor. Burning Man Festivali hareketli ve yaratıcı i nsanların adeta "yuvaya döndü­ ğü" bir festival. Bu festivale katılanlar yılda sadece bir hafta boyunca, çılgın sanat ürünleri paylaşıp, deneyimleyip, dans edip keyif­ lerine göre yaşıyorlar. Festival, bir haftan ı n sonunda ahşap­ tan insan heykelinin yakılması ile bitiyor. Burning Man, playa olarak bilinen kurumuş bir göl yatağı olan Block Rock Çölü'ne taşı n madan önce San Fransisko sahili nde düzenleniyordu. Buraya 40.000 insan toplanıp günün 24 saati sanat ve etkileşim kokan bir şehir yaratıyor.

Festivale gelirken bir kamp ü nitesi, bol miktarda su ve güneşten korunma kremi getirmek gerekli. Bunun dışında canlı kostü mler, sıcak tutacak kıyafetler, toz maskesi, gece bisikletinizi aydı nlata­ cak bir obje ve topluluğa katkıda bulu­ nacağınız bir fikirle gelmeniz gerekiyor. Burning Man, katılımcı desteği ile gerçekleşen bir etkinlik. Bu etkinlik için yaklaşık 2 .000 gönüllü çalışıyor ve onlara festivale gelen 1 0 . 000'1erce kişi enstelasyon ları n ı sergileyerek destek veriyor. Festivali n 1 O tane prensibi var. Bunlar, dahil olma, nesneleştirmeme, birey güveni, kendini ifade etme, toplu efor, sosyal sorumluluk, geride iz bırakmama, katılım ve yakınlık olarak sıralanabilir. Katılımcıların sergiledikleri heykelsi enstelasyonlardan etkileşimli objelere hatta mimari anlamda mekanlar yaratan tapı naklara kadar çeşitlilik gös­ teriyor. i nşa edilen tapınaklar da festival sonunda tahta adam ı n yakılması ile be­ raber ateşe veriliyor. Basura Sagrada Collaboratory, bunlardan biri. Bu tapı nak, yanıcı çöp ve geri dönüştürülmüş malzemeden yapılmış. Titizlikle detaylandırılmış bu enstelas­ yon, Black Rock City sakinlerinin umut­ lar ı n ı n , hayalleri n i n , anılarının alıcısı olarak görülüyor. Değersiz malzemelerden yapılmış olsa da, değerli bir mekan sunuyor. Tapınak, beş ana yapıdan oluşuyor ve bu yapı lar bir merkeze doğru birleşip bir seri sarmal sayesinde gökyüzüne ulaşıyor. Bu tapınak, cesur ruhların kaçış yeri olması ve kişi ile ölümsüz arasında do­ ğaçlama konuşmaların yer alması için tasarlandı. 2007 Yılında yapılan festivale katılan Temple of Forgiveness ise bir açık hava tapınağ ı olarak tasarlanmış. Dört büyük girişi olan tapınak, orta­ s ındaki açıklık sayesinde, affetmekten sonra gelen hafifleme hissinin metaforu olarak enerj i n i n , tapınağ ı n içinden yuka­ rı ve d ışarı doğru çıkmasına izin veriyor. 2004 Yıl ında David Best tarafından tasarlanan Temple of Stars, yaklaşık çeyrek mil uzu nluğunda ve 38 metrelik ana yapı, ufak tapınakları bağlayan patika sistemleri, köprüler, bahçeler ve

banklardan oluşuyor. Kate Raudenbush tarafından tasar­ lanan, beyaz çelik oyularak yapılan Amerikan Parlamento binası n ı n sembo­ lü (Aitered State), efsanevi yaratıkların buluşma noktası haline geliyor. Her kesik Kuzeybatı Pasifik H int grafik stil örneğine bağlı kalarak yapılmış. J i m Abrams tarafı ndan tasarlanan The Tetrion ise, ünlü Tetris oyu nunun parça­ ları n ı n temsil i . Glenn Easley v e R i k k Carey tarafın­ dan tasarlanan H armonic ise 3 , 5 metre uzu nluğunda 4x4 ahşaptan oluşan çatı sütrüktürü olarak, çöl kumları üzerinde hem bir obje hem de sakin bir mekan oluşturuyor. Tasarımc ı n ı n , 9 yaşındaki oğlunun Leonarda Da Vinci üzerine yaptığı bir araştırmaya yardı m ederken gözüne çarpan, sadece yerçekimi ve sürtün me­ yi kullanarak kendi başına ayakta kalan çatı strüktür fikirleri bu projeye başla­ masına neden olmuş. 2006 yılındaki festival için Belçikalı bir grup tarafından tasarlanan Uchronia, 60 metre uzunluğunda, 30 metre ge­ nişliğinde ve 1 5 metre yüksekliğ inde. Festival için her yıl bir tema belirleniyor. Bu yılın teması evri m . Hayatı kodlayan D N A , sürekli mutas­ yon geçiriyor. Bu sayede, değişen dün­ yada jenerasyonların evrim geçirmesin i sağlıyor. Bu yıl festival, evrim dediğimiz süre­ cin gücü ve an lamı üzerine yoğunlaşa­ cak.

Eskihisar'ın Çehresi Değişiyor Tarih: 25 Haziran YAZAN: EMiNE MERDiM YILMAZ Eskihisar, Osman Harndi Bey ' i n atölyesini ve evin i barındıran , Bizanslılar'dan kal­ dığı tahmin edilen kalesi ile Gebze'ye bağlı olan bir köy. Feribot iskelesinden dolayı Türkiye'nin güneyindeki ve batısındaki il iere gidenlerin ismini çok iyi bildikleri fakat feribota yetişme telaşı ndan dolayı sadece gelip geçtikleri bir yer olan Eskihisar yapılacak sahil düzenlemesi ile bambaşka bir çehreye kavuşuyor. Trafo M imarlar tarafından hazırlanan projenin alanı , batı uçta tekne barına-


Haziran 2009

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

1 67

ziyette. Kıyıda nasıl bir kesit varsa bu deniz içine de yansır. Kıyı yükseliyorsa, denizin dibi de derin­ leşir, kıyı düzleniyorsa denizin dibi de sığdır. Keşfettiğimiz bir nokta için bir kumsal tasarısı var. Eskih isarlılar'a proje sunul­ du, onlar da kaygı larını dile getird i ler. Kullanıcı profil i üzerinde duruldu. Yaptığımız düzenlemelerle buna müda­ hale edebiliyorsunuz, o düzen kendili­ ğ inden oluşuyor. Burada amaç sayiuiaştırmak değil, buranın sakinlerinin kullanımına yaygın olarak açmak. Şu an bir araç yolu var, ufak bir yaya yolu var ve insanların gezinti yapabile­ cekleri bir yer yok. i nsanların haftasonu gezmeye çıkıp deniz kenarına gidecek­ leri tek yer burası. Bal ıkçı ba r ı n a ğ ı na bir m ü d a h a l e ola­ cak m ı ? ,

o ğın ın da yer aldığı mendirekten, doğu c;;· " uçta eski taş ocağının bulunduğu :;· kayal ı k kesime kadar olan yaklaşık 1 ,5 � kilometrelik sahi l şeridini kapsıyor. Proje � o ile alana minimum müdahale yapıla­ ö IC< rak çevre halkına araçtan arındırılmış, � kesintisiz bir yaya yolu kazand ırılacak. c: N � ileride denizin temizlenmesi ile yapıla­ :;· c. cak kumsal ile denize giri lebilecek bir "' � alan da oluşturulacak. ,.. .. Projenin uygulanacağı alana yaptığımız gezi sırasında Trafo M imarlar'dan Sevim Aslan ve Elif Çelik ile görüşerek proje hakkında bilgi aldık. " Eskihisar Kıyı Kullanımınında hem Çok Az M üdahale Var hem de Devrim Gibi Ciddi Değişiklikler Var"

Kesintisiz bir yaya yolumuz var ve bir takım odaklarımız var. Boğaziçi Ü niversitesi ' nden gelecek onay ile belki bir kumsal olacak. Kullanımla da denizin çok daha temizleneceğini düşü­ nüyoruz. Şu an mevcut olan araç yolunu kaldırıyoruz ve öteliyoruz. Sadece bir servis yolumuz var ambulans vs için. Tüm kıyı, bir gezinti yoluna dönüşecek. Minik kot farkları var eğimli yeşil yüzey­ ler, ahşap yüzeyler oluşuyor. Yapmak istediğimiz peyzaj uygulamaları var, çay bahçesi var, minik yapı larımız var. Eskihisar kıyı kullanımı nda hem çok az müdahale var hem de devrim gibi ciddi değişiklikler var. Sü reç nasıl gel işti?

Projeden bahsede b i l i r misiniz?

Bu projeden çok beklentimiz var ve çok umutluyuz. Bölgeye çok şey kata­ cağını düşünüyoruz. 2005'te Kocaeli Belediyesi Eskihisar kıyısıyla ilgili bir sahi l düzenleme projesiyle geldi . Birçok öneri çizdik, değişti derken 2007 gibi sonuçlandırdık projeyi . Bütün bölge arkeolojik, kentsel ve doğal sit alanı olduğu için önerimiz koruma ku­ ruluna gird i . Şimdi onaylan mış halinde minimum müdahale var. Yayayı öne çıkardık, ritmik palmiye dizisiyle bir ada havası var.

Çok iyi bir süreç yaşad ık, kurul onayın­ dan sonra belediyeyle çok iyi çalıştık. Özel uygulama detaylarımız var. i haleyi alan firma ile de güzel bir ilişkimiz var, detayları , malzemeleri tartışabiliyoruz. Çok heyecanianıyoruz çünkü uzun soluklu bir projeydi, şimdi yavaş yavaş meyvelerini alıyoruz. Burada ilk başta çok ciddi bir dolgu öneriliyordu, kuruldan sonra bu geri çekildi ama şimdi de çok ufak bir dolgu­ muz var. Mecbur kaldığımız noktalarda dolgu yapıyoruz. Burada kesit de çok önemli tabii hep ölçümleri yapılmış va-

Balı kçı barınağının karakter v e do­ kusunu korumaya çal ışıyoruz. Buradan bir tekne inişi var ve bu noktadaki tek müdahale b u . M üze ve ka le a rasında n a s ı l b i r i l işki kurul uyor?

M üzenin önünde genişleme var, servis yolunu kullanacak. Kalenin kullanımı malesef bu kot yüzünden uygun değil, Gebze'den gelen yoldan ulaşıl ıyor ora­ ya. Belki bir aydın latma olabil i r. Burada sürekli bir doku vardı şuradaki parselle beraber bir açı l ı m istedik o önemli. Buradaki sağ ı r iki yüzeyde konstrük­ siyonlarımız olacak onu önemsiyoruz. Belki yeşil duvara dönüşebilir, belki müze ile ilgili sergileme yüzeyi oluşabilir, insanların farketmesi açısından belki bilgi panosu olabilir. Projede minik çay bahçeleri, çocuk oyun alanları da yer alıyor. Yaya yolları arasında bir tampon bölge var. Kesintisiz devam eden bu hat, meydana geldiği zaman çay bahçesi ve restoran­ Iara servis veren kısımların önünden geçip denize kavuşuyor. Bunun önün­ de kalan kısımla sert zemin arasında bir yeşil hat var bu tüm kot farklarını çözüyor ve orayı bitkilendiriyoruz. Meydandan sonraki kısı m , kısmen in­ sanların denize girdiği yer. Bakılacak düzgün bir şey yok şimdi


1 68

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Haziran 2009

ama ahşap platformlar sayesinde her yerden denize giri lebilecek. Kumsal is­ tememizin nedeni , hem ahşap platform hem kayanın üstünden denize atlama imkanı sunarken hem de kumsal doku­ sunu da yaşatabilmek. Bu sisteme çok zarar vermeden olabi­ liyorsa tabii . . . Ona kurul karar verecek. Koliektör 201 1 yılında hizmete açı l acak arıtma ile beraber. 2 senelik bir süreç­ ten sonra insanlar burada denize g i rme­ ye başlar. Uyg u l a m a n ı n ne z a m a n tam a m l a n ­ m a s ı d ü ş ü n ü l üyor?

Toplam iş bitirme süresi 360 gün ancak biz daha erken bitirmeyi planlıyoruz, 201 O yılı Mart ayı gibi . . .

Beşiktaş Sahiline 1 4 Katlı Dev Tarih: 26 Haziran, Radikal Beşiktaş'taki tarihi Tütün Deposu 'nun yerine 1 4 katlı, 7 yıldızlı otel yapıl ıyor. Tarihi binanın yerine yapılacak otelin yedi katı yerin altında, yedisi üstünde olacak. Cumhuriyet döneminin ilk sanayi ya­ pılarından biri, Beşiktaş'taki tarihi Tütün Deposu 7 yıldızlı otel oluyor. Tanrıverdi Holding, tarihi binan ın yeri­ ne yedi katı yerin altında olmak üzere 1 4 katlı otel yapacaklarını, otelin işletmesi­ niyse yabancı bir şirkete vereceklerini açı klad ı . Denizin hemen dibinde, Kadı köy iskelesi 'nin karşısında, Deniz M üzesi 'nin yanı nda yer alan bina, 1 929 yılı nda M i mar Victor Adaman tarafından yapıldı. Astro Tütün Deposu olarak yıl­ larca hizmet verdi. Bir süre G rundig televizyon fabrikası oldu. 1 985'ten beri boş olan binayı önce Tekfen Holding, sonra Tanrıverdi Holding satın aldı. Tanrıverdi Holding Yönetim Kurulu Başkan Asistanı Aziz i ba, " Yıllarca boş kalan, zamanla tinercilerin yuvası haline gelen binayı temizlerken bir kamyon martı ölüsü attık. B inada aşırı derecede pire vardı . Kültür v e Tabiat Varlı kları Koruma Kurulu üyeleri içeri giremedi. B inayı temizledik, ilaçladık, sonra üyeler içeri girebildi," dedi.

"Yıkmadan Olmazdı" Eskiden binanın bulunduğu yer, şimdi çepeçevre paravanla çevrili. Paravanın arkası ise dümdüz. Tarihi binadan geriye kalan bir şey yok. Holding yetkilisi i ba'ya göre bu "zorun ­ l uydu": " Kafamıza göre yıkmadık. Kurul bu konuda çok ciddi araştır­ malar yaptı. Yıkmadan yapabilmenin mümkün olmadığı ortaya çıkı nca, bina yıkılırken fotoğrametrik rölöve yapıldı. Bina üzerindeki bir rölyeften ya da bir işlemeden dolayı değil, yıllarca insanların hafızası nda bir kütle olarak yer aldığı ve Cumhuriyet 'in ilk sanayi yapı larından biri olduğu için tarihi eser ilan edilmişti. Yıkıp yeniden yapıldığı zaman bunun aynısını yapmak çok kolay. Üzerinde bir el işçiliği yok, sıva ve boya. S ı radan bir bina. insanlar Dolmabahçe Sarayı yıkılmış gibi davranıyorlar. Otel, eski binanın bire bir aynısı, kütlesi ve yüksekliği kadar olacak. Biz içinde oynayacağ ız. Kurul kararı da binanın kütle olarak korunması ve galerinin korunması doğ­ rultusunda." Dış görünüşü eskinin aynısı olacak denilen otelin yüksekliği en tepe nok­ tasında 27 metreyi bulacak. Otel, 1 7, 5 metrelik Dolmabahçe Sarayı'ndan son­ ra sahilde yer alan i kinci yüksek bina olacak. 14 katlı otelin inşaat alan ının yakla­ şık 1 9 bin 500 metre karesi tarihi bina olarak yer üstünde, 27 bin 500 metre karesi yer altında inşa edilecek. Deniz M üzesi 'ne bakan kısımdaki orta yelken biçiminde cam olarak tasarlandı. 200 odalı otelin birinci bodrum katında SPA, sön dört bodrum katıysa 443 araçlık otopark yapılacak. M imarlar Odası istanbul Şube Başkanı Eyüp Muhçu 'ya göreyse tarihi Tütün Deposu binan ın yıkıl masının sa­ vunalacak hiçbir yönü yok: " Otel binası 1 2 katlı yapılmak isteni­ yordu, bizim girişimlerimiıle kat sayısı yediye indi. Aynı girişimler Mecidiyeköy'deki tarihi likör fabrikası için, Bomanti'deki yine tütün fabrikası için de geçerli. Bu yapılar yıkı larak yerine otel ve re­ zidans yapılmak isteniyor. istanbul 201 0

Avrupa Kültür Başkenti olma yolunda hazırlanıyor. 'Silüeti bozun projeler peşinde koşma­ yın, bu mekanları restore edelim, müze olarak istanbul'a kazandıralım' diyoruz. Yer altında yedi kat iskan yapılması, bölgenin alt yapısına büyük yük getirir. Orada belirli saatlerde trafik kitleniyor. Tescilli kültür varlıklarının nasıl ko­ runacağı da yönetmeliklerde bellidir. ' Buranın mutlaka yıkılacağı' yaklaşı m ı korumayla ilgili kurallarla çelişmektedir. Suranın öncelikli olarak kültür mekan ı yapılması gerekird i . "

Yenedi k Sözü Tarih: 26 Haziran, Taraf YAZAN: TUNCER KÖSEOGLU, FlRAT ALKAÇ " Kadı köy Kokmasın" kampanyamıza son destek Belediye Başkanı Selami Öztürk'ten geldi. Taraf'a konuşan Öztürk, " Kadıköy Venedik olacak" sözü verdi . Ve müthiş projesini açıklad ı : Kurbağalıdere'nin yatağ ı genişletilerek Devlet Malzeme Ofisi ' ne kadar kanal açılacak. Derede gondollar sefer yapacak. Kim değiştirecek Kurbağalıdere'nin kokulu kaderini derken yolumuz Kadı köy' ü n dört dönemdir Belediye Başkanlığını yapan C H P ' l i Selami Öztürk'ün yanına düştü. Öztürk, 15 günlük Avrupa gezisi dö­ nüşünde ilk iş olarak iSKi yetkilileri ile yaptığı görüşmeyi anlattı bize. Önceki günden itibaren de derenin kepçelerle temizlenmeye başland ığını müjdeledi. Belediyecilik hizmeti verirken za­ man zaman çalıştıkları AKP'Ii istanbul Büyü kşehi r Belediyesi ile derenin ta­ mamen temizlenmesi için ittifak halinde olduklarının da altını çizdi Öztürk.

Motorlari o Yolcu Taşıyacağız Kadı köy Belediye Başkanlığı'nı 1 5 yılı aşkın süredir yürüten Selami Öztürk, göreve geldikleri ilk yıllarda Kurbağalıdere'nin toprak kaplanan yü­ zeyini temizlediklerini anlatarak başladı söze. Ancak daha sonraki yıllarda Büyükşehir Belediyesi tarafından da birkaç kez derede dip temizliği yapılmış olsa da kalıcı bir çözüm getirilememiş.


Haziran 2009

Temizli kten bir yıl sonra koku sarmış tüm Kadıköy'ü; tıpkı şu anda olduğu gibi . . . Derenin güçlü bir akıntısı olmadığı için denize döküldüğü Fenerbahçe Stadı'nın yanındaki bölgede deniz suyuyla karışmad ı ğ ı n ı anlatan Öztürk, şunları söyledi: " S i rkülasyon olmadığı için dere yata­ ğından koku yayılıyor. Bunu önlemek için çelik borularla derenin suyunu açığa almak gerekiyor. Ancak bu çok pahal ı bir yöntem. Biz de sirkülasyonun sağlanması için Kurbağalıdere girişine iskele yaptık. B uraya büyük yolcu motorları gelecek. Fenerbahçe'nin maçları olduğu gün futbolseverleri motorlarla taşıyacağ ız. Ayrıca her sabah ve akşam bu motorlar iskeleden yolcu alıp Eminönü ve Karaköy'e yolcu taşıyacak. Yolcu motorları sayesinde deniz suyu ile derenin suyu birbirine karışacak ve Kurbağalıdere doğal yollarla temizlene­ cek, dipte çökme olmayacak."

Kurbağa lidere'de Yenedi k Hayali Derenin genişletilerek bir kanal oluş­ turulması teklifini Büyükşehir Belediye Başkanı Kadi r Topbaş'a i lettiklerini söyleyen Öztürk, "Şimdilik hayal gibi görünüyor. Dere yatağı genişletilip Devlet Malzeme Ofisi'ne kadar bir ka­ nal yapı l ı rsa, burası Venedi k gibi bir yer olur. içinde gondollar sefer yapar" dedi. Kadıköy Belediye Başkanı ile söyleşi yaptıktan sonra, belediyenin arkasından geçen Kurbağalıdere kenanndan yürü­ yerek temizleme çalışmalarının yapıldığı yere gittik. Koku rahatsız edici keskinlikteydi. Dere ağzında kepçe çalışması sürüyor­ du. Kepçenin her suya dalışında çıkar­ d ı ğ ı , katran karası pislikti . . .

Gayri menku l Sektörü Hakkında Ne Biliyorsunuz? Tarih: 29 Haziran YAZAN: BURCU ÖZTAŞKIN 27 Nisan-26 Mayıs 2009 tarihleri arasın­ da Gayrimenkul Sektörü i le ilgili yaptığı­ mız ankette, 1 7 soru yer aldı . Ankete göre, gayrimenkul denince

akla ilk gelen kelime yatırım, Ataşehir bölgesi yeni konut gelişimlerinde başı çekiyor, Kanyon ve istinyePark istanbul ' un en iyi AVM 'si ve Ali Ağaoğlu ise sektörün en popüler ismi oldu. %43'ünü 26-35 yaş arası profes­ yonellerin oluşturduğu katılımcıların %48'inin mesleği mimar veya şehir plancısı iken %44'ü gayrimenkul sektö­ ründe çalışanlardan oluştu. 1 00 kişinin katıldığı ankette, soruları yanıtlayanların %25'i gayrimenkul yatırım ve/veya geliştirme konusunda uzmanken, %22 'si ise mimarlı k alan ın­ da uzmanlaştı. Gayrimenkul kel imesinin katılımcılar üzerinde yarattığı etkiler so­ rulduğunda % 24 ile yatırım aracı en çok verilen cevap olu rken, %14 ile taşı nmaz cevabı ikinci cevap oldu. Katı lımcıların verdiği diğer cevaplar arasında rant/ para, yaşam kalitesi ve konut yer aldı . istanbul Menkul Kıymetler Borsa'sı nda işlem gören, halka açık kaç gayrimenkul yatırım ortaklığı ol­ duğu sorusunu katılımcıların yüzde %55'i doğru cevapladı . Katılımcıların Türkiye'deki toplam AVM sayısına ver­ dikleri cevapların %44'ü 70-1 50 adet ve %42'si 1 50-300 adet aralığ ında oldu. N isan 2009 tarihli Soysal Alışveriş Merkezleri Kataloğu'na göre, Türkiye'de faaliyet halinde 223 AVM bulunuyor. Ankete katılanların %59'u GYO D E R ' i tan ırken, %23'ü de U L I 'den haberdar oldukları nı belirtti. A sınıfı ofis yapısı, %48'ini m imar ve şehir plancıların ı n oluşturduğu katıl ımcı­ ların %36'sına " Her türlü teknik altyapı donanı m ına sahip ofis binası" tan ı m ı n ı ifade etti. Katılı mcıların %27 'si istanbul'da en önemli konut gelişmelerinin Ataşehir'de olduğu görüşünü desteklerken, % 1 5' i Ümraniye, % 1 3 ' ü Beylikdüzü v e % 1 2 'si ise Kurtköy cevabı n ı verdi. U l usal ve uluslararası gayrimenkul etkinlikleri arasında katılımcılar tarafı ndan % 1 9 i l e e n çok bilinen etkinlik GYODER'in Gayrimenkul Zirvesi oldu. Bu etkinliği %18 ile Arkitera M imarl ık Merkezi'nin düzenlediği " Kentsel Kalite için Diyalog" temalı ArkiPARC ve % 1 4 i l e Munih'de düzenlenen Expo Real izle­ di. Katıl ımcıların %48'i hiçbir gayrimen­ kul etkinliğine katılmadığını belirtirken,

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

1 69

% 1 8 ' i ArkiPARC'a ve % 1 6'sı GYODER Gayrimenkul Zirvesi'ne katıldığını kay­ detti. Katıl ımcıların gayrimenkul sektöründe yatırım veya geliştirme işi yapan firmalar arasında adı n ı en çok bildiği firma % 1 5 i l e Ağaoğlu olurken , Sinpaş GYO % 1 3 i l e ikinci, M u lti Turkmall % 6 i l e üçüncü sı rada yer aldı. En çok bilinen diğer firmalar ise ENKA, SOYA K , Krea ve Taşyapı oldu. Ankete katı lanların gayrimenkul sektö­ ründe en popüler olduğunu düşündüğü isim %32 ile Ali Ağaoğlu olurken , adın­ dan sıkça söz ettiren Donald J . Trump ikinci, Krea CEO'su Hakan Kodal ise üçüncü sı rada yer ald ı . istanbul 'da bulunan AVM ' Ier arası nda en beğenilenler, mimari konsept ve açık alanların kullan ı m ı nedeniyle %14 ile Kanyon ve istinye Park olurken , merkezi konumu nedeniyle Akmerkez, konum ve fiyatların uygunluğu nedeniyle Cevahi r v e kentle uyumlu m imari konsepti, yeşil bina oluşu ve peyzaj tasarı m ı nedeniyle Meydan %7 'şer pay alarak ikinci oldu. istanbul'un en beğenilmeyen AVM ' si ise ölçeksiz, bağucu ve karmaşık oluşu nedeniyle % 1 2 pay ile Cevahir oldu. Outlet konsepti ile öne çıkan Optimum ise trafik sorunu ve dolaşı m çözümleri­ nin kullanıcıdan çok kiracı odaklı olması nedeniyle %9 pay ile katılımcıların beğenmediği AVM ' Ier arasında ikinci sırada yer aldı . Anketin son sorusu olan " M edyada yer alan gayrimenkul projelerine i lişkin reklamlar arasında aklınızda en çok yer eden tanıtımların hangi projelere ait olduğunu belirtir misiniz?" sorusu na katılımcıların verdiği cevaplar arasında %34'1uk pay ile Sinpaş birinci, % 23 ile Ağaoğlu ikinci olu rken en çok ve­ rilen cevaplar arasında Dap Yapı ve Dumankaya da yer aldı .

GAD Başarı l ı Çal ışanı Ortak Ediyor Tarih: 29 Haziran, Sabah YAZAN: ONUR UYSAL istanbul ve New York'ta ofisleri bulunan GAD mimarlık, performansı yüksek çalı ­ şanlara şirket h issesinin verileceği yen i b i r sisteme geçiyor.


1 70

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Haziran 2009

Farklı ülkelerden m imarların bir ara­ da çal ıştığı ofise Hindistan, Fransa, ispanya ve Amerika'dan CV yağıyor. Beşiktaş'ın yenilenen balı k pazarı, Ortaköy'de "yeşeren" konut projesi One ya da Badrum 'daki Kuum Hotel. . . M i mari çevrede oldukça ses getiren bu işlerin sahibi Özlem Avcıoğlu ile m imar Gökhan Avcıoğlu ortaklığındaki GAD bu kez parlak bir mimari projeyle değil, şirket içinde hayata geçirecek­ leri yeni bir uygulamayla ilgi çekiyor. istanbul ' u n yanı sıra New York'ta da ofisi bulunan ve bugüne kadar sayısız projeye imza atan GAD mimarlık ofisini yönetim yaklaşımı olarak diğerlerinden ayıran önemli bir özellik var. Gelecek yıl performansa dayalı sisteme geçecek olan ofis, " başarılı" bulduğu çalışanları şirket ortaklığıyla ödüllendirmeye hazı rlanıyor. Çoğunlukla Amerikan şirketlerinde görmeye alışık olduğumuz bu uygula­ mayla hem şirketteki mimarların işlerine daha fazla sarılması, hem de işi yaratıcı­ lık olan beyin takımının şirket yönetimin­ de söz sahibi olması amaçlanıyor. GAD'nin ortaklarından Özlem Avcıoğ l u , başlataeakları ortaklık sistemi sayesinde yaratıcılık kadar finans, satış­ pazarlama hatta insan kaynaklarına yönelik yönetimdeki "yükün" bir kısmını başarı lı çalışanlara devretmeyi amaçla­ dıkları nı ifade ediyor: " Performansa dayalı bir ortaklık olacak bu. Performanstan kastımız asla çok çalışmak değil. Ortaklık vereceğimiz kişi lerin GAD'yi ileriye taşıyabilecek vizyona sahip, ciddi projelere imza atabilecek ve her şeyden öte yöneticilik vasfı taşıyan kişiler olma­ sı gerekiyor." Yıllara bağlı olarak şirketteki ortaklık payının artacağ ını ifade eden Avcıoğlu, bu oranı n yüzde 1 0 'u geçmeyeceğini ve şirketten ayrılan çalışanların payının tekrar GAD'ye devredileceğini belirtiyor.

·�apon Mimar Arıyoruz" 1 994 yıl ından beri m imari projeler ve konsept tasarımiara imza atan GAD'nin çalışan profili de bir hayli ilginç. içerideki yaratıcı ekibi ve iş ortam­ ları n ı tanımak için Nişantaşı ' nda bu­ l unan ofisi gezmek yeterli aslında. iki yüzyıla tanıklık etmiş tarihi bir yapının

içinde "yaşayan" GAD ekibi, küçük bir Birleşmiş M i l letler' i n temsilciliğini andırıyor. Yaklaş ı k 20 kişinin projeler çizip, uzun saatler çalıştığı ya da maketler yaptığı bir ofis olmaktan öte. Kendi mutfaklarında pişirilen yemeğin yine hep birlikte yendiği ya da popüler dizi Lost' u n beraberce izlenip üzerine uzun uzun tartışıldığı bu mimarlık ofisinde Türklerin yanı sıra Amerikalı , ispanyol y a d a Avusturyalı mimarlara rastlamanız mümkün. Alex Suarez, Scott Baltimore, Bryan Galera ve Anna Weil hartner, GAD'nin imzası olan işleri kendi ülkelerinden takip eden ve Türkiye ofisinde çalışmak isteyenlerden yalnızca birkaç ı . Özlem Avcıoğlu bu rakamı n v e çeşit­ liliğin yaz aylarında artacağ ı n ı söylüyor: " Hindistan'dan bir mimar katılacak yakın zamanda aramıza. Ayrıca sonbaharda ispanya ve Kanada'dan da iki kişi daha gelecek."

ingilizce Zorunlu Ofiste konuşulan ortak dil şüphesiz ingilizce. Hatta bunun Türk çalışanlar üzerinde olumlu bir etki yaratmış. ingilizeesi iyi olmayan kimi çalışanlar hem kursa gidip hem de şirkette pratik yaparak yabancı dillerini gelişti rmiş. Ancak Avcıoğlu'nun verdiği bilgiye göre yurtdışı ndan aralarına katılan bazı mi­ marlar, gündüz ofiste çal ışıp akşamları Türkçe öğrenmek için kursa gidiyor. Ofisteki bu çeşitliliğin hem şirket kül­ türüne hem de ortaya çıkan projelere olumlu yansıdığını söyleyen mimar Barış Uçar şirketteki uyumu "Yabancılarla Türkler arası ndaki en büyük fark, bizim daha fazla duygusal ve alıngan olmamız. Oysa yurtdışı ndan gelen meslektaşia­ rım ız hiçbir şeyi kişisel algılamıyor. Eğer tüm ekip Türk olsaydı , bu kadar uyumlu çalışamayabilirdik," diyor. Önümüzdeki aylarda yeni ve farklı ülkelerden çalışanlara kapılarını açacak olan GAD'nin, yönetim denildiğinde " her şeyi" olan Özlem Avcıoğlu'nun özel bir de isteği var: " Bi r Japon m imarı ekibirnize kaymak istiyoruz. Hem iş disiplinleri hem de tasarım ve m imariye bakış açıları etkileyici. Kim bilir belki arada mutfağa da sokarız ... "

St. Petersburgıdan Mektup Tarih: 30 Haziran, Domus ÇE�REN: BETÜL TUNCER Erich Mendelsohn tarafından 1 926 yılın­ da tasarlanan Red Flag Fabrikası'nın kaderi yıkım ile sanat ve iş merkezine dönüşüm arasında sıkışıp kaldı. Bu durum modern başyapıtların kent­ sel uyum ve ideolojik tekrar programla­ ma sorusunu genişletiyor. Geçen yıl basın, Bay Burdinsky adında bir müteahh itin 20.yy mi mari cevherlerinden biri olan, d ünyaca ünlü ekspresyonist (dışavurumcu) Alman Erich Mendelshohn tarafı ndan tasarlanan eski tekstil fabrikasını yeni­ den keşif imkanı sunmasıyla sevince boğuldu. Rusya'da ayakta kalan tek tasarımı olan Leningrad Red Banner Fabrikası, sanat ve ticaret merkezine dönüştürülmke üzereydi. Bugünlerde, Bay Burdinsky'nin eski destekçilerini huzursuz eden, yıkımın sihirli bir ilaç olduğuna yönelik sözleri sunum model­ lerine kazınıyor. Leningrad Tekstil Fabrikası üç bü­ yük hal, atölye binası ve son derece güçlü enerj santrali ile dört hektarlık endüstriyel bir üs. Luckenwalde Şapka Fabrikasının stil varisierinden olan bu imza yapı, ideolojik ön saflarda bulu­ nuyor. Zayıf bakım ve esas tasarım özellik­ lerinin resmi inkarı sadece modern teh­ ditlerle yüz yüze kalıp, koruma bahanesi ve dönüştürül mesine neden oldu. 2 N isan 'da St. Petersburg Val ilik M i ras Konseyi, David Chipperfield tarafından tasarlanan "onun fikirleri ne olurdu ? " adlı tasarım önerisini dikkate aldı . Haberlere göre önerilen yeni ta­ sarım , fabrikanı n değerinin inkarından farksız değildi. Enerji santralı nezaketen korunmuş, Mendelsohn 'un olmadığı, yapısal an­ lamda güvensiz ve betonarme olmasın­ dan dolayı zaten geri dönüştürülemez olduğu gerekçeleriyle haller ve atölyeler yeni bir kutular aranjmanına yer olarak görülmüştü . Bay Burdinsky, enerji santralını ve fabrikaları miras listelerinden hepten silinmesi için Miras Konseyi'ni aradı ve çevrenin geri kalanı nda serbestlik tanın­ dığ ında, enerji evin i koruyacağı sözünü


Haziran 2009

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

171

Son nokta : My Fantasy Yüzer Gem id ir. . .

vererek, Konsey'in kendi tarafını tutma­ dığı taktirde yasal anlamda harekete geçeceği şeklinde tehditte bulundu. Konsey, tartışmayı erteledi. Yerel girişimciler, Rus M i ras Koruma Grubu, VOO PIK tarafından önayak olunan, fabrikanın değerinin geri kazandırılması için çalışan yoğ un bir kampanya baş­ lattı. O günlerde Almanlar' ın Luckerwalde Fabrikası'nı eski ihtişamına kavuştur­ mak için restore ediyor, imza niteliği taşıyan şapka çatıyı tekrar inşa ediyor ve betonarmenin özelliklerini yüceltiyor olması, Leningrad tarafında ise yıkılma­ sa da büyük ölçüde değiştirilme tehdidi ile karşı karşıya olması bir ironi oluştur­ du. Red Banner'ın Erich Mendelsohn Gesamtkunstwerk' i n değil de, enerji santralinin bir Mendelsohn kompozis­ yonu olup, d iğerlerinin yerel mimarlar tarafından tasarlanan bir seri benzer tasarım olduğuna dair makalelerin yerel mimari basında yer almasının arkasında kim vardı? Mandelsohn ' u n , sonradan inşa edi­ len binaların müellifliğini reddettiğ i ve öncekini onurl u bir istisna olarak sak­ ladığı ( Bruno Zevi ' n i n incelemesinde ya da başka bir araştırmacı tarafından bahsedilmeyen) hikayesini kim başlattı? Projenin müteahhiti ve m imarı, basın yayınları nın " hepsinin yanlış" olduğunu idda ederken ve " h içbir binanın yıkıma

uğramayacağ ı " n ı savun urken neden uygulanacak tasarımı halkla paylaşmayı reddediyor? Haziran başı nda Konsey, üçüncü kez toplantısını Red Banner sorununa ada­ d ı . Kutlanacak bir zafer mi? Şaşı lacak olsa da, sayısız palası eski ihtişamıyla tekrar kavuşturan Rus resto­ rasyon okulları nın antikalarla baş etmek­ te hala bazı basit eksiklikleri var. italyan restorasyon çalışması kapsamı nda St. Peter's Gate ve St. Petersburg'da Paul Fortress ve zaman­ la aşınmış taş ve tuğla yapıya gösterilen d uyarlılık, benzer yerel profesyoneller ve otoritelerde büsbütün karışıklığa neden oldu: neden hiç kimse kalıntıya taş taş, parça parça özen göstersin? Neden yıkıp daha iyi ve yeni bir bina yapmayalı m? 2007'de St. Petersburg restoratörleri ve italyan meslektaşları arasında bir an­ laşmaya ulaşılmıştı. 2009 'da görü l üyor ki bu anlaşma hem temasal anlamda hem coğrafi anlamda genişletilmeli. Einstein Kulesi' nden De La Warr Pavyonu'na birçok erken modernist deneme yakın zamanda orjinal ihtişam ı ­ na kavuşturulup yeni bir hayat verilmedi mi? Eldeki bilgiyi taparlamanın zamanı değil mi? Aksi halde, korkaklık ve ihmal ya da ihmalkarl ı k ve önyargı ortak tarihimizin değerli taşların ı çalmaya devam edecek.

Tarih: 22 Haziran Başbakan lık Denizcilik M üsteşarlı ğ ı Gemi inşa ve Tersaneler Genel M üdürü Yaşar Duran Aytaş, 'gemi mi, deniz­ kondu mu' tartışmaianna neden olan Göcek Koyu'ndaki armatör Kahraman Sadıkoğlu'na ait 800 metrelik " My Fantasy" adl ı yatın, "yüzer gemi" oldu­ ğunu belirtti. Aytaş, " Kürekten başka sevk sistem­ leri makine ile çalışan her deniz aracı bir gemi niteliği taşımaktadır. Yaklaşık olarak 3 mil h ızla hareket edebilen bu gemi serg i , düğün, yemek, fuar gibi amaçlarla kullanılabilir. Kahraman Sadı koğlu'nun şu an ora­ da bulunan aracını biz yasal statüye kavuştu rup, gereken işlemi yapıyoruz" dedi . "My Fantasy" yatı için "denize elverişlidir" raporu verildikten sonra hep iskelede demirlemeyeceğini vurgu layan Aytaş, " Belli bir süre demiriemeleri vardır. Bunun da müsaadesini liman başkanlığından almaktadırlar," dedi.

M i marlar Odası Ana Yönetmeliğiinde Yapılan Değişiklik Resmi Gazetelde Yayı miandı Tarih: 29 Haziran 1 0 - 1 2 N isan 2009 tarihinde yapı lan 41 . Dönem Olağanüstü Genel Kurulu'nda alınan karar uyarınca hazırlanan "Türk M ühendis ve Mimar Odaları Birliği M imarlar Odası Ana Yönetmeliği ' nde Değişiklik Yapı l masına Dair Yönetmelik" Resmi Gazete'nin 26 Haziran 2009 tarihli ve 27270 sayılı nüshasında ya­ yımlanarak yürürlüğe gird i .

TC Resmi Gazete 26 Haziran 2009 Cuma, Sayı: 27270 Türk M ühendis ve M imar Odaları B i rliği Mimarlar Odası Ana Yönetmel i ğ i ' nde Değişiklik Yapı lmasına Dair Yönetmelik: Madde 1 - 1 8/1 2/2004 tarihli ve 25674 sayılı Resmi Gazete'de ya­ yımlanan Türk M ü hendis ve M i mar Odaları B i rliği M imarlar Odası Ana


1 7 2 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Yönetmeliğinin 45 inci m ve (b) bentleri aşağ ıdaki şeki

yer aldı: " 24 ve 28 Aralı k 2003 a heyetimizce hastane inşaatının kısmi kesin kabulü esnasında tesbit edi­ len eksik ve kusurlu imalatlar, 5 Ocak 2004'te tamamlanm ı ş denilmekte olup, makamı n 22 Ocak 2004 tarihli oluruyla heyetimiz noksan ve kusurlu imalatların bu tarihte tamamlandığını görmüştür. . . "

"Yüklenici Firma Sorumlu"

talep edecek temsilciliği n , aeırel<ceı i yönetim kurulu kararı i l e ilgili başvurması, başvurunun şube etim kurulunun uygun görüşü ile Oda Yönetim Kuruluna iletilmesi, Oda Yönetim Kurulunun uygun görüşü ile Oda Genel Kurul gündemine önerilmiş olması ," Madde 2 - Bu Yönetmelik yayımı tari­ hinde yürürlüğe girer. Madde 3 - Bu Yönetmelik hükümlerini Türk M ühendis ve M imar Odaları Birliği M imarlar Odası Yönetim Kurulu yürütür.

Yanan Akıllı Hastanenin Eksikleri , Baştan Belliydi Tarih: 26 Haziran, Sabah YAZAN: ERHAN ÖZTÜRK Sekiz hastan ın yangında öldüğü Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi'nin elektrik ve tesisat kusurlarının teslim öncesi beli r­ lendiği anlaşıldı. Ancak sadece 10 günde bunların giderildiği söylenip firmaya para ödendi. Bursa'daki 5 1 4 yataklı, "Akıllı Hastane" diye nitelenen Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi'nde 26 Mayıs'ta elektrik kentağından çıkan ve yoğun bakımda yatan 8 hastanın can verdiği yangınla ilgili belgeler, korkunç bir ih­ mali ortaya çı kard ı . M üfettiş raporlarına Sabah ulaşt ı . B u n a göre hastanenin başta elektrik olmak üzere inşaat, mekanik ve tesisat yetersizlikleri daha "teslim" aşamasında tespit edildi ve hastaneyi yapan Kırcal inşaat firmasına bildirildi. Ancak hastanenin " kesin kab u l " ra­ porunda, 1 O gün içinde bu eksikliklerin giderildiğine yer verildi. 25 Ocak 2004 tarihli kesin kabul tutanağ ında şu ifa-

Buna göre, hastaneyi bakanlık ad ına teslim alacak " kesin kabul" heyeti, inşa­ at m ühendisi Muazzam Adıgüzel baş­ kanlığında, Kırcal inşaat'ın "eksikleri giderdiğine" karar verdi . Firmanın hakediş parası d a ödendi. Yangından sonra Uludağ Üniversitesi tarafından oluşturulan bir heyetin olay yerinde yaptığı incelemede ise, elektrik kabloların ı n geçtiği bölümlerdeki kapıla­ rın ahşap olduğu ve alevlerin bu neden­ le hızla ileriediği kaydedildi. 18 Haziran 2009 tarihli rapora göre, yangında dumanın üst katta birikerek ölümlere sebebiyet vermesi­ nin "kaçınılmaz bir son" olduğu tespit edilirken, heyetin başkanı Prof. Recep Yamankaradeniz, " Malesef hastanenin yapılışı sırasında tespit edilen bu eksik­ liklerin hiçbirisinin olmaması gerekiyor. Allah'a emanet yaşıyoruz," diye konuştu. Hastane i nşaatı teslim alınmadan önce ihale komisyonu şartnameye şu mad­ deyi koydu: "Yüklenici firmanı n verdiği hizmet sonunda ortaya çıkabilecek 3 . kişilere ait her türlü zarardan v e hatalar­ dan tamamen yüklenici firma sorumlu tutulacaktır. Gerek ehliyetsiz personel çalıştırmak ve gerekse bilgisizli k veya dikkatsizlik sonucu ortaya çı kabilecek her türlü kazalardan ve yangınlardan tamamen yüklenici sorumlu olacaktır. " Buna rağmen, eksikler giderilmeden hastane teslim alındı.

Gençay Gürsoy: Skandal Bunun yanı sıra hastane başhekimi Op. Dr. Osman Naci Çelik ve hastane müdürü Salim Özdağ'a 1 8 Aralık'da sun ulan teknik raporda, eksiklikler ve çözümleri yazıld ı . B irkaç ay sonra da 8 cana mal olan feci yangın çıktı. Türk Tabi pleri Birliği Başkanı Gençay G ü rsoy ise olayı şöyle değerlendirdi: "Aityapıda affedilmeyecek aksaklıklar var. Bu bir skandal ."

Emaar Türkiye, Toskana Vadisi1nde ı Koydu 4 Aidı Sırada Li badiye Var

Tarih: 1 Tem muz, Sabah loskana Vadisi projesinde teslimata başlayan Emaar Türkiye, Libadiye'de 1 ,7 m ilyarlı k yatırıma hazırlanıyor. Dubai merkezli gayrimenkul şirketi Emaar Properties, 2006 yılında g i rdi­ ğ i Türkiye pazarında yaptığı 1 milyar Dolar'ı aşkın yatırıma karşılık 4 milyar Dolar'lık değer yarattığını açıklad ı . istanbul Büyükçekmece'de 2 bin dö­ nüm arazi üzerinde 750 m ilyon Dolar'lık yatırıma imza atan ve 201 0 başında Anadolu yakasında yatırım değeri 1 ,7 milyar Dolar' ı bulacak yeni bir projeye hazırlanan şirket, h ız verdiği yatırım projeleri ile önümüzdeki dönemlerde Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı'na (GYO) dönüşerek halka açı lmayı planlıyor.

201 3'te Tamamlanacak Emaar Türkiye C EO'su Ozan Balaban, Türkiye pazarına uzun soluklu ve yüksek katma değerli bir şirket ol­ mak için geldiklerini belirterek " Emaar Türkiye olarak Türk yatırımcılarımıza oturduğunuz yerden kazan ın' sloganıyla çıkış yaptık ve gerçekten de projemiz her geçen gün daha da değerleniyor. Proje hastanesi, çarşısı, alışveriş olanakları , eğlence merkezleriyle de komple bir yaşam alanı sunuyor," dedi. Toplam 750 milyon Dolar'a mal olması planan projenini ilk etabı için 250 m ilyon Dolar harcadıklarını kaydetti . Balaban " Proje 4 fazdan oluşuyor ve 2 0 1 3 yılında tamamlanmış olacak," diye konuştu.

"istanbul Dışında 300 Arazi inceledi k" istanbul dışında Türkiye'nin çeşitli bölgelerindeki 300 değişik arazi ile i lgilendiklerini de ifade eden Balaban, Türkiye'deki hedefleri ile ilgili şunları söyledi: "2 yıldır Türkiye'deyiz ve 300'ün üzerinde değişik arazi ile ilgileniyoruz. Kayseri, Bursa izmir, Antalya gibi bü­ yük illerde de araştırmalarımız devam ediyor. Bodrum, Antalya ile de ilgileni­ yoruz."


PE URA t h e f l o o r i n g Co .

" doğ ru yerdesi n i z " l üşte ri beğ e n i ve m e m n u n iyet i n i < e ed i n e n PETRA, J n ü m ü z modern b i n a l a rı n d a ve � n iş a l a n l a rd a k i ze m i n uyg u l a m a l a rı n d a ı iyi çöz ü m l eri ü retir. defled i ğ i m ü ke m m e l h i zmet layışı n d a , e n ka l i te l i ü r ü n l e r l e doğru uyg u l a m a detay l a r ı n ı h a r m a n l a r . n d i p rofesyon e l e k i b i i l e en yü ksek n d a rt l a rda h i zmet ver i r. g u lama A l a n l a rı

i s l e r, Fabri ka zem i n ve d uva r l a rı, e l l er, Ok u l l a r, Evler, H asta n e ze m i n ve va r l a rı, AVM ' I er, D ı ş m e k a n zem i n leri, m i l er, Uça k l a r, Açı k & K a pa l ı Spor ! o n l a r ı ve diğer b i rçok ze m i n . . . ü n ler

ro ve R u l o H a l ı l a r, Pvc, K a u ç u k, t i k ve Moza i k Taş l a r gulamalar

l ı, Pvc, K a u ç u k ve Taş M ontaj ı, ... sviye (Se lf-Leve l l i ng), poksi uyg u l a ma l a r ı �crübe ve kalitesiyle PETRA, müşterilerinin e n iden terc i h i o l m a ktan dolayı g u r u r uymaktad ı r.

�]$1J.it) @nISbOI1Q m3 The Aoor IS Yours

:TRA ENDÜSTRiYEL ÜRÜNLER �NAYi VE TiCARET LTO. ŞTi. bd ü l h a k m o l l a Sok. No:

2 1 /1

Arnavutköy

�şiktaş 34345 ist a n b u l/Türk iye

!l

IX

: 0090 (2 1 2) 287 61 58 : 0090 (2 1 2) 287 61 59

fo@petratr.com

www.petratr.com


1 74

ARKilE RA M i MA R L I K ALMANAGI

Temmuz 2009

Michael Jacksonıın l iKayıp Ulkeıısi Tarih: 2 Temmuz, Terrastories.com, Architect's Journal, Daily Mail DERLEYEN: BURCU KARABAŞ Öldüğü açıklandıktan sonra borçlarından kurtulmak için kayıplara karıştığı söyle· nen ve özel hayatı türlü gereksiz detay· larla günlerdir basına yansımaya devam eden Popun Kralı M i chael Jackson , ardı nda m imari tuhafl ı k Neverlan d ' i de bırakt ı . Henüz bir çocukken yıldızlığa adı m atmanın bir sonucu olan servetin tipik bir göstergesi olan Neverland 'de 1 1 kilometrekarelik arazisinde bir hayva· nat bahçesi, eğlence parkı ve M ichael Jackson M üzesi'nin yanı sıra, bir dizi eğ· lence ve konaklama yapısı bulunuyord u . T ü m dünyanın Jackson i ç i n yas tuttuğu bu günlerde ise Neverland ' i n sahibi bir banka. Çiftlik, görünümüyle eski halinin soluk bir gölgesini hatırlatıyor. Aslında çiftlikler, ABD'de tarihten bu yana genellikle sadece büyükbaş hayvan yetiştiriciliği için ayrılan uçsuz bucaksız araziler olarak karşımıza çıkıyor. Bugün de hala bu amaçla kullanılmakta olan çiftlikler var ancak süper zenginler, çeşitli eğlence ögeleri barındıran hektarlarca büyüklükteki ar· salarını tanımlamak için de bu sözcüğü benimsedi . Yönetmen George Lucas'ın Kaliforniya'daki Skywalker Çiftliği buna bir örnek. Lucas'ın çiftliğinde bir ahır, üzüm bağları, açık yüzme havuzu bulunan bir bahçe, spor salonu , tenis kortları, yapay bir göl ve birkaç sinema salonu bulunuyor. Skywalker Çiftliğ i ' nin kendi itfaiye istasyonu bile var. Neverland, Kaliforniya'nın Santa Barbara bölgesinde bulunan ve adı n ı Peter Pan'in öyküsündeki , çocukların hiçbir zaman büyümediği hayali adadan alan çiftlik, 1 988'de kullanıma açıldı ğ ı n · da içinde dönme dolap, atlıkarınca, kay· d ı rak, h ızlı tren ve çarpışan arabaların yer aldığı 16 eğlence park ı , çocukları n hayallerini gerçeğe dönüştürmek için hazır bulunuyord u . Alana serpiştirilmiş yapı ların m imarisi ise, New England Vernacular ve Queen Anne Stil i 'nin Disney yorum uyla hayata geçirilmiş bir versiyonunu yansıtıyord u . 2 0 0 4 yılının başlarında yayınlanan b i r haberde, Neveriand Çiftliği'nin tahmini değeri söz konusu dönem için 1 20

m ilyon Dolar olarak belirtilmişti. Forbes dergisine göre ise, arazinin değeri bu meblağın çok daha üstünde olmalıydı . Ancak Jackson ailesine ait hatıralar Las Vegas'taki bir müzayedede satışa çıktığ ında, müzayede evi yetkilileri 1 987 yılına ait 1 7 milyon Dolar'lık {2008 yılı için bu 30 milyon Dolar anlamına geli· yor) bir satış sözleşmesi buldu. Jackson, Neverland'den 2005 yılında ayrıldı ve birkaç kez yer değiştirdik· ten sonra Los Angeles'ta aylı k kirası 67.500 Pound olan bir malikaneye yer· leşti. Sanatçının yen i evi "The Bel Air", 7 yatak odası, 13 banyosu, 1 2 şöminesi , savurganlıkla tasarlanmış iç mekanları ve klasik tarzdaki bahçeleriyle tam anla­ m ıyla bir saray konforu sunuyordu. Neveriand Çiftliği'nin icra yoluyla kapatılma çalışmaları, 22 Ekim 2007'de başlad ı . Yaklaşık 25 m ilyon Dolar ödemesi için kendisine yapılan ihbara göre, Jackson'un 19 Mart 2009'da bu m i ktarı ödememesi halinde çiftlik, içindeki tüm bina ve teçhizatla birlikte satışa çıkarılacaktı. Bu süreç içinde Fortress lnvestment şirketiyle varılan anlaşma sayesi nde arazi bir süre daha Jackson'ın mülkü olarak kalmaya devam etti . Mayıs 2008'de ise Neverland ' i n satılacağı açı k arttırma, milyarder Tom Barrack'a ait Colony Capital LLC adl ı yatırım şirketinin sağladığı kredi saye· sinde iptal old u .

Michael Jackson Neverland'de

ı:ı c

.!!! Q; > .,

z

2008 ' i n sonuna doğru Jackson , ara· zi hisselerinin bir kısm ı n ı Sycamore Valley Ranch şirketine geçird i . Çiftliğin yakın ında oturanlar, bu işlemin hemen ardı ndan arazide eğlence ekipmanları· nın kaldırıl ması için yoğ u n bir çal ışma başlatıldığı n ı beli rttiler. Jackson ise, kendisine yöneltilen çocuk taeizi suç· lamaları için kanıt ararken evin altını

üstüne getiren 70 polis memurunun yaptıklarından sonra Neverlan d ' i artık evi olarak görmesinin imkansız olacağı· nı söylemişti.

Neverland'in Tuhaf Kalıntıları Jonathan H aeber, Terrastories. com'da yayınlanan bir makalesinde, mimarlık tarihine ilgi duyan biri olarak Neverlan d ' i önceleri anlamlı bulmad ı · ğ ı n ı , ancak bir gün tesadüfen çiftlikte fotoğraf çekme fı rsatı bulduğ unda bu d üşüncesinin tamamen değiştiğini itiraf ediyor. Tatil için Ventura'ya doğru aracıyla yol alan Haeber, aklına takılan M i chael Jackson şarkısının ardından terk edilmiş Neverland ' i görme iste· ğinin giderek yoğ unlaştığını anlatıyor. Neverland'in Jackson hakkında ne anlattığını öğrenme amacıyla çiftliğe yönelen Haeber, " N everland neden 'tarih i ' olmasın? " sorusunun onu çiftliğe götürdüğünü söylüyor. Özel bir mülk olan Neverland'e gire· rek fotoğraf çekme isteğini bastırmaya çalışan, fakat buna engel olamayan H aeber, " M ichael ' ı n dünyasın ı insan· larla paylaşmayı gerçekte ne kadar is· tediğini, ancak anlaşılmayınca bu ndan vazgeçtiğini düşünerek ve yaptığ ı m şeyi o n u n da isteyeceğini düşünerek içimi rahatlatmaya çalışıyorum , " diyor. Çiftliğin fotoğrafları nı gece çeken Haeber, bunun hayatı boyunca ya· şadığı en gerçeküstü deneyimlerden biri olduğunu vurguluyor ve anlatı· yor: " Otomobilimle ana g i riş kapısının önünden geçerken, iyi aydınlatılmış bir kulübede oturan güvenlik görevlisini gördüm. Ancak Neverland , bu kapının yaklaşık 366 metre ilerisinde başlıyordu. Hızımı azaltmadan görevlinin önünden geçtim ve parkın doğusundaki otoparka doğru sürdüm. Buradan Neverland'e varmak için 1 kilometre boyunca va· dilerin arasından yürümeliydim. Çok karanlık bir geceydi. Yanı mda ekran ı son seviyeye kadar karartılmış bir G PS cihazım vardı. Bir süre sonra kendimi, m u htemelen hayvan bakıcılarının kullan· dığı bir yolda, ardından da minyatür bir şehirde buldum. Hayvanat bahçesine gelmiştim . Garip bir biçimde, içeri girdiğim anda şiddetli bir rüzgar esmeye baş· ladı. Ağaçlar eğiliyor, dönme dolap


Temmuz 2009

gıcırdayarak dön üyor, halattan yapılan asma köprü sallanıp d uruyordu. Dönme dolapların olduğu çadıra vardığımda ise rüzgar öylesine şiddetlenmişti ki, çadırın kanvas üst örtüsü yırtıldı. Tüm bu kargaşanın ortasında, sadece bronz çocuk heykelleri hareket etmi­ yordu. Mevcut şartlarla da birleşince, çocukların gülümsemeleri neredeyse acı görünüyordu. Heykeller benim için, Jackson'un ruh halini anlamak amacıyla takip ettiğim bir kanal oldu." Haber, Neverlan d ' i yakı n arkadaşla­ rıyla iki kez daha ziyaret ettiğini ve her seferinde yüzlerce fotoğraf çektiğini anlatıyor. Parkta dalaşmanın hem hoş, hem de acı verici bir yanı olduğunu söyleyen Haeber, çiftlik üzerinde dönen tüm tartışmalara ve alana hakim olan tasarımın kitschliğine rağmen hayatı boyunca hatıriayacağı anlar yaşad ı ğ ı n ı , ABD'nin durumunu kastederek kurduğu şu cümlelerle belirtiyor: " Neverland, beni savaşa, terörizme ve bombalı inti­ har eylemlerine batmış bir ülkenin alaycı ve yabancı düşmanı dünyasından uzak­ laştırd ı . Sadece birkaç gece oradaydı m , ancak bu M ichael'ın hissettiklerin i , yani asil bir ruhun kısa sürecek rüyasının yolunda nasıl yürüdüğünü aniamamı sağ lad ı . Huzur içinde uyu, M ichae l , ha­ yalin yaşayacak." 25 Haziran 2009'da ünlü sanatçı nın öldüğünün açıklanma­ sının hemen ardından , 3 Temmuz'da Jackson'ın cenaze töreninden hemen önce Neverland 'de halka gösterileceğ i haberleri duyuldu. Verilen bilgiye göre, Jackson'un cenazesi bugün, yani 2 Temmuz'da Neverland'e getirilerek önce hayranlarının onu ziyaret etmesi­ ne imkan verilecek. Cenazesi cam bir tabutta sergilenecek. Bu haberi duyan hayranları, 30 Haziran'dan bu yana Neverlan d ' i n çevresinde kamp kurmaya başladı bile. Ayrıca 5 Temmuz'da sa­ dece Jackson ailesine özel bir cenaze töreninin de çiftlikte gerçekleştirileceği söyleniyor. Ailesinin, M ichael Jackson ' u Neveriand topraklarına gömmeyi ve Graceland'in Elvis Presley hayranları için ifade ettiği anlama benzer bir şekilde, çiftliği de bir " tapınak" haline getirmeyi amaçladığı haberleri ise, sa­ natçının babası Joe Jackson tarafından yalan landı. Jackson'un nereye gömüle­ ceği ise şimdilik netlik kazanmış değil.

Denizli H ü kümet Konağı Yarışmasıında Valilik ve M imarlar Odası Karşı Karşıya Geldi Tarih: 2 Temmuz Mimarlar Odası Denizli Şube Başkanı ibrahim Şenel, bir basın bildirisi yayın­ layarak Denizli H ü kümet Konağı M imari Projesi ve Yakın Çevresi Kentsel Tasarım Yarışması Danışman Jüri Üyeliği'nden çekildiğini açı klad ı . Şenel 1 Tem muz 2009 Salı günü basına sun­ duğu bildirisinde şunları söylüyor: " Bir süredir kent gündemini meşgul eden H ü kümet Konağı ve çevresi düzenlemesine yönelik tartışmalar T M M O B ve Valilik arası nda 1 1 H aziran 2009 tarihinde imzalanan bir protokol ile uzlaşma noktasına gelmiş, ulusal öl­ çekli bir yarışma süreci de başlatılm ıştır. Ancak bu protokolün ilgili madde­ lerinde yer alan ' M imarlar Odası 'nın düzenlediği sempozyum sonuç bildir­ gesi ve Valilikçe yapılan toplantılardaki kamuoyu genel görüşleri 'nin yarışma şartnamesi eki olmasına yönelik hü­ kümler kağıt üzerinde yerine gelmiş gibi görünmektedir. Çünkü sempozyum sonuç bildirgesi bilimsel bir tespit iken Vali l i k raporu kamuoyu görüşlerini yan­ sıtmak yerine Valiliğin 24 Mayıs 2009 tarihli basın açı klamasındaki Valilik düşüncelerini yansıtmakta ve Mimarlar Odası 'nın düzenlediği sempozyuma ve Oda'ya çok ciddi ve ağ ı r itharnlarda bulunmaktadır. Dolayısı ile yarışmacıya ' Sempozyumu hiç dikkate almayın' denilmektedir. Oysa bu konu özelindeki tek bili msel çalışma hala bu sempozyum ve sonuçlarıdır. Bir başka teh like de Vali l i k sonuç raporu adıyla sunulan metnin altında imzaları bulunan kurumlar ile Oda'm ızın karşı karşıyaymış gibi gös­ terilmesi durumudur. M imarlar Odası yetkilerini Anayasa'dan kaynaklanan hükümlerden almaktadır. Dolayısı ile yasaya ve kente dair genel yaklaşımla­ ra aykırı eylem ve sözler içinde hiçbir zaman bulunmamıştır. Aynı zamanda da kuruma yöneltilen haksız itham ve saldırılar da cevapsız kalmamıştır. Bu sebeple konunun M imarlar Odası üst yönetimine yansıması sonrası genel

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

175

merkezi miz ekteki açıklamayı yapma gereği duymuştur. Bugüne kadar şahsım , M imarlar Odası ve T M M O B bu konu özelinde kimilerince aşırı bulunabilecek bir iyi niyet göstermiştir. Ancak kağıt üzerinde imzalan pro­ tokol metnine aykırı bir durum yokmuş gibi görünse de protokolde yer alan Valilik raporunun içeriği başlı başına bu protokolün hazırlanma ve imzalanması aşamasında, karş ı l ı klı olduğu düşünü­ len iyi niyetli yaklaşıma ve öncesinde gerçekleşen uzun saatlerdeki görüş­ melerin oluşturduğu güven ortamı na tamamen aykırıdır. Sonuç olarak, Valilik raporu nun şart­ name eki olarak kalması durumunda doğabilecek tüm olumsuzluklara dikkat çekebilmek adına ve bugüne kadar sürdürmüş olduğumuz tüm çabalara rağmen gelinen noktada herhangi bir beklentimizin kalmaması sebebi ile M imarlar Odas ı ' n ı n kurumsal temsi li­ yetinin yarışmaya yansıdığı Danışman Juri Üyeliği görevinden istifa ediyorum. Başkanlığını yürüttüğüm kurumun bü­ yük özveri ve özenle düzenlediği sem­ pozyuma ve kurumuma yöneltilen ve hiç de ş ı k bulmadığım bu yaklaşım ları da bu yolla ret ediyorum . " Denizli H ü kümet Konağı M i mari Projesi ve Yakın Çevresi Kentsel Tasarım Yarışması süreci üzerine Mimarlar Odası M erkez Yönetim Kurulu tarafından yapılan basın açıklaması ise şöyle: " M imarlar Odas ı , Denizli Hükümet Konağı Binası ve Yakın Çevresi Düzenlemesi U l usal Yarışma Süreci ile ilgili yaşanan tartışmalar üzerine bir açıklama yapma gereğini duymuştur. Denizli Valiliği'nin 2009 yılı yatırım programına alınan hükümet konağının yapılması , planlanan alan ı n kent mer­ kezi nin en önemli parçası olması, bu alanda bulu nan tescilli mevcut H ü kümet Konağı ve tescilli olmamasına rağmen korunması konusunda mutabakat olan diğer bazı Cumhuriyet Dönemi M i marlığı'nın özgün örnekleri olan yapı­ ların varlığı ve yine bu alanda yapılacak düzenleme çalışmalarının kent merke­ zine çok ciddi bir müdahale anlamına geleceği kuşkusuzdur. Yeterli ve ayrın­ tılı düzeyde etüt edilmesi gereken bu


1 76

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Temmuz 2009

konu , M imarlar Odası Denizli Şubesi tarafından bu alan özelinde düzenlenen bir sempozyum ile değerlendirilmiş ve sonuçları itibariyle bir tartışma süreci başlatılmıştır. Sempozyuma kon u ile ilgili farklı üni­ versitelerden pek çok uzman, Denizli Belediyesi eski başkanları, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, T M M O B ' ye bağ­ lı odaların temsilcileri, Sanayi ve Ticaret Odası temsilcileri ve Denizli ' n i n önemli fikir insanları katkıda bulunmuştur. Bu açıdan, M imarlar Odası tarafından dü­ zenlenen sempozyum bu konu özelinde düzenlenen tek bili msel çalışma olma özelliğini korumaktadır. Sempozyum sonucunda yayımlanan Sonuç Bildirgesi, Denizli Valiliği tarafın­ dan ' kamuoyunun beklentisini karşılamı­ yor' yargısı ile Denizli Ticaret Odası'nda toplumun çeşitli temsilcilerinin bulundu­ ğu ortamda değerlendirmeye açılmıştır. Ancak bu değerlendirme, sempozyuma katılmayan kişilerin de içinde olduğu bir g rubun 'oylamasına' açılmak sure­ tiyle bir talihsizlik yaşanmıştır. Bilimsel toplantıların sonuçların ı n oylamaya tabi olamayacağı açıktır. Bu durum Valilik ve M imarlar Odası Denizli Şubesi arasında bir gerilime sebep olmakla birlikte, M imarlar Odası Denizli Şubesi'nin yapıcı ve iyi niyetli yaklaşı mları sonucu yeni bir diyalog ortamı oluşmuştur. Bu yaklaşımın altındaki temel sebep, Denizli kentinin ihtiyacı olduğuna i nandı­ ğımız ve ısrarla savunduğumuz bütüncül planlama yaklaşımının hayata geçirilme­ si için bir zem in oluşturmak ve bu plan­ lama fırsatını kaçırmamak anlayışıdır. Bu diyalog süreci bir uzlaşma protokolü ile sonuçlanmış ve protokol çerçeve­ sinde u lusal ölçekte bir yarışmanı n hazırlıkları başlamış, jüri oluşturma ve şartname çalışmaları tamamlanmıştır. M imarlar Odası'nın bir uzlaşma şartı olarak gördüğü ve protokole gi­ ren ' Sempozyum sonuç bildirgesinin şartname eki olması' önerisine karşılık Valilik kendi değerlendirme raporunun da şartname eki olmasını talep etmiştir. Valilik açıklamasın ı n Valiliğin kendi gö­ rüş ve düşüncelerini açıklayan bir içeri­ ğe sahip olması beklenirken, M imarlar Odası 'na ve Oda tarafından düzenle­ nen sempozyuma yöneltilen ciddi, ağır

ve rencide edici itharnların yer aldığı bir metin karşımıza çıkmıştır. Denizli Valiliği ' nin açıklamasını bugü­ ne kadar sürdürülen iyi n iyetli diyalog çabalarını zedeleyici bir davranış olarak değerlendiriyoruz. N itekim söz konusu rapor, yalnızca Denizli özelinde değil, tüm Türkiye mi­ marlık camiası tarafından da tepki ile karşılanmıştır. Bu süreçte bazı meslektaşlarım ızın yarışma alanındaki mevcut yapıların yıkılabileceği ile i lgili görüşlerinin ken­ dilerinin kişisel değerlendirmeleri oldu­ ğ u n u , M imarlar Odası 'nın görüşlerinin Sempozyum Sonuç Bildirgesi ' nde yer aldığını hatırlatmak isteriz. M imarlar Odası geçmişten beri tüm biri mleri ile yasalardan gelen görevi gereği kamuoyunu aydınlatmayı sürdür­ mektedir. Denizli Valiliği'nin M imarlar Odası 'na ve yapılan sempozyumun sonuçlarına karşı tavırlarının bilimselliğe aykırı ve kabul edilemez olduğunu belirtmek du­ rumundayız. Denizli Şubemizin kentin en önemli alanında düzenlenme yapmak için açılan bu yarışmanın şartnamesini oluşturmak üzere düzenlediği bilimsel etkinliğin sonuçlarının yarışma süreç­ lerine yansımasını gözetmesi en doğal görevidir. Yarışma süreçlerinde jürinin bağı msız karar verebilirliği üzerine bir tartışma başlatıl masının jürinin çal ışmalarını olumsuz etkileyeceği düşünülmeli ve bu konuya özen göstermenin öncelikle yarışmayı düzenleyen kurumların görevi olduğu u n utu lmamalıdır Denizli Valiliği başta olmak üzere ilgili tüm tarafların bu hassasiyeti gösterme­ lerinin yarışma sürecini olu msuz etkile­ yebilecek tartışmaları sonland ı racağı n ı u m uyoruz. Valiliğin açıklamasıyla birlikte sürecin geleceğine yönelik ciddi endişelerimiz oluşmasına rağmen, Denizli ve gele­ ceği açısından bu yarışman ın kurumlar arasında işbirliği ve uzlaşma süreçleri sürdürülerek tamamlanmasına önem veriyoruz. Yarışmanın sağ l ı klı biçimde sonuç­ lanmasının, her şeyden önce Denizli kentinin yararına olacağ ı n ı hatırlatmak istiyoruz."

Türkiye Noterler Birliği Binası Kullanıma Açıldı Tarih: 3 Temmuz DERLEYEN: EMiNE MERDiM YILMAZ Türkiye Noterler Birliği (TNB) tarafından 8 Mart 2003 tarihinde Ankara- Eskişehir Yol u Söğütözü' ndeki arsasında merkez binası, kültürel ve sosyal tesislerinin elde edilmesi için bir mimari proje ya­ rışması açılmışt ı . Yarışmaya 1 34 proje katılmıştı . Katılan projeler arasından Selim Velioğl u , U mut iyigün, Orkun Özüer, M u rat Aksu tarafı ndan hazır­ lanan proje birinci seçilmişti. Yarışma sonucu ön projesi elde edilen Türkiye Noterler Birliği H izmet B inası uyg u lama projelerini n hazırlanması sonrasında Ekim 2007-Nisan 2009 arasında yapımı tamamlanarak 5 Mayıs 2009 tarihinde kullanıma açı ldı. Yarışmayla elde edi­ len projelerin sadece pafta üzerinde kalmasına alıştığımız Türkiye'de böyle uygulamaların yapı labildiğini de görmek heyecan verici. Projenin müellifleri ile kısa bir söyleşi gerçekleştirerek, süreci aktarmalarını istedik. ,.,

� Ya rışma i l e elde edilen projelerin uy-

"'

g u l a nmasına çok sık rastla m ıyoruz.

... Sizinki de ender uyg ulamalardan ::i CJ b i risi. i lk o l a rak biraz bu kon udan

i; söz edeb i l i r m i s i n i z? ,0, o

o

u.

"'" ::ı c: ::ı

:0

cı c:

"' 'C :ı > <(

Yarışmalar, doğru ve anlaml ı proje elde etmenin en iyi yol u ... Yarışma sürecinin ve sonucunun başarısı da jüri üyelerinin niteliklileri ve performansları ile ilgilidir. Yarışma sonrası süreçte, daha çok ya­ rışmayı açan kurum öne çıkıyor. Kurum, projeden hoşnut olsa dahi zamana yayı-


Temmuz 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

lan süreçte yönetim değişikli kleri olabi- g o liyor, yeni yönetim üzerinde yarışma ku­ � rumuna ve projeye ilişkin yeniden inanç � cı C• uyandırmak gerekiyor. B u da günümüz � mimarının tasarım becerisi dışında g: ayrıca yılmadan mal sahibini aydınlatıcı, � ., ikna edici çaba içinde olunması gerekti- '< ği anlamına geliyor. Tasa rım kriterleri n i zi a n lata b i l i r m i ­ siniz?

Turkiye Noterler Birliği yapısı günümü mimarlığının temel sorunsalı olan Yapma Çevre/Doğal Değerler ve Yapı/ Dış Mekan i lişkilerine yönelik olarak kullanı cıya anlamlar duyumsatacak özellikler taşıyor. Bu nedenle yapı tümüyle bir iletişim Ortamı olarak tasar­ landı. i letilerin berrakl ı ğ ı , algıya açı klık, mekanların devamlılığının sağ lanması, saydam l ı k gibi özellikler tasarımda belirleyici oldu. Yapı ayrıca, geleneksel mimarimizin Avlu dış mekanı etrafın da biçimlenmiş kurg ularının güncel bir yorumu olarak da kabul edilebilir. Kullanıcısına yaşama sevinci verecek bir yapı hedeflendi. Uyg u l a m a aşamasında tasarımdan odun verd iğiniz noktalar oldu mu?

Hayır. ihtiyaç programında beliren kimi değişikler yine tarafımızdan tasarı mın kimliğine uygu n olarak mekanlaştırıldı. Ayrıca, uygulama aşamasında yeni un­ surlarla yapıyı zenginleştirrnek şansına sahip olduk. Ya rışma n ı n sonuçlanmasından i nşa­ atın ta m a m l a nmasına kadar geçen sü reç nasıl işledi?

Yarışma 2003 yılı nda sonuçlandı. TNB

Yönetim değişikliği nedeni i l e uygu lama projesinin hazırlanmasına 2006 yılı son­ larında başlandı ve Temmuz 2007 'de tamamlandı. ihale süreci sonrasında, Ekim 2007 başlayan inşaat ise Nisan 2009'da tamamlandı. Projenin yeni yö­ netime tanıtılıp beni msetilmesinde TN B Danışmanı sayın mimar Yavuz Önen'in büyük katkıları oldu. Uygulama projesi aşamasında olağanın aksine proje daha da zengi nleşti. Mesleki kontrollüğün tarafımızdan titizlikle yapılması yapımcı firman ın da duyarlılığımıza uyumlandırıl­ ması yoluyla kanı m ızca m imari anlamda kullanıcısına ve yakın çevresine katkı sağlayan bir yapı ortaya çıktı. Noterler Birliği nasıl b i r işverendi?

Türkiye Noterler Birliği'nin temel özelliği, kurumsal devamlı lığa sahip bir yonetim aniayısında olması . . . Yarışma sürecin­ deki TN B Başkanı Sayın Hasip Dinçer ve Yönetim Kurulu üyeleri nasıl yarışma­ yı özümleyip hakkını verdiyse, uygulama sürecindeki TNB Başkanı Sayın Hasan Yeni ve Yönetim Kurulu üyeleri de söz konusu süreçte verdikleri destek ve bize gösterdi kleri i nançla ön plana çık­ tılar. Sonuçta, yeni dostlu kların kuruldu­ ğ u , karşılıklı deneyimlerin payiaşıidığı örnek bir süreç yaşandı.

Mülkiyeliler Birl iği Yarışması'nın Ardından

Tarih: 3 Temmuz, Türk Serbest Mimarlar Derneği 2008 yılında " M ü lkiyeliler Birliği Derneğ i "nin Konur Sokak'taki mevcut tesislerinin yerine yaptınlacak yapılar konusunda " S ı n ı rl ı M imari Proje

Cl>

·o c. c "' c � n; "'

� c "' -c c ... "'

:ı "'

>o ::ı c "' u N •O Cl> > � E Cl> ın

177

Yarışması" düzenlenmiş ve Ziya Tanalı , Abdi G üzer, ve Yakup Hazan'dan olu­ şan j üri Semra ve Özcan Uygur tarafı n­ dan tasarlanan projeyi birinci seçmişti. Yarışmayla ilgili Türk Serbest M imarlar Derneğ i 'nin web sitesinde Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Ünal ' ı n imzasıyla y e r alan açıklamada, bu süre­ ci düzen leyen Yönetim Kurulu d ışındaki bazı Birlik üyelerinin projenin uygu­ lanmasına karşı çıktıkları ve bir başka proje hazırlatılarak uygulan ması için karar alındığı yazıyor. Açı klama şu şe­ kilde devam ediyor " Yönetim Kurulumuz, bir iç mimar tarafından hazırlanan aynı aileden bir m i marın imzalad ığı projeyi; yetersiz olumsuz ve eklektik yapısı nedeniyle uygulanması nın önüne geçil­ mesi zorunlu bir durum olarak değerlen­ dirmiştir. Bu nedenle önce M ülkiyeliler Birliği Başkanı Ali Çolak ile sonra da üyemiz Semra Uygur ile görüşmüştür. Yarışma sonrası, bitişik parseldeki program ın küçültülmesini yeni bir ça­ l ışma konusu olarak değerlendirilmesi gerektiği düşü ncesi ile Başkan Ali Çolak ile ikinci kez görüşülmüş, üyeleri­ miz Uygur' larla yeni konsept için düzen­ leme yapmaları konusunda anlaşmaya varı lmıştır. Üyemiz Semra ve Özcan Uygur'un çalışmaya başlad ı kların ı memnuniyetle öğrenmiş bulunuyoruz. Ayrıca açılmış bir yarışmanın sonuçsuz kalmaması ve Konur Sokak başlangıcında çağdaş bir yapının yer alacak olmasını mesleğimiz adına son derece olumlu bir adı m ola­ rak görüyoruz."


1 78

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Temmuz 2009

Sevrantepelde Hayal Kırıkl ığı Yaşandı, Biz Astana'yı Bitirdik

Tabanlıoğlu, " Bu rası Türk mimarlarının neler yapabileceğinin bir örneğ idir. Diğer ülkelerdeki stadyumları dikkate aldığınızda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz burası çok kaliteli ve iddialı bir yapı . Ç o k o l u m l u tepkiler alıyoruz v e beğe­ nilmesi bizi de çok mutlu ediyor," diye konuştu.

Tarih: 6 Temmuz, Hürriyet Avrupa'da ilk 1 O'a g irmesi beklenen Astana Arena Stady u m u ' n u tasarlayan firman ın ortağı Melkan G ü rsel Tabanl ıoğlu , " istan bul'da Galatasaray ' ı n Seyrantepe Stadı projesinde hayal kırıklığı yaşanırken kendilerinin Astana Arena'yı gerçekleştirdiklerine," dikkat çekti. Tabanlıoğ l u , şunları söyledi: Tarih: 7 Temmuz, Buiding Design, BBC "Türkiye'nin çok büyük bir eksikliği var. DERLEYEN: BETÜL TUNCER Biz bir Seyrantepe Styadyu m u ' n u bile Batı dünyası, iktidar partisinin tüm karşıt yapamadı k . Ne kadar zaman geçti, çabalarına rağmen i ran'dan sızan re­ i haleler yapıldı, iptal oldu. Sonuçta en simleri, kamera görüntülerini ve "twitter" önemli stada, Galatasaray Stadı bile bir hayal kırıkl ığıyla yü rüyor. Benzer ile benzeri sitelerde yayınlanan haber­ i ş Kazakistan'da bu kadar hızlı kotarı ­ leri ilgi ile izliyor. Yayınlarda, karşıt lider l ıyor. B u n a karşılık Türkiye'de m imar, H üseyin Mousavi bir sanatçı ve m imar mühendis, inşaat firmaları du rurken olarak tanımlanıyor. Seyrantepe Projesi dizaynın dışarıdan Bunun tam olarak Mousavi 'nin poli­ tikasında ne anlama geleceği herkesin bir şekilde ithal edilmesi biz m imarları tahminine açık . Obama "mimar olmak üzdü. Türk mimarları olarak her gün var isterdim " dediğinde, kampanyasında bir olmak için savaş veriyoruz. Kazakistan'a geliyoruz. Burada stadlar yapıyoruz farklılık yarattı . B u yoru m , kendisini kü­ resel anlamda tüm tasarımedara sevdir­ ama kendi ülkemizdeki bir stadı yapa­ mad ı k hala. di ve yapılı çevre politikasına bir nebze Bu stadyumun son yıllarda olsun güvenilirlik ekledi . Kazakistan'daki en önemli projelerin­ Obama'nın tersine, M ousavi kanıtlan­ mış politik kaydı olan kalifiye bir m imar. den biri olarak gösteriliyor. 30 bin kişiyi bir araya getiren sosyal bir değer olan 1 941 'de doğan Mousavi, okulu bitir­ stadyu m büyüklüğü, kapsamı ve m imari dikten sonra Tahran'a taşındı. Şimdi Shahid Beheshti Üniversitesi olarak tasarımıyla simgesel bir yapı duru­ m unda. Bu projenin ayrıca Türkiye'nin bilinen U lusal Tahran Ü niversitesi'nden artık tekstil, tarım ve sanayi ürünlerinin mimar olarak mezun oldu, aynı üniversi­ ,,. ... yanı sıra "tasarım" ihraç eden çağdaş tede yüksek l isans derecesini tamamla­ ,,. c ,,. entelektüel kapasiteye u laştığının gös­ d ı ve islami M imarlı k'ta uzmanlaştı. :0 cı tergesi ." Pol itik açıdan etkin bir insandı. i ran c c devriminde anahtar kişi, Körfez Savaşı .. c döneminde başbakandı . Mousavi, batı iyi Bir Örnek Oldu Cil .ı standartlarına göre dini açıdan tutucu, Türk mimarlarının son yıllarda "' c ancak kad ın hakları konusunda göreceli önemli işler başardığını dile getiren "' üi Tabanlıoğlu M i marl ı k ' ı n patronu M u rat olarak liberal bakış açısına sahip. Son �

I ran Karşıt lideri Mimar Mousavi

:ı: c' ın .,

'<

:;· :s: o c ın Q) �.

iran seçimlerinde Ahmadinejad 'a karşı yarışt ı . Politikaya geri dönüş nedenini iran 'ın vahim bir tehlike içinde olması ve bu durumun olası i ki nci Ahmedinejad dönemi ile daha da gerçek kılınması şeklinde açıklıyor. Kampanyasında, i ran'ın dışarıdaki "aşırı" i majına karşı savaşacağ ı n ı , kişisel özgürlüklerin genişletilmesi için çalışacağını açıkla­ yıp, özel televizyonların kapatılmasın ı eleştirdi . Batı'nın, ülkenin nükleer zenginleşme programını askıya alma çağ rısına karşı gelerek nükleer güç ü retimi ile nükleer silah üretim i arasın­ daki farka dikkat çekti. Mousavi 'nin en büyük kızı da bir nükleer fizikçi. Eşi de sanatçı olup, Alzahra Üniversites i ' nde rektörlüğe ulaşan okul arkadaşı Zahra Rahnavard ile evlendi. Rahnavard, i ran'ın en etkili kad ınlarından biri ola­ rak, Mousavi'nin kampanya sırasında en büyük desteği oldu. iran'ın politik geleneklerinden ayrılarak kampanya süresince eşinin yan ında yer aldı , hatta kampanya posterinde çift el ele görün­ tülendi. Rahnavard, konuşmalar yapan, tek başına mitingiere katılan ve görev­ deki Başkan Ahmedinejad 'ı kadınlara karşı tavrından dolayı açıkça eleştiren etkin bir kampanyacı. Saygın bir aka­ demisyen ve kendi çapında bir sanatçı olan Rahnavard, kendini ve eşini "sıra dışı" olarak tan ımlıyor. Peki Mousavi hem mimari hem politik referansları söz konusu olduğunda tutucu bir modernist olabilir mi? Öncü m imari referansının Renzo Piano olduğu söyleniyor ve ismi-


Temmuz 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

ni vermeyen bir kişi New York Times'a " Mousavi modern Japon mimarisinin ve Amerikan post modernizminin bazı ele­ manlarını alıp i ran m imarisi bağlamında kullanıyor" şeklinde açıklama yapıyor.

Mousavi'nin Anahtar Bilgileri Şimdi Shahid Beheshti Üniversitesi olarak bilinen Tahran Ü niversitesi ' nde mimarlık okudu. Körfez Savaşı döne­ m inde başbakanl ı k yaptıktan sonra, politikadan mimarlık ve resim yapmak için 20 yıl uzaklaştı. Tasarladığı binalar arasında i ran Enerji Bakanlığı Binası ve i ran Sanat Kemeraltı ( I ran Art Portico) bulunuyor. Heykeltraş Zahara Rahnavard ile evl i . Rahnavard, Alzahra Üniversitesi ' nde rektör oldu. Kara çar­ şaf giymeme kararı alan en küçük kızı­ n ı n bu kararına rahat bir tavır sergilediği söyleniyor.

Usküdarlın Yaratıcı Heykel leri ! Tarih: 7 Temmuz, Radikal YAZAN: MÜGE AVŞAR Üsküdar Belediyesi, sahile hepsi tek el­ den çıkmış heykeller dizdi. "Çalar Saat", " Futbol Topu", " 1 453" . . . Yaratıcılıkları dikkate değer! Üsküdar'a geçtiğimiz bir yıl içinde yerleştirilen heykellerin durumu bir hayli karışık. Görülmeyen, engel teşkil eden, kamuya hizmet edemeyen, amblemi çağrıştıran üç boyutlu formlar kaldırım­ lardaki yerini almış. insanlar gün boyu akıp gidiyor yanlarından. Eski Belediye Başkanı Mehmet Çakır geçtiğimiz yıl yaz aylarında Üsküdar'a bir takı m heykeller yerleştirmeyi düşün­ müş. 20. Uluslararası Kiitibim Kültür Sanat Şenliği etkinliklerine heykel de girsin istemiş. Planlanan bu proje için irtibata geçtiği isim ise Faruk Alkan adında bir endüstri ürünleri tasarımcısı olmuş. i l k şaşkınlığı sanatçı seçimi ya­ şatıyor. Genellikle belediyeler bu tip et­ kinli klerde üniversitelerin heykel bölümü temsilcileriyle temasa geçer. Akadem i k çevrelerin danışmanlığı ile yürütülen bu projelerde çok sesliliğin izleri kendisini yapıtlarda gösterir. Basına yaptı kları açıklamalarda bu projeyi başkan Çakır ve tasarımcı Alkan'ın kafa kafaya vere-

rek hayata geçird iklerini öğreniyoruz. Tek bir elden çı kacak 26 heyke l ! Haydi, bir şaşkı nlık daha! Yine de bu durum normal karşılanabilir. i nsanlar birden çok alanda yaratıcı lıklarını sergi lemek konusunda özg ü rdür neticede. Fakat kamusal alan uygulamaları söz konusu olduğu nda, sanatçı hem örneklerini ve­ receği disiplini çok iyi tanımak hem de kamu yararına üretilen projelerin amaca uygunluğunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Kavram olarak kamusal alan; modern toplum kuramlarında, toplumun ortak yararı nı belirlemeye ve gerçekleştirmeye yönelik düşünce, söy­ lem ve eylem lerin üretildiğ i , geliştirildiği ortak toplumsal etkinlik alanına işaret eder. Projeler bu çerçevede değerlen­ dirilir, kamu duyarlılığına seslenebilen yapıtiara dönüştürülür. Bunlar olması gerekenler. Şimdi de yaşadığımız ger­ çekliğe bakalı m . Beşiktaş'tan den iz­ yoluyla Üsküdar'a geçtiyseniz mutlaka görmüşsünüzdür. Önce bir "futbol topu" karşılar yolcuları. Paslanmaz çelikten kocaman bir top. Eski başkan Çakır'ın heykel açı l ı ş konuşmasında ifade ettiği üzere; eski Futbol Federasyonu başka­ nı Hasan Doğan anısına yaptırı lmış bu top, onun ideal lerin i , ümitlerini ve Türk futbolunu devleştiren bir anıt niteliği taşıyorm uş. Bi rkaç adı m daha ilerle­ diğinizde dev bir 'çalar saat' duruyor kaldırırnın ortasında. ' H ayatı n her anı önemlidir' mesajı içerdiğini önündeki pirinç plakadan öğrenmek mümkün! Üstelik bu çalışan bir saat! Adeta yol­ dan geçen insanlara ' bakın saate ve koşun, acele edi n , vapur kaçıyor' diyor.

"1453, Fetih işte!" 1 453, 1 923 gibi doğrudan tarihin üç boyuta taşındığı formlar da Üsküdar sahilini süsleyen diğer örnekler. . . Düşünün istanbul'un fethini anlatan bir heykel yan yana diziimiş dev boyutlar­ daki 1 , 4, 5, 3 rakamlarından oluşuyor. 1 453'ün etrafında dolaşırken yaşl ı bir amcanın bankta oturmuş beni izlediğini gördüm. Konuşmaya başladığım ızda heykeli nasıl bulduğunu öğrenmek iste­ dim. Yanıtı " Eee, bin dört yüz elli üüüç! Fetih işte," oldu. Ne bir eksik ne fazla! Tam da amcanınz dediği gibi "Yalnızca kendisini anlatan, üzerine söylenecek başka hiçbir şey olmayan bir heykel."

1 79

Istanbullun Tarihi Oku l ları Satıl ıyor mu? Tarih: 9 Temmuz, CNN Türk istanbul'un en değerli semtlerindeki tarihi okul binalarının satıl ması gündemde. Milli Eğitim Bakan l ı ğ ı , bu yönde bir çalışma olmadığını açıkladı ama istanbul Valiliği aynı görüşte değil. Vali M uammer G ü ler, rantı yüksek okul arazilerinin ticari alan olarak kullanıl ma­ sı ndan yana. Satılması gündemde olan okullar ara­ sında ad ı geçenlerden bazıları şöyle: Çamlıca Kız Lisesi Kandilli Kız Lisesi Pertevniyal Lisesi Etiler Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi Fenerbahçe Lisesi

Vali Güler'den Açıklama istanbul Val isi M uammer Güler istanbul 'da bazı okulların satı lacağına ilişkin haberlere i lişkin bir açıklama yaptı. Vali Güler, sadece yerleşim alanı itibariyle özelliğini kaybeden, çarşı , sa­ nayi ve iş yeri gibi alanların içinde kalan ve okul olarak kullanılmasına i htiyaç duyulmayan yerlerdeki okulların satıla­ cağ ı n ı belirterek, " Eğitim ve öğretimin sürdüğü, tarihi eser niteliğindeki okullar kesi nlikle kapsam dışı ndadır. Hangi okulların satılacağı da henüz belli değ i l , " d e d i . B u konu ile ilgili kamuoyunda bazı yanlış anlaşil malar olabileceğini belirten G ü ler, 2008 yılı nda " 1 739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu"nda bir değişiklik yapılarak Milli Eğitim Bakanlığının onayı ile ihtiyaç duyulmayan okulların satışın ı n sağlanabileceğinin h ü k m e bağlandığını anı msattı . Vali G ü ler, okulların satışı ile ilgili konunun sadece yerleşi m alan ı itibarıyla özelliğini kaybeden "çarşı , sanayi ve iş yeri gibi alanların içinde kalan ve bu nedenle okul alanı olarak kullanılmasına ihtiyaç duyulmayan yerlerle ilgili olduğunu" dile getirerek, sözlerine şöyle devam etti: " Eğitim ve öğretimin sürdüğü ve tarihi eser nite­ liğindeki okullar kesinlikle kapsam dı­ şındad ı r. Bu okulların satışı söz konusu değildir. Bakanl ı ğ ı m ızın genelgesinde, bulundukları yer itibarıyla kullanılmasına ihtiyaç duyulmayan, çarş ı , sanayi ve iş yerleri arasında kalan yerlerin tespiti öngörülmüştür. Bunlar tespit edilecek.


1 80

ARK iTERA M i MARLIK ALMANAGI

Temmuz 2009

Satışı söz konusu olursa, elde edilen gelirler yine aynı yörelerde yeni okul yapı m ı ve onarımlarda kullanılacak. Şu anda istan bul 'da mevcut bulunan ve özellikle de tarihi eser niteliğindaki okulların satışı hiçbir şekilde söz ko­ nusu değildir. Zaten oralarda okula da ihtiyaç var. Ama yerleşim yeri özelliği itibariyle o bölgede eğitimin yürütül­ mesi i mkansız hale gelen okullar varsa, onların yerleri tespit ediliyor, şu anda yapılan çal ışma budur. Yoksa haberde söz konusu edilen ve özellikle de Boğaz'da, sahi lde ve bell i kesimlerde yer alan okulların bunun kapsamında olmadığını belirtmek isterim. Tarihi nitelikteki okulların bu özelliklerini kay­ bedecek şekilde başka alanlara tahsisi mümkün değildir. Sadece bir çal ışma yapılıyor. Eğer çok sayıda iş yerinin içinde kalmışsa, sanayi bölgelerinin içinde kalm ışsa, iş yerleri etrafında çok çoğalmışsa, eğitim ve öğretimin sağlıklı yürütülmesi imkanı kalmamışsa onları tespit ediyoruz. Eğitim ve öğretim sağlıklı şekilde yürütülebiliyorsa satışı söz konusu değii." M uammer Güler, ba­ sında ismi yer alan okulların hiçbirisinin böyle bir n itelik taşımad ı ğ ı n ı beli rterek, hangi okulların satılacağının henüz belli olmadığını bildirdi. Tespiti yapılan okul­ ların müfettişlerce değerlendirileceğini, Milli Eğitim Bakanlığının onayının ardın­ dan satılabileceğine işaret eden G üler, " Henüz daha böyle bir durum yok " ded i .

Londraının Simgesi Big Ben ı 50 yaşı nda Tarih: 1 3 Temmuz, Radikal i ngiltere'nin başkenti Londra'daki Westminster Sarayı'nın yanındaki ünlü saat kulesi " Big Ben" , 1 50 yaşına bastı. Yıllar içinde dünyanın en tanınan anıtlarından biri durumuna gelen saat kulesini n büyük çanı ilk kez 1 1 Tem muz 1 859'da çalmıştı. Çan ın üzerinde, döne­ min kam u binalarında sorumlu komiseri Sir Benjamin Hal l ' ü n ismi yazılı bulunu­ yor, çünkü yapımına ön ayak olanların başında geliyor. Kutlama sırasında, gece kuleye projektörle " M utlu Yıllar Big Ben, 1 50 yıl, 1 859-2009" yazılaca­ ğı bel i rtiliyor. Big Ben 'in bekçisi M i ke McCann da, " 1 50 yıl sonra Big Ben hala Londralılar' ın ve dünyanın kalbinde

özel bir yere sahip," ifadesini kullandı. Victoria Gotik tarzında 96.3 metre yüksekliği ndeki kule, eski Westminster Sarayı'nın 16 Ekim 1 834'de bir yan­ gınla tahrip olmasından sonra Charles Barry 'nin yeni saray tasarımının bir par­ çası olarak dikildi. " Big Ben" , asl ında saat kulesinin çanı ­ n ı n adı, ancak zamanla halk tarafı ndan tüm yapıyı belirtmek için kullanılır oldu.

SANAA1 nın Yaz Pavyonu

Parlayan Gün ışığını Serpentineıe Getiriyor

Tarih: 1 4 Temmuz, Guardian YAZAN: JONATHAN GLANCEY ÇEViREN: ÖZGÜN ÖZÇAKIR Alüminyum çatı farklı yüksekliklere sah ip. Bazı yerlerde göğe u laşırken bazı yer­ lerde ise yeri neredeyse teğet geçiyor. Serpentine Galleri'de serin , gri ve ıslak bir sabah, ama önemli değil. Galerinin yaz pavyonunun altındayım şimdi, binadan daha çok bir güneş şemsiyasini -tabii güneş kendini gös-

terdiği zamanlarda- hatırlatan keyif veren yapı nın altında. Kensington Bahçeleri ' ndeki Serpentine Galleri 'nin ağaçlarının arasında kıvrılarak yol alan bu yapı , parktaki gezintinin mimari ifadesi. Ayna cila ile pariatılmış devasa alüminyum levhalardan yapılmış, ince paslanmaz çelik kolonlar ile destekien­ miş yapı yağmur damlaların ı daha hoş gösteriyor, çünkü yapının parlak tavanı yağmur damlalarını düşerken yansıtıyor. Böylece damlalar dü nyaya düşerken, aynı zamanda yukarıya, cennete gidiyor­ muş hissi uyandı rıyor. M imarlar pavyonu n yansıtıcı yüzeyini tan ı mlarkan şunları söylüyor: "Arazi bo­ yunca dalgalanarak park ile gökyüzünü genişleterek birbirine bağlıyor." SANAA' n ı n geçenlerde tamamlanan yaz pavyonunu deneyimlemanin en iyi aracı biraz " trippy" müzik. SANAA' n ı n iki kurucu ortağı ndan Ryue N ishizawa şöyle diyor: " Pavyon nesneleri göründü­ ğünden fazlasıyla abartmak için tasar­ landı." Görsel hilelerle beraber yerden yükselip ağaçların saçaklarına kadar uzanan ve tekrar aşağı inen üst örtü , kuş seslerin i , ingiliz atların sert zemin­ de hareket ederken çıkarttıkları ayak seslerin i ve trafikten gelen uğultuları da yükselterek farklılaştı rıyor. Pavyon, yukarıdan bakı ldığ ında -ör­ neğin Serpentine Galleri 'nin çatı tera­ sı ndan veya yüksekten uçan bir uçağın içinden- diğer bir görsel hileyi de parlak alüminyum levhanın yüzeyinde yansıtı­ yor. Özellikle güneş parladı ğ ı zamanlar­ da büyük ve ışıltılı bir mücevher parçası gibi gözüken çatı, havuzu, hatta insan eliyle yapı lmış bir gölü andı rıyor. Bu ışıl­ tılı yaz pavyonunun küçük modellerinin Serpentine Galleri 'nin mağazasında ilgi göreceğini hayal etmek hiç de zor değil. Her şeyden öte bu oyuncak, ziyaret­ çilerinin duyularında yarattığı tüm ya­ nılsamalarla beraber, parkı kucaklayan bir tasarım. Oditoryum çevresindeki şeffaf bölmeler d ışında, yapının sınırları çizilmemiş. Böylece pavyon , doğayı, ziyaretçilerini ve arkası ndaki şehri sıcak bir şekilde içine almış. SANAA' n ı n tasarladığı dokuzuncu Serpentine Galleri pavyonu park boyun­ ca kesintisiz görüş sağlayan duvarsız bir etkinlik alanı tanımlıyor.


Temmuz 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

1 81

birinde yer alan Christian Dior mağa­ zası, SANAA' nın tanınmış işlerinden bir diğeri. i l k bakışta, mağaza oldukça geleneksel şekilde tasarlanmış çelik, cam bir kule olarak görünüyor. Ancak, yaklaşınca her katın farklı yüksekliklere

"Tl " i lk eskizleri çizmeye başladığımızda o ô suyu, gökkuşağı n ı ve yaprakları düşün- "'' dük," diyor N ishizawa. Bunlar yaz pav­ � yonunu tasarlarken mimarın ilk aklına gelen birkaç güzel şey. SANAA'nın pav- � yonunun -Zaha Had i d ' i n ilkini 2000'de : :ı tasarladığı pavyonlar serisinin dokuzun cusu- galerinin bir g ü n boyunca süren ve amatör şairlerin şiirlerini halkla pay­ laştıkları atölye çalışması olarak tanım la­ nan " Şiir Maratonu"na da gelecekte ev sahipliği yapması bekleniyor. 2004 yılını bir kenara bırakırsak -o yıl Hallandalı mimarlık ofisi MVRDV'nin galerinin üstünü dağa benzer bir yapı ile kaplama önerisi fazla iddialı bulundu­ ğu için i nşa edilmemişti- Serpentine yaz pavyonları her geçen yıl daha fazla me­ rak uyandırıyor. Çünkü pavyonların hep­ si yetenekleriyle beraber ünlü ve henüz Londra'da hiç binası olmayan mi marlar tarafından tasarlanıyor. 2008 yılında pavyonu tasarlayan Frank Gehry'nin Dundee'deki Meggie's Center dışı nda, bütün mi marların ingiltere'deki ilk yapı­ ları bile diyebiliriz pavyonlar için. Aynı zamanda, pavyonların kalıcı bi nalar olmaması -SANAA' nın da bu yaz yaptığı gibi- m imarların deneysel, eğlenceli hatta rahatsız edici tasarı m lar hayata geçirmesine olanak tanıyor, bu da izleyi­ cilerin ilgisini çekiyor. SANAA son yıllarda Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya'da, müze ve sa­ nat galerilerini de kapsayan olağandışı binalar tasarlıyor. Bunların en bilineni

!

2007'de tamamlanan New York'taki New M useum of Contem porary Art. Altı kattan oluşan binanın birbiri üstü­ ne yer değiştirerek oturan her bir kat ı , çeli k a ğ l a kaplanmış kutulara benziyor. Binanın büyük bir böl ümünü kaplayan galerilere gün ı ş ı ğ ı , kayarak birbiri üstüne oturan her bir katın arasındaki ışıklı klar sayesinde sızıyor. Bu duru­ mun yarattığ ı etki önceki deneyimlere kıyasla çok yabancı: Ziyaretçiler san ki maskelenmiş bir hacimde hareket edi­ yorlar. Bazıları bu durumu klostrofobik bulsa da, ben çoğu geleneksel Japon yapısında olduğu gibi, yapının merak uyandırıcı bir karaktere sahip olduğunu düşünüyorum. SANAA' nın diğer kurucu ortağı Kazuyo Sejima, " Bilinçaltımızda geleneksel Japon mimarlığının izleri bulunuyor olabilir, ama biz kendimizi özellikle Japon mimarlar olarak görmü­ yoruz," diyor. SANAA, yere hafifçe dokunan ya da yerden çiçek açar gibi hassasça yükselen uhrevi binalar tasariarnaktan keyif alıyor gözüküyor. N ishizawa' nın söylediği gibi " M imarl ı k kendini arka planda geri çektiği zaman olağanüstü iyi bir sonuç karşınıza çıkıyor. Hatta, binanın arka planı içine aldığı tasarı m lar da mümkün. iki şekilde de tasarianabi­ Iecek hafifli k kendini duygu lara dönüş­ türebiliyor, diğer deyişle farklı atmos­ ferlere". SANAA'nın dalgalanan parlak pavyonu için bu söylem özellikle geçerli . Tokyo'nun en ü n l ü moda caddelerinden

sahi p olduğu fark ediliyor. Yarattığ ı etki şaşırtıcı, binanın her katında cepheyi kesintisizce kaplayan ipeksi perdeler gündüz ışıldıyor, geceleri ise kor gibi parlıyor. Sejima ve Nishizawa " Yapının yansı­ tıcı malzemesi pavyonun yerle hiç bağ­ lantısı yokmuşças ı na havada asılıymış hissi uyandırmasını sağlıyor," diyor. Almanya Essen'deki Zollverein i şletme ve Tasarım Okulu da SANAA'nın diğer tasarı m ları kadar d ikkat çekici. Eğer geçirgen ve yarı saydam tasarı mlar SANAA' nın en be­ lirgin özelliği ise, Zollverein i şletme ve Tasarım Okulu bunu tamamen farklı bir biçimde gösteriyor. Okul beton bir küp olarak tasarlan mış, ancak küpe değişik boyutlarda kare pencerelerle rastgele açı klıklar açılmış. Bu açıklıklar, yapıya giren günışığına çeşitlilikler getiriyor. Devasa beton binalar tasarlarken bile, SANAA bu yapılara hafiflik katmayı başarıyor. 2009 yazın ı n Serpentine Pavyonu tasarımı için seçilen Sejima ve N ishizawa'nın en doğru isimler oldukları açıkça görülmekte. Yapı üstü örtülmüş bir hacmin olup olabileceği en hafif tasarım. " i çerisi ile dışarısı arasındaki sınırları rahatlatmak ilgimizi çekiyor. Pavyon büyülü bir koru kadar sakin ve kafa karıştırıcı hissettirmeli , " diyor Sejima. Fakat pavyonun kaçınılmaz po­ pülaritesi, birkaç sakin daki kadan daha fazlasını yakalayabi l menizi hayli zorlaştı­ rıyor. Son olarak SANAA pavyonu şöyle tanımlıyor: " i nsanların güzel yaz günle­ rinde kitap okudu kları ya da dinlendikle­ ri parkın üstü örtülmüş bir uzantısı." Bütün Serpentine Pavyon'ları arasın­ da SANAA' nın önerisinin birinci sı raya yerleşmesinin nedeni sadece güzel ol­ ması değil, her ne kadar alüminyumdan yapılmış olsa da, ağaçların arasında dolaşan gölgelikten ne daha azı n ı , ne de daha fazlasını sunması . SANAA he­ defi ni tam on ikiden vuruyor. SANAA bu günlerde çok yoğ u n . Lille yakınlarında tasariarnaya başladıkları Louvre benzeri


1 82

ARKilE RA M i MARLIK ALMANAGI

Temmuz 2009

bir yapı üzerinde çalışıyorlar. Bundan ötürü yakı n zamanda daha büyük bir ofis yapılanmasına g idecek olmaları nı öngörmek yanlış ol maz. Çok sayıda ince kolonla desteklenen alüminyum örtü , altındaki insanların gö­ rüntüsünü yansıtıyor. Ancak, ikili bu fikre pek sıcak bak­ m ıyor. " Ofisimizde 30 kişi çal ışıyoruz" diyor Sejima ve ekliyor, " Bu sayı çok makul görünüyor. Ofisimizi ve işimizi mümkün olduğu kadar özel tutmaya çalışıyoruz" . Sejima, Serpentine Pavyonu'nun tasarımına nasıl başla­ dıklarından da bahsediyor: " Kağıttan yapılmış basit maketler ve kurşun kalem çizimleriyle tasanma başladık, hem de birçok kez". SANAA, 2009 Serpentine Pavyon u tasarım ıyla birçok farklı deneyimi, e n hafif v e en çekici biçimde, hayata g e ­ çirmeyi başard ı . Yaz Pavyon u Londra W2'de 1 2 Temmuz - 18 Ekim arasında Serpentine Galeri 'de.

Burnham An ıtı Yarışmasıını David Woodhouse Architects Kazandı Tarih: 1 4 Temmuz, Bustler ÇE�REN: BETÜL TUNCER AlA Şikago Vakfı, Burnham Anıt Yarışması'nı Şikago merkezli David Woodhouse Architects'in kazandığını ilan etti. 2009 Şubat ayında açılan yarışmanı n amacı halkı eğitip, ilham verip, Daniel Burnham ve 1 909 Şikago Plan ı ' n ı n anısını ve önemini onurland ı racak, fark edilir, kalıcı bir anıt inşa etmekti. ikincilik ödülü Şikago bazlı Hoerr Schaudt'a verilirken Boston merkezli Sasaki Associates, Ine. üçüncülük ödülü aldı . 201 0'da tamamlanması beklenen anıt, Şikago Field M üzesi önüne i nşa edilecek. Yarışma ve anıtın inşası, yarışma

için mütevelli rolü üstlenen AlA Şikago Vakfı sayesinde gerçekleşiyor.

Birincilik Ödülü: David Woodhouse Architects Anıt, geometriyi tamamlayarak ve Grant Park 'ın güneydoğusuna kamusal bir alan yaratarak Lake Shore Drive yüzünden, bütünden kopan araziyi bütünle tekrar ilişkilendirmeyi hedefli­ yor. Anıtın tam köşeye yerleştirilmesi, ziyaretçinin Roosevelt Yolu veya kıyı boyunca bakarken anıt ile şehirdeki yeri arasındaki bağiantıyı kurmasına yar­ d ı mcı oluyor. Anıt 'ın tasarı mı klasik ön­ cülerden (Atina Akropolis'i merkez dışı kübik bir hacime köşegenden yaklaşıp geçerek alınlıklı kemeraltına ulaşır.) ve doğrusallık presiplerinden (Burnham'ın tasarı mları gibi) geliyor. Field M üzesi ve Shedd Akvaryumu 'yla klasik anlamda oluşturulmuş aks ile desteklenen anıt, işlevsel olarak planlanan cömert kamu alanlarının güncel gerçekliklerini anlayıp, bu elemanları aynı arazide, olağan üstü manzaraya dikkat çekmek için asimetrik ağırlıkla birleştiriyor.

ikincilik Ödülü: Hoerr Schaudt ·u; ll>

"ö Q. c

"' c "' N

"'

... '"'

;;

"C

'o

"ü c ·;: :c .:

}!ıu !

�lll ::>

o

.c "C

o o

:!:

"C

·;:

"' c

Daniel H udson Burnham Anıtı'nın ko­ numu, dramatik olarak Field M üzesi'nin önünde Bumham'ın Şikago'sunun göl kenanndan nefes kesici, sürükleyici manzarasını sunuyor. Tasarım bu man­ zarayı yakalayıp, halkın Bumham 'ın Şikago için öngördükleri n i , Amerika'da ve yurtdışında yapt ı ğ ı önemli işleri anlamasına yard ımcı oluyor. Projede, Field M üzesi'nin kuzey bahçesi tekrar meyillendirilip nazikçe eğimlenen bir tepe haline gelecek ve var olan teraslar, anıtsal Field M üzesi bahçesi ve klasik cephesi anıt ile kesintisiz bir şekilde entegre edilecek. Anıt, kendisini çevreleyen m imariye bir kaç açıdan duyarl ı . Field Müzesi'nin ve Shedd Akvaryumu'nun varlığına ve malzeme paletine saygı gösterirken, tasarım kendi varlığını, halihazırda olan yeşil alanı feda etmeksizin mütevazı ama güçlü bir şekilde ifade ediyor. Hem kon umlanmasında alçakgönüllü, hem de deneyim anlamında cesur. Hem çağdaş, hem de geleneksel. Hem bekleme yeri, hem de kutlama yeri. Tek bir ziyaretçiyi de misafir edebilir, bir

etkinliğe katılmakta olan yüzlerce ziya­ retçiyi de. Bronz, granit ve kireç taşı gibi dayanıklı Şikago malzemelerinden yapılmış modern ve basit bir biçim. Bu yollarla umuyoruz ki bu anıt, Bumham'ın zaman ötesi mirasının bir parçası olur.

Üçüncülük Ödülü: Sasaki Associates, Ine. Bumham ' ı n Şikago peyzajı anlayışın­ dan ilham alan bu öneri, Şehir Terasları, Kır ve Göl olmak üzere üç adet tekrar şekiilendirilmiş peyzaj ı birbirine uydu ­ rarak, arazinin oryantasyonunu kaydırıp genişletilmiş bir " Ufuk" manzarası ya­ ratıyor. Anıt Yolu, G rant Park ile göl kenarı arasında doğ rudan bir bağlantı kurar ve sonra da Bumham'ın Field M üzesi'nin terasına bağlanır. Paslanmaz çelik ayaklar, patika yüzeyine Bumham'ın ünlü sözlerini ve başarıları n ı kazıyor. Göl kenarında ise çelik parçalarından Bumham'ın kendi görüntüsü oluşturu­ yor. Üzerine yazılmış yüzeyler, tasarım­ ları tarafından benimsenmiş elle tutulur yapıyı hatırlatıyor. Noktalı yazı desen­ lerini aydınlatan aralıklı LED elemanlar, patikaya gece ışıklı bir takı m yıld ızı gö­ rünümü veriyor. Bulut Tünel ' i iç bir kabuk olarak, var olan tünelin içinde oluşturulmuş ve Burnham Parkı 'na etkileyici yeni bir giriş yaratarak anıta gelen ziyaretçileri karşı l ıyor.

RMJM1den Başkentıe Lüks Otel Tarih: 1 5 Temmuz, ArchDaily ÇE�REN: BURCU ÖZTAŞKIN Uluslararası m imarlık ofisi R MJ M , Özkar inşaat tarafından geliştirilen yeni bir otel yapısı tasarladı . Başkent Ankara'nın


Temrıuz 200

Söğütözü bölgesinde inşa edilecek otel, yeşil bina olma özelliği taşıyor. 1 4.000 m2'1ik bir alan üzerinde yer alacak ve 24 katlı olacak J. W. Marriott Hotel'in giriş katı ndan beşinci katına kadar olan galeri bölümünde balo sa­ lonları, toplantı birimleri, restorantlar ve mağazalar yer alacak. Otelin beşinci katında ise konuk odaları bulunacak. Otelde ayrıca yer altı otopark alanları da olacak. Ekim 201 0'da tamamlanması plan­ lanan otel, doğu ve batı cephesi ndeki doğal gölgelendi rme elemanı olarak kullanılacak dikey taş paneller ile Ankara'ya yenilikçi bir sürdürülebilir tasarım anlayışı getirecek. Yüksek per­ formanslı çevre dostu cam perde duvar kaplaması sayesinde güneş ışığından ısı kazan ımını azaltan otelin peyzaj dü­ zenlemesi de gölgelendirmeye destek olacak nitelikteki bambo ağaçları ile yapılacak.

AkvaryumluAiışveriş Merkezi EkimdeAçılıyor Tarih: 1 5 Temmuz, Milliyet YAZAN: EYLEM TÜRK Multi Turkmall ' u n Türkiye'de yedinci, istanbul'da ise ilk projesi olan Forum istanbul ekim ayında h izmete girecek. Bayrampaşa'da inşa edilen Forum istanbul'un sıradan bir proje olmad ı ğ ı n ı söyleyen Genel Müdür Joao Xavier, alışveriş merkezinde Türkiye'de bir ilk olan ve uluslararası standartlarda ku­ rulan 8 bin metrekare büyüklüğündeki akvaryum bulunacağı n ı beli rtti. Forum istanbul'u sadece bir AVM deği l , bir yaşam tarzı haline getirmek ve çok geniş bir yelpazede hizmet vermek istediklerini anlatan Xavier, " Projede Yeni Zelanda hükümetinin spansor olduğu 8 bin metrekare büyüklüğü nde dev akvaryum bulunuyor. Turquazoo ismini alan akvaryum 1 7 m ilyon euro yatırımla gerçekleşecek. Bu Avrupa'da bir AVM içerisinde yer alan ilk akvaryum olacak. Köpek balığını bile beslemek mümkün olacak," diye konuştu . Akvaryumun yalnız istanbullular'ın değil, istanbul'a gelen yerli ve yabancı turistlerin de ilgisini çekeceğini ifade eden Xavier, " Burası bir yaşam stili merkezi olacak.

ARKilE RA M i MARLIK ALMANAGI

1 83

Caddeler, köşeler, bulvarlar olacak. Bir yerde Nişantaşı'nı bir yerde istiklal Caddesi ' n i bulabileceksiniz. Bu kendi hikayesini anlatan bir proje olacak" dedi. Forum istanbul'un ailele­ re odakland ı ğ ı n ı belirten Xavier şunları söyledi: " Forum istanbul'da 300 mağaza bu­ lunuyor. Projedeki mağazaların yüzde 90'ı kiralandı. Ekim sonunda açılacak. Sanatç ı , ajans, şirket gibi pek çok kurumla Forum istanbul içinde aktivite yapmaları için görüşülüyor. Sokak ti­ yatrosu gibi pek çok etkinlik yapılması plan lan ıyor."

"iyi Yönetmek Şart" istanbul'da çok fazla alışveriş mer­ kezi bulunduğunu özellikle bazı böl­ gelerde çok fazla yoğ unluk olduğunu beli rten Xavier, " Perakendeciler artık yer alacakları projelerle ilgili daha seçi­ ci davranıyorlar. Fakat oldukları yerde duramazlar mağaza açmaya elbette devam edecekler. Sadece güzel binalar yetmiyor, iyi yönetmek de şart" dedi.

"Krizi Fazla Hissetmedik" Krizin kendileri için yeni şehi rlerin kapısını araladığını söyleyen Xavier, " Çünkü bu bizim ana işimiz. Türkiye'de krizi çok fazla hissetmediğimizi söylemeliyim . ÖTV ve KDV indirimi gibi adımları da son derece yerinde buluyoru m , " diye konuştu. Forum istanbul 'da yer alması için isveçli perakende devi H & M ile görüşmelerin sürdüğünü hatı rlatan Xavier " Bence Türkiye'de çok güzel ve güçlü markalar var. istanbul Champs Elysees gibi bir yer. Dünyadaki önemli markaların yüzde 95'i zaten Türkiye pa­ zarında faaliyet gösteriyor," dedi.

en :T c

3 "' � :ı O' ô

CD<

� �

[ "' :ı

� � n

"'

"' C1> en

c. '< :ı: o c "' C1>

.. "' -"'

� "'

Fotoğraf �çınatçısı Shulman Oldü Tarih: 1 7 Temmuz, Radikal M i marl ı k fotoğ rafçılığının önde gelen isim­ leri arasında bulu nan Julius Shulman 98 yaşında öldü. Kısa bir süre önce Shulman'ın son çalışmalarını sergileyen galeri sahibi Craig Krull, ünlü fotoğ­ rafçının Laurel Canyon bölgesindeki evinde öldüğünü bildirdi. Shulman ' ı n en tanınan eseri olarak 1 960 yılında çekti-

li' 'lil Ci' !!'

ğ i " Case H ouse Study #22"de arkada Los Angeles'ın ışıklarının parlad ı ğ ı , içinde iki kadının oturduğu c a m duvarlı bir teras-oda fotoğrafı gösteriliyor. Bu fotoğraf, alt kesimdeki karanlık zemin ve arka plandaki şehir ışıklarının etkisiyle iki kadının havada duran bir yapı içinde oldukları izlenimi uyandır­ masıyla büyük ilgi çekmişti. Shulman'ın 1 930' 1ardan yakın zamana kadar çektiği fotoğraflardan seçmelerin yer aldığı bir sergi, yaklaşık 2 yıl önce istanbu l 'da da fotoğrafseverlerin beğenisine sunul­ muştu. Fotoğraflarıyla çeşitli ödül ler kazanan Shulman, ayrıca Amerikan M imarlık Enstitüsü 1nün ömür boyu onur üyesi olan tek fotoğrafçı üyesi olarak da biliniyor.

-

� M i mar Ayşi n lpekçi

ile Cem Yu rtsever Kudüs'ün Merkezine Ka m püs Yapıyor

Tarih: 20 Temmuz, Radikal Proje, Kudüs'ün ortasında kentle bütün­ leşmiş bir kültürel merkez yaratmayı hedefliyor. Kudüs'ün merkezindeki


1 84 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Sanatlar Akademisi karn­ açılan ul uslararası yarışmayı i marlar Ayşin ipekçi ve Cem kazandı. israil ' i n en eski ve en köklü güzel sanatlar okulu Bezalel Academy'nin Küdüs'ün merkezindeki yeni yerleşkesini Türk m imarlar Ayşin i pekçi ve Cem Yurtsever tasarlayacak. Bezalel Academy of Arts and Design ' ı n yeni kampüsü i ç i n iki aşamalı proje yarışmasını i pekçi ve Yurtsever'in kur­ duğu Köln ve istanbul'da ortak çal ışan Studyo Architect 's kazandı. israi l 'de şimdiye kadar yapılan tek uluslararası proje yarışmasının ilk aşa­ masına 34 ülkeden 1 88 proje katıldı. i kinci aşamada ise 1 8 8 proje arasın­ dan seçilen 5 proje ile 4 davetli ofis yer ald ı . Jürisinde Toshiko M ori, Moshe Safdie, Arnon Zuckerman, Hanoch Gutfreund, Zvi Efrat ve ittah Paran' ı n yer aldığı yarışmada Studyo Architect 's, FOA­ Foreign Office Architects (Britanya), Marazzi Arehiletti ( italya), Ada Karmi­ Melamede Architects (israil) gibi dünya çapı nda mimarlık ofislerini geride bıraktı. Bezalel, yaklaşık 1 00 yıl önce heykel­ tıraş Boris Schatz tarafından bir zanaat okulu olarak kuruldu, zamanla büyüdü ve şimdi dünya çapı nda bir güzel sanat­ lar akademisine dönüştü. Mezunları arasında dünya çapı nda tasarımcı Ron Arad ' ı n da bulunduğu Bezalel akademisinin şu an kullandığı yerleşke, Kudüs' ün şehir merkezinin dışı nda M ount Scopus tepesinde. Kudüs'ün merkezindeki Rus mahalle­ sinde tam belediye binası nın yan ında konum lanan yeni yerleşkenin amacı ise 3 .000 öğrenciden doğan taze ve dina­ mik enerjiyi Kudüs'ün merkezine enjekte

şehirle bütünleşmiş kültürel bir yaratmak; bölgedeki i nsanlara yeni bir çekim merkezi oluşturup, şehri sanatla buluşturmak. Ayşin i pekçi ve Cem Yurtsever'in ta­ sarımı iki bölüm ön görüyor: Biri kuzey binası, diğeri gü ney binası. iki ayrı bina, birbirine farklı mekanla­ rın etrafında sıralanm ı ş ortak kullanım alan larının olduğu ana omurga ile birleştiriliyor. Her iki bina arasında yaratılan meydan sayesinde, şehir ve akademi , yaşam ve sanat birbiriyle buluşturuluyor. J ü ri raporunda ipekçi ve Yurtsever'in projesinin parçalı proje alanına en etkin cevabı vererek alanın niteliklerini en iyi şekilde kullandığına vurgu yaparak "Tasarı m , tarihsel bağlama ineelikle karşılık veriyor ve çevreyle bağlantılar kuruyor; Kudüs'ün avlular, bahçeler, çatı siluetleri ve gü neşlikli cepheler gibi geleneksel ögelerini başarı lı bir şekilde yorum luyor. Tasarım kampüsteki yapı ları , Bezalel 'e ve kent halkının kul lan ımına açarak başarıyla yerleştiriyor. Bezalel'in görevini ve vizyonunu en etkili şekilde yoru mluyor" ifadelerine yer veriyor.

lsti klal1in Çevresi Araç Trafiği ne Kapatılacak Tarih: 2 3 Temmuz, Milliyet Türkiye'nin en gözde caddelerinden biri olan Beyoğlu' ndaki istiklal Caddesi'nin çevresi araç trafiğine kapatı lacak. Beyoğlu Belediyesi'nden yapılan ya­ zılı açı klamaya göre, istiklal Caddes i ' ne bağlanan 43 sokak daha araç trafiğine kapatılarak yayalaştırılacak. Bölgede araç giriş çıkışları da kontrol altına alı­ nacak. Bu sokak ve caddelerdeki işletmele­ re servis yapı labil mesi için 06:00-10:30 saatleri arası araç girişine izin verilecek. Zorunlu ve acil haller dışında belirle­ nen sokaklar trafiğe kapalı kalacak. T Ü BiTAK'ın da desteklediği yeni bir teknolojiyle uygulanacak olan sistem­ deki 1 1 O adet pnömatik baba, radyo sinyalleriyle kontrol edilecek.

Kağıthane'ye ı 00 Milyon DolarlıkYatırım Tarih: 7 Ağustos, Milliyet Emlak Tekfen OZ Gayrimenkul Geliştirme AŞ Genel M üdürü Ömer Egesel, Kağıthane Ofis Park projesinin tanıtım ı amacıyla Santralistanbul 'da düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, Kağıthane'yi kent merkezi ile Levent­ Maslak iş merkezlerine yakınlığı nede­ niyle tercih ettiklerini belirtti. U laşım projeleri ile Kağıthane'nin daha önemli bir konuma geleceğini vurgulayan Egesel, alt ve üstyapı yatırımları ile Kağıthane'nin büyük bir potansiyele sahi p olduğunu söyledi. Kağıthane Ofis Park projesinde tek ve yüksek bir kule yerine alçak katlı bloklardan oluşan parçalı bir yerleşi m i seçtiklerini anlatan Egesel, şunları kaydetti: Yatırım Maliyeti 1 00 M i lyon Dolar " Levent Ofis projemiz ile başiattığımız ve Leadership in Energy and Environmental Design (LEED) sertifikası almaya yönelik çalış­ malarımızı, Kağıthane Ofis Park proje­ mizde de sürdürüyoruz. LEED kriterleri ilk aşamada proje maliyetini yükseltse de uzun dönemli bakı ldığ ında yarattığı katma değer ve yapının kullanım ve iş­ letim maliyetinde son kullanıcılar açısın­ dan önemli avantajlar sağlıyor. Yatırım maliyeti 1 00 m i lyon dolar olan projeyi, 201 1 yılının Aralık ayında bitireceğiz. A sı nıfı ofis kompleksi olarak tasarlanan projede 9 adet blok yer alıyor. Zemin üstü , 4 ile 7 kattan oluşan bloklar, köp­ rüler ile birbirine bağlanabiliyor. Projede blokların açıldığı bir avlu yaratılarak, bu avlunun zem i n katta yer alacak mağaza­ lar, kateler ve sosyal donatılar ile birlikte ortak yaşam alanı olarak hizmet verme­ sini planladık."

Projesi Ödül Kazandı Projenin M i m arı Emre Arolat ' ı n , Kağıthane Ofis Park projesi i l e Architectural Review Future Project Awards 2009'da ofis projeleri kate­ gorisinde ödül kazandığını anımsatan Egesel, projenin 1 4 bin 450 metrekare arsa üzerinde bulunduğunu, toplam satılabilir ve kiralanabilir alan ı n da 35 bin 200 metrekare olduğunu ifade etti. Konuşmasının ardı ndan gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Egesel, bir soru üzerine, projenin 380 ile 1 500 met-


b;anca


1 86

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Ağustos 2009

rekare arasında değişen kiralanabilir ofis kat büyüklüklerine sahip olduğunu söyledi. Kağıthane Ofis Park projesinin arsasının Ertekin ve Gençsoy ailelerine ait olduğunu anlatan Egesel, projeyi paylaşım usulü ile yapacaklarını bildir­ di. Diğer bir soru üzerine de Egesel, " Kağıthane, bizim için sadece bir proje yaptığımız bir bölge değil. i lgimiz yo­ ğun . . . Başka projelerle de Kağıthane'de olacağız" dedi.

Kağıthane Dünya Markası Olacak Kağıthane Belediye Başkanı Fazlı Kılıç da Kağıthane'nin, istanbul'un hava koridorlarından biri olduğunu söyledi . Kılıç, Kağıthane'nin 1 950 yılında i mar Planı ile sanayi yapılaşmaya açıldığını hatırlatarak, bu durumun çarpık yapılaş­ maya neden olduğunu ifade etti. Kentsel dönüşüm projesi ile bu çar­ pık yapılaşman ın önüne geçmeyi amaç­ lad ıkların ı anlatan Kılıç, şöyle konuştu: " Bunun için birçok projeyi başlattık. Şimdiden 400 dönümün dönüştürül­ mesiyle Sadabad ve Hasbahçe mesire alanları yeniden düzenlendi . Tarihi eserler restore ediliyor ve yeniden ya­ pılandırılıyor. Yaklaşık 5 yıldır çalışması süren Osmanlı Arşivinin Kağıthane'ye taşı nmasında bir noktaya gelindi. Şu an ihalesi yapılıyor. Bu da yaklaşık 1 00 mil­ yon dolarlık bir proje ... Kağıthane, 3 - 5 yıl içinde dünya markası olacak. B u pro­ jeleri daha da hızlandı ran ve anlamlandı­ ran '3D' adında bir projem iz de var. Bu projeler; Deniz Suyu, Tarihi Demi ryolu ve Cendere Vadisi Dönüşümü projeleri . . . Baltaliman ı 'ndan Kağıthane deresine deniz suyu getireceğiz. Ayrıca, Kabataş'tan başlayıp Kağıthane'den geçerek Tekstilkent' e kadar uzanacak bir metro çalışması var. Bu projenin de kaynağı oluştu . "

"istanbul, Kağıthane'den Nefes Alıyor" Projenin m imarı Emre Arolat da, istanbul'da ofis denildiğinde i nsanların aklına genellikle Zincirlikuyu-Maslak hattının geldiğini söyledi. B u hattaki üstyapı n ı n , Kağıthane'de olmad ı ğ ı n ı , ancak Kağıthane'nin de kendine özgü tarihsel ve kültürel bir yapısı olduğunu beli rten Arolat, " Kağıthane, istanbul için çok önemli bir yer. . . istanbul,

buradan nefes alıyor. Bu vadinin orta­ sında yapılacak yoğun bir yapı laşma ve yüksek kuleler tüm istanbul'u et­ kileyebilir ve bu yanlış olurd u , " diye konuştu. Kağıthane Ofis Park projesi ile Kağıthane'yi yeni bir Büyükdere Caddesi 'ne dönüştürmek istemedik­ lerini dile getiren Arolat, " B u nedenle büyük bir kule yapmak yerine, daha parçalı ve kısa bloklar yapmayı tercih ettik" ded i .

"Taksim Kışlası" Onerisini Koruma Kurulu Reddetti Tarih: 1 0 Ağustos, Sabah YAZAN: HASAN AY istanbul Büyükşehir Belediyesi, 1 939'da yıkılarak yerine Taksim Gezi Parkı yapı ­ l a n Taksim Kışiası'nı sosyal v e kültürel amaçlı kullanılmak üzere yeniden yapıl­ masını önerdi. Öneriyi Koruma Kurulu reddetti. Büyükşehir Belediyesi 'nin hazırladığı ve Meclis tarafından onay­ lanan Beyoğlu i lçesi Kentsel Sit Alanı 1 /5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım i mar Planı ' nda Taksim Kışias ı ' n ı n Taksim Gezi Parkı ' nda yeniden inşası önerildi. Planı inceleyen istanbul 2 N umaralı Kültür ve Tabiat Varlı kları Koruma Kurulu, öneriyi reddetti . Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, " O rada bir kültürel değer varsa bir bölümünü kültür sanat galerisi veya bir m üze haline getirmek üzere bir teklif olabilir, kurul da reddeder. Belediyemiz bunda ısrarlı olmaz," dedi. Koruma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mete Tapan ise, "Taksim Kışianın rekonstürksiyonu yapılacaksa meydan ın büyük bir kısım kalmaz" diye konuştu.

Juilliard School Renovasyon ve Genişleme Projesi : Bir Meydan Yorumu Tarih: 1 1 Ağustos, The Juilliard School, Diller Scofidio + Renfro, Robert Moses and the Modern City: The Transformatian of New York, Lincoln Center DERLEYEN: DENiZ JDiL ERDEMLi J u illiard School New York'un gösteri sa­ natları merkezi " Lincoln Center for the

Performing Arts " ı n eğitim fonksiyonunu temsil eden gösteri sanatları okulu. Bugün Gösteri Sanatları Konservatuarı olarak hizmet veren Juilliard School 1 905'de, New York'da Müzik Sanatları Enstitüsü olarak kuruldu. 1 956'da, New York'da, Lincoln Center for the Performing Arts olarak kurulan gösteri sanatları merkezinin programına 1 957'de dahil olarak merkezin Amsterdam, Columbus ve Broadway Caddeleri ile 62. ve 66. so­ kaklar arasındaki arsa alanına katıldı. Bu gelişmeyle beraber daha genis artistik perspektifle hareket etmek içi n , ismini d e "Juilliard School" olarak de­ ğiştirdi. Lincoln Center, Metropolitan Opera Evi , Avery Fisher Hall olarak adlan­ d ı rı lan New York Filarmoni Salonu, David H . Koch Tiyatrosu olarak ad­ landırı lan New York Opera ve Bale Salonu, Vivian Beaumont Repertuvar Tiyatrosu, Gösteri Sanatları M üze ve Kütüphanesi, Juillard School, Lincoln Center Plaza'dan oluşan bir programla halka açıldı. Bu merkez açıldığı 1 960' 1arda bir kültür merkezinin kentteki yeri ve değe­ rinin sorgulanmasına neden olmasının dışında, yüksek kültür değerlerinin demokratikleştirilmesi ve bu kültür kitlesinin yüksek gelir grubundan orta gelir seviyesine genişletilmesi açısı ndan önem taşıyor. Juiliiard School 1 969 yılında, içinde New York 'un ilk Oda Orkestrası Salonu olan Alice Tully Hall ile beraber tamam­ landı ve halka açıldı. J ulliard School'un binasında, Broadway caddesiyle 65. sokak arasında konumlan ıyor. M i marı Pietro Belluschi,olan Juilliard School ve Alice Tully Hall binası brütalizmin Amerika'daki en iyi örneklerinden biri olarak görül üyor.


Ağustos 2009

Renovasyon ve genişleme projesi ise New Yorklu Diller & Scofidio+Renfro tarafından tasarlandı. ilk tasarımda bir köprüyle 65. Sokağı geçip, merkeze bağlanan ve merdiven­ lerle hemen sokak seviyesinden yuka­ rıya alı nan ulaşım aksı Diller&Scofidio tarafından yen iden ele alındı. Yeni planlanan meydan, lobi ve kafeterya Metropolitan Opera, Filarmoni salonu ve New York Opera ve Balesi'nin çev­ relediği Lincoln Center Plaza ile bir diyalog içinde. Meydan ın halkı merkeze çekmek için tasarlanan Columbus Caddesi'ne açılan planı J u i l liard School'un yeni meydanına ilham kay­ nağı olmuş gibi, dolaşım sokak sevi­ yesinden merdivenlerle aşağı bir batık meydana geçip tekrar basamaklarla bir köşe amfisiyle yukarı çıkıyor. Lincoln Center Plaza'nın Philip Johnson tarafından tasarlanan çeşme ve çeşmeye doğru hafifçe eğimlenen tasarımı bu topografik meydandan for­ mal olarak farklılaşsa da her iki meyda­ nın Lincoln Center' ın ana fikri olan yük­ sek kültür sanatlarını demokratikleşme fikrini desteklediği hissediliyor. Lincoln Center'ı çevreleyen binaların anıtsal boyutlarına rağmen meydanla içerideki lobileri devamlı kılan cam cephe fikri Juilliard School'un yenilenen cephesini de etkilemiş görünüyor. Binanın en belirgin yeniliği eski yapının keskin, be­ tonarme köşesinin oyularak bir amfi ve meydana yer verilmesi. Dış amfi ve mey­ danla iç kateteryanın görsel ilişkisi mal­ zeme kullan ı m ı , geçirgen cephe ve şeh­ re açılan cam loca sayesinde devaml ı kılınmış. Bu anlayış amfinin merkezinin kafeterya ve hemen onun yanındaki giriş olma nedenini sağlamlaştırıyor. Bu yeni şekillenen köşe iç ve dış ayrımı belirsizleştirerek binanın yeni bir pers­ pektifle okunmasını sağlıyor. i l k açıldığı

1 905 yılında 460 öğrenciyle öğretime başlayıp bugün 800 öğrenciyle lisans­ öncesi, yüksek lisans ve lisans öğretimi veren, kabul oranı %6,5'e denk gelen Juilliard School bugün Amerika'nın en iyi gösteri sanatları okullarından biri kabul ediliyor. Binanın ilk tasarımı nda sokak seviyesinin hemen üstüne ve binanın içine çekilen ve ana merkeze bir köprüyle sokağa hiç değmeden geçen çekingen ulaşım aksı bugün, batık bir meydan ve binanın kendisine dönük bir amfiye dönüşerek kurumun Lincoln Center'da kendine kentsel konum ve kültürel önem sırasında özerk bir yer edinmek istediğinin işaretini veriyor. Bu yenileme ve genişleme projesi Lincoln Center'ın tüm programlarını kapsayan bir yenileme projesinin Ajice Tully Hall konser salonu yenileme ve Juilliard School meydanı olarak ilk ayağı , sırada J u lliard School'un tüm binası ve merkezde bulunan kamusal alanlar var. Amaç 1 960' 1arda m imarların çaba­ larına rağmen birbirine bağlanamayan Columbus ve Broadway caddeleri ile batıdaki Amsterdam Caddesi 'ni birbi­ rine bağlamak. Lincoln Center Plaza etrafındaki ana binaların ağırlığ ıyla izole hale gelen 65. sokağa J u i lliard 'a yeni ve çekici bir mizaç kazandırarak can l ı bir aks haline geti rmek.

EAA-Emre Arolat Architects'in Yeni Ortakları . . . Tarih: 1 1 Ağustos 2004 yılında Emre Arolat ve Gonca Paşolar tarafından kurulan EAA- Emre Arolat Architects 2008 yılında Şaziment ve Neşet Arolat'ın da katılımıyla farklı m imarlık kuşaklarının deneyimlerinin harmanlandığı bir m imarlik ofisi haline geldi. Alışıldık yönetim piramidinin hayli dışı nda, daha amorf, elastik ve geçir­ gen bir ofis yapılanmasına sahi p olan EAA- Emre Arolat Architects'te bu ya­ pının gittikçe gelişmesi ve payiaşıiabiiir olması için kısa süre önce yen i bir adı m daha atı ldı. Uzun süredi r kurum bünyesinde Proje Sorumlusu Mimar olarak çal ışan Sezer Bahtiyar ve Kerem Piker, EAA-

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

1 87

Emre Arolat Architects' in en yeni ve genç ortakları arasına katıld ı .

Merinos Parkı Kentin DNA'sı nı Değişti recek Tarih: 1 4 Ağustos, Milliyet Bursa'da 1 938'de dokuma fabrikası ola­ rak kurulan Merinos'u n , 2000 'de özel­ leştirmeye devredilmesinin ardından, kongre, kültür merkezi ve park haline getirilmesine dönük çalışmaların son aşamasına gelindi. Yeni düzeniemelerin ardından bazı bölümleri ziyaret ve kulla­ nıma açılacak olan tesislerin tümü 2 0 1 0 başında faaliyete geçecek. 2006'da açılan ihaleyi kazanarak Merinos Parkı projesini üstlenen G i ntaş'ın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Zafer Tolunay, " M erinos Parkı , Bursa' nın ekonomik D NA'sını değiştirecek," dedi. 1 57 bin metrekarelik kapa l ı , 300 bin metrekarelik açık alana sahip olan Merinos Parkı 'nda, Türkiye'nin en büyük kültü r merkezi de yer alacak. Atatürk Kültü r M erkezi adı verilen bu komplekste 45 bin metrekare kapalı alanı olan kongre salonları, büyüklük sıralamasına göre 1 . 800, 1 .000, 800 ve 300 kişilik salonlar, 20'yi aşkın semi ­ n e r odası bulunacak. Tolunay, bu kültür merkezin i n , Bursa'nın büyük kongrelere ev sahipliği yapmasın ı mümkün kı laca­ ğ ı n ı , bu sayede şehi rde hizmet sektörü­ nün gelişeceğini ve ekonominin büyüye­ ceğini anlattı. Tolunay, ihaleyi kazandık­ tan sonra tesisiere ilk gird iklerinde mer­ mer bir tabela gördüklerini belirterek, "Tabelada 26 Şubat 1 938 tarihi yazılıyd ı . M ustafa Kemal Atatürk'ün açılışını ger-


1 88

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Ağustos 2009

çekleştirdiği bir iplik ve kumaş fabrikası olan Merinos tesisleri sadece Bursa'nın değil, Türkiye'nin de en büyük yatırım­ larından biriydi . Bu proje de Türkiye'nin en büyük renovasyon projesi" dedi.

Santralistanbul ÖrnekAlındı istanbul'daki Santral istanbul'u örnek aldıklarını kaydeden Zafer Tolunay, "Atıl haldeki bir enerji trafasundan ilham alınarak gerçekleştirildi. Bursa Merinos elektrik santrali de enerji müzesi olarak hazırlandı. Bir adet iplik ve tekstil müze­ si hazırlandı ve bir spor müzemiz olacak" diye konuştu.

Mualla Eyüboğlu Anhegger ve Köy Enstitüleri Tarih: 1 8 Ağustos, Wikipedia, Arkitekt, Milli Eğitim Bakanlığı, Ulusal Mimarlık Ödülleri ve Sergisi DERLEYEN: EMiNE MERDiM YILMAZ Türkiye'nin i l k kadın m imarlarından olan Mualla Eyüboğlu Anhegger 1 6

Ağustos 2009 Pazar günü istanbu l 'da vefat etti. Cenazesi 18 Ağustos 2009 Salı Günü Teşvikiye Camisi'nde öğle namazını ( 1 3 : 1 5) takiben Zeytinburnu Merkezefendi Mezarlığı'na defnedile­ cek. M ualla Eyüboğ lu Anhegger, 1 940 yılında 3803 sayılı yasa ile ilkokul öğ­ retmeni yetiştirmek üzere açı lmış olan Köy Enstitüleri projesinde ağabeyi Sabahattin Eyüboğlu ve ismail H akkı Tonguç başta olmak üzere öncü isim­ lerle birlikte, mimar, inşaat sorumlusu, öğretmen olarak çalıştı. 1 947 yılında, Ortaklar Köy Enstitüsü'nde çalışırken zehirli sıtmaya yakalanıp istanbul'a dö­ nünceye kadar 5 yıl, hem Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nde çalışıp hem

de Anadolu'nun dört bir bucağındaki 2 1 köy enstitüsünün kuruluşuna katıldı . 27 Şubat 1 993 tarihinde Tarih Vakfı tarafından düzenlenen i lber Ortaylı'nın sunduğu Kuşaklar Buluşması'nın seki­ zinci toplantısına eşi Rober Anhegger ile konuk olan M ualla Eyüpoğlu Anhegger köy enstitüleri ile tanışmasını şu şekilde anlatıyordu: " 1 942 'de Güzel Sanatlar Akademisi M i mari Bölümü' nden mezun oldum . Mezun olduğum zaman mutlaka Anadolu'da çalışmak istiyordum. Annem de her zaman diyor ki 'aman uşaklarım elinizden geldiğince köy­ lücükleri okutun'. Hepimiz onun için hoca olduk. Ben de Anadol u'da öğret­ men olarak çalışmak istedi m . Fakat o zaman Anadolu'da mimar tabiri dahi yok. Nerede çalışacağ ım? O zaman Sabahattin ağabeyim Talim Terbiye Kurulu azası. Ben annemden bir hafta ağabeyime gidiyorum diye izin ald ı m . Ankara'ya gittim . ilk Tedrisat U m u m M üdürü Tonguç beni Hasanoğlan Köy Enstitüsü Yapı Kolu Başkanı tayin etti. Ağabeyimle H asanoğlan'a gittik. Köy Enstitüleri 'ne bir şey öğrete­ rnedim ama Yapı Kolu başkanıyken talebeden çok şey öğrendim. Köy Enstitüleri 'ne m imar olmanın öğretici tarafı şu oldu: H erkesten kendi yaşadığı evin pla­ nını yapmasını istedi m . işte o zaman Anadolu 'daki 40 bin köyün daha prehis­ toryada yaşadığını gördüm ve bu beni daha çok heyecanlandırd ı . "

Köy Enstitüleri M ualla Eyüboğlu Anhegger'in üze­ rinde büyük bir emek sarfettiği hem m imar, hem de öğretmen olarak çalıştı­ ğ ı enstitüler eğitim alanında Türkiye'de gerçekleştirilen en özgün projelerden biriydi. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in yönettiği enstitülerin kuruluşun­ daki amaç eğitim alan ında kı rsal kesim­ de yaşayan halk ile kentliler arasındaki bozuk dengeyi eşitlemek ve köy halkına pratik bilgi vermekti. 1 936'ta Saffet Arıkan'ın milletvekilliği döneminde köy eğitmeni projesi uygu­ lamasına başlandı. Askerliğini onbaşı veya çavuş olarak yapan gençler, Ziraat Bakanlığı'nın işbirliğiyle, modern tarım tekniklerini uygulayan Mahmudiye

Devlet Ü retme Çiftliği 'nde yetiştirilerek köylere gönderiliyordu. Amaç, köye hem bir öğretmen hem de modern üretim araçları ve tarım yöntemleri sağlamak ve eğitimin mali yükünü hafif­ letmekti. ismail Hakkı Tonguç yönetiminde başlanan bu projenin başarılı olması üzerine 1 937 ve 1 939 yıllarında çıka­ rılan yasalarla köy eğitmeni yetiştirme deneyimi yayg ınlaştırıld ı . i l k iki Köy Enstitüsü, 1 93 7 ' n i n Ekim ayında " Köy Öğretmen Okulu" adıyla Eskişehir- Çifteler ve izmir- Kızılçullu'da açı ldı. Bunlara, 1 938'de Trakya-Kepirtepe, 1 939'da Kastamonu-Gölköy Köy Öğretmen Okulları da eklendi. Kırsal kesime yönelik bu eğitim uygulaması daha sonra kurulan Köy Enstitüleri için uygun koşu llar yaratarak Köy Enstitüleri 'ne geçişi kolaylaştırdı. " Köy Öğretmen Okulu" adıyla açılan kurumlara " Köy Enstitüsü" adı , 1 7 Nisan 1 940 tarihinde çıkarılan 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu ile kon­ du. B u yasa ile köy okullarında görev alacak olan öğretmenleri yetiştirmek üzere kent ve kasabalardan uzak, geniş arazisi bulunan uygun yerlerde Köy Enstitüleri kurulmaya başlandı.

Köy Enstitüsü Binaları için Proje Yarışması Açıldı Kanunun 1 6 . maddesine göre yap­ tırılacak ilkokul binalarının planlarının hazırlattınlması işi, 20 Aralı k 1 940 ta­ rihinden, 1 0 Şubat 1 941 tarihine kadar devam etmek üzere yarışmaya açı ldı. Tasarianacak binaların soğuk, sıcak ve ı l ı man iklim bölgelerini göz önünde tutarak bir bina için bu bölgelere göre üç tip proje olması gerekiyordu. Yarışmadaki başka önemli bir noktada köylerde bulunabilen inşaat malzemesi­ nin cinsinin, niteliğinin, iklim bölgelerine göre köy binalarının gösterdi kleri stil farkların ı , köylerdeki inşaatta çalıştırı­ labilecek eleman ın teknik durumlarının dikkate alınmasıyd ı . ismail Hakkı Tonguç, Celal Otman, Hüsnü Tümer, Enver Ziya Karai, Hayrullah Örs, Lutfi Engin, Ali Rıza Törüner, Necati Erginöz, Tahsin Özdemir, m imar Hellinger'den oluşan yarışma j ürisi yüksek mimar Asım M utlu


Ağustos 2009

�1

Ya ratıcılık Para a, Yüzünden � � Hafifleti ldiğinde � N

'< m ::>

1 89

hatırı sayılır yetenekleri en iyi nerede toplanabilirdi? Yanı lmıştım . Gerçekte seksen milyon Dolar'ın üçte birinden daha ucuza mal olan bu yeni tasarı m , sanatı izlemek ya da bir parti düzenlemek için mükem­

IJırıi 14rJtJ AL T KAT ..,. TE"'?.E L PU'A/' _ -r !f,ao --...----t _ _

ve Ahsen Yapanar'ın projelerini birinci, yüksek mimar Zeki Sayar'ın projesi ikinci, yüksek m imar Rebii Gorbon'un projesini üçü ncü seçti. Köy Enstitülerinde devletin az bir yardımı ile, öğretmen adayları, iş içinde çalışarak hem kendi barınakları n ı , ders­ l iklerini ve diğer gereksi n imlerini, ça­ l ışma yerlerini yaptılar hem de gereken genel kültür ile mesleki bilgileri ve tarım çalışmaları yaparak köy için gerekli olan beceriyi kazandılar. Bun lar, işi bilen öğretmen ve usta öğreticilerin rehberliği altında gerçek­ leşti . 1 942-43 öğretim yılında, Köy Enstitüleri 'ne öğretmen, bölge okullarına yönetici, gezici başöğretmen, i l köğretim müfettişi ve kesim müfettişi yetiştirmek amacıyla Hasanoğlan Köy Enstitüsü bünyesinde Yüksek Köy Enstitüsü de açıldı. Enstitü faaliyetleri 1 946 yılında dur­ duruldu, 1 954 yılında da hepsi kapatıldı. Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nün binalarından bazıları halen Atatürk Anadolu Öğretmen Lisesi olarak kul­ lanılıyor. 2007 yılında " H asanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü Değerlendirme Projesi Ulusal Fikir Yarışması" ad ı altında köy enstitüleri modelinin bir toplumsal hafıza olduğu gerçeğiyle, gündemde kalması ve 2007'de nasıl bir eğitim sistemine işaret edeceğinin de tartışı lmasın ı sağlanması amacıyla bir öğrenci yarışması açı ldı.

ARKilE RA M i MARLIK ALMANAGI

Tarih: 1 9 Ağustos, New York Times

�- YAZAN: NICOLAI OUROUSSOFF �:

lll c'

ÇEviREN: SELiN BiÇER Üç yıl önce Parrish Sanat M üzesi, New York' ta bulu nan Southampton'a bağl ı Water M i l l çayırlarına yeni b i r yapı inşa edeceğini ilan ettiğinde heyecanlanma­ � ,.. mak çok zordu. Sorun yapı nın mimarisi � ile ilgili değildi. isviçreli m imarl ı k ofisi " ., Herzog & de Meuron'ın yaptığı köysel e:> pavyon kümelerinden oluşan tasarım, " pastaral ortama m ü kemmel bir uyum [ � sağlıyord u . iç içe geçen galeriler izle­ lll o yici, sanatçı ve sanat yapım süreçleri '< s. arasındaki bağı güçlendiriyordu . rj Sorun yer oldu. Eskiden beri ':S ::> Hampton' lar herşeyi kaba bir biçime C) c dönüştürüyorlardı. M üzenin gerçekten ı::T c sanata ilgi gösteren lerden çok moda kurbanları ve borsa yatırımcılarının kok­ teyl saatinden önce zaman geçirebile­ cekleri bir mekan işlevine sahi p olacağı düşünülüyordu . M üzenin proje için daha fazla para ayıramayacağı n ı öğrendiğimde ve bun­ dan dolayı mimarlara daha alçakgönüllü bir tekiifte bulunduğu mda üzülmedim. Gerçek şu ki ruhu olan bir tasarım artık hiç günışığı göremeyebilirdi. B u bağ­ lamda, bir ahır ya da bir baraka da aynı hizmeti veremez m iydi? Ve m imarların "C iii -=

... .. c ..

en .c

-� :;;

c..

mel bir mekana dönüşecekti. Oluklu metal çatının altındaki uzun, dar bir koldan oluşan bu güzel tasarımın sakin , ölçülü özellikleri, son o n y ı l boyunca Hamptonları ifade eden şatafatlı ko­ naklardan çok farklı bir yerde duruyor­ du. Ayrıca bu tasarım mimari amaçta büyük bir d üşüştü . Ve mali güvensizlik zamanlarında yeni gelişme endişesi olasılıklarını öne sürüyordu. Bu ürperti­ ci muhafazakarl ı k - ve riskten kaçınma - yaratıcı buluş için akıllarda küçük bir yer bırakıyordu. Bağnazlar tarafından kurulan bu küçük köye italyan Rönesans ve eg­ zotizmini getirmek isteyen bir avukat tarafından parlak bir fikre dönüştürülen Parrish, 1 9 . yüzyıl sonlarında kuruldu. Ancak tuğla örülü tonozlu girişi, bu iki kültürün çarpışması gibi gözüktü sonun ­ d a . O zamandan bu yana, a n a kaynak­ lara sahip Fairfield Porter ve William Merritt Chase gibi realistleri barı ndıran uyuyan bir kurum olarak kaldı. Herzog & De Meuron görevi nin bir kısmı da uykudaki bu müzeyi sallamak oldu. Firma, civardaki en ünlü sanatçı ­ ların stüdyolarını örnek a l d ı v e özellikle dört model üzerinde yoğunlaştı: Porter ve Chase'in geleneksel, salon tipi stüdyoları; Willem de Kooning endüstri tipi mekanı ve Roy Lichtenstein's yeni­ lenmiş çiftliği. M imarlar yeni müze için bu alanın soyut sürümlerini tasarladı . Çatının eğriliği, odadaki oranlar, pence­ relerin yerleri ve boyutları ve ışığın ka­ litesi gibi her esası korumak ve bunları müzenin diğer galerileri için dayanma noktası olarak kullanmak ana fikirdi. Sonra bu "stüdyolar" merkezdeki Iabinin etrafında yerleştirildi ve diğerleri


1 90

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Ağustos 2009

s:

eğitim binası ve kafenin arasına gevşek �· (!) örülmüş bir yığın yaratmak için farklı 5· açılarla konumlandırıldı. .n· Tasarım Frank Gehry'nin 1 980 ortala- � 7' rı ndaki Cal if Thousand Oaks'taki Sirmai � - Peterson Evi ve Minn Wayzata'daki Winton Konuk Evi g i bi - dikkatlice yeni­ den birleştirilmiş parçalanmış toplumları hatırlatan odaların ayrı birer nesne gibi davrandığı - çığır açan projelerini çağ­ rıştırıyordu . Çoğu müze tasarımların ı n niteliğini aynı seviyeye getirmek için bireysel sa­ natçıların parçalanmış kimlikleri burada vurgulanıyordu. Ve sanatçıların stüdyo deneyimlerini yineleyerek - paletlerden sıçrayan boya ve kirli fırçalar gibi iyinin kötü taklitlerinin harfi harine açı klanma­ sına başvurmadan - galeriler izleyiciyi sanat yapımı na daha yakın bir ilişki kur­ maya zorluyordu. Geniş, havadar, farklı türdeki gal­ lerilerin "stüdyo"ların arasına girmesi, mimarinin sanatı ezeceği gibi kuratör­ lerin ortak korkusu olan bir düşüneeye mimarları n yer bulmasına izin veriyordu . Ve t ü m yapı düzgün, boşluk akışlarının narince vurgulandığı yerinde dökme betondan yapılmalıydı (Sanki m imarlar sanatsal bakış açı çatışmaları ile tarih­ sel süreklilik duygusu arasında denge kurmak istermiş g ibiydi). Planlama dairesinde geçen hafta sıraya girmiş olan bu yeni tasarı mın bazı yükseliş eğilimleri vard ı . 28 metre ge­ nişliğinde ve 1 93 metre uzunluğundaki dar, tek katlı yapının içine çevrilmiş ya­ pının galerileri merkezi koridor boyunca iki sıra halinde odaların boyutların ı n ayarlanması i ç i n geçici duvarlarla esnek olarak tasarlanmıştı . Bina yumuşak ku­ zey ışığ ından faydalanan kuzey cepheli

pencerelerle birlikte herbiri birbirine paralel iki eğimli çatı ile kaplanmıştı . Ayrıca bina çevresiyle hassas bir uyuma sahip olmalıyd ı . Büyük bir çayır içinde duran ikiz ahı rlara benzeyen yapının dar, batı ucu arabayla doğudan yaklaşırken görülebiliyordu. Sadece karşıdan bakıldığında müze gerçek ölçeğinde gözüküyordu. Derin bir sun­ durma, sarkan bir çatıyla kaplı olan tüm yapıyı geçiyordu. Arsan ın eskiden tarım arazisi olmasından yola çıkarak, büyük ahşap kolonlarla desteklenen oluklu metal çatı beyazı n yumuşak bir tonuna boyanarak tarımsal - endüstriyel sert bir ifade veriyordu. Kısaca, maliyetinin üçte birinden azı­ na yapıldığı için bütçesinden kimsenin şikayet edemediği itiraz etmesi zor bir tasarım. Bu tasarımın gelecek için bize sun­ dukları asıl korkutan şey oluyor. Bu bir yeni akımın başlangıcı için bir tür indirgeme mi? Kuşkusuz Herzog & De Meuron firması bu süreçten geçen tek firma değ i l . Parrish tasarımını gördük­ ten birkaç gün sonra, Rem Koolhaas bana benzer bir durumun bir apartman dairesi ve Manhattan'da bir görüntü­ leme odası için kendi başına geldiğini anlattı. Bazılarının tahmin ettiği gibi finansal başarısızlığın kültürel sonuçlarının serbestliğe neden olup olmayacağı bir merak konusuydu. Eğer bu geçmiş on yılın aşırılık ve bayağ ılığı gerçekten biti­ cekse herkes kadar neşelenirim. Ancak deneysel yaratıcılığın atmosferi bunlarla denk gelirse de yazık olur.

Şingapu rlularıın Ozgü n Ka musal Alanları : Void Deck'ler Tarih: 2 1 Ağustos YAZAN: BEGÜM ZAiMOGLU Bir şehrin m imari yapısını ya da kentsel yaşam alanlarını, o şehrin içerisindeki yaşayan insanlar, gelenekleri ve kültürleriyle şekillendi riyor. S ingapur halkı Avrupa'daki örneklerinden farklı olarak karışık bir kültürden meydana geliyor. S ingapur halkı Çin, Malezya ve Endonezya'dan gelen farklı kültürlere sahi p insanların bir araya gelmesinden

oluşuyor. Bu da karışım bir tarih, kültür ve geleneğe sahi p olmalarının en büyük sebebi. Arazi kullanım oranları o kente kimli­ ğini veren değerler. Her yerde olduğu gibi kentsel yaşam alanları bireylerin sosyalleşmesi, komşuluk bilincinin art­ ması ve farklı aktivitelerin gerçekleştiril­ mesi için kentlerin içerisinde dağı lıyor. Yapı lan araştırmalar son ucunda kent merkezine % 4 , 5 , açı k alanlara % 3 , 8 , okullara %9,8, binalara % 4 1 oranı nda yer verildiği saptandı ( Public Housing and Commu nity Development by William Siew Wai Lim). Bu da açıkça gösteriyor ki Singapur'da yaşayan halk için en önemli alan rezidansları ve çev­ resi. Buna en iyi örnek belki de "void deck" ler. Void deck' leri çok basitçe açıklamak gerekirse şöyle denebilir: Kamusal alan, sosyal aktivitelerin ger­ çekleştiği bina altlarındaki boş alanlar. S ingapurlular için ise void deck çok daha farklı kullanım ve kalite standartları olan bir kentsel kullanım eleman ı . Binaların altlarında yer alan "void " yani " kullanılmayan" olarak adlandı rı lan bu boş alanlar sadece o binada yaşa­ yan ev sahiplerine özgü değil tüm kente hizmet eden kamusal yerler. Void deck için söylenen " kullanılmayan " kavramı aslı nda düzenli bir işlevselliğe hizmet etmediği geçici fonksiyonlara dönüştü­ rülebildiği için Singapurlular tarafından kullanıl ıyor. Örneğ i n , Asya kültürünün bir parçası olan düğünler ve cenazeler void deck'lerin içerisinde gerçekleştirilir. Ü lkenin ikliminin çok sıcak olması ve bu alanların her daim serin ve gölge ol ması farklı yaş grubundaki insanları buraya toplayarak bir buluşma noktası oluşmasına sebep oldu. Çocuklar için


Ağuslos 2009

oyun alan ı , yaşl ılar için toplanma alanı ve hatta ev hanımları için kendi işlerini satabilmeleri için geçici olarak market ve standlar kurulu l uyor. Bazı tasarımcı lar ise void deck' lerin duvarlarını veya g i riş çıkış kısımlarını kullanarak kendi sanatlarını uygulama fırsatları yakalıyor. Günün çeşitli saatlerinde void deck'ler farklı yaş grubundan insanlar tarafından kullanılıyor ve de sosyal­ leşmeye, komşu luk i l işkilerine katkıda bulunuyor. Bir başka kentsel öğe ise "link way" dedikleri diğer apartmanlardaki void deck' leri birbirine bağlayan üstü kapalı yürüme yolları. Bu yollar evinden çıkıp void deck'de zaman geçiren bir bireyi o noktadan alıp metro istasyonuna kadar götüren bir kentsel ulaşım öğesi . Link way ' ler ve void deck'ler aslında birbirini tamamlayan kentsel kullanım alanında insanlara birçok fayda sağ­ layan ağ sistemi oluşturuyor. Void deck' lerin S ingapurlular tarafından kullanılmasına sebep olan farklı kentsel kalite standartları var. Bunlar: Geleneksel kutlama alanı , Minimum kamu hizmeti, Geçici kullan ı m , Buluşma noktası , Gölge alan, Kamusal alan, Yarı kamusal alan, Gizlenmiş alan, Psikolojik sınırlama, Ücretsiz alan , Rekreasyon alanı . Singapur'un hızlı gelişen mimari yapısıyla beraber aslında gelenek­ sel olan ve korunması gereken void

deck' ler çeşitli dönüşümler geçirerek farklı kentsel öğelere dönüştüler. Void deck kentsel kalite standartlarına sahip olan ama biçimsel olarak daha farklı kullan ı mlar meydana geldi. Yeni gelişen m imaride binalar gökdelenlere void deck'ler ise sky garden dedikleri gökyü­ zü bahçelerine dönüştü. Singapur'daki önemli mimarlık firmalarından olan Woha Architects' in Singapur'un farklı yerlerinde şu anda inşası devam eden gökdelen projeleri var. Bütün projelerde ortak amaç insanla­ ra kalite standartları daha yüksek olan, yaşam alanları yaratmak. Bu projeler­ deki kamusal alan ve yarı kamusal alan gelişimleri ise yaklaşık 40-50 kat olan bu gökdelenlerin her 10 katında bir gökyüzü bahçeleri yaratarak, insanlara ihtiyaç duydukları void deck kalite stan­ dartların ı sürdürebilme imkanı veriliyor. Bu gökyüzü bahçelerinin içerisinde m i n i kafeler, gölge alanlar, kış bahçe­ leri, küçük meydanlar, teras bahçeleri, kent mobilyaları, çocuk oyun alanları bulunuyor. S ingapur'da insanlar en çok yerleşim yerleri ve çevresinde vakit geçiriyorlar. Daha geleneksel olan void deck'li apartmanlardan, gelişen m imari ile gökdelenler ve onlara entegre olmuş yeş i l alanlara geçerken kentsel yaşam alanlarının da kalite standartları arttı. Zemin kat kullanımı olarak değerlendiri­ len void deckler ilerleyen m imariyle be­ raber üst katiara taşınarak dönüşüme uğradı.

Ka raköyl e Yeni � Yapılacak Iskelenin � Projesi Tamam

:.::;

Tarih: 21 Ağustos, Hürriyet Alınan bilgiye göre, Türkiye Denizcilik işletmeleri binası ile yenilenen istanbul Liman Bölge M üdürlüğü binası arasın­ da kalan boş alanda yapılması öngörü­ len iskelenin mimari projesi tamamlandı . Anıtlar Kurulu'ndan geçen projenin ihale süreci başlayacak. Projeye göre, iskele yapısının tasarı­ m ı nda çevre ile etkileşimi düşünülerek özellikle tarihi yarımada tarafı ndan bakışla yakın mesafede yanı ndaki ve arkadaki binalar, uzak mesafede Galata Kulesi ile olan ilişkisi göz önüne alına-

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

191

rak cephe oluşumunda rasyonel v e yalı n mimari anlatım d i l i seçildi. istatistiki veriler sonucu beli rlenen yolcu bekleme alan ı , yaklaşık 300 metrekare olacak. Karaya paralel eni 6 metre, uzunluğu 40 metre olan gemi yanaşma iskelesinin tam aksına oturan iskele kapalı bekleme mekan ı , karadan ve denizden yaklaşımda görsel kesintiyi engellemernek için yüksek ve şeffaf tutulacak. Çelik konstrüksiyon taşıyıcı sistemli bina demonte olduğu için ge­ rektiği zaman sökülüp başka bir yere taşı nabilecek. Çelik ve cam görünümlü iskele binası 3 metre yükseklikten sonra saçak altına kadar güneş kırıcı ahşap kafeslerle kaplanarak çevre binalarla yarışmayan bir yapı olarak tasarlanacak. Gemilerin yoğun saatlerde yanaşması için 1 no'lu iskeleden yaklaşık 70 metre mesafede bulunan eski iskele, birbirine hafif çelik konstrüksiyon üzeri membran örtü sistemi ile kaplanarak bağlanacak. iskeleler ve yürüme yolu masif ahşap döşenecek. Proje dahilinde yeniden düzenlenecek deniz ile ön sıra binalar arası ndaki alanların döşeme kaplaması doğal granit olacak. Eski iskelenin arka­ sında yer alan lokanta ve kafeterya açık alanları farklı bir malzeme belirlenerek düzenlenecek ve alan sadece yayaların kullanımına açılacak.

iskele Neden Alabora Oldu? Bu arada, Karaköy iskelesi'nin 2 1 -22 Kasım 2008 tarihinde alabora olma­ sının ardı ndan Denizcilik M üsteşarl ığı istanbul Bölge Müdürlüğü Gemi Sörvey Kurulu' nca 24 Kasım 2008 ile 8 Ocak 2009 tarihlerinde Kartal ve Tuzla açıklarında demirli ters durumdaki duba üzerine çıkılarak yapılan i nceleme sonu­ cunda hazırlanan rapor da tamamlandı . Raporda, ş u tespitiere yer verildi: " Dubanın 8 tank ve 7 konferdamdan oluştuğu, tankların her birinin 1 0 , kon­ terdam ların her birinin de 5 su geçirmez bölü mden oluştuğu , dubanın her iki ta­ rafında gemilerin yanaşıp yolcuların inip binmesini sağlayan 3 , 5 metre eninde yürüme yolunun mevcut olduğu, duba­ nın üst yapısının yolcu katı, idari kat ve kontrol kulesinden oluştuğu, 83 metre boyunda, 20 metre genişliğinde, 2,80 metre yüksekliğinde olan dubanı n üze-


1 92

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Ağustos 2009

rinde, duba boyu ve genişliği kadar 80 santimetre yüksekliğinde ayrı bir bölüm olduğu tespit edildi. Dubanın ters du­ rumda iken dibinde ve muhtelif yerlerin­ de saç kalınlık ölçüleri alınmış ve alınan yerlerde değerlerin kabu l edilebilir ve emniyetli sınırlar içerisinde olduğu tes­ pit edilmiştir." Raporda, olayın meydana geldiği gün boyunca devam eden lodos fırtınasının gittikçe şiddetlenmesiyle duban ın Karaköy'e bağlı bulunduğu zincir ve halatların koptuğ u , dubanın üstünden 20 santimetre aşağıda yürü­ me yolunun d uba ile birleştiği köşenin kenarında yukarıdan aşağıya doğru 80 santimetrelik bir yırtık oluştuğu belirtildi. Raporda, " Olay sırasında d ubanın üst kısmındaki 80 santimetre yükseklik­ te bulunan bölü mdeki saçın yırtılmasıyla söz konusu bölmenin suyla dolması so­ nucunda oluşan 'serbest satıh etkisi 'nin dubanı n alabora olmasına neden oldu­ ğu düşünülmektedir. Kazada lodos fır­ tınasının büyük ölçüde etkisi olmuştur" denildi.

"Topbaş 3 . Köprüye J(ar� ydı , Hükümetin lstegine Uydu" Tarih: 24 Ağustos, Milliyet YAZAN: NEDiM ŞENER istanbul Büyükşehi r Belediyesi ' ne bağlı B i M TAŞ bünyesinde oluşturulan istanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım M erkezi 'nin ( i M P) Eski Koordinatörü ve istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadi r Topbaş' ın danışmanı Prof.Dr. Hüseyin Kaptan, 3. Köprü 'nün, 2 . Köprü gibi istanbul için "siyah bir kuşak" anlamına ge­ leceğ ini söyledi. 2008 Mart'a kadar i M P Koordinatörlüğü'nü yürüten Prof. Dr. Hüseyin Kaptan' ı n ani istifasının arkasında da hükümetin üçüncü köprü taleplerine i lişkin baskılar olduğu ortaya çıktı. istifasının ardından 1 7 ayl ı k sus­ kunluğunu 3 . köprü projesi tartışmaları­ nın ortaya çı kmasın ı n ardı ndan Milliyet 'e bozan Prof. Dr Kaptan şunları söyledi:

"Planımııda Köprü Yoktu" " Biz merkez olarak her zaman 3 . Köprü'ye karşı çıktık. 2 . Köprü 'nün kanu nsuz siyah bir kuşak yarattığını, 3 .

Köprü 'nün d e böyle bir sonuç doğu­ racağını anlattı. Topbaş bizi hep des­ tekledi. Bizim 3 . Köprü'yü içermeyen planlarımızı belediye meclisinden geçir­ di. Ama merkezi hükümet köprüyü hep istedi . Topbaş ise hükümete göre tavır belirlemek zorunda kaldı ama ciddi bir i kilem içinde kal d ı . M erkezi yönetim bili­ nen klasik tavrını devam ettirmiştir. Yani koordineli bir çalışma içine girmemiştir. Tabii Topbaş da devletin, hükümetin yerel temsilcisi. Şimdi ise hükümetle uyum için köprüyü savun uyor."

"Yerinde Olmak istemem" Kaptan, " Peki plana ve çalışman ıza bunca sevgi duyan bir başkan bugün bunlara ters bir biçimde 3 . Köprü'yü sa­ vunmak durumunda kalıyor. Bunu nasıl anlamamız gerekir?" şeklindeki soruya şu yanıtı verdi: " Evet, rıza göstermiştir, doğru. Köprünün güzergahına rıza göstermiştir. Kadi r Bey'in yerinde ben olmak iste­ mem. Ben akademisyenim, beni m için iş kolay. Ama onun için değil. Böyle bü­ yük bir projede yerel yönetimin merkezi yönetimle karşı karşıya gelmesi risklidir, çok risklidir."

"3. Köprü Siyah Kuşak" 3. köprü projesini "siyah kuşak" olarak yorulmayan Hüseyin Kaptan, i M P 'deki birinci kuralın şeffafl ı k olduğu­ n u belirterek şöyle kon uştu: " B u merkezden gizli proje olmaz, gizli köprü projesi olmaz. Nasıl 2 . Köprü su havzalarının olduğu noktalardan geçtiyse 3. Köprü de su havzalarından geçecek. 20 sene öncesine dönelim, Gebze'den yola çıkın, Ümraniye'yi geçin , Üsküdar sırtına kadar gelin, tüm güzergah su havzası . Tamamı or­ manlık alandı, hem de 2B kapsamında ormanlık alandı . Şimdi yapılara bakı n, masum gecekondular mı? Değ i l . Birileri organize etmiş. Bir de fabrikalara bakın . i S K i 'nin yönetmeliğine aykırı yapılar değil mi? 3. Köprü de ayn ısını yapacak."

!stifa Nedeni: Plan Değişikliği Istekleri istifa dilekçesinde "sağlık soru nların ı " gerekçe gösterdiğini belirten Prof.Dr. Kaptan, istifan ın arkasında hükümetin

istanbul'a yapmayı planladığı yedi tünel, Dubai kuleleri, Haydarpaşa kuleleri, Galataport projesi ve 3 . Köprü 'nün 1 / 1 00000 ve 1 /25000'1ik planlara işlen­ mesi yönündeki taleplerinin olduğunu açıkladı. Kaptan, merkezi yönetimden kaynaklanan görüş ayrılıklarını ve istifa sürecini şöyle anlattı: "Anlaşmazlı klarımız ulaşımla ilgili ko­ n ularda ortaya çıktı. Biz tünellere de karşıydık. Tarihi yarımadanın altından geçecek olan tünelleri 3 . köprüden daha tehlikeli buluyoruz. O bölgeyi sakınmak istiyoruz, altın­ dan E5 unsu rları geçsin istemiyoruz. Ama şimdi o bölgenin altından tünel geçince yarı madaya büyük zarar vere­ cektir. Haydarpaşa'daki gökdelenlere, Galataport projesine, Levent'teki Dubai kulelerine karşıyız. Bizim plan­ lama biçimimiz, merkezi hükümetin projeleriyle çelişiyordu . işte o zaman orada durmamak gerekiyordu . Bence o dönemde kendime göre dü rüst bir tavır koydu m ve istifa ettim. Bakın su havzasına yen i sanayi alanları yapıldı. Biz buna karşıydık. Yeni bir i kitelli yapı­ yorlar Hadımköy'de. Bunu plana işledi­ ler. istifa d ilekçeme sağlık nedenlerini yazdı m . B u gerekçeleri m i yazsaydım? istifa etmeseydi m merkezi kapatırlardı . Önemli olan merkezin yaşamasıyd ı . "

Atatürk Havalimanı Geleceğini Arıyor Tarih: 24 Ağustos, Sabah YAZAN: CEVDET ÖZDEMiR istanbul Atatürk Havalimanı' nda yaz sezonunda uçuşlarda meydana gelen gecikmeler vaka-ı adiyeden sayılır oldu. Ancak geçtiğimiz günlerde bagaj bandında meydana gelen teknik arıza sonrasında ortaya çıkan görüntüler, tuz biber ekti. Bu durum ne kadar sürecek diye merak ettik ve havalimanının yolunu tuttuk. Gördük ki gelişim projesi kap­ samında ek terminal binası inşaatı son sü rat devam ediyor. i nşaat bitiminde havalimanının yıllık yolcu kapasitesi, 30 m ilyona çıkacak; 2 bin 300 metre uzun­ luğundaki kısa pist de u luslararası stan­ dartiara kavuşacak. Yaklaşık 32 yıldır hizmet veren hava trafik kontrol kulesi ise 201 0 yılı sonunda hizmete girmesi planlanan " H ava Trafik Modernizasyonu


Ağustos 2 0 0 9 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Projesi" (SMART) çerçevesinde apron­ daki yerinden gümrüklü sahanın dışına taşınacak.

Altyapı Yetersiz Günde ortalama 850 ile 900 arasın­ da uçağ ın iniş kalkış yaptığı, her gün 1 00 bini n üzerinde yolcunun kullandığı Atatürk H avaliman ı'nda, her yaz se­ zonunda olduğu gibi bu yaz da uçak seferlerinde yaşanan gecikmeler tartış­ malara neden oldu. Yükselen yolcu hareketi ve artan hava trafiğine bağlı olarak yaşanan gecik­ melerin birden fazla nedeni olsa da, bu gecikmeler havalimanının altyapı yeter­ sizliklerini ortaya koydu. Ocak 2000'de hizmete açılan Dış H atlar Terminali ile modern bir terminal binasına kavuşan Atatürk H avalimanı, artan uçak ve yolcu sayısına karşı n , fi­ ziki yetersizliklerden dolayı pist ve park alanlarında kapasitenin aynı kalması gecikmeleri de kaçınılmaz hale getirdi. Hava trafiğinin 24 saatlik zaman dilimi içerisinde eşit şekilde dağıtılamaması , p i k saat olarak adlandırılan saatlerde iniş ve kalkış yoğun laşması, meteorolo­ jik şartlar, mevcut pistlerin konumundan kaynaklanan sorunlar nedeniyle aynı anda iniş ve kalkış yapılması gecikmele­ rin ana nedenleri.

30 Milyon Yolcu Atatürk H avalimanı Gelişim Projesi kapsamında ek termi nal inşaatı tüm hızıyla sürüyor. 24 Mayıs 2006 yılında Kargo Terminali'nde çıkan yangının ar­ dından kullanılamaz hale gelen alanda devam eden inşaatın tamamlanması ile birlikte terminalin çehresi tamamen de­ ğişecek. Yı llık yolcu kapasitesi 30 mil­ yona çıkacak ve Atatürk Havalimanı'na son şekli verilmiş olacak.

Kule Taşınacak Atatürk H avalimanı' nda 32 yıldır hizmet veren hava trafik kontrol kulesi, 2 0 1 0 yılı sonunda hizmete girmesi planlanan " Hava Trafik Modernizasyonu Projesi" (SMART) çerçevesinde apron­ daki yerinden gümrüklü sahanın dışına taşınıyor. Kontrol kulesinin taşınmasının ardından park soru nu kısa vadede çözülecek. Apronda 96 uçak park ede­ bilecek.

Apartma n M i ma risinde Değişim Tarih: 24 Ağustos, Zaman YAZAN: GÜLiZAR BAKi Yahya Kemal sanki Ankara-istanbul yolu­ nun bugünkü halini görerek bu cevabı vermiş. Ankara'dan istanbul'a yola çıkanlar Türkiye'nin başka bir yerinde kolay kolay göremeyecekleri özgünlükte ve güzellikte apartmanlarla karşı laşıyor. Yeni yapım lüks sitelerden çok farklı m imari yapılar bunlar. Ankara'da sade­ ce istanbul yolu üzerinde değil, Konya Yolu üzerinde de, Oran ve Çukurambar tarafında da özgün m imari yapıları görmek mümkün. Sanki sihirli bir el Ankaral ı m imarların başına dokunmuş da i lham gelmiş ve harikalar tasarlar olmuşlar. Başkent'te Türk mimari anla­ yışının değiştiğini gösterecek nitelikte binaların sayısı giderek artıyor.

Her Daireye Bir Asansör Ankara'da daha özgün binalar yapıl­ dığı için dikkatleri çekiyor ama Türkiye genelinde de bir mimari değişim yaşan ı ­ yor denilebilir. istanbul, Kocaeli, Adana ve Konya gibi yeni konutların yapıldığı, gelişen illerin hemen hemen hepsinde apartman m imarisi farklılaşıyor. Bir kere dar mutfakları n, yamuk yumuk odaların yerini daha planl ı , kullanışlı odalar aldı. H atta hizmette sınır tan ımayan bazı apartmanlarda her dairenin kendi asan­ sörü bulunuyor. Evin içine kadar asan­ sörle girilebiliyor. Yeni nesil apartmanla­ rın elektronik kilitleri, uzaktan kumandalı otoparkları kadar d ikkat çekici bir özel­ liği de dış görünüşleri. Dr. M imar Sinan Gen i m , mi mari anlayış olarak yeni bir döneme girdiğimizi söylüyor. Doğru ya, tek katlı köy evlerinden ve yalılardan klasik apartman dairelerine taşı nd ık. Sonra sokak aralarındaki apartman dai­ relerinden şehir dışındaki sitelere heves ettik. Doğu Bloğu ülkelerindeki büyük beton yapılara benzeyen, birbirinin aynısı yüksek katlı, küçük caml ı , küçük balkonlu, parklı bahçeli sitelere . . . Şimdi ise üçüncü konut devrim i başladı . Her biri, m imarının sanatını konuşturduğu özgün binalar devrine girmiş bulunu­ yoruz. Genim, yeni dönemi rekabetin başiattığını düşünüyor. Çünkü eskiden tekdüze beton binalar karaborsaydı , alternatif yoktu. Ne yapılırsa yapılsın

1 93

satı lıyordu . Şimdi büyük inşaat g rupları çok sayıda konut yapıyor. insanların seçme şansı var. H al böyle olunca daha güzeli, daha iyisi, daha genişi tercih ediliyor. Rekabet, yeni konut yapacak olan müteahhitlerin ve mimarların daha özenli, özgün işler çıkartmasına sebep oldu. Ankara'daki özgün binalara imza atan m imarlardan biri de Ali H akkan. M imarlar Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu üyesi olan Hakkan , "Artık mi­ marlar yeni malzemeler araştırıyor, yeni tasarımlar üzerine çalışıyor," diyor. Apartman mimarisinde yaşanan bu de­ ğişimin bir sebebinin ekonomik seviye­ nin artması olduğunu söylüyor. Diğer bir sebebi ise görgü ve beklentilerin geliş­ mesi. Hakkan'a göre en önemli sebep ise m imarların yönetmelik ve yasalarla daha az kısıtlan ması. Ankara'da Oran, Çayyolu, Ümitköy, Konya ve Eskişehir yolu üzerindeki mahallelerde yönetme­ likler daha esnek, arsalar daha geniş. Yoksa Başkent' i n Parseller, Ayrancı, Küçükesat semtlerinde olduğu gibi bir­ birinin aynı beton yapılar yapı l ı rd ı . M imar Aydı n Özdemir, Ankara'da apartman m imarisinin değişmesinde milletvekillerinin ve zenginlerin payın ı n olduğunu düşünüyor. Çünkü yeni mimari anlayışa göre yapılan binalarda genellikle kalburüstü isimler oturuyor. Cumhuriyet devrinin bu zamana kadar kendi mimari anlayışını oluşturama­ dığına dikkat çeken Özdemir, konut m imarisinde son 5-6 yılda yaşanan ge­ lişmelerin umut vaat ettiğini vurguluyor. Apartman m imarisini değiştiren önemli bir unsur da müteahhitlerin değişmesi. Bazı m imarların deyimiyle gelişmesi. Eskiden müteahhitlerin çoğu m imarlarla bile çalışmazd ı . Gerek duy­ mazd ı . Çalışsa da yasa gereği olduğu için çok dikkate almazd ı . Artık m imar­ larla ekip mantığıyla çalışıyorlar. Çünkü müşteriler, ihtiyaçlarına ve beklentileri­ ne cevap veren me-kanları tercih ediyor.

Dış Cepheler Yenileniyor Yeni yapılan binaların m imari yapısı değişiyor ve i htiyaçlara göre şekilleniyor da eskiler ne alemde? Onlar da kendi­ sine çeki düzen veriyor. Mesela içieri yenileniyor. Banyo-tuvaletler, mutfaklar yen i malzemelerle iyileştiriliyor. Her şey­ den önemlisi d ı ş cepheler yenileniyor.


1 94

ARKiTERA MiMARLIK ALMANAGI

Ağustos 2009

Bunda ısı yal ıtım sistemlerinin büyük payı var. Birkaç yıl öncesine kadar özellikle istanbul sıvasız, çatısız bina­ larla doluyd u . Şimdi ise binalara sıva yapılmakla yetinilmiyor, ısı yalıtım ı dö­ şen iyor. Sonra da zevke göre dış cep­ heler elden geçiriliyor. Bu sayede yen i v e modern bir görünüme kavuşuyor. Sadece istanbul 'da şu sıralar binlerce binada d ı ş cephe yenileme çalışması var. Dış cephe yenilernek dairelerin de değerin i artırıyor, apartman sakinlerinin itibarını da ... Çünkü dip dibe, birbirinin aynısı apartmanlarla dolu sokakta gerek görünüm, gerekse kullanım açısından en güzeli onlar oluyor.

Mimari değişim neler getirdi? Klasik eğimli çatıların yerini çatı katı odalar aldı . Balkonlar daha geniş v e kullanışlı. Demiriikierin yerine cam korkul u klar yapı lıyor. Köşel i yapı yerini yuvarlak hatlara bıraktı . M utfaklar daha geniş, pencereler d e büyük.

Marmara'ya Yapay Adalar Gel iyor Tarih: 24 Ağustos, Radikal YAZAN: ASlM GÜNEŞ Büyükşehir Belediyesi 'nin hazırladığı 1 / 1 00 binlik i stanbul i l Çevre Düzeni Plan ı'na M i marlar Odası istanbul Büyükkent Şubesi'nden itiraz var. itiraz dilekçesini hazırlayanlardan Kentleşme ve Planlama Komite Yürütücüsü Yıldız Uysal " Marmara Denizi'ne yapay ada izni bile çıkarmışlar. Dubai'ye çevire­ cekler herhalde" dedi. 17 Tem muz'da askıya çıkan 800 say­ falı k planda, " M armara Denizi'ne ilgili kurumların görüşleri doğrultusunda günü birlik turizm, rekreasyon, eğlence, festival ve toplantı gibi etkinliklere yöne­ lik sosyal etkinlik adası niteliğinde yapay adalar yapılabilir" maddesi yer alıyord u . Hazırlanan ilk haritada, sadece Kartal ve Küçükçekmece'de birer ada yeri beli rlendiğini anlatan Uysal endi­ şeli : " Planın askıya çı kmasından sonra hemen haritadaki ada yerlerini silmişler. Ama lejanttaki bilgisini silmeyi u nut­ m uşlar. Sadece iki bölgede gözükürken

şimdi tüm şehi r genelinde yapı labilir." M imarlar Odası istanbul Büyükkent Şubesi planı n , kent ve insan odaklı değil istanbul ' u pazarlamaya ve küresel şirketlere rant sağlamaya yönelik oldu­ ğunü ileri sürüyor. Odanın internet site­ sinde yayımlanan dilekçede şu itirazlar dikkat çekti: Ümraniye'de 2 B arazisi ticaret ve hizmet alt merkezi ( M D) gözüküyor. 2B alanının yapılaşmaya açı lmasıyla yarata­ cağ ı çekim gücü, içme suyu havzası ve ormanda ciddi tahribat yaratır. Silivri 'de E-5 ' i n kuzeyinde "tarımsal niteliği korunacak alan" üzerinde, üçün­ cü havalimanı kararı getirilmiş. M erkezi hükümetçe kararlaştırıldığı anlaşı lan üçüncü havaliman ı , Sabiha Gökçen' i n , Kurtköy çevresine yarattığı olumsuz gelişmelerin burada da tekrarlanmasına neden olur. Orman alanları, içme suyu havzaları­ nın yapı yasaklı mutlak ve kısa mesafeli koruma alanları, tarım alanları dah il pla­ n ı n birçok bölgesi nde kentsel ve bölge­ sel donatı alanı (D) işareti yer alıyor. B u , büyük tahribata neden olur. Aktırat ' ı n kuzeydoğusunda, orman içinde yer alan turizm merkezi olmuş.

Central Park ı so Yaşında Tarih: 2 5 Ağustos, Time, New York Sun, www. naparstek.com DERLEYEN: DiLEK ÖZTÜRK Büyük şehirlerde bir kaçış noktası olarak tasarlanan temalı ya da çok amaçlı kul­ lanıma açık parkların tarihi çok eskiye dayanıyor. Endüstri devrimiyle birlikte gelişen ilk şehi reilik hareketlerinde, açı k alanlar, geçici konut, hayvan barınak alanları, pazar alanı gibi fonksiyonlarla kullanıldı. Fakat dünyada büyük buhran sona erdiğinde bu alanlar değerlendi­ rilmeye başlandı. Tanımsız açık alanlar, " insanı özgür kılan" kent hayatı içinde önemli bir fonksiyon kazandı. Bu sene 1 50. yaşını kutlayan Central Park bu konuda geçmişten günümüze verilebile­ cek en önemli örnek. Geoge Orwel l ' i n " Yeni Dünya" isimli ütopik kitabında yüceltilen Fordist üre­ tim bir milat olarak kabu l edilirse, bu­ günden sonraki kent plan laması ve bu planlama içinde insanın yeri köklü bir

değişime uğradı . Büyük üretimler ya­ pan büyük fabrikalar ve bu fabrikalarda çalı şan insanların bir arada yaşamasını gerektiren sıkışık kentlerin gelişmesi ka­ çınılmazdı. 1 9. yüzyıl ı n başında nüfusu 60.000 olan New York, 1 9. yüzyıl orta­ larında 300.000 kişiye ulaştı. Bu yeni sıkışık kent formu içinde, bir yerden bir yere gitmek zaman alıcı ve masraflı bir hale geldiğinden, yeni rekreasyon akti­ viteleri ve alanlarına ihtiyaç duyuldu. 1 8 1 1 yılında New York'ta " Komisyoncu Planı " başlı ğ ı ile onayla­ nan imar planında, şehir için herhangi bir yeşil alan önerilmedi . Fakat kent, 1 9. yüzyıl ı n ilk yarısında Manhattan Adası'nın kuzeyine doğru genişlemeye başladığ ında, 1 853 yılında New York Valiliği arazi alımına başladı ve " Central Park Komisyonu" adlı bir komisyon ku­ rarak, parkın imar projesi için yarışma açtı. M imar Frederick Law Olmsted, konut bölgelerinde daha önceden yaşanan büyük değişimler göz önünde bulun­ d urulduğunda, parkın şehre bir ıssızlık hissi getireceğini düşündü. Olmsted daha sonra New York park komisyoneri olarak hizmet etti ve ülke çapında bir­ çok parkın gelişmesini teşvik etti. 1 858'de belediye sonunda Frederick Law Olmsted ve Calvert Vaux'nun " G reensward" planı n ı onayladı ve aynı yıl içinde büyük çalışma başladı. Bölgeye gelecek yeni bir aktivite alan ı , beraberinde pek çok şeyi de ge­ tiriyordu . U laşım, hizmet, altyapı, kent içinde yeni rekreasyon alan ının yaşama­ sını sağlayacak alt sektörlerdi. Özellikle ızgara sistem bir plana sahip New York şehrinde böylesi büyük bir alanda ulaşırnın iyi çözülmesi gerekiyord u . Bu amaçla planlarda, parkın güneyinden geçen bir bağlantı yolu tasarlandı. Fakat bu yol zamanla değişen planlar ve bölgenin trafik yükü nedeniyle büyük bir otoban halini aldı. Bugün Central Park New York taşıma sisteminde " kri­ tik bir ulaşım bağlantısı". Bu önemli bir problem. Central Park' ı 1 9 . Yüzyılın or­ talarında kuran m imar ve şehi rciler, bu ulaşım bağlantısının bir otoban olmasını tasarlamadılar. Yüksek yoğunluklu ko­ nut alanlarında yaşayan kentliler için de asl ında bu durumun değiştirilmesi gere­ kiyor. Central Park ilk defa 1 850'1erde


Ağustos 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

, ..

Manhattan konutları için bir dinlenme ;. noktası olarak tasarlandı. Plancılar, par.. kı her ne kadar daha büyük ve merkezi < .. ., bir yerde, Manhattan Adası 'nın tam o ô ortasında konumlandırmak istediyseler rı:ı< de, orij inal planlar, J ones Woods adıyla � da bilinen East River boyunca uzanan küçük bir alan için yapıldı. Aşağıdaki gravür parkın açılışı ndan bir yıl sonra, 1 860'ta nasıl olduğunu gösteriyor. Central Park, ülke için önemli havza alanında kalıyordu . 1 862 yılından gösterilen ilüstrasyonda, havza m ilyar­ larca galon suyu içinde barındırıyordu. Manhattan halkı için büyük bir temiz su kaynağı olarak h izmete açıldı, fakat kullanı m ı 1 99 1 'den sonra durduruldu . 1 994'de yeniden isim verilen Jacqueline Kennedy Onassis Havzası , su gövdesi belki de en iyisi olarak bilinen havzadır. 1 870'de Central Park bütün ada

çapında, New York ' l u ların öncelikli kullandığı bir mekan haline geldi. Çoğu New York aristokrasisinin üyesi olan park sakinleri, Central Park ' ı n şehrin merkezindeki karmaşıklığını azaltıp, üst sınıf vatandaşiara tavırlarını gösterebile­ cekleri bir yer olduğunu iddia ettiler. Park'ta herhangi bir yönden bak­ tığınızda, 60 m'den fazlasını görmek imkansız. Bakışınız mutlaka bir kaya parçası, aniden çı kan bir ağaç, Arsenal, Bandshell, Bethesda Terası , Belverede Şatosu gibi m imari bir yapı tarafından kesilir. Central Park'ta gördüğünüz herşey, hatta en merkezdeki nehir bile i nsan yapımıdı r. Ocak 1 88 1 'de, yak­ laşık 21 m uzunluğu ndaki bir obelisk, Metropolitan M üzesi'nn tam arkasına gelecek şekilde inşa edildi. 200 ton ağırl ı ğ ındaki bu obelisk, Central Park' ı n en eski el yapımı nesnesi. Obelisk,

1 95

milattan önce Heliopolis'te Gü neş Tapınağı için inşa edilen orij inal halini aynen koruyor. 1 930' 1arın başı nda, dönemin getirdiği sosyo-ekonomik nedenlerden ötürü, yoksul New York' l ular için klubeler parka dönüş yapt ı . Büyük Depresyon zamanına liderlik yapan Hoover'ın ad ını alan yerleşi m , artık kullanı mda olmayan eski bir havzaya konuşlandı. Park, sadece konut ve dinlenme amaçlı kullanılmadı. i nsanların spor ya­ pabileceği, festivaller düzenleyip, oyu n ­ l a r sahneleyebileceği bir rekreasyon alanı olarak da kullanıldı. Parkın içinde beyzbol sahaları bulu­ nuyor. Ayrıca, eski Amerikan yerleşme­ lerinde, park, basketbol sahaları , koş u , yürüyüş yollarına da e v sahiplği yaptı. Uzaktan ku manda ile kontrol edilebilen m inyatür botlar, parkı n bir simgesi hali­ ne geldi. Yıl ı n çoğ unda buzla kaplı olan Wellman An ıtsal Paten Sahası, birçok önemli tiyatro perfermansına sahne oldu .1 961 Temmuz'u nda saha, Shakespeare Festivali açılış gecesine ev sahipliği yaptı. Bu yaz, park ı n Delacorte Tiyatrosu, A n n e Hathaway'in başrolünde "On iki Gece" isimli oyunu oynadı. Parkı , en çekici kılan yönlerin ­ d e n birisiyse, çocuklar için büyük bir hayvanat bahçesinin olması. Hayvanat bahçesi yenilendi ve 1 997'de yeniden açı ldı. Park ' ı n ayrıca an ıtsal bir özelliği de bulunuyor. 1 980 Aralı k ayında yakın­ larda öldürülen John Lennon 'dan sonra park, hala Beatles hayranlarının i lgisini çekiyor. Şarkıcın ı n her ölüm yıldönümü park kalabal ı kiaşıyor ve değişik bir manzara ortaya çı kıyor. Şubat 2005'te park, sanatçı Christo ve karısı Jeanne-Ciaude' un projesi Geçitler'e ev sahipliği yaptı. 37000 m patika yol u geçitlerle kaplad ı . Bu çaba New York'lular tarafından desteklendi ve oldukça beğenildi. Bugün Central Park, yaşanan hızlı gelişmeler sayesin­ de ilerlemeye devam ediyor ve şehi r insaniarına kendilerinden sonraki nesil­ lere de aktarabilecekleri sürekli miras olma niteliğini koruyor. Central parkın inşası şehi rlerin ge­ lişmesi adına bir dönüm noktasıydı . Dünyadaki diğer büyük parkları düşü­ nün: Paris'teki Lüksemburg Bahçeleri,


1 96

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Ağustos 2009

Roma'daki Villa Borghese, Londra'daki Hyde Park, San Fransisko'daki Golden Gate Park . . . Hepsi Central Park parale­ linde gelişti. Birçok m imarlık ve şehireilik öğren­ cisi, Central Park'ın neredeyse harika bir sanat işi ve estetik obje, hatta New York'taki en iyi şey olduğuna inanır. Dünyada hiçbir şehi r bununla kıyasla­ nabilecek bir mükemmelliğe ulaşmad ı . Bütün şehir parkları içinde Central Park, içine girildiğinde akla ve hislere hitap edebilecek, ilham verebilecek eşsiz özelliklere sahip. Farklı kullanıcı ve yaş gruplarına hitap eden, şehre ekonomik ve kültürel açıdan pek çok şey kazandıran park, bölge için önemli bir nirengi noktası. 1 850' 1erde Manhattan Konutları için tasarlanan Central Park, bugün dünya­ nın pek çok farklı bölgesinden insanları çeken küçük bir şehi r.

Istanbul'daki M E B Oku llarının Yüzde 90'ı Kaça k

Tarih: 25 Ağustos, Referans YAZAN: ÖZGÜL ÖZTÜRK Kaçak yapıldığı gerekçesiyle önceki gün yıkılan Zeynep M utlu Vakfı 'na ait Kemer Okulları, istanbul 'daki kaçak yapılaşma sorununu yeniden gündeme getirdi. M imarlar Odası 'na göre istanbul 'daki M E B 'ye bağlı 1 850 okuldan sadece 1 85 ' i yasal. Her yıl yaklaşık 600 öğrencinin eği­ tim gördüğü Kemerburgaz'daki Zeynep M utlu Vakfı Kemer Okulları önceki gece istanbul Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafı ndan kaçak olduğu ge­ rekçesiyle yıkıldı. Yeni eğitim öğretim yılına 3 hafta kala alı nan bu karar vakıf yönetimi ve velileri huzursuz ederken Eyüp Belediyesi yetkilileri yıkımın yasal olduğunu ifade ediyor. Ancak kaçak yapılar konusu sadece Eyüp'teki bir okuila sınırlı değil. istanbul M imarlar Odası Başkanı Eyüp Muhcu'ya göre istanbul 'daki M i l l i Eğitim Bakanlığı 'na (M EB) bağlı 1 850 okuldan sadece 1 85 ' i yasal . istanbul'un kaçak yapılaş­ madan ayrı olarak düşünülemediğine işaret eden M uhcu , günümüzde de h ızla devam eden bu kaçak yapı laş­ maya karşın tek bir okulun yıkı lması nın

samimi olmad ı ğ ı n ı vurguladı. " Eğer kaçak yapıları ortadan kald ırmak istiyor­ sak istanbul 'daki binaların yüzde 70'ini yıkmalıyız" diyen Muhcu, " içme havza­ larının üzerinde yapılaşma varken kentin herhangi bir yerindeki bir okulun yıkıl­ ması inandırıcı değil. Burada bir çifte standart olduğu çok açık. Eğer kaçak yapılarla mücadele etmek istiyorsak b u , gerçek b i r mücadele olmalı. Kimilerinin korunduğu kirnilerin ise yıkıldığı bir uygu lama yanlış. Adaletin herkes için geçerli olması lazım. Bunu yaparken de kamu yararı ön plana alınmalı , " dedi. Son 10 yılda M E B 'ye bağlı 1 . 850 okulun sadece 1 42 'sinin depreme karşı dayanıklı hale getirildiğini an latan M uhcu , 43 tane de yeni okulun inşa edildiğini kaydetti. Yeni açılan okullar hariç diğer tüm okulların kaçak yapı olduğunu vurgulayan Muhcu, M EB ' ye bağl ı bu okulların çoğunun plansız yer­ lerde yapıldığı için kaçak konum unda olduğuna dikkat çekti.

Binaların Yüzde 70'i Kaça k Muhcu, istanbul 'daki 1 milyon 650 bin binanın yüzde 70'inin kaçak oldu­ ğunu söyledi . istanbu l 'da 2 ayrı semtin ise tamamen kaçak inşa edildiğine d ikkat çeken Muhcu, şöyle konuştu : " Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve TEM otoyol u yapıldıktan sonra Sultanbeyli ve Samandra semtleri kuruldu. Buradaki tüm kamu binaları kaçak durumunda. Özel ve devlet hastaneleri de kaçak. Bakanl ı ğ ı n buradaki binalara ruhsat vermesi kaçak olmadıkları anlamına gelmiyor. Çünkü bir yapının hayata geçi­ rilebilmesi için o bölgenin mimari yapısı­ na uygun olması ve yapının imar izninin olması gerekiyor. Oysa bu iki semtteki binaların hiçbirinin izni yok."

Yıkım için izne Gerek Yok istanbul Büyükşehir Belediyesi Mesken ve Gecekondu M üdürlüğü'nün verilerine göre istanbul'da belirlenmiş kaçak bina ve gecekondu sayısı 278 bin 462 . Gerçek rakamı n ise bunun kat kat üstünde olduğu tahmin ediliyor. ihbar ya da yerel belediyelerin ince­ lemeleri sonucu kaçak olduğu tespit edilen yapılar yeni i mar kanununa göre yerel belediyeler tarafından hiçbir izne gerek duyulmadan yıkılabiliyor.

Bu kaçak yapılardan 1 5 bini istan bul Büyükşehir Belediyesi (i BB) Başkanı Kadi r Topbaş döneminde yıkıldı. En az 70 bin kişinin ölümü ve 30 m ilyar dolar­ lık maddi zararın yaşanacağı beklenen olası bir Marmara depremine karşı okul binalarını sağiarniaştırma çalışmaları da devam ediyor. i stanbul 'da güçlendirme kapsamına alı nan 1 050 okuldan 550'sinin onarıl­ dığı beli rtiliyor. Bu okullarda öğrenim gören 600 bin öğrenci sağlam okullara kavuşurken kalan 500 okulun 3 yıl için­ de tamamlanacağı dile getiriliyor.

Eyüp Belediyesi: Yıkım Yasal Zeynep M utlu Eğitim Vakfı, Eyüp Belediyesi'ne ait 3 1 06 parsel üzerine Özel Kemer Okulları 'nın yapımına 1 999 yılında başlamışt ı . 1 O yıllık süre içinde, anaokul u , ilköğ­ retim, kolej ve diğer ek vakıf binaları, 57 bin metrekarel i k işgalli alanda, 1 2 bin metrekare kapalı alan olarak inşa edilmişti. Eyüp Belediyesi ve diğer kamu ku­ rum ve kuruluşlarıyla 1 0 yıldır yaşanan hukuki süreç, Zeynep M utlu Vakfı ' n ı n açtığı zilyetlik davasının reddedilme­ siyle 2 1 Nisan 2009 tarih inde sona erdi. Eyüp 3 . Asliye Hukuk Mahkemesi, Zeynep M utlu Vakfı 'nın iyi niyetli zilyet olmad ı ğ ı , tahsisin iptal edilmiş olduğu, binanın arsan ın değerinden az olduğu ve arsanın kamu malı olması nedeniyle vakfı n davası n ı reddetti. Vakıf ve be­ lediye yetkil ileriyle yapılan ikili görüş­ melerden de bir sonuç alınamayınca okul inşaatlarının yıkımı g ündeme geldi. Yıkım işlemiyle ilgili tebligatlar Zeynep M utlu Vakfı 'na i letildi. Eyüp Belediyesi yetkilileri, yıkımın tamamen yasal temellere dayandığı ve 775 sayılı yasanın 1 8 . maddesi ge­ reğ ince hiçbir karar alınmaksızın ilçe belediyelerinin böyle bir yıkım işlemini gerçekleştirebileceklerini ifade etti.

Zeynep Mutlu Eğitim Vakfı: Uygulama Yasadışı Zeynep M utlu Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Yardı mcısı Prof. D r. Serdar M utlu adına yapılan açıklamada şöyle denildi: " M EB 'nin denetim ve gözetiminde 1 O yıldır faaliyet gösteren Zeynep M utlu Eğitim Vakfı Kemer


Ağustos 2009

Okulları yasadışı bir uygulamayla 600 kişilik bir belediye ordusu tarafından yıkılmış ve eğitim kampusu bir savaş alan ına çevrilmiştir. Mahkemelerin kapandığı saatte yapılan tebligat ile anayasal hakkımız olan yargıya başvur­ ma hakkımız elimizden alınmıştır. Eyüp Cumhuriyet Savc ı l ı ğ ı ' nda d ilekçemizi almadığı ve zilyetliğimizi korumadığı için Eyüp Kaymakamı hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. Vakıf yetki­ lilerimiz Eyüp Belediyesi 'ne, ' Kanunsuz ol masına rağmen yıkımda ısrarlıysanız bize okulu boşaltabil memiz için 1 5 günlük süre verin' talebinde bulunmuş, ismi Metin olan Eyüp Belediyesi Başkan Yardımcısı, ' Eğer süre verirsek yürütmeyi durdurma kararı alırsınız' di­ yerek niyetlerini iyice açığa vurmuştur. Vakfımız hakkını adl i merciler nezdinde arayacaktı r. " Zeynep M utlu Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Akademik Danışmanı Piray Özalp da " O kullar açı lmadan önce yeni bir eğitim kurumuyla eğitim hayatına devam edeceğiz. Buraya yakın bir yerde yeni bir eğitim kurumun u , eği­ tim öğretim yılına yetiştirmeye çalışaca­ ğız" dedi.

Havalimanına "Sigara Odas, ı" Yapılmasına Izin Çıkmadı Tarih: 26 Ağustos, Zaman YAZAN: MUSTAFA GÜN

tartışmalı mekanda incelemelerde bulunuldu. Yapı lan araştırma sonucu "söz konusu yerin 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun'a aykırılık teşkil ettiği ve mekanın kaldırılması" yönünde görüş bildirilmesine karar verildi. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Seraceddin Çom, ha­ valimanında oluşturulması planlanan sigara içme mahalli ile i lgili gelişmeden haberdar olunur olunmaz istanbul il Sağlık M üdürlüğü 'nden bir ekibin konuyu takip ettiğini açı klad ı . Devlet Hava Meydanları i şletmesi (DH M i) ve Atatürk Havalimanı yetkilileri ile irtibat kurduklarını dile getiren genel müdür, kendilerine "kenarları tel örgüyle kapa­ tı lan bu bölümün teras olduğu" bilgisi verildiğini anlattı. Araştırma sonucunda bölümün yapı m ına TAV tarafından başlandığının, havalimanı işletme so­ rumlularının du rumdan haberdar edil­ mediğinin belirlendiğini kaydetti . TAV istanbul Genel M üdürü Kemal Ünlü ise TAV istanbul tarafından işletilen Atatürk Havalimanı' nda yasalara aykırı bir durum oluşturulması nın söz konusu ol mad ığını savundu. Atatürk Havalimanı M ü l ki idare Arnirliği ile D H M i 'nin izni olmadan bu uygulamayı başlatmalarının mü mkün olmadığını ifade eden Ünlü, şunları kaydetti: "Yasanın işaret ettiği şartlara uygun, üstü ve yanları açık bir mahal oluşturduk. i l Sağlık M üdürlüğü yetkilileri, bu durumun, yasağı delmiş gibi görünebileceğini söyleyip kaldı­ rılması yönünde görüş belirtti . Valilik gerekli kararı verecekti r." Başbakanlık genelgesine göre, "çadır, güneşlik dahil, sabit veya seyyar bir tavanı veya çatısı olan; kapı ları , pencereleri ve giriş yol ­ ları dışı nda bütün yan yüzeyleri geçici veya kalıcı olarak tamamen kapatılmış mekanlar" kapalı alan olarak değerlen­ diriliyor.

Topkapı Sarayıında M üthiş Keşif Atatürk Havaliman ı ' na gelen yolcu la­ rın taleplerini karşılamak amacıyla sigara içme odası oluşturulduğu haberlerinin basında yer alması üze­ rine i l Sağlık M üdürlüğü ekiplerince

Tarih: 2 6 Ağustos, Sabah YAZAN: NiLÜFER ŞENSÖZ Topkapı Sarayı'nın ana girişinde bul unan eski karakol binasının arkasındaki bahçede, Bizans akropolü ortaya çıka­ rıldı. Akropolün yan ı sıra bölgede Tunç

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

197

Çağ ı ' na kadar giden arkeolajik buluntu­ lar da bulundu. Tunç Çağ ı 'ndan parçaların bulunma­ sı, i stanbul'un tarihinin bilinenden çok daha öncelere dayandığı görüşlerini destekliyor.

Dünyanın En Önemli Akropolü Karakol binasının arkasında Bizans sanatı ve arkeolojisi uzman ı Dr. Ferudun Özgümüş temizlik çalışmaları nı yürütü­ yor. TÜ RSAB Kültür Turizmi Komitesi 'nce düzenlenen gezide konuşan Dr. Ferudun Özgümüş, karakol binasının arkasındaki gecekondu ları boşaltılması ve bölgenin temizlenmesiyle, dünyanın en önemli akropolünün ortaya çıktığı n ı söyledi. Özgümüş, ayrıca tunç çağına kadar giden arkeolajik parçaların da bulun­ duğunu ifade etti. Özgümüş, temizlik çalışmalarını ardından arkeolajik kazı çalışmalarına başlanacağ ı n ı dile getirdi.

Gecekonduların Altındaki Saklı Tarihin Uyanışı Burada, yani Saray'ın bahçesinde hizmetii ierin kullandığı gecekondular yer alıyord u . Kültür Bakanlığı'nın yoğun çabalarıyla hukuki olmadan lojman olarak kullanı lan karakol binası ve arka bahçesindeki gecekondular boşaltıl­ m ıştı. Aynı zamanda tam da Aya irini'nin yanında bulunan bölgede sürdürülen temizlik çalışmaları, saklı tarihi gün yü­ züne çıkarıyor.

Tarihin Ortasında Tuvalet Ziyaretimiz sırasında tüm gecekondu­ ların yıkıldığı görüyoruz ancak gecekon­ dulardan birinin tuvaletinin çalışmaların yapıldığı bölgenin ortasında kullan ılmak üzere du rması karşısında şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz.

Akropol Nedir? Akropol tepesi, istanbul ' u n i l k kuruluş yeri olarak biliniyor. "Ak ro" (yüksek), " Polis" (şehir) kelime­ lerinden türetilmiş akropol, yüksek ve savunulması kolay tepeler üzerinde kale anlamına geliyor. Bu kale içinde yöne­ tici krallığa ait çeşitli sosyal ve d insel yapılar yer alıyor.


1 98

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Ağustos 2009

Karakol Binası Restaurant Oluyor

Tabanlıoğlu'nun Yıldızı Parlıyor

Bu arada ortaya çı karılan Bizans ak­ ropolünün önünde yer alan eski karakol binası ise restaurant oluyor. TÜ RSAB ve Kültür Bakanlığı'nın yaptığı işbir­ l iğinin ardından TÜ RSAB da Feriye Lokantası 'yla anlaşma yapt ı . Eski kara­ kol binası, Osmanlı Türk ağız tadına uy­ gun yeme içme rnekanına dönüştürüyor.

istanbul'da Kanyon, Carretour City Park ve Metro Center gibi alışveriş merkezlerinin, Galataport, istanbul M odern; Levent Loft gibi büyük pro­ jelerin tasarımını üstlenen Tabanlıoğlu M imarlık yaptığı işlerle fark yaratıyor. Tabanl ıoğlu adı n ı son olarak Fettah Tamince'nin Kazakistan'ın başkenti Astana'da Temmuz başında açtığı dev stadyum ile duyurmuştu. U luslararası pek çok projeyi üstlenen şirketin aldığı projeler arasında Astana'da Palace of Peace Expo Center, Almaata'da Abbaya Ofis Kulesi; Arnman'da Officers Tower; Dubrovnik'te H otel Rixos Libertas; Badrum'da Yarımada Spa Otel de bulunuyor.

Arkeolojik Park Haline Getirilecek Ayrıca Feriye Lokantası olacak kara­ kol binasının arkasında çıkan buluntula­ rın ortaya çıktığı yerin de arkeolajik park haline getirileceği ifade ediliyor.

Bir AVM de Koç'tan

Tarih: 26 Ağustos, Vatan YAZAN: Ni HAL YUVACAN Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Semahat Arsel, izmir Balçova'da kendine ait olan 22 bin 763 metrekarelik arsada 25 m ilyon Dolar yatırımla " Balçova Yaşam Merkezi" ad ı ­ nı taşıyan bir alışveriş merkezi kurma kararı ald ı . Koç G rubu şirketlerinden Ark inşaat ' ı n Ekim'de inşaatına başlayacağı ve Tabanlıoğlu M imarl ı k ' ı n tasarladığı proje, 37 bin 775 metrekarelik kapalı alan ve 22 bin metrekarelik kiralanabilir alana sahip olacak. Migros başta olmak üzere 50'ye yakın dükkan ın yer alacağı projenin fark yaratan özelliği ise " Ege'nin çardak altında sohbet ve vakit geçirme fikrin­ den hareketle" yeme içme mekanlarının çardak altında yer alacak olması oldu. 2010 yılının ikinci yarısında tamamlana­ rak açılması planlanan merkezin kapalı bir alışveriş merkezinden öte bir "ya­ şam merkezi" projesi olarak tasarlandı­ ğ ı n ı söyleyen Tabanlıoğlu M imarlı k or­ taklarından Melkan Gürsel Tabanlıoğ l u , " Yeme içme, dinlenme alanları gibi sosyal alanlar üzeri teknolojik bir do­ kuyla kaplanmış olan açık mekanlarda, çardak altlarında kurgulanıyor. Dükkaniarın üzeri ise kısmen kapalı avlulara, balkoniara açılacak. izmir'deki projenin, tasarım ı n ı yaptığımız Kanyon'daki gibi bir sokak, rastlaşma, buluşma noktası olarak izmir'in günde­ lik hayatının doğal bir uzantısı olması nı hedefliyoruz," dedi.

Kimin işleteceği henüz belli değil 450 araçlık 1 2 bin 361 metrekare büyü klüğünde bir kapalı otoparkın da yer alacağı projede mağaza karmasının ne olacağı ve projeyi kimin işleteceğinin henüz belirlenme aşamasında olduğu öğrenildi.

Rönesans, AVM Yerine 36 Katlı Ofis Binası Dikiyor Tarih: 27 Ağustos, Sabah YAZAN: PlNAR ÇELiK Göztepe'deki Optimum Outlet Alışveriş M erkezi (AVM) projesiyle tan ınan inşaat yatırım şirketi Rönesans, AVM yapmaya hazırlandığı Ataşehir Marriot Oteli'nin yanındaki arazide proje değişikliğine gitti. Arazinin üzerinde duran tabelada hala AVM inşaatı yapılacaktır ibaresi yazsa da Rönesans kararı çoktan ver­ miş. O alana ofis inşa edecek. i l k önce konut projesi düşündükleri arazide konut arzın ı n hızlı artmasına karşın talebin sınırlı kalması ve pek çok inşaat firmasının elinde biriken konutlar ne­ deniyle geri adı m attı kları nı dile getiren Rönesans Gayrimen kul Yatırım C EO'su Zafer Baysal , "AVM o sıralar akıllı bir yatırım geliyordu, ofis binası o an cazip değildi. Ancak Ataşehir'in ikinci kısmının da imara açılmasıyla bu bölge finansal bir alan olarak konumlandı" dedi. Özellikle

bankaların bölge ya da genel müdür­ lüklerini bu bölgeye taşıdıklarını dile getiren Baysal, bu gelişmeni n ardından yeniden ofis projesine odakland ıklarını ve projeyi kesin olarak böyle şekillendir­ diklerini söyledi.

1 40 Metrelik Ofis Kulesi 36 kat olarak projelendi rilen ve Rönesans Tower adı verilen 1 40 met­ reyi bulacak ofis binasında her katın 1 .000-1 .500 metrekare büyüklüğünde olacağının altın ı çizen Baysal, yaklaşık 7 aydı r üzerinde çalıştıkları projeye Amerikalı ve Türk m imarlarla birlikte son noktayı koyacakları nı ifade etti. 201 0 yılının ikinci çeyreğ inde inşaatına başlayacakları ofis inşaatı için yaklaşık 60 m ilyon dolar yatırım yapacakları nı beli rten Baysal, daha önce bankaların araziyi satın almak için kendilerine baş­ vurdukları nı ancak satışa yanaşmadıkla­ rını söyledi .

Yuvarlak Yapı Adeta Raf Oluyor, Zem in Oluyor ve Duvar Oluyor! Tarih: 2 7 Ağustos DERLEYEN: SEMA YAPAR B I G , Norman Foster ve Zaha Hadid dahil 19 m i marın katılımıyla açılan u luslararası tasarım yarışmasında birincilik ödü­ lünü ald ı . Kazakistan Cumhuriyeti 'nin birinci cumhurbaşkanının adı n ı alan bu uluslararası kütüphane yaklaşık olarak 33.000 m2' 1ik bir alan kaplıyor. Ödül alan proje Kazakistan başbakanı K . Masimov ile Tasmagambetov ve m imar­ lar kurulu tarafından seçildi. Tasarım aynı zamanda hem modern , hem rasyo­ nel kelime haznesine sahi p geleneksel bir kütüphane. Arşivin dairesel organizasyon u , büyük bir döngünün elverişliliğiyle lineer bir organizasyonun açı klığında kombine ediliyor. Uluslararası kütüphanenin ta­ sarım ı nda, yeni bir ulusal sembolün me­ kan ve zamanları nı içereceği 4 evrensel model birleştiriliyor: M öbius formuna dah i l olan yuvarlak, kubbeli yapılar, mi­ marl ı k , dairesel mekanl ar. Proje daireselliğin anlaşılırlığı, yuvar­ lak yapıların avlusu, m i marl ığın geçitleri,


Ağustos 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

U luslararası kütüphane duvar ve raf gibi m imarlık kategorilerini aşıyor. Yuvarlak yapı adeta raf oluyor, zem in oluyor ve duvar oluyor.

dairesel yapıların hafif görünümleri, yerel ve evrensel, zamana ait olan ve olmayan, eşsiz ve tekin birarada olduğu yeni bir ulusal oluşumu ortaya koyuyor.

Ulusal Yapılaşma Geleceğin Kazakistan ulusal mi­ marlığının temel yapı larından olan ve Kazaklar'ın ulusal kimliğini yansıtan tasarım, şimdiden bir mimarlık sorunu olma yolunda. 1 997 'den beri Kazakistan'ın yeni ka­ zancı olacak Astana'daki bu yeni ulusal kütüphane, sadece tarihe sahip olma­ yacak, aynı zamanda yeni başkentin ve ulusun yeniden yazılacak geleceği için ana unsur oluşturacak. Amacı gelişen Kazakistan'ı anlatmak olan proje, ente­ lektüel, çok fonksiyonlu ve kültürel bir merkez haline dönüşecek. Astanalılar kütüphanede ülkelerinin tarihini, korunmuş kültürleri n i , yeni başkentlerini ve ilk cumhurbaşkanları nı adeta uluslararası bir ziyaretçi gibi araş­ tırabilecekler. Kütüphane memurlar, politikacılar, araştırmacılar, öğrenciler, m üze görev­ lileri ve personeller gibi toplumun farklı kesimlerini uzlaştıran ve iletişimini sağ­ layan bir mekan olacak. Doğa ve uygarlığın birlikte varolma­ sını sağlayacak. Kazakistan 'ın kalbin­ de yeralan Astana yeniden yaratılan ülkenin görünümüne eşlik edecek. Kütüphane çevresinde tasarlanan park, ağaçların , çiçeklerin , minerallerin yaşayan kütüphanesi niteliğinde olup gelen ziyaretçilerin Kazakistan' ı n doğal görünümüne ve Almata'den Astana'ya uzanan tarihsel bir sürece tan ıklık etme­ lerini sağlayacak. Kütüphane Kazak kültürünü ve di­ lini anlatan kitap, dergi, film ve diğer

1 99

Vücudu Bir F ı rça Kent ise Bir Tuval

medya araçlarının bulunduğu geniş bir koleksiyana sahip. Arşiv, bilginin dairesel döngüsüyle çevrilmiş gibi ve her iki tarafından ışık ve hava alacak şekilde tasarlanm ı ş nite­ l i kte. Astana'nın panaremik sınırlarında, yapının merkezinde bulunan avlusu gök­ yüzünün mavi ışı kları ile kubbe şeklini alıyor. Bu büyük dairenin yalınlığı ve m ükem ­ m e l l i ğ i , kütüphanenin raflarında yerini alacak olan genişleyen koleksiyana sez­ gisel bir tanıtı m ve berrak bir ayd ınlık sağlayacak. Bu m ü kemmel daireye ideal olarak eklenecek şey, eş zamanlı olarak kütüp­ hanenin her yan ına sıçrayan kamusal programlar olacak. Bu programlar 4 müthiş modelin bir­ leşmesini sağlayacak. Möbius modeli, içeriden d ışarı taşacak, yeryüzünden gökyüzüne açılacak ve şehrin silüetinde büyüyecek.

Möbius Strip Birbirine bağl ı 2 yapı, m ü kemmel daire ve kamusal spiral. Kütüphane mü­ zesinin ve diğer fonksiyonların yanyana olduğu organizasyondan, diyagonel görüşlerin ve yatay bir iletişimin d ikey hiyerarşiyle kümelenerek yanyana ye­ ral ması, yatay bir organizasyona geçiş. Mekanda dönüşen kompozisyonların oluşmasıyla, cephelerin içeriden dışarı­ ya taşması ve yine geri dönmesi.

Tarih: 28 Ağustos, New York Times YAZAN: MALIA WOLLAN ÇEviREN: SELiN BiÇER Polanya'dan Brooklyn'e taşındıktan üç yıl sonra, Tomasz Berezinski bir gece akşamdan kalmal ığın etkisiyle baş ağrısıyla uyandı ve hayatının artık değiş­ mesi gerektiğine karar verdi . Böylece koşmaya başladı, bir G PS cihazı satın aldı ve vücudunu bir fırçaya ve kenti de bir tuvale dönüştürdü. Bir halı firmasında tasarımcı olan Berezinski " Vücudum adına kendimi kötü hissettim. Fazla kilolarım vardı . Ç o k içki içiyordum v e kendimi fazlasıyla bir ofis insanı gibi hissediyordum." dedi. O sabahtan neredeyse bir yıl sonra 40 yaşındaki Berezinski üç kez maraton koştu, yaklaşık 7 kg verdi ve kent so­ kaklarındaki koşu rotasıyla büyük şekil­ ler yarattı: yüzler, köpekler ve hoşuna giden ne varsa. Rotasını planlad ı ktan sonra, yürüyerek ya da bisikletle ya­ n ında taşıdığı G PS cihazıyla bu süreci kaydetti . "Çizim"i yükleyerek everytrail . com isimli harita-paylaşı m sitesini yaptı. Biraz spor, biraz sanat, G PS çizimi koşuculara, yürüyüş yapanlara, bisik­ letçilere sadece yanan kaslar, terleyen koltuk altları, ileriye doğru bir hareket­ ten ya da insanların zirveye tırman ma­ sına veya iki kilo kaybetmeye çalışma­ sından çok kendilerini yeni biri olarak hayal etmelerine izin veriyor. Bunun yerine onlar birer yeni haritac ı , jumbo boy karalamacı ve iki ayaklı kalemiere dönüşüp şehirler arasında, yollarda ve çiftliklerde yol izlerini haritalayıp çevri­ m içi paylaşıyorlar. Küresel Konumlandırma Sistemi veya GPS, yörüngede dönen iki düzineden fazla uydunun lokasyon bilgilerini araba ve bisikletlerdeki G PS alıcı larına, G PS uyumlu fitness saatlerine ve sayıları h ız­ la artan iphone ve Blackberry gibi akıllı telefenlara i letiyor. A B I Research'ün pazar araştırmalarına göre G PS alıcısı


200

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Ağustos 2009

olan 240 m ilyon telefondan bazıları (kri­ ze rağmen geçen senenin yüzde altısı­ na denk geliyor) 2009'da yüklenecek. Dominique Bonte (şirketin telematik ve navigasyon uygulamaları müdürü) " 20 1 3 'te basit modellerin dışı nda her telefon G PS uyumlu olacak," ded i . MotionX G PS , Run Keeper ve MapMyRun gibi yeni GPS yazılım uygulamaları, akıllı telefonların G PS cihazlarını kağıt üzerindeki bir kalem ya da kumdaki bir sapa, vb. çizim alet­ leri gibi uyum sağlayarak kullanıcıların sözü geçen web siteleri ve Twitter ya da Facebook gibi sosyal ağ sitelerinde daha kolay bir şekilde iz sürme ve rota­ ları nı paylaşmaianna neden oluyor. 32 yaşındaki grafik sanatçısı Vicente Montelongo, San Fransisko'daki dik­ dörtgen şehir blokları arasında pedal çevirirken, Pac-Man, O*bert ve Donkey Kong gibi 1 980'1erin klasik video oyun karakterleri gibi pikselleşen şehi r planı­ nın kendini verdiğini farketti . Eve dönüp eline bir Google harita çıktısı ve bir kalem alıp S unset mahallesinde Pac­ M an ' i hayalet peşinde koşarken çizdi ve sonra G PS harita uygulaması açı k ve i phone'u yanındayken bisiklet binmeye koyuldu. Sabit bir çizgide yaklaşık 1 4 k m gitti kten sonra G PS i z verisi n i tele­ fonundan yükledi ve resmini elde etti. Gençliğinin çok sevdiği video oyun­ larından yola çıkarak G PS çizim serisi üzerinde çal ışan Montelongo " Egzersiz yapmak ve şehri görmek için iyi bir yol" dedi ve ekledi " Başka türlü i nemeyece­ ğiniz sokakları tırman ı rken buluyorsunuz kendinizi . " Berezinski g i b i , Montelongo d a everytrail.com üzerinden haritalar payla­ şıyor. Sitenin kurucusu Joost Schreve'e göre site kullanıcı tabanının en hızlı gelişen aygıtı i Phone. Harita kalitesini göz önüne alındığında, geleneksel G PS

aygıtları daha iyi. i Phone daha az hassas çizgi ler çizi­ yor ve ağaç altı ya da büyük yapıların yakınında sinyal kaybediyor. Londra merkezli bir sanatçı olan Jeremy Wood , " G PS çizim i " terimini yaklaşık on yıl önce icat etti ve dün­ yanı n dört bir yanı ndan gelen G PS ile yapılmış çizim ieri kendisininki lerle bir­ likte derleyerek gpsdrawing .com web sitesini geliştirdi. Wood ne zaman evden çıksa, yanına G PS cihazını da alıyor. 2004'ten beri tüm hareketlerini haritaladı ve G PS çizi­ mini uzun soluklu insan geleneğinin bir uzantısı olarak gördü. Peru'daki eski Nasca Çizgileri ' nden alıntı yaparak " i nsanlar bunu asırlard ı r yapıyorlar, tan rılar tarafından görülebil­ mek adına çizimler yapıyorlar." dedi. Ama günü müzün modern coğrafyacı ­ ları aygıtlarını v e hareket eden bedenle­ rini kullanarak daha kişisel imgelemler, davalar, anılar ve kağıda dökülmüş geniş karalamalara taşıyor. 23 yaşındaki Jenny Rice, Londra'da Garmin marka G PS saatini takı p koşar­ ken çekilmiş videosunu You Tube'e yük­ ledikten sonra " M erhaba 2009 Flora Londra Maratonu'nda I CYE UK için koşuyoru m , justgiving.com/jennys_run adresinden bana spansor olun" diyor. Uganda'da bir i lköğretim okulu için 3 . 700 Dolar kazanıyor. Geçen sonbahar, Arizona Üniversitesi ' nden araştırmacılar okulun beslenme kulübünün üyelerini G PS üni­ teleriyle birlikte sağlık ve fitnessla ilgili temaların (bir havuç, esnemiş bir kol kası, bir bal ık) dış kontürlerini çizmek için alıp bir futbol sahasına götürüyor. Tarım Bakanl ı ğ ı ' ndan gelen 1 , 5 mil­ yon Dolar' lık bağ ış ile, araştı rmacılar GPS çizimini çocukların i lgisini teknolo­ j iyle birleştirip fitnessa çekiyor ve obe­ ziteyle savaşa yardım için kullanmayı planlıyorlar. Kendi n i "orman insanı " olarak ta­ nımlayan ve hevesli bir yürüyüşçü olan Ellen Worthing, DeLorme marka GPS ünitesini alıp Baltimore'daki evinden aşağıya Fort McHenry U lusal Anıtı'na ( 1 8 1 4'te ingiliz Donanması'nın bombar­ d ı manından esinlenip genç Amerikalı bir şairin ulusal marşları nın sözlerini yazıverdiği yer) gitti.

Yazılım satış elemanı olan 47 yaşın­ daki Worthing, anıtın manikürlü çimleri üzerinde zigzaglar çizerken: "Anıtın havadan çekilmiş fotoğrafına baktığımda, tarih meraklılarının ve koru­ cuların görmedi kleri birşeye rastlad ı m . Güzel bir çiçek gördüm." dedi. Büyük bir çiçek, dikenli otlar, pat­ lamak üzere olan bir güneş ve dalgalı bulutlardan oluşan yen i bitmiş GPS çizimini "anaokul u çizim i " olarak nitelen­ d iriyor. Endişe içinde ona bakan turistler, çim üstünde diyagonal bir yolda yü­ rürken onun durumunun iyi olmadığını düşünüyorlardı . Onu izleyenler ne yaptığını sorduğun­ da, temiz bir çizgi uğruna nezaketen küçük bir fedakarlıkta bulunup onları görmezden geldi. " Duramazsı n ! Kayıdı mahveder ve veri noktalarını lekeler" ded i . G PS aygıtıyla tarihle iç i ç e olan çev­ reyi, vatanseverlik ve savaşı yeniden hayal edebilmeyi seviyor ve ekliyor" ABD Parklar M üdürlüğü 'nün görmemizi istediklerini görmek zorunda m ıyız? Ya da sadece görmek istediklerim izi m i görmeliyiz ? "

En Eski Istanbul Haritada Kayboldu ! Tarih: 31 Ağustos, Radikal YAZAN: ASlM GÜNEŞ "Avrupa'nın ve istanbul 'un en eski yerleşim alan ı" arkeolajik sit alanı sayılmad ı ! Küçükçekmece'deki antik Bathonea kenti topraklarının istanbul Büyükşehir Belediye'sinin 1 / 1 00 bin ölçekli çevre düzeni planında arkeolajik sit alanı ol­ maktan çı karıldığı anlaşıldı. Planda 2 bin 700 yıllık kentin "yeşil ve spor alanı" olarak gösterilmesi şaş­ kınlık yarattı. M imarlar Odası istanbul Büyükkent Şubesi'nin raporuna göre bu kararla bölgede yapı laşmaya olanak verilecek. Bölge tahrip olacak. i stanbul il Kültür M üdürlüğü'ne göre ise 'yanlışlık' bir raporla kolayca düzelti­ ' ıir, burada yapılaşma düşünülemez bile. Büyükşehir yetkilileri sessiz. 2 bin 700 yıllık antik kentin keşfi, arkeoloji çevrelerince "son yılların en büyük keşfi" olarak nitelendiriliyord u.


Ağustos 2009 ARK ilE RA M i MA R L I K ALMANAGI

"istanbul'un ikinci tarihi yarımadası" de­ nilen bölgede " i lk" kazı çalışması 1 6 Ağustos günü büyük umutlarla başla­ tılmıştı.

Spor Alanı ve Yeşil Alan istanb u l ' u n 1 /1 00 binlik yeni il Çevre Düzeni Planı, 13 Şubat 'ta Büyükşehir Belediye M eclisi'nde onaylandı . Plan 17 Temmuz 2009 'da askıya çıkarıldı. Planda Küçükçekmece Gölü'nün batı kıyısı, kentsel ve bölgesel yeşil ve spor alanı olarak gösterildi. iç kısımları ise üniversite alanı olarak işaretlendi. Aynı bölge, 2006 tarihli 1 / 1 00 binlik şehi r planında "Arkeoloji k S i t Alanı" olarak gösteriliyordu . i l Kültür v e Turizm M üdürlüğü' nden adının açıklanmasını istemeyen bir yetkili, bölgenin sit alanı kapsamın­ dan çıkarılması talebinin istanbul Ü niversitesi 'nden geldiğini iddia etti ancak ekledi: " Bi ri nci derece sit alanı olmasıyla ilgili bakanl ı k kararı var. istanb u l Üniversitesi, kampus alan ının devamı olarak kullan­ mak istiyord u . Başvuru Kültür Varlı klarını Koruma Kuru l u ' nda görüşülüyor. Tarihi olup olmadığına karar verilecek. Ama orada kazı başladı . Bütün bu gelişmelerden sonra b u kararı veremezler." istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü' nden Prof. Dr. Mehmet Özdoğan'a göre de yaşanan sadece bir "veri akışı eksikliği"nden kaynaklanıyor; antik kentin bulunduğu bölgenin imara açılmasıysa söz konusu bile olamaz: "Orası birinci derece sit alanı hem de su havzası . Üniversite, tarihi kentin bulunduğu yer için değil daha üst bölümü için baş­ vurmuştu . Bu kararlar, veri akışı eksikliğinden kaynaklanıyor. Tahrip edilmesinin hiçbir sebebi olamaz. Orası birinci derece sit alanı hem de su havzası. Ün iversite, tarihi kentin bulunduğu yer için değil daha üst bölümü için baş­ vurmuştu. B u kararlar, veri akışı eksikliğinden kaynaklanıyor. Bölgenin tahrip edilmesi­ nin hiçbir sebebi olamaz." i mara Açılması isteniyordu Bölgenin imara açılması için baskılar

olduğu biliniyord u . 1 6 Ağustos'ta kazı çal ışmaları nın baş­ ladığı törene katılan Avcılar Belediye Başkanı Mustafa Değirmenci bu duru­ mu "Yıllard ır bölgenin imara açıl ması için büyük baskılar görmemize rağmen buna karşı koyduk. Doğru bir karar vermiş olmanın m utluluğunu yaşıyoruz" diye ifade etmişti.

"Orada Kazı Başladı, Bundan Sonra Yapılaşma Olamaz" istanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığı, plan değişikliğiyle ilgili olarak DHA muhabirinin sözlü ve yazılı olarak başvurularına yanıt vermedi . Konuyla ilgili diğer tarafları n görüşleri şöyle:

"Bölge Zarar Görür" Yıldız Uysal ( M imarlar Odası istanbul Büyükkent Şubesi Kentleşme ve Planlama Komitesi Üyesi): Yeni plan bölgede yapılaşmaya olanak tanıyacak. Bu plana göre üniversite oraya kampüs binası yapabilir ya da kapalı spor komp­ leksi yapı labilir. Bu kararlar, tarihi önemi dışı nda, 400 endemik türe sahi p Küçükçekmece Havzası için son derece sakıncalıdır. Geri dönüşü olmayacak tahribatlara neden olabilir. Bu planı resmi yazıyla kendilerinden istedik. Ama üzerine tarih atı lmamıştı. Şimdi konuyu çevirmek isteyebili rler. Prof. D r. Ahmet Emre Bilgili ( i stanbul i l Kültür ve Turizm M üdürü): Daha önce burada antik kent olduğu kesinleşme­ mişti. Doğru olsa bile bilgi eksikliğinden olabilir. Artık, antik kent olduğu netleşti. Kazı işlerini yürütenler bir rapor hazır­ lar ve bunu koruma kuruluna sunarlar. Onlar da planı değiştirir. Böyle bir alana yapılaşma düşünüle­ mez. H üseyin Dost (Avcılar Belediyesi imar M üdürü) : Planda üniversite ya da " Kentsel ve Bölgesel Yeşil ve Spor Alanı" olarak gözükse de orası biri nci derece sit alanı. Kazılar da başlad ı . Üst ölçekte böyle gözükse bile küçük ölçekte hazırla­ nacak planlarda bu durum değiştirilir. Oranın yapılaşmaya açıl ması söz konu­ su olamaz.

201

"Gölde Minare Var' Efsanesi incelenince! Bathonea Antik Kenti, geçen yıl ya­ p ılan yüzey araştırmaları sonucu ortaya çıkarı ldı. Böylece Küçükçekmece'de yıllardır "Gölün içinde bir cami m inaresi var" efsanesi de açığa çıkmış oldu . ' M inare'nin antik kentin batık denizfeneri olduğu anlaşıldı. Günümüzden 1 .000 yıl önce Küçükçekmece Gölü'nün Marmara ile bağlantısı daha genişti. Antik limanda 40'tan fazla gemi de­ m irleyebiliyord u . Çalışmaları nı t ü m dünyanın izlediği Bathonea, Küçükçekmece gölünün Avcılar ve Küçükçekmece kıyıları boyunca, Türkiye Atom Enerjisi Kuru m u ' n u n arazisi kıyıları da dahil 1 O bin metrekareden fazla bir alanı kaplı­ yar. Göl tarafından gelindiğinde i l k ola­ rak bir fener ve büyük bir liman ortaya çıkıyor. Limanın arkasında bir sarnıcın izleri var. Yarımadanın içlerine doğru 3 kilomet­ relik kıyı boyunca yeşil alanlarda tarihi kalıntıların olduğu düşünülüyor. Hala tarla olarak kullanılan alanın altında, tarih öncesi neolitik döneme ait bulgular ve bir mezarl ı k (nekropol) alanı olduğu belitiliyor. Jeofizik çalışmalarla tespit edilen alanı n bir kısmı, istanbul Ü niversitesi Veterinerlik Fakültesi'ne ait arazisi için­ de bulunuyor. Tapınağın bulunduğu bölgeden , de­ nize doğru izleri görülen antik yoldan şehrin özel iskelesine iniliyor. Antik yol kıyısında kentin kal ıntı ları kullanılarak 20. Yüzyıl başlarında i nşa edilmiş çiftlik binalarının izleri görülür­ ken , yıkılmış bir çeşme, yalak olarak kullanılmış bir lahit parçası ve Osmanlı dönemine ait yı kık bir hamam göze çarpıyor. Tatlı su kaynakları nın hala kullanıldığı gözlenen kıyıdaki iskele gözle görülebi­ liyor. iskele çevresinde döneme ait bir sütun da göze çarpıyor. Uzmanlar 'istanbul'un tarihinin yeni­ den yazılmasına neden olacak' denilen kentte kazıların en az 1 00 yıl süreceği görüşünde . . .


2 0 2 ARK iTERA M i MARLIK ALMANAGI

Yom ra'ya Mu h Proje

ediyor olurduk. Devlet en çok karlı çıkardı diye düşünüyorum. Galatasaray'da bu kadar zaman kaybet­ memiş olurdu. Çünkü artık yapılacak hiçbir şey yok Galatasaray teknik olarak 1 yıl daha kaybetti ," dedi. Ardından çok üzüldüğünü fakat elinden bir şey gelme­ diğini belirten Eren Talu , " Galatasaray 201 0- 201 1 sezonunda da orada oyna­ yamaz ve Ali Sami Yen ' i de terk edecek. Sonra Olimpiyat Stadı veya inönü'de oynayacak. Üzülüyorum fakat elden bir şey gel miyor," ded i .

adımını oluşturu­ ve üçüncü etaplar da Yom ra merkezli merkezine dönüşecek. AVM ve Rezidanslar, kapalı havuzu ve Wellness (sağlık mer­ restarant ve kafeler, yöresel ürün­ ' lerin sergilendiği alanlar ve yürüyüş par­ kurları , botanik bahçe, eğlence merkezi ve beş yıldızi ı 300 odalı bir hotel ve ge­ niş araç parkı bulunduracak. Projenin birinci etabı yaklaşık 60.000.000 USD yatırım ile gerçekleşecek. Yapım esna­ sında 700 ile 800 arasında işçi çalışa­ cak, proje işletmeye geçtiğinde bin 500 kişiye iş i m kanı sağlayacak, bölgeye turizm ve ticari yönden büyük katkılar sağlayacak. 20 1 1 Olimpiyatları'na yetiş­ tirilecek projenin bu yıl bitmeden temel atma töreni yapılacak.

Cimbom Yeni Sezonu nda Aslantepe'de Oynayamaz Tarih: 1 Eylül, Haber Türk Ünlü mimar Eren Talu , yarım bıraktığı Seyrantepe stadıyla ilgili çarpıcı açık­ lamalar yapt ı . Önceki gün annesi ve babası Betül - Erdem Tal u ile birlikte istinye Park'ta alışveriş yaparken görüntülen Tal u , Galatasaray ' ı n bir yıl daha kaybedeceğini söyledi. Yılan hikayesine dönen Galatasaray ' ı n Seyrantepe projesi ile i l g i l i olarak konuşan m imar Eren Talu çarpıcı açık­ lamalarda bulundu. Tal u , "Türkiye'de bu kadar büyük yatırımcı kuruluş ve müteahhit varken yarısı zor bölümü bitmiş bir stadı n devamının ihalesinde bizim verdiğimiz şartların oluşmaması bizim yaptığımız işin ne kadar haklı ve önemli olduğunu ortaya çıkarır. TOKi keşke bize biraz yardımcı olsayd ı , biz

Çin Televizyon Binası Pornografik m i?

iii "' ı: iii

> ı­ u u

Tarih: 1 Eylül, Radikal Çin'in başkenti Pekin'de yeni yapılan dev­ let televizyonu CCTV'nin genel merkezi, m imari formuyla tuhaf bir tartışman ın odağına yerleşti. Hallandalı ve Alman ünlü mimarlar Rem Koolhaas ve Ole Scheeren tarafından tasarlanan farklı biçimiyle dikkat çeken binayı kadın ve erkek cinsel organlarına benzetenlerin eleştirileri bir mesele halini ald ı . Beijing 'de bulunan Oinghua Ü niversitesi emekli m imarlık profesör­ lerinden Xiao Mo, asıl binan ın arkası dönük, dizleri üzerine çökmüş çıplak bir kadın gibi durduğunu, ek binanın ise penis biçimde olduğunu savunuyor. Duruma çok kızan Xiao, bunun ulusal rezalet olduğunu yabancı m imarların

kendi vahşi fantezilerini Çin 'deki yapı ­ larda kullandıkların ı savunuyor. iddiayı dile getirenler, Koolhaas'ın şirketi OMA' n ı n Content adlı dergisinde de binanın böyle tanıtıldığını iddia edi­ yor, ama böyle bir şey yok. Tartışma büyüyünce Kolhaas da mec­ buren bir açı klama yapmak zorunda kaldı. Kolhaas, "OMA CCTV binasının biçimini değişen dünyanın olumlu ve parlayan sembolü olarak seçti; bu for­ mun arkasında gizli bir hedefimiz yoktur," dedi. Pornografik tasarımların Çin top­ lumu tarafından tabu olarak görülmesi meselenin görünen yanı . Görünmeyen yanındaysa, büyük projelerin yabancı m imarlara verilmesine yönelik toplumsal tepki. Buna rağmen Olimpiyat Stadı "Kuş Yuvası"nı tasarlayan Çinli sanatçı ve mimar Ai Weiwei ise " Eminim ki bu tasarımın böyle cinsell ikle ilgili bir esini yok," diyerek Koolhaas'a destek verdi.

Reklam Panosu ndan Saksı Tarih: 2 Eylül, NTVMSNBC

Toronto'da yaşayan Eric Cheung ve Sean Martindale yaşadı kları şehri yeşillendir­ mek için ilginç bir yöntem buldu. Cheung ve Martindale şehi rdeki reklam panolarını yeşi llendiriyorlar. Panolardaki posterlerde kağıttan kü­ çük saksılar oluşturup içini toprakla dolduruyor sonra da istedikleri bitkileri ekiyorlar. Her ne kadar reklamverenler bu durumdan hoşnut olmasa da bu yeşi l eylem Toronto'da yaşayanların ilgisini çekmiş. Cheung ve Martindale' in reklam pa­ nolarına ektikleri bitkileri alıp bahçesin­ de yetiştirmek isteyenler de var. Şehi rdeki yerel gazetede de haber


Eyl ü l 2009 ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

olan Cheung ve Martindale şehri daha yeşil bir hale getirmek için yaratıcı tüm fiki rlere açık oldukları nı da söylüyorlar.

Engeli i ler Metrobüs için Dava Açtı Tarih: 2 Eylül, Hürriyet Sürekli arızalandığı için eleştirilen met­ robüsler bir kez daha davalık oldu . Engelliler, istanbul 'daki metrobüs hattında birçok durağın engeliiierin kul­ lanımına uygun olmadığı gerekçesiyle istanbul Büyükşeh ir Belediyesi'ne dava açtı. Daha önce de Hollanda'dan 1 6 Ekim 2006 tarihinde alı nan ve i ETT ga­ rajında bekletilen 50 metrobüsün alımın­ da görevi kötüye kullandıkları iddiasıyla 19 iETT yöneticisi hakkında geçtiğimiz Mayıs ayında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açı l m ıştı. Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği (TO HAD) Başkanı Süleyman Akbulut, "AB uyum sürecinde 2005'de çıkan 5378 sayılı yasada, 2005'den sonra inşa edilecek yapıların, engelii­ lerin kullan ı mına uygun olması gereki­ yord u . Birçok kez uyarmamıza rağmen bele­ diye bizi duymazdan geldi. Düzenleme yapmazlarsa, ayrımcılık yaptıkları için ceza davası da açacağ ız," ded i . D H A m u habiri i s e engeliiierin metrobüs hatla­ rında yaşad ığı çileyi görüntüledi.

Dava istanbul 2. idare Mahkemesi'nde açıldı istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş' ı n , trafik sıkı­ şıklığına çare olarak hayata geçirdiği Metrobüs Projes i , Hollanda'dan alı nan Phileas marka otobüslerin arızalanması, projenin yanlış olduğu, otoyolu sı kıştır­ dığı gibi tartışmalar yüzünden sık sık gündeme geldi. Metrobüsün bu seferki şi kayetçileri ise fiziksel engelliler oldu. Topl umsal Haklar ve Araştırmalar Derneği (TOHAD), tüm engelliler adına, istanbul 2 ' nci idare Mahkemesi 'nde dava açtı. Dernek, istanbul Büyükşehir Belediyesi ' nden, engeli iierin kullanımı­ na uygun olmayan duraklara, rampa ve özürlü asansörü ile görme engelii lere uygun taban sistemlerinin yapı lması nı istedi .

Hastaneye Yakın Yerlere Ram pa istiyorlar i l k incelemelerine göre i ETT Kam p ı , Küçükçekmece, Şiri nevler, Bayrampaşa, Edirnekapı , Ayvansaray, H alıcıoğlu, Perpa, S S K Hastanesi, Çağlayan ve Zincirlikuyu ile Kadıköy'de yeni h izmete giren dört du rağ ı n , engelli kullanımına uygun olmad ığını beli rten Süleyman Akbulut, " M etrobüs hattının yapımı öncesi nde ve yapdışındaki ikazlarımızı din lemediler. Sonrasındaki uyarılarımızı ise 'Tamam yapıyoruz, ça­ l ışmalarımız sürüyor' cevaplarıyla ge­ çiştirdi ler. Birçok i nsan mağdur oldu ve olmaya devam ediyor. Bizde bu yüzden d u rakların düzeltilmesi için dava açtık," ded i .

Yasalar Çiğnendi iddiası TO HAD Başkan Yard ımcısı Avukat Süleyman Bayramoğlu da, i stanbul Büyükşehir Belediyesi 'nin çiğnediği yasa maddelerini şöyle sıralad ı : Anayasa'nın 6 1 ' n c i maddesinde yer alan " D evlet sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır" hükmü. 3 1 94 sayılı i mar Kanununu'nda yer alan " F iziksel çevrenin, özürlüler için ulaşılabilir ve yaşanabi l i r kılınması" hük­ mü. Temmuz 2007 'de kabul edilen 5378 Özü rlüler yasasında yer alan geçici 3 ' ncü maddesinde yer alan " Büyükşehir belediyeleri, şehi r içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetleri nin özürlülerin erişe­ bilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri alır" kararı . Ayn ı yasayla ilgili Başbakanlık Genelgesi ve Türkiye'nin imza attığı, Engeliiierin H aklarına Dair Birleşmiş M i lletler Sözleşmesi ile Avrupa insan Haklarının ve Temel Özgürlükleri nin Korunmasına Dair Sözleşmenin ilgili maddeleri.

Engelliler Kullandıkları Hastanelere Zor Ulaşıyor 2003'te uğradığı silahlı sald ı rı sonra­ sı belden aşağ ısının felç olduğunu anla­ tan 40 yaşındaki Recep Mersin , engel­ Ii ierin en fazla kullandığı, istan bul Fizik Tedavi ve Rehabil itasyon Hastanes i ' ne yakın Şiri nevler metrobüs durağına

203

girip çıkabilmenin mümkün olmadığını söyledi. Mersin , " Du raklara giremediğimiz için de araçların uygun olması bir anlam ifade etmiyor. Belediyeden bir an önce durakları düzeltmesini istiyoruz. Bu bizim yasal hakkı m ız. Devlet ayrı mcılık yapmamal ı , " ded i . Tolumsal Haklar v e Araştırmalar Derneği (TO HAD), engelliler, kronik ya da süreğen hastalık sebebiyle hareket kısıtldığı yaşayanlar, yaşlılar, kadınlar, risk altındaki sosyal gruplar ile ilgili ça­ l ışmalar yapıyor.

Eskişehirideki Yapay Plaj Tartışması Tarih: 3 Eylül, Cumhuriyet Eskişehir Sağ l ı k M üdürü Uzman Dr. H üseyin Fidan, 1 O Ağustos'ta yapı lan analizlere göre Kent Park'taki iki havuz ve yapay plajın suyunun temiz olduğunu belirledikleri n i bildirdi. H üseyin Fidan, yaptığı yazılı açıklamada, Eskişehi r Büyükşeh ir Belediyesince açılan Kent Park'ta bir büyük yüzme havuzu, bir çocuk yüzme havuzu ve bir yapay plaj bulunduğunu beli rtti . Havuzlar ve yapay plajda i nceleme yaptı kların ı ifade eden Fidan, şunları kaydetti: " Yapay plajda Sağlık Bakanlığ ınca yayım lanan yüzme havuzlarının denetimi hakkı ndaki genelgede belirti len kim­ yasal ve m ikrobiyolojik kriterler ve TS 1 1 899 standardı esas alınarak incele­ meler yapıldı. Söz konusu yerdeki suyun giriş, orta ve çıkış kısmından numuneler alındı. M ikrobiyolojik ve kimyasal yönden halk sağlığı laboratuvarı nda analiz yaptı rıld ı . 29 Temmuz'daki numunelerin analiz sonuçlarına göre , yüzme havuzları nın denetimi hakkı ndaki genelgeye göre, büyük ve çocuk yüzme havuzlarından ve yapay plaj olarak ad landırılan suyun giriş, orta ve çıkış kısmından alı nan numunelerin kimyasal analizleri uygun, bakteriyolaj i k analiz sonuçları ise kirli bulunm uştur. Söz konusu yerlerde 1 O Ağustosta tekrar numune al ı n m ıştır. Yapay plaj suyunun giriş, orta ve çıkış kısmı ndan alı nan numunelerin kimyasal analiz


204

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Eylül 2009

sonuçlarında klor miktarı yüksek ancak diğer kimyasal parametreler uygun bulunmuştur. Kent Park'taki iki havuz ve yapay plaj ı n suyunun temiz olduğunu belirledik . ' '

New Yorkıla Vedalaşı n Tarih: 4 Eylül, NTVMSNBC Forbes dergisi, dünyan ın yeni başkent­ lerinin batıdan doğuya doğru kaydığı n ı , N e w York, Londra v e Tokyo g i b i mer­ kezlerin yerin i , Şanghay, Pekin, Dubai gibi başkentlerin alacağı n ı yazdı . Forbes, M oskova'nın da yeni deği­ şirnde küresel başkent olabilmek için şansının yüksek olduğunu kaydetti. Dü nya başkentlerinin yer değiştir­ mesinde ekonom ik krizin etkisi büyük. Nakit girdisinin azalması, iş kaynakla­ rının başka bölgelere kayması, alt yapı çalışmaları etki eden önemli parametre­ ler arasında yer alıyor. Dünyanı n yeni merkezleri arasında H i ndistan' ı n üç şehri, M umbai, Bangalore ve Haydarabad ' ı n yer almas ı dikkat çekti. Forbes makalesinde, " 1 5 yıl önce Moskova mutsuz insanların alışveriş yapmak için kuyrukta bekledikleri bir şehir görüntüsünde idi. Şimdi M oskova otelleri dünyanın en pahalı otelleri ola­ rak biliniyor. Dev enerji kaynaklarına sahip olan Rusya'nın güçlü başkenti, Avrupa üzerinde enerji etkinliğini kullanmaya devam ediyor. Moskova'nın değişiminde en büyük rol enerji endüstrisine ait," tespitinde bulundu. Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından bu yana Moskova'da radikal değişimler gerçekleştiği kaydedilen analizde, " 240 metre yüksekliğindeki M oskova Devlet Üniversitesi şehrin en yüksek binası idi. Şimdi Avrupa' nın en yüksek binalarının inşa edildiği Moskova, gökdelenler şeh­ ri olma yolunda. 10 milyonun üzerindeki nüfusu ile de Avru pa' n ı n en kalabalık şeh i rleri arasın­ da yer alıyor," ifadeleri kullanıldı. Forbes'a göre Moskova'nın dünya başkenti listesinde yer alabilmesi, enerji fiyatlarının yüksek seyretmesi ile yakın­ dan ilgili.

Istanbul Barosu l nun Projesi M i ma rlara Takıldı Tarih: 7 Eylül, Sabah YAZAN: ERDiNÇ ERGENÇ istanbul Barosu 'nun Şişli Esentepe'de yaptırmak istediği yeni merkez binası­ na M imarlar Odası engel oldu. Oda, yeşi l alan olarak görülen araziyi imara açan Büyükşehir Belediyesi'nin plan tadilini iptal ettirdi. istanbul Barosu, dava konusu arsayı Hazi ran 2006'da M i l li Emlak'tan devraldı. Baro buraya 1 0 bin metrekare kapalı alanı olan yeni merkez bina yapmayı planlad ı . istanbul Büyükşehir Belediye M eclisi, aksi yöndeki görüşlere rağ men, 1 4 Eylül 2007'de plan tadilatını onaylad ı . Mimarlar Odası istanbul Şubesi ise plan tadi latının kanuna aykırı olduğu iddiasıyla 25 Ocak 2008'de idare Mahkemesi'ne iptal için başvurak, yeşil alan ı n yapı laşmaya açıldığını bununla da yetinilmediği inşaat alanının i mar mevzuatına aykırı şekilde artırı ldığına da dikkat çekti. istanbul 7. idare Mahkemesi talebi haklı bularak iptal kararı verdi. istanbul Barosu Başkanı M uammer Ayd ı n , arsanın yeşil alan olmadığını beli rterek yen iden beledi­ yeye başvuracaklarını söyledi . istanbul M imarlar Odası Başkanı Eyüp M uhçu " Bizim kanaatimize göre buradaki plan değişikliği Baro'nun geleneksel duyar­ l ı l ı ğ ı ile uyum göstermemektedir," diye konuştu.

Yazarların Düel losu Tarih: 4 Eylül, New York Times, Design Observer ÇE�REN: BETÜL TUNCER Andrew Bernheimer, 25 Ağustos 2009 tarihinde Design Observer'da, N icolai Ouroussoff'a açı k mektup yazdı . Düellonun sebebi, Ouroussoff'un 24 Ağustos 2009 tarihinde New York Times'da yazdığı " Kahramanlar Yok Oldukça Şehrin ihtiyacı Azalıyor" isimli yazısı. N icolai Ouroussoff yazısında, 1 970'1erde New York Beşiisi diye ad­ landırı lan m imarların , 70'1erdeki mes­ leki kriz döneminde, sanatsal biçi min mimarlıktaki önemini hatırlatan yakla­ şımlarını anlatıyor. M odernizmin çoktan yıkılmış olduğu bu arayış döneminde, ülkenin yaratıcı enerj isinin batıda şekili­ dendiğini ve ülkenin en çağdaş yapı ları­ nın New York'ta yükseldiğini savunuyor. Bernheimer ise Ouroussoff'un hala New York Beşiisi 'ne nostalji duymasını eleştiriyar ve buna karşılık, O ' na bir Metrokart alıp, ülkenin doğu kıyısındaki yaratıcı m imarlık stüdyoları nı gezmesini öneriyor. Ayrıca yazar, Ouroussoff'un bu stüdyolarda mesleki açıdan geniş çapta etki yaratm ış, genç ve dinamik mimarlarla karşılacağ ını söylüyor. Cl)

·a Q.

Kahramanlar Yok Oldukça Şehrin ihtiyacı Artıyor

� n;

Charles Gwathmey'in ölümü, New York mimarlık çevresinde sadece Gwath mey'in kendisi ile ilgili değ i l , aynı zamanda bir parçası olduğu New York Beşiisi ile ilgili birçok nostaljik kal ıntıyı hatırlattı. Nostaljinin büyük bir kısm ı , grubun 1 970' 1erdeki şöhretinden beri neler kaybedildiği üzerine. O dönemki on yıl boyunca şehi r kendini yenilikçi mi­ mariye kapatmaya başlıyordu. Ancak o dönem aynı zamanda, New York'un ülken in mimari düşünce merkezi olarak gösterilebildiği bir dönemdi . Gwathmey ve meslektaşlarının bu ünü kamunun hayalinde canlandırmaktaki payları büyü ktü . New York Beşlisi, mimarlığın değerlerimizi yansıtıp iyileştirebileceği fikrini temsil ediyordu. Bazılarına göre grup, New York m imarisindeki son kah­ raman dönemini oluşturuyordu . Beşinin bir araya gelmesi kaderin b i r kazası gibi. Gerçek bir manifestoları

c .. c

"'

c .. "C c ...

..

TatTowers'ın Yanında

istanbul Barosu 'nun yeni merkezini yapmak istediği 2 bin 835 metrekare büyüklüğündeki arsa Zincirlikuyu'da Tat Qi '"' Towers binası ile E-5 arasında yer alıyor. �


Eylül 2009

veya ortak bir estetik anlayışları yoktu. New York m imarları , Modern Sanat Müzesi'nin d irektörü Arthur Drexler tarafından 1 960' 1arın sonlarına doğru, müzede buluşup yaptı kları işlerden bahsetmek için davet edildi. Buluşmalar devam ett i . Bazı katılımcılar devam etmedi, bazı yeni katılımcılar eklendi. G rubun ad ına ilham veren " Beş M imar" adlı kitap 1 972 yılında yayın landığında başarısı herkesi şaşırtt ı . Beşlinin paylaştığı şey, mesleki kriz döneminde sanatsal biçimin mimarlıkta­ ki önemi n i tekrar hatırlatmak arzusuydu . 1 960'1arın ortası nda, modernist yakla­ şım yıkıntı içerisindeydi ve önemli ilkele­ rinden biri olan mimarlığın olumlu sos­ yal değişimi sağlayabileceği düşü ncesi , on yıllar boyunca denenip başarısızlığa uğrayan kentsel konut projelerinin, ruhsuz hükümet binalarının ve kısır mey­ danların altında gömülü kalmıştı. Jane Jacobs gibi eylemciler, modern mimarlığın ukalalık ve gerçek insanların nasıl yaşadığı ile ilgisi olmayan burnu havada akademinin ürünü olarak gö­ rüyord u . ideal şehir fikri, Bostan'un kuzeyinde ve Greenwich Kasabası ' nda modellenmişti ve yeni m imari fikirlere yer bırakmamıştı. Böylesi düşmanca bir hava ile karşı­ laşan New York Beşiisi ' nden bazıları, bu huzursuzluktan kurtaracak başka yaratıcı disipli nleri araştırmaya başlad ı . Örnek olarak, J ohn H ejduk, Fernand Leger ve J uan Gris' i ilham kaynağı ola­ rak aldı. M ichael G raves'in erken proje dönemlerindeki di kkatlice birleştirilmiş biçimleri G iorgio Morandi ' n i n natürmort çalışmalarından esinlenmişti. (Richard Meier'in ortodoks Modernizmine borçlu rafine cam ve çeli k estetiği bile, klasik Modernist evi fetişleştirilmiş bir sanat objesine çevirdi.) Geçmişten bugüne, grubun en büyük katkısı mimarlığın bir çıkmaz sokağa girmemiş olduğu iddiasıdır. M imarlar kendilerini düşünce adamları ve sanatçı olarak gördüler, eylemci değil. Bu du­ rum özellikle Peter Eisenman için kaba­ hat derecesine kadar geçerliydi . Erken dönemlerinde tasarladığı konutların çar­ pık bir ızgara üzerine oturması sadece Jacob sti l i popülizme atıfta bulunmuyor ve aynı zamanda malzeme ve strüktür ötesinde, zihin ömrünü beden ömrünün

üzerinde tutan konsept fikirler üretiyor. Meslekten çoğu i nsan için bu estetik yaklaşı m , ileriyi işaret etti. Modern Sanat M üzesi ' nde mütevelli heyeti üyesi olarak yerinden, Amerikan mimari sah­ nesini yöneten Philip Johnson bu beşli­ ye öğlen yemeklerinde ziyafet vermeye Four Seasons'da gece davetlerinde ağırlamaya başladı . Onları, sanat dün­ yasının güçlü isimleri ile tanıştırd ı . Grubun sonu , başlangıç noktasından beri belliydi . 1 980' 1erin ortalarında şehrin merkezini kı rsal kesimlere taşıyıp, merkezi turistler için güven li hale getir­ mek fikri çoktan yol alm ıştı ve grup üye­ leri farklı yönlere dağılmaya başlamıştı. Bir zamanlar dogmatik bir Modernist olan G raves, taklitçi tarihçiliğe geri döndü. 2000 yılında ölen Hejduk, aka­ demiye benzer bir geri dönüş gerçek­ leştirdi. Meier, belirgin şekilde rafine edilmiş işler yaratmaya devam etse de, görüşü on yıllard ı r değişmedi . Sadece Eisenman teorik pratikle devam etti. Böylece işleri devamlı olarak gelişiyor ancak çok az inşa edilmiş tasarımı var. Ü l kenin yaratıcı enerjisi batıya, kent­ sel dokunun ve doğan ın canlı bir karı­ şımı olan, göreceli olarak ucuz ve bol arazisi olan, tarihi gelenekleri olmadığı için m imarları n özgürce deney yapması­ na olanak veren Los Angeles'a kaydı . Frank Gehry, Thom Mayne, Eric Owen M oss, Robert Mangurian, Craig Hodgetts gibi mimarlar, sadece New York'taki meslektaşlarının yaratıcı denk­ leri değil, aynı zamanda kökleri popüler kültürde olan ancak on yıllardı r New York'ta yapılmadığı kadar çok, fikir açı ­ sından da diğer konular kadar zengin olan m imarlı k yapıyorlar. Onlara içlerin­ de G reg Lynn, M ichael Maltzan, Neil Denari, Kevin Daly ve Chris Genik gibi New York'ta dengi olmayan daha genç bir nesil mimar katıldı. Benzer enerji, Modernizm krizinin çok derin hissedilmediği ve m imarların deney yapmayı bırakmadıkları Avrupa ve Japonya'da da görülebilir. Bu gerçek göz önünde bulundu­ rulursa, çağdaş mimarinin en önemli örneklerinin New York'ta yükselmesinin nedeni anlaşılır. Gehry'nin IAC merkez binası, Mayne'nin Cooper Union bina­ sı, Tokyo merkezli Sanaa'nın Çağdaş Sanatlar Müzesi, Jean Nouvel'in

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

205

Chelsea'deki inşaat halinde olan kulesi New Yorklular tarafından değil, Los Angeles, Japon bir bayan ve bir Fransız tarafından tasarlandı. Mevcut ekonomik kriz bu durumu nasıl etkileyecek bilinmiyor. B i rden fazla kez, bu düşüşün m i marl ı k için iyi olacağı n ı duyd u m . iddia, ekonomik paniğin şatafatlı rezidans kulelerine bir son vereceği , ucuz kiraların genç ve aç yaratıcı tipleri çekeceği yönünde. Bu, 1 970' 1ere benzer kültürel bir filizlenme meydana getirecek. Ancak sadece ucuz kiralar işi çözme­ yecek. Tam tersine, inşaatın yavaşlama­ sı yeterince uzun sürerse bir çok genç yeteneği temelli meslek dışı bırakacak. Aynı zamanda, hükümet sponsorluğun­ da bir sivil projenin de piyasayı tekrar canlandırma ihtimali düşük. Gerçek değişim, kültürel öncelikleri­ mizde radikal bir değişim gerektirecek. Politikacıların, bir zamanlar şehrin çekirdek kimliği olan kozmopolitaniiğı kucaklaması gerkecek. New York'un kültürel enstitülerinin yaş ve saygınlıkla gelen kendini beğenmişlikten kurtul­ ması gerekecek. M imarlar kör itaatı tekrar kusur olarak görecekler, erdem değil. Ve New Yorklular' ın şehre neden geldiklerini hatırlamaları gerekecek: kırsal kesimden kaçıp sığ ınacak bir yer bulmak, onu çağaltmak değ i l . Bu güç bir girişim.

Nicolai Ouroussoff'a Açık Mektup New York Times gazetesinin mimar eleştirmenin i , 24 Ağustos 2009 ta­ rihli yazısı (Kahramanlar Yok Oldukça Şehrin i htiyacı Artıyor) dolayısı ile düelloya davet ediyorum. Yazıda, Los Angeles'ın " New York'ta gerçek dengi bulunmayan" iki nesil m imar yetiştirdiği iddia ediliyor. N icolai Ouroussoff'un vardığı "gerçek değişim kültürel önce­ li kleri mizde radikal değişim gerektirir" sonucuna katılmakla beraber, 70' 1erin " New York Beşli"sine hala nostalji duyan Ouroussoff'a yakışan, doğu kıyısı ndaki akademik koridorları keşfetmek, bir Metrokart alıp çeşitlilik içeren şehrimiz­ de enerji ile yaratan mimarlık stüdyoları­ nı gezmektir. Bu araştırma içinde yer alı rsa, mi­ marlık ofislerinin ve baş mimarları nın şu anki m imar nesli üzerinde ve hatta


206

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Eylül 2009

daha fazla oranda gelecek nesil öğren­ ciler üzerinde büyük etkileri olduğunu görecek. Batı New York'ta Nehem iah Evleri ve m imarı Alexander Gorlin ile tanı ­ şacak. Lewis-Tsurumaki- Lewis'in ü ç ortağ ının da saygıdeğer öğretmenler olduğunu görecek (Paul Lewis, Princeton Üniversitesi'nde Yüksek Lisans Program Direktörü, Marc Tsurumaki Columbia Üniversitesi' nde görev yapıyor ve David Lewis ise Parsons Üniversitesi 'nin Yüksek Lisans Programı eski direktörü). Onlar saygı­ değer teoristler, başarılı m imarlar ve yaptı kları bu şeh i rdekilerle kısıtlı değil. Hem akademik çevrede yer edinmiş hem de saygın bir firma yürüten David Leven ve Stella Betts ile tanışacak. Architecture Research Office'ten dü­ zenli olarak öğretim vermek dışında, göze çarpan kamu binaları tasarlayan ve ofis kaynaklarını yapı mühendisi G uy Nardenson ile iş birliği içinde çalışmaya adayan, iklim değişikliğinin New York üzerindeki etkisi üzerine yoğunlaşan araştı rmaları Latrobe Ödülü ile ta­ mamlanan Adam Yarinsky ve Stephen Casseli ile tanışacak. Ve Bay Ouroussoff, başka sayısız stüdyo ve ofisle karşılaşacak (nArc­ hitects, S HoP, Lyn Rice Architects, WORKac, Leroy Street Studio/Hester Street Collaborative ve adı n ı sayabile­ ceğimden daha fazlası . . . ) . Hepsi m imar­ lar tarafından yürütülüyor; hepsi meslek içinde ve dışında geniş çapta etki yara­ tan genç (bazı durum larda bahsedilen başarıl ı Los Angeles m imarlarından belirgin seviyede genç) kadın ve erkek­ ler tarafı ndan yürütülüyor. Bu firmaların çoğu ve onları yürüten m imarlar, kendi firmamız dahil, kendile­ rini ikili soru mluluğa adam ışlar: öğretim ve tasarı m . Şimdiden (yaş ve sabrı ödüllendiren meslek tarafından sadece gençler olarak değedendirilse de) yerel ve uzaktaki meslektaşlar, öğrenciler, bu nesil, gelecek nesil m imarlar ve New York şehrinin kendisi üzerinde etkileri var. Gelecekte şehrimizi ve yapılı çevre­ mizi daha iyi ve daha sorumlu bir m imari bakış açısı ile şekillendirmek açısından d iğerlerine ilham vermekten daha büyük bir etki olamaz.

Meslektaşlarımın çoğunun yaptığı işler reklamdan yoksun olsa da, içerik olarak çok zengin. Bu, onları etkili ve bazen de kahraman yapıyor. Aynı zamanda, Bay Ouroussoff'a daha az görün ür kılıyor. Kendisi daha yakından bakmal ı.

En Çirkin Binaya Camdan E lbise Tarih: 7 Eylül, Haber Türk

gereğini yerine getirmeyince burayı mü­ hürledi. Ancak belediyenin mühürleme­ sine rağmen Akmerkez yönetimi mührü sökerek inşaata devam etti. iki kez tekrarlanan bu olayın ardından bu kez istanbul Büyükşehi r Belediyesi de, imar Kanunu'na aykırılıktan dolayı istanbul Cumhuriyet Başsavcıl ı ğ ı ' na suç duyuru­ sunda bulundu.

"Kamu Davası Gerekiyor" Suç duyurusunda şöyle denildi: " Başkanlı ğ ı m ız elemanlarınca yapı lan tetkikte, bina dışı nda reklam panoları­ nın bulunduğu iskelede söküm işleminin devam ettiği bina içinde taban karoları­ nın değiştirildiği, kat tavanlarında metal güçlendi rmelerin kaynak yapılarak desteklendiği ve imalata yönelik inşai faaliyet tespit edilmişti r. Bu çerçevede 1 6 Ağustos'ta tutanak tanzim edilmiştir. Beşiktaş Belediyesi ' nin 8 M ayıs'ta tut­ tuğu yapı tatil tutanağı ile mühürlenen alanda 2 ' nci kez mühür fekkedilerek (sökülerek) inşaatın devam edilmesi ne­ deniyle, Akmerkez Gayrimenkul Yatırım AŞ hakkında şikayet etmek mecburiyeti hasıl olmuştur. Şüpheliler hakkında kamu davası açı l ması gerekmektedir."

"Belediye, Tutanakla Sorumluluktan Kaçıyor" Esquire magazin dergisinin " insanlık tarihinin en kötü binası" seçtiği Kuzey Kore'nin başkenti Pyongyang'daki Ryugyong Oteli'ni bu çirkinlikten kurtarmak için cam giydiriliyor. 1 987 yılında Baekdu Mountain Architects & Engineers şirketi tarafından inşasına başlanan otelde 3 bin oda ve 7 resto­ ran bulunuyor.

" Kaçakmerkez" için Mührü Söküp Devam Tarih: 1 4 Eylül, Sabah YAZAN: ERHAN ÖZTÜRK istanbul'un en prestijl i alışveriş merkezle­ rinden Etiler'deki Akmerkez'in çatısı nda, kaçak kafetarya ve dükkanlar yapıld ı ğ ı n ı geçen Mayıs ayında gündeme getiren Sabah, bir skandalı daha ortaya çıkard ı. Beşiktaş Belediyesi tami r ruhsatıyla ya­ pılan ve bazı reklam panolarıyla kamufle edilen kaçak inşaatla ilgili önce tutanak tuttu. Ard ı ndan Akmerkez yöneti m i

Belediye yetkililerinin, ileride oluşabi­ lecek hukuki sorumluluktan kurtulmak için tutanak tutmakla yetindiklerini savu­ nan i nşaat M ü hendisleri Odası istanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe şöyle dedi: "Tamir ruhsatı, mevcut yerde bozulan boyalar, iç mekandaki düzen­ lemelerle ilgilid i r. Yeni bir tadilat projesi düzenlenip ruhsat alı nması gerekiyor. Tutanak tamamen yetkililerin kendilerini hukuki mahkumiyeHen kurtarmak tela­ şı. Belediye encümeni küçük bir para cezası yazar. Kaçak inşaatı yapanlar da küçük cezalarla kurtuluyor."

Yarışmalar Girişimi Çalışmalarına Başladı Tarih: 1 5 Eylül YAZAN: GÖKÇE ARAS Kurulduğu günden itibaren daha iyi bir fiziksel çevre için çalışmalarını sürdü­ ren Arkitera M i marl ı k Merkezi, 2007 yılında "Tüm Kamu Yapıları Yarışmayla


Eylül 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Yapılsın" kampanyasıyla " m imari üreti­ min daha n itelikli hale gelebi lmesi için neler yapılabilir? " sorusunun cevabını aramaya koyuldu. Geçtiğimiz günlerde yine Arkitera M imarlık Merkezi'nin ön­ cülüğünde bu aktörlerin beli rleyicileri olan mimarlar davet edilerek , yarışmalar i le ilgili tüm sorun ları ve istekleri bir çatı altında toplayıp gerekli çal ışmaları yapacak bağ ımsız bir platform için ilk adı m atı lmış oldu. Oluşumun ilk toplan­ tısı 14 Eylül tarihinde Arkitera Eğitim Merkezi'nde yapıldı. Çağrı yapılan mimarların yoğun katıl ı m ı n ı n gözlendiği toplantı n ı n başlıca amacı, çalışman ı n kapsamını ve önceliklerini bel irlemekt i . Bu girişimin bağ ı msız şekilde yürüme­ si n i sağlamak için "çerçevesi nasıl be­ l irlenmel i ? " , "gerekirse ne tür hizmetler alınmal ı ? " ve "çalışma yöntemi nasıl olmalı?" konuları tartışıldı. Yarışmaların hukuki bir çerçeveye oturduğu düşünü­ lerek, oluşumda konuyla ilgili hukukçula­ rın da yer alması gerektiği konusunda fi­ kir birliğine varı ldı. Böylesi bir oluşumun kamunun düzenlendiği yarışmaların yanı sıra sayısı h ızla artan özel sektördeki davetli yarışmalarla ilgili de çalışmalar yapabileceği , gerekirse kurumlara da­ n ışmanlık hizmeti verilebi leceği konusu üzerinde duruldu. Sivil ve bağ ımsız bir oluşum olarak devam etmenin önemi üzerinde durul urken, envanter toplama, yönetmeliklerle ilgili bilgi sahibi olma gibi konuların da üzerinde çal ışılması gereken unsurlar olduğu konusunda katılı mcılar görüş belirttiler. Yarışma sürecinin yöneti m i , şartnarnelerin yeter­ l i l i ğ i , jüri seçim i , raportör - jüri çal ışma­ ları, yarışma raporları n ı n açı klayıcılığı ve yarışma sonrası süreci n yönetim i , katı­ lımcı ların tartışmaya açtığı konu başlık­ larıyd ı . Toplantı sonunda, ideal yarışma mekanizmasının nasıl olması gerektiği konusunda çal ışmalar yapmak için gö­ nüllülüğe dayalı bir çal ışma düzeniyle sanal ortamda bir kütüphane oluşturup ikinci toplantıyı bu veriler üzerinden yapmak üzere sözleşildi.

Sel i n Korku nç Bilançosu Açıklandı Tarih: 1 5 Eylül, Milliyet istanbul Valisi M uammer Gü ler, şu ana kadar 3 bin 401 binanın selden etki-

lendiğini beli rterek, "60 bina yıkıldı. 74 binada ağ ı r hasar, 225 binada az hasar meydana geldiği tespit edildi" ded i . istanbul Val iliği Afet ve Acil Durum Müdürlüğü 'nde bası n toplantısı düzen­ leyen Vali Güler, istan b u l 'da yaşanan sel i n bilançosuyla ilgili bası na açıklama yaptı. Sel afetinin ardı ndan hemen acil müdahale ve kurtarma çal ışmala­ rının yoğu n şekilde yapıldığını anlatan G ü ler, " Etkin bir müdahale yapıldı. 3 bin personel, 1 . 300 araç, 74 bot ve acil sağlık personeliyle müdahale edi l d i . 1 7 hel i kopterle acil müdahale sağland ı . Gerçekten daha büyük çaptaki can kayıplarına kesiniike mani olundu. 4484 kişi havadan ve karadan kurtarıldı. Bu çok önemli bir rakamd ı r " ifadelerini kulland ı .

3 günde 3 ceset Vali G üler, yapı lan aramalarda da son 3 günde 3 kişinin cesedine ulaşıld ı ğ ı n ı , 2 kişi nin de hastanedeki tedavisinin sürdüğünü kaydetti. Güler, 44 ekibin de hasar tespit çalışması sürdürdüğünü ekled i . Ağır ve orta hasar gören bi nalar için konut yard ımı ve uzun süreli kredi imkan ı n ı n sağlanacağ ı n ı da vurgulayan Güler, şöyle konuştu : " Onarım kredisi verilecek. i şyerleri ağır ve orta düzeyde hasar görenler için uzun süreli kredi sağlanacak. Eşya ve mal hasarları için Bakanlar Kurulu ' nca verilen ödemeler yapılacak. Ölüm ve ya­ ralanmalarla ilgili şi mdiden ödemeler ya­ pıl ıyor. Çiftçiler için ödemeler yapılacak" Okul ve sağl ı k kuruluşları n ı n da hasar gördüğünü hatırlatan Gü ler, " Toplam 33 okulda orta ve hafif hasarlar söz konusu. Bu okullarla ilgili yoğ u n bir çal ışma yü­ rütülüyor. Bu okullar 28 Eylül 'de eğitim ve öğretime açılacak. Yetişerneyen okullardaki öğrenciler başka okullara geçici olarak nakledile­ cek. Yen i dağıtalacak 16 bin kitap da sel felaketinde hasar gördü. Yen i kitap­ lar talep edildi , " d iye konuştu. Şu ana kadar 3401 binanın selden etkilendiğini kaydeden Güler, "60 bina yıkıldı. 74 binada ağır hasar, 225 bi­ nada az hasar meydana geldiği tespit edildi. 3 bine yakı n evde eşyalar hasar gördü. Yüzde 75 seviyesine gelen hasar tespit çalışmaları önümüzdeki bi rkaç g ünde sonlandı rı lacak," dedi. G üler

207

" Vatandaşları n hayatını kaybetmesi ve bu kadar hasardan kim soru mludur?" d iye soru lunca, şu yan ıtı verdi:

"Herkes Sorumludur" " B iz millet olarak sorumluyu arar, kısır tartışmalarla esası kaçırırsak eskisi gibi devam ederiz. Bu doğal afetin önemli bir i bret, hatırlatma vesilesi olarak bun­ dan sonraki çalışmalara örnek ol ması gerektiğini düşü nüyorum . Biz yaraları sarma gayreti içindeyiz. Sorumlular bulunacaktır. Ama bütün soru m l uluğu bir kişinin üzerine yıkılmaz. Bu ndan toplumun tamam ı sorumludur. H epimiz, herkes sorumludur. Geniş açıdan bakı­ l ı rsa dünyanı n tamam ı suçludur." Haftasonuna kadar yağı ş beklenme­ diğini belirten Güler, " M eteorolojinin bayramla ilgili henüz kesin bir tespiti söz konusu değil. Bayramda havanın nasıl olacağı konusundaki bilg iler daha sonra paylaşılacaktır," şekli nde konuştu.

Türkiyelnin En Büyü k Kongre Merkezi Açı lıyor. . . Tarih: 1 6 Eylül, istanbul Büyükşehir Belediyesi Avrupa Birliği tarafından 2010 yılı için kültür başkenti seçilen istanbul 'da, kentin kültürel geçmişini öne çı karan projelerin yan ı sıra geleceğe yönel ik projeler de gün sayıyor. Bu projeler arasında yer alan istanbul Kongre Merkezi , istan b u l ' u n en büyük kongre merkezi olma özelliğine sahip. Kongre M erkezi 'nde ilk olarak 28 Eylül-B Ekim tarihlerinde 2009 Dünya Bankası I M F Guvernörler Toplantısı yapılacak. Toplantıya yaklaşık 20 bin kişinin katıl­ ması bekleniyor.

Trafik Yeraltına Alındı istanbul Kongre M erkezi , toplam 1 9 bin metrekarelik alana ve 1 20 bin metrekarelik i nşaat alanına sahip. Tüm i stanbulluların yan ı sıra ulusal ve ulus­ lararası platformda hizmet verecek kongre merkezini trafikten arınd ırmak ve bütünlüğü sağlamak için bir tünel de yapıldı. Tünelin üzerinde çok amaçlı sergi alanları oluşturuldu. Kongre M erkezi ' nde yer altına alınan trafiğin geçtiğ i tünelin toplam uzunluğu 485


208

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Eylül 2009

metre. Bu alanda sadece acil duru mlar için servis yolu bağlantısı yapılacak.

Muhsin Ertuğrul Sahnesi de Yeniden inşa Edildi Kongre Merkezinin bünyesinde modern şekilde yen iden inşa edilen M uhsin Ertuğrul Sahnesi ile Açı k Hava Tiyatrosu'nun yanı sıra çok amaçlı salonları da yer alıyor. Toplam 5 kat­ tan oluşan M uhsin Ertuğrul Tiyatrosu 600 kişilik seyirci kapasitesine sahip. Sahnede sanatçı odaların ı n yanı sıra fuaye ve kateteryan ın yanı sıra kütüp­ hane de yer alıyor. Harbiye Açı k Hava Tiyatrosu ise aynen korunuyor ve yeni bir sanat ve kültür merkezi anlayışı getirilerek, "denize açılan" meydan kon­ septi oluşturuluyor. Bu kapsamda Açık Hava Tiyatrosu önünde oluşturulacak meydan ile üst kottaki Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nu da içine alan meydan ara­ sındaki yeşil bant korunacak.

330 Milyon Liraya Mal Oldu Temeli 1 4 Şubat 2008'de atılan ve 7 kat yer altı+5 kat yer üstü olarak inşa edilen kongre merkezinin toplam maliyeti 330 m ilyon TL. Son sistem teknolojinin kullanıldığı ve canlı yayın ile simültane çeviri odalarının da olduğu merkezde, 3 bin 500 kişilik çok amaçlı salon dışında 500 metrekare ile 1 300 metrekare arasında değişen farklı bü­ yüklüklerde 5 adet salon bulunuyor. I M F Guvernörler Toplantısı için 1 .000 adet 20 metrekare büyüklüğünde çalışma ofisleri oluşturulan kongre merkezi 850 araç kapasiteli otoparka sahip.

� NewYork1a Parkiara da

� Sigara Yasağı Geliyor � :ı ..

� :ı

C: 3 c'

c'

cc 0'

� ID

co :ı

3

.. ,..

� ;;· O' ô � �

Tarih: 1 6 Eylül, NTVMSNBC New York'ta bar ve restoranlardan son­ ra, yetkililerin parklar ve plajlarda da sigara yasağı getirme teşebbüsünde bulunacağı belirtildi . N ew York Sağlık Dairesinin bildirisinde, park müdürlüğü ve diğer idari birim lerle birlikte bu konu üzerinde çalışıldığı belirtildi. Kaliforniya eyaletinde de birçok kent plajlarda da sigarayı yasaklamıştı. Los Angeles, San Diego, Santa Monica, San Glemente, Solana Beach gibi çok sayıda kent, plajlarda sigara içilmesini yasaklayan düzenlemeleri kabul etm işti .

Ü stü i ncir Ağacı Altı Kütüphane Tarih: 1 7 Eylül, NTVMSNBC

Efes Antik Kenti 'nin en i lgi çekici bö­ lümlerinden biri olan ve yüzyıl önceki kazılarda ortaya çıkarılan Gelsus Kütüphanes i ' n i , 1 970-1 978 yıl ları ara­ sında yürüttüğü çalışmalarla "ayağa kald ıran " kişi olarak bilinen Avusturyalı arkeolog Friedmund H ueber' in, eksik parçaları izmir'deki bir incir ağacının altında bulduğu öğrenildi. Emekli olmasına rağmen günlerinin büyük çoğ unluğunu izmir'in Selçuk i lçesinde geçiren Arkeolog H ueber, Türkiye'ye ilk kez 1 965 yılında geldiği­ ni, çeşitli kazılarda yer aldıktan sonra 1 970'te Efes'te çal ışmaya başladığını anlattı. Ekibiyle birlikte çalışmaların ı Gelsus Kütüphanesi üzerinde yoğunlaş­ tırdıkların ı , 1 903 ve 1 904 yıllarındaki ka­ zılarda ortaya çıkan kütüphahe binasının ayağa kalkmasının "enteresan ve zorlu olaylarla dolu" olduğunu ifade eden H ueber, Gelcus'un orijinal parçaların tam ve doğru yerlere yerleştirilip gerçek haliyle ayağa kalkması için uzu n süren arkeolajik ve m imari araştırmalarda bulundukları nı bildird i . H ueber, Gelcus Kütüphanesi üzerindeki çal ışmalar sı ra­ sında yaşad ı kları ilginç olayı, şöyle an­ latt ı : " Binanın parçaları 1 903-1 904 ka­ zılarında çıkmıştı. 7 parça Avusturya'ya gitmiş, parçaların bir kısmı Efes'teydi . 52 parça ise izmir'deki Agora Açık Hava M üzesi'ne gönderilmişti. Bunları bir araya getirirken, çok enteresan bir olay yaşadık. Arkadaşlarımla 52 parçayı incelemek ve almak için izmir'e geldik. Alanın tamam ı n ı gezdik. Efes'ten hiçbir parçaya rastlamadık. M üzenin bekçisi, öğle tatilinde bizim içeride kalmamıza izin verdi. Arkadaşlarımla tepede bulu­ nan bir incir ağacının altında u mutsuzca otururken, baktık ki eksik parçalar otur­ duğumuz tepenin altında gömülü. Bir arkadaşı m ucu görünen bir taştaki mo­ tifin Efes m imarisiyle uyumlu olduğunu söyleyince çok ilgimizi çekti. Birkaç gün süren çalışma sonunda, kaybolan par­ çaları o tepenin altında bulduk. Aslında çok da iyi olmuştu, çünkü toprak, par­ çaları korumuştu. "

"Efes 3. Boyutu Kütüphane ile Kazandı" Kütüphane çalışmaları sırasında Roma mimarisi ve Efes kentinin genel mimarisi üzerinde çok önemli bilgilere


Eylül 2009

ulaştıklarını, eğimli temel tekniğinin o güne kadar san ıldığı gibi i l k kez Yu nanlılar tarafından değil, Romalılar tarafından kullanıldığını anlad ıklarını ifade eden Hueber, perspektif ve mey­ dan mimarisiyle ilgili önemli bulgulara ulaştıkların ı bildirdi. H ueber, " Efes, 1 978 yılına kadar düz bir alandı , Celcus'un ayağa kalkmasıyla Efes kentine 3. boyut kazandırılmış oldu. Bunu gözlerimizle gördük ve gör­ dük ki burası bir köy m imarisi değil, en­ fes bir m imari zekan ın ürünüdür, anladık ki bir metropolün merkezindeyiz," dedi. Efes' i n ve Selçuk'un hayatı nda önem­ li bir yeri olduğunu anlatan H ueber, özellikle burada düzenlenen kültürel etkinlikler ve konserlerden büyük keyif aldığını belirtti. Hueber, " Bugün gezer­ ken i nsanlar kütüphanenin ihtişamı n ı görüyor, bense o n u oluşturan 757 parçanın bir araya gelişini gözümde canlandırabiliyorum " dedi.

Mesleğimle ilgili Kitap Yazacağım H ueber, 1 965 yıl ından bu yana Türkoloji bölümü mezu nu olan eşiyle birlikte yılın bir bölümünü burada geçir­ diklerini belirterek, eşinin de Türkiye'yi çok sevdiğini bildird i . Hueber, "Artık emekli o l d u m , ama buradan da ayrılamıyorum, eşim de burada yaşamak istiyor, anılarım ve mesleğimle ilgili kitap yazacağım," diye konuştu. Efes' in, sadece bir arkeolog olması anlamında kendisi için değil, bütün insanlık için büyük önemi bulunduğunu ifade eden H ueber, buradaki her taşın eski zamandan belgeli olduğunu, bunla­ rı bozmamak gerektiğini bildirdi.

Sosyo-Politik-Kültürel Mekanların Bir Aradalığı Tarih: 1 8 Eylül, Kent Haber, Birgün DERLEYEN: DiLEK ÖZTÜRK Bienal, dört Hırvat kadı n küratörünün de (WHW) tam anlam ıyla beli rttiğ i gibi çok "sağlam" bir temele oturuyor. Bienal, ıs­ rarla Brecht' i n söylemlerine ve marksist bir sergiye davet ediyor bizi. Tüketim tolumunun, emperyalzmin bu kadar eleştirildiği bir ortamda sanat

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

209

>

yapı lıyor. Sanat artık politikadan bes­ leniyoır çünkü. Mareel Duchamp'ın 1 . Dünya Savaş ı ' ndan sonra, pisuvarını "yerleştirmesiyle" ve ard ından " Her şey daha önceden yapıldı. (Everything has been done before)" diyerek modernizmin sonunu getirmesiyle, post-modern toplum politik söylemlerden ilham almaya başlad ı . Herşeyi tükettik, sanatı da tüketti k . . . Sosyalist ideolojiyi bu kadar savunan ve doğal olarak da asl ı nda sanatın halka açı k olmasını savunan bir oluşum, ardından sponsorları , kapitali ve kaçı­ nılmaz olarak "yüksek sanatı ve yüksek toplumu" getiriyor. Yüksek topuklar, kırmızı rujlar ve Savignon blanc.* O cherie!** Avant-garde toplumda sanat, "salonlar"da sergilenirdi . Sanat, tabiri caizse, alçalmazd ı , halka inmezdi. Bu i roni bugün bienalde de yerini alıyor. Şehi r mekan ı da işte bu yüzden çok öneml i . " B eyaz Küpler"in içinde sergile­ rneye karşı, şehrin alternatif mekanları nı tercih eden bienal, içinde her ne kadar karşıtlı klar yaşasa da, önerdiği mekan­ lar açısından da birşeylerin karşısında durmayı hedefliyor. Politika, sanat, sosyalist söylemler ve bütün bunların yansıtılacağı mekan: şe­ hir. Bütün bu siyasi söylemler ve eleşti­ riler arasında kalıcak daha iyi bir şehi r olamazdı sanırım. istanbul: iki arada . . . 1 1 . U luslararası istanbul Bienali, bu

;ı. ;;ı

"' o

z o

w c: <tl "' <tl

�.

[ <tl �

! �

iii c. ..

=

� �:

"Tl

o

ô

""

sene " i nsan Neyle Yaşar? " teması altında yapıl ıyor. B ienal bu başlığı Bertolt Brecht ' i n 1 928 yılında Elisabeth Hauptmann ve Kurt Weill ile birlikte yazdığı Üç Kuruşluk Opera adl ı oyu­ nun ikinci perdesinin kapanış parçası olan " i nsan Neyle Yaşar?" adlı şarkıdan alıyor. Kavramsal çerçevesi, B recht 'e yen iden keşfedilmesi ve yeni kuşaklara gösterilmesi gereken bir klasik olarak bakmayı değil, geçmişin saklı kalmış tarafları üzerine bugün artık düşünmeye başlamayı ve sanatın, toplumsal olana müdahale ve estetik jest arasındaki eski i lişkilerin gözden geçiril mesi ve yeni iliş­ kiler kurulması açısı ndan nasıl olasılıklar barındırd ı ğ ı n ı araştırmayı öneriyor. Bienalin bu seneki sergi mekanları, Antrepo No.3, Feriköy Rum Okulu ve Tophane'deki Tütün Deposu . Bienalin şeh ir içindeki mekanları hak­ kında, mü mkün olduğunca kültür ve en­ düstri yapı larını sergi mekanı olarak kul­ lanmayı istedi klerini beli rten Zagrep'li grup WHW, bienalin kentin kültürünü yansıtan yapılarda yapılması gerektiğini belirtti. Ayrıca yaptı kları basın toplantı­ sında, istanbul'da bienal için alternatif olarak beş farkl ı mekan ı daha kullan­ mak istediklerini belirttiler. Öngörülen diğer mekanlar, istanbul Resi m ve Heykel M üzesi, Eski istanbul Amerikan Konsolosluğu, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi, Haydarpaşa Garı ve Park Otel. istanbul için yine kültürel ,


210

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Eylül 2009

tarihi açıdan ve hatta güncel hayatımızı işgal eden yapılar bunlar. . . Bienalde ayrıca mekanlar ve içlerine yerleştirilen eserler arasında bir bağlan­ tı kurmak da mümkün. Salıpazarı rıhtımında bulunan 3 nu­ maralı antrepo eskiden deniz yol u la getirilip gümrüğü ödenineeye kadar bekletilen malların saklandığı depo ola­ rak kullanıl ıyordu. Mekan, kaçınılmaz bir şekilde istanbul'un kentsel-jeopolitik konumun­ dan etkilen iyor. i stanbul'un yoğunlaşmış bir bölgesinde ve aynı zamanda da de­ n iz kenarında olmas ı , yani bir anlamda denizden "dışarıya açık, dış dünyaya açılan" bir mekan olmas ı , bugün "gün­ cel sanat sergileme mekanı " olmasına atıfta bulunuyor sanki ... Denizden kentin silüeti her zaman bir "vitrin"dir. Kentin vitrininde, içine kapalı endüstri yapıla­ rının, bienal mekanı olarak kullanılması da istanbul'a son yıllarda "yakıştırılan" terimiere de uymuyor değil. . . Aslında antrepo, sanatçıların bugünün metropol hayatını ifade etmeleri açısından da uy­ gun bir mekan. 1 1 . Uluslararası istanbul Bienal i ' nde antrepo mekanı, istanbul'un labirenti msi yapısını yansıtması için bir kentsel labirent olarak tasarlandı. Kentsel dönüşü m , küresel iletişim, jeopolitik çatışmalar, kültürel hafıza, et­ nik ve dini farklılıklar, kentsel başkaldırı, toplumun ikili yapısı, aklın ve bedenin sınırları ve hatta, aşk. Şehrin bu ger­ çekleriyle beslenen mekan, farklı ortam­ larda hazırlanan işlerle, sokak hayatını yansıtır gibi, yerlere atıl m ı ş kağıtlar ve farklı yönlere açılan sürpriz mekanlarıy­ la şehri yansıtmaya çalışıyor.

Feriköy Rum Okulu Öğrencisi olmad ı ğ ı için 2003 yılın­ dan bu yana h izmet vermeyen Feriköy Rum Okulu bu Bienal aracıl ığıyla ilk kez bir sanat mekan ı olarak kullanılıyor. Feriköy Rum Okulu bel ki de bienalin en ilginç mekanı . Yıl lardır kullanılmayan, üzerinde hala isim ler yazılı tahtaları, yangın kovaları ve duvarlarında asılı Türk ve Rum liderlerinin portreleriyle, hazin bir mekan . Mekanın ortak bir yaşanmışlığı var. içeri girince orasın ı n başka b i r y e r olduğunu hatırlatan tari­ hini hissedebiliyorsunuz. Mekan ın deği­ şime uğramasıyla olayların ve zamanın

katmanlanması çok i lginç. Burada bulunan işler de mekanla sıkı ilişki içerisinde . . . Bazen mekan yapılacak sanat işini etkiler. O mekana en uygun ya da atıfta buluncak eser ortaya çıkar. Bu bienalde Feriköy Rum Okulu'nda konuşlanan yerleştirme, fo­ toğraf, video işlerinin neredeyse tama­ m ı , mekanın tarihi, istanbul 'da yaşayan farklı etnik toplulu kların etkileri ve hatta eski Feriköy semti, yani mekanı n politik ve kültürel kimliği ile örtüşüyor. Eserler Türkiye'den deği l ama, özellikle bu me­ kanla sanki aynı kaderi paylaşan, eski Balkan devletleri ve bu toplumları etkile­ yen olaylar ve akımlar yansıtılmış .. Sovyet Sosyalist Devletleri'nin 80'1i yıllardaki havası , kürk şapkaları, so­ kakta çalışan güzel Balkan kadınları, sıkışık otobüsleri, soğuk şehirleri, insan bedenleri . . . Siyasi yönden çok hareketli bir coğrafyada yaşıyoruz. S ı n ırlar, siyasi rejimler son yüzyılda değişip durdu. i nsan bedeni de bu değişime ayak uydu rdu. Mekanlar, şehirler ve kaçı nıl­ maz olarak m imari de bu değişimlerden nasibini aldı . i nsanla yaşayan, i nsanın eliyle yaptığı etkilerden şekillenen mi­ marlık kavram ının toplu msal bir metafor halini alması büyük bir sürpriz deği l . . . Bazı fotoğraf v e video çalışmaları da bu "yapı , düzen, beden" üçlemesinden besleniyor. Bu konuyla ilgili bir ensta­ lasyon segileyen sanatçı Vlatka H orvat bir beyanında şöyle diyor: " Ben de çok karmaşık bir tarihi olan bir yerden

t

::ı

;:;

·� .! c

... "'

.c. o

ö

LL

c :ı _c :ı :ı

...

o

.�

E

a:

,.. :o ...

·� LL

geliyorum . O zamanlar Yugoslavya olan ülkede doğd um, sonra H ı rvatistan oldu. Sınırların yeniden çizilmesi, yeni düze­ ne uyum sağlama, kimliklerin yeniden tanı mlanması deneyimlerini yaşadık. ' Beden'i temel bir şey, bana en yakın şey olduğu için kullanıyorum ama elbet­ te onunla çalışma biçimim, onun çeşitle­ melerini sunma biçimim kesinlikle farklı sistemlere uyarlanabilir, siyasi yapılara, sosyal yapılara, yeniden çizme, yeniden işleme sokma yollarına, bu süreçte şid­ det kullanılmasına. Beden hem olduğu gibi var oluyor işierirnde hem de tarih boyunca kültürlerimiz içinde deneyimle­ diklerimizin yankılarıyla . . . " Mekanı n fonksiyonu ise eğitim amaçlı. Bu duru m , tabi ki mekana sı­ nırlamalar getirmiş, kullanı m ı kısıtlamış. Herşeyden önce okulda, sın ıflar ve koridorlar var. Talimatnameler asıl ı , size neyi nasıl yapmanız gerektiğini söyle­ yen tabelalar var her yerde. Sonuçta, bienalin kullandığı bu mekanda eğitim­ öğretim yapılıyordu. işler bundan soyutlandı ya da tam aksine tam da bu sın ıriandı rmaya ayak uydurdular. Sın ıflarda bir çok pencere var. Pencerelerin bir kısmı d ışarıya bakıyor, bir kısmı da boyanmış. Bir kısmı da Protestan Mezarl ı ğ ı ' na bakıyor. Sanki aynı yerde bir geçmişler ve tarihler kar­ ması var. Feriköy Rum Okulu da burada bulunan sanat çalışmaları gibi, parça­ lanmış, yeniden birleştirilmiş ve tekrar düzen lenmiş . . .


Ey l ü l 2009

Tütün Deposu istanbul Tophane'de uzun yıllar tütün deposu olarak kullanılan üç katlı ahşap bina, yapılan tadilatla yeniden düzenlenerek gü ncel sanat galerisine dönüştürüldü ve kullan ıma açıldı. Kuruluş gerekçesini, "Türkiye, Kafkaslar ve Balkan ülkeleri ile kültürel ve sanatsal iletişim ve etkileşimin yaygınlaştırılması" olarak tanıml ıyor Tütün Deposu yetkilileri. Bu anlamda mekanda belli ararlıklarla güncel sanatı destekleyen sergiler ve etkinlikler düzenleniyor. Tütün Deposu Tophane'de Lüleci Hendek Caddesi Koltukçular Ç ıkmazı'nda bulunuyor. Sanki eski depo, binalar, esnaf, kahve ve seyyar satıcıları ile mahalle havasında olan böl­ genin tam ortasında kalıyor. Yapının içi de eski fonksiyonuna göre geniş kulla­ nım alanları sunmuyor. Mekanda daha çok kolaj , paster ve fotoğraf çalışmaları duvarlarda yerini almış. Sergilenen işlerin nerede sergi­ lendiği en az işler kadar öneml i . 1 1 . Uluslararası istanbul Bienali' ndeki üç sergi mekanı da bulunduğu bölge ve ya­ pıların özellikleri açısından istanbul'un tarihi ve kültürel benliğini yansıtıyor. Kullanılmayan ve kullan ı l madı ğ ı için köh­ nemeye bırakılan yapılar, yenilenerek şehir hayatının bir parçası oldu. Fakat, bu bienal için önerilen diğer mekanlar da bir o kadar öneml i . Osmanlı Bankası Arşiv M erkezi halkın girerneyeceği bir

-i

s= ı:: :ı c <1> , o "' ı:

'l1

g, �

5?. ;-

�. �. ;;.

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

211

(mixed-use) projesi olan Zorlu Center projemizi hayata geçirerek, bize bugüne kadar hep inanmış olan değerli Türk halkına armağan edeceğiz," dedi. Zorlu, Avrupa'da bir benzeri olmayan Zorlu Center'ın istanbu l ' u n dünyada hızla yük­ selen değerin i daha da artıracağı n ı söy­ ledi. Ahmet Zorlu , yaptığı açı klamada, Zorlu Center projesinde, mimar Emre Arolat ve mimar M u rat Tabanlıoğlu ile birlikte "yeni bir kent meydanı " hedefle­ diklerini vurgulad ı . Zorlu, bu anlamda; istanbul'un kamusal mekan kurgusuna yeni bir halka ekleyeceklerin i , özgün bir kent meydanı yaratacaklarını söyledi. Zorlu Center Projesi, kültür ve sanat merkezi , otel, iş merkezi, alışveriş mer­ kezi ve rezidansları ile Türkiye'de ilk kez 5 değişik fonksiyonu içinde bulundura­ cak olan " karma kullan ı m " (mixed-use) projesi niteliğini taşıyor. yer olmaktan çıkıp gü ncel sanata açı ­ labilirdi. Aynı şekilde Haydarpaşa Garı da, önemli bir ulaşım noktası olarak sergileme mekanı olarak kullanılabilirdi. Fakat belki de öneri mekanların içinde en di kkat çekeni de Park Otel. Yıllardı r Gümüşsuyu 'nda i n ş a halinde bulunan yapı ya da beton sinsilesi içinde ve çev­ resinde sergileme yapılsayd ı , bu siyasi açıdan radikal söylem halinde olan bienal teması için çok kalıcı ve ironik bir durum yaratabilirdi. *Fransa'nın Bordeaux Bölgesi'nde yetişen üzümlerden yapılan oldukça değerli bir beyaz şarap türü. •• O hayatımi

�orlu Center, lstanbul•un Dünyada HızlaYükselen Değerini Daha da Artıracak Tarih: 18 Eylül Ahmet Zorlu, 4 bin kişiye istihdam sağla­ yacak bu proje ile istanbullular'ın eşsiz bir kültür ve sanat merkezine kavuşa­ cakların ı , 80 bin metrekarelik yeşil rek­ reasyonel alan ve bahçeleri ile şehrin nefes alacağı yen i bir kent meydanı ka­ zanı lacağ ını ve istanbul'un uluslararası çekim merkezi olmasına katkı sağlaya­ caklarını söyledi. Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorl u, "Türkiye'nin ilk ve tek, 5 fonksiyonlu ' karma kullan ı m '

Uluslararası Çekim Merkezi Zorlu Center'da 3 .500 kişilik, yakla­ şık 25 bin metrekarelik bir alan üzerine kurulu kültür ve sanat merkezi yapı lıyor. Bu alan içinde bulunacak çok amaçlı sanat merkezinde, haftan ın 7 günü et­ kinlik yapı labilecek, çocuklara ve yetiş­ kinlere yönelik bir kültür merkezi olacak. Böylece Avrupa'daki birçok şehirle bu konuda rekabet edebilecek. Proje içerisinde ayrıca istanbul ' a prestij ve turizm değeri katacak 5 yıldızlı bir otel ve Türkiye'ye yeni gelecek markalar ve mevcut markaların da yer alacağı alış­ veriş merkezi de bulunacak.

istanbulıa NefesAldıran Yeşil Alan istanbul'un dünyada hızla yükselen değeri n i daha da artıracak projelerden birisi olacak olan Zorlu Center'da ya­ ratılacak 80 bin metrekare yeşil rekre­ asyonel alan ile kente ve istanbullulara nefes aldırıcak. Bunun yanı sıra Gayrettepe Metro istasyonu'na ve Zincirlikuyu Metrobüs i stasyon u ' na ye­ raltı bağlantısı yapılarak ulaşıma kolaylık getirice k.

Zo�u Centerıo Uluslararası iki Ödül Zorlu Center projesi, şimdiden iki uluslararası ödüle layık görüldü. Proje geçen yıl dünyanın en prestij l i m imari projelerinin yarıştığı Cityscape Dubai Architectural Awards yarışmasında j üri


212

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Eylül 2009

özel ödülü olan " master planning" (en iyi planlanmış proje) almaya hak ka­ zand ı . Bu yıl da, I nternational Property Awards ( U l uslararası Gayrimenkul Ödülleri) kapsamı nda, Europe and Africa Property Awards 2009 (Avrupa ve Afrika Gayrimenkul Ödülleri 2009} yarışmasında "Commercial Architecture Award" (Ticari Mimarlık Ödülü) dalında ödüle layık görüldü.

��Evini Yeni le Ka mpanyasılina M i marlar da Katıldı Tarih: 1 8 Eylül Tüketicilerin ev yenileme i htiyaçları için ca­ zip fı rsatlar sunan " Evini Yenile Türkiye" kampanyası yoğ u n ilgiyle devam ediyor. Yapı malzemeleri sektöründe talebi canlandırarak ülke ekonomisine katkı sağlamayı amaçlayan kampanyaya 39 firma daha katıldı ve toplam firma sayısı 1 22 'ye yükselirken bayi sayısı ise 1 5 bin'e ulaştı. Türkiye ekonomisinin loko­ motiflerinden yapı malzemeleri sektörü, üreten Türkiye'nin bankası Halkbank ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ' n i n (TOBB) güçlerini bir araya getirdikleri " Evini Yenile Türkiye" kampanyası tüm h ızıyla devam ediyor. 1 Eyl ül'de başlayan kampanyada 83 olan firma sayısı 1 22 'ye 13 bin civarında olan bayi sayısı ise 1 5 bin'e ulaştı. Tüketicilere çok düşük faizle kredi imkanları sunan kampanyada katılımcı firmalar da kendi bünyelerinde evini yenilernek isteyenle­ re avantajlar sağlıyor. Kasım ayı sonuna kadar devam edecek kampanyada artık mimarlar da evini yenilernek isteyen müşterilerinin Halkbank ' ı n sunduğu ca­ zip kredi fırsatlarından yararlanmaları n ı sağlayabilecek.

39 firma daha "Evini Yenile Türkiye" Dedi Kampanyaya olan ilgiden memnuni­ yet duydukların ı belirten Tesisat i nşaat Malzemecileri Federasyonu (Ti M F ED) Başkanı Serdar Dönmez, " Yı l lardır evi n i yenilerneyi ertelemiş tüketicimize cazip fırsatlar sunan kampanyamız gittikçe büyüyor. Kampanyaya artık 1 22 firma ve 1 5 bin bayiyle devam ediyoruz. M i marların da kampanyaya dahil o lması

bizim için büyük bir avantaj yaratıyor. Bayi üzerinden evini yen ilemekle uğ­ raşmak istemeyip, m imarına yenilik yaptırmak isteyenler de bu ndan böyle kampanyadan faydalanabilecek . M imarına evini yeniletmek isteyenler de tıpkı bayide olduğu gibi mimarın­ dan bir proforma fatura alacak ve bir Halkbank şubesine kredi başvurusunda bulunacak. Kredi mimarın kampanya hesabına yatırılacak ve dekontu müşte­ riye verilecek. Tüketici istediği ürün ve hizmeti mimardan alacak ve 2 ay öde­ mesiz olarak kredisini cazip fırsatlarla ödemeye başlayacak, " ded i .

Anadolu'dan Kampanyaya DestekVar Kampanyaya büyük destek gördükle­ rini ifade eden Dönmez, " Türkiye gene­ linde evini yenilernek isteyen tüketicileri­ miz için kam panyayı duyurmaya devam ediyoruz. Bu kampanyada TO BB'un organizasyonuyla, illerimizde Sanayi ve Ticaret Odaları , kampanyayı destekle­ yen firmalar ve Halkbank şubelerinin katılımıyla kampanyayı destekleyici etkinlikler düzeniiyoruz ve tüketicimizi kampanya ile ilgili bilgilendiriyoruz. Krizin inşaat malzemeleri sektöründe yarattığ ı etkiler bu kampanyayla en aza indirgenecek. ' Evini Yenile Türkiye' kampanyasıyla 1 00 bin tüketiciye ulaşmayı ve 1 m ilyar TL' nin üzerinde iş hacmi yaratmayı hedefliyoruz," dedi Halkbank, kampanya kapsamında 1 2 ay vadede % 0,33, 1 3-24 ay vadede % 0,80 ve 25-36 ay vadede % 0,95 faiz oranları ile tüketicilere, ev yenilernede kullanacakları 2 bin TL ile 50 bin TL arasındaki yapı malzemeleri ve işçilik harcamaları için finansmanı, 2 ay geri ödemesiz olarak sağlayabiliyor. " Evini Yenile Türkiye" kampanyası ile ilgili tüm bilgilere www.eviniyenileturkiye.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Modern Mi marlığın Tapınağı 90 Yaşında Tarih: 2 4 Eylül YAZAN: ONUR EKMEKÇi Bu sene Bauhaus Okulu 90. yılını kut­ luyor. B undan dolayı, başta okulun başlangıç noktası olan Weimar kenti

olmak üzere, Bauhaus arşivlerinin bu­ lunduğu Berlin dahil, Tokyo'dan New York'a birçok önemli şehirde yıldönümü etkinlikleri düzenlen iyor. Örnek olarak, New York'ta bulunan Modern Sanatlar Müzesi (MOMA) çok yakı n zamanda Bauhaus'la ilgili önemli bir sergiye ev sahipligi yapacak (Bauhaus 1 9 1 9-1 933: Workshops for Modernity). M OMA'nın kurulduğu dönemde, ilk direktörü Alfred Barr'in müzenin ana teması ola­ rak Avrupa Modern sanatını seçmesin­ de, Bauhaus'dan etkilenmesinin büyük pay sahibi olduğu bilinen bir gerçek. Dünya genelinde bu 90. yıldönümü ile i lgili oluşturulan etkinliklerin en önemli vurgusu, bugünkü varolan mimari ve tasarım kültürünün oluşması sürecinde, Bauhaus etkisinin yadsınamayacak ka­ dar büyük olduğunun hatırlatılması. Peki Bauhaus bugün ne d urumda? Bauhaus ismini degisik sekiler­ de de olsa sürdüren 3 kurum var: Weimar kentindeki Bauhaus Weimar Üniversitesi -ki m i marlık fakülte binası, G ropius tarafından tasarlanmış ve Bauhaus okulunun doğduğu yer-, Berlin'deki Bauhaus Arşivleri ve Dessau 'daki Bauhaus Kurumu (Bauhaus Dessau Foundation). Bunlardan Weimar ve Dessau 'daki yapılar U N ESCO Kültürel M i ras Listesi'nde bulunan, m imarl ık tarihi açısından son derece önemli binalar. B ununla birlikte, 1 925'de yapımına başlanan Dessau Bauhaus binasının, zaman ının ötesinde ve endüstriyel ça­ ğ ı n güçlü bir yansıması olan tasarımıyla, dünyada Modernizim ve Bauhaus deni­ lince akla gelen en önemli m imari eser olarak, Weimar ve Berlin 'deki yapılar­ dan daha ayrıcalıklı bir kon u mda olduğu söylenebilir.


Eylül 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Buna ilaveten, içinde bulundurduğu Bauhaus Kolleg ve I BA (I nternational Building Exhibition) gibi kurumlar, Bauhaus'un araştırmayı ve farklı disip­ linleri biraraya getiren orijinal ruhunu da en üst düzeyde yaşatıyor.

Dessau'ya Kısa Bir Bakış Bauhaus Dessau ile ilgili gözlemleri aktarmadan önce, Dessau kenti hak­ kında kısa bir özet, yapının ve organi ­ zasyonun ne t i p b i r ortam içerisinde bulunduğu konusunda fikir verebilir. Dessau, yaklaşık 65 .000' 1 i k bir nüfusa sah ip, Berlin ve Leipzig kentleri arasın­ da, Saxony Anhalt eyaleti sınırları icinde bulunan ufak bir şehi r. 1 . Dünya Savaşı öncesinde, Almanya'n ı n en önemli en­ düstriyel merkezlerinden biri olan kent, özellikle Bauhaus'un tasındığı dönemler de dahil olmak üzere, popülerlik açı­ sıdan altın cağını yaşıyordu . Bununla birlikte, 2 . Dünya Savaşı' ndan sonra, savaşın getirdigi yıkım ve yeni gelen Demokratik Almanya Cumhuriyeti 'nin baskıcı rejimi altında, eski ihtişamlı ko­ numunu kaybetmeye başladı . Doğu ve Batı Almanya' nın birleşmesinden sonra kent, diğer birçok eski Doğu Alman şehri gibi sorunlar yaşamaya başladı ve bu problemierin birçoğunun hala mevcut olduğu rahatlı kla söylenebilir. işsizlik, nüfusun yaşlanması ve gençle­ rin batı kentlerine göç etme isteği , bu problemierin başlıcaları olarak göze çarpıyor. Dessau'ya Berlin'den iki saatlik korn­ forlu bir tren yolculuğunun ard ı ndan gelenleri ilk karşılayan yapı, Sovyet mi­ marisinin bütün soğukluğunu uzerinde toplayan, kentin Doğu Almanya geç­ mişinin belirgin miraslarından, Dessau Ana Tren i stasyonu. Bu yapıyı geçtikten sonra, Walter Gropius'un adının verildi­ ği sokakta beş dakikalı k bir yürüyüşün ardından, yolun sonunda, ziyaretçile­ rini bütün i htişamıyla karşı layan yapı , Bauhaus'dan başkası değil. Kronolojik olarak bakıldığında, bi­ nanın geçirdiği fiziksel ve programsal değişim ler binan ı n , şimdiki konumunu anlamak açısından önem kazanıyor. 1 932 yılı nda, açılışından 6 yıl sonra, dö­ nemin Nazi yönetimi, okulun ana temel eğitim ilkelerini n , kendi doktrinlerine tehdit unsuru olduğunu i leri sürerek,

okulu kapattı. Bu olaydan sonra, oku l M ies van der Rohe'nun yönetiminde Berlin'de belli bir süre devam etse de, eğitime son verildi. 1 933'ten 2 . Dünya Savaşı ' n ı n bittiğ i yıl olan 1 945'e kadar bina, Nazi iktidarı nın elinde birçok de­ ğişik amaca hizmet eti i : bölgesel Nazi geneli k kolların ı n eğitim yeri, kadınlar için devlet okulu, meşhur Junkers motorların ı n üretildiği fabrika ve Albert Speer'in Yapı laşma Komitesi bunlardan önemli olanları. Dessau'nun şiddetli bir sekilde bombalandığı 7 Mart 1 945'de ise, binanın büyük bölümü yandı . Bu olaydan sonra , 1 976'ya kadar binan ı n , orijinal karakterini büyük ölçü­ de kaybettiği bir sürece girildi. Binan ı n , ünlü stüdyolarının bulunduğu kısımdaki, cam cephenin tuğlayla örülmesi de­ recesine kadar varan değişiklikler bu dönemde gerçekleşti. Bugünkü yapı, orijinaline sağd ı k ka­ lınmasına rağmen, özellikle cam cephe detaylarında birçok değişikler de içe­ riyor. Son 20 yılda yapılan ve şu anda çevre düzenlemesi şeklinde devam eden, çok masraflı restorasyon çalış­ maları bazı soru işaretlerini yan ında ge­ tirse de, binanın şu anki halinin oriji nal formuna büyük oranda yakın olduğu söylenebilir.

Turistlerin de Gözdesi Bugün, Bauhaus Dessau'da belli bir süre geçiren birinin, sürekli binayı ade­ ta işgal eden kalabalık turist grupların ı farketmemesi hemen hemen olanaksız. Yılda yaklaşık 1 00.000 üzerinde kişi bi­ nay ı , kış veya yaz farketmeksizin , ziyaret ediyor. Binan ı n , bu gercek göz önününe alındığında, bir " modernizim simgesi" haline gelmesi, Walter G ropius'un büyük i htimalle okulu oluştururken dü­ şünmediği bir durum olmalı {özellikle Modernist akımın mimaride "anıtsallık" olgusuna karşı olan soğuk duruşu ha­ tırlanırsa). Aslına bakı l ı rsa, G ropius'un Amerika'ya yerleşmesinden sonra yazdığı " Scope of Architecture" adl ı kitabında d a belirttiği g i b i , " Bauhaus Style" denilen bir olgunun oluşması bile aslı nda planlanan, veya kurucular tara­ findan arzulanan bir düşünce değildi. Bu açıdan bakıldığında, Bauhaus'un mi mariye meraklı kitle tarafından adeta bir tapınak haline gelmesi (veya getiril-

ı:ıı

..

c

:r

..

c "'

c

= c N ..

� ..

= cc o: 2: =

c: ... c:

21 3

mesi), üzerinde daha fazla düşünülmesi gereken bir paradoks olarak ortaya çıkıyor. Bauhaus'un yeniden bir eği­ tim, araştı rma kurumu olması yönünde mücadele edenler olduğu gibi, binanın müzevari bir yapıya bürünmesini savu­ nanlar arasında güçlü bir çekişme oldu­ ğunu da hatırlatmak da yarar var. Bununla birlikte, Bauhaus Dessau sadece estetik, turistik yönüyle de­ ğerlendirmek yeterli olmayabilir. 1 994 yılında, Bauhaus Dessau Vakfı ' n ı n kurulmasıyla, Bau haus'un eski orijinal, eğitimci, araştı rmac ı , sorgulayıcı kimliğine dönmesi yolunda önemli bir ad ı m atıl d ı . Bunu takiben, 1 999 yılında kurulan ve bu sene 1 0 .yıl önümünü kutlayan Bauhaus Kolleg , şehi reilik üzerine yaptığı araştırmalarla, kurum içerisinde önemli bir yer tutuyor, Her yıl seçilen yeni konular, dünyan ın değişik yerlerinden gelen ,değişik branşlardan (mimar, sanatçı, sehir planlancı, sosyo­ log vb) ögrenciler tarafından irdeleniyor. Regi na Bittner'in başında bulunduğu ve genellikle 1 yıla yakın süren program, daha önce çok üzerinde durulmamış kentselleşme üzerine konuları, değişik metodlar ve stratej iler kullanarak ele aliyor. Örnek vermek gerekirse, geçen senenin programı CIAM Modernist Kentselleşme sürecini, Singapur ve iskoçya'daki bu dönemin ürünü olan toplu konut projelerini değişik yönler­ den {politik, ekonomik, sosyal ve me­ kansal vb.) analiz ederek ele ald ı . Bauhaus Foundation'in başındaki görevine yeni başlayan Philip Oswalt 'a göre, Bauhaus'daki araştırmacı kimlik, bu gibi projelerle daha da desteklene­ rek devam edecek. Oswalt, Bauhaus


214

ARK iTERA M i MARLIK ALMANAGI

Eylül 2009

bünyesindeki Kolleg ve I BA (gibi orga­ nizasyonlar sayesinde, Dessau 'nun ya­ kın gelecekte, dünyadaki diğer yüksek eğitim kurumlarıyla kurulacak bağlantı­ lar sayesinde, güçlü bir eğitim merkezi­ ne dön üşebileceğine i nanıyor. Oswalt' ı n bunu söylemesi kayda de­ ğer çünkü kendisi daha önce "Shrinking Cities" projesini hayata geçiren kişi. Kısaca özetlemek gerekirse (özellikle 1 990 sonrası Doğu ve Batı Almanya birleşme sürecinin kentleşmeye etkisini merak edenler için önemli bir kaynak) Shrinking Cities ( " küçülen şehirler" ola­ rak çevirisi yapı labilir) , nüfus veren, en­ düstrinin terkettiği ve batıya göç vermiş eski Doğu Alman şehi rlerini canlandır­ maya yönelik pratik çözüm ler ü reten bir projeydi. Dessau, kitap ve sergi olarak hayata geçirilen bu projede, örnek ve­ rilen şehirlerden biri olarak öne çıkıyor (özellikle duvar sonrası Almanya' nin gecirdigi sürecin kentlere etkisini merak edenler için onemli bir kaynak). Kentin işsizlik oranı, göç vermesi, nüfusun yaşlanması ve endüstrinin ortadan kalkması gibi önemli problem­ leri var {1 990' 1arın başında 1 00.000 civarında olan nüfus, bugün 65.000 civarinda). Kentin belli bölgelerinde bulunan, terkedilmiş apartman blokları ürkütücü bir görüntü oluşturuyor. Yüzde 1 4'e varan işsizlik oranı, Bauhaus ya­ kınındaki iş bulma kurumunu kentin en çok ziyaret edilen binalarından biri yapi­ yar. Bu faktörler gözönüne alındığında, Bauhaus hızlı bir şekilde gerileyen bu kenti, ekonomik ve kültürel açılardan, ayakta tutan yegane kuvvetlerden biri olarak ortaya çıkıyor. Kolleg için dunya­ nın değişik yerlerinden gelen ögrenciler, Vakıf'ın düzenlediği sanatsal aktiviteler ve I BA'nin düzenlediği konferanslar kente az oranda da olsa bir canlılık katıyor. Şehrin, 1 900' 1erin başındaki gibi bölgesel bir güç haline gelmesin in, Bauhaus'da olabilecek olumlu değişik­ lerle, doğru orantılı olduğunu belirtmek yanlış olmaz. Buna ilaveten , Dessau kentinin kendisini " Bauhausstadt (Bauhaus şehri)" olarak tanıtarak, şehri kalkındı rmaya çalıştığ ı n ı da belirtmek gerekiyor. Herkes, bugünkü şartlar gözönüne alındığ ında, kentin tekrar bir ticaret veya sanayi merkezi haline gelmesinin zor olduğunun farkında.

Oswalt' ı n da belirttiği gibi, kent, elinde­ ki " Bauhaus" isminin verdigi potansiyeli iyi bir şekilde değerlendirebildiği tak­ dirde, çok yakı n bir gelecekte Dessau ve Bauhaus'un, önemli bir eğiti m/araş­ tırma laboratuvarı haline gelmesi hayal olmaktan çıkabilir. Bununla birlikte, böyle bir amacın gercekleşmesi, biraz da Dessau'da yaşayanlarin elleri ndeki " hazine"ye daha iyi sahip çıkmalarına bağ l ı . S o n zamanlarda yapılan v e Time dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, eski Doğu Almanya kentlerinde yaşayanların %41 'inin kentlerine gelen yabancılara olumsuz bir tavır içinde bu­ lundukları görülüyor. Uluslararası düzey­ de, Bauhaus Dessau 'nun söz sahibi bir konuma gelmesi biraz da bu durumun değismesine bağ l ı . Özellikle Kolleg ' i n çesitli uluslardan ögrencileri h e r yıl bu ufak kente getirmesi, bu amaca yönelik, iyi bir ilk adı m olarak görülebilir. Bauhaus binası nı ziyaret edenler için, gün içinde bir çok tur düzenleniyor. Bu gezilere katılanlar, G ropius'un odası n ı v e "festival bolgesi " denilen konferans salonunu da görme sansına erişiyorlar. Konserlerin de verildiği bu salon aynı zamanda, zamanında oğrencilerin kal­ dığı stüdyo ve atölyelerin bulunduğu kısı m ları birbirine bağlıyor. Bauhaus tarihini ve 1 920' 1erin son derece ilginç oğrenci projelerini merak edenler, bina kapsamındaki sergileri de gezebilirler. Yolu Dessau'ya düsen ve m imarlığa ilgisi olanlar için, Bauhaus binası dışı nda Dessau bazı diğer önemli binaları da bünyesinde bulunduruyor. G ropius'un okul bünyesi ndeki "usta­ lar" için tasarladığı Master Houses (Wassily Kandinsky, Paul Klee, Oskar Schlemmer ve daha birçok ünlü sanatçı bu evlerde yaşadı lar). Nehir kıyısında restoran olarak hizmet veren Kornhaus ve 1 920' 1erin konut sıkıntısına çözüm için Gropius tarafından tasarlanan Torten Konutları, Dessau'daki diger öneml i , yapılar. Bunun d ışında Bauhaus' la alakalı olma­ sa da, 2005 yılında yapımı tamamlanan, Sauerbruch H utton tarafından tasarla­ nan Alman Hükümeti Çevre Bürosu'na ait bina, Dessau'yu ziyaret edenlerin ilgisini çekecek bir bina.

Mardan Palaceıın Mimarındgn " Köprü Altı Oteli" ünerisi Tarih: 2 3 Eylül, Sabah YAZAN: DiLEK TAŞ Azeri milyarder Telman ismailov'un Antalya'da yaptırdığı Mardan Palace oteli başta olmak üzere çok sayıda tanınmış otelin mimarı olan Hasan Sökmen, istanbul'a yapılması planlanan 3. Köprü ile ilgili tartışmalara yepyeni bir boyut getird i . 3. Köprü'nün yeri ile ilgili tartışmalar farklı platformlarda de­ vam ederken m imar Sökmen köprünün iki kat halinde yapılarak altında otel ve restoranlardan oluşan sosyal alanlar yapılmasını önerdi. Medi M i marlık'ın sahibi Sökmen, Köprü altı oteli önerisi için bir proje de hazırladı ve projeyi Büyükşehi r Belediyesi ile diğer yetkili­ lerle paylaşmaya hazırlanıyor. Sökmen, istanbul Bağazı ' n ı n üstünde d ünyaya çok iyi bir şekilde pazarlanabilecek bir yatırımla projenin cazip daha cazip hale getirilebileceğ ini kaydetti. Sökmen, yapılması durumunda köprü altı otelinin 350 odaya sahip olabileceğini kaydetti . Otelin yanı sıra farklı işletmelere verile­ bilecek çok sayda restoranı n da köprü üstünde işletilebileceğini söyleyen Sökmen, " Hem turistler hem de çok sayıda insan için bağazın ve köprünün üstünde yemek yemek çok i lginç bir deneyim. Otel odasından çok restoran­ Iara da ağ ırlı verilebilecek bir proje içi köprü sadece otoyol geliri değil otel ve restoranlarıyla da para basar hale ge­ tirilebilir" diye konuştu. Sökmen, " Eğer ilgi çekerse bu bir ilk olacak. Bağazın en güzel yerlerinden birinde kim havada uyumak istemez ki. Özellikle de yabancı otel zincirleri böyle bir projede işletme için birbiriyle yarışır," diye konuştu.

"5 Yılda Geri Döner" Köprü oteli projesinin dünyada bir ilk olacağının söyleyen Sökmen, "3. Köprü ihaleye çıkarılacağı ndan yatırımcı lar 25 yıl gibi uzun vadeli bir geri dönüş planlayacak. Ancak köprü nün altına otel ve restoran gibi turistik bir kat da ekle­ nirse bu geri dönüş 5 yıla inebilir," dedi. istanbul Bridge Otel adını verdiği kon­ septe yabancı otel zincirlerinin de çok ilgi göstereceğini söyleyen Sökmen,


Eyıüı 2009

kaynaklandığı düşünülüyor. Ai, Çin'in

istanbul'a yapılacak 3. köprünün yatı­ rımcılar için bu şekilde daha cazip hale getirilebileceğini de söyledi.

"Altından Tren Geçebiliyorsa Otel de Olur" Köprü altı otel projesinin dünyada başka bir örneği bulunm uyor. Sökmen, iki katlı köprünün risk oluşturup oluş­ turmayacağı ile ilgili sorumuza "ABD'de San Fransisko gibi yerlerde altında binlerce tonluk trenlerin hızla geçtiği köprüler inşa ediliyor. Bu köprüler ton­ larca tonluk trenleri taşıyabiliyorsa bir oteli de taşıyabilir," ded i . Sökmen, köp­ rü altındaki otelin izolasyonu için çok özel malzemeler kullanılarak üstünden geçen otomobillerinin sesinin tamamen izole edilebi leceğini de söyledi .

Tematik Mimarili Otelleri Antalya ile Tanıştırdı M imar Hasan Sökmen, son olarak Antalya'da Telman ismailov'a yaptığı Mardan Palace otelini i nşa etti. Antalya ve Türkiye'nin çeşitli yerleri ile Türki Cumhuriyetler'de çok sayıda otel pro­ jesine de imza atan Sökmen özellikle de temalı otel projeleri ile tanınıyor. Antalya'da Topkapı Sarayı, Kremlin Sarayı, Titanic Otel, Venezia Palace gibi temalı oteller Sökmen 'in bazı projeleri arasında yer alıyor.

Çin li Sanatçı Ai Weiwei'yi Polis Hastanelik Etti Tarih: 23 Eylül, Spiegel ÇEviREN: BETÜL TUNCER Çin, Frankfurt Kitap Fuarı 'na şeref misa­ firi olarak davet etmek için doğru ülke mi? Bu tartışma, kendisine Sichuan'da saldı ran gizli polis yüzünden beyin kanaması geçirdiğini iddia eden Çinli sanatçı Ai Weiwei'nin hastanelik olma­ sından sonra alevleneceğe benziyor. Pazartesi günü, M ü n ih'te doktorlar Ai Weiwe i ' n ı n beyninin sağ tarafı nda kanama tesbit etmeleri üzerine, 51 yaşındaki sanatçıyı ameliyat ettiler. Ai, Spiegel'e polislerin kendisine 1 2 Ağustos'ta Güney Çin Sichuan bölge­ sindeki otel odasında saldırdıklarını an­ lattı. Tedavi edilen darbenin, saldı rıdan

"'

E !!!" Cü

....

.aı

� "' >ı:

:§'iii ·;:;, Qj

ın

"'

c Q)

E :ı "' o

c :;;: Q)

p Gi

lll lll "'

:.::

Q) ı:ı

;;..

o o ...

hem yurtiçinde hem yurtdışında en çok tanı nan sanatçısı. Aynı zamanda, hü­ kümeti insan haklarını ihlal ettiği gereç­ kesiyle sürekli tahrik etmesiyle, ülkenin en çok tartışılan sanatçısı oldu. Pekin Olimpiyat Stadı tasarımında da yer alan sanatçı , 1 1 Ekim'de başlayacak "So Sorry" adlı kendi sergisinin açı lışı için geçtiğ im iz hafta Çin'den Münih'e uçtu . Pazartesi günü Ai hastanede kontrol edildi. Kendisine yakın kaynaklar Spiegel'e ameliyatın sorunsuz geçtiğini açıklad ı . Ancak doktorlar, biraz daha iyi­ leşmesi için birkaç gün daha hastanede kalmasını tavsiye ettiler. Ai, kafasında oluşan zedelenmenin Ağustos ayından polis tarafından dövülmesi sonucu oluş­ tuğu kanıtlarla desteklenebilirse yasal anlamda harekete geçeceğini beli rtti. Ai, saldırının 2008 yılındaki deprem­ de yanlış inşa edilen okulların çökmesi sonucu ölen çocukların isimlerini ararştırırken gerçekleştiğini söyledi. Ai " Otoriteler bu konuda tedirgindi ve bizim araştırmayı tamamlamamızı istemedi ler," diyor ve araştı rmaya yardım eden gönül­ lülerin 26 kez tutuklandığını ve söyleşi yaptıkları çoğu insan ın daha sonra polis tarafından sorgulandığını ekliyor. Suçlamalar Çin hükümeti (ve aynı zamanda Frankfurt Kitap Fuarı) için yanlış bir zamanda ortaya çıkt ı çünkü Çin, Ekim ayında şeref misafiri olarak Frankfurt'ta ağırlanacak. Bunun üzerine geçtiğimiz hafta, fuarı organizasyonunu yapan ekip, önceden davet ettiği Bei Ling ve Dai Oing gibi Çinli yazarların davetlerini geri çekti. Fuar organizatör­ leri yazarları, Çinli organizasyon komite­ sinin isteği üzerine fuar dışı b ı raktıkları­ nı açıklad ı . H ükümete mualif olduğu bilinen ya­ zarlar, kendi bütçeleriyle Frankfurt'a se-

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

215

yahat ettiler. Etkinlikte görünmeleri kor­ kulu bir tartışma yarattı ve Cumartesi günü sempozyumda konuşma yaptıkla­ rında, Çin delegasyonu salonu terk etti. Hala, Ç i n ' i bu yılın şefer misafiri ola­ rak davet etmenin doğru olup olmadığı tartışılıyor.

Swanke Hayden Connell'dan Istanbul'da Bomonti Apa rtmanları Tarih: 23 Eylül, Architect's Journal YAZAN: SIMON HOGG ÇEviREN: BETÜL TUNCER

Swanke Hayden Connell'ın Londra ve istanbul ofisleri Bomanti 'deki 92 birim­ l i k konut binası için işbirliği yapıyor. Önce Swanke Hayden Connell, 2,4 hektarlık bir arazide birkaç par­ seli ve organi k marketi içeren bir ana plan geliştirmek üzere görevlendirildi. Sonrasında ise, bir konut binası için konsept tasarım geliştirmesi istendi . Sekiz katlı binada, stüdyo, bir, i k i ve üç odalı daireler mevcut. B inada ayrıca mağaza birimleri ile giriş katında ufak kafeler, restoranlar ve özel yemek dük­ kaniarı da bulunuyor. Swanke Hayden Connell 'dan Patrick Spears şöyle diyor: " istanbul'un nüfusu çok fazla ve şehrin büyük bir böl ümü restore edilme veya yeni lenme gereğ i içerisi nde. Ayrıca böyle modern, yüksek kalite apartmanlara ilgi büyü k. Projenin en büyük özelliklerinden bir ta­ nesi de oryantasyon u : batı yönünde or­ ganik pazarın bulunduğu büyük bir açık­ lık alana bakıyor. i ngiltere'de popülerlik kazan maya başlayan pazarlar, burada çok önceden beri süregelen bir anlayış. Yeni tasarlanan konut da bu pazara çok


216

A R K iTERA M i MARLIK ALMANAGI

Eylül 2009

yakı n . Ana cephelerin , tasarım ilkeleri sonucunda doğu-batı yönünde olması gerektiği kararlaştırıldı. Tasarım yak­ laşımı olarak da, her yön için farklı bir çözüm geliştirme kararı alındı. Binanın doğu cephesinde, 'formel' bir yakla­ şım izlenerek, kasaba evlerini andıran cumbalar oluşturularak, düşey bir vurgu yaratıldı. Binanın batı cephesinde ise ' i nformel ' bir hava yaratıp, pazara bakan açı k alana hitab etmek için farklı bir yak­ laşım sunuldu. Bu cephede ise yatay harekete vurgu yapıldı. B u , pencereleri yatay şekilde gruplayarak ve farklı kat­ ları, cephedeki geri çekilmelerle ifade edilerek başarıldı. Batı cephesindeki bazı dairelerin balkonları var. Bunları daha 'organ ik' olması için rastgele bir düzende serpiştirerek pazarın ruhuna ayak uydurmaya çalıştık." i nşaat aşamasının 20 1 1 'e kadar de­ vam etmesi bekleniyor.

2009 Praemium lmperiale Odü l ü M imarlık Alanında Zaho Hadidie Verildi Tarih: 2 5 Eylül DERLEYEN: EMiNE MERDiM YILMAZ Daha önce mimarlık alanında Richard Rogers, Norman Foster, James Sti rling gibi isimlere de verilen Praemium l m periale Ödülü'nü bu sene Zaha Hadid kazand ı . Hadid'in görüşleri şu şekilde: "Japon Sanat Vakfı tarafı ndan bu ödül ile onurlandırılmak çok gurur verici. Japonlar ile çalışmak kariye­ rimde önemli bir gelişme olmuştur. Kariyerimin başlarında aldığım bu des­ tekten dolayı her zaman gurur duyd u m . Japon işverenlerim ile mimarlık tutkumu her zaman paylaştık. Bize, pek çok şeyi geliştirme ve güçlü projeler tasariama fı rsatı verdiler. Yaptığımız m i marl ı k ile insanları heyecaniandırıyor ve yeni fikir­ ler konusunda merakland ı rabiliyoruz."

Diğer Ödül Dallarında Verilen Ödüller H i roshi S ugi moto (resim), Richard Long (heykel), Alfred Brendel (müzik), Tom Stoppard (tiyatro/sinema). Ödül, 22 Ekim'de sahiplerine verile­ cek.

11Mad Menııde M i marlık E leşti risi Tarih: 2 5 Eylül, Los Angeles Times YAZAN: CHRISTOPHER HAWTHORNE ÇE�REN: BETÜL TUNCER Ada Louise H uxtable Mad Man dizisinin 3. sezonunun " Love Among the Ruins" isimli ikinci bölü mündeydi . Tabii New York Times için yirmi yıl çalışmış ve hala Wall Street J ournal 'a katkıda bulunmaya devam eden m i marlı k eleştirmenin kendisi değil. Onun yerine yayınlanan bölümün erken dakikalarında, 1 963 yı­ l ı nda reklam yöneticileri ile yatı rımcılarla arasında geçen , Penn i stasyonu'nun ye­ rine Madison Square Garden yapılması için yıkılması konusundaki tartışma sıra­ sında adı geçti. ( i stasyon sonuç olarak 1 966'da yıkılmıştı.) Ajans yöneticilerin­ den birisi, Huxtable' ın planları ayıplayan yazısından bir parça okurken, diğer yönetici ters bir bakış atıyor ve yıkımı protesto eden baskıların ve el ilanların ı n y ı ğ ı n ı n a bakarak "Ada Louise H uxtable, o dosya kadar yeşildir" diyor ve ekliyor, " i nsanlar onun geveze ve sinirli bir kadın olduğunu biliyor". Önceleri, Huxtable'a ve Penn istasyonu'nun yıkımı na atıfta bulunulması, programın dönem detayla­ rını atlamama takıntısının belirsiz işaretleri gibi göründü. Onlar aynı zamanda 1 968'de yayınlanan, iki inşaat işçisini gösteren New Yorker karikatüründen arta kalanlardı . Karikatürde, işçilerden birisi arkalarında yükselen çelik iskelete bakarak diğerine 11Ada Louise Huxtable şimdiden hoşlanmadı bundan", diyor. Sonradan anlaşıldı ki, bu konuşma tüm bölüm boyunca yankı lanacak tematik bir akora basıyor: yaşlanma, kayıp ve yen i lenme döngüleri. H afıza, gelişimle kıyaslanıyor, Kaliforniya ise New York'la ki bu da, " Mad Men" dizisinde özgürlük ile sorumluluğu, değişiklik ile tarihi kar-

! �

....

şı karşıya getirmek demek oluyor. Don, Madison Square Garden yöne­ ticilerinden birine öğlen yemek öncesi , " Kaliforniya'dayd ı m . Herşey yeni ve temiz. insanlar umutla dol u . New York çürüyor ama Madison Square Garden , o tepede yeni bir şehrin başlangıcı," diyor. Anlaşılıyor ki, Garden, aslında yeni bir şehi r yaratmaya başlamamış, Manhattan ve başka yerlerde güçlü bir koruma hareketinin tohumlarını atılmış. Hemen akabinde New York, H uxtable' ı n " M cKim, Mead ve White'ın Katal i k piyesinin taraverten ve sonradan karartılmış pembe graniti " olarak tarifie­ diği en önemli mimari yapıtlarından biri­ ni yıkarak büyük bir gaf işlediğini farket­ ti. Bölüm aynı zamanda, ne kadar çok şeyin değiştiğini hatırlattı: Bu günlerde, bir reklam şi rketi yöneticisinin Los Angeles'ın ne kadar pasaklı olduğun­ dan yakındı ğ ı n ı , şehri hızlı tren sistem­ leri ve hızlı yükselen bir ufuk çizgisi olan şehirlerle kıyaslad ığını görebil irsiniz. Don Draper' ı n , Culver Şehri versiyon u ­ nun b i r yatırımcıya, Manhattan yerine bir kadeh AnchorSteam yudumlarken, " Dubai'deydi m " ya da "Şanghay'daydı m " dediğini duyabilirsiniz. .

.

� ıshakpaşa Sarayı lik g. Gününe Döndü ! �

8 ; c

iS'

� � ,5

� � .Q

Tarih: 25 Eylül, Radikal i shakpaşa Sarayı, restorasyon çalışmala­ rının ardından ziyarete açıldı. Ağrı Kültür ve Turizm M üdürü M uhsin Bulut, yak­ laşık 2 yıldır restorasyon çalışmasının yürütüldüğü tarihi sarayda son aşamaya geldiklerini söyled i . Muhsin B ul ut, 2 yıllık çalışma sonucunda ishakpaşa Sarayı'nın bazı duvarların güçlendirildi­ ğini, sarayın kar ve yağmur su larından korunması amacıyla çatısının yapıldığını belirtti. Bulut, restorasyon sırasında tarihi sarayın dokusunun bozulmad ı ğ ı n ı , h e r şeyin orijinaline uygun yapıldığını kaydederek, " G eçen hafta restorasyon çalışmaları tamam landı ve geçici ka­ bulü yaptık. Sarayın iş bitim teslimi ise bilirkişilerle beraber ekim ayının ikinci haftasında gerçekleştirilecek. Tarihi sarayımızı şimdiden yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açtık. Bu çalışma­ lardan sonra ziyaretçi sayısının artarak devam edeceğini umuyoruz" dedi.


Eylül 2009

Ankaraldaki AKM Yıkı lacak Tarih: 25 Eylül, Yeni Şafak Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Ankara'daki Atatürk Kültür Merkezi 'ni (AKM) "çirkin ve estetikten yoksun bir yapı" şeklinde tanı mlayarak, "Oradaki o çirkin yapıyı kaldırıp, yerine yapılacak onun 5 misli büyüklüğündeki yeni mü­ zeyi gelecek yıl açacağız," dedi. Önce yıkıl ması gündeme gelen, daha sonra restore edilmesi kararlaştırılan istanbul AKM ile ilgili tartışmalar hala sürerken, Kültür ve Turizm Bakan l ı ğ ı , başkentteki atıl kalan AKM 'yi kaldırıp, yerine daha modern bir Türkiye Uygarlıklar M üzesi kurma hazırlığına başlad ı . 1 980 yılında 2302 sayılı "Atatürk'ün Doğumunun 1 OO' üncü Yı lının Kutlanması ve Atatürk Kültür M erkezi Kurulması Hakkında Kanun" ile kurulan alanla ilgili tanımla­ nacak her türlü planlama, programlama ve diğer kararlar Milli Komite'ye bağ l ı . Bakanlığın yıkım yapabilmesi için de bu alanlarda tek söz sahibi olan komitenin onayını alması gerekiyor. AA muhabiri­ nin sorularını yanıtlayan Kültür ve Turizm Bakanı G ünay, yakın bir zamanda konu­ yu Milli Komite'nin önüne getireceklerini söyledi. Ankara'daki AKM için yeni bir düzenleme yapmayı düşündüklerini ve bu konuda çalışmalara başlad ıklarını beli rten Günay, "en büyük hayalle­ rinden biri olan" Türkiye Uygarl ı klar M üzesi ' n i AKM alanına kuracakları nı bildird i . Günay, bu konuda B i limsel Kurul ile Jüri Hazı rlık Kurulunun birçok toplantı yaptığı n ı ve hazırlıkları olgunluk düzeyine getirdiklerini dile getirerek, konuyu komiteyle bi rkaç hafta içinde görüşeceklerini ifade etti. Bakan Günay, " Benim düşüncem, o çirki n, estetik yoksunu ve malzeme açı ­ sından ç o k sıkıntılı olan v e Türkiye'nin mimari tarihiyle de bağdaşmayan o yapının yıkıl ması, o alana 40 bin metre­ kare kapalı alanı olan yeni ve büyük bir Türkiye Uygarlı klar M üzesi kurulması ... " dedi . Yeni yapı nın da kütüphanesi, ser­ gi ve toplantı salonlarıyla "dünya çapın­ da yarışacak" bir müze olmasını hedef­ lediklerini vurgulayan Gü nay, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye'nin uygarlıklar ve bunların hazineleri açısından, arkeo­ lojik zenginlikler bakım ı ndan çok varlıklı olduğunu düşünüyorum .

217

tavsiye veriyor ve kamu kurumlarına iyi tasarımlada yardı mcı oluyor. Kamu kurumlarının ev tasarım uzmanlıklarını destekliyor. Daha iyi bir yapılı çevre için eğitimler veriyor ve mimarlık, tasarım ve kamusal alan çalışmaları ile ilgili rapor­ lar yayınl ıyor. Arkitera M imarlık Merkezi, CABE ile yaptığı işbirliği anlaşması çerçevesinde bu yayınların Türkçe'ye çevirilmesi projesine bu sene içinde başlıyor. CABE'in 10 yıldır geliştirdiği çalışmalar ise şu şekilde sıralanıyor:

Başkentte, hatta Türkiye'de bunu sergileyecek böyle bir mekanımız yok . Böyle bir mekan , yeni müze yaparsak bunun en iyi yeri de defalarca söyledi m , Ankara . . . Alanımız da var. Oradaki o çirkin yapıyı kaldırıp, yerine yapılacak onun 5 misli büyüklüğündeki yeni müze­ yi gelecek yıl açacağız."

"Tarih Önünde Açıklamasını Yapacaklar" istanbul'daki AKM 'ye de değinen G ünay, bakanlık olarak binayı geçen yıl boşalttı kları n ı hatırlattı. Günay, "Önce proje gecikti, sonra da bazı arkadaşlar, ' lokantan ın yeri , merdivenlerin yeri ' diyerek yargıya başvu rdu , orada duruyor. Bizim sorunumuz olmaktan çıktı. Yargıya başvuran arkadaşlar ile o gerek­ çelerle yürütmeyi durdurma kararı veren yargı organları, tarih önünde bunun bir açı klamasını yapacaklardır gelecekte" ded i . istanbul'un yeni kongre mekanlarına kavuştuğunu, kongre vadisinin yakında açılacağı n ı ve Haliç'teki kongre mer­ kezinin de marttan bu yana kullanıldığını anlatan Gü nay, "AK M 'yi engelleyenler, yen i kongre salonlarına geldiklerinde mahcup olacaklar. istanbul AKM ile kıyaslanamayacak büyük yeni mekan lar açılıyor. istanbul, bir mekan sıkıntısı yaşamayacak, daha güzel salonlarımız geliyor. Harbiye'de M u hsin Ertuğrul Tiyatrosu, ekim ayı sonunda perdelerini açacak," diye konuştu .

1999 CABE'in kurucularından Lord Rogers, uzun seneler süren " Towards an urban renaissance" araştırmasından yola çı karak hazırladığı 1 0 5 adet tavsiye içeren " Kentsel Görev Gücü" çalış­ masını duyurdu. 1 Eylül 1 999'da resmi açılışı yapılan CABE'in çalışmalarına Kraliyet Sanat Kom isyonu'nda başlan­ dı. CABE'in ilk başkanı Stuart Lipton, CABE'in kuruluş amacını "ulusal bilinç hakkında bilgi vermek" olarak özetledi. CABE, 10 yıl içerisinde ingiltere'deki 3.000'den fazla tasarımı gözden ge­ çirdi.

2000

CABE 1 O Yaşı nda ! Tarih: 29 Eylül, CABE DERLEYEN: DERYA YAZMAN i ngiliz M imarlık ve Yapılı Çevre Komisyonu CABE (Commission for Architecture and Built Environment) bu ay 1 0. yaşı n ı kutluyor. CABE mimarlarla, plancılarla, tasarımcılarla, gel iştiricilerle ve müşterilerle çalışan ve onlara hayat­ larını şekillendirecek projeler üzerinde deneyimler sunan bir kuruluş. Parklar, açık alanlar ve konut CAB E'in ele aldığı en önemli konular. Kamu yararına çal ışan CABE, insanların, binalardan ve alan lardan talep ettiklerinden esin­ lenmeye çalışıyor. M ekanları güvenilir, güzel ve etkileyici kılmak üzere bir politika geliştiriyor. CABE, müşterilere, müteahhitlere, m i marlara ve plancı lara

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

!

i

"' .c "' ı::ı

� ;. o o N

.: ii.ı lll cı:

u

Jon Rouse, CABE'in ilk başkan asistanı. Dönem in ilk toplantısı nda, Başbakanlık Kamusal Binası Ödülü'nün düzenlenmesi kararı alındı . Daha sonra, " By design" adı nda " iyi tasarım neresi olursa olsun önemlidir" fikrini savunan yeni bir standartlar birimi kurulmasına karar verildi. CABE, Birmingham'da şehrin nirengi noktasını yaratacağ ı dü­ şünülen Selfridges mağazasını yenile­ rneye yönelik tekliflerini incelemeye baş­ ladı. CABE, en iyi 10 yapılı çevre pro­ fesyoneli ve "seçici kılı nanlar" projesi ile müşterilere tavsiyeler vermeye başlad ı . 2009 'da 3 2 3 seçicinin desteğini alarak, 10 yılda 652 proje yarattı.

BUILDING FOR LIFE 2001 " Bu i lding for Life", CABE ve konut endüstrisi arası ndaki öncü ortaklık ile oluşan bir proje. CABE bu proje ile


218

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Eylül 2009

konut projelerine yönelik 69 standart sundu. CABE'in ilk araştırma raporu olan " Kentsel Tasarımın Değeri " , ma­ liyet yerine değeri ortaya çıkaran bir tasarımın nasıl olacağı n ı gösteriyor.

2002 M imarlık ve yapı l ı çevre, CABE'den 1 m ilyon Dolar' lık program yararı sağlad ı . 21 merkezin bu program ağı Newcastle'dan Plymouth'a dek uzandı. Köhnemiş mağaza önleri, kırık sokak lambaları ve kalabal ı k kaldırımlar, g üney Londra'daki Streatham Caddesi'ne CABE'in " Sokak Projeleri" kampanya­ sındaki ingiltere' nin en kötü caddesi başlığını kazandırd ı . Birmingham 'daki Brindleyplace ve Sutton'daki BedZED, CABE'in en harika mekan çalışmaları arasında yerini aldı. 2009 Mart ile 3 1 6 mekan yaratıldı.

2003 Koyun, keçi ve tavuklar, Londra Coram Alanı' nda CABE Space'i du­ yurmaya yardı mcı oldu. CABE'in yeni hedefi, en iyi kamusal alan tasarım ı n ı geliştirmek o l d u v e C A B E Space, ingiltere'nin yenileme çalışmaları için mahrum b ı rakılmış alanların %90'nında çal ıştı. Kamusal sektör müşterilerine yönelik " Creating excellent buildings" (Mükemmel Binalar Yaratmak) isimli 244 sayfadan oluşan ilk kapsamlı rapor oluşturuldu. 1 0 yılda, 376 kamu teşkila­ tına bu rapor tavsiye edildi.

2004 John Sorrell, Stuart Lipton'dan sonra CAB E ' i n başkanlığına atandı ve Richard S immons başkan asistanı olmaya başlad ı . Ciddi firmaların tasa­ rımları yapıldı ve bu tasarı mların deva­ mı geldi. 1 0 yılda, 33 ana sağlık binası için tasarı mlar önerildi. Ashford, CABE kentsel tasarım yaz okuluna yönelik ilk mekan . 664 profesyonel, 4 günlük eği­ tim kurslarını incelemeye katıldı.

2005 " Politik Planlama Beyannamesi 1 " coşkulu bir karşılama ile başlad ı . Beyanname'nin "sadece i y i tasarım kabul edilir" fikrini savunmasına rağ­ men, kötü tasarımları reddettiğini de beli rtmedi .

CABE, daha sonra HO'dan eskiden Londra'nın Covent Bahçesi ' n deki " S pace House" olarak bilinen Seifert tasarım binasına geçti. Bir diğer önemli çalışma ise, " tedarikler için devletin zorunlu ortak minumum standartlar"ı zorunlu kıldığı zamanda oldu. B u şe­ kilde bir kamusal binan ın maliyetinde, projenin tüm geçmişini düşündürtmek zorunda olduğu savunuldu.

program yönetimine başladı . Daha sonra, Genç Müslüman Londralı lar, tasarım rehberi içeren tekerlekli san ­ dalye ile ulaşım i m kanı üzerine yayın­ lanan " l nclusion by design" raporunu duyurdu . " B u ilding for Life" çalışması, Evler ve Komiteler Kurumu ile yerel oto­ ritelerin " Building for Life" raporunda yer alan standartları uygulamaları için kabul edildi.

2006

2009

CABE, tasarım ve sağlık sektörü profesyonellerini "sağlık haftası " için 60 etkinlikte bir araya getirdi. Sağlık bakanı Andy Burnham, CABE'in değişim adı­ mını destekiernekte başrol oynadığını söyledi . Yapı lan 1 O yeni konut projele­ rinden 8 tanesinin tasarımı yeterli bu­ lunmadı ve 5 taneden birine planlama ruhsatının verilmesine yönelik CAB E ' i n ulusal konut denetimi çalışması sonuç­ landı. Londra Albert Embankment'deki doldurma istasyonları için bir teklif sunuldu ve bu teklif CABE'in tasarım görüşünü korkuttuğu gerekçesiyle iptal edildi.

" Engaging Places" (Cazip Mekanlar) eğitim programı n ı duyurmak için Londra'daki Victoria Albert müzesi, ülkenin her tarafından gelen öğrenciler ile uyum içerisinde çalışıld ı . Altı sene içerisinde, 230.000 genç insan CABE tarafından destekli eğitim programları­ na al ındı. Shackleton'un "Sürdürülebilir Şehirler" ağ araştırması CAB E ' i n ulusal kampanyasında yer aldı. " World class places"(Dünya Sınıf M ekanları) stratejisi Lord Rogers'tan bu yana yaptıkları nı kutladı ve mekan­ ların kalitesini arttırmaya yönelik iddialı stratej i leri geliştirmeye başlad ı .

2007

Projeleri

2006 senesini takip eden denetimler yeni okulların yarısının yeterince iyi ol­ madığını gösterdi . CABE, yerel oterite­ lerin doğru planlama kararları alabilmesi için tüm BSF okul tekliflerini göz önün­ de bulundurmaya başladı . "Thames Gateway", ingiltere'nin San Fransisko Körfez Bölgesi gibi " New things hap­ pen" raporunda tasvir edildi. CABE'in kimlik projesini oluşturacak olan bu pro­ je alanı , yeni konutların daha fazla alana sahi p olmasına yönelik kon umlandırıldı. Gölge sanatları başkanı Ed Vaizey daha çok geliştiricinin tasarım ların ın kalite­ lerini ortaya koymaları için CABE'in çalışmalarını ve gücünü desteklemek gerektiğini savundu.

1 0 yıllık bir süreç içerisinde CABE'in etki yarattığ ı birçok proje söz konusu. Tüm projeleri kamu yararı nı sağlamak amaçlı olup, eğitim, sağlık, konut, hayat kalitesi ve iklim değişikliği gibi konuları içeriyor. CAB E ' i n kurulduğ undan bu yana etki yaratan önemli 1 O projesi şu şekilde:

2008 Karbon emisyonlarının çoğu hava ulaşımı ve ofis enerji kullanımı ile oluşu­ yor. CABE'in ilk çevreci denetimi bu şe­ kilde açığa vuruldu. CABE'e göre çok fazla karbon ve çok az para evde çok daha fazla tatil anlamına geliyor. CABE kıyı kasabalarında kültürel yenilerneyi desteklemek üzere 4 5 m ilyar Dolar'lık

Liverpool One Cil c

o ö

o Q.

::;

6 seneyi kapsayan bir çalışma eseri olan Liverpool One, şehrin kalbinde 1 7 hektarl ık yeniden gelişme alanı i l e yeni bir mekan yaratmak üzere görülmemiş bir fı rsat sunuyor. Liverpool One 2008 Avrupa Kültür Başkenti programı kap-


Eylül 2009

gelişimi sağlamak üzere öğretmenler ve uzmanlar getiriyor.

samı nda açıldı. Proje, 580 apartman, 2 bölü m mağazası ve 1 4 sinema salonu­ nu içeriyor. Açıldığ ından bu yana gelen­ lerin sayısı % 42 oranında arttı. Master Plan ı , 2009 Stirling Ödülü finalistleri arası nda yer aldı.

Waltham Forest Waltham Forest kasabası , Londra'nın kuzey doğusundaki 50 milyon Dolar'lık bir yatırım. BSF üzerinden kasaba yakınındaki okulların ulaşımını sağlıyor. Genç insanların başaniarına yardı m etmek i ç i n okulların daha verimli ve daha iyi donanımlı olmasını istiyor. 3 ortaöğretim okul projeleri şunlar: Biri Frederick Bremer' in gerçekleştirdiği yeni bir alanda 2 mevcut okul binasını birleştirerek oluşturduğu yeni bir bina. Diğer ikisi de, tad ilatta olan, kızlara yönelik Kel mscott ve Waltham Forest okulları.

London 201 2 London 201 2 , Avrupa'n ı n en geniş ve en başarılı yenileme projesi. Bu projede olimpiyatlar ve Engelliler Olimpiyatı için beklentiler çok büyük. Olimpik Park, Doğu Londra'da 1 O hektarlık bir yeşil alanı içerecek ve ihmal edilen nehirlere 3 km ile erişimi sağlanacak.

Cranfields Mill, lpswich

Stamford Gateway

Cranfields Mill, lpswich'deki liman bölgesinin iddalı bir projes i . Plan, 300 tane konut, restorantlar, mağazalar, ofisler ve bölgesel sanat kurumu olan " Dance East" için bir tiyatro içeriyor. Cranfields M i l l , şimdileri Suffolk'un 23 katlı en yüksek binası olarak biliniyor.

Royal Arsenal, Woolwich Woolwich Thames'deki Royal Arsenal, G üneydoğu Londra'da en önemli miras bölgelerinden biri. CABE, geliştirici Berkeley Homes'a ve Londra Greenwich Kasabası ' na tavsiyede bu­ lunmak üzere tüm iddialı yenileme proje­ lerinin deneyimlerini sürdürmek zorunda olduğunu savunuyor.

Okullar -"Engaging Places" M imar, genç insanların hayatlarını şekilendirir. Fakat, mimarlar genellikle onların nerede yaşadı kları ve öğrendik­ leri hakkında ne düşündüklerini analiz edemeyebilirler. " Engaging Places" ülkedeki tüm okullara bu konuda yardım ediyor. Tasarı m , ekonomi ve bilim gibi çalışmaları anlamanı n yolu için önemli olan bu proje, hem öğretmenleri hem de öğrencileri içeriyor. " Engaging Places", bina ve mekan konularındaki

lll ı: o

'§ �

Stamford, ingiltere' nin en güzel taş binalarından oluşan kasabalarından biri. Stamford Gateway, 2007 Eyl ü l 'de büyük bir tören ile açıldı. Bu proje ile satıcılar, mağaza önlerini yeni dekore ettiler ve insanlar yeni meydanlarındaki etkinliklere koştular. Bu, tarihin birleşim i ile çağdaş tasarım v e kültürün başarılı bir ürünü olarak görülüyor.

Bristol B ristol, kişi başına düşen yeşil alan açısından en yüksek orana sahip şehi r­ lerden biri. Şimd i , şehirdeki parklar ve yeşil alanlar 1 00 milyon Dolar'lık yatı­ rımdan yarar sağlamaya başlıyor.

Birmingham: iklim Değişim Festivali Son zamanların tartışma konusu olan küresel ısınmayla ilgili olan iklim Değişim Festivali, içtenlikle ve karşı ­ lıksız bir şekilde tasarlandı. Festival, gençlerin parkur gösterilerini izleme­ siyle başlayarak, şehir meydanındaki tai chi gösterisi ile son buldu. Program , m imarlar ve yerel geliştiricilerin ziyaret ve konuşmalarını içeriyordu. iklim de­ ğişim festivali, Birmingham halkını iklim değişimi açısı ndan farklılık yaratarak cesaretlendirdi.

Neots Creative Exchange Bazı projeler 1 O yıl öncesine kadar kesinlikle yoktu. St Neots Cambridgeshi re'deki Creative Exchange bunlardan biri. Bina, kuluçka

ARK iTERA M i MARLIK ALMANAGI

219

makinası gibi yerel yaratıcı mesleklere hizmet ediyor. Neots'un amacı, yaratıcı endüstiride öncü olmak ve eğitimleri ge­ liştirerek öğrencilere ve yerel halka des­ tekte bulunmak. " C reative Exchange", 2009 Başbakanl ı k Kamusal Bina Ödülü için listelere adı n ı yazdı rd ı ve etki nlikler, eğitimler, sergiler için odak noktası ol­ maya başlad ı .

lzm ir1e Yeni Rekreasyon Alanı

Tarih: 29 Eylül, Birgün izmir Büyükşehir Belediyesi yediden yetmişe herkes için hazırlanan proje kapsamında olimpik buz pateni salonu , 5 .000 kişilik amfitiyatro v e büyük b i r rekreasyon alanı düzenlemesi yapıyor. Toplam 1 2 bin metrekarelik bir alanda inşa edilen olimpik buz pateni ve buz hokeyi salonunun yapım çalışmaları tamamlanıyor. Olimpiyat standartlarına göre projelendirilen buz paten i ve buz hokeyi salonu, seyirci, V I P, basın ve engelli tribünleriyle birlikte inşa ediliyor. Bu büyük yatırımın maliyetinin ise 1 0 m ilyon 744 bin lira olduğu açıklandı. Kültür, sanat, spor, eğlence ve dinlen­ me faaliyetlerinin bir arada bulunacağı büyük bir kompleks şeklinde planlanan proje, Bornova Erzene Mahallesi'ndeki Aşık Veysel Rekreasyon Alan ı ' n ı ndaki 231 dönüm arazi üzerinde gerçekleşti­ riliyor. Tamamlandığ ında ilçedeki kültür sa­ nat etkinlikleri için yeni bir buluşma mer­ kezi olacak 5 bin kişilik antitiyatronun ve tribünlerin yapı m çalışmaları devam ediyor. Rekreasyon alanı içinde 1 25 dönüm yeşil alan düzenlemesi, 3 adet basketbol sahası, 2 adet tenis sahası, 1 adet mini futbol sahası, bin 500 metre­ kare suni gölet, 2 adet dere üstü köprü, 200 kişilik kafeterya bulu nuyor. Ayrıca alanda 3 adet çocuk oyun alanı , 1 . 5 kilometrelik bisiklet yolu , yürüyüş yolları ve açı k hava spor aletleri alanı parkuru, seyir terasları ve d inlenme bölgeleri yer alacak. Olimpik buz pateni salonu, antitiyatrosu ve rekreasyon alanı ile bü­ yük bir kompleks olan alandaki otopark ihtiyacının karşılanması için 641 araçlık otopark oluşturuluyor. Rekreasyon ala­ nının maliyeti ise, 8 milyon 3 1 6 bin l ira olarak açı klandı .


2 2 0 ARKiTERA MiMARLIK ALMANAGI

3 . Köprüye Son Noktayı Yı ldı rı Koydu

nasıl ve ne ilmediğimiz kurum ket ederek öyle muştur, üzerine de vazife ded i . r ı m , U laştırma Bakan l ı ğ ı ' nca Kültür ve Kongre Merkezi'nde dü­ zenlenen "1 O. Ulaştırma Şurası"nın ar­ dı ndan basın mensupların ı n istanbu l 'da yapı lması planlanan 3. Köprü'ye ilişkin sorularını yanıtladı . Bir gazetecinin " 3 . Köprü ile ilgili tar­ tışmalar devam ediyor. Bugün Şura'da da konuşuldu. G üzergahın neresi ola­ cağı tartışılıyor. Kesinleşmiş bir bilgi var m ı güzergahla ilgili?" sorusunu ce­ vaplayan Yıldırım, " bugün köprünün ve bağl ı otoyolun tartışılmasını biz istedik ve bunu şurada ayrı bir oturum olarak planiadı k. B u da gerçekleşti. Bana verilen ra­ pora göre, seviyeli , düzeyli bir tartışma oldu ve her türlü fikir tartışıldı. Özgü r bir platform oluşturuldu. G üzergahla ilgili tartışmaları sonlandı rıyorum. Şu anda belirlenmiş hiçbir güzergah yoktur. Güzergah çalışmaları mevcuttur. Ancak köprünün yapılacağı güzergah, üzerin­ de çalışılan 6 güzergahtan bir tanesi olacaktır. Bu nasıl olacak? " diye konuştu . Binali Yıldrırım, " Bunun cevabı da çok açık­ tır. Bütün çal ışmalar tamamlanm ı ştır. Gayet nettir ki, bu güzergahın planlara işlenmesiyle birlikte Sakarya, Kocaeli ve istanbul belediyeleri tarafından i mar planiarına meclis kararlarıyla işlenin­ eeye kadar kesinleşen bir güzergahtan söz etmek mümkün değildir. Bugüne kadar söylenen bütü n hususlar bir spekülasyondur. Siyaseten söylenmiş lafiard ır. Gayet tabi i ki güzergah belirlenineeye kadar çeşitli güzergahlar üzerinde ça­ l ı şacaksınız. Rüyaya yatarak güzergah belirlenmez. Bu bir bilimsel çalışma

· , " dedi. Köprüyü ben, bu hükümet geldi de gündeme getirdi değil. 1 993'te DYP­ S H P koalisyonu döneminde sayın Onur Kumbaracıbaşı'nın Bayındırlık ve iskan Bakanlığı döneminde gü ndeme gelmiş bir projedir," diyen Yı ldırım, köprünün 16 yıllık bir geçmişinin bulunduğunu ifade etti. " Niye Beykoz ve Tarabya güzergahı gündeme geldi? istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da bu güzergahı açıklamıştı" denmezi üzerine, Yıldırım, "6 güzergahtan bir tanesi de budur. Ancak bu çalışma henüz tamam­ lanmadan yapılmış bir açıklamadır. Olay budur. Bir partinin il başkanı, bu nasıl ve ne şekilde elde ettiğini bilmedi­ ğ imiz kurum içi yazışmalardan hareket ederek öyle bir güzergah beyan ında bu­ lunmuştur. Erken konuşmuştur, üzerine de vazife değildir. işi yapacak, üzerine vazife olan da bellidir," cevabı n ı verdi.

Sü rdürülebilir Binalar için BREEAM Türkiye'ye Geliyor Tarih: ı Ekim, Sabah Ç E D B i K (Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği) 28 Eyl ü l 'de G rontmij ' i n spon­ sorluğunda gerçekleştirilen kokteylde BREEAM Değerlendirme Sistemi'nin Türkiye Adaptasyonu için BRE (Building Research Establish ment) ile iyi niyet anlaşması imzaladı ÇED B i K Yönetim Kurulu Başkan Yardı mcısı Dr. Duygu Erten ilk etapta BREEAM serti­ fikasının ticari, konut, eğitim ve sağlık alanlarındaki binalar için geliştirilen BREEAM kriterlerini Türkiye'ye uyarla­ mayı planladıklarını söyledi . Erten, ingiliz kökenli BRE-Global ile başlatılan bu ortaklığın uzun bir birlikte­ liğe dönüşmesi n i , çalışmalarının daha geniş kapsamlı Avrupa ortak değerlen­ d i rme sistemine katkıda bulunacağ ı n ı da öngördüklerini belirtti.

"işbirliği içinde Çalışacağız" B REEAM Direktörü Martin Townsend ise bilgileri ile deneyimleri doğrultusunda ve ortak çalışma sonu­ cunda BREEAM Sistemini Türkiye piya­ sasına adapte edeceklerini söyledi.

Meğer Bizim AVM11erin Ne Sırları Varm ış ! Tarih: 2 Ekim, Zaman YAZAN: FATMA TURAN AVM ' Ier, müşteri çekebilmek için çeşitli stratejiler geliştiriyor. Hatta bu strateji kelimesinin yerine alışveriş merkez­ lerinin 'sırları' tabirini kul lansak daha doğru olur. Mesela AVM ' Ierde her şey zamanın sorgulanmadan akıp gitmesi için tasarlanmış. Orada hava hiç karar­ maz, etrafta saat göremezsi niz, akşam serinliğini duymanız imkansızdır. Bütün AVM 'lerde yürüyen merdivenlerin iniş i ayrı yerde, çıkışı ayrı yerdedir. Yani merdivenler birbirine oldukça uzaktır. AVM ' Ierde çalan müzik, tüketicilerin sa­ tın alma kararlarını olumlu yönde etkiler. i şte müdavimi olduğumuz alışveriş mer­ kezlerinin üzerinde hiç düşünmediğimiz ya da bilmediğimiz sı rları. Modern dünyanın en önemli yapıla­ rından olan alışveriş merkezleri müşteri çekebilmek için çeşitli stratejiler gelişti­ riyor. Hatta bu strateji kelimesinin yerine alışveriş merkezlerinin 'sı rları' tabirini kullanı rsak daha doğru olur. Doç. Dr. Bilal Arık'ın yen i çı kan " i letişim Yazı ları" (Tablet Kitabevi) isimli kitabında alışve­ riş merkezlerine dair ilginç bilgiler yer alıyor. işte müdavimi olduğumuz alışve­ riş merkezlerinin üzerinde hiç düşünme­ diğimiz ya da bilmediğimiz sırları.

Binanın Yapısal Özellikleri Alışveriş merkezlerinde her şey za­ manın sorgulanmadan akıp gitmesi için tasarlanmış. Orada hava hiç kararmaz, etrafta saat göremezsiniz, akşam se­ rinliğini duymanız ise imkansız. B u tatlı tuzaklara gönül rızası ile düşen insan lar, tüketim ve mutluluk ilkesini benimseye­ rek burada saatlerini geçirebiliyor. Dünyanın her yerinde hemen hemen aynı özellikte inşa edilen alışveriş mer­ kezleri, d ışarıdaki hayattan bağı msız, geniş iç hacmi , şeffaf asansörleri ve labirenti andı ran koridorları ile içeri gire­ ni adeta büyüler. Sokaktan son derece farklıdır, yazın serin , kışın sıcak, rahat, temiz ve güvenlidir. Bu durum insanları cezbeder. Merkezi dolaşan insanlar kendilerini yabancı bir ülkenin modern sokaklarında gibi hissettiklerini söyler. Burada ısı ve ışıklandırmadan çevrede­ ki bitkilere kadar her şey kontrol altında


E k i m 2009 ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

tutulur. Aniden bastıran yağmur, bu­ naltıcı sıcaklar ya da geçmek zorunda olduğunuz sokakta yapı lan altyapı çalış­ malarına burada rastlanmanız imkansız­ dır. Bütün alışveriş merkezlerinde yürü­ yen merdivenlerin inişi ayrı yerde, çıkışı ayrı yerdedir. Yani merdivenler birbirine oldukça uzaktır. Burada amaç müşteriyi hem merkezde daha çok tutmak hem de müşterilerin bir merdivenden diğe­ rine geçerken o h izadaki mağazalara girmelerini sağlayıp ilgisini çekmektir. Merkezlerin bir diğer özelliği ise; giriş katlarında çocuk parkların ı n ol­ masıdır. Ebeveynlerinden kendilerini parka götürmelerini isteyen çocuklar, aileleri tarafından alışveriş merkezlerine götürülüyor. Burada hem çocukların oyun, hem de anne-babaların ihtiyaçları karşılanıyor.

Müzik, Satın Alma Kararını Olumlu Yönde Etkiliyor Alışveriş merkezlerinde doğru müzik kullanımı, tüketicilerin satınalma kararla­ rını olumlu yönde etkileyen faktörlerden biri. M üziğin yüksekliği ve temposu, mağazadaki müşterileri rahatlatarak ya da tam tersi hüzünlendirerek ortamla kurdukları duygusal bağ üzerinde etkili oluyor. Müşteriler yavaş tempolu mü­ zikte mağazada, hızlı müziğe kıyasla yüzde 38 daha fazla zaman harcar. Merkezlerde sürekli olarak çalınan ve "gezdiren" hafif müzik içeriyi dışarıdan ayıran en önemli farklardan . . .

Kokuları n Cazibesi Mekanın büyüsünün bir diğer tamam­ layıcısı ise koku. Mağazalar müşterile­ rini kokularıyla içeriye davet eder. Koku unsuru, pazarlama alanında önemli bir uyarıcı olarak son zamanlarda yoğun bir şekilde kullanılıyor. M ü şterinin mağa­ zada ne kadar kalacağ ı , orayı ne kadar rahat, temiz, güzel kokulu ve keyifli bul­ duğuyla bağlantılıdır. Büyünün bir diğer önemli etkisi ise; üst katlardan gelen nefis yemek kokula­ rıdır. Özel olarak ortama salı nan kokular insanların açlı k güdülerini harekete geçirip merkezde kalış sürelerini uzatır. Koku da tıpkı ışık ve müzik gibi, meka­ nı zenginleştirirken ortamı keyifli hale getirip müşterilerin bilincini gevşetmeyi amaçlar.

Mekanın BüyüsünüArtıranAynalar Ayna kullan ımı son derece baskındır. Bütün sütunlar aynalardan oluşur, müş­ teriler bir aynadan diğerine gönderilir. Ortamı genişleten ve aydınlatan ayna­ lar, bakanı hem yansıtır hem de gizler. Aynalarda olduklarından çok daha iyi görünen müşteriler, kendilerini daha iyi hissetmektedir ve meydana gelen pozitif enerji de daha fazla al ışveriş yapılmasına neden olur. Ayna ile imge, imge ile büyü ve büyü ile tüketim arasın­ daki bağlantıdan hareket eden işletme sahipleri, insanı olabilecek en güzel şekilde gösteren bu aynalarla bireylerin tüketime yönelik di renç noktalarını yu­ m uşatmayı amaçlar.

Vitrin Düzenlemeleri Vitrinler, görme isteğini sahip olma is­ teğine dönüştüren en önemli araçlardan biri. Vitrinde ilgili ilgisiz mallar yan yana dizilerek arzuların uyandırılması hedef­ lenir. Birbiriyle hiç benzerliği olamayan ürünler yan yana getirildiğinde san ki birleşerek birbirlerini destekliyorlar.

Davetkôr Işık Mağazalarda kullanı lan ışık, bir yandan tüketicileri içeri davet eder, ti­ caretin emrine amadedir. Diğer yandan bazı nesneleri gizler, bazılarını ön plana çıkarır, onların cazibesini artırır. Özel ve gizli ışıklandı rmalarla mağazaların bo­ yutları daha geniş, daha ılımlı gösterilir. Müşteriler, malları daha iyi görsün ve beğensin diye . . .

Dünya Mimarlık Günü 2009 Tarih: 5 Ekim, UlA Resmi internet Sitesi ÇEviREN: SELi N BiÇER U l A tarafından günün anlam ve önemini bildiren bir bildiri yayınlandı ve bu bil­ diride 2009 Dünya M imarlık Günü'nün teması olarak " M imarların Enerjileri Küresel Krize Karşı " sloganı seçildi. U l A Başkanı Louise Cox bugünle ilgili bir bildiri yayınlad ı . Daha iyisini, daha fazlasını daha azla nasıl yaparız? U l A Başkanı Louise Cox bugünle ilgili görüşleri şu şekilde: " Teması ' M i marların enerjileri küresel krize karşı' olan 2009 Dünya Mimarlık

221

Günü'nü kutlamak i ç i n topland ı k . Dünya daha önce benzeri görülme­ miş ve eş zamanlı çevresel, i klimsel, finansal ve sosyal krizler yaşıyor ve bu durum bizi acilen bir dizi değişkeni gözden geçirmek ve yenilikçi çözümler üretmek zorunda bı rakıyor. Bu zor za­ manlarda m imarlar bir ad ı m i leri atmalı ve mücadeye yön verme, yeni teknik, çevresel , sosyal , ekonomik ve estetik çözümler geliştirerek bu krizleri bir sıç­ rama tahtası gibi kullanma yeteneklerini göstermeliler. Profesyonel m imarın gün­ lük görevi tamamen yeni durumlar için uygun tepkiler geliştirmek. Bugün kendim ize sormalıyız: Mevcut krizden kaynaklanan yeni fırsatlar, yönelimler ve beklentiler ne­ lerdir? M imarlar ve m imarl ık öğrencilerinin önereceği seçenekler ve yaratıcı süreç­ ler nelerd i r? Karbon yayılımının azalmasına ve ye­ n ilenemeyen enerjilerin kullanım ına nasıl etkili bir şekilde katkıda bulunabiliriz? Daha iyisin i , daha fazlasını daha azla nasıl yaparız? Şu anda açı k olan tüm olasılı kları ka­ bul etmek gerekir. Yeni seçenekler her zaman onları bul­ mak isteyenler için kullanılabilir. Yeni alanlarda yeni ortaklıklar kurma­ nın zaman ı . Bütün mimarlara ellerindeki en küçük fırsatı dahil değerlendirerek bu küresel krizden sürdürülebilir çözü mler üretmek için yan düşünceler geliştirerek ve ta­ sarım becerileriyle akılların ı kullanarak neler yapabileceklerini göstermeleri için sesleniyoru m . U l A Bürosu 'nun biraraya geldiği Fildişi Sahilleri ' nde bulunan Abidjan'dan hepinizin mimarlık mesleği ­ ni v e mimarlığın yapıcılığını kutlarım . "

Denizli Yarışmaları 2009 Senesine Damgasını Vurdu !

Tarih: 6 Ekim, Ömer Yılmaz Denizli Hükümet Konağı M i mari Projesi ve Yakın Çevresi Kentsel Tasarı m Yarışması kolokyumu 3 Ekim 2009'da EGS Park Kongre ve Fuar Merkezi'nde yapıldı. 900 kişi kapasiteli konferans salonunda 1 50 civarında izleyici vardı.


222

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

E k i m 2009

Kolokyumun düzenlendiği salonun dikkat çekici bir özelliği ise yarışmada iki mansiyon birden kazanan TH idil M imarl ı k tarafından projelendirilmiş olmasıyd ı . Kolokyuma j ü r i , asli üyeleri Nadir Hasbora ile Danyel Kubin ve yedek jüri üyesi Güzin Konuk dışında tam kadro olarak katılı rken Denizli Belediye Başkanı ise AKP Olağan Kongresi nedeniyle Ankara'da bulunduğu için katılamad ı . Kolokyumun en d ikkat çekici özelliği Denizli Valisi Yavuz Erkmen ve Belediye Başkan Vekili Sezai Güner ile Denizli protokolünün toplantının başından sonuna kadar salonda tartışmaları izle­ mesi ve zaman zaman da tartışmalara katılmasıyd ı . Kolokyum bu yanı ile bir süredi r yapılan kolokyumlardan farkl ı ­ laştı. Ekip başları Hakkı Akyol, Eren Başak, Kerem Ersönmez, Yakup Hazan , Aslı Özbek, Ayhan Abanozcu, Burak Sağl ı kova, Selim Vel ioğlu ve Zafer Akdem i r olan toplam 9 ekip ödülünü almaya gelmedi. Toplam 19 ödülün ve­ rildiği yarışmada kolokyum ve ödül töre­ n ine katılmayan mimar sayısı 9 olu rken ödül alanların törene katılım oranı da ancak %53 oranı nda gerçekleşebildi. Gönderilen tebrik telgraflarının okunması ile başlayan etkinlikte ilk sözü Denizli Valisi Yavuz Erkmen aldı . Erkmen konuşmasında amaçlarının sa­ dece bir valilik binası elde etmek değil aynı zamanda kente bir meydan kazan-

d ırmak olduğunu, yarışmayı bu amaçla ır .c açtıklarını belirtti. Konuşmasında c: CD Arkitera Forum'da yarışma süreci ile il­ " gili yapılan tartışmalara da değinen Vali Erkmen bu tartışmaların düzeyinden rahatsız olduğunu ve özellikle lakap ile yazılan yazıların ortamın niteliğini olum­ suz yönde etkilediğini iddia etti. Erkmen bu tartışmalar sonucunda "yeniden yarışma açar m ısın? deseler iki kez dü­ şünürüm" diyerek bu konudaki sözlerini noktalad ı . Yarışma birincisi Yavuz Selim Sepin ile yarışma sonrasında tanıştıkla­ rını ve uygu lamaya yönelik çal ışmalara başladıklarını beli rten Denizli Valisi Erkmen içişleri Bakanlığı ile yapılan görüşmelerde projenin " Denizl i ' n i n çizgisini taşıyan, Denizli 'ye özgü olması" konusunun gündeme geldiğini beli rtti . J ü ri başkanı Zekai Görgülü yarışma açıl masının m imarlık ortamına ve fiziksel çevrenin niteliğine olan olumlu katkısına değinerek başladığı konuşmasında son yıllarda m imarlık ortamı nda sıkca açılan yarışmaları n , eskiden olduğu gibi bugün de planlama alanında da açıl­ ması temennisini izleyicilerle paylaşt ı . Bugünlerde yapılması planlanan 1 7- 1 8 civarında valilik binasından sadece 4-5'inin yarışma yoluyla elde edilmesi­ nin söz konusu olduğunu geriye kalan yapı ların ise başka proje temin yön­ temleri ile elde edileceğini hatı rlatan Görgülü binası nı ve çevresindeki kamu ­ sal alan ın düzenlenmesini yarışma yön­ temiyle elde ettiği için Denizli Valiliği 'ne bir kez daha teşekkür etti. Zekai

Görgülü bu teşekkürün aynı zamanda Denizli Belediyesi'nce de Vali l iğe yapıl­ ması gerektiğinin altını çizd i . Türkiye'de yarışmaların bir geleneği olduğunu ve bu geleneğin gerekliliklerinden birisinin kolokyumları jüri ve idare d ışında bir mimarın yönetmesi olduğunu hatırlatan Jü ri Başkanı , izleyiciler arasında bulu­ nan m imar Semra Uygu r'dan kolokyumu yönetmesini rica etti. Kolokyumlara düzenli olarak katılan m imarların alışageldiği gibi yarışmaların önemine vurgu yaparak kolokyumu baş­ latan Semra Uygur ilk sözü yeniden J ü ri Başkanı Zekai Görgülü'ye verd i . Zekai Görgülü ü ç güne yayılan bir çalışma ile toplam dört elernede sonu­ ca ulaştı kları nı ve birinci projenin j ürinin oy birliği ile belirlendiğini söyledi . ilk tur konuşmasını kısa tutan Görgülü, genel­ de çıtası yüksek ve nitelikli projelerin katıldığı bir yarışma olduğunu beli rtti . J ü ri üyelerinden Güven Şener ya­ nında getirdiği internet ortamında yapılan tartışmaların yaklaşık otuz sayfa olduğunu ve bu tartışmalardan Vali Erkmen 'in duyduğu rahatsızlığın bir açıdan haklı olduğunu ancak bu ön kolokyumun yarışmanın ve j ürinin yara­ rına olduğunu düşündüğünü sözlerine ekled i . Salondan ilk sözü Hasan Özbay aldı. Özbay yarışmayla i lgili ilk eleştirisinin birinci projenin yola müdahalesi (yolun zemin altına alınması) olduğunu, bu ka­ rarın yarışmacılara bırakılmadan bir üst ölçek kararı olarak verilmesi gerektiğini söyledi. Hasan Özbay kamuya ait bina­ ların çevresinin geceleri ıssız kaldığını bunun sonucunda güvenlik sorunları oluştuğunu ve Denizli Valiliği'nin aynı zamanda yarışmaya da konu olan şu anki binasının çevresinde de durumun farklı olmad ı ğ ı n ı hatırlattı. Bu hatırlat­ manın ard ı ndan birinci projenin gece yaşamı n ı destekleyecek fonksiyonlarla zenginleştirilmesinin proje dilinde re­ vizyon yapılmasından (Vali Erkmen' i n içişleri Bakanlığı taleplerini açı klama­ sına referans vererek) daha önemli olduğunu vurguladı . Özbay son olarak aslında yapılan yarışmanın bir valilik projesi yarışması olmasına karşın daha çok belediyeyi ilgilendirdiğini ve beledi­ yenin projeye sah ip çıkması gerektiğini sözlerine ekled i .


E k i m 2009

Zekai Görgül ü , ulaşıma ait kararların daha üst ölçekte alınması için gereken o verilere jürinin de ulaşamadığını; Aygen � Kancı gündüz-gece kullan ı m ı n ı n jüri için n;· önemli ve seçimi etkileyen bir kriter olduğunu ve bu niyetin eğer proje raporu okunursa birinci projede var olduğunu; Faruk Göksu, Denizl i ' n i n bir ulaşım şeması olmadığını ve bu şemaya i htiyacı olduğunu; Denizli Belediye Başkan Vekili Sezai Güner ise belediyenin pro­ jeyi valilik ile birlikte sahiplenerek yürüt­ tüğünü söyleyerek Hasan Özbay 'dan gelen eleştirileri yanıtladılar.

a

Daha sonra sırası ile yeniden Hasan Özbay, jüri üyelerinden Erkan Uçkan, yarışmada mansiyon kazananlardan, N ilgün Tamer, Denizli'de mimarlık ya­ pan Ahmet Yoldaş, Denizli ' l i bir başka mimar ve Belediye Meclis üyesi Arif Bal kanay ve M imarlar Odası Denizli Şube Başkanı ibrahim Şenel söz alarak görüşlerin i bildirdiler. H emen sonra söz alan Nuray Bayraktar jüriye iki konuda sorusu olduğunu belirtti. Bir tarafta sivil kamu ­ sal alanı n d i ğ e r yanda resmi kamusal yapının varlığından bahseden Bayraktar

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

223

birinci projede bu ilişkinin çok doğru­ dan olduğunu söyleyerek bu durumun bir cumhuriyet geleneği olarak m ı yoksa resmi otoritenin sivilleşmesi olarak mı okunması gerektiğini sordu. Nu ray Bayraktar ikinci olarak içe dönük da­ iresel yapının tam ortasında hükümet konağ ının yer almasının nasıl okunması gerektiğini, jürinin bu konudaki düşün­ cesini öğrenmek istediğini sord u . Peyzaj Mimarları Odası Denizli Temsilcisi Tolga Aydar birinci projede su öğesinin yoğun bir şekilde kullanılmasın ı n meydanı halktan koparacağı n ı , projede Doktorlar Caddesi bağlantısının zayıf olduğunu, Bayram Yeri Çarşısı'ndan gelen aksta, Öğretmenevi 'nin yerinde bir alt meydan düşünülmüş olması gerektiğini iddia etti. Bir diğer Deniziili mimar Lema Eda Kalkan söz alarak yaptığı tespit ile Peyzaj M imarları Odası Başkanı Aydar tarafından yapılan eleştiri ve projeye içişleri Bakanlığ ı ' nca yapı lmak istenen müdahale konusunda yanıt vermiş oldu: Kalkan Denizl i ' nin geçmişinden gelen bir su kenti olma özelliği olduğunu, kentin hemen her yerinde çok kısa mesafelerden su çıkartılabildiğini ve yakın geçmişe kadar Denizli sokakların ­ da mahallelerinde sebil v e çeşmelerin bolluğunu anlattı. Bu tarihsel hatırlatma ile projenin yerelleştirilmesi meselesinin birinci projede çözüldüğünü iddai etti. Kolokyumda katıl ı mcılardan gelen soru ve eleştirilerin tamamlanmasının ardından jüriden Faruk Göksu, dairesel formun içe kapanmak demek değil tam tersine dışa açıklık demek olduğunu, Bayram Yeri ile H ü kümet Konağı arası­ nın çok strateji k ve iyi değerlendiril mesi ile dönüşebilecek bir aks olduğunu; Güven Şener yapılan bir kısım eleş­ tirinin cevabının zaten jüri raporunda bulunduğunu ve raporun okunması gerektiğini; Erkan Uçkan, söz alan Deniziili m imarlardan meclis üyesi Arif Balkanay'a çok i ş düşeceğini söyleye­ rek sözlerini tamamladılar. Yarışmayı açan idare adı na son konuşmaları yapan Denizli Belediye Başkan Vekili Sezai Güner ve Denizli Valisi Yavuz Erkmen projenin uygu ­ lanması i ç i n çalışacaklarını söylediler. Yarışma birincisi Yavuz Selim Sepin ise kısa teşekkür konuşmasını tüm kamu


224

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Ekim 2009

yapıları yarışmayla elde edildin diyerek tamamlad ı . Kolokyum yapılan ö d ü l töreni ile tamamlanırken Denizli protokolünün kolokyuma mimarlık ortamından daha fazla ilgi gösterdiği ödül töreni sırasın­ da da görüldü. Val i , Belediye Başkan Vekili, il Emniyet M üdürü, Milli Eğitim M üdürü, Rektör Yardımcısı ve bir dekan ile pek çok üst düzey bürokrat ödüllerin kazananlara verilmesinde rol aldı.

7 Milyon Li raya Açıldı Tarih: 6 Ekim, Hürriyet Sabancı Vakfı, medeniyetlerin beşiği Mardin'de bir kent müzesi açtı. Medeniyetlerin beşiği Mardin'de artık bir kent müzesi var. Sabancı Vakfı, Prof. Metin Sözen ve Mardinli istanbul Valisi M uammer Güler'in desteğiyle hayata geçirilen Sakıp Sabancı Mardin Kent M üzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi, 1 .645 metrekare üzerine kuruldu. Mardin ' i her yönüyle anlatan müzede Mardin m utfağı , sabunları, bakırcıl ı ğ ı , kapı tokmakları, taş işçiliği, diğer d i n i inançlarla ortak kutlanan bayramları hakkında bilgileri ya da bölgenin ilk matbaası n ı görmek mümkün. 2000 yılında kurulan Tarihi Kentler Birliği, ÇEKÜL Vakfı 'nın önerisiyle üye 200 yerleşme yerinde birer tarihi yapının kurtarılarak kent müzesine dönüştürülmesi konusunda karar al­ mıştı. Bunun üzerine 2000-2005 yılları arasında Mardin'de de kent müzesi kurulması için çalışmalar başlatıldı . c Uzun süren mekan arayışından sonra, "' .... Gl l l . Abdülhamid döneminde Diyarbakır E Valisi Hacı Hasan Paşa tarafından .!:!' c 1 889'da Süvari Kışiası olarak inşa edi- ·;: len yapının kent müzesi olması için res-

.�:ı:

tore edilmesine karar verildi. Mardinli istanbul Valisi M uammer Güler ve Prof. Metin Sözen, müzeye katkıda bulu nmak amacıyla Sakıp Sabancı'yla görüşünce Dilek Sabancı ' n ı n da katkıda bulundu­ ğ u çalışmalar 2006'da başlatıld ı . Geçen y ı l inşaatı biten müze binası­ nın eserlerini bulma çalışmaları son bir yıldır Sakıp Sabancı M üzesi M üd ü rü Nazan Ölçer ve Prof. Metin Deniz tarafından yapı lıyor. Eskiye ulaşmakta zorluk yaşadığını söyleyen Ölçer, günü­ müzden yola çıktı klarını anlatıyor: "Şu anki kültür üzerinden eskiye doğru gittik. Buranın maden, taş, takı işçiliği, müziği gibi zanaatlerini kullandık. Bunun için de Mardinliler Eğitim ve Kültür Vakfı ve burada yaşayan halkın çok yardı m ı oldu. Sonuçta halk kültürü çabuk unutulan bir şey. insanlar hep daha modern olanı istiyor, kullandı kları eşyaları saklamıyor, geleneklerinden çabu k kopabiliyorlar. Ama böyle bir ko­ leksiyon sergileyeceğimizi öğrenen halk, son güne kadar elleri nde bohçalarla geldiler. içlerinde 1 00 yıllık kıyafetler, yatak örtüleri, eşyalar vard ı . " Bölgenin ilk Matbaası Burada Bu kadar yoğun ilgi beklemeyen müze yetkilileri tarihi eser sayılabilecek bu eşyaların çoğ unu depoya kaldırmak zorunda kaldı. Çünkü bu kadar çok ser­ gileme vitrinine ihtiyaç duyacaklarını hiç düşün mediler. M üze katında Mardin mutfağı , sabun ­ ları, bakırcılığı, kapı tokmakları, taş işçi­ liği, diğer dini inançlarla ortak kutlanan bayramları hakkında bilgileri ya da bir kiliseden alınan bölgenin ilk matbaası n ı görmek m ü m k ü n . H atta bu matbaada Süryanice ve Arapça basılan kitapları da . . . M üze katındaki göz alıcı diğer şeylerse sahne tasarımcısı Prof. Metin Deniz'in hazırladığı canlandırmalar. Bu sayede taş işçiliği ya da kıyafetler hakkında daha net bir izienim elde edi­ lebiliyor. Sabancı Koleksiyonu Mardin'e Taşı d ı Kent M üzesi 'nin a l t katındaki sanat galerisi, ismini Dilek Sabancı'dan alı­ yor. 47 sanatçının 75 eseri " Sabancı Ü niversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Koleksiyonu'ndan Seçmelerle - Doğa, i nsan ve Deniz" başlığıyla bir sene boyunca Mardin'de sergilenecek. H ikmet Onat'dan i brahim Safi'ye,

Şeref Akdik'ten Abidin Di no'ya, Adnan Çoker'den Selma Gürbüz'e kadar Türk resim tarihinin erken döneminden yakın döneme kadar olan dönemi farklı sanat­ çıların eserleri anlatıyor. Sergi nin uzun süre burada kalacağını söyleyen Nazan Ölçer, i leride bu galeride Mardinli ya da Mardin'de eğitim almış sanatçıların eserlerinin serg ileneceğini özellikle vurguluyor. Sakıp Sabancı M üzesi, Mardin Kent M üzesi 'ne koleksiyonlarından seçtiği kaftan ve halılarla da destek veriyor. M imari'de Kent Kimliği Vurgusu Restorasyon çalışmalarına 2006'da başlanan müze, 1 .645 metrekarelik alanın 1 .600 metrekaresinin yeniden inşa edilmesi ile tamamlandı. Toplamda Sabancı Vakfı tarafıntan 7 m ilyon TL harcandı. Sakıp Sabancı Mardin Kent M üzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi 'nin ince uzun yapısı doğrusal bir yürüme aksında sergileme biri mlerinden oluşu­ yor. Mekansal bütünlüğün vurgulandığı sergileme düzeninde Mardin kenti kimli­ ğine özgü özellikler dikkat çekiyor.

I M Pei RIBA Kral iyat Altın Mode lyası ile Odüllendirildi Tarih: 6 Ekim, Bdonline.co.uk YAZAN: ANNA WINSTON ÇEviREN: SELiN BiÇER

li:

, Çin doğumlu Amerikalı mimar I M Pei artık �. 201 0 R I BA Kraliyet Altın Madalyası ' n ı alan k i ş i olarak tanın ıyor. R I BA onur kurulu üyesi David Adjaye leoh Ming Pei'yi aday gösterirken mi­ marı "devlerin devi" olarak n itelendirdi. Kurulda ayrıca eski Altın Madalya sahibi Edward Cullinan, çevre mühen­ disi Max Fordham , Fransız mimar Anne Lacaton ve Maggie's Center'ın baş


Ekim 2009

yöneticisi Laura Lee de bulunuyor. Kurulu yöneten RIBA başkanı Ruth Reed: " işlerine hep hayran olduğum, 20. ve 2 1 . yüzyılın en iyi m imarlarından biri. Onun etkilendiği ve etkilediklerin in listesi modern hareketin kağıt rulosu gibi okunur. Nadiren böyle bir ödül bu kadar geç kal mış ya da bu kadar haklı olabilir, " ded i . 92 yaşındaki Pei hayatı boyunca, ingiltere'deki tek projesi olan Wiltshire'da küçük, özel bir pavyonun da aralarında bulunduğu 1 70 ' ten fazla projeyi ve 50 nazım planı tamamladı . Ancak Avrupa'da e n iyi bilinen projesi 1 980'1er boyunca Paris'te Louvre için yaptığı ve günümüzde bir ikon haline gelen cam piramiti içeren projesi oldu . Adjaye: " Paris'teki Louvre'u ilk kez öğrenciyken ziyaret ettiğimi ve çok sevilen ve apayrı olan bir kurumu mo­ dern leştiren ve birleştiren olağanüstü yeteneğine hayret ettiğimi ve muhte­ şem, yerçekimine meydan okuyan cam piramite hayran olduğumu hatı rlıyorum. Genç bir mimar olarak beni m için örnek old u , " dedi. 11 Şubat 2010 tarihinde R I BA'nın Portland Place merkezinde düzenlene­ cek resmi bir törenle Kraliçe tarafından verilecek madalya ile ödüllendirilecek.

Yarım Asırlık Mimarlara Törenle Plaket Verildi Tarih: 7 Ekim, Yeni Asır YAZAN: ERCAN AKGÜN Her yıl ekim ayının ilk pazartesi günü kut­ lanan Dünya M imarl ık Günü ve Dünya Habitat Günü, bu sene EÜ Atatürk Kültür M erkezi ' nde düzenlenen törenle kutland ı . M imarlar Odası izmir Şubesi Yönetim Kurul Başkanı H asan Topal'ın evsahipliğinde gerçekleştirilen törene izmi r M i lletveki l leri Mehmet Ali Susam, Tuğrul Yemişçi, izmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, iTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Akın Kazançoğlu ve Makine Mühendisleri Odası izmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özsakarya da katıldı. Fotoğraf ve kısa film dalında ödüllerin dağıtıldığı törende, mimarlık mesleğinde 30 ve

50. yılları nı tamamlayanlara plaketieri verildi. Törende açılış konuşması yapan M imarlar Odası izmir Şube Başkanı Hasan Topal, " H afta boyunca çeşitli söyleşi ler, farklı noktalarda açılan sergi­ ler, geziler, kısa film gösterimleri, atölye çal ışmaları ve konserler gerçekleştirile­ cek" ded i .

Sanat Fakü ltesi Neyle Yaşar? Tarih: 7 Ekim, Radikal YAZAN: AYSiM TÜRKMEN YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi'nin apar topar Davutpaşa Kampüsü'ne gönderil ­ mesinin düşündürdükleri . . . 28 Eyl ü l Pazartesi günü Yı ldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarı m Fakültesi, güz dönemine başlad ı . Yı ldız Kampüsü' nde başlanan eğitim döne­ mine 1 5 Ekim 'den itibaren Davutpaşa Kampüsü' nde devam edileceği kararı , 4 Eylül'de fakülteye bildirilmiş. Bu karar Sanat ve Tasarım Fakültesi yönetimine hiç danışılmadan alındığı gibi, daha üniversite senatosunda da karara bağlanmamış durumda. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun rektörlere verdiği yetkiyi kullanan Yıldız Teknik Üniversitesi rektörü, fakülte öğretim gö­ revli leri ve öğrencilerin karşı çıkışiarına rağmen ısrarla binaların boşaltılacağı n ı söylüyor. 1 1 seneden bu yana güncel sanat atölyelerinin altyapı çalışmalarını yeni tamamlamakta olan fakültenin, bu şekilde verilmiş bir kararla, sanat eğitimi için hiçbir altyapısı olmayan Davutpaşa Kampüsü ' ne gönderil mesi, Türkiye'de güncel sanatın nasıl algılan ­ dığı ile i l g i l i ç o k üzücü bir tablo çiziyor. Vasıf Kortun'la yaptığ ımız röportajda Kortun , istanbul bienalierinin dünyada sanat camiası içinde çok önemli bir yere oturduğunu ancak Türkiye gün­ deminde bir türlü yerini bulamadığı nı anlatıyordu. Şöyle bir açıklama getiri­ yordu bu duruma: " Hangi konumdan ya da sın ıftan gelirsek gelelim, biz sanata veya kültüre özel sektörün desteklediği bir ekstra olarak bakıyoruz." Boş vakit­ lerinizi geçirebilceğiniz bir tür seyirlik, hatta eğlencelik alan. Özel sektör için de harika bir promosyon malzemesi . Bugünlerde şehrin her tarafında gördü­ ğümüz Sabancı M üzesi Beuys sergisi

ARKiTERA M i MA R L I K A LMANAGI

225

afişleri, 1 1 . istanbul Bienali'nin (ve daha sonraki 1 5.'ye kadar) Koç Holding des­ tekli reklamları, özel sektörün, gü ncel sanat alanını müthiş bir gösteri şeklinde doyasıya yaşad ı ğ ı n ı ve şehi rde yaşat­ tığını gösteriyor. Özel sektörün güncel sanatın dönüştürücü ya da eleştirel boyutuyla bir alaka kurmaya niyeti tabii ki yok.

Sadece Seyirlik mi? Peki , bu alakayı kimler kurabilir? G ü ncel sanat yoluyla hayatın görme­ diğimiz aniarına ve alanlarına bakmaya davet etmeye, bu alanların sorgulanma­ sına, söylenmeyen, söylenemeyelerin sesini çıkarmaya kim soyunabilir? Beuys'un laflarını günümüz sanatında yorumlamaya kim kalkabilir ya da Brecht ' in güncel politikayla ilişkisini kim kurabilir? Özel sektör kendi amaçları doğrultusunda bunlarla şehri donatabil i r a m a eserlerin içlerindeki eleştirelliği kim tekrar tekrar gözümüze sokabilir? Kendi tecrübeme dayanarak söyleyebili­ rim ki, daha sanat sektörü ya da reklam sektörüne bulaşmam ış öğrenciler. Yani bir zaman sonra kendileri Beuys ya da bienal küratörü olmaya aday olanlar. YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi 'nin mütevazı ama gitgide hızlanan gelişi­ minde belki de yukarıda değindiğimiz istanbul Bienal i n ' i n uluslararası are­ nada oluşmuş pozisyonunu, yerel bir kaynak olarak destekleyecek müthiş bir potansiyel var. Fakülte, gü ncel sanat alanında Türkiye'de daha önce varolma­ mış bölümleriyle, akademisyen kadrosu, vizyonu ve öğrencileriyle hem eşi bu­ lunmaz bir alanı açıyor hem de yıllarca boş kalmış alanları dolduruyor. Ani bir kararla yıl lar içinde küçük ama sağlam adı mlarla oluşturulmuş teknik altyapıları, organi k bütünlüğü, dışarıdan fakü lteye destek veren sanat camiasını yok say­ mak, sınıfsa sınıf işte, hocaysa hoca, dersse ders demek nasıl olabi lir? Nasıl olduğuna bakmak gerekiyor? Vasıf Kortun'un da dediği gibi hepimiz sanata veya kültüre bir ekstra olarak bakıyoruz. Bizim hayatımıza sadece afişler olarak değ iyor, şehrimizi renk­ lendirip şenlendiriyor. Politikacılar için de bu şenlik çok cazip. Ama aynı za­ manda politikacıların sanatçı lara şöyle bir bakışları var: Bu sanatçılar kimseyi


226

ARK iTERA M i MARLIK ALMANAGI

Ekim 2009

temsil etmiyorlar ki. Biz temsil ediyoruz. Biz gerektiğ i yerde onları kullanırız ama gerekip gerekmediklerine de biz karar veririz. Fakat politikacılar yanlış karar verebiliyorlar. Ve bu kararlarına karşı çıkacak bir gücü yok halkın. Çünkü halk olarak bizler de politikacılar gibi kültür sanat alanını politikadan ayrı, ekonomi­ den ayrı, gündelik hayatlarımızdan ayrı bir alan olarak algılıyoruz. Özel sektö­ rün finanse ettiği , dolayısıyla istediği gibi at koşturduğu ve bizim hayatlarım ı ­ z a sadece reklam malzemesi v e seyirlik olarak giren bir alan.

Biraz Hesap YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi ' n i n bu şekilde taşınması Türkiye'de 1 980' 1erden itibaren oluşmuş enteresan bir duruma işaret ediyor. Bir devlet üni­ versitesinin içinde yani kamu alan ında varolmaya çalışan bir kültür sanat kuru­ mundan bahsediyoruz. Özel sektörün dışında kalm ı ş bir başıboşlukta d uruyor. Aslında hal kın finanse ettiği bir kurum­ dan ve gelecek için müthiş fırsatlar taşıyan bir potansiyelden bahsediyoruz. Bu karar, kültür ve sanatla özel sektör­ den dolayı ilişkisini kurmuş bir kentin çok önemli bir açmazına işaret ediyor. Kamu alanının dışı nda konumlandırılan sanatçının geldiği noktayı gösteriyor. Özel sektörün alanında değilse ve de daha özel sektörün reklam malzemesi haline getireceği noktada değilse bir yerden alınıp başka bir yere hiç üzerin­ de durulmadan savrulabiliyor. Fakülte öğrencileri sanat gibi "ekstra" işlerini bırakıp bu savrulmaya direnme yolları arıyorlar. Okulun içinde kravat ve takım elbiseli bir grup insan da var. " Resmi görevli " desem pek değil , polis desem değil. Bu grup öğrencilere, boş işlerle meşgul , heyecanlı ama aynı za­ manda potansiyel tehlike olarak uzaktan şüpheyle ve alakasız kalarak bakıyor. Bir bilseler aslında bu bienalierin şe­ hirlere finansal getirilerin ne boyutta olduğunu ve burada bu "ekstra" işlerle uğraşan heyecan l ı topluluğun bu sektö­ rün yapıtaşlarından biri olduğunu. Biraz hesapla bu fakültenin yerine getirilmesi düşünülen kongre turizmi ya da bir prestij merkezi kadar önemli (sadece kültürel anlamda da değil finansal açı­ dan da) oldu kları n ı , bakışlarında biraz

daha saygı ve ilgi oluşabilir. Ama bu bağlantıları onların kurmasını beklemek tabii garip olur. Ama politikacılardan ve üst düzey kamu görevlilerinden, yani biz'i temsil etmeye soyunmuşlardan bu alakayı kurmalarını beklemek, kamusal alanda daha yetkin düşünmeleri n i talep etmek san ırım en doğal hakkı m ız.

35 Milyon Dolarılık Mozaik M üzesi Martta Açılacak

Tarih: 7 Ekim, Yeni Şafak Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, 35 milyon dolar harcanarak tamamlanması beklenen Gaziantep Mozaik M üzesi'ni martta hizmete aça­ caklarını söyledi. G üzelbey, müzeyi yaptırma kararını, Gaziantep' i bir turizm kenti yapma hayaliyle aldıklarını ifade etti. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım G üzelbey, kentte yapı m ı süren mozaik müzesinin, gelecek yılın mart ayında hizmete açılmasının planlandığını bildirdi. G üzelbey, yaptığı açıklamada, 35 milyon dolar harcana­ rak tamamlanması beklenen Gaziantep Mozaik M üzesi 'ni yaptırma kararını, Gaziantep' i bir turizm kenti yapma ha­ yaliyle aldıklarını vurguladı. Türkiye'nin en önde gelen sanayi, ticaret ve ihracat merkezlerinden biri olan Gaziantep' i n ç o k zengin bir tarih ve kültürel m irasa da sahi p bulunduğunu ifade eden G üzelbey, bu mirası turizm yoluyla de­ ğerlendirip ilin kalkınma ve gelişmesine yeni bir ivme kazandıracakları nı kaydetti.

Tunus'taki m üzeden daha muhteşem olacak Dünyada mozaik müzesi denilince akla Tunus'taki mozaik müzesinin gel­ diğini vurgulayan G üzelbey, 'Zeugma Antik Kenti'nden çıkarılan ve şaheser sayılan mozaiklerimiz var. Bu mozaikler sayesinde bizim müzemiz Tunus'taki müzeden daha muhteşem olacak' dedi. Gaziantep Mozaik M üzesi'nin 40 bin metrekare alan üzerinde inşa edildiğini beli rten Güzelbey, şunları kaydetti: 'Yaptığımız kompleks yaln ızca Gaziantep Mozaik M üzesi olarak da h iz­ met vermeyecek. Gaziantep Arkeoloji Müzesi de bu komplekste yer alacak. Ayrıca komplekste kongre ve sergi

salonları olacak. Tesis, Gaziantep'in kongre turizm inde de atağa kalkmasına olanak sağlayacak.

Kültür Bakanlığı'na teslim edilecek Tesisi bu yılın ekim ayında Kültür ve Turizm Bakanlığı'na teslim edeceğiz. Teslimden sonra Zeugma mozaikleri ve diğer eserler buraya taşınacak. Gaziantep Mozai k Müzesi'nin gelecek yılın mart ayında ziyarete açılması planlan ıyor.' Başkan Güzelbey, mozaik müzesi bünyesinde bir renovasyon merkezi ile mozaik okulu da açmayı he­ defledikleri ni bildirdi.G üzelbey, göreve geldikten sonra Gaziantep'e 5 müze kazandırdıklarını ifade ederek, kentin tarih ve kültürel mirasını değerlendirme çalışmalarını sürdürdüklerini bildirdi.

Yara Almış Mekanlardan Beslenen Sanatçı: Sarkis Tarih: 8 Ekim YAZAN: DiLEK ÖZTÜRK M i mar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi M imarlık Fakültesi 'nin M i mar Yunus Aran'ın anısına düzenlediği, Sarkis'in " işlerimde M i mari Mekan" adlı konfe­ ransı 7 Ekim tarihinde istanbul Modern M üzesi'nde gerçekleştirildi. Konferansa farklı disiplin lerden öğrenciler, öğretim görevlilieri, sanatçı ve m imarlar katıldı. Son yüzyılın en önemli sanatçılarından biri olan Sarkis Sabunciyan, yapıtların­ da m imari kavram ının önemi n i vurgulad ı . Konferans başında konuşma yapan istanbul Modern küratörü Levent Çalı koğlu, Sarkis için " Yara almış mekanlardan beslenen bir sanatçı . .. Kültürel, sosyal, politik açıdan yara alan mekanlarla uğraşan ve bunu çok hızlı bir şekilde yapan bir sanatçı." diye bahsetti. Çalı koğlu, Bu duruma örnek olarak Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi 'nin Beşiktaş ana kampüsteki yerinden, şehrin daha dı­ şında Davutpaşa'daki kampüse ani bir kararla taşınmasını verdi. Bu karara en güçlü tepki olarak, Sarkis çok hızlı bir şekilde hazı rlı klarını tamamladı ve Sanat Tasarım Fakültesi binasında bir sergi açtı. Sanatçı , mekanı , " ifade yaratma yeri" olarak tanımlıyor. Yapıtların doğ-


E k i m 2009 ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

duğu yerle i lişkisini şiddetle vurgulayan sanatçı , hayatı boyunca da bunun etki ­ sinde kal mış . . . Konferansta yapıtları ve mimari ile ilişkisini kendi hayatı üzerin­ den giderek anlattı . Hayatı ve Eserlerine O lan Etkisi Sarkis Sabunciyakis 1 938 yılında istanbu l 'da doğdu. Ailesiyle birlikte Taksim , Tali mhane'de Çaylak Sokak'ta yaşadı . Bu evin daha sonra yaptığı ça­ lışmalara büyük etkisi oldu. 1 957 'de Güzel Sanatlar Akademisi iç M i marlı k Bölümü'ne g i ren Sarkis, bu dönemde resim yapmaya başladı , fakat kimsenin resim yaptığından haberi yok­ tu. Kişisel ve sanatsal gelişiminde yaşa­ dığı mekanların büyük etkisi olduğuna inanıyor. Gençlik döneminden şu ana kadar, gezdiği, kaldı ğ ı , yaşadığı şehir­ ler, evler ve sokaklar çal ışmalarında hem bir kıstas olmuş hem de ilham kay­ nağı . . . Bu mekanları anlatırken de mi­ mari ölçekten referans veriyor Sarki s . . . " Çalışma arzusunun b i r yere oturması lazım " derken, çalışmalarını yaptığı odalar, stüdyolar ve atölyelerin işlerinin ölçeğine direk etkisinden bahsediyor. Talim hane'de ailesiyle yaşadığı evde, sadece bir penceresi ve kapısı olan 90 cmx1 80 cm ebatlarındaki odasında, sadece kağıt üzerinde guaj çal ışmalar yapmış. " Böyle bir mekanda ne ürete­ bilirsiniz?" diye kendine soran Sarkis, " ufak mekanda sıkışmış resimler" olarak adiandırıyor o dönemki çalışmaları n ı . 1 960'da Akademi 'yi bitirip Ankara'ya askere giden Sarkis burada kendine 1 20 cmx240 cm ebatında bir oda ki­ ralıyor. B u sefer, üretme mekanı daha büyük ve ayd ınlık olduğundan, daha büyük işler üretebiliyor. Yatağın altı depo, pencere önü, boyaların kanacağı yer. . . Kendi mekanını bu şekilde kur­ g ulayıp düşünen sanatçı, bu dönemde müzelerin kolieksiyanlarına giren guaj çalışmalarını yapmış. " B u guajlarda bir kurtulma hissi var. istanbul'dan Ankara'ya kaçış, kendi hayatı ma . . . Çaylak Sokak'taki evden, kendi oda­ ma . . . " diye ifade ediyor Ankara'ya gidişini . . . Askerliği sırasında, akşamları Ankara'da Behruz Çinici 'nin m imarlık ofisinde çalışan Sarkis, bu dönemde ilk defa m imari planlar ve eskizler karaladı . 1 964'te eşiyle birlikte Paris'e giden sanatçı , burada bir otel odasında altı ay

geçirdi . 1 .40 cmx3.60 cm ebatındaki otel odasında gizlice resim yapmaya başlad ı , fakat bu çalışmalar daha sonra sokağa atıldı. Daha sonra taşındığı apartmanın bodrum katını kendine atölye yapan sanatçı, işlerinin büyük bir kısmını burada yaptı. Hapishaneye benzettiği bu mekanda, yine gizlice çalıştı. Bu atölyeyi keşfeden Basel'den gelen bir sanatsever, tüm yapıtlarını sergilenrnek üzere istemiş. Fakat uzun süredir yerin altında yaptığı çalışmaları, yerin üzerinde nasıl sergileyeceği nden endişeli olan sanatçı , bu sergiyi b i r süre erteledi ve Basel'de yine toprak altında bir mekanda işlerinin sergilenmesini talep etti, fakat bu talebi Basel Belediyesi tarafından redddedildi. " Yaptığım işler toprak altında doğmuş ve burada hapsolm uştu . 7 1 'de buradan çıkmaya karar verdim." 1 969 'da Bem'den " Davranışlar Şekle Dönüşürken" isimli bir sergiden teklif alan sanatçı, bu sergiyle artık yeraltından çıkıp işlerini sergilerneye başlad ı . Bu sergiden sonra, 1 972'de Düsseldorf'da O ' na çalışma yapıp sergilenebilmesi için bir oda verdiler. Bu dönem "white cube" denilen ser­ gileme anlayışının çıktığı dönerndi ve artık müze alanı atölye olmaya başlad ı . işlerini dünyanın çeşitli bölgelerinde yaymaya başlayan sanatç ı , 1 989'da Paris'te Pompidou Galerisi ' nde, " Dünyanı n Büyücüleri" sergisi için yap­ tığı yerleştirmede ilk kez m imari ölçek kullandı. Gençken ailesiyle yaşadığı evi, sergi alanına göre ölçeklendiren ve pla­ nı, kabartarak platformalara dönüştüren sanatçı , bu işinde mimari eleman lar kullanmaya başlad ı . Bundan sonra yaptığı farklı disiplin­ lerdeki işlerinde, her zaman mekanı n kullanımı, insan üzerindeki etkisi i l e ilgili sorular sordu. Son 12 yıldır da, mimaride ses kav­ ram ı ile i lgileniyor. Sarkis'e göre her m imari yapının kendine has bir sesi var. Bundan dolayı gittiği yerlerde sesleri kaydetmeye başladı . Sanat üretim i ve mekanı n insan üze­ rindeki etkisinin birbiriyle direkt ilişki içinde olduğunu Sarkis'in işlerinden ve kendi ağzıyla anlattığı hikayesinden rahatça algılayabiliyoruz.

227

�.konomik Durgunluk Oyküsü : David Adjaye Tarih: 8 Ekim , Archpaper ÇEviREN: SELi N BiÇER i ngiliz mimar firmasın ı n iflas ve çal ışma pratiğinin iniş çıkışiarına değiniyor. Londra'daki Whitechapel ve Chrisp Sokağı'nda bulunan Idea Store Kütüphaneleri ve Denver Çağdaş Sanatlar Müzesi gibi kamusal proje­ lerden 2003 'te Venedik Bienali ' nde Chris Ofil i ile kurduğu sanatçı işbir­ liklerine kadar artarak ingiliz m imar David Adjaye'nin yı ldızı uzun süredi r parlamaktaydı . Bu i lkbaharda Smith G roup ve Freelan Adjaye Bond 'un bir­ likte tasarladığı başkent Washington 'da bulu nan Afro - Amerikan Tarih ve Kültür U l usal M üzesi ile imrenilen işi kazan­ ması pek şaşırtıcı olmadı . Temmuz'da çıkan haberlere göre iflasın eşiğinde olması daha şok ediciydi . Adjaye, The Architect's Newspaper ile çalışma pratiğinin kaçınılmaz iniş çıkışları için bir m imarın nasıl hazırlanacağ ı n ı ya da hazırlanamayacağı ile ilgili açık açık konuştu. THE ARCHiTECT'S NEWSPAPER: 1 9 94'te kendi yol u n u za giderken iş p l a n ı n ı z neydi ?

... "'

c o

o

LL

DAViD ADJAYE: 1 993'te M A ' i bitirdi­ ğimde, bir ekonomik durgunluk oldu. ingiltere'de iş olanağının olmadığı zor bir zamandı. i nsanlar yurtdışına gitmek zorunda kaldı. Aslında muhtemelen yurtdışına çıkıp durgunluktan kaça­ bilecek son zamandı. Ne yazık k i , şu an insanlar için böyle bir seçenek söz konusu değil. Londra' n ı n şehi r merke­ zinde bir üniversite olan South Bank Ün iversites i ' nde yarı zamanlı ders veriyordum ve ıvır zıvırla uğraşıp moral verici şeyler yapabiliyordum. M esieğimi yapma hissim, iş kurmak yerine çalış­ maktı ve h ızlandırılmış projelerle ilgili


228

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAG I

E k i m 2009

temel olarak yatak odam ın dışı nda, yo­ luma çıkmış olan ve yerel etki alanındaki bir dizi özel görevden fırsatlar doğdu. TAN: Kısaca o zamanlar siz bir orta k­ l ı ğ ı n içindeyd i niz. Bir kişiyle tasa­ rımcı olarak ve diğeriyle i ş geliştir­ mek üzerine mi kurg u la n m ıştı?

DA: Hayır, durum bundan daha saftı. Temelde bu sıradışı ve iyi n iyetli bir düzenlemeydi , kesinlikle mali değildi, sadece çok çalıştığımıza dair bir bildi­ riydi. Dürüst olmak gerekirse dağ ı l ma sebebi buydu , çünkü daha çok kötü şöhrete sahi p bir okul ortaklığı gibiydi ve sistemli bir ilişki yoktu, böylece başarısız oldu. Ne yazık ki okullar mesleğin g i rişimci olma fikrine bağlana­ m ıyor. Hepimiz mezun olduk ve hemen sonrasında hemen çalışmayı denedik. Bu nesil epey farklı, çünkü borçların ı ödüyorlar. Londra'daki günlerirnde hala hibe sistemi çok fazlaydı . Geri ödeme açısından eğitiminiz boynunuza dolan­ mış bir ilmik gibi değildi. Daha çok be­ dava g ibiydi ve dünyanın sorumluluğunu almak için çok hazırd ı n ız ve dünyaya geldin iz. Daha fazla risk vardı . TAN: O d a k noktası olarak kültü rel ve kamu projeleri n i seçti niz. Bu iş her zaman düzenli ol uyor m u ?

DA: iki yıl önce geniş bir iş kitlesi kazandıktan ve tamamladıktan sonra, döngüleri olan bir işin içinde olduğumu ve bu döngüdeki boşlukları etkisiz hale geti remediğim sürece başıma bela ola­ cağ ı n ı şimdi daha iyi anlıyorum. Bu nok­ taya kadar bunu anlamlı bir şekilde iyice düşünüp taşınmaya zamanım olmamıştı. Çok zaman gerektiren bir iş olduğunu ve tekrarlanan müşterilerin bulunduğu bir sektörde çalışmadığımı fark ettim. Çalışmayı seçtiğim ve sevdiğim bu ka­ musal ve kültürel sektörün belli bir hızı olduğunu tah min etmemişti m . Böylece tepeden gördüğüm boşlukla baş ede­ bilmek için ticari müşterilere bakmaya başladım. TAN: N e zaman ekono m i n i n düşmeye başl a d ı ğ ı n ı fark ettiniz?

DA: Ticari projelerin h ızını korumaya karar verdiğimde geliştirmek biraz zaman aldı ve yaklaşık yüzde 30 ila 40 arasında iş yükümüzü arttırdı. Geçen

yaz ekonominin saliantıda olduğu açıkça belliydi ve ilk olarak aldığımız ticari projelerde kendini gösterd i . Ekim civarı tüm ticari projelerimizi kaybettik, çünkü geç başlamıştık ve en kolay durdu rulacakların başında bu projeler geliyordu. Büyük bir sistemli bir şekilde boşaltım ve çok karmaşık bir durum olduğunu gerçekten hissettik. Alışkın olduğum ya da eğiti ldiğim şeklin aksine hareket etmek zorunda kaldım. Yeniden finanse etmek ve korkunç bir şey olan düşük geliri öğrenmek zorunda kald ı m . i nanılmaz işçi hakları yüzünden burada hayat Amerika'dan çok daha zor. Burada insanları kovamadığımız için işgücünü ona düşürmemiz altı ayı buldu. istişare, vb. dönemlerden geçmek zo­ runda kaldık. Şimdi yaklaşık otuz beşiz. TAN: Şu andaki d u r u m u n u z hakkında neler h issediyorsu nuz?

DA: Neredeyse bundan çıkmış durum­ dayız. iki buçuk yıldır üzerinde çalıştı­ ğ ımız bakım sonunda meyvesini verdi. Tamamen yeni bir ölçekte dört projemiz var: Afro - Amerikan M üzesi dışında, Lizbon'da kültür merkezi, Gana'da kampüs ve Katar'da diğer üç m imarla birlikte kazandığımız yarışma olan eski Doha şehrinin yeniden inşası. Stüdyoyu sürdürme konusunda kendimi daha duyarlı ve çevik hissediyorum. Diğer yerlere göre daha hızlı iyileşme görülen Hindistan'da ticari fizibilite çalışmaları yapmamız istendi . Ama " Tanrım , yine başlıyoruz, bunca zahmete değer m i ? " diye merak ediyorum. Sürdürebilir bir çalışmaya geri dönmek bir yılı mızı aldı. Gerçekten iyi bir ders oldu.

Başiskelelde ı 00 Bin Metrekarelik Dev Proje Tarih: 8 Ekim, Yeni Şafak Gebze'den Karamürsel'e kadar tüm sahil şeridini yeniden düzenlemeyi hedefle­ yen Büyükşehir Belediyesi Başiskele sahilinde 1 00 bin metrekarelik alana park inşa ediyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi 'nin, Başiskele sahilinde başlattığı dev proje bütün hızıyla devam ediyor. Gebze Eskihisar ve Gölcük ihsaniye Sah i l i ' nde çalışmalarını sürdü­ ren vatandaşları kentin güzel sah illeriyle daha modern koşullarda buluşturan

Büyükşehir Belediyesi, benzer çalışma­ yı Başiskele Sah i l i ' nde de uygulamaya başlad ı . Toplam 1 00 bin metrekarelik alana sahip olan Başiskele Sahili'nde yapılacak çalışmalar kapsamında sa­ h ile 13 bin metrekarelik yürüyüş yol u , kaldırı m v e bisiklet parkuru yapılacak. Çalışmalar sonrası sahil modern bir görünüme kavuşacak. Büyükşehir Belediyesi , bundan 5 yıl öncesi nde koyduğu hedeflerle bir hayali gerçeğe dönüştürdü. Bir dönem kokudan yanına yaklaşılamayan Körfez, yapılan çal ış­ malarla yeniden caniand ı. Sekapark ile başlayan Gölcük- Kavakl ı , Derince ve Körfez'le devam eden sahi l düzen­ lemeleri Başiskele sahili ile devam edecek. Diğer yandan sahil şeridinde 850 metrekarelik alana iki adet kafeter­ ya, spor tesisleri, çocuk oyun alanları, plaj ı n yanı s ı ra kay kay pisti de yer alacak. Başiskele sahili Büyükşehi r Belediyesi'nin yeşillendirme çalışmala­ rıyla yıpran mış görünümünden modern bir kimliğe kavuşacak. Kent stresinden kurtulmak isteyen vatandaşlar kent merkezine yaklaşık 1 O dakika uzaklıkta bulunan sahile rahatça ulaşabilecek.

Arkitera M i marlık Merkezi 9 Yaşında Tarih: 9 Ekim Arkitera M imarlık M erkezi 9. yaşını kutladığı 9 Ekim 2009 tarihi itibariyle durağan bir seneyi geride bırakarak yeni etkinlikler, yeni projeler ve yeni site tasarı mları ile birlikte 1 0 . yaşını kutlaya­ cağı yeni bir döneme g iriyor. Sitelerde Köklü Değişiklikler 2010 senesinin ilk günleri ile birlikte başta Arkitera.com olmak üzere yayın­ larda gerek tasarım gerekse de teknik altyapı anlamıyla pek çok değişikliğe gidilecek. Yapılacak değişikliklerin ilk ayağı olarak Temmuz-Ağustos ay­ larını kapsayacak şekilde düzenlenen ankette " Nası l bir Arkitera.com, nasıl bir Gazeteparc.com görmek istiyorsu­ nuz? " diye soruldu. 1 . 240 kişinin ka­ tıldığı anketin sonuçlarını önümüzdeki günlerde yine Arkitera.com üzerinden paylaşılacak. Ankete verilen cevaplar doğrultusunda sitelerin gerek tasarımı gerekse de içeriğine yöne verilecek. Bunun yan ında sürekli yeni gelişmelerin


E k i m 2009

On Frankıa Bir M i mar Dört Yapı

yaşandığı internet dünyasında, sosyal iletişim ağlarının her geçen gün ağırlı­ ğ ı n ı hissettirdiği günümüzde siteler bu yenilikler ışığında yenilenecek.

Sonbahara Hızlı Giriş

2009 sonbaharından gerçekleştiri­ lecek projelerden belki de en önemlisi bir A R K I M EET Konferansı . Dünyaca ünlü i ngiliz mimar Richard Rogers'ın katılacağı ARKIM EET konferansı 3 Kasım 2009 Salı günü Bahçeşehir Ü niversitesi Beşiktaş Kampüsü' nde gerçekleşecek. Verilen 1 , 5 senelik bir aradan sonra gerçekleşen ilk konferans olacak. B i r diğer etkinlik, Architecture Foundation, Arkitera M i marlık M erkezi ve Garanti Galeri işbirliğinde gerçek­ leştirilen Londra- i stanbul mimarlık deği­ şim programı . istanbul'da seçilen ofisler tarafından karşılanacak Londra kökenli m i marl ı k ofisleri David Kohn Architects, Studio Weave, 00:/ 2 Kası m 2009 tarihinde saat 1 7:00'da istanbul Teknik Ü niversitesi Mimarlık Fakültesi, 1 09 nu­ maralı konferans salonunda projeleri ve kendi yapıları ile ilgili halka açık bir su­ num gerçekleştirecek. Kasım ayının ilk haftası ndaki bir başka etkinlik de U rban Age Konferansı . 4-5 Kasım 2009 tarih­ leri arasında istanbul'da gerçekleşecek konferans, Afrika, Asya, Amerika ve Avrupa kentlerinde 2005'ten beri dü­ zenleniyor. Konferansın hazırlık sürecin­ de Arkitera M imarlık Merkezi ve London School of Economics işbirliğiyle 5 genç ekibin katıldığı bir workshop da düzen­ lend i . Sonbahar ayları nda yapılacak bir başka etkinlik de istanbul Forum u toplantıları.

Tarih: 9 Ekim 10 Frank'lık banknotun ön yüzünde mo­ dern tasarımın seçkin ustalarından Charles Edourd Jaenneret, daha iyi bilinen adıyla Le Corbusier'in (1 8871 965) portresi bulunuyor. Le Corbusier yaratıcı enerj isini insana odaklanmış bir m imar, şehi r plancısı, kent tasarımcısı, ressam ve teorisyendi . H er şeyden önce bu eğilim konut tasarımı ve kent­ sel planlama gibi onun öncü kavram ları ile ifade edildi. Le Corbusier H indistan Chandigarh'daki hükümet kompleksi örneğindeki gibi iskelet konstrüksiyon ve prefabrike tekniklerle yapıya yenilikçi bir yaklaşım kullandı. Üstelik, modern tasarımı etkiledi ve bir mobilya tasarım ­ c ı s ı olarak uluslararası şöhret e l d e etti ve Roncham p'daki ünlü Notre- Dame­ d u - H aut kilisesi gibi kutsal binaların m imarı oldu.

A. Chandigarh'da Adalet Sarayı Adalet Sarayı'nın fuayesi üç tasarım ilkesine dayanır: üç boyutlu tasarım, katları birbirine bağlaması için rampala­ rın tercihi ve iç - dış arasındaki dinamik ilişki .

B. Sekreterlik Cephesi M erkezi eleman Sekreterlik'in cep­ hesini gösterir. Burada Le Corbusier'in m imari düşüncesi görülebilir: ölçek olarak " Modulor", tüm cephe boyunca uzaysal hücre ve üç boyutlu beyan için " b rise-soleil" kullanımları.

C. "Modulor" Le Corbusier'in kendi evrensel ölçüm sistemi olan " Modulor" insan vücudu -

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

229

nun altın kesiti ve oranlarına dayanır. B u , m imari tasarı mın merkezine h e r şeyin ölçüsü olarak i nsanı koyar.

D. Chandigarh'de Sekreterlik Binası Le Corbusier tarafından tasarlanan en büyük yapı olan Sekreterlik binası yeni m imarinin önemli u nsurların ı kul­ lanır: evrensel yapı malzemesi olarak tamamlanmamış beton kullan ımının özel tasarım etkileri, serbestçe yapılandırıl­ mış cephe, brise-soleil ve çatı terası .

M i marların l haneti Tarih: 9 Ekim, Akşam YAZAN: ATILGAN BAYAR Türkiye'de insanların iki mimar adı bilme­ mesi ... Ve fakat neredeyse bütün müte­ ahhitleri tan ıması normal m idir? Normaldir. Türkiye'de insanların ev alırken , müte­ ahhitin güvenilirliğine bakması, m i marın adı n ı bile sormaması normal midir? Normaldir. Türkiye'de konut reklamlarını müteah­ hitlerin bizzat kendilerinin veya manken kunken takımının yapması ve m imarın bu pazarlama tekniğine seyirci kalması normal midir? Gayet normaldir. Çünkü Türkiye'nin şehirlerinde her ev, bir salonu n ucuna iliştirilmiş daracık bir koridorun etrafına sıralanmış kutulardan ibarettir. Türk millet i ; meşrebine, tarz-ı hayat'ına bakılmadan; ister zengin olsun ister fakir, ister gelenekselci olsun ister modernist. . . Aynı planda yaşamaya mah kumdur. Çünkü Türkiye'de mimar, bir zaman­ dır yaratıcı değil, aynı planı kopyalamak­ la meşgul bir bürokrattır. Sanmayın ki, yazının burası nda m i ­ marlardan yükselen itiraz seslerini duy­ mayacağı m . . . Bize sistemden şikayet edecekler. O mimarların, şehi reil i k söz konusu olduğu zaman pekala afra tafralarla ko­ nuştuğunu, belediyeleri g ünah keçisine çevirabildiğini gayet iyi biliyorum. Ama konu; şehrin en küçük birimi, ev, apartman veya site olduğu zaman , şi ka­ yetçi oldukları sistemle işbirlikleri ortaya çıkmasın diye 'omerta'ya uydu klarını da biliyorum .


230

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

E k i m 2009

El netice . . . Türkiye M imar S inan'dan sonra belki bir Vedat Tek 'i, bir Sedat Hakkı'yı, bir Turgut Cansever'i biraz tanıyor ama . . . Yaşayacağı evin mimarını sallamıyor artık . . . Eğer Türkiye'nin m imarları çıkıp, şe­ hircilik konusunda konuştukları kadar. . . i nsanları b i r tek plana mahkum eden, müteahhitleri farkında olmadan reka­ betten uzaklaştıran, kendi mesleklerini de memuriyete dönüştüren bu sisteme isyan etmezlerse, hepimiz kaybedece­ ğiz.Yaşadığı mız evler, ufkum uzu kapata­ cak. M üteahhitler, minimum kar marjına razı olacak. M imarlar ise, kalem efen­ disine dönüşecek. Devletin kusuru var, Belediyenin kusuru var, hal kın kusuru var, müteahh itin kusuru var da . . . işini yapmak için mücadele etmeyip, üç otuz para kazanmaya razı olan m ima­ rın hiç m i kusuru yok, Allah aşkınal

Parvus'un illüzyonu Kemal Kılıçdaroğl u , Parvus Efendi hakkındaki dünkü yazımdan sonra arad ı . Parvus'u sadece "Türkiye'nin Mali Tutsaklığı" isimli kitabı dolayısıyla tanıyormuş. Bu çok milliyetli casusun n umarası da bu zaten . Baksanıza, yarattığ ı i l lüzyonla, adı n ı n yı llar sonra b i l e Türkiye'nin milli birliği­ nin açı l ı m referansları arasına sızmasına neden oluyordu neredeyse. Sayın Kıl ıçdaroğl u 'na söz verdiğim çayı ısmarlamak için istanb u l 'a gelmesi­ ni bekliyoru m .

" Kartallılar Cevabını Seçimle Verdi " Tarih: 1 2 Ekim YAZAN: GÖKÇE ARAS 09 Ekim 2009 tarihinde T M M O B Mimarlar Odası istanbul Büyükkent Şubesi Karta! Temsilciliği ve Karta! Belediyesi işbirliğinde düzenlenen, akademisyenler, bölge halkı ve Karta! Belediyesi'nin bir araya geldiği Kartal' ı n Geleceği v e Dönüşüm Kararları başlıklı toplantıda özellikle halkın yoğun katılı­ m ı d ikkat çekti. istanbul Metropoliten Planlama ( i M P) tarafından hazırlanan 2005 tarihli çevre düzeni planında Merkezi i ş Alanı ( M iA) olarak beli rlenen bölge için aynı yıl davetli bir yarışma

N Q) ::r Q) % Q) c. ii � ;:; ::r ;:;: (1) n

� ;

uı Qj

� :;

c. Q) = Qj uı � iii = Q) = 3:: Q) uı

"C iii =

düzenlenmiş, Zaha Hadid 'in tasarım ı ­ n ı n seçildiği yarışma sonucu birçok tartışmayı da beraberinde getirmişti. istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş' ın Zaha Hadid'le bere­ ber düzenlediği basın açıklamasıyla uygulanmasına adı m adım yaklaşıldığı izlenimi de veren proje, özellikle Karta! halkı tarafından korku ve endişeyle karşılanmıştı. Bütün bu endişelerin dile getirildiği panel, konuyla ilgili akademis­ yenler ve yöneticilerle nerdeyse ilk defa karşı karşıya gelen bölge halkı için de oldukça verimli geçti. Karta! Belediye Başkanı Dr. Altınok Öz, T M M O B M imarlar Odası Karta! Temsilcilik Başkanı Aysel Durgun ve T M M O B M imarlar Odası istanbul Büyükkent Şube Başkanı Eyüp Muhçu'nun açılış konuşmalarıyla baş­ layan panelde sözü i l k olarak Prof.Dr. Alper Ünlü aldı. Ünlü konuşmasında, kendi içinde çe­ lişkileri olan Karta! Dönüşüm Projesi 'nin uygulanması ümidinin az olduğunu vurg u ladı . Bölgeyle bütünleşmeyen bu projenin arkası nda bilim varsa bile bu bilimin içinde i nsan olmad ı ğ ı n ı düşün­ düğünü beli rten Ünlü, Gandi'nin yedi ölümcül günahından birisi olan i nsani­ yelsiz bilimin bu proje için de geçerli olduğunu savundu . Ünlü'nün ardından sözü çevre düzeni planı ve projenin gerçekleştiği dönem­ de i M P başkan l ı ğ ı n ı yürüten Prof. Dr. Hüseyin Kaptan aldı . istanbul ' u kendi sınırları içinde planlamanın mümkün olmad ı ğ ı n ı her fırsatta dile getiren Kaptan, planlama süreci nin marmara bütünüyle ele alınmasının gerekliliğini vurg u lad ı . Büyük bir sanayi baskısını da

beraberinde getiren TEM yolunu, son günlerde meydana gelen sel felaketinin de sebebi olarak gösteren Kaptan, bu eski deneyimden de yola çı karak 3 . Köprü'yü istemedi klerini söyledi . Hazırlanan bu planla Büyükdere Caddesi' ndeki tek merkezli istanbu l ' u , S ilivri v e Karta! alt bölgeleriyle destek­ leyeceklerini ve bu sistemle 3. Köprü'ye gerek kalmayacağı n ı söylenen Kaptan, birçok Avrupa ülkesinin eski sanayi alanlarını hizmet alanlarına dönüştür­ düğünü bunu bizim de yapmamız ge­ rektiğini ekledi. Kaptan sözlerine son verirken bu projeyi kimse istedi diye yapmad ıkları n ı , kendi çizdikleri projeyi imzaladı klarını ve inandıkları bu projenin arkasında d urdu klarını söyledi . Kaptan' ı n projenin tarihini v e gelişimi­ ni anlatan konuşmasından sonra sözü Doç. Dr. Binnur Öktem ald ı . Ekonomik kriz, kentleşme modeli ve kentsel dönü­ şüm projeleri üçgeninde konuşmasının çerçevesini belirleyen Öktem, kentsel dönüşüm projelerinin birer kentsel poli ­ t i k a aracı o l d u ğ u önermesiyle sözlerine başlad ı . Kentsel dönüşümün Avrupa ülkelerindeki amacı ve tarihsel gelişi­ m inde bahseden Öktem, küreselleşen dünyada kent merkezlerinin de küresel ekonomiye eklemlenmek için hazırlan­ dığını belirtti . Bunun sonucunda birçok benzer kentin ortaya çıktığ ı n ı söyleyen Öktem küresel ekonomik krizle birlikte bu poltikaların sonuna gelindiğini Londra 201 2 Olimpiyatları projelerinin d urması vb. örnekleriyle anlattı. Öktem, planlama tarihine bakı ldığında son 30 yıldır sermayeyi kente nasıl çekeriz üze­ rine kafa yorulduğunu vurg ulad ı . Bu tür kentlerde gentrification (soylulaştırma)


E k i m 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

politikalarıyla alt sın ıfların kent dışına itildiğinin görüldüğünü ekledi. Ökte m , bu dönemde politikacılar v e plancılar olarak merkezinde istihdam ve i nsan olan yeni bir kentsel strateji arayışına gitmeleri gerektiğini belirterek sözleri­ ne son verdi. Öktem' i n ardı ndan sözü i M P 'de Karta! projesinin koordinatörü olarak görev alan Doç. Dr. Özdemir Sönmez aldı . Sönmez, Karta! projesinin dönüşüm amaçlı bir proje olarak değil çevre düzeni planı çerçevesinde hizmet merkezi stratejisiyle seçildiğini vurgu­ lad ı . Karta! bölgesinin seçilme neden­ lerini doğu yakasında konumlanması ve konut alanlarından oluşan bir alan olmaması olarak özetleyen Sönmez, bölgede konut sahiplerinin istekleri doğrultusunda proje katılımlarının sağ­ lanacağı n ı söyledi . Projenin emsalleri belirlen irken "eşitlik" konusuna çok dikkat edildiğini de ekleyen Sönmez, bu bölgenin Levent 'teki iş alanları nın aksine planlı bir şekilde kültür, sağlık ve eğitim fonksiyonlarını da barındıran bir bütün olarak planlandığını belirtti. " Kentimizi düşünüyorsak istihdam yaratmalıyız" diyen Sönmez, bu projeyle 1 50.000 kişilik istihdam yaratılacağını belirterek sözlerine son verdi. Daha sonra sözü alan ekonomist Besime Şen, kent ekonomisini yönlen­ diren aktörlerden en önemli faktörün politikalar olduğu tespitini yaparak söz­ lerine başladı . Şen, dünya ekonomisinin hala imalat sanayisine bağımlı olduğunu ve sanayisiz bir kent ekonom isi yarat­ manın mümkün olmad ığını söyledi. Şen, imalat sanayisini gelişmemiş ülkelere kaydıran gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan bu boş alanları n kültür alanlarına dönüştürüldüğü ve kültür endüstrilerinin ekonomik iddialarını sürdüremedikle­ rinin görüldüğünü ekledi. BO' Ierden bu yana sanayisizleşme politikasını sürdüren istanbul 'da bunun tam aksine sanayide çalışanların oran ının sadece %2 azaldığı tespitini paylaşan Şen, 30 yıldır becerilemeyen bu dönüşümün bir projeyle halledilmesinin zor olduğunu söyledi. istihdamın kent plan lamasıyla değil kent politikasıyla yönlenebileceği­ ni ekleyen Şen, bütün bu tek merkeze yönlenmenin başka etkeniere de bağl ı olduğunu belirtti. Ş e n , istanbul ' u n yen i b i r iş alanı meselesinden çok kaynakla-

rının azalması meselesine odaklanması gerektiğini ekleyerek sözlerine son ver­ di. M imarlar Odası istanbul Büyükkent Şubesi Kentleşme ve Planlama Komitesi Sekreteri Yıldız Uysal konuş­ masına projeye açılan davanı n sebep­ lerini irdeleyerek başlad ı . Karta! proje­ sinin planlama h iyerarşisinden yoksun ve yönetmeliğe aykırı olduğunu belirten Uysal, Kartal 'da malsahibi firmalar ta­ rafı ndan kurulan derneğin bildirisindeki tarihleri proje tarihleriyle karşılaştırara­ rak sözlerine son verdi. Konuşmaların ardından panelistler sözlerine eklemeler yaparak sözü Karta! halkına bıraktılar. Kartal 'daki sivil demokratik örgütlerinden üyelerinin sorularının ortak noktası bu projeler yap ı l ırken ve onaylanırken neden halka sorulmadığıyd ı . Din leyiciler, bu projenin halka rağmen gerçekleştirilmek istendi­ ğini ve Kartall ılar'ın bu proje sürecinde yer alması gerektiğini vurgulad ılar. Sorulara ilk olarak Karta! Belediye Başkanı D r. Altınok Öz cevap verdi . " B u projede, projenin e n önemli ayağı olan halk eksikti, halk da seçimde ce­ vabı n ı vererek kendini güvenceye aldı" d iyerek sözlerine başlayan Öz konuş­ masına şöyle devam etti: "Önümüzde deniz, karşımızda adalar ve arkamızda orman, projenin içinde bu etkenler de olmalıyd ı . Mezarlık binalar oluşturmaya­ l ı m , yaşayan mekanlar yaratal ı m , Karta! hakikatan zor bir ilçe ama Kartal 'ın ge­ leceği aydınlık". Uzun süren panelden sonra kalan kısıtlı sürede soruların cevaplanmasıyla ve bu tür panelierin devamı temennisiy­ le forum bölümü de sona erdi.

Türkmenistanıda yapay Adaya Otel Inşa Edilecek Tarih: 1 2 Ekim, Zaman Türkmenistan'da faaliyet gösteren Türk inşaat şirketi Sehi l , D ubai'den sonra dünyanın ikinci yapay ada üzerine otelini inşa edecek. Türkmenistan' ı n H azar Denizi kıyısı ndaki Avaza Serbest Turizm Bölgesi'nde Türk şirketleri ta­ rafı ndan yapımı tamamlanan otelierin açılışı yapıldı. Sehil i nşaat tarafından kurulan, 1 80 yataklı ve 22 m ilyon do-

231

lara mal olan Kuvvat Otel ' i n açılışını yapan Türkmenistan Devlet Başkanı G u rbanguli Berdimuhammedov, Avaza'nın Orta Asya'nın turizm merke­ zi olacağı n ı söyledi . Videokonferans yoluyla açı lan diğer iki otel de içkale inşaat ve Delta inşaat şirketlerinin yap­ tığı oteller oldu. Avaza Serbest Turizm Bölgesi ' ndeki yeni yatırım ların ele alındığı toplantıda Sehil inşaat tarafından sunulan yapay ada projesi de onaylandı . Toplantıda Devlet Başkanı Berdimuhamedov, Sehil i nşaat Yönetim Kurulu Başkanı M uhammet Çap' tan proje hakkında bilgi aldı. Birbirine bağl ı üç bloktan olu­ şan ve yapay ada üzerine inşa edilecek otel aynı anda 1 2 devlet başkanını ağır­ layabilecek kapasitede inşa edilecek. Otelin maliyeti bir m ilyar doları aşacak. M uhammet Çap, önümüzdeki günlerde Türkmen hükümeti ile proje hakkında maliyet görüşmelerine başlayacakları nı açıklad ı . Türkmen lider ve beraberinde­ ki heyet Avaza'yı yeşillendirme kampan­ yası çerçevesinde ağaç dikti. Türkmen sanatçılar da Avaza sahilinde konser verdi. Tü rkmenistan hükümeti şu ana kadar 1 m ilyar doların üzerinde yatırım yapı lan Avaza projesinin ilk etabının 20 1 1 yılında tamam lanacağı n ı ve yatı­ rımların 4 milyar doları aşacağı n ı açıkla­ dı. 2020 yılında tamamlanması hedefle­ nen 3 aşamalı projenin toplam maliyeti 7 milyar doları bulacak. Bölgede 60 modern otelin kurulması hedefleniyor.

Fransız Banliyölerinin Kentten Kopuş Süreci ve Ayaklanmalar Tarih: 1 2 Ekim, Birgün YAZAN: MUSTAFA POYRAZ Dünya, Fransız banliyölerini 2005 Eylül' ünde meydana gelen şiddetli ayaklanmalarla tanıdı. Yabancıların yoğunlu kta olduğu yoksul mahalleler­ deki ayaklanmalar, daha çok ABD veya ingiltere'ye ait bir olgu olarak görülürd ü . Fransa' nın ö n e çı kan özelliklerinden birisi de, yabancıları . . . Kendi toplu msal yapısına sorunsuz bir şekilde kaynaştır­ ma yeteneğiyd i . Yabancıların yoğun ol­ duğu mahallelerde 2005 Eylül' ünde or­ taya çıkan ve üç hafta boyunca dinrnek


232

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

E k i m 2009

bilmeyen bu ayaklanmalar, Fransa'nın sosyal ve kentsel politikalarına ilişkin bir dizi sorunu gün ışığına çı kardı. 1 98 1 'de Lyon'un kenar mahallelerinde başlayan ve 2005'te doruğa ulaşan ayaklanmalar, son dört yıldır da zaman zaman yeniden depreşiyor. Bu yazıda, kısaca Fransız toplumunun yoksulları kentin dışına itme kaygısıyla nasıl yeni yoksulluk ve mu­ halefet odakları yarattığını, yoksullukla yabancılar sorununun nasıl iç içe geç­ tiğini, kentsel ayrışmanın insanları nasıl toplumun dışına ittiğini inceleyeceğiz ...

Kızıl Banliyölerden Gettolaşmaya Giden Süreç Kentin kenarlara doğru genişlemesini ifade eden ' banliyö' terimi ortaçağdan beri kullanılır. 1 9. yüzyılda, sanayileş­ meye bağlı olarak hız kazanan plansız kentleşme olgusu banliyöleşme sü­ recini de canlandırır. Birinci Dünya Savaşı 'ndan sonra hakimiyet kuran planlı kentleşme politikası, 1 945'1i yıl­ lardan sonra, devletin konut sorununu bütünüyle ele almasıyla birlikte sürece tamamıyla damgasını vurur. Fransa'da, ilk sosyal konut deneyimi, sosyalist ha­ reketin baskısının da etkisiyle, 1 9 . yüzyı­ lın sonundan itibaren, yerel yönetimlerin inisiyatifinde gerçekleşir. i kinci Dünya Savaşı ' ndan sonra baş­ layan yeniden yapılanma süreci, konut politikasında o zamana kadar görülme­ miş bir atı lımı temsil eder. Ekonomik canlanmanın doruğuna ulaştığı bu dönem, kentlere doğru yönelen insan akışını hızlandırarak konut talebini en önemli toplumsal sorun olarak dayat­ mıştır. Sosyal güvenlik sisteminin otur­ masıyla yakından bağlantılı olarak, dev­ let, konut yapımını bütünüyle üslenmiş ve birkaç yıl içerisinde yüz binlerce ko­ nut inşa edilerek yüzlerce yen i yerleşi m alanının kurulması nı sağlamıştır. Resmi rakamlara göre 1 958 ile 1 973 yılları arasında yapılan sosyal konut sayısı 2 milyon civarındadır. Birkaç yıl içerisinde, bütün büyük kentlerin etrafında binler­ ce konutu barı ndıran yeni mahalleler oluşmuştur. Henri Lefebvre'in 'kentlerin kentsizleştirilmesi' diye bahsettiği h ızlı yapılaşmayla oluşan mahalleler, o zama­ na kadar sağ l ı k koşullarından uzak barı­ naklarda yaşayan işçiler ve orta kesimin bir arada yaşadığı semtlere dönüşürler.

Sosyal güvenl i k sisteminin güçlendiği, konutun sorun olmaktan çıktı ğ ı , sosyal ve mekansal ayrışmanın etkilerinin gide­ rek yumuşad ı ğ ı , banliyölerin bir sorun olarak değil, çözüm olarak belirdiği bir dönemden bahsediyoruz. Banliyölerin hızla genişlemesi süreci, 'sosyal devlet' kavramının Fransa'da ve Avrupa çapında yerleşme süreciyle ta­ mamıyla örtüşür. Kapitalizmin yaygı n laş­ masıyla birlikte ortaya çı kan ve işçi sı­ n ıfını i nsanlık dışı koşullarda yaşamaya zorlayan konut sorunu, ilk defa, sosyal konutların ortaya çıkışıyla köklü bir ce­ vap bulur. Banliyölerde yapılan yeni yer­ leşim yerleri, başta işçiler olmak üzere, toplumun hemen bütün katmanların ı n bir arada yaşadığı mahallelere dönüşür­ ler. Ayrıca, bu yen i konutlar o zamanın en konforlu yerleri olarak inanılmaz bir çekim merkezi haline geli rler. Buralarda oturmak, aynı zamanda, yoksulluktan çıkışın simgesidir de.

işsizler ve Yabancılar 1 980'1i yıllara doğru i şsizliğin kesinti­ siz olarak artı ş ı , yukarıda bahsettiğimiz dengeyi sarsmaya başlar. Bu dönem aynı zamanda, sosyal sınıfların oturdu­ ğu alanlara göre yeniden ayrışmasın ı gündeme getirir. Orta sınıf v e o n a yakın unsurlar düzenl i bir şeki lde sosyal ko­ nutları terk ederek daha uygun yerler­ de, kendine benzeyen insanlarla yeni bi rliktelikler oluştururlar. Kişilerin ev sahibi olmasını desteklemek amacıyla geliştirilen devlet destekli kredi sistemi­ nin yaygınlaşması bu süreci hızlandı ran çok önemli bir etkendir. Şehrin kenar­ larında olsa bile oturmaya ve yaşamaya daha elverişli özel ve küçük konutlardan oluşan yen i mahalleler ortaya çıkar. Ekonomik, sosyal ve kültürel olarak en yoksul durumda olan insanlar da, çaresizliklerinden, başka seçenekleri olmadığından dolayı kenar mahallelere doğru itilirler. Zamanla, orta sınıfın ye­ rini Arap ülkelerinden veya Afrika'dan gelen yabancı kökenli insanlar doldu­ rur. Bu mahallelerin en önemli özelliği, işsiz kesimle, yabancıların oturanların çoğunluğunu oluşturmasıdır. Şu anda Fransa'da işsizlik oranı yüzde 8,7 civa­ rında iken bahsettiğimiz semtlerde bu rakam yüzde 20-30 civarındadır. 1 8-25 yaşları arasındaki gençlerde görülen

işsizlik oranı da aynı seyri izlemektedir. Fransa genelinde, genç işsizlik oranı son rakamlara göre yüzde 2 2 , 1 7 i ken banliyölerde bu oran ikiye katlanmak­ tadır. Bu bölgelerde oturan yabancı köken lilerin oran ı ise yüzde 50-60' 1ara kadar varmaktadır. Bu mahallelerin en belirgin özelliği, kente özgü dinamiklerden tamamıyla uzaklaşm ış olmalarıdır. Bir yandan, in­ sanların bağlantı mekanları olan ticari yerlerin yokluğu, diğer yandan da, toplu taşıma araçlarının kıtlığı bu mahallelerin kendi içine kapanmalarını kolaylaştırır. B i r anlamda, binlerce, bazen on binlerce kişinin oturduğu bu semtler, kenti kent yapan en önemli özellik olan merkezlerden yoksun olarak varlıkların ı sürdü rürler. Kamu v e ticari kurumların birl ikteliğinin oluşturduğu bu canlı ve canlandırıcı mekanların olmayışı ve dahası uzaktaki merkeziere gitme ola­ naklarının da çok sınırlı oluşu, günlük yaşamı monoton, çeşitliliği olmayan bir alana hapseder. Bu canlandırıcı ve yaşamı kolaylaştıran kente özgü i l işkiler­ den uzak kalmaya bağl ı olarak, i l k göze çarpan şeylerden biri de bu mahallele­ rin bakı msızlığı, kendine terk edilmişliği ve harabe görünümüdür.

Devlet ve Yerel Yönetimlerin Müdahale Biçimleri Bu kopuş sürecinin tehlikelerini fark eden devlet, 1 980'1i yılların başından itibaren bu gidişin önüne geçebilmek için bir dizi ciddi tedbiri gündeme geti­ rerek uygulamaya koymuştur. Türkçe'ye " kent politikası" olarak çevirebileceğimiz bu tedbirler yığınının giderek güç­ lendirilmesine rağmen son otuz yıldır kenar mahallelerdeki kötüleşme, get­ tolaşma süreci aralıksız devam etmiştir. M erkezden uzak ve Fransızlar' ı n en yoksul kesimiyle yabancıların birlikte oturdukları bu mahallelerin toplumdan tümüyle kopuşunu önlerneyi öngören kent politikası, bell i kriterleri öne çı­ kararak, öncelikle müdahale edilecek yerleri tespit etmeyi ve kamu güçlerini harekete geçirmeyi hedefler. Bu kri­ terlerin başında, uzun süreli işsizlerin, yabancı kökenlilerin ve 25 yaşının al­ tı ndaki gençlerin toplum içindeki oranı başta gelir. Ayrıca, kira ödemelerindeki gecikmeler ve ödeyemeyenierin sayıları,


E k i m 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

şiddet ve kriminal olayların oranı ve okulda başarısızlı k olgusu temel veri­ lerden sayılır. Bu kriteriere dayanarak tespit edilen mahalle sayısı 1 .300'dür. Bu mekanların bir kısmı çok hassas noktalar olarak kabul edilir. Toplumun yüzde 7,6'sı, yani 4,46 milyon kişi bu hassas bölgelerde ikamet etmektedir. Her ne kadar birçok veri hesaba katılsa da, kent politikasının odağında, yaban­ cıların belli mekanlarda yoğunlaşması sorun u bulunur. Fransız ban liyöleri, 1 980'1i yıllara kadar Komünist Parti'nin tartışmasız bir etkinliğinin olduğu adeta "kurtarıl mış" bölgelerdir. Günlük hayatın örgütlenme­ si ve bütün dayan ışma mekanizmaları politik bir eksen etrafında şekillenir. Mahallelerin politik bir duruşu vardır ve bu duruş, kimliklerin biçimlenmesinde olduğu gibi devletle olan i l işkilerde de ayrı bir anlam taşır. Bir anlamda, işçilerin yoğ u n l u kta olduğu mahalleler, kendi politik temsilcileri vasıtasıyla bir varoluş biçim i , topluma bir eklemlenme sistemi oluştururlar. Sisteme muhalefet eden dinamiklerin kenarlardaki can l ı l ı ğ ı , aynı zamanda, g ü n l ü k yaşamda belli b i r dengeyi de beraberinde getirdiğinden, kontrolsüz şiddet eylemlerinin ortaya çıkması oldukça zorlaşır. Politik müca­ delenin ağırlığı, temel bir denge unsuru olarak kendini empoze eder. Yerel yönetimler etrafında oluşturulan bu sol dinamik, dayanışma ve muhalefet hare­ ketinin odağ ı olarak Paris' in etrafını sa­ ran bir " kızıl kemer" gibi yıllarca varlığını ve gücünü korur. 1 920'1erden başlayarak banliyölerde yerleşen bu komünist belediyecilik anlayışı, bir dizi toplumsal gelişmenin de etkisiyle, 1 970' 1 i yıllardan itibaren çözülmeye başlar. Sol ' u n 1 98 1 'de ikti­ dara gelişi , yoksul kesimlerin umudunun bittiği andı r da aynı zamanda. M i l itanları vasıtasıyla sayılamayacak kadar sosyal ilişkiyi canl ı tutan ve toplumda denge­ nin önemli bir öğesi olan komünist ve sol muhalefet, iktidara dönüşürken, bu alanlardaki ağırlığını kaybetti. Kenar mahallelerdeki insanların yerel yöne­ timlere ilgisizliği ve yerel yöneticilerle mahalle halkı arasında oluşan kopukluk, önemli bir sorun olarak seksenli yıllar­ dan itibaren ortaya çıkmaya başladı . işçi kesiminin militan yetiştirme v e po-

litik arenada barı nma olanağ ı giderek zayıflad ı . Belediyelerdeki sol kadrolar da kurumlara tutunmayı ve yönetme arzusunu öne çı kararak kendi temelle­ rinden (bazlarından yerine) iyice uzak­ laşmaya başladı lar. Banliyölere yen i yerleşen yoksullar v e yabancı kökenli işçiler kendilerini tam bir politik boşluk içerisinde buldular.

Yeni Denge Unsurları Bu politik ve sosyal çözülme ortamın­ da, mahallelerdeki sosyal ilişki denge­ leri tamamıyla değişerek m ilitanlardan boşalan alanlarda yeni denge unsurları arayışını kaçınılmaz olarak gündeme getirdi. Enformel ekonomik i l işkilerin ve şiddet olaylarının artışı tam da bu dö­ neme rastlar. Yabancı kökenli gençler, yeni bir güç olarak, yoksul mahalleler­ deki bu politik ve dayanışma boşluğu­ n u doldurmaya aday alternatif olarak kendilerini empoze ederler. Bu boşluğu doldurmaya çalışan ikinci bir güç ise, devlet ve yerel yönetimler adına hare­ ket eden, değişik mesleklere ayrılmış sosyal hizmet uzmanlarından oluşan profesyonellerdir. Böylece, kamu adına yoksul mahalleleri çeşitli müdahale biçimleriyle yaşanır hale getirmeye çalı ­ ş a n sosyal uzmanlarıyla, yabancı köken­ li gençlerden oluşan " m uhalefet" grubu banliyölerin yeni belirleyici figü rleri olarak yerlerini alırlar. Bu aynı zamanda, yıllarca sınıf mücadelesinin kaleleri olan işçi mahallelerinin politik anlamda tas­ fiyesi anlamına da gelir. Zaman zaman kafa kaldırarak politik hareketl iliği biraz olsun canl ı tutmaya çalışan, çoğ u n l u kla yabancı kökenli olan mahalle gençlerini tanı mlayan en önemli özellik, onların , konutlar arasındaki alanları sürekli kont­ rol altında tutmaları ve toplumda hakim olan normların dışı nda bir hareketlilik oluşturmalarıdır. Zaman ve mekan kav­ ram ı n ı çok değişik bir biçimde algılayan ve yaşayan, düzensizliği düzen olarak gören ve çoğunlu kla okul larda başarısız bir deneyim yaşayan bu gençler, kendi­ lerini mevcut sistemin tamamen dışında bulu rlar. Yıllardır, mahallelerin korkulan yerler haline gelmesine katkıda bulunan bu düzensiz gruplaşmalar, aynı zaman­ da devleti temsil eden kurum ve kişilerle açı k veya örtülü sürekli bir çatışma durumundad ırlar. Yer yer meydana ge-

233

len mahalli düzeydeki ayaklanmalar da kaynağ ı n ı bu grupların hareketliliğinde bulur. Tam bir politik hareketlilik olarak kabu l edilemeyecek bu düzensiz ve birçok çelişkili eğilimi içinde barındıran, kendiliğinden oluşan tepkiler, bu kapalı sistemden çıkışı provoke edebilecek tek dinamik olarak gözükmektedir.

Opera Binası için Yarışma Tarih: 1 3 Ekim, Yeni Asır izmir Büyükşehir Belediyesi, Ahmed Adnan Saygun Konser Salonu' ndan sonra, Karşıyaka Mavişehir girişinde 25 bin metrekarelik alana inşa etmeyi plan­ ladığı opera binasının projesini de yarış­ mayla beli rleyecek. Açılacak yarışmanın şartnamesi üzerinde çalışan belediye, bir terslik olmazsa, 201 O yılının ilk ayla­ rında yarışmayı ilan edecek. Opera bi­ nasının hizmete girmesiyle izmir Devlet Opera ve Balesi de modern çağdaş bir salona kavuşmuş olacak. Yarışmayla elde edilecek proje için 2 0 1 0 yılında ihaleye çıkıl ması öngörülüyor.

Çankayaıda Sanat ve Kü ltür Merkezi Proje Ya rışması Tarih: 1 3 Ekim Çankaya Belediyesi Ankara'ya büyük bir sanat ve kongre merkezi kazandırma hazı rlığında. i nşa edilecek merkezin Ankara'nın kentsel kimliği ile bütünle­ şen bir m imari eser olması konusuna özel önem veren Çankaya Belediyesi, Türkiye'deki tüm m imarları n katıl ı mına açı k bir proje yarışması düzenleyecek . Çankaya Belediyesi 'nden yapılan konuyla ilgili açıklamada; Ankara'nın u luslararası bir kültür ve kongre merkezi haline getirilmesi için belediyenin önü­ müzdeki günlerde bir dizi projeyi hayata geçirmeye hazırlandığı vurguland ı . Ankara'nın kendine yakışır bir kültür­ sanat merkezi nden yoksun olduğunun ve 4 milyonluk şehi rde bir tek büyük konser salonunun bulunmadığının be­ l irtildiği açıklamada, Ankara'nın büyük konserlerin , kongrelerin ve çeşitli sanat­ sal etkinliklerin yapılacağı bir merkeze gereksi nimi olduğuna dikkat çekilerek,


234

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

E k i m 2009

" Çankaya Belediyesi"nin yeni dönemde yapacağı en önemli işlerden biri de Başkent'e büyük bir kültür-kongre mer­ kezi kazandırmak olacak" denildi.

Mimarlar Yarışacak Belediyeden yapılan açı klamada, inşa edilecek merkezin Ankara'nın kimliği ile bütünleşmesi ve kentte simge bir mekan olması için proje yarışması düzenleneceği bilgisine yer verildi. Açıklamaya göre, Türkiye genelinde is­ teyen tüm m imarların katılacağı yarışma­ da m imar ve şehir plancılarından oluş­ turulacak bir jüri kente en yakışacak projeyi kabul edecek. Ardından kültür merkezi inşaatına başlanacak. Böylece Ankara da özlediği büyük kongre kültür merkezine kavuşmuş olacak.

durması ve projeye yeşil ışık yakan valiyi görevden alması çağ rısı yaptı. Kanalları , köprüleri, yüzlerce yıllık saraylarıyla U N ESCO'nun dünya m i rası l istesinde de yer alan St. Petersburg'un, gökde­ lenin inşa edilmesi halinde bu unvan ı n ı da kaybetme tehlikesi bulunuyor. Şehrin tarihsel dokusuna vurgu yapan gösteri­ cilerin taşıdıkları pankartlarda, " Kuleye hayır", "Tarih paradan daha önemli" ya­ zı ları yer aldı.

Bu da Çin işi Pentagon Tarih: 1 4 Ekim, Yeni Şafak

Bağdat Caddesiinin " Havası" Kaçtı

Gökdelene Direniş Tarih: 1 3 Ekim, Taraf Cumartesi günü Rusya' nın St. Petersburg kentinde toplanan binlerce gösterici, enerji devi Gazprom'un tarihi şehrin göbeğinde inşa etmeyi planladığı 77 katlı gökdeleni protesto etti. Yetkililer Okhta Gentre adı verilen gökdelen pro­ jesinin çarlık Rusyası'nın eski başkentini canlandırma yolunda önemli bir adım olacağ ı n ı söylüyor. :;::; 400 metre yüksekliğ indeki kulenin Cl) ... "' şehrin siluetini bozacağı endişesiyle E c sokaklara dökülen yaklaşık üç bin ·;: Cl) gösterici ise, Devlet Başkanı Dimitriy ·o Medvedev'e, gökdelenin i nşasını durô:

kuzeyinde bu kez şiddet değil, kuraklık nedeniyle göç edildiğini, yaklaşık 1 00 bin kişinin evlerini terk ettiğini açıklad ı . U N ESCO 'nun bir çalışmasına göre, suyun aşırı pompalanması sonucu eski yer altı su kanallarındaki su düzeyinin azalması ve 4 yıldır süren kuraklık Irak'ın kuzeyinde kitlesel göçe yol açtı. Yer altı su kanallarının yüzde 70' inde kuruma olduğunu belirten U N ESCO, Ağustos ayı itibariyle I rak'ın kuzeyin­ deki bu su sistemlerinin 683'ü nden 1 1 6'sının faaliyette olduğuna di kkat çek­ ti. Kuraklık sonucu 1 00 bin kişinin evini terk ettiği, 36 bin kişinin de göç etmek üzere olduğu uyarısını yapan U N ESCO, acilen harekete geçilerek yer altı su ka­ nalları nın onarılması çağrısında bulundu.

Tarih: 1 9 Ekim, Milliyet YAZAN: SERHAT OGUZ Çin, Şangay kentinde Pentagon ' u n 227 m ilyon Dolar'lık kopyasını alışveriş mer­ kezi olarak i nşa ediyor. "The Shanghai Pentagonal Mart (Şanghay Pentagon Çarşısı)" ABD Savunma Bakan l ı ğ ı ' n ı n Virginia'daki karargahından daha b ü ­ yük v e 2 8 3 bin metrekarelik b i r alanı kaplıyor. inşaatına 2004'te başlanan " Pentagon" alışveriş merkezinin gelecek yıl başında kapı larını açması bekleniyor. Projeyle i lgilenen bir yetkili, " Projenin tasarımı Pentagon ' u n görünümünden esinlendi. Bu bina sadece harici olarak etkileyici değ i l , gerçekten de çok zeki­ ce bir tasarım. Lojistik insanların içeride özgürce dolaşabiieceği şekilde ayar­ landı. Şimdiden binlerce kira anlaşması yaptık. B unların arasında birkaç tane Batılı marka da var," dedi. Mega alışve­ riş merkezinin sahibi, hükümeti ikna et­ tiği gibi, Birleşmiş Milletler'le anlaşmayı da başarmış. Şanghay Pentagon'unda B M 'nin tedarik ve lojistik merkezi bulu­ nacak.

Ku rakl ık Kitlesel Göçe Neden Oldu

Tarih: 1 4 Ekim, Cumhuriyet

Birleşmiş M illetler'e bağl ı Eğitim , Bilim ve Kültür Örgütü ( U N ESCO), I rak'ın

Uzun yıllar astronomik kiralar ve hava paralarıyla gü ndeme gelen Bağdat Caddesi 'nin "havasını" AVM 'Ier ve kriz söndürdü. Kiralar yüzde 30 düşerken boş d ükkan ve daireler hızla artıyor. Ünlü markalar için "prestij mekanı " olan Bağdat Caddesi'nde astronomik m i ktarlara ulaşan kiralar, neredeyse bir ev fiyatına kadar çı kan hava paraları, ekonomik krizin ve ardarda açılan alış­ veriş merkezlerinin etkisiyle hızla eridi. Dolarla hesaplanan kiralar Türk lirasına döndü, boş mağaza bulunması zor olan caddede birçok mağazının vitrininde aylardı r inmeyen kiralık afişleri var. Bağdat Caddesi, Kızıltoprak'tan Bestancı'ya kadar uzanan 7 kilomet­ rel i k büyük bir vitrin . En gözde bölümü ise Suadiye- Erenköy arası. Bu dilim içinde, en prestijli giyim markaları, ka­ feler ve restoranlar yer alıyor. Kadı köy Belediyesi ' n i n verilerine göre, cadde üzerinde 605 kafe, restoran ve mağaza var. Kriz, ünlü markaların kalesi haline gelen caddeyi yı kamasa da, önemli ölçüde sarstı. Küçük işletmeler krize direnemeyip kapanı rken , büyük işletme­ lerin bir bölümü müşterilerini koruması nı bildi, bir bölümü de zarar bile etse vit­ rinde yer almayı tercih ediyor. Caddeyi ilk terkeden ise dudak uçuklatan " hava parası" oldu.


E k i m 2009

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

235

Devir için Bekliyorlar

Başkanın Oğlu Zorda

n .. c. c.

� Caddedeki olumsuz grafiğin hem c. " resmi verilere" göre hem de "aile içi ka- � yıtlara" göre tanı klarından bi risi Kadıköy � Belediye Başkanı Selami Öztürk. Öztürk i lçe genelinde her gün 20'ye yakı n işyerinden kapanma talebi geldiğini, Bağdat Caddesi' nden de haftada 2-3 başvuru geldiğini söylüyor. 1 00'e yakı n dükkan ı n boş olduğunu, 29 Mart seçimleri için kiraladığı bü­ ronun da seçimden bu yana hala boş kaldığını anlatan Öztürk, " Ki ralar yüzde 30 düştü. Yiyecek üzerine çalışan işlet­ meler daha çok d i reniyor ancak tekstil dükkaniarı nın büyük bölümü zorluk çeki­ yor" diye anlatıyor. Öztürk, oğlunun da cadde üzerinde yaklaşık 5 yıldır kafe işlettiğini ancak krizin kendi n i gösterdiği son 2 yılda işlerinin iyi gitmediğini de sözlerine ekliyor.

� �

Normal Fiyatlara Geri Dönülüyor Damat Tween ' i n üreticisi Orka G roup'un Genel Koordinatörü Osman Arar'ın teşhisi, anormal artan fiyatların krizin etkisiyle normale döndüğü şeklin­ de. Arar, " Stratejik olarak bu caddede olmak piyasaya yeni girenler için önemli. Burada yer alınca hemen marka olduk­ ları nı düşünüyorlar, sonuç zarar. Kriz caddedeki anormal artışları düzeltti. Biz o anormal artışlara prim vermedik" ded i . Em lakçı Kemal Altunel, eskiden çok iyi ve çok katlı mağazalar için 1 -2 milyon dolar hava parası bile alındığını, bugün bu miktarların söz konusu olma­ dığını belirtiyor. Altunel, " Para birimi dolardan liraya döndü. 30 bin dolar yerine 30 bin liraya kiraya veriliyor. 7-8 aydı r kirasını ödeyemeyenler var. Bazı işletmeler burayı reklam alanı olarak gördüğü için zarar da etse

kalmaya devam ediyor. Mal sahipleri şokta. Eskiden 1 O bin dolara kiraya verdikleri yeri şimdi 7 bin dolara vermek istemiyorlar. Bu yüzden birçok yer boş duruyor" dedi.

"Hiç ' Kirayı Ödeyemeyiz' Diye Bir Derdimiz Olmadı" Bağdat Caddesi ' nde birçok kiralık boş dü kkan göze çarparken, diğer tarafta da kirasını ödeme sıkıntısı hiç çekmeyen zincir mağazalar, kafeler ve restoranlar var. Gloria Jeans Coffees, Marks and Spencer, Boyner, Divan Pub ve Cafe Cadde gibi mekanlar, her zaman müş­ teri kaynıyor. Yetkilileri, şimdiye kadar hiç kirayı çı kartamayacak duruma gelmediklerini söylüyor.

Alışveriş Merkezleri Olumsuz Etkiledi Caddenin 25 yıllık esnafı ayakkabı dükkanı sahibi Hızır Eken, alışveriş merkezleri nin caddeyi etkilediğini, çok para kazanma hayaliyle caddeye gelen­ lerin de kiraların aşırı yükselmesine yol açtığını iddia ediyor. Kafe işleten Zeki Argun ise, kiraların eskisi gibi artmadı­ ğ ı n ı , küçük bir berber dükkanının bile 70 bin l i ra hava parası istediğine tanık oldukları nı anlatıyor.

Dükkan 250 Metrekare Kirası 25 Bin Dolar Cadde üzerinde kiralar, konuma ve­ büyüklüğe göre 7-8 ile 70-80 bin Dolar arasında değişiyor. Suadiye-Erenköy arasında kiralar eski gücünü korumaya çalışıyor. Diğer bölgelerde ise önemli düşüşler yaşanıyor. Eskiden 40-45 bin dolara alıcı bulan 250 metrekarelik bir dükkanı bugün 25 bin Dolar'a kiralamak mümkün.

Bağdat Caddesi üzerinde faaliyet gösteren ünlü emlakçı izak Hason'a göre eskiden ayda 1 firma mağazayı devrederken bugün 5-6 devir talebi var ancak müşteri yok. Hasan, " Devretmek isteyen 5-6 kişiden ancak 1 -2 'si müşte­ ri buluyor. Devirlerde aynı kira devam ediyor. Sacası ve içki izni olan yerler daha ko­ lay ki racı buluyor. Ancak bu bölgenin geleceği parlak. 5 yıl içinde eğlence sektörü buraya gele­ cek" diyor.

Mühendis ve Mimarlar da Kriz Mağduru

Tarih: 1 5 Ekim, Milliyet Dörtte birinin işsiz olduğu, çalışanların maaşlarının düştüğü ortaya çıktı. Üst gelir grubundaydılar . . . T Ü R K M ühendis ve M imar Odaları Birliği'ne (TM M O B) bağl ı M imarlar, Makina, Elektrik , Çevre ve i nşaat Mühendisleri odaları tarafı ndan, üyeler arasında anket yapıldı. O rtaya çarpıcı sonuçlar çıktı. T M M O B izmir il Koordinasyon Kurulu Sekreteri Ferdan Çiftçi, " Bi r zamanlar toplumun üst gelir grupları arasında yer alan mühendisler de aşsız ve işsizler ordusuna katıldı," dedi .

Onlar da "Yoksul" Oldular Çiftçi, şöyle devam etti: "Türk-iş, ge­ çen temmuz ayı nda dört kişilik ailenin yoksulluk sınırını 2 bin 404 lira olarak açı klamışt ı . Buna göre, mühendis ve mi marlar artı k yoksul kesime dahil olmuştur. Bu durum bir ülke için son derece düşündürücü olumsuzlukların yaşandığının göstergesi. Ankete katılan üyelerimizden yüzde 47 'si ise sigortala­ rının, ücretlerinden daha düşük ödendi­ ğini söyledi . "

Anketten Rakamlar işsiz mühendis ve m imar oranı yüzde 24.58 . . . Yüzde 82.4'ü 2 bin TL'nin al­ tında ücret alıyor. 1 955 yıl ında kamuda çal ışan mühendis ve m imarları n oranı yüzde 78.6 i ken, bu sayı 1 976'da yüzde 69.7 'ye, son üye profiline göre ise yüz­ de 44.6 'ya geriledi.


236

ARK iTERA M i MARLIK ALMANAGI

E k i m 2009

Dol mabqhçe Saat Ku lesiine ıtalyan Restorasyon u Tarih: 16 Ekim, NTVMSNBC Emlak istanbul'un simgelerinden biri olan 1 1 4 yıl önce Sultan ll. Abdülhamit tarafından Ermeni m imar Sarkis Balyan'a yaptırılan Daimabahçe Saat Kulesi restore edildi. Kulenin hava ve denizin etkisiyle yapısı bozulan, kararan taşları eski haline kavuştu. Proje, T B M M Milli Saraylar Daire Başkanlığı, italyan Ticaret Merkezi ve italyan Restorasyon Derneği "Assorestauro Servizi" işbirliğiyle gerçekleşti rildi. Restorasyonun ard ı ndan yarın yapılacak açılışla birlikte Roma Üniversitesi ve italyan aydınlatma firma­ larının işbirliğiyle uygulanan ışık sistemi de devreye girecek. Yarın yapılacak açı l ı ş törenine restorasyona destek ve­ ren işbirliğini başlatan T B M M Başkanı Mehmet Ali Şahin, italyan Ekonomik Gelişmeler Bakanı Claudio Scajola, italyan Büyükelçisi Carlo Marsili ve italyan Ticaret Merkezi ( I C E) Roma Başkanı Büyükelçi U m berto Vattani ve italyan Ticaret Merkezi Türkiye M üdürü Roberto Luongo'nun katılması bekle­ niyor.

işbirliği Sürecek Açı lış öncesi Referans'a konuşan italyan Ticaret M erkezi M üdürü Roberto Luongo Daimabahçe Saat Kulesi'nin restorasyonunun istanbul'un 201 O Avrupa Kültür Başkenti çalışmalarıyla gündeme geldiğini söyledi. B u çerçevede 2006 yılından bu yana italya'daki mimari restorasyon ve kentsel dönüşüm konusunda uzman danışman ları n, ün iversitelerden profe­ sörler ve özel firma yetkilileriyle çalış­ malar yürütüldüğünü söyleyen Luongo, " italyan Ticaret M erkezi desteğiyle şehi r aydınlatması hususunda önemli birkaç italyan firmanın Aya Sofya, Beyazıt Cami , Sultanahmet Cam i , Yeni Cami gibi istanbul'daki önemli projelerde aydın latma ihalelerini kazandıklarını biliyoruz. 2 0 1 0 ve 201 1 yıllarında italyan fir­ maların ı Türk pazarında desteklemeye devam edeceğiz ve bu hususta italyan Ticaret M erkezi olarak, Ankara büyü­ kelçi liğimizle birlikte Antakya gibi farklı bölgelerde işbirliği içinde olacağız," diye konuştu. Luongo yine italyan işbirliği ile Galata Kulesi 'nin ve N işantası' nda bulunan istanbul Moda Akademisi (i MA) binası­ nın dış cephe ayd ınlatmasının gerçek­ leştireceğini seyledi . italya ve Türkiye arasındaki ticari i lişkilerin önemli bir düzeyde olduğunu vurgulayan Luongo, her yıl iki ülkeden 6.000'e yakın şirketin, işbirliği imkanı oluşturmak üzere italyan­ Ticaret Merkezi-istanbul ofisine başvur­ duğunu söyledi.

Afyon karahisarıda Çöp Kon�eyn ı rları Yeraltına Indi Tarih: 1 6 Ekim, Yeni Şafak Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, çöp konteynırları nı yer altına aldıkları ve bu sayede Afyon'u, çöp poşetleri nin ol uşturduğu ve göze hoş gelmeyen kötük kokulardan ve çirkin görütülerden kurtardı kların söyledi . Çoban , 5 yıl içe­ risinde bu sistemi tüm Afyonkarahisar'a kuracaklarını beli rtti. Afyonkarahisar Belediyesi, şehrin belirli bölgelerinde kullanılan çöp kon­ teynırların ı yer altına aldı.

Türkiye'nin bazı illerinde kullanı­ lan yer altı çöp konteynı r sistemine Afyonkarahisar'da geçti. Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, şehrin en işlek yerlerinden Yeşilyol Caddesi'nde yeni kuru lan yer altı çöp konteynır sisteminin tanıtım ı yaptı. Yer altı çöp konteynın sayesi nde, şe­ hirde çöp poşetlerinin oluşturduğu ve göze hoş gelmeyen kötü, çirkin, etrafa saçtığı kötü kokudan kurtulacağ ı n ı beli r­ ten Çoban , belediyeni n , 5 yıl içerisinde yer altı çöp konteynır sistemini bütün Afyonkarahisar genelini kuracaklarını beli rtti.

Çirkin Görüntülerden Kurtuldu Vatandaşların en çok şikayet ettiği konuların başı nda çöp meselesi nin gel­ diğini dile getiren Başkan Çoban , bu problemin yer altı konteynır sistemi ile çözdüklerini ifade etti. Çoban sözlerine şöyle devam etti: " Öncelikle vatandaşımız evinde top­ ladığı çöpü poşete koyarak buraya ge­ lecek ve çöpünü kapaktan içeri atacak. Kapağı nda çok sert ve yaylı bir sistem var. Bu kapak sayesinde hayvanlar konteynırın içine giremeyecek, etrafa kötü koku saçmayacak. Hatta sinek ve sivrisinek dahi g i remeyecek. Her gün çöp toplama kamyonumuz buraya geldiği zaman görevli arkadaşı m ız elin­ deki kumanda ile ilgili butona bastığı zaman çöp konteyn ın yukarıya çıkacak. Konteynın alıp kamyona boşaltacak. Sonra tekrar sistemin olduğu yere kon­ teynın koyacak. Butona bastıktan sonra da konteynır tekrar yerin altına inecek," diye konuştu.

4 Kat Daha Fazla Çöp Almıyor Bu sistemde her 2 konteynırın top­ lam bin 600 litre çöp aldığını anlatan Başkan Burhanettin Çoban , buradaki sistemin bilinen konteynı rlardan 4 kat daha büyük olduğunu belirtti. Böyle bir sistemin 80 dairenin çö­ pünü toplayabildiğini aktaran Çoban, " Böylece şehrimizin o kötü görünümü, özellikle çöp toplama saatlerindeki o çirkin görüntüsünü ve dağınıklığı gider­ miş olacağız. Afyonkarahisarlılar bunu fazlasıyla hak ediyor," dedi.


E k i m 2009

Finans Merkezi l ma ra Takıldı Tarih: 1 6 Ekim, Vatan

YAZAN: GÜLÜMHAN GÜLTEN I M F-Dünya Bankası toplantıları sırasında u luslararası kamuoyuna da duyu rulan istanbul Finans Merkezi, imar sorununa takıldı. Başta Ziraat Bankası olmak üzere kamu finans kuruluşları, istanbul Finans Merkezi'nin kurulacağı alanda farklı ölçeklerde ve çok sayıda bele­ diyenin elindeki imar yetkisiyle ilgili sorun ları aşamayınca inşaatlara da başlanamadı . Genel müdürlük binasıyla ilgili proje dan ışman l ı k sürecini tamamlayan Ziraat, inşaat için uzun zamandır beklemek zo­ runda kalınca durumu Başbakan Tayyip Erdoğan'a aktardı . Sorunu öğrenen Erdoğan, çözüm getirecek bir yasal değişiklik yapı l ması talimatını verdi . Bunun üzerine b i r düzenleme ha­ zırlanarak, dün Meclis'e sevkedildi. Buna göre istanbul Finans Merkezi 'nin kurulacağı alanda farklı ölçeklerde ve çok sayıda belediyenin elindeki her türlü imar yetkisi, istanbul Büyükşehir Belediyesi'nde toplanacak. Daha önce yasal düzenlemeyle TO K i ' ye verilmeye çalışılan bu yetki , M imarlar Odası'nın iptal başvurusuyla Danıştay tarafından durdurulmuştu. Dün Meclis'e gönderilen bazı ka­ nunlarda değişiklik yapılmasına i l işkin kanu n tasarısına konulan bir hükümle " Finans alanları nın sınırını belirleme ve her türlü imar yetkisi" Büyükşehir Belediyesi'ne veriliyor. Düzenlernede Büyükşehir Belediye Kan u n u ' na eklenen bir maddeyle, " Finans sektörünün gelişimini sağlamak üzere, SPK'nun uygun görüşü alınmak kaydıyla, aralarındaki mesafe bir kilo­ metreyi geçmeyen ve toplam büyüklüğü en az 250 bin metrekare olan parsel­ lerden veya en az bu büyü klükteki tek parselden oluşacak şekilde finans alanları nın sınırları nı belirlemek ve bu alanlarda her ölçekteki imar planlarını, parselasyon planlarını ve her türlü imar uygulamasını, ruhsatlandırma ve denet­ leme işlemlerini yapmak" yetkisi veriliyor. Meclis'e gönderilen tasarıda TOKi 'yle ilgili bazı kritik düzenlemeler de yer ald ı . B una göre, TOK i 'ye ait ara-

zi ve arsalar için emlak vergisi muafiyeti getirildi. I M F - Dünya Bankası toplantıları sırasında uluslararası kamuoyuna da duyurulan istanbul Finans Merkezi, imar sorununa takıldı. Başta Ziraat Bankası olmak üzere kamu finans kuru luşları , istanbul Finans Merkezi'nin kurulacağı alanda farklı ölçeklerde ve çok sayıda belediyenin elindeki imar yetkisiyle ilgili sorunları aşamayınca inşaatlara da baş­ lanamad ı . Genel müdürlük binasıyla i l g i l i proje dan ışmanlık sürecini tamamlayan Ziraat, inşaat için uzun zamandı r beklemek zo­ runda kal ınca durumu Başbakan Tayyip Erdoğan 'a aktard ı . Sorunu öğrenen Erdoğan, çözüm getirecek bir yasal değişiklik yapı lma­ sı tali matı n ı verdi . Bunun üzerine bir düzenleme hazırlanarak, dün Meclis'e sevkedildi. Buna göre istanbul Finans M erkezi 'nin kurulacağı alanda farklı ölçeklerde ve çok sayıda belediyenin elindeki her türlü imar yetkisi, istanbul Büyükşehir Belediyesi'nde toplanacak. Daha önce yasal düzenlemeyle TO K i ' ye verilmeye çalışılan bu yetki, Mimarlar Odası'nın iptal başvurusuyla Danıştay tarafından durdurulmuştu. Dün Meclis'e gönderilen bazı ka­ nunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısına konu lan bir hükümle " Finans alanlarının sınırını belirleme ve her türlü imar yetkisi" Büyükşehir Belediyesi 'ne veriliyor. Düzenlernede Büyükşehir Belediye Kan u n u ' na eklenen bir maddeyle, " Finans sektörünün gelişimini sağlamak üzere, SPK'nun uygun görüşü alınmak kaydıyla, araları ndaki mesafe bir kilo­ metreyi geçmeyen ve toplam büyüklüğü en az 250 bin metrekare olan parsel­ lerden veya en az bu büyüklükteki tek parselden oluşacak şekilde finans alanlarının sınırlarını beli rlemek ve bu alanlarda her ölçekteki imar planlarını, parselasyon planları nı ve her türlü imar uygu lamasını, ruhsatlandırma ve denetleme işlemlerini yapmak," yetkisi veriliyor. Meclis'e gönderilen tasarıda TOK i 'yle ilgili bazı kritik düzenlemeler de yer aldı. Buna göre, TOK i ' ye ait ara­ zi ve arsalar için emlak vergisi muafiyeti getirildi.

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGı

237

Sivil Mi marinin Koru nması için 50 Bin TL Devlet Desteği Tarih: 1 9 Ekim, Zaman YAZAN: MUSTAFA YILDIZ Burdur'da Taşı nmaz Kültür Varlı kları için proje uygulama ve onarım yardı m ları başvuru tarihi uzatıldı. Uygulama kapsa­ m ında vatandaşların tescilli sivil m imari örneklerini restore ettirebilmeleri için devlet 50 bin TL'ye kadar yardım ede­ cek. Burdur Kültür ve Turizm Müdür Vekili Meh met Tanı r yaptığı açıklamada proje ile verilecek yardı mların 30 Ekim tarihine kadar uzatıldığını bildirdi. Daha önce son başvuru tarihinin ocak ayı sonu olarak belirlendiği, ancak çok fazla kişinin başvuru yapmadığı için bu tarihin uzatıldığını belirten Tanır, " Tescillenmiş binaların içinde vatandaş­ larımız otursa da oturmasa da binanın iç veya dış onarım ı için bakanlığımız tara­ fından yapılacak onarım yard ı mından ya­ ralanmak için belgeleri tamamlad ı ktan sonra iı Kültür ve Turizm M üdürlüğüne m üracaat etmeleri gerekmektedir," diye konuştu .

Harika ya da Klasi k: Dallos Sanat Bölgesilnde Iki Projenin Uyu mu Tarih: 2 0 Ekim, New York Times YAZAN: NICOLAI OUROUSSOFF ÇEviREN: BETÜL TUNCER Sivil ! iderler, yıllardır bu şehre bir kültürel yürek kazandı rmaya çalışıyorlar ancak her seferinde sonuç, ilgili kentsel vizyon yerine birbiriyle alakası olmayan binalar koleksiyonu oldu . I . M . Pei tarafından tasarlanan kireç taşından yapılmış ses­ siz bir bina olan M orton H. Meyerson Senfoni M erkezi 1 989 yılında açıldı ve şehi r merkezini canlandı rmak için çabaladı. Hatta Renzo Piano tarafından tasarlanıp 2003 yılında açılan Nasher Heykel M erkezi bile bölgeyi değiştirme­ ye yetmedi. Bölgenin yeni binaları olan Dee ve Charles Wyly Tiyatrosu, Margo ve Bill Winspear Opera Evi, Pazar günü açı l d ı . Bölgenin ana caddesi olan Flora Sokağ ı ' na bakan bu iki bina radikal


238

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

E k i m 2009

anlamda farklı felsefeler taşıyor. Bir ta­ nesi deneysel, diğeri ise sivil m imarl ığa geleneksel bir yaklaşım olup modern sargıya bürünmüş. i kisi birlikte Dallas' ın özlemle beklediği kültürel önemi kazan­ d ırıyor. i ki bina arasında, Wyly Tiyatrosu en çok ilgiyi, tasarı mını çevreleyen devlet dairesi politikası sayesinde mimarlık çevresinden gördü. Tiyatro, Rem Koolhaas ile New York ofisini yürüten genç ortağı Jashua Prince-Ramus ortaklığı ile başladı . Yolun ortasında, Prince-Ramus aniden Koolhaas'dan ayrıldı ve kendi ofisi olan REX'i kurdu. Dallas projesinin tasarım ı n ı üstlendi ve o zamandan beri ikisi görüşmüyor. B u , mimari bir felakete, kimsen in so­ rumluluğunu almak istemediği mahvai­ muş bir tasarı ma yol açabilecek türden bir çatlaktı. Sonuç, Koolhaas'ın en iyi işi kadar devrimsel ya da yeni bir yete­ neğin kazanıldığını ilan eden bir proje olmasa da, içinde bulunduğu şartlara göre bu kadar iyi olması etkileyici. Metalden yapılmış makinaya benze­ yen bir iç mekanla birlikte Wyly, bir bü­ yücünün numara dolu kutusu havası n ı yaratıyor v e eğer i y i değerlendirilirse tiyatroya gitme deneyiminin tekrar tanımlanmasına izin verir. Proje, baş­ langıç fikrinin yeterince güçlü olmas ı n ı n , mimarlık dünyasının kaprislerini aşabile­ ceğinin bir kanıtı. Nasher Heykel Merkezi' nden biraz uzakta olan Wyly Tiyatrosu'nun uzun blok formu, içerideki hayata dair ip uçları vermek için sadece birkaç pen­ ceresi olan, düşey aluminyum mil lerden oluşan bir yüzey ile kaplı. � Seyirciler, koltuklarına u laşmak için önce, en geniş noktasında 50 metre � genişliğe ulaşan devasa bir rampadan >Cl o ö aşağı in iyorve zemin katın altında yer u..

.�

alan Iabiden geçiyor. Lobi, üst kattaki ana performans ile ilgili merak uyand ı ­ racak sosyal iletişim odası olan sıradan betonarme bir mekan. Önce aşağı inip sonradan tekrar yu­ karı çıkma senaryos u , neoklasik büyük merdiveninin tersidir ve etkili bir m imari numaradı r. Altındaki fikir, hafif yön kaybı yaratıp, dış dünyayı geride bırakmak ve böylece aklı, performansta yaşanacak daha yoğun deneyime hazırlamaktır. Karanlık ve ufak merdivenlerden gelir­ ken , tiyatronun yüksekliğinin tüm gü­ cünü ve henüz keşfedilen deneyimden kaynaklanan esrarengizlik h issin i , endi­ şeyi ve ani rahatlamayı hissedersiniz. Tiyatro holü ve onu destekleyen me­ kanizma asıl etkinliği oluşturuyor. Perde duvarı , manzara gibi elektronik olarak indirilip kaldırılabiliyor. Sahne döşemesi aşağı inerek yok olup tekrar geri geti­ riliyor. Birkaç balkon grubu mekanik olarak istenilen sayıda birleşim şeklinde tekrar düzenlenebiliyor ve sahneyi bir gece üç taraftan çevreleyip diğer bir gece daha geleneksel biçimde biraraya getirebi­ liyor. Tüm bu mühendisliğin arkasındaki amaç sadece çabu k set değişimine olanak tanımak değil, aynı zamanda direktörün seyirci ile tiyatrocular ara­ sı ndaki i lişkinin i nce ayarını yapmasını sağlamaktır. Mekanizma doğru kullanıl­ dığı taktirde, seyirci ler ile tiyatrocular arasındaki duygusal uzakl ığın tahmin edilemeyecek şekilde değ işeceği gö­ rülecek . c .. Tasarı m , megalarnan bir m imar fik­ .. aı c rine arsız bir yaklaş ı m gibi görünüyor. .. ..! " Heykelsi ' ikonik' bir bina mı istiyorsu­ .. nuz? " diye soruyor sanki. "O zaman, ,Cı o buyrun size tam anladığı nızı düşündü­ ö u.. ğ ünüz sı rada değişen iç mekan ı olan, çok alışıldık büyük bir kutu . " M imarın kontrol delisi tutumuna karşılık, iç rne­ kanlarının farklılaştı rılmasını bina sakin­ lerine ve yöneticilerine bırakıyor. Yine de, Wyly Koolhaas'ın yeni pro­ jeleri kadar iyi değil, bunun en belirgin olduğu nokta ise detaylar. Binaya g i rişi sağlayan rampa, ağaçlar, bitkiler ve gö­ mülü ışıklarla süslenmiş. Hepsi birlikte, güçlü ve temiz bir hareketi şirin ve süslü birşeye dönüştürüyor. Üst kat terasının tavanı ve duvarları, tasarımın karakteri...

ne uymayan, yüzeysel bitki olan yapay çimle kaplı. Binanın dışı daha büyük bir hayal kırıklığına neden oluyor. Prince­ Ramus, sahneyi çevreleyen bir seri pen­ cerenin d ışarı açılıp tiyatro içersindeki hayatın sokağa dökü lmesini sağlaması için çok kavga ettiğini ancak bütçe kısıtlamaları nedeni ile sadece iki tane dönen kapı yapıldığını belirtiyor. Düzensiz oluklu aluminyum yüzey do­ nuk, cepheler ise heyecansız görünüyor. Binanın can alıcı noktası detaylarında değil, içindeki makinaların değişim gücünde. Narman Foster tarafından tasarlanan caddenin karşısındaki yeni opera binas ı , Winspear, Wyly'nin yeni l i k seviyesinde olmasa da, parlak kı rmızı ruj biçimi güzel bir farklı noktaya parmak basıyor. Kesme cam bir k ı l ıfın içine yerleştirilmiş klasik at nalı tasarı m ı mimarlığın 19. yy Paris'inde halk sanatı olarak eski bir tanı m . Devasa b i r saçak, kamusal meydan yaratıyor. Saçak, ince uzun çelik kolon­ larla destekieniyor ve bu kolonlar bıçak sırtı güneş kırıcıları, güneş ışığını kesip gökyüzünün izlenmesine olanak tanıma­ sı için tutuyor. Foster buray ı , Dallas'ın sıcak yaz aylarında esintili bir göçmen olarak görüyor. Saçak aynı zamanda gayrı resmi fuaye alanı yaratı p operanı n sosyal dünyasının şehirle bütünleşmesi­ ne izin veriyor. i nsanlar meydandan opera binasının cam cephesinden içeri, farklı balkon katiarına ulaşan büyük bir merdiven tarafından h ükmedilen Iabiye bakabili­ yorlar. 18 metre yüksekliği ndeki lobi, 1 9 . yy sonlarında, büyük bu lvarların burjuva şehrinin ve izlenmenin zevkinin kendini gösterdiği bir dönemde yapı lan Charles Garnier'nin Paris Opera binasının gün­ cel versiyonu.


Ekim 2009 ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Garnier'nin amacı, insanları bulvar­ lardan, insanların izlemesi için dünyanın en iyi anıtı olan opera evine getirmekti. Wi nspear'da da Bay Foster aynı etkiyi yaratmaya çalışsa da, sonuç o kadar da baş döndürücü değil. Ana giriş, plaza ile hizzada olması için ana akstan kayd ı rılmış. i nsanlar, merdivenin başına ulaşmak için lobiyi turlamak zorunda kalıyor. Garip asimetri, girişi biraz sı kıştırıyor. Ziyaretçilerin Paris Opera Binası'na girip, kat kat insanın size baktığında yarattığı etkiyi yaralamıyor Winspear. Ana performans holü, sizi cezbetmek yerine rahatlatmaya çalışan zarif ve tanıdık bir mekan . Dört kat balkanun önünde mekanı bütünlemek için 1 2 ka­ rat altınla kaplı kıvrı m l ı bir yüzey var. 2 1 metre yükseklikteki avize, gösteri baş­ lad ığında tavana geri çeki lecek şekilde tasarlan mış. Frank Gehry'nin Walt Disney Konser Salonu veya Jean Nouvel ' in Kopenhag Konser Salonu ' n u n d uygusal gücünün alışılmış salonların formalitesini sıkıcı ve demode görünmesine neden olan baş döndürücü yapısı ile karşılaştırıldığı nda tutucu bir proje olarak tanımlanabilir. Yine de, bütü ncül bir yapı . Wyly Tiyatrosu ile ele al ındığında, şehrin büyüyen kültür bölgesinde hoş karşı­ lanan bir katkı. Dallas'ın hiç bir zaman sahip olmadığı kültürel varlığın güçlü ve ciddi formlarla dolması na yardımcı oluyor. Biri deneysel, d iğeri ise daha çok geriye bakan, yaklaşımları anlamsız olmayan bu binalar, yeni kısıtlı ve dik­ katli döneme aşırılıklar bitmeden önce tasarlansalar da uyacaktır.

Sti rling Odülü Kime Verilmeli? Tarih: 20 Ekim, Guardian YAZAN: JONATHAN GLANCEY ÇEviREN: BETÜL TUNCER En yeni mimari binaları ödüllendirmek­ tense, değerlerini zamanla kanıtlamış binalar onurlandırılmalı. 2009 Stirling Ödülü'nün kazananı belli oldu. Ödülü Richard Rogers'ın tasarlad ığı Maggie's Kanser Bakım M erkezi kazandı. 1 4 . yılını yaşayan, ingiltere'nin en orjinal modern mimarı anısına James Stirling olarak adlandı-

Xl ;:;· :T .,

a. Xl o cc <D

ül_ :; .. ., "'

� iii c.

�( ::: ., cc cc (D" ın " .,

:ı"'

!!!

tu ., ,..

3 ::: <D

� !:!. ... o o "'

:ı cc O: c. ı:: i:: =

ı:: ,..

., N .,

:ı c.

rılan ödül, ingiltere M imarları Kraliyel Endsitüsü tarafından spansorluk edili­ yor. Ödül, "geçen yılda ingiltere m imar­ lığına en çok katkıda bulunan bina"ya veriliyor. Bu hafta, 1 998 yılının ödül sahibini son üç aydı r ilk kez ziyaret etti m . Aslında, bir düzine kez ziyaret e d i p göz atmalıymışım. B u , Foster and Partners tarafından tasarlanan düşüneeli biçim­ de tanzim edilmiş, yakışıklı uçak han­ garı , i m paratorluk Savaş M üzesi' ndeki Amerikan Hava M üzesi. Merhametli yapı , kuluçkaya yatmış bir m ü ren bal ığı gibi duran korkunç bir Boeing B-52 Stratofortress bombacısının kanat açı klığı etrafında düzenlenmiş. Burası çok popüler bir buluşma noktası ve bina, Amerika askeri uçağ ı n ı sergileme görevini üstlendiği sürece hem estetik hem de işlevsel açıdan zamana dayana­ caktır. Barış severler bile hoşlanacaklar. Bina, ortaçağ ahırının, deposunun ya da bir tren barakasının modern versiyo­ n u . Yakışıklı lığın dayanabiieceği kadar yakışıklı, hatta işlevi değişse bile öyle olacak. Tükenmiş traktörlerin ya da saman saklanmayacak bir yer ancak her türlü işi fazlasıyla iyi yapacaktır. Oradayken , insanların en çok beğendi kleri Stirling Ödül sahibinin hangi bina olduğ u n u sordum şansına eriştim . Üzücü şekilde, ödülü duyan bir kişi hariç kimseyi bulamadım. Stirling Ödül ü ' n ü n , en yeni binalarla ilgilenen bir çok kişiye gizemli olmasına şaşırma­ mal ı . H angimiz geçen yıllardaki Turner veya Mercury Ödül leri ' n i n sahiplerini hatırlıyor? Bir saniyeliğine duru p geçti­ ğ imiz 14 yılın ödül sahiplerinin ünlerine ne olduğunu ya da ödülün aslında ne ol­ duğunu merak edebiliriz. Mesela hangi-

239

miz 1 996 yılındaki ilk Stirling Ödülü sa­ hibi, University of Salford 'da Centenary Binası ' n ı gözümüzde canland ı rabiliriz? H içbir yere bakmadan, 1 997 yılında Michael Wilford tarafından tasarlanan Stuttgart 'taki M üzik Oku l u ' n u hatırlaya­ biliyor musunuz? Hodder da, Wilford da bugün etkin olmakla beraber, sesi daha yüksek çı­ kan yetenekler tarafından geçen yıllarda gölgede bırakıldı. Ödül, uzun ad ı mlarla yürümeye başladı ve Future Systems'ın Lord 's Medie Center (1 999), Wilkinson Eyre'ın Gateshead " Winking Eye" Millennium Köprüsü (2002), Foster and Partner'ın Gherkin (2004), ve çok tartışma yaratan, pahalı ancak karşı koyulmaz şekilde göz kamaştıran Enric Miralles, Bernadetta Tagliabue ve R M J M ' i n iskoç Parlament Binası (2005) gibi göz ardı edilmesi zor binalar öne çıktı. Stirling'in geçmişine bakıl ı rsa, zamanında neyin popüler olduğu, ne­ yin popüler olmadığı anlaşılır. Aslında moda, an lık birşeydir. M imarlığın ise oturması yıllar alır. 1 996 yılında popüler olan ne varsa, 2009 yılında demode olmuş. Gerçi, 20 yıl sonra böylesi tasarı mlar için ne yorumlar yapılacağ ı n ı kim bilir. Beni m Stirling Ö d ü l ü ile problemim de bu: herşey anlık çekicilik ile en yeni binalar üzerine. Doğası gereği , binanın ömrü ve mi­ marıyla çok az ilgili. Eğer Stirling Ödülü binanın değerini kanıtlamasıyla veya bir yeri bir sokağ ı , köyü, kasabayı veya şehri belirgin ve ölçülebilir derecede daha iyi hale getirmesiyle ödüllendirsey­ di kesinlikle daha mutlu olurdum . Ama sizin ne düşündüğünüzü merak ediyorum. En yeni ve moda binaları ödüllendirmeye devam m ı etmeliyiz yoksa bize iyi hizmet etmiş, yıllarca var­ l ıkları nı sürdürmüş eski binalar üzerinde m i düşünmeliyiz?

Istanbul'un Kü ltü r Mirası Kayıt Altına Alınıyor Tarih: 20 Ekim,zaman

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türkiye Bilimler Akademisi (TÜ BA) ortaklığıyla istanbul ' u n kültür m i rası ve kültür eko­ nomisi envanteri çıkarılıyor. 2 0 1 0 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı


240

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Ekim 2009

tarafından desteklenen proje tamamlan­ d ığında, istanbul'un kültürel mirasına fişler, haritalar, raporlar, fotoğraflar, tab­ lolar, çizelgeler, grafikler ve çizelgeler halinde tek bir sistemden ulaşılabilecek. Proje hakkında bilgi vermek için dün Alay Köşkü 'nde bir basın toplantısı dü­ zenlendi . Toplantıda konuşan istanbul il Kültür ve Turizm M üdürü Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili, projeyi yaklaşık dört yıl önce başlattıkları nı belirterek, " Daha önce bir türlü sona gelemedik. Ancak bugün iyi bir envanter çıkarmak için her şey var. iyi bir proje, iyi bir ekip, altyapı ve gerekli tüm kurumlar var. 201 0 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı da bunlardan biri," dedi. Türkiye Bilimler Akademisi {TÜ BA) Başkanı Prof. Dr. Yücel Kanpolat, projeye sahip çıkmanın insanlık için bir borç olduğunu söyledi. Kanpolat, projeyi "dünya projesi ol maya aday bir proje" olarak niteledi . 201 O Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Genel Sekreteri Yılmaz Kurt ise bütçeleri nin yüzde 70'inin bu gibi kültür miraslarının korunması için ayrıldığını beli rtti. istanbul iı Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nce sürdürülecek ve 2 0 1 0 sonunda tamamlacak olan proje i le, istanbul 'daki kültür m i rası verileri Kültür ve Turizm Bakanlığı ile TÜBA işbirliğinde oluşturulan " U lusal Kültür M i rası" sistemi içine alınacak. Envanter hazırlandığında istanbul'un kültür politi­ kasın ı n geliştirilmesine yönelik kapsamlı, güncellenebilir bir veri tabanı ortaya çı kacak. Elde edilen veriler internet üze­ rinden herkesin kullanımına açılacak.

Alanya Engelsiz Kent Çal ışma ları Sürüyor Tarih: 20 Ekim, Alanya Belediyesi 1 5 Ekimde başlayan ve 1 8 Ekimde sona erecek Alanya Engelsiz Kent Bilim Kültür Sanat ve Spor Şöleni için Alanya'ya giden Başbakanl ı k Özürlüler idaresi Başkan Yardımcısı Reyhan Gazel Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu'nu ziyaret etti. Engelii ierin daha iyi şartlarda yaşaya­ bilmesi için şehrin çeşitli yerlerinde ya­ pılan alanları çoğaltılması ve Alanya'nın dünyaya örnek bir şehi r haline getiril­ mesi için yerel idarelerle çalışmalar yürüten Reyhan Gazel, basına yaptığı

açıklamada, " Belediye Başkanı ' na te­ şekkür etmek için geldim. Yapılan ça­ l ışmaların yüzeysel olmadığını gördüm. Buradaki çalışmalara işin altyapısı ndan başlanmış. Türkiye'de yaşayan 8 , 5 m ilyon engelli vatandaş adına teşekkür ederi m , " dedi. B u duyarlılığı Türkiye'nin her yerinde görmek istediklerini belirten Başbakanlık Özürlüler idaresi Başkan Yardımcısı Reyhan Gazel, "Aianya'da bulunduğum iki gün içinde Alanya sokakların ı , kaldı rı m ların ı , otellerini inceledim, tuvaletlerine varıncaya kadar her şey düşünülmüş, Alanya'daki çal ış­ maların akıl ve vicdan ürünü olduğunu gördüm," dedi. Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu Gazel'in ziyareti ve Alanya'daki ça­ l ışmalarla ilgili yaptığı açıklamasında, " Ulaşım araçlarına varıncaya kadar her ayrıntı düşünülmeli. Geliştirilen tekno­ lojilerle engellilerde, diğer vatandaşlar gibi aynı araçları kullanabilmelidir. Eğitim alanları, kamu alanları engelli vatandaşlarımızın rahat kullanabileceği duruma getirilmeli ve bu konudaki sesi­ mizi koro halinde yöneticilerimize duyur­ malıyız," ifadelerine yer verdi.

lstan.bui1Un E n Cazip '(9nı lş F ı rsatla rı , En Onem li Sorunu ise Trafik Tarih: 2 0 Ekim London School of Economics and Political Science ve Deutsche Bank Alfred Herrhausen Society'nin ortak girişimi olan U rban Age, 4-6 Kasım 2009 tarihlerinde U rban Age istanbul Konferansı'nı gerçekleştiriyor. Konferans kapsamında istanbullular'ın, kentteki yaşam kalitesi konusunda düşüncelerini inceleyen istanbul Kent Anketi hazırlandı . Önceki yıllarda Londra ve Sao Paulo'da yapılan anketin istanbul çalısmalarını uluslararası araştı rma firması I PSOS yürüttü. i stanbul Kent Anketi'nde istanbullular'ın çevre, ulaş­ tırma, güvenlik ve kentsel yönetim hak­ kındaki düşünceleri ve davranış biçimle­ ri, Londra ve Sao Paulo kentlerinde ya­ pılan anket sonuçları ile karşılaştırmalı olarak ele alınıyor. Anketin sonuçlarına

göre istanbul'un en cazip yanı sunduğu iş i m kanları. Kentin en önemli sorunu ise trafik sorunu. Anket istanbullular'ın kentlerinin yaşam kalitesini artırmak için yapılacak en önemli üç yatırımın, eği­ tim, çevre ve trafik konularında olması gerektiğini düşünüyor. istanbul Kent Anketi 'nin detaylı sonuçlarına www. urban-age. net adresinden ulaşabiliyor.

istanbullular'ın %50'sinden Fazlası, Toplu Taşımanın Trafiği Azaltacağı nı Düşünüyor istanbul Kent Anketi, tüm mega kentlerde olduğu istanbul 'da da en büyük sorunun trafik sıkışıklığı ve ula­ şım yetersizliği olduğuna işaret ediyor. istanbullular'ın % 50'sinden fazlası, toplu taşıma sistemlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasının trafik soru­ nunu azaltacağ ını düşünüyor. Ancak anket, arabası olmayan istanbullular'ın %80'inin, trafik sıkışıklığını kentin en önemli sorunu olarak göstermelerine rağmen, araba almayı istediğini de gösteriyor. istanbullular'ın yaklaşık üçte ikisi, an­ kette kentteki metrobüs, metro, tramvay, vapurlar, trenler ve otobüs sisteminden memnun oldukları n ı belirtiyor. Ankete katılan istanbullular'ın %63'1ük bir oranı da uygun yolların yapılması durumunda bisikleti ulaşım aracı olarak kullanacak­ larını söylüyor. istanbullular'ın Trafikten Sonraki En Büyük Korkusu Suç Oranlarındaki Artış Kent Anketi sonuçları , istanbul, Londra ve Sao Paulo'da, son yıllarda hız kaza­ nan suç oranlarındaki artışın, halkın en büyük endişelerinin başında geldiğini gösteriyor. Londra'da, önümüzdeki bir yıl içinde evlerinin soyulma olasıl ı ğ ı olduğunu dü­ şünenlerin oranı %40 iken, bu oran Sao Paulo'da %72, istanbul'da ise %75. Ankete göre Sao Paulo, istanbul'dan suç oranı açısından daha tehlikeli bir kent: Sao Paulo'da cinayet sayısı 1 00 bin kişide 21 iken, bu rakam istan bul'da 1 00 bin kişide 3 olarak belirleniyor. Ancak istanbul 'da cinayet oranların ı n Sao Paulo'dakine oranla ç o k düşük olmasına rağmen, ankete katılan istanbullular' ı n %47'si, kentte işlenen suçlar konusunda "endişeli", %33'ü ise "çok endişeli " olduklarını dile geti riyor.


E k i m 2 0 0 9 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

istanbullular'ın %8l 'i Su Sıkıntısını Çevre Sorunlarının Başında Görüyor Kent Anketi sonuçları istanbullular'ın %57'sinin çevre sorunlarına endişe ile yaklaştığını belirtiyor. Ankete katılanla­ rın %81 'i su sıkıntısını çevre sorunla­ rının başında görüyor. istanbullular'ın %68'i çölleşmeden, %63'ü aşırı nemden, %54'ü ise aşırı sıcaklardan korkuyor.

Afrodisias M üzesi Yenilendi Tarih: 2 1 Ekim, Milliyet U N ESCO Kültür M i rası listesinde yer alan Afrodisias Antik Kenti ve Sebasteion Tapı nağı rölyeflerinin ulusla­ rarası müzecilik standartlarında yenilen­ di. Geyre Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç, asırlar sonra gün ışığına çı karılan ve U N ESCO Kültür M i rası lis­ tesinde yer alan Afrodisias Antik Kenti ve Sebasteion Tapınağı rölyeflerinin uluslararası müzecilik standartlarında yen ilendiğini bildirdi. Ayd ı n ' ı n Karacasu i lçesi Geyre belde­ si sınırlarında bulunan Afrodisias Antik Kenti ile ilgili yazı l ı açklama yapan Koç, Geyre Vakfı 'nın katkı larıyla asırlar son­ ra gün ışığına çıkarılan ve U N ESCO Kültür M i rası listesinde yer alan Afrodisias Antik Kenti ve Sebasteion Tapınağı rölyeflerinin uluslararası müze- ·v; cilik standartları nda, tarihseverlerle bir aı N ::ı :E kez daha buluşacağı n ı beli rtti. Koç, yen ilenen müze kompleksinin, vakıf Yönetim Kurulu üyelerinin ev sah ipliğinde, Kültür ve Turizm Bakanı

Ertuğrul Günay'ın katılım ıyla 24 Ekim'de ziyarete açılacağ ını kaydetti. Yaklaşık 20 yıl önce inşa edilen Afrodisias M üzesi 'nin ışık sistemi ve sergi panolarının yeniden düzenlenme­ sinin yanı sıra diğer tüm mimari sorun ­ ların ı n giderilmesi i ç i n yürütülen projeyi Yüksek M imar Cengiz Bektaş yönet­ tiğini ifade eden Koç, şu bilgiyi verdi : "Aydınlatma tasarımı için Yıldız Teknik Ü niversitesi Aydın latma Kürsüsü'yle ça­ l ışan proje ekibi, çalışmalarını müzenin orijinal m imarisine sadı k kalarak tamam­ lad ı . Yenileme çalışmalarının sonunda müze çok daha çağdaş bir çehreye kavuşurken, hem ziyaretçilerin konforu, hem de sergilenen eserlerin güvenliği artı rılmış oldu. Afrodisias Ören Yeri M üzesi'nin akan dam ı , iç oylumlardaki üzeri boyalı kırmızı çıplak tuğla d uvarları, tepe ışıklı klarından gelen göz kamaştı­ ran ışık gibi sorun lar giderildi. M üzenin ayrı ren k ve c insten mermerlerle kaplı döşemesinin üzerine, iç oylumlarda kesim yapmamak amacıyla önceki ölçü­ lerine kesin bağlı kalınarak granit kapla­ ma yap ı l d ı . Yontuların arkasındaki tuğla duvarların önüne pano-duvarlar getiri­ lerek, arada bırakılan 7 santimetre ara­ l ıkla bir havalanma da sağlandı. Alçıpan duvarlar, Halikarnas Balı kçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın British M useum'a yazd ı ğ ı mektuba bir gönderme olarak çok açı k maviye boyand ı . Ayrıca yapının girişine ve iç oylumda gerekli yerlere rampalar eklenerek, müzeyi engeliiierin de sorunsuz dolaşabil meleri sağland ı . Daha önce eksik kal mış çevre düzenle­ mesi de yapı lıp müze modern bir görü­ nüme kavuşturuldu."

Kim Mimarlık Öğrencisi Olmak Ister ki? Tarih: 23 Ekim, Times Online YAZAN: TOM DYCKHOFF ÇEviREN: BETÜL TUNCER Kim m i marl ı k öğrencisi olmak ister ki? Düşük maaş, az iş imkanı ve belirsiz bir gelecek? G ünümüz koşullarında kim mimarlı k öğrencisi olmak ister? Emma Tubbs, danışmanının ofisi önünde, be­ yaza boyanmış koridorda bir köşeye sinmiş bekl iyor. Koridor, her biri portfal­ yasunu kucaklamış, geleceğin m imarı olacağ ı n ı iddia eden öğrencilerle dolu.

241

M i marlık öğrencilerinin birinci sınıf haftası , ülke çapındaki tüm birinci sınıf öğrencilerininkinden daha yoğun geçer. On lar, sadece kendi yatağı n ı yapmak, 10 saniyede fondip yapmak gibi diğer sıradan birinci sınıf öğrenci işleriyle uğ­ raşmazlar. Çoğu m imarli k fakültesinde öğrenciler ve danışmanlar seçim yapma işkencesi çeker, tıpkı Ejder'in Zindanı gibi; tek fark, bu rada ejder de korkar. Geçen gün danışmanlar, toplantı salonunda yapılan 20 dakikalı k konuş­ malada öğrencilerin ilgisini çekmek için birbirleriyle yarıştılar. Şimdi, öğrenci ler birbi rleriyle istedikleri danışman için 48 saat içinde yer alan bir seri görüşme ile yarışıyorlar. Tubbs, görüşmeye girmek üzere. " Biraz ümitsizim diyebiliriz," diye­ rek gülüyor. "Bu danışmanı gerçekten istiyoru m , " diyor. Bartlett' i n dördüncü ve beşinci sınıf öğrenci d i rektörü Nic Clear ise "Gözyaşı ile sonlanabilir," d iyor. " Danışmanlardan bahsediyo­ rum , " diyor. Ya kimse onları seçmezse? Tüm yaz boyunca bunun endişesini taşıyorlar. Bu yeni mimarlık öğrencisi grubunun endişeli ol mak için daha fazla nedeni var. Ekonomik d u rgunluk, yapı endüstrisini kırıp geçird i . M i marlar arasında işsizlik, d iğer tüm mesleklere kıyasla daha çok. M i mari firmalar kırmızı alarmda. Narman Foster' ı n firması bile zararını bir yılda 8.5 m ilyon Pound 'dan 1 6 . 1 m ilyon Pound'a çıkararak i kiye katiadı ve 400 çalışan ı n ı işten çıkarttı. Ben de 15 yıl önce, Bartlett'tan bir kriz zamanı mezun oldum. Yeterince kötü idi. Bu sefer, çok daha kötü. Üstüne üstlük, Britanya her zaman­ kinden daha çok, hatta endüstri nin ihtiyacından çok mimar mezun ediyor. On yıl önce, Britanya üniversiteleri yılda 1 000 mezun veriyordu . Şimdi ise 1 400 mezun veriyor. Sadece Bartlett 90 kişilik kontenjana 1 800 adayın başvu­ rusunu alıyor. Geçen on yılda, beş yeni mimarlık fakültesi açı ldı. Ve yedi yıl eği­ timden ve onbinlerce Pou nd'luk eğitim kredisinden sonra, ortalama bir mezun yüzlerce meslektaşı i le, sayıca çok da fazla olmayan iş imkanı için yarışıyor. Dördüncü sınıf öğrencisi Tubbs, "en aşağ ılayıcısı, tüm bu öğrenimden sonra yıllık 20.000 Pou nd'un altı nda işe baş­ layan arkadaşlarımı görmek," d iyor.


242

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

E k i m 2009

Yanında bekleyen David Melia ise ekliyor: Bir partiye g idiyorsunuz ve insanlar "Aa siz mi marsın ız, çok para kazanıyor al mal ısınız," diyorlar! M i marlar için ortalama yıllık maaş doktorlardan ve dişçilerden az ve 40.000 ile 70.000 Pound arasında de­ ğişiyor. Tubbs, " mi marlığa para, düzen ve hayatınızın işi için başlamazsı n ız," diyor. Lisans eğitimini sürdüren Laura Alien ise daha farklı bir yaklaşım sergi­ liyor ve " mimarlık, hala zengin ve özel eğitim alanlarca yönetiliyor," diyor. O zaman, insanlar neden mimar olmak istiyor? Bartlett yöneticisi lain Borden, " M uhteşem Tasarım " faktörü­ ne önem veriyor. " Bugünlerde m imarlık daha görünür. Televizyondaki i kon projeler büyük bir faktör. Öğrenciler bu projeleri reklamlarda ve tatillerde gö­ rüyor. Norman Foster gibi isimler artık aileden birinin adı haline geldi evlerde," şeklinde açıklama yapıyor Borden. Alien, " Foster ve Guggenheim Bilbao'ya, Santiago Calatrava'ya hayran 18 yaşında öğrenciler geliyor. M imarlı k biraz havalı ancak aynı zamanda da bir kariyer; böylece veliler de bundan hoş­ lanıyor. H erkes mutlu," diyor. Tanıştığ ı m öğrenciler, bu iddiayı ka­ nıtl ıyor. Çoktan seçmeceye, sı nav mer­ kezli sisteme şükür, bugünkü öğrenciler benim nesiimden daha odaklanmış. 1 8 yaşı ndaki ler bile Barlett d iplomasının kendilerine iş piyasasında farklılık ka­ zandıracağından bahsediyor. Üçüncü sınıf öğrencisi Alexander Holloway, "Okulda resim yaparken çok eğleniyor­ dum ancak ressam olmayı istemedi m . Sanat piyasası sulandı. Burada her hafta dan ışmanınızla buluşuyorsunuz. Bazı yerlerde dönem boyunca sadece bir kez görürsünüz. Sonuçta eğitim için ödeme yapıyoruz," diyor. Alien, " M imarl ı k öğrencileri diğer öğrenciler gibi değ i l . On lar her zaman daha çok çal ışır. Tipik bir öğrenci gibi yaşarken bulamaısınız onları. Haftada yüz saat çal ışma çok normaldir. Oda arkadaşları onları sık görmez. Kendi evlerinde yabancıdırlar, çünkü stüdyoda günlerce sabahlara kadar çalışı rlar," diyor. Böyle de olması gerekir zaten diyor ve ekliyor: " M imarlı k kapsamlı ve geniş bir konudur. Sanatı ve bilimi bira­ raya getiren binalar, şehi rler, peyzajlar

ve sosyoloji ile ilgili son 200 yıla dair bilgileri öğrenmelisiniz. Mezun olmadan önce beş, altı tane tasarımı en ufak detayına kadar tamamlamalısınız. Sonra, nasıl bir m imar olunacağ ını öğrenme­ lisiniz. Bir takımı yönetmeyi, hukuku, işletmeyi ve kontratları öğrenmelisiniz. Bunları yedi yıldan kısa bir süre içerisin­ de yapamazsınız." Artı yönünde, m i marl ığın esnekliği desteklemesi vard ır. Eksi yönünde ise, mimarların diğerlerinden hava geçirmez bir kutudaymış gibi farklı bir dünyada yaşamaları vardır. Alien, " Mimarlar, diğer mimarlarla evlenir," diyor. Tıpta olduğu gibi mesele kibirdir. Bunu iyi yönetebilmelerinin sebebi, birim sisteminin sami miyetidir ki bu da bu haftaki seçimlerin ası l nede­ nidir. Öğrencilerin 15 kişilik "birim" lere bölünüp birkaç m imar tarafından yönetilme sistemi 1 970' 1erin başında Architectural Association tarafından, yüzyıllar öncesinin çıraklık sistemini taklit etme amacı ile başlamıştır. Seçimlerin bu kadar hararetli olması­ nın nedeni, hangi öğrencinin hangi da­ n ışmanl a çalışacağının önemli olmasıdır. Clear, " B iriminiz, önünüzdeki birkaç yıl sizin hayatınız olacak. Onlarla çal ışa­ caksınız, onlarla içmeye gideceksiniz, gecelerce onlarla tasarım yapmak için uykusuz kalacaksınız ve hatta mezun olduğu nuıda muhtemelen onlarla çalı ­ şacaksınız," diyor. Borden, " Birimler futbol takı mlarına benzer. Hepsi aynı oyunu, farklı şekil­ lerde oynar. Sadece tek bir tarafta yer alabilirsiniz. Sadakat önemlidir. Rekabet çok yoğundur," d iyor. Her birimin, tıpkı her mimarlık okulu­ nun farklı değerleri olduğu gibi, farklı bir m imari yaklaşımı vardır. U niversity of Bath gibi bazı okullar, mühendislik ve pratik beceriler üzerine yoğ unlaşır. U niversity of Cambridge gibi diğerleri ise m imarlık tarihi üzerinde inat ederler. Peki ya Bartlett? "Onlar çılgın şeyler yapar," diyor dördüncü sınıf öğrencisi David Melia. " B u , ben im gibi insanların buraya gelme nedeni. Yaratıcılık," şek­ linde ekliyor. Clear, daha di plomatik bir yaklaşım sergiliyor ve " Öğrencilerin l i m itleri aşmasını teşvik ederiz, sorgula­ malarını isteriz," diyor. Bazıları organik formlara kafayı takmış ikonik m imar-

lığın artışından, Bartlett ' ı n yaratıcılığı teşvik etme adetini suçluyor. " Gerçek dünya"da, müteahhitler ve hatta bazı m i ­ marlık ofisleri, m i marl ık fakültelerini ya­ ratıcıl ığa, pratik becerilerden daha çok önem vermekle suçluyor. Seçi mlerde biraz oturup izlerseniz, bunların nere­ den çıktığını görürsünüz. Biri mlerden birisi "sibernetik organizmalar için kon­ solosluk" tasarlayacak, diğeri ise tüke­ timi sorgulayacak bir oyuncak fabrikası tasarlayacak. Clear'ın kendi birimi J . G . Baliardian distopyasına ağırlık veren film yapımı üzerine yoğunlaşacak. Clear, bun ların "esrarengiz uçta" olduğunu kabul ediyor. Bartlett 'ın tüm biri mleri meydan okurcasına deneysel­ dir. Geçen yılın çalışmaları, giriş halün­ de sergileniyor. Esrarengiz mekan kavramı n ı içeren anime edilmiş filmler, " mekanı flulaştı­ ran ve yoğunlaştıran komplike algorit­ malarla tasarlan m ış" gelişmiş bilgisayar çizimieri var. inanılmaz çalışmalar! H içbiri sizin ya da benim, ön kapısı, çatısı olan gerçek bir bina olarak tan ı m ­ layabileceğ imiz projeler d e ğ i l . Geleceği Bartlett öğrencilerine bırakın ve, hepi­ miz mekanize edilmiş dev cılız kabuklu olarak zaman zaman odaklanan , araba enkazını andıran mekanlarda yaşıyor olacağız. Clear, "Onlara öncelikli olarak mekanı nasıl düşüneceklerini öğretme­ liyiz," diyor. Sağlık, sürdürülebilirlik, kültürler ara­ sı etkileşim gibi temalar, her derse des­ tek veren " büyük zorl uklar" var. M i mari derece aynı zamanda Britanya M i marl ı k Kraliyet Enstitüsü v e M imarlar Kayıt Kurulu tarafından belirlenen konulara da itaat etmelidir. Ancak her okul bunun nasıl yapılacağına kendisi karar verir, " ve onlara daha başka ne öğretebiliriz?" diye sorar. Yazılım becerileri, bilgisayar ortam ında tasarım, hayal gücü ve sihir ile hiç yoktan bütünlüğü olan bir bina yaratman ı n yol ları ... Borden, " mimar yetiştirmek, m imarlık ofislerine kalsaydı kimse italyan Rönesansı'nı öğrenemez­ d i , ancak sadece teklif dosyaları oluş­ turmayı öğrenirlerdi," diyor. Bu yılın mezunlarını merak ediyor­ sunuzdur. Bartlett, birçoğundan daha iyisini yolcu etti. N ihayetinde, bir kısmı m imarlık yapmasa da, burası mimarlığın Oxbridge' i . Clear'ın mezun olan öğren-


E k i m 2009

cileri Björk ve Audi için tanıtım filmleri yapıyor. Deneysel Ünite 1 4'ten mezun olan Harry Parr ve Sam Bompas, A-list müşterilerine mimari jöleler yapıyor. Clear, " Biz, öğrencilere esnek ve iyim­ ser olmayı öğretiyoruz. Eminim m imar­ ların intihar oranı düşüktür, çünkü her zaman, bir sonraki proje vard ır," diyor. O zaman ne anlamı var? Sizi, üçüncü sınıf öğrencisi Alexander Holloway ile baş başa bı rakayım: " Sonuç olarak 'birşey başardı m , birşey yarattım ve ol­ duğu gibi benim,' diye düşünüyorsunuz. Harika bir his."

Hem Kent Bilimci Hem Kadın Olmak Tarih : 2 1 Ekim, Birgün TMMOB'un araştırmasına göre; kadınlar, iş yaşamında kıyafetinden iş arkadaş­ larıyla ilişkilerine kadar sürekli gözlem altında tutuluyor, medeni duru mlarına göre tacize uğruyor, daha çok çalışıp daha az ücret alıyorlar. TMMOB m i ­ mar, mühendis, şehir plancıları Kadın Kurultayına hazırlık kapsamında iç Anadolu Çalıştayı geçtiğimiz pazar günü gerçekleştirildi. " Kriz ve kadın", "TMM OB'de kadın örgütlenmesi ", " kriz ve kadın", "TMM OB'de kad ın örgütlen­ mesi", "cinsiyetçi iş bölümü ve işyeri pratikleri ", "yönetmelikler ve cinsiyet ay­ rımcı lığı", "eğitimde cinsiyet çilik" olmak üzere 5 atölye çalışmasının eşzamanlı olarak gerçekleştirildiği çalıştayda, kadın mimar, mühendis ve şehir plan­ cılarının sorunları tartışılarak, çözüm önerileri geliştirildi.

Tacize Uğrama Olasılıkları Fazla Çal ıştayda, mimarlık, mühendislik ve şehir plancılığı gibi genellikle erkek çalışanlada özleştirilen mesleklerde kadınların eğitimden, iş yaşamına, iş ya­ şamından örgütlü yapılara pek çok alan­ da sorun larla karşılaştıklarına dikkat çekildi. Kad ınların yaşadığı sorunların ekonomik krizler ve siyasi değişikliklerle daha da derinleştiğinin belirtildiği çalış­ tayda, işe alınan kadınların yaşamı ndan, kıyafetinden, iş arkadaşları ile olan i lişkilerine kadar sürekli gözetim altında olduğu açıkland ı . Çalıştayda şunlar kay­ dedildi: " Kadınların bekii.r, nişanlı , evli ya da boşanmış olması gibi tamamen

özel yaşamların ilgilendiren özellikleri ise i ş koşullarını değiştirip ağırlaştıra­ biliyor, hatta tacize uğrama olasılı klarını arttırıyor. Yapılan araştırmalar kadın­ ların erkek çalışanlara göre daha çok çalışarak, daha az ücret aldıklarını gös­ teriyor. Kadınlar genellikle düşük profilli işlerde görevlendiriliyor, işyerindeki terfi koşulları erkek meslektaşlarına göre daha ağır gereklilikler içeriyor. Birçok kurum, kuruluş ve işyerlerinde üst düzey yönetici kadrolarda kadınlar yer almıyor."

"Eşitlik, Pozitif Ayrımcılık istiyoruz" T M M O B Ankara i K K Kadın Komisyonu, soruna yönelik taleplerini şu şekilde sıralad ı : " Eşit işe eşit ücret, özlük hakları , eşit koşullarda çalışmak için pozifit ayrımcılık ayrıca cinsiyet ayrımcılığını önlemeye yönelik eğitim verilmesi, taciz ve cinseyet ayrı mcılığına uğrayan kadınlara yönelik hukuksal ve psikolojik destek biri mlerinin oluşturul­ ması, çalışma ortamlarında kadınları da kapsayan bir dil kullanımının benim­ senmesini, TMMOB örgütlülüğü içinde kadı nların görünüdüğünü ve kendi n i ifade olanaklarını arttıracak şekilde kota uygulaması".

Wil l Alsop ve RMJM Orta klığı Tarih: 2 3 Ekim, Archinect ÇEviREN: BEGÜM ZAiMOGLU Dünyaca ünlü i ngiliz M imar ve aynı za­ manda H udson nehrindeki G lenwood Waterfront projesinin tasarımcısı Will Alsop di kkatini tekrar Ameri ka'ya çe­ vird i . Resmi açıklamadan sonra RMJM M i marlı k firmasının bir parçası olarak "Will Alsop at R MJ M " adında bir stüdyo açıldı. Alsop'un aralarında Toronto, Marseille, Hamburg, Singapur, Şangay, New York ve bilindiği üzere Londra'n ı n da bulunduğu kentlerde uluslararası kapsamda büyük ölçekli projeleri var. Bun lardan biri de 2000 yılında Stirling Ödülü kazandığı Peckham kütüphanesi. Her ne kadar Alsop Londra'daki ofis­ te olsa da, kendisi Will Alsop at R M J M stüdyosunda yeni bir pozisyona geçti ve dünyaca kabul görmüş projelerde şir­ ketteki yeni tasarım ekipleriyle beraber çalışacak. Buna New York, Washington

c Cil ı::ı

Ci c

o

"'

.;.: .,

,0, o

ö

u.

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

243

DC, Princeton ve Philadelphia'daki ofisler de dahil. Alsop firmadaki rolü ile ilgili olarak şunları söyledi: " Yıllar içerisindeki deneyi mlerimis beraber RMJM 'nin vizyonuna ve de gelişen piyasayla beraber güçlenen tekliflerine, ekonomik duruşuna saygı duyuyorum ve uluslararası stüdyolardaki ekibiyle beraber piyasa da kilit noktası oluştur­ duğunu düşünüyorum . Kuzey Amerika'daki e n önemli firma­ lardan biri olarak R M J M ile ilgili olarak söylemem gerekirse, tasarıma yüksek kalite ve de sürdürülebilirlik pencere­ sinden bakan Amerikalı meslektaşiarım ile kıskanılacak projelere imza atmaktan şeref ve heyecan duyuyorum . Yeni yönetim kadrosu ve tasarım ekibiyle, Londra ofisinde yeni projeler üzerine çalışmayı dört gözle bekliyorum. RMJ M ' nin ul uslararası havuzdaki değeri ve de yabancı piyasalarda iş yapabilme kapasitesi küçümsenemeyecek boyutta. Tekrar dürüstçe söyleyebilirim ki böyle bir uluslararası kapasitede çalışmaktan zevk alıyoru m . " RMJM 'nin E k i p Şef ' i olan Peter Morrison, " M imariye profesyonel bakış açısına sahip bir firma olarak, Alsop Londra'daki firmanın başında olduğu ve oradan uluslararası projelerde yer aldığı için çok mutluyuz. Alsop'un h ırsı tasarıma bakış açısı ve deneyimleri ile R M J M 'nin şeref kaynağı olacağına ina­ n ıyoruz," dedi. Alsop içlerinde, Fosters and Partners'ın ve de Rafeal Vinoly M imarl ı k firmasının eski proje yöneticisi olan M i riam White, Fosters and Partners'ın ve P R P M i marlığın üst düzey m imarı olan Scott Lawrie'den oluşan bir ekibe öncülük edicek. R M J M önümüzdeki aylar içerisinde projelerini deniz aşırı alanlarda yürütme-


244

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

E k i m 2009

ye devam edicek. Bu operasyonlardan bazıları istanbul, Bahreyn ve Doha'da. Londra stüdyosuna yapılan bu yeni yatırım ile beraber firmanı n piyasadaki duruşunu kuvvetlendirrnek amaçlanmış aynı zamanda kazanılacak uluslararası yeni ödüller ve başarılar da beraberinde gelecek diye düşünüyorlar.

Dü nyaya Eser Bırakmaya Geldim Tarih: 26 Ekim, Zaman YAZAN: H. SALiH ZENGiN Yüksek mimar ve restaratör Hakan Kıran, Mydonose Showland, Kabataş Meydan ı , Haliç metro köprüsü, Galatasaray Adası ve Kuşdili Çayırı Kentsel Tasarım Projesi'nin mimarı, G loria Jean 's Coffees' lerin dekoratörü . . . Gezi istanbul Pastanesi'nin sahibi Kıran ' ı n bir başka özelliği de iyi bir aşçı olması ve bütün müzik enstrümanlarını kullanması. Çocukken m i m a r olaca ğ ı n ı z b e l l i m iyd i?

Şimdiki gibi yetenekierin keşfedildiği şartlarda deği l , Zonguldak' ı n Kilimli kasabasında büyüdüm. Çocukken her şeyi çok detayl ı incelerdim. Kuzenimin gitarıyla tıngırdatırken müzik yeteneğim olduğu ortaya çıktı. O gitar bana öğ­ rencilik yıllarında para kazandırdı. Beş yıl TRT'de çok sesli gençlik korosunda tenor olarak görev yaptım. Hepsi dün­ yanın keşfiyle alakalı , herkes dünyayı yeniden keşfeder. 80 günde devri alem değil , bir ömür devri alem yapılır. i ş ve teknik dersinde çok mu başa rı­ lıyd ı n ız?

Valla öyle bir derr. hiç hatırlam ıyorum. Ortaokul ve lisede 80 öncesine denk geldiği için birçok ders boş geçerd i . O da boş geçen derslerden birisiydi her­ halde. (Gülüşmeler)

güzel bir kasabaydı. Olağanüstü bir şehireilik vard ı . Ben m imarlığı keşfetti m . istanbul kadar modern bir hayat ya­ şard ık. Tek katlı evlerin önünde çitlerin boyasıyla, yetiştirdikleri çiçeklerin ren k armonisi yarışırdı. i y i giyi nir, modayı takip ederlerdi . iki sinemamız vardı , tiyatrolar gelird i . Oturduğu muz e v ü ç katlı i d i , o yüzden bana "apartman ço­ cuğu" derlerdi. (Gülüşmeler) Şimdi ise istanbul gibi sı ral ı , çok katl ı , harap bir şehi r görüntüsü var. Neden böyle olduk, niye ayni leştik?

Biz gelişimi referanssız gerçekleştirme yoluna gittik. Köklerimizle i lgili temel bağlantıları yok ederek, sağda solda duyduklarımızı kendimize adapte etme­ ye "gelişim" dedik. Çağdaşlaşma izafi kavramdır, dünyada bulunan her tür gelişim, var olan şeylerin keşfedilme­ siyle olur. Biz bu değerlerimizi yok ettik, geliştirmedik, şehirleşemedik. Korktuk. Birçok kişinin evinde hala memleketinin halısı ya da tulumbası durur mesela. At arabasının tekerleğini Ferrari'ye takarak Ferrari yapamazsınız ki? Dolayısıyla yürümedi . Tez konu n uz da çarşı, a rasta v e be­ destenler idi. Çağdaş m i mari ile bu nasıl örtüşür?

Yüksek lisansımı da restorasyon üzerine yaptım. Birçok ahşap binayı sökerken mühendislik teknolojisinin gelişimiyle ilgili referans elde ettim, ona sadece tahta diye bakmamak lazım . Çağdaş mimar ile örtüştürmek mümkün tabii ki. Bölgesel m imariyi etkin kılan bölgenin iklim şartlarından geleneğine, genetik gelişimine ve havasına uygun yapıya karar vermektir. Toprakla yaşam ış bir kültürün tamam ını yüzer katlı bir bi naya geçirmeye çalışı rsanız yapamazsınız. Hem çok modern ya p ı l a r ya pıyor, hem de Fatih'teki bahçenizde orga­ nik sebze yetiştiriyorsunuz. Günah m ı çıka rıyorsunuz?

M i ma r l ı k gökten zembille inmedi herhalde?

M imar bile yoktu ki o dönemde. Kafamda keşfetme olgusu vardı . Yemek de bunun bir parçası, müzik de. Var olanı keşfedip buna yeni ne katabilirim düşüncesi ... Kilimli, Fransızlar' ı n maden ocakları işletmek için işçilere kurdukları

(Gülüşmeler) Aslında bu tekamül et­ meye tekabül ediyor. Balat'ta ev alıp restore ettiğimde bana ilk yapılan uyarı o bölgedeki aykırılık ve tehlikelerdi. M i mari yatırımlarımı hep Süleymaniye ve Balat'ta yaptım. Huzur bulduğum yegane yer Balat'taki evim, oradaki bahçemdir. Bahçede domates, kara-

lahana, marul her şey var. O bölgenin bir ruhu var. Sizi tanıyanlar mutfakta da çok iyi olduğunuzu söylüyor. Yaptığınız bir pastayla 'Gezi istanbul'un da sahibi olmuşsunuz ... Evet. Allah'ın insana gön­ lünden geçenleri vermesine inanmak lazım. Çocukluğumdan beri yemek kita­ bından yemek yapmadı m . Ofisimde bir tane modern m imari kitabı bulamazsınız. Bir binayı tasarlarken hiçbir binanı n res­ mine bakamıyorum . Beni rahatsız ediyor. Öğrenci iken yemek yaparken ölçü filan kullanmazd ı m . Pilav ve etsiz kuru fasul­ yeme bayılı rlardı. istanbul'da yaşayan arkadaşların anneleri tarif almak için okula gelirlerdi . Paket makarna almaz, kendim undan açarak yapard ı m . Bir ara bir arkadaşım Gezi Pastanesi'ni almaya niyet etmişti. Aradan bir yıl geçtikten sonra rüyamda mal sahibiyle görüşüp Gezi 'yi satın aldı ğ ı m ı gördüm . Uyan ır uyanmaz aradı m ve oturup anlaştık. Bütün ürünleri dünya standard ına getir­ dik, çalışaniarım ız Avrupa'da eğitim gör­ dü, Avrupa'dan da iyi ustalar getirdik. Ama bütün bunlar sizi Gezi 'nin sahibi yapmaya yeterli değildi herhalde? Evimi ipotek ettirerek satın almıştım, hanımın haberi yoktu. Bir gün eşim ve çocuklarımı alıp getird i m , ' Bu rayı ald ı m ' dedim . Hanım şok geçirdi tabii. Biz orada iken Fransızca konuşan bir çift geldi. Ellerinde bir guide var, oradan görmüşler. Şef olan adam ı n , Belçika'da patisserie'i vardı . Küçük b i r dükkan , a m a metrelerce kuyruk olurdu. Aile dostu olduk. Gezi'yi satın almıştık, ama mutfak personeli önceki patrona karşı parasızlıktan dolayı tavır almıştı. M utfağa gittim , ciddi bir surat yapı­ yorlar tabii. "Ayağ ına galoş giy, kafana bilmem ne giy" diyorlar. (Gülüşmeler) Cheese keki anlattı rdım , ben de sa­ kızlı muhallebi yaptım ve cheese kek ile karıştırarak yeni bir tat elde ettim. Gezi 'nin sahibi o an oldum işte. O gün­ den beri her vesileyle mutfağa girerim. Garsonlarla kitap okuruz, biletlerini alır tiyatroya ve operaya gönderirim . Dışarıda yemek yeriz. M i ma r l ı k bü­ rosu ayarında b i r h i zmet işi kurduk. Gezi i sta n b u l ' u halka açacak mısı­ nız?

Şu an üç şubemiz var. Hacı Salih Lokantası'nı da aldık. Bizde domates


Ekim 2009

bile açıkta bekletilmez, sipariş geldiği an kesilir. Çikolatamız, d ünyanın en iyi çi kolatası ile rekabet edecek düzeyde. Francising sistemine başlayacağız. Altı tane vesi kal ı k yeterli mi?

Yok yetmiyor, bir boy resmi de lazım . (Gülüşmeler) Lokasyonu b i z bulacağız, yaklaşık ciro tahminini biz yapacağ ız, personelini biz vereceğiz. Belli ente­ lektüel düzeyi olan, vizyon sahibi ve bu işi seven insanları çağıracağız. Onlar da işin başında duracak. En yetenekli olduğu alanda bir-iki ürün yapma hakkı vereceğiz, eğer çok tutulursa telif hak­ kını verip o ürünü genel konsepte de koyacağız. Bu mahalle-öteki mahalle ayr ı m ı yapacak m ı s ı n ı z mahalle içlerindeki "Gezi"ler de?

Tam tersi. Öteki mahalleye özellikle il­ gim var. Bu sosyal yaşamı n parçası ola­ cak ve orada inanılmaz lezzetler çı kacak eminim k i ! Ama onlar da servis yapmayı ve Gezi'de yemek yemeyi öğrenecekler. Bu sistem yurtd ı ş ı na a ç ı l ı r m ı ?

Açı l ı r, ç o k teklif var. H o b i olarak kur­ dum Gezi 'yi, amacım büyütmek değildi. Avrupa'da Londra, Paris, M ünih ve Viyana var kafamda. ikinci bölge Arap emirl ikleri, üçüncü bölge de Amerika. Yakı nda bunlara da başlayacağ ı m . Günde iki saat uyurum, yorgunsam ye­ mek yaparım i şyerinde olduğu kadar evde de iyi bir aşçı mısınız?

Çok az uyku uyurum, yorgunsam yemek yaparım. Çocuklarım o gün bayram eder. Hanımın da hocası benim, o da iyi yemek yapar. Benim yaptığım yemek­ Ierin kendine özgü lezzeti var, nedenini açı klayam ıyoru m . Neler yapıyorsunuz?

Yapamayacağı m hiçbir yemek yoktur. Zaten şunu yapacağı m diye karar ver­ mem, dolapta ne varsa ondan yemek çıkarırım. Yemek, müzik, m i marlık, okulda fo­ tomod e l l i k ... Hangisi sizin için çok çok önemli?

Hepsi ruhumu besliyor ama kendimi ifa-

de ettiğim şey mimarlık. Dünyaya mimar olmak ve eser bırakmak için geldiğime inanıyorum . Çok ileri dönemlerde insan eser yaratabilir, benim amacım eser b ı rakmak. Gözümü kapamadan önce yaptığım birkaç tane eser niteliğindeki binanın eser olarak kaldığ ı n ı görmek is­ tiyorum. inşallah sonucu hissedebiliri m . M i ma r l ı k sizde takı ntılara yol açtı mı?

Si metri hastalığım yok, ama düzenl i lik hastalığım var. Olduğum ortamın kendine özgü bir d üzeni vardır, ama kesinlikle düzenli değildir. Fonksiyon şeması vardır masam ı n , hayatımı buna göre düzenlerim. Bu, evde de geçerli , hanım bana, ben hanıma karışmıyorum . (Gülüşmeler)

Neues Museum için Yeni Hayat Tarih: 27 Ekim, World Architecture News ÇEviREN: SELi N BiÇER On yıllık yoğun çalışmadan sonra Berlin M üze Adası ' ndaki Neues M üzesi 'nin yeniden inşasının tamamlanması 5 Mart 2009'da resmi bir törenle kutlanm ı ştı. Neues M üzesi B DA Preis Berlin 2009 ödülünü alan beş projeden biri oldu. 60 yılı aşkın bir süre harabe olarak kaldıktan sonra Ekim 2009'da Neues M üzesi M üze Adası 'nda resto­ re edilen üçüncü yapı olarak ve M ısır M üzesi ve Erken Tarih M üzesi 'nin ko­ leksiyonlarını sergileyerek tekrar halka

ARKiTERA M i MARLI K ALMANAGI

245

açıldı. M ichele de Lucchi tarafından tasarlanan vitri nler, kaideler ve heykel­ ler sergilenecek. 1 841 ve 1 859 yılları arasında m imar Friedrich August Stüler tarafından inşa edilmiş, i kinci Dünya Savaşı sırasında yoğun bombardıman sonucu bina harabeye dönmüş, tüm bölü mleri ya tamamen eksik ya da ciddi hasara maruz kalm ı ştı. Savaş sonrası tamiri için birkaç girişimde bulunulmuş, ama yapı elemanları ortada bırakılmıştı. 1 997 'de David Chipperfield Architects, koruma uzmanı J ulian Harrap ile birlikte Neues M üzes i ' n in yeniden yapımı için d üzenlenen uluslararası yarışmayı ka­ zandı . Angela Merkel görev başınday­ ken, Neues M üzesi resmi olarak yeni­ den açıldı. Açılış gününün ertesinde 70 yıldır ilk defa bina ziyaretçilerini ağırl ıyor. Projenin temel amacı özgün hacmin yeniden tamamlanması ve i kinci Dünya Savaşı ' n ı n yıkımı sonrası kalan parça­ ların restorasyonu ve tamirini içeriyor­ d u . Orijinal oda dizisi mevcut yapıyla süreklilik yaratan yeni bina kısım larıyla birlikte onarıldı. Yeni sergi odaları ge­ niş biçimli Saksoniyan mermer talaşlı beyaz çimento içeren prefabrik beton eleman lardan yapıldı. Aynı beton ele­ manlardan yapılmış yeni ana merdiven orijinalini kopyalamadan tekrar ediyor ve eski hali nin süslemelerden yoksun bir şekliyle tuğla hacim tarafından korunan görkemli salonun içinde yer al ıyor. Mısır avlusu ve Apollo risaliti ile yeni kuzey­ batı kanadı, Yunan avlusundaki apsis ve güney kubbesi geri dönüştürülmüş el yapımı tuğladan inşa edilerek korunmuş kısımlar tamamlandı. Neues M üzesi'nin doğu ve güney tarafları nın çoğunlukla korunmuş sütun sıralarının tamamlan­ ması ve yeniden kurulmasıyla savaş ön­ cesi kentsel duru muna geri kazandırıldı. Yeni bina olan James Simon Galerisi, Neues M üzesi ile Spree Nehri arasına inşa edilerek 1 938 öncesi konumunun kentsel durumunu yansıtacak.

Türkiye'nin Deprem Haritası Güneelieniyor Tarih: 27 Ekim, Milliyet Emlak Prof.Dr. Ahmet Mete l ş ı kara, Türkiye Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının yeni Deprem Bölgesi Haritası üzerinde


246

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

E k i m 2009

çalıştığ ı n ı , bu nedenle bazı i llerin dep­ remsellik derecelerinde farkl ılı klar olabi­ leceğini belirtti. DAS K Gönüllüsü, Türk Kızı layı Genel Başkanı Başdanışmanı Prof.Dr. Ahmet Mete l şıkara, yaptığı açıklamada, Bayındırlık ve iskan Bakanl ı ğ ı Türkiye Afet ve Aci l Durum Yönetimi Başkanlığı'nın yeni Deprem Bölgesi Haritası üzerinde çalıştığ ı n ı anı msatarak, bazı illerin depremsellik derecelerine göre yerlerinin değişebile­ ceğini, 5 . bölgede gözüken Konya' nın 3 , 2 . bölgede gözüken Samsun'un 1 . bölgede yer almasının kendisini şaşı rt­ mayacağ ı n ı söyledi. Konya ve civarının 5 . bölgede gözüktüğünü, toplu mda "bu bölgede deprem olmaz" gibi yanlış bir düşüncenin hakim olduğunu ifade eden l şıkara, Kuzey Anadolu Fay Zonu'nun bulunduğu 1. bölgedeki gibi sık olmasa da 5. bölgede de seyrek aralıklarla deprem olduğunu dile getird i . Kurulan deprem istasyonlarıyla Türkiye'nin dep­ remselliğinin, deprem aktivitesinin daha iyi taki p edildiğini vurgulayan l ş ı kara, şöyle konuştu: " B u sayede deprem­ sell i k derecesine göre bölgelerneler de değişecek. Daha önce 4. derece deprem bölgeleri belki 3, belki de 2 . derece olacak. Samsun 2 . derecede gözüküyor ama Samsun Kuzey Anadolu Fay Zonu'na çok yakın. Bayındırlık ve iskan Bakanlığı Türkiye Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının açıklaya­ cağı yeni Deprem Bölgesi Haritasında Samsun 1 . derece deprem bölgesinde olursa hiç şaşırmayın. Aynı durum Adana, Mersi n , Konya için de geçerli. Adana' nın bir kısmı ile Mersin 4 . derece gözüküyor ama Adana'ya doğru yaklaş­ tıkça depremsellik 2 . derece ve 3. dere­ ce olabilir. Konya 3. derece bir deprem bölgesi olarak belirlenirse benim için hiç sürpriz olmaz. Artık 1 . bölge m i , 2 . bölge m i ayrımı yapmaktan ziyade Türkiye' n i n deprem ülkesi olduğunu kabul etmeliyiz ve depremden korunma­ yı öğrenmeliyiz."

Aylık ı O Liraya Deprem Sigortası Prof. Dr. lşıkara, depremden korun­ mak için yapıl ması gerekenleri şöyle sıraladı : "Topraklarının yüzde 98'i dep­ rem kuşağı üzerinde yer alan ülkemizde deprem her zaman olabili r. Öncelikle 'deprem olacak mı' sorusundan vazgeç-

meliyiz. Türkiye bir deprem ülkesidir. Türkiye'nin her yerinde her zaman zarar verebilecek depremler olacaktır. Dolayısıyla vatandaşlarımız, deprem­ den korunmanın mümkün olduğunu bil­ meli. Depremden korunmanın en önemli yolu güvenli yapıdır, deprem öldürmez binalar öldürür. ikinci yol evdeki eşya­ ların zarar vermeyecek hale getirilmesi, üçüncü yol ise deprem sırasında doğru davranmak, merdivenlere koşmamak, asansörü kullanmamak, balkon ve pencerelerden atlamamak, yapmamız gereken dördüncü iş ise evimizi doğal afetiere karşı sigartalatmak olmalıdır. " lşıkara, zorunlu deprem sigortasının günlüğünün bir ekmekten daha ucuza, ayl ı k 10 TL'ye geldiğini, otomobillerin sigortalanması gibi konutların da sigor­ talanmasının i hmal edil memesi gerekti­ ğini sözlerine ekledi.

Peliçe Sayısı 3 Milyon 400 Bini Aştı Doğal Afet Sigortaları Kurumu ( DASK) Yönetim Kurulu Başkanı idris Serdar, " Poliçe sayımız 3 milyon 400 bini aştı, yıl sonuna kadar 5 milyona ulaşmayı hedefliyoruz," dedi. Zoru nlu deprem sigortasının pahalı olmadığını, vatandaşların bütçesinin zorlanmayaca­ ğını beli rten Serdar, şöyle devam etti: " Ö rneğin Sakarya için 1 00 metreka­ relik betonarme binanın yıllık primi 1 3 1 liradır. Günlüğü 0,36 TL'ye gelmektedir. Yenileme i ndirimi ve toplu indirimden ya­ rarlanılması durumunda ödenecek prim günlük 0 , 25 TL'ye kadar düşmektedir. Ayl ı k prim bedeli, indirimlerden yarar­ lanılmaması durumunda dahi 1 1 liraya gelmektedir. Oldukça ucuz bir sigorta­ d ı r. Bütün insanlarımızın konutların ı bu şekilde sigorta ettirmesi gerekiyor."

ııBu Projeler Çıkariara Doku nuyorıı Tarih: 27 Ekim, Radikal YAZAN: ÖMER ŞAHiN '201 0 'un görsel yönetmeni Beral Madra ' Kendi projelerime para aktarmam söz konusu bile değil. Bu projeler benim değil; ajansın , ' diyor; ancak 201 0 'a duyu lan güvenin zedelendiğini de kabul ediyor. Konu büyük bütçeli bir "devlet" projesi olunca bütçesinin ve bu bütçe­ nin nasıl üleştirildiğinin kamuoyunda

sıklıkla sorgulanması şaşırtıcı değil. Bu tanıma uyan " istanbul 201 0 Avrupa Kültür Başkenti Projesi" son dönemde tam da bu konularla gündeme geldi. Üstelik ajansla i lişkisi olan pek çok ismin " kendi projesine fon aktardığı" söylendi. Şimdiye kadar " kapalı kutu" görüntüsü çizen 201 O , bu iddialara ken­ di internet sitesinde "asılsızdı r" dedi. Konunun muhataplarından biri 30 yıldır kültür sanat dünyasının önemli aktörlerinden biri olan, uluslararası bir isim, Beral Madra'ydı . 2010 Ajansı, yak­ laşık iki yıldır görsel yönetmeni sıfatıyla çalışan Madra'yla ilgili iddiaları şöyle yan ıtladı : " Söz konusu haberlerde bahsi geçen projeler, Beral Madra' nın şahsi projeleri değil, Madra 'nın yönetimin­ deki Görsel Sanatlar Yönetmenliği 'nin iki ana projesidir. Tüm direktörler gibi Madra da, sözleşmesi ile sabit aylık ücreti dışı nda hiçbir ücret, prim, bonus veya pay almamaktadır." Beral Madra, " Radikal 'de röportajımın çıkması kendi alanımı kullanıyorum gibi olmasın,'' diye­ rek tereddüt etse de, merak ettiklerimi­ ze yanıt vermeyi kabul etti. 2010, görsel sanatlar yönetmeni ola· rak sizden ne bekl iyor?

"Görünürlüğü olan, istanbul kültür sa­ nayine yararı dokunan projeler yapman, başvuru projelerini değerlendirmen gerekiyor" dediler. Ben de hemen da­ nışma kurulu oluşturdum. Baktım ajan­ sın çeşitli kademelerinde sanatçı yok. M i mar Sinan, Yıldız Teknik, Marmara ve Sabancı'dan önemli sanatçıları bir de teorisyeni davet ettim . Bir düşünce toplantısı yaptık ve istanbul kültür sana­ yindeki soru nları masaya koyduk. Neydi bu soru n lar?

Bu şehrin çok büyük olması. 15 m ilyon insan olmas ı , 40 tane ilçeden oluşması ve haritaya baktığı m ız zaman görsel sa­ natlar ürünlerin in sadece üç ilçede gös­ teriliyar olmasıyd ı . Buna karşılık diğer bütün ilçelerde baktık, son derece elve­ rişli binalar; belediye kültür merkezleri var. Buradan " taşınabilir sanat projesi" doğdu. Herkes ilçesinde bir görsel sa­ natlar sergisi görebilmeli. Çünkü herkes Küçükçekmece'den Beyoğlu'na gelmek için para veremez. Bir de sanatçılar o kitleler için bir şeyler üretiyor, geliyor


E k i m 2009

Beyoğlu 'nda sergiliyor. Halbuki o iş Bağcılar'daki insanı i lgilendiriyor.

Eşi n i z i n dostu n u z u n projeleri n i onayladığınız iddialarına ne diyor­ sunuz?

Bu dedikodu lara biraz da 201 0 ' u n içine kapa lı yapısı n ı n yol açtığı görü­ şünü nasıl değerlendiriyorsu nuz?

Birçok polemik, bir güven yitirme oldu. Böyle büyük bir projenin tam ortasında yönetim değişikliği zaten başlı başına bir güven sorunudur. G üvensizlik soru­ nu hep paradan çıktı. Çok yüksek meb­ lağlarda paradan söz edildi. Bu paralar hiçbir zaman gelmedi. Bunun yarısının yarısı para geldi. Burada bir sorun var. Bu sorun ajansla ilgili değil. Siz geldiniz soru soruyorsunuz ben de size cevap veriyoru m . Bu böyle yapılm ıyor. Bu manşetleri atan gazete ve bu haberi hazırlayan gazeteci 4-5 insana suçlama getirirken yargısız i nfaz yapıyor. Ve hiç­ bir şekilde gelip doğrulatmıyor haberi. Hakkında haber yapılanın görüşüne yer vermiyor. Ayrıca ben 30 senedir istanbul'un en büyük gazetelerinde kültür yazıları ya­ zan bir i nsanı m . 20 senedir, Türkiye'yi çağdaş sanat ortamlarında temsil etmiş, uluslararası kurumlar için sergiler yap­ mış biriyim. Burada bir saygısızlı k da söz konusu. Bu haberler sizi nasıl etki ledi?

Üzdü tabii ki. Ancak ben davamdan çok emi n i m . Ne yaptığımı çok iyi biliyoru m . Ve 201 O sonunda bu şehirde yaptığımız işler iz bı rakacak. Çünkü hepsi eğitim projesi. "Proj e m i n akı beti ha kkı nda bilgi a l a ­ m ıyorum" diyenler adına sormalıyı m , nasıl işl iyor bu sü reç?

Ben 227 tane proje okudum. Bir pro­ jeyi değerlendirmek için iki sayfa not veriyorum. Bu puanlamaların kriterleri de uluslararası proje fonları kriterlerine göre değerlendiriliyor. Bir de benim web sayfasında açıkladığım ilkelerim var. Puanlamay ı haziranda bitird i m . Bunlar sırayla yürütme kuruluna giriyor. Yürütme kurulu bizi çağırıyor görüşleri­ mizi tekrar dinliyor. Onaylanan projenin sahibi çağırılıyor. i mza atılıyor. Daha sonra proje bütçe kuruluna giriyor. Ben verdim aldı m diye bir şey yok.

Zaten istanbul kültür sanayinin çapı belli. Ben proje yapacak en az 200 kişi tanıyorum. Bunlar benim eşim dos­ tum olabilir. Üzgünüm, görsel sanatlar alan ındaki herkesi tanıyorum . Cem Madra' n ı n Sulukule'yle ilgili kent projesi ise benimle ilgili değil. Bana gelmed i . Bu yanlış bilgileri k i m verdi? "Beral Madra' nın yürüttüğ ü bu projeler birile­ rinin çı karlarına dakunuyor mu?" diye sormak lazım .

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

247

bu işi yürütürken 2 0 1 0 da Avrupa'daki fuarlar ve büyük etkinliklerde tanıtım faaliyetleri yürütüyordu. Düşündüm ki Venedik Bienal i ' nde 201 0'un tanıtımı yapılması gerekir. Bu tanıtım için ben bu sarayı önerdi m . Mekanı verdi m . Onlar d a küçük b i r kokteyl yaptı. Açı lış kokteyl i değil mi bu?

Hayır. Oraya broşürleri koyduk ve yüzlerce kişiye u laştık. Benim açılışım zaten yapılmıştı orada. Neden Türkiye pavyonunda yapma­ d ı n ı z kokteyli?

Dokun uyor m u ?

Evet. Çünkü ben zaten yazılarımda da bunu açı k olarak yazıyorum. istanbul kültür sanayi hem parçalanmış bir yapı , h e m de devlet, yerel yönetimler, özel sektör ve sanat üreticileri uzlaşma için­ de çalışamıyor, hepsi başka yönlerde ve amaçlarla çalışıyor. Ü reticiler de diğer üç güçle birleşemiyor. B irleştikleri zaman bu güçler üreticiden ödün ver­ mesini istiyor. Çünkü para bu üç güçte. Nasıl çöz ü l ü r bu sorun?

Kamusal para olması lazım . i lk defa kamusal para girdi, o para üzerinde ne biçim tartışmalar oluyor. Halbuki bu kamusal para gerekli istanbul için çün­ kü o para üreticiye bağımsızlık sağlıyor. Girmek istediğiniz Avrupa'da yüzlerce fon var. Doğrudan k i m i n gözü var?

Eğlence kültürü yapan herkes bu para­ dan nasiplenmek ister. Bunlar da pro­ düksiyon şirketleri, bu tür işler yapan kuruluşlar. Zaten manzaraya baktığınız zaman manzarada sadece eğlence kültürü var istanbul'da. Sanatçılara üretim fonu olmadığı için gidip d ışarıda kendilerini eğitemiyorlar. Burada proje yapamıyorlar. Orta Asya Pavyo n u ' n u n açılış kok­ teyli için 4 bin avro verildi mi ger­ çekten?

Orta Asya Pavyonu bana 2007 'nin baharında verildi. Orada da bir söz­ leşmem vardı bunların hepsini sunarak 201 0 ' 1a görüşmüştüm . Orta Asya Pavyonu Venedik'te çok merkezi güzel bir sarayın içinde gerçekleşiyor. Ben

Önce Görgün Taner'e "Çok büyük bir saray tutuldu. istersen hem Türkiye pavyonu, hem 201 0, hem de Orta Asya Pavyonu için ortak bir davet yapal ım," dedim. Görgün, gerek olmadığını söy­ ledi.

Steven Holl'un Tasarladığı Linked Hybrig E n Iyi Yüksek Bina Odülünü Aldı Tarih: 28 Ekim, Designboom ÇEviREN: DiLEK ÖZTÜRK Yüksek binalar ve kent çevresi kurulu CTB U H , Steven Holl M i marl ı k ' ı , Pekin 'de tamamlanan " Linked Hybrid" bi nası nı 2009' u n en yüksek binası ola­ rak ödüllendirdi.


248

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

E k i m 2009

CTB U H , her sene dört farklı coğrafi bölgeden (Amerika, Asya ve Avustralya, Avrupa, Orta ve Uzak Doğu) göze çar­ pan bir yüksek bina seçiyor. 220.000 metrekarelik bina, kamu fonksiyonianna yer veren sekiz gökde­ leni bir halka ile birbirine bağlıyor. Yapı , kentin eski çevresiyle bitişik şekilde konumlanmış. Çin 'de güncel kent geliş­ me trendlerini yakalamak için, yapı , 2 1 . yüzyıla yeni bir geçirgen kentsel form sunuyor. Yapı, her köşesinden halkı davet ediyor. 750'den fazla apartmana ilave olarak, yapı, otel ve okul dışında, kamu , ticaret ve rekreasyon fonksiyon­ ları nı da barındı rıyor. Çevresindeki çizgiler ve çok yüzlü uzamsal katmanlarla, bu, "şehir içindeki şehir", kamusal mekan ve şehir mekanı kavramiarına hedef alıyor. Yap ı , 1 8 . katı ndaki çok fonksiyonlu ünitelerinde­ ki, yüzme havuzu, spor salonları, kafe, galeri, çay odası ile 2 .500 sakininin her türlü günlük aktivite ve programı n ı destekliyor. Zemin kat pasaj ları v e kamu programları ile, gökdelenler şehi r haya­ tında hem ziyaretçiler hem de sakinler için günlük ilişkileri yoğunlaştıran özel bir şehi r hayatı deneyimi amaçlıyor. Jeotermal kaynaklar, yazın soğuk, kışın sıcak hava sağlıyor. Her gün 220.000 litre suyu ölçen ve yeniden kullanan bir su sistemi kullanılarak, pro­ jede, su yeniden dönüştürülüyor.

Ankara'ya Uzay Ussü Gibi Gar Tarih: 29 Ekim, Emlak Times Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD, Ankara'ya, inşa edilecek 5 yıld ızlı h ızlı tren garı için ihale hazırlıklarını tamamlad ı . 1 00 m ilyon dolar yatırım gerektiren proje, yap-işlet-devret ( Y i D) yöntemiyle ihaleye çıkarılacak. U laştırma Bakanlığı, söz konusu projeyi Yüksek Planlama Kuru l u ' na (YPK) gönderd i . Yetkililer, yabancı yatırı mcıların pro­ jeyi çok yakından izlediğini belirterek, "Avrupa'dan ve Uzakdoğu'dan dünyanın pek çok ülkesinden yatırımcı lar projeye ilgi duyuyor" dedi.

TOBB ihalesiz istedi Uzay üssü gibi gar projesine Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği de "ihalesiz"

OONYA BANKASI KREDISI KAPSAMINDA ISLAH EDILECEK DERELER

�-

-::-=-=-

!a:' gı

[

olmak şartıyla talip olmuştu. Yetkililer "TOBB, gümrük kapılarında olduğu gibi projenin yapımını ihalesiz üstlenmek istemişti. Projenin TOBB'a ihalesiz verilmesi m ümkün değ i l . Gar için açılacak ihaleye TOB B da girebilir," dedi. TCDD Genel M üdürü Süleyman Karaman, daha önce yaptığı açıkla­ mada, dünyanın önde gelen otel işlet­ mecisi H ilton'un projede yer alacak 5 yıldızi ı otele talip olduğunu beli rtmişti. Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri, başta istanbul ve izmir olmak üzere diğer i l iere de sırasıyla benzer garları n inşa edileceğini söyledi. G ünde 50 Bin Kişiyi Ağırlayacak An kara H ızlı Tren Garı, uzay istasyonu görünümünde tasarland ı . Ankara­ istanbul hızlı tren hattının ilk istasyonu olan gar bünyesinde örneklerine Avrupa'da sıkça rastlanan 5 yıld ızlı otel, alışveriş merkezleri, sinema, tiyatro ve sergi solanları , sosyal tesisler ile lüks lokanta ve restoranlar bulunacak. Garın, günde 50 bin kişiyi ağı rlaması bekleniyor

1 9 Dere, Dünya. Bankası Kredisi l le Islah Edilecek Tarih: 2 9 Ekim, Emlak Times istanbul Büyükşehir Belediyesi, Dünya Bankası'ndan aldığı 322 milyon 1 50 bin Dolar kredinin, 200 milyon l iralı k

böl ümünü 1 9 yeni derenin derenin ısla­ hında kullanacak. istanbul Büyükşehi r Belediyesi, kendi sitesinden yaptığı açıklamada, 2004 yılına kadar, 603 kilometre uzu n luğundaki, 68 adet dere ve 58 adet yan kolunun 203 kilo­ metresinin ı slahını gerçekleştirdiğini, 2004-2009 yılları arasında ise, i S K i ve Altyapı H izmetleri M üdürlüğü 'nce 1 28 kilometre dere ıslah edildiğini açıkladı. Büyükşehir böylece toplam 331 kilo­ metre dere ıslah ını tamamlanmış oldu. 52 1 6 sayılı yasa ile istanbul sınırları­ nın i l S ı n ı rlarına çekilmesiyle, istanbul Büyükşehir Belediyesi sorumluluk alan ına giren dere uzunluğu bin 855 kilometreye ulaştı. 2004-2009 yılları arasında; iSKi dere ıslahı çalışmaları için, 345 milyon 330 bin 950 TL harcama yaparken, Altyapı Hizmetleri M üdürlüğü dere ıslahı ça­ l ışmalarına 289 milyon 770 bin Lira harcama yaptı. i stanbul Büyükşeh ir Belediyesi, Dere lslahı Amaçlı Kamulaştırma Bedeli ola­ rak da 1 81 mi lyon 8 1 2 bin Lira ödeme yaptı. Son 5 yılda dere ıslahı çalışmaları için tüm bedeller toplam ı ; 8 1 6 M i lyon 9 1 2 bin 950 TL olarak gerçekleşti. Bu harcamalar d ı şında, istanbul Genelinde Kamulaştırmaları Talep Edilen Derelerin Tahmini Kamulaştırma Bedellerinin tutarı da 1 m i lyar 263 milyon 384 bin 622 Lira olarak tespit edildi. Söz konusu 1 9 adet dereye ait ihaleler revize aşamasında olup, yıl so­ nuna kadar ihaleleri gerçekleştirilecek.


E k i m 2009

Muammer On at' ı Kaybettik Tarih: 30 Ekim DERLEYEN: EMiNE M ERDi M YILMAZ Türkiye'nin önde gelen m imarlarından ve M i mar S inan G üzel Sanatlar Üniversitesi emekli öğretim üyelerinden Prof. M uammer Onat, 28 Ekim 2009 Çarşamba günü vefat etti.

Muammer Onat Hakkında M uammer Onat 17 Aralı k 1 992 'de yazdığı özgeçmişinde kendini şu şekil­ de ifade ediyordu: " 1 928 yılında istanbul'da doğdu m . ilk, orta ve liseyi Galatasaray'da okudum. 1 952 yıl ında Güzel Sanatlar Akademisi M imarl ı k Bölümü' nden mezun oldum. Dünyadaki en büyük isteğim yerine geldi. 1 956 yılında Bina Bilgisi Dalı'nda Arif Hikmet Holtay'a asistan oldum. Bundan çok gurur duymaktayım. 1 960 yılında burslu olarak bir yıl italya'da kaldım. O zaman oldukça aktüel olan italyan Toplu Konut Sistemi'ni (Ina CASA) inceledi m . italya'ya yayılmış uygulamaların pek çoğunu yerinde gördüm . Bu vesile ile italya'yı gezdi m . Bu benim için ikinci b i r mimarlık eği­ timi olmuştur diyebilirim. Döndükten sonra, o zaman çok önemli olan Atölye Öğretmenliğ i ' ne verildim. Mezun olduğumdan beri , mesleğ i ­ m i sürdürme çabasındayım. Mesleki çabam yalnız proje ile sınırlı kalmamış­ tır. Çizdiklerimin bir bölümünü fiilen gerçekleştird i m . Ü lkenin ekonomik konjonktürüne paralel olarak yaptığım

-<

� iii :ı

rj ,.. lll

§' m

n N ., :ı <D

!!!.

bina türleri değişti. Konuttan başlad ı m . Sonra ç o k sayıda sanayi yapısı yaptım. Daha sonra otel çizd i m . Eski eserlerle ilgilendim. Şimdi galiba 'iç Düzenleme' aşamasındayım. Herkes gibi yarışma­ lara katı ldım. Çağ ı rıldıkça jüri üyeliği yaptım. Her lisandan biraz biliyorum . Fransızca, ingilizce, italyanca. H içbiri bitmemiş birçok kitap çalışmam var. Yaptığım işlerin l istesini referans olarak çok defa yazdı m . Ama ilk defa biyografi­ mi yazıyorum. Acemiliğim buradan geli­ yor. Bugüne kadar hep gençlerle bulun­ dum. Her şeyimi onlara borçluyum . "

Projeleri Elli yı ldan uzun bir süre boyunca mi­ marlığın çeşitli alanlarında ürünler veren Onat 60'1ı yı lların sonundan itibaren gerçekleştirdiği bir dizi endüstri yapısı M uammer Onat M imarl ı ğ ı ' n ı n önemli ögelerinden biriydi . Prof. M uammer Onat birçok mimari proje, anıt ve çevre düzen lemesi ya­ rışmalarına katıldı ve ödül aldı, son 20 yılda Türkiye'de açılan önemli m imari ve kentsel düzenleme yarışmalarının jüri­ lerinde bulundu. Deği rmendere Tarihi " Eski Yal ı Mahal lesi" Koruma Planı ve Değirmendere Belediyesi'nin düzenle­ diği ahşap heykel sempozyum larında başarılı bulunan heykellerin daimi olarak sergileneceği " Değirmendere G üzel Sanatlar Parkı" uygulaması ile 1 998 yılında Ford Vakfı Ödülü'nü aldı . Prof. M uammer Onat'ın önemli yapı ları arasında Anadol Otomobilleri Fabrikası (Otosan-1 968), Pelikan Mamulleri Fabrikası (Kartal-1 969) Koçtaş Antrepo B inası (Galata-

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

249

1 970) , Koç - Burroughs Fabrikası (Kartal - 1 9 7 1 ) , Beko Elektronik Aletler Fabrikası (Haramidere-1 978), G irne Çıkartma Alanı Düzenlemesi ve Anıt (Heykeltı raş Tamer Başoğlu ile-1 990) , Ütüsan Elektrikli Radyatör Fabrikası (Haram idere-1 990), istanbulta­ Şişhane'de Frej Apartmanı Yenilenmesi (Sarkuysan AŞ G n . Md. olarak - 1 99 1 ) , istanbui-Tepebaşı 'nda, Beyoğlu Belediyesi ve Sanayi Odası i şbirliğinde yeniden yaşatı lacak tarihi merdivenl i " Şimal Sokağı " projesi (1 998) ve Prof. M uammer Onat ' ı n son yıllarda üzerinde çalı ştığı istanbul Büyükşehi r Belediye'sinin siparişi S ultanahmet Meydanı ve Çevresi Düzenleme Projesi (2005) sayılabilir.

Muammer Onat: "Öğrenci Öğretmeni n Öğretmenidir!" Prof. M uammer Onat mesleki çalış­ maları yanı sıra Türkiye'deki m imarlık eğitimine de çok önemli katkıları olmuş bir eğitimciydi. 1 956 yılında M imarl ık Bölümü asistanı olarak girdiği G üzel Sanatlar Akademisi' nde, eğitimciliğinin i l k dönemlerinden itibaren özellikle M imari Proje atölyelerinde özgün bir yöntem geliştirdi. 1 968-72 öğrenci ha­ reketleri sırasında öğrenciler tarafından hazırlanan eğitim reformuna destek veren ve katkıda bulunan sayılı eğitim­ cilerden biri olan Prof. Onat, üniversite eğitiminin yeniden yapılandırıldığı 1 982 yılı ndan sonra, özellikle Akademi 'deki mimarlık eğitiminde yaşanan önemli değişimierin sorgulayıcısı oldu . 1 4 N isan 2009 tarihinde MSGSÜ 'de düzenlenen " M i marlık Eğitimine Yön Verenler" başlık­ lı toplantının konusu M uammer Onat'tı. Toplantıda Onat ' ı n öğrencileri olan Ufuk Doğrusöz, Adnan Kazmaoğ l u , Yavuz Koşaner, Aykut Köksal ve H üseyin Yanar, kendi bakış açıları ve anıları ile onun eğ itimci yanını vurgulamış­ lard ı . " Hoca hepimizi heyecanlandırır, fena halde havaya sokar, adeta dünya mimarlığına yön veriyoruz zannettirirdi. Karşısında kendimizi öğrenci değil de bir mimar gibi hissettiğinizde zaten 'zoka'yı yutmuş olurdunuz . . . "

Adnan Kazmaoğlu " B izler de hoca olduk ama o hep bi­ zim hocamız olarak kaldı. Bu nedenle


250

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

E k i m 2009

ııı

biz ona ' Hocaların Hocası' derdik. (1) ,.. o Muammer Onat'ın her hafta mektup m yazarak düşüncelerin i ifade etmeyi denemelerini istediği öğrencileri de, g mektuplarında ona hep bu şekilde h itap :;;: l> ederlerd i . " i[

Yavuz Koşaner

� ., .,

g "Onat m i marlık eğitim modelinde her ,.. ., !!! öğrenci kendi kişiliği ve yönelimine göre yol bulabilir. Bu modelin ne stan­ dart tek boyutlu bir eğitim süreci, ne tek bir mimari göndergesi, ne de öğretme­ nin kendi m imarlık stiline yönelik bir yol göstermesi vardı r. "

Ufuk Doğrusöz " M uammer Onat ' ı n eğitimciliği ile m i marlığı ayrılmaz bir bütündür ve bu bütünün belirleyici özelliği bir 'öz­ gürlük alanı ' oluşturmasıdır. Onat, özgürlük alanı n ı tıkayacak her türden ' tamamlanmışlık'ın karşısında durur. Bu yüzden M uammer Onat ' ı n tüm yaşamı n ı tanımlayacak tek söz ancak ' Opera Aperta' olabilir, yani 'Açık Yapıt'."

Aykut Köksal Vefatının ardı ndan görüşlerini aldığı­ mız kişiler Onat ile ilgili şunları söyle­ diler:

"Hocanın Köşesi: Hoca m i marlığın ötesine, m i marlığın görünen yüzünün arkasına giderdi. Çizerdin iz, çizmezdiniz, yazardınız ya da düşünürdünüz. Ama ne yaparsanız yapı n , yaşam, yapılanlarin tam orta yerine oturtulurdu. Projeler, tezler, her öğrencinin kendi deneyimine göre ya­ şamın bir parçası olurd u . Öğretisinde

hoca merkezli bir sistemin değil öğ­ renci merkezli bir sistemin temellerini atı lmıştı. Bu sistem de standart, tek tip öğrenci yetiştirmenin tam aksine her biri farklı, kişisel deneyimleri ortaya çı kartan bir yöntemdi. Özetle sıralanan özellikleri ile Muammer Hoca uzun öğ­ retmenlik kariyerinin ilk yıllarından bugü­ ne hem proje hem de tez yapma üzerine çok çagdaş, dinamik ve bir tarafı daima ucu açık, devinime hazır, özgün bir model geliştirmiştir. Bu da onu mimarlık eğitimimizde çok farklı bir köşeye koy­ maktadır. M uammer Hoca'nın köşesi genç nesil akademisyenler için örnek alınabilecek yeniden, yen iden keşfedile­ cek eşsiz bir köşedir."

de yıkılmayan kaçak yapılar Büyükşehir Belediyesi ekiplerince yıkılıyor.

l OS Yapı istanbul Büyükşehir Belediyesi 'nin Ayamama Deresi iyileştirme, kaçak, işgall i , yeşil alan tecavüzü tespit çalış­ maları geçen ay tamamlandı ve dere yatağı üzerinde tamamen veya kısmen işgalli yapılar bulunduğu tespit edildi. i mar, Harita ve Zabıta müdürlüklerinin, hava fotoğraflarının yanı sıra yerinde yapt ıkları tespitlerde, derenin iki yakası boyunca duvar işgalleri dahil 1 08 i mara aykırı yapı görüldü. Yapılaşmanı n yüzde 61 'inin TEM otoyolu ile E-5 karayolu arasında, yüzde 39'unin ise TEM otoyolunun kuzeyinde kaldı ğ ı , imara aykırı yapıların 44'ünün Küçükçekmece'de, 42'sinin Başakşehir'de, 1 3 'ünün Bağcılar'da, 9 ' unun da Bahçelievler'de olduğu sap­ tandı . Yapı ların 54'ünün kısmen işgall i , 2 5 ' i n i n tamamen işgall i , 1 5'inin tama­ men yeşil alana işgall i , 3 ' ünün kısmen yeşil alana işgal li ve 1 1 'inin duvar işgal­ leri olduğu ortaya çıktı.

Hüseyin Yanar " M uammer Onat Türk M imarlığı ve mi­ marlık eğitimi ad ına çok büyük bir kayıp oldu. Onu her zaman sevgi ve saygıyla anacağız. Hepimizin başı sağolsu n . " Ruşen Yamaçlı v e Leyla Y . Tokman

Ayamama Deresi'nde Yıkım Başladı Tarih: 30 Ekim, CNN Türk istanbul'da geçen ay yaşanan selde ta­ şan Ayamama Deresi yatağ ında kalan yapıların yıkımına başlandı. istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı yıkım ekipleri sabah saatlerinde daha önce tespiti yapı lan binaların yıkımı için i kitelli 'ye geldi. ilk olarak bir otelin isti­ nat duvarı yıkıldı, ekiplerin bölgede ça­ lışması devam ediyor. Verilen süre için-

Dere 42 Kilometre Uzunluğunda

ı: Cl)

.i ;:. '" ı:

iii

Ayamama Deresi, Başakşehir il­ çesinden itibaren sırasıyla Bağcı lar, Küçükçekmece ve Bahçelievler'den geçerek Bakırköy sınırları içerisinden Marmara Denizi 'ne bağlan ıyor. 42 kilometre uzu nluğunda olan ve 8 kolu bulunan derenin 8 , 5 kilometresi TEM otoyolu ile E-5 karayolu arasında kalıyor.


KiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Yeni Terminal l S Ayda Bitti Kapasite 6, ı Milyona Çıktı Tarih: 2 Kasım, Akşam YAZAN: ZANA YAVUZ i l k olarak 30 aylık süre içinde biti rilmesi öngörülen, fakat hükümetin isteğiye 1 8 ayda tamamlanan yeni terminal sayesin­ de, Sabiha Gökçen'in yolcu kapasitesi 6 milyon 1 00 bin kişiye ulaştı. H edef 201 0'da 8 , 5 m ilyon kişi. Sabiha Gökçen Havaliman ı ' n ı n yeni terminal binasının açı lışı, Başbakan Recep Erdoğan' ı n katılımıyla gerçekleşti. Açılış öncesi düzenlenen basın toplantısına Sabiha Gökçen Havalimanı CEO'su Gökhan Buğday, L imak Holding Yönetim Kurulu Başkanı N ihat Özdemir, M alezyalı ortaklardan MAHB Yönetim Kurulıu Başkanı Tan Sri Datuk Dr. Aris Bin Othman, H i ndistanlı ortaklardan G M R l nfrastructure Yönetim Kurulu Başkanı G . M. Rao da katıldı.

7,5'1ik Depreme Dayanıklı Burada konuşan Sabiha Gökçen Havalimanı CEO'su Gökhan Buğday, havalimanını hedeflenen süreden 1 yıl önce tamamladıkları nı kaydetti. Buğday, proje için büyük bir şantiye kurduklarını ve havalimanının 296 ana taşıyıcı üzerinde 7,5 şiddetindeki bir depreme dayanıklı olarak yapıldığını kaydetti. Yakında 328 odalı Türkiye'nin en büyük havalimanı otelini de hizmete açacakları nı kaydeden Buğday, Sabiha

Q)

"O' c. c

.. c

.. N .. ...

·�

::ı

;:;

ı:ı

•o

� u

·:cE

.. ı:ı ..

E !!!"' :0...

Q) > c .. c

� .. 1/)

!! c

.. ı:ı c ...

� !!

...

� E � .. 1/)

� ]l �

Gökçen Havalimanı' ndan 60'tan havayolunun uçtuğunu söyledi. Bu havalimanının 9 Kasım'dan itibaren THY uçuşlarıyla uluslararası bir havali ­ m a n ı haline geleceğini kaydederek , " 9 Kasım'dan itibaren Moskova, Köl n , Amsterdam, H annover'e uçuşlar başla­ yacak," dedi. Daha sonra soru cevap kısmına geçildi. Konuyla ilgili " Verdiğiniz fiyatın mantıklı olduğunu düşünüyor m usu­ nuz?" sorusuna cevap veren Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı N ihat Özdemir, "Biz o gün teklif verdiğimizde havalimanının 4 m ilyon yolcusu vardı . 2 seneye yakın bir süre geçti. Bu termina­ lin yolcu kapasitesi 6,1 milyon ulaşmış vaziyette. Bu projenin süresi 30 ayd ı . 1 8 ayda bitireceğimizi taahhüt etti k. Acaba yapabilir miydi k büyük endişemiz vardı . Bugün bir dünya rekoru hızıyla 1 yıl önce bitirdik. 201 0 yılında 8 , 5 m ilyon yolcuya ulaşacağımız gözüküyor. Şu andan bugüne kadar hiçbir kötü duru­ ma girmedik," diye konuştu.

Projede 7 Bin işçi Çalıştı Li MAK Holding (LiMAK), G M R lnfrastructure (G MR) ve Malaysia Airports Holdings Berhad ( M A H B) or­ taklığ ında kurulan i S G , hava limanının 20 yıllık işletme hakkını devraldıktan hemen sonra yeni terminalin yapımına başladı . 18 ayda 430 bin metrekaresi kapalı toplam 500 bin metrekare inşaatı tamamlayan i S G , toplam 500 m ilyon Euro' l u k yatırım yaptı. i nşaat aşamasın-

251

ı k 7 bin işçi çalışt ı . 27 bin ton metreküp beton, 64 bin nit kullanıldı. 1 22 adet

nen basın toplantısında Holding Yönetim Kurulu Özdemir, " Uçuşlar devam bin metreye yakın bir yer ilave Kasım'dan itibaren THY'nin dış hat seferleri başladığı gün uluslararası bir havalimanı olacağız," şeklinde konuştu . Yeni bir pistin yapılıp yapılmayacağı sorusuna Özdemir, " ikinci pistin gerek­ liliği var. Savunma Sanayii M üsteşarlığı da aynı fikirde. ikinci pist yapılması için start verildi. Kamulaştırma planı yapılmakta. 201 2 'de pist bitiriimiş ola­ cak. Hedefimiz olan 25 m ilyon yolcuya u laşmış olacağız. 50 m ilyon yolcu kapa­ sitesine kolaylı kla çıkabilir," diye cevap verdi.

Dev Top M üzelik Oldu Tarih: 2 Kasım, Radikal 28 yaşındaki Joel Wau l ' u n altı yıl uğraşa­ rak lastik bantlardan yaptığı dev lastik top açıklan mayan bir miktara " Ripley's Believe lt or Not" adlı müzeye (Ripley'in ister i nan ister inanma M üzesi) satıldı. Boyu 2 metreye yaklaşan lastik top, Wau l ' u n Florida, Lauderhill 'deki evinden götürüldü. A B D ' l i gencin i lginç eserini geçen yıl G u inness Rekorlar Kitabı dünyanın en büyük lastik topu ilan etmişti. Dev bir lastik top yapma fikri Wau l ' u n aklına televizyonda o zamanın en büyü­ ğü olan bir lastik topun bir uçaktan çöle fırlatılışını izlerken gelmiş. " Bunun gör­ düğüm en havalı şey olduğunu düşün­ müştüm," diyor, eserini uzun bir süre evinin önünde saklayan Waul. Topun yeni sahibi olan Orlando'daki müzenin yönetici başkanı Edward Meyer de " M üzemizde en büyük tel ve en büyük dikenli tel toplarımız vardı . Şimdi kutsal üçlüyü tamamladık," diyor.


252

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Kasım 2009

Belediye Hizmet Binası Proje

Daha önceki en büyük lastik top rekoru Oregonlu Steven M i lton'a aitti. M ilton, Kasım 2006 tarihli rekoru 1 75 bin lastik kullanarak kırmıştı.

penizli 'de Açılan Son I ki Ya rışma , Kentin Kazanımı Oldu Tarih: 3 Kasım T M M O B Mimarlar Odası, Denizli'de son bir yıl içerisinde ulusal ölçekte ger­ çekleşen iki yarışma ile ilgili bir sonuç değerlendirmesi yapmak ve bunu kamu­ oyu ile paylaşmak için bir basın bü lteni hazı rlad ı . Basın bülteninde özetle hem belediye başkanlığının hem de hükümet konağının yarışmayla elde edilmesi yönünde çaba sarfedilmesinin yönetim tarafından memnuniyetle karşılandığı dile getiriliyor. Bültenin tamamında ise: " Denizli Belediyesi H izmet B inası ve Yakı n Çevresi M i mari Proje Yarışmas ı , Denizli ' n i n en önemli kamu yapı larından birisi nin yarışma ile elde edilmesinin yanı sıra, yapının Denizli kent meydanın­ da (Çı nar Meydanı) olması ve tasarı mın bu açıdan da Denizli için büyük önem taşıması sebebi ile tüm mimarlı k cami­ ası tarafından ilgi ile izlenmiştir. B u ilgi yarışmanı n katı lımına da yansım ış, jüri değerlendirmesine 268 proje sunul­ muştur. Yarışman ın sonuçlanmasın ı n hemen ardından uygulama projeleri nin hazırlanmaya başlaması ve önümüzdeki aylarda uygulamaya yönelik ihale ça­ l ışmaları nın başlayacak olması ayrıca sevindiricidir. Tü m bu aşamalarda Denizli Belediyesi 'nin yarışma ile bir hizmet bi­ nasının elde edilmesi yöntemini benim­ sernesi ve ortaya çıkan sonucu uygula­ ma konusundaki kararldığı Türkiye'deki tüm kamu yöneticileri açısından örnek göstereceğimiz tavırlardır.

Yarışması'nın sonuçları nın açıklan­ dığı günlerde Denizli'de ikinci bir yarış­ manın gündeme geldiğini duymak tüm m i marlık camiasını olduğu gibi bizleri de bir kez daha heyecanlandı rm ıştır. Denizli Valiliği'nin yeni bir Hükümet Konağı yapımı ile ilgili Bakanlıktan öde­ nek alması ve bu yapı için ulusal ölçekli bir proje yarışması açması, tüm kamu yapıları nın yarışma ile elde edilmesini kurumsal bir görüş olarak savunan M imarlar Odası olarak bizleri mutlu etmiştir. Mimarlar Odası Denizli Şubesi, yarış­ ma alan ının kent merkezi için en önemli odak noktası olmasından hareketle, kentteki meslek kuruluşlarının ve duyarlı sivil toplum kuruluşları temsi lcilerin in kat ı l ı m ıyla bir sempozyum düzenlemiş, sempozyumun sonuçlarının açılacak yarışmanın şartnamesine veri olması hedeflenmiştir. Bu noktada kurumlar arasında fikir farklılı kları oluşmuş ve yarışma süreci bu görüş ayrı lıkları ile sürmüştür. Ancak sevinerek belirtebil iriz, bugün gelinen noktada yine oldukça yoğun bir sayıda nitelikli projelerin katılımıyla yarışma süreci Denizli kentinin pek çok alanda beklentilerini karşılayabilecek bir proje ile sonuçlanmıştır. Bunun ya­ şanan tartışmalara rağmen Denizli ken­ tinin kazan ı m ı olduğunu düşünüyoruz. Tüm süreç boyunca yer yer tartıştığ ı m ız, eleştirdiğimiz Denizli Valiliği başta ol­ mak üzere, ilgili kurumların duyarlı dav­ ranmaları, yarışma sürecinin sorunsuz tamamlanmasını sağlamıştır. Kurumlar arasında bir takım görüş aykırılı kların ı n olabileceğini, b u n u tartışarak bir fayda elde edebilmek adına ortaya koyulan çabalar olarak görmek gerektiğini dü­ şünüyoruz. Yarışma sonucuna yönelik uygulama çal ışmalarının Valilik tarafı n­ dan başlatıldığ ı n ı duymak ise bizler için mutluluk vericidir. M imarlar Odası olarak, Denizli kenti için önem arzeden her iki yapının ulusal ölçekli mimari proje yarışması ile elde edilmesi konusundaki çabalarından dolayı başta Denizli Valisi ve Denizli Belediye Başkanı olmak üzere emeği geçen ve sü rece katkıda bulu nan her­ kese teşekkür ederiz. T M M O B M imarlar Odası, toplum ve

kamu ad ına görev yapan bir meslek kuruluşu olarak kentlere ve planlamaya yönelik toplumsal çabaların ı sürdürme­ ye devam edecektir," deniyor.

I ran Depreme Karşı Başkentin i Değiştirecek Tarih: 3 Kasım, Radikal 1 00 fay hattı geçen Tahran'da çok büyük deprem beklenirken, dini l iderin teklifiy­ le Düzenin Yararını Teşhis Konseyi yeni başkent planı n ı onayladı . Ya sıfırdan başkent kurulacak ya da fay hattı geç­ meyen bir kent seçilecek. i ran'da sırtını Elbruz dağlarına ver­ miş ve nüfusu 1 4 milyona dayanmış Tahran'ın başkent olarak günleri artık sayılı. Kaçar Hanı Ağa M u hammed Han'ın 1 795'te ülkenin siyasi, ekonomik ve kültürel başkenti yaptığı Tahran'ın ciddi bir depremde yerle yeksan olma ihtimal i , yönetimi, yeni başkent arayışı­ na itti. Hükümet ile meclis arasında uz­ laşma görevi yapan rejimin kilit kurumu Düzenin Yararını Teşhis Konseyi yeni bir başkent planına onay verdi . Tekiitin biz­ zat dini lider Ayetullah Ali Hamaney'den geldiği beli rtildi. Komple kent değil yönetim organlarının nakledileceği yeni başkent ya sıfırdan bir yerde kurulacak ya da fay hattında olmayan kentlerden biri seçilecek. Başka bir yeri başkent edinme önerisi ilk olarak 20 yıl önce gündeme gelmişti. Ancak hükümet öne­ riyi 2003 'te ülkenin güneydoğusundaki Bam kentini yıkıp 40 bin kişinin ölümü­ ne yol açan depremin ardından ciddiye almaya başladı . Uzmanlara göre Tahran biri 1 00 km uzunluğ unda 1 00 fay hattı üzerinde duruyor. Büyük bir depremde batı ve kuzey kesimlerindeki binaların çoğ unun yıkılacağı öngörül üyor.

Kum-Delican Arası Münasip Tahran Azad Üniversitesi Temel Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Bahram Akaşeh, bir sismolog olarak Tahran' ı n başkent olarak seçilmesini "yanlış tercih" diye n iteleyip " Kentte 8 büyük­ lüğünde deprem olasılığı var. 40 yıl önce uyardı m , beni dinleselerdi Tahran böylesine devasa bir kente dönüşmez­ di. Şimdi tamamen kontrol kaybedildi.


Kasım 2009

Tahran her geçen gün daha da büyüyor" � iil =dedi. Akaşeh, yeni başkentin 2 bin yıldır deprem görmemiş Tahran l ı n 1 47 �.. km g üneybatısına düşen Kum kenti ile 5 buradan 60 km güneyde M erkezi eya!etinin Delican kenti arasındaki bölgede � cı::ı o: yapı l ması n ı önerd i . Geçen yüzyılın ba­ 2: = şında 250 bin olan nüfusu son Şah Rıza c: .., c: Pehlevi döneminde h ızla artan ve 1 979 devrim inden sonra da çekim merkezi olmayı sürdüren Tahran'dan önceki baş­ kentler isfahan, Kazvin, Şiraz, Meşhed ve Hamedan'dı.

Hepsi Bu Binanın Peşinde Tarih: 4 Kasım, Yeni Asır YAZAN: FATIH ŞENDiL izmir ve Türkiye'nin tanınmış işadamları, izmir'in en değerli yerlerinden 1 . Kordon'da bulunan Yapı Kredi Bankası'nın eski bölge müdürlüğü bina­ sını alabilmek için mücadele ediyor. izmir'in en merkezi yerinde bulunan 1 . Kordon'daki Yapı Kredi Bankası'nın eski bölge müdürlüğü binası için turizm ve gayrimenkul yatırımcıları arasında m üthiş bir savaş yaşanıyor. Yapı Kredi Bankası'nın elinde atıl bulunan gayri­ menkullerini değerlendirme stratejisi çerçevesi nde satışa çıkardığı binaya izmir ve Türkiye'nin tanınmış birçok işa­ damı talip oldu. Fal kart Yapı Genel M üdürü Mesut Sancak ve duayen işadamı Nail Özkardeş' in de talip olduğu bina için Yapı Kredi Bankası'na teklif edilen fiyatın şimdiden 20 m i lyon TL'yi geçtiği öğrenildi .

Fiyatı Artırın Teklif veren yatırımcı sayısının 1 0 'dan fazla olduğu beli rtilirken , bu nların içinde Türkiye'de birçok turizm yatırı m ı bulunan tanınmış işadamı Osman M ırız ve Kuşadası 'ndaki Charisma Otel'in sa­ hiplerinden i stanbullu işadamı M ah m ut Çevik'in de yer aldığı kaydedildi. Hangi yatı rımcının ne kadar teklif

verdiği konusunda satış görüşmelerini yürüten Yapı Kredi Menkul Değerler AŞ'den bir açıklama yapılmazken, şir­ ketin şu an için önerilen teklifleri beğen­ mediği ve yatırımcılardan teklif miktarla­ rını artırmasını talep ettiği beli rtildi .

Rezidans Olabilir Binanın kurulu olduğu 1 . 1 3 8 met­ rekarelik alan ı n i mar planlarında ticari seçenekli konut alanı olarak işlendiği öğrenildi. Bu çerçevede arsaya rezi­ danstan otele kadar değişik yatırım ların yapılabileceği ifade edildi. izmir'den ihaleye katılan Falkart Yapı Genel Müdür Mesut Sancak, "Satış teklif verme usulü ile yapı lıyor. Önüm üzdeki hafta banka yetkilileri ile bire bir görüşmeler yapılacak ve tekrar fiyat verilecek. Biz Falkart olarak bura­ ya ticari ofis ağırlıklı rezidans yatırımı şeklinde lüks bir bina yapmayı planl ıyo­ ruz. izmir'e örnek bir yapı kazandı rmayı hedefliyoruz," ded i . işadamı Mahmut Çevik ise, " izmir'e güzel bir tesis kazandırmak istiyoruz. Hayırlısı neyse o olsun. iyi bir teklif verdik. Daha fazla artırım istenirse, şu an verdiğimiz teklifin üzerine çıkmayı düşünmüyorum," diye konuştu. M ırız Turizm ve i nşaat Otelcilik AŞ'nin sahibi Osman M ı rız ise, şun­ ları söyledi : " ihaleye en yüksek teklifi bizim firmamızın verdiğini öğrendik. Bu saatten sonra burayı bırakmayız. Oğultarımın yönettiği şirket gerekeni yapacaktır. Bizi m , ayrıca Kordon'da birkaç yatır ı m ı m ız daha var." izmir'i çok sevdiğini belirten M ırız, " Kentteki yatırımlarımıza devam edece­ ğ iz. i leride de izmir'e yerleşmeyi düşü­ nüyorum " açıklamasında bulundu.

ll Mimariık Dolu Iki Gün ll 3 Kasımıda Sona Erdi . . . Tarih: 4 Kasım YAZAN: DERYA YAZMAN Garanti Galeri (GG) ve Arkitera M i marlık M erkezi' n i n yerel destekçisi olduğu

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

253

" Londra - istanbul M imarlık Değişim Programı " , 2 - 3 Kasım 2009 tarihle­ rinde istanbul'da gerçekleşti . Kent ve M i marlık Gü nleri 'nin 3 Kasım 2009'daki paneli garaji stanbul 'daydı . Açılış konuşmasını, Garanti Galeri 'den (GG) Pelin Derviş ve Arkitera Mimarl ı k M erkezi ' nden Ömer Kanıpak yaparak istanbul 'da yapı lan " U rban Age" çalışmalarının kentin coğ­ rafi ve tarihsel değerlerinin tanıtım ı açı­ sından önem taşıdığını ve metropollerin yaşad ığı sorunlara çözüm arayışında bulunduğunu ifade ettiler. Daha sonra "The Architecture Foundation" için Türkiye'den seçilen üç mimar Aslı Kıyak ingin, Boğaçhan Dündaralp (ddrlp) ve Nilüfer Kozikoğlu (Tuşpa N K ) ' nu n değişim programı ile ilgili görüşleri ve bu kapsamda yapmış olduğu çalışmaları kendileri tarafından aktarıldı. Panel, " M apping Istanbul" kitabının tanıtım ı ile devam etti. Kitabın editörü Meriç Öner, haritaları hazırlayan M u rat G üvenç, haritaları tasarlayan Superpool, kitabın tasarımciları olarak panelde bulundular. Öğleden sonraki ilk otu rumda, London School of Economics'den Richard Burdett, metropollerde yaşa­ nan sosyo-ekonomik ve fiziksel sorun­ lara örnek olabilecek kentler üzerinden kentsel büyüme olgusunu açıklad ı . Ardından, Arkitera Mimarl ı k M erkezi 'nin Urban Age kapsamında düzenlemiş olduğu workshopa katılan mimarlık ofislerinin çalışmaları Ömer Kanıpak tarafından aktarıldı. Çalışmalar kapsamı nda 8Artı, PAB , Superpool , G B Mimarlık v e SO M imarlık ofislerinin istanbul üzerine ürettikleri projeler tanı ­ tıldı. Projeler şu şekildeydi: 8Artı Ofisi, i stanbul'da binaların nasıl kullandıkia­ rına yönelik bir proje geliştirdi. Havza kenarlarındaki yapı ların kaldırılarak, vadi oluşturulması gibi önerilerde bulun­ dular. Superpool , kentin ulaşım proble­ mini değişik bir açıdan ele alarak duran trafik (park edilmiş araçlar) üzerinde


254

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Kasım 2009

yoğunlaştı. Kentteki otopark alanlarına bakarak bu alanların nasıl bir kamusal kullanıma sahi p olduklarını tanımladı lar. GB M imarlık, kentteki konut alanları üzerine çalışarak Kayabaşı Projesi ' n i inceledi. PAB, kentin önemli bir bölge­ si olan Haliç Vadisi Bölgesi ' n i çalıştı. SO Mimarlık, projesinde Sultanbeyli Bölgesi'ni ele aldı . Bülent Tanju'nun, " S o M uch Change, So Little Transition" isimli yazısını açık­ laması ile devam eden oturumda Tanju "nicel ve nitel farklılık" kavramlarını ele ald ı . "Tasarım v e S u ç : Kentsel M üdahaleler ve M i marın Pozisyon u " adlı ve modera­ törlüğünü ihsan Bilgin' i n yaptığı panelin konuşmacıları da Emre Arolat, Özgü r Bingöl, Boğaçhan Dündaralp, Ertuğ Uçar'dı . B u panelde "fikir ve olgu" kav­ ramları ile "direnç" kavramının m imarlar için ne düşündürdüğü tartışıldı. Program , moderatörlüğünü Asu Aksoy'un yapmış olduğu " Kamusal Mekanın Tahayyü l ü : Kamusal M imarlık M ümkün m ü ? " adlı panel ile devam etti. Akşam saat 1 9:30 'da Bahçeşehir Üniversitesi'nde gerçek­ leşen ARKI MEET (Richard Rogers' Architecture) ile program son buldu.

;:o.

..

n :r ııı

c.

;:o o CQ C1)

iii

:.0 :ı

;iii :ı

"'

!!! iii !!!

:ı c.

_ııı

ııKendimi High-tech Tasarımcı Olarak �örmüyorum , Insanlar Tarafından Yakıştırılmış Bir Şeyıı Tarih: 4 Kasım YAZAN: DERYA YAZMAN Lloyd's Binası, Pompidou Center (Renzo Piano ile birlikte) , Madrid Barajas H avaalanı 4. Terminal, Millenium Dome gibi projelerin m i marı, Pritzker dahil olmak üzere pek çok ödül sahibi Richard Rogers, 3 Kasım 2009 'da Bahçeşehir Üniversitesi'nin desteği ile ARKI MEET'in konuğu oldu. Konuşmasına istanbul'a ilk 1 960' 1arda geldiğini ve o zamandan bu yana kentte çok değişimler olduğunu söylerek başlayan Rogers, kentin konu­ mu sayesinde sahip olduğu manzarasın­ dan dolayı büyülendiğini ifade etti. Çalışmalarını aktarırken ailesi için yapmış olduğu " Dr. Rogers House"

"T1 o

ô

CC<

� 5?. ;-

,.-

O: � ı::

;o.

tasarımı ile başlayan Rogers, tasarı mla­ rında etkin olarak kullandığı bazı ilkeleri ifade etti. Bu ilkeler şunlard ı : Işık ve transparan lık, hafiflik, okunabilirlik ve düzen, inşa süreci, ölçek, parça ve ritim , esneklik v e uyumluluk, mekan ın duygu­ su , özel ve kamusal, çevresel sürdürüle­ bilirlik. Rogers, tasarı mlarının Avrupa ve Amerika şehirlerinin dışı nda Uzakdoğu ülkelerinde de yer almakta olduğunu ve farklı coğrafyalarda yer alan tasarı mla­ rının birçoğunun ofis binaları ve kültürel işlevler için kullanı lan kamusal bina­ lardan oluştuğunu ifade etti. Dünya'da yankı uyandıran önemli tasarımlarından biri olan "Centre Pom pidou"yu teknoloji, esneklik ve açıklık gibi tasarım ilkelerini içinde barından bir kamusal mekan ola­ rak tan ı mlarken, tasarımında renklerin de büyük bir rol oynadığını vurguladı . Binanın bu derece başarıl ı b i r tasarım olmasında, binanın teknik anlamda önemli kararlarını oluşturan inşaat ala­ nındaki mühendislik detaylarının etkili olduğunu vurguladı . Bu binanın ilk yapıl­ dığı zamanlarda Paris'in tarihi dokusuna uyum sağlamadığı için insanlar tarafı n­ dan beğenilmeyen bir yapı olduğunu ifade eden Rogers, zamanla kültürel paylaşı m ı n yaşand ığı büyük bir kamusal alan olmaya başladığını söyledi.

Pompidou Center Diğer bir önemli çalışması olan Londra Finans M erkez Bölgesi'nde yer alan ve içinde birçok fonksiyonu barın-

d ı ran " Liyod's of London" sigorta şirketi binasını yine esneklik, okunabilirlik ve kamusallık kavram ları altında tan ım­ Iayarak mimari detaylarında tasarımı etkileyen önemli bir faktör olduğunu söyledi. B u binanın 1 986 yılında inşa edildiği için, yeterince yaşlı olması, hem de kültür mirası teminatı altına alınmak için yeterince tehlikede olmaması ge­ rekçeleriyle koruma altına alınmayacağı daha öncelerde haber başl ıkları altında yer almıştı. Londra'da yapmış olduğu bir diğer ofis binası olan "The Leadenhall Building" yapısının kentte önemli odakları oluşturan katedral yapılarının baskı nlığını yoketmemek üzere bina yüksekliğini dengeli bir şekilde tasarlan­ d ı ğ ı n ı vurguladı. Ofis ve kültür yapıların ı n d ışında Japonya'da tasadamış olduğu " Minami Yamashrio Primary School" binasında cephelerde yarattığ ı renk oyunları ile binanın kalbine, derinlemesine bir ışık almasını sağlamayı amaçladığını anlattı. Rogers daha sonra Madrid Barajas H avaalanı' ndaki 4. Terminal, Londra'daki " Paternoster Square" katedral meydanı , New York'taki Dünya Ticaret M erkezi arazisindeki ofis kulelerinden biri, Meksika'da kar­ ma kullanımlı bina, San Fransisko'da Transbay Transit Center and Tower ve iskoçya'daki Parlamento Binası gibi projelerini anlattı. Tasarımlarında karma kullan ımı da


Kasım 2009

W rban Age Istanbu l : liGlobal Kentin Kal kınma Deneyimleri l i

kullanan Rogers, kamusal alanların tasarı mları nda önemli yeri olduğunu ve kamusallığı doğal ögelerle (yeşil alan, su) tamam layarak bir konsept oluştur­ duğunu söyledi. Kamusal alanları elde ederken Londra'daki The Leadenhall Tarih: 6 Kasım YAZAN: DiLEK ÖZTÜRK Building'de de yapmış olduğu bina Deutsche Bank Uluslararası Foru mu açıklıklarının (bina girişlerinde) etkili Alfred Herrhausen Topluluğu ile olduğunu söyledi. London School of Economics tarafı n­ Tasarımlarında oldukça fazla kullan­ dan düzenlenen " U rban Age istanbul dığı çelik sisteminin çalışmalarında herhangi bir sorun yaratıp yaratmadığını Konferansı" 5 Kasım'da Esma Sultan soran bir katılımcının sorusuna, zorluk­ Yalısı' nda yapılan açılışla başladı. ları olduğunu fakat çelik sisteminin tasa­ Konferansta yaptığı açılış ko­ rım larında önemli bir estetik etkisi ya­ nuşmasında U rban Age Direktörü rattığını söylerek cevaplad ı . Kullandığı Ricky Burdett, " U rban Age istanbul çeli k strüktürleri, bina dış cephelerde Konferansı , istanbul'un eşsiz ve merak etkili bir şekilde kullanan Rogers, çe­ uyandıran doğasını sunmakta ve yeni kirdek bir yapının üzerine eklentilerle gel iştirilen kentsel temaları daha çok ritim duygusunu hissettirerek 3 . boyutta açığa çıkarmaktadır," dedi. görsel bir zenginlik yarattığını ifade etti. Alfred Herrhausen Society Yöneticisi Ayrıca yapı dış cephesinde cam ögesini Wolfgang Nowak ise, U rban Age kullanarak yaratmış olduğu transparan­ projesini LSE ve Deutche Bank Alfred lık ile yapıların okunabirliğinin arttığını Herrhausen Topluluğu'nun organize da ekledi. etmesiyle, kentlerin sosyal, politik ve Rogers, konuşmasını bitirirken öğren­ çevresel mekanizmalarının daha iyi ça­ cilik hayatında aslında tembel biri oldu­ lışmasını sağlayacak ortak bir dil yarat­ ğunu daha sonra çalışma arkadaşlarının mayı amaçladıkları n ı belirtti. 4i çalışmalarında çok büyük katkıları olKonferansın ilk gününde, global � duğu için kendini çok şanslı hissettiğini '; ekonomik krizin dünya kentlerine etkisi, o söyledi . Kendisini High-tech tasarımcı kentsel süreklilik, iklim değişikliğinin ı:ı c. · olarak görmediğini, i nsanlar tarafı ndan kent hayatına yansıması ve topluma E o yakıştırılmış birşey olduğunu da ekledi. D. uyum sağlayan çevre yaratmada kentsel

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

255

tasarı mın rolü gibi konular ele alındı. Konferansa Dünyaca tanınmış pek çok akademisyen ve yönetici katıldı.

Küresel Bağlamda Şehirler Birinci günün i l k oturumunda " Kü resel Bağlamda Şehirler" incelendi . Küresel ekonomide şehi rleri yeniden düşün mek ve finanse etmek ekseninde gelişen konuşmalarda, Kemal Derviş, tüm dünyanı n tek bir ülke olarak düşü­ nüldüğünde ortaya çıkabilecek kapital değerlerden bahsetti. Şehirlerin geliştikçe ekonom i k kriz riskiyle karşı karşıya kaldıklarının altının çizild iği bu oturumda, ekonomik dur­ gunluk sonrası Amerikan metropoleri de incelendi. "Şehirler ve Toplumsal Sermaye" başlığı altında, Columbia Üniversitesi Sosyoloji ve Küresel Düşünce Komitesi Profesörü Saskia Sassen ise, istanbul'un tarihte pek çok isme sahip olması, çok kültürlü bir yapısı olduğu gibi, şehirde de birden çok katmanlı hareketliliğin olması gerektiğinden bahsetti. " istanbul, kapasitesini geliştirmeli, bir­ den fazla network geliştirerek, coğrafi alanın yoğunluğunu arttırmal ı , " diye ekleyen Sassen Türkiye'nin nereden göç aldığı ve nereye göç verdiği ile ilgili "Türkiye' nin G lobal Göç Coğrafyası"nı çıkard ı . "istanbul: Yerel v e Küresel Arasında" başlığı altında bir konuşma yapan Tarih Profesörü Çağlar Keyder, global şe­ hirlerin yeni tanımlarından bahsederek, Türkiye'deki konut politikaları , göç ve siyasetin buna etkisinin üzerinde durdu. Türkiye'de merkezi yönetimin, yerel yönetime m üdahalesi ve etkisi, kent formunda değişikliğe yol açtığ ı n ı söyle­ yen Keyder, "Şu andaki Başbakan, eski istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve hala yerel yönetimin şekillenmesinde etkisi var," diyerek bu durumu eleştird i . Oturum sonrasında yapılan tartışma­ larda, i lhan Tekeli, aslında istanbul'un bir başarı öyküsü olduğunu savundu ve bu düşünce konferans boyunca tartışıldı. Tekeli, politik aktörlerin etkisine rağ­ men planlama açısından istanbul'un başarısın ın kendinden ötede olduğunu sözlerine ekled i .


256

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Kasım 2009

Şehirler ve Kültürler Günün ikinci oturumunda, London School of Economics Sosyoloji Profesörü Richard Sennett, " i stanbul: Eklem Kent " başlığı altında bir konuş­ ma yaptı. Büyük metropollerde artık, "yalnız" yaşayan insan oran ının h ızlı bir şekilde arttığına dikkat çeken Sennett, 20 yaş ve 65 yaş üstü olan grupların Paris gibi büyük şehirlerin %39'unu kapsad ığını ve yalnız yaşadı kları nı söy­ led i . Şehirde insanları birbirine bağla­ yan, i letişim kurmaları nı sağlayan, kent mobilyaları nın şehirde sosyalleşmeyi sağladıkları için önemli olduğunu vurgu­ ladı. " 20 - 25 sene tek başına yaşayabile­ cek i nsanlar için evler tasarlamalıyız. Bu insanlar evlerinde kendilerini hapisteki gibi hissetmemeliler. Dış mekana ge­ reğinden fazla önem verdik. Kentsel mekan tasarlıyoruz. Ama kimin için? Bu mekanları tasarladığımız insanlara, daha iyi bir iç mekan alternatifi de sun­ malıyız," diyerek konuşmasını bitirdi . Yazar v e Psikolog G ündüz Vassaf ise, herkesten farklı formatta bir ko­ nuşma yaptı ve istanbul'a bir şiir okudu. " istanbul'un Sesi: Şehir Kime Aittir?" başlığı altında yaptığı konuşmada, " Ben bir evim, ama sahibi olmayan .. . Bazıları beni korur, bazıları incitir. . . Ben eski bir madeni parayım, güneş tarafından takdir edilen ... Bugüne yeni bir mesajım var: Beni m bir sahibim yok. Benim bir dinim yok. Ben nereye aitim?" dizeleri ilgi çekti. "Tarih ve Kentsel Değişim ile

Yüzleşme" konulu son oturumda, Harvard Ü niversitesi M i mari ve Kentleşme Ağa Han Profesörü Hashim Sarkis, "Akdeniz Şehirlerinde Kentsel Kültür" başlığı altında bir konuşma yap­ tı. Konuşmasına fark l ı Akdeniz ülkeleri n­ den gösterdiği fotoğraflarla, kültürlerin ve coğrafyan ın benzerliklerinin altını ı: çizdi. �"' Q. Akdeniz şehri fikrinde i stanbul için, "' "' panormasında yeniden düşünülmesi E:ı ı: gereken şeyler olduğunu söyleyen :ı "' Sarkis, modern şeh ircilikte arazi kulla- "' nımının nasıl değiştiğine örnek olarak, Kapalıçarşı'dan sonra ortaya çıkan, istanbu l 'da sayıları gitgide artan alışve- � "' riş merkezleri ni gösterdi. :ı:

istanbul Bilgi Üniversitesi M i mari Tasarım Programı Direktörü ihsan Bilgin ve Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Profesörü M u rat Güvenç ise, " istanbul'un Mekansal DNA'sı" başlığı altında, istanbul'un fiziksel ve sosyal DNA'sı üzerine farklı bir sunum yapma­ ya çalıştı lar. Kentleşmeyi, kent liderlerinin düşün­ ce şeklini ve sürdürülebilir kent gelişimi pratiklerini etkinli kler ve araştırmalar aracılığ ıyla sunan U rban Age, g lobal kentler için yeni bir kent günlüğünün yaratılmasını destekleyen U luslararası bir destek programı. istanbul için farklı tan ı mlamaların yapıldığı ve vizyonların sunulduğu kon­ ferans, aslında bize dünya çapı ndaki kentsel deneyim leri bir araya getirerek nasıl daha eşit şehirler yaratabileceği­ mizi anlattı.

11Kentsel Gelişim ve Toplu Konutıı Tarih: 6 Kasım, Ankara Büyükşehir Belediyesi Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Viyana Belediyesi'nin işbirliği i le düzenlenen "Sürdürülebil i r Kentsel Gelişim ve Toplu Konut" konulu sergi açı l d ı . Zafer Çarşısı Güzel Sanatlar Galerisi ' nde düzenlenen serginin açılışını Büyükşehi r Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Yunus Aluç, Viyana Belediyesi Konut inşaatı ve Kentsel Yenileme Başkanı , Şehir Meclisi Başkanı, Genel Sekreter M ichael Ludwig birlikte yaptılar. Avusturya'nın An kara Büyükelçisi Heidemana G ürer'in de yer aldığı açı l ı ş töreninde konuşan Aluç, Ankara Büyükşehir Belediyesi 'nin bugüne ka­ dar aldığı ödülleri hatırlatarak, " Özellikle Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi' nden 2001 yılında Avrupa Şeref Bayrağ ı , 2003 yılında Avrupa Şeref Plaketi ve son olarak da 2009 Avrupa Ödülü'nü alan kentimize hoş geldiniz diyoru m," dedi. Genel Sekreter Yardımcısı Yunus Aluç, Ankara' nın özellikle büyük çaplı kentsel dönüşüm projeleriyle gelişmek­ te olan tüm şeh irlere örnek olduğunu ve ağabeylik görevi üstlendiğini söyledi . Konuk heyetin, Türkiye'de bulundu­ ğ u süre içerisinde Ankara Büyükşehi r


Kasım 2009

Belediyesi 'nin projelerin bir kısmını görme fırsatı bulacağı n ı belirten Yunus Aluç, " U marım biz de bu sergiyle sizin kendi ülkenizde yapmış olduğunuz pro­ jeleri tanıma fırsatını elde edeceğiz. Bu vesileyle karşılıklı teknik alanda birtakım i ş i m kanlarının yaratılacağına inanıyorum" diye konuştu. M ichael Ludwig de Ankara'da bulunmanın kendileri için çok önemli olduğunu kaydederek, " Konut yapı m ı i l e i l g i l i bilgi lerin aktarı m ı gerçekten bizi memnun ediyor" dedi. M ichael Ludwig, An kara Büyükşehir Belediyesi'ni almış olduğu ödüllerden dolayı kutladığını bildirdi. Sergi, 20 Kasım Cuma gününe kadar açık olacak.

Barışa Çaldılar Odü l ü Aldılar Tarih: 6 Kasım, Yeni Şafak Deutsche Bank Urban Age Ödülü, yedi aylık uzun bir maratanun ardından sahibini buldu. Ricky Burdett baş­ kanlığında Arzuhan Doğan Yalçı ndağ, Çağlar Keyder, Behiç Ak, Enrique Norten, Anthony Williams ve Han Tümertekin'den ol uşan ul uslararası jüri, Edinekapı 'da 7-1 4 yaşları arasındaki çocuklara ücretsiz müzik eğitimi sağla­ yan , Mehmet Selim Baki 'nin başlattı ğ ı " Barış i ç i n M üzik" projesini, 1 00 bin do­ lar değerindeki Deutsche Bank U rban Age Ödülü'ne değer görd ü . Jüri açıklamasında, " B arış için M üzik" projesi nin, kentsel yaşamın ayrılmaz bir parçası olan müziğin kentlileri bir araya getiren özelliğini vurgulaması nedeni ile birincilik ödülünü aldığını şunları söyledi: "Yüzden fazla katılımcısı ile bu proje, yer aldığı mahallede sadece çocuklara değ i l , onların aileleri ile yerel halka da kültürel ve sosyal bir zenginlik kazan­ dırıyor. M üzik, çocukları ortak bir hedef etra­ fında bir araya getiriyor, resmi yetkilileri, eğitimcileri ve aileleri buluşturan bir i letişim platformu oluşturuyor. " Deutsche Bank U rban Age Ödülü jü risi, " Barış için M üzik" projesi için emek veren çocukların sevinç ve coşku­ suna destek vermekten büyük mutlu l u k duydukların ı belirtti.

Adalet Sarayıını Planlanandan E rken Teslim Edilecek Tarih: 6 Kasım, Emlak Times

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

257

adet toplam 1 kilometre uzunluğunda yürüyen merdiven ve yangın çıkışı için çeşitli ebatlarda bin 450 adet kapı ola­ cak.

Şehir Planlamacısı Lord Proje Peşi nde

Bakan Demir, " i stanbul 'daki Avrupa yakası Adalet Sarayı ' n ı n erken bitiril­ mesini" sordu. Süleyman Varlıbaş tesli­ matın 2010 sonunda olacağ ı n ı açıklad ı . Bayı ndırlık ve iskan Bakanı M ustafa Demir, Avrupa yakası Adalet Sarayı şantiyesini ziyaret etti. Demir, Varlıbaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Varl ıbaş'tan inşaat hakkında bilgi aldı . Yapılan ikili görüşme sonrası inşaatın belirlenen tarihten önce bitiril­ mesine karar verildiği açıkland ı . B u n a göre Avrupa yakası Adalet Sarayı sözleşmede beli rlenen tarih olan 201 1 'den önce tamamlanarak, Adalet Bakanlığı'na teslim edilecek." Krize aslında bu projedeki hızımızia meydan okumuş olduk," diyen Varlıbaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Varlıbaş da firma olarak aldıkları proje­ leri her zaman vaktinden önce bitirmeye çalıştıklarını kaydetti .

Bu Yıl Sonu Teslim Varl ıbaş, böyle bir projeyi hayata ge­ çirmenin de birçok i n şaat firmasına na­ sip olmayacağ ı n ı söyledi. Bakan Demi r ile gerçekleştirdikleri i k i l i görüşme son­ rası sözleşmede yer alan ve Ağustos 20 1 1 olan proje bitiş tarihini öne aldık­ larını açıklayan Varlıbaş, projenin 201 O sonunda teslim edileceğ ini ifade etti.

93 Asansör, 1 .450 Kapı Var Yaklaşık 60 futbol sahası büyü klükte­ ki dev proje, 343 bin metrekare inşaat alanı üzerine 7 katı bodrum olmak üzere toplam 1 6 kattan oluşacak, binada bazı bloklar ise 20 kata kadar u laşabilecek. En son inşaat teknolojileri nin kullanıldı­ ğ ı binanın içinde 62 bin metre kare su yalıtı m ı , 1 85 bin metrekare ısı yal ıtımı yapılacak. B inada, 93 adet asansör, 8

Tarih: 9 Kasım, Sabah ingiltere Başkonsolosluğu'nun düzenledi­ ğ i " Design in the City" organizasyonu ile bir araya gelen i ng iliz ve Türk gay­ rimenkul şirketleri işbirliği fırsatlarını görüştü . Ünlü ingiliz şehi r planlamacı Lord Richars Rogers'ın da katıldığı or­ ganizasyonda ingiltere'nin büyük gayrimenkul şirketlerinden Swanke Hayden Connell, R MJ M , Farrell, Paul Davis&Partners, Makespace, M usion, Arup, Alastair Binnie ve Avcı ile arala­ rında Garanti Koza, Enka, Doğuş inşaat ve Üçgen i nşaat'ın da bulunduğu Türk şirketleri ile bir araya geldi.

Berlin Duvarı Ol madan 20 Yı l Tarih: 9 Kasım, Wikipedia, Mauerfall09.de, Mauerfall-berlin.de, Wir-waren-so-frei.de, Die­ berliner-mauer.de, Morgenpost.de, Berlinonline. de DERLEYEN: BURCU KARABAŞ Al manya' nın, Almanya Cumhuriyeti (Bundesrepublik Deutschland - B O R) ve Almanya Demokratik Cumhuriyeti (Deutsche Demokratische Republik D D R) adıyla doğu ve batı olarak iki ayrı devlet halini almasının ard ı ndan tarihi bir böl ünmüşlük sembolü haline gelen Berlin, bugün doğu ve batı bölgelerinin tekrar bir araya geldiği günün, yani Berl in Duvarı 'nın yıkılışının 20. yıl dönü­ münü kutluyor. Soğuk savaşın bitişini ve Avrupa' nın yeniden bir araya gelişini simgeleyen 9 Kasım'da, kentin geçirdiği dönüşümü anlatan açı k hava sergi leri ve kutlamalar düzenlen iyor. Berlin'in nası l bölündüğünü ve sade­ ce kenti değil, bütün ülkeyi i kiye bölen duvarı n ad ı m adı m nasıl inşa edildiğini ve ardından nasıl yıkıldığını, kentiiierin dönemde yaşadı klarıyla farklı bir açıdan ele almak mümkün. Duvar için ilk Adımlar Atı l ıyor (1 945 - 1961)


258

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Kasım 2009

ikinci Dünya Savaşı ve Almanya içinde temelleri atılan iki ayrı devletin kuru­ luşu arası ndaki zaman d i l i m i , aslında Berl i n ' i n , dolayısıyla da Almanya'nın bölünmesi için atılan ilk adı mları da barındırıyor. Henüz 50'1i yılların başla­ rı nda, Doğu Almanya'nın (DDR), kendi sınırları içindeki halktan batıya kaçanları engellemek için Sovyetler Birliği'nin desteğiyle sınırlarını bloke etmeye başlaması, bunun bir kanıtı. Doğudan Batı Almanya'ya kaçmaya çal ışanların sayı­ sının yılda 200.000' 1ere ulaşması ise, i lerleyen dönemde daha ciddi tedbirler alınacağının göstergesi. işte bu tedbir arayışı, Berli n ' i sayısız tarih i , sosyolojik ve kentsel araştı rmaya dahil edecek, ancak sadece kenti değil, neredeyse tüm Almanya'yı bölen bir duvarın adı m adı m inşa edilmesiyle sonuçlandı. ABD, Büyük Britanya ve Sovyetler Birliği, 1 944 yılında imzalad ı kları Londra Protokolü'nde, Almanya'yı ve Berlin' i -daha sonra sayıları dörde yük­ selecek olan- üç ayrı kontrol bölgesine ayırdı. Bir yıl sonra ise, Almanya i kinci Dünya Savaşı'nı kaybetmiş, kontrol bölgeleri ve Berlin'in yönetimi kazanan devletler tarafından ele geçirilmişti. Bölünmenin ardından, Doğu ve Batı Almanya'nın kalkınma h ızları ve güçleri arasındaki fark, iki bölge arasında kayda değer bir ekonomik uçuruma yol açt ı . ABD'nin Marshall Planı sayesinde Batı Almanya'nın refah düzeyi giderek artarken, Doğu Almanya'nın Sovyetler Birliği'ne olan bağ ı m l ı l ı ğ ı , bölgenin ekonomik krize girmesine yol açtı. Buna, politik m isillernelerin de eklenmesiyle

:ı: 11> '< "'"

� .,

""' c

! �

"C o 'O

(ii'

� 1 :;· lll

� :;· en ;

� N

c: 11>

:!:.

r11>

c: .,

= c.

� s: ., ı:

c ı: < .,

c. ., l>

,g, ., c.

Doğu Al manya, 1 96 1 yılına kadar 3 , 1 milyonun üzerinde nüfus kaybı yaşadı . Ü lkenin doğusunda yaşayan Al manlar' ın batıya göç etmesini engelleme arzu­ sunun ilk somut sonucu, 26 Mayıs 1 952 'de Doğu Almanya'nın Batı'ya sınır­ larını kapatması oldu. Berl i n ' i n bölünme sürecinin bu ilk denemeyle başladığını söylemek mü mkünse de, bölünmenin resmi olarak hayata geçmesini sağ­ layan birkaç önemli politik gelişme daha yaşandı. 1 958'in sonlarına doğru Sovyetler Birliği, verdiği Chrustschow Ultimatomu'yla Batı Berlin'in sonraki altı ay içinde askerlerden temizlenmiş özgür bir şehi r olması nı istediğini beli rt­ ti. Bu şart yerine getirilmediği takdirde de, Berlin üzerindeki haklarını Doğu Almanya'ya devredeceğini açıklad ı . Bu ultimatomdan iki yıl sonra ise, Doğu Al manya içişleri Bakanlığı'ndan süresiz bir açıklama yapıldı. Batı Almanya'dan Doğu Berlin'e yapılacak seyahatler, artık bazı belgeler almayı gerektirecek şekilde kontrol edilecekti.

Duvar inşa Ediliyor (1 961 - 1 962)

l>

= c.

iii .,

uı "C

� n "'" 11>

Sosyalist Birlik Partisi SED (Sozialistische Einheitspartei Deutschlands) yönetimindeki Doğu Almanya'nın kapılarını Batı 'ya tamamen kapatmasını içeren süreçte, duvarı n inşaatına da başlandı. Doğu hükü­ metinin başındaki Walter U lbricht'in sembolleşen " Kimsenin bir d uvar inşa etmeye niyeti yok " cümlesi, bugün inşa­ atı başlatan "yalan" olarak tanı mlanıyor. 1 96 1 'in Haziran ayında düzenlenen bir basın konferansında soruları yanıtlarken

U lbricht ' i n bir gazeteciye, " Sorunuzu, Batı'da, Doğu Almanya' nın başkentin­ deki i nşaat işçilerini bir duvar inşa et­ meleri için harekete geçirmemizi isteyen kişiler olduğu şeklinde algı lıyorum. Benim böyle bir isteğin var olduğun­ dan haberim yok. Başkentimizin işçileri, öncelikle konut inşaatlarıyla i lgileniyor ve güçlerini bu alanda kullanıyorlar. Kimsenin bir d uvar inşa etmeye niyeti yok ! " şeklinde verdiği cevap, duvar in­ şaatına dair fikirleri yalanlıyordu . Ancak bundan iki ay sonra Doğu Almanya'nın i nşaat işçileri, Doğu ve Batı Berlin arasındaki sınırda bir duvar örmeye ve engeller inşa etmeye başladı . 45.000 parçadan oluşacak duvarın malzemeleri, yıllar içinde 2, 75 ton ağırlığına u laşa­ cakt ı . 1 3 Ağustos 1 96 1 sabahı n d a , silahlı Doğu Almanya ekipleri Berl i n ' i n batısını dikenli teller ve caddelere yerleştirdik­ leri engellerle abluka altına almaya baş­ ladı. Doğu Almanya yönetimi tarafından yapılan açıklamada " Batı Almanya ve Batı Berlin'e ait rövanşist ve m iliter güç­ ler tarafından yürütülen düşmanca tavrı durdurmak için Batı Berlin'e bitişik sını­ rın, bağ ımsız bir devlete ait ülke sınırıy­ m ı ş gibi koru nması gerektiği " , duvarın inşaatı için sebep olarak gösteriliyordu . Batı Berlin, askeri güçlerden arı ndırıl­ mış, özgür bir şehir olmadığı sürece Doğu Almanya vatandaşları bu bölgeye sadece özel izinlerle ayak basabilecekti. Al ınan kararlarla, sınır hattı boyun­ ca sadece 13 nokta geçiş için açık b ı rakılıyor, Doğu Al manya vatandaşla­ rına Batı'da çalışmak yasaklanıyordu . Berlin'in doğu v e batısı arasındaki b u sın ırı geçen yer üstü v e yer altı metro hatları durduru luyord u . Kullanımda sadece, Friedrichstrasse'deki istasyon bırakılıyordu . Batı tarafına dönecek olan Alman lar'ın Doğu 'da kalan yakın­ larıyla vedalaşacağı garın giden yolcu peronu, i lerleyen yıllarda halk arasında " G özyaşı Sarayı" (Tranenpalast) adını alacak, sembolleşecekti. 14 Ağustos'ta, yani bu olaydan bir gün sonra Doğu Almanya askerleri, ken­ tin simgesi olan Brandenburg Kapısı'nı semboli k bir törenle kapattı. Ertesi gün ise, silahlı birlikler kontrolündeki işçiler, d uvarın temellerini attı. Batı Berli n liler'e doğuya geçmenin yasaklandığı günün


Kasım 2009

hemen ardından, 24 Ağustos'ta ise, ilk kez 24 yaşında bir adam Batı Berlin tarafına kaçmak isterken vurularak öldürüldü . Kaçmak isterken öldürülen Doğu Berlinliler' i n sayısı, 1 989'da ölümler son bulana dek yüzlere ulaşa­ caktı. Duvarın inşaatına başlanmasının hemen ardından, Sovyetler Birliği ve ABD 'ye ait bölgeler arasından geçen sınır üzerinde Checkpoint Charlie adl ı kontrol noktası açıldı. Nokta, özellikle askeri personel ve yabancı diplpmatla­ rın geçişlerini kontrol altında tutacak ve Berlin Duvarı ile birlikte adı anılan en ünlü noktalardan biri olacaktı. Birbiri ardına gelişmelerin yaşandığ ı 1 961 ' i takip eden 1 962 ise, üzücü olaylar ve ölümlerle hatırlanacaktı. Doğu Almanya askerlerinden Reinhold Huhn'un kaçmaya çalışanlara yardım eden bir " Batı l ı " tarafından vurulmas ı , duvarın diğer bölgelere d e k uzatılması fikrini güçlendirdi. Çünkü H uhn, öldük­ ten sonra Doğu Al manya'yı yöneten SED rejimi tarafından " Batı'ya karşı savaş"ın simgesi olarak lanse edildi. Böylece, inşaat ve sınır ekipleri, mevcut duvarın arkası nda caydı rıcı bir ikinci duvar inşaatına başladı . iki duvar ara­ sında, yaklaşık 1 00 metre genişliğinde, vatandaşlar tarafından terkedilmiş, an­ cak askeri kontrolün en yüksek seviye­ de tutulduğu boş bir alan kaldı: "Ölüm Bantı". Bantın alan ı , ilerleyen inşaatlarla 450.000 metrekareye ulaşacaktı. Fakat ölümler, elbette sadece bu noktada gerçekleşmiyordu. Ağustos 1 962'de Peter Fechter adlı duvar işçisi, batı tarafına geçmek isterken kontrol askerleri tarafından vuruldu. Sınır hattı üzerinde düşen ve kan kaybeden Fechter'e hiçbir yard ı m ı n ulaştırılma­ ması, dağıtılan fotoğrafla tüm dünyan ın sarsılmasına neden oldu.

Duvarlı Yıllar (1 963 - 1 989) Yıkım isteklerine rağmen duvarın tahmin edilenden çok daha fazla ayakta kaldığı bu süre boyunca, 5 .000 'den fazla kaçış girişimi olacaktı. Bunların yaklaşık 3.000'i başarısızlıkla, yani ya­ ralanma ve tutuklamayla sonuçlanacaktı. Sadece Berlin Duvarı boyunca ise, 239 kişi yaşamı n ı yitirecekti. Doğu Al manya yönetimi, 1 963 yılında bir sınır bölgesi yönetmeliği çıkard ı .

Yönetmeliğe göre, s ı n ı r hattı boyunca 1 00 metrelik bir koruma hattı oluşturul­ du. Bu hatta, Doğu Almanya vatandaş­ ları sadece özel izinle g i rebi lecek, diğer ülkelerin vatandaşlarına ise bu bölge ta­ mamen yasaklanacaktı . Bu sırada A B D Başkan ı John F . Kennedy'nin bölgeye yaptığı ziyaretten çok şey bekleyen Berlinliler'in duvarın yıkılması umudu boşa çıkıyordu , ancak yapılan ek uygu ­ lamalarla Batı Berlinliler'e, Doğu 'daki yakınlarını görme i m kanı kısıtlı da olsa sunulmaya başlıyordu. 1 966'nın, sınır kuvvetlerinin caydırma ve kontrol amaçlı ilk gözetierne kuleleri­ ni inşa etmesi ve diğer tarafa geçişlerin yeniden zorlaştırılmasıyla geride bırakıl­ masının ardı ndan, 1 968'de üçüncü ek duvar inşa edildi. Beton plakalar üzeri­ ne yerleştirilen tüplerden oluşan bu yeni duvar, kaçışları tamamen engellemek amacını taşıyordu. Ancak bu başarıla­ mamış olacak ki, üç yıl sonra duvar, sık dikenli tel lerle yeniden güçlendirilecekti. Buna ek olarak da, sınır kuvvetleri , etkilerinin artması amacıyla yeniden düzenlendi. Kuzey, orta ve güney sınır komando gru pları ile ayrı bir sınır ekibi bu şekilde ortaya çıktı. SED rejiminin başına U lbricht'in ardından getirilen Erich H a neeker'in ideolojik yaklaşımı­ nın daha güçlü olduğunun görülmesi de, değişim u m utlarını yine boşa çı kardı. Çünkü Honecker, duvarın uzatılarak devam eHirilmesini destekliyordu . 1 972 yılı sonunda Doğu Almanya, imzalanan anlaşmayla Batı Almanya tarafı ndan resmen, bağımsız bir devlet olarak tanındı. 1 974 ve 1 976 yıl ları arasında ise, H aneeker'in destek ver­ diği inşaatlar hız kazand ı . Gözetierne kulelerinin kullanılmaya başlanmasının hemen ardından, dördüncü duvarı n inşaatına başlandı. Berlin Duvarı, sade­ ce bir duvar olmaktan çıkmış, aşılması i mkansız hale getirilen katmanlı bir en­ geller koleksiyonu haline gelmişti. Buna rağmen kaçış denemeleri son bulmuyor, Berlinliler, kaçış için yen i planlar yap­ maktan vazgeçmiyordu. Ancak sınır ekipleri de giderek daha soğukkanlı hareket etmeye başlamıştı. 1 975 yıl ında iki çocuğun, Doğu yönetimi gelecek yardı m ları engellediği için Spree akın­ tısında boğulmaya terkedi lmesi, bu soğu kkanlılığın en çarpıcı kanıtı olarak

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

259

hafızalarda kal d ı . 1 977'de ise, duvarın yıkılması nı isteyen kalabal ıkla polis ara­ sında çatışma çıktı. Üç genç, bu çatış­ mada hayatını kaybetti. 1 980'e gelindiğinde, Doğu Almanya'nın ekonomik durumu en kötü halini alacaktı. Batıdan alınması gere­ ken hammaddeler ve ticari ürünler için getirilen kısıtlamalar giderek daha da artıyordu. Yönetim, Doğu'ya yapı lan se­ yahatlerde alışveriş için 25 Mark'lık bir alt sınır koyacak, ancak bu da ekonomi­ yi canlandırmak için yeterli olmayacaktı .

Duvar Yı kılıyor (1 989) Berlin Duvarı 'nın yıkılmasına, Gorbaçov yönetiminin reformları zemin hazırlad ı . Bu reformdan etkilenen Doğu Almanya'da direniş hareketleri başla­ mıştı. Bu sıralarda Honecker, " Duvar bir 50 veya 1 00 yıl daha ayakta kalacak" açı klamasını yapıyordu. Ancak yanıldığı çok kısa bir süre sonra anlaşılacaktı. 5 Şubat 1 989'da kaçmaya çalışı rken vurulan 20 yaşındaki Chris Gueffroy, bu uğurda ölen son, yani 239. kişi ola­ rak tarihe geçti. Son kaçış denemesi ve bu denemeyi engellemek amacıyla açı­ lan son ateş ise, 8 N isan 1 989 tarihiyle kayıtlarda yerini aldı. Bundan yedi ay sonra ise sınır, vurulmayı göze alacak kadar cesur olmayanlar için de geçile­ bilir olacaktı. 1 989 yazında, binlerce Doğu Almanyalı gruplar halinde Macaristan üzerinden batıya kaçıyor, büyük şe­ hi rlerde SED rejimi karşıtı gösteriler bitmek bilmiyordu. Halkın inancı n ı kaybetmesiyle sarsılan rej i m , kendini yenilerneye çalıştıysa da bunun bir faydası olmad ı . Halk, özgürce seçime gitmek ve dolaşım özgürlüğü kazanmak istiyordu . Yakın ilişkilerin sürdürüldüğü Çekoslovakya ve Macaristan gibi ülke­ ler üzerindeki kaçış yükünü azaltmak amacıyla alı nan sınırı açma kararı nın, SED üyesi Schabowski tarafından bir basın açıklaması sırasında yanlış anla­ ma sonucu hemen uygulamaya konmas ı , duvarın yan lışlıkla da olsa açı lmasıyla sonuçlandı. 9 Kasım 1 989'da Schabowski'nin yaptığı bu konuşmanın ardından duy­ d uklarına inanamayan binlerce insan, batıya doğru yola koyuldu. Sınır güven­ lik ekipleri, bu kalabal ığa nasıl tepki ver-


260

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Kasım 2009

meleri gerektiğini bilmiyord u . Böylece, duvar açı ldı. Ancak, Doğu Almanya vatandaşları nın sınır hattı boyunca çek­ tiği zorluklar, tüm kontrol lerin gerçekten sona erdirilmesiyle 1 990'da bitti. 2 1 Eylül 1 990'da ise, "duvar rej i m i " n i n önemli bileşenlerinden biri olan, 1 60 ki­ lometrelik bir hattı kontrol altında tutan ve toplam 1 0.000 personelden oluşan sınır birlikleri dağıtı ldı. Ekim 1 990'da, bölünen Almanya yeniden birleşti. Adım adı m yıkılan duvarın parçaları, dünyanın farklı yerlerinde satışa sunuldu. 1 999'da, yani fiziksel d uvarın yıkılma­ sından tam 1 O yıl sonra, duvar izleri üze­ rinde düzenlenen turlar, bazı noktalar­ daki küçük kalıntılar ve 1 1 6 gözetierne kulesinden arta kalan birkaçı dışı nda Berlin Duvarı 'nın izine rastlamak müm­ kün değildi. Ancak Alman halkının doğu - batı ayrı m ı n ı zihninden silmesi bu kadar hızlı olamad ı . Yetiştirilme ve eğitim tarzları, aksan­ ları veya giyimleri, yıllar boyunca iki ayrı ülke olarak yaşam ış i nsanların tek bir noktada birleşmesine uzun bir süre engel oldu. Bu büyük bölünmenin ve kentlinin zihninde göründüğünden çok daha karmaşı k bir yer edinen zorlukların merkezinde, bir kent ve kentin içinde 46 kilometre boyunca uzanan bir duvar vardı . Bugün, o duvarı n yıkılmasının üzerinden tam 20 yıl geçti. Bu 20 yılın, fiziksel olmayan etkileri silmek için ye­ terli olup olmadığı ise tartışı labilir.

Ingilizler Karadeniz'de Sağlık Şehirleri Kuracak Tarih: 9 Kasım, Sabah U luslararası projelere imza atan ingiliz mi­ marl ı k şirketi R M J M , Karadeniz'de sağ­ lık şehirleri kurmak için harekete geçti . Haziran ayında Türkiye'deki ofisini açan ve şu anda aralarında Varyap Meridian Ataşehir, An kara Söğütözü ' nde J .W. Marriott Oteli, Bilkent Ü niversitesi kam­ püsü ve ad ı açı klanmayan iki proje daha olmak üzere toplam beş projeye devam eden R M J M , uzman l ı k alanlarından biri olan sağlık alanında kompleksler kurmak için Karadeniz'de yatırım şart­ ları nı araştırıyor. RMJM Türkiye Müdürü Chris Jones, " Sağlık üniteleri bizim

uzman l ı k alanlarımız arasında geliyor. Özellikle Karadeniz'de bu alanda büyük fırsatlar görüyoruz. Şu anda bir arkada­ şımız bu konu ile ilgili olarak Karadeniz'i dolaşıyor," dedi.

Hastane-Rezidans-SPA içerisinde hastane, uzun dönem kira­ lamalı rezidans, spa ve wellness ün itele­ ri, yaşl ılar için bakımevleri gibi üniteleri bir arada bulunduracak kompleksler oluşturmak istediklerini kaydeden Jones, "Tüm sağlık i m kanlarının birbiri ile entegre edileceği projeler olmasına özen gösteriyoruz. Bu tarz projeleri dünyanın çeşitli yerlerinde yapıyoruz," dedi. Sağlık şehi rleri kurmak için master planlar hazırlad ıkları nı da dile getiren Jones, yatırım için yerel ortaklar aradı klarını bunun için de inşaat şi rket­ leri, hastane işletmeleri, yatırım şirketle­ riyle çalışabileceklerini kaydetti. Jones, " Kamu -özel sektör ortaklıklarına da sıcak bakıyoruz. Projelerimiz 3 bin yatakl ı bir hastaneden bir sağlık kampusuna ka­ dar çok farklı şeyler olabilir," dedi.

Ulaşım da ilgi Alanında Jones, Türkiye'de eğ itim kurumları ve havaalanı projeleriyle de ilgilendiklerini açı klad ı . Havaalanları, terminal binaları, tren garları gibi u laşım alanı ndaki pro­ jelere de sıcak baktıkları nı ve istanbul, Ankara, izmir gibi şehirlerde de fı rsat­ ları kollad ı klarını kaydetti. J ones, ayrı­ ca " Eğitim binaları da ilgimizi çekiyor. Bilkent Üniversitesi kampüsü yaptık. Bunun gibi başka eğitim binaları da ya­ pabiliriz," dedi. Ekonomik krizin R M J M ofisleri ni yeniden şekillendirmesinde önemli rol oynadığını açı klayan Jones, " Dünyada bazı ofislerimizi küçülttük . D i ğ e r taraftan i s e bu sene aralarında istanb u l ' u n da olduğu Bahreyn, Libya ve Katar'da yeni ofisler açtık," diye konuştu . J ones, Türkiye'de en beğen­ diği projenin ise Bilgi Üniversitesi 'nin Santral istanbul kampusu olduğun u söyleyerek " Tarihi bir yapı en iyi imkanlada değerlendirilmiş. Biz de istanbul'da den ize kıyısı olan yerlerde benzer projeler yapmak isteriz," ded i . Farrell, Tren Garlarıyla i lg i leniyor i ngiliz Farrell şirketi ise Türkiye'deki tren garı projeleriyle ilgi leniyor. Farrells Şehir Planlamacısı ve Mimarı Tolga

Özbilen, kentsel tasarım projeleri içinde uzmanlık alanı m ııda olan tren garla­ rıyla ilgileniyoruz. istanbul Büyükşehir Belediyesi bizi davet etti. Yenikapı pro­ jesinin istanbu l ' u n demiryol u ulaşımında merkez ol masına yönelik projeleri için görüşeceğiz. Bunun dışı nda diğer tren garı projelerine de ilgimiz var. Şu anda yetkililere ulaşma aşamasındayız," diye konuştu .

Avrupaının Cam isi Tamam Tarih: 9 Kasım, Yeni Şafak Almanya'ya Avrupa' nın en modern camisi­ nin yapılmasına karşı çıkan aşırı sağcı­ ların aylardır verdi ğ i cami karşıtı müca­ dele başarısızl ı kla sonuçland ı . Köln'de inşa edilecek Merkez Camisi ' n i n temeli yapılan görkemli bir törenle atı ldı. Aylardır Almanya'da yürütülen cam i karşıtı yürüyüşlere, kampanyalara ve tartışmalara rağmen Avrupa' n ı n en mo­ dern cami ve kültür merkezinin temeli dün Köln kentinde atıldı. Diyanet i şleri Türk islam Birl i ğ i ' n i n ( D i T i B) yaptıraca­ ğı M erkez Camisinin temel atma töre­ nine katılan Devlet Bakanı Faru k Çelik temeli atılan caminin şaheser mimari özelliğinin bulunduğunu beli rterek, ca­ minin d ışarıdan şeffaf bir yapıya sahip olduğunu, içinin ise d ışarıdaki şeffaflık­ tan daha şeffaf olacağı n ı söyled i . Avrupa' n ı n en modern cami v e kül­ tür merkezi olması hedeflenen D i T i B M erkez Camii Almanya kamuoyunda uzun süre tartışılmıştı. Aşırı sağcı grup­ ların itirazlarına karşın Köln Büyükşehi r Belediyesi c a m i projesi imar yapımına geçen yıl Ağustos ayında onay vermişti. Açı lış töreninde 20. yüzyıldan dünyada geriye kalanın hoşgörüsüzlük iklimi ol­ duğunu ifade eden Çelik, tüm din tem­ silcilerinin toplanarak, hoşgörü iklimini


Kasım 2009

oluşturdukları nı kaydetti. Gül ve Edoğan'dan Selam Getirdim Tüm Köln halkına Cumhurbaşkanı Abdullah G ü l ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın selamlarını getirdiğini ifade eden Çelik, tüm dünyada yaşa­ yan insanların aynı gemide yolculuk etme noktasına geldiğini beli rterek, " Farklılıkları yok sayamayız. Bunları yok etme anlayışı içinde olursak hata ede­ riz," dedi.

Temel Atarken Neler Yaşandı? Temel atma töreni Kuran- ı Kerim okumasıyla başladı ve iki ülkenin milli marşları çalındı. Temel atılmadan önce " Kültürlerin Meleği" adlı bir sanat grubu üç semavi dinin sembollerinden hazırladığı madenden yapılmış sanat eserini sergiledi. 50 kadar cam i karşıtı aşırı sağcı Pro Köln taraftarı temel atma törenini protesto etti. Otonom olarak adlandırılan solcu bir grup ise cami karşıtiarına karşı gösteri yaptı. Almanya Başbakanı Angela Merkel de gönderdi­ ğ i mesajda, caminin yapı mıyla göçmen­ lerin kendi evlerinde olduğunun tescil edildiğini belirtti .

Minareler 55 Metre Temeli atılan cami ve kültür kompleksi yaklaşık 16 bin metrekarelik kullanım alan ına sahip olacak. 25 m i lyon Avro'ya mal olması öngörülen camide Kur'an kurs u , eğitim ve kültür merkezi, gençlik ve spor merkezi, kadınlar eğitim mer­ kezi, dinler ve kültürlerarası faaliyet merkezi, kütüphane, konferans salonu , basın merkezi, alışveriş merkezi, çocuk bakım alanı, bürolar ve lojmanlar yer alacak. Caminin 55 metre yüksekliğin­ de 2 m inaresi ve 36,5 metre çapında bir kubbesi olacak.

Fener-BalatAyvans,ÇJray Yenileme Projesi Uzerine

Tarih: 9 Kasım Fener-Balat-Ayvansaray Mülk Sahiplerinin ve Kiracılarının Hakları nı Koruma ve Sosyal Yardı mlaşma Derneği 5 Kası m 2009'da Fener- Balat-Ayvansaray Yenileme Projesi için kendisine teklif edilen görevi reddettiği için Emre Arolat ' ı ofisinde ziyaret ederek teşekkür

ettiler. Ziyaretin ardı ndan sonra derne­ ğin yayınladığı bası n bü lteninde yer alan " Fener-Balat-Ayvansaray Projesi benim hayatı mda çok önemli değişiklikler ya­ rattı , belki bilmiyorsunuzdur görev yap­ tığım Bilgi Ü niversitesi'nden istifa etme­ me sebep oldu. Bilgi Ü niversitesi'nde birlikte atölye yürüttüğüm arkadaşlarım bu projenin içinde yer almaya devam et­ tikleri için, ben ilkesel olarak orada b u ­ lun mamam gerektiğine karar verdim ve istifa ettim , " şeklindeki ibarenin esasa yönelik düşüncelerinin önüne geçecek denli yanlış yansıdığını düşünen Em re Arolat bir açıklama yaptı. " 1 . Fener- Balat projesinin eğitim kad­ rosunda yer aldığım üniversite ile hiçbir ilişkisi olmamıştır. Kurucusu olduğ u m EAA- Emre Arolat Architects bürosuna tıpkı d iğer işler gibi üniversiteyle hiç ilişkisi olmadan gelmiş ve sürm üştür. Projeden ayrılış sürecimin de üniversite ile direkt bir i lişkisi yoktur. 2. Kurucu ları arasında olduğum Bilgi Üniversitesi M imarlık Programı'nın eğitim kadrosundan ayrılmamı n , bü­ romdaki Fener- Balat projesi süreci ile doğ rudan hiçbir ilişkisi olmamıştır. iki yıl boyunca eğitim kadrosunda yer aldı ğ ı m programı n , m i marın mevcut ekonomik ve siyasal sistemlerle ve aktörlerle ilişki­ sinin akademik düzlemde tartışıldığı ve sorg ulandığı bir ortam olduğunu, eğitim kadrosunda bulunduğum süre içinde, akademik düzlemdeki bu tartışma ve sorgulamalardan hem beslendiği m i h e m de şahsen katkıda bulunduğumu vurgulamalıyı m . Bu kon uları açı klığa kavuşturduktan sonra Fener- Balat projesi ile ilgili tutum ve görüşlerim i olabildiğince özetleyerek açıklayabiliri m : Söz konusu proje, son dönemde ortaya çıkan birçok kentsel dönüşüm projesinde olduğu gibi, altyapısı yeteri kadar oluşturulmadan, fiziksel çevreye yapılacak olan müdahaleler bir yana, sosyal açı lı mları ve bu bağlamdaki sonuçları gereken ineelikle ve hassasi­ yetle irdelenmeden gündeme gelmiştir. Kuşkusuz bu yoksunlukla ortaya çı ka­ cak olan herhangi bir projeden olumlu bir sonuç beklemek olanaksızdır. Yüzyıl lardır m imarlık üzerine yapılan pek çok tarif üzerinde farklı mecralarda tartışmalar gündeme gelmiştir. Bu ta-

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

261

riflerin neredeyse hepsi nde, bir yapının veya yapı grubunun inşa edilmesi adına tasadanması konusu, mesleğ in uğraş­ tığı ana mesele olarak kabul görmüştür. Ancak buna karşın m imarın önüne gelen her işi yapmak ve sonucu kendi dünya görüşünün belirlediğ i vicdani çerçeveni n dışında olacağını bile bile bir projeyi tasarlamak zorunda olmadığı u n utulmamalıdır. M imar bazı durumlar­ da tasarım yapmaktan imtina etmek ve o konunun d ışında kalmak özgürlüğünü kul lanabilir, kul lanabilmelidir. Fener, Balat, Ayvansaray ve çevresine ilişkin proje de beni m için bu bağlamda red­ dedilen, yıllardır anlamaya ve kavrama­ ya çalıştığ ı m dünyanın içinde kendime çizmiş olduğum tasariayabiime çerçe­ vesinin dışı nda kalan bir düzenlemedir. Gerek ortaya çıkış biçimi gerekse ele alınışındaki sosyal sorunların ol uşturdu­ ğu düzlem , yapılacak tasarımın m i mari niteliklerinin çok ötesinde sıkıntı lar içer­ mektedir. Tüm bu görüşler doğrultusunda, söz konusu projenin içinde yer almayı red­ detmiş olduğumu, öte yandan sözünü ettiğim tüm sorunlara karşın tasarım yapmak yoluyla bu sürecin içinde etkin bir rol alan m imarların bu tavrını benim­ semediğimi vurgulamak isterim." Dernek tarafı ndan yayınlanan, Emre Arolat ile yapılan söyleşiden derlenen basın bülteninin tamamı ise şu şekil ­ deydi: " B u proje bize ilk sunulduğu zaman, belediye yetkilileri herkes vardı , 1 820 kişilik bir gruptu. Ben şu soruyu sord u m , dedim ki ben bu işin yönte­ m i n i anlamadım. Bu bir rehabil itasyon projesi ise ki ben kentsel dönüşüme, istanbu l ' u n bell i bir bölgesi nin rehabilite


262

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Kasım 2009

edilmesine karşı duracak birisi değilim, sizin buradaki yöntemin izi anlayamad ı m . Çünkü rehabilitasyon ne demektir, her şeyin daha iyi hale getirilmesi demektir; eğer bana bu projede daha iyi hale getirmek konusunu yöntem olarak an­ latamazsanız, bu projeyi de anlatamaz­ sınız . . . Bunun üzerine bana dediler ki ' b u bir değer arttırımı yöntemidir.' - Ne demektir bu? Dedim. - işte biz orayı alıyoruz, şöyleyken böyle yapıyoruz, - Peki siz bunu yaparken herhangi bir mutabakatla m ı yapıyorsunuz, orada şu anda yaşayan binlerce insan ı n bu proje­ lerden haberi var mı? - Yok. - Peki ne zaman haberleri olacak, - Bakacağız . . . - Peki nasıl projelendireceksiniz burayı bunlar olmadan, proje dediğimiz şey ölçütlerden oluşur, proje geleceğe yönelik bir şeydir ama bütün tertibini geçmişten alır, mevcut durumdan alır. Bunlar olmadan nasıl yapacaksı n ız? - Cevap yok . . . Görd ü m ki t ü m bu konularda hiçbir tespitleri yok. Orada hocalar, doçentler, profesörler, danışmanlar, adları nı çok iyi bildiğiniz insanlar vardı . Ben ikide bir söz alıp, beled iye yetkilileriyle sürtüşme içine girince en sonunda şu soruyu sordum, dedim ki şunu mu demek istiyorsunuz? 'ey insanlar siz öyle bir yerde oturuyor­ sunuz ki, burası bir dünya m i rası , harika bir yer, siz burayı hak etmiyorsunuz, siz buraya oturmaya muktedir de değilsiniz, o yüzden biz buranın değerini bulması için bir proje yapacağız, siz gidip artık nerede oturursanız oturun, H alkalı Çöplüğü'ne m i gider yer alırsınız, ne yaparsınız bu bizi i lgilendirmiyor ama yeni projeden sonra bizim çocuklar gelecek burada oturacaklar, bunu mu demek istiyorsunuz? Bu projeden an­ laşılması gereken bu mudur?' deyince ortam birden bire gerildi, soğuk bir hava esti salonda. Tam bunun üzerine bir de bizim Atölye'den arkadaşlardan birisi 'Ya Emre şimdi bütün bu nları boş ver, burada trafik sorunları var, onlara bakal ım' deyince öyle sinirlendim ki, şu anda ifade edemeyeceğim şekilde ' başlatma şimdi sen de trafiğinden' gibi

bir şey söyledi m . Bu arada hala bazı arkadaşların benimle hareket edeceğin­ den yana umudum vardı . Çünkü bizler yazar çizerken, bir yerlerde affedersiniz fetvalar verirken, işte bu böyle olmalıdır, şöyle olmal ıdır derken, gayet sosyal yönelimleri kudretli, hü manist duyguları öne alan şeyler söylüyorduk; şimdi top sahadaydı ve maç başlamak üzereydi , b u maça nasıl çıkacağı mız, neler söy­ leyeceğimiz çok önemliydi. Daha önce bütün her şey hikayeydi . Yazıp çizerken tutunduğumuz hümanist tavrı göster­ menin şimdi tam sırasıyd ı . Bu açıdan arkadaşlarımın da benimle aynı tavrı göstermelerini bekledim , ama olmadı. Şu anda o projede çal ışıyor olan, o pro­ jeyi gerçekleştiren arkadaşlarla bu yüz­ den karşı karşıya geldik. En nihayetinde bizim üniversitenin koordinatörü olan profesörle konuştum ve üniversitenin ve arkadaşları mın bu konuya olan yak­ laşım ları değişmezse beni m bu projede yer almayacağ ı m ı söyledim. Sonra sadece bu konuyla ilgili biz aramızda bir tartışma günü düzenledik. Ben orada da bu konuyu neden yanlış gördüğümü, neden problemli gördü­ ğümü, sanki hiç bilmiyorlarm ış gibi bir kere daha anlattım. Bana verdikleri yanıt şu oldu: ' Emre sen bu konuda çok büyük bir hata ediyorsun, sen iyi bir projecisin, şimdi sen gitti n, senin yerine, şu anda ad ını burada zikretmek isteme­ yeceği m X şah ıs geldi; şimdi proje daha kötüye g idecek ya,' ded i m siz aklınızı proje ile bozmuşsunuz arkadaşlar, bura­ da dert m i marlı k derdi değil, dert sosyal bir dert burada, " derneme rağmen hiç oralı olmadılar, affedersiniz at duvara geri gelsin, öyle bir duru m çıktı ortaya. En nihayetinde ben de koordinatöre, kendisiyle çok yakınızdır, bu yüzden beni çok iyi anlad ı ğ ı n ı zannediyorum, ' kusura bakma ben bundan sonra burada olamam , bu insanlarla birlikte bu atölyeyi yürüternem dedim,' ve istifa ettim. Ve bugün maalesef m imarisini kendimin yaptığı, her şeyiyle uğraştı­ ğ ı m , müzeleriyle uğraştığım, pek çok şeyini kendimin yaptığı Santral istanbul Kampüsü'nden içeri bile girmek isteme­ yecek durumdayım. Çok önemli bir iş için çağrıldığımda ya da zorunlu olarak orada bulunmam gerektiğinde ancak o da istemeyerek, ayaklarım geri geri

giderek kampüse gidiyorum . . . B u arada bu konuyu daha sonra m i marlı k camiası içinde birçok yerde tekrar gündeme getirdim. Biz m imarla­ rın bir derdi var; hepimiz öyleyiz, ben de öyleyim, bunu itiraf etmek durumunda­ yım, biz yapma-etme hastasıyız, böyle sürekli bir şeyler çizmek, yapmak istiyo­ ruz, onu da yapalı m , bunu da yapalı m , b i r açl ı k içi ndeyiz a m a b u n u n bir sosyal çerçevesi olmalıdır. Her mimarın kendi içinde bir vicdan çerçevesi olmalıdır, bu projede bu yok. Ne bir sosyal anlayış ne de vicdan çerçeve var bu projede . . . her yerde bunu anlatmaya çal ıştım ve hala aniatıyorum . . . "

World Architecture � Festival l de Odü l � Kazananlar Belli Oldu "'

:::> "

ı:ii Tarih: 9 Kasım � . . '5l DERLEYEN: EMINE MERDIM YILMAZ 4-6 Kası m 2009 tarihleri arasında Barselona'da düzenlenen World Architecture Festival 'da ödül kazanan i u projeler bell i oldu. Ödülde finale kalan .� ..ı: projeler arasında Türkiye'den EAA' nın u � tasarladığı 7800 Çeşme Konut&Hotel, .c � Bedrum Büyük Kulüp, Sinpaş EkoB kent, BCD Konutları, Likör Fabrikası, Koleksiyon Holding ' i n Bakraz Evleri, � Tabanlıoğlu M i marl ı k ' ı n Doğan Medya Merkezi, Zoom T P U ' n u n Acıbadem Maslak Hastanesi de yer alıyordu . Kategorilerine göre ö d ü l kazanan projeler şu şekilde: Konut: Klein Bottle Evi, Rye, Mc Bride Charles Ryan, Melbourne, Avusturalya Ka musal: Acil Servis Terminali, Zagreb, Produkcija 004, Zagreb, H ı rvatistan


Kasım 2009

oldu. Sepin yarışma adının " Yaya Üst Geçitleri " olmasının m imari çözümleri kısıtlad ı ğ ı n ı dile getirdi. Topkapı Mevki' nde birincilik ödülü

Kültür: Mapungubwe l nterpretation

Merkezi, Peter Rich Architects, Johannesburg, G üney Afrika Tu rizm: Restaurant Tusen, Ramundberget, Murman Arkitekter, Stockholm, isveç Alışveriş: Havaianas Mağazsı, Jsay Weinfeld, Sao Paulo, Brezilya Konut Yerleşkesi: The Met, WOHA, Singapur, Singapur Eğiti m: Pearl Moda Akademisi, Morphogenesis, New Delhi, Hindistan Yen i ve Eski: TKTS Booth/ Father Duffy Meydanı'nın Yeniden Geliştirilmesi, Choi Ropiha, Manly, Australia&Perkins Eastman, USA&William Fellows/PKSB Architects, ABD Ofis: U n ileverhaus, Behnisch Architekten, Almanya

ııoavul Bizde, Tokmak Sizdeli Tarih: 1 0 Kasım i BB tarafından düzenlenen Yaya Üst Geçitleri Fikir Projesi Yarışması Kolokyum ' u M uhsin Ertuğrul Sahnesi'nde 9 Kasım 2009'da gerçekleşti. Yarışmada olduğu gibi Kolokyum'a katılım azdı . Ödüllerin sahi pleriyle buluştuğu Kolokyum tartışmalara sah ne oldu. Kolokyum yürütücülüğünü Gökhan Avcıoğlu'nun yaptığı oturumda jüri üyeleri de hazır bulundu. Yarışmanın danışman jüri üyesi olan Kadir Topbaş' ı n yurt dışında bulunması nedeniyle diğer i BB ve T M M O B M imarlar Odası 'nın temsilcileri gibi Kolokyum'a katılmaması dikkat çekiciydi. Oturum Topkapı Mevki için yöneltilen sorularla başladı . Yavuz Selim Sepin'in söz almasıyla tartışmalar başlamış

alan Rivka Geron Schild, M ustafa Batu Kepekçioğlu, Bora Yasin Özkuş, Mete Başar Baypınar ve Cenk Kurtel ' i n projesi yürüme mesafesinin fazlalığı nedeniyle eleştirildi. Açıklamada bulu­ nan tasarım ekibi ve jüri bu mesafeye kıyasla yaya güvenliğinin daha önemli olduğunu ve projenin bunu en iyi şekil­ de sağladığını vurgulad ı .

!' :ı c. � N .. c. <D ı: <D<

!:. :i

c. <D

� � :;·

g ;:

o: c. c:

C:

.. iii :ı aı

� � �:ı c

_

c: (Q<

s

Cil <D

'<

� <D

m

;<.

g:

C)

o:

ii1 � :; 'C

.2. <D !!!.

Diğer b i r eleştiri i s e yarışmaya katılım şartın ı n üç bölge için de proje üretmek olmasıydı . Yarışmaya katı lımın düşük olması bu şarta bağland ı . Yeniden söz alan Sepin, kamunun açtığı bu yarışmayla ilgili tartışmaların hem belediyeye, hem kamuya, hem de mimarlı k camiasına büyük katkıları oldu­ ğunu, eleştirilerin yapıcı yönde algılan­ masının yapılacak yeni yarışmalar için olumlu olacağ ı n ı söyledi. " Davul bizde, tokmak sizde" diyen m imar, yarışmalar sayesinde belediyeler ve mimarların ahenk içinde çalışmasının gerekliliğini anlattı. Oturum Fınd ıkzade Mevki ile ilgili sorularla sürdü. Engelli erişimi için ram­ pa yerine asansör kullanılan projelerin uyg ulandıktan sonra amacına uygu n olarak nasıl kullanılacağı tartışıldı. Fındıkzade Mevki'nde birincilik ödülü alan Burçak Pekin, U ğ u r Seymen ve Erkan Göray'ın projesi, j ü ri tarafından yeşil örtünün belediye imkanlarıyla bakım ı n ı n yeterince yapılamayacağı ve strüktürünün ekonomik olmaması nede­ n iyle eleştirildi. Tasarım ekibi projesini kolokyumda bir kez daha savunmak durumunda kaldı. Yarışmanın konusuyla ilgili bir başka tartışma da yaya üst geçitlerinin Türkiye'de yeterince kullan ışlı olmaması ve güvensiz olmasıyd ı . S o n olarak Göztepe Mevki ile ilgili sorulara geçildi. Göztepe'de yapılacak yaya üst geçidi için seçilen yerin özelliğinin ne olduğu jüriye soruldu. B u sorunun karşılığında bölgenin t i p proje amaçlanarak rastgele seçildiği anlatıldı. Bu tartışmaların ardından ödüller sahip­ lerine verildi. Kolokyum sergi ve kokteyl­ le sona erdi, hem de geride cevapsız soruları bırakarak . . .

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

263

11360 Gün Garantisiıı Yeren Varyap-Uzun lar, !nşaatı 7/24 Canlı Izietecek Tarih: 1 O Kasım, Radikal Seyrantepe Projesi inşaatına başlayan Varyap- Uzunlar ortaklığı, stadı 29 Ekim 201 O'a kadar bitirecek. Stad ın inşaatı internet üzerinden 7 gün 24 saat canl ı olarak izlenebilecek. Şimdi herkes stada giden yolların yapımını bekliyor. Galatasaray'ın ihalesi beş kez iptal edilen ancak sonunda Varyap-Uzunlar ortaklığı tarafından alınan Seyrantepe Spor Kompleksi Projesi, 29 Ekim 201 O 'da bitecek. Varyap - Uzunlar'ın 360 günde bitirme garantisi verdi ğ i stadın inşaatı da internet sitesinden 7 gün 24 saat izlenebilecek. i nşaatın yeni­ den başlamasıyla ilgili Seyrantepe'deki Türk Telekom Arena'da düzenlenen toplantıya, Varyap Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Varl ıbaş, Uzunlar i nşaat Yönetim Kurulu Başkanı N u man Uzu n , TOK i istanbul Uygulama Daire Başkanı N iyazi Özdemir ve Galatasaray Kulübü'nün projeden sorum l u Yönetim Kurulu Üyesi I ş ı n Çelebi katıldı, Toplantıya katı lan tüm yöneticiler stadı n , geçici ön kabullerin tamamlanmasıyla 29 Ekim 2 0 1 0 tarihine yetiştirileceğini açı klad ı .

"Ad liye Üç Kat Büyük" Toplantıda konuşan Varyap Başkanı S üleyman Varl ıbaş, " Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir stat üç yıldan önce yapılmıyor. TOK i ' nin 1 yıl süre koyması, bizim biraz daha fazla çalışmamıza ne­ den oldu. Ancak yaptığımız incelemede 1 yıl içinde bu stadın tamamlanabilece­ ğini gördük," ded i . Varlıbaş, şu anda Türkiye'nin Türk Telekom Arena'nın üç kat büyüğü olan Çağlayan'daki Adiiye Sarayı'nı yapmakta olduklarını belir­ terek, " Bu projeyi de Başbakan ımız Recep Tayyip Erdoğan'ın isteği üzerine 201 0 yılı içinde teslim edeceğiz," diye konuştu. Süleyman Varlı baş, Seyrantepe Projesi için başlayan inşaat çalışmaları­ nın 'seyrantepekompleksi.com' internet sitesinden inşaat içine konulacak kame­ ralarla dünyanı n her yerinden izlenebile­ ceğini dile getirdi. Öte yandan, inşaatın


ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

264

Kasım 2009

..·.·�··...

.

O

R

T

A

ll

durması nedeniyle çalışmalarda kul la­ nı lan demirlerin az miktarda oksitlendi­ ğini kaydeden Varlıbaş, bunun için de iTÜ 'den gerekli raporu ald ı klarını ve temizleme çalışmasıyla bu sıkıntının aşıldığını belirtti .

"Ulaşım Gecikebilir" Galatasaray Kulübü 'nün projeden sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Işın Çelebi de Seyrantepe Projesi 'ni U E FA ve F I FA'nın çok başarılı bulduğunu vur­ guladı. Çelebi, " Seyrantepe U EFA ve F I FA kriterleri için dünyada örnek gös­ terilebilecek bir proje" şeklinde konuştu. Çelebi, ulaşım altyapısının bu projeyi destekleyecek bir şekilde bitmesinin, stadın bilirilmesi kadar önem taşıdığını anlatarak, " M etronun bu sene sonunda bitirilmesi, kara yolu bağlantılarının zamanında tamamlanması gerekiyor. Ancak bağlantı yol ları çok zorlu ve kar­ maşık bir iş. ihale açılmak üzere, ancak yapımı 1 yılda bitebilir mi, belli değil. Ben büyük projelerde çalıştım. Her şey dört dörtl ük ol mayabiliyor. Zamanla bunlar da tamamlanır. Biraz hoşgörü bekliyoru m , " ded i .

AçılırTavan Kesinleşmedi Galatasaray'ın maçlarını stat tamam­ lanana kadar Ali Sami Yen Stad ı ' nda oynayacağ ı n ı anlatan Çelebi, stadın çatısının açı lır-kapan ı r sisteme ayarlana­ bilecek şekilde yapılacağ ı n ı , ancak bu sistemin uygulanıp uygulanmayacağ ına 1 - 2 ayda karar verileceğ ini söyledi .

ı O Asansör Olacak Seyrantepe Spor Kompleksi ihale­ sinde Varyap-Uzun lar ortakl ı ğ ı , 1 79 milyon 661 bin Lira' lık teklif vermişti. Seyrantepe Spor Kompleksi, 52 bin seyirci kapasiteli olarak, 82 bin met-

rekare imar alanında yapılıyor. 47 bin 972 seyirci koltuğu, 2 bin 583 V I P seyirci koltuğu, 9 7 basın koltuğu, 1 76 adet özürlü ve refakatçi koltuğunun yer alacağı statta 1 50 loca bulunacak. Altı yürüyen merdiven, 10 asansörün bulu­ nacağı projede 3000' i kapalı 4 bin 500 araçlık otopark yer alıyor. Statta, müze, restoran, büfe gibi sosyal alanların yan ı sıra iki de spor salonu olacak.

Uzun lar: Yol Yapılmadan Kullanılamaz Uzun lar inşaat Yönetim Kurulu Başkanı Nurnan Uzun inşaatın başlad ı ­ ğını v e çalışan 300'ü aşkın personelin yakın zamanda 1 . 400 kişiye ulaşacağı n ı dile getirdi. Bu stadı n kullan ımının yol yapılmadan olmayacağ ını anlatan Uzu n , "Atatürk Olimpiyat Stad ı ' nda yakın za­ manda meydana gelen insanların stada ulaşım zorlukları yaşanmasın. Seyirciler konforlu bir şekilde stada gelsin isti­ yoruz," dedi. Projenin "Türk Devleti ve Türk sporunun bir projesi" olduğunu anlatan TOKi istan bul Uygulama Daire Başkanı N iyazi Özdemir ise stadın Cumhuriyet'in kuruluşunun 87. yıldönü­ münün kutlanacağı 29 Ekim 201 0'da açılmasını planladı klarını ifade etti. Stadın 52 bin seyirci kapasitesine sa­ hip olduğunu hatırlatan Özdemir, " Stad en ileri inşaat teknolojisiyle yapılacak ve her dönemde konserden fuara kadar bir çok amaçla kullanı lacak. Bu proje Türk spor camiasının bir projesidir," şeklinde konuştu.

Istanbul U rban Ageıe �v Sahipliği Yaptı , Peki lstanbulı a Kim Sahip Çıkacak? Tarih: 1 O Kasım DERLEYEN: SELiN BiÇER U rban Age Konferansları 'nın ikinci günü olan 06 Kasım 2009 'da iki tema esas alındı: "Çevre ve Kentler" ile " i stanbul Vizyonları ve Projeleri " . Konu çevre, kent ve projeler olunca yine gözler i B B yöneticilerini arad ı . Sabahki oturumların ilkinde Philipp Rode ve Sibel Sezer Eralp' i n yürütücü­ lüğünü yapt ı ğ ı tartışma ve sunumların konusu " i klim Değ işikliği ve Kentler"di.

J anetle Sadik-Khan "Araba ve Yayaları Dengelemek: New York Örneğ i " , Geetam Tiwari " Delhi 'nin Yen i , Yeşil U laştırma Altyapısı, Fabio Casiroli " Kentsel U l aştırma ve Zaman " ve Haluk Gerçek " istanbul için Mobilile Modelleri: Sonraki Adım Ne? " başlıklı konuların sunumlarını yaptılar. Daha sonra Sanjeev Sanyal, Dimitri Zenghelis ve Semih Eryıldız'ın da ka­ tıldığı tartışma gerçekleşt i . Tartı şmada toplu taşı maya özendirme, bisiklet ve otobüs yollarının yeniden düzen len­ mesi gibi konular konuşuldu. Tartışma yürütücülerinden Philipp Rode U rban Age kapsamında çıkarılan gazetedeki makalesinde " Ulaşım konusunda, olum­ lu bir "şehir etkisi" iki yönlü: Birincisi, yakınlık; ikincisi ise çevre dostu ulaşım biçimlerine dönüş ile ilgili. Derli toplu şehi r yapı lanmaları, yüksek oranda eri­ şebilirlik yaratarak seyahat yoğunluğunu düşürüyor. Genelde, şehirlerde yakınlık sağlamak için, mekansal olarak üç kritik faktör -yoğunluk, çok i şlevl i l i k ve çok merkezlilik- etkili olur. Bu faktörlerden hiçbiri bir diğerinden önemsiz değildir. Eşit olarak yürürlüğe konulduğunda, yürüyüş, bisiklet ve toplu taşıma gibi sürdürülebilir ulaşım yolları nın kullanı­ mını artırmakta da rol oynayabilir," diyor ve ekliyor " Dinamik ve kendini etkileyen orga­ n izmalar olarak, şehi rler, sakin lerinden anı nda yanıt alarak, yeni yaklaşı mları uygulama konusunda hızla harekete geçirilebilir. Yakı n dönemde ulaşıma dair yeni liklerin listesi bir hayli aydı nla­ tıcı: Trafi k Yoğunluğu Ücreti (Londra, Stockholm, M ilano) , şeh irde bisiklet kul­ lan ı m ı (Kopenhag, Bogota, Paris), " B RT (Bus Rapid Transit) sistem i " " metrobüs" (Curitiba, Bogota, istanbul) ve işlek caddelerin geçici olarak sadece yayalar tarafından kullanımı (Rio de Janeiro, New York, Tokyo) gibi stratejiler dünya çapında uygulamalara yön veriyor. Daha az karbon gazı üreten şehirler, karbon gazı salı n ı m ındaki düşüşler küresel ısı nmanın etkilerini sınırlandırmadan çok önce hayat kalitesini kaydadeğer bir biçimde iyileştirecek."Öğ leden önce başlayan i kinci otu rurnun yöneticileri Andrew Altman ve Ömer Kanı pak'tı. "Sürdürülebilir Kentler Tasarlamak" baş­ lıklı tartışmanın sunumlarını Richard


Kasım 2009

Rogers " Sürdürülebilir Kentler için M i mari: Londra, Paris + Yoğun Şehir" , Alejandro Zaera Polo " Ucuzluk & Demokrasi" ve Enrique Penalosa " Sürdürülebilir Kentler için Politika" ko­ n ularıyla yaptı. Sunumlardaki ortak gö­ rüş sosyal eşitlik kavramıydı. Özellikle Enrique Penalosa'nın sunumu oldukça i lgi çekti. Kendisinin hiçbir şey yapma­ d ı ğ ı n ı iddia etmesine rağmen sosyal eşitliğe verdiği önem, demokratik davranış biçimi ve yaşam kalitesindeki eşitlik ilkeleri Göteborg'da sürdürülebi­ lirlik ödülü almasına neden oldu. Kahve aralarında ayak üstü yapılan konuşma­ larda Bogota Belediye eski Başkan ı ' n ı n istanbul'a başkanı adayı olmasından bahsedildi. Yöneticilerden Ömer Kanıpak ise yine aynı gazetedeki makalesinde " istanbul'un kendi kentsel diline ait gra­ merini ve sözlüğünü yaratması gerektiği iddia edi lebi lir. Bunu geliştirmek için de henüz etraflıca ve kritik olarak analiz edilmemiş kendinden menkul kodların deşifre edilmesi gereklidir. Söz edilen bu kamuflaj desenin deşifre edilmesi birden fazla disiplinin koordineli çalış­ ması nı gerektiren kritik bir tahkikattir. Bu araştırma sadece m imar ve kent plancıları nın omuzlarına yüklenmeme­ l idir, çünkü kent sadece binalardan ve sokaklardan oluşan taştan bir organiz­ ma değildir. Sosyologlar, ekonomistler ve hatta psikologlar kentin bi rbirinden farklı ve

asl ında uyumsuz parçalarının nasıl olup da bir arada çalışabiidiğini analiz etmeli, kumaştaki parçaların tekil tonları , renkleri ve dokuları nın yanı sıra, bu parçaları bir arada tutan d ikişlere de ayrıca önem vermelidir. Sosyal, ekonomik, fiziksel ve coğrafi tabakalara denk düşen amorf şekiliere sahip bu parçalar arasındaki di kişler, istanbul diye nitelendirdiğimiz kamuflaj desenli kumaşı bir arada tutan kuvvetler olabilir, " diyor. " istanbul Vizyonları ve Projeleri" konulu oturumların ilk ayağı olan " Kentsel Vizyonlar Yaratmak" konulu tartışmayı Ricky Burdett ve Korhan G ü m üş yürüttü. " Philadelphia, Washington , OC ve Londra: Kentsel Vizyon Vaka Analizleri" Andrew Altman , " Londra için Vizyon Yaratmak" Peter Bishop ve " istanbul'a Çevre Düzeni Plan ı " ile ibrahim Baz sunumlarını gerçekleştirdi. Sunu mlarda 201 2 Olimpiyatları'nın Londra açısından sürdürülebilir değişimlerdeki katalizör etkisi ve istanbul Çevre Düzeni Planı üzerinde duruldu. Tartışmaya Anthony Williams, Tony Travers, Albert Speer, Recep Bozlağan ve Erdoğan Yıldız da katıldı. Tartışma sırasında istanbul'un yaklaşık 2500 yıldır kendini sürekli ola­ rak geliştirerek aşırı dikey olan topoğ­ rafyasına ve istanbul Bağazı'nın iki ya­ kası ndaki değişken arazi yapısına kar­ şılık bazen bütünlük, bazen uyu msuzluk içerisinde çoklu katmanlardan oluşan bir kent halini aldığı na dikkat çeki ldi. istanbul Mahalle Platformları Derneği

c:

g �

cc (D

,..

[ �

!!!

:;

!:l.

cc

§' C• ii

� ;

(ll

;

::r '" :ı

"' c :ı c

3

§ � '" -g

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

265

Temsilcisi Erdoğan Yıldız kuşaklardır aynı mahallede yaşayanlara kentin yabancısıymış gibi davranılması nın verdiği rahatsızlık ve çaresizliğin altını çizdi . Buna karşılık bir i M P yetkilisi olan Baz ' ı n cevapları ne yazık ki yetersiz kaldı. Günün son oturumunun konusu " Kentsel Uyarlamalar"dı. Yürütücülüğünü Enrique Norten ve Hüseyin Kaptan 'ın yaptığı tartışmada Kees Christianse " H afenCity Hamburg: Post-endüstriyel Şehri Modellemek", Jose Castillo " M exico City'de Uyarlamalar" ve Ömer Kanıpak " i stanbul'da Yeni Kentsel Uyarlama Fikirleri"ni sundu. Richard Sennett, Hashim Sarkis, Richard Brown, Klaus Bode, Melkan Gürsel Tabanlıoğlu, Faruk Göksu tartışmaya katılan isimler oldu. Sunumlar arasında J ose eastilio'nun anlattıkları istanbul gerçekleriyle örtüşüyord u . Dünyanın iki farklı coğrafyasının benzer sorunlarla boğuşmasına en iyi örnek ise Mexico City'de birçok i nsan ın yaşamı n ı kaybetmesine yol açan sel felaketiydi . iki şehrin kaderinin aynı çaresizli kte alt yapısızi ık olması ve be­ lediye yetkilileri nin her şeye olduğu gibi farklı çözümlerin önerildiği bu platforma olan ilgisizliği kayda değerd i . Sunumlar v e tartışma esnasında "ret­ rofitting" kavramı , açık kent ve mahalle, aynı parselde farklı amaçlı kullanı miara uygu n yapı laşma, göç gibi konu lardan bahsedildi. Ayrıca Ömer Kanıpak su­ numu sırasında U rban Age' in Arkitera M imarlık M erkezi ile birlikte başlattı ğ ı istanbul üzerine beş genç m i marl ı k eki­ bi tarafından hazırlanan mekansal çalış­ malardan bahsetti. SO M i marlık, PAB , 8Artı, G B M imarlık v e Superpoo l ' un projelerine http://urban-age.arkitera. com/ adresinden u laşılabilir. iki günl ü k mimarlık ve kent maratonu Şevket Pamuk ve Wolfgang Nowak'ın kapanı ş konuşmaları ile sona erdi.

Ressam Ayatdan Başkente M üze Tarih: 1 o Kasım, Radikal Türkiye'nin tan ı nmış ressamlarından M ustafa Ayaz, tamamen kendi olanak­ larıyla Ankara'ya bir m üze kazand ırdı . Balgat'taki Mustafa Ayaz M üzesi ve


266

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Kasım 2009

Sanat Merkezi'nde çeşitli sanat kursları da düzenlenecek. Türkiye'nin tanınmış ressamlarından Mustafa Ayaz, maddi, manevi tüm biri­

M ustafa Ayaz, 1 956'da sınavla Çapa i l köğretmen Okulu resim seminerine çağrıldı. 1 959'da ilk kez iki eseri Devlet Resi m ve Heykel Sergisi 'ne kabul edildi. 1 960-1963 yılları arasında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-iş Bölümü' nde

kimini kullanarak Başkent ' i n sanat yaşa­ mına önemli bir müze ve plastik sanatlar müzesi kazandırd ı . Yaklaşık 5 bin met­ rekare kullanım alanı olan Mustafa Ayaz Müzesi ve Plastik Sanatlar M erkezi, Cuma günü Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ile Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak' ı n da katıldığı törenle resmen açıldı. Bakan Günay, açılışta ressam Ayaz'a "Ağabeyim" diye hitap ederek, yaptırdığı sanat merkezi için " içten minnet ve teşekkürlerini sunduğunu" söyledi. Sanatçının çok az rastlanır bir i ş yaptığına dikkati çeken G ünay, "Ayaz emeği n i müze olarak armağan ediyor. Bundan sonra bize düşen ona yardımcı olabilmek. Ankara için, Türkiye için hayırlı olsun" diye konuştu. Daha sonra G ünay ve Özak, ressam M ustafa Ayaz ile açılış kurdelesini kesti. Açılışın ardın­ dan bakanlar ve eşleri sergiyi gezdi.

M üze ve Sanat Galerisi Ressam M u stafa Ayaz tarafından Ankara'nın Balgat semtinde yaptırılan m üze ve plastik sanatlar merkezi, 1 . 720 metrekarelik bir alan üzerine kuru l u . Müzesi v e kültür merkezinin toplam kullan ı m alanı ise 4 bin 600 metrekare. Çatı katında, özel ofis ve hobi atölyeleri yer alan merkezin ilk üç katında ise sa­ natçının değişik dönemlerine ait eserleri sergilen iyor. G iriş katında, galeri, cafe, hediyelik eşya dükkan ı , kütüphane ve arşiv bulunan merkezin ilk katında güzel sanatlar fakültelerine hazırlık, resim, heykel, serami k ve hobi kursları n ı n yapı ­ lacağı bir atölye bulunuyor. Merkezin 35 araçlık kapalı otoparkı da var. 1 938'de Trabzon'da doğan

Cl) N ::ı

E ı:

:ı! � n; ll)

öğretim gören Ayaz, 1 966'da bu okulda asistan olarak göreve başlad ı . 1 985'te Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'ne öğretim görevlisi olarak atanan Ayaz, 1 986'da kendi isteği ile buradan emekli oldu. i leride Vakıfa Dönüşecek 1 987 yıl ında profesör olan Ayaz, aynı yıl Bilkent Üniversitesi G üzel Sanatlar Fakültesi ' ne öğretim üyesi olarak atandı ve bir yıl burada çalıştı. Şimdiye kadar 60 kişisel sergi açıp, 16 ödül kazanan Ayaz, H i ndistan, Kuveyt, M ısır, Romanya, Bulgaristan, Polanya, Belçika, Fransa, ABD, ingiltere, Cezayir ve Almanya gibi pek çok ülke­ de karma sergi ve bienaliere katıldı. Özellikle müzayedelerde eserleri en çok satılan ressamlardan olan Mustafa Ayaz' ı n 400'den fazla yapıtı yabancı ülke koleksiyonlarında, 4 .000'e yakını da yerli koleksiyonlarda bulunuyor. Ressam Mustafa Ayaz, inşasına 2003 yılında başlanan müze ve sanat merkezinini tamamen kendi olanakları ve birikim lerini kullanarak yaptırdı. M ustafa Ayaz M üzesi ve Kültür M erkezi ' n i n ileride vakfa dönüştürülme­ si düşünülüyor.

!!

� Fores Mi marlık .E � Başarı larını Yu rtdışına

� Taşıdı E

:E

...

�"' <

Tarih: 1 O Kasım, Sabah Emlak Fores M i marlık, Katar Bilim ve Teknoloji Park içinde yer alan Ziyaretçi Merkezi M i mari Tasarım Yarışması'nda birinci oldu. N itelikli m imarlık h izmetleri vermek üzere Serter Karataban tarafından kuru­ lan Fores M imarlık, başarıları na bir yeni­ sini yurt dışından ekledi . Katar Bilim ve Teknoloji Park içinde yer alan "Ziyaretçi Merkezi M imari Tasarım Yarışması"na Türkiye'den katılan Fores M imarlık sı­ radışı projesiyle birinci oldu. Yaklaşık 1 00 m2 '1ik bir taban alan ına sahip 1 . 800 m3'1ük bir hacimde teknolojinin sundu­ ğ u olanaklardan faydalanarak esnek bir kullanım önerisi sunan proje, tavandan

sarkıtılan hareketli paneller sayesinde isteğe göre kapalı ya da açık bir konfe­ rans kullan ımı sağlayabilmesi ile dikkat çekiyor. Mekanda aynı zamanda din­ lenme alanları ve bilgilendirme amaçlı elektronik kiosklar bulunuyor. Tamamen şeffaf cam bir kabuk içinde yapılan ve OSTP'nin görünen ilk yüzü olan mekan , teknoloji parkının tan ıtımı için ulusla­ rarası düzeyde önemli ziyaretçilere de ev sahipliği yapacak. Yarışma, içinde kapalı bir tanıtım-seminer ve toplantı alanı bulunduran ve bu alan içerisinde gezme, OSTP ve yeni teknolojiler hak­ kında bilgi alma fonksiyonlarının yürütü­ lebileceği projeyi içeriyordu. Proje ger­ çekleştirilirken OSTP konseptine aykırı kal ınmadı ve hem OSTP hem de deva­ mı için davet edici bir tasarım yaklaşımı benimsendi. Fores M i marlık bu kadar geniş hacimli bir cam prizma içerisinde, akustik kontorun ve çınlanım kontrol ü­ nün sağlanması nı bünyesindeki akustik uzmanlarının desteği ve distribütörlüğü de kendisine ait olan Microsorber akri­ lik yutucu malzemelerle ana tasarımın bir parçası haline getirdi. Öte yandan Fores M imarlık tavandan çeşitli yüksek­ liklerde sarkıttığı delikli akrilik panellere ek olarak, kısmen delikli ve deliksiz akrilik panelleri italyan Becker marka motorların desteğiyle, kontrollü düşey hareket vererek, gerektiğinde özel su­ num ların ve konuşmaları n yapı lmasına i mkan tan ıyacak bir oda ortaya çıkarıl­ ması nı sağlad ı .

Team Fores Hakkında 1 997 yılında Serter Karataban tara­ fından kurulan Fores M imarl ık, özel­ likle 2000 yılından sonra, aralarında Firmenich, Nestle, Zte Corporation, Lafarge, FHP Vileda, Sofra G rup gibi isimlerin bulunduğu, sektörde tanınmış çok uluslu firmalara hizmet verdi . Yine sektör lideri Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları, Başarı Holding, Akbaşoğlu Holding, Arkas Holding gibi ulusal firmaların çok sayıda rnekanına da hayat veren şirket, 2005 yıl ında sek­ tördeki önemli bir ihtiyacı değerlendir­ mek için Fores Akustik Şirketi'ni kurdu ve 2006 yılında Dr. N ihat Gök'ün de ekibe katılmasıyla Fores M i marlık daha da güçlendi. Fores M i marlık tarafından gerçekleştirilen projelerden Kuyubaşı


Kasım 2009

Fidanlığı, Cumhuriyetköy Kompleksi YEM M i marın ilk Yapısı Ödülü'nde i l k üç proje arasına g i rmesinin yanı sıra, 2002-2007 yıl ları arasında yapılmış en iyi 15 özel sektör yapısından biri olma unvan ına sahip bulunuyor. Öte yandan yurtdışından da ödül alan Fores Mimarlık, Oatar Science & Technology Park Visitor Center Projesi Yarışmas ı ' nda birinci oldu. Yine i ' zaz Otel projesi de, www.tripadvisor.com gezi sitesi tarafından internet üzerinde yapılan oylamada, 44 otel arasından istan bul'daki en iyi B&B otel seçildi. Ayrıca Türkiye ve Avrupa'daki en büyük Helikopter Havaalanı projesi olan Kaan Heliport Projesi'ni de gerçekleştiren şirket, bunun yanı sıra Alanya'da 7 katlı bir binada Türkiye'deki en büyük brew­ house projesini de bira üretim ve pera­ kende satış olarak hayata geçi rdi. Team Fores'in sahibi mimar Serter Karataban, davetli mimar olarak Belçika' nın Gent şehrinde SMS2 Timing isimli bilişim şirketinin merkez ofisinin tasarım ı n ı ve uygulama kont­ rollüğünü de yaptı. Karataban, yine aralarında iTÜ, Akdeniz Üniversitesi ve Muğla Ü niversitesi'nin bulunduğu çok sayıda okulda konferans verdi, diploma projelerinde ve yarışmalarda davetli jüri üyeliği görevini de üstlendi. Dr. N ihat Gök ise M imar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak tecrübelerini yeni m imar adaylarıyla paylaşmaya devam ediyor.

1 2 . Venedik M i marlık Biena li Sej ima'ya E manet Tarih: 11 Kasım, Architect's Newspaper DERLEYEN: EMiNE MERDiM YILMAZ Venedik Bienali ' n i n yöneticisi Paola Barrata 201 0'daki 1 2 . Venedik M i marlık Bienali 'nin küratörünün Japon m imar Kazuyo Sejima olduğunu açıkladı . Geçtiğimiz hafta içinde bienalin küra­ törünün bir kadın olacağı söylentileri dolaşıyor, isimler Sejima ve Liz Diller arası nda gidip geliyordu . 2008 yılındaki bienalin küratörlüğünü Aaron Betsky yapmış, ismi etkinlikten sadece 8 ay önce duyurulmuştu. Sejima, bienale küratörlük yapan ilk

kadın ayrıca Fuksas'tan sonra pratik yapan ikinci mimar olacak. Sejima ayrıca 9. Venedik M imarlık Bienali'ndeki çalışmasından ötürü Altın Aslan Ödülü'nü kazanmış, 7. Venedik M imarl ık Bienali'ndeki Japon Pavyonu'nun küratörlüğünü üstlenmişt i . Bienal 29 Ağustos-21 Kasım 2 0 1 0 ta­ rihleri arasında, ön gösterim ise 26-2728 Ağustos'ta.

Kazuyo Sejima Hakkında 1 956 yılında Japonya'da doğdu . 1 98 1 yılında Japon Kadın Üniversitesi 'nden mezun oldu ve Toyo lto ile çalışmaya başladı . 1 987 yılında Ryue N ishizawa ile birlikte SANAA'yı kurdu. Çalışmaları arasında New M useum Çağdaş Sanat M üzesi, 2009 Serpetine Pavyonu , Tokyo'daki C hristian Dior B inası ve Kanazawa 2 1 . YY Çağdaş Sanat M üzesi yer al ıyor.

F lorya Atatürk Den iz Köşkü Ziyarete Açı ldı Tarih: 1 1 Kasım, Cumhuriyet Yeniden düzenlenen Florya Atatürk Deniz Köşkü ziyarete açıldı. Köşkteki eşya­ ların dönemine uygun şekilde yen ilen­ diği belirtildi . Köşkün ziyarete açı lışı, Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe ve Milli Saraylar Daire Başkanı Yasın Yı ldız tarafından kurdele kesilerek yapıldı. Açılışın ardından Ü lkü Adatepe ve be­ raberindekiler, köşkü ve köşk içindeki "Atatürk Florya'da" adlı fotoğraf sergi­ sini gezdi . Gezi sırasında M i l l i Saraylar Daire Başkan Yardı mcısı Esra Akça, yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi .

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

267

Açılışa, Ü lkü Adatepe'nin eşi Öke Adatepe, oğlu Ahmet Kemal Doğançay, Anadolu Ajansı Genel M üdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Bengi 'nin de aralarında bulunduğu davetliler katıld ı . Ü lkü Adatepe d uyguları nı dile getirirken hayatının en mutlu günlerinin burada geçtiğini söyled i . Adatepe, m utluluğu v e hüznü bir ara­ da yaşadığını belirterek, şunları kaydet­ ti: " Buraya geldiğim zaman o günlere gidiyorum. Atatürk ile koşmaca oyna­ dığımız, bahçede O'na çiçekler kesip yakasına taktığım o anlara gidiyorum . Ç o k mutlu anlardı . B u g ü n de buranın çok güzel tertip edilmesi, yatağ ımı gör­ mek, oyuncaklarımı görmek beni hem mutlu etti hem de O ' n u kaybetmenin acısı n ı yaşattı . Ben de odama bazı şey­ ler hediye ettim." Atatürk'ün halkıyla bütünleşrnek için Dolmabahçe Sarayı gibi bir saray yerine burayı tercih ettiğini dile getiren Adatepe, "O halkıyla bütünleşmeyi, konuşmay ı , sakalaşmayı çok severdi. Burada denize g iriyord u . Denize gi­ rerken de halkı geliyord u . Onlara soru sorard ı, onları din lerdi. Sandalın etrafı insanlarla dolard ı . Bu O ' n u son derece m utlu ederdi . Beraber yüzerken halk geldiği zaman istemezlik etmez, bilakis hemen onları çağ ırır ve sohbet ederd i , " ded i . M i l l i Saraylar Daire Başkanı Yasin Yı ldız da köşkteki eşyaların dönemine uygu n şekilde yenilendiğini söyledi . Yıldız, yapılan çalışmanı n binadan çok, objeye ve mekanın kullanım amacı­ na yönelik olduğunu beli rterek, " Bi r sü­ redir dış binada yapılan çalışmalar vardı . Ardından diğer çalışmaları yapmak için kapatılmıştı. Böyle anlam l ı bir günde açm ı ş olmak öneml i . Burası yılda 20 binin üzerinde ziyaretçi ağırl ıyor. Ümit ediyorum bu düzenlemeden sonra daha fazla ziyaretçi alacağ ız," diye konuştu. Ü l kü Adatepe' nin armağan ettiği bazı eserlerin de sergilendiğini belirten Yıldız, Kurtuluş Savaşı M üzesi'nden Atatürk'e ait eserlerin de buraya ge­ tirilerek ziyaretçi ile buluşturulacağ ını kaydetti . Köşk'te Yapılan düzenlemeler Mimar Seyfi Arkan tarafından 1 935 yıl ında yaptırılan Florya Atatürk Deniz Köşkü, 1 988 yılına kadar


268

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Ka sım 2009

Cumhurbaşkanlığı makamının yazlık konutu olarak hizmet verdi. B u tarihten sonra Milli Sarayiara dev­ redilerek Atatürk M üzesi haline getirilen köşkte, Atatürk'ün burada geçirdiği günlere tanıklık eden fotoğrafları araş­ tırılarak hazırlanan sergi ile birlikte yeni düzenlemeler yapıldı. Köşk'te kullan ı­ lan sofra takımları, Atatürk'e ait mayo, bornoz gibi eşyalar, Ü lkü Adatepe' nin elbisesi ve terliği de yeni sergileme düzenine dahil edildi. Bir kısmı belge­ lerden tespit edilen özgün mobilyaların yanı nda dönemsel üsluba uygun eşyalar ve yenilenen perdeler ile köşkün tefrişi zenginleştirild i . Ayrıca iç mekanlarda yer alan eserlerin korunması amacıyla pen­ cerelere UV filtre uygulaması yapıldı.

Başkente Ya kışa n Proje Tarih: 1 1 Kasım, Sabah YAZAN: ALi ERDOGAN Gençlik Spor Genel M üdürlüğü, Ankara'nın çehresini değiştirecek 1 9 Mayıs Spor Kompleksi için düğmeye bastı. Projesi tamamlanan tesisler top­ lamda 4 1 0 milyon TL'ye mal olacak. Türk futboluna 73 yıldır hizmet veren 1 9 Mayıs Stadı ile çeşitli federasyonlara ait sporcuların kamp yaptıkları salonlar tarihe karışıyor. Gençlik ve Spor Genel M üdürlüğü, yıkım için düğ meye bastı ve Başkent'e yakışacak 19 Mayıs Spor Kompleksi 'nin projesini hazırlattı. Şu anki 19 Mayıs Spor Kom pleksi içeri­ sinde yer alan 19 Mayıs Stad ı , Atatürk, ismet I raz tekvando, Şefik Tetik Boks, J imnasti k, Yaşar Doğu Güreş Spor Salonları ile Tenis Eskrim kulüpleri, Gençli k ve Spor il M üdürlüğü binası, TSYD Ankara Şubesi hizmet binası ve lokali , Ziya Ozan Yüzme H avuzu, Naili M oran Atletizm Sahası, Havaş B inası ve Çevik Kuvvet Polis M erkezleri yıkı­ lacak.

Stad Bir Yılda Bitecek Gençlik ve Spor Genel M üdürü Yunus Akgül , şu andaki 1 9 Mayıs Spor Kompleksi'nin başkente yakışmadığını belirterek " Yaklaşık 4 1 0 m ilyon TL har­ canacak yeni spor kompleksinin projesi tamam landı. Şu andaki spor kompleksi başkente yakışmıyor. Yakışanı yapaca-

ğ ız. Kompleksin merkezi yerine sporcu anıtı yapılacak. 19 Mayıs Stad ı ' n ı n yapı ­ m ı n a i s e ligler bitmeden başlanılacak ve bir yılda bitereceğiz. S por kompleksinin bitmesiyle Başkentliler çağdaş bir yere kavuşmuş olacak," ded i .

45 Bin Kişilik Stat Geliyor Yeni 1 9 Mayıs Stadı ile spor komplek­ sinde yer alacak diğer tesislerin maliyet­ leri şöyle: 45 bin kişilik: 230 m ilyon TL 3 bin kişi l i k 3 spor salonu: 1 5 mil­ yon TL 50 metre l i k olimpik ka palı yüzme havuzu: 15 m ilyon TL Sentetik çim yüzeyl i futbol sahası:

5 m ilyon TL

intifa (kullan ı m) hakkı bulun uyor. Buna karşılık istanbul Büyükşehir Belediyesi, her yıl otel cirosundan yüzde 13 ora­ nında pay alıyor. Satışın gerçekleşmesi halinde, intifa hakkı 1 0 Ocak 2031 yılı­ na kadar Göktrans Turizm'de kalmaya devam edecek. Süre sonunda otel be­ delsiz olarak yeni alıcısına devredilecek. Buna karşın belediyenin ciro üzerinden aldığı yüzde 1 3 '1ük pay ise arsa ve otelin yeni sahibine ödenecek.ihaleye katı lanlardan 4 . 5 m ilyon Lira geçici teminat, 1 5 milyon Lira iştirak teminatı istenecek. ihale 25 Kasım günü saat 1 2:00'de, istanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Encümen Salonu' nda yapı­ lacak.

Ç i m sa h a n ı n altında 8 adet antren­

Swissotel de Var

m a n salonu: 5 milyon TL

istanbul Büyükşehi r Belediyesi, gelir kaynakları nı artırmak amacıyla eli ndeki değerli gayrimenkulleri birer birer satışa çıkarıyor. Belediye bir süre önce işletme hakkı 2025 yılına kadar Fiba G rubu'nda olan Swissotel'in de arsa ve binasını satma kararı alm ıştı. Belediyenin satış listesinde Boğaziçi imar M üdürlüğü ve eski Bayrampaşa Cezaevi de yer alıyor. Doğuş G rubu'nun 8 oteli bulunuyor: Park Hyatt istanbul Maçka Palas Hyatt Regency istanbul Sheraton Vayager Antalya Maritim Hotel G rand Azur Maritim Hotel Club Alantur Paradise Side Beach Hotel Aldiana Side Marmaris Select Maris Oteli ilio Avrupa Tasarım Yönetimi

19 M ayıs Spor Kompleksi 'nin merkezi yerine sporcu anıtı Atletizm sahası: 15 milyon TL Gençlik ve Spor i l Müdürlüğü ve yönetim binaları: 5 milyon TL 6 adet açık tenis kortu: 30 m ilyon TL

5 bin kişi l i k merkez kort: 10 milyon

TL 201 0 Dünya Basketbol Şampiyonası için 1 0 bin kişi l i k Anka ra Arena S a l o n u : 5 0 m ilyon T L Çevre d üzenlemesi: 1 0 milyon TL Kafeterya ve d i n l e n m e al anları: 1 0

milyon TL 2 adet al ışveriş merkezi ve oto· parklar: 1 O m ilyon TL.

Belediye Hyatt Oteli ve Arazisi n i Satışa Çıkardı Tarih: 1 3 Kasım, Milliyet YAZAN: FEHiM GENÇ istanbul Büyükşehir Belediyesi, kullanım hakkı 2031 yılına kadar Doğuş Holding'e ait olan Hyatt Regency Oteli'ni ve arsasını satışa çıkard ı . Resmi Gazete'de yayımlanan satış i la­ nına göre 14 bin 793 metrekarelik arsa ve üzerindeki 360 adalı otel binas ı , 1 50 milyon Lra muhammen bedel üzerinden kapalı teklif alma yöntemiyle satılacak. Hyatt I nternational tarafından işletilen otel üzerinde, Doğuş Holding'e bağ lı Göktrans Turizm'in 2031 yılına kadar

Den izl i H ü kümet Konağı Yarışmasıında , Plan Tad ilatına Mimarından Onay Tarih: 1 6 Kasım DERLEYEN: DiLEK ÖZTÜRK Arkitera M imarlık M erkezi olarak Denizli H ü kümet Konağı M i mari Proje Yarışmas'nın sonuçlanması nın ardın­ dan yaşanan gelişmelere ışık tutmaya çalışıyoruz. Yarışma'da Yavuz Selim Sepin, ilknur Karakaş Kahraman ve Emre Gönül tarafından tasarlanan pro­ je, uygulama safhasında, il Beled iye


Ka s ı m 2009

Meclisi' nde değiştirildi ve bu durum büyük yankılar getirdi. Bu konuyla ilgili M imarlar Odası Denizli Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı i brahi m Şenel ve ya­ rışma birinci proje müellifi Yavuz Selim Sepin'in görüşlerini aldık. Şenel, bi rinci projeyi, belediyenin yüksek maliyetler nedeniyle uygulamak istemeyeceğini düşünerek, projede bir değişikliğe gidildiğini ve bu değişikli­ ğin bir art niyet içermediğini beli rtiyor. Şenel ayrıca, projenin ana kurgusunu olşturan yolun yayalaştırma kararı, yeni hükümet binasının yerini de değiştire­ ceğini vurgulayarak, projenin özünden kapacağ ı n ı ifade ediyor. Birinci Proje M üellifi Yavuz Selim Sepin ise, meclisin aldığı bu karara karşı olmadığını, hatta bu kararın pro­ jeye artılar katacağı n ı düşünüyor. Fakat Sepin, belediye meclisinin aldığı bu karar sürecinde aktif olarak katılama­ malarını eleştiriyor. Sepin, bu projenin bir konsept projesi olduğunu ve geliş­ melere açık olduğunu belirtiyor. M imarlar Odası Denizli Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı ibrahim Şenel Denizli Hükümet Konağı yarışma süreci , sonuçları, kolokyum ve ardından başla­ yan projenin uygulama süreçleri de aynı şekilde sıcak tartışma ortamları doğura­ cağa benziyor. Hükümet Konağı Yarışması bilindiği gibi yalnızca Hükümet Konağı değil Denizli kent merkezinin en önemli alan ı ­ nın d a tasarı mını içeriyordu. Bu alanda beklentide Denizl i 'nin ihtiyaç duyduğu -ki bu tüm kesimlerin kabu l ettiği bir ihtiyaçtır- n itelikli bir kent meydanı elde edilmesi yönünde idi. Birinci seçilen proje ödül alan ve yarışmaya katılan diğer tüm projeler gibi meydan olgusu­ nu gerçekleştirebiirnek adına yarışma alanı sını rları içerisinde bir takım imar planı değişiklikleri ve ulaşım kararları beli rlediler. Hatırlanacağı gibi bu zaten şartnarnede de yarışmacılardan isteni­ len bir değişiklikti. B i rinci seçilen proje müellifi Sn .Yavuz Selim Sepin de tasa­ rımı nda ana kurguyu Kız Meslek Lisesi, Mevcut Hükümet Konağı ve Eski taş binaların önünden geçen yolu yeraltına alarak yarışma alanı ile alanın karşısın­ da bulunan diğer kamusal alanı yarışma alanına dahil etme kararı üzerine oturt­ muş idi. Açıkçası bu m üdahaleyi diğer

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

269

pek çok projede de görmek m ümkündü. Sn. Sepin ayrıca yen i hükümet konağı binasını da bu üç binanın izi üzerine oturtarak Denizli kent merkezinin ta­ rihsel izini koruduğunu ifade ederek Jü rinin de olumlu düşüncelerini alan ve d iğer projelerden farklı laşan bir tasarım kararı vermişti. Bu raya kadar her şey sorunsuz gibi görünmekle birlikte belki de sorunun asıl kaynağı uygulamaya yönelik ça­ lışmalar oldu. Çünkü yatırımın hayata geçirilmesi için Valilik yalnızca Hükümet Konağı yapımı ile ilgili süreçte sorum­ luluk sahibi. Bölge için gerekli plan tadilatı ve yolun yer altına alınması gibi uygulamalar Denizli Belediyesince gerçekleştirilecek konular. Söz konusu yolun yer altına alın ması bu günün şartlarında Denizli Belediyesinin yüksek maliyeti sebebi ile pek de uygulamayı düşünmediği bir durum. Diğer bir sorun ise yolun yer altına girdiği ve çıktığı noktaların pratikte birinci projedeki yerlerinde gerçekleşemeyecek olmas ı . Yolun yer altına alınması kararının ke­ sinlikle uygu lanması durumunda batma noktasının çok daha fazla geriye alı nma­ sı (Çınar Meydanı yönünde) gerekecek. Denizli Valiliği projeyi hayata geçir­ mek konusunda ödeneğin değerlendiril­ mesi gerekçesi ile oldukça acele ediyor. Bu durumun getirdiği noktada yarışma şartnamesinde de ifade edilen ve birin­ ci seçilen projeye uygun olarak hazır­ lanması gereken plan tadilatı çalışmaları il Özel idaresi tarafında hazırlanarak Denizli Belediye Meclisine sunuldu. Tam da bu noktada yeni bir tartışma süreci başlamış oldu. Çünkü Vali l i k v e Belediye birinci seçilen projenin uygulanabilirliği ve ekonomik ve fiziksel şartların sağlanabilmesi niyeti ile yer altına alınması gereken yolu yer altına almayarak sadece yayalaştırma yapmış ve Denizli kent merkezi trafiğinin ana omurgası olana bu trafik yolunu yarışma alanı etrafına dağıtmıştır. Öncelikle şunu ifade etme isterim ki bu çalışmada herhangi bir art n iyet olduğunu düşün­ müyorum ancak sunulan çalışmanın da ciddi bir takı m sorunlar içerdiğini de kabul etmek gerekiyor. Plan tadi latı Belediye meclisine sunulur sunulmaz M imarlar Odası olarak konuyu ilgili komisyonumuzda ele alarak bir değer-

lendirme yaptık. Bu değerlendirme ça­ lışması sırasında planın altında imzası bulunan il Özel idaresi i mar Müdürü de bize eşlik etti. Ayrıca yarışma J ü ri Başkanı Sn. Prof.Dr. Zekai Görgülü ho­ camızı ve birinci proje müellifi Sn .Yavuz Selim Sepin ' i de gelişmelerden haber­ dar ederek fikirlerine başvurduk. Geldiğimiz nokta da somut durum şu: Derin tartışmalar ve gerilimlerle ger­ çekleşen ve genel olarak kabul gören bir yarışma sonucu elde edildi ve Valilik projeyi hayata geçirmek için çal ışmala­ ra başladı . Ama projenin ana kurgusunu oluşturan yolun yayalaştırılması kararı pek çok sebepten ötürü yolu yer altına alarak gerçekleşemeyecek gibi görünü­ yor. En azından bu günün koşullarında. Eğer yol yayalaşamıyorsa Sn. Sepin 'in yeni hükümet konağ ı n ı koyduğu yere bu binan ın yapılması da söz konusu olamaz. Bina bu raya yapılmaz ise de bu projenin birinci seçilme kriterleri ortadan kalkacak yani proje özünde tamamen kopacaktır. Belediyeye su­ nulan i mar Plan tadilatına bu değerlen­ dirmeler ışığında bakacak olursak plan önerisinin seçeneksiziikten kaynaklana bir öneri olduğunu düşünebiliriz. Ama şu da bir gerçek ki öneri planın u laşım kararları oldukça ciddi çekinceler uyan­ d ırıyor. Kurumsal olarak şu ana kadar plana herhangi bir itirazımı olmad ı . Sebebi i s e bu plana itirazımız durumun­ da konunun kent içinde bir çözümsüz­ lüğe sürüklenecek olması. Bir takım uzmanlar kent merkezinin bu en önemli


270

ARKiTERA MiMARLIK ALMANAGI

K a s ı m 2009

trafik aksının bir kavşakla bölünmesi durumunda oluşacak sorunun doğru bir sinyalizasyonla çözülebileceğini düşü­ nürken başka düşünceler bu uygulama­ nın ciddi sorunlar doğuracağına yönelik. Bu konuda birinci seçilen proje mü­ ellifi S n .Yavuz Selim Sepin ve değerli jüri üyelerinin yön lendirici ve sorunun çözümüne yönelik ciddi katkılar kayaca­ ğ ı n ı düşünüyor ve değerli düşüncelerini kamuoyu ile paylaşmalarını bekliyoruz. Son olarak ifade etmek isterim ki, Denizli kent merkezinin yalnızca bu bölgesinin değil daha üst bir ölçekte ulaşım kararlarının yeniden ele alınması ve bu alanı nda belki bu çalışmadan sonra yen iden değerlendirilmesi daha doğru olacaktır. M imarlar Odası Denizli Şubesi olarak bu ihtiyaca yönelik çalışmalarımızı başlatmış bulunuyoruz. En geç bir ay içerisinde değerli uzmanların katılımı ile " Denizli Kent M erkezi U laşım Sorunları ve Otogar Alanı " konulu bir panelin hazırlığı içe­ risindeyiz. Düzenleyeceğimiz panelin ve tüm çabalarımızın Denizli kentine yarar sağlayacağını um uyorum. Elimden geldiğince kısaca aktarmaya çalıştığı m değerlendi rmeler umuyorum ki konuyu takip edenlere bir fikir vermiştir. �

Yarışma Birinci Proje Müellifi Yavuz � Selim Sepin � " Yarışma sü reci içerisinde bu iki alternatifi de düşünerek projemizi hazırladık. Uygulamada yolun alta alınamaması durumunu da değerlendirip projem izi

:!:

c

·;: -Q) 'o ıl: ..:

bu alternatiften etkilenmeyecek şekilde oluşturduk. Yol u n alta alınmasını, tra­ fiği son derece rahatlatan bir çözüm içerdiği için tercih ettik. Bunun yan ında trafiğin sağlıklı bir şekilde çözülerek, yolun alta alınmadan yayalaştırılmasının, projeye artı bir değer katacağ ı inancını taşıyoruz. Yolun yerin altına alınması pek tabii ki büyük sorunları da bera­ berinde getiriyor. Büyük bir bütçenin yanında, meydanın ve çevresinin yapımı sırasında yaşanacak olumsuzluklar, zamanlamada ki belirsizlikler belki de Denizli ' n i n kaderini değiştirecek bu pro­ jenin gerçekleşmesini olumsuz yönde etkileyecektir. Diğer taraftan yolun alta alınmadan yayalaştırılmasında örneğin tartışmalara neden olan yolun üzerinde kalan mevcut ağaçların korunması, yolun alta alınırken yaşanacak problem­ lerden arın ması gibi konular gündem dışı kalıyor. Bir tarafta böyle büyük bir sorun yumağı varken , diğer tarafta, yo­ lun altına alınmadan, bazı Avrupa kent merkezlerinde olduğu gibi, merkezi ya­ yalaştırılıp buradan geçen yolların ring şeklinde çözülmesi gerektiğine inan ıyo­ rum. Gönül isterdi ki meclise sunulacak proje, bizimle birlikte hazırlansı n . Mecliste onaylanan projenin, bir nok­ tası dışında kabul edilebilir. Şöyle ki, ar­ sanın gü neyinde Kız Meslek Lisesi 'nin cephesine paralel olan cadde yaklaşık 15 m genişliğindeYolun düzenlenmesi gerekiyor. Yolun öneri imar planındaki gibi 24,5 metreye çı karılmasıyla, Kız Meslek Lisesi 'nin bir kısmının yolda kalacağı anlamı ortaya çıkıyor, yani Kız Meslek Lisesine müdahale edilmesi gündeme gel iyor. Kız Meslek Lisesi 'nin ucundan tıraşlanması yolun yeraltına alınmaması durumunu savunmasız bıra­ kıyor. Bir şeyi ya tamamen korursunuz ya da korumazsınız. Bu önemli bir çeliş­ ki yaratıyor. Ayrıca, önerilen bu durum­ da dahi, raylı sistemin oradan geçmesi teknik açıdan imkansız görünüyor. Bu konu ile i l g i l i , planlarda göster­ diğimiz gibi iki seçenek sunduk. Eğer oradan 24,5 metrelik bir yol geçecekse, Gazi M. Kemal Bulvan ile 556 sokak köşe binalar kamulaştırılmalı, raylı sistem ve yol geniş bir kavşakla düzen­ lenmelidir. ya da o yolun yine 15 metre olarak bırakılması ve G ü neybatıda Atatürk Parkı ' na giden Şehit Şükrü

sokağa bağ lanmasını önerdik. Bu bir konsept projesi. Gelişmelere açı k . . . Çıkacak problemler Belediye, Valilik ve ilgili kurumlarla gözden geçirilerek yeni­ den değerlend i rilir. Burada önemli olan, yarışmada sunulan konseptin aynen korunmasıdır, Valilik Binası'nın ilk etap­ ta yapılması, böyle bir merkezin, başka müdahalelerden etkilenmeden ortaya çıkması, en büyük d i leğimizdir. Her kesimin projeyi ve konsepti uygulama konusunda iyi niyetli olduğundan hiçbir endişemiz yoktur. Bu noktada emeği geçen herkese teşekkür ederiz.

Bisiklet Paylaşı mı Kardeşlikten Yoksun Tarih: 1 6 Kasım, New York Times YAZAN: STEVEN ERLANGER Fransız mimar Le Corbusier'in haç formundaki beyaz kulelerinde olduğu gibi Velib'de de geleceğin endüstriyel kentlerinin vizyonu ile ilgili heyecana kapılabiliriz. iklim değişikliği çağ ında kentsel yeni toplum düzeni için esinle­ nilmiş, Paris'e özgü bisiklet kiralama sistemi; Velib. Paris sakinleri burada yüzlerce genel istasyonlardan sağlam bir bisiklet kiralayarak istedikleri yere ucuza, sağlıklı ve araba ya da otobüse oranla düşük karbonlu bir alternatifle pedal çevirebiliyor. Ancak bu son Fransız ütopyası sıkıcı bir gerçekle kar­ şı laştı: 3 bin 500 Dolar'a mal olan, özel olarak tasarlanmış birçok bisiklet, Doğu Avrupa ya da kuzey Afrika kara borsa­ larında görülmeye başland ı . Diğer bir­ çoğu da eğlence için yol kenarlarındaki hendekiere yuvaland ı , pedalları bükül­ dü, tekerlekleri söküldü. Başlangıçtaki 20 bin 600 bisikletin yüzde BO'inin çalın ması ya da hasar görmesi yüzün­ den programın organizatörleri bunların tamiri için birkaç yüz insanı işe almak zorunda kaldı . Ve kent bütçesine yük olanlar dışında Parisliler'in kendilerine bakışına zarar verdi . Le M onde yazın yayınladığı bir başyazıda " D üzene so­ kulan, çevre dostu bir kentin sembolü yeni bir suç kaynağı haline geldi " söz­ leriyle yas tuttu. " Velib kent ulaşımını medeni bir hale getirmeyi amaçlamıştı. Medeniyetsizliği artırdı." Ağır, kum sarısı Velib bisikletleri, " boboların " ya da son moda kentsel orta sınıf " bohem


Kasım 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

burjuvazinin" teçhizatı olarak görülüyor ve kızgınlığı ve aç gözlülüğü harekete geçiriyor. Ulaşım konusunda uzman sosyolog Bruno Marzloff, " Bu, özellikle araba yakmak gibi diğer medeniyetsiz davranışlarla ilişkilendiri lmelidir," d iyor 2005 yılında gösteriler sırasında genç göçmen çetelerinin araba yakmaların ı hatırlatarak. Marzloff, " Bu rada b i r kayıt­ sızlık var," diyor ve ekliyor, " B u , ' bizim diğer insanlar gibi hareket etme hakkı­ mız yok , Paris'e gitmek büyük ıstırap, arabamız da yok, olduğunda da, çok pahalı ve uzak' anlamına geliyor." Bazı Velibler tekerlekleri patiatıi m ış, sokak lambalarına asılmış, Seine nehrine atılmış, Bü kreş sokaklarında kullanı l m ış ya da Kuzey Afrika'ya yolunda bir ge­ minin konteynırında bulundu. Bazısı da basitçe çalınarak boyanmış bir halde. Çoğunlukla şehrin merkez bölgele­ rinde kullanılan Velib programı birçok açıdan başarılı. Ancak sağlam yapıları ve üzerlerindeki elektronik aksamları Macaristan'da yapılmış bu bisikletleri pahalıya getiriyor ve herkes Paris' i n sosyalist belediye başkanı Bertrand Delanoe'nun teşvik ettiği bu ortaklaşa kamu malı kullanım ruhunu benimsemi­ yor. Bu projenin en büyük organizatörü ve finansörü Outdoor reklam şirketi J CDecaux'da strateji , araştı rma ve pa­ zarlama d irektörü olan Albert Asseraf, "Zararı ve h ı rsızlığı yanlış hesapladık" diyor ve ekliyor, "Ama dünyada bu tür­ den bir girişim için referans noktamız

yoktu " . Asseraf, " Bisikleti daha güçlü yaptık, zarar vermeye karşı reklam kam­ panyaları yürüttük ve insanları daha iyi bilgilendi rmeye çalıştık," diyor. " Gerçek çözüm sadece kişiye saygı."

ızmi r'in Yeni Stad ı Çok Beğeniidi Tarih: 1 7 Kasım, iz mi r Büyükşehir Belediyesi Futbol Federasyonu'nun 2016 Avrupa Şampiyonası için tasarladığı yeni izmir stadına i lişkin çizimler, ilk kez izmi r Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kuru l u ' nda gösterildi. Başkan Kocaoğlu, şehrin her yerinden görüle­ bilecek antitiyatro şeklindeki stad için " izmir'e çok yakışacak," ded i . i z m i r Büyükşehir Belediyesi'nin öncülüğünde kurulan izmi r Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu, 5 . toplantısında Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener'i ağırlad ı . izmir'in kanaat önderlerinin katı ldığı böyle önemli bir toplantıda, izmir'in yeni stad projesinin g ündeme alınmasının kendisini çok mutlu ettiğini söyleyen Futbol Federasyonu Başkanı Özgener, bunun " projeye büyük önem verildiğinin bir göstergesi" olduğunu vurguladı . Türkiye Futbol Federasyonu olarak 201 6 Avrupa Şampiyonası adaylık başvurusunda bul undukları nı hatırlatan Özgener, EURO 2 0 1 6 ' n ı n sadece bir spor organizasyonu olmasından öte Türkiye' n i n tanıtımı açısı ndan büyük

271

faydalar sağlayacağ ını bildirdi. Stad projelerinin sadece E U RO 201 6 için düşünülmediğinin altını çizen M ahmut Özgener, " G ittiğimiz her ildeki yöneticilerimiıle yaptığımız görüşmelerdeki ortak kanaatimiz, bu organizasyonu yapamazsak, alamazsak bile, bu statların mutlaka yapılması yö­ nünde oldu. G ittiğimiz her i lde önemli destekler gördük. izmir'deki stadımızın yerini sayın Valimiz ve sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız ile yaptığ ımız top­ lantıda Örnekköy olarak belirlemiştik. Bizim arzuladığımız boyutta bir stadı ya­ pabilmek için 1 50 dönümlük bir araziye ihtiyaç vard ı . Bu büyüklükte başka bir arazi izmir'de bulunamad ı . Örnekköy'e gidip baktığım ızda da kon um olarak mükemmel bulduk. U laşım şartları nın da kolay olduğunu gördük," dedi. Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, daha sonra ön tasarı mı ArenaCom Almanya Thomas Speck 1 A . Roelvin k IAA Hollanda tarafından yapılan yeni izmir stadının "ham" çizim­ lerini ilk kez izmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu üyeleriyle paylaştı. Özgener, kentin her tarafından görülme­ si düşünülen stadı n bir antitiyatro şek­ l inde tasarlandığın ı ve 40 bin 500 kişilik kapasitede olacağı n ı söyled i . Özgener, " B u stat, izmir için çok önemli prestijli bir yapı olacak. Çevresinde alışveriş merkezleri olabil i r. Oteller ve konaklama merkezleri olabi lir," dedi. izmir'deki yeni stadın çizimlerini çok beğenen Kurul Üyeleri, bu dev tesisin mutlaka kente kazandırılması gerektiği konusunda birleşti . izmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da stadı n görünümünü "etkileyici" bulduğu­ nu söyledi. Başkan Kocaoğl u , " Başından beri bu işin içindeyiz. Ama böylesine büyük bir proje, sadece Büyükşehir Belediyesi 'nin olanaklarıyla yapılamaz. Futbol Federasyonu ile Gençlik Spor Genel Müdürlüğü'nün de katkılarıyla kentim ize bu eseri kazandırmak istiyo­ ruz," ded i .

Ankara'ya Selam, Yola Devam Futbol Federasyonu Başkan ı ' n ı n sunumunun ardı ndan gündeme geçen Ekonomik Kurul üyeleri, izmir'in önce­ l ikleri konusunda gelinen son noktayı


272

A R K i T E RA M i MARLIK ALMANAGI

ıs.m

2009

değerlend i rd i . Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğl u , özellikle Gediz'in kurtarılması, izmir- i stanbul otoyolu inşaatının her iki taraftan da eş zamanlı olarak başlatılması ve Ege Medeniyetleri M üzesi'nin yapı l ması konularında çok önemli ve somut geliş­ meler olduğunu söyledi. Gediz konusunda Ege Belediyeler Birliği olarak da takipçi olacakların ı belirten Başkan Kocaoğl u , daha sonra izmir Kültür Çal ıştayı hakkında bilgilen­ dirme yaptı.Ankara temasları hakkında Kurul üyelerine bilgi aktaran izmir Ticaret Odası Meclis Başkanı Necip Kalkan , " Doğu ve G üneydoğudaki oda başkanlarıyla çok samimiyi m . Arıyoru m , başkanları h e p Ankara'da. Sorunların ı n çözümü konusunda h e r fırsatta soluğu Ankara'da alıyorlar. Hangi bakan , hangi müsteşar karşısındaki 30 kişilik izmir heyetinden etkilenmez. Ankara'ya gidip o kapıları çalma konusunda bu birlik ve beraberliğimizi koruyalım. Bakın sonuç almaya başladı k bile . . . Çünkü izmir için istiyoruz, kendimiz için deği l , " diye konuştu . Toplantıda daha sonra Ege Medeniyetler M üzesi 'nin yeri , kruvaziyer limanı, Mavişehi r yat liman ı , opera binası ve uluslararası nitelikte kongre merkezinin yapılması konuları tartışı ldı. Başkan Aziz Kocaoğlu M üze ko­ nusunda, " Kültür ve Turizm Bakanı, 201 0 bütçesinde Ege Medeniyetler Müzesi'nin proje çalışmalarına da yer verecek. Önemli olan bu konunun takipçisi olmamız ve g ündemden düşür­ mememiz. Kamulaştırmadan inşaatına Büyükşehir olarak Bakanlığa destek vereceğ iz," dedi. Toplantının sonunda da, Kurul üyesi Alphan Manas, üzerinde çalıştıkları elektrikli otomobil projesiyle i lgili bilgi sundu.

En Eski Santral M üze Olacak Tarih: ı 7 Kasım, Radikal Türkiye'nin çalışır durumdaki en eski hidroelektrik santralı özelleştirme kap­ sam ında satışa çıkarıldı. Kayseri 'nin Bünyan ilçesinde, 1 929'da Alman ve Çek mühendisler tarafından kurulan santral, tam 80 yıldır elektrik üretiyor. Kayseri ve Civarı Elektrik TAŞ, kuruluş

temelini de oluşturan santralı satın ala­ rak müzeye dönüştürmek istiyor. Skoda firması tarafından Alman ve Çek mühendislerce kurulan santral enerji üretiminde kullandığı suyu, ilçeye 4 kilometre uzaklıktaki Pınarbaşı kay­ nağından alıyor. Yaz aylarında üretim kapasitesi düşmesine rağmen yılda 5 milyon kilovatsaat elektrik üretiyor. " Dikkat ali tevettür. . . Santralın giriş kapısına kurulduğu dö­ nemde asılan " Dikkat ali tevettür (alette yüksek gerilim) ölüm tehlikesi vardır" yazılı uyarı levhası da orijinal haliyle korunuyor. 80 yıldır elektrik üreten santral, EÜAŞ, tarafından 56 hidroelektrik santralıyla birlikte özelleştirme kap­ samına al ınmıştı. Santrala tali p olan Kayseri ve Civarı Elektrik T. A.Ş Genel M üdürü Şadi Büyükkeçeci, " Bünyan Hidroelektrik Santralı'nın şirketimizin temelini oluştu ruyor. Bu nedenle bizim için önemli. Santral orijinal haliyle hala korunuyor ve çalışı­ yor. Ancak, kar getiren bir işletme değil. Bizim için nostalji k bir önemi var. Bu nedenle santralı satın alarak Elektrik M üzesi 'ne dönüştürmek istiyo­ ruz," dedi. "

BUI LDIST Muhteşem Bir Geceyle Tanıtıldı Tarih: ı 8 Kasım Tasarım , mimarlık, inavasyon ve tek­ nolojinin yeni buluşma noktası olan B U I LDIST 17 Kası m Salı akşamı Four Seasons Otel'de gerçekleşen lansman yemeği ile tüm tasarım, yapı, inşaat dünyası ile tanıştı rıldı. Katılımın oldukça fazla olduğu ak­ şamda mimarlık ve tasarım dünyasının başarılı isimleri, yapı ve inşaat sektö­ rünün önemli firmaları ve basından pek çok kişi katıldı. H aber Türk kanalı spikerlerinden Özlem Gürses' i n açılış konuşmasını yapmasıyla başlayan akşam , Arkitera M imarlık Merkezi yöneticilerinden Ömer Yılmaz'ın konuşması ile devam etti. Yı lmaz, B U I L D l ST fuarının başlangıç hikayesini anlatarak, fuarcılık alanı nda uzman Survey Fuarcılık ile güçlerini nasıl birleştirdiklerinden söz etti. Daha sonra Arkitera M imarlık M erkezi 'nin misyonunu tanı miayarak " Mi marlık Kültürü " adına birçok çalışma­ lar gerçekleşti rildiğini ifade etti. Daha sonra S urvey Fuarcılık'ın kurucusu olan Peter Meyer, Su rvey


Kasım 20

ARKiT E RA M i MARLIK ALMANAGI

273

ile birlikte şehi r merkezinde kaldığını hatırlattı. Demiryolu hattının kent merkezi dışı­ na alınması için uzun süredir üzerinde çalıştıkları ve zaman zaman çeşitli sı­ kıntılarla karşılaştıkları projenin nihayet uygulanmaya başlandığını ifade eden Yıldız, Devlet Demir Yolları (TCD D) Genel Müdürlüğü'nün hattın yerinin de­ ğiştirilmesi işini ihale ile verdiği firman ı n çalışmalara başladığını bildirdi. Demiryolu hattın ı n şehir merkezi dışı­

Fuarcılığın tarihçesini anlatarak sadece fuarcılık değil pazarlama ve danışman­ lık hizmetleri de verdiklerini söyledi . Fuarcılık anlamında 2000 yılından beri girişimlerde bulunan Survey Fuarcılık, 2001 yılında italya'da, 2002 yılında ispanya'da, 2003 yılında Rusya'da, 2004 yılında Çin'de ve Polanya'da ça­ l ışmalar gerçekleştirdi. 2000' 1 i yılların başlarında Türkiye ile irtibata geçen firma 2008 yılında mobilya tasarım, 2009 yılında da mutfak-banyo tasarımı konusunda Türkiye'de fuarlar gerçek­ leştirdi. Yapı sektörüne girmekle doğru bir karar verd iklerini ifade eden Meyer, " Herkesin yaptığından farklı birşey yapı n , başarı gelir ! " diyerek başarıla­ rının sırlarını tanımlad ı . istanbul'da ve Arkitera ile bu güçbirliği yaptıkların ı n nedenlerini açıklayan Meyer, altyapı ve üstyapının birbirleri ile ilgili olduğunu ve kentler için önem teşkil ettiğini, Türk yapı sektörünün oldukça gelişmiş du­ rumda olduğunu ve o nedenle sunmak için dev zeminlere ihtiyaç duyduğunu, istanbul'un uluslararası ticaretin yaratı­ labileceği önemli bir marka olduğunu ve bu ticareti oluşumunu gerçekleştirebi­ lecek olan tirman ı nda Arkitera M i marlık Merkezi olduğunu söyledi. B u şekilde gayrimenkul alanında önümüzdeki yılların yatırım ülkelerinden birisi olarak kabul edilen Türkiye bu ge­ lişme ışığında iç pazarda yapı malzeme-

si üreticilerine büyük fırsatlar sunacak. Öte yandan Türk müteahhitlerinin dünya çapındaki başarıları ile yapı malzemesi alanında son yıllarda yerli ve yabancı firmalar tarafından yapılan geliştirme çalışmaları ise yapı sektörü için yeni bir yüz oluşturacak. B U I LDIST bu güncel gelişme ve fırsatlar ışığında yapı malzemesi üreti­ cilerine i htiyaç duydukları uluslararası ve profesyonel fuar ortamı n ı oluşturmak amacıyla istanbul'da tüm dünya ile buluşacak . B U I LD IST fuarının ilki 30 Eylül-3 Ekim 201 O tarihleri arasında istanbul Fuar Merkezi CNR Expo'da gerçekleştirilecek. Arkitera Mimarlık M erkezi ile Survey Fuarcılık Balkanlar, eski Sovyet Cumhuriyetleri, Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerini hedefle­ yen B U I LD IST ile bu coğrafyada üç yıl içinde, M oskova Fuarı' ndan sonra ikinci büyük fuar olmayı hedefliyor.

Kayseri Yenedi k Gibi Olacak!

TARiH: 1 8 KASIM, NTVMSNBC Büyükşehir Belediyesi ve Kocasinan ilçe Belediyesi tarafından uzun süredir üze­ rinde çalışı lan demiryolu hattının kent merkezi d ışına alınması projesi uygulan­ maya başland ı . Kocasinan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, 1 927 yılında Kayseri'ye ulaşan demiryolu hattı n ı n , kentin büyümesi

"O

�� .,

"" o ::> c ...

ıl: ll: ::>

;;

c. ..

na alınması nı şehrin gelişimi açısından çok önemsediklerini vurgulayan Yı ldız, şu bilgileri verdi: "Bu proje ile kent merkezi içinde kalan demiryolu hattı, Erkilet bölgesinde Kuzey Çevreyolu'na paralel olarak yeni güzergahına taşına­ cak. TCDD , hattın taşınması işini 65 m ilyon Lira karşılığında i hale etmişti. B u i ş i n yaklaşık 35 milyon Lira kadar da kamulaştırma bedeli var. Yan i , hattın ta­ şınması işinin maliyeti 1 00 milyon Lira'yı aşacak. i haleyi alan firma, şantiyesini kurup, güzergahta çalışmalara başlad ı . Şu a n hafriyat, dolgu v e yarma işlemleri yapıyor. i halede, 300 iş günü zaman verilmiş. Zamanında bitmesini umut edi­ yoruz. Gelecek yıl kasım ayında demir­ yollarının yen i güzergahı bitmiş olacak. Bu firma, ray döşeme dahil, güzergahı hazırlayacak, istasyon, depo, hangar ve köprüler dahil tüm tesisleri anahtar teslimi yapacak. Geriye sadece rayların sökülmesi kalıyor. Bu da çok önemli bir şey değil. G üzergah taşın ınca bu işlem­ de kısa sürede yapılacaktır." Yıldız, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ' n i n " uçuk" proje olarak nitelendi rdiği kent merkezinden kanal içinde su geçirme planının da i lerleyen yıllarda demiryolu hattı proje­ sinin devamı nda hayata geçirileceğini kaydetti. Demiryolu hattının kent merkezi dışı­ na alınması ndan sonra eski güzergahta gelecek yıldan sonra çok önemli tanzim çalışmasına g i recekleri n i dile getiren Yıldız, şöyle devam etti: " Daha önce Büyükşehi r Belediye Başkanımızın açıkladığı şehrin ortasından kanal içeri­ sinde su geçirme projemiz vard ı . O pro­ je hazır, ama şimdilik bekliyor. Mevcut demiryolu güzergahı, hat taşı ndıktan sonra yeşil alan olarak kalacak. Burada 21 kilometre uzunluğ unda demiryolu


274

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Kasım 2009

hattı var. Bunun 20 kilometresi 20 metrelik şerit halinde. Bu şerit, şimdilik yeşil alan olarak kalacak. Geriye kalan 1 kilometrelik kısım ise istasyon alanı ve burası tamamen TCD D tarafından değerlendirilecek. Önümüzdeki yıllarda, kanal projesini hayata geçirdiğimizde, mevcut demiryolu güzergahının önemli bir kısm ı n ı kullanacağ ız." Kent merkezinden dolaştınlması plan­ lanan su kanal ının hem demiryol u hattını hem de Sarımsaklı suyu güzergahı n ı ta­ kip edeceğini ifade eden Yıldız, ayrıca Kızılırmak'tan da ayrı bir güzergahtan kanallar ile kent merkezine su getirile­ ceğini sözlerine ekledi. Büyükşehir Belediye Başkanı Özhaseki , hayallerinden birinin kent merkezinden Venedik'te olduğu gibi su kanalları geçirmek olduğunu, bunun için proje çalışmalarını başlattı klarını açı klamıştı. i hale ve Yer Tespiti Yapıldı TC DD Kayseri i şletme Şefi Selahattin Karakaya, yer teslimi ve ihalenin yapıldı­ ğını belirterek, şu bilgileri verdi: "Yeni demiryolu hattımız, çift şeritli olacak. 23 bin 850 metre uzunluğunda­ ki yeni demiryol u hattının yapımı 65 m i l ­ yon 5 0 0 b i n Lira'ya ihale edildi. i haleyi kazanan firma ile yer tespiti yaptık. inşaat çalı şmalarına yakında başlana­ cak ve demiryolu 300 gün sonra bize teslim edilmiş olacak."

Bauhausıun Kadınları Tarih: 1 9 Kasım, Guardian YAZAN: JONATHAN GLANCEY ÇEviREN: SELi N BiÇER Kurucu Walter G ropius kadınların iki boyutlu düşündüklerine, erkeklerin ise üçüncü boyutla uğraştıklarına inan ıyor­ d u . Kısa kesilmiş, geometrik saç kesim­ leri. Vejeteryan beslenme. Saksafon çalma. Nefes egzersizleri. Resim yap­ ma. Oyma. Yeni 35 mm Leica kamera ile şipşak fotoğraf çekme. Sanat me­ raklısı el yapımı giysiler. Sanat düşkünü gibi görünmeye çalışan partilere katıl­ ma. Walter G ropius'un efsanevi sanat, zanaat ve tasarım okulunun kurulmasın­ dan doksan yıl sonra Bauhaus'un kız öğrencileri bugün özgürlüğüne kavuş­ muş genç kadınlar gibi gözüküyor. U lrike Müller'in kitabı olan Bauhaus Kad ınları'nda, 1 9 1 9 yılında Bauhaus'un

açıldığı Alman kenti Weimar'da bir " müze eğitimcisi " tarafından (en azından fotoğraflarda öyle gözüküyordul cinsi­ yetler arası nda eşitlik tan ımlandı . Alman kadınları özel öğretmenlerle evde sanat eğitim i alırken , Bauhaus'ta derslere katılmak ise bedavaydı . Ve bu görünür­ de özgürlüklerine kavuşmuş kad ı nların fotoğrafları en iyi haliyle gerçeğin sade­ ce yarısını yansıtıyordu. Evet, dünyanı n en ü n l ü çağdaş sanat okulu kadınları kabu l ediyord u . Ancak pek azı tanındı. Bauhaus erkekleri (Gropius, Paul Klee, Wassily Kandinsky, Laszl6 Moholy­ Nagy ve Ludwig M ies van der Rohe) ünlü olurken, G u nta Stölzl (bir dokuma­ cı), Benita Otte (başka bir dokumacı), Marguerite Friedlaender-Wildenhain (seramikçi), l lhan Fehling {heykeltıraş ve set tasarımcısı) veya Alma Siedhoff­ B uscher (oyuncak yapımcısı) gibi isim­ ler daha az değer gördü. Eğer bu parlak gençler Bauhaus'a eşit olarak geldilerse, neden kad ı nlar bu kadar silikti? Okulun sadece 14 yıl süren uçucu varl ı ğ ı , anti-modern U lusal Sosyalist hareketinin yükselişi ve altı y ı l süren dünya savaşı bunun etkenleri olabilirdi, ancak tatsız gerçek şu ki, Bauhaus kadınsal özgürlük için bir cen­ net asla olmadı. 1 9 1 9 yılında okula erkeklerden çok kadınlar başvurdu ve G ropius "güzel ve güçlü cins arasında fark olmacağı ­ n ı " vurgulad ı , a m a bu kelimeler onun gerçek görüşlerine karşı bir ihanetti. Bu "güçlü cins" aslı nda boyama, oyma ve 1 92 7 'den sonra okulun yeni M i marlı k Bölümü için ayrılmıştı. " G üzel cins" ço­ ğunlu kla dokuma ile hoşnut olmak zo­ rundaydı . Okul öğrencileri radikal işler üretti, ancak G ropius'un vizyonu kalben, ortaçağa aitti, modern gibi göründüğü halde, öncelikle moda evleri ve sanayi üretimi için modern kumaş dokunan tezgahlar gibi yerlerde kadınları tutmaya meraklıyd ı . O, kadın ların "iki boyutlu" olarak düşündüğüne i nanırken, erkekle­ rin üç boyutla uğraştığı n ı düşünüyord u . M i e s van d e r Rohe 1 930 yılı nda yönetici olarak atandığı zaman, aslında Bauhaus bir m imarlık okulu olmuştu ve giderek kadı nların parlaması için küçük bir yer ayrılıyord u . An ni Albers gibi kad ınlar ancak Bauhaus' u terk ettikten sonra başarı lı oldular. Albers 1 933 yı-

lı nda ABD 'ye gitmek için Almanya'dan ayrı ldığında, kocası ressam Josef Albers ile Kuzey Carolina'da yeni Black Mountain College'da öğretmenlik yaptı ve Knoll, Rosenthal gibi şirketler için öncü tasarım kumaşlar üretti. Seramikçi Marguerite Friedlaender­ Wildenhain, Gölet Salonu çanakları ile ABD'de büyük bir başarı kazand ı . Benita Otte dokuma bölümü başkanıy­ ken görevinden ayrılmak zorunda bıra­ kıldı. Almanya' nın başka bir bölgesinde kendi yapım evini kursa da kumaşları üretim aşamasında kaldı . Bu sırada bir Yahudi ile evlendikten sonra G unta Stölzl, Bauhaus içindeki Nazi sempati­ zanları tarafından rahatsız edildi, 1 931 yılında burayı terk etti ve isviçre'de ken­ di başarılı el dokuma işini kurdu. Diğer birçok Bauhaus kad ını iz b ırak­ madan kayboldu . Oyuncak yapımcısı olan Alma Siedhoff- Buscher ne yazık ki 1 944 yılında bir bombardıman sırasında öldü , 1 939 yılında annesini görmek için Yugoslavya'ya bir geziye giden Otti Berger, M oholy- Nagy'nin Şikago'da açılan yeni Bauhaus'ta çalışmak için bir teklif aldığında ABD 'den vize alamadı. 2005 yılında yen i erişilebilen Sovyet arşivlerinde Berger'in bir Yahudi ola­ rak Auschwitz'de 1 944 yılında öldüğü saptandı. Marianne Brandt metal şekil­ lendiren bir sanatçı olarak Bauhaus'ta isim yapmış nadi r kişilerden oldu. 1 926 yılında tasarladığı küre lambaları ve ayarlanabilir yansıtıcısı ile Kandem başucu lambası uzun süreli standart Bauhaus tasarımının meyve veren ağaçları oldular. Okulun kadı nları büyük çapta tan ın­ mamış olsalar da, onların m i rasları hala yaşıyor. Bauhaus m imarisi geleceğin uzak vizyonu olsa da, tıpkı bu kadınla­ rın erkek meslektaşlarına karşı eşitlik sağlamaları gibi Bauhaus kumaşları da kullanışlı, dekunulabilir ve özel kald ılar. G u nta Stölzl {1 897-1 983) " Biz yeni bir yaşam tarzı için çağdaşlığa uygu n ya­ şayan şeyler yaratmak istedik. Tecrübe için büyük potansiyel bizden önce sunuldu. Bu durum hayali dünyamızı tanımlamak ve malzeme, ritm, oran , ren k ve biçim aracılı ğıyla deneyimle­ rimizi şekillendirmek için önemliyd i , " d e d i . T ü m bu eşitsizliklere rağmen onlar başardı lar.


K a s ı m 2009 ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

Bomanti 'ye Rixos Residences Geliyor

Tarih: 19 Kasım, Milliyet

Bugüne kadar turizm yatırımlarıyla adı n ı duyuran Rixos grubu, istanbul Bomanti'de rezidans işletecek. Rixos grubu, Bomanti'de Ayaydı n G r u p v e Merttaş'ın sahi p olduğu 1 2 dönü mlük arsa üzerinde i pek inşaat ve Çakırkaya Yapı Ortak G irişimi 'nin 200 milyon l iralı k yatırımla gerçekleştireceği Rixos Residences Bomonty projesinin pazarlama ve işletmeciliğini üstlendi. Projenin iç mimarlığını ise Çağlayan Tuğal yapıyor. Aralı k 20 1 1 'de tamamlanması hedef­ lenen ve 42 katlı bir kule olarak tasar­ lanan Rixos Residences Bomonty'de 338 modüler süitin yanı sıra 6 adet de penthouse bulunacak. Proje kapsamın­ da 84 metrekareden başlayıp 760 met­ rekareye kadar çıkan daire alternatifleri bulunuyor. Projede, değişik katlarda 8 adet kat bahçesi yer alacak. Dış cephesi alü­ minyum panel cephe kaplama olacak projede, her süitte açı labilir pencere bulunacak.

Satış Aralık'ta Başlayacak Resepsiyon, güvenlik, temizlik, teknik servis, posta hizmetleri, housekeeping, concierge, VIP ulaşım hizmeti, oda servisi, özel günler için şef, uşak ve hizmetçi servisleri, çamaşır yıkama ve kuru temizleme hizmetleri, vale parking hizmetlerinin olacağı Rixos Residences Bomonty'de haftalık ve aylık kiralama opsiyonlarının yanı sıra 6 aydan uzun sürelik kiralama seçeneği de sunulacak. Ayrıca Rixos, dairenin boş kaldığı gün­ lerde daireyi sahibi adına işletebilecek. Projede, 2 bin 500 metrekarelik spa alan ı , açı k ve kapalı yüzme havuzu , fit-

ness salonu, masaj ve çok amaçlı açı k spor alanı, kafe, restoran, kuaför, kuru temizleme hizmetleri de yer alacak. Daire sahipleri veya kiracılar bu hizmet­ lerden yüzde 25 indirimli faydalanacak. Örnek dairelerle satış ofisinin hazırlan­ dığı projede satışların aralık ayı başında başlaması planlan ıyor.

Universiteliler Legodan Salon, Piknik Masasından Yemek Odası Tasariadı Tarih: 1 9 Kasım, Sabah Emlak MOSDER'in düzenlediği yarışmada genç­ ler yaratıcılıklarını konuştu rdu . Salon legoya, yemek odası piknik alanına dönüştü. Engelliler için geliştirilmiş 49, toplamda 336 tasarımın yarıştığı Tasarı m Yarışması'nda 34 ödül dağ ıtıld ı . Ödüllü projeler arasında spor yap­ maya fırsat bulamayanlar için mobilya ile spor aletlerin i entegre eden genç odası , zeka küpünü andıran ve yalnızca kutucukların çevrilmesiyle çehresini yenileyebilen salon takımı gibi yenilikçi yaklaşımlar yer alıyor. Gençlerin tasa­ rımlarında otomatik mekanizmalar sa­ yesinde daha az çaba ile kullanılabilen gardırop tasarımları nın yanı sıra daralan mekanlarda büfesini kendi içinde ba­ rındıran yemek masası, tavana asılarak alan kaybı ve görüntü kalabalığını önle­ yen askılık gibi projeler göze çarpıyor Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSDER) tarafından bu yıl beşincisi düzenlenen Ulusal Ev M obilyaları Tasarı m Yarışmas ı ' nda 28 üniversiteden 336 proje değerlendirildi. Kazananlar, para ödülünün yanı sıra, tasarım hakla­ rının tescili, u luslararası fuarlara katılım ve MOSDER üyesi sektörün önde gelen 32 şirketinde iş ve staj hakkı ka­ zandılar.

275

B uca Belediyesi eski Başkanı Cemi! Şeboy tarafından izmir'e prestij eseri kazandırma iddiasıyla yaptırılan ve 4 m ilyon TL'ye malolduğu hesaplanan Yeşildere yol u üzerindeki dev Atatürk maskında ortaya çıkan manzara yürek­ leri sızlattı. Sezonun ilk yağmurlarının ardından 42 metre yüksekliğindeki mas­ kın birçok bölgesinde büyük beyazlıklar oluştu. Gazetemizi arayan birçok va­ tandaş duruma tepki gösterdi. Konuyla i lgili açı klama yapan Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı, " B u projeye hep beraber sahip çı kacağız. Projeyi ortaya çıkaran, m ühendis, mimar, müteahhitleri bir araya getirerek bu çirkin görüntünün sebebini ve ortadan kaldırılması için ge­ rekenin yapılmasını sağlayacağ ı m , " ded i . Daha önce Buca Belediyesi'ne yönelik düzenlenen Sarmaşık O perasyonu' nda da soruşturma konularından birini oluş­ turan söz konusu maskın müteahhidi işadamı Şeref Üstandağ ise, geçtiğimiz 9 Eylül'de açılışı yapılan Atatürk mas­ kını normalden iki ton koyu yaptıklarını ve bu beyaziaşmaların doğal olduğunu belirterek, " M ask, zamanla gerçek rengini bulacak ve arkasındaki kayalarla aynı renge sahip olacak," dedi. En son geçtiğimiz 9 Eylül'de açılış törenine CHP Genel Başkanı Deniz Baykal 'ın katılmaktan son anda vazgeçmesiyle yeniden kamuoyunda tartışma kon usu haline gelen maskla ilgili soruları cevap­ landı ran Buca Belediyesi eski Başkanı Cemi! Şeboy, " Kayalarla maskın aynı ren k olması gerektiğini düşünüyoru m . Ancak, boyama işlemi benim zama­ nımda olmadığı için bir m üdahalede bu­ l unmam söz konusu olamaz. Herkesin bildiği bir konu var," diye konuştu . inşaat Mühendisleri Odası izmir Şube Başkanı Prof. Dr Ömer Zafer Alku ise, maskın yeni halini henüz görmediğini belirterek, " H arcanan paraya göre da­ yanıklı olması gerek," dedi.

4 Milyon TL' lik Mask lik Yağmurda Dökü ldü

Garanti'nin Merkezini Atı k Yağ Aydınlatacak

Tarih: 1 9 Kasım, Yeni Asır YAZAN: KADiR KEMALOGLU B uca Belediyesi eski Başkanı Cemi! Şeboy tarafından yaptırılan dev Atatürk maskının birçok bölgesinde oluşan be­ yazlı klar görenleri şaşırtt ı .

Tarih: 2 3 Kasım, Milliyet YAZAN: ÜNSAL EREKE Garanti Bankası, " Bir bidon atık yağ getirene 1 5 liralık bonus" kampanyası­ nın ardından yeni bir çalışma başlattı. Banka merkezinin atı k yağlardan elde


2 76

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGı

Kas ı m 2009

edilecek enerjiyle aydınlatılması üzerine çalışılıyor. Garanti Bankası'yla atık yağ­ ları toplama konusunda işbirliğine giden Ezici Biyodizel firması şimdi de yağdan elektrik üreterek bunun bankanı n mer­ kezinde ve tüm şubelerinde kullanılma­ sını hedefleyen bir çalışma başlattı. Garanti'nin Bonus Kart ürünüyle yaptığı anlaşmayla "1 bidon atık yağ getirene, 1 5 TL bonus" kampanyasına imza atan Ezici Biyodize l ' i n Genel Müdürü M ustafa Ezici, elektrik üreti­ mini gündeme aldıklarını ve bu konuda banka yönetimiyle görüşmelerin olumlu gittiğini açıklad ı . Ezici firması atık yağları toplayarak bunları başta Almanya, H ollanda ve israil olmak üzere yurtdışına gönderiyor. Atıklar bu ü l kelerde elektriğe dönüş­ türülüyor. M ustafa Ezici, T B M M 'de bekleyen yenilenebilir enerji hakkındaki kanunun kabul edilmesinden sonra elektrik ü retiminde fiyatların daha uygun hale geleceği n i , böylece atık yağlardan elektrik ü retiminin yaygınlaşacağ ını beli rtti.

Bu harı Unilever'e Verecek

Di lovas ı ' n daki üretim tesislerinde bu alanda yatırıma başladı kları nı be­ lirten Ezici, şöyle devam etti: "Garanti Bankası ile bizi Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF Türkiye) tanıştırd ı . Bonus projemizden sonra "yeni ne yapabiliriz" diye çalışmaya başladık. Ü rettiğimiz elektriği Garanti Bankası'na vermek ve ban kan ın merkeziyle şubelerini bu şekil­ de aydı nlatmak noktasında çalışıyoruz." Ezici, elektrik üretilirken ortaya çı kan buharı da tesisleri Dilovası 'nda kendi­ lerine yakın yerde bulunan Unilever'e vereceklerini belirtti.

Sistem Nasıl Çalışıyor?

Türkiye 1 m i lyon 650 bin tonla bitkisel ve hayvansal yağ tüketimiyle italya ve Almanya'dan sonra Avrupa' nın üçüncü büyük tüketicisi . Ezici, Dilovası' ndaki tesislerinde yağ depolayıp, ihraç edi­ yor. Anlaşma sağlandığında bu tesiste hazır durumda bulunan 3 , 3 megavatlık makine kullanı larak, atık yağ elektriğe dönüştürülecek. - Daha sonra enterkonnektör (ulusal elektrik şebekesi) sistemle bu elektrik bankaya ulaştırı lacak.

Dört Koldan Çevreye Yatırım Garanti Bankası bu projeyle birlikte çevreci banka olma hedefi yolunda ciddi bir adı m atm ı ş olacak. Bankanın bu alanda daha önce imza attığı proje­ ler arasında şunlar yer alıyor: Doğanı n korunmasına katkıda bulunmak isteyen kredi kartı kullanıcı ları içi n Çevreye Duyarlı Bonus Card. H i brit araçlara özel çevreci oto kredisi. Eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore' un 2 Oscar ödüllü Uygunsuz Gerçek belgeselinin Türkiye gösterim i . Doğal kaynakların sürdü rülebi lir kullan ı mına ve korun ­ masına yönelik çalı şmalar yürüten WWF Türkiye'nin 1 5 yıldan bu yana ana sponsorluğu. Dü nyadaki küresel iklim değişikliğine d ikkat çekmek ama­ cıyla uygulanan 60 saniyelik Dünya Saati eylemine 2 yıldan bu yana WWF Türkiye'yle birlikte verdiği destek.

�eichstagıı Paketleyen U nlü Sanatçı Jeanne­ Ciaude Hayata Gözlerini Yu md u Tarih: 24 Kasım, BBC, Wikipedia, www. christojeanneclaude.net DERLEYEN: SERZAN GÖK Berlin şehrindeki Almanya Parlamento Binası'nın (Reichstag) kumaşlar ile paketlenmesi gibi etkileyici enstalasyon projelerine, eşi Christo ile birlikte, imza atan 74 yaşındaki sanatçı Jeanne­ Ciaude 1 8 Kasım 2009 günü vefat etti.

Kendisi gibi sanatçı olan kocası Ch risto ile birlikte projelerini ger­ çekleştiren bu ünlü sanatçı nın beyin anevrizması nedeniyle öldüğü açıklandı. Christo ve Jeanne-Ciaude' nun web sitesinde yapı lan açı k lamada kocası Christo'nun son derece üzg ü n olduğu ama beraber planladıkları diğer projele­ re devam edeceği belirtildi. ilginç bir tesadüfle aynı doğum günü­ ne sahip olan ve 1 958 yılı nda Paris'te tanışan çift tam 45 yıldır New York'ta yaşıyordu. Jeanne-Ciaude 1 3 Kası m 1 935 tarihinde Fas'ın Kazabianca şeh­ rinde dünyaya geldi. Babası Fransız ordusunda asker olduğu için çocuklu­ ğunu Fas, Tunus, isviçre, Fransa gibi farklı ülkelerde geçirdi. Bulgar kökenli olan eşi ile 1 958 'den beri birlikte olan Jeanne-Ciaude 1 964 yılından beri eşi ile birlikte New York'ta yaşıyordu. Son dönemde ses getiren önemli çalışmalardan birisi olan ve 2005 yılın­ da hayata geçirilen Geçitler projesinde New York 'un ünlü Central Park ' ında tam 37 kilometre uzunluğunda per­ deler özel tasarlanmış iskelet yapılara ası lmıştı. Geçitler projesini dü nyada gerçekleşmiş en heyecan verici sanat projelerinden birisi olarak tanımlayan New York Belediye Başkanı M ichael Bloomberg açı klamasına şöyle devam etti : " New York şehiri çok değerli sanat­ çılarından birisini kaybetmiştir." Ch risto ve Jeanne-Ciaude çifti Berlin'deki Reichstag binası veya italya'da bir duvarı n veya Florida'da


Kasım 2009

birkaç adanın " paketlenmesi" şeklinde enstalasyon projeleri ile dünya çapı nda üne kavuşmuştu. ilgi çeken başka bir projeleri de 1 991 yılında Japonya ve Kaliforniya'da kilometrelerce alana yayı­ lan bir vadide sarı ve mavi şemsiyelerin yerleştirilmesiyd i . Henüz tamamlan­ mamış enstalasyon projeleri arasında Colorado eyaleti ndeki Arkansas nehrinin üzerinden geçecek bir proje, Birleşik Arab Emirlikleri 'nde yer alacak 41 0.000 renkli varilden oluşacak bir piramit projesi olan Masıaba projesi yer alıyordu . Geçmişte verdiği röpörtajla­ rından birinde Jeanne-Ciaude en favori projesinin "bir sonraki proje" olduğunu belirtmiş ve eklemişti: " Gerçekleşen her proje benim çocuklarımdan birisi­ dir." Sanatçının vücudunun isteği üze­ rine bilimsel araştı rmalara adanacağı ve cenaze töreni tarihinin önümüzdeki günlerde açı klanacağı bildirildi.

Sonsuz Şehir

Tarih: 25 Kasım, New York Times YAZAN: NICOLAI OUROUSSOFF ÇE�REN: BETÜL TUNCER V I I I . Papa U rban, Zaha Hadid tarafından şehrin tarihi bölgesinin biraz dışında yapılan yeni çağdaş sanatlar müzesi Maxxi'yi görse ne yapardı? Beni m tah-

ı:

"' 'C

ı:

c

"' ... Cl)

E

.!:!' ı:

'c

Cl) N

::o

:::!!

minimce, hayran kalırdı. 1 7. yy papası, Roma tarihinin en seçkin patronlarından biri olarak, şe­ hirlerin zamanda donup kalmadıkları nı anl ıyordu . Ruh eşi barok heykeltraş ve mimar Gian Lorenzo Bernini ile kahvaltıda yeni ve gösterişli projeler üzerine konuşmayı çok severd i . i kisi de şehi rde iz bırakmaktan korkmuyordu. O zamandan beri m imari sahne çok sönükleşti. M ussolini'nin faşist E U R bölgesideki gibi bazı etkileyici sivil projeleri başlattı . Ancak yarım yüzyıl­ dan uzun süredir Romalılar geçmişe süzgün süzgün bakmaktan memuniyet duydular. Renzo Piano'nun muhteşem Parco della M usica binası gibi bir avuç kültürel yapı saygın ve asil kalıyor. Geçtiğimiz Cumartesi günü m imari ön izleme amacı ile iki gün için halka açılan Maxxi, şehri bugüne bir gök gürü ltüsü misali sarsarak geri getiriyor. Duygusal çizgi leri, şehrin enerjisini binanın tam göbeğ ine çekiyor ve etrafındaki her şeyi korkak gösteriyor. Bahardaki ilk sergi­ sine kadar sanat eseri barındırmayacak galerileri muhtemelen Papa' n ı n neşe dolu bir ürpermeyi taa omuriliğinde his­ setmesine neden olurdu. Hatta Bernini bile kıvrımlarını takdir ederdi. M üzenin tamamlanması, şehrin ye­ niye artık alerjik olmadığını ve Roma'yı akademisyen ve turistler için m imari kalıntıların olduğu bir katalog olarak görenlerin sitemi olmadığının bir kanı ­ tıdır. H e r yeni neslin, geçmişin zorluk­ larını aşmaya teşebbüs edip çağdaş değerlere bağ lı kaldığında şehirlerin zenginleştiğ i görüşünü doğruluyor. Bu da, bizim de, yaşayanlar olarak katkıda bulunabileceğ imiz şeyler olduğu anla­ m ı na gelir. M üze, uyuşuk bir 20 yüzyıl aparlman binası ve Flaminio adl ı eski bir ordu barakasının bulunduğu mahal­ lede yer alıyor. Sokaktan içeri çekilmiş, bir bloğun ortasında çakıl plazasına bakan bina görsel bir şölen sunmuyor, hatta ilk bakışta şaşırtıcı derecede sakin görünüyor. G üney cephesinde pürüzsüz, neredeyse ipeksi betonarme formun büyük kısmı geçici sergiler için galeriye dönüştürülen yaşlı bir fabrika binasının arkasına gizleniyor. Kuzey cephesi ise ana galerilerin uzun kıv­ rımlı duvarı ile korunuyor. Ona doğru yürüdükçe enerji birikiyor. En iyi rota,

ARKiTERA M i MARLIK ALMANAGI

277

Luigi Paletti Sokağı ' ndan geçip araziye kuzeybatıdan yaklaşanı . Yaklaştıkça yol doğuya doğru dönüyor ama binanın dışbükey cephesi plazanın içine doğru kıvrıl ı rken siz ilerlemeye devam ediyor­ sunuz. Patika, ana girişe yaklaştıkça daralıyor ve ivme hissi yaratıyor. G irişte, üst galerilerden birine ev sa­ hipliği yapan betonarme bir kutu kafanı­ zın üzerinden dışarı uzanıyor ve önü ileri doğru tehditkar bir şekilde eğik. Bayan Hadid, benzer fikirleri başka yerlerde de kullandı ve bunların en dikkat çekicisi Almanya'daki BMW fab­ rikasıydı. Amaç: binalarını etrafındaki sokak ve kaldırım ağına ve bizi birbirimize bağlayan altyapıya dahil etmek. Bu aynı zamanda m i marl ı k yapmanın da bir yolu, mekana hücum eden kütleleri n enerjilerini yakalayarak daha dinamik mekanlar yaratmak. Roma'da bu stratej i , müzenin kuleleşen lobisiyle daha d a şiddetleniyor. Hediye dü kkan ı , kafe ve danışma köşesi hol etrafında gayrı res­ mi bir şekilde dağıl ıyor, koridorlar farklı yönlerde kıvrılarak uzanıyor. Anıtsal siyah bir merdiven mekanda yükseliyor ve ucu dar kanyon benzeri çatlaklar arasında yok olarak gelecek gizemlerle ilgili ipucu veriyor. Bina ile ilgili bir soru kalacaksa o da galerileri n 1 00 metre uzunluğunda iç içe geçmiş uzun bant serilerinin Frank Lloyd Wright'ın Guggenheim M üzesi'nin rampaları gibi çözülmemiş olması. Hafif kıvrımlar sizi, kıvrımdan sonra ne geleceğinin merakı ile cezbederek i lerletiyor. ilerleme hissi aydınlatma sistemi ile de güçlendi rilmiş. Sistem, uzu n , oda boyunca ilerleyen bıçak misali metal parçalarla bölünmüş gökyüzü aydınlatması şeklinde. Metal kanallar, sanat eserlerini doğrudan aydınlatmaya maruz kalmasını engelliyor ve galeridekilerin ara ara gökyüzünü görmelerini sağlıyor. Hemen üstteki ikinci bir sistem çelik ızgaradan oluşuyor ve sert güney ışığını kesiyor. Ben oradayken hava bulutluydu ve aydın latma dikkat dağıtmadan çok canlı ve sıcaktı. Henüz bilmediğimiz, ve bir süre de öğrenemeyeceğimiz şey ise galerilerin kalabalığı ilerietecek devamlılığı ve aynı zamanda eserlerle zaman geçirtecek durağanlığı sağlaya­ cak doğru dengeyi bulup bulamadığıdır.


278

ARKiTERA M i MA R L I K ALMANAGI

Kasım 2009

Bayan Hadid, mekanı daha ufak galeri­ lere bölebilecek hareketli asma sistemi yaratmış, yukarı çıktıkça bantlardan biri farklı seviyelerde birkaç farklı mekana ayrılıyor. Şu andaki mekanların akışı biraz insafsız görünüyor. Bölücüler uygulanana kadar, sanat eserleri tekrar tekrar asılana kadar ve küratörler ancak birkaç yıl boyunca sergi düzenleyerek mekanı hissetmeye başlayana kadar, galerilerin işleyip işlemediğini bilemeye­ ceğiz. Tahminimce, bazıları müze hala boşken görücüye çıkartılması kararına, çağdaş m imarinin ev sahipliği yaptığı sanat eserlerini gölgede bıraktığının bir kanıtı olarak dikkat çekecektir. B u sırada, Roma'n ı n Zaha Hadid'e v e tem­ sil ettiği yepyeni d ünyaya olan güveni ödüllendirildi. Hadid, yıllardı r ürettikleriyle sahte cazibeden fazlası olduğunu göstermiş ve mimarlığın en orijinal ve güçlü sesle ­ rinden biri olmuştur. Maxxi i s e efsane­ sine eklediklerinden sadece biri daha olacaktır. Romalılar artık kapılarının önünden geçerken geçmişle diyaloğun o kadar de tek taraflı olmadığını bilecekler. Eğer Papa U rban bugün hayatta olsaydı, eminim ki Bayan Hadid ile kahvaltıda bir sonraki adımı konuşuyor olurdu.

Tü rkiyelnin i lk Sergi Salon l u Otoparkı Açılıyor Tarih: 25 Kasım, istanbul Büyükşehir Belediyesi istanbul Büyü kşehi r Belediye Başkanlığı trafik sorunu n u çözmek için uyguladığı projelerin " Otopark" ayağı nda da önem­ li yatırımlara imza atıyor. istanbul'da otopark kültürünü yerleştirmek ama­ cıyla özgün projeler hayata geçiriliyor.

i S PARK, Türkiye'nin ilk sergi salonlu tamamı zemin altında olan modern otoparkını Cihangir'de aralık ayında hizmete açıyor.

Sanafla Teknoloji Cihangir Katlı Otoparkı'nda Buluşuyor Çağdaş teknolojilerin kullanıldığı çok amaçlı otopark, bölgede park ihtiyacı­ nın karşılanmasına katkı sağlayacağı gibi kültürel etkinliklerin de merkezi olacak. Otoparkın içine yapılan sergi salonu, sanatseverleri buluşturacak. Üstü Yeşil Alan Altı Otopark Çağdaş kent kimliğinin dokusuna uy­ gun olarak inşa edilen otoparkın üstü yeşil alan oluyor. Yeşil alanda çocuk oyun parkları, basketbol sahası ve sosyal donatı alan­ ları da bulunacak. Otoparkın içinde 24 saat görev ya­ pan personel ve parkın her tarafında güvenlik kameraları olacak. Ayrıca, bu otopark olası doğal afetlerde sığınak olarak kullanılabilecek. Parkta çocukların oyu n alanlarının daralmaması için B EDAŞ tarafından park üzerine konulması düşünülen trafa binası, otopark içine kurulacak, çocuk oyun alanı ve yeşil alan bu şekilde ge­ nişletilmiş olacak. Cihangir'de yaklaşık 1 O ay önce yapımına başlanan çok amaçlı otopark projesinde son aşamaya gelindiğini belirten iSPARK Genel M üdürü Kadir G urbetci, "Aralık ayında otoparkımızı istanbulluları n hizmetine sunacağ ız. 2 0 1 0 Avrupa Kültür Başkenti seçilen istanbul'da, park sorununun yoğ u n olarak yaşandığı diğer bölgelerde d e modern otopark projelerini yapmaya devam edeceğiz," dedi. Otoparka 3 1 3 Araç Park Edebilecek Toplam 3 bin metrekarelik alana yapı ­ lacak olan otoparkta, sergi v e fitness salonu ile sosyal donatı alanları da yer alacak. Klasik ve yarı otomatik (combi lift) sistemin birlikte kullan ıldığı otopark, 3 1 3 araç kapasiteye sahip olacak.

Abonelik Çalışmaları Başladı Cihangir'e nefes aldırmak için adeta bir yaşam merkezi olarak tasarlanan otoparkın daha yapımı tamamlanmadan abonelik talepleri gelmeye başladı.

Soyer, ��sakin Şehirli Dosyasını Teslim Etti Tarih: 26 Kasım, Yeni Asır YAZAN: MUSTAFA KARABULUT Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, dünyadaki Gittaslaw kentlerinin bir arada olduğu Gittaslaw U luslararası Koordi nasyon Komitesi toplantısına katılmak üzere gittiği italya'da Gittaslaw (Sakin Şehir) başvuru dosyasını Gittaslaw Genel Sekreteri Pier Giorgio Oliveti'ye önceki gün teslim etti. Bu başvuru ile ilk olarak 1 999 yılın­ da italya'n ı n Chianti kentinde ortaya çıkan Gittaslaw (Sakin Şehir) hareke­ tine Türkiye'den müracaat eden kent Seferihisar oldu.

Yoğun Program Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, Gittaslaw adaylığı için hazırla­ nan dosyada Seferihisar'ın bu güne kadar yerine getirdiği kriterler ve yapa­ cağı projelerin yer aldığını söyledi . Soyer, d ü n d e Chianti kentinde Cittaslow'un ilk Başkan ı , G reve in Chianti'nin eski Belediye Başkanı ve aynı kasabadaki Slow Food Başkanı olan Paolo Saturnini ve şu anki Belediye Başkanı Bencista ile toplantı­ ya katıldı. Toplantı nın ardından kasaba­ da Slow Food kuralları uygulayan esnaf ziyaret edildi. Bugün de Gittaslaw baş­ kanının kasabası olan Castelnovo'yı zi­ yaret edecek olan Soyer, saat 1 2 :00'de Gittaslaw Başkanı G ian Luca Marconi ile yapılacak toplantıda yer alacak. Toplantıdan sonra kasabanın mandırası ziyaret edilecek.

Resmi Toplantı Cumartesi Günü Yarın Uluslararası Koordinasyon Komitesinin toplanacağı Abbiategrasso'ya gidecek olan tüm Gittaslaw kentlerin başkanları , ön toplantılar gerçekleştirecek. Akşam Gittaslaw resmi yemeğine katıl ınacak. Cumartesi günü saat 09:30'da da Gittaslaw Koordinasyon Komitesi top­ lantısı başlayacak. Toplantıdan sonra Abbiategusto yemek fuarına gidilecek. italya'daki temaslarının çok iyi geçtiğini kaydeden Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, " Çok önemli ve heyecan verici bir hafta yaşıyoruz. Gittaslaw yet­ kililerini ve başkanı n ı tanıdık," dedi .



Anahtar Kelime 1 1 . Uluslararası istanbul Bienali 209 19 Mayıs Spor Kompleksi 268 20 TL 68 2009 AlA Mimarlık Onur Ödülü 46 2009 Deutsche Bank Urban Age Award 1 20, 257 2009 Dünya Su Forum u 1 03 2009 Oscar Ödül Töreni 94 2009 Yerel Seçimleri 1 7, 24, 48, 87, 95, 1 00, 1 44 201 O Avrupa Kültür Başkenti 92, 99, 1 29, 246 201 O Şangay Expo 1 29 201 2 Architecten 1 37 3 Numaralı Antrepo 209 3. Köprü 1 92, 220 7 Tepe 7 Tünel Projesi 44

.A

A Tasarım Mimarlık 1 3 ABD 1 5 Abdi Güzer 60 Ada Louise Huxtable 2 1 6 Adalet Sarayları 257 Adana 130 Adem Baştürk 162 Adile Sultan Kasrı 30 Adnan Kazmaoğlu 1 5 Adnan Menderes Şehirlerarası Otobüs Terminali 52 Adolf Hitler 86 Afyonkarahisar 236 Ai Wei Wei 2 1 5 Akan Mimarlık 57 Akasya Acıbadem 14 7 AKM (Atatürk Kültür Merkezi) 82 Akmerkez 25, 1 40, 206 Akrepolis Müzesi 162 Aksaray 102 Alanya 49, 240 Albert Speer 264 Alejandro Zaera Polo 264 Alışveriş Merkezi 45, 76, 130, 132, 140, 198, 220 Alışveriş Merkezi Yatırımcılan Derneği (AYD) 76 Allard Mimarlık 138 Alsancak Havagazı Fabrikası 1 3 Amsterdam 1 38 Andrew Altman 264 Andrew Bernheimer 204 Anıtkabir 29, 52 Ankara 13, 25, 28, 1 82, 233, 268 Ankara Atatürk Kültür Merkezi 2 1 7 Ankara Hızlı Tren Garı 248 Antwerp 82 Apartman 193 AR Awards for Emerging Architecture 1 O Arif Hikmet Koyunoğlu 1 6 ARKIMEET 254 Arkitera Mimarlık Merkezi 228, 253, 272 ARKiV 75, 1 54 Arkon Plaza 38 Aşık Vaysel Rekreasyon Alanı 2 1 9 Aslı Özbay 70 Asıana Arena 1 78 Astro Türk Tütün Deposu 168 Ataşehir 57 Atatürk Bulvan 1 02 Atatürk Havalimanı 1 92, 197 Atatürk Orman Çiftliği 32 Atatürk Rölyefi 275 Atilla Yücel 70 Ayarnama Deresi 250 Ayasofya 34 Ayda Bir Gün Sokaklar Bizim 148 Ayvansaray 261 Azerbaycan 90 Aziz Kocaoğlu 134

Jt

Bağdat Caddesi 102, 234 Bakırköy 1 52 Bakü 90 Balat 261 Balgat 265

Barack Obama 50 Başiskele 228 Bathonea 200 Bauhaus Okulu 2 1 2, 274 Bayrampaşa Cezaevi 91 Belkıs Uluoğlu 42 Beral Madra 246 Berlin Duvarı 257 Bernard Tschumi 162 Beşiktaş 26, 44, 48, 1 68 Beşiktaş Balık Pazarı 26 Big Ben 180 Bl M (Yapı Bilgi Sistemi) 57 Birleşik Arap Emirlikleri 1 29 Bisiklet 44, 49, 270 Bjarke lngels Group (BIG) 90, 198 Blackpool 86 Bomonti 2 1 5, 275 Bornova 2 1 9 BREEAM 220 Brigitte Plassmann 1 52 Buca 275 BUILDIST 272 Bulgaristan 1 36 Bünyan Hidroelektrik Santrali 272 Burdur 237 Burnham Anıtı Yarışması 1 82 Bursa 59, 64, 187 Büyük Ankara Oteli 20, 106 Büyük Efes Oteli 20 Büyük Tarabya Oteli 20

_c_

CABE (Commission for Architecture and Built Environment) 2 1 7 Caddebostan 1 48 Caddebostan iı Tarım Müdürlüğü 98 Çağlar Kayder 255 Cami 15, 1 28, 260 Camialtı Tersanesi 65 Can Özsavaşçı 38 CCTV Merkez Binası 202 Central Park 1 94 Charles Gwathmey 204 Cihangir Katlı Otoparkı 278

_ç_

Çamhca Kız Lisesi 1 79 Çanakkale Seramik&Kalebodur 1 54 Çankaya 233 ÇEDBIK (Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği) 220 Çelik Palas 20 Çeşme 22 Çin 140, 234

J:l

Dallas 237 David Adjaye 227 David Chipperfield Architects 245 David Rockwell 94 David Woodhouse Architects 182 Demirpark AVM 82 Denizli Belediyesi Hizmet Binası Yarışması 1 1 7, 252 Denizli Hükümet Konağı Mimari Projesi ve Yakın Çevresi Kentsel Tasarım Yarışması 1 75, 22 1 ' 252, 268 Depo 35 Deprem 38 Dere 248 Dessau 2 1 2 Dharavi 9 7 Diller Scofidio&Renfro 1 55 Divan Otel istanbul 57 DOCOMOM0 30 Doğal Afetler Parkı 38 Dolmabahçe Saat Kulesi 236 Dubai 68 Dubai Mali 140 Dumankaya inşaat 1 55 Dünya Mimarlık Festivali (WAF) 262 Dünya Mimarlık Günü 221

EAA Architects 1 0, 1 84, 187 Efes Antik Kenti 208 Ekonomik Kriz 42, 44, 45, 103, 235 Emaar Türkiye 1 72 Emek Otelleri 20 Emekli Sandığı 20 Eminönü 99 Empire State 1 1 Emre Arolat 261 Engelli 1 2, 203, 240 Ennis Evi 1 65 Enrique Norten 264 Enrique Penalosa 264 Ercan Çoban 60 Eric van Egeraat 54 Erich Mendelsohn 1 70 Ertuğ Uçar 42 Ertuğrul Günay 2 1 7 Esenboğa Havalimanı 162 Eskihisar 166, 203 Eskişehir 203 Etiler Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi 1 79 Eurovisian Şarkı Yarışması 144 Evini Yenile Türkiye Kampanyası 2 1 2 Eyfel Kulesi 44, 1 09

_E

Fabio Casiroli 264 Fatih 1 7 Fatih 99 Fener 261 Fenerbahçe Lisesi 1 79 Feriköy Rum Okulu 209 Fernard Leger 1 3 1 Finans Merkezi 57 Finans Merkezi 237 Florya Atatürk Deniz Köşkü 267 Fores Mimarlık 264 Forum Mersin 132 Foster and Partners 72, 1 29 Frank Lloyd Wright 1 2 1 , 165

Ji

GAD Architecture 26, 169 Galatasaray Sayrantepe Stadı 263 GAP inşaat 74 Garanti Bankası 275 Garanti Galeri 106, 253 Gayrimenkul 169 Gaziantep 58, 226 Gazprom 234 Geetam Tiwari 264 Gelibolu Yarımadası Kabatepe Tanıtım Merkezi Fikir Projesi Yarışması 47 Gençlik Parkı 72 Göbekli Tepe 14 GPS 1 99 Green Dot Awards 38 Gregor Sunder·Piassmann 1 52 Guangzhou Opera House 1 40 Gündüz Vassaf 255 Günhan Danışman 48 Güzin Konuk 70

li

Hakan Kıran 244 Haliç 65, 67 Halkevleri 80 Haluk Gerçek 264 Han Tümertekin 8 Hanlar Bölgesi 64 Harbiye Kongre Vadisi 207 Hasan Çalışlar 42 Hasan Özbay 70 Hasan Sökmen 2 1 4 Herzog & de Meuron 189 Heykel 1 1 9, 1 79 High Line 155 Hilton Oteli 20 Hoerr Schaudt 182 Hüseyin Kaptan 192, 264 Hüseyin Mousavi 1 78 Hüseyin Yanar 42

Hüsrev Tayla 1 4 1 Hyatt Regency Oteli 268

l_

lcon Türkiye 82 leoh Ming Pei 1 1 9, 224 Irak 1 58 Islah 248

j_ lbrahim Şenel 268

iETT Arazisi 65 ihsan Bilgin 255 ikon 1 55 ilhan Selim Kural 60 iıhan Tekeli 255 inşaat 1 5 insan Kaynakları 103 Iran 252 istanbul 32, 94, 240 istanbul Barosu 204 istanbul Büyükşehir Belediyesi 162, 268 istanbul Çevre Düzeni Planı 77, 83 istanbul Deniz Otobüsleri (iD0) 67 istanbul Elektrik Tramvay ve Tünel işletmeleri (iETT) 1 32 istanbul Kayabaşı Bölgesi için Konut Tasarımı Mimari Fikir Proje Yarışması 1 25, 1 63 istanbul Kongre Merkezi 207 istanbul Şehir Üniversitesi 107 istiklal Caddesi 1 84 istinye Park 1 32 izmir 1 3, 28, 139, 1 98, 2 1 9, 233, 253, 271

_L

Jan Kaplicky 49 Janetle Sadık·Khan 264 Jeanne-Ciaude 276 Jeanneworks 137 Jorn Utzon 66 Jose Castillo 264 Juilliard School 186 Julien Choppin 156 Julius Shulman 183 Jüri 1 3

_K

Kabataş Erkek Lisesi 1 53 Kabe 1 1 Kadir Has Stadyumu 53 Kadir Topbaş 24, 192 Kadıköy 48, 86, 1 1 9, 168 Kağıthane Ofis Park 1 84 Kale Grubu 66 Kalkhedon 86 Kandilli Kız Lisesi 1 79 Kanuni Kuralkan 1 34 Kapalıçarşı 66 Karaburun 22 Karaköy iskelesi 1 9 1 Karta1 230 Kartal Tekel Arazisi 1 06 Kayabaşı 125 Kayseri 6, 53, 272, 273 Kayseri iç Kalesi'nin Korunarak Kültür ve Sanat Ortamına Dönüştürülmesi için iki Kademeli Ulusal Mimarlık Yarışması 6 Kazakistan 1 98 Kazuyo Sejima 267 Kees Christianse 264 Kemer 1 1 9 Kent Park 203 Kentsel Dönüşüm 42 Kerem Piker 1 87 Kocaeli 1 O, 228 Köln 260 Konut 54, 130 Konya 44 Koray Duman 53

Kordon 253 Korhan Gümüş 264 Körler Ülkesi 86 Kortejo 139 Küçükyalı Arkeolojik Parkı 75 Kurbağalıdere 168 Küresel isınma 1 32 Kütüphane 198 Kuzey Kore 206

_!,_

La Sagrada Familia Katedrali 103 Lafarge 70 Le Corbusier 229 Le Grand Paris (Büyük Paris) 1 1 5 LEED Gold Sertifikası 1 1 6 Lincoln Center for the Performing Arts 186 Linked Hybrid 247 Lise 133 Lloyd ' s Sigorta Şirketi Binası 105 Londra 76, 180 Louvre Pirarnidi 1 1 9 Luis Sert 1 3 1

_M_

Maçka Oteli 20 Mad Man 2 1 6 Madison Square Garden 2 1 6 Maggie's Kanser Bakım Merkezi 239 Mahmut Şenol 42 Mardan Palace 1 43, 2 1 4 Mardin 224 Marina 29 Marmara Denizi 1 94 Marmaray 39, 157 Masumiyet Müzesi 1 52 Matchbox 1 38 Maxxi 277 MDM Mimarlık 1 2 Mehmet Özhaseki 6 Melih Gökçek 28, 100 Melkan Gürsel Tabaniloğlu 1 78 Merinos Parkı 1 87 Metro 59 Metrobüs 48, 94, 1 32, 203 Michael Jackson 1 74 Mies van der Rohe Avrupa Çağdaş Mimarlık Ödülü 7 1 , 133 Mimar 1 5 Mimar Kemaleddin 68 Mimar Sinan 154 Mimarlar Odası istanbul Büyükkent Şubesi 204 Mimarlık Öğrencisi 241 MiMED Mimarlık Öğrencileri Proje Ödülleri 1 47 Miniatürk 153 MIPIM 2009 1 00 Moleskine 146 Mozaik Müzesi 226 Mualla Eyüboğlu Anhegger 1 88 Muammer Onat 249 Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu 207 Mülkiyeliler Birliği Yarışması 1 77 Murat Aksu 1 76 Murat Artu 60 Murat Güvenç 255 Murat Karayalçın 34, 1 00 Mustafa Ayaz Müzesi ve Sanat Merkezi 265 Mustafa Demir 1 7 Mustafa Sarıgül 1 24 Müze 95, 153

Neues Museum 245 Neveriand 1 74 Nevşehir 52 New York 1 50, 1 86, 208 New York Beşiisi 204 New York Times 1 00 Nicholas Sarkozy 1 1 5 Nicola Delon 156 Nicolai Ouroussoff 204 Norman Foster 1 1 , 76 Nuri M. Çolakoğlu 92, 98


_Q_

Office for Metropolitan Architecture (OMA) 92, 202 Ofis 1 98 Okhta Centre 234 Oktay Ekinci t 7 Okul 196 Ömer Kanıpak 264 Ömer Yılmaz 272 ORDOS 1 00 8 Orhan Ayyüce 42 Orhan Pamuk 1 52 Orkun Özüer 38, 1 76

ö

Özcan Uygur 1 77

_e_

Panora 1 3 Panorama 1453 Tarih Müzesi 1 08 Parrish Sanat Müzesi 189 Pembe Köşk 64 Penn Station 2 1 6 Pertevniyal Lisesi 1 79 Peter Meyer 272 Peter Zumthor 1 27 Philipp Rode 264 Platform Garanti Arşiv ve Kütüphanesi 1 06 Polanya 1 50 Praemium lmperiale Ödülü 2 1 6 Pritzker Ödülü 1 27 Protokol Yolu 25 Punta della Dogana 1 53 Pyongyang 206

.R

RAF Ürün Dergisi 59 Raphael Manard 156 Red Dot Design Awards 134 Red Flag Fabrikası 1 70 Reichstag 276 Revit 57 Richard Rogers 1 05, 239, 254, 264 Richard Sennett 255 Ricky Burdett 255, 264 Rixos 106 Rixos Residencas 275 RMJM Mimarlık 1 82, 243, 260 Roca 66 Roma 277 Rönesans Yatırım AŞ 58, 130, 198 Ray Bates 165 Ryugyong Oteli 206

_s_

Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı 251 Sabiha Gürayman 29 Saddam Hüseyin 1 58 Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi 224 SANAA 180 Sanko Park 58 Sankamış Harekatı Anma Alanları Fikir Yarışması 36 Sarkis 226 Sasaki Associates 182 Saskia Sassen 255 Sealand 1 65 Sedad Hakkı Eldem 1 28 Seferihisar 1 6 1 , 278 Sel207, 250 Selim Velioğlu 38, 1 76 Semih Eryıldız 264 Semra Uygur 1 77 Serpenline Gallery 180 Seuthopclis 136 Seyfi Arkan 267 Sezer Bahtiyar 1 87 Shanghai Pentagonal Mart 234 Sibel Sezer Eralp 264 Sigara Yasağı 1 97, 208 131 e i

�iRU� a�\"� sg

Singapur 1 90

Sirkeci 102 Slow Cities 18, 1 6 1 , 279 Slow Food 1 8 SMGM 1 2 Sniezka Hava Gözlem Evi 150 Snohetta 133 Soykırım 1 3 1 Stad Oteli 20 Stadyum 53, 1 44, 1 78, 271 Steven Hall 247 Stirling Ödülü 239 Süleymaniye 1 5 Survey Fuarcılık 272 Sütlüce Hilton Garden Inn 14 Swanke Hayden Connell 2 1 5

_Ş_

Şakirin Camisi 45, 1 4 1 Şanlıurfa 1 4 . Şehir Plancıları Odası Istanbul Şubesi 83 Şekib Avdagiç 1 29 Şikago 182 Şişli 48, 65 Şişli Kentsel Dönüşüm Projesi 1 24

Venedik Mimarlık Bienali 267 Void Deck 1 90 Valitan 38

.Yi_

Walter Gropius 2 1 2 Will Alsop 243 Willen Associates Architekten 202 Winspear Opera Evi 237 Wolfgang Nowak 255 Wyly Tiyatrosu 237

y

Yarışma 1 3, 14, 2 1 7, 233 Yavaş Şehirler 278 Yavuz Selim Sepin 268 Yaya Üst Geçitleri Fikir Projesi Yarışması 263 Yenikapı 39 Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi 225 Yomra 202

.z. ı

Tabaniloğlu Mimarlık 1 26, 1 78, 1 98 Tahran 252 Taipei Gösteri Sanatları Merkezi Yarışması 92 Taksi Durağı 59 Taksim 1 28 Taksim Cumhuriyet Anıtı 85 Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi 22 Taksim Kışiası 1 86 Taksim Maksemi 22 Talimhane 54 Tanju Verda Akan 57 Tarihi Yarımada 99 Tarlabaşı 74 Taşmektep 1 52 Tayvan 144 Tekfen OZ Gayrimenkul Geliştirme AŞ 184 Teoman Aktüre 1 32 TH&iDiL Mimarlık 70 The Sustainable Sky Box 137 Thierry W. Despont 57 TMMOB Mimarlar Odası 1 1 , 47, 1 7 1 Times Square 1 50 TOK i (Toplu Konut idaresi) 32, 70, 1 25 Tophane Tütün Deposu 209 Topkapı Sarayı 1 97 Toyo ıto 144 Trabzon 1 40, 202 Trafik 240 Trafo Mimarlar 166 TSMD Mimarlık Ödülleri 60 Tüp Geçiş 48 Turgut Cansever 84 Türkiye Noterler Birliği Binası 1 76 Türkiye Serbest Mimarlar Derneği (TSMD) 1 3 Türkmenistan 160, 231

JL

Ulucanlar Cezaevi 55 Uludağ ihracatçı Birlikleri (UiB) 1 33 Ulus 68 Umut iyigün 1 76 Urban Age istanbul Konferansı 255, 264 Urla 22 Urla - Çeşme · Karaburun Yanmadası Ulusal Fikir Yarışması 22 Uzungöl 140

ü

Üsküdar 1 79

JL

Vapur 69 Velib 270 Venedi k 1 O, 153

Zaha Hadid 1 1 , 140, 2 1 6 Zaha Hadid Architects 8 2 , 277 Zeynep Fadıllıoğlu 45 Zonguldak 82 Zorlu Gayrimenkul 1 26


Kaynak A

A 1 0 150 Akşam 1 5, 32, 34, 229, 251 Alanya Belediyesi 240 Ankara Büyükşehir Belediyesi 72, 256 ArchDaily 1 82 Archinecı 243 Architect Studio 82 Architect's Newspaper 140, 267 Architects' Joumal 49, 105, 1 74, 2 1 5 Architectural Record 1 8 , 66 Archpaper 227 Arkitekt 80, 188

_K_

Kent Haber 209

....!,_

UlA Resmi internet Sitesi 221 Ulusal Mimarlık Ödülleri ve Sergisi 188

_M_

.Y_

BBC 97, 1 78, 276 Berlinonline.de 257 Birgün 32, 139, 209, 2 1 9, 231 , 243 BLDGBLOG 1 58 Building Design 49, 54, 72, 1 33, 1 78, 224 Bustler 182

_k

.1l

National Geographic Türkiye 97 New York Sun 1 94 New York Times 53, 94, 1 55, 189, 199, 204, 237, 270, 277 NTVMSNBC 48, 54,77, 1 37, 140, 202, 204,208, 273 NTVMSNBC Emlak 236

_D_

Daily Mail 1 74 Design Observer 204 Designboom 24 7 Dezeen 54, 82, 90, 92, 109 Die-berliner-mauer.de 257 Diller Scofidio + Renfro 186 Domus 1 70 Dünya 1 62

_Q_

Olay 59, 64, 133,143 OMA Resmi internet Sitesi 92

_e_

Pritzker Resmi internet Sitesi 1 27

e-architect 82 Eikongraphia.com 136 Emlak Times 248, 257 Eurovision-Turkey.com 1 44 Eurovision.tv 144 Evrensel 28

...G_

Gristmill 50 Guardian 1 1 5, 180, 239, 274

J:l

Haber Türk 97, 1 26, 202, 206 Hürriyet 1 O, 1 5, 29, 32, 35, 38, 52, 53, 56, 59, 65, 66, 68, 76, 82, 1 00, 130, 134, 137, 144, 1 55, 1 78, 1 9 1 , 203, 224

l_

Independent 1 2 1 lnhabitat.com 138

R

Radikal t t , 1 3, 1 5, 1 7, 29, 44, 58, 75, 86, 92, 95, 103, 105, 106, 1 16,1 1 9 , 1 28, 1 29, 1 3 1 , 1 46, 147, 1 52 , 1 53, 1 6 1 , 168, 1 79, 180, 1 83, 1 94, 200, 202, 2 1 6, 225, 246, 251 , 252, 263, 265, 272 Referans 45, 1 96 Robert Moses and the Modem City: The Transformation of New York 186

_s_

Sabah 8, 1 O, 25, 44, 64, 68, 76, 82, 94, 106, 120, 1 30, 169, 1 72, 186, 1 92, 1 97, 198, 204, 206, 2 1 4, 220, 257, 260, 264 Sabah Emlak 266, 275 sevtopolis.suhranibulgarskoto. org 136 Spiegel 2 1 5 SRA.gov.in 97

ı

j_

istanbul Büyükşehir Belediyesi 22, 48, 102, 148, 1 53, 162, 207 ' 278 itü dergisi/a 80 izmir Büyükşehir Belediyesi 13, 271

_1_

Joonas.kiik.ee 144

J.!...

Lincoln Center 186 Los Angeles Times 97, 2 1 6

Mauerfall-berlin.de 257 Mauerfall09.de 257 Metropolis Magazine 1 56 Miesarch.com 133 Milli Eğitim Bakanlığı 1 88 Milliyet 8, 54, 69, 70, 130, 132, 134, 162, 1 83, 184, 187, 192, 207' 234, 235, 241 ' 268, 275 Mimarlar Odası Genel Merkezi Resmi internet Sitesi 1 44 Morgenpost.de 257 Mustafa Sangül Resmi internet Sitesi 1 24

CABE 2 1 7 CNN Türk 1 7, 66, 75, 9 1 , 1 00, 1 40, 1 79, 220, 250 Cumhuriyet 24, 85, 1 28, 132, 203, 267

Türkiye 15, 1 7, 48, 67

Taraf 44, 57, 103, 1 32, 1 4 1 , 1 50, 165, 168, 234 Terrastories.com 1 74 The American Institute of Architects 46 The Juilliard School 186 Time 194 Times Online 241 Treehugger 1 7 Türk Serbest Mimarlar Derneği 13, 1 77

Vatan 1 4, 45, 74, 98, 142, 1 57, 1 98, 237

.Yi_

Webecoist.com 149 Wikipedia 94, 97, 1 09, 1 36, 1 44, 188, 257, 276 Wir-waren-so-frei.de 257 World Architecture News 821 1 29, 245 www.christojeanneclaude.net 276 www.naparstek.com 1 94

ı

Yeni Asır 225, 233, 253, 275, 278 Yeni Şafak 52, 53, 202, 2 1 7, 226, 228, 234, 236, 257 ' 260

.z_

Zaman 30, 70, 99, 1 1 2, 140, 144, 1 52, 1 54, 193, 1 97, 220, 231, 237' 239, 244


Yazar · Çeviren Derleyen ·

_A

Agnes Poirier 1 1 5 Ahmet Yılmaz 1 08 Ali Erdoğan 268 Alper Akar 1 1 9 Anna Winston 224 Ardıç Aylalar 59 Asım Güneş 194, 200 Aslı Canbal Özdemir 6, 1 8, 25, 34, 36, 60 Ayşegül Sönmez 95 Aysim Türkmen 225

Güngör Uras 130 Gürkan Akgüneş 54

Ji

H. Salih Zengin 244 Hakan Gence 1 34 Hasan Ay 1 86 Hasan Bülent Kahraman 25 Hossein Sadri 1 3 1 Hülya Mustafaoğlu 1 29

.1_ Ji

Başak Turan 32 Begüm Zaimoğlu 1 90, 243 Bekir Coşkun1 37 Betül Tuncer 1 47, 1 50, 1 70, 1 78, 182, 204, 2 1 5, 2 1 6, 237, 239, 241 , 277 Bridgette Steffen 138 Bülent Aydoğdu 98 Bülent Şantıkan 34 Burcu Karabaş 1 8, 20, 22, 42, 50, 53, 57, 7 1 , 80, 94, 1 05, 133, 1 55, 133, 1 74, 257 Burcu Öztaşkın 1 69, 1 82

Cevdet Özdemir 1 92 Christopher Hawthorne 216

_ç__

Çağdaş Çetindemir 44, 94

Deniz Boran 26 Deniz Derin 1 20 Deniz ldil Erdemli 186 Derya Yazman 253, 254 Dilek Öztürk 1 94, 209, 226, 247, 255, 268 Dilek Taş 1 06, 2 1 4 Doğan Hızlan 52 Duygu Güven 64

_E_

Elif Demirci 1 34, 1 6 1 Emine Merdim Yılmaz 1 00, 1 1 7 , 1 24, 1 40, 1 66, 1 76, 188, 2 1 6, 249, 262, 267 Ercan Akgün 225 Erdinç Ergenç 204 Erdinç Teğmen 53 Ergün Ayaz 1 O Erhan Doğan 94 Erhan Öztürk 1 72, 206 Erkan Aktuğ 75 Eylem Türk 183

_E

Fatih Aça 77 Fatih Şendil 253 Fatma Turan 220 Fehim Genç 268 Fırat Alkaç 168

Ji

Geoff Manaugh 1 58 Gökçe Aras 109, 1 2 1 , 1 49, 1 56, 206, 230 Gül Keskin 1 8, 39, 46, 49, 66, 72, 87 Gülay Fırat 69 Gülizar Baki 1 93 Gülümhan Gülten 237

Jonathan Glancey 1 80, 274

...!i.

Kadir Kemaloğlu 275 Kamil Anahar 202

J,_

Liz Bury 54 Lloyd Alter 1 7 Louise Levathes 53 Lukasz Wojciechowski 150

_M_

Malia Wollan 1 99 Marcus Field 1 2 1 Matin Filler 1 8 Meltem Kara 35 Menekşe Ataselim 1 26 Müge Avşar 1 79 Mühenna Kahveci 30 Musa iğrek 1 52 Mustafa Gün 1 97 Mustafa Karabulut 278 Mustafa Poyraz 231 Mustafa Yıldız 237

..N.

Necati Uyar 28 Necla Dalan 1 4 Nedim Şener 1 92 Nicolai Ouroussoff 1 89, 237, 277 Nihai Yuvacan 142, 1 98 Nilüfer Şensöz 1 97 Nurettin Kurt 68

_Q_

Olkan Özyurt 82 Onur Ekmekçi 1 1 5, 2 1 2 Onur Uysal 1 69

ö

Ömer Kanıpak 163 Ömer Şahin 246 Ömer Yılmaz 221 Özgül Öztürk 196 Özgün Özçakır 180

Patricia Leigh Brown 94 Peter Davey 66 Pınar Çelen 1 58 Pınar Çelik 1 98 Pınar Oğünç 146 Pınar Seyrek 30, 54, 70

...R..

Recai Kömür 94 Robin Pogrebin 1 55 Roman Rutkowski 1 50

Rüştü Kayhan Soydan 140 Ryan Avent 50

_s_

Saıfiye Yuva Kireçci 1 1 6

Selcen Karatay 1 27, 1 36 Selin Biçer 1 89, 1 99, 221 , 224, 227, 245, 264, 274 Sema Yapar 1 98 Serhan Ada 1 5 Serhat Oğuz 234 Serzan Gök 276 Sevgi Sayar Başaran 45 Seyit Gündoğan 64 Simon Hogg 2 1 5 Steven Ertanger 270 Suzanne LaBarre 1 56

_ş_

Şelale Kadak 8 Şenol Coşkuner 32, 38, 66

ı

Tahir Çalgüner 105 Tom Dyckhoff 241 Tuğrul Tunalıgil 1 57 Tuncer Köseoğlu 1 68 Turan Yılmaz 65

JL

Umay Aktaş Salman 86, 1 52

ü

Ümit Şahin 103 Ümmü Gündüz 1 38 Ünsal Ereke 275

.Yi.

Will Hurst 72

.z_

Zana Yavuz 1 5, 251 Zeynep Erözkan 82, 90, 92 Zeynep Güney 1 7 , 1 8, 84, 97, 1 1 9, 136, 1 44 Zuhal Aytolun 1 28


N otlar





Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.