Suyun AltInda Yerin Üstünde

Page 1


SUYUN ALTINDA YERIN USTUNDE UNDER WATER ABOVE GROUND •

••

••



ARKIME3T

SUYUN ALTINDA YERIN USTUNDE .

..

..

Çağdaş Hollanda Mimarlığı Contemporary Dutch Architecture UNDER WATER ABOVE GROUND


Editör: Pınar Gökbayrak Yayıncı: Arkitero Mimarlık Merkezi

Bu kitap pek çok kişi ve kurumun yardımları ile ortaya çıktı. Konferansların gerçekleştirilmesi

Grafik Tasarım: Aslı Ayhan

için ana spansor olarak mimarlık kültürüne katkı sağlayan Philips Aydınlatma ve alt spansor

Baskı: Ofset Yapımevi

Vitro firmalarının desteklerinin yanısıra, Hollanda'nın istanbul Başkonsolosluğu'nun yardımları

Çevirenler, Derleyenler: Gülfidan Cansızağlu,

bu kitabın başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlayan en önemli destektir. Tüm konfe­

Pınar Gökbayrak, Volkan Taşkın

ransiara katılarak dört mimar üzerine değerli görüşlerini bizimle paylaşan Hülya Yürekli ve

D üzelti: Tam er Erdoğan, Valerie Needham

Ferhan Yürekli'nin de katkıları azımsonamaz. Konferansların gerçekleşmesi için davet edilen değerli mimarlar ve onların asistanları da yaklaşık iki aylık süreçte bize çok yardım ettiler.

©Arkitera Mimarlık Merkezi,

2004

Konferansları izlemek için değerli zamonlarını harcayan tüm mimarlar ve mimar adayları da projenin önemli bir parçası oldular.

Tüm hakları saklıdır.

Emeği ve katkısı olan herkese ve her kuruma Arkilere Mimarlık Merkezi teşekkür eder. Ediler: Pınar Gökbayrak

Ömer Kanıpak

Publisher: Arkıtera Archıtecture Center Graphic

Design:

Arkimeet proje direktörü

Aslı Ayhan

Print House: Ofset Yapunevi Translators, Co-Editors: Gülfidan Cansozağlu, Pınar Gökbayrak, Volkan Taıkon

This book has been realized with the suppoı1 of many ınstitutions and persons. The whole

Redaction: Tamer Erdogan, Valene Needhaın

pro1ect has become o greot success by the support of Philips Lıghting as the maın spansor and Vitra as the co-sponsor of the four conferences. The support of Istanbul Cansulale of Netherlands helped o lot for this book to become o realized project. Hülya Yurekli and

t'Arkitero Archotecture Center, 2004

Ferhan Yüreklı have ottended all the four conferences and they kındly shared their opınions

All rights re�erved.

on the inviled archıtects ond !heir works. lnvited architects and !heir personal assistants helped us o lot to realize the canferences and the book. The whole large audience who had attended the four conferences becaıı ı e o ıınportont part of thıs pro1ect, as well. Arkıtera Architecture Center would like to thank all the people and instutitions who had sup­ ported and be o part of this project ümer Kanipak Arkimeet project director

DE

Hollanda istanbu l B.ı)kon,olo,luğo Consulate GenerJI of the �etherlancb. htanbul


Introduction " , ' On the Architects

Önsöz Mimarlar Üzerine

'8

,

',,'

'·

'

1O

--------- ------------------------------------------------------- ------------------------------------- -----------

Adriaan Geuze, West 8 Urban Design Landscape Architecture Konferans

Conference

16

Söyleşi

lnterview

38

Konferans

Conference

Söyleşi

lnterview

44

64

78

Konferans

Conference

Söyleşi

lnterview

106

Konferans

Conference

116

Söyleşi

lnterview

140



Önsöz Fareword

E k i m 2004'de dördüncü yaş ı m ızı kutlarken Arkitera Mimarl ı k Merkezi için pek çok ilki gerçekleştirme fır­ satı b u l d u k . i l k m i m a rl ı k festiva l i n i düzenlemek, i l k öd ü l ü m ü z AMV Genç Mimar Ö d ü l ü ' n ü vermek ve ilk kita b ı m ız Suyun Altı nda Yerin Ü stü nde'yi tüm bunlarla eşzo m a n l ı o l a ra k yayı n l a m a k bizi heyeca n l a n d ı rıyor. 2004 i l kbaharında Hol l anda'n ı n son dönemde en çok kendinden söz ettiren m i m a rlarından Ad ria a n Geuze, W i l lem J . Neuteli ngs, Fra ncine Houben v e B e n v a n Berkel'in "Çağdaş Hol landa Mimarlığı" teması a ltında verdiği konferansları 6 hafta içinde yaklaşık 5 . 000 kişi izled i . Bu kitap hem Arkimeet toplantıları ­ na katı l a n l a rı n izled i kleri s u n u m ları m i marla rla y a p ı l a n söyleşilerle pekiştirebil meleri, h e m d e to plantılara katılma f ı rsatı bul omaya n l a ra tüm s u n u m ların a kta r ı l a bilmesi için hazırla ndı. Suyun Altında Yerin Ü stünde sadece bi rey ya da ü n l ü m i marlar olarak Arkimeet'in H a l landa l ı kon uş­ ına c ı larına oda k l a n m ıyor, doğa/m imari/insan i l işkisi üzerine herkesi inşa etmeden önce düşün meye itiyor. U l u s l a ra rası m i ma r l ı k orta m ı n ı n nite l i k l i organizasyonlarla i sta n bu l'd a ta ri ı ş ı l m ası n ı sağlaya n tüm Arkitera M i m a rl ı k Merkezi ekibine, bu toplantı ları n itel i k l i bir yayına dön üştüren Ö mer Ka n ı pak, Pınar Gökbayrak ve Aslı Ayhan'a teşekkür ederi m . Banu Binat Arkitera Mimarlık Merkezi

We find the appoıtunity to realize various ''first"s in the month we celebrate the fourth year of Arkitera Archıtecture Center - October, 2004 . lt is o great excitement for us ta organize the fi rst a rchitecture festi­ val of Turkey, to grant our first award, which is AMV Young Architecture Award and to la u nch our first publication, Under Water Above Ground, s i m u ltaneously. I n the spring of 2004, a n aud ience ma de u p of 5 . 000 people had the c h a nce of l iste n i ng to the confe r­ ences of Adriaan Geuze, Wil lem J . Neute l i ngs, Francine Houben and Ben van Berke l , who are among the most succesful Dutch arch itects i n the recent years. The conferences were rea lized consequently i n six weeks with the theme of "Contem porary Dutch Architecture". This book is both for the ones who attended the canferences to be a b l e to tie up the presentations via the interviews realized, and a l so for the ones who co u l d n't pariicipate to the lectures to have the chance of reaching the presentation texts. U nder Water Above Grou nd not only focuses on the Dutch leeturers as i n dividuals or we l l- known archi ­ tects, but i t a ls o urges a l l o f u s t o think on the relationship o f nature/architecture/ h u m a n being before constructi n g .

1 would l ike t o t h a n k a l l o f t h e team o f Arkitera Architecture Center, w h o provided international arch itec­ tural com m u n ity to be d i scussed in i sta n b u l via wel l - q u a l ified organizations, and Ö mer Kan ıpak, Pınar Gökbayrak and Aslı Ayhan who transformed these conferences into a wel l - q u a l ified book . Banu Binat Arkitera Architecture Center

9


1

Hülya Yürekli, Ferhan Yürekli

Dört Hollandal1 Mimar Uzerine ••

Arkitera Mimarl ı k Merkezi Arkimeet konfera nsları kapsamında ta n ı n m ı ş H a l l a n d a l ı m i m a rların davet edildiği i l g i n ç bir seri düze n le d i . Her konferans çoğ u n l u ğ u genç o l a n bine ya k ı n m i m a r tarafı n dan izlendi, bu da Türkiye'deki genç mimarlık orta m ı n ı n m i marlığa d uyduğu oçlığı ve motivasyo n u n u oçı kço gösterd i . Arkitero, H o l l o n d o l ı m i marlar v e genç Türk d i n leyici s i n i n hepsi d e büyük b i r teşekkürü h o k etti . Di kkatlice d i nledik, d i n lediğ imiz m i m a rların s u n u m meti n lerini tekrar tekrar o k u d u k . M i m a rların fa rkl ı yak­ laşı m l a r ı n ı karşı laştırmak çok i l g i n çti . Hollanda m i m a rl ığ ı hakkındaki genel sopta m a l a rı m ı z; H a l l a n d a l ı m i ­ marlorın ülkeleri taraf ı n d a n deste klenmel eri, ül keleri ndeki o rta m ı n o n l a rı atı l ı m yapmaya özendirmesi n e ­ deniyle s a h i p o l d u k la rı ş a n s ı be l i rtmek v e b u n u n karş ı l ı ğ ı nda do ye n i deneylerd e n , ye n i fikirlerle, m a l zeme­ lerle, delaylario yen i yapı l a r i nşa etmekten korkmama l a rı ; yeni gelişim bölgel eri için ağaç l ı k a la n ları kesmeleri, yeni bir oda tasariayıp b u n u gerçekleştirmeleri, yoktan yen i ve modern bir kent tasarl a m a l arı, yeni bölgeleri ı s l a h etmeleri, değ işimin hızını hissetmeleri hakkı nda o l uyor. Ü l kemizde "biz" profesyonel ler, m i m a rlar veya ploncı l a r i nşa etmekten korkarız. Öte yo ndon, profesyonel olmayon diğerleri n i n inşa etmek için cesa reti ve a ra ç ları va rd ı r; o n l a r i nşa ettiklerinde sonuç profesyonel­ leri daha da korkutur, cesaretleri daha do kırı l ı r, çevre ve var olon yop ı l o r konusunda daha da tutucu ol urlar, eldeki n i kaybetmekten korko rlar. Sonuç, miktarı g ittikçe çoğalan ya sadışı gelişimler ve ül kedeki "mi­ m a rl ı k" ora n ı n ı n gittikçe düşmesidir. H o l l a nda hükümeti n i n konut gelişim progra m ı H o l l a nda m i m a rlığ ı n ı n gelişimi için en önem l i kaynaklard a n biri o l d u v e b e l k i de h a l a ol makta . Çoğu deneysel çalışma bu a l anda yapılıyor. B u n u Türkiye'yi ziyaret edip bu seride konfera ns veren dört m i m a rda da olmak üzere çoğ u H a l l a nda l ı m i ma r ı n üreti minde gözleyebi l i ­ yoruz.

Ad riaan Geuze, Mimarl ığa Dışı ndan Ya klaşmak Adriaan Geuze Hollanda ta sarım dünya s ı ndaki yen i isim lerden biri. O n u n l a i l k karşı laşmamız Hol land a'da b i r yol kenarında gerçekleştirdiği bir peyzaj -ya da bir /and-art- tasarı m ı n ı ziya ret etmemizle o l d u . Düz bir a landa siya h ve beyaz deniz kabukları n ı n seri l m esiyle ol uşturu l a n uzun siya h ve beyaz bantlar, o l d u kça heyecan verici bir tasa r ı m d ı . Bu doğa n ı n ve rasyonel Ö k l it geometri s i n i n bir bileşimiyd i . Daha sonra , kendisiyle çok kışkırtıcı b i r çal ışması vasıtasıyla tekrar karş ı laştı k .

H o l l a nda Mimarl ı k

E n stitüsü' ne kuru l m u ş 800.000 konut ma ketinden ol uşan bu çal ışması çok ya k ı n b i r gelecekte H o l l a n da peyza j ı n ı n karşı karşıya kalacağı d u ruma işaret ediyord u . B u rada, ç a l ı ş m a ları konusunda i sta n b u l'daki konfera n s ı n ı n a rd ı ndan edindiğimiz izlen i m lerim izi a ktara­ cağız. Geuze, fikirlerini m i marl ı ğ ı n üs l up l a r h a k k ı n da olduğu ve modern m i m a r l ı ğ ı n da b i r üs l u p olduğu önya rg ı s ı üzerine k u ruyor. Ard ı n d a n , fa rk l ı kültürlerden v e fa rklı kültürel m i rasları n bir a raya gelerek o l u şturd u ğ u melez modern yaşam biçi m i n den söz ediyor. O n u n için, Modern Mimarl ı k hakkı ndaki a kademik tartışma l a r a n l a msızdır v e soyut, doğa l , nesnel üsl up l a r (eğ er modern m i m a rl ı k da bir üslupsa, ta bii k i ) i t h a l etmek i s ­ tememekted ir. O n u n yerine, kendi kültürel biriki m i n i d i ğ e r kültürlerle kaynaştırmaya çalışmakta d ı r. Tartışma l ı bir konu üzerine bu katı görüşleri o l d u kça şaşırtıcı d ı r. Mu htemelen Geuze i l e ride m i m a rl ı ğ ı n evrensel değerleri hakkındaki yoru m l a r ı n ı gözden geçirecektir. Değ i n d i ğ i ikinci nokta, doğa n ı n doğas ı d ı r . Ü l kesi n i n yapay ufu kları n ı n banl iyölerdeki konut g rupları ile sürekli yağ maland ı ğ ı n ı düşünmekted ir. Ona göre, b u n u n soru m l usu h ippi nes l i d i r. Yapay doğ a n ı n kimliği­ n i korumak a d ı n a Geuze az katlı -yüksek yoğ u n l u k l u konut grupları ve bu konut tipolojisini barı n d ı ra n ye n i kentsel merkezler önerir. Etk i l i bir top l u m sa l hayat için "yoğ u n l uk" her çeşit yerleşi m i n başlıca öğesidir. Bu da k ı rsal bir yaşam örüntüsü yerine kentleri tercih etmenin en temel nede n i d i r. Bize göre hippi ler m u h a l if insa n l a rd ı . Ho l l a nda'd a ki Ameri kan banl iyö yerleş i m l e ri n i n "hippiler"in etkis inden başka - m u htemelen


Hülya Yürekli, Ferhan Yürekli

On the Work of Four Dutch Architects Arkiter·a Architectur·e Center organised an rnteresting serıes of Arkımeet conferences given by well kııown Dutch architects. Each canierence ottracted an oudiencc about a thousond orchıtects, nıostly young, and this clearly showeel the hunger and motivation of the younger· Turkish or·chitectural circles for architecture. All three porties, Ar·kitera, the Dutch architects and the youngTurkish audience deserve o big thank you. We listened carelully, we re-read the chapters ol the cırchitects that we listened to. lt wos interesting to com pore the eliffereni approoch of each archıtect. We have a few thrngs to say obout Dutch architecture ın gen­ eral, about the opportunities that the Dutch archrtects have, about therr beıng promoted by the counlry and challenged by the milieu of the country. And ın response their being not afraid lo experiment with new things, build new buildings wıth new ideas, moterıcıls, details, even to cut down woodlands for new devel­ opments, to invent a new lsland, to design cı new cınd modern city from scratch, to reclaim new lcınds, to feel the speed of change. In our· country "we", the professionals or archıtects or· planners,

cı re

ofroid to bui Id, whıle non-profession­

als have the courage and the meons to build easily, and when they do this the resul! lrightens the proles­ siorıals even more. They are even more discouraged, rnore conservative about the envıronment, about the existrng artilocls, alraid to lose whcıt is in hand. The result ıs the growıng amount of illegcıl developments, cınd the very law percentage of "architecture" ın the country. The housing development program of the Dutch governmcııl was and maybe stili ıs a very lruitlul source for the development of Dutch architecture. Most of the experimental practices are in this field. We can ob­ serve this in the architecture of most of the Dutch archıtects and also of the four archıtects that visitedTurkey and gave

cr

series of lectures inTurkey.

Adriaan Geuze, Approaching Architecture from the Outside Adriaan Geuze is one of the new names in Dutch desıgn. We lirst met hım

ırı

Halland by visiting a road­

siele londsccrpe -or a land-crrt- project designeel by hi ın This was an exciting design cansisiing of long black and white bands made by laying black and whrte seashells on an ordinar-y piece ol land. lt was a combi­ notion of nature and the rational geometry of Euclıd. Alterwords we saw him again with a very provocative work. This was the models of 800,000 houses in­ stalled in the Netherlands Architecture Institute lo point out what the Dutch landscape will be canfronteel with in the very near future. Here we will try to exploirı our· impressions about hıs work fallawıng his Istanbul lecture. He boses his ideas an the notian that archrtecture is about styles and modern orchitecture is also a style. Then he speoks about eliffereni cultures and a hybrid modern life style that is mixed up with eliffereni cul­ tural heritages. For him academic elebates on Modern Architecture are norısense, and he does not want to import abstroct, neutral and obıective styles (which is logical il you cansicler modern architecture to be a style). lnstead he tries ta mix his own cultural heritage with that of other cultures. To hold such strong opinions on a subject of debote is rather surprising. Probably Mr Geuze will review his remarks on the universal values of architecture in the future. Hıs second point is about the natur·e of noture. He thinks that his country s artıficial horızons are continu­ ously being spoiled by suburban housing developmerıts. According to him the former hippie generatian is responsible for this. To save the charocter of crrtificial noture he prapases law rise-high density housing. He proposes new urban centres consisting of that kinci of housing. To pravide arı effective social life density is the mairı feoture of any human settlement. And this is the main reasorı for havrng towns instead of a ru­ ral life pattern. In our view hippies were people ol opposition. Those Anıerican suburban developments in the Netherlands must be due to same other -probably hidden- reosons rather than their being imposed by

1


görünmeyen- neden l e ri o l m a l ı d ı r. Geuze az katl ı -yüksek yoğ u n l u kl u konut önerisini geliştirirke n , ülkesinin

1

kültürel birik i m i n e değinir. Bazı eski resim leri inceleyerek iç mekandaki doğal ışığı yeniden keşfeder ve a rd ı n d a n müstakil konutlard a ki ı ş ı k, hava ve m a h remiyet problemlerine yeni bir yorum getiren uzun, ince teras evler geliştirir. Bu plan geçtiğimiz yüzyı lda enielektüel modern m i m a rlar tarafı ndan da önerilmişii a n ­ cak bu bazı başka ölçütlerle, insa n l a r ı n sosyal, fiziksel v e psikolojik sağ l ı ğ ı ile ilişkiliydi. Schauwb urgplein'ı n tasa rı m ı , l iman vinçlerinin simülasyo n u biçimindeki ayd ı n latma elema n l a rı ile çok şaşırtıcıd ı r. Mimarl ı kta doğrudan benzetim ler bir tartışma konusu ve te melde mimarl ı ğ ı n topl umdaki rolü konusundaki y a n l ı ş a n l a m a l a rın bir son ucudur. Bu vinçlerin tasa rım ı , erken dönem Sovyet sanatçı ve mi­ marl a r ı n ı n , bize göre önceki h i g h style mimarl ı k tavrı n ı n g izli bir deva m ı ve düpedüz bir çeşit ihanet o l a n , ya l ı n mühendislik estetiğini ü s l u p ç u estetiğe çevirme denemel erini a n ı msatmakta d ı r . Les H a l les b i r za m a n l a r mimarl ı k gündeminin en ö n e m l i k o n u larında n d ı . Geuze'nin yarışmayı b i r k a b u s olara k ta n ı m laması bize göre pek uyg u n değildir. Eğer, düşünülen y a da gerçekleştirilen herha ngi bir şey varsa, a ncak daha önceki deneyierin son ucudur. Eğer mimarl ı k insanoğ l u n u n sonsuz deney a l a n ı , kümülatif üretimi v e mimarl ı k bilgisinin sürekli yeniden üretimi o l a ra k görülürse, deneyin iyi y a d a kötü o l ­ m a s ı fark etmez. Çünkü bazen kötü deneyler d a h a iyi bir öğ retici olabilirler. Tüm bir nesle karşı ç ı k ışı Geuze'yi Arroya Park projesi gibi bir proje üretebi lecek d u ruma getiriyor. Ard ı nd a n b u n u n b i r fontazi olduğ u n u n ileri sürülmesi, tasa rımı i l e ilgili olara k d o ğ a n soru ları yan ıtlayamamakta d ı r . U l uslararası a l a n d a tasa rım ya pmak, sadece kültürleri kaynaştırmaktan y a da melez tasa r ı m l a r yapmaktan daha fa rklı bir a n lam taşıyabilir. Türkiye'de, biz bu tarz yaklaşımların s ı k ıntısını çekmekteyiz. Batı l ı mimar­ ların oryentalist önyarg ı l a rı o n l a rı yerel gelenekler ve modernin sentezi o l a n , melez tasa r ı m l a r üretmeye ili­ yar. Bir yere kadar "yerel"in ne o l d u ğ u n u a n iayabiliyoruz fakat "modern"in nerede geliştiği soru s u n u n ya nıtını b u l m a k o kadar kolay o l muyor. Dolayısıyla -bir devrimle kurulmuş laik bir ül kenin insa nları olarak- bizim için bu ya klaşım çok a n lamsız kal ıyor. Çevreye karşı fazlasıyla d uyarl ı bir ya klaşı m ı o l m asına rağmen, kanımızca Geuze'nin özellikle son 250 y ı l l ı k mimarl ı k tari hini ve top l umsa l siste m lerin gelişimini ye niden değerlendirmesi gerekiyor.

Willem Ja n Neute l i ngs, Mimarlığm Sm1rlar1 Nerede Ne utelings Kolomb ve Mim a r l ı k' ı birbirine benzeterek ikisinin de keşfetmek üzere bir yolcu l u k o l d u ğ u n u düşünüyor. Bu doğrudur. Anca k ö n e m l i o l a n , b u yolcu l u ğ u n nasıl fina nse edildiği değil keşfin kendisidir. N e utelings ve ortağı çal ışma ları n ı "!ema la r" üzeri ne k u ruyorlar. Bu te m a l a rd a n i l ki ve belki de en dikkat çe­ kici o l a n ı "heykel"dir. Dolayısıyla, biz de bu tema üzerine yoğ u n laşmaya karar verd i k . Büyük bir kütleden pa rça l a r ç ı ka rmak, o n la r ı n "form a rayış" biçimleridir. Bu bize, büyük bir kütleden oyu l a ra k çıkarı l m ış soka k ve meyda n l arıyla klasik yerleşiml eri hatırlatıyor. Bu da alternatif olara k N o l l i'nin, kamusal ya pıların zemin katl arı n ı n kamusal açık a l a n l a rla birleştiği Roma Ha rita sı'nı akla getiriyor. Dolayısıyla, belki de 16. yüzy ı l ­ d a n kalan Nol l i'nin ha rita larında olan şeyler -yarı kamusal a l a n l a r y a da bir yapı y a da yerleşim içindeki transfer meka n l a rı- b u rada ol uşamayacaktır. Dolayısıyla heykeli esas a l a n bir mimarl ı k ile bir Nol l i H a ritası o l uşturu l u p o l uşturula mayaca ğ ı sorusu doğmaktad ı r . Bazı ları n ı n portre mimarl ı ğ ı (portrait orchitecture) olara k ta n ı m l a d ı ğ ı heykelsi tavrı n , en temel ç ı kış noktası o l ması belki de birçok mimarın çal ışmalarında da gizlidir. Neuteli ngs'in, başkaları o n u n l a hemfikir olm asa da b u n u gizlemek yerine ilan edebilm esi, kendine güveninin son u c u d u r. N eutelings'in heykel leri çoğ u n l u kl a , yerçekimi kuvveti ne karşı koyan konsa l i a ra sahiptir. B u , yapıya a l ışık ol­ mad ı k bir biçim etkisi verir. Diğer ya ndan, bazı l a rı için heyke l i n kalitesi bugünün m i m a r l ı ğ ı nda a n ca k küçük bir yer işgal eder. Zor o l a n , bugünlerde bir üs l u p ya da bir modaya uyg u n heyke l l e r ya pmaktır. Ancak on­ lar b u n u "hisler, mantıktan bir a d ı m önce gelir," diyerek a ç ı k l ı yorlar. Biz ayrıca, heykel fikriy le en az uyuştuğ u n u düşündüğümüz yapıları n d a n birisini de incelemek istedik. Bu yapı "sistem" ve "istifleme" başl ı kları a ltında yer a lıyor. Mim a r "sistem" baş l ı ğ ı a ltında ilginç ve özel tasa rım­ l a rı o l a n örnekler veriyor. Anca k özellikle dol u l u k ve boşl u k l a rı n çifte sarmal biçiminde bir a raya geldiği Antwerp'teki Kent Tarihi Müzesi' n i n çok güçlü bir kara kteri va r. Burada kamusal mekan yapının içine a ç ı k meka n l a r a ra cı lığ ı i l e a k ıyor. Bu yapı n ı n herh a l de k a m u s a l yaşantıya çok önemli etkileri olacaktır. B i n a , tasarı m ı i l e , insa n l a rı en tepesine ka dar emeceğe benziyor. Bu açıda n , b u tasa rım, N o l l i Ha rita sı 'n ı n ü ç boyutlu b i r uyarlaması y a da Selimiye Ca misi'ndeki ü ç l ü s a r m a l şeklindeki ü ç merdive n l i minarenin, çifte sarmal şe k l i n deki Valikan Müzesi' n i n girişinin ya da tek sarma l lı Guggenheim Müzesi'nin soyut bir uyarla­ ması gibi kabul edi lebi lir.


'Hippies". He refers to his own cultural heritage ın devetoping o low-rise, high-density housing scheme. He inspects same old paintings and discovers the interior illuminatıons and then develops loııg and ııarrow ierraced housıng as o new response to the lıght, air and privacy iıı o one familv house. This scheme was alsa developed by the ntellectual architects of modernity during the last century but by other eriteric

r·e­

loted to the social, physical and psychological health of ordinary people. Q %

The design of Schouwburgplern is ostonishıng with its lıghtrng poles simulating the harbour cranes. Dıreel analogies in architecture ıs alsa o subıect of debate and rs maınly o result of mrsunderstonding the role of architecture in

cr

society. The architecture of those cranes ıs o renıınder of the work of early Soviet artists

-� • ::>

%

-�

« Q %

and architects, which in our view is an attenıpt to canveri pure engıneering esthetics ınto stylistic esthetics,

5 «

which is an attitude of former high style architecture, and clearly o kind of treachery. Les Halles once was

%

one of the main subjects of the archıtecturcrl agenda. Geuze s delinition of the competitıon as o nightmare is not one we consrder to be proper. If something ıs being ihought or accomplished, ıl is the result of old­ er experiments. If one thınks that architecture is an arecr of endless experimentatron for mankind and the cumulative production and re- productroıı of the knowledge of aı·chitecture, it does not matter whether if il is o good or o bad experiment, because sonıetımes bad experiments can be o belter teacher. Beıng in opposition to o whole generatian brıngs Mr. Geuze to the point where he can produce o proıect like Arroya Park. Then clainııng that this is

o

fantasy is not an answer for the questions raised about his de­

sign. Designing internatıonally could be somethıng different from 1ust mixıng cultures or producing hybrid designs. In Turkey we are suffering from that kinci of architectural crpproach. The orientalist preıudice of western architects leods them to design architecture that is

o

hybı·id of local troditions and the modern,

which siretehes beyand the borders. We can understand lo o certain degree what is locol, but il is not so easy to find out where the modern is developed And so, for us, for

o

people that belongs to o secular

country founded by o revolution, this approach ıs just absurd Although he has cr highly motivoted ottitude obout the envıronnıent he stili needs to re-evaluate the histo­ ry of orchitecture and the history of socıeties, especiolly over the last 250 years.

Wil lem J a n Neute l i ngs, Where are the Boundaries of Architecture Neutelıngs sees simılarities betweeıı Columbus and Archıfecture in terms of both being o trip of exploratıon. This is correct. But the inıportant part is not how to finance this exploraiion but the exploration itself. Neutelıngs and hıs partner s works depend on ·ıhemes''. And the first and probably the most striking one is Sculpture .

Therefore we decıded to intensify our thoughts on this theme. Toking out pieces from o big

mass is theır way of searching for o fo··m . Thrs remrnds us of the classical towns -o big massıve black and with streets and squores carved out from it. Then you may recai! Nolli s Mop of Rome with the ground floors of public buildings mergıng wilh the public open spaces. So maybe there is something missing that even exısts in the nıaps by Nolli in the l 6th century -the semı publıc spaces or spaces of transfeı· either in o buiid­ ing or in o town. Here arises the question of whether it is possible to reach o Nolli Map in o place by sevip­ tured architecture. Sculpturing, or portrerif architecture as ıl may be called by same critics, as o main theme is maybe hidden in most of the works of archıtects. Neutelings declares it instead of hiding it and this is the consequence of his seli-canfidence and trust in his own judgement even if atlıers may not agree with him about ıt. Their sculptures are carved in o shape that mostly has centdevered parts that have to be able to withstand gravitational forces. This gives an unfamilior form elfeel to the building. On the other hand, same circles think ıhat the question of the quality of the sculpture can only be

o

smcrll part of taday s architecture. Whcrt

is difficult is to have sculptures accoı-ding to o style or o foshıon nowadays. But they explaın it by saying that "sen ses come one step belare the reason''. We alsa considered studying one of their buildings, o building in our view that is in centrast with the idea of sculpturing. This building comes under the heading "System" and "Stacking". Actually under the theme "System" the architect gives examples that contain many insights. Bul especially the New Museum of City History in Antwerp that is produced like o double helıx made of solids and voids has o very strong charac­ ter. Here the public space flows through the building via the open spaces. This building can have o very strong impact on public life. lt seenıs !ike it can suck people up to the top of the building with its design. In this sense it can be considered as o 3d version of o Nollı Map, oı- an abstract version af the Selimıye Mosque's single minaret wiih three staırcoses, o trıple sprrcrl, or the double spiral of the Valican Museum entrcrnce ar the single spiral af the Guggenheim Museum.


1

Frencine Houben, Mimarhk Tarafından Desteklenen Bir Baya n Emancipating Space adlı kitabında Ross King dünyanın %50'sini oluşturan dişilerin kendilerini ilk ve ikinci dillerinde ifade etme konusunda sessiz kaldığını ifade eder. Burada sözü edilen ikinci dil mimarlıktır. King, Modern Hareket'in de bu anlamda başarısız olduğunu ve günümüzde de bu açıdan bir sınav verildiğini vur­ gulamaktadır. Francine Houben bu sessiz %50'nin sesi olarak takdire değerdir. Francine Houben'in yaklaşımını incelediğimizde, sarunlar "mimarlığın" içinde "mimarca" çözülmüştür. Başka bir deyişle mimarlık büyük "M" harfiyle yazılmıştır. Houben'in sunum metnini akuduğumuzda sunumunun; farklı malzemeler, mekandaki hareket alanları, ferah bir mekan, iç ve dış mekanın sürekliliği olan tek bir mekan haline gelmesi, yapıyı yükseltme, pencerelerin çatıyı taşıması, ekolojik bir yapı, yapıyı amorf bir mekanda çözme, yer altına inme, yüksek katlı bir yapı tasarlama, yeni bir peyzaj, bir tepe, yeni bir topoğrafya, çimle kaplı bir yapı, kampüste yeni bir yaşam, yeşil, su ve avlu oluşturmak üzerine olduğunu görüyoruz. Francine Houben mimarlığın sınırları yerine merkezinde mimarlık yaratmaya çalışıyor ve bize göre bunu da son derece iyi başarıyor. Öte yandan, üslupları izlemek istemiyor ve her mimari sorunu ken­ di bağlamı içinde çözmek istiyor ki bu da bizce çok olumlu bir yaklaşım. Yine görülüyor ki proje arsası özel­ likleriyle bu mimarın tasarımının önemli bir parçasını oluşturuyor. Houben tasarımlarında sorunları çok iyi bir biçimde çözüyar ve tasarımı ile proje arazisini ve çevresini olumlu yönde etkiliyor. Francine Houben tarafından tanımlanan mimarlığın an ilkesi ve Houben'in mimarlığı çok iyi örtüşüyor. Mimarlığın sınırlarındaki bilinmeyen noktalara değinmeden, güzel ve iyi bir mimarlık üretmek mümkündür ancak bu tarz bir yaklaşımla tetikleyici bir mimarlık olası değildir. iyi bir mimar alarak kabul edilmesinin vereceği cesaretle, Francine Houben'den mimarlığın sınırlarında mimarlığı telikleyen öneriler bekliyoruz.

Ben van Berkel, Mimarl ı ğ ı n Sın ırları n ı Birleştirmek Açık görüşlü ve enielektüel merakları olduğuna hep inandığımız bir mimarlık hocamız vardı. Tüm öğretim üyelerinin öğrencilerinin tasarımlarının değerlendirildiği bir toplantıda, anun hakkındaki bu olumlu düşüncelerimizin aksine, köprü tasarımının mimarlık olmadığını söylemiş ve bu kanunun stüdyo ortamının dışında tutulması gerektiğini belirtmişti. O zaman (1980'1erin sonunda gerçekleşmişti bu olay) bu yorum karşısında şaşkına dönmüştük ve o günden beri zihnimizde köprü tasarımı mimarlığın sınırlarını genişlete­ cek bir sembole dönüşmüştü. Bu nedenle, van Berkel'in köprüsünün tasarlanıp uygulanması, bizim için bu durumun en somut örneği oldu. Ben van Berkel, mimarlığını, yeri analiz ederken kullandığı parametrik tasarım metodları gibi bazı kavram­ lar aracılığı ile tarifliyor. Bu model kentin içindeki etkileri incelemeye yarıyar. Buradaki amaç, insanların mekanı alabildiğince çok kullanmaları. Mekanda yeni karşılaşmalar ve yeni aktiviteler için yeni program­ lar öneriliyor. istenilen mekanın günün 24 saati yaşanır kılınması; bu da istanbul'un kent hayatını anımsatı­ yor. istanbul da zaten bu nedenle çok ilginç, yoğun dinamizmiyle kaotik bir kent. Bu kaotik durumun ve di­ namizmin hızla değişebilecek iyi ve kötü tarafları var. Bu iyi ve kötü yanlarıyla kent iyi bir eğitmen ve mi­ marlara pek çok esin kaynağı sunuyor. Van Berkel bir eskizle başlayıp biçime çevrilen programlamasını ve tasarımını temsili olmaktan çok "araçsal" olarak tanımlıyor. Bu araçsal tasarım biçimini ise şu sözlerle açıklıyor: sanal araçlar kullanmak, bilgiyi görselleştirmeye çalışmak, insanları ve hareketlerini kullanmak ve buna hayalgücünü katarak bir veriye dönüştürmek ve bunlarla bir organizasyon oluşturmak. Van Berkel deneyler yapabilmek için diyagramlar kullanıyar ve bu deneyi beklenmedik bir organizasyon biçimine çeviriyar. Hareketi kullanıyor ve içinde hareketin akabileceği ve genişleyebileceği geometriler yaratıyor. Zeminden duvara dönüşen strüktürler tasarlayabiliyar. Renk değişimleriyle o lgılanan farklar, ışık ve rengin farklı etki­ leriyle birbiri içinde eriyen kenarlar için deneysel malzemeler kullanıyor. Tasarım sürecini hızlandımbilmek ve tasarımı hızla değiştirebilmek için, sanal/dijital dünyayı, tasarımın dinamik modelini ya da modellerini üretmek, dolayısıyla tasarımın, mühendisler gibi diğer prafesyonellerle iletişimin sorun olmadığı bir ortam­ da, özgürce evrimi için sentezler yaparak kullanıyor. Sonuç ürün ile ilk fikir arasında farklı katmanlar olduğunu düşünüyoruz. Bu katmanlar bazı durumlarda çok az, bazı durumlarda ise pek çok olabilir. Van Berkel için kuşkusuz içinde çokça esin barındıran pek çok kat­ man söz konusu. Dolayısıyla, van Berkel'in mimarlığının yanı sıra tüm tasarım süreci çok değerli olmakta ve bu süreç çok şey anlatmaktadır. Adriaan Geuze, Willem Jan Neutelings, Francine Hauben ve Ben van Berkel'e konferansları için tekrar teşekkür ediyoruz. istanbul'a geldikleri ve bize kendi bakış açılarından pro­ jelerini irdeleme fırsatı verdikleri için memnuniyelimizi iletiyaruz.


Fra ncine Houben, A Lady Supported by Architecture Ross King in his book Emancipating Space writes that 50% of the world, the fernole, is mute ın expressing

itself publicly ın its first and second languoges, the second language being orchitecture. He olsa cloims

that the modern mavement in that cose is o foilure, and that our preseni time is passing through o triol in this ospect. Frencine Houben, beiııg o voice of the 50% rnute, has olsa to be opprecioted ın that respect. When we lock ot the approoch of Frencine Houben, the problems are solved in "orchıtectuıe" itself, "or­ chitecturolly". In other words orchitecture is spelled with capital "A". When we reod the scrıpt ıt ıs moınly obout the compositıon of diffeıent moterıols, mavement cırcles ın the ploce, o spocious space, the inside and outside being o continuous space, roising the buıldıng, wındows corrying the roof, on ecologicol build­ ing, fıtting the building in on omorphous space, goıng underground, designing o high-ı ise, designing o new loııdscope, o hill, o new topogrophy, gross over the buildiııg, regeneıoting new life in the compus, briııging green, water and potios. Fı-oncine Houben trıes to ereale orchitecture in the heoıi of orchitecture, not in the limits, and we think she does +his exceptıonolly well. On the otheı· hoııd she does not wont to fallaw styles; she wonts to solve eoch orchitecturol problem withııı ıts own context, which ogoin we think is o very positive oppmoch. Agoin it can clearly be seen that the ploce or site wıth its propeıiies is on impor­ tont ospect of design foı- this orchitect and her desıgns neotly solve the problems and have on impoct on the site and its surroundings. The ten stotements of orchitecture elelineel by Froncine Houben are eosily reconciloble with her opprooch and her orchitecture. When not enteı·ing the unknown grounds on the borders of orchitecture, ıt is possi­ ble to produce beoutiful and good orchilecture bul il is not possıble to be chollenged with on opprooch like thıs. Encouroged by being occepted os o good orchitect, we are lockıng forword to see chollenging proposols by Froncine Houbeıı on the liınits of orchitecture.

Ben va n Berkel, Bridg ing over the Boundaries of Architecture We had o professor of orchiteclure who we olwoys thought of os on extrenıely opeıı-minded and on intel­ lectuolly curious person. In one tutarial where the student designs of eoch instructor were evoluoted, in spite of our thoughts obout him, he told us in o very concerned woy that designing o bridge wos not orchi;ec­ tuı·e, and this theme should be out of the studıo. We were ostonished by this stotement ot the time (thıs wos iıı the Iate SO's), and from that time on the bridge ın our minds become o syınbol of breadening the limits of orchıtecture. So when the bridge of von Berkel wos designeel and built it become o concrete exomple of this situcılion. Ben von Berkel defines his orchi­ tecture with ceıioin concepls, such os the porornelric desıgn melhods, which is o model that he works with to onolyse the locotions. The model helps to study the forces ın the city. The oim here is to have people occupy the ploce os much os possible. New pı·ogroms are introduced for new activities, new encounters in

ilüstrasyonlar 11/ustrotions

Hülya Yürekli, Ferhon Yürekli

the place. The oiın is to have life in the ploce for 24 hours o day; this resembles the city life in istanbul. That ıs the reason why istanbul is on iııtereslıng oty, chootic with o lot of dynomism. This chootic situolion and dynoınism has good and bad ospects that can change swiftly, and with its plus and ıninus points it is o good teaeber and gives o lot of inspirotion for orchitects. Von Berkel defines his woy of programıning and desıgnıng in o woy that is 'instrumentol rather than ı·epresentotionol, which meons starting with

o

sketch and turning it ınto o fonTı. He exploins his instrumentol woy of design with the fallawing words: Using viıiuol tools, tryıng to visualise ınformolion, using people and their motion, and turning this into relotionol data by putting imagination ınto it and transforming it into on orgonisotion. Von Berkel uses dıogroms lo experiment and turns them ınto on unexpected form of orgonisotion. He uses motion, and erentes geoıne­ tries where matian can flow, can expond. He can ereale structures that flow from floors into wolls. He ol­ so uses experimentol materials for differences that are perceived by changes of colours, edges that melt with eliffereni effects of light and colour. To be oble to speed up the design process and lo change the de­ sign ı·apidly he uses the viıiual/digitol world in o synthetic woy lo produce o dynonıic model or nıodels of the design, which meons in turn that the design can evolve freely, with no problems in conıınunicotion with other professionols, for ınstonce engineers. We think that there are different layers between the end prod­ uct of the design and the first idea. These layers are in sonıe coses very few and in same cases there is o large stock of loyeı·s. For von Berkel ılıere are surely mony loyeı·s, with o lot of inspirotion in them. So it is not only the orchitecture of von Berkel that is voluoble; the whole process of his design has o lot to soy. We would like lo thonk once more Acinaan Geuze, Willem Jan Neutelings, Frencine Houben and Ben von Berkel for !heir lectures, and we do oppreciote their coming to istanbul and giving us the opportunity lo view theiı· works with !heir own words.



Iii

.. Ho l l a n d a • d a bizi m d o ğ aya ba k1ş a ç 1 m 1z son d e rece n etti r: Doğ a i nsa n yap1 m 1 d 1 r ve s e n o n u ü reti rse n va rd 1 r. Ta n r1 • n 1 n l ütfu d eğ i l d i r d o ğ a , b i z o n u o raya kaya b i l d i ğ i m iz i ç i n va rd 1 r. .. 11 0 u r perce pti o n of n atu re i s ve ry s i m p l e i n Ho l l a n d ; the n a tu re is m a n - m a d e, yo u m a ke it a n d t h e n it exits . lt is n ot g ive n by g o d ; it is iust m a d e by us . ..


1 Ad riaa n Geuze Konfera ns• 2 2 Mart 2004

B u raya gelmeden önce bazı dostlarım çalışmaları m ı n ya n l ı ş a n laşılabileceği yol u n d a beni uyard ı l a r. Bu yüz­ den öncelikle m i m a r o l m a d ı ğ ı m ı belirtme l iyi m . B u n u söylüyoru m, aksi ta kdirde sizlere göstereceğ i m proje­ ler sizi yanı l ta b i l i r. Asl ı n d a ben ziraat m ü hendisliği eğiti m i a l d ı m ve eğiti m i m s ı rası nda m i ma rl ı ğ ı n , kentsel tasa rı m ı n ve peyza j ı n ta mamen birbiriyle bağlantılı bir şekilde ele a l ı nması gerekti ğ i n i lark ettim. Ö zel l i k l e b u konu b i z i m ça l ı şma a l a n ı m ızı çok i y i ta n ı m l ıyor. B u g ü n göreceğiniz ç a l ı ş m a l a r ı m ı z bir şeki lde sözü edilen ü ç d i s i p l i n i birleştirmektedir, zaten biz de a ncak b u şeki lde çalışabil iyoruz. Ö n cel ikle, konuşm a m ı n a rka­ p l a n ı n ı o l u şturmak için Hol landa ve Hollanda peyza j ı hakkında biraz bilgi vereceğ i m ; daha sonra yap­ tığ ı m ız bazı kentsel tasa rı m l a rdan söz edeceğ i m . Eğer vakti miz ka l ı rsa, en son o l a ra k bana son derece il­ g i nç, ç ı l g ı nca ve gerçeküstü gelen bazı çalışma ları m ı za deği neceğ i m . Ö zel l i kle ş i m d i e l e alacağım k o n u m i m a rl ı k öğrencileri i ç i n çok ö n e m l i . Hollanda l ı lar Osma n l ı l a rl a ta n ışlık­ l a rında aynı zama nda la leyle de ta nışmış o l d u l a r. O dönemde, l a l e n i n Osm a n l ı Kü ltürü'ne yansıma l a rı de­ senler, öze l l i k l e de ç i n i l e rde k u l l a n ı l a n lale motilleriyd i . Hollanda l ı lar laleyi Osma n l ı lard a n a l d ı l a r, ü l ke l e ­ rine getird i l e r v e o n u yeniden yoru m la d ı l a r.

Sonuç belki Osm a n l ı ' n ı n

l a leyi a n layışı g i b i değ i l d i ;

Hollanda l ı l a r l a l eyi pek ç o k farklı renkte yetiştirmeyi başa rd ı l a r, peyza jları n ı n önemli bir parçası h a l i n e g e ­ tird i l e r v e o n u kü ltürel o larak özümsed i l e r. Fakat b u rada önemli olan, l a l e n i n hangi k ü ltürde daha iyi a n ­ l a t ı l d ı ğ ı ya da i k i kültür a rasındaki farkları ortaya koymak değ i l ; bir k ü ltürden diğeri ne o l a n değişimd ir. B u g ü n a ka d e m i k çevrelerde modernizm, u l u slara rası ü s l u p ve benzeri konularda bana biraz da aptalca ge­ len pek çok tartışma sürüp gid iyor. Bütün b u n ların ötesinde, ben i a s ı l çeken konu fa rklı kültürlerin hem modern hayal tarzına uyum sağlaya b i l mesi hem de bunu başarırken kendi k ü ltürel m i raslarından önem l i parça ları b u modern yaşa m ı n içine kata b i l melerid i r. Alro -Ameri kalılar'ın m ü zi kte başardığı şekilde, kültür­ ler de kendileri n i modernizm ile harmanlaya b i l i rler. Afro-Amerika l ı l a r Amerika'ya y a n l a rı nd a Afrika m ü ­ ziğinin rit m i n i götü rd ü l e r v e b u k ü ltürel m i rasları sayesinde modern m ü ziği her o n senede b i r yeniden yo­ rumlaya b i l d i ler, ortaya cazı ve rock m ü zi ğ i çıkard ı l a r. Asl ı nd a b u hepimizin öğrenmesi gereken çok kritik bir kon u . Projeleri m i zde öze l l i k l e mekô n ı n h issettird ikleriyle çok yakından i l g i l e n i riz v e ne za man yurtdışında b i r i ş yapsak, projem ize o ü l keden v e k ü ltü ründen b i r şeyler katmaya ça l ışırız. Dışarı d a n soyut, nötr b i r ü s l u p ge­ tirmekten her za man s a k ı n ı rız. Bazen bel l i bir hassasiyeti yaka laya b i l i riz, bazen çok ya k ı n ı n a gel iriz ama her za man d a bunu kesti remeyiz. O yüzden de a s l ı nda çok riskli b i r ça l ışma yönte m i m iz var; fakat uyarl a m a süreci, kendi k ü ltürel m i ra s ı m ızdan bir parçayı, başka bir k ü ltürle kaynaştırma; b u n l a r b i z i m b ü ro olara k en çok üzerinde d u rd u ğ u m u z konular. Ben orta l a m a y ü kseliği deniz seviyes i n i n altında o l a n bir ü l ken i n vatandaşıyı m . Doğ d u ğ u m ev deniz se­ viyes i n i n 5 m a ltı ndayd ı . B a l ı k o l ma d ı ğ ı m a göre, insan ların orada nasıl yaşabiidiğini a n l a m a k için önce l i k­ le şu noktayı l ütfen atlamaya l ı m : Bizi m , Hollanda l ı l a r o l a ra k , doğaya bakış açım ız, o n u a l g ı l a m a m ız ne Fransa'ya, ne i ngiltere'ye, ne de Türkiye'ye benzer. Bizim doğaya bakış a ç ı m ız son derece netti r: Doğa i n ­ s a n yapı m ı d ı r ve sen o n u üretirsen vard ı r. Ta n rı'n ı n lütfu d e ğ i l d i r doğa, b i z o n u oraya kaya bi l d i ğ i m iz için vard ı r. Biz b u yapay doğa kavra m ı ile ironi ya da istihza için değil son derece ciddi bir konu o l d u ğ u için oynamaya çalışıyoruz. Benim için, peyzaj a n l a m ı n d a , ü l kem d ü nyadaki en g üzel yerlerden biri d i r. Bu bağlamda son derece m i l l iyetçi bile sayı l a b i l i r i m . Şim diden evi m i özlemeye başla d ı m , b u rası bana çok d a ğ l ı k geld i . Ü l ke m i n çok g üzel ufuk çizgisiyle beze n m i ş zarif ve u yu m l u bir peyza ja sahip o l d u ğ u n u söyleyebiliri m . Büyük bir böl ü m ü i kinci D ü nya Savaşı'ndan sonra yeniden tasa r l a n ı p ya p ı l a n b u peyzaj şu a n teh l i ke a ltında. i şte b u da benim i ki n ci önem l i ya klaş ı m ı m ı ortaya koyuyor: B i r tarz yaratm a n ı n yanı sıra , peyza jda o l a n biteni a n l aya b i l m e k d e son derece öne m l i b i r nokta. Bahsetti ğ i m b u peyzaj şu a n baby-boom ve eski h i ppi kuşa k l a rı n ı n kontrolü a ltında . Ü l kedeki bütün önemli k u ru m l a r ı n ve kuruluşların başında o n ­ lar va r v e a ra larından b i r i de şu a n ü l keyi yönetmekle meşg u l . Ne yaz ı k k i sı kıcı ban l iyölerin ortaya çıkması­ na neden oldular. Hollanda yılda yaklaşık 100 bin yen i konut ü retmek zorunda ve b u konutların büyük bir çoğ u n l u ğ u banl iyölere serpişti ri l m iş m üsta k i l a i l e evleri i l e s ı ra evierden ol uşmakta . B u konutlar mevcut peyza j ı büyük bir işta h l a yiyip bitiriyorlar. Ü lkem neredeyse m i kroskobik bir boyuta sahip o l masına ra ğmen n üfusu çok fazla, b u yüzden de Japonya ve Bang ladeş'in a rd ı n da n d ü nya n ı n en yoğ u n üçüncü ü l kesiyiz. Ü l ke m i n düz peyzaj ı ve g üzel ufuk çizgisi banl iyöler tarafından yok edil iyor ve bu değ i ş i m i n h ızı o kadar korkunç k i bizim projelerimiz b u kentleşmenin içinde kaybo l u p g i d iyor. Biz de b u d u r u m u protesto etmeye karar verd i k . Politik o l a ra k da organize o l u p , bu aptal kenar m a h a l leleri, b u hoş görünmeyen yeni banl iyö­ leri ve bütün b u nları n arkasında d u ra n , b u n u da "sözde" özg ürlüklerin ve kuralsızl ı ğ ı n arkası n a sığınarak


Ad ria a n Geuze Conference March 2 2 , 2004 Same of my friends worned m e that it mig ht be eosy to misu nderslo nd our work. Firsl of a l l , 1 have to con­

fess that 1 o m not o n orchitect. l 'm tel i i n g you t h i s becouse the imo ges 1 o m going to show m i g ht otherwise misleod the o u d ience. Actuo l ly, l 'm lroined os on o g riculturo l engi neer and ot same point d u ri ng my edu ­ cotion, 1 decided that o rchitecture, u rban design a n d lo ndscope should be toto l l y i nlerl i n ked . That is our specilic field of interest. You 'l i see same projects that merge these 3 discipl i n es i n o woy, a n d 1 t h i n k it is the only woy for us to do il. F i rst, 1 '1 1 expl o i n same of H o l l o n d's backgro u n d , a n d alter that l 'd l i ke fo show same urban designs. Lo ter, if there is enough time, 1'1 1 exploin same of our fantasy projects, which are crozy, inleresli ng a n d s u rreo l . Thi s port is i m portonl for studenls o f orchitecture . When the Dutch mel t h e OHom o n s, they were given the t u l i p . At that time, the OHo m o n reference to the tulip wos the drowings i n the tro d itionol tiles, and then the Dutch took the tulip home and they re- i nferpreted it. Whot they mode out of it wos tulips with d illereni colo urs. Of course this is not the woy the OHomons u nderslood the t u l i p , but whot is crucial here is the transformatian from one c u lture to o nother. There is o lot of slu pid acodemic debote going on o bout ex­ p l o i n i n g international style, modern orchitecture and so on. However, whot l'm more interested in is that dillereni cultures, not just here bul the Asi o n c u l tures os wel l , that wont to odopt to the modern l ife style o l ­ so lake on boord same their own c u l t u ro l h eritoge . Moybe they can mix it in o woy l i ke the Afro-Americon s d i d with music. They took the rhythm from Africo to Americo, and there they re-invented the music every ten years : jazz a n d rock n roll ete . 1 th i n k this is one of the mojor things we a l l have to leorn . Especio l ly in our work, we a re very sensitive to the sense of space. When we work samewhere in a nather cou ntry we wont to do someth i n g with that space, with that cou ntry. We don't wo n t to im port obstroct, neu ­ trol a n d objective styles. Sametimes you h it o certo i n oreo of sensitivity, a n d sametimes you come close to it but you con't o lwoys predict il. lt's o risky woy of working, but the odaptalian process, to king you r own c u lturol heriloge, a n d mixing it with anather c u lture's, is whot my office is very m uc h interested i n . Second ly, 1 wos born in o cou ntry below seo leve l . My house of birth wos o boul 5 meters below the seo leve l . Si nce l'm not o lish bul o h u m a n being, you have to u ndersta n d that l'm from o country where the perception of noture is not l i ke i n England, Fronce or in Tu rkey. Our perception of noture is very s i m pl e i n Hollond; noture i s m o n - mode, you moke i t a n d then i t exists . l t is n o t given b y gad; i t is j ust mode b y us. So we try to play with that notian of ortilicici noture, which is not sorcosm , which is not irony, but which is q u ite seriou s. For me, my cou ntry is the most desiro ble ploce on eorth, so l 'm reo l l y nation a l isi regard i ng the lo ndscope . l'm homesick o l reody taday; too mony h i l l s a n d mountoins here . Lel's soy that my cou ntry wos born from the seo a n d has cho nged i nto o beoutiful , hormonious l o ndscope with beoutiful horizons. This lo n d sco pe, which wos moinly re-designed a n d re -bu ilt alter the Second World Wo r, is i n donger. So here is my second story l i n e : besides working on o styl e, l 'm convinced that it is o lsa very i m portont to be engoged in whot's going on in the la n dsco pe. Now, this l o ndscope is in the honds of the baby-boom gen­ eratian a n d the former h i p py generotion; they have o president to run the cou ntry, they are the heods and the d i rectors of a l l the i nstitutions . U nfortunotely o t the end of the day, the result is this boring s u b u rbi o . H a l l a n d has been b u i l d i n g obout ı 00, 000 dwe l l ings per year si n c e World Wo r 2 . Al most a l l of these dwe l l ings a re s u b u rbon residentiol sites with fa m i l y houses and terroced hou ses . They have eaten u p the l o ndscope so q u i c kl y. My cou ntry is very sma i l , but compored to its micro-size, on i n cred i b l e n u m ber of people live there; octu o l l y it has the third hig hest residentiol density alter Japon and Bo ng lodesh . So the lo ndscope of the lowlonds a n d the horizons has been eoten up by su b u rbio . The speed of this process is so o lo rm i ng that our work has to be seen to be u nderstood . So we protest a n d organise our­ selves pol itico l l y ogoi nst this stupid sprowl in the l o ndscope, this u n p leosont new s u b u rbio, a n d we protest ogoi nst the po l iti cio n s a n d the decision ma kers who are currently even decloring o k i nd of freedam from reg u lotions . 1 teli you honestly, don'! ever toke Halland os on exom ple, never! In the ı 9 90s, we b u i lt o mod ­ el of one m i l l ion houses, which wos the prediction for the next ten years. We showed that o m i l l ion hous­ es is o n i nc red i b l e n u m ber. We mode o model i n the sco le of ı to 30, which needed o n o reo of o l m ost h a lf o hectore to be set u p . Ori g i n o l ly, we wo nted to ploce the model in the porl iom ent squore, but that wosn't opproved becouse our protest wou l d have occupied the porl i o ment squore for o whole day and you don't have the right to protest all day. You can only protest for o maxi m u m of ı or 2 h o u rs. Then we de-


1

ya pan politikacıları protesto etti k . Size samirn iyetle şunu söyleyebilirim: Asla H o l l a nda'yı örnek olmayın, asla! Dokso n l ı yıllard a , bu protesto hareketi kopsamı nda ı m i lyon evin - k i bu sayı gelecek on yılın yeni konut i htiyocıyd ı - maket i n i yapmaya karar verd i k . Amacım ız, mo ket de olsa, gerçek de olsa, bir m i lyon konutun i na n ılmaz bir sayı o l d u ğ u n u herkese göstermekti. Bir m i lyon evin ı :30 ölçeğinde m a ketini yap­ maya karar verd i k , mo ket bile ya rım hektardon fazla bir olon tutuyordu. i l k boşta bu ma keti Parlamento Meydon ı'no yerleştirmeyi d ü ş ü n üyord u k fakat H o l l a nda k a n u n i a n n o göre Parlamento Meyd o n ı'ndo gösteri ve protestolar en fazla iki saat sürebil iyor. Bizim maketi yapıp yerleştirmemiz ise zaten bir g ü n l ü k işti; bu yüzden ta h m i n edeceğ iniz gibi izin o l a m a d ı k . Fakat y ı l m o d ı k , biz de bu maketi Parlamento'ya çok ya kın bir coddede kurd u k . D Göstermek istediğim i kinci proje H o l l a nd a h a l k ı n a ufkun ne kadar güzel olduğunu a n latocak bir proje o l a ­ c a k v e 4 haftada biteceğ i n i san ıyoru m . Bu projenin çok basit b i r h i kôyesi var. ı 7 . yy ressa m la n n dan Potter'ı n size gösterd i ğ i m ta blosundaki boğa a s l ı nda Hallonda i ı i a n temsil ediyor, onların ne kadar genç ve aptal o l d u k la n n ı n bir si mgesi sa n k i . H B u ta bloda beni etkileyen şey ufu k çizg i s i n i n boğa n ı n baca kları n ı n orası ndan göster i l mesi ki bu projeye başlarken yanım ıza a l d ı ğ ı mız Hol landa k ü ltürüne a i t önem l i bir kovro m d ı . Rotterdo m , Amsterdom ve Lohey'in bulunduğu ülkenin batı bölgesinde öze l l ikle otoyolların ke­ narında b u l u n a n 4 nokta belirl e d i k . B u noktalarda Potter' ı n ta blos u n u daha büyük bir ölçekte yeniden i n ­ ş a ettik ki i n s a n l a r ufko Potter'ın boğas ı n ı n boco klon o rasından boko bilsin ler. D Asl ı nda bu çok aptalca bir düşü nceyd i ; Hol la nd a'd a zaten yeteri n ce i nek ve boğa mevcuttu ve çok isteyen gidip bu hayvo n ların bo­ cakları ara s ı n d o n ufko boko bilird i . Yine de bizim burada yaptığ ı m ız mevcut olanı daha büyük ve görünen bir ölçekte, herkesin o n laması için ya p m a k old u . Bunu yaparken de H o l l a nda'daki bütün inekleri n korok­ terleri ni inceleme fırsatımız old u . Nası l Eskimalann buz için onlarca kel imesi varsa, bizim de su için bir o kadar kelimemiz vardır. Benzer şekilde her H o l l o n d a l ı d o bir i neğe bakıp o n u n karakterini a n ioya b i l m e be­ cerisi de vardır. Bu bizim kü ltürü m üzde var, to kdir edersiniz ki bu konuda yazı l m ı ş ciddi bir edebiyat do mev­ cut. Her inek görüntüsü aslında farkl ı bir h i kôyeye sahipti o yüzden biz de projede k u l l a n m a k üzere özel­ l i kle Potter'ın boğasını a ld ı k . Ya l n ız üstü nde bazı ufak değişiklikler yaptık, bağayı ineğe çevirmek g i b i . Son uçta bu proje 2004 i l kbaharında ta m a m l a n m ı ş olaca k .

Borneo Sporenburg

Amsterdam ( 1 993- 1 997)

Ya ptığ ı m ı z i l k kentsel tasarım Amsterdo m'do l i m o n bölgesinin yen i lenme projesiyd i . B Bu projedeki yoğu n­ luk hektar başına ı 00 ho neydi k i bu sayı Berl i n ve Viyana g i b i Avrupa kentlerinde görülen konut yoğun­

l u klonno eşdeğer bir roko m d ı . B u kentler hektar başına ı OO- ı 20 ha neye ulaşmak için genelde 5 - 7 katlı konut bloğu tipoloj iler i n i uyg u l o rlor. Fakat bu bölgede bazı pazarlama zorluklan yüzünden, mütea h h itler yüksek katlı tipolojilerin sotı lo moyoco ğ ı endişesine k a p ı l d ı lar ve bizden daha az katl ı bir çözüm isted iler ki


cided to b u i Id the model down the street s amewhere close to the porliament. D

The second project 1 d

l i ke to show is o project that w i l l be reo l ised in 4 weeks a n d that is going to teli the Dutch people how

beoutiful the horizon is . Th at's o very simple story l i n e . Here we see o ı 7th centu ry painting by PoHer, who poi nted the b u l l fa sym b o l i se the Dutch notian as being both young a nd stupid . H lt is very interesting that he exploi ned the horizon through the legs of the cow. This is o notia n that should be token on boord . I n the western p a rt o f the cou ntry where Amsterdom , RoHerdom a n d The Hogue are located w e identified 4 spots, specifica lly positioned o l o n g the h ig hwoys, to rebuild this pointing on o bigger sco le to re-exploin the horizon to the peop l e. D I n o woy, it is o stu pid aHempt becouse the cows are o l reody !here a n d you ca n see the horizon thro u g h !heir l egs, bul we mode it more obvious and more u ndersto ndoble . So we studied a l l the differenl choracler types of cows in the Netherlands . Like Eskimos have mony different words for snow, i n H a l land we have o m i l l ion words for water and we o l sa have the o b i l ity that if you show o cow lo o Dutch person, he/she can certoinly u nderstand the emotion of that cow. l t s in our culture and of cou rse there is o whole bunch of literalure obout it, too. Every cow i mage explains o different story l i n e and of course we took this cow, the PoHer s bu l l , but we twisted the bu ll info o cow. This project w i l l be there in the spring.

Borneo Sporenburg

Amsterdam ( 1 993 - 1 997)

The fi rst u rban design we were osked lo moke wos i n Amsterda m . lt was the revito l isotion of the dockl o n d s .

D Therefore, w e were a s k e d l o do o s c h e m e w i t h o n u r b a n density o f ı 00 houses per hectore, w h i c h is the standord density of E u ropea n black typologies l i ke the ones in Berl i n and Vien no . There you have blocks o bout 5 lo 7 stories h i g h with o density of ı OO- ı 20 houses per hectare . Becouse of mo rket prob­ lems, the developers were ofraid that this black lypology wou l d n't work here . We were asked to m o ke low­ rise, and i n H ol lond , low-rise residenlial sites a re only b u i lt i n s u b u rbon areos with o density of 30 houses per hectore. So, we had to work o su burban b l ack typology a n d s u b u rban m o rketing mental ity i nto a n u r­ ban density l i ke ı 00 houses per hectare . When you put ı 00 houses per hectare info o low-rise typology, evidently il doesn 1 work. So we had to re-invent o new typology where you have neig hbours on every s ide, a n d s u n l i g ht com i ng in from o potio within the site . We look on boord the heriloge of the interior i l l u m i ­ nalion seen i n Dutch paintings, espec iolly the ones done b y Vermeer. If you look ol the pointings of Vermeer, you see nothing aboul the outside world ; the outside world is a l l i n you r head . The painler d i d n't g ive ony c l u e s o bout i t . However, i n conlemporory o rch itecture, especiolly i n my cou ntry, there is o n l y one storyline: and that s t h e view. Contemporary orch itects alwoys try to ereale windows from floor to cei l i ng, and you wotch the lo ndscope l i ke o slide show, which is olwoys boring be­ co use it is o lways s u b u rbio . U nfortunotely, this is the contemporo ry modern o rch itecture .


1

genelde birkoç katlı konut tipolojileri Hol l a nda'da sadece bonl iyölerde b u l u n u r ve yoğu n l u kları do hektar başına 30 honedir. Ya n i , bonl iyö konut tipoloj i l erinden ve bonl iyö konutları n ı n paza ria n m a ma ntığındon yola çıkıp, kentin tom merkezinde hektar başına ı 00 hanelik yoğ u n bir konut dokusu tosorloyocoktık.

Ta h m i n edeceğ iniz gibi hektar başına ı 00 ho neyi b o n l iyö tipolojisine uyg u lo yomodık. Biz de her tarafı nda komşu bir ya pı olon, gün ı ş ı ğ ı n ı n o rtadaki avludon binoya u l a ştığı yen i bir konut tipolojisi toso rlo m o k d u ­ rumunda k a l d ı k . Ta bii b u n u tasarla rken Vermeer g i b i H a l l a n da l ı ress a m l a rı n eserlerindeki iç mekô n ı ayd ı n ­ lotmo tek n i k l e ri n i n mira s ı n ı u n utmo d ı k . E ğ e r Vermeer'in resimlerine bakoca k o l u rsan ız, dış d ü nya ile i l g i l i h i ç b i r referonso rostlomozsınız, d ı ş d ü nya sizin kofanııda ca n l o n d ı rd ı ğ ı n ızd ı r. Ressam bu k o n u d a h i ç b i r i p u ­ cu vermez. Fakat g ü n ü m üz mi morlığındo, öze l l i k l e de benim ü l kemde, geçerli olon t e k bir h i kôye var, o do ma nzora n ı n kendisi. Mimarlar hemen her za m a n yerden tavona kadar comlar yapıp, sıkıcı bonl iyö peyzo-

··���..

. -i

·�· ı

.

·:-··

�-

_;ı ··

j ı n ı bir d i o gösterisi g i b i bize seyretti rirler. Ne yazık ki g ü n ü m üzde modern m i m o rl ı kto olon b u . Bu yüzden de kendi içine dönük oma daha a n l a m l ı mekôn an layışına geri dönmemiz gerekiyord u . Vermeer'e ait bu ta blo belki ne demek isted i ğ i m i d a ha iyi o n loto b i l i r. U Resimdeki adama bir ba k ı n ! Acaba ne yapıyor? B i r denizci o l a b i l i r, hemen ya n ı başındaki p u s u l o v e d ünya haritası bize ö y l e söyl üyor. Büyük bir o l a s ı l ı k l a bir denizci, çünkü bu resim tücca rla r ı n bütün d ü nyayı dolaştığı H o l l a nda tica reti n i n a ltın çağ ı na ait bir ça l ı ş ­ mo. Vermeer'in bir başka resmi, adı Sütçü Kız. IJ Ü l ke n i n zeng i n l iğ i n i n sembol leri ekmek v e meyve. Kız do son derece sağ l ı klı ve yemekleri bitirmeye hazır görün üyor. Çok iştah açıcı bir kompozisyon, siz de yemek isti­ yorsunuz. B u rada peyzo jın kendisi belki fiziksel o larak yok, fakat peyzo j ı n haya l i , arzusu ve izd ü ş ü m ü aslın­ do bu res m i n içinde. Projeye geri dönersek, burada yeni bir cephe, yeni bir konut ve yeni b i r kat konsepti nasıl yaroto b i l i riz diye kafa potlotıyord u k . Az önce de değindiğim g i b i standort çözü mler bu projede işe yoromıyord u . Hem yüksek yoğ u n l u k l u hem de d üş ü k gabarili bir çözü m ü nasıl gel iştirecekti k ? i l g i nçtir, biz çalışma metodu olara k önce l i k l e evlerin ma nzoro l a rı g i bi a ptalca konu l a rı d üş ü n me k yerine, bize verilen progra m ı çok ciddiye a l ı p orso üzerinde az g a ba ri l i bir model ol uşturu l o b i l i r m i d iye merak ettik, ma keti n i yaptık v e şaşırtıcı b i r şeki lde arsoyo c u k otu rd u . Kat başına i k i d a i re n i n düştü ğ ü , kat o l o n ı n ı n yarısın ı n avlu olara k ta n ı m l a n a n ve binanın doğal ı ş ı k o l masını sağlayon bir boş l u k olduğu bir öneri hozı rlodık. u· Sonra bu öneriyi gel iştirip kentsel bir proje h a l i n e geti rd i k . B u proje, i nşası hôlô bekleyen bir ya pı odası dışında 6 sene önce ta m a m l a n d ı . Şu o nda da i k i bin a i l e l i m o n bölgesinde yaşama kta . U


We had to come bock to anather heritoge of enclosed space, o meoningful space. I f we lake lock ot this pointing by Vermeer, you'li understand my point. D Lock ot t h i s m a n ! Who! is he doing? He m i g h t be o navigator, lock ot t h e com­ pass a n d the world m o p. ls he o soilor? lt is probobly so, be­ couse this pointing is from the golden age of Dutch Trade when merchonts were Iravel i i n g araund the worl d . Anather picture, ogoin b y Vermeer: Milkmoid . . . D T h e ref­ erences to the richness of the cou nlry o re breod and fruit. The lody looks reo l l y heolthy and reody for it. An o ppetising com­ position, you d l i ke to eo! those thi ngs . There is no londscope, bul lo ndscope is a l l !here : the desires, proiections a n d i l l u ­ sions o f londscope a r e !here i n t h i s p icture . Going bock to the proiecl, we were thinking of how we could ereale o new wi ndow concept, o n oportment concept, fiat co nce pt. As

1 mentioned before, the standord ones wouldn 1

work here . How could we e reale o low-rise with o h i g h - den­ sity? Stro ngely enough, this is the method of our work. We took the comm ission very seriously, so without being pre-oc­ cu pied by stupid things l i ke making o panoroma of the wo­ terfront and things l i ke that, we i ust said since ils only low­ rise, let's built o model and see if it fits . S u rprisingly it fitted, it worked . So we mode the scheme in which we tested houses. I n one fiat !here are two houses and 50 percent of the floor oreo is void, and the void here is the courtyord for doylight penetrolion . D We !hen developed the proiecl from these ur­

ban schemes. Surprising ly, this scheme wos built o bout 6 years ogo, except for one black that is stili on h o l d . And ot the moment the oreo conloins 2 ,000 fo m i l ies l iving on the woterfront. D O u r protolype wos o 3- slorey house, with 3 neighbours o n both sides and ot the bock, l iving on the first fl oor, potio a n d o co r p a r k ot the front. There a r e 2 bedrooms a n d o roof ler­ roce. Doyl i g ht penetrotes thro u g h the potio i nto this space, and even the street foçode del ivers s u n l ight. H And the relo­ tion lo the outside world is through the courtyord, and os in the po i nti ngs 1 showed you, the tension of the smail scole of the i n d ividuol d o m a i n relotively connected to the l a rger scole, the cosmic scole of the docklonds, is o n interesti ng tension . We ovoided the urban e l iche of squore, intermediote spoces between houses and the londsco pe. lt's o house d i rectly con­ nected to the courtyord and enclosed in i ntimocy to the rough world of the docklonds where you s m e l l diese l , see wreck wood, and where it is o lwoys cold and windy. So this is o nice confrontolion. As o resul! of that, we worked with m o re than 1 40 orch itecls; we di d n 1 design one of these b u i l d ings . Eoch orchitect developed h i s/her own typologies with this cou rtyord . So this site is i ncred ibly rich becouse of o l l these h idden potios, o lthough you can 1 eosily teli from the outside. Moybe this wos reloted to the generol concept of l s l o m i c orchiteclure os wel l , bul that wos i usl o coincidence. So the p u b l i c space wos toto l l y neutrol and it existed only in smail streets. To gel o surprising richness and o more h u mone


1

Bizim gel işti rd i ğ i m iz prototi p , üç katl ı , üç tarafı nda komşusu o l o n , g i riş kolında do konutton başka, ovlusu ve önde otoparkı o l o n bir konut model iyd i . Doirelerin i ki yatak odası ve en üstte de bir teras çatı vard ı . Doğal ı ş ı k hem avludon hem de ö n cepheden mekô n ı oyd ı n lotıyord u . D Dış d ü nya i l e o l o n i l işkisi a v l u üzerinden o l u ­ yordu v e size gösterd i ğ i m resimlerdeki g i b i bireye a it mekô n ı n k ü ç ü k ö l çeği i l e l i m o n bö lgesi n i n koz m i k ölçeği a rasındaki bu göreceli bağla ntı ç o k i l g i nç bir geri l i m yaralıyord u . Meyd o n l o r, konutlar orasında geçiş mekô n ları, peyzoj oyu n l a rı g i b i kentsel k l işelerden koç ı n d ı k . Tasarlad ı ğ ı m ı z protatip a s l ı nda, a v l u i l e d i rekt i l i şki l i , l i ­ mon bölges i n i n hep d i z e l k o k a n , orta l ı kta gemi ka l ı ntıları n ı n olduğu, sert v e soğ u k i k l i m l i d ı ş d ü nyası n a kapa l ı , kendi içine d ö n ü k bir loso r ı m d ı . Sonuç olarak, bu pro­ jede l 4 0'd o n fazla m i m o rl o çalıştık ve bu konutlardon hiçbiri n i losarlo m o d ı k . Her mimar bu a v i u l u mekôno kendi çöz ü m ü n ü gel iştird i . Dışarıdon kol ayca fark edil mese bile fa rklı çöz ü l m ü ş o n l a rca ovlusu ile proje o l a n ı mekônsol bağlamda çok zeng i n leşti. Belki bu d u ru m i slam m i mari s i n i n genel konseptiyle de çok uyu m l u , fakat bu lesodüfen o l d u . Ka m uso l o l o n i s e s o n derece nötr bir d u ru mdaydı v e sadece küçük caddelerde v a r

PROGRAM BORNEO SPORENBURG

ol uyord u . Şaşırtıcı bir zen g i n l i k ve daha i n s a n i bir görünlü olsun d i y e m i m a rların d i z i l i m i n i de korıştırd ı k. B u bizim ü l kemiz için yeni bir yönle rn d i ç ü n k ü H o l l a nda'da normalde bir yapı odasını bir mimar toso rlord ı . Burada ise, m i ma rl a rı öyle bir karıştırd ı k k i her soka ğ ı n pek çok m i m a rı oldu ve ister beğ e n i n ister beğenmeyin çeşitl i l i k elde etti k . Mimarlar, avlu tipolojisi için fa rklı protatipler üzeri nden fa rklı çözü m ler getirdiler. Mi marları bizim tasarla d ı ğ ı m ızdo n doho iyi bir çözüm bu l maya kışkırttı k ve b u n u boşa rd ı l a r do! Ve, meydan okuyon avlu losarımları ortoya ç ı k m ı ş o l d u . Avl u l a r bireysel mekônlorı d ı ş d ü nyaya bağlayon a na hta r elemo n l o rd ı . Amsterd o m'do k i b i reysel a n a rşi bağ l a m ı n d a , herkes kendi bireysel fontazi leri n i bu o v l u l a ro getird i . Avl u n u n etrafında kurg u la n m ış bir mutfak ve oturma odası g i b i çok g üzel kat planları ortoya ç ı ktı . Her mimar bu boş mekôno kendi vizyo n u n u oturtt u . Bu evler son derece y o ğ u n bir doku ol uşturma larına rağmen y i n e de d o ğ a l ı ş ı kton

.

i n a n ı l maz derecede yora rl o n ıyorlar. Bence projemizin en göze çarpan ya n ı böylesine

· -

.

. --

.

-

0 --

d ü ş ü k gabarili fakat yü ksek yoğ u n l u k l u çözü m ü müzün doğal ı ş ı kto n nasıl yorar­ londığ ı d ı r. B u konu ta bii ki d ü ş ü k gabari n i n sadece kenar m a h a l lelerde k u l l a n ı l ması fikrinden d uyduğumuz rahatsızlıkton ortoya çıktı . Bu çözüm çok daha a n l a m l ı ve kentsel bir yaklaşımla do çözü lebilird i . Bütün bireysel ilgi olo nları a v l u l a r içinde vuku bulabil iyor. C u m o rtesileri, bir o nd a bütün avlular açıl ıyor ve i ns a n l a r çoc u k l a rıyla birlikte habilerini ve hafta sonu etki n l iklerini gerçekleştiriyorlor. Ayrıca bu a v l u l a r soka k l a ra do hareket l i l i k getiriyor ki bence bu çok ö n e m l i bir nokta. Mimarlard o n avl u n u n kamusol o l o n ­ l o b u l uştuğu no kta o l o n pormo k l ı klora ö z e l bir önem vermeleri n i rica etti k . Bu, m i m a rl a ra b ı ra ktı ğ ı m ı z bir karardı ve h içbir orta l a m a tasa rı m ı n kabul edil meyeceğ i n i söylemiştik. M i m a rlara yapmaları için ye n i bir detay söyleyerek, ki detay tasarı m ı Hallandalı m i m a rların asla e n sevd ikleri işlerden biri d e ğ i l d i r, onlara yine yol gösteriyo r, daha iyiyi tosorlo mok için k ı ş k ı rtıyord u k . Bütün b u n l a r o l u rken şaşırtıcı bir şeki lde blokl o rd o n b i r i i nşa e d i l m e d i . Müteahhitlerden b i ri b i z i m projemize i n a n m a d ı v e i nşa etmeyi reddetti. Proje başladığı halde o yapı odasına hiçbir şey inşa edilmedi. Bir ovukotın do ya rd ı m ıyla Amslerd o m Belediyesi ile bir a n laşmaya vard ı k . Amsterd o m hep solcu v e sosyo l ist bir yönetime s a h i p o l m uştur. Belediye'ye n iye Amerika ya do Belçika'daki g i b i orsoları volandoşa sotm o d ı kları n ı sord u k . Vata ndaş böylece kendi orsos ı n ı a l ı p üstü ne istediği evi inşa edebi l i rd i . Bu teklif hiç Hallandalı bir yaklaşım değildi, ç ü n k ü ü l kem izde genelde konutlar h ü k ü met ya do mütea h h itler taraf ı n d o n ya p ı l ı r ve k u l l a n ı c ı l a ra k i ­ ro l o n ı rd ı . Fakat Belediye'nin avukatla rındon biri bir piya ngo sistemi geliştirerek o rsoları 60 kişiye saimayı başard ı . Piya ngo sayesi nde, en çok porası ola n ı n en iyi a rsoyı o l ma s ı n ı ö n l eyerek Belediye' n i n de sosyal demokrat tavrı n ı koru muş o l d u k . Sonuçta, sistem işe yaradı ve 3 yıl içinde 60 kişi kendi a rsa s ı n ı n sahibi oldu, m i marını tuttu ve evini yoptırll ı . B u d u ru m H o l l a nda m i m a rl ı ğ ı için bir m ucize sayı l ı r. Y ü kseklik sın ı rı bize önceden veri l m işti, bu konuda fazla bir şey yo pomozdık; bu yüzden de p l a n boya ğ ı tekdüze gözüktü. B a z ı evlerin Venedi k'teki gibi bir tarafı sokağa d i ğ e r tarafı do suya açıl ıyord u . li!l Sonuçta, kentsel gelişirnde yeni bir metofor o l a ra k o l g ı l a n o n olağan üstü derecede başa r ı l ı bir proje o l d u .


touch, we used o mixture of o rc h itects. lt wos o l sa o new method for our country becouse in H o l l o n d , normol l y, one o r­ chitect designs o n e black . Here we m ixed them up in such o woy that every street has n u merous o rch itects to creote, whether you l i ke it or not, o strong d iversity. So the orchitects solved the courtyord typologies with d ifferent prototypes. We encou ro ged , i n foct cha l l enged , the orchitects to come u p with o better sol ution than o u r prototype a n d they did . Then we had the chollenging world of the courtyords . Potios were the key elements reloting i nd iv i d u o l space to the outside worl d . I n the Amsterdom cantext of o n o rchy, peo ple brought their personal fontosies into these potios . The orchitects d e l iv­ ered beautiful floor plons l i ke o kitchen and o l iving room ori­ ented a ra u n d the cou rtyord . Every orchitect creoted his or her own visian obout this void . These houses, olthough they are very dense, provided i n cred ­ i ble doylight i l l u m i notion . The most remorko ble el ement of o u r scheme s h o u l d be seen os the woy in which doylight comes i nto our low-rise h ig h -den sity sol ution . This wos o l sa born out of on i rritotion that law rise should not necessori ly be u rban sp rowl . l t could be developed i n o more urba n and meo n i ngful woy. All kinds of i n d ivid uo l domoins occur i n the courtyords. O n Soturdoys, suddenly all the potios are open a n d all the people a re there with their c h i l d re n , doing their hobbies and weekend stuff. Besides that, these potios bri ng out o new l ife i n the streets, very vito l

1 bel ieve. We osked the

orch itects to kindly g ive o beo utifu l d i g n ity to the fence where potio met the p u b l i c space . This wos the fromework we set u p for t h e o rc h itects, a n d n o t j ust o n y o l d sta ndord design wos accepted . Ago i n , we g u ided, or in o woy cho l l enged the or­ c h itects by a d d i n g o deto i l that is not o fovourite among Dutch o rchitects . Then, surprisingly one of the sites wosn't built. One of the developers d i d n t bel ieve in o u r p l a n a nd he j ust said no. Altho u g h the process had olreody storted , noth­ ing wos built there . We succeeded in our negotiotions with the city of Amsterdom with the h e l p of o city l owyer. Amsterdom is a lwoys left w i ng a n d sociolist. We osked the city why they don't sel i the sites to the i n d ividual people l i ke i n Americo a n d i n Belg i u m , so t h a t people can buy the lond a n d b u i l d their o w n houses . This w o s o very u n ­ Dutch t h i n g t o suggest, becouse i n H o l l o n d , it is o lwoys developers a n d the government that b u i Id the hous­ es a n d then peo ple buy or rent them . However, the l awyer of the m u n i c i po l ity of Amsterdom succeeded i n creating o lottery system so t h e sites c o u l d b e s a i d t o 60 lo ndowners . So b y this lotte ry, it wosn 't o cose of the people with the most money bei ng o ble to buy the best sites, which wou l d have been very u n - socia l democrotic. A s o resu lt, the system worked a n d i n 3 years, 60 lo ndowners b u i lt their own houses a n d took on their own a rc h itect. lt wos o kind of m i raele i n the mirror of contemporory Dutch o rchitecture . The l i m ­ itotion of height wos set in the reg u lotion, so we could n't i nfluence it a n d the p l a n looks pretty fiat. Same houses were l i ke the houses in Ve nice, with one side locking onto the street and the other one locking on ­ to the seo . liil As o resu lt, this wos on extroord inori l y successful project, used in the medio os o metophor for o new woy of u rban development. All the schemes in Amsterdom have 3 0 percent socia l housing. The re is o law a bo u t b u i l d i n g mo rket housing a n d social housing together, so we odded same socia l hou si n g . We o l sa odded same spoti o l ity in this flotness; we decided same of the sites a n d b u i ld i ngs s h o u l d be more scu l ptu red . Arch itectu ro l styles a re very i m portont to understand the richness of the scheme. To moke the scheme vito l , we come u p with the idea of i ntrod uc i ng 3 larger blocks . Otherwise the scheme wou l d be very bori n g with just repetition of houses . We positioned these larger blocks i n i nteresti ng positions i n the lo ndscope, for exo mple one connects the woy to the other islond, a n d one cotches the su nset. lll T hey opened u p the views and had o very strong connection with the l o n dsco pe . Actually, its l i ke the mosques i n Ista n b u l . The mosques daim most of the heig hts, creoting o d io logue between a l l the h i lls and with the Bosphorus i n porticu lor. This can o lsa be done i n o flotlond, os shown here . Here the scul pturol blocks emerge. An American orc h i tect, Steven H a l l , designed the first one. l t wos o squore oportment b u i l d i ng, but i n the end the c l ient c o u l d n't allord th i s design so anather orchitect, Kees C h ristioonse, is going to lin-


1

Amsterdom'doki bütün yerleşim projelerinde %30'un sosyal konut o l m a zoru n l u l uğ u vard ı r ve piyasaya yöne l i k konuilari o sosyal konutlar bir orada ele a l ı n ı r, bu yüzden biz de sosya l konutları projemize ekledik. Ayrıca tekdüze l i ğ i n içine biraz daha görse l l i k eklemek için bazı b i n o l a rı n diğerlerine göre daha heykelsi bir formu ol masına karar verd i k . Mimari ü s l u p l o r, projemizin zeng i n l i ğ i n i a n i o m a a ç ı s ı n d a n son derece önem l i . Tasarı m ı daha önemli h a l e getirmek i ç i n , üç t a n e büyük b l o ğ u n o l ması korarına vard ı k . Yoksa g e n e l görü n ü m konutların tekra n n d a n ol uşocak v e sıkıcı görü necekti . B u büyük b l o k ları peyzo jdo i l g i n ç nokta lara yerleştird i k . W Kütleler h e m manzoroya açıklor hem de peyza jlo g ü ç l ü bir i l i ş k i l eri var. Bu d u ru m b i raz do i sta n bu l 'daki comil eri hotırlotıyor. i sta n bul'da ca m i l e r genelde tepelerde kuru l u p bütün bu tepelerle ve öze l l i kle de Boğaz ile bir diyalog h a l i nde o l uyorlar. B u n u n d üz arazide de o l a b i l eceğ i n i bu projede kan ıtlamoya ça l ıştık. B u heykelsi b l o kl o rd o n i l k i Steven Hall'ün tasa rladığı o parlma n bloğuydu; fakat m üşterisi tasa rı m ı pahalı bulduğu için bi nayı Kees C h ristioonse, H a l l ' ü n yerine ta m a m l a m ı ş old u . i k i n ­ c i s i , ortası avi u l u bir bloktu . Pek ç o k ö d ü l o l o n üçüncüsü i s e Frits von Dongen'e a it sosyal konutlord ı . Cephesi ç i n ko v e metal kaplı bu bina n ı n i lg i n çtir, köşelerindeki paha l ı du bleks d a i reler d ü ş ü k gelirliler için ya p ı l a n doirelerle aynı binoda yer o l m akta d ı r ve o dönem için bu çok yeni b i r fikir o l m uştur. i ki tarafton do l i m a n a a ç ı l a n bu bina n ı n do ortasında bir avlu b u l u n m a ktad ı r. Kamuya ait bütün peyza jlorı; von Dongen'o ait sosyal konut bloğ u n u n bohçesi n i , köprüleri ve özel m ü l ke d a h i l o l moyan bahçeleri bizim stüdyomuz tosorlod ı . Mimarları daha iyi çözü m l er gel iştirmek için kışkırtarak el lerimizi pro j e n i n m i mari tasa r ı m ı n d o n uza k tuHuk. Ken d i başım ıza pro j e n i n m i m a risine g i remezd i k, yoksa m i m a rlar do bizim çolışmolorı m ı za m üd a hele etmeye boşlorlordı. Res imdeki küçük bohçeyi de biz tosor­ lodık; vazo l a r d o b i na g i b i ç i n ko k a p l ı , parm a k l ı klar ise g ü m üş rengi cephe ile aynı ren k . ffi Burada yine


ish this

project on

beholf of Hal l .

Anather one wos o black with o court­ yord .

The th i rd

one won o

lot of

awards. The social hausing blacks de­ signed by Fritz van Dongen , had o fa­ code of zinc and metal, and stra ngely enough, there were expensive double height stu d i o a partments at the car­ ners, mixed with the soci a l housing, which was o u n i q ue idea at that time. lt opened on 2 sides to the waterfronts, and again p layed with the courtyard . Al l of the p u b l ic la ndscapes l i ke the courtyard of the social housing black of van Dongen, bridges and gardens that a re not private a re designed by our stu d i o . We wanted to keep o u r h a n d s d e a n by n o t touch ing the arch i ­

Sculptural blocks

tecture, since we just wanted t o pro­ voke a rch itects to came u p with belter sol utions. We cou l d nt do a rch itecture

by o u rselves, or the a rchitects wou l d start to eriticise our work . Here we designed this sma i l garden, with zinc urns, the sa me material used in the building , slate sla bs, rocks the same size as the si lver facade in the same colo u r, but more m i neral looking rather than metal . ffi Ag oin it creates o certa i n intimacy in o su rreal way. We a l sa designed the u rban furn iture and bridges with la m pposts . The l a m ps were inspired by the sea­ g u l l s that were a lways a raund the dockla nds. There are 2 bridges, one for cycl ists and one for pedestri ­ o n s . Desperada Bridge is 1 O meters h i g h . lt is o bridge for lonely hearts . lt's o good place for screa m i n g from the top of the bridge, being al one and scored by the depth of the wa ­ ter u nderneath you . lt is o remarkably scu l ptural bridge and al the moment it is o populor p l ace for cam­ mercial record i ngs and fa shion record ings. P l u s, the bridge is o popular hangout for kids who l ive in the neighbo u rhood. rn


1

m a h rem iyet gerçeküstü tarzda yorotı lıyor. Kent o ksesuvorlo r ı n ı ve soka k fenerli köprüleri de biz tosorl o d ı k . La m bo l a r ı n formu bölgede d a i m a b u l u nan martıdon esi n l e n d i . i ki köprü v a r : B i ri yoyo lar, diğeri de bisik­ letl i l e r içi n . Desperado Köprüsü l O m'lik yüksekliği ile kırık ko l plerin tepesinde y a l n ı z kolobileceğ i , ağ ioya­ biieceği ve a lt ı n d a ki suyun deri n l iğinden ü rkebileceği bir köprü . Son derece de heykelsi görü n ü m ü olon b u köprü s o n za m o n l a rd a rekla m i a ra v e m o d a çekimlerine de s ı k l ı kla e v s a h i p l i ğ i yapıyor. Köprü ayrıca bölgedeki çocuklar taralındon bir işaret, bir kamusol eleman olara k d o k u l l a n ı l ı yor. rn

Schouwburg plein

Ratterda m ( 1 996)

Eski projelerimizden biri olon, Rotterdom'do, yoşod ı ğ ı m şeh i rde, yaptı ğ ı m meyd a n tasa r ı m ı n d o n bahsetmek istiyoru m . Rotterdo m i kinci Dü nya Savaşı esnasında Almanlar taralı ndon şiddetli bir şekilde bom b o l a n m ı ş v e ş e h r i n neredeyse ta m a m ı yok olm uştu. Kentin yeniden yapılması 4 0 yıl kadar s ü r d ü , fakat bu o r a d a d o kim l i ğ i n i ta m a m e n yitird i . E s k i ya pı lard o n h içbiri tekrar ya pılmad ı , kentteki binoların h e p s i yen i d i r. B u d o sakinleri n i n şehri bir t ü r l ü benimseyememeleri ne y o l açtı . Bizden, kentin merkezinde b u l u n a n metruk d u ru mdaki bir a raziye yapılan bir yeraltı otopa rkı n ı n üzerine b i r meydan tosorl o m o m ı z iste n d i . B u n u yaparken tek bir çıkış nokto m ı z vard ı : Ö yle y o do böyle meyd o n ı Rotte rdom Lima nı'yla i l işkilendirmek. Kent sakinleri n i n h a k k ı nda konuşmakton v e tortışmokton ç o k zevk o ld ı ki a rı Limo n'o ait bazı ma lzemeleri - meta l , a hşap, kauçuk, g ra n it g i b i - meydondo do k u l l a n d ı k . Ayd ı n latma için özel bir yöntem k u l l a n m a k istedik, Boğaz'd a yaşadığınız için b e n i kolayca a n l a rsı nız, g e m i ­ l e r i n gece ilerlerken k u l l a nd ı k l a rı çok ilginç bir ayd ı n l atma sistemleri vard ı r ve b u sistemler estetikten ziyade, işlevden türed i ğ i için gemiye çok garip bir görüntü verir. Ortoya çıkan görüntüyü de tosorım ı m ıza ekledik.

m Ayrıca, çocu kların b i l e k u l l a nabileceği, h i d ro l i k hareket edebilen bir lo m bo toso rlomok istedik. lEl Yine insani bir yanı m i m a rl ı k a ra c ı l ı ğ ı ile Rotterdom'ı n kimliğine ekiem ekli a macımız. Meydana g i d i nce i l k tepkiniz "Ben neredey i m ? " o l u r. Mekôn sizden a ktif b i r ya klaşım ta lep eder. Genelde boş olon fakat çoğu za m a n konser ve festivaller için k u l l o n d o n bir mekôndır. Doho sonra belediye bir de si nema ekledi meyda n a . Bence hem boş hem de d o l u hali ayrı güzel o l o n b i r meyda n . Geceleri ise 4 h i d ro­ l i k l o m b o n ı n meydan üzeri ndeki mekanik bolesini izlers i n iz. Kontrol paneli ya rd ı mıyla i ns a n l a r l a m b o l a rı


Schouwb u rg plein

Rotterdam ( 1 996)

Anather project that 1 wont to ta l k a bout, which wos one of the early works of our firm, is o squore i n Rotterd a m , the city where 1 l i v e . Ratterdam w a s heovily bombed i n WW2 by the Germons, and the c i t y w o s wiped out 1 00 percent. lt took a bout 40 years to reb u i l d the city, bul the problem of the town was that it los! its identity. None of the old buildings were re -bui lt; every b u i lding is new. Peo ple !here have terri ble problems identifying themselves with the city. We were asked to m a ke o square on top of o car park in o wasteland, an abandoned p l o ce at the heart of the city. We tried to m a ke o square with one storyline, more or less l i n ked to the Ratterd a m H o rbour. Ratterdam peo足 pl e o lways t h i n k and ta l k fondly of the h o rbour, and we tried to moke o square with materials a lsa used i n the ha rbour: meta l , timber, rubber, g ran ite . We wanted ta ereale o certa i n kind of i l l u m i nation, o night time l i ghting elfeel that you can understa nd very well because at night on the Bosphorus the l i g his of the s h i ps a re very biza rre because they have o functio n o l i l l u m i nation; they are not designed to make something look more beoutifu l . ll:'! lt creotes biza rre scenery, so we took that on board. Plus, we wanted to insta l l o kind of lam ppost that wos hy足 d ra u lically moveable, a n d which could be moved by c h i ldren . rn Here a g a i n , we wanted to add o human touch to the identity of Ratterdam using contempora ry a rc h itecture . I f you go th ere, you r first reaction is "where a m 1 ?" So it demand s an active a pproac h .

lt s q u ite an em pty square bul heovily used for concerts and festiva ls . Later


1

m çeşitli pozisyo n l a ra getire b i l irler. i sterseniz sadece kendi sevg i l i n izi bile oydın loto b i l i rsiniz. B i rileriyle to nış­ mak ya do kend i n i göstermek için yarat ı l mış bir mekôn adeta . Esas oğlan esas kızla to n ı ş ı r h i kôyesini hem fiziksel çevre hem de etki leşim bağlamında ele a l d ı ğ ı m ı z bir yer. B u lombolor, 35 m'lik bu şişmon vücutlu, m i n i k l a m ba l ı d i nazorlar ise, kentin sil üetini değiştirirler. O yüzden meyd o n ı n hem boş hem dolu hali son derece çekicidir.

Les H a l les

Paris, Proie aşamasında

Şu o n bu proje üzerinde ç a l ışıyoruz, y a n i gelişim oşamosında b i r tasarı m . Hollanda'dan Rotterd o m l ı MVRDV i l e beraber yürütüyoruz bu projeyi. Les H a l les altında 4 katlı b i r a l ı şveriş merkezi ve y ı l l ı k 40 m i lyon yo lcu soyısıyla Paris'in en büyük metro istasyon u b u l u n a n , 3 hektar büyüklüğü nde bir olon. Al ışveriş merkezi n i n üstünde, 1 9 70'Ierdeki a pta l bir yarışmadon sonra ya pılan h i p p i kuşağ ına ait b i r k ô b u s d u ruyord u . Basmakalıp g üzelliği içinde geçmişteki bütün ü s l u pla ro göndermeler ya pan b i r kamusol o l o n d ı . H e r şeyi bir bütün olara k görd ü ğ ü n üzde ise kend i n izi iyi hissetmeniz i m kônsızloşıyord u . Bahçe ve peyzoj tasarı m ı tari­ hinden o n e ktcd i o r içeren sıkıştırı l m ış bir film g i biydi ve ayrıca Fra nsızları n klasik peyzoj ve bahçe tasa rı m ı ­ no göndermeler de içeriyord u . Tasa rı m ı s o n derece ciddi bir şekilde i nceleyip, nelere ihtiyaç olduğunu verilerle ortoya koyd u k . Daha son­ ro, bizden de istendiği üzere, a l ı şveriş merkezi n i tekrar ele aldık ve ono yeni bir program ekledik. Bizim öneri m i z, üstteki kamusol mekônı kozorak ortad o n kald ı rıp; a l ı şveriş merkezi n i n üzerine yen i bir çatı kat­ manı tosorl o m o k ve bu kotmondo, bu yeni soka k seviyesinde, yeni bir progra m ı ve k u l l a n ı m ı projeye d a h i l etmekti. B u n u e l d e etmek i ç i n çatıyı a ç ı p , a ltta - 2 . ve - 5 . katiara k a d a r daha b ü y ü k bir avlu i l e i n i p oşağı­ d o korkunç bir la birent gibi d u ra n istosyon l o bütün leştird i k . ın Bütün bu progra m ı n üstüne Pa ris'teki e n büyük pencereyi i nşa etti k . W

Hem comları çok çeşitli biçim ve renklerde kulla nmaya, hem de kozorak yok etti ğ i m iz bahçeleri yen iden progroma dahil etmeye odo k l o n d ı k . Com ku llanora k soyd a m bir çatı ya pma ve o n u peyzojo d a h i l etme kon u l a rında boyağı bir araştırma do ya ptık. Son uçta içinde fa rklı sayda m l ı kl a rı borı n d ı ra n bir çeşit senteze uloştık. B u sentezde, comın içinde bir peyzoj ol uşturd u k : i çinde farklı bahçe ve bahçe içinde çeşitli tesisler­ den ol uşan ve hepsi b i r l i kte aşağıdon ayd ı n lo t ı l a n bir kat elde ettik. m Sonucun Klasik Fransız Bahçeleri'yle o l o n belki de tek i l işkisi ise geceleri bütün p rojenin dev bir Gotik k i l ise penceresi o l a ra k algılanmosıdır. m Comdon bir meydan tosorl o m a k çok d o kolay o l m a d ı ğ ı için bu pro­ jede Londrolı Ove Arup m ü hendislerinden boya ğ ı bir yard ı m a l d ı k. Projeyi gerçekleştirmek için son derece yen i ma lzemeler k u l l a n d ı k .


on, the city added o cinema to the square. lt is o square that's beautiful when it's e m pty a n d beautiful when it's packed . At nig ht, there are 4 hydra u l i c la m ps that move over the square l i ke o mechanical ba l l et. By means of a control panel the a u ­ dience can select a n d position o l a m p . You can even i l l u m inate your lover. lt is o square place to meet, o place to show you rseli off a n d show off. lt is boy-meets-girl story a n d we wanted to deal with that in o very physical a n d i n teractive way. Aga i n these l a m ps, these large 35 metre l o n g d i nosaurs with very s m a i l heads a n d fat bad­ ies, play with the sky l i n e of the city. Sa both the em pty square and the fu l l space are desi ra ble .

Les H a l les

Paris, Design phase

We a re at the moment worki ng on this project. So it's o project under development. We are working on this project with MVRDV, o Dutch office from Rotterdam .

Les

H a l les consists of o p u b l i c space 3 hectares in size over o 4 - storey shopping m a l i , p l u s the biggest station i n Paris, w i t h a bout 4 0 m i l l ion passengers o year. The a rea a bove the shopping centre was b u i lt os the result of o crazy, rid iculous com petition i n the 7 0's , o nig htmare born from the h i ppy generati o n . lt is o public space that ma kes reference to every s i n g l e style of the post, which is extrao rd i narily pleasant in o cl iched sort of way. O n the other ho nd, if you see it os o whole, the effect is not pleosing . So it is o sort of "zip mov ie" of o n ecdotes from gorden history and lond­ scope with , of course, references to the French Ira d ition of heroic l o n dscope a n d heroic g o rden s. We tried to o n o lyse the design in o serious woy, a n d stotistically fig u red out what el­ ements to m a ke . Then we i ntroduced the idea of reinventing the shopping centre and adding o new program to the shopping centre u nderneath . Our idea is to ex­ cavate, to get rid of the public space a n d lo re build o new layer on the roof of the shopping centre; to i ntegrate o program with a d ifferenl type of use al this new street leve l . To do t h i s w e opened t h e roof t o deeper levels -2 t o -5 i n order t o i n teg rate t h e sta­ tion with o new larger atrium , so the station is o terri ble l a byrinth . m On top of this program , what we had i n mind was to ereale the l a rgesi wi ndow i n Paris. ffi So we focused on how lo use glass i n every colour and to i n tegrate the g a rdens that we


1

Feribot Term ina l i Tromso, Proie oşamasmda Limon ve yolcu term i n a l i için yapılan yo rışmoyı kozo nora k aldık bu projeyi.

!'ill

Tromso, Norveç'te kutup da iresi n i n üzerinde yer o l o n bir kent. B u rada, k ı ş l a rı g ü neş asla doğmoz, yazları do asla botmoz. Kent sakinleri de d u rmadan içer ve eğlenir. Feribot taş ı macı l ı ğ ı yaklaşık 2000 m i l l i k kıyı hattı o l o n Norveç'te uyg u n bir u l a ş ı m şekli v e g ittikçe d a h a d o ö n e m kaza n ma kla. Bu gemi lerden Norveç'te 1 4 ta ne var. Feribotlor bir l i mondon d iğerine g ü n ü b i r l i k g i d iyorlar. Bu do her g ü n aynı saatte bir sonraki limana gitmek için bir gemi bulabi leceğ i n iz a n l a m ı na gel iyor. Asl ı n d a bu g e m i l e r posta ve y ü k taş ı macı l ı ğ ı ile o rtoya çıkm ışlo rd ı , fakat g ü n ü m üzde daha çok seyahat için k u l l o n ı l ıyorlor. Ö zel l i kle de Ameri k a l ı la r ı n bu gemilere ta lep­ leri çok faz l a . Rıhtımo ya naşıp, yolcu ları n ı boşaltan gem iye i l işkin roma ntik i mgeler az veya çok i nsanların a k ı l larında yer ettiğ i nden, leribat şi rketi g e l i ri n i daha do o rtır­ mak için g ü m rü ksüz satış moğozolorıylo doldurulmuş, basmaka l ı p bir term i n a l bi nası ya pmak istiyord u . Eğer bu d u ru ma iyimser bakmak isterseniz büyük yolcu g e m i s i n i n , küçük v e sev i m l i a h ş a p binoları olon küçük bir kosaba n ı n rı h t ı m ı n o y a n a ş ı p , o n u n ­ lo öpüştü ğ ü n ü haya l edebi l i rs i n iz. Fakat d u ru m bundan ibaret değ i l ne yazık ki, hava o l a n l a r ı n ı n nası l görü n d ü ğ ü n ü hepimiz b i l i riz ve orada rahat etmeye a s l a i m kôn yoktur. Pek ç o k yı l d ız m i marın d o katı l d ı ğ ı bir yarışmoda bir öneri getirmemiz istendi ve b u n u yaparken bizden sıça n ­ ların c i rit attığı rıhtım ları, etrafta d o l a ş a n sorhoş denizcileri v e ba l ı k kokusuyla klasik Norveç l i m a n atmosferine d a i r bir şey d üş ü n m emiz istenmiyord u . Norveç'in ve özel­ l i k l e de Tromso'nun duygusol l i m o n bölgesi böylece kaybo l u p g i decekti. O n u n ye­ rine son derece steril bir ortoma aya k basıp kendin izi Yves Saint Lauren! gibi marko l a rio kuşatı l m ı ş yen i l i m o n bölgesinde bulocoktı nız. Tromso gibi çok g üzel a hşap m i m a risi o l o n kenti n , limonında böyle d i nozorloşmış, a pta l bir bina ya pmak istediğine bir türlü inanmak istemiyord u k . Biz de yine ihtiyaç progra m ı n ı çok ciddiye a l ı p aynı za monda içindeki bi let satış, mağaza ve otel gibi bazı progra m ları fa rklı binolar içi nde çözüp, işlevleri bir yerde top l a m a k yerine or­ soya dağıttı k . N i s peten daha küçük binolar tosorloyorok, tesislerin kenti n konutları ile daha sağ l ı kl ı bir diyoloğo g i rmesini soğ lodık. Binolarımız o rasında kalan olon ise kamusol mekô n d ı ; yalnız kışları 2 m'ye kadar çıkan kor y ü ksekliği yüzünden inen yolcuları korşılayocak bir örtü gerekiyord u , o yüz­ den de yo l c u l a rın i ndiği yerlere pe k çok sund urmo yerleşti rd i k . Planda fa rklı prog­ ra m l a rın ayrışması n ı ve fiyortto b u l u na n ikensol si mge-ya pıyı görüyors u n u z . ff� Doho sonra bu simge -yapıyı do kul l a narak, oraya do bir mekôn hissi katmaya çal ıştı k . i k­ l i m i , o kıntılorı, kentin si mgelerinden biri o l o n ba l ı ğ ı ve eriyen buzları kentin k i m l i ğ i n i n bir parçası o l a ra k ele a l d ı k . Prog ra m ı n parçası olon aditaryum ve sergi s o l o n u n u fiyortto çözd ü k v e oraya 35 m yüksekliğinde içinde fıskiyeler o l o n betondon bir koniyi ekledik ki kışları fıskiyelerden dökülen sular donsun ve koni dev b i r dondurma k ü l o h ı no dö nüşsü n . 0 Sonra do rüzgôrın yön değiştirmesiyle ya d o Gulf Streom'in sıcak su getirmesiyle hava sıcak­ lığı a rtsın ve konideki buzlar eris i n . Ya n i değişen hava d u ru m u n o göre a klilleşen bir i kon yo rattı k . Sonuçta yorışmoyı kaza n d ı k ve bu a ra l a r moster p l a n ı n uyg u laması ile uğroşıyoruz.


took away in a new way. So we did an i ncred ible a m o u nt of research on the use of glass a n d strudure to create a transpareni roof, a n d how to integra te it with the l a n dscape, the g a rdens . Final ly, we ca me up with different types of transporencies; we came to a sart of synthesis . In our synthesis, we created a la ndscape with i n the g lass; we brought it together to create a g lass s u rface i l l u m i nating the floor below, a dazzling combi nation of dillereni gardens a n d faci l ities i n g reen . ffi To make at least one entity that was a sart of French heroic landscape out of it, the n ig ht view of o u r g lass square is l i ke locking at a Gathic cathedral window. ffi I n this project, we have been heavily assisted by Ove Arup engineers from Lo ndon, since it i s no simple matter to m a ke o square out of g l ass . But we have used q u ite contem porary materi a l s to make a project l i ke th is .

Ferry Termi n a l Tromso, Design phase We won this project thro u g h a competition a bout the waterfront a n d a passenger term i n a l i n Tromso, Norway. l?ill l t is a city o bove the Aretic circle . In Tromso the s u n never sh i nes i n wi nter, but i n s u m m e r i t never d isappeo rs . Peo ple d r i n k a n d d r i n k a n d have lun . The ferry program is getting more im portant and relevant in N o rway s i nce they have a coostline of same 2 , 000 m i les. In N o rway they have fourteen of these ferryboats, which s a i l from one ha rbo u r to a nather i n a day. That meons that everyday at the same time you ca n take a boot to the next harbou r. These boats were orig i na l ly used for trade and the post, but nowadays they a re more for cru isi ng . American people use these boats, and so they con j u re up a romantic i mage of the ship coming to the quoy a n d passengers disembarking, but the ferry company wants to have a e l iche of a term i n a l b u i l d i n g with tax-free shops to get more money out of the busi ness . If you take a romantic view of it, the big s h i p comes to a smail town with sma i l wooden houses, comes to the q uay a n d kisses it a n d there is the connec­ tion . U nfortunately that is not exactly the case. We a l l know what a i rports look l i ke a n d they never give you a pleasant feel i ng . So

m

we were asked in an international com petition with star arch itects to develop a scheme a n d we co u l d n 't t h i n k a bout the romantic idea of the q uay with rats at n ight, d r u n ken sail ors, d i rt , rusting boats, smell of fish . That sentimental Tro mso and Norway q uay atmesphere would d i sappea r. Hence you d i se m bo rk i n a dean environment, s u rrou nded by cammercial sites such as Yves Saint La u ren!. We cou ld n t u ndersta nd how a beautifu l city l i ke Tromso with a l l this wooden architecture could want to have thi s stupid b u i l d i n g big as a d i nosa u r. We decided to take the program seriou sly, but a lsa to discon nect it i nto tota l ly d illereni b u i l d i ngs, to take the ticket office, commercia l sites and the hotel out of the program and spread them over the site. Then, we more or less exp l a i ned that with smaller bui l d i n g s we could even make a contribution to the town to h e l p the identity of sma i l housing, a n d e reale o dia logue between a l l the fac i l ities. The i n - between space is j u st p u b l i c d o m a i n and the p u b l i c domain needed

o

cover, as in winter there is 2 meters of snow, and

that wou l d n't work with passengers who needed to be disemba rked i n half o n hour, so we needed a lot of decking canopies ete. So os a resul! of that, here you see the site with the dillereni programs split u p , and with the iconic l a n d m a rk i n the fiord . m We odded a sart of sense of space, sense of environ ment to this l a nd m o rk . We took the weather o nd cu r­ rents, melting ice a n d the fish, which is octuo l ly one of the symbols of that site, os a sart of I D. We intro­ d uced o port of the program cansisiing of an o uditori u m and a n exh i bition centre in the liord, and added a sart of 35 m h i g h concrete tower with spri n klers to odd water to be frozen so the whole cone could be­ come a n ice cone i n the winter. 0 S i nce it's on the coost the ice can melt even in winter because sudden­ Iy there is o weste rly wind and the G u l f Streom brings worm water a n d the tempe rotu re rises to somethi n g


Ma nast1 r

Padova

i talya'da Podava'd a bir manastır için proje hazırl a m a m ız iste n d i . Manastırda çim kaplı bir avlu ve içinde de yalnız bir çam ağacı vard ı . Biz de ağacı d a ha bel irgin ve daha seksi h a l e nasıl gelire b i l i riz diye bayağı kafa patlatt ı k . Ağacı bol su ve g ı d a ile besled i k ve bir s ü re sonra ağaç koza l a k vermeye başl a d ı . Ve durmak bilmedi, ağaç sanki kesintisiz bir orgazm yaşıyord u . � Verdikçe verdi; sanki önemli bir şeyi, hayat ı , a n latmak ister gibiydi. Fakat ilgi nçtir bu koza laklar a s l ı n d a h a ­ yat ile ö l ü m arasında bir yerdeler, çünkü to h u m o l m a l a rı n a rağmen bayağı kuru l a r, koyu ren kl i ler v e koku­ yorlar; ayrıca k ı rı l ı nca ses de çı karıyorlar. B u a rada ağaç hiç d u rma d ı . i n a n ı l m a z sayıda koza l a k verdi ve papazlar da bu d u ru ma hayret etti. m Hatta bu kesintisiz orgazm ı görmeleri için ra h i beleri de davet etti ler.

Bota n i k Ba h�esi

Kore, Proje aşamasmda

Kore'de yaptı ğ ı m ız bu projede terk ed i l m iş bir demiryolu hattı üzerinde çalışmamız iste n d i . Bizden b u rada yapılacak bir bota n i k bahçesi fikri ile gel mem izi istiyorl a rd ı . Sözü edilen d e m i ryol u aza m i genişliği 5 m o l a n d a i resel bir hattı v e güzergô h ı n bir yeri nde v a h ş i bir nehri n üzerinden geçiyord u . Ö ze l l i k l e m uson dönem­ lerinde çok va hşi ve g ü rü ltülü bir nehird i bu. Diğer tarafta da bir bu lvar ve üzeri nden geçen otaban vard ı . B i r de eski bir d e m i ryolu köprüsü mevcuttu . Projede köprüye ait beton kol o n l a rı tekrar kullanmayı önerd i k . Köprü n ü n üstü nden öfarik bir biçimde atia­ maya çalıştık k i a s l ı nda bunun işlevsel bir yanı yokt u , eğ lence olsun diye ya ptı k . B u eğri üzerine de ağaçları deri n l i kleri 3-5 hatta 7 m'ye kadar o l a n beto n d a n saksı lara yerleştird i k . !'rl Konstrüksiya n u n biraz dengesi n i bozup, otoban yönüne doğru biraz eğd i k ki yo ldan geçen sürücüler bu fır­ layan bota n i k bahçesine dokunabi lecekleri n i , neredeyse onu öpebileceklerini hissetsinler. ill Koreli bir pro­ fesör de bizim için ağaçları seçerek ü l kedeki en acayip bota n i k bahçesi n i ya pmam ıza yard ı mc ı o l d u . Ta bii d e ğ i n m e k isted i ğ i m bir başka nokta da b u n u böyle ya pmamızın ard ı nda herha n g i bir rasyonel sebep b u l u n mayışıdır. As l ı nda m üzik ve şiir g i b i , pek çok bahçe projesi n i n rasyonel var olma sebebi yoktur. Zaten projeyi de metaldan bir ma ketle a n latt ı k . Daha sonra meta l i bir kuyu m cuya götürüp a lt ı n l a kaplottık ki mesa j ı m ızı altın bir ma ket ile m üşteri m ize u la şt ı ra l ı m .


close to O degrees Celsi us . lt could be on active element chonging and reflecting the weother.. And we won the competition a n d ot the moment, we re busy with the construction of the whole moster plan to moke it o rea l ity.

Monastery

Padova

We were osked to design o proiect for o monostery i n Podovo , lto ly. We found this potio with gross and one l one ly pine tree. And we fontasised obout this tree bei n g so lonely and thought why we don't moke the tree more explicit and sexier? We gove the tree lots of water and nutrients and it storted producing pi necones . And it never stopped . � Th is tree had o conti nuous orgosm . lt prod uced , produced a n d produced os o sart of vitol expression , os o n expressian of l ife . Bul strongely enough, these cones a re i n between life a n d deoth becouse they are the seeds, but they are o l sa dry and dork, they have o smel l , and they crock and moke o noise . But the tree rıever stopped . lt produced i ncred i b l e o m o u nts of pinecones and the m o n ks were reo l l y surprised . � They even invited virg i ns to understand this corıstont orgosm .

Bota nic Ga rden

Korea, Design phase

This is o proiect we are trying to reo l ise i n Korea where we were i nvited to design o strip of o n o bo ndoned ro i l rood . We were osked come u p with o n idea for o boto nic garden . The ro i l rood is o circulor line with o maxi m u m width of 5 meters . Suddenly ot one point it crosses o wild river. Duri ng the Mansoan seoson, it becomes o rough river with noisy water. On the other side , there is o bou levord a n d o h i g hwoy. There is ol so on old bridge of the ro i l rood . We tried to re-use the concrete col u m n s of the ro i l rood bridge. We tried to moke o i u m p - over for it, which would have no reol reoson for existing oport from the sheer eup horio of it, iust for lu n . And on thi s i u m p-over, trees a re p loced in concrete pots, 3-5 same even 7 meters deep . ff1 This construction is more less off ba l ­ a nce a n d it leons o l ittle bit over to the h ig h woy, in such o woy that cor d rivers can have the sentimentol fee l i n g that they can touch, o l masi kiss this i u m ping bata n ical g o rden os they pass . ru We have o profes­ sor from Korea selecting a l l these boto nic species to m o ke the freokiest boto n ic garden in Korea , which is of course o proiect with no reoson . Thot's on im portant thing to mentio n . Actuo l l y, o lot of gorden proiects have no reoson to exist, iust l i ke m usic and poetry. Therefare we exploined the proiect by making o model from sma i l piece of metal wi re. And we seni it to o iewellery shop to have it gold - ploted so we had o golden model corrying the messoge.


Arroya Ekspres Yol u Los Angeles

1

Son projemiz, kaybettiğ i m iz bir proje. ffi Los Angeles kenti bizden Pa sadena bölgesinde bir b u lvar tasa rlomamızı iste d i . Pasadena da tıpkı Beverly H i l l s g i b i çok ze n g i n bir m u h i t ve tıpkı Beverly H i lls'in sa k i n l e ri gibi Posad e n a l ı l a r da biraz b u r­ nu

havada

insanlar

ve

aynı

za m a n d a

son

d e rece

Ko l iforniya l ı l a r, bu lvarimı n ı n yeterince görke m l i o l madığ ı n ı d ü ş ü n ü yo rl a r. Fakat bizim için, ya n i Avru pa l ı l ma göre, için­ den kamyonları n geçtiği, Route 6 6 ' n ı n m i ra s ı n ı taşıyan son derece hoş tipik bir Amerikan bu lvarıyd ı . Yine de burayı Avru pa l ı bir tasorı mcı n ı n ya p m o s ı n ı istiyorlard ı . Los Angeles'ın merkezine otoban taraf ı n d a n g i rerken bir a n ­ do kendin izi bir Barselona y a da Paris bu lvon g i b i o l m ası is­ tenen Arroya Eks pres Yol u 'nda b u l uverirsiniz. B o rselona ya do Paris etkisi yaratmak için H a l l a nda l ı bir b ü royu davet etmeleri bile bize çok i l g i n ç g e l m işti. D ü ş ü n d ü k taşı n d ı k ve bu yolda yanlış bir şey b u l a m a d ı k . Haya l le r ü l kesi Amerika b u rada " 3 şerit, refüj v e d i ğ e r 3 şer­ it" ile karş ı m ızda d u ruyord u . i nsa n l a r rahattı ve ze n g i n d i , g ü z e l hava l a rda da üstü a ç ı k a ra ba l a rıyla b u yolda geziyor­ lard ı . Biz de Avru pa'n ı n basmaka l ı p kamusal a l a n a n layış ı n ı bu raya getirme apta l l ı ğ ı n a d üşmeden b u rayı nası l ele a l a b i ­ l i riz d i y e d ü ş ü n d ü k . Zaten burada o bağ l a m d a t a n ı m l a n a bi l e ­ c e k bir kamusal a l a n yoktu k i . B u rası Şanzelize değild i ! Ara ba l a r saatte 60

mil

s ü ratle geçiyordu v e i n a n ı l maz

g ü rü ltü l ü bir ortam va rd ı , o yüzden de projeyi onların bakış açısından ele a l maya çal ıştı k . Çok önem l i iki noktayı fark et­ tik k i birincisi Los Angeles'ın adeta bir çölde kurulmasına karş ı n bü nyesinde barındırdığı d ü n ya n ı n çeşitli yerleri nden bitkilerle son derece yeşil bir kent dokusuna sahip o l masıyd ı . Los

Ange les'da

Ko ray i p l e r' d e n ,

G ü ney

Afri ka'd a n , -

Taskana'da n , Akdeniz'den, Brezilya'dan v e b u n l a r g i b i pek çok yerden bitkileri b u l a b i l m e k m ü m k ü n d ü . Asl ı nda ta mamen ya­ pay bir şekilde yaratı l m ı ş bir peyzaj söz konusuydu ve bu peyza j ı n içinde de öze l l i k l e polm iyeler Ko l iforniye tipi yaşa m ı n ad eta bir si mgesi g i b i göğe yükseliyorladı. Arroya E kspres Yol u'na d a i r i ki nci gözl e m i m iz ise yolun a s l ı n ­ d a efsa nevi Route 6 6'n ı n bir parçası ol masıyd ı . Route 66'n ı n hava s ı n ı tasa n m a nasıl ya nsıtmal ıyız diye d ü ş ü n d ü k . B u ef­ sanevi yol, otomobi l i n , rock m üziğ i n , yol f i l m leri n i n , trafik işaretl eri n i n , bil lboard l o r ı n , matel ierin yani kısacası Ameri kan

+

peyza j ı n ı o l u ştura n her şeyin dahil o l d u ğ u bir yoldu. Sonuçta Route 6 6 ' n ı n bütün b u öze l l i k l erini Los Angeles' ı n ya­ pay bota n i ğ i

ile

bi rleştirmeye karar verd i k .

La m b a l a rio

ağaçların bir çeşit bi rleş i m i n i ya pmayı d ü ş ü n d ü k . � B u n u nasıl ya pabi leceğ imiz konusunda a raştı rma lar yapt ı k . Washi ngton Pa l m iyesi'nin yüksek l i ğ i rahatça 3 0 m'yi b u l u r, h e r y ö n e d o ğ r u kıvrı l a bi l i rler v e a s l a kırılmazlar. Ayrıca saksı lara da d i kilebilirler. Bu m a h a l l erde yaşamaya da son derece elverişlidi rler. Biz de bu palm iye türünü l a m ba l a r ı n üzerine d i kmek ve Arroyo Yol u 'nda göz a l ıcı bir Route 6 6 havası yaratma k isted i k . � N e yazık ki projemiz kabul e d i l m e d i . Kon u ş m a m ı burada bitirirken b e n i d i n l ediğiniz için teşe kkür etmek istiyo r u m . Çok teşekkürler. .

,:

-


Arroya Pa rkway Los Angeles The los! project 1 wont to explo i n is o los! project. ffi We were osked by the city of Los Angeles to moke o boul evord in o specific town of LA colled Po sode n o . Posodeno is o very rich neighbou rhood l i ke Beverly H i l ls and the Posodenions a re very snobbish bul olsa very Co l iforn io n , a n d they think that their bou levord

is

not m o g n ificent enough .

But to us

E uropeons, it looks l i ke o very pleosont American bou levord with trucks and Route 66 heritoge . Nevertheless, they i nvited o E u ropean designer to m o ke this boulevord . So when you come i n on the highwoy from down足 town LA, suddenly you are in Arroyo, the Arroyo Porkwoy, which should be considered os o boulevord l i ke in Boreelono or Paris . Stro ngely enough they i nvited us, o Dutch office, to do that. We thought obout it a n d cou l d n 1 find onyth i n g wrong with this bou levord . This is where we dreomed obout, this is Americo with three l o n es, o median and three more l o nes . People are reloxed and you drive your converti ble in nice weother and you re rich a n d so on . So we thought o bout how we could u ndersta n d the ploce withoul the stupid ity of bringing in the E u ropea n el iche of public space . There is not even o p u b l i c zone . lt is not l i ke in the C ho mps- E iysee! Cors d rive o bout 60 m i les on hour a n d it's o lwoys noi sy, so w e were i nterested to understand t h i s proj 足 ect from their perspective. We fig u red out two very i m porto nt nations . First LA is in the desert but it's o very green town, a n d

LA has stolen a l l the boto nic q uo l ities o f the world . So i n LA,

you moy find vegetotion from the Cori bbeo n , from South Africo, from Tosco no, from the Med iterro ne o n , from Brozil and so on . lt is on i ncred i b l e ortificiol botony with polm trees sta nding ta l i os the symbols of the C o l iforn i o n l ifestyl e . The second thing is that the Arroyo Porkwoy is o port of the legendory Route 66 . So we thought o bout how to re - design the notian of Route 6 6 . lt is o route thot's a l l obout cors, rock n' rol l , the road movies, troffic sig ns, b i l l boords, motels; i n o nuts h e l l , the American lo ndscope . Then we come lo the conclusion that we wonted to combine this ortificiol boto nic q u o l ity of LA a n d Route 66 q u o l ities . So we thought of making o combinotian of l o m pposls and trees .

l則 We did same reseorch i nto the possibil ity of doing th is . The Washingto n i a n p o l m trees g row reo l l y h i g h , 30 metres is eosy for them, never breo k, a n d they can bend i n every woy. Plus, they can be plo nted in pots . They are very resilieni i n such neighbourhoods . S o w e decided t o put t h e po l m trees over the l o m pposts and there we creoted o sart of o mozing Arroyo Porkwoy, Route 6 6 scenery. ru U n fortunotely, we did 足 n 1 do the project. l'd l i ke to stop here a n d t h o n k you for l isten i n g . T h o n k you very m uch .


1


Pınar Gökbayrak (P.G.) : Ofisiniz, kentsel tasonm ve peyzaj tosanmı üzerine çalışmakta, bu çerçevede mimarlığa nasıl yak/aşıyorsunuz? Bu disiplinler arasındaki sınır çizgisini tanım­ Iayabiiir misiniz?

Pınar Gökbayrak (P.G.) : Your office focuses on urban and landscope design. How do you approoch architecture itself? Where s the interface between them?

Adriaan Geuze (A.G.): Ç a l ı ş m a l o r ı m ızd o , m i m a r l ı k l o

scape fully merge . There s no borderline between them . We

peyzaj ta mamıyla kaynaşmış ol arak ele a l ı n ıyor. Ara l a rı nda

are not specifico l l y making b u i l d i ngs, bul a rch itectu ra l design

herha ngi bir s ı n ı r çizgisi nden söz e d i lemez. To m olara k yapı

and

Adriaan Geuze (A.G.): I n our work, arch itecture and lond­

l o ndscope

design

a re

fully

i ntegrote d .

The

taso rlo mıyoruz, a ncak çol ışmoları m ı z ı n tümünde m i m a ri ve

Borneo&Spore n b u rg project is on exo mple of the interaction

kentsel tasa rımı ta m a m ıyla birbiri içine geçmiş, bütü n leşmiş

between urba n design and o rchitecture . The process wos ac­

bir şeki lde ele o l moya ç a l ı şıyoruz. B u etkileşimin görülebile­

t u o l l y very trad itionol ; fi rst, we made the u rban scheme, then

ceğ i

we introduced o regulation code for orch itects, which wos ol

örneklerden

biri

de

Borneo&S pore n b u rg

Projesi'd i r.

Asl ı nda, bu proje o l d u kça geleneksel bir çalışma süreciyd i ; i l k

course based on the research reloted to the briel, to the pro­

etapta kent şeması nı hozırladık, daha sonra, verilen progro­

g ra m . For every house we ve designed we insisted on o n open

ma bağ l ı o l a ra k ya pt ı ğ ı m ı z o roştırmoyı temel o l a ra k m i m a rlar

space and o n interior space to ereale o sart of o h ig h - densi ­

için bir d üzen leme kodu ol uşturd u k . Yüksek yoğ u n l u kta o l çok

ty low-rise structure . And il you m o ke o completely pocked

yopıloşmoyı sağl aya bilmek a macıyla, toso rlo m ı ş o l d u ğ u m u z

low- rise, you no langer have facodes . So, you have to bring

h e r e v i ç i n bir a ç ı k o l o n v e iç m e k ô n ta lep etti k . A z katlı bir b i ­

the doylig ht thro u g h the roof and ereale o cou rtyord , o patio .

n o y ı ta m a m ıyla kapotırsonız, bu sefer e l i n izde cephe kal maz.

That's why we made o reg ulotion that every house s h o u l d

Dolayısıyla, gün ı ş ı ğ ı n ı çatıdon o l m a k ve bir avlu yaratmak

h a v e o v o i d o f between 3 0 % and 50%. A n d t h e a rch itects had

d u rumunda ka l ı rs ı n ı z . Bu da, her konulun %30 ila %50 orası

to fal l aw these g u idel ines .

bir oranda bir açık o l a n a sahip ol ması gerektiği konusunda bir d üzenlemeye g itmem ize neden o l d u ve m i marlardon bu d üzenlemeye uymolorı istend i .

P. G . : Tasanmlannızda, aynca yeni malzemeler, yeni dokular ve yeni fikirler öne sürüyorsunuz. Peyzaj tasonmı veya kentsel tasanm adına yeni bir yaklaşım ortaya koyduğunuzu düşünü­ yor musunuz?

P.G.: You o/so introduce new moterials, new textures, and new ideas in your designs. Do you think you're proposing o new approaclı in landscape design or in urban design? A. G. : We try t o make s a m e in novotions in the materia l s we use in our daily l ife. As you may know, londscope arch itecture and urban design are closely l i nked to troditional ism . We t h i n k that conte m porory life sty le, the mass cu lture of the pres­

A.G.: G ü n l ü k hayatta k u l la n d ı ğ ı m ız ma lzemeler üzerinde

eni ero, creotes very interesting su rroundings that cou l d o l sa

bazı yen i l i kçi değişiklikler üretmeye çal ışıyoruz. Belki b i l iyor­

be the i nspi ration for o new desig n . Thot's whot we try to do .

1 don 1 k now whether that canstilules o new approoch .

sunuzd u r, peyzaj m i m o rl ı ğ ı n ı n ve kentsel tasa r ı m ı n ge lenek­

But

sei l i kle ya kındon bir bağı vard ı r. G ü n ü m üzde kitle kültürü

Somebody else s h o u l d

o l a ra k da ta n ı mlanabi lecek olon çağdaş yaşam torzımızın,

Nowadoys, t h e fact is that as a rch itects w e a l l have t o work in o situotion that is d illereni from the one of m o ny years ogo .

yen i b i r tasarım için ilham kaynağı soyı l a bilecek ilg inç çevre­

be

the

j udge of th at,

1

thi n k .

ler yarattığ ı n ı düşün üyoruz. Te melde yapmak isted i ğ i m iz b u ,

U s u o l ly, we don't have one e l ieni but o comp lex group of

tutu m u m uzun bir yen i l i k o l a ra k e l e a l ı n ı p a l ı no mayocağı üze­

clients, l i ke o consorti u m or o m u nicipol ity. We deal with o lot

rine ise ben bir yorum yapamam; bir başkası değerlendirme l i .

of possi b i l ities to be i ntegrated in o u r designs. We can work

B u g ü n , karşı karşıya o l d u ğ u m u z gerçek, m i m a r o l a ra k hepi­

with ort or with the medio and a l l these instrume nts infl uence

mizin eskisinden çok daha fa rklı koş u l l a rda çalışmak duru­

our designs . If you're open to that, it brings you o constant

m u nda o l ma s ı d ı r. Gen e l l i k l e , sadece bir müşteriyle değil, bir

flow of change that is very closely related to our time, to

konsorsuyum veya belediye gibi daha karma ş ı k bir müşteri

where we live taday.

topl u l u ğ u y la

m u hotop

olmak

d u r u m u ndoyız.

Tosorı m l o rı m ızdo bütün leşebilecek birçok o l a n a k elde e d i ­ yoruz. S a n a t veya medya gibi fa rkl ı disiplinlerle beraber çalışıyoruz ve tüm b u araçlar toso rımlarımız üzerinde etkili o l uyor. Tüm bunlara o ç ı ksonız eğer, b u size yaşa d ı ğ ı m ız za­ man ve mekônlo yakın bir bağı olon sabit bir değişim a k ı ş ı kaza ndırma kta d ı r.

• • P.G.: Bildiğiniz gibi, ARKIMEET 2004 konferans dizisinin teması "Çağdaş Hollanda Mimor/ığı". Birtakım nedenlerden dolayı, Çağdaş Hollanda Mimarlığı uzun bir süre ulus/ororası mimarlık gündeminin başlıca konusu oldu. Sizce, Hollanda Mimarlığı'nda özel bir farklılaşma söz konusu m u ?

•• P.G. : As you know, the title of the ARK/ME ET 2004 conference series is 'Contemporory Dutch Architecture". Conlemporary Dutch Architecture has been in the intemational architectural media for o long time for various reasons. Do you reolly be­ lieve that Dutch Architecture differentiates itself in certain ways ? A.G: Since the building production is so h i g h in H o l l o nd , it's true that orch itecture is boo m i n g . That's o loct. What is por­ ticular to H a l l a nd is that o lot of young people have the op­ portu n ity, which is given by the government as wel l os by the deve lopers, to build. So, o lot of novelties occur becouse there are m a ny young people . 1 t h i n k thot's the main reoson

A.G: Holla nda'da b i n a üreti m i n i n ç o k fazla o l masındon dolayı, m i marl ı ğ ı n büyük bir potlama yaşad ı ğ ı n ı söyleye b i l i riz. Bu, kabul etmemiz gereken bir gerçektir. H o l l a nda'yı özel k ı l a n etmenlerden biri, birçok genç meslekla ş ı m ı n bina ya po­ bilme fırsatı b u l m o s ı d ı r, k i bu fırsat do yatı rımc ı l a r kadar

i


1

hü kümet tarafındon do sağ l a n m a kta d ı r. Böyl eli kle, orta mda

gel iştirmek d u ru m u ndasın ız. Sanıyoru m , bu do eğitim sis­

genç likirierin varl ı ğ ı dolayısıyla birçok yen i l i k o rtoya çıkobili­

tem i mizin bir parça s ı , z i ra h içbiri m i z herha n g i bir yönteme

yor. Bence bu, fark l ı laşma n ı n arkasında yatan ba ş l ı ca neden­

bağ l ı k o l o ra k yetişti ri lmedik.

lerden biridir. Yine de, bence Hol landa m i marlığına ilişkin tüm bu a l g ı l a m a biçi m i n i n biraz daha sokinleşmesi gerekiyor. H o l l a nda kü ltürü, k i m i za man Kota l i k ve Latin yaşam ta rz ı n ­

P.G. : Hollanda mimarlık ortammda kendinizi nasıl konum­ landınyorsunuz?

don, k i m i zaman Al m a n geleneklerinden, çoğ u za man do Ang io-Sa kson kültürden beslenen, daha Batı l ı , u l uslararası,

A.G.: Bence, Holla nda m i m a ri s i n i n en büyük va rlık neden­

zeng i n bir k ü ltür hormo n ı d ı r. Saymış o l d u ğ u m b u üç farklı

lerinden biri, H o l l o ndo l ı lo r tarafı ndon ü reii l iyar o l m a s ı d ı r. Bu

kü ltürün etkisi Hol la nda'da a ç ı kça görülmekted i r, dolayısıyla bu k ü ltürlerle poyloştığ ı m ız pek çok şey va rd ı r. Ü ç fa rklı

bağ lamda, m i m a ri m iz to m a n l a m ıyla H o l l o n d o l ı d ı r. Biz, a s l ı n ­ do modernizmden daha köklü bir geçmişe sahip m i m a ri m i ­

kü ltürün merkezinde b u l u na n Feleme n k geleneği için de aynı

ros ı m ızdon beslenmeye çalışıyoruz. Denizle s ı n ı r çizg isi b u l u ­

d u rum söz konusudur. Bu bağ lamda, kendimi hiçbir za man

non yapay bir arazi, parlak ı ş ı k , ren kler, çizg ise l l i k v e b u n u n

" H o l l a nda Mimo risi" veya "Holla nda Ya k l a ş ı m ı " ta rtışması

gibi u n s u rlar bağ l a m ı nda kendi m i ros ı m ı z az ç o k Holla nda koş u l l o rıylo i l işki l i . Ö te yanda n , u l u slaro rası projeleri m iz

konusunda çok rahat hissetmed i m . Ayrıca, Holla nda'da h ô l ô her t ü r k ü ltürel yoru ma olanak to n ıyo n çok iyi bir "ortam" bu­

bağlamında,

l u n m a kta d ı r, oma bu d u rum maalesef gittikçe zayıflama kta d ı r.

Ya pmayı

Kültürel ç a l ı ş m a l a rla i l g i lenen genç kimsel eri destekleyen fon ­

peş i n d e n

lar va r. Yeteri kadar zekiyseniz v e m i m a ri kal iteniz uygu nsa, bu

k ü ltürü nde.

fo n l a ra

başvura b i l i rs i n i z .

Ay rıca,

genç

n e s i l l e re

m i m a rl ı k yaln ızca

b u n l a rdon

bir H o l landa yo kloş ı m ı m yok a s l ı n d a .

gitmek,

sadece k e n d i ça l ı şma

bunun

do

zaten

k ö k l e ri

düze n i m i n H o l l a nda

fa r k l ı

olonaklar sağlayon birçok ya rışma s ö z konusudur. Ya n i , m i ­ m a r l a r a ç ı s ı n d a n ortam o l d u kça o l u m l u d u r. Ö te yandan, bildiğiniz gibi,

özel

hedefied i ğ i m

beslenemez.

Mima rlığ ı n bi noya ve m üşteriye ihtiyacı va rd ı r.

P.G. : Hollanda mimarisinin en ayırt edici özelliklerinden biri de, deneyiere hoşgörüyle bakılmasıdır. Sizce, bunun arkasm­ don yatan asıl neden nedir? A.G. : Bu, bir bakıma doğru aslında . Öte ya nda n , bütçeye

P.G.: Rotterdom, 2 1 . yy'ın tosonm kenti olmak üzere seçilmiş ve kenti geliştirme projeleri başlamıştı. Mimorlıkta önde gelen ülkelerden biri olabilmeniz amacıyla Hollanda hükümetince sağlanan özel bir destek söz konusu m u ? A.G.: B u , a s l ı n d a d ü ş ü n d ü ğ ü n ü z gibi basm a ka l ı p bir d u ru m değ i l . H ü kümetin herha ngi bir sektör i ç i n belirli bir tutum d o ­ yatt ı ğ ı veya u l uslarorası bir standort ta lep ettiği bir ü l kede yoşom ıyoruz. Rolterdam konusuyla i l g i l i o l a ra k do gerçek şu ki, Amsterd o m ve Rotterd o m , H o l l a n da'n ı n başl ıca büyük

daya l ı herha n g i bir deneye izin veri l m iyor, zira bütçe o l d u kça

kentl erid i r. Amsterd o m , medya s ı , kü ltürü, yönetimi ve gücü

kısıtl ı . Ancak, yine de, çok kes i n belirlenmiş d üzen lemelere

itibariyle ta m a m ı yla

sod ı k kald ı ğ ı n ı z sü rece m i m a rl ı k açısından büyük bir özg ü rl ü k

sadece Amsterdom'o benzerneye ça l ı şıyor. Sorun a s l ı nda,

u l u s l a rorası

bir kent;

Rolterdam

ise

mevcuttur. B u bağ lamda, deneyler a ş ı rı-d üzenlenmiş inşaat

y ü ksek g e l i rl i

sanayi s i n i n bir sonucu olma niteliği de taşıyorlar. Bina, g ü n

etmes i n i n a rd ı ndan şehrin büyük zorl u klarla karşı karşıya

ı ş ı ğ ı , enerji tüketi m i g i b i birçok konu üzerine o n l a rca yasa b u ­

k a l m a s ı n d o n kayn a k l a n ıyor. Bu bağ lamda, Rotterd o m 'd o ki

l u n uyor. B u g i b i düzenlemeler, mima rlara d a h a soyut b i r

siyasi tutu m , bu soru nla boş edeb i l m e k a d ı n a b i r tür "karşı

düzeyde üretebilmeleri i ç i n belirl i b i r yol çiziyor.

sa l d ı rı " şeklinde gel işmekte.

P.G.: Veri/en mimarlık eğitimi bu konsepti destekliyor m u ? A.G.: Bence destekliyor, a ksi ta kdirde bu tür bir ya klaşım or­ taya ç ı komozd ı . Bir proje yaptığ ı n ı z za m a n , kendi konseptinizi

ve

orta

holli

i n s a n l a rı n

Dolayısıyla,

Rotterdo m'ı terk

kentte

her türlü


behind this d ifferentiation . However, 1 think the whole percep­

my own woy o f working, w h ich is oncho red i n the Dutch c u l ­

tion of Dutch o rch itecture should be cooled down to same ex­

ture, o f course.

tent. The Dutch culture is very ric h , sametimes related to the Cath o l i c and Latin l ifestyle, sametimes port of the German Iradition and mostly related to the Anglo- Soxon , o more Western internatio n a l approoch . So, these three forces a re very visi ble in H a l l a n d a n d we share o lot with a l l these d ille r­

P.G. : Ratterdam wos chosen to be developed os the design city of the 2 1 st century. ls the re ony particu/or support from the govemıneni for the Netherlonds to become one of the leod­ ing countries in orchitecture?

eni cu ltu res . The same is true for the Flemish tradition , which is o l sa o fusion of three d ifferent cultures . So,

1 never feel

A.G. : l t s not such o e l iche os you m i g ht th i n k . We don't l ive

comfortable in this debate on "Dutch a rchitecture" or "Dutch

in o country where the government forces o certo i n policy on

work" . Apart from that, in H a l l a n d there is sti l i o very good

one seetar or e l o i m s o sart of i nternational sta ndard . In the

e l i male for any form of culturo l expressio n , which unfortu ­

case of Ratterdam the fact is that there are two major cities :

notely is getiing worse every year. There a re lunds to su pport

Amsterdom and Rotterdam . Amsterd o m is o bsolutely the i n ­

young people dea l i n g with the cultural sector. I f you a re

ternational town os concerns the medio, culture, pol itics and

elever enough a n d il your work is of an o ppropriote q u o l ity

power.

you can apply for these fu nds. And there are a lsa o lot of

Amsterd a m . The problem is that Ratterd am is o city that faces

And

Ratte rd a m

is

j u st

prete n d i n g

to

be

l i ke

competitions that ereale new opportunities for many young

o lot of difficulties since people of hig her i neome a n d com ­

people . So, there is o very positive atmosphere . On the oth­

porotively lower i neome leave the town . Therefore, the policy

er h a n d , as you k now, orchitecture ca nnot make o living from

i n Ratterdam is based on creoting o sart ol o counter attack,

that. Architecture needs b u i ldings a n d it needs e l i ents.

and accord i n g l y ony k i nd of cu ltural expressian is heavily sup ­ ported. They have tri ed to be the "jazz city", the "festival city" ,

P.G.: One of the most distinctive chorocteristics of Dutch or­ chitecture is its openness to experiment. What is the main rea­ san behind this? A.G.: In o certo i n way, it is true . O n the other hand, they don't a l low any experiments as for as the budget is con ­ cerned . Budgets a re very law, but there is o freedam in o rch i ­

the "da nce city", the "poetry city", the "cinema city'', ete. Bul

1

t h i n k that this is o hopeless attempt to m a i nto i n o certain pro­ file .

P. G. : How is londscope orchitecture regorded in the Netherlonds? Are there ony offices that unite urban design and londscope design os you do?

tecture as long as the reg u lations, which are very precise, a re fol lowed . So, the experiments a re alsa the result ol an over­

A.G. : There a re several affices that merge u rban design and

reg u lated building i n d ustry. There are o lot of lows on buiid ­

la ndscope design l i ke we do . We can say that there is o can ­

ing reloting to doylig ht, energy consumption, everything,

cem in this respect because in the 70's, u rban design col ­

which has provided o rch itects with o certa i n woy of making

l a psed in the Netherlonds due to o lock of education . Then,

more o bstract o rch itecture .

surprising ly, the d iscip l i n e of urban desig ners has been token over by the lo ndscape architects, os wel l os by the o rch itects .

P.G. : Does the orchitecturol educalian support this concept?

Architects have started to be u rban des ig n ers, at the same time .

A.G.: 1 th i n k so, otherwise it wou l d n't hoppen . When you d o o project, you are pushed t o develop your own concept. 1 thin k thot's o lsa o port of our educoti o n . We re not so m uch tro i ned in o method .

P.G.: How do you position yourself in the medium of Dutch or­ chitecture?

Bel iz Özgür ( B.Ö .) : The seo and the water /eve/ was olways one of the main cu/tura/ elemenis of the Netherlands. The sec­ ond Ratterdam Bienniol is olsa reloted with the seo and you are the eurotar of the upcarning Bienniol. How do you see this relotionship? A.G. : For centuries, water has been the most i m portont tri g ­

A.G. : 1 t h i n k the most i m portant ospect of Dutch orch itecture

gering factor in l o ndscope o rch itecture a nd urban design i n

is that it's executed by Dutch people . In that respect, o u r o r­

H o l lo nd . B u t todoy, hig hwoys have taken the role, os they

ch itectu re is rea l ly Dutch . We try to work from o heritoge that

seem to con stitute same sart of o principle o rg a n isotion for

is older than modernism and which more or less deols with

the cities. And strongely enoug h , due to the e l i m otic cha nges

Dutch conditions, that is to soy, the ortificiol lond bordering

we are forced to understa nd the relationship with water bel­

the sea , bright light, colours, l i neo rity and other such thi ngs .

ter because the lowlands where the Dutch i ncreosing ly b u i l d

On the other h o n d , in terms of o u r i nternational projects, 1

n e w cities a r e extremely vu l neroble. T h e y rely so m uch on

don't octu a l l y have o specifically Dutch o pproach . 1 just fallaw

technology that they th i n k there will never be floods o nymore . But this, ol course, is not the cose . J ust l i ke here in I sta n bu l , you defi nitely wi l l have eorthq uokes . And nobody wonts to thin k obout it because it s not o pleasont thing to have o n you r m i n d . But it s o l oc t y o u hov e t o g e l u s e d to l i v i n g w ith .

• •


1

mimarlığın

ekonomik

kü ltürel ça l ı ş ma m üthiş destek görüyor. Şu an Hol landa'da

burada,

Ratterdam kenti n i n caz, festiva l , dans, şiir, sinema g i b i fa rklı

gelişmel erle yakın bir i l işkisi b u l u n m a s ı

d i s i p l i n lerdeki etk i n l ikler açısından i l k a kla gelen kentlerden

nedeniyle,

biri ol ması hedefleniyo r. Anca k , kenti canlı tutmak adına

küresel ekono m i n i n dengeli bir seyir

1 990' 1 ı

y ı l lardan

itibaren

ya pılan tüm bu çalışma l a r, bana u m utsuz birer çaba olarak

izlemesi n i n payı oldukça y ü ksek. Tüm

gözükü yor.

bu etmenler bağ l a m ı nda m i ma rl ı k adı­ na ilginç bir ortam söz kon u s u .

P.G.: Hollanda'da peyzaj mimarlığı nasıl değerlendiriliyor? Kentsel fasarım/o peyzoj fasarımını birleştiren sizin dışınııda başka ofisler var mı?

A.G.: Kentsel tasa rı m ı ve peyzaj tasarı m ı n ı bizim g i b i bir­ biriyle kaynaştıran çeşitli olisler var. Hatta ş u n u da söyleyebi­

• • B . Ö . : istanb u l un bazı kesimlerini gezme fırsatı buldunuz. Gözlem/erinize dayanarak, sizce istanbul'da eksik olan ne?

l i riz, bu kon uya i l g i de var, zira 1 9 70' I i y ı l l a rda eğitim eksik­ liğ i nden dolayı Hol landa'da kentsel ta sarı m büyük bir çöküş

A.G.: Ö ncelikle şunu söylemeliyim ki,

kentsel

i sta n b u l'd a gerçek a n lamda bir "ka­

tasarı mcıların işini m i marlar ve peyzaj m i m a rları yapmaya

musal a l a n", bir meydan göremed i m .

dönemine g i rm i şti. Sonra, beklenmedik bir şekilde

başl a d ı l a r. Mimarlar, aynı zamanda kentsel tasarımcı da ol­

Eksikliğini e n çok h issettiğ i m u nsur b u

maya ba ş l a d ı l a r.

o l d u . Karşı laştı ğ ı m bazı geniş a l a n l a r ı n ç o ğ u i s e kapa l ı mekô n l a r, p a r k veya

Beliz Özgür (B.Ö.): Deniz ve su seviyesi her zaman için,

trali k l e

Hollanda kültürünün başlıca bileşenlerinden biri oldu. Küraförü olduğunuz ikinci Ratterdam Bienali'nin de bu konsept üzerine alması itibariyle aradaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyor­ sunuz?

Ta b i i , şehri tam a n l a m ıyla kavraya­ m a m ı ş o l a b i l i ri m , zira i sta n b u l 1 O m i l ­

A.G. : Holla nda'da "su" faktörü yüzyı l l a r boyu nca, peyzaj m i ­

d o l d u ru l m u ş

d u ru md a yd ı .

y o n n üfusa s a h i p bir metropol.

Bu

kadar büyük bir kalaba l ı ğ ı kontrol a l ­ t ı n d a tuta biirnek kolay ol masa gerek. Bir de, görünen o ki, i sta n b u l l u la r m i ­

m a risi v e kentsel tasa rım ça l ı şm a l arı açısından teti kleyici b i r

marlıkla p e k de a l a k a l ı değ i l . Ş e h i r ç o k g üzel v e ç o k da i lg i nç.

u n s u r o l m u ştur. G ü n ü m üzde i s e kentsel organ izasyo n u n en

Olağa nüstü bir topogralya ve su ile i l işki söz kon u s u .

önde gelen bileşen lerinden o l a n otoyollar, b u rol ü devra l m ı ş gözüküyorlar. Ve i lginçtir, i k l i m sel değ i ş i k l i klerden dolayı suy­

Tepeleri nizin çoğ u n u n

l a m i ma r l ı k a rasındaki i l işkiyi çok daha iyi bir şekilde kavra­

camiler mevcut. Ancak, diğer bölgel erdeki m i marl ı ğ ı n çok da

üzerinde b ü y ü k a n ıtsal y a p ı l a r ve

m a m ı z gerekiyor, zira ra k ı m ı d ü ş ü k olan bölgelerdeki h ızlı

nite l i k l i o l d u ğ u söylenemez. Bana ka l ı rsa, gelecekte m i m a rlık,

yapılaşma bütü n üyle hasar görebilme riskiyle karşı karşıya.

kenti en azından soka kla b u l uştu ğ u cephesi a racı l ı ğ ı yla ye niden fethelme l i ve kentle daha ya k ı n i l işki k u rma l ı . i sta n b u l

Anca k , H o l landa'da teknoloj iye, bir daha asla sel fe l a keti ol­

gibi k ö k l ü bir geçmişe s a h i p bir kente a n c a k hayran k a l ı ­ nabi l i r. Bence, i sta n b u l ' u n bu g ü ç l ü k ü ltürel m i rası i ç i n çalışıl­

mayaca km ışcasına g üven d uyul uyar, bu tut u m u n , tabii ki, herha ngi bir dayanağı yok. B u aynı, i sta n b u l l u ları n depremi a k ı l ları na getirmek istememel eri gibi bir tutu m a s l ı nd a . i sta n ­

geti ri l e b i l i r, özel l i kle de mevcut d u ru mda H a l i ç Bölgesi b ü y ü k

malı. Sa h i l l eriniz bir şeki lde kam uya daha açık alanlar h a l i n e

bu l'da deprem olaca ğ ı şüphesiz, ancak kimse b u n u d ü ş ü n ­

top l u l u kların ta lepleri n i pek de i y i karşı laya m ıyor.

m e k istemiyor. Yi ne de, kesi n l i kle b u b i l i nçle yaşamaya a l ış­

y a n ı n d a , Boğaziçi s a h i l i nde dolaştığ ı n ızda ç o k h o ş açı k l ı k l a r

mak lazım .

y a ko laya b i l iyors u n uz.

• • P. G . : Farklı kültürlerle yakın ilişki/eri alması itibariyle

Bunun

P.G.: Sizce, geleneksellik/e modemlik arasındaki ilişki nasıl kurulabilir? Köklü geçmişe sahip kentlerde böyle bir kaygı bu­ lunmalı m ı ?

Hollanda, aynı zamanda Avrupa'nın merkezi sayılabilecek bir konuma sahip. Sizin de bir parçası olduğunuz bu atmosferi nasıl değerlendiriyorsunuz?

A . G . : Bence, çağdaş m i m a rl ı ğ ı n dekorasyon v e d o k u a n ­

A.G.: G ü n ü m ü zde, m i m a rl ı k için esin kaynağı o l a b i l ecek,

l a m ı n d a belirli bir kal ite eksikliği var. B u ü l kenin tekrar e l e a l ı n ı p yoru m l a nabi lecek m üthiş bir m i rası var. i l g i m i çeken

çevremizde birçok etken b u l u n uyor. i n g i l i z m i m a risi büyük bir

birkaç u n s u r var; biri; i slam kü ltüründe yaygın bir k u l l a n ı m

çıkış ya kala maya başlad ı , D a n i ma rka ve Alma nya m i m ari a n ­ l a m d a o l d u kça i y i bir kon u m d a . i sviçreli m i m a rlar, d ü nya n ı n

a l a n ı b u l a n Osma n l ı Mima risi' nin dekoratil motilleri.

dört bir yanında ba şarıdan başanya koşuyari Kısaca s ı , etrafta

Osma n l ı m i m a risinde i l g i m i çeken bir d iğer u n s u rsa, haya l

o l d u kça başarı l ı m i ma rl a r var ve dolayısıyla g ü ç l ü bir tartışma

g ü c ü n ü n de ötesi nde coş k u l u bir m i m a ri s u n m a k a m acıyla

orta m ı mevcut.

k u l l a n ı l a n cömert ya klaşı m . Bu zeng i n haya l g ücü, m i m a r l ı k adına ele a l ı n ı p tekrar yoru m lana bilecek m üthiş bir bileşe n .

Buna e k olarak, Avrupa fonlarının sağ l a m ı ş o l d u ğ u öğrenci

Bahsetm iş o l d u ğ u m b u i k i u n s u ru kolaylıkla modern m i mar­

değişi m i progra m ları sayesinde genç m i m a r adayları, fa rkl ı ü n iversiteleri görme ve çeşitli ü l kelerdeki m i ma rl ı k eğiti m i ü ­

lıkle bağdaştıra b i l irsi n iz bence . Kentin coğ rafi konumu d a çok önem l i , zira i sta n b u l şüphesiz fa rk l ı k ü ltürleri kucaklayan

zerine fa rklı yaklaşım lard a n ha berdar o l m a fırsatı yaka l a m a k ­ ta lar. Ü niversiteler v e m i ma rl ı k enstitüleri a r a s ı n d a yoğ u n

muazzam bir kent. Çok Avru pai olduğu kadar kuvvetli doğu ezgileri de taşımakta. i şte bu yüzden i sta n b u l burada ve işte

öğrenci v e öğretmen d e ğ i ş i m i progra m ları uyg u l a n ıyor. Ta b i i ,

bu yüzden bu kenti çok seviyoruz.


For the futu re, 1 think, arch itecture s h o u l d try to conque r, or at

P.G. Halland is at the centre of Europe having close relations with different cultures. How would you evaluate the general atmesphere of which you are o part?

a l ittle bit more relevant than it is now. A city that is so ancient

A. G. : Nowodays, we are surrounded by o lot of a rch itectur­

of Ista n b u l , which is overwh el m i n g, of course. I n a way, same

al inspirations. We can say that British arch itecture has start­

of the waterfront a reas could be mo re open to the public. The

least daim more in terms of the focade of the street, and be should be worsh i pped . 1 t h i n k we should work for the heritage

ed booming, Danish a rch itecture is at o very h i g h level, and

Golden Horn orea i n parti c u l a r is not really welco m i ng to a

the same goes for German a rch itecture . The Swiss arch itects

l a rger public. But, when you go along the Bosphorus, there

are rea l l y ru nning the worl d ! There are o lot of good a rchi­

a re always beautifu l open waterfronts .

tects, and so there i s q u ite o good debate. Plus, there a re stu ­ dent exchange programs a l l owing t h e m t o see severa l d iffe r­ ent u n i versities and be aware of different a pproaches to a r­ chitectural educalian in severa l cou ntries with the h e l p of

P.G. : How do you think the relation of Iradition and moderni­ Iy could be established? Should we have such a concern in cities with long histories?

E u ropea n funds. There's o heavy crisscrossing of teachers and students between the u n iversities and the arch itectural institu­

A.G. : 1 t h i n k the contemporary arch itecture lacks a certain

tions. There is a l sa the fact that the g lobal economy has been

decorative and textural q u a l ity. This country has a n incred ible

sta b l e s ince the 90 s, as a rchitecture and the economy are

h eritage, which could be used for a re- interpretation . There

dosely related to one onother. So there s on i nteresting ot­

a re a few elemenis

mosphere for a rchitectu re.

tive motifs of the Ottoman a rch itecture, which is wides pread

• • B.Ö. : You've had the chance to see same parts of Istanbul. Based on your observations, what is nıissing in istanbul?

1 am interested i n ; first of a l l , the decora ­

in lslamic culture . Anather aspect of Ottoman arch itecture that i nteresis me is the extravagancy to ereale eu phoric a rchitectu re that is be­ yond imagin ation . This incred ible fantasy world is a n ather

A. G. : Fi rst of a l l , whot 1 have n t see n i n Ista n b u l is a real "pub­ l i c space", a central square . That's what 1 find l acki ng . l've

thing to be re-used and re -sha ped . lt s a very interesting ele­

seen same larger spaces, but they are tota l ly occupied with

l i nked to modern orch itecture .

ment for architecture. Both of these elemenis ca n easily be

pavilions, parks and traffic. Of course, 1 mig ht not have a very good u ndersta n d i ng of the city, becouse Ista n b u l is a metrop­ ol is of ı O m i l l i o n people and it' s not easy to accom modate

The geogra phical position of Ista nb u l is olsa very i mportant. Ista n b u l is a g reat city of cultures; there's no d o u bt about it.

ı O m i l l ion people . lt seems that in Ista n b u l a rch itecture is not

lt's very E u ropean and it ca n easi l y d a i m and take the orie nt .

such a relevant theme . The city is very interesting and bea u ti ­

That's why the city is here, that s why we l i ke Ista n b u l .

fu l . There is an extraord i n a ry topogrophy and orientalien to the water. Most of the hi l ls have beautiful iconic b u i ld i ngs and mosques, but the rest of the architecture seems to be q u ite neutrol.

� ffi

Borneo Sporenburg, Amsterdom Shouwburgplein, RoHerdam

0 800.000

konut maketi A model ol

800,000

houses


Wi l le Neutel

1

Neutel i ngs


§:)

-� '"' %

"§ <!S % 5 <t % "' �

.. . . . b iz m i m a rh ğ t , tasa rt m yapm ayt b i raz keş if g ezi s i n e ç t k m aya b e nzet iyo ruz . Ko l o m b • u n yapt t ğ t g i b i, yo l c u l u ğ u n n e re d e b iteceğ i n i ve n e b u l a cağ t n t b i l m ed e n baş kas t n d a n a l d tğ t n pa ra i l e b i r keşif yo l c u l u ğ u n a ç t ktyo rs u n . I şte b u b i l i n m ezl i k d e işi n h eyeca n • ve g üzel l i ğ i o l uyo r. .. .. . . . we th i n k that a rc h itectu re, m a ki n g d es i g n s, is a b it l i ke g o i n g o n a n exp l o rati o n trip, m u c h l i ke wh at C o l u m b u s was d o i n g : yo u g o o n th is trip wit h so m eo n e e l se•s m o n ey, n ot knowi n g wh e re i t wi l l e n d , n ot kn owi n g what yo u wi l l d i scove r. T h at is a ctu a l ly t h e th ri l l a n d t h e bea uty of ou r profess i o n . ..


Wi l lem J a n Neutel ings Konfera ns• : 6 N isan 2004 i yi a kşamlar boyo n l a r ve boylor, i ki g ü n d ü r i sto n b u l'doyız ve Arkitero yönetici lerinden Ö mer Ka n ı p a k bize şehri n bütün g üzel yerlerin i gös­ terd i . Gerçekten i sta n b u l beni çok etki ledi, müthiş b i r topog rafyası olon çok g üzel bir şeh i r bura s ı . Bence d ü nya n ı n ye n i politik ve ekonomik d u r u m u göz ö n ü n e a l ı nd ı ğ ı nda i sta n b u l , ta rihinde belki de hiç o l m a d ı ğ ı kadar, Doğu i l e Batı , Kuzey i l e G ü ney arasında bir merkez olacak. Geçen hafta çok iyi bir terc i h l e , b i r m i m a rı şehrinizin belediye başkan ı seçmişs i n iz. Bence b u yüzden bu sa­ landa b u l u n o n l a r için ge lecek daha parlak gözüküyor ve u ma r ı m yen i belediye başkanı çağdaş m i morlığı

1

destekleyerek şehri n daha da güzel leşmesine katkıda b u l u n ur. Ayrıca 1 4 9 0' 1a rdo , Kristal Kol o m b'u n , Amerika' n ı n keşfi i ç i n Osma n l ı Pad işahı'nı ziya ret etti ğ i n i v e o n d a n para v e destek istediğini öğrend i m . Yolcu l u ğ u ç o k pahalı bulan Padişah, bu tekl ifi geri çevirmiş v e - h i kaye n i n sonrasını bil iyoruz- Kastilyo Kraliçesi i sabel Kolo m b'a bu yolcu l uğ u nd a destek o l m u ş . i l g inçtir, biz m i morl ı ğ ı , tasarım yapmayı biraz keşif gezisine çıkmaya benzetiyoruz. Kolomb'un yaptığı g i b i , yolc u l u ğ u n nerede biteceğ i n i ve ne bulacağını b i l meden başka sından a l d ı ğ ı n para ile b i r keşif yolcu l u ğ u n a çıkıyors u n . i şte b u b i l i n mezl i k de işin heyeca n ı v e g üze l l i ğ i o l uyor. Gemiciler g i bi m i m a rların da üç temel a raca ihtiyacı va r: Bilg i , beceri ve öngörü . Projelerimizi hep bu üç temel araçla tasarlomaya ça l ışıyoruz ve bunlar bizce m i marlık için çok önemli araçlar. B i r kapla n ı n yıldız pozisyo n l a r ı n ı ve gemiciliği bilmesi gerektiği g i b i bir m i ma rı n d a hem m i ma r l ı k tari h i n i hem d e bug ü n ü n k u l l a n ı l a n tek n i klerini b i l mesi gere k l i d i r. Beceri de ç o k ö n e m l i d i r. Gemide beceri i p leri bağ l a m a kta, gemiyi okya n u sta batırmamokto çok gere k l i d i r. Benzer bir şeki l d e, m i m a rların da çeşitli medyo lara ve tasa rı m tek n i klerine h ô k i m olması gerekmekted i r. Son o l a ra k da öngörü çok önem l i bir araçtır. Kol o m b'u n a k l ı nda batıya doğru g i d i p H i n d istan'ı b u l m a n ı n haya l i vard ı . Kafasında bu hayali yarattığı için okya n u sa ye l ken açtı . Bence bir m i ma rı n da tasa rı m ı n ı n nereye gideceği hakkında b i r öngörüsü, bir haya l i o l m a l ı ve sonuç­ ta Amerika'yı değil, ama son derece fa rkl ı bir şeyi keşfetmel i . Size b i r s ı r verme m gerek: Ş u a n a s l ı nda i l k kitabı m ı z olan A t Work'ün ( i ş Başında) ta nıtım turundayı m . Kitap, çalışmalarım ızia i l g i l i , ama bir proje kita b ı n d o n çok bir m i marın ça l ışma yönte m leri n i tasvir eden, büroda nasıl çolıştı ğ ı m ızı o n latan bir kitap. Bazı s ı rları m ızı açığa vurd u ğ u m uz söylenebilir fakat b u n u yapora k da a s l ı nda son 1 O senede neler ya ptı ğ ı m ızı, h a n g i temaların ça l ı şmalarım ızda başlıca rol ü oynadığ ı n ı kendi kendim ize a n a l i z etme fırsatı n ı da b u l d u k. Ya ni a n a fikri; projelerin kro n o l o j i k sıroyla yerleştiği bir kitap ye­ ri ne belli kavra m i a ra değinen ve projelerden çeşitl i kesitlerin, sözü edilen konuyla i l işkili şekilde a n latıldığı temalik b i r kitap hazırla m a ktı. B u g ü n k ü kon uşmamın do onofikri kitapta k i n e benzer temalik s ı rayla gitmek. Ö nem l i bir nokta da b ü roda ça l ışırken bütün bu te ma lardan aynı zamanda yarorl a n m a m ızdır. Ta bii bu temalar bir konuşma d üzenine göre hazırla n m o d ı , o yüzden biraz kaotik bir d u ru m var, fakat her tema tasarım sü reci n i n bir parçası ve birlikte ele o l ı n ıyorlar.

Heykel i l k ve en ö n e m l i temolarım ızdan biri heykel. Bina n ı n belki de yüzlerce adet küçük ma ketini yaptığ ı m ı z b i r çalışma yönte m i m i z var. Bu maketi erin öze l l i kle heykelsiliği üzerinde çalışıyoruz ve b u n u yapa rken parçalar­ don bir bina o l uşturm a k ya da döşeme duvar gibi i ki boyutlu nesneleri üst üste yığmak yerine olaya ta m tersi b i r yönden yaklaşıyoruz: Ö nce büyük bir kütle tasarlıyoruz ve daha sonra içinden gereksiz olan porça larını atıyoruz. Mikelanj'ın heyke l i n i n mermerin içinde s a k l ı olduğunu söylemesi g i bi , benzer bir yak­ l a ş ı m l a biz d e binamızın ma ket i ç i n kulla n d ığ ı m ız stroforun içinde saklı olduğuna i n a n ıyoruz; o yüzden o n u yontup, değiştirip b i n o m ıza uloşmoyo çalışıyoruz. B u n u yaparken de doğru b i ç i m e ulaşmak i ç i n p e k ç o k seçenek den iyoruz. H ô l ô i n ş a halinde olan projelerden b i ri Rotterdom'daki Denizc i l i k v e Taşımacı l ı k


Willem J a n Neute l i ngs Conference April 6, 2004 Good eve n i n g Lodies and Gentle men, (in Turkish) We've been i n Ista n b u l for two doys now, and we ve been shown a raund by Ö mer Ka nıpak one of the di­ rectors of Arkitero, who is showing us all the beoutiful ploces of Ista n b u l . 1 feel reo l l y i m p ressed by the city; it ıs o beoutiful city with o g reot typology and i ncredible opportu n ities . Especi o l l y in the world s new politi ­ col and economic situotion Ista n b u l will be o centrol point more than ever between the East a n d the West, between the North a n d the South .

1 u nderstood that you did something reo l l y good lost week: you elected 1 t h i n k the future is very bright for a l l the people in this room,

on orch itect os the new moyor of Ista n b u l . So

and 1 hope that the new moyor supports contemporory orch itecture a nd mo kes your city even more beo u ­ tifu l .

1 o l so understood that samewhere oround t h e year 1 4 90, o n e o f the Ottomon su ltons wos visited by C h ristopher C o l u m bus, who wos o sk ing for money to go on o trip to d iseover Am erico . Finding the trip too expensive, the s u lto n refused h i m and then C o l u m b u s went to Queen Isobel of Castil le and she gove h i m t h e m o n e y t o do that. l nterestingly enou g h , w e th i n k that orchitecture, m a k i n g desi g n s, is o b i t l i ke g o i n g o n o n explorotion trip, m u ch ! i ke w h o t Col u m b u s w o s doing : y o u go on this trip w ith sameone e l s e s m on­ ey, not knowing where it wi l l e n d , not knowing whot you wil l discover. That is o ct u o l l y the thri l l a n d the beouty of o u r profession . Like s o i lors, orch itects need three m a i n i nstruments : knowledge, ski l l and o vocotion . We t h i n k that these th ree things are very i m portont in orch itecture and we try to work with them in our projects. Like the soilor who needs the knowledge of the stors, knowledge of novigotion , o n o rc h itect needs k nowledge of the his­ tory of orch itecture os wel l os knowledge obout o l l ki nds of technicol eleme nts. Ski l l is im porta nt; you need the ski l l to p u l l the ropes, to know how your vessel can survive i n the oceon . In the same woy, the o rc h i ­ tect needs his sk i l ls, h i s mosteri ng of medio and design tec h n i q u es . And fino l ly, vocotion is o crucial ele­ ment, too . C o l u m b u s had the idea of going west to find l n d i o . He set soil becouse he creoted this image of finding l n d i o .

1 t h i n k o n orchitect should have o vocotion, o n idea of where h is desig n could go, a nd by

making this i mage he w i l l not in the end find Americo but someth i ng completely different. 1 have to canfide in you that 1 om on o book- lo u n c h i n g tour. We ve just releosed o ur first published book n o med At Work . The book d eo ls w ith o ur work, but i ts not o book obout projects; it s o book obout the methods of o n o rc h itect and the woy we work in the office . We sort of reveo led same of our secrets a n d o ctuolly w e tried t o give o self-ono lysis o f w h o t we ve d o n e i n t h e l o s t t e n years a n d reveo led t h a t certo i n themes in work were very importont. So the idea of the book is that it is not o book which is done i n ch rono­ logicol order where you see projects year by year, but o themotic book where you see certo i n themes and frogments of the projects to try to show these themes . The idea of this lecture is to fo l l ow the same themot­ ic order of the book . lt is i m portont to know that in the office we work with a l l of these themes ot the same time . lt is not orgon ised os o lecture, i n foct it is very chootic, bul every theme i s port of the design process and it a l l comes together.

Scu l pture The first a n d most i m portont theme i n o u r work is scu l ptu re . We have o woy of working i n which we pro­ d uce h u ndreds of sma i l models of o b u i l d i n g . We reo l l y work on the scu l ptures of these mode ls, not by put­ ti n g the pieces of o b u i l d i ng together o r putting i n 2d plo nes such os floors and wo l l s but the other woy ra u nd : we ereale o big vol u me a n d then toke pieces out of this volume. I n that sense, l i ke o sort of scu p­ ture, like Michelongelo wou l d soy that his scu l pture wos inside the morble, i n the same woy we use styro ­ foom a n d we think in terms of o u r b u i l d i n g being with i n this styrofoom and try to get it out by cutting a n d ham mering on it. We m o k e o l o t of voriotions u ntil w e fee l l i ke w e a r e reo l ly getting the right shope .

ll


E nstitüsü'd ü r. D fl Ya rısı bitmiş d u rumda ve gelecek yıl ta mamen bitmiş olacak. B u rada a nafi kri miz, l i m a n d a ki vinçler g i b i sert görünen bir bina artaya çı karmaktı. Ya pıyı nehrin kıyısına yerleştird i k ve l i m a n bölgesi ile bir bağı olmasını istedik. Projenin aya ğ ı , nehre bakıyor ve aradon y u ka rı doğru çıkan 7 0 m'lik bir kule var. E n tepeden i s e gelecekte orada yetişecek o l o n gemiciler den izi ve u f k u seyre dalobile­ cekler. Heyke l i n yine ö n e m l i bir yaklaşım o l d u ğ u bir başka örnek ise Belçika'da Bruges şehrindeki Konser Solonu Projesi'd i r. D D Bu proje kozo no m o d ı ğ ı m ı z oma i kinci o l d u ğ u m u z bir yarışmaya a it. B u rada kütlenin heyke l s i l i ğ i n i tasarlarken onun kent bağ l a m ı n d a önemli bir ikon o l a b i l eceği fikrini göz önüne a l d ı k . Resimde de görd ü ğ ü n üz gibi iki büyük oditory u m u orta d a ki tiyatro ku lesinden bir konsol g i b i d ı şarı doğru çıkard ı k . Bu projede de istediğimiz heykeli yaratmak için çok u ğ raş verd i k. B u temoylo i l g i l i bir başka proje ise geçen sene Moskova Belediye Binası Ya rışması için hozırlodığ ı m ı z tasarı m d ı r. D D Burada 1 00 m y ü ksekl i ğ i nde bir k u l e tosorlod ı k . Sol tarafta kütle için tasarlad ı ğ ı m ız çeşitli seçenekler görüyors u n u z . Fark l ı önerilerden çeşitli porçaları kütlenin son h a l i içinde fark edebil iyorsun uz. B i n a n e h i r kıyısına kuru l m uş b ü y ü k bir prizmatik ya p ı . Kütle içinde bazı ya rıklor açıldı, böylece ortadaki, yen i v e demokratik b i r meclisin temsili o l a n Moskova Porlomentosu'n u n , yani D u m o' n ı n , yer aldığı a ltın rengi küre n i n dışarıdon a l g ı l a n m ası sağ l a nd ı . Ta b i i bu kavra m la rd o n bahsederken, Moskova'nın siyasi d u ru m u n u n hôlô oturm o m ı ş o l d u ğ u n u do u n utmo m a k l a z ı m , ofisleri en üst ko­ to yerleştirilecek olon Boşkon Luzhkov'un h ü k ü m ra n l ı ğ ı hôlô devam ediyor. B u o ra ­ da, bina n ı n cephesi de Moskova h a l kı n ı temsilen bin adet elmos i l e koplanocok. Resimde görd ü ğ ü n ü z Amsterdom'd o kütlen i n heyke l s i l i ğ i konusunda benzer bir o roştırmoyı uyguladığ ı m ız bir o portm o n . D D Arsa, l i m a n ı n m i hverinde, yeni bir konut o l o n ı n ı n içinde yer a l ıyor. Binomızın her yönden fa rklı o l g ı lo no b i l mesi için, küt­ le içinden büyük porça lar çıkard ı k fakat bu orada pencerelerin düze n i n i hiç bozmo­ yarak kütle n i n cepheden daha ön pla nda görü nmes i n i soğ lod ı k . Pencerelerin

d i z i l i m i y i n e l e m e l e rden

o l u şso b i l e , kütle

üzerindeki

değişim ler

soyesinde bina limon bölgesinde güçlü bir tasarım o l a ra k göze çarpıyor. Bütün b u n ­ l a rı yaparken b i r yo n d o n do bir za m o n l a r "heykel motemotiği" d iye adla n d ı rd ı ğ ı m ı z bir sistem i ç i n d e , işlevlerle kütleyi bire bir örtüştürd ü k . Kat p l a n la rı son derece ras­ yonel o l m a l a rı n a rağmen kütle içinden çıkan porço lorla oportmon d a i releri, fa rklı konumda, fa rklı manzo ro l a ra açılan teraslar ve a ç ı k l ı k l a r elde etti.


ll A proiecl that is sti l i u nder construclion is the I nstitute of Shipping a n d Tra nsport i n Rotterdom . D U lt is half w o y through n o w a n d it' l l be finished next year. Here we had the idea of o b u i l d i n g with o toug h look l i ke horbour b u i l d ings with crones ete. lt sits o n the river, a n d we thought that it should reo l l y li nk into this ho rbour environ­ ment. The bose of the proiect foces the river and it snokes u p l i ke o big snoil for 70m, and from the top future soılors who will be troined ot the school can look ot the seo . Arıother exo mple of this o pprooch where scu l pture is ogoin very i m porto n t is the C o n cert H a l l i n Bruges, Belg i u m . D B lt w o s o competition that w e d i d n t win but we gol second prize. Here we o lso devised the sculpture os o n im portant icon i n t h e city, t o k i n g t h e two m a i n o uditori ums o f t h e concert h a l l and contilevering them out of the theotre tower i n the mid d l e. Here o Iso we spent o long time trying to find this scul pture within o vol ume . Arıother exo m p l e of this o p p rooch is o com petition entry we did lost year for the Moscow City Ho l l where we designed o l OOm high tower. D O O n the le lt, you ca n see the voriotions we ve done i n the vo l ume . S ome pieces of the dillereni vori ­ otions can be seen in the finol volume . lt's o big recto n g u l o r piece, silting on the Moscow R iver. lt has been cut owoy in the m i d d l e to show o big golden sphere in which the porlioment of Moscow, the Duma , has been positioned, representing o new democrotic Moscow Po rl ioment . Bul ot the sa me time, 1 t h i n k Moscow s situo­ tion is sti l i u n sto ble a n d sti l i ruled by Moyor Luzhkov, who has his ollices ot the top of this b u i l d i n g . At the same time, the whole building is set oll with 1 ,000 d i o monds representing the inho bitonts of Moscow. Th is is on oportment b u i l d i n g in Amsterdom for which we did the same kind of re­ search using the scu l pturol vol u me . D H lt is o building that sits on o pivoting po i nt in the horbour of Amsterd o m , o new residentio l oreo, where we mode o tower that looks reo l l y d illereni on all sides. We mode l a rge cuts i n the vo l u m e w h i l st o t the same time keeping the pottern of windows very stricl and sober so that the whole force o nd power of the volume come from the mo i n sculpture, not from the window composition . Though the window composition is repetitive, the strong cuts in the vol ­ ume moke it o strong piece in the ho rbour zone . At the same time, the sculpture is in conform ity with the function in o system we once colled "scul pturol mothemotics in which the floor plons are extremely rotio n o l but by making the cuts there are greot voriotions in the o portments which have d illereni terroces and open i ngs and diller­ eni views.


Bağ l a m i k i nci te momız ise bo ğ l o m . Asl ı nda b u tem a l a r orasında herhangi bir h iyerarşik s ı ra yok, sadece kitaptaki sıroyla g i d iyoruz. Bağ i a m ı n pek çok fa rklı boyutu o l a b i l i r. Ta bii k i bir fiziksel boğlomdon, ço l ı şm o l o r ı m ı z ı n i ç i n d e y e r a l d ı ğ ı kent dokusundon s ö z edeb i l i riz, fakat b u n d a n başka politik, ekonomik v e kültürel bağ i o m ­ Iar do var. B u projede bağ l a m Belçika'daki Antwerp kentiydi, ç ü n k ü ke ntte yen i b i r m üze i n ş a ediyord u k .

U im 60 m y ü ksekli ğ i nde bir k u l e o l o n yen i m üze, eski l i m o n bölgesindeki iki y e n i konut bölges i n i n to m ortasında b u l u n uyor. Rıhtım bölgesindeki küçük bir odocıkto yapılacak bu yeni m üze i l e bölgedeki gabarinin de çok düşük o l ma s ı ndon yorarlan ı p , çevre m a h a l leler ve kent için yen i bir ikon yarotorak kent­ teki si mge-yapı eksi k l i ğ i n i g idermek isted i k . Ortoya koyd u ğ u m uz bu ye n i odak noktası bel ki de bütün kenti n yeniden yapılanmasına aracı olacak. Bombaşka bir d u rum ise Ede kenti ndeki motboo projesinde ortoya çı ktı . lD Bölge hiç de çekici olm oya n bir sanayi bölgesiyd i . Biz de bu problemli bağ l a m a , içinde ya pılan işin kol itesi n i d ışarıya yonsıto b i l irken, aynı za monda son derece kendi içine dönük bir bina tasarioyarak cevap vermeye çal ıştı k . B u n u nasıl yaptığ ı m ızı d iğer tem a l a rdon bahsederken doho detaylı bir şe­ kilde o n l otocoğ ı m . Değinmek isted i ğ i m bağ l a rn l a rd o n biri de üzerinde geçen sene

çalıştı ğ ı m ız politik boğ l o m . New York'ta l l Eyl ü l sa l d ı rılarındon sonra geriye kolon

"O Noktası" için yarışan beş tasarım g r u b u n d o n biri n i n , SOM to k ı m ı n ı n içi ndeyd i k . Fakat tes l i m e i k i hafta k o l o ta kımdon ayrı lma korarı a l d ı k,

o

yüzden şu o n teslim

e d i l m e m i ş bir projeye bakıyors u n uz. ffi ffi Ayrı l m o m ı z ı n sebebi bizim, Avru p a l ı la r olarak, Amerika l ı meslektoş lorımız i l e a ra m ızda h e m kültüre l h e m de pol itik bağ i o m ­ d o derin uçuru m lar o l masıyd ı . Bize göre terörizm le sava ş ı , y ı k ı l a nların yerine d o h o y ü ksek b i n o l a r yapıp, içieri n i de b a n k a v e fi nans şirketleri i l e d o l d u ru p koza n m a n ı n i m kô n ı yokt u . Bize New York i ç i n yen i bir i kon, içi nde kültür, eğitim v e d i n i kurum­ ların çeşitli etki n l i kler ve toplo ntılorlo koynoştıkları bir k ü ltürler kulesi doho cozip

gel iyord u . Ayrıca gökdelen konsepti de bize çok saçma gel iyord u ; d i key bir k u l e n i n yerine y ü ksekl i ğ i n çok do ö n e m l i o l madığı yatay bir gökde l e n i n kentin s i l ü eti içinde o rtoya çıkı p terörizme karşı kültürün ve uygor­ l ı ğ ı n bir cevo bıymış gibi d u rmos ı n ı istiyord u k . Ta bii b u fikir Amerika l ı ların hoşuno gitmedi çünkü onlara para koza n d ı rocak bir yatırı rn m ış gibi gelmedi, o yüzden de biz projeden çıkmaya karar verd i k . Doho son­ ro SOM yo rışmoyı koza n o n Doniel Libeskind'in ofisi i l e birleşti ve şimdi binayı o n l a r Libeskind ile beraber ya paca k l a r. H o l l anda'n ı n g ü neyinde, Sitlord'da 1 9 . yy'don kalma tari h i bir ya pı odası nda ça l ı ş ı rken de bir başka bağ lam l o karş ı l aştı k . W lEl B u rada hem fiziksel çevre hem de politik o n l a m d a çok i l g i n ç bir d u rum oluş­ muş; şehi r yöneti m i , içinde b i rkoç ta ne de çok g üzel vi i i a n ı n bulunduğu bütün yapı odası n ı yıkmo korarı a l mıştı . Bizim m ü şteri miz de b u o d a n ı n bir köşes i n i satın a l m ı ştı . Ono kendi o rsasında b u l u n a n villo ile yaş l ı ağacı koru m o s ı n ı , istediği oportmon bloğ u n u d o v i i i a n ı n ya nına yerleştirmes i n i tavsiye etmiştik. Vi i i a n ı n yenilemesini ya ptı k ve onu tosorı m ı m ı z ı n merkezine otu rttu k . Böylece, kend ileri için tasarl a n m ış oportm o n bloğ u n u n yanı başı n d a , şehrin bon liyöleri nden kent içine o ka n SO yaş üstü insanlar bahçesi n ­ den v e binasından yora rlana bilecek bir vii ioya do s a h i p o l d u l a r. Vii lo bütün bu kompleksi n k u l ü p evi, sosyal mekônı g i b i old u . Tu hoftır, pek çok kişi bize böyle g üzel bir viiia n ı n ya n ı boşında koca mon bir bina ya p ­ tığ ı m ız için kızg ı nd ı , fakat bize kızo n l a r b i z i m orada vii layı yıkımdon k u rto rd ı ğ ı m ızı o n loyo m o d ı l o r.


Co n text The second theme in our work is context. Actua l l y !here is no priority or h ierarchy in the themes; they j u st a p pear one after o nother. The cantext can be m a n y different th ings : obviously there is a physica l context, the city, the structu re you're working i n , but there are other contexts such as the politica l , eco nomic a n d cu ltural ones. I n this case the cantext is the city of Antwerp i n Belg i u m where we re building a new museum . DII!l The museum building is a 60m h i g h tower silti n g i n the docks between two old docks turned into residential neig h bourhoods . Here, the idea is a tower sta n d i n g out on this one little isiand over these docks, trying to ereale a new focal point that wou ld rea l ly fill out this neigh­ bou rhood i n a strong way making use of the fact that the whole city is pretty law l i n e . This single focal point wou ld sta nd out a n d hel p the complete cantext to be restructured . Anather completely different situotion is a project for a print shop i n Ede in H o l l o n d , which is i n an ind ustrial area that is tota l l y u n i nteresti ng . m Th ere, we tried to a nswer this prob­ lematic cantext by making a b u i l d i n g that would rellect the q u a l ity of the work that is done inside, bul that at the sa me time would be a very i ntroverted b u i l d i n g on the inside . Later on ın the lecture l l l come bock to this project a n d l l l show how it was done . Anather cantext is the pal ilical cantext in which we worked last year. We were in one of the live teams that were doing the com petition for the "Gro u n d Ze ro" , the site lelt ofter the 9- ı ı attacks i n New York. ffi lEI Actual l y we were part of the SOM tea m . H owever, we stepped out two weeks belare the del ivery so actually you are looking at a project that has nev­ er been delivered . However, we felt there wos such o strong d illerence both in a cu ltu ra l and a palilica l cantext between us as the E u ropea ns and the American Tea m that we had to q u it. Our idea was that terrorism should not be fought by erecti n g a new, h i g her tower fil led with banks and fina nce com pa n ies . lt wou ld be m uch more i nteresting to think of a new icon for New York, so we deve loped this tower ol cu ltures; a tower i n which a lot o f cultura l , re l igious a n d educational organisations would come together with exh i bitions, with a l l kinds of canierence rooms . Alsa we thought that the skyscraper wos o ridicu lous concept and we mode o horizontol skyscroper where height wou l d not be re leva nt bul where li nolly o horizontol piece wou l d re­ al Iy sta nd out and moke o stotement of culture and civi lisotion ogoinst terrorism . The Americons obvious­ ly d i d nt lik e that idea becouse it wosn t feosible enough for the m so we stepped out. Loter o u r form er team joined u p with Do rıiel Libeskind s tea m , and now SOM is b u i l d i n g the new WTC with Libeskind . Anather cantext we foced was in Siltord in the South of H o l l o n d , where we were working in o ı 9th centu­ ry situotion . mı IEl Here the re wos o stra nge si tualian bath i n physical and pol iticol te rm s; the city had de­ cided to demol ish the black completely, but !here were o few very nice ı 9th centu ry vi l los . O u r elieni bought the corner of this black a n d we odvised h i m to ot leost keep the vii lo a n d the h uge tree that sto nds on h i s site a n d to b u i l d the new o partment black next to that v i l lo . We renovoted the v i l l a a n d u s e d it os t h e centrepiece o f t h e composition . I n t h a t sense, t h e lutu re residents of t h e oportment black, which wos intended to house people aged over 5 0 coming bock to the town ofter l iving i n big houses on the outski rts of the city, cou l d benelit from the villo a nd its garden . The vi l l o become o sart of c l u bhouse for this complex . Stro ngely enough, everybody wos o n g ry with us becouse no one could u ndersta nd why we b u i lt such o n o po rtment black next to the vii lo, bul i n foct we soved the vii l o from destruction .


Sistem Siste m i n amacı, bir makine tasariayarak tasa rı m ı n kendi kend ini tasarl a ma s ı d ı r. Bazen tasarım ya pmayı çok yorucu b u l u ruz. O yüzden progra m ı n rasyonel düzeni içinde kendine yer bu lacağı bir makine, bir araç yaratmoya çal ışırız. Daha sonra o n u n üzerinde oynayıp ya da özel bir şeki lde k u l l a n ı p her tasa rı m ı özel ve tek i l bir hale getiririz. Tasarım kendi ke ndini ü rettiğ i için asl ında son derece kat ı d ı r. Kastettiğ i m , işlevler değişse bile, ki son za m a n l a r da bu çok s ı k olan bir şeyd ir, or­ taya konan sistem ye ni işlevlerle de gayet iyi ç a l ı ş ı r. B u radaki i l k örneğ i m iz Antwerp Kent Ta ri h i Müzesi'nin yen i binas ı . in D ü ş ü n d ü k k i ta rih bir kulenin i ç i n e yığ ı l m ış gösterilerek kentin içindeki ta ri h i n ağırlığı v e varl ı ğ ı g üç l ü bir şeki lde h issedilebi l i r. 2 4

x

3 6 m ta ba n ı , 6 m yüksek l i ğ i olan ı O adet kutu

yaptı k ve b u n ları üst üste koyup 60 m ' l i k bir kule tasa rla d ı k . Her kuluyu doksanar derece döndürerek spira l siste m l i bir kule elde etti k . Ayrıca ziya retçi ler içinde sergi­ lerin, eserlerin ve ta rihin b u l unacağı bu kutulma her kattan g i rebileceklerd i . Ortadan geçen yürüyen merdivenler de ziyaretçileri isterlerse, kentin panora m i k

1

manzara larını görmeleri i ç i n binanın e n tepesine taşıyaca kl a rd ı . Sisteme d a i r b i r başka örnek ise Lahey'deki i çişleri v e Adalet Baka n l ı ğ ı Bi nası Ya rışması için g e l işti rd i ğ i m iz öneriyd i . ffi lD Ortasında avlu su olan, çok net bir taşıyıcı sistemle yükselen, fakat b i r yandan da çok çeşitli ofis mekanlarına izin veren, kare bir ya pı bloğu d ü ş ü n d ü k . Baka n i ıkiara a it i ki k u l e b u bloğun i k i tarafı nda y e r a l ı rken, ortadaki a l a n ortak işlevlere ayrı l d ı . Böylece tasarımda olabi lecek olası değişikli kleri ve i leriye d ö n ü k k u l ­ l a n ı m i htiyaçları n ı d i kkate a l a b i l d i k . Heykelsi formu işlevierin organizasyonunda herhangi bir soru n yaşa madan o rtaya koya b i l d i k . Benzer bir d u r u m u şu a n ya pım aşamasında olan H i lversu m'daki Televizyon Müzesi'nde de görmek m ü m k ü n . m ffil Büyük bir ç u k u ru n üstüne kurulan bu binanın resimde sadece son 6 kat ı n ı göre b i l iyor­ su n u z, yera ltında bir 6 kat daha var. Bod rumda, H o l l a nda Görsel- i şitsel Enstitüsü'nün bütün a rşivleri b u ­ l u n u yor. Tasarl a d ı ğ ı m ı z SO

x

SO m' l i k a l a n , ç o k basit bir d ü şey do la ş ı m la çöz ü l üyor. Bu sistem i ç i n d e boşluk­

lar açıp, hem mekônların hem de işlevierin ortaya çıkmasını sağ l a n ıyor. B u tem a n ı n inşası ta m a m l a n m ı ş örneği i s e y a k ı n za m a n l a rda biten Rollerdam'ın e s k i l i m a n bölgesindeki a partman. ın B u rada beton dökümü için Holla nda'da çok s ı k k u l l a n ı la n tünel siste m i nden yara rl a n d ı k . Bu sistemle, basit o l a ra k söyle­ mek gerekirse, tünel şeklinde beton ka l ı p ları ya p ı l ı r ve beton onların içine dökü l ü r böylece çok h ı zl ı ve ucuz binalar y a p ı l a b i l ir. Tünelin içinde büyük a ç ı k l ı k ve boş l u k l a r bıraksanız bile sistem işlemeye devam eder. Bu sistem, bi nada yüzme havuzu için bir boşl u k açmaya olanak verd i . Ayrıca bu sistemle kademeli teraslar ve balko n l a r da ya pa b i l d i k . Proje yaş l ı l a r için bir sosya l konut o l d u ğ u nd a n , az m a l iyetli olmak zoru ndayd ı . Bir yapım tekniğ i n i n sistematik organizasyo n u n d a n yararlanarak, az bütçe içinde kalıp kalite l i tasarım yapa b i l meyi başara b i l d i k .

Desen Binalarımız ç ı p l a k olara k dü nyaya g e l i r, çünkü önce heyke l i tasarlarız, sonra heyke l i n n e g iyeceği hakkın­ da kafa yora rız. Moda tasarımcı ları g i b i biz de binalarımızı giyd i ririz. " B i n a l a rı m ızı giydiririz," dedim çünkü günümüz m i m a rlığında cephenin strüktürle hiçbir bağ ı n ı n kal madığına inan ıyoruz. Tek n i k a n l a m d a açıklamak gerekirse, H o l l a nda'da cephe strüktürden hemen her za man ı S cm'lik yalıtım köpükleriyle ayrı l ı r. Vid a l a rla bi naya tutturu l m uş, a s ı l ı bir yüzey h a l i n i a l ı r. Tek n i k sebepleri n yanı s ı ra , işlevsel bazı sebepler de vard ı r: B i n a l a rın işlevleri çok hızlı değişti ğ i , bizim mesleğ i m iz ise son derece yavaş o l d u ğ u için, bina tama m landığ ı nda s i z e işi veren şi rket ortadan kalkmış y a da istedi kleri işlevler ta mamen değişmiş olabilir. i şlevleri cepheyle ifade etmek ise usta l ı k isteyen bir iştir çünkü cepheler binadan çok kam uya a ittir. Bu yüzden cepheyi hem binaya ait bir şeyin hem de kam usal a l a n ı n bir ifadesi o l a ra k değerlendirmek gerekir. Maastricht'teki i tfaiye i stasyonu'nu tasarla rken hem itfa iyecileri daha iyi ifade ede b i l m e n i n mekô n ­ sal çözü m le ri n i a ra d ı k , hem de d ü ş ü k bütçe n i n getirdiği teknik soru n l a r ı n üstesinden g e l d i k . � � Ucuza mal etmek Holla nda'da bir fazilet, çünkü binaların bütçeleri genelde çok kısıtl ı , bu nedenle de


• •

1 1

1

1

1

1 1

11a: 1

System The idea of the system is that to m a ke your life easy, you should design someth ing, o machine, where the design designs itself. We lind it very tiring to m a ke desi g n s . We a lways try to make

o

device i n which the

program is organ ised through its rationa l organisation . Bul then by twisti ng it and using it i n

o

specilic way

it can become someth i n g very specia l . Alsa be aware that design makes itsell; design is robust and how­ ever much the function cha nges, a n d nowadays it cha nges very olte n , the system can work w e l l for the new lunction too . This is an exa m ple of the New Museum of City H i story in Antwerp . m We thought that the history should be shown as o stacking of o tower where you rea l l y physica l l y feel the heoviness a n d the presence of the h istory i n the city. We made 1 O boxes, 24 m by 36m and 6 m high, a n d we put the boxes on top of each other to reach

o

height of 60m . By twisting each box at 90 degrees we gol o system of o spira l l ing towe r.

The visıtors could enter at every level to these boxes where exh i bitions, the a rtefacts a n d the h istory of the city would be presented. And by escalaters one could go to the top where beautiful views a n d panaramas of the city cou ld be see n . Anather exa m ple o f the system is t h e Ministry o f J ustice and I nternal Affa irs B u ı l d i n g Competition i n The Hague . ffi ID The re we m ade o system of o square b lock w ith

o

courtyard in it, going u p and down with ­

in o very strict c o l u m n system , bul a l sa tried to make o very diverse office space . The two lawers ol the m i n ­ istries wou l d stand apar! in hig her positions a n d the central co l lective functions wou l d take positions in the m i d d le . In this way, we were a ble to absorb any cha nges i n the design but a lsa cha nges i n the luture use of the building and we could make the scu l pture without having any problems org a n ising the lunctions . The same goes for the Museum of Television we a re making at the moment. ffi F:ill lt is sti l i u nder construc­ tion in Hi lvers u m , Ho l land . lt s o m useum that hovers on top of

o

big pit; w hat you see here is o n l y the la st

6 floors. There a re a nather 6 floors unde rg round . In the basement, we o rg a n ised a l l the a rchives of the Dutch Audio -Visual I nstitute; a lsa we made o s i m p l e square SO by SO meters with o very simple vertical or­ g a n isa tion of c i rculation . By cutting holes out of the system, the system became o very simple design for creating spaces as well as functions. Anather exa m ple we have iust linished building is an a pa rtment b lock on a n ol d ha rbour pier of Rotte rdam .

ffl Here we used o tech nical system, o Dutch system of easting concrete, cal led the tun nel system" .


tasa n m c ı l a r kal iteli tasa r ı m i a ra u laşmak için çeşitl i m i m a ri n u ­ mera l a ra başvuruyorlar. B u bina da Kom ü n ist Rejim döne­ m i nde Doğu Berl i n 'de çok sık k u l l a n ı l a n bir panel sistemi ile yapı lacaktı, fakat bu sistemin görü n üşü hiç de hoş değild i . Biz de çok faz-la noktadan panelleri bağladık, norma lde bir bağlantı n ı n yeterli olduğu nokta larda pek çok bağla ntı ya p­ tık. Araba lastikleri n i n - b u radaki örnek Mich e l i n kar lasti ğ i d i r­ izleri n i cephede k u l l a n d ı k böylece sanki koca

bir itfaiye

o rabası cephe n i n üstü nden geçmiş de izleri n i bıra k m ı ş görü n ­ tüsü yarattı k . B u izierin cepheye göre ö l çeklen mesi konusun­ da sayısız çalışma yapt ı k . B u çalışmalar sayesinde, tıpkı g iysi ­ l e r i n i n s a n vücud u n u n a l g ıs ı n ı değiştirmesi g i b i , bina l a n m ızın a l g ıs ı n ı n da cephe ka plamasına göre n a s ı l değiştiğini görmüş olduk. Brugge'daki Konser Salonu'nda da desen metod u n u ç o k g ü ç l ü bir şeki lde k u l l a n d ı k . ru Konser salonlan s o n derece içine kapa l ı mekônlard ı r, genelde cephesinde pencere o l maz.

1

Siz de, m i marı o l a rak, e l i n izde bu koca kütleyle d u ru p, onu kapla m a n ı n bir yol u n u arorsı nız. Biz bu bi nayı kaplamak için sütun baş l ı kl a n nda k u l l a n ı l a n a kantas yapra ğ ı n d o n yoror­ l a n d ı k . B i l d i ğ i n i z g i bi Klasik Yu n a n Mimarlığı'ndo Oor, i yon ve Korint o l m a k üzere üç kolon tipi vard ı r. Oor düzeni genelde a d l i binalar için k u l l a n ı l ı rken, Korint d üzen daha çok kültür yapılarında k u l l a n ı l m a ktayd ı . Biz de Korint d üzeninde kul­ lanılan yapra kların aynısını, d a h a şen, ren k l i , festival hava s ı n ­ da bir atmosfer yaratmak için b i n a m ı z ı n cephesi n i giydirmek­ te k u l l a n d ı k . H i lversum'daki m ü zede i s e a rşivlerindeki i m a j l a n cephe için ku l la n d ı k . � ill Burada görd ü ğ ü n üz i m a j l a n H a l l a n d a l ı ü n ­ l ü bir sanatçı v e yönetmen o l a n J a a p hazırlad ı . H o l landa Televizyo nu'na ait "Bisikletli Kraliçe" ya da J o h a n n C ruyff'un att ı ğ ı g o l le r gibi bazı ünlü ve klasik i m a j l a n k u l l a n d ı . Onları bir desen içine oturttu ve bu desen l e bütün binayı kaplad ı . i l g i n ç o l a n nokta, bizim cephelerimizi yaparken daima fo­ toğrafçı l a rla, grafik tasa rı m c ı l a nyla ya da matbaa projesinde olduğu

g i bi

bir ş a i rle

beraber ç a l ı ş m a m ı zd ı r.

Genelde

cepheleri n tasarı m ı n ı biz değil bu işi verd i ğ i m i z sanatçılar ya ­ parlar. Matbaa projesinde, m ü şterimize kendi cephesini kendisi n i n basması n ı önerd i k . E ğ e r kağıttan bir cephe yaparsa her ay ayrı bir g rafikerle ça l ı şorak yen i bir cephe yapabi leceğ i nden ba hsettik. Hatta birkaç cephe önerisi de s u n d u k m ü şterimize. Bir hafta sonra , bize fikri beğen d i ğ i n i fakat eğer uyg u l a rsa her ay bütün baskı kapasites i n i cephe yapmaya horcamakta n iş yapamayaca ğ ı n ı söyled i . Biz de bu cepheyi bir kez ama cam k u l l a na ra k yapmaya karar verd i k . C a m ı n üstüne serigrafi tek n i ğ i n i uyg u l a d ı k ve m ü şteri miz bu camları n üzerine baskı a l d ı . Daha sonra ü n l ü bir şaire, Skippers'a bir şiir yazması için ricada b u l u nd u k , grafik tasa n m c ı Cari Martens d a desen çıkarmas ı n ı isted i k . ffi Her za m a n k i gibi işi yine çok ucuza yapt ı k . B i n a n ı n etrafında dolaşırken ş i i ri 7 kere okuya bil iyor­ s u n uz. Ş i i r b i n a n ı n cephesine vuran g ü neş ı ş ı ğ ı , ya ğ m u r ve d iğer doğa olaylan h a kk ı n d a . Hol la nda'da ta n m da çok s ı k k u l l a n ı l a n bir sera sisteminden cephede yararl a n d ı k böylece orta lama bir sanayi yapısı i l e aynı bütçeye sahip, ama ondan fark l ı olara k çalışan matbaacılann ya ptı kları işin kal ites i n i d ı şa rıya gösterebi lecekleri bir bina tasa rlamayı başard ı k .


Basical ly, you make tunnels of concrete !orms a n d you pour them . This is o fast and cheap way of construction . Yo u cou l d make big openings in the t u n n e l , but the tunnel can keep go­ ing. The system a l lows you to ereale a n opening for o swim ­ m i n g pool for the people of the n e i g h bou rhood . You can make stepped terraces with that tun nel system too . lt is o so­ cial housing project, o very cheap residentia l site for older people . By using the systematic organisation of o tech n i ca l tool you are a b l e to ereale o q u a l ity wit h i n the l i m itations of o law budget.

Pattern We th i n k o f o u r b u i l d i ngs as being born n a ked because we moke the scu l pture first and alter that we thin k o bout what this sc u l ptu re can wear. So l i ke faslıian design ers, we a l nıasi dress our b u i l d i n g s . We do that because we believe the façode has no relation to the structure in contemporary a rc h i ­ tecture . I n tec h n ica l terms , the foçade is a lwoys sepa rated from the structure by l Scm of i n s u lation foam in H o l l a n d . So it' s o h o n g i n g front, atta ch ed w ith screws ete. But it s not j u st o technical matter; it's a l sa o matter of function . The functions of b u i l d ings change so ro pidly and our profession is so slow that often by the time the b u i l d i n g is fi n ished the company does not exist a ny more or the functions have cha nged . The expressian of the fundian by means of the façade i s very tricky as the façade is more o part of the public d o m a i n . You would consider it as an expressian of someth i ng, but an ex­ press ion in the public rea l m . This is an exa mple of the fire station b u i l d i n g in Maastricht where we were looking for ways to express firefighting and a l ­ so trying t o taekle t h e techn ical problem o f the b u i l d i n g hav­ ing to be realised with i n the scope of o law budget � m C heapness is o Dutch virtue so the bud gets are a lways law ın H o l la n d , so you have to play tricks with arch itecture to gel the q u a l ity. So it had to be made by the pre-fabricati on system that was often used in East Berl i n d u ri n g the C o m m u n ist Reg ime . They alwoys look q u ite u n p l easant. We mode o lot of ıoints . l nstead of one jo int we used n u m erous joi nts . We used i m ­ prints o f c a r tyres, o Michel i n winter tyre, as if o b i g fire truck h a d been driven over t h e façade a n d left its i m p ri nts . We d id n u merous tryouts on the sca l ing af these i mpri nts . By using tryouts, we see how our b u i l d ­ ings c h a n g e d u e t o t h e façode i n the same w a y as d othes ch a nge t h e body. In the Concert H a l l in Bruges, we mode q u ite heavy use of this pattern method . m Concert h a l is a re o l ­ ways enclosed b u i lding s, a n d u s u a l l y there a re no windows . So you sit with o huge vo l ume a n d try to find o way to cover it I n this case, we covered it with aca nth u s leoves . As you know there were the l o n ic, Doric and Corinth ion orders i n C lassical Architecture. The Doric order was usually used for j u stice b u i l d i ngs . On the other hond , the Corinthian order wos used for cu ltura l bu i l d i ngs . So we used the same leaves as the Corinth i a n order to dress the b u i l d i n g and g ive the Concert H a l l o festive q u a l ity. In the museum in H i lversum we are octua l l y usi ng i mages from the museum archives . What you see here are imo ges produced by Jaap, o fa mous D utch a rtisi and director. ffl ill He u ses fa mous images from Dutch Television such os the "Queen on o Bike or J o h a n n Cruyff scoring o goal . He scra m b l es them into o pattern a n d that pattern completely covers the b u i ld i ng . What is i nteresting there is that we a lways c o l l a borate with photogrophers, g ra p h i c designers a n d , in the ca se of the print shop, eve n w ith o poet to mak e o u r foçades. Often we don t mak e o ur own façades but su b - contract them to these a rtists . I n this print shop we had o n idea a n d shored it with the cl ient. We asked them, why don 't you print out your own façade? If you make o paper façade , every month you cou l d ask o dillereni g ra ph ic desig ner to m a ke o new paper wropping . So we tried out d illereni wra ppings and o week loter the e l ieni said , 'its o good idea, but in that case 1 have to ded icate my enti re printing capacity to the foçade . So we decided to do it once, a n d we did it on g loss . We made sil kscreen on g lass a n d the elieni printed the g l ass. Later we osked o fa mous D u tch poet, Ski ppers, to write o poem a n d o fa mous Dutch graphic designer, Cari Mortens, to do the layout. ffi Aga i n , it was a l l done i n o very cheap system .


Boş l u k

�mı ı ı

Kitabı haz ı rla rken fark ettik ki binalarım ızda pek çok başl u k b u l u n uyor. B i n a l a rda boş l u k l a r açmak bizce çok iyi fikir ç ü n k ü bu boş l u k l a ra ç ı k ı p bi naya bokobil iyors u n uz. Ayrıca bu boş a l a n l a r a s l ı nda progra msız­

l a r; m üşteri i htiyaç progra m ı nda bu boş l u k l a rd a n bahsetmez, o yüzden serbestçe tasa rlanan mekô n l a rd ı r. B i r başka g üzel yanları da bina n ı n içine ı ş ı k ve taze havayı getire b i l meleri d i r. Matbaa projesinde b i n a n ı n etrafı hoş görün meyen bir sanayi bölgesinden ibaretti. Biz de b i n a n ı n içinde ı s x

ı s m ' l i k k ü ç ü k bir avlu ya palım dedik. � � Böylece bütün ça lışanlar, hem mavi ya kalılar hem de beyaz

yaka l ı l a r, d ışarıdaki çirk i n manza ra n ı n yerine bu avl uya bakabi leceklerd i . Belçika'da Leuven kentinde iki sene önce ta m a m l a n a n tiyatro projesinde de benzer bir fikir vard ı . Orada avlu ana oditoryuma dön üştü. � m i nsanların bir a raya geldiği, çatı sı nda bile festiva l ierin d üzenlend i ğ i , ana oditory u m u n da a ç ı l d ı ğ ı bir m e k a n b u radaki avl u . Etrafı nda ko n u m la n m ış aditaryum v e tiyatro s a l o n ­ l a rıyla bu avlu aslında projenin kalbi d u ru m u n d a . Projenin i htiyaç progra m ı nda y e r a l masa b i l e , a v l u son uçta b ü t ü n projenin odak noktası h a l i ne g e l d i . Benzer bir çöz ü m ü de S c h i p h o l Hava a l a n ı'ındaki bir ofis binası nda havaa l a n ı n ı n k o k u v e ses problem l e ­ r i n e karşı gel iştird i k . Pistin y a n ı n a bir ofis tasarla m a m ı z gerekince b i n a içinde boş l u klar yaratıp i ns a n l a rı n b u mekan l a ra, bu i ç bahçelere bakması n ı tercih ett i k . ffi 0 Buradaki bahçeler West 8'ten Adriaan Geuze tarafı ndan tasarl a nd ı . B u mekô n l a r sayesinde hem m i m a ri a n l a m da daha ka l iteli bir bina yapt ı k hem iç hacmi artırmış olduk. Resimde görülen bina ise Amsterdam'da eski bir bisiklet fabrikas ıyd ı . �m ı 9 30'1ard a n kalma, içbükey bir çatısı o l a n büyük ve hoş bir betonarme yapıyd ı . Müşteri miz binayı yı k ı p yerine yenisini yapmak istiyord u , fakat b i z bu fikre karşı çı ktı k . Ona binayı y ı k m a k yerine içinde 4 ta ne boş l u k açarak küçü ltmes i n i önerd i k böylece bina n ı n değeri üç katına çıkabilecekti. B u öneriyi k a b u l etmesi üzerine b ü y ü k kütl e n i n içinde 4 ta ne avlu tasarlad ı k . Şu a n binayı Amsterd a m ' ı n en ö n e m l i rekla mcı l ı k ve h a l kla i l işkiler şi rketlerinden biri kul­ l a n ıyor. Yine bu boş l u k l a r ihtiyaç progra m ı n d a belirti l m e m işti, fakat binayı küçültmelerine rağ m e n projen i n sonunda ya pıyı ekon o m i k a n l a m d a d a h a değerli h a l e getird i .

istifleme i stifleme çok ö n e m l i bir konu ç ü n kü pek çok projede genelde yeterli arsaya sahip alam ıyoruz. Hollanda üzerinde ı s m i lyon i nsanın yaşad ı ğ ı çok k ü ç ü k b i r ü l ke, bu yüzden proje lerim izde çoğu za man prog ra m ı istifleyip ü s t üste koymak zorunda kalıyoruz. i stifleyip, progra m ları düşey eksende çözerek a s l ı nda tipolojiye ve progra m ı n yeniden ta n ı m ı na dair yeni ve i l g i n ç çözü m l e r b u l a b i l iyoruz. Kutu ların üst üste kon u l d u ğ u Şehir Ta ri h i Müzesi'nde istifleme projenin ana karakteriyd i . Benzer bir d u ru m şu a n i n ş a s ı s ü ren Denizci l i k v e Taşımacı l ı k E nstitüsü i ç i n de geçe rl i . Bi nada ı so t a n e sınıf var. Z i l ça l ı nca öğrencileri n bir s ı n ıftan d i ğerine hareketi başl ıyor. Bi nada 2-3 bin kişi n i n ı O da k i ka içinde hareket etmesi gerekiyor. B u yüzden tasarım bir d üşey dolaşım strüktürü üzerine k u ru l u . Merdiven v e yürüyen merdivenler b u öğrenci sel i n i n bina içindeki hareketi n i sağlarken yapı, klasik okul fikrini ters yüz edip fa rkl ı kollarda çeşitli okul bahçeleri n i n yer aldığı, bu boş l u k l a rda öğrencileri n d ı şarı çıkıp temiz hava olabildiği, d üşey bir kente dönüştü . Televizyon Müzesi'ndeki n u m a ra lo rı m ızda n biri de yera ltındaki büyük çukurda bütün arşivleri istifleye­ b i l memizd i . Bi naya g i rd i ğ i n izde bir köprüden geçiyorsunuz ve oradan aşağıya, "Dante' n i n Cehennemi'ne" baka b i l iyorsun uz: Aşağıdaki 6 katta yer a l a n arşivler Holla nda'n ı n ses ve görüntü d ü nyası n a ilişkin bütün kolektif hafızayı barı n d ı rıyor. m grj Aynı za manda bu a rşivlerin üzerinde de m üze bulun uyor. ı 2 katl ı , progra m ı ta mamen islillenmiş o l a n bu yapıya o rta seviyesinden giril iyor. Bu tem a n ı n ta m a m l a n m ı ş örneğ i ise Maastricht'teki itfaiye istasyo n u d u r. � � Burada istiflemeyi zava l l ı it­ fa iyecilerin h a -yat kal itesi n i artırmak amacıyla kulland ı k . i tfaiyec i l i k çok zor bir iş. Bütün g ü n ü istasyonda oturup, a ra b a n ı tem izlemekten başka hiçbir şey yapmadan geçirirken, ça l a n a l arm l a beraber ke ndini bir a nda bir kaza n ı n ya da bir yang ı n ı n ortası nda bulabil irsi n .

ı 1

��-�-- --


Yo u can read the poem 7 times a raund the b u i l d i n g . lt is o poem about the sun being cast onto the façade, a bout sunshine, a bout the ra i n and other Dutch phenomena . We used o green house system widely used i n agricu lture i n H a l l a n d to produce o b u i l d i n g that has the same budget as o norm a l ind ustrial b u i l d i n g , b u t which has o great add itional q u a l ity that shows off the work o f t h e pri nters.

Cavity While we were preparing this book, we fou n d out that our b u i ld i ngs had o lot of holes in them . We fou n d out that making e m ptiness w a s o q u ite g o o d thing t o do because y o u can step out i n t o this e m ptiness a n d l o o k a t you r b u i l d i n g . Alsa, with i n these e m pty spoces there is no prog ra m : the elieni does n o t ask f o r them so they are free spaces . They can o lsa be used for letting o i r and lig ht i rıto the b u i l d i n g . In the print shop, it was o very s i m p l e s q u a re but located i n o very u n pleasant i n d ustriol area . We decided to make a n i nter­ nal patio,

o

smail patio ı s x ı s m, looking i nward . � �!il Al l the people of the print shop, the blue-co l l a r

as wel l as t h e white-callar employees, could l o o k i nto t h i s patio a n d enjoy this g a rden . A theatre a n d c u ltura l centre project in Leuven , Belg i u m , which was finished two years ago, had the same idea . Actua l l y the cou rtya rd became the main a u d itori u m space, o space where people could gather. K!l

m Festiva l s a re held on the roof a n d even the m a i n hall opens onto this courtyard. There the courtyard

rea l ly !orms the heart of the operation with severa l a u d itoria a n d theaires araund it. Altho u g h it wasn t re­ q u i red in the progra m , in the end it turned i nfo the m a i n focus of the project. The same goes for the b u i l d i n g at Schiphol Airport, Amsterd a m , where we were faced with the problems of noise and s m e l l associated with a i rports . When you have to make a n office b u i l d i n g next to o runway, it would be more interesting to make cavities in the b u i l d i n g and make people look i nto the build i ngs, i n ­ to these gardens . ffi 0 Actually the gardens were designed by Mr. Geuze of West 8 . So in that way, we were a b l e to g ive an additi cna l q u a l ity to the b u i l d i n g a n d we were a ble to m a ke the volume bigger. lt wos an old bi cycle man ufacturer in Amsterd a m . � m lt was o n i ce bıg concrete b u i l d i n g from the 30 s with

o

sart of concave roof. The elieni said he wanted to take the b u i l d i n g down a n d build o new one, but

we d i sagreed . We advised him to make the b u i l d i n g sın a l ler bul three times more valuable by cutting fou r holes . We cut these fou r patios a n d now this b u i l d i n g is o n e o f the most h i p offices for o big advertising a n d PR co m pa ny from Amsterdam . Making e m pty a n d non- defined spaces that a re not req u i red by the program could make the b u i l d i n g sınal ler but it could a lsa m a ke the bui l d i n g econ omica l l y viable.

Stacking Stacking i s o q u ite a n i m portant theme because i n many ca ses we don t have e n o u g h ground . Halland is o very sma i l cou ntry where ı s m i l l io n people l ive together on o very smail la n d a rea, so in many projects we have to stack the program and put the functions on top of each other. By stacking, by orga nising the programs vertically, you can find o lot of new interesti n g typologies and re -address programs i n i nteresti ng ways. For instance in the Museum of City History where the m u se u m boxes were put on top of each other, stack­ ing was the m a ı n characteristic . The sa m e goes for the Shipping and Tra nsport I nstitute that is u nder con­ struction at the moment. This institute is

o

building where 2-3 thousand people have to move i n ı O m i n ­

ules . There are about ı s o classrooms . When the b e l i goes, students have to move from one class to a n other. So the b u i l d i n g is based on an escalatar system . So the escalators a l low o h u g e stream of students to move through the b u i l d i n g, completely reversing the idea of the school and turning it info o vertical city where d illereni school yards have been positioned on h i gher levels and you can step out and feel the fresh air in these cavities . Stacking was o trick in the Television Museum where we stacked a l l the arch ives in the deep u nderg ro u n d pit . I f y o u enter the building, yo u g o over o b r i d g e where yo u can l o o k below at the Dan te s l nferno

:

6

storeys of arch ives conta i n i ng a l l the col lective mem ory of the Dutch Audio-Visual World a n d above is perched the museum . m m lt is

o

ı 2 - storey b u i l d i n g with o stacked program that is en te red from the m id­

d i e leve l . The fire brigade station i n Maastricht is a n exa mple of o com pleted b u i l d i n g on this theme . �

ffi We used the idea of stacking to i m prove the l ife of the poor firemen . lt is

o

rea l l y tough job where you

wait a l l day lang, polishing your engine and so on, and suddenly the beli goes off and then you find your­ seli in the m i d d l e of o terrible accident where you have to cut out body parts or fa ce burning i nfernos . The n


i şin bittiğinde, hala olayın etkisinde, bu sakin ortoma geri dönersi n . B u istasyonda neredeyse 24 saat koldı k l a rı için on­ lara özel bir şeyler yapmaya karar verd i k . Progra m ı istifle­ yerek, g i riş katında a ra b a l a rı , biri nci katta ofisleri ve i k i nci katta do ko l d ı k l a rı oda l a rı çözd ü k . � Bütün bu progra m ı b ü y ü k bir havuzun etrafında tosorl o d ı k . Cephe tarafı ndon giz­ lenen bu havuz 40

x

2 0 m boyutlarında ve araçlarda kul­

l a n ı l a n yağ m u r suyunu depola moya yorıyor. Fakat burası a y n ı zamonda do içinde ördeklerin yüzd ü ğ ü , n i l üferlerin b u l u n d u ğ u hatta bir de Ad rio o n Geuze tarafı ndon tasarl a n m ı ş yüzen adası o l a n bir gölet. t:ll Acil durum için

1

bütün g ü n bekleyen itla iyeciler için b u rası otel ya da tat i l köyü kal itesinde bir mekan s u n u -yor.

Sen a ryo Projeleri m ize çoğu za m a n b i r yönetmen g i b i sah neleri d ü ş ü nerek başlorız: i nsanların n a s ı l dovro nacağ ı , bi­ n a n ı n nasıl davra noca ğ ı , aktivitelerin hangi s ı royla olacağı ve ta bii k i binadaki bazı mekô n la rı n nasıl görüneceğ i ne d a i r çeşitli mizansenler d ü ş ü n ü rüz. Nasıl ya pılacak ve nasıl görü necek soru l a r ı n ı cevaplamak için haya l k u ro rız; bu yöntemi öze l l i k l e iç mekô n lo rı tasarlarken k u l l a n ı rız. Gem ici l i k ve Taşımacı l ı k E n stitüsü'nde N i l'deki gemi leri, kapta n l a r ı n ı v e kamero l a r ı n ı d ü ş ü n d ü k . N i l'deki gemiler g i b i b i r şey h a k k ı n ­ da haya l kurmaya başlayınca, duvarlara , döşemelere ya d a ı ş ı ğ a d a i r belli şeyler a k l ı n ıza gelmeye baş l ı ­ yor. Müze projesinde esin koyn o ğ ı m ı z Fransız modacı Poco Ra bo n n e'd ı . O n u n g iysileri nden sorka n metal parça l a rı n a benzer parçaları m üzenin duvarlarında k u l l a n d ı k . Verg i Dairesi Binası gibi bazı projelerde de Borbo re l l a ve J a mes Bond gibi k ü l t f i l m lerden esi n iendi k . James Bond'u çağ rıştı rma n ı n bir vergi d a i resi için çok i l g i nç olaca ğ ı n ı d ü ş ü n üyord u k . Ta bii b u n u d ü ş ü n ürken a macımız filmi tekrar çekmek değild i . Bu fi l m ­ l e r sadece tasanma yard ı m cı olabi lecek bazı ima j l a rı çağrıştırabilen kelimel erdi o kadar. Bu tem a n ı n iyi bir örneği de a n a konseptin Alice Harikalar Diyarında olduğu Leuven'deki tiyatro binasıdır.

� Alice H a ri ka l a r Diyarında'do, Alice' i n pek çok kopısı o l a n ve her ka p ı n ı n ayrı dü nyaya a ç ı l d ı ğ ı bir kori ­ dordan geçtiği bir sahne vard ı r. B u radaki fikir de aynıyd ı : Bütün k a p ı l a r aynı olacak, fakat açıldı kları yerler bam başka d ü nyo lara dön üşecekti. �H!:H§ Bu da içinde ı O fa rklı dü nyayı barı n d ı ra n bir bina a n l a m ı n a gel iyord u .

D a n s , m üzik v e f i l m başta o l m a k üzere b ü t ü n sanat d a l l a rı i ç i n mekô n l o r vard ı . A n a a v l u ise

bütün kapıların a ç ı l d ı ğ ı merkezi bir mekôn o l uyord u .

� Her mekôndo ayrı bir ya klaşım vard ı . Mesela ana

salonda belonu fa rkl ı şek i l l erde k u l l a no ra k daha s a m i m i , neredeyse oturma odası gibi bir mekôn yarottı k . D i ğ e r yandan, m üzik o d a s ı , yu karıdan gelen ışığı v e St. Mary Ş a p e l i mavisiyle neredeyse bir k i l ise havası n ­ d a . Kuzeyden g e l e n doğal ışı kla ayd ı n lotılan stüdyolar i s e endüstriyel bir mekôn g i b i ele a l ı n d ı .

Birl i k B i n o l a r ı n te k i l nesneler o l a ra k ele a l ı n maması gerekti ğ i n e i n a n ı yoruz. B i n a soyısı arttıkça, bir bütü n ü oluş­ turmaya boşl ıyorlar ve o gruplaşmadaki yaklaş ı m da kentsel ölçek ile bina n ı n ölçeği birbirleriyle i l işki l i olu­ yor. Küçük ve serbestçe d u ra n biçimler yaratmakton koçı noro k , kent içinde daha çok fark e d i l e n tasarı m ­ l a r yapa bil irsiniz. Birliğin bir sistem o l a ra k ortoya konması d o h e m ekono m i n i n d i n a m i klerine h e m de değişebilecek fonksiyo n l o ro uyum sağlaya b i l m e k için çok önem l i bir nokta d ı r. Mesela bu proje artık va r ol­ mayan bir internet firması n ı n yönetim merkezi için hozırlo d ı ğ ı m ız bir proje. ru ![]

Ya klaşık ı 00 bin metreko re l i k bir bina yapı lacaktı. Şi rket o kadar h ı z l ı bir büyüme içerisindeydi ki o n l a r bile bina n ı n ne kadar büyük ol ması gerekt i ğ i n i ya do organizasyon l a r ı n ı n nasıl ol ması gerekti ğ i n i bilem iyorlard ı . Ta h m i n edeceğ i n i z g i b i böyle büyük bir projeyi bitirmek d e e n a z 3 - 4 y ı l a l ı r ve b u za man zarfında böyle­ sine h ızlı büyüyen bir şirketin d u rumu herha lde tasa nma boşla n d ı ğ ı za m a n d o n çok fa rklı bir konumda o l u r. i şte burada birl i k fikri , bütün bu kompleksin birlikte kenti n dokusu içinde g ü ç l ü bir m i m a ri ifadesi o l ması n ı sağ l ı -yord u . S a h i p olduğu basit sistem sebebiyle bina, olabi lecek her türlü i ş l e v v e organizasyon değişi k l i k -


alter that you come bock, sti l i in shock from the event, to this q uiet envi ron m ent . Here, we tried to moke someth i ng for them si nce they l ive in this ploce for 24 hours o day. Using the stocking system , we had the cors on the g ro u n d floor, offices obove that a n d the l iving q u o rters on the second floo r. � We orgonised this program araund o big water reservoir h i dden behind the foçode . The 40m by 2 0 m reservoir coll ects roinwoter a n d the water is tronsported to the ve hicles . At the same time the bosin is o bea utilu l pond with d ucks swi m m i n g a n d floating water l i l ies a n d o floating isiand designed ogoin by Ad rioon Geuze . [:ll l t has o hotel - resort l i ke q uo l ity for firemen while they re wo iting for o n emer­ gency.

Scena rio We often start o u r designs l i ke o film moker; w e moke scenes, ideos on how peo ple behove , how the bu i i d ­ ing behoves a n d w h o ! sequences o f activities there wou l d b e i n the b u i l d i n g , b u t w e o l sa moke scenes to con j u re up certo i n environments that could be in the b u i l d i n g . S i nce we have to bose these i moges on how it would be and whot it wou l d look l i ke, this is o method we use m o i n l y for doing i nteriors . For the S h ipping a n d Tra nsport I nstitute, we thought of boots on the N i le, copto ins, cobins ete . . . By con j u ring u p i moges l i ke boots on the N i le, you could think of certo i n things obout the wolls, o bout the ceiling, obout certa i n conditions o f l ight ete. In the museum project the theme wos dresses by Poco Ro bonne, o French faslıian desig n er. The idea for the m useum wo l ls wos to have the same metal pieces h o n g i n g os in the dresses . In other projects such os the Tox Office we used the themes of Barbo re l l a a n d James Bond . We thought that the i moges evoked by Ja mes Bond movies wou l d be g reat for o tox office . Not in the sense of l itero l l y making o J a m es Bond movie, but by using the words to evoke i moges that cou l d help us orga nise the design . A good exo mple of that is ogoin the theotre i n Leuven where the m a i n concept wos Alice i n Wonderl o n d .

� I n Alice i n

Wonderland there is o scene where she goes thro u g h o corridor with lots o f doors and b e h i n d every door there is o dillereni world . The idea here wos that all the doors wou ld be identico l but when you open them, you d enter o different world . � � � This meons that who! we had there wos o b u i l d i n g with l O dillereni worlds . There were rooms for do ncers, m u sicions, fi l m m a k i n g and all k i nd s ol a rt. The m a i n cou rtyard is the centre ol this place where you d li nd all the doors to these spoces . ın In every space, !here wos o dillereni a p p rooch . I n the main room we used o concrete pottern a l ması os o sor! of cosy l ivi ng space . On the other hond, the m usic room had o sor! of c h u rch-l i ke q u o l ity where the l ight would come in from very high u p and of course the St. Mary b l u e . The stud ios wou l d look very i n d u stri o l having notu

Ensemble We bel ieve that the b u i l d i n g should n t be o s i n g u l a r object. If you have o n u m ber of b u i ld i ngs, they form on ensemble, o g rouping that wou l d be of an opproach where the scole of u rbonism a n d the sco le of the b u i l d i n g a re l i n ked . By trying to ovoid b u i l d i n g sma i l and freesta nding forms, you moy try to moke them bigger entities i n the u rban context .


lerine uyu m l u h a l e geli rken, aynı za monda kent içinde göze çarpan bir kim l iğe ve görü n ü m e s a h i p oluyord u . Bir başka örnek ise Bredo'do yaptı ğ ı m ız diğer b i r itfaiye istos­ i sıasyan u n istediği ya pıları bir bütün içinde

yonudur. ın

çözd ü k . Genelde progra m larında bir gora j , bir spor salonu, bir eğitim binası, çeşitli ofisler, bir yata k h a ne ve spor sa h a l a rı yer a l ı r. i sted i k ki, her iş lev için ayrı bir bina ya p m a k yerine farklı kütlel er, onları çevreleyen bir d uva r ve her yerde aynı

ı --..::J · -��� · ···· ---

..

--------,- - - -r- - - -1- - -

'._____'_�_L_

ma lzemenin -tuğ l o n ı n - k u l la n ı m ı ile bütüncül bir tasarım or­ taya ç ı k s ı n ve ke ntte kütleler ve işlevler arasındaki fark l ı laş­ m o l a ra rağ m e n bir m i yoksa çok m u binadon ol uştuğu on­ loşılomoyon bir istasyon olsun.

E n azındon ortoya ç ı k a n

s o n u ç k e n t ölçeği ile kıyoslondığı ndo, ayrışmış porça lard o n daha büyük b i r varl ı k olarak a l g ı l o n s ı n .

Duyu l a r

1

Beş duyumuz vard ı r: Kok l o m o , görme, dokunma, duymo ve tat a l m a . Mimarl ı k ise bu beşinden sadece görme duyus u n u n ön p l a n d a o l d u ğ u bir meslek d a l ı g i bi görü n ü r. Biz i s e m i m a r­ l ı ğ ı n beş duyu i l e birden yapılması gerektiğ i n i d ü şü n üyoruz. Bi nayı koklo m o l ı , totm o l ı , h issetmeli ve duymo l ıs ı n ız. Ayrıca duyu bağ l a m ı n d a homojen olon mekô n l o rd o n hiç haz etm i ­ yoruz. Ç o ğ u b i n a d a , i k l i m l e n d i rme mevs i m ler orasındaki farkları hissetmemizi engell iyor. B i n a l a rda artık ses, sıca k l ı k ve nem belli bir seviyeye kadar ya l ı tı l m ış ve oynı loştı r ı l m ı ş durum­ d a . O yüzden farkl ı l aşmol ara izin veren b i n o l a r yapmaya ça l ışıyoruz k i bina gerçekten d uyulara seslenebilsin. Utrecht'teki ü n iversite binası nda çalıda beş büyük d e l i k açt ı k k i bura d a n yağ m u r s u y u birinci kattaki 20

x

20 m ' l i k 1 2 0 m3

kapasitesi o l o n s u homesine o ks ı n . @ ı:ı:J Ne zaman yağ m u r yoğso, çatı d o n hazneye o ka n s u y u n sesi Niogoro Şeloleleri'ni a n ı m satıyor. Ayrıca yıl içindeki farklı yağış rej i m lerinden bi­ nanın içindeki su ve nem m i ktarı soyesi nde ha berdar o l uyor­ s u n uz ve yağ m u r yağdığı za man taze yağ m urun kokus u n u b i n a n ı n içinden bile o l o b i l iyorsun uz. Sadece duyu l o ra h itap etmeye çal ışmad ı k ta bii ki, ayrıca b u sistemi binoda bir m a k i n e gibi k u l l a n d ı k . Çok pa h a l ı o l o n v e bize hiç de çekici gel meyen i k l i m l endirme sistemleri yerine binayı soğ utmok i ç i n yağ m u r suyundon yara rl a n d ı k . G ü n boyunca y a ğ m u r s u y u ı s ı y ı o l m a k a macıyla bina n ı n i ç i n d e dolaşıyor. Gece i s e homesine g e r i dönen su tuttuğu ısıyı radyasyon i l e binoya tekrar yayı-yo r. Böylece i k l i m lendirm e sistemleri için para ödemektense, bütçe n i n bu iş için ayrı l m ış bö l ü m ü de i k l i m l e n d i rme i ş i n i de kendi ken d i n e çözen m i marlığa ayrı ld ı . Bu proje ise H o l l a nda Anti i leri'nde tamamen doğal havalandırma, g ü neş v e Ira p i k bitkilerin kokuları üze­ rine tasarl a n m ı ş eko l o j i k bir tatil köyü . � � Maastricht'teki itfaiye istasyon u n d a ise suyu, rüzgarı ve nemin kokusu ve hissini ku l l a n mayı tasarım sürec i n i n bir parçası o l a ra k a l g ı layıp, tasarı m ı n önem l i kriterl eri nden biri olara k e l e a l d ı k . � Benzer bir durum Schi phol'de ofisleri uçak g ü rültüsünden koru mak isterken ortaya

çıktı . � � Bahsett i ğ i m bahçeleri yaporak b i n a n ı n içinde mevs i m l erle değişebi len fa rkl ı bir i k l i m yaratmış o l d u k . Bu, kış bahçelerinde oturm o n ı z m ü m k ü n . Ofisinizin co m ı n ı açıp, zeyti n , okoliptus ve diğer bitkilerin kokusunu için ize çekebi l i rs i n iz. Sera, ofisleri ses soru n u n d o n korurken aynı za monda sert Hol landa i k l i ­ m i n i n ortasında yumuşak bir Akdeniz i k l i m i n i n v a r o l m a s ı n ı do sağl ıyor.


The ensemble system is o lsa i mportont becouse it mokes it possible to obsorb the dynom ics of economy and the dynom ics of chonging functions . For instonce, this wos o project for the new heodquorters of o big i n ternet company. ffi � Actuo l ly, the company no langer exists, bul o nywoy ot that time there wos ı 00,000 s q u a re metres of b u i l d i n g that had to be b u i lt. The company wos in o phose of such ropid growth that they cou l d n t decide how big it s h o u l d be and w hat the i r organisotion wou l d be l i k e . As you m oy g uess, such o big project would lake ot leost 3-4 years to comp lete, by which time the conditions in o li rm of such rop­ id g rowth wou ld be completely dillerent. So the m a i n idea of the ensemble wos that the m a i n structure of the ensemble wou l d stoy os o strong urba n and o rch itectu ro l piece, bul with i n this piece, beco use of the simple syste m, it would be possi b l e to odopt a l l kind of soc i a l a n d orgon isotiono l functions and chan ges, w h i l e leoving the main object as o clear entity in the city. An exo mple is the second fire station we did in Bredo in the south of H o l l o n d . !'m We mode on ensemble out of dille reni build ings that the fire brigode wonted . They u s u o l l y have o garoge, o sports b u i ld i n g , on ed ucotio n o l b u i l d i n g , offices, o b u i l d i n g for sleeping and exercise yards . l nsteod of making o b u i l d i n g for every function, we decided to moke one ensemble completely s u rrounded by o big wo l l . The wo l l and d il­ lereni volumes and the use of brick os the sole moteriol brought this piece together os one piece i n the city. Alth ough the b u i l d i n g s d illered from one a nather i n terms of scu l pture and use af the b u i l d i n g , they sti l i formed one en sem ble . In this kin d of grouping you cou l d n t be su re whether it wos o si n g le b u i ld i ng or o g roup of b u i ld i ngs . At least it wos o bigger entity com pored to the sco le of the city.

Senses We have 5 sen ses : sme l l , v i s i o n , touch, hearing and toste. Architecture is o profession where it seems o n ­ ly o n e of these senses is i mportont; the visual sense . We bel ieve that arch itecture should be done with a l l five senses s o y o u co u ld s m e l l t h e bu i ld i ngs, toste them, feel them and h e a r them . Also w e hote b u i l d ings that a re homogenous ı n their senses. I n o lot of b u i ld i ngs, the o i r conditioning tends to mosk the c l i motic d ille rences i n d illereni seosons of the year. All sounds in the b u i l d i ngs are obsorbed to the same leve l , a l l o f t h e h u m id ity is o bsorbed t o the same leve l , a n d a l l temperotures a re o bsorbed t o the same leve l . S o we often try to moke b u i ld i ngs where we try to ereale differe ntiotion and the senses a re reo l l y ottocked by the building. This is o u n iversity building i n Utrecht where w e m o d e 5 h uge holes i n the roof a n d a l l t h e roinwoter fo lls i nto o bo sin o n the fi rst floor. l:m §1 When it ro ins, ı 20 cubic meters of water cascad es l i ke the N iogaro

Fo lls from the roof i nfo the 20x ı Om bosi n . You o Iso get differentiotion in the water level of the bosin a nd

h u m i d ity d u e to d illereni precipitotion levels between the seosons . You can have the s m e l l of fresh ro i n i n the m i d d l e o f the b u i l d i n g . Not on l y are the senses oddressed, b u t w e o l so use this system os o mochine for o u r b u i ld i ngs . l n steod of o i r cond ition i n g , which is very expensive a n d very u n i nteresti n g i n our opin­ ion, we use roinwoter to cool the bu i l d i ng . D u ring the day, the ro inwoter circu lotes thro u g h the building to lake the heot owoy, and ot nig ht, we bring the water bock to the roof where it ca n rodiote the stored heot bock to the b u i l d i n g . l nsteod of paying for the o i r-con ditio n i n g, the budget for that went to the o rchitec-


Doku Son temo mız doku h a k k ı n d a . Yüzeyin ve yüzeye dokunma hiss i n i n m i m a rl a r tarafındon yeteri nce ele o l ı n ­ modığ ı n ı d ü ş ü n üyoruz. Doku, dese n i n ö l çek bağ l a m ı nda b i r a l t ölçeği ol uyor. Bence b i n a n ı n h issed i l mesi, ister pürüzlü ister d üzg ü n o l s u n , çok önem l i bir nokta. H o l l a nda'daki vergi dairesi n i bir örnek o l a ra k verebi l i ri m . B u rada H o l l a nda lı ü n l ü bir heykeltraş ile beraber cephede k u l l a n ı l o ­ cak metal taba kaların nası l görüneceği h a k k ı n d a çal ıştı k . Kon uşma m ı n amaçlarındon biri de proje y a ­ parken çalıştı ğ ı m ız araçları v e yöntem leri a n l a m a nız. Çok çeşitli yöntemler var, ç o k az b i l g isoyar k u l l a n ı rız mesela, genelde mo ketler, örnekler ve eskizlerle projem izi gel iştiri riz. Com o kadar ka l ı n olacaktı ki, como vura n ışığın yo nsı ması ve kırılması soyesi nde imajlar kendileri n i comın a rkası n d a n hayalet g i b i gösterecek­ li. Ta h m i n edersiniz ki, b u etki hakkı nda do sayısız denemeler ya ptı k . B u projede i s e Amsterdom'don ç o k d o u z a k ol mayo n bir g ö l ü n içine ya pılan a p o rlman blokları tasarl a n d ı .

(,1j B u rada amacımız meto l i n farklı şekil lerde k u l la n ı m ı n ı denemekti: Kıvrı l o n meto l i n bina n ı n d o k u s u n u n a s ı l değ işti receğ i n i mera k ediyord u k . Kıyıya yo naşmış bir R u s deniza ltısı n ı n görüntüsü n ü yaratmak istiyor­ d u k . Bizce k u l l a n ı lacak metal p ü rüzsüz ve düzgün o l mo m o l ıyd ı , daha pütürlü ve biraz d üzensiz bir dokuyo sahip, kaba oma g ü ç l ü bir görüntüsü o l m a l ı yd ı . Bu b i n o l a rd o n beş ta ne yapt ı k . Ya pım iarı çokton tama m l a n d ı v e k u l l a n ıcıları yerleşti b i l e . Suyun içindeki b u b e ş bloğ u n ö n e m l i öze l l i k ­ lerinden b i r i de çizg i l i v e d üzgün o l maya n , p ü t ü r l ü d o k u l o rıyd ı . Ko nuşmomı b u rada bitiriyo ru m , u ma rı m hoşun uzo gitmişti r. Anlottı klorım m i m a rl ı ğ ı n tarifi değil a s l ı n d a . Sadece fa rklı yaklaşımları, olası l ı kları ve b i z i m ofiste k u l l o n d ı ğ ı m ız çeşitli araçları a n latmak isted i m . Teşekkür ederi m . . .


ture, w h i c h octed os t h e o i r-condition ­ i ng device itself.Thıs ıs o project on the Dutch Antil les, on eco- resort where we had

pov i l i o n s

fo r h o l i d a y

ma kers

whose desig n process wos bosed on the smells of the tropicol plo nts, the sun

and

the

u se

of

oir

for

ventilotion . i:!]� I n this fire station i n Maastricht, using t h e water, using the wind, but o l so using the s m e l l s and feeling the h u ıııidity become o port of the design process in the m a i n design i ssue . � The same thing h o ppened in the o i rport building i n Schiphol, where we octu o l l y had to i nsu lote the offices from the noise of the plo nes . §1 � B u l by making these gordens, w e creoted o e l i m ale thot was not fixed bul which chonged with the seosons. You wou l d l ive i n these winter gordens . You could open your office window to these gor­ dens a n d smel l the ol ive tree, eucolyp­ tus or other p l o nts. The g reenhouse re­ ol Iy protects the offices a n d creotes o Mediterro neon c l i ıııote in the m iddle of the horsh Dutch e l i male ot the o i r­ port.

Textu res The lost chopter is the textu re . We t h i n k that often the s u rloce a n d the toct i l i ty of su rloces ıs not given d u e considerotion b y o rchitects . Texture is lower down t h e scole t h a n pottern .

1 t h i n k t h e fee l i n g o f t h e b u i l d i n g ,

whether i t i s ro u g h o r sıııooth, is very i m porto nt. An exo m ple is the tox office b u i l d i n g i n Hollond . Together with o fo mous Dutch scu l pto r we looked into the woy the texture of the plotes wou l d appeo r.

The idea of

the lecture is to show the medio; we work o n dillereni medio - we rorely work on comp uters - mostly mod­ el s, sketches and somples of the reo l moteri o l . For t h e Te l evisio n Muse u m i n H i lversum , w e were experi menting on o n e w g loss foçode where w e cas! g loss, poured g lass, to ereale o thick relief. The idea wos that the i moges would show themselves os g hosts thro u g h the light that wos reflected and dive rted wit h i n the thickness of g l oss . We d id o n u m be r of experi ­ ments on that, foo . This is on o partment b u i l d i n g on o l a ke not for from Amsterd o m . tu The experiment wos how to use met­ al i n d illereni woys, how the corrugotion of metal would offect the texture of the b u i l d i n g . We reo l ly wont­ ed to have the image of on O l d Russion subııı o rine l a nded on the shore . We fe lt that the metal should not be flush or smooth but it s h o u l d reo l ly be bubbly and o bit u neven i n order to gel this q u o l ity of strong rou g h ness. We built 5 of these b u i ld i n g s . Actuo l ly they are finished and inho bited now, these 5 o portment blocks in the water. The u neven texture of the b l ocks with the striping is on i m portont feotu re . This is the end of my lecture, hope you l i ked it. This is not o recipe for o rch itecture . lt j ust shows d illereni o pprooches, dillereni possi b i l i ties and o big scope of the i nstruments we os o rch itects use in the office . Thonk you very m u c h . . .


1


Pınar Gökbayrak (P.G.): Çoğu tasarımınız, heykelsi nitelik­ leri sayesinde bulundukları çevrenin bir nirengi noktası olma özelliği taşıyor ki, bu da tasarımlarınızın en göze çarpan özel­ liği olarak öne çıkıyor. Sizce, mimarlık her zaman için anıtsal bir şekilde mi ele alınmalı ? Wil lem Jan Neutelings (W.J.N.): Asl ı nda a n ıtsal bi­ nal arım ızın çoğu tiyatro ve m ü ze g i b i

kamusol

binal or.

Ho klısın ız, her projeye aynı tutu m lo yaklaşmak ta b i i ki doğru

Pınar Gökbayrak (P.G.) : The most remarkable choracteris­ tic of your designs is their sculptural quality, which gives every design of yours the quality of o londmork in its surroundings. Do you think orchitecture should be iconic each time?

d e ğ i l . Bizim yapmaya ço l ıştı ğ ı m ızso g ru p l o m o , ya ni diğer bir ifadeyle birçok binayı bir oraya getird iğ i m i z bir to p l u l u k yarat­ m a k . Ö rneğ i n , bahçeli bir konut grubu ele a l ı n , yerleşimin

Willem Jan Neutelings (W.J.N.): No, not at a l l . The ico n ­

kendisi, projenin bütü n ü nde b i r anlam ifade eden, heykelsi

theaires and m useu ms . You re right i n saying that you ca n't

veya a n ıtsol bir görselliği olon bir mevcudiyet h a l i n i alıyor.

a pproach every project with the same attitude . Whot we try to

ic b u i l d ings we m a ke a r e o lways public b u i l d i n g s , s u c h as

Açıkça s ı , tüm k ü ç ü k konutların a n ıtsol bir etkiye sahip ol ması

do is o grouping, in other words, we moke on ensemble

çok saçma o l u rd u .

where you connect o lot of b u i l d i ngs . For exo mple , in hous­

P. G . : Heykelsi bir nite/iğin olması, tasarımın gerçekleşeceği

a n entity that has o meaning, o scu l ptura l or a n iconic pres­

bölgenin potansiyeliyle de ilişki/i. Huizen'deki apartman blok­ ları örneğinde olduğu gibi, bu potansiyel, kamusal alanda bir yer edinme iddiasıyla ilgi/i olarak, son noktasına kadar kul­ lanıldı. Tasarımlarınız daha çok şehrin kendisine mi yoksa kul­ lanıcılarına ve sahiplerine mi ait?

entation . Obviously, it wou l d be ridiculous if every sma i l

ing proj ects with cou rtyords ete . the settlement itself becomes

W.J.N.: Bizim binalarım ızda, önem l i bir bağlamsal yaklaşım vard ı r. Arsa n ı n nası l o l d u ğ u n u ve a rsayı kendi l e h i mize nasıl

housing project had o m o n u mental effect.

P.G. : Having o sculptural quality is o/so related with the po­ tential of the locotion. Like in the opartment blocks in Huizen, this polenlia/ is used to the utmosl, lending them status in the public space. Do your designs belong to the city itself nıore than they belong to their users and owners?

k u l lanabi leceğ im izi daha iyi kavraya b i l m e k a macıyl a , her za­ man için a rsa a n a l izi yapmak çok önem l i d i r. Açıkça s ı , fizikse l ,

W.J. N. : There is on i m portant contextuol a p prooch in o u r

politik veya ekonom i k açıdan e l e a l ı na b i lecek pek çok

bu i l d i ngs . We a lwoys think it is i m portant t o a n a l yse the site,

bağ l a m va rd ı r. Fiziksel bağ l a m , binay ı fiziksel parametreler

to understand whot the site is a n d how we can use it to best

doğrultusunda organize etmenizle i l g i l i d i r. H u izen Projesi'nde

advontage . Obvious ly, there are n u merous types of contexts

kuzeye bakan g üzel bir göl mevcuttu, dol ayısıyla ma nzara da

l i ke the physicol context, politico l or economic context. In the

kuzeye bakıyo r, g ü ney g ü neşi de a rkada kalıyord u . Güneşi

physicol context, you organ ise you r b u i ld i ng accord i n g to the

a rkadan a labil mesi ve manzo rayı da tepeden göre b i l mesi

physico l porameters . I n H uizen , we had the beoutiful loke, but

a m acıyla, biz de binayı e ğ i m l i yapmaya karar verd i k . li!il Eğer

it wos foci ng north . The view wos lawards the north and so

binayı d i kdörtgen yapsayd ı k , arka tarafa bakan konut sakin­

the l ight from the south wos coming from behind . We decid­

leri ma nzorayı görebilecekl er, ön ta rafa bako n l a rsa g ü neşten

ed to moke o sl oping b u i l d i n g , so that it wou l d cotch the sun

faydalana bi leceklerd i . Biz 5 yıl kadar önce, bu blokların

from the bock and the view from the top . li!il

a rkasında ki blokları da tasa rlamışt ı k . O evlerin harika birer ma nzorası vard ı . Eğer a rdından tasarlad ı ğ ı m ı z bu yen i blok­

But if you moke the building recto n g u l o r, then only the resi­

l a rı kuzeye doğru inceltirsek, a rkadaki blokların ma nza rasını

denis ot the bock would have the view, and the ones in front

da

would foce the su n . We topered the recto n g u l o r b u i ld i n g so

artıra b i l eceğ i m izi

düşündük.

Görd ü ğ ü n üz gibi,

a rsa

koş u l l a rı size zaten heykelsi bir tasarı m s u n a b i l iyor. (,!] Daha

the people l iving ot the bock could o l so have o vi ew. First, we

sonra projeye, binanın d ışına taşan b a l ko n g i b i ayrınt ı l a r ek­

made the houses ot the south of these blocks . Those houses

ledik. Te melde bu konsept, ta m a m ı yl a bağlamsaL Ta b i i ki

had o very beoutiful view. The new blocks, which were o lso

başka bir heykel de o rtaya çıkobilird i . Söylemiş olduğum g i b i ,

designed by us, come only five yea rs l oter. We said, If we to ­

ve

per them , we can moxim ise the view of the blocks ot the rear,"

güneşin sağ l a m ı ş o l d u ğ u fiziksel koş u l l a rdan kayna k l a n m a k ­

pro j e n i n

üçgen ş e k l i n d e o l ması ta m a m ıyla

ma nzara

As you see, the sc ul ptu re is o l reody there becouse of the site con d itions . (,!] Then we odded some deto i l s l i ke bo l co nies,

tad ı r.

wh ich project from the bu i ld i ng . Actu o l l y, this sculpture is

P.G.: Yani, projeleriniz hem kullanıcıya hem de çevresine yönelik tasarlanıyor, değil mi?

completely contextuo l . Obviously you could have mode o n ­ other scu l pture . A s 1 v e mentioned , t h e reoson it' s triong u l o r is purely d u e to the ospects of the view and the su n .

W.J.N.: Bence m i ma rl ı ğ ı n nite l i ğ i , her şeyin birbiri içine geçmiş ol masından

kayna k l a n ıyor.

Mülk sahibine yüksek

standartta bir yaşam kal itesi sunabilirsiniz, aynı za ma nda da

P.G.: So your designs belong both to their users and lo their surroundings?

şehir içinde çok estetik bir görüntü sağlayan bir heykel ortaya çıkara b i l i rsiniz. Mükemmel ça l ışan bir binanız o l a b i l i r, aynı

W.J.N.: 1 t h i n k that the q u o l ity of o rch itecture comes from the

zamanda bunu çok rad i k a l bir deneme o l a ra k da tasarlaya­

foct that everyth ing is m i ng led . Yo u ca n g ive the q u o l ity of o

b i l irsiniz. Bu, işin i lginç bir hal a l d ı ğ ı yer ve s a h i p o l m a n ı z gereken de bir y a k l a ş ı m şekli. E ğ e r bi nayı sadece bir düzeyde okuya b i l iyorsanız, b u bina asla iyi bir bina o l m a yol u nda d e ğ i l d i r. B i nayı y a l n ızca bir heykel o l a ra k ele a l m ıyor, içinde


nn

1 i nsa n ların yaşayıp ça l ışa b i lecekleri bir işlevsel u nsur o l a ra k ta n ı m l ıyoruz. Aksi takdirde heykel , b i n a n ı n önüne geçer ve

Sizin için cephe, nasıl bir anlam ifade ediyor ve cephenin bi­ noylo o/an ilişkisini nasıl temin ediyorsunuz?

tasa rı m ı n ı za engel o l u r. Bu aynı za manda, kent içinde b i r d o k u koyd u ğ u nuz v e rasyonel işlevse l l i ğ i fa rkl ı biçim lerle eşl eşti rd iği niz ideal heykel matemali ğ i d i r.

W.J.N.: B u söylediğiniz doğru; cephe, belirli bir çevreye şe­ k i l verd iğ i m i z bir el bise. Bedenimizin iç k ı s ı m l a rı n ı n , g iydiğ i m iz elbiseyle herhangi bir i l işkisi yoktur. Cephenin, binaya değil

Daha ye n i , 1 6 bölümden ol uşan bir kita p ya ptı k ve bu kitap­

de şehre ait olduğu şekl i nde bir ifade k u l l a n m a d ı m daha

ta k i her bö l ü m ü n başlığ ı heykel, doku, bağ l a m gibi bi leşen­

önce, a m a ya pmış olduğunuz bu ta n ı m l a m a gerçekten de

lerden o l uşuyor. Böylel i kle, binalarımızın bu bi leşenlerin hep­

ta m olara k ifade etmek isted iğim izi söylüyor.

s i n i içerd i ğ i n i göstermiş ol uyoruz.

B i r binayı, sadece bir

bölümde değil, fa rklı katm a n l a r h a l i n d e göre b i l iyors u n uz.

Bina cepheleri nin a s l ı nda, iç k ı s ı m l a herhangi bir i l işkisi yok­

Binayı iyi kavraya bildiğiniz sü rece nite l i k l i mimarlık yapabile­

tur. Bina bir iskelet, cephe ise onun ö n ü nde d u ra n ayrı bir u n ­

ceğinize i n a n ıyoru m . Ka p ı kolu iyi tasarl a n m ı ş olmalı, ancak

surdur, öze l l ikle de ka l ı n b i r yalıtım k u l l a n m a k d u ru m u nda

biçim de, t ü m üyle iyi tasarl a n m ı ş o l m a l ı .

o l d u ğ u n uz

Kuzey

Akdeniz'dekinden

Batı

Avru p a ' d a , bütün konsept, Ö nce bir iskelet ya­

o l d u kça fa rkl ı d ı r.

pars ı n ız, sonra ya l ıt ı m ı n ı ve en son o l a ra k d a önüne cepheyi

P.G.: "Heykelsi bilim meto doloiis i" ile çalıştığınızdon bohsedi­ yorsunuz. Bu metod, çalışma sisteminize neler katıyor?

g iydirirsi niz. Cephe hiçbir za m a n , binan ı n gerçek bir b i leşeni

W.J.N.: Sanırım, bu okuduğunuz çeviri pek iyi yapı l m a m ı ş .

ol maz, her za man için bir örtü nite l i ğ i taş ı r. Ta bii bu, işin tekn i k k ı s m ı . i kinci bir u n su rsa, bina işlevleri ve progra m ­

B i z i m ta n ı m ı mız, b i l i m d e ğ i l de "heykelsi matematik" şek l i n d e .

ları n ı n ç o k h ı z l ı bir şekilde değişime uğra ma s ı d ı r. Ortada bir tasarım söz konusuysa, bunun inşası 3 ila S y ı l sü rmekted ir.

Bildiğiniz gibi

matematik a ritmeti ktir.

Beyi n

i ki

kısımdan

o l uşur: sol kısım, daha karmaşık, yaratıcı, sorumsuz, m a nlığa

Bu i nşa sırasındaysa, firma değişmiş veya ta m a m ıyla ortadan

dayanmayan kısımd ı r, ki bu kısımla heykeller, amorf form lar tasarlarsı n ı z ve "Ne kadar hoş oldu," dersiniz. Ö teki kısımsa,

k a l k m ı ş b i l e o l a b i l i r. B u bağ lamda, işievin h ı zlı bir değişim

çok hassas ve çok rasyonel bir şeki lde hesa p l a n ması gereken

n i geçersiz k ı l m a kta d ı r. Farz edin ki, bir mezbaha tasarlıyor­

içinde b u l u n ma s ı , cephe aracılığ ıyla bir işlevi ifade etme fikri­

kolon sisteminden ol uşan gridal şem a l a rı gel iştirdiğiniz bir

su nuz, ancak bunu za m a n l a bir k ü ltür merkezine dön üştürü­

makine g i b i ça l ı ş ı r; bina progra m ı n ı , işlevleri n i ve bina kons­

yorsun uz! Binaların özel mevcudiyetler o l m a ması d u r u m u ,

trüksiyo n u n u organ ize etti ğ i n iz bir m a k i n e . Bütün b u n l arı

cephenin şehirle olan i l işkisini daha d a ö n e m l i k ı l m a ktad ı r.

örtüşt ü rd ü ğ ü m üzde ve o l d u kça irrasyonel bir yaklaşı m ı n üze ­

Birçok i n sa n ı n baktığı ve bir ilişki k u rd u ğ u cephe, daima ka­

ri ne rasyonel bir ya klaşım koyd uğu m uzda , bu heykelsi detay­

m usal a l a n a a it bir bileşendir. Kendi konulu nuzun içinde iste­

ların iyi işlediği başa rı l ı binalar ürete b i l m e k m ü m kü n o l u r.

d iğiniz her şeyi b u l u n d u rma kta özg ü rsü n ü z, ama bina n ı n d ı ş

P.G.: Bina cephesini, kentsel bağlam içerisinde binayı sor­

cephenin bir ifade, özel b i r anlam taşıması gerektiğine i n a n ı ­

maloyan bir nevi duvar kôğıdı şeklinde gördüğünüzü söylemişsiniz. Bu durumda, cephe sadece binanın bir parçası olmakla kalmıyor, aynı zamanda şehrin de önem/i bir parçası halini alıyor. Cephenin öncelikle bir şehir bileşeni olarak al­ gılanması, başlangıçta ait olduğu binadan, bağlı olduğu ariii­ nal içerikten kopmaya boş/oyabileceği anlamına do geliyor.

yoruz.

kısmı her za man i ç i n kamusal a l a n içinded i r. B u n d a n dolayı,

Ömer Kanıpak (Ö.K.): Ça/ışma/arınızın bir diğer öne çıkan özelliğiyse, fipografiyi kullanım şekliniz. Osmanlı Dönemi'nde mekôn/yopı içinde duvar üzerine ka/igrafi tekniği sıklıkla kul­ lonılmoktoydı. Bu ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?


i h i g h sta ndord of livıng to the owners, a n d ot the same time moke o sculptu re that is very nice i n the city.

org a n ise o l so the b u ı l d i n g a n d the construclion . When we motch them a n d sel o very rolio n o l o pprooch on top of o very irrolionol o pprooch, then il is possible lo moke b u i l d i ngs

You can have o b u i l d i n g that works perfeci Iy a n d ol the same

where these sculpturol deto ils work .

time you can design il os o very rodicol experi ment. That is where il gets interesli ng , and this is who! you should do . I f you

sho pes, puHing them in o city, a n d wropping them in poHern .

P.G. : You menlion that you conceive the facade os o kind of wallpaper that wrops the buildings in an urban conlexl. Then the facade starts to be defined not only as o port of the buiid­ ing itself but os o port of the city as well. When it becomes o city element, thıs o/so meons that the facade starts being dis­ sociated from its original context, from the building il inilia//y belongs to. What does o facade mean to you and how do you ensure its re/otion with the building?

Weve just mode o book with 1 6 cho pters and the title of eoch

W.J. N. : lt is true that the facode is o ur clothing to form o cer­

can reod the building o n l y ol one level, il never gets lo be o good b u i lding . We don 1 consider o b u i l d i n g only os o sculp­ lure; we olso consider ı l os o functionol building where peo­ ple can live a n d work . Otherwise, you would be h i ndered by the scu l ptu re . That s o lsa the ideal scu l pturo l mothemotics, where you motch the rotı onol functionol ity with d illereni

chopler is one of these el ements; scu l pture, poHern, contexl,

loin environmenl. The i n ner pa ris of our bodies don't have

ete. Thus, we show that our b u i l d i ngs consisl a l l of these ele­

ony relotion to o u r clothes . 1 have n 1 said before that the fo ­

ments . You ca n see o b u i l d i n g not only i n one of the ch o p­

codes are port of the city rolher than j u sl of the b u i l d i ng, bul

lers, but o Iso in loyers . 1 bel ieve that good o rch itecture can be

your woy of expressi n g th is is o very i nteresli n g expressian of

och ieved o n l y if you can u nderstand the b u i lding . The door h a n d ie has lo be wel l desig ned , bul the whole shope has to

who! we are lrying to soy. Focodes of bui ld i ngs have lech n i ­ co l ly noth i n g l o do with t h e i nside . T h e b u i l d i n g is o skeleton

be well desıgned os well .

and the focode is reo l ly o sepo rote element i n front of it, es­

P.G. : You o/so work with the "methodology of scu/pturo/ sci­

i n s u loti o n . The whole concept is d illereni from Med iterroneo n

ence". What does this method provide in your working sys­ tem?

o rch itectu re. You firsl build o skeleton, then you b u i l d the i n ­

W.J. N. : 1 don 1 t h ı n k thats o good translation . Act u o l l y we co l l

lec h n icol port. Second ly, the funclions and programs are

peciolly in Northwestern E u rope , where you olwoys have thick

s u l otion a n d then y o u h o n g t h e foco de . T h e focode is never reo l ly o port of the slructure; it's o lwoys o cover. Thot's the

il 'scu l pturol mothem otics ' wh ich is not science . Mothemotics

chongıng very ro pidly these doys . If you have o desi g n , it

is o ri th metics . The bro i n has two ports: the left port is the sort

tokes three to five years to gel buill. By the time ıl has been

of chootic, creative, ırresponsible, i rrotionol port, where you

b u i lt, the company moy have chonged or completely gone .

j u st moke scu l ptures, blobs and soy ' lt looks n ice . The other

Thus, the idea of expressing o function thro u g h the focode

port is l i ke o mochine where you develop very precise, rotion­

becomes very irrelevont becouse the function changes ro pid­

ol schemes with g rids, where you have co l u m n systems; o mo­

ly. lmog ine you re going to moke o sloughterhouse bul then

chine to organ ise the program, to o rga nise the funclions, to

transform it i nfo o culturo l centret The relotionship of o fo-


W.J. N.: Evet, bence ikisi de ayn ı . Gerçekten de, i slam m i ­ m o risinde yazı n ı n dekoratif bir u n s u r olara k k u l l a n ı l d ı ğ ı köklü bir gelenek mevcut. Bunun ya n ı nd a , sadece i slam değil, Roma m i m a risinde de yazı birçok ta sarı mda k u l l a n ı l m ıştı r. Bence bu çok hoş bir fi kir, zira böylel i kle çifte mesaj vere b i l i ­ yorsun uz. Yazı, h e m okuya b i l eceğ iniz hem de m i mari bir mo­ tif olara k keyfini ç ı ko roco ğ ı n ız bir unsur halini a l ıyor.

Ö . K . : Tipografik bileşenleri aynı zamonda strüktüre/ birer bileşen şeklinde kullanıyorsunuz. Bu ilişkiyi nasıl geliştirmeyi hedefliyorsunuz? Bu, grafik tasonmcılonn mimarlarla çalış­ ması şeklinde mi olaca k ?

1

W.J. N.: B u d u r u m l a i l g i l i söylenebi lecek bi rkoç şey var. Fonksiyonel m i m a ride veya modern m i m a ride, kolon, kolon olara k kalma durumundoyd ı .

Bunun bir kolon o l d u ğ u n u göstermeniz gerekird i . Bu işin bir y ü z ü . Öte y a n d a n , kolon u , bir harf veya koryotil şeklinde d e s u n o b i l i rsin iz. Böyl elikle, kolono daha fazla a n la m yüklemiş o l u rs u n uz . Pencere l e r için de aynı d u ru m söz konusudur. Pencereyi, sadece içinden bo­ kobi leceğ i n i z bir boş l u k şekl i nde ya pabil irsin iz, a ncak üzerine bir yazı yazı p hem içeriden hem de d ı şarı d o n ba k ı l d ı ğ ı nda bir a n l a m ifade edecek şeki lde de tasarioya b i l i rsin iz. B u n l a r, çifte mesaj verebilmenin çeşitli o l a n a klarındon sadece birkoçıd ı r. Açı k olara k görül üyor ki, bu aynı za monda diğer sonotç ı l o rlo do birlikte çolışo b i l m e n i n bir diğer yo l u . yaza r l a ri o

ve

g rafik

toso r ı m c ı l o rı y l o

Fotoğrofç ı l o rl o ,

s ı kça

ça l ı ş ı yo ru z .

Cephelerimizi beraber ç ı ko rıyoruz. Bu a s l ı n d a , koybolmaya yüz tutmuş geleneksel bir çalışma siste m i . 20. yy'do savaş

m u nuzun o l ma s ı , iddia ettiklerinizi ispat edebi ldiğiniz sürece

sonrası dönemde, sonatın

kendi başına bir eser olduğu

rad i k a l olabil menize o l a n a k sağ l ı yor. Bence, farklı o l m a m ız­

otonam bir sanat geliştirmeye başla d ı k. Sanatçı tamamıyla

daki neden lerden biri b u . Hollanda ve d iğer ü l ke l e r a rasındo­

özgürleşti. Müzede daima beyaz bir kutu b u l u n m a l ı , sanat

ki özel diğer bir fark l ı l ık, devlet bütçesinde m i m a rl ı k için

ça l ı ş m a l a rı oslo gerçek yaşantı n ı n bir parçası o l m o m o l ı yd ı .

büyük bir yatırı m ı n söz konusu ol masıd ı r. Mimarlık, birçok

Ş i m d i ise, i l g i nçtir k i , sonatı bina içinde dekoratif b i r unsur

yoyı n l o ve sergiyle olduğu kadar eğiti m l e ve öze l l i kle de genç

o l a ra k kullanmak amacıyla d iğer sonotçı lorlo bir tür i l işki

m i ma rl a r ı n

gel iştirmeye ça l ı şıyoruz, ki bu aslında bundan yaklaşık 50 y ı l

bence, 90'Iı y ı l l a rda genç m i ma rların " H o l l a nda M i m o r l ı ğ ı "

öncesine kadar uyg u l a n o n köklü b i r gelenekli. B i z de b u n u

i m a j ı n ı g üçlend i rmelerine o l a n a k to n ıyo n ö n e m l i bir d i ğ e r etkidir. Ü çüncü bir etmen o l a ra k d o , ta b i i k i , l 990'Iı y ı l l a rda

y e n i şekliyle geri getirmeyi hedefliyoruz.

gel iştird i k l eri f i k i rlerle desteklenmekted i r.

Bu,

yaşad ı ğ ı m ız ekonom i k pot l a m a n ı n ya l n ızca ticari binolara değil kamu b i n o l o rıno do yatırım olonağı sağlaması ve birçok

P.G.: ARKIMEET 2004 konferans serisinin konusu "Çağdaş Hollanda Mimorlığı". Birtakım nedenlerden dolayı, Çağdaş Hollanda Mimorlığı uzun bir süre ulus/ororası mimarlık dünyasının gündemindeydi. Sizce, Hollanda mimarlığında özel bir farklılaşma söz konusu mu? Şayet söz konusuysa, bu, ne tür bir farklılıktır?

y o r k i , bu d a bize, bu faktörlerin b u l u n m a d ı ğ ı ü l kelere göre

W.J.N.: i yi b i r soru . Bence ş u n u b i l m e k ö n e m l i ki, Holla nda

O k u l u" o l d u ğ u a n l a m ına gelmeme l i . Bence, m i m a rl ı k o r ­

örneğ i boyağı özel bir d u ru m . Coğrafi ve ta ri hi açıdon ü l ke­

ta m ı nd a , çeşitli konumlar, birbirinden fa rklı yaklaşımlar söz

iş fırsatı n ı n ortoya çıkması u n u -tu l m a m a l ı . B u bağ lamda, işe l 9 80'1erde başlayon ben i m nes l i m için iş b u l m a k ve kariyer e d i n mek kolay o l m uştur. Bu üç foktör bir oraya geldiğinde ortoya özel bir tutum ç ı k ı ­ büyük bir farkl ı l ı k sağl ıyor. Bu ta b i i , ortoda b i r " H o l l a nd a

mizi fa rklı kılan bazı koş u l l a r söz konusu . Denizden koza n ı la n

konusud u r. Hatta, belki daha do özel o l o n , tüm bu yaklaşı m ­

topra klorımız işin b i r yüzü . Mevcut doğayı kend i m iz o l uştur­

l a r ı n bi rbirleri n i bast ı rmadan yo n ya n a v a r olobilmelerid i r.

d u ğ u m uzd o n doğaya karşı çok özel bir boğ ı m ız var. Doğayı, sanatsol bir u nsur olara k görüyoruz. Bundan dolayı, doğaya olon ya klaşı m ı m ız çok fark l ı . Ayrıca, Hollanda'da m ü hendislik ya k l a ş ı m ı do fark l ı . Ü n l ü bir Amerikan veya i n g i l i z sözü vard ır:

P.G.: Kendinizi bu ortamda ve ulusfororası mimarlık ortamın­ do nasıl konum/ondınyorsunuz?

"Ta n r ı , d ü nyayı yarattı; H o l l o ndo l ı l a r do kendi ü l ke l e ri n i , " k i

W.J.N.: Ke n d i m izi oslo b i r yere k o n u m l o n d ı rm o k g i b i bir

aslı nda

500 y ı l l ı k b e l k i de d a h a u z u n b i r

koyg ı m ı z o l madı, işi bu yön üyle ele o l m ıyoruz. Biz meslekle­

geçm işten dolayı çevreye v e doğaya karşı başka bir tutu-

ri mizi icra ederiz ve bu insan ların hoşuno g i der. Şayet to kdir

çok doğru .


same time o fetter or o coryotid. I n that sense you could g ive it more meoni ngs . lt is the same with windows . You can moke o window i ust os o hole to look throu g h , but you can o lso write o text o n it ond have o meo n i ng from the inside a nd o meo n i n g from the o utside, which w i l l be interesting . So these are possibilities of working with dou ble meo n i n g s . Obviously this is o woy of colloboroting with other ortists . We often work with photog ro phers, writers or grophic designers. We moke o ur focodes together. In o woy,

1 can soy that this is ol so o Ira ­

dition that has been los! to some extent. In the 20th cent u ry alter the wo r, we developed on o u ­ tonomous form o f o rt where o r t would b e o piece i n its own rig ht. The ortisi become comp letely independent. There would o l woys be o wh ite box in o m useum ; o rt works wo uld never be o port of reol l ife . Now, it's i nteresting that we a re trying to develop o relotion s h i p with other ortists and working to see if we can bring ort bock to b u i ld i n gs i n o decorotive woy, which is obviously o very old Iradition that eecsed 50 years ogo . We a re trying to bri ng it bock i n o new woy.

P.G. : The title of the ARKIMEET 2004 conference series is "Contemporory Dutch Architecture· . Contemporory Dutch or­ chitecture has been in the international orchitecturol medıo for o long time for vorious reosons. Do you believe that Dutch or­ chitecture differentiotes itse/1 in some woy; if so, lıow? code to the city is i n deed m uc h more ı m portonl, since b u i l d ­

W.J. N. : Good q uestion . 1 t h i n k it is i m portont to know that

ings a re not privote entities. They a re o lwoys in the p u b l i c do­

the Dutch situotion is q u ite u n iq u e . There a re certo i n circ um ­

main; o lot of people look ot them and form o relotion with

stonces that moke our cou ntry geogrophicolly and histo ri co l ­

them. You moy i nc l ude whotever you wont for your own

ly different from other cou ntries . One ospect is that we are o

house, but the outside of the b u i l d i n g is o lwoys i n the p u b l i c

cou ntry which come from the seo . There is o very speciol re­

a r eno . Therefore, w e believe it s i m portant t h a t f o co des

lotion with the lo ndscope , since we mode the londscope o u r­

should ca rry o form of expression, o certoin kind of meo n i ng .

selves. We consider londscope os on o rtificio l motter. Thus, the o pprooch to the lo ndscope is o l reody very d istinct.

Ömer Kanıpak (Ö. K.) : Anather p o rtic u /o r choracteristic ol your work is the use of typography. In the Ottomon period the use of colligrophy in the spoce/building itse/1 wos o /so seen lrequently. How do you view this relotionship?

F u rt h e rmore ,

the

e n g i n eeri n g

o p prooch

is

d ille re n i i n

Hol l o n d . There ıs o fo mous American or E n g l ish soying, ''God creoted the world and the Dutch creoted H o l l o n d , which is indeed true. Si nce you have o d ifferent ottitude towards the

W.J. N. : Yes, 1 think its the same. l n deed, !here is o big Irad i ­

environment due to you r long history of SOO years o r even

tion in l s l o m i c o rch itecture of the written word beco m i n g o

more, you can be relotively redical os long os you can prove

decorotive element. As wel l os in l s l o m ic orch itecture , there

your words . 1 think that cou nts os o reoson . Anather specio l

a re o lot of inscriptions in Rom a n orch itecture. 1 think this is

difference between Halland a n d other cou ntries is that there

very beoutiful becouse you gel two levels of meoning . You

is

can reod it, and ot the same time you can e n ioy it ot the !ev­

Architecture is su bsidised through lots of p u bl icotions a n d ex­

el of o n a rc hitecturo l pottern .

o

big

i n vestment of p u b l i c

m o ney

in

orch itecture .

h i b itions, bul olso through teoching and developing the ideos of young orch itects i n portic u lo r. 1 think that is the second sig ­

Ö. K. : You o/so use typogrophıc e/ements os structuro/ e/e­

nificont elfeel that helped you n g architects d u ri ng the 90 s to

ments. How is this relotionship going to develop2 ls it going to be o cose of the grophic designers working with the orchi­ tects?

enho nce the i mage of Dutch o rchitecture. As o th i rd i m portont foctor, of course, it s h o u l d be mentioned thot we had o big economic boom d u ri ng the 90 s that resu l ı­

W.J. N. : There are o few things to soy o bout this situotion . I n

ed in h uge investments, not only in commercio l , bul olso i n

functiono l ist arch itecture or modernisi o rc h itecture, o col u m n

p u b l i c b u i ld i ngs. There were o l o t of i o b s , o l o t of work to do .

h a d t o b e o col u m n . You h a d t o show i t wos o co l u m n . This

So for my generotio n , which sto rted with the 80's, it wos eosy

is one ospect. Bul you cou l d moke o col u m n , which is ot the

to li nd iobs and to start careers . These three foctors ereale the

i


1

toplom ışso k , bundan do büyük haz d uyorız. Ö te yanda n , genel olarak H o l landa kültürüne s ı kı sı kıya bağ l ı o l d u ğ u m uzu düşünüyoru m . Ancak, bono kalırsa, ço l ış m o l o rı m ızın bazı

P.G.: Hollanda mimarlığında göze çarpan bir diğer özellikse deneyiere karşı olon hoşgörü. Bu tutumun başlıca nedeni ve a ltya pısı nedir?

yönleri va r ki, bunların H o l la nd a kü ltürüyle pek de bir i l işkisi yok. H o l l a nda'daki d u ruşum uz, mevcut a k ı m ı n biraz d ışında,

W.J.N.: B a h settiğ i m g i b i , neden l erd e n biri, m ut a ba ka t

çünkü bazı k o n u lard a daha az radika l , baz ı l a rında ise daha

soğ l o d ı ğ ı n ı z sürece her isted iği n izi yapabiliyor o l m o n ızdır. B u

rad i ka l dovronobil iyoruz. Anıtsol b i n o l a r g i bi tercih etti ğ i m iz

çok önem l i . E ğ e r istotist i ğ i n i v e a n a l izleri n i çıko rmışso nız,

bel l i başlı unsurlar var. Desen ve yüzey g i b i belirli dekoratif

den izden koro ya pmanız m ü m k ü n . B u belki çok çılgın bir kon­

u nsurlada çalışmakto n keyif d uyuyoruz. Ayrıca, ayd ı n l ı k ve

sept

şeffaf o l m ayan, a ğ ı r ve kopa l ı binolar do hoşum uza gidiyo r.

H olla nda'da korş ı l o ştı ğ ı n ız o ç ı l g ı n b i n o l a r herkes tarafındon

Binolorım ızın

destek görüyor. Va r olabi lecekleri n i ispotloyo bildiğiniz sü rece

aslında,

soyd a m ve

hafif iladeli

H o l landa

kültürüne o l d u kça zıt o l d u ğ u n u söyleye b i l i rsiniz.

oma

i nsa n l a r

bu

çılgın

k o nseptlere

i n o n ı y o r l o r.

bu binolar rad ikal soyılm ıyor. B i r d iğer u n s urso, rad i ka l o la ra k görülen b i n a siste m l erinin ç o k uzun za m a n d ı r k u l l a n ı l masın­

P.G.: Hollanda mimarisinin fo rk/ılaş m as ı konusunda, bence,

d o n d o layı k u l la n ı c ı l a rı n o l d u kça a l ış ı k olmasıd ı r. Diğer un­

bos1n1n do oldukça ciddi bir rolü var. Bosm, mimariann losonm/onnl tanilmak için çok etkin olarak kullond,klon bir araç.

surlorso, m i m a rl ı k b i l i nci ve desteğ idir. 1 990'1ı y ı l l a rda bir nevi çılg ı n l ı k yarışı vard ı . Ancak, bu d u rum h ı zla değişiyor ve şu o n b u deneyierin kabul görd ü ğ ü pek

W.J.N.: Bu sadece maddi destek görüyor o l m osmdon kay­ n a k l a n ı y o r.

H o l l a n da'da

görmüş o l d u ğ u n u z

her

söylenemez. O l d u kça m u h afaza kor bir döneme g i rd i k , zira

kita b ı n

mevcut h ü kü met şu o n o kadarki en sağ görüşl ü yönet i m .

mal iyeti n i n yarısı Hallandalı vergi m ü kellefleri, kolanı d o m i ­

Artık, k o n ut sektörü nde deneyiere i z i n veri l m i yo r. Konut potlo­

m o r tarolmdon karş ı l a n ı r. Hiçbir za m a n yayımcı veya kita b ı

ması artık sona erd i . 1 9 90'1ordoyso bu çok basitti; konut açığı

s a t ı n o l o n l a r taralı ndon ödenmez. Bir m i marın kitabı d ü nya

olduğu için ne yo pso nız sotord ı . Eviniz ne kadar çılg ı n o l ursa

çapında genel l i kle, iki ya d o üç bin adet bas ı l ı r. Dolayısıyla, bir kitap bassanız ve bunu i sta n b u l ' do rofloro 1 50 E u ro'dan

o l s u n , saima nız h iç sorun o l mazd ı .

koyson ız kimse b u kita b ı o l maz. Ta n ı n mayon bir mimar o l a ra k

Artık piyasada b u kadar fazla alıcı yok. Herha n g i b i r soru n la

kalırs ı n ı z . B u işin tamamen püf n o ktosıdır. Mima rı n kal itesi ve

karşılaşmamak a d ı n a o l ı ş ı l m ı ş ı n dışında o l o n projeler gerçek­

kita p o rası nda h içbir o l a ko yoktur. Şayet pora n ı z varsa, kitabı

leştirmek istemeyen yatırımcılar gittikçe daha m u hafazakor bir

bosors ı n ız; bu kadar kolay.

tavır serg i liyorlor. Asl ı n d a , biz de zaten olis o l a ra k konut sek­ törü n ü n dışına ç1ktı k , çünkü şortlar o kadar do ilgi çekici değ i l a rtık.

P.G.: Hollanda mimorlığımn yükselişi devlet desteği ile de fetikieniyor m u ?


kind of attitude that does not exist ın other co u ntries . That

chonging ro pidly; experiments a re not very toleroted of the

doesn t m ean that the re has been o conscious elfort to devei ­

moment. We have gone i nto o very conservotive period . We

ap o "Dutch school' . 1 think with i n the architectural scene there are various positıons, dille reni approaches . What is

have the most ri g ht-wing government right now. Experime nts a re not o l lawed in the housing seefor o ny more . The housing

even m are special perhaps is that a l l of these a p p roaches ca n

boom is over. But it wos very eosy i n the 9 0 s. Whotever you

live side by side without dami nating each other.

mode wou l d be said becouse there wos o shortoge i n hous­

P. G. : How do you posilion yourself in this nıediunı, and o/so

the re is o morket where you don t have so m o n y buyers . The

ing . So, however crozy o house wos, you wou l d buy iL Now

ın the ınlernolıona/ architecturol medi o ?

developers have gol m uch more conservotive, since they t h i n k we s h o u l d moke something that is not too stronge or we

W.J. N. : We never position o u rse lves. We don ! t h i n k in those

m ight have problems. Actuo l l y os on office, we have stepped

terms. We do our jobs, our work and people ! i ke iL If people

out of the housıng seetar completely becouse the conditions

thin k it s wel l done, the n we are canten ı.

a re no langer ı nteresti ng .

O n the other h a n d ,

P. G. : ls the concept of Dutch orchitecture triggered by govem­ nıeni support?

1 t h i n k that we a re genera l ly embedded 1 think that certa i n aspects of o u r

i n this Dutch situa tioıı . But

work a re n o t very D utch . l ıı H a l l a n d w e sta n d o b i t a s i d e of the m a instreo m , especially because we might be less radico l

W.J. N. : Yes , in severol ospects. Starting wıth the 80 s, a l l the

in certa i n aspects a n d maybe more radical in other aspects .

woy thro u g h the 90 s a n d st ı l i now the re has been govern­

There are certa i n elemenis we prefer, such as m o n u m ental

menta l support . There is o lot of money to su bsidise o rchitec­

b u i ld i ngs . We d l i ke to work o lot with certa i n decorotive ele­

ture d i rectly and i n d i rectly. Di rectly due to the foct that o rchi­

ments, l i ke patterns and skins . We also l i ke b u i l d i n g s that a re

tects can get stote money to do resea rch, to moke o book, to

heavy and very closed, not l ight or tra n s parenf. Yo u cou l d say

moke certo i n projects, meo n i ng that they have the option of

that o u r b u i ld i ngs oppose the Dutch style of transpareni a n d

working without being d i rectly l i n ked to o commerciol job.

very u nearth l y l i nes .

This o lso meons they con su pport theı r office more eosi l y. This kind of research can be used loter i n o rea l commerci o l job .

P. G. : /n the case of Dutch orchitecture, 1 think the press olsa

ploys on inıporlonl ro/e in ils differentiolion. The press is used very efficient/y os on inslrunıent by orchitects to promote their designs.

Second ly, n u merous strong i n stitutes have been fau nded . There is the Dutch I nstitute of Architecture itse lf. There a re a l ­ so loco l i nstitutes in cities where they support o rch itecture thro u g h exhibiti ons and warkshops, a i m i n g to generole pub­

W.J. N. : That s j ust because it is su bsid ised . For every book you see in H ol la nd , half of it is paid by the Dutch taxpayer

l ic awareness of how orchitecture ca n be reo l ised , who! it meons, ete. I n that sense they a re not o n l y i nfarnı i n g the gen­

and the other half by the a rchitect. lt s never pa id by the pub ­

erol public, but olso making potentiol elienis more oware of

l isher a n d it s never pa id by the people who buy the books.

a rch itecture itself. To i ncreose the level of public oworeness

An orch itect s book usually goes to print in two or three thou­

and educotion on orch itecture, they a re o l sa working with

sand copies worldwide . I f you were to print books a n d put

schools since in the secondory school you wo u l d be instruct­

them i n Ista n b u l for 1 50 E u ro o copy, no one would buy

ed in art, m usic or physical educotion, but you wo u ld n t know

them . You would be a n u n known arch itecf. lt's p u re trickery.

o nyth ing obout orch itecture, i n spite of the foct that you l ive

There is n o relation between the q u a l ity of the a rchitect and

in o city where orch itecture is a l l a ra u n d you .

the book. If you ca n gel the money to m a ke the book, you make the book .

And the fourth element is the reg u lotions i ntroduced d u ring the 80 s. The stote of o rch itecture i n Hal land by the m ı d 80 s

P. G. : One other notab/e feoture of the Dutch opprooch is the

was q u ite poor with o few offices monopolising very low- q u a l ­

openness to experinıentotion. Whot is the main reoson for and the bockground to such an ottitude?

fore ign o rchitects . They invited o rch itects from other ports of

ity a rch itectu re . Then in same cities politicions sta rted to i nvite the world such os Richord Meier, Rossi and Sizo to do large

W.J. N. : As 1 ve menfioned, one is the Dutch Iradition where

public projects . Then they l o u nched com petitions . Therefore,

you can do o nyth i n g as long as the re is consensus . lt s sig n ıf­

at the beg i n n i n g of the 90 s the re was o strong i nfluence of

icant. If you moke statistics a n d a n a lyses, you can make la nd

fore ign a rch itects . The local arch itects had difficulties be­

from the sea . That s o crazy concept, but people do bel ieve i n

couse they cou l d n t com pele with that ki nd of q u a l ity. What

crozy concepts. Everybody s upports t h e crozy Dutch b u i l d i n g s

wos i nteresting is that the young orch itects, my generation,

yo u see . They a re n o t rad ica l , since y o u can prove that they

j u m ped i n because we were a ble to produce o d illereni kind

may exist. Anather ospect is that the rad ical aspect of b u i i d ­

of orch itecture that the old one s couldn t do ony mo re. When

i n g systems has been used for o long ti m e, m ea n i ng that peo­ ple are very used fo it. Other as pects are the awareness of a r­ ch itecture a nd the su pport for iL There has been o sort of competition for croziness in the 90 s . But the whole mood is

i


W.J.N.: Bazı yön l e riyle, evet. ı 9 80' 1 erde başlaya n , ı 990'1ar­ dan g ü n ü m üze kadar s ü regelen ve b u g ü n hala devam etmek­ te alan bir devlet desteği va r. M i m a r l ı ğ ı dalaylı ya da dolaysız olara k destekleyen bir maddi destek söz kon u s u . Dolaysız destek, m i marın a raştırma, kitap ve özel projeler ürete b i l me­ si için devl etten para o l m ası şeklinde, ki b u tür araştırmalar m i marın daha sonra k i ticari çal ışmaları nda do k u l l o n ı l o b i l i ­ yor. D i ğ e r b i r ifadeyle, m i m a rı n çalışma larını sürd ü rebil mesi için el inde m utlaka ticari bir proje b u l u nmasına gerek yok. B u aynı za m a n d a , m i m a rların kendi ofislerine daha kolay yol ­ l a r l a destek sağlaya b i l d i kleri a n l a m ına gel iyor. B i r d i ğ e r u n ­ s u rso,

bir d izi

enstit ü n ü n

k u ru l m uş olmas ı d ı r.

H o l l a nda

Mimarl ı k E n stitüsü'nün yanı s ı ra , serg i l e r ve otölye çalışmaları aracı l ı ğ ıyla

h a l ka

gerçekleşt i ri l d i ğ i n i

1

mimarlığın a n latara k

ne demek o l d u ğ u n u , halkın

bilincini

Ö. K.: Bu do demek oluyor ki, 1 980'/erin çok öncesinden kolon başka alt yapılar da mevcuttu. Ö rneğin, devlet mimar­ lığa yatınm yapmış olsaydı, Türkiye'de buna benzer bir sürecin başlayabileceğini sanmıyorum çünkü ortada yeterli alt yapı yok. Söylemek istediğim, Hollanda'da en azından mimarlık eğitimi üzerine sağ/am bir alt yapı söz konusu.

nasıl

W.J.N.: Holla nda'da 20. yy başlarında ortaya çıkan ı 00 y ı l ­ lık

b i r ç a ğ d a ş m i m a rl ı k g e ç m i ş i var.

S o n ra ,

Berlage,

a rt ı rm a y ı

Modernisi dönemden Rietveld v e savaş sonrası va n Eyck,

a maçlayo n birçok yerel enstitü mevcut. Böyle l i kle, sadece

CIAM g ru b u gibi önemli m i m a rların b u l u n d u ğ u fa rkl ı birkaç

h a l ka şekil verilmiyor, pota nsiye l m ü şterilerin de m i m a rl ı kto n

nesil va rd ı . Bu da, genel m i m a rl ı k a n l ayışı üzerine bir etki

haberdar o l m o l a rı sağ l a n ı yor.

H a l k b i l i n c i n i ve m i m a r l ı k

yarattı ve uzun bir geçmişe sahip çağdaş m i ma rl ı ğ ı n daha

eğitim d üzeyi n i o rtırmak amacıyla, o k u i lario do çalışıyorlar,

etkin o l a b i l mesini sağ l a d ı . B u yüzyı l ı n boşlarındon itibaren

çünkü orta dereceli o k u l l a rd a , resi m, müzik veya beden eğiti­

konut projelerinde büyük bir teli kierne yaşa n d ı . ı 9 . yy'do

m i dersleri o l o b i l iyorken, yaşa m a kta o l d u ğ u n u z şehir m i m a r­

konut koşu l ları o l d u kça zayıftı. B u n u n üzerine, to p l u konut

l ı kle bütünleşmiş o l masına rağ m e n m i m a rl ı k üzerine herha n ­

projeleri n i n kalitesi n i ortıra bilmek için yen i yasa l d üze nleme­

g i bir bilgi edi neceğiniz ders seçebilmeniz m ü m k ü n o l m u yor.

ler yo n ı nda finansal düzenlemeler de ya p ı l d ı . Böy l e l i kle, yal­

Dörd ü n c ü etmense, ı 980'1erde ortoya konmuş o l o n yasal

nız ticari orta k l ı kl o r d e ğ i l , kôr amacı g ülmeyen büyük ortak­

düzen lemeler. ı 980'1erin orto larında Holla nda'da m i m a rl ı k

l ı klar do ciddi gel işmeler gösterip büyük konut projeleri or­

o rta m ı o l d u kça zayıftı, m i m a rl ı k birkoç alisin tekelindeydi ve

taya koymaya başl a d ı l a r. Bu konutlarda, kal iteye kôrd o n bile

bu ofisler çok d ü ş ü k kol itede ü reti m ya pıyorl ard ı . Daha sonra

daha çok önem veri l d i , ki bu do farkı yaraton bir gelenek

bazı

halini a l d ı .

şehi rlerdeki

siyosile r,

yabancı

m i marları

çağı rmaya

başlad ılar. Richord Meier, Rossi, Sizo g i b i m i m a rl a rı büyük ölçekli projeleri ya p m a k üzere davet etti ler ve yarışmalar

A l t y a p ı d u r u m u n u incelediğim izde ise, mevcut tüm enstitü­

d üzenledile r. Dolayısıyla, ı 9 90'1ı y ı l l arın başında, yabancı mi­

leri n ve eğitim sistem i n i n ı 9BO'Ierin sonu, ı 9 90'1orın başı g i b i

m a rların büyük bir etkisi söz konusuyd u . Ye rel m i marları n b u

işlerl i k kaza n d ı ğ ı n a şa hit o l u ruz. B i r g ü nden öbür g ü n e h ı z l ı

nite l i kteki m i m a rl a ra ra kip olabil meleri o l d u kça zord u , ta b i i . i l g inç olonso, o dönemin g e n ç nes l i n i n , benim nes l i m i n , or­

süreçtir bu.

bir değişim göstermeyen , yavaş bir gelişim seyri izleyen bir

taya ç ı k ı p eskilerin yapo m a d ı ğ ı fa rklı bir m i m a ri ya klaşım s u n ­ mosıyd ı . Siyosiler, b u yabancı m i marların bedelleri n i karşı loyomoyı nco genç m i m a rları devreye sokmaya başlad ı l ar, zira b u hem do­

P.G.: Hollanda'da hükümet, kentleşme konusundaki etkin karar mekanizmalarının başında gelmekte. Ö rneğin, Green Heart Bölgesi* hükümetin bir fikriydi. Siz, hükümetin kentsel planlama stratejilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

ho ucuzd u hem de bu genç m i m a rlar, en azındon özg ün tasa rımlar yo pobil iyorlord ı . Mevcut ofisler de bu yarışton geri

W.J. N . : H o l l a nda'daki kentsel p la n l a m a n ı n bir fiyasko

k a l m a m a k için, genç orta klar o l moya başl a d ı . ı 990'1ordon

olduğ u n u d ü ş ü nüyoru m . i ddia etti kleri gibi nitel i k l i bir şeh i r

itibaren, kamu binoları n ı n i nşa l a rı , m i marların projelerini s u n ­

planlaması ortoda yok, hatta ortoda şehir p l a n laması adına

d u klorı yarışmalar sonucunda s ı k ı bir el emeye t a b i tutul arak

bir şey yok. Her şey, profesyonel lerce, komitelerce ve to plan­

gerçekleşti ri liyord u . Bundan dolayı,

ı 990'1ardoki m i m a rl ı k

t ı l a r neticesinde organize e d i l iyor, ancak yine de o rtoya çıkan

kal itesi siyasiler tarafı ndon yönlendirilen bir yarg ı l ama noktası

son uçta bir k a l ite yoko l aya bilmeniz m ü m k ü n değ i l . Green

h a l i n i a l m ı ştı . Siyosiler, kendi fikirleri n i ifade etmek ama cıyla

Heort projesi ise birçok şehri kapsayan, hiçbir a n l a m ifade et­

m i ma rl ı ğ ı bir araç o l a ra k k u l l a n a b i leceklerini fark etti ler.

meyen kavramsol bir yaklaşım.

Açıkça s ı , b u ra d a ki tutumdon pek hoberim yok, ancak ta h m i n ediyoru m k i , siyasi bili nci m i m a rlar a racılığ ıyla teli klemek d u ­

Görü n ü rde m uazzam bir kentsel planlama var, oma asıl

rumundasınız. F l a ndre- Belçika'doki Felemenk orta m ı n ı e l e

ya p ı l a n " p l a n l o m o n ı n

a l ı rsak, o n l a rı n d u r u m u ç o k d a h a zord u . ı 9 80'1erde sadece

Gü neye gittiği nizde, yeşil o l o n m i m a ri s i n i n , yo l l a rı n v e ka­

p l a n laması",

kentsel tasarım değ i l .

birkaç m i marın ço bo lo rıylo, küçük serg i l e r gerçekleşti riliyor­

musal o l a n ların b u l u n d u ğ u , çevre n i n binol ario çok iyi bir bağ

d u . Bu m i m a rl a r, süre k l i h ü k ü meti s ı k ıştırd ı l o r, g e l i şmeler üze ­

k u rd u ğ u , kentsel tasarım a d ı n a koca bir geçmiş o l d u ğ u n a ş a h i t o l u rs u n uz. B u k o n u d a i spanya i y i bir örnek teşkil ede­

ri ne gazetelere yazı l a r yo l l a d ı l a r, herha ngi bir proje için seçi l m i ş o l o n bir m i m a r varsa, ilgili bakono bu konuda mek­

b i l i r. Ö te yandan, Holla nda'da kentsel projeler, şehire i l i ğ i n

t u p yazd ı l a r. 20 yılın a rd ı nd a n şu o n F l o ndre'deki tutum

ç o k soyut bir şeki lde y a p ı l d ı ğ ı planlama ofisleri nden çıkar. i şlevler değişti ri l i r, yollar ya p ı l ı r, a nca k m i m a rl ı klo kentsel

oldu kça ilerleme kaydetmiş d u rumda, ya n i tüm b u çaba ların sonuç vermesi o l d u kça m ü m k ü n . Ya l n ız, bunun için ortoda

planlama o rası nda herha n g i bir i l işkilend irme y a p ı l maz, ki

m u hakkak bir çoba n ı n o l ması gerekiyor, bir şeylerin değişme­

b u , bence büyük bir karmaşa yaratır. Sonuç o l a ra k, çevresine

si için sadece otu rup bekleyemezsi n iz. Bence, yen i seçi len mi­

çok ya bancı o l o n bazı ilginç binolar görürs ü n ü z . H o l l a n d a ,

mor belediye başka n ı , m i mo r l ı ğ ı farklı fikirlerle besieyebi l ­

bir n e v i Le n i n'in haya l ettiği cennet, yani son kom ü n ist ü l ke .

meniz a d ı n a , sizin i ç i n i y i bir fırsat o l a b i l i r.

Kentsel planlama düzeyinde 5 y ı l l ı k ka l k ı n m a p l a n ı mevcut;


they couldn 't gel an expensive fore i g n arch itect, the pol iticians sta rled taking on you n g a rchitects . lt wos cheaper, but at least it wos someth in g spec io l . I n addition, the existing offices o lsa storled ta king on young poliners to try to com pete. From the 90 s on, the ree l isotion of public b u i l d i ngs was o lwoys s u bj ect

P.G. : In the Netlıerlands, the govemıneni is an active deci­ sion-moker on urbanisatıon alsa. For instance, the urbanisa­ lion of the Green Heorl' region was o decision of the govern­ ment. How woufd you evaluate the urban p/onning stmtegies of the government?

to o very contro l l ed seleelian process whereby people would su bmit the i r projects i n co m petitions . Thus duri n g the 90 s,

W.J. N. : 1 t h i n k that u rban p l a n n i n g i n H a l l a n d is o d isoster.

the q u o l ity of arch itecture a l sa became o j u d g i n g point ot the

They claim that they are doing we l l in u rban p l o n n i n g , but

i nsti gation of pol iticions . They had discovered that o rchitec­

there is n o urba n p l a n n i ng . Everyth i n g is orgon ised through

ture wos alsa o pol itical tool to express their ideas as po l iti ­

m a n ifo l d professionals, comm ittees a n d meeti ngs, but never­

cians.

theless,

1 don t see ony q u a l ity i n the finol work . The Green 1 consid­

Heorl concept of involving o lot of cities is one that Obviously 1 don t know the situotion here, but 1 thin k you have

er to be nonsense .

to trigger politica l oworeness thro u g h orchitects . If you look ot the F l emish situation i n F l a nders - B e l g i u m , their situation wos

There is o h ug e urba n p l o n n i n g operotion, but the problem is

m u ch m ore d ifficult. In the 80 s o handful of o rch itects s tari­

that they actua l l y d o plonning p l o n n i n g as opposed to u r­

ed to m o ke l ittl e exhibitions, putting constant pressure on the

ban design . If you go to the south , you w i l l witness that there

government, try i n g to fallaw the developments they wo u ld

has been o long Irad ition of u rban design where you work os

eriticise in the newspaper, trying to fa l l aw the selecti on s of the

o n arch itect on g reen orch itecture a n d where you moke

o rchitects, a nd sen d i n g o letter to the m i n i ster when there was

streets, where you make public doma i ns and o n enviro n ment

to be o selection . Now ofter twenty years, the situotion in

that is l i nked very wel l to bu i l d i ng s. Spain is o very good ex­

Flo nders has i m p roved . lt is possible to change the system .

o m ple of this situotion . On the other hand, in H a l l a n d the ur­

Bul, of course somebody has to i n itiate the process; you ca n­

bonism prajects come from the p l o n n i n g offices where u rbo n ­

not j u st wait for it to ho ppen .

1 think the fact that the new

ism is g e nerated on o very o bstroct leve l . They s h ift functions,

Moyor of Ista n b u l is a n a rch itect might mean that there wi l l

they o rg a nise roads, bul they don t make the connection be ­

be opporlunities to feed same new ideas i nfo a rchitectu re.

tween orch itecture and urba n plo n n i n g , which

1 t h i n k is d isas­

trous. Conseq uently, whot you often see is same interesti n g

Ö. K. : That means that there must have been other structures

b u i ld i ngs b u t i n very strange setti ngs .

ın p/oce long before the BO's. 1 believe that even if the govern­ ment had put same money into architecture, o simi/or process could not have developed in Turkey becouse there is no infro­ slructure. This shows thal in the Netherlands there wos o bock­ ground of educalian on architecture.

country. They have five year p l o n n i n g at the level of urba n

H a l l a n d is o sari of Le nin's parod ise, the lost communist p l o n n i n g . Every five years, they decide where to make roads and how to orga n ise cities . Then the Ministry of U rban Plo n n i n g makes extensive p lo n s. They prepore huge reporls,

W.J. N. : In H a l l a n d there is o h u ndred -yeo r- long Iradition of

but in the end when you reod the reporl, you only see o cir­

contem porary o rch itecture that storled ot the beg i n n i ng of the

cle cal led Green Hearl '. Yo u might see o n orrow sayi ng, 'We

20th century. Then , there were o few generations of i m porlont

should develop i n that d i rection" . These are a l l o bstract sol u ­

o rch itects from Beriage to the Modernisi era , Rietveld and lot­

tions . A n d

er alter the war, von Eyck and the C IAM people .

relotively poor.

1 bel ieve the resu lting q u a l ity o f t h e environ ment is

There was o long Ira dition of contem porary o rchitecture, w h ich wos relatively i nfluenti o l . lt had a n effect on o rch itec­ ture in genera l . Housing wos triggered at the beg i n n i n g of this centu ry. In the 1 9th century housing cond itions were very poor. People lived in houses without any amen ities or l i g hting and poor hygienic conditions. So o law wos introduced i n on

P.G. : Taday architects produce design work outside tlıeir own countries as well. Ttıere is o/so the factor of globalisation in our contemporory ero. Do you think that this situotion will leod to o point where there will be o lass of cu/tura/ identity resulı­ ing in simi/ar designs all over the world?

ottempt to raise the standard of mass-produced h ousi n g . There w o s o w h o l e system o f linaneing that c a m e a l o n g with

W.J. N. : 1 don'! bel ieve in cu lturo l concepts . lfs cleor that

this. lt meant that big cooperations - not commerc i o l but the

there are o lot of different cultures and notural Iy the re are c u l ­

non-profil o rg o n i sotions- starled to make big developments.

tural d ifferentiations . B u t

These cooperations storled to develop big housing schemes

coming comp letely homogeno us .

1 don'! a g ree t h a t t h e world is be­

i n which the emphosis wos on q u a lity rather than profil. This d i fferent approoch has become o tra d ition . When we look at the issue of i nfrastructure, we observe that a l l the institutes, a l l

1 t h i n k that the world is more heterogeneous than before . Taday you see o lot of sub-gro u ps within society. You can see

the educotiono l systems that w e have now were esta b l ished

people who moy claim to be living in o completely d ifferent

d u ring the Iate SO s and the 90 s . lt s o process that has grown

time and space from the people a ra u n d them in terms of be­

slowly; it is not someth i n g that ha ppens overn i g ht. The

haviour, religion, pol itics, eoti ng hobits, o reas of interest, ete .

process moves slowly.

1 think this mo kes society very rich and exciting . There is oc-

i


her S yılda bir, yol ların nerelere ya pı lacağı ve şehrin n a s ı l or­ gan ize edi leceği üzerine ye ni kararlar a l ı n ı r. B u n u n üzerine Şehir P l a n l a m a Baka n l ı ğ ı kaps a m l ı plan ve ra porla r hozırlotır. Ancak, raporun sonu nda görd ü ğ ü n ü z tek şey, yuva rio ğ ı n içine a l ı n m ı ş "Green Heort"lard ı r. Hatta, üze -rine bir a k l a " Ş u y ö n e d o ğ r u gel işmel iyiz," d iyen bir y a z ı da yaz ı l m ı ş ol ması m ü m kü n d ü r. B u n ların tümü, çok soyut çözü m l e rd i r, ki sonuç­ ta maalesef çok zayıf nite l i k l i çevreler ortaya çıkar.

P.G.: Günümüzde, mimarlar kendi ülkeleri dışında do fosarım çalışma/arını yürütebiliyorlor. Ayrıca, çağımızda küreselleşme olgusunun da büyük bir yeri var. Sizce bu durum, farklı kültür­ lerin kendi kimliklerini yitirerek tüm dünyoda benzer fosorım­ Iarın bulunması gibi bir sonuç doğuracak m ı ? W.J.N.: Ben, k ü ltürel kavra m i a ra inanm ıyoru m . Ta bii, ortada birbirinden fa rkl ı birçok k ü ltür var ve b u n l a r, bera berinde

1

k ü ltürel fa rklılaşmayı do getiriyor. Ancak, d ü nya n ı n ta mamen homojen

bir

hal

a l aca ğ ı n a

ben

d ü n ya n ı n

şu

an

eskisi n d e n

daha

i n a n m ıyoru m . hetero j e n

Hatta,

olduğunu

d üş ü n üyoru m . G ü n ü m üzde top l u m l a r içerisinde birçok alt­ grup göreb i l meniz m ü m k ü n . Davra n ışıyla , i na n ı şıyla, hayat görüşüyle, yeme- içme alışkanlı k l a rıyla veya ilgi a l a n l a rıyla çevresindekilerden çok daha fa rklı bir za m a n ve mekônda yaşa d ı ğ ı n a i na n a n i nsanlar var etrafı m ızda . Bence b u , heye­ ca n verici büyük bir zen g i n l i k . Asl ı nda k ü ltürel k i m l i kler kaybo l m uyor, değişiyor. Kültür, d u ­ rağan değ i l , sürekli d e ğ i ş i m gösteren d i n a m i k bir unsurdur. Mesela sizin kendi k ü l tü r ü n üzü ele a l a l ı m , O rta Asya 'dan gel­ d i n iz,

Roma

Kültürü'nü

görd ü n ü z ,

s o n ra

da

Osma n l ı

Kültürü'nü yaşadı nız. Kendi kültürü n üzde bunların hepsi bir­ biriyle harmanianmış d u rumda. Şimdi ise hepsi için " b u n l a r, bizim kültürümüz" diyors u n uz. Bence bu k ü ltü rler, birçok fak­ törün topla m ı . Küreselleşme, a s l ı nda çok eski bir kavra m , za ­

Ya n i , kısacası, s o n 5 0 0 0 yılda n e yapıyor id iysek çağ ı m ızdo

manı yoru m l a m a n ızla alokalı biraz d a . Bence, kü ltür, çevre­

d o aynısını yapmaya devam edeceğiz. Ya p ı l a r ı n i l g i n ç tarafı

siyle s ü re k l i bir etki leşim h a l i nde o l a n b i r tür a kı m g i bidir.

ise, hôlô gel iştiri l e b i l i r olmaları d ı r.

Belki, tek fark g ü n ü m üzde bu etk i leşi m i eri n daha hızlı o k ­ masıdır. Kültürel etkileşimlerden bahsederken, u n utmamamız gerekir k i , m i m a rl ı kta uzun bir geçmişi o l a n gezgin m i m a rlar geleneği va rd ı r. St. Petersburg, iıalyan m imarlar tarafı ndan 1 6 . yy'da

Ö.K.: Evet, yalnız mimarlık çehresini değişfiriyor. Çok yoğun bir tanıtım söz konusu. Ö rneğin, Renı Koolhaas'ın Canieni adlı kitabının bir mimarlık kitabı olarak tanımlanması oldukça şaşırtıcı. Çoğınıızdo, literatürümüze yeni fonını/anıo/ar giriyor.

inşa ed i l m iştir. Felemenk ve H a l l a n d a l ı m i marlar, internet g i b i bir kaynak o l m a d ı ğ ı n d a n j ıalya'ya g i d i p etrafı bizzat gözlem­

tür a raç nite l i ğ i taşıyor. Gerçek o l a n l a , aracı olanı bi rbiri nden

lerd i . Seyahat etmek de aslında aynı prensip, ta bii, biraz da­

ayırm o n ı z gerekir. Rem Koolhoos do binasına beton döküyor,

W.J.N.: Ben böyle d ü ş ü n m üyoru m , a s l ı n d a . Bu örnekler bir

ha yavaş gel işen bir öğrenme s ü reci. B u m i marlar, g itti kleri

mekô n , ı ş ı k ve diğer koşu l l a r ı n ı n tü m ü n ü göz ö n ü nde b u l u n ­

yerlerde eskiz yaparlar ve b u eskizleri ü l kelerine geri getirirler­

d u rm a k d u rumunda ka l ı yo r. B u n l a r, m i marlığın değişmeyen

di.

Kültüre l etkileşim a n l a m ı n d a , H o l l a nda'da bir dönem

yüzüd ü r. Belki, bir kita b ı yayımlama şekl i n iz değişeb i l i r. 1 7 .

oryantal ü s l u p l a rı n kendi k ü l tü r ü m üz üzerinde büyük bir etkisi o l m u ştur. 1 9 . yy orta larında Batı Avrupa'da i sta n b u l o l d u kça

yayı m layabil iyorlard ı . B u yöndeki değ işikli kler, grafik tasarım

popüler bir tarzı simgel iyord u . Asl ı n d a , bu da b i r k ü re­

için bir değişim olara k kabul edilebilir.

yy'da bir dönem, m i m a rlar kita p l a rı ya l n ızca bakır g ravürlerle

sel leşme örneğ i d i r. Bana kalırsa, en ö n e m l i soru n geçmişim izi tam a n lam ıyla kavrayıp değerlendirememem izd i r. Bu, çok da­

Ancak b u n u n m i m a ri çevredeki değ i ş i k l i klerle uzaktan ya k ı n ­

ha ciddi bir soru n . Bence, m i ma rl ı k sah nesindeki insanlar

don bir i l işkisi yoktur. Canlenf g i b i kita p l a rdan bahsedecek

d a h i l , her biri-miz çok fazla şimdiki za manda yaşıyoruz, bil­

o l u rsak, bir projeyi analiz etme, a raştırma ve s u n m a eylem­

g isayar ekra n ına k i l illenmiş d u ru mdoyız. Ta ri h i a n a l iz et­

leri n i net bir şeki lde bi rbiri nden oyırmanız gerekir, zira ortada i nsa n l a rı n çoğu b u farkı

tiğin izde, şimdi karşı karşıya o l d u ğ u m u z olayların birçoğ u n u n

ya n l ı ş a n la m a söz kon u s u d u r.

geçm işte defa l a rca yaşa n m ı ş o l d u ğ u n u görürs ü n üz. Bazı ne­

görmez. Terörizmi a n a l iz etmeniz, buna karşı o l d u ğ u n u z veya

den lerden dolayı, çoğu i nsan, her olayın

kend ine özgü

b u n u sav u n d u ğ u n u z a n l a m ı n a gel mez, sadece a n a l i z eder­

o l d u ğ u n u d ü ş ü n ü r. Bence, geri dönüş çok ilginç bir o l g u .

siniz. Araştı rma ve a n a l izlerinizin a rd ı nd a n ,

Ta rih geri dönmeli v e o n u n d a h a ç o k b i l incinde a l m a l ı s ı n ı z .

m u n uzu belirler veya bir m i m a r o l a ra k , e l d e ettiğ i n i z sonuçları

kendi

kon u ­


tua l ly a change af cultura l identity rather than l oss . C u lture is

tect, alter y o u r research and a n a l ysis, y o u can toke o position

not an entity that you can consider as being fixed . C u l ture is

or you can li nd i nstruments . My criticism of this ki nd of situ a ­

a lways dynamic a n d chang i ng . For exa m p l e , you came from

t i o n s is that the step from research t o production is n o t cl ear.

the pla nes of Central Asi a . You ve had the Roma n cultu re,

If you a n a lyse Rem Koo lhaass research a bout Lagos, i t s ex­

you've had the Ottoman cu lture . They are a l l mixed u p . Taday

tremely interesting to see the problems of big cities with m i l ­

you say, ''This is all our culture, . 1 t h i n k these cultures a re the

l ions of people . lt w o u l d b e i nteresting f o r Ista n b u l t o s e e such

sum of a lot of i nfluences . G loba l i sm is a very old concept; it

a study. However, you see the a n a lyses, but you don·t see an

has to do wıth your i nterpretation of time . 1 bel ieve that c u l ­

i nstru ment. lt s o journal istic work deseri b ing the !acts and

ture is o strea m that ıs constantly golhering n e w i nfl uences.

how it works . lt doesn t conta i n any i nstru ments ab out what

Maybe the only dillerence is that at this moment these influ ­

you can do as an arch itect. 1 th i n k that is where the confusion

ences a re flowing more q u ickly.

is . For so me reason , this step has nt be en lake n . The steps are taken secretly i n offices but not written down . My m a i n criti­

On the subject of cultura l i nteractions , we s h o u l d n 't forgel

cısm of the preseni situation ıs that the arch itects don t take o

that a rch itecture has o very long Iradition of Irave l i i n g arch ı ­

sta n dpoint. lt s not a q uestion of be ing in favour or agai nst

tects. I n the 1 6th century, St . Petersburg was built b y lta l i a n a r­

someth ıng . That's not i nteresti ng . 1 t h i n k the interesti ng thing

ch itects . Flemish a n d Dutch arch itects went to lta ly and trav­

ıs to lind out what kind of a n elfeel the situatıon has on the

elled a raund to observe because there was no i nternet.

arch itects professıon.

Tra ve l l i n g is a l ittle slower bul it is actu a l ly the same principle .

Ö . K . : There are sonıe examples in buildings as well; the pub­ They went to sketch a n d brought the sketches back to Hol la n d . I n terms of cultu ra l ı nteracti ons, at one point, arien­ ta i styles were infl uential for o long ti m e . Ista n b u l was very 'i n vog ue ' i n Weste rn E u rope i n t h e middle o f 1 9th century.

lic s perception of archıtecture is changırıg through new de­ signs. The Miesian skyscraper and Koolhaas' China TV . . Doesn't this influence what people understand by architec­ ture? Do you think it is o/so o recycling period?

That's a l so g l o ba l isation .

W.J.N. : 1 don t thin k so. Basica l l y, it s o problem of style . A In my opinion, the most im portant problem is the lock of in­

skyscraper may have various !orms but it sti l i is o h ı g h b u i l d ­

lerpretation of history. This is o m uch more serious problem .

i n g . lt sti l i is o b u i l d i n g where 5 ,000 people work . lt is sti l i o

1 t h i n k that peopl e, a lsa in the a rch itectu ral scene, tend to l ive

h uge menumental project. There is a problem of getiing the

too m uch i n the present. They a re sucked i nfo !heir computer

lig ht in, of ventilatio n , of the relation ol the b u i l d ı n g to the en ­

screens . If you analyse h istory, you can clearly see that events

viron ment, ete. So, a l l these q u estions are exactly the same.

that a re happe n i n g now have been happening a l l the time . For same reaso n , people t h ı n k each event is very specia l . 1

O n l y the a n swers are s l i g htly d ifferent . Yo u can do o gorboge

t h i n k that recyc l i n g ıs very ı nteresting . You should recycle h is­

space as o recta n g u l a r box or as o blob, which same archi

tory and be more aware of it. In short, i n this centu ry we w i l l

tects are doing nowodoys in Hol la n d . E ither way, it is sti l i o

b e doıng what w e have been d o i n g f o r t h e l a s t 5 ,000 years .

ga rbage pl a ce .

And what is stra nge about b u i l d i ngs is that we ca n sti l i devel ­ ap theın .

Ö . K. : Yes, bul archileclure is changing its face. Promotion is veıy ıntense. For example it is amazing that Content, the book of Renı Koolhaas, is cal/ed an architecfural book. New defini­ tions are erıı e rging in our era.

Ö. K.: lt was unusuol for orchitects to gel involved with eco­ nonıics and politics. For instance, the 1 930's was o period when orchitects tried to transform society by nıeans of orchı­ tecture. Now 1 think tlliS idea has been lost. That wos o utopi­ on period. W.J. N. : lt served to gel arch itects involved with economics

W.J.N. : 1 d o n t t h i n k so at a l l . Those exa m ples are the means .

and pol itics . The a rch itects of the l 930's were extremely po ­

You have to m a ke a differentiation between the means a n d

l itica l . All Dutch and German architects went to Soviet Russia

t h e real th ı n g . Rem Koolhaas pours concrete i n h i s b u i ld i ngs,

in the 20's to h elp to bui Id the people s paradise . The whole

a n d he has to think about spaces, l ight a n d conditions. Those

modernisi concept was to free the poor people a n d to give

don 't change . Perhaps the way you can publish a book may

them l ight, sanitation, ete. Architecture is a lways involved in

change . There was o time in the 1 7th centu ry when arch itects

po l itics and economics because you a re giving s h a pe to i n ­

cou l d o n l y publ ish books with copper etch i ngs . This mig ht be

vestments .

considered as a change in the world of graphic desig n , bul it has noth ing to do with the changes in the world ol a rchitec­

In terms of tra nsform ing society, at the moment a rch itects

ture . If you ta l k about books l i ke Conlent, you have to m a ke

don t c i a ı nı to be a b l e to change society with the ır b u i ld i ngs,

a distinction between a n a l ysing a n d resea rch ing and preseni­

but of course they do this in effect. The B i l bao elfeel was

ing o

project as wel l , because there is o misunde rsta nding

clearl y on economıc effect that was driven by an arch itectu r­

here . A lot of people don t rea lise the d ifference . Yo u can

al piece, a n d which was olsa done d e l i berate ly. If Rem

a n a lyse terrorısm but it doesn t m eo n that you a re i n favour or

Koolhaas ıs part of the Prada, he ta l ks !here a bout pol itics,

agai nst terrorism . You are only a n alysing it. And as a n arch i -

economics, and ınaı-keting, not from the point of view of


a raç a l a ra k k u l l a n ı rs ı n ı z .

Bu

tür d u r u m la rdaki eleşti rim,

bina aracı l ı ğ ı ile gerçekleşmiş b i l i nçli bir sonuçtu r. Prada pro­

Rem Koo l hoas'ın Lagos üzerine araştırma s ı n ı i nceled i ğ i n izde,

jesinde Rem Koo l haas, politika, ekonomi ve pazarlama üze­

m i lyonlarca

insa n ı n

yaşad ı ğ ı

büyük

şeh i rlerin

soru n l a rı n ı

görmek s o n derece i l g i çekici d i r.

ri ne o l a n yoru m u n u , d ü nyayı değiştirmek ya da bir devrim yaratma açısından değil de, bazı a l a n l a rda yapılabi lecek

Ö rneğ i n , bu çalışma i sta n b u l açısından incelen meye değer

1

sahipler. B i l bao etkisi, ç o k n e t o l a ra k e k o n o m i k bir etk i d i r, bir

a raştırmadan üretime geçi len a d ı m ı n çok net olmamasıdır.

değişimler açısından ortaya koymakta d ı r.

o l a b i l i r. Ancak a n a l izleri görür, herha n g i bir araç görmezsi niz.

Ofiste bir proje üzerinde ça l ı ştı ğ ı m ızda, tasa rl a d ığ ı m ız bi­

B u a raşt ı rma, gerçekleri gözler önüne seren, b u n la rı n n a s ı l

n a l a rdaki politik yaşa n tı n ı n orta l a m a bir binadakinden daha

işled i ğ i n i tasvir e d e n b i r ça l ışmadır, a ncak size, bir m i m a r

yü ksek o l m ası n ı ,

o l a ra k ne ya pabi leceğ i n ize d a i r herh a n g i bir araç sun maz.

amaçl ıyoruz. Parayı, piyasa koşu l l a r ı n ı k u l l a n ıyor, aynı za ­

ortaya

çıkan

ürünün

çok iyi

olmasını

Bence, tam da bu noktada bir karış ı k l ı k yaşan ıyor. Bazı ne­

manda y ü ksek kal iteyi baz a l a ra k tüm b u n l a rın üstesinden

denlerden dolayı, bu a d ı m l a r a t ı l m a d ı . Ofislerde, kapa l ı

gelmeye çalışıyorsun uz.

kapılar a rd ı n d a bel k i g izl ice konuşu l d u , a ncak kaydedilmedi. Şu a n k i d u r u m l a ilgili baş l ı ca eleştirim m i ma r ı n ken d i n i ko­ n u m la n d ı rmayışı d ı r. B u n u n l a , herha n g i bir olayın ya n ı nda veya karşısında d u rmayı kastetmiyoru m ; zaten bu çok da

P.G. : Bu istonbul'o ilk ge/işiniz. Şehri nasil değerlendiriyor­ sunuz, özellikle de şehireilik ve losarım oç1sındon gördükleriniz kofon1zdoki istanbul imoj,ylo örtüşüyor m u ?

ö n e m l i bir şey değ i l . Bence asıl ilgi gösteri l m esi gereken şey, bu d u ru m u n m i ma r ı n mesleği üzerindeki etkisid i r.

W.J. N . : Sadece iki g ü n d ü r buradayı m , şu a n i ç i n ç o k fazla

Ö.K.: Bu konuyla ilgili olarak bina/ar üzerinden de örnekler

sadece S u lta n a h met v e çevresi nden oluşm uyor. E ğ e r bir şehri

veri/ebi/ir. Halkın mimarlik anlaylŞI, yeni tasarım/ar aracdiğJYIO değişim gösteriyor. Mies'in gökdelenleri ve Koo lho a s ın CCTV için Pekin'de lasar/amJŞ olduğu bina . . . Sizce bu değişimler in­ san/ann mimar/ık an/ayJş/arınJ etki/emiyor mu? Bu, sizin için oyn1 zamonda bir geri dönüş dönemi anlamına m1 geliyor?

gerçek a n l a m ıyla kavrayıp değerl e n d i rmeyi a ma ç l ı yorsa n ız,

yer gezebi l d i ğ i m i

'

W.J. N.: Ben buna pek katı l m ıyoru m . Esası nda, bu bir tarz meselesi. B i r gökdel e n i n birçok formu o l a b i l i r, ama yine de

söyleye m e m .

Ş u rası

kes i n

ki,

i sta n b u l

önce l i k l e şeh ir merkezi d ı ş ı ndaki bölgel eri i ncelemeniz gerek­ mekir. Şehrin, doğu ve batı a rasındaki kon u m u itibariyle hem coğrafi hem de pol itik a n l a m d a m uazzam bir pota nsiye l i n i n olduğu çok açık. Ta bii, b u n u n ya n ı n d a , şehrin Boğaz'la v e suyla o l a n i l işkisi de çok özg ü n . Bu a n lamda i sta n b u l , içinde büyük bir pota nsiyel

içinde 5000 kişi n i n çal ıştığı a n ıtsal nite l i ğ i olan bir yüksek

barındıra n bir şeh i r. Ta bii ki, 1 O mi lyon n üfusa sahip bir şehrin

yapıdır. Işık a l m a , hava l a n d ı rma ve çevresiyle olan i l işkisi n i n

soru n l a rı da çok olacaktır. Şunu da itiraf etmeliyim k i , a raba­

çözü l m esi gere k l i d i r. Soru n l a r ı n t ü m ü h e m e n h e m e n ayn ı d ı r,

y-la gezerken gözlemleyebi l d i ğ i m kadarıyla pek fazla soru n

ancak bunların ceva p la rı a rası nda çok ince fark l ı l ı kl a r bu­

gözüme çarpmad ı .

l u n ur.

H o l l a nda'daki bazı m i m a rların g ü n ü m üzde ya p m ı ş

olduğu g i b i , bir çöp l ü ğ ü d i kdörtgen bir k u t u veya bir a morf

Ancak, varoşlarda çok ciddi bir karmaşa n ı n söz konusu

bir kütle şekl i n d e tasa rlaya b i l irsi n iz, ama n i h ayetinde her i ki

o l d u ğ u n u ta h m i n edebi l iyoru m, başta n üfus artışı ve trafik

d u rumda da bir çöpl ü k elde edersiniz.

soru n u o l m a k üzere. Ya l n ı z, şunu d a söyleyeyi m , soru n demek

Ö.K.: Ekonomi ve siyasetle ilgilenmek mimarların pek de

meydan okuma demektir. Tüm bunları aşmayı başara b i l i r­ seniz, i sta n b u l m u hteşem bir şeh i r h a l i n i a l ı r.

aliŞik olmodlklorı bir durum. Ö rneğin, J 930'/ar mimarların toplumu, meslekleri aracJ!JğJYia dönüştürmeye çaiJŞiik/arı bir dönemdi. Bu, bana ka/Jrsa, günümüzde yitip gitmiş, sadece o ütopik döneme ait bir yokloş1m.

P.G.: Size göre, mimor/1k adına istanbul'da eksik olon nedir? W.J.N.: Asl ında, b u n u pek b i l d i ğ i m söylenemez. Bence, şurası kesi n ki, 20. yy'a ait herha n g i bir a n ıtsal projeniz yok .

W.J.N.: Asl ı n d a , ekonomi ve pol itika m i marların pek de ya ­

B u n u y a p m a k i ç i n artık ta b i i çok g e ç . Yaşa m ı ş olduğunuz

bancı o l m adığı kon u l a r. 1 930'1arın m i m a rları i leri derecede

kültürel değişim leri sembol ize etmesi açısından çağdaş a n ıt­

siyasiyd i l e r. 1 920'1erde, H o l l a nda lı ve Alman birçok m i m a r i n ­

ların ızın b u l u nması çok iyi o l u rd u .

s a n l a r ı n haya l i n i kurd u ğ u cenneti kurmak amacıyla Sovyet Rusya'ya gitti. Tüm modernisi konsept, fa kir i nsanları özgür­

Bence,

leştirmek, o n l a ra ayd ı n l ı k getirmek ve hijye n i k koşu l la r sağ la­

Akdeniz'in başkenti o l a n şehrin ize hak ettiği övüncü sağ l a m a k

mak g i b i fikirler üzerine k u r u l m uştu. Mimarl ı k her za m a n için

a d ı n a kend i n ize B i l bao etkisi gibi bir ç e k i m gücü yarat­

politika ve ekonomiyle iç içe o l m u ştur, zira yatırı m l a ra şekil

malısınız.

turizmi d a h a da

ca n l a n d ı rm a k , b i r y a n d a n d a

veren sizsiniz. Top l u m u dönüştürme konusuna gelirsek, g ü n ü m üzde m i m a r­

lar binaları ara cıl ığıyla top l u m u değiştirme gibi bir tutu m

nun içinde yer olon, Amsterdom, Rotlerdom, Lohey ve Utrecht kentlerinin bir

serg i l e m iyorl a r,

oroyo gelmesiyle oluşmuş Rondstod adlı bir kent ağı mevcut/ur.

aslında

b u n u yapabi lecek g üce ta bii

ki

Green Heort Bölgesi - Hollondo'do, Green Heorl adı verilen yeşil doku­


wanti ng ta change the whole world or moke o world revolu ­

Population growth and traffic a re very obvious prob lems . Bul

tion , but from the point of view that they wa nt to change the

problems are cha l lenges . If you cou ld twist them creative ly, it

world with i n certa i n oreas . When we work i n the office, we a l ­

could be o great city, of cou rse .

woys consider that w e wont to m a ke o very good product, o very good building in which the politica l life is of o h i gher

P. G. : Whot is nıissing in your opinion in istanbul in ternıs of

q u a l ity than i n a n overage b u i l d i n g . Yo u use the money, you

orchitecture ?

use the principals of the ma rket, but at the same time you try

W.J. N. : 1 don'! k now. 1 th i n k who! is locking is that you don 1

to give them o twist that produces h i g h q u a l ity.

have any m o n u ments of the 20th century here . lt is too Iate to do that. lt would be rea l l y great to have same contempo­

P. G. : This wos your first visit to istanbul. How do you evoluote istanbul and does it coincide with the image you had in nıind in ternıs af urbonisnı a nd des ign ?

rary m o n u ments to express the ongoing cultura l cha nges . 1 think you should treat yourseli to o B i l bao effect, same mag­ net to boost tourism more, a n d o lsa to give pride to the ca p­ ital of the Mediterra nean .

W.J. N. : 1 ve only been here for two days; 1 have n'! see n that m uch yel. Obviously, Ista n b u l doesn 't j ust cansisi of the S u ltanah met reg ion .

·

Green Heort Regıon - The urban network cal/ed Rondstod, consısting of

Amsterdom, Rotteıdam, The Hague and Utreclıt, is placed in o green zone,

Belare you evaluate o city, you first have to go out to the su b­

the Green Heart regıon.

u rbs to have o belter u ndersta n d i n g of what it is . lt's clear to me that it is o city with h u ge potentia l because of its geo­ grophical and politica l position between East a n d West, but

� E1:.J ı!!J !',ll

a lsa because of its relation with the sea and the Bosphorus .

H uizen'de konut grubu Aportment blocks, H uizen Matbaa Binası, Ede Printing shop, Ede

So, the city has g reat potential in that sense . lt's obvious that

ffi

any city with l O m i l l i o n people wi l l have large problem s.

Office buildıng which wos o bicycle manufacturer ance, Amsterd a m

m u st say that while driving in the city centre,

1

1 don t reo l l y see

any problems . Bul 1 can imagine that !here are compl ications for people living o n the outskirts .

m � m

Eskiden bir bisiklet fabrikası olon ofis binosr, Amsterdom Apartman, Ratterdam Apartment block, RaMerdam Konut bloğu, SiMand Hausing block, SiMand itfaiye binası, Breda Fire Statıon, Breda


Fra nci ne Houben Meeanoo Arehileelen


.. Biz i n sa n yap1 m 1 b i r ü l ke d e yaş 1yo ruz ve b e n d e b u g e l e n eğ i n ve kü ltü rü n b i r pa rça s 1y1 m . .. nwe a re a m a n - m a d e cou ntry a n d 1 a m pa rt of that cu ltu re . ..


Fra ncine Houben Konfera ns• 1 3 N isan 2004 Merhaba i sta n b u l ,

B e n i güzel şehrin ize davet ettiğiniz i ç i n ç o k teşekkür ederi m . H a l l anda l ı m i marları n buraya ça ğrılmasına ve çağrı l a n l a rd o n b i ri n i n ben o l moma gerçekten m i n netto rı m . B e n Meconoo'n u n ku rucu larındon biriyi m . B ü romuz Delft şehri ndedir. Ş u o n büromuzdo a lt m ı şton fazla ele­ man çalışmakta ve çok çeşitli işler yo pmoktoyız. Bence Meco noo'yu özel k ı l a n do b u . B ü ro m uzo sosyal konutlorlo i l g i l i bir yorışmoyı kozonorak başlad ı k . Sosyal konutlar, Hol landa Mimorlığı içinde daima g ü ç l ü bir tasarım geleneğ i ne sahip o l m uştur. Biz b u g ü n b i l e b u k o n u d a yen i projeler üretiyoruz, fakat bunların yanı sıra bir şo pel, b i r otel, ofis binası, b i r opera n ı n sahne tasa rımı, h ı z l ı trenlerin H o l l a n d a peyzo j ı no etki­ lerini a raştıra n bir proje, tiyatro ve hatta Rotterdom'do bir gökdelen de yapıyoruz. Benim için H a l l a n d a l ı o l m ak, yani o lçok düzlü klere sa h i p bir ü l keden gelmek çok önemli bir olg u . Bildiğiniz gibi Holla nda, deniz seviyes i n i n a ltında ve d e n iz kıyısındoki bu bölgeleri su taş k ı n l a rı n d o n koru mak için yeldeğ i rmenleri ile fazla su a l ı n ı p den ize geri b ı ra k ı l m o kto . Bizim insan ya p ı m ı bir ü l kede yaşıyoruz ve ben de b u geleneğ i n ve kü ltürün b i r porço s ı y ı m . Belki Meconoo i s m i n i Delf Tek n i k Ü n iversitesi'ndeki kütüphoneden, H o l l a n d a A ç ı k H a v a Müzesi'nden y a d o Hollanda'n ı n en güzel oku l l a rı n d o n b i ri olara k gösterilen I s o l a Ortook u l u'ndon, Utrecht'deki ta ri h i bir v i i ­ l o n ı n yera ltı ofis ekinden veya St. Mary o f Angels Şopeli'nden d uymuş o l a b i l i rs i n iz. B ü t ü n bunların ya n ı s ı ra pek çok yarışmaya do kot ı l ı yoruz, oma hepsi n i kozo n o m ı yoruz. Kaybettiğ i m iz büyük yarışmal ardon biri de

Fra n kfurt'taki Avrupa Merkez Ba n kası Binası oldu. Kozo n d ı ğ ı m ız yo nşmalar do oldu; tıpkı Heerlen'deki yük­ sek yapı

gibi.

Son z a m o n l a rda

kozo n d ı ğ ı m ı z yarışmalardon

biri

de şu

on

üzeri nde çal ıştı ğ ı m ız

Amsterd o m'do Bijlme r bölgesindeki park ve etrafındaki konutlorlo i l g i l i projed i r. B u n u n ya n ı s ı ra bu aralar Gdonsk şeh r i n i n moster planı üzeri nde de ça l ışıyoruz. G l osgow'do k i B BC Merkezi'ni de biz yaptık ve Cenovo'do b i r yarışmaya kotı l d ı k . Ş u o n çal ıştı ğ ı m ı z bir başka proje de Arnavutl u k'ta Tiron'do b u l u n u yo r. Daha önce bu şehrin moster p l a n ı n ı yapm ıştık ve şimdi orada yeni bir konut projesi yapıyoruz. Bu orada iki sene sonra do Hollanda'da projes i n i ya ptı ğ ı m ız P h i l i ps Şehir Merkezi açılmış olacak.

Biri nci Rolterda m Mimarhk Bien a l i

Ratterdam (2003)

" N e yazık k i , planlamada bu konu, trafik sıkışıklığı v e yollar g i bi sadece i k i boyutlu b i r bakış açısıyla değer­ lendirildi. Halbuki ben bu bienal çalışmasıyla mobil ile kavramını günlük yaşantı nın bir parçası olarak üç boyutlu, hatta ha reketi de işin içine katarak dört boyutlu bir şekilde incelemek istedim." Rotterdom'do ilk kez d üzenlenen m i m a rl ı k biena l i n i n hem kü ratörü hem de yöneticisiyd i m . Te m o m ı z "Mo b i l ite : Manzora l ı B i r O d a " i d i . Bence son e l l i y ı l i ç i n d e mobil ile hoyotlo r ı m ı zı ciddi bir ş e k i l d e değiştirdi fakat hem m i m a rlar hem de şehir p l a n o l o n b u değişimle boşa çıkomodı. Mobil ile sadece planlama safhasında ele a l ı n d ı . Ne yaz ı k ki, planlamoda b u k o n u , trafik sıkışıklığı ve yol l a r gibi sadece i k i boyutlu bir bakış açısıyla değerl e n d i ri l d i . H a l b u k i ben bu bienol çalışmasıyla mobil ile kavra m ı n ı g ü n l ü k yaşant ı n ı n bir parçası olara k üç boyutlu hatta hareketi de işin içine katorak d ö rt boyutlu bir şekilde i ncelemek isted i m . Bu yüzden Hol l a n da'nın z i h i nsel b i r harita s ı n ı çıkord ı m . D H Bu yen i ha rita i l e gösterme k istediğim son SO y ı l içinde daha mobil bir h a l e geldiğimizd i . B u n d a n SO sene önce belki insanlar aynı şeh i rde yaşayıp aynı şehirde ç a l ışıyord u . Fakat ş i m d i , Rotterdom'do yoşomon ızo rağmen işiniz başka bir şeh i rde olabil iyor. Ko rınız d o sizden fa rklı bir şeh i rde ça lışı yo r. Haftasonları ve


Fra ncine Houben Conference Apri l 1 3, 2004 Hello i sta n b u l , Tho n k y o u for i nviti ng m e t o you r beoutilul city.

1 reo l ly o ppreciote being here i n i stanbul and y o u r inviti ng

the Dutch Architects.

1 om one ol the launders of Meconoo Arch itects . We a re bosed in Delft. Meconoo has o stoff of o bout 60 people and we d o a l l kinds of work and thots what is speciol a bout Meco n oo. We storted the office by winning o co m petitio n for social housing . Socia l housing has o lwoys been o strong Iradition of the Dutch Architects. We sti l i do housing bul ot the same time we a re doing o chapel , o hote l , on office bu i ld i ng, stoge desig n for o n opera , g iving o visian obout how t o d e o l with high - speed troins through the Dutch Londscope, o theotre a n d even o high- rise b u i l d i ng in Rotterd o m . For me, its very i m portont that

1 come from the

.. .. .. .. ..

..

..

..

.. .. -

Netherlonds, and whot

1 meon by that is the lowlonds of the Netherlonds . Most ol our country is below seo

level and that is why we have the wind m i l l s to pump out the water and throw it back into the seo . We are o man mode cou ntry and

1 o m port of that troditio n .

Moybe you know us os Meconoo for the l i brory i n the Dellt TU or for the Dutch Open Air Museum i n Arnhem , o r for t h e Isola Secondory School, wh ich wos chosen os the most beoutifu l secondory school i n H o l l o nd , o r for t h e underground office extension of o histarical villo in Utrecht, or for the Chopel of St. Mary and An gel s . Of cou rse we o lwoys do o lot of competitions; most of the m are international ones such os the competition for the E u ropean Ce ntro l Bank i n Fra n kfu rt, o com petition we did not wi n . We a l sa win com petitions, for exo mple the h ig h- rise building i n the centre of Heerlen i n the Netherlo nds. Alsa we won o

compet覺t覺on recently and we are working o n it right now. lt is

o

park with housing i n the Bi j l me r,

Amsterdom . In addition to that we l l do the moster planning of the city of Gdansk. We d id the B B C Heodquorters i n Glasgow a n d we worked o n o competition in Geneva . At this moment, we a re geliing pre簫 pored for o project in Ti ra no . We li rst d i d the Tirono master plonning and now we wi l l do o new housing project in Tirono , Albo n ia . And in the next two years, we will reo lise the Philips City Centre, o lsa i n the Netherlo nds .


tati l l erde ise bam ba§ka bir yere g i d iyors u n uz, yani özetle hayatlarımız iyice mobil b i r h a l a l ı yo r. Bu bienal çal ı§ması i ç i n Rotterdam'dan ba§ka d ü n ya n ı n çe§itli yerlerinden

1 O tane Bienal Şehri seçtim ve b u §eh i rlerle beraber mobi l ile kültürü h a k k ı nda u l us­ lararası bir ara§tırma yapt ı k . N e yazık k i i sta n b u l bu listede yoktu. Ç a l ı§ma ta k ı m larından a ra ba larına 4 adet kamera ta k m a l a rı n ı ve kaydettikleri görüntülerin ya n ı sıra mobi lile ile i l g i l i ne b u l u rlarsa toparla m a l a rı n ı isted i m . B u konuyla i l g i l i televizyon progra m iarına çı ktı m , hatta bir kitap b i l e hazırla d ı k . B ü y ü k serg i n i n a ç ı l ı § ı n a i s e H o l la nda Kraliçesi ile beraber bir "vosvos"un içinde gittik. B u g ü n k ü konu§mam ı n a d ı " H o l l a nda'n ı n Dağları". B i r g i ri§ ya pmı§ b u l u nuyoru m , § i m d i ise projelerden bahsedeceğ i m . Söz edeceklerim a rasında b i r e v ve stüdyosu, Rotte rdam'da toplu konut projesi, yine aynı §ehirde bir §opel, Arnhem'de bir m üze, Cenevre'de bir ofis, Rotterd a m'daki Montevideo y ü ksek ya pısı, Utrecht'de i ktisat ve i §letme Fa k ü l tesi, Delft Kütüpha nesi ve son o l a ra k da Delft Tek n i k Ü n iversites i'nin master p l a n ı b u l u n uyor. Son o l a ra k d a , konu§ma m ı mimarl ı k i l e i l g i l i bazı görü§ ve tespitl eri m l e tamam layaca ğ ı m .

Bir Ev ve Stüdyosu

Ratterda m

"Pek çok insan bu evin bir Japon Evi olduğunu düşünüyor. Bence öyle değil; farklı panoramalarla, bulutlarla, mevsim değişimleriyle ilgi lenen son derece Hallandalı bir ev. " Rotterda m'da, bir kanal i l e bir gölün hemen ya n ı başındaki bu ev, şehrin merkezine de son derece ya k ı n bir kon u m d a . D Kuzeye bakan tarafı daha formel bir görünümde, g ü ney tarafı ise daha informel bir görü n ü m dedir. Bina, üstünde pek çok cephe katmanı olan bir kutu gibi tasarla n d ı . D Kuzey cephesinde büyük camların o l ması n ı n çok güzel olaca ğ ı n ı fark ettik ç ü n k ü g ü ne§le aynı ta rafa bakıyo rs u n uz. Aynı za manda g ü neybatı - kuzeydoğu tarafı da son derece informeld i . Evin ya n ı n d a d a küçük bir kanal va r.

1

Ev, m a l zemelerin bir kompozisyonu o l a ra k d ü § ü n ü l d ü . B i r ya nda doğal taş ve beton g i b i kaba görü n ü m l ü ma lzemeler var; fakat aynı za manda zarif a hşap i§leri de mevcut. Benim i ç i n değişken bir mekôn yaratmak çok önemliydi, ama bu değişim kat p l a n ı n ı değil ı ş ı k l a oyna n a ra k evin havası n ı deği§lirmekle sağ l a nacakt ı . Mesela bambu perdeleri yazları hem ı ş ı ktan koru n m a k için hem de biraz mahrem iyet sağ l a ­ mak için kapaya b i l irs i n iz. Al ü m i nyum g ü ne§ kırıcı l a r için de aynı §ey geçerl i . Meca noo'nun çalışmaları nda önem verdiği noktalardan biri d e mekôn içinde dolaşım seçenekleri yarata b i l mektir. B u ev çok da büyük bir ev değil, fakat fera h l ı k d uyg usu veriyor. D E ğ e r balkanun da kapısı n ı a ç ı p evin içinde bisi k lete bin meye ba §larsanız gerçekten kesintisiz bir mekônla karşı kar§ıya ka l ı rs ı n ız. IJ Asma kat,

oturma odası ve 3 adet yatak odası. . . Her oda n ı n en az i k i , bazı ları n ı n da üç kapı­ s ı var. Evin içinde oyun bile oynaya bil irsiniz. Çocu k l a r için son derece eğlenceli bir ev çünkü klasik evlerdeki g i b i bir k a p ı d a n içeri g i ri p daha sonra d ı şarı ç ı k m a k için geri dönüp aynı kapıyı k u l l a n m a n ı za gerek yok. Merdivenleri bile bolca k u l l a n d ı k, mesela 2 adet merdiven yelerken biz 3 tane koyduk k i d üşeyde de dola§ım seçenekleri olabilsin. Detayiand ı rmoda d i kkat edilenlerden biri de evin i ç i n i n ve dı§ının bir bütün o l a ra k a l g ı l a n masıyd ı . Eğer büyük kapıyı açarsa n ız, evin içi nde b i l e d ı şındaymış g i b i hissed e b i l i rsin iz. Zem i n cilalanmı§ beton ka p l ı , masa b i l e betondan yapı l m ı ş. D Yatak oda l a rı n a giden teras çelik konstrüksiyon, üstü a hşa p ka p l ı ve müzik nota l a rı g i b i a ra la rı ndaki bo§l u kta n ı § ı k sızıyor. B u rada da kütüphane ve göl ma nza ra s ı n ı görüyor­ s u n u z . Ev içinde yukarı doğru çıktıkça, daha m a h re m mekônlara girildikçe m a l zemeler daha zarif bir h a l a l ıyor. Stüdyo i s e ka nala bakıyo r. Herkes g ö l ü n ma nzara s ı n ı n güze l l iğ i n e odakla n ıyar oysa bence k a n a l ı n manza ra s ı n ı n da ondan a ş a ğ ı ka l ı r ya n ı yok . B u rada içerisi v e dışarısı a rasına sadece cam koyd u k ki ikisi de bir bütün, tekil bir mekôn olara k a l g ı l a n s ı n . Evin içinde çok fazla re n k yo k, gri hôkim. Fakat aynı za ­ manda g ri n i n tonları ve malze m e leri n dokuları sayesinde son derece de ren k l i o l d u ğ u n u söyleyebi l i riz. Pek çok insan bu evi n b i r J a pon Evi o l d u ğ u n u d ü ş ü n üyor. Bence öyle değ i l ; farklı panora ma larla, b u l utlarla, mevsim deği§iklik leriyle i l gilenen son derece Hallandalı bir ev.


The First Architectu re Biennale i n Rotterda m (2003) -J

'U nfortunotely, these plonning people only looked o t mobility os troffic joms, ospholt a n d i n o very 2d woy. 1 wonted to see mobi l ity os o port of our doily l ife in o more 3d woy, and 1 even wonted to odd the fourth dimension, movement." 1 wos the e u rotar a n d the director of the First Architecture Biennale in Rotterd a m . The theme was Mobil ity : A Room With A View' . 1 had this fee l i n g that in the lost fifty years mobility has changed the world so much that people from our own d isci p l i ne, a rch itects a n d u rban p l a n ners, don t know how lo deal with it . So in that sense, mobil ity has genera l l y been dealt with under what we call pla n n ing . U nfortu nately, these p l a n ­ n i n g people o n l y looked at mobil ity as traffic jams, aspha lt a n d i n o very 2d way. as o part of o u r daily life in o more 3d way, and

1 wanted to see mobi l ity 1 even wanted to odd the fou rth d i m ension, movemenl.

That s why we d i d o menta l map of the Netherlands; 1 wanted to show people that maybe 5 0 yea rs ogo, you were l iving a n d working i n the same cıty, bul nowodays, for i nstonce if you live i n Rotterdo m , you r of­ fice m ay be in o different city. D H You r w ile m ay work in o nother city a n d at the weekends a n d in h o l i ­ d o y s , y o u m ay g o to o d ifferent ploce . . . So we a r e a lwoys mob i le . For this biennole, 1 organised the Ratterdam Biennale cities; ı O cities that d id international research on the cu ltu re of mobi l ity. l'm sorry that Ista n b u l was not invited because 1 could not invite so mony cities; ı O wos enough.

1 osked them to do the same research worldwide : to put 4 co meras in o cor and o n a lyse what 1 made TV programs ond 1 mode o book

they see, and a l s a to col lect a l l the !acts and fig u res on mobil ity.

for the Bien na l e . The big exh ib ition was opened by the Queen and we went to the open i n g together ı n o 'beetle . 1 coll my lecture Dutch Mounta ins . Al ready, 1 have g iven you the i ntrod uction , o n d 1 propose to teli you about o house and studio, o housing project in Rotterd a m , o chepel i n Rotterdo m , o m useum in Arnh e m , o n office i n Geneva, o m u s e u m i n C a i ro , t h e Montevideo H i g h -rise in Rotterd o m , the Faculty of Economics and Monogemeni i n Utrecht, the l i bra ry i n Delft and fi nally the master plan of Delft TU . Alter that, 1 wi l l fin ­ ish my l ectu re with same statements .

A House a n d lts Studio Rotterdam

ı _j

"Mony people think ifs o Jopo nese House but in m y opinion it's not o Joponese house but o very Dutch house that deols with the d ifferent ponoromos, with the clouds and with changes in the weother." The house is i n the city of Ratterd a m next to o rıver a n d o lake . lt looks onto the river but is at the same time very close to the centre of Rotterda m . D lt is o house with two orientotions: north, the forma l side of the house, a n d south, the inform a l sıde of the house. The house is made like o box with m a ny layers of fo­ codes . D I n the formal side i n the north , Ic eıng the lake, we rea l ised that it wos o lwoys lovely to have big w i ndows on the northern side, becouse you follow the d i rectian of the sun . At the same time, the south­ west 1 northeast side is very inform a l . There is o s m a i l ca na! next ta the house. The house is a boul composition of materi a l s . lt has very rau g h materi a l s such as nalural stone a n d con­ crete, but at the same ti me we used same line wooden veneers. For me, it was very i m portant to m a ke

o

space that you could change, not by cha n g i n g the floar p l a n but changing according to you r mood , when the l ight cha nges . For exa m p l e , the bamboo screen can be opened and c l osed . In the sum mer for i nstance we can cl ose it for shode from the l ight, bul it can olsa be elesed for privocy. The same goes for the a l u ­ m i n i u m louvers. You can o p e n and close them . The other thing that is very i m porto nt i n the work of Mecanoa is that you ca n moke circles in the space. The house is not reo l l y big bul it feels spacious . D You can even ride o smail b i ke and run a round, a n d if you open the doars to th e balcony, you get o co n ­ tin uity of space . D The mezzo nine, the l ivi ng room and the th ree sleeping room s . _

Every room ho s ot

least two or sametimes three doors. Yo u can even play i nside the house . For children it is o very playf u l house because it is n o t t h e norm a l k i n d o l house where y o u enter o space through o d o o r and go bock through the same door. This house, even though it only needs 2 stoircoses, has 3 so you can a l s a m o ke verticol c i rcles. What is i m portant in deta i l i ng is that i nside and outside the house ıt fee ls l i ke one space . If you open the big door, even though you are i nside the house, you feel as il you are o utside . Even the tabl e is made of concrete and the floor is alsa made of waxed concrete . D The terrace leading off the bedrooms is o steel construction covered in wood , a n d l i ke m usic notes, there is l ight ın between . The material gets m a re d e l -


NıEUW TERBREGGE ROnEAOAM SITVATIE

N ieuw Terbregge Kon utlar• Rollerdam ( 1 998-200 1 ) "Hollo ndo'doki bütün konut projeleri nin ortak sorunu araboların projeyi etkileyen hôkim unsur olmasıdır. Bu mahallerde, hemen her zaman evin yonında bir ufak bahçe ve hemen orada duran otomobil leri görürsünüz. Bu görüntüden nefret ediyordum." Az önce sözü nü ettiğim evden çok do uzakta ol moyan bir yerde bu proje. Burada su üstündeki dört adayı tosorlodık ve birbirlerine köprülerle bağladık. D Köprüler aynı zamonda çocuklar için eğlenceye de dönüştü, zaten bu tarz yaklaşımları projelerimizde çok sık

1

görürsünüz. H o l l a nda'daki bütün konut projeleri n i n ortak soru n u arabaların projeyi etkileyen hôkim u ns u r olmasıdır. Bu mahal lerde, hemen her za m a n evi n yo nında bir ufak bahçe ve hemen orada d u ran otomobilleri görürsün üz. B u görü ntüden nefret ediyord u m . Böyle bir görüntüye mahal vermemek için, zem i n suyundan dolayı yeraltında inşa etmek daha paha l ı ve zor olsa da, çift katma n l ı bir ortak a l a n yaratarak bütün ara­ baları yeraltı gora j ı nda tuttuk. i k i nci seviye ise yaşam mekô n la rı n a ayrı l d ı ve evlerin oturma oda l a rı ve m ut­ fa kla rı n ı n adeta bir uza ntısıymış gibi tasarl a n d ı . O i ki katman orası nda düşey bağ lantılar için büyük boş l u k l a r bıra k ı l d ı , bu boş l u k l a r ı n içine ağaçlar yerleşti rilerek b u i ki katman görsel bağ l a m da d a birleşti­ ri l m i ş o l d u . Sonuçta, i y i tasarla n m ı ş , detayları çözü l m ü ş v e t ı p kı bir önceki projedeki g i b i içerisi i l e d ı şarı s ı n ı n kesintisiz olara k a lg ı londığı bir mekôn ortaya çı ktı . Rollerda m'daki konut projesindeki g i b i , burada d a malzemeleri n yarattığı kom pozisyo n lardan s ö z edebi l i riz: Zarif malzemelerle sert görü n ü m l ü leri bir a rada k u l l a n m a , ahşap, sıva n m ış yüzeyler v e büyük pencereler g i b i . . . Merdivenler v e kesitteki bütün hareketler i s e çocuk­ lara evleri n i n etrafı ndaki kamusol a l a n ı bir oyun a l a n ı gibi a l g ı l a m a şansı vermekte. H!l Hol landa'da gemi­ lerin ya naşm a l a rı için ya p ı l a n iskeleler gibi ahşapta n iskeleler yaptık. Bu iskeieieri n ahşapları a rasındaki boş l u k l a rdan sıza n g ü neş ı ş ı ğ ı alt katta çok güzel ı ş ı k ve gölge oyu nlarına i m kô n verd i . Ta bii ki a kşam saat­ lerine de çok önem verd i k ; ağaçları geceleri ayd ı n latmoyı i h m a l etmed ik.

St. Ma ry of Angels Şa peli

Rollerdam ( 1 998-2001 )

Bu şapel in çok i lg inç bir h i kôyesi var. W B i r g ü n evde otururken telefon u m çald ı . Arayan daha önce hiç ta nışmadığım bir rohipti. Bana "2000 yılı için b i r şopel tosa rlomak ister m is i n ? " diye sord u . Bana çok güzel bir fikir gibi geldi fakat ona Venedi k'e g itmek üzere o l d u ğ u m u , oradan dönü nce bir randevu ayarla m a m ı z gerekti ğ i n i söyled i m . Venedi k'te i k e n d u rmadan bu ra hibin b e n i tekrar a r a y ı p a ramayacağ ı n ı d ü ş ü n üyor­ d u m . Proje h a k k ı nda hiçbir şey söylememişti, nereye yapılaca ğ ı n ı b i l e b i l m iyord u m . Te k b i l d i ğ i m yeri nin bir meza r l ı ğ ı n içinde olduğuyd u . Ve nedi k'te üç g ü n boyunca bir sanat tarihçisi i l e beraber şehri dol aştı m . Bono şehirdeki bütün k i l ise ve şopelleri gösterd i . B u s ü re içinde hep tosorlomok isted iğim şo pelin i m a j ı n ı ca n ­ lond ırmaya ço l ışıyord u m . E n s o n u n d a arkadaşım bono d e d i k i : "Sana p e k çok k i l ise gösterd i m , şimdi sen


ı

, --���r---�--���!W r -��

� f. ,,..

ı

··.

icote os you get h igher in the house . More privote m eo n s more del icote moterio ls . The stu d i o foces the co nal. Everybody t h i n ks that the view of the l a ke is beoutifu l but the view to the smail conol is o l so beo u­ tifu l . There is on l y g loss between the inside a n d outside . l nterior a n d exterior is one space . The house does not have m o n y colours: g rey mostly. However, ot the same time it has m o n y colours be­ couse there a re so m o ny different ki n ds of grey a n d o l so of textures in the house . Mony people think it's o Jopo nese House, but in my opinion it's not o J o po nese house but o very Dutch house, which dea ls with the d ifferent ponoromos, with the clouds and wıth cha nges in the weother.

N ieuw Terbregge Housing Ratterda m ( 1 998-200 1 ) "Whot hoppened in a l l of these new housing schemes that had to be built in Halland is that they were dom ­ i noted by co rs. In these neighbourlıoods there is the house, o sma i l gorden and cors. 1 hoted that.' lls not too for from the house 1 j ust talked o bout. We designed these four islonds on the water. H We mode bridges between the ı slonds . Ago ı n this idea wos fun for kids to run araund a n d you will see that this idea is used often . Whot hoppened in a l l of these new housing schenıes that had to be b u i lt in H al land is that they were donı­ i noted by cors . In these neighbourhoods there is the house, o sma i l gorden and cors. 1 hoted that. So we d i d whot we co l l 'double deck ; we elevoted, even though in H a l l a n d it is very d ifficu lt to get i nto the g ro u n d becouse of water. l t is very expensive t o b u i l d o n u nderground cor park. So whot we mode in the double deck is two levels; one is o level for the cors, the goroge; and the other is o deck for l iving , o n extension of the l iv i ng room a n d the kitchen . D I n this space we mode big holes where the trees connect the two decks . We mode o very wel l designed deck; all the deto i l i ng , l ike in the house in Rotterdo m , mokes it feel os thoug h the i nterio r and the exterior are one conti n uous space. lt i s o g o i n o q u estion of the composition of moteriols; smooth moterio ls, rou g h moteriols, wood, stucco a n d big wi ndows . Ago i n , there a re m o n y sto i rs, so it ıs lun f o r children t o h a v e odventures i n o p u b l i c space araund their house . ffil I n H a l l a n d we used to moke wooden l o n d i n g decks for ships with s m a i l perforotions to let the l ight filler through and ereale beoutiful shodows when the sun is sh i n i ng , and of cou rse we put o lot of ettention i n ­ t o the eve n i ngs, when t h e trees are i l l u m i noted .

Cha pel of St. Ma ry of the Angels RotterC:Iam ( 1 998-200 1 )

This chopel has o specio l story. m 1 wos ot home a n d somebody col led me, o priest 1 had never met be­ fare, a n d he asked me Do you wont to design o chopel for the year 2000? 1 thought that would be greot, but 1 said 'i am j u st o bout to leove, 1 om g o i n g to Ven ice, so i et s m o ke on o ppointment when 1 com e bo ek


1 de biraz bono kendi ya poca ğ ı n k i l iseyi a n lat baka l ı m . " Ono, aslında orsoyı hiç görmed i ğ i m i , ne kadar büyü k l ü kte bir bina istedikleri n i b i l mediğ i m i , fakat altın rengi çatısı ve tava n ı olon bir şo pel yapmak iste­ d i ğ i m i , oyin za m a n ı içine g i rd i ğ i nde, seni oyine katı l maya teşvik edebi len kesintisiz bir mekôn toso rlomok isted i ğ i m i , y i ne kesintiye u ğ ramadan ilerleyen çok g ü ç l ü bir ren kle, maviyle boya n m ı ş bir d uvorın o l a ca ğ ı n ı v e bu mekô n ı cennetin ışığı i l e a yd ı n l otmak isted i ğ i m i söyled i m . Rotterdom'o geri dön ü nce ro h i b i arad ı m v e ono Venedi k'te haya l etti klerimden s ö z ett i m . D a h a sonra b e n d a h i l üç m i marın katı l d ı ğ ı küçük bir yarış­ mo yapı l d ı ve ro h i p o rsoyı göstermediği için, ben de ro h i be Vened i k haya l i m i eskizlerle tekrar a n latt ı m . Son uçta ro h i p beni seçti v e i l k defa o za man o rsoyı görme ş a n s ı m o l d u . S o n uçta evime çok y a k ı n bir yer o l d u ğ u n u öğre n d i m fakat daha önce orada hiç b u l u n mo m ıştı m . Ya klaşık e l l i sene önce buraya bir mezarl ı k yapılm ıştı, mezarl ı ğ ı n ortasında ise bir şopel vard ı . Size H o l l a nda'daki kötü zeminden bohsetm işti m . Şope l i n temel lerine sızan zemin s u y u yüzünden, bi nayı y ı k m a k zorunda k a l m ışlardı. Do h o sonra sa n ı rı m 1 9 60'1 o r­ d o , eski şopel i n temelleri üzerine Kızılderi l i çad ı rı şeklinde bir bina yopmışlord ı . B i n a n ı n çatısı bokırd o n d ı v e en tepede de bir çan va rd ı . i ster i n a n ı n , ister ina nmay ı n oma b u b i n a n ı n do koderi e s k i ş o p e l g i b i o l d u v e o do yıkıldı. Ben de b u rada, ilk şope l i n temelleri üzerinde Venedi k'te k u rd u ğ u m hayalleri gerçekleştire b i l d i m . Binanın ta­ va n ı altın rengiyd i . Çatı n ı n üzerine i ki nci şo pelden kalma çonı koyd u k . Ya ptı ğ ı m ız b i n a n ı n etrafı nda, i l k şopele a it tem e l i n kalıntılarını göreb i l irsi niz. ffi B i noya g i rmek i ç i n , d uvarı n bir po rços ıymış g i b i d u ra n kopı­ d o n içeri o d ı m ı n ızı atıyorsun uz. Kapı kopo n ı nco, bütün mekôn kopanıyor ve sizi sorıyor. Ken d i n izi çok yoğ u n b i r ritü e l i n ortasında b u l uveriyors u n u z ki o , yaşa m ı n en ö n e m l i eyin lerden biri. Tavonda aydı n latma için 3 ta ne d e l i k mevcut ve biri tom to butun ko n u ld u ğ u yerin üzerinde b u l u n u yor. Belki b i l iyors u n uzdur, Kota l i k ayinleri nde çeşitli tüts ü l e r k u l l a n ı l ı r. To butun üzerine gelen ışıkla b u tüts ü lerin du­ manı ve kokusu iyice ortoya çıkıyor. Tören bittikten s o n ra d iğer ta rafta k i kapı açılıyor ve yapra kların h ı ş ı rtısı n ı , kuşların seslerini ve mezarlıkteki ço k ı l l a rı n üzerinde y ü rüyen i nsanların aya k seslerini duyarken, ya n ı n ızda bir tobutlo mezarlığa d o ğ ru iled iyors u n u z ve tabulu a it o l d u ğ u yere, topra ğ ı n içindeki küçük deliğine bırakıyors u n u z . rn


from Ven i ce . And in Yenice this clıape l .

1 was d reaming of the priest ca l l i n g me a g a i n to design 1 d id n't know anyth ing a bout the site ete. The only thing 1 knew was that

it wou l d be o chepel for o cemetery. So when 1 was i n Ven i ce, 1 was with a n a rt his­ tarian and for 3 days that art hisfo ri an showed m e many chapels i n Verıice . And at the same ti me 1 was thinking a bout what kind of o che pel

1 would d esig n for 1 ve shown you so m a ny ch a pels. What will you r chepel l ook !ike? 1 d id nt krıow the site and how big it would be. But 1 knew that 1 wanted o chepel wıth o golden roof, with o g o lden cei l i ng . 1 wanted o chepel Rolterda m . In the e nd, he asked me,

where you d enter the ceremony and the n you d have the ceremony. 1 wanted o con ­ tinuous space.

1 wanted o continuous wa l l with o very strong colour, b l u e . 1 wanted

to have lig his from heoven . 1 come back to H a l land and 1 cal led this priest and told him about my Venetia n D reo m . Then there was o sma i l competitian with 3 a rchi ­ tects . As 1 said , 1 had sti l i not seen the site. 1 told h i m the story a bout the Venetia n Dream and 1 d rew a sma i l sketch . And he chose me as the a rchitect. Then, for the first time he showed me the site. lt turned out to be very close to my house, bul 1 had never been there before. The cemetery was built 5 0 years ago and in the middle !here was o chapel - l i k e c h u rch . 1 told you about the bad soil i n H o l l a n d . The water went thro u g h the fou ndations so the cho pel had to be d emo l i shed . And alter WW2 in the 60's 1 believe, they built on the foundations of this old chapel, an l n d i a n tent­ l i ke c h u rch with o copper roof and o b e l i on top . You may not bel ieve it but this che pel a l sa had bad foundations and they had lo demolish ıl. So what 1 d id was lo make my Venetian d rea m , again o n the foundations of the first chapel. The cei l i n g is gol den . On top of it, there is the beli from the second ch u rch . Araund my cha pel , you ca n sti l i see the foundation s of the old chape l . rn You come i n from one side through the door, wh i ch looks ! i ke o part of the wa l l . When the door dos­ es, the whole space ciases and you have o very intense ceremony because it is one of the most i m portant ceremon ı es of l ife . On the roof, 1 made three holes, one of which is a bove the coffi n . Maybe, os you know, in the Roman Catholic tra d ition, d u r­ ing the ceremony, they use incense, and the smoke shows in the l ig ht a bove the cof­ fin . Alter finishing the ceremony, the other door opens and you hear the rustling of the leaves, birds singing, and the cru nching of gravel underfoot and you contin u e with the coffin through the cemetery to the hale i n the g ro u nd . rn

The Dutch Open Ai r Museum Arnhem ( 1 995-2000) 'For me, the building is symbolic of the fact that we have respected the landscape and it is lying there like o

big stone in that landscape.'

l've a l ready tolked about Hol l o n d s topog raphy. As

1 me ntioned , half of H o l l o nd ıs below sea level but the

other part is o l ittle bit h i g he r and its soil is sand ier. One part that is sandier is in the east of the cou ntry : Arnhem . This is where the Dutch Open Air Museum is, the ııı useum of national h i story. lE The entrance used to be samewhere e l se but for mobi l ity reasons -the need for a big parking space- the entrance of the park was cha nged . What i s speci a l about the Open Air Museum is that you a re in the open air and yo u have to go to anather open o i r space because of th is big pa rki ng a rea . In between those two open spa ces, we had to design o m useum b u i ld i ng, an entra nce ıııuseum with o panora m i c th eatre. What we d id is o 1 60- melre long w a l l in the l ittle s l oping woods, behind which there ıs a pavilion with o view onto this bea utifu l meadow surrounded by woods. In front of it there is o big ıııysterious building with o theatre i n it. For me, it was very i m portant how lo make o modern building next to old traditional bu i ld ­ ings with beautiful craftsma nsh i p . The concept wos to bring the traditional croltsma n s h i p lo my new mod­ ern b u i ld i ng; com bining modern architecture with traditional craltsmansh i p . Once you enter the b u i ld i n g , you see o woll with lois of bricks. We rea l i sed that our cou ntry is ıııade by the rivers . We are o river delta cou nlry. These rivers bring cloy and from this day, we m o ke bricks. If you look ot the b u i l d i ng history of H o l land , you ll ree l ise that we use bricks in many di ffereni woys, in many di ffereni colours o nd in many d if-


Hol l a nda Aejl khava Müzesi Arn hem ( 1 995-2000) "Peyza jın içinde büyükçe bir kaya g i b i dura n bu bina bence doğaya v e peyza ja olan saygımızın bir simgesi." Hatırlarsan ız, H o l l a nda'n ı n yarı s ı n ı n deniz seviyesi n i n a ltında o l d u ğ u ndan söz etmi§­ tim . Fakat diğer yarısı deniz seviyesinin biraz daha üstünde ve toprağı daha k u m l u . Bu

n ispeten d a h a y ü ksek v e k u m l u

yerlerden

biri

de ü l kenin

doğusundaki

Arn hem'd i r. Arhnem ayrıca u l usal ta rihin a n latıldığı H a l l anda Açıkhava Müzesi'ne de ev sahipliği yapmakta . lE Müze, daha büyük bir otopark a l a n ı na ihtiyaç d uyduğu için g i ri§in yeri deği§tiri l d i . Açıkhava m üzes i n i n özelliği m üzenin ta mamen açık a l a n ­ d a ya pılmasından gel iyor. Ya pılan otopark d a açık a l a n d a , o yüzden de b u i k i a ç ı k o l a n a rasında, ziyaretçileri kar§ı loyan, i ç i n d e panora m i k si neması da b u l u n a n bir g i ri§ binası tasa rlanması gerekiyord u . B i z d e , b u y u m u şa k e ğ i m l i ağaçlıklar a rasında 1 60 m ' l i k b i r d uvar inşa ettik. B u n u n a rkasında koruların o rasındaki ç o k g üzel bir çayıra bakan pavyonu yerleştird i k . Duvorın ö n ü n e i s e , içinde panora m i k salonu barı n d ı ra n büyük v e gize m l i bir kütleyi koyd u k . Benim için bölgenin geleneksel i§çi l i ğ i ile yo p ı l m ı § evleri n i n a rasına böyle modern bir bina koym a k son derece ö n e m l iydi çünkü konseptimiz geleneksel i§ç i l i k ­ le modern m i mariyi birleştirmek üzerine kurulm uştu . Binaya g i rd i ğ i n i z za man karşınıza tuğla bir d uvar çıkar. Ü lkemiz aslı nda neh irler tarafından yaratı l m ı ş bir ü l ke. B u nehirler aynı za manda kil de getirirler ve biz bu kili pişirip tuğla elde ederiz. Eğer Hol landa'nın yapı tari hine bakarsanız, tuğ l a n ı n pek çok fa rklı biçimde ve renkte k u l l a n ı ld ı ğ ı n ı

1 '

görürsünüz. i şte ben de b u geleneğ im izi yaptı ğ ı m ız duvarlarda göstermek isted i m . Bu duvarın ö n ü n de ise içine g i remediğiniz sadece baka bi l d i ğ i niz gizem l i bir bina d u ru r. Formu b u g ü ne değil, sanki geleceğe ya da kadim bir geçm işe ait g i b i . 11'1 Mima rlar için m i m a r l ı k sadece biçime değ i l , seçi len ma lzerneye de bağ l ı d ı r. Bu projede pek çok fa rklı malzemenin bir araya gel işleri görü l ebilir. Beriage g i b i en ü n l ü m i m a rların tekni klerinden, b i l i n meyeniere kadar Holla nda'daki bütün tuğla te kni klerini k u l l a n d ı k ve hatta Meconoo olara k kendi tek n i ğ i mizi de geliştird i k . Panora m i k sinemanın d ış cephesinde bakır k u l l a n d ı k, çünkü d uvarları ve çatısı aynı m a l zeme­ den ya pılabi len bir bina istiyord u m . Duvarı geçerseniz, pavyo n u n içindeki bir boşluğa varacoksanız, orada hem çayırın ma nzara s ı n ı , parkı ve ta b i i ki ma lzemenin fa rklı şekil lerde k u l l a n ı m ı n ı göreceksiniz. Çatı, a hşap dağro m o l a r tarafından to§ ı n ı yo r, zemin betondan, fakat içinde geleneksel taş kaplamalar barı n d ı rıyor. B u rada yaptı ğ ı m ıza benzer bir çal ışmayı Topkapı Sarayı'nda da görd ü m . Bazı d uva rlar geleneksel yöntemlerle sıva n d ı . Renkleri de zaten kendi d o ğ a l ren kleri. Müze n i n ç o ğ u yer­ altında b u l u n uyor. Burada geleneksel giysilerden ol uşan bir koleksiyon va r ve bildiğiniz g i b i bu g iysi l er u lt­ raviyole ı ş ı n l a rdan koru n ması için kara n l ı kta tutul uyorl a r. B u radan devam edip panora m i k sinema salo­ n u na giril iyor. B u rası manzorası olan büyük bir mekô n . B u radan da bir tri b ü n gibi tasarl a n m ı ş olan kap­ süle girilebil iyor. Bu kaps ü l mekô n ı n içinde i l eri geri, O§Oğı yukarı hareket ederken Hollanda ta ri h i n i bir film gibi seyred ilebil iyor. rn Daha sonra bi nayı terk edip a rtık Açıkhava Müzesi'ne g i riyors u n uz. Peyza j ı n içinde büyü kçe bir kaya gibi d u ra n b u bina bence doğaya ve peyzaja o l a n sayg ı m ızın bir sim ges i . Geleneksel binalar i l e modern bi­ naların u y u m içinde b u l u n a bileceğ i n i n bir örneği ayrıca .


lereni sizes in mosonry.

1 wonted to show this Iradition in the welL In front of th i s we l l ,

there is o mysterious building that y o u can s e e bul n o t enter. lt i s o form from some­ thing of the future, o r on u n known post.

lE! For o rch itects, o rch itecture is not only

obout forms but o l sa o bout the materi a l s we choose . So i n this project you can see

ı>::o ı r ı

the combination of moterio l s. We u sed a l l d iffereni kinds of bricks, from fo mous o rc h itects l i ke Beriage s, to un­ known o rc hitects , bul olsa of course Meconoo s. We u sed copper i n the ski n of the ponoro m i c theotre becouse

1 wonted to m o ke o b u i ld i n g whose roof and we l l s were

mode of the same mote rio L If you go through the woll, you see the space in the povi l ion , the view of the meodow and the big open space i n the park. There you can see the use of materiols. The roof, which is corried by the windows, is mode of wood and the ll oor is mo de of concrete , bul it has old Iradition of corpet stones in it. 1 ve seen something l i ke that in Topkapı Poloce, too. Same of the we l l s are mode by troditionol stucco. The colou r is its noturol col our. Most of the m useum is u nderground . They have o beoutiful cal leetion of trod itıono l dothes and os you know dothes a re damaged by u ltroviolet l ight so it is obso l utely d o rk there . You enter the ponoro m i c the­ otre from o n underg ro u nd entronce . This is o big space with o room with o view. Then you enter thıs cap­ sule, which is mode l i ke o tri bune . This tri bu ne can move through this space . rn You can see the history of H al la n d ın o theatre- l i ke woy in this space. Then you leave the building for the open - a i r m u se u m . For me, the b u i l d i n g is symbol i c of the foct that we have respected the l a ndsca pe and it ıs lying there l ı ke o b ig stone in that landscope. Here you see how traditional b u i l d ings and modern b u i ldıngs can coexi st.

La ndarch

Geneva, Competition

1 wanted lo show you two projecls from international co m petitions . The first one is o com petition for the World Health Organisation i n Geneva, Switzerland . We were i nvited with ten other a rch itects and they asked us to design o b u i ld i n g there .

1 wi l l show you very q u ickly how we d i d it.

Fi rst of a l l , this is Switzerland . We thought thot if you worked in Switzerland , they wou ld ask for o well -de­ sig ned , we l l - deta i led box . They gave us this volume; everybody had to stoy with in this vol u m e . ffi But a l l the people w h o live a raund i n the viilos said that they wanted t o keep the trees. S o what w e said wos i f you want to keep the trees, don ! m a ke o box, m a ke o building that fits into the trees . And we did th i s. lfl We made o more org o n i c building with on u nderground connection to the nea rby b u i ld i n g designed by the !o ­ ther of Bern o rd Tsc h u m i ; everybody had to m a ke on u ndergrou nd connection . 4 stareys hig h , one storey underground for parking connected lo existing parking and o beautiful col lective entra nce, which is olsa o knowledge centre . . . ın lt is an organic bu i l d i n g with very regu lo r offices . They wanted traditiona l offices. lt is a l sa an ecological building rega rding temperoture reg u l ation and so o n . And we won th is com petiti on together with o Swi ss orchitect bul we were not a l lawed to build it. The Au sirian Tea m wos a l lawed to becouse samewhere we went 1 m out of the box. I n Hollond, that wou l d not be any problem but here that was not possible . So Austrian arch itects a re going to bu i ld this project.

The Gra n d Museum of Egypt Cairo, Competition Anather competition w e did, and it w a s t h e biggest com petition o f the centu ry, is t h e C o i ro Museum Com pelition . f;!l O u r project wos selected out of the fi nol 25 projects. Pyro m ids, the Nile Delto and of course the Sahara . . . We wanted to put the offices, one part of the m use u m , neor the Nile De lta , and the other pa rt, the m u se u ın , underground with o view and connection to the Pyram ids because of the heat. So here is whot you see, the b u i l d i n g i s o big patio in the sand . ın The part near the N i l e has a n enormous roof to cas! o shadow where everybody enters, and they can woit to enter i n the shade. Then you have o beautilu l ro u te to the museum, to the whole col l ection . f2l We d i d n 1 w in this competition, sameone from l re l o nd won it, bul

1 know that Ad riaan Geuze w i l l design the ga rdens .


La n d a rch Cenevre, Yarışma proiesi S i zlere

u l u s l a ra rası

yarı ş m a l a r i ç i n

hazırladığ ı m ız iki proieyi göstermek i s ­ tiyoru m . i l k i Cenevre'de, D ü nya S a ğ l ı k Ö rgütü için d üzen l enmiş b i r yarı ş m a . Ya rışmaya bizden başka ı O b ü ro daha davet e d i l d i ve bizlerden bire r bina tasa rlama m ız i ste nd i .

Şimdi

k ı saca

nasıl tasarlad ı ğ ı m ızı an latayı m : H e r şeyden

ö n ce

b u ra n ı n

i sviçre

o l d u ğ u n u u n utmaya l ı m . D ü ş ü n d ü k ki, eğer i sviçre'den bir iş a l ı rsan, senden iyi detayla ndırı l m ış, nitel i k l i tasarl a n m ı ş bir kutu isterler. Zaten bize verd i k l eri a l a n ı n kesin s ı n ı rları vard ı ; herkes tasa rı m ı n ı bu s ı n ı rların içinde k a l a ra k yapaca ktı . m Fakat etrafta ki v i i i o l a rı n sakinleri arsadaki ağaçların da koru n m a s ı n ı isted i l e r. Biz de d üş ü n d ü k ki, eğer ağaçları koru m a k istiyorsak kutu ya pmaktan vazgeçel i m , o n u n yerine ağaçlara da uyan bir biçim yarata l ı m . Ö yle de yaptık . . . ın Org a n i k bir bina yapmaya çalıştık, ayrıca Bern a rd Tsc h u m i ' n i n babas ı n ı n ta sarladığı diğer ofis binası ile de yera ltından b i r bağla ntı kurd u k . Asl ı nda yera ltı bağlantısı yarışma progra m ı n d a veri l m işti ; o yüzden herkes ya ptı . Ortaya 4 katl ı , yera ltında bir katı mevcut atopa rklarla bağlant ı l ı bir otopark olan ve hoş g i rişi oynı zamanda b i l g i merkezi o l a ra k da k u l l a n ı la b i l e n b i r bina çıkard ı k . rn Çok tipik ofis d iz i lerinden son derece orga n i k biçimlenme yaratmayı başara b i l d i k. Klasik ofisleri onlor is­

temişti, biz de koyd u k . Ayrıca son derece ekoloi i k bir bina, pasif i k l i m lendirme sistemlerine sa h i p . Bu yarış­ mayı i sviçre l i bir m i m a ri o birlikte kaza n d ı k fakat proienin bir yerinde bize veri len sını rları ı m aşt ı ğ ı m ız için i nşa etmemize izin ve-ri l m ed i . Böylece Avusturya'dan katı lan ta k ı m inşa etmeye hak kaza n d ı . Eğer bu olay Hol landa'da olsaydı hiç soru n ol mazd ı , fakat burada böyle bir şey söz konusu bile değ i l . Uzun lafın kısası, biz değil Avustu rya l ı l a r bu proieyi i n şa edecekler.

Büyük M1s 1 r Müzesi Ka h i re,

Yarışma proiesi

Bir başka yarışma proiesi, belki de yüzyı l ı n e n büyük yarışması olan Ka h i re'deki m ü ze binasıyd ı . I'EI B izim proiemiz son 2 5 proie a rasına ka l d ı . Piramitler, N i l Deltası ve tabii ki Sahara Çölü . . . Müzenin b i r parçası olan ofisleri N i l'in ya n ı na ; Müze böl ü m ü n ü de, sıca ktan dolayı, Pira m itlerle o l a n i l işkiyi koparmadan yer­ a ltına yerleşti rmek isted i k . Sonuçta b u rada da görd ü ğ ü n ü z g i bi bina çöl ü n ortasında büyük bir avl uya dönüşt ü . fll N i l tarafı ndaki böl ü m ü n geniş çatı s ı , ziya retçileri n rahatça m ü zeye g i rmesi için dev bir gölge­

lik ol uştu ruyor. Oradan d a hoş b i r yol i l e bütün koleksiyonların serg i lendiği m üzeye g i d i l e b i l iyor. 1?21 Ne yazık ki b u yarışmayı biz değil i rianda l ı bir g ru p kaza n d ı , fakat öğrend i ğ i m e göre m üze n i n peyza i ı n ı Ad riaan Geuze tasarlıyormuş.

Montevideo 9233

Ratterdam ( 1 999-2005)

B u sefer bir yarışma d e ğ i l , fakat yine Rollerdam'dan bir proie. Resimde görd üğ ünüz g i bi nehir boyunca uza nan bu yer eski l i m a n bölgesi, proie arazisi de fotoğrafın sağ köşesinde yer alıyor. � E s kiden buradan New York'a yolcu gemi leri gidermiş. Fakat daha sonraları, tıpkı i sta n bu l 'da o l d u ğ u g i bi , Rollerda m'da da l i m a n a l a n la rı şehrin d ı ş ı n a taş ı n d ı . Boşa lan bölge ise konut ve ofis a l a n ı olara k değerlendiril iyor. Limanın b u bö l ü m ü n ü n ta m a m ı için bir proie önermemiz isteniyord u . Ayrıca Norman Foster'ı n binas ı n ı n ya n ı na ken­ di yü ksek yapım ızı tasarlayaca ktı k . � Düşey b i r kent nası l tasarla nabilir diye bayağı düşünd ü k . Ofis ile konut a l a n l a rı a rasında ç o k b ü y ü k farklar olmamasına d i k kat ettik, a ksi takdirde b i n a n ı n b i r böl ü m ü gerçekten ofis g i bi görü n ü rken, b i r böl ü m ü i s e iyice konuta benzeyecekti. C h icago v e New York'un y ü ksek yapılarından etkilenm iştik. Benim için arsa n ı n eskiden okya nusu aşan transatlantiklerin demir a l d ı ğ ı yer o l -


�' §

� <.:> �

� ""'

t

"' �

� eo

§

il

t

c z

� -

[

m

-

·� '"'

z

·�

< c z

� �


1

ması gerçekten çok önem l i bir veriydi, ç ü n k ü New York'don, Ameri ka l ı bir şeyleri Rotterdom'o getirmek is­ tiyord u m , dolayısıyla b u ben i m için önemli bir ilham kaynağı old u . Eğer bir gökdelene bakarsa n ız, d ı şarı­ d o n neres i n i n ofis, neresinin konut o l d u ğ u n u o n loyomozsı n ı z; o sadece bir gökdelendir ve ben de böyle bir görü n ü m istiyord u m . Ayrıca her katta yinelenen kat p l a n ları olon bir bina yapmak istemed i m . B i r tro nsotlonti ğin kesiti g i b i , fa rklı kat y ü ksek l iklerine sahip, içinde havuzu v e restora n la rı o l o n b i r bina tosarlod ı k . fH Foster' ı n binas ı n ı n yo nında öyle bir bina ya p m a k istiyord u m k i , şehre g i ren bütün gemileri karşı loyobi l s i n ve o n l a ra g u rurla "Hollondo'yo hoşgeld i n iz," diye b i l s i n . 1 50 m yü ksekl iğindeki kütlemizin i ç i n e a porlma n daireleri, ofisl er, restoro n l a r v e y ü z m e havuzu g i b i çok farklı progra m l a rı sığdırd ı k . Binoda değişik yopım sistemleri uygulodık. Mesela taşıyıcıları yerin altındaki bölümlerde betonarme, sonra çel i k, sonra tekrar betonarme ve çelik olara k çözd ü k . Yine fa rkl ı malzeme­ lerden b i r kom pozisyon elde etmek isted i m : Pek çok renkte tuğla ve a l ü m inyum gibi. ru Projenin adı Montevideo idi. New York'ta kaldığım bir ote l i n tepesi nde koca mon b i r "M" harfi vard ı . Gerçekten hoşuma g itmişti. Kent içinde kolay o l g ı l o nocok b i r işa retli ve o "M" işareti n i ben de b i n a m ı n en tepesine istiyord u m . M harfi h a k k ı nda herkesin çeşitli yoru m l a rı o l d u . Kim isi Meco noo' n u n b o ş ha rfi sondı, k i m isi için Montevideo' n u n boş h a rfi, ismi Mori a n olon b i rine göreyse belki de isminin boş horfiyd i l Herkesin M üstünde kendi fikri olduğunu fark etmek gerçekten çok i l g inçti. Eğer H o l l a nda'da bir y ü ksek yapı inşa ediyorsa n ız, bina n ı n en pahalı katları yera ltındaki kat l a r olacaktır çünkü yera ltında inşa edebi l m e k için su seviyesi nin a ltına i n meniz gerekir. B u n u n yanı s ı ra voktimizin çoğ u n u bence şehrin e n güzel noktalarındon biri olon l i m o n lo sıkı bir i l işkisi o l o n g i riş katı n ı , restora n l a rio d o l u , ofisiere ve konutlara i ki - ü ç farklı g i rişi o l o n , son derece canlı bir kamusol olana dön üştürmek için harco d ı k . Nehir kulem izin etrafı n ı sorarken, siz de şehre yoklaşan bütün gem i leri karşılad ı ğ ı n ızı düşü nüyor­ sunuz.


Montevideo 9233 Rolterdam ( 1 999-2005) lt is i n Ratterdam ogoin but not o co m petitio n . T h e site is on the right hond s i d e o f t h e photogroph where t h e h a rbour used t o b e , b u t l i ke i n Ista n b u l t h e ha rbo u r wos moved outside the city. m Becouse the p l oce

WOS

used to be the pier, the londing

docks of all the s h i ps going from Ratterdam to New York were there. This site is now plonned to be o site for housi ng and offices. We were osked to moke o scheme for whole port of the p ier. Pl us, we were osked to design o h i g h - rise next to N a rman Foster's h ig h -rise . ru We come u p with o lot of ideos obout how to moke o verticol city. lt wos very im portant that the re wou l d n t be o big difference between the office, residenlio l and other zones . Otherwise, one port reo l ly looks l i ke offices and the oth 足 er looks l i ke housing. 1 wos inspired by the h i g h - rise of C h icago and New York . For me, il wos o l sa im portont that they were the ploces where the oceon l i ners used to go from Rotterdom .

1 wonted to bring someth ing from New York, from the U n ited

States lo H ol lond . This wos on ins pirotion for me . When you look ol th i s h i g h - rise you don't know whether it is offices o r housing; il is j ust o h i g h - rise and thots whot

1 wonted to moke. 1 wonted to make o b u i l d i n g that d i d n t have the same fl oor p l a n conti n u ing ot a l l t h e levels b u l l i ke i n o crass-seetion o f o n ocean l i ner where you have different floor heights, swi m m i n g pool and even o resta urant. fBI Next to the Foster's b u i l d i n g ,

1 wonted to moke o proud building that would welcome a l l the

s h i ps entering H o l l o n d . 1 wonted to ploce o building that said with pride, ''Wel come to Rotterdom ." Whot we d id wos to m o ke within our vol u me, 1 SO metres in height, d ifferent a part足 me nts, different programs : offices, swi m m i n g pool, resto u ronts and of cou rse h o u s足 i n g . We even used d ifferent kinds of constructio n methods. We even used different kinds of construction methods . For exa mple, concrete is used under g round and then steel, concrete and steel ogoin .

1 wonted to m o ke o composition of different

materials l i ke d ifferent bricks in m o ny colours, a l u m i n i u m . . . m



The name of the proiect wos Montevideo a n d once

1 wos stoyıng ı n o hotel ın New York, the b u i l d i n g had

o big M on top of it. 1 l i ked it. lt wos o s i g n i n the city and 1 wonted that M on top of my bui ld i n g . Whot does the M sta n d for? Everybody hos someth i ng different to soy obout it. Same soy if is Mecanoo, same soy if is Montevideo a n d others soy, oh , the i n itio l s of my na m e , Morion . lt is very interesti n g to see that everyone has his own idea o bout the M ' . As you moy remember, if you build o h i g h - rise in H ol lo n d , the most expensıve port wi l l the underg round porking becouse you ' l i have to go below seo - level . Besides that we were fighting to m o ke o reolly good g round floor with resto u re nis and 2-3 entronces to the offices and houses, and to keep o very beoutiful p u b l i c space araund the h o rbour becouse it s one of the most beoutiful spots in the city. The river curves oround our tower a n d it reo l ly gives you the fee l i n g that you are wel co m i n g a l l the i neanı i n g sh i ps .

Faculty of Economics a n d Ma nagement Utrecht ( 1 99 1 - 1 995) 1 have shown y o u housing, h i g h - rise a n d m useum proiects. N o w 1 wonted t o show something obout u n i ­ versities . The first one is the Foculty of Econom ics a n d Monogemeni in Utrecht. If you see these two pic­ tu res you wi l l see the most i m portont pictures of thıs school . ffi fEl

One port is rather roti onol becouse

budgets for schools and u n i versities in H a l l a n d a re usuo l ly l ow. This port is built in o very rotional woy with concrete and gloss. But between these rotionolly designed forms, we odded th ree potios where we reo l l y designed t h e gordens, which gove wormth t o t h e building . So t h e gordens, potios a n d t h e b u i l d i n g logetiı ­ er formed the u n iversity building . The moster p l o n n i n g wos done by OMA, the office of Rem Koolhaos, whose inspirotion wos the Kosh bo h . He cal led this zone the Koshboh Zone a n d it had to be o low rise zone so we said we would only need to go 3 storeys h i g h . We did not know whot Kool hoos meont by Koshbo h, but whot we understood wos if you look ot the Koshboh housing, the most i m portont el ement, the most colourful a n d detailed element is the patio . fi:.J So that's whot we d i d, maki n g potios i n side the b ui l d i n g i n o v e ry c o l o u rf u l woy. m Here you see the scheme . m lt is o school of 2 5 ,000 squore meters, which is big for H o l l o n d , with o bout 5 , 000 students . 3 storeys high . . . 5 , 000 students with 400 stoff, reo l ly feels l i ke one big school . They a l l enter from the same entronce . 1 wo nted t o ereale such o n entronce that people could go very q u ickly to the fi rst level, the i m portont m ezzo n i n e. There is o lsa whot we coll the congress zone, where a l l the oud i ­ tori u m s a n d l i brory are . This port of the building wos designed more l i ke o big ice c u be, a n d we put 3 -4 big vol u m es i nfo the ice cube . lt feels l i ke these big vo l u mes have gone thro u g h this ice cube a n d ot o cer­ ta i n point we have refrozen il. That is how thi s ice cube feels . For schools a n d u n iversities, the most i m portont element is the corridor where you get the co l lective !eel ­ i ng . We reolised that the peo k time in schools is c l oss cha ngeover ti me . So, in the other d i rectian where the clossrooms were, we a ilered every classroom by 20 cm in order to ereete o void with o lot of sto i rs a n d romps t o g e l t h e s u n l ight i nto t h e b u i l d i n g a n d ereete s o m e lun with t h e o rch itectu re . 0 A s 1 sh owed you before, we ofte n use o rc h itecturo l el emenis l i ke stoirs o nd romps to ıııoke peopl e run a raund and have fu n . As

1 tol d you ot the beg i n n i ng of my lecture, 1 decided to have on office concerned with o rchitecture, ur­

bonism , l a n dscope and interior design , a l l together. Thots how we can do all our work . You have seen the first potio. The potios were not ıııeont to go i nside. They were more l i ke reflections, l i ke the Zen gorden . The middle potio is mode of bom boo o n d it olso has o bridge . m The third one is the water potio . � Through this potio, you can see the Dutc h l o ndscope be­ h i nd the b u i l d i n g . Araund the whole b u i l d i n g you can see the ' ice cube, the g loss c u be a n d that port of the building is mode of a l u m i n i u m louvers, which con be opened a n d closed i nd ividuolly.

ll


i ktisat ve işletme Fa kü ltesi

Utrecht ( 1 99 1 - 1 995)

Size konut, yüksek ya p ı v e m üze projeleri gösterd i m . Ş i m d i b i raz da ü n i versite b i n a l a rına değinmek istiyo­ ru m . i l k örnek Utrecht'deki i ktisat ve i şletme Fa k ü ltesi B i nası . As l ı nda şu iki resme bakarsa n ı z okula d a i r çoğu izle n i m i e d i n m i ş o l u rs u n u z . ffi � Genelde Hal landa'da o k u l v e ü n iversite b i n a ları i ç i n ayrı lan bütçe az olduğundan, b i n a n ı n bir böl ü m ü son derece rasyonel bir m i ma ri d i l le inşa edildi. Bu böl ü m de a ğ ı r l ı k l ı ol arak beton v e cam k u l l a n d ı k . Fakat bina n ı n d a h a s ı c a k bir görü n ü m ya kalaması adına b u rasyonel kütlelerin a rasına peyza ilarını da bizim yaptığ ı m ız 3 adet avlu ekled i k . Sanuçta b i n a n ı n ta m a m ı n ı kütleler, iç bahçeler ve a v l u l a r ol uştu rd u . Master planı Rem Kool haas'ı n ofisi OMA yaptı. Onların da i l h a m ı Ka shbah şehriyd i . Koolhaas bütün böl­ geyi Kashbah bölgesi o l a ra k a d l a n d ı rd ı ve az katlı bir y a p ı l aşma önerisi hazırl a n d ı . Bizim için çok uyg u n ­ d u ç ü n k ü sadece 3 kata ihtiyacımız vard ı . Koo l haas'ın Kashbah derken neyi kastett i ğ i n i t a m o l a ra k b i l m i ­ yord u k a m a Kashbah'daki ya ptiaşmayı d ü ş ü n ü nce bizim a k l ı m ıza şehrin en ren k l i v e detaylı d o k u s u o l a n a v l u l a r g e l d i . fil B i z de d üş ü n d ü ğ ü m üzü yapt ı k : B i n a n ı n i ç i n e rengarenk avl u l a r koyd u k . Kil B u rada oku l u n p l a n ı n ı görüyors u n uz. ill 25 bin metrekare g i b i H o l l a nda sta ndartl arına göre büyük bir a l a n a sahip olan 5000 öğrenci kapasite l i bir bina . 3 katlı .. 5000 öğrencisi ve 4 00 kadar ça l ışanı i l e gerçekten büyük bir o k u l o l d u ğ u n u h i ssetti riyor. Tek bir g i rişi var, herkes bi naya oradan g i riyor. Ö yle b i r g i ­ r i ş yapmak istedim k i insanlar oradan ça bucak a s ı l önemli seviye o l a n ga leri katına çıkabilsinler. Ya nında kongre böl ü m ü dediğimiz oditory u m l arla kütü phanenin b u l u n d u ğ u kütle var. Bu bö l ü m sanki büyük b i r buz parçası gibi tasarland ı . Dışarı taşan 3-4 tane büyük pa rça sanki b u buz erirken içine doğru girmiş ve bir noktada buz tekrar tamamen donduğu nda içinde sıkışıp kalmışlar g i b i . O k u l l a r v e ü n iversiteler için en önemli a l a n l a r kolektif ru h u yaka laya b i l d i ğ i n iz koridarlardır. F a r k ettik k i ko­ ridorların e n yoğ u n o l a ra k k u l l a n ı l d ı ğ ı saatler sı nıflar değişti rilirken ol uyor. Biz de s ı n ıfların arasına 2 0 san­ ti m l i k bir kat farkı koyd u k böylece içinde ra m pası ve merdiveni bolca b u l u n a n , hem g ü neş ı ş ı ğ ı n ı rahatça alan hem de eğlenceli mekô n l a r sunabilen b i r boşl u k tasarlaya b i l d i k . 0 Size daha önceki projelerde gös­ terd i ğ i m gibi projelerimizde merdiven ve ra m pa gibi m i m a ri öğeleri insa n l a rı n etrafta koşu p eğlen mesi için çok s ı k k u l la n ırız. Kon uşma m ı n başında da söz ettiğ i m gibi m i ma r l ı k , şehirc i l i k , peyzaj ve iç m i m a ri disiplin lerinin hepsinde birden çalışabi lecek bir büro m o l masını istem işti m . Projelerin bütün tasa rı m ı n ı ancak bu şeki lde yapa b i l i ­ yord u k . i l k a v l u n u n res m i n i az önce görd ü n üz. Avl u l a r daha ç o k bir Z e n bahçesi g i b i l e r y a da b i r yansıma gibi. Orta avlu bambu ağaçlarıyla yapı l m ış, içinde bir de köprü var. m Ü çüncü avlu ise su avl u s u . � Bu avludan binanın a rkas ı ndaki H o l l anda peyza j ı n ı göre b i l iyorsunuz. B i n a n ı n etrafı ndaki görüntülerde "buz" kütlesini, cam küpü ve ayrıca tek tek a ç ı l ı p kapanabilen a l ü m i nyum g ü neş kırıcı l a rı göre b i l iyors u n uz.

Delft Tekni k Ü niversitesi Kütü phanesi Delft ( 1 993- 1 997) "Kurbağa n ı n çime ihtiyacı var." Göstereceğim son ü n iversite binası Delft Tek n i k Ü niversitesi'nin Kütüpha nesi olacak. Arka planda olisimizin de b u l u n d u ğ u ta rihi Delft şehrini görüyors u n uz. Ben de bu ü n iversite n i n m i m a rl ı k fakültesinde bir za m a n ­ l a r öğrenciyd i m . Ş i m diyse aynı b i n a d a profesör ola ra k h izmet veriyoru m . Resimde de görd ü ğ ü n ü z g i b i b ü t ü n ü n iversite b i n a l a r ı büyük bir cadde boyunca dizilmişler. m Sadece bir b i n a bu d üzen i biraz bozuyar o da aditaryum binası. Bu kampüs l 960'1arda tıpkı diğer Avrupa ü n iversiteleri g i b i savaş sonrası baby­ boom kuşağı için van den Broek tarafından tasa rla n d ı . Bizden de mevcut bir otopark a l a n ı n ı n yerine yeni bir kütüphane binası yapmamız isten d i . ru



Delft'de okumaya 1 9 7 4'de baş l a d ı m . O dönemde herkes kampüsü n sıcak ve sami­ m i bir atmosferi olmamasından ya kı nıyord u . Delft şehri sevi l i yordu a m a ü n i versite hakkı nda aynı şeyleri söylemek m ü m kün değ i l d i . Ayrıca tek n i k ü n iversite o l d u ğ u için hemen hemen h i ç kız öğrenci b u l u n m uyordu, ağaçlar yoktu etrafta ve b i r kompüs hissi eksikti . Hoca larımız bize ağaçlar büyüyene kadar sabretmemizi o zaman kam­ püsün

gerçekten

daha

iyi

görüneceğ i n i

söylüyorla rd ı .

Bizden

1 9 9 9 y ı l ı nda

kütüphoneyi tasa rlo m a m ızı isted i ler. O dönemde ü n iversiteme tekrar şöyle bir baktı m : Ağaçlar artık büyüm üşlerdi oma kompüs daha m ı iyi gözüküyord u ? Hôlô bir şeyler eksikti. Ağaçların ötesi n e bakarsa nız kolayca fark edebil iyord u n uz. Mesela betondon bir uzay g e m i s i g i b i d u ­ r a n aditaryum b i n a s ı n ı ele a l a l ı m . G ü z e l ya d a çirkin ol ması h a kkında bir yorum yapmayoca ğ ı m , ama bu haliyle ayın yüzeyine i n m i ş gibi d u ruyor. Ka m usol a l a n ı yok. Aslında bu bina g i bi 1 9 60' 1ardan k a l a n bütün binalar son derece optimist b i n a l a r. O dönemde m i marlar belo n u n o l a n a k l a rı n ı keşfetmeye başl a m ışlard ı . Bu binaları n hepsi son derece g üçlü birer egoyo s a h i p . Sanki bir hayvan y a d a b i r insan g i b i l e r. Bu yüzden oditory u m u k u rbağa diye adlandırd ı m ve kendi kend i m e ded i m k i : "Kurbo ğ a n ı n çime ihtiyacı var." B u c ü m l e kütü phane tosa rı m ı m ızdo ç o k ö n e m l i bir rol oyna d ı . Ye myeşil çi m ler, onları b ö l e n yo l l a r v e sev i m l i bir k a m u s a l mekô n ı n haya l i n i k u ruyord u m . Ayrıca kita pların d a haya l i n i k u ruyord u m . Kütüpho neci ise d ü nya n ı n e n tek n i k kütüphanesini istiyord u . Kütüphanesi bir havaa l a n ı kadar işlevsel o l m a l ı yd ı . Amsterdom'o hiç gittiniz m i b i l miyoru m , orada çok iyi tasarla n m ış, iyi işleyen bir havaa l a n ı m ı z vard ı r, fakat orası bono hiç kütüphaneleri hotırlatmoz. D ü ş ü n d ü m k i bir kütüpha­ nenin atmosferine en yakın hava o l a n ı herhalde Saorinen'in yaptığ ı TWA Term i n a l i o l m a l ıydı. Daha sonra gerçekle yüzleşti m . .

N iye kütüphaneciler bütün kita p l a rı orşivlere koymak istiyorlar ki? N iye birbirinden

a l a kasız iki kitap sırf ebot l o rı aynı diye yon yana yerleştiri l iyor? Ç ü n k ü bütün kita p l a rı en az yer tutacak şe­ kilde yerleşti rmenin yolu b u d o o yüzden . Ya ptı ğ ı m ız şey k u rbağayı ç i m i n üstüne yerleştirmek, çimi bir kôğıtmış gibi biraz y u karı ka l d ı rm a k ve a ltına kolon ları yerleştirip etrafı n ı cornia kaplamak old u . Ortasına da tek n i k bir formun g üze l l iğ i n i sim gesel bir şeki lde ortoya koyan bir koni yerleştird i k . ffi Kütüphanen i n konsepti b u n l a rdan i bo retti. Çimden ve com­ don bir bina yapmak isted i m . C o m ı seçtim çünkü kam püsteki bütün binolar dışarıya hiçbir şey göstermeyen benme rkezci binala rd ı . Kütüphane g ü nde 1 8 saat açık olacaktı; akşamları ve hafta sonları k u l l o n ı l o bi l e­ cekti. Bu yüzden de sıcak bir bina ol malıydı. Daha önce de değindiğim gibi yera ltında inşaat son derece paha l ı o l d u ğ u için yerin altına i n m e k yerine çi­ m i ka l d ı rd ı k ve o n u n a ltına inşa etti k . 0 Arşivler ona katın a ltına yerleştiri l d i . 300 bilg isoya r l ı ona oda kuzey ı ş ı ğ ı a l ıyor. Konide ise okuma odaları var. ru Kendi ü n iversitemde böyle bir bina inşa etm iş o l m a k b o n o g u ru r veriyor. Fakat böyle hisseden sadece b e n değ i l i m ,

bir za m a n l a r Delft'de okumuş olan inşaat

m ü hend isleri, yalıtım uzman ları ve çevre m ü hendisleri ile beraber çalışt ı k bu projede ve hepsi ü n iversite­ m i zde böyle a k ı l l ı bir bina ya p m a kton g u ru r d uyuyorlar. Mesela çevre m ü hendisi için burada geleceğin bi­ nosını ya pabi l m e k çok önem l i bir temayd ı . Genel olara k bütün şantiye çok heyecan vericiyd i . Hollanda'nın en büyük vinci koniyi yerine yerleştirmek için burada kuruldu ve koni yerine tasta mam uyd u ! i ç mekôndo ise doğal malzemeler ve mavi rengi k u l l a n d ı k . Binada k u l l anacağımız malzemeleri seçti ğ i m i z o n l a rı kofanııda canland ı rmaya çalışı n . Ç i m leri seçmek bile son derece zor bir işti. Yüzden fazla ç i m çeşidi o l d u ğ u n u b i l iyor m uyd u n uz?

"Bu bina, bina değil bir peyzaj o l m a k istiyor." Arşivlerde bir m i lyondan fazla kitap var. Kütüpho neyi orşivlere bağlayan küçük bir asansör bile mevcut. Aslı nda kütüpho neci bütün kita p l a rı a rşive koyma k istiyord u , fakat onu 80 bin to nesini arşivden ç ı ka rmaya ikna edebild i m . B u kita pları mavi bir d uvara raflorlo astı k . IZ!l Bu projede hemen her şeyi biz tosorladık: Ana banka, kita p roflorı, com dergi panell eri ve diğer mobi lya l a r. Sanki yeraltındoymış g i b i gözükse de, bi­ nayo gelen ı ş ı k son derece güçlü ve g üzel. Okuma oda ları dışarıdon görü l m üyo r, içeride herkes kendine göre çol ışobil iyor. Bu oda l a r g ü nde 3000 öğrencinin çal ışmasına olanak tanıyor ve progra m ı n öne m l i bir parçası. B u bina, bina değil bir peyzoj olmak istiyor. 61 B u bina ku rboğa ile yarışmak yerine ona biraz boş o l o n

yaralmak istiyor. � Zaten oku l u m a vermek isted i ğ i m böyle bir şeyd i : Kamusol bir olon; d ışa rıda ç i m l erinde otu ru l o n , ç a l ı ş ı l a n , ye mek yenilen bir bina; kışın da -belki yılda bir kere kar yağ d ı ğ ı n d o - tepesinde snow­ board y a p ı l a n bir bina . � � Ş i m d i k u rboğa ile kütüphane birbirleri n i gerçekten seviyorlar, iyi arkadaş o l d u l a r. Sonunda kurbağ a n ı n da iç mekô n ı n ı tekrar ele a la ra k , onu da biraz değiştird i k .


Libra ry of Delft TU

Delft ( 1 993 - 1 997)

"The frog needs the grass.' The second u n iversity building 1 o m goi ng to show you is the l i bro ry ot the Delft Technicol U n iversity. I n the boc kground is the h istarica l city of Delft where our office is . The Focu lty of Architectu re is the ploce where

1 stud i ed . Nowodoys, 1 work at the Foculty of Architecture os o professor, too. All the focu lties are l i ned up o l ong o big street. m One building sticks ou t; it is the o u d itori u m . The u n i 足 versity compus wos designed in the 60 s l i ke mony E u ropea n u n iversities for the post-wa r boby-boomers. The b u i ld i n gs were designed by von den Broek . We were osked to design o l i brory on o site that used to be o porking p loce situoted behind the o uditori u m b u i ld i n g . m

1 storted studying in 1 9 7 4 . At that time, everybody wos o lwoys complo in i ng obout the university not being o very cosy p lo ce . Everybody l i ked the city ol Delft, but not the u niversity. lt wos o tec h n icol u n i versity meon 足 i ng o l m ost no g i rls, no trees araund a nd no co m pu s lee l i ng . Teochers wou l d tel i us to woit u nti l the trees grew, and then the compus wou l d look reo l l y ni ce. In 1 99 9 , they osked us to design the l i b rory. 1 looked o g o i n ot my u n iversity : yes, the trees have grown, but does it look any better? There wos sti l i some足 thing locking . If you looked behind the trees, you d reolise what it wos . F o r i nstonce, t h e o u d itori u m building wos l i ke o spaceship o f concrete. 1 don'! know whether i t is beoutilul o r ugly but it looks os if it has l o nded on the m oo n . There is no p u b l i c space. These b u i l d ings a re from the 60 s, and they were very opti m istic buildings. At that ti me, orch itects were sta rti ng to explore the possi b i l i 足 ties of concrete .


=

1


These b u i l dings have very strong egos. They are l i ke h u m a n beings or o n i m o ls . So 1 colled this o u d itori u m t h e frog . bro ry.

1 sa id , T h e frog needs same g ro ss" . So that sentence w o s very im portont in t h e design o f our l i ­ 1 w a s d reoming o f gross, pathways, o nice p u b l i c reel m . . . A n d 1 w o s dreom i ng o f books . T h e l i bror­

ion wanted to have the most tec h n icol l i bra ry in the world. He wanted ta be os efficient as an a i rport ter­ minal. If y o u h a v e ever been t o Amsterda m , w e have o very wel l designed and fu ndian i ng a i rport, b u l for me i t d o e s n o t feel l i ke a l i brory. So

1 thought if there is one a ı rport term i na l t h a t 1 l i ke ın t h e s a m e w o y as the

atmesphere of o l i brory, it is the TWA Term i na l by Soorınen i n New York . And then come the rea l ity . . Why do l i brorions wont to put a l l the books in the o rch ives? Why is this book next to that book? ls it j ust becouse of their relative sizes? lt is the most eompoct woy to store the books . Whot we d id was to put the frog on the g ross, elevote the g ross l i ke o pieee of po per and u nder the gross, put the col u m ns, glass a raund it, eone thro u g h it os o symbol of the beouty of o teehnicol forum becouse it is o technical u n iversity. ffi This was the coneept of our l ibrory.

1 wanted to moke o b u i l d i n g of g l o ss and

gross. G loss, becouse most of the b u i l d ings i n the eompus were eco-eentrie, they do not show o n ything from the outside. The l i brory w i l l be open 1 8 h o u rs o day. lt is possible to go there ot the eve n i ngs and ot the weekends . So

1 wonted to moke o worm b u i l d i n g .

A s 1 t o l d y o u before, ıl is very expensive to go u nderground in construction so w e elevated the g ross, and went u nderneath it. m The areh ives were situoted in the mezzo n i n e unde r t h e m a i n floor The m a i n room with 300 computers foees the northern l ight. The cone has the reading rooms in it. ru 1 wos proud to de­ sign such o building in my own un iversity. l t wosn't j ust m e who felt the same; we worked with siruelural en­ g i neers, i nsu l otion en g ı neers, eco-engineers ete. teehnicol peopl e who had stud ied ot Delft U niversity. We were a l l proud to make o elever b u i ld i ng in o u r own u n iversity. So, how to m a ke o building for the future was o very i m portant theme for eec- eng i neering In genera l the whole building site wos a n exciting pla ce . For i nstonce, the biggest crane in Hal l and put the hat on top of the cone and it lit . For the i nte rior of the l i b rary we wanted to use very natura l materials and o very strong col ou r: bl ue . l mo g i ne the moment when we had to se l eel materia l s for the b u i l d i ngs . Even seleeling the gross for the building was o hord task . Oid you know that there were a bout h u n d red dillereni types of g rass?

'lt is o building that doesn't wont to be

a

building but o londscope."

The a rch ives have o bout one m i l l ion books. There is even o smail elevotor conneding the l i brory to the orchives when books need to be brought out af the a rc h ives . The l i brarion wonted to put all the books in the archive, but shelves . .

1 convinced him to lake 8 0, 000 books out and hong them on o blue we l l . Hang i ng book ­

E'i!!l

We desig ned al most everything in this project, the ma i n desk , the booksh e lves, g l ass magazine panels and other furn itu re . Altho u g h the b u i ld i ng is partio l ly und erground, the l i g ht is so beautiful and so strong . I n the reading rooms, you cannot look outside; everybody works i n a dillereni woy. This is a place for 3,000 stu ­ dents a day to study. lt is o very i m partont part of the progra m . lt is a b u i l d i n g that doesn t want to be o b u i l d i n g but o landscope . � lt is a bu i ld i ng that doesn t want to

com pele with the frog but wants to g ive the frog same space . � This is whot 1 wonted to g ıve to my u n i ­

versity: a p u b l ic space, a ploce to s i t outside the bu i l d i ng, silti ng o n t h e gross, stud yı ng , eatıng someth ing and in winter, when it snows once o year, moybe a ploce for snowboord i ng. � e:1 Now the lrog and the l i brory reolly love each other, they have became lriends. I n the end, we changed th e lrog o bit too: we did the i nte ri or of the frog.


Delft Tekni k Ü niversitesi Masterpl a n i Delft (200 1 -2002) Kütüpha neyi tama m l a d ı ktan sonra, Delfı Te knik Ü niversitesi ' n i n master p l a n ı a ç ı l a n için bir yarışmaya katı l d ı k ve kaza ndı k . !'3!'1 Ö ncel i kle size nasıl bir araştırma yaparak projeye hazırlandığ ı m ızı anla tm a k istiyo­ ru m . Söylediğim g i b i , Delfı h a k k ı nda hem alisim orada o l d u ğ u n d o n hem de orada okuduğ u m için çok şey b i l iyoru m . B u proje için iki kitap hozı rlod ı k . Biri a raştırmalar hakkında, d i ğeri ise projenin kendisi hakkı nda. Her şeyden önce, kompüs ned i r? Kimsenin bu konuda net b i r cevabı ol moso bile herkesin şöyle ya do böyle b i r fikri ve ideal kampüsü h a k k ı nda kofasında can­ l o n d ı rd ı ğ ı b i r i mgesi va r. Ofisim izde fa rklı ü l kelerden gelen ya klaşık a ltmış kişi var. On lara geldi kleri

ü n iversiteleri n i özel ya pan şeyler hakkında soru lar sord u k.

Stockholm'den birisi ü n iversitesi n i n b i r tepe n i n üstünde k u r u l d u ğ u n u bu yüzden çok g üzel b i r kampüsü o l d u ğ u n u söyle d i . Sydney' l i biri kompüsündeki spor o l a n l a rındon bahsett i . Alma nya'dan gelen b i ri ise o k u l u ndon b u l u n a n sanat eseri soyısının çok­ l uğ u n d a n dem v u rd u . Kişisel soru l a r ı n ya nı s ı ra d ü nya n ı n b i l i nen çeş itl i ü n iversitelerine ait öğrenci sayı s ı , erkek-kız öğrenci o ra n ı , l isans-l isans üstü öğrenci ora n ı , ya bancı öğrencilerin yüzde­ si g i bi pek çok fa rklı veriyi de to plod ı k . Veri l e r bir o raya g e l d i kçe görd ü k k i bir te k n i k ü n i versite ile normal b i r ü n iversite o rasında ciddi fo rkl o r va r. Bu d u rum sadece H o l l a nda için geçerli d e ğ i l , çünkü veri ler d ü nya n ı n çeşitl i ü n iversitelerinden top l a n d ı . Ya ptı ğ ı m ız bir başka ça l ışma do çeşitl i kompüslerin o lo n l a r ı n ı b u l u nd u kl a rı şehrin to plam kentsel a la n ı n a ora n l a m a k old u . Delft gibi küçük şeh i rlerde ortoya çıkan sonuç ü n iversitenin aslında neredeyse kentin kendisi olduğu gerçeği idi. Ayrıca toplam fa k ü lte ve bina sayı s ı n ı kampüs o l a n ı na do o ro n l o d ı k . B u ra d a n d a or­ taya Delfı'in öğrenci nüfusu ile karşılaşt ı r ı l d ı ğ ı n d a çok fazla binoya ve çok büyük b i r kompüs o l a n ı n a sahip o l d u ğ u ortoya çıktı. Ta bii b u n u n sebeb i ün iversite n i n tekn i k b i r ü n iversite ol ması v e kompüs içinde h e r zaman k u l l a n ı l mayon l a boratuvar g i bi te k n i k mekô n ların çokça yer o l masıyd ı . Delft, Lohey i l e Rolte rdam a rasındadır. O k u l u n hem b i r ü n iversite kampüsü hem de bir i ş kampüsü o l m a s ı ­ no karar veri l m i ş . Daha sonra iş kampüsü satılacak v e böylece ka m püs o l a n ı b i raz daha küçülecek. i ş kom­ püsündeki mevcut üniversite binaları d a d iğer kompüse taş ı nacak böylece ü n iversite kampüsü daha yoğun b i r yere dön üşecek. Ka mpüs biz ku rbağoya yeş i l olonını verdi kten sonra biraz daha yaşa n ı r b i r h a l e gelm işt i . Eğer l 9 60'1ordo herkesin s o n derece opti mist o l d u ğ u döneml ere bakarsanız, o d ö n e m d e okulda 2 5 b i n öğre n c i n i n b u l u nocağı öngörül üyord u , a m a asla o kadar kalaba l ı k olmadı. Böyle g üçlü egoya sa h i p olon binoları n tek başına aya kta d u rması bir gelenek h a l i n i a ld ı . Etrafiarında ki mseyi göremezsiniz sanki öğrencisi o l moya n b i r kompüs g i b i d i rler. Fark ett i m ki o k u l u n m i ma rl ı ktan başka pek çok böl ü m ü daha o l masına rağ m e n , ben öğrenciyken h i ç b i r z a m a n d iğer b ö l ü m lerden insa n l a rl a beraber çolışmıyord u m . Sadece k e n d i fa kü lteme gider v e kendi böl ü m ü mden i nsanlarla kon uşurd u m . Fakat ne za man ki profesyonel hayoto otı l d ı m , o za man b i r m i m a r olara k ben i m g i b i Delfı'ten mezun p e k ç o k m ü hendis i l e beraber çalışmak d u r u m unda ka l d ı m . Dolayısıyla, öyle b i r şey yapmak istiyord u m k i , ü n iversitenin bütün bu binoları böyle tek başlarına d u rm asın­ lar, ortak bir on'lorı o l s u n tıpkı bütün fo k ü ltelere ait bir bina olan kütüphonede olduğu gibi. f!:1 Ü niversite n i n ortasından geçen y o l u a ra b o l a ra kopattık, b u o l a n ı sadece yaya v e bisi kleti i i e re oyırd ı k . Ve sonra bu mekônı gel işti rmenin yol la rı n ı a rad ı k . Ş u a nda sadece a raba ve ağaçlara ait olon o l a n ı , "server" denilen çok büyük iki pavyono oyırd ı k ve içierini yoğ u n b i r progra m l a d o l d u rd u k. Fakü ltelerdeki bütün ortak pro­ g ra m l a rı - restoro n l o r, sergi a l a n la rı , bazı fa k ü lte kütüphoneleri, b i l g isoyar odaları- bu povyo n l o rı n içine yer­ leştird i k. ffi Böylece b u merkezi o l o n bir o n la m d a Delft Ü niversitesi'nin k i m l i ğ i n i ortoya koyd u . Ta bii iyi b i r


The Master Pla n n ing of Delft TU Delft (200 1 -2002) After reo lısing t h e l i brory, !here wos o campetition for the moster pl a n o f t h e Techn ico l U niversity o f Delft and we won this cam petitian . � 1 j u st wont ta show haw we reseorch ed for this mosler pl o n ni n g . As 1 tal d you,

1 know o lot obout Delft; that

is where my office is, and its where 1 stud ied . We made two books on th is project: one is a bout the re­ search we d i d a n d the other is a bout the project itself. Fi rst of a l l , what is o campus? Nobody knows the exact a nswer but everyone has h is/h er idea a n d im age a baut the ideal compus. We have obout 60 people com i n g from different countries i n our office and we osked them what is specı a l a bout !heir u n iversities. Somebody from Stockholm said that his u n iversıty was located on top of a h i l l and that made the compus so beautifu l . Somebody from Sydney talked a bout the sport fields i n h i s/her u n iversity. Sameone from Germony mentioned the n u m ber of a rtworks in the campus. Besides asking these persona l q uestions, we alsa col lected o lot of facts a n d f i g u res a bout many well­ known u n iversities a ra u n d the g l abe, for exa mple, the n u m ber of students, the ma l e-lema le student ratia , g rad uate - u ndergraduate ratio , percentage of fore i g n students a n d so on . We started to compile a l l these lig u res a n d we realised that there i s an enormous difference between a tec h nical u n iversity and a normal u n iversity. Not j ust in the case of H al l a n d, bul we cal lected !acts a n d fig­ u res from araund the worl d . T h e other thing we d i d was t o compare the size o f variaus campuses t o t h e sıze o f t h e city where they be­ l an g . In same cases, l i ke the case of Delft, the u n iversity is a l m asi the size of the city ıtself. We campared the ratıo of the n u m ber of b u i l d i ngs and the total campus area . And we rea l ised that Delft TU has a lot of b u i l d i ngs a n d lats of space bul not so m a n y students considering its sıze . Because il is a tec h n ical u n iversity, !here are a lot of la boratories a n d other tech n ical places that are not occupied a l l the ti m e . Delft is between The Hague a n d Rotterda m . They wanted ta have a u n iversity campus a n d o busi ness cam­ pus. And then the busi ness campus w i l l be said oH a n d the whale campus wi l l be l ittle bit sma l ler. So a l l the u niversity b u i ld i ngs i n t h e busi ness cam pus w i l l move t o the u n iversity compus a n d i t w i l l b e a more cancentroted ploce. The campus became o little bit more pleasant alter we gave the frog the g ross. If yo u compore it ta the p h i losophy of how it wos designed i n the 60 s, the time when everyone was so opti m i sti c, 2 5 , 000 students were expected to fi l l the compus but we never got the fee l i n g it was foo c rowded . lt wos o Iradition of b u i l d ­ i ngs wi t h such strong egos to sta n d o lone, seei ng a l most no one. A campus b u i l d i n g w ithout stude nts . . 1 rea l ised that a lthough the u n iversity has m a ny di ffereni faculties such os architecture, structuro l e n g i n eer­ i n g, electron ics, physics, when

1 was a student, we never worked together. You o n l y went to your own fac­ 1 became a professi o n a l , a n

u lty and you spoke most of time to students of the same d isci p l i n e. But when

architect, 1 h a d t a collaborate with a l l t h e other prolessiona ls w h o h a d alsa studied at Delft. 1 wonted to da someth ı n g about a l l these b u i l d i ngs that stood a l one, so they d have o collective moment in the university, l i ke the l i brary a l ready is, because it is for a l l the faculties.

� 1 wanted ta lake out the

cars, make this space j ust for pedestrians and b i kes, no tralfic in the middle seetion af the u n iversity. And th is is what we d id ; we made such a space a n d tried to develap it. The place where there are now o n l y trees and cars w i l l become "'th e servers

:

2 enormous pavi l ions a n d

w e w a n t t o put o l o t o f programs i n i t . Who! we d i d w a s ta l a k e a l l t h e col lective programs l i ke resto u rants, exh i bitian spaces, same faculty l i bra ries, space lar com p uters out of the laculty b u i ld i ngs and we put them


atmosfer yorotmok do çok önem l iydi. B u rodo server'ın gece görü n ü ş ü n ü görüyors u n uz. � Aynco son derece esnek bir mekôn o l m a l ıydı çünkü ü n iversiteler hakkı nda b i ld i ğ i m iz bir tek kesin şey varsa o do d u r­ madan değişim h a l inde o l d u klarıdır. Bu camdon binanın y ü ksekl i ğ i ı s m kadar. Rüzgôr ve yağ m u rdan koru n m a k için çok büyük bir çatısı ve saçağı var. Çatıyı ta mamen çinıle koplomak isted i m ama aynı şeyi suyla yopsom o do çok ilginç o l u rd u . Kentsel mekô n l o n n tosa n m ındo, suyu v e yeş i l i kentsel dokunun içine getirebilmek çevre m ü hendisliği bağ lam ı nda d o son derece fayd a l ı d ı r bu yüzden b u n u e l i mizden geld iğince yapmaya ça l ı ştık. Konutlar da ekledik. Ka mpüste kamp ya p ı l ıyor art ı k ! Server'la rda yeni i n sa n l a rla tanışa b i l i rsiniz. Aslında bu kütüphanen in ü n iversitenin kal bine doğru bir tür genişlemesi ve şu anda bu proje üstünde hani hani çalışı­ yoruz. ın l!:!l

Mimarhk Üzeri ne 1 O i l ke Kon uş m a m ı m im a r l ı k üzerine belirlediğimiz bazı i l kelerle bitirmek istiyoru m . B u n l a r projeleri mizin arka s ı n ­ daki fikirlerin bazı ları. Kita b ı m ız Composition, Controst, Complexity'ye (Kompozisyon, Ka rşıtlık, Karmaşa) b u fiki rleri koydum v e onları " ı O i l ke" baş l ı ğ ı i l e yayı nlad ı m . ı.

Toprak çok pahalı bir hommoddedir, onu boş yere ku//anmaya/ım. Doğa sevgisi . . 3 . Sürdürülebilirliğin kolektif sorumluluğu . . 4 . Kentsel planlamanın zenginliklerinden yararlanma . . S . Bir meydan okuma olarak işbirliği . . . B ü ro m u zd a daha önce d e bahsettiğ i m g i b i şehir plancıları, m i ma r­ 2.

l a r ve iç m i marlar var. Ben bu d isipli nlerden insaniann ya nı s ı ra , mü hendislerle çalışmayı seviyoru m . Ö zel­ l i kle mobilile teması üzerinde ça l ı ş ı rken işbirliği yapmak gerekliydi aksi ta k d i rde başarı l ı ola mazd ı k .

6. 7.

Yönetmen v e senarist olmak . . . E/yazısı v e dil . . . B e n i m i ç i n m i m a rl ı k bir tarz d e ğ i l , elyazısı y a da d i l g i bidir. i nsanla rla n a s ı l i letişim kur­

d u ğ u n l a i l g i l i bir o l g u d u r.

8.

Mimarlık boş mekanların bir kompozisyonudur.

9. Analiz ve sezgi . . ı O . Biçimin ve duygu/ann düzenlenmesi . . . Cha rles ve Ray Eames, bence o n l a r biçim ve d uyguların d üzen­ lenmesinin gerçek üstatlan . . i şte bence m i ma rl ı k böyle bir şey, beni d i n lediğiniz için teşekkür ederi m .


a l l in these b u i ld i n gs. [:'jj So this is the centrol squore for the i dentity of the compus of Delft. lt wos very i m ­ portont t o ereale o n ice otmosphere, o nice p u b l i c space . Here you see the server by n ig ht. t':9 Quite o flexi ble space because one thing ıs for su re i n u niversities, and that is that it w i l l keep on changing and ch a n g i n g . lt is o g loss b u i l d i n g , a bout 1 5 m h i g h . lt has o big roof for protectio n from w i n d and ro i n . T h e roof 1 wanted t o moke out o f grass . lt wou l d be interestıng to m o ke ıt o ll out of water. I n urbonism , it is very i m porta nt to bring water and green into the urban schemes for eec- eng ineeri ng , so we tried to bring green , water and potios ı nto the project . We d id odd housing, too. C o m p on the campus! So that you cou l d meet people in the server. So it is o kind of extension of the l i brory into heort of the u n iversity, a n d ot the moment we are working on this proj­ ect . ın 1.::!1

1O

Statements on Architecture

Now 1 wont to fi n ish my lecture with same stotements o n o rch itecture . These are same ideo s behind our projects .

1 put these ideos i n my book, 'Com position , Contrast, Compl exity , a n d called them my 'ten stote­

ments. ı. 2.

Lond is on expensive commodity and we should not spoil il. Love of Noture . .

3.

The collective responsibil ity for susto inobi l i ty

4.

Use the weolth of urban plonning.

5.

Cooperation as o cholfenge. . As 1 tol d you belare we have a rch itects, u rban p l o n ners, a nd interior

desig ners in the office . However, 1 d love to work with e n g i n eers and especi o l l y on the theme of mobi l ity. If you wont to solve the problems on m obil ity, we have to cooperote . Otherwise we can not be successfu l . 6. 7.

Director and script writer. . . Handwriting and Language . . For me o rchitecture is not a bout style, bul more about h o ndwriti n g and .

l a n g uage. lt is a bout whot you wont to co m m u n icote . 8.

Architecture is o composition of empty space. Anolysis and intuition . . . ı O . Arrongement of Form and Emotion . . . And C h a rles and Ray E a mes, for m e they a re the ki n g a n d q ueen

9.

of the combination of orra ngement of form and emotion .

1 t h i n k thots whot o rch itecture is a l l o bout, tha n k you . .



Pınar Gökbayrak ( P. G . ) : Mobilile üzerine yapm1ş olduğunuz yeni araştirmaniZ Birinci Ratterdam Bienali küratör· lüğünüzün yan1 wa bağ1ms1z "Mobilite Estetiği" kürsünüzle, De/ft Teknik Ü niversitesi tarihinde ilk bayan profesör olmaniZI sağlad1. AraştirmanlZin geçirmiş olduğu tüm süreci göz önünde bulundurduğun uzda, sizce, mobilile gelecekte mekansal ve kültürel yaşant1y1 ne yönde etkileyecek?

Pınar Gökbayrak (P.G.): Your new research on mobility made you the firsl woman professor in th e his to ry of TU Delft to have on independent chair in the Aesthetics of Mobility as well as becamin g the eurofor of the first Ratterdam Architecture Biennial. Keeping in mind the who/e process of your research, how do you think mobility wi/1 affect the spatial and the cultural fife in the future? Francine Houben (F. H.) : We are ta u g ht i n the schools, u n i ­ versiti es, i n o u r profession h o w t o b u i ld h o u ses, m useums a n d so o n . We know how to deal with u rba n i sm ; we design neighbourhoods, streets, a n d maybe a part of o city. We learn a bout landscape a rc hitecture . We can do a l l these th i ngs but

ve

we do not know how to deal with mobi lity i n the new dis­

mesleğ i m izde bize, ev, m ü ze vb. binaları nasıl i nşa ede­

tances; we have no tools to deol with that in our profession .

Francine

Houben

(F. H . ) :

Okulda,

ü n iversitede

ceğimiz öğretildi. M a h a l l e le r, yol l a r ya da şeh rin bel i r l i bir kıs­

So it was a ki nd of reseorch i nto how to deal with mobil ity a n d

mını tasariayarak şehirei l i k a n la m ı nda da nasıl bir yaklaşım

to develop n e w a utographic tec h n iq ues . A s part o f the

serg i l eyeceğ imizi b i l iyoruz, aynı za manda peyzaj m i marlığı

B i e n n i a l , 1 was vis iti ııg all the cities and when we began to !a l k

h a k k ı nda da biriki m l e rimiz va r. Mima r olara k tüm b u n ları ya­

on the s u bject o f mobil ity, everybody started t o la u g h . We are

pabilme i m kô n ı m ız o l sa d a , bilmediğimiz ve mesleki a n l a m ­

te l k i n g about traffic jams; its all a s p h a lt or it's all rai l roads;

da yetersiz ka l d ı ğ ı m ı z ç o k önem l i bir nokta v a r ki o d a

its a l l the same a l l over the world . 1 asked everybody to put 4

mesafeler a rasındaki hareketl i l i k (mobil ite) d u r u m u d u r. Bu

comeras in the car a n d try to a n o lyse what can be seen from

bağ l a m d a , bizim ya ptı ğ ı m ız çalışma, m o b i lile konusu n u n

the poi nt of view of somebody silting in o car or Ira i n . The car

nasıl e l e a l ı na b i leceği v e yen i otografik tek n i klerin n a s ı l

i s m o r e dom i n a nt everywhere except f o r Tokyo.

gel iştirilebileceği üzerine bir tür a raştırma nite l i ğ i taş ı ma k­ tad ı r.

lt made m e aware of the fact that mobil ity i s absol utely o part of our own culture and that mobil ity s h o u l d be o part of o u r

Bienal konsepti gereğince, tüm şehi rleri gezmek d u r u m u n ­

concept, if w e a re re -desig n i n g c ities . For i nstonce, whot

dayd ı m v e i l g i nçtir ki, m o b i l ile kavra m ı nd a n bahsed i l d i ğ i nde

ma kes H al l and dillereni is that it i s a fiat cou ntry. 1 th i n k whot

çevremdeki çoğu insan kon uyu cidd iye a l ma d ı , h atta iç­

ma kes our cou ntry beau tiful is that we keep same spaces re­

leri n de g ü l e n ler dahi o l d u . Ş u rası bir gerçek ki, trafik s ı kışı k­

ol Iy open for the po noroma . Bu l, this is being destroyed in re­

l ı ğ ı tüm d ü nyada karşı karşıya ka l ı n a n bir soru n ; her taraf ya

cent ti mes . You con't see it often a n y more, especiolly from the

asfalt ya da demiryo l u . B u radan yola ç ı ka rak, g itti ğim şe­

h i g hways. Every city should have its own ponoro m a . In such

h i rlerde görüşt ü ğ ü m kişi lerden, a raçlarına 4 adet kamera yer­

a fiat country, we have to care more about it, becouse it s

leştirmeleri n i ta lep ett i m . B u n u istememdeki neden, bir araba

strong a n d very easy to destroy. In H a l l a n d the h i g hways look

veya trende oturan herha ngi biri n i n bakış açısından gözlem­

rea l l y u n p leasa nt because everybody h a s considered mobili­

lenebilen ma nzorayı a naliz edebilmekti. To kyo hariç, tüm şe­

Iy as o wrong concept . Due to this way of thinking, a l l the un­

h i rlerde araba, en s ı k k u l l a n ı l a n a raç o l a ra k ka rş ı m ıza çıktı .

hea lthy developments have been located a l ong the hig hwoys .

Araştırma esnasında fark ettim ki, mobil ile kavra m ı ta mamen

Now a l l of H a l l a n d looks bad; even the cities we see from the

kendi kü ltürüm üzün bir parça s ı . Dolayısıyla herhangi bir şehri

h ighwoys are mostly q u ite u n p l eosant. We s h o u l d occept that

yen iden tasa rla m a m ı z söz konusu o l d u ğ u n d a bu kavram,

h i g hways are the new avenues; thus, they s h o u l d generole the proud side of the city. You should design !hem in such o way

k u rd u ğ u m uz konseptin vazgeçil mez bir parçası o l ma l ıd ı r.

that you can proudly preseni your city, you r londscape a n d Ö rne ğ i n Hol landa'nın farkı düz bir ü l ke o l ma s ı n d a n kay­

you r c u ltu re .

n a k l a n ıyor. Bence, bizim ü l kemizi g üzel k ı l a n u n s u r, birta k ı m yerleri panora m i k olara k a ç ı k meka n la r şeklinde m u hafaza etmemizd i r. Ya l n ız, son zama n l a rda b u n u da yok etmeye başlad ı k . Ö zel l i kle de otoyollard a n ba k ı l d ı ğ ı nda a rtık, açık

P.G : How was the Biennia/ process in general? How did you decide which city to include, since there are other cities /ike Istanbul with traffic as one of their ma;or problems?

alan görme açınız dara l m aya ba ş l a d ı .

F. H : 1 become the d irector in March 2002, and 1 made my

Her şehrin kendi panora m a s ı n a sa h i p ol ması lazım bence.

p l a n i n March when 1 was i n Mexico. 1 gave lectures a n d

Hele, bizinıki gibi topografyası düz olan bir ü l kede buna da­

formed my concepl. I n M a y a n d J u ne,

ha da özen göstermek d u ru m u n d a s ı n ız, zira b u , elde etmesi

tatives of a l l these ten cities to come to Delft to my office .

1 asked t h e represen­

zor, yok o l ması da çok kolay bir d u ru m d u r. H o l l a nda'da, herkesin mobil iteyi ve u l a ş ı m ı negatif a l g ı laması nedeniyle

In December, they had to send the moteriol for the book. We

otoyo l l a r gayet kötü bir tablo çizerler.

mode o book in J a n u a ry a n d February. Then we had to make the exh i bition . And s i nce it was the first B ien n io l , the whole or­

Tüm sağ l ı ksız yapılaşmalar otoyol çevres i n d e k ü m e l e n m işti r.

g o nisotion wos "new". Generating the concept, orga n ising

Şu an tüm H o l l anda bu kötü tabloya m a ruz, otoyol lard a n

everyth i n g ; these tosks were all focused on me.

görünen kentler için de geçerli bir d u r u m b u . Ye n i bu lvar­

2 n d Biennial wi l l be eosier for Adrioon Geuze, becouse at

l a r ı m ı z ı n otoyol l a r o l d u ğ u n u kabul l e n m e m iz ve o n l a rı öyle

leost there is o structure, but of course he can a lter it. He can

ta s a r l a m a m ı z

gerekiyor

ki,

kenti m i ze,

kültürümüze g u ru rla d a h i l o l a b i l s i n l e r.

peyza j ı m ıza

ve

1 thin k that the

point out whot the B i e n n i a l is abo ut, and he can en joy it more. 1 o l sa en joyed it, but it was very hord work . 1 believe

li


P. G : Bienole hazırlanma süreciniz, genel onlamda nasıl gelişti? Bienol kapsamına dahil effiğiniz şehirleri nasıl seçtiniz, çünkü istanbul gibi daha pek çok şehir için trafik başlıca sorun olarak karşımıza çıkıyor?

F.H . : Mart 2002'de, Meksiko'da b u l u n d u ğ u m sırada, bienol yöneticisi o l a ra k seçi l m e m l e hazırlıklarımı yapmaya başla d ı m . Konfera n s l a r verdim v e kuracağ ı m konsepti şek i l l e n d i rmeye başla d ı m . Mayıs ve Hazira n oylarında on şehrin temsilcisine Delft'teki ofisime gelmel eri konusunda davelle b u l u n d u m ve aralık ayına kadar yayım la nocak kitap için gerekli s u n u m ma lzemeleri n i yollamalarını rica etti m . Oca k ve şubat oyların­ d o kita b ı yayıma hazı rlad ı k ve o kobinde sergi üzerine ça l ı ştık. Kısacas ı , konsepti o l uşturma ve konseptle i l g i l i tüm bileşen leri organize etme gibi işleri ben yü rüttü m . Ta bii, ilk Bienol o l ması itibariyle, b u sergi de b i r i l k nitel i ğ i ta şıma ktayd ı . San ıyoru m, i kinci Bieno l'e hazırl a n m a k Adrioon Geuze için daha kolay olaca kt ı r, zira en azındon ortoda mevcut bir altyapı var. Ta bii ki o do b u n u isted iği şekilde değiştirebi l i r. B ieno l'i daha do vurg u loyo b i l i r ve tüm bu hazırl ı k s ü reci boyuneo büyük bir keyifle ça l ı şa b i l i r. B u süreç e l bette, benim için de oldukça keyif vericiydi, ancak bir o kadar do yorucuydu d iyebiliri m . katılamadılar, Bono kalırsa, bu sergi o l d u kça özel b i r sergi old u . Yen i eğitim

ben de

sergiyi,

kalan

ı O şehirle gerçek­

leştirdi m. Dolayısıyla görd ü ğ ü n üz g i b i , şeh i r sayısı n ı n b u n u n ­

siste m i n i n bir parçası o l a ra k okulların do bienol kapsa m ı na

lo s ı n ı rl a n m ası ı 4 ay g i b i bir za manda d a h a fazla şehirle i l ­

d a h i l e d i l m e l eri , ben i m için çok önem l iyd i . Ya p m a k isted i ğ i m

gilenebilecek süre m i n

gerçekten de, ta n ı n mayan, to n ı na n v e to n ı n m o k isteyen i n ­

Asl ı n d a , bu sergiyi ben, sadece b i r başlangıç noktası olara k

sonları bir oraya getirmekti . Benim için bu, b i e n o l için çok

değerlendi riyoru m . B u radan yola çı karak, herkes kendi şehri

yeni bir konsept n ite l i ğ i ta ş ı m a ktayd ı . Şehirlerin seçilmesi

için benzer araştırmalarda b u l u - n a b i l i r.

o l ma ma s ı n d a n

kayna k l a n m a ktoyd ı .

konusunda, 30 farklı şeh ir daha sergi kapsa m ı n a d a h i l edilebi l i rd i . B i rçok kimsenin b o n o sord u ğ u soru, neden kendi kentleri n i n b u sergiye dahil edilmediğiydi. Ö rneğ i n , Roma do sergi kopsa m ı nda değ i l d i . Ancak, sergi için çok acele etmem gere k iyordu

ve ayrıca

bütçe a ç ı s ı n d a n

do

çok özg ü r

davronacok kadar maddi olanak b u l u n m uyord u . Ya p m a k isted i ğ i m , k ü ltürel farkl ı l ı k l a rı bu luşturmoktı . Ö rneğ i n , Latin

P. G . : Şehri, bir aracın içindeki tek bir sürücünün bakış açısıy­ la gözlemlerneyi tercih ediyorsun uz. Hollanda Bulvon (Hollond Avenue) ve Dünya Bulvon (World Avenue) sergileri de araba üzerine yoğunlaşmış sergi/erdi. m Sizce, mobilite fikri yalnızca "araba ve sürücüsü"yle mi ilişkilidir?

Amerika şehirleri n i n temsi lcisi o larak Mexico City ve Kuzey

F.H . : Seçmiş olduğumuz şehirlerdeki temsilcilerden en s ı k k u l ­

Amerika şeh i rleri n i temsilen de Los Angeles va rd ı . Ta bii ki,

l a n d ı kları a raca kamera yerleştirmeleri n i ta lep ett i k . To kyo

Tokyo ve Sydney gibi şehirler de bu sergiye d a h i l ed i l m e l iyd i .

hariç tüm şehirlerde otomobil, öne çıkan u l a ş ı m a racıyd ı ,

Çin'in d ü nya n üfus u n u n ı /3' ü n ü ol uştu rd u ğ u n u d üşün erek,

Tokyo'da ise bu araç tre n d i . H e r ü l ke kendi istatisti ğ i n i be­

i k i ta ne Çin şehrini davet etti m . Zira Çin ha kkında çok fazla

l i rleyecekti, b u n l a r m i mari değ i l , kendi mobil ileleri üzerine uyg u l a d ı k l a rı gerçek istatisti kler o l m a l ı yd ı . i nsa nların çoğ u n u n

şey bildiğimiz söylenemez. Mesela, çoğu insan Pek i n ' i n bir b i s i klet şehri olduğunu d ü ş ü n ü r. Ancak uzun bir süredir

mobil ile konusunda herha ngi b i r likre sahip o l m ad ı ğ ı n ı n d a

Pekin'de çok ciddi a n lamda trafik soru n u b u l u n m a ktadır; ya

fo rkındayd ı m . B u n d a n dolayı biz de sadece Hol l a nda'dan

d o ta m a m e n fa rklı b i r kimliği olon Delto, bu şeh i rde de

değ i l , d i ğer pek çok ü l keden de veriler toplamaya başl a d ı k .

sadece yük taş ı ma c ı l ı ğ ı söz konusud u r. Doğu bloğu ü l kelerini

Amacı m , elde edeb i l d i ğ i m iz verilerden y o l a ç ı ko ra k mobil ile

temsilen Rusya veya Macarista n'dan bir şehri dahil etmeyi isted i ğ i m için Budo peşte'yi davet ett i m . Beyrut ise ya l n ızca

likri n i bütünüyle değerlendirip konuyu daha iyi kavraya­ b i l mekti . Ö rneğ i n , H o l l a nda'yı ele alacak o l u rsak, burada b i r

savaş döneminden hatırl a d ı ğ ı m bir kent. Savaş sonrası şehrin

tasa rı mcı için mobil ile sadece ekonom i k a ç ı d a n i ş e veya eve

ye n i d e n

gitmek ba k ı m ı ndan ele a l ı n a n bir d u ru m d u r. Ancak d iğer yan­

ya p ı l a n d ı rı l m a sı esnasında L ü b n a n'doyd ı m , gençl i ğ i m orada geçti . i slam ü l kelerini temsilen Ka h i re'yi seç­ tim, ki belki bu şeh i r bazı yönleriyle i sta n bul'la kıyaslanobi l i r.

dan da, H o l l a nda'daki trafiğ i n %50's i n i sosyal trafik o l u ştur­

Bu n l a r ı n dışı nda Belçika, Holla nda ve Alma nya'yı d a h i l elmek

Hol l a nda'da

isted i m . B i rbirlerine olon mesafeleri yaklaşık yüzer kilometre

mazsı n ız, ç ü n k ü şehir g üven l iğ i n i sağlaya b i l m e k a macıyla

olmasına rağ m e n bu üç ü l ke a rasında büyük farkl ı l ı klar bu­

trafiği daha çok otoyollara yönlendird i k . H a l l l a nda'yı d iğer

l u n u r. B u farkl ı l ı kları daha net bir şe-kilde ortaya çıkarmak

ü l ke l erle,

için de ü ç ü n ü n de sergi kapsa m ı n a a l ı n maları gerektiğ i n i

H o l l a nd a'n ı n trafik açısından d i ğ e r p e k ç o k ü l keden ç o k d a ­

d ü ş ü n d ü m . Davetler sonucunda Brüksel v e Ka h i re sergiye

ha g üven l i o l d u ğ u n u söyleyebiliriz.

makta d ı r.

Ya n i ,

trafik

bizim

k ü ltü rü m ü z ü n

bir

şeh i r merkezi nde yoğ u n b i r trafiğe

örneğ i n

T ü rkiye

ile

k ı yas l a yaca k

p a rça s ı . rastla­

o l u rs a k


that it wos o very specio l exh i biti an . lt wos o l sa i m portarıt to get the schools i rıvolved in the Bierı n i o l , so that it wou l d be o port af the new educalian system . And

1 rea l l y wonted to have

P.G.: You stote that the cor is not o guest but o hosf in the cify from now on. Does this leod to the idea of setiing up our life styles on hıghways, in traffic sysfenıs?

the fo mous, the not so fa mous and peo ple who wont to be fomous . For me it was o very new concept for the Biennio l .

F.H . : 1 m not o troffic e n g i neer a n d 1 never menfioned solving the problem of traflıc. We have o lot of traffic e n g i neers, and

For t h e seleeli an o f cities , 1 could have h a d 30 more cities.

we don f need extro ones. O n the other hand, we should fry

Mony people asked m e why the i r city wos not i n the r u n n i n g .

fo find new tools, new solutions for deo l i n g with it, moybe i n

For exo m ple, Rame wos not included either. But 1 had to be

o d ifferent woy for each cify. The need for p u b l i c tra n sporta ­

very q u i c k i n this exh i bition , a n d t h e budget w a s l i m ited . 1

tion is enorm ous; otherwise a l l cities wi l l be desfroyed .

wonted to e m broce cu lturol differences . So, there wos Mexico City representing the Latin American cities and Los Angeles

1 ca l l the B ı e n n i a l theme ' Mobi l ity: A Room with o View'' . Th us,

representi ng o North American city. Of co u rse , 1 had to have

1 wanted fo consider the topic from the poinf of view of how

1 a lsa wo nted Sydn ey. 1 had two C h i n ese cities, be­

we experience if with our senses. 1 rea l i sed that i n the last lifty

cause Ch ina can stitutes l /3 of the whole popu lation a n d we

years, m o b i l ity has rea l ly chonged the worl d . lt's an enormous

don't know onyth ing obout C h i n a . For exa m ple, many peop le

freedom ; on the other hand, it has many d i sadvo ntoges . Ol

t h i n k that B e i j i n g is city of bicycles. But, its a l ready fu l l of traf­

course, we should m o ke better cars that don't poll ute the en­

Tokyo a n d

fic joms; or Delto , o tota l l y different oreo with a l most no mo­

vironment so m u ch . We have to come u p with better public

b i l ity except for goods. 1 wanted to have Budopest becouse 1

transportation systems becouse people w i l l be more a n d

really wonted to i nc l ude one of the Ea st- b l ack countries l i ke

m o r e mobi le si n ce 1 believe that mobil ity is n o w here t o stoy.

Russic o r H u ng o ry. And Beirut is o city 1 only know from wortime. My youth wos spent enlirely i n Lebanon , alter the wo r d u ring

P.G. : In your reseorch, were you proposing to turn these dis­ advantages info advonfages or did you lake them os focts and jusf try fo in c re os e the quolity of the highways and the system?

the reb u i l d i ng of the city. 1 had o l sa C a i ro, as o more l s l o m i c city; maybe y o u can compore it o l ittle b i t with Ista n b u l .

F. H .: For the B i e n n i o l , 1 d id nt want to come u p with so l utions. That wi l l happen the nexf year. 1 j ust wonted fo generole a n ­

1 had Belg i u m , H a l l a n d a n d Germa ny. T h i s is d ue to t h e foct

other perspecfive . W h e n 1 defined mobi l ity os "o room w i t h o

that between these three countries the d i stance is o bout one

view· , people said that You 're c razy, m obi l ity ıs wrong ," be­

h u n d red kilometres, a n d they are so dillereni from eoch oth­

co use believing that m o b i l ity was wrong had been the Ira d i ­

er. In the end, Belg ı u m and Cairo could not make it, so we

tion . Somebody sitting i n o cor w o s wrong , t h e cor was

ended u p with ten cities. Therelore, the reason for the n u m ­

wrong . But, at the same ti me , 80 or 90% of the population in

b e r o f cities is j ust that 1 c o u l d n o t d e o l with more cities i n 1 4

H a l l a n d has o car. So, we shou l d n 't say, "OK, here i s the d i ­

months . For me it s j u st o sta rting point. You can now d o this

v i d i n g l i ne, here i s t h e car' a n d here i s 'p u bl i c transportation

kind of reseorch for your city.

' . Now we l ive in o society where we should com bine them i n same way.

P.G. : You choose fo see the city from the perspeclive of the single driver in his/her cor. Halland Avenue and the World Avenue exhibitions were all based on cars. 01 Does nıobility only depend on cars and single drivers2

P.G: When you evo/uote the Bienniol, was the resul! sotisfac­ fory in ternıs of whot you had in mind?

F.H . : We inquired that the canıere was to be placed in the ve­

world by g iving the solutions, but li rst by givin g new perspec­

F. H : Yes. As 1 have o l reody mentioned, 1 could not change the hicle which was u sed the most. In all the cities except for Takyo the car wos the most importanf one. In Tokyo if was the train. Every counfry had fo select its own statisfics, not orchitectural sfatistics but real stotistics, and ifs own mobility. 1 wos o l sa owo re that o lot of peopl e d i d n 't know o nyth ing a bouf mobi l ity. Therefore, we begon to col lect the focts and

tives and o new woy of th in k i n g . lt wos a l most forb idden fo tolk o bout cors. Now, there is o big change; you are o l lawed fo tolk o bouf it. What is the situotion here in Turkey?

Ömer Kanıpak (Ö.K.): They're always thinking obout so/v­ ing the traffic problem; this is the first problem that we have to solve.

ligures not only from Halland but o l sa from all the cou ntries and with these data 1 wonted to go i n o better u n dersfo n d i n g

F. H : 1 can teli you, you w i l l never solve it. As long os you keep

o f t h e w h o l e mobil ity concept.

on trying to solve it, you w i l l get more cars.

For exo m pl e in H o l l a n d , the desig ne r's o pprooch to mobi l ity

Ö.K : What s your idea of o solution for that?

is m a i n Iy focused on the economic ospect or how it offects the jou rney fo a n d from work . But of the same time, more than 50% of traffic i n Halland is comprised of socia l froffic .

F.H : Someti mes, frollic j o m s parlly depend on your own de­ cision of whether you choose publ ic tronsporl o r the cor. E n joy the mu sic in you r ca r, e n j oy the la nd scope , be proud of

So, troffic is o port of o u r c u lture. We don't have so mony trof­

your city, but never t h i n k of how you can solve the proble m .

lic joms in the city centres becouse we put a l l the froffic on the

A lot of pol itıcions t h i n k that they can solve troffic ja m s . But,

h i g hways to keep the city safe. When we compare H a l l a n d

for the cifies, the o n l y sol ution is p u b l i c tra n sport. Econom ics

w i t h other counfries s u c h a s Tu rkey, w e observe t h a t it's o very

w i l l cha nge this process . If the economics go down, m o b i l ity

safe country in ferms ol froffic.

w i l l go down .


P.G.: Sizin ta n ı m la m a n ızo göre, artık a raba şeh i r için b i r

Ö.K: Peki, sizin çözüm öneriniz nedir?

kon u k değ i l , b i r e v sa h i b i o l ma nite l i ğ i n d e . Bu ta n ı m l a m a , a rtık yaşa m tarzl arımızı otoyo l l a r y a da trafik sistemleri üze­

F. H : Baze n , trafik s ı k ı ş ı k l ı ğ ı kendi karo n nızo bağ l ı d ı r, yani yo

rine kurm a m ız fikrini de bera berinde mi getiriyor?

oroboyı yo do to p l u taşı m a c ı l ı ğ ı tercih eders i n i z . Aro bo n ızdo giderken m üziğin, doğa n ı n tad ı n ı çıkarın, b u l u n d u ğ u n uz şe­

Ben trafik m ü hendisi değ i l i m ve hiçbir zaman da trafik soru­

h i rle g u r u r d uyun, ama asla trafik soru n u n u çözmeyi d ü ş ü n ­

n u n u n nası l çözü lebi leceğ i konusunu g ü ndeme getirmed i m .

meyi n . B i rçok siyosetçi, trafik sıkışı k l ı ğ ı n ı çözeceğ i n e i n a n ı r.

Zaten, b i rçok trafik m ü hendisimiz va r v e d a h a fazlasına d a

Ancak, şehirler için tek çözüm yo l u toplu taş ı macı l ı kton geçer.

i htiyac ı m ız yok. Anca k , öte yandan, soru nla i l g i l i ol arak yen i

Ekonomik düzen bu s ü reci değiştirecektir. E konomik gelişme­

a raçlar v e y e n i çözü m l e r b u l m a l ıyız, b u da belki her ş e h i r için

ler d üşüş gösterirse m o b i l ile de buna para lel bir seyir izleye­

b i rb i rinden bağımsız yöntemler b u l m ayı gerektirecektir.

cektir.

Ş u rası kesin ki, toplu taşı mac ı l ı k her şeh i r için vazgeç i l mez b i r

Ö.K.: Sizce, mobilile hakkındaki düşünce lar.zınızlo, Robert Venluri'nin Leorning from Los Vegos (Los Vegos'ın Öğrettikleri) kitabındaki önerileri orasında herhangi bir boğlonlı vor mı?

gereks i n i m d i r, a ksi halde şehirlerin büyük bir kısm ı trafik soru­ n u n u n içinden çıka m az hale gelecektir. Biena l i n teması n ı "Mo b i l i te :

Manzora l ı

B i r Oda" olarak ta n ı m l ıyo ru m .

Bu

bağ lamda, m o b i l ile kavra m ı n ı kendi h isleri m iıle tecrübe et­

F.H: Venturi'nin d ü ş ü nce tarzı, to m bir Ameri ka l ı g i biyd i . Bu

meyi ve konuyu, edindiğimiz bu bakış açısıyla özümserneyi

bahsettiğiniz kitap 60'1ı y ı l l ara a it, dolayısıyla o dönemi ve

a maçlad ı m . Fark ettim ki, son e l l i yılda mobil ile çok ciddi a n ­

öze l l i kle de o dönemdeki Los Vegos'ı ya nsıtma kta d ı r. Benim

l a m d a d ü nyayı değ iştird i , büyük bir özg ü r l ü k s u n ma k l a be­

önerim ise, özg ü n b i r sokağı değil de g ü ncel yaşantı n ı n b i r

raber birçok dezova nta j ı da bera berinde geti rd i . Çevreyi kir­

kısm ı n ı yansıtmak şekli ndeyd i . Venturi öğrencileriyle beraber,

letmeyen a ra b a l a r ta bii ü retilmel i . Top l u taş ı m ac ı l ı k konusun­

oradaki rek l a m sistem i n i n nasıl işled i ğ i n i i nceledi, ç ü n k ü Los

da daha etkin sistemler tasarla n m a l ı , ç ü n k ü i nsa n l a r her

Vegos gerçekten de orobo l o r i ç i n tasa r l a n m ı ş bir kentl i . Ben

geçen gün daha mobil olaca k l a r ve bence b u kavram bir da­

de pek çok kez Los Vegas'o gittim ve gözlemlerimden yo la

h a hayatı m ı zd a n çıkmayaca k .

ç ı korak söyleye b i l i ri m ki, şeh i r kes i n l ikle bir "orobo şehri" o l o ro k to n ı m lonobi l i rd i . Anca k Los Vegos'o şimdi g i d i n , şehrin

Araşlırmanızda, bu dezavantajları avontoja dönüştürmeyi mi öneriyordunuz, yoksa bunları sadece somut birer veri olarak ele alıp otoyolların ve sistemin kalitesini mi yükseltmeyi düşündünüz?

P. G . :

F. H.: Bienalde amacım çözüm üretmek ve bu çözü m l eri s u n ­ mak değ i ld i . B u , bir d a h a k i seneye olaca k . Amac ı m , sadece fa rklı bir bakış açısı ya kalamaktı.

neredeyse bir Avrupa şehri o l d u ğ u na şa hit olaca k ; sako kior­ do yürüyen b i rçok i nsan göreceksin iz, ç ü n k ü şeh i rdeki yoğ u n ­ l u k d o h o do a rtmış.

P.G: Composilion, Conlrosl, Complexily (Kompozisyon, Karşıtlık, Karmaşa) adlı kitabınızdo, mimorlığı oluşturan üç ono bileşenden bahsediyorsunuz. Bu ana bileşenleri, kendi mimari yaklaşımınızda nasıl ilişkilendiriyorsunuz?

Mobil iteyi "ma nzora l ı b i r oda" o la ra k ta n ı m l a d ı ğ ı m d a , i n s a n ­ ların ç o ğ u ya n ı l d ı ğ ı ın ı d ü ş ü n d ü . Mobililenin ya n l ı ş o l d u ğ u n a

F.H: B u kavram l a r ı n büyük bir kısm ı zaten ço lışm o l o n m ı z ı n

i n a n m a k , i n s a n l a r ı n kafası nda bir ka l ı p h a l i n i a l m ı ştı, ç ü n k ü

i ç i n d e b u l u n uyor. Benim için, bu kelimelerin sembol ize ettiği

o n l a r i ç i n a ra ba k u l l a n a n b i r i ya n l ı ştı, araba yanlıştı.

b i r i n a n ı ş var ve b u n l arın ordında m i mo r l ı klo ilişkili on ifade gizli .

Anca k diğer ya ndan da H o l l a nda'da n üfusu n %80 i l a 90'ı n ı n

Mimarlık a n layışımda

be l l i

başlı

değerler vard ı r;

"topra ğ ı n değeri", "doğa sevgisi", "birlikte çalışma n ı n gere k l i ­

arabası vard ı r. Bu bağ lamda, şöyle b i r d ü ş ü n eeye kapılma­

l i ğ i", "a n a l i z v e sezgi orasındaki bağla ntı v e gere k l i l i k", " m i ­

mal ıyız; "Peki, burası kesi n s ı n ı r çizg isi ve bir tarafta 'araba',

marın soru m l u l uğ u", "senarist o l a ra k m i m a r", "eko l o j i k denge­

diğer ta rafta do 'to p l u taşı macı l ı k' var". Ş u on karşı karşıya

ye önem verme zoru n l u l uğ u", "sürd ü rülebi l i rl i k" ve "mobilite"

olduğ u m u z topl u m şort i o n n ı n gerekti rd i ğ i d u r u m ,

g i b i . O n u n c u değer ise "şehirleşme", b u do şehire i l i ğ i n en

bu

iki

kavra m ı n d o b i rbiriyle koynoşmosı yönündedir.

ze n g i n olonakları n ı k u l l a n m o m ı z gerekt i ğ i n i vurg u l a m a ktod ı r.

P.G: Bienali bütünüyle değerlendirecek olursanız, hedefleriniz açısından sonuç, lotmin edici oldu mu?

P.G.: ARK/ME ET 2004 konferans serisinin lema sı "Çoğdoş

F. H : Evet. Söy l e d i ğ i m gibi, çöz ü m l e ri vererek d ü nyayı

Hallonda Minıorlığı" idi. Sizce, Hollanda mimarlığı son on yıl­ do neden bu kadar popüler oldu?

değ iştiremezd i m . Bence, ilk etopto i nsanla ra yeni perspektif­ ler, yeni bakış a ç ı l a n koza nd ı rmak öneml iyd i . Doho önceleri,

F.H . : H a l l o nda'da konut m i m a risi çok eski bir geçmişe sahip­

orobo h a k k ı nda konuşmak neredeyse yasoktı. Artık bu ön­

tir. Müşterilerin m i m o rl ı ktaki yen i d üşü ncelere eğ i l i m i , biz m i ­

ya rg ı l a r yovoş yovoş kol kmoyo başl a d ı , ş i m d i bu k o n u l a r do­

marlara ü l kede y e n i k o n u t projeleri tasariaya biime k o n u s u n ­

ho rohot konuşu l o b i l iyor. Peki, bu d u rum Türkiye'de n as ı l ?

da büyük o l a n a k l a r sağlad ı . D i ğ e r b i r ifadeyle, m i ma r l ı ğ ı n

Herkes trafik sorununun çözülmesinden yono, ilk oşmomız gereken sorun bu.

deniyle, halk özg ü n o l a n ı hemen kabul etmeye o l d u kça

H a l lo nda k ü ltürü n ü n ç o k önem l i b i r kısm ı n ı oluşturması ne­

Ömer

Ka n ı pa k

(Ö.K.):

F. H : S i z e ş u n u söyleye b i l i ri m ki, bu soru n u oslo çözemeye­ ceksiniz. Çözü m üretmekle uğraştığ ı n ı z sü rece doho fozlo oroboylo karşı karşıya ka l ı rs ı n ı z .


F. H : Most of the three Cs are often in o u r works . These words symbol ise o belief for me, and behind them there are ten state m e nts

on

what

a rc h itectu re

is

concerned

with .

Architecture has certo ı n va l ues . These volues genera l ly deol with the va l u e of l a nd , 'love of notu re , necessity of working together , the comb ı nation and the need for ano lysis and in ­ tuıtion", "the responsibil ity of the a rch itect ,

the o rch itect as

scriptwriter , the p u re necessity of taking care of ecology , susta i n a bil ity , and mobil ity . The final va l u e is a bout " u rban­ ism" , em phasi sing that we should use the richesi possi b i l ities of u rban ism .

P.G.: The title of the ARKIMEET 2004 conference senes is Contemporary Dutch Architecture '. Why do you thin k Dutch orchitecture has been very popu/ar over the last ten years ?

F. H.: Hal land has o long Iradition of architecture in housıng . The e l ienis tendeney lawards new ways of arch itecture g ıves us, the arch itects, real possi bil ities to execute housing proiects in the country. In other words, H a l l a n d is accepting of a rc h ı ­ tecture, since arch itecture constitutes o signilicant part of o u r culture . On the other hand, a lthough yo u consider us as o Dutch' gro u p , actuo l l y we a l l develop d ifferent a pproaches to o rchitectu re .

P.G. : 1 know that your office is international and your official language ıs alreody English, which is quite interestıng. Do you regard yourself os o Dutch office or os on international one? F. H. : 1 consıder our office as Dutch oriented, olthough it is b i l i n g u a l , Dutch and E n g l ish . Most of our works, n u m erous com petitions and proiects we ve real ised , a re in H ol land . l nterestingly enough the tec h n icıans in the office are a l l Dutch and ma le, w h i l e the other half of the staff is comprised ol i n ­ ternationa l m o l e a n d fema l e designers. This situation makes you aware of the ideas ol people with various cu ltural back­ g rounds.

Ö. K. : ls there any connection between your method of think­ ing about mobility and the method Robert Ventun proposes in his book Learning from Los Vegas?

F. H : H i s method of thinking is o very American woy. That was

P.G: The Bienniol o/so included the future plans of the govem­ nıeni for highway systems and high-speed train systems. Was the Bıennıal o sart of promotion to introduce the new plans to the publıc?

in the 60's, so it belonged to that period ol time and espe­ cially to Los Vegos . On the other hand, what 1 proposed wos

F. H : The government provided the economic su pport and 1 ve

o part of daily l ife , not one u n i q u e street. Venturi was

requested a l l the participants to put forth the proiects that you

a nalysing with his students how the advertisements worked

mention. I n other words, 1 provided them with the platform to

because the city wos rea l l y designed for ca rs. 1 ve been to Los

d i splay the plans on new ra i l roads and railway stations i n

Vegos m o ny ti mes and it reo lly used to be "o cor city . If you

Holland .

now go to Los Vegos, you observe that it has o l most become o E u ropea n city. There are mony people wo l king on the

In oddition, some of my works, such as the H al land Aven u e

streets . The cıty has been densified .

thot

1 desıgned f o r t h e Dutch government, were o lso there . l t

w o s commun ıcation, bul not p romotion . Vio the concept on Mobi l ity : A Room with o View , 1 a i m ed

P.G: In your book, Composition, Controst, Complexity, you

to commun icate with o vast a u d ience and o Iso with the pol itı ­

underiine three core elemenis that architecture is composed of. How do you relote these three elemenis in your orchitec­ ture?

cians. As an orchitect, 1 wanted to demonstrate to them how to consider mobil ity throug h o d i fferent perspective becouse they are the decision - mo kers.


yatkı n . Diğer ya ndan, siz bizi " H o l l o n d o l ı m i m a rl a r" o l a ra k bir

Yurtd ışında ça l ı şan m i ma rların çoğ u gene l l i kle, m i m a ri üreti­

g ru p a lt ı nda t a n ı m losa n ı z do, her birimiz m i m a rl ığa fa rkl ı yak­

m i bütün üyle yerine getirmeyen "popstor" m i morl o rd ı r. Bence,

laşı m l a r kozo n d ı rd ı ğ ı m ızı d ü ş ü n üyoruz.

bu tür m i m a rların ortoya çıkması küresel leşme s ü reciyle para­

P.G.: Çoku/us/u bir ofisiniz var ve çalışma ortamındaki resmi

k i m l i klerini koruyo bil iriz.

lel bir seyir izlemekted i r. U m uyorum ki, k ü lt ü rleri m izin g ü ç l ü

diliniz ingilizce. Siz kendinizi Hollanda/ı bir ofis olarak mı yok­ so daha ziyade u/us/oı·arosı bir ofis olarak mı tonımlıyorsunuz?

P. G. : Bu yüzyılın yeni fikir/eri ve yeni mimari konseptleri sizce, mimarlıkteki fiziksel üretimi ne yönde etkileyecektir?

F. H.: Ofiste i n g i l izce ve Felemenkçe o l m a k üzere i ki dil k u l ­ l a n ı l ıyor ol masına rağmen, kendimizi H o l l a nda k ü l türünden

F.H : Bence, en etkin foktör o k u l l a rda ve ü n iversitelerde nasıl

beslenen

bir ofis o l a ra k görüyoru m . Ço l ı şm o l o rı m ı z ı n çoğ u ,

eğiti l d i ğ i m izd ir. Tüm d ü nyoda hemen hemen aynı m i ma rl a r

yani gerçekleştirmiş o l d u ğ u m u z projeler v e katı l d ığ ı m ız birçok yarışma Holla nda'da b u l u n u yor. i lginç o l o n , ofisteki teknisyen

beğ e n i görüyor, örneğ i n Rem Koolhoos veya Z a h o Hodid, b u n l a r tabii ki çok iyi m i ma rl a r. Anca k, benim için, genç nes­

kadros u n u n hepsi H a l l a n d a l ı ve erkek, kadro n u n diğer ya rısı

lin bino ları bizzat görmesi ve m i ma r l ı ğ ı n ne o l d u ğ u n u his­

d o fark l ı u l u s l ardon erkek ve kad ı n toso rımcılordon o l u şuyo r.

setmesi daha önem l i . E ndişe d uyd u ğ u m noktoyso, birçoğ u ­

Bu d u r u m u n bize kottı ğ ı en büyük kazanç ise, fa rkl ı k ü ltürel

n u n sadece dergi soyfaları n ı karıştırorak y a do bilg isoyar

geçm işiere s a h i p i nsanların bakış açılarının ve d üşünceleri n i n

ekra n ı n ı n ö n ü nde oturorak top l u mdaki gereksin i m leri sezme

fa rkında o l o b i l memizd i r.

konusunda zayıf kolmolorıdır. Mimorl ı ğ ı to m a n lamıyla hisset­ miyar ve tecrübe etmiyorlar. Medyo - m i mo r l ığ ı n ı n te h l i kesi

P.G: Hükümetin otoyol ve hızlı tren sistemleriyle ilgi/i planları

genç nesillerin b u n u örnek o l moya eğ i l i m l i o l m o l a rı nokta s ı n ­

do Bieno/ kapsamına alınmıştı. Bieno/, bu yeni planları ho/ko tanıtmo açısından do bir araç olarak mı kullanıldı?

do b o ş gösteriyor.

Top l u m a şekil vermek d u r u m u ndası n ız, top l u m u n bir parçası

F. H : H ü kü met, ekon o m i k desteği sağ l a d ı ve ben de, katı l ı m ­

b i l e s i n i z . Sadece ekran karşısında oturorak asla topl u m u n bir

cı lardon bahsetmiş o l d u ğ u n u z projeleri öne sü rmelerini iste­

parçası ol amazsı n ız. Top l u m u n bir parçası o l d u ğ u m için m i ­

Mima rl ı k , o l d u kça t e m e l bir meslek.

a l m a l ı s ı n ı z ki top l u m da k i gelişimin ve değişi m i n fa rkında o l a ­

d i m . Diğer bir ifadeyle, Holla nda'daki yen i d e m i ryolları ve

m o r l ı ğ ı n sosyal y ö n ü n e de odo k l o n ı rı m . B i r konut projes i n i ,

tren istasyo n la rı üzerindeki projelerin sergilenebileceğ i bir

ş e h r i n bir böl ü m ü n ü , hatta bir m üzeyi b i l e tasari a m a m söz

platform o l uşturd u m . Ayrıca, Hol landa H ü kü meti için kendi

kon usuysa eğer, bu sosyal değerleri göz önünde b u l u n ­

tosorl o m ı ş olduğum "Hollond Avenue" ( H o l l a nda B u lvorı) do

d u rorak mesleğimi yerine getirme l i yi m .

b u sergideyd i . Buna tanıtım değ i l de i l etişim demek daha doğru olur bence. "Mobilite: Manzo ra l ı B i r Oda" konseptiyle, geniş kitleler kadar politikacılara do u laşmayı hedefledim ve bir m i m a r o l a ra k , mobil iteye fa rklı bir bakış açısıyla nasıl b o k ı l o b i leceğ i n i

gösterd i m .

Otoyo l d o n

bakıldığında

H o l l anda'n ı n ne k a d a r do h o ş o gitmeyen bir görüntüye büründüğünden s ü rekli şi kayet ederd i m . Bu sebeple, özel l i k l e

P.G. : Sizce, mimar olmoyanların ya do mimarlık/o herhangi bir ilişkisi bulunmoyan kişi/erin gündeminde mimarlık nasıl yer o/abi/ir? Bunu soruyorum, çünkü Türkiye'de halk, mimarlık ve tasarımın değer görmesi gereken kavramfor olduklorının bi­ lincinde değil. Diğer yandan, Hollanda halkı, sahip olduğu fiziksel çevrenin oldukça farkında.

po l itikacıların d o b u n u n fa rkına varma l a rı n ı isted i m . B u za­ mana kadar b u n u değiştirebilecek herha ngi bir araç ları yok­

F. H . : 1 98 4 y ı l ında i nşa etmiş o l d u ğ u m u z Kruisplein Kon u t

tu, a ncak şimdi var. "Mob i l ite: Manzo ra l ı Bir Oda" konsepti

Projesiyle, Meconoo o l a ra k Holla nda'da b ü y ü k bir değişim

üzerine d ü ş ü nceleri m i n H o l l a nda'yı büyük ölçüde değiştire­

g e rçe kleştird i ğ i m i z i

ceğ ine i n a n ıyoru m , ç ü n k ü politikacılar, Bienol'in öne sürdüğü

H o l l a nda'da konut ya pıleşması ç o k geleneksel bir çizgide

sovlorlo tamam ıyla hemfikird i .

yü rütü l ü yo rd u . Mimar olara k siz, sadece konut üretme l iyd i n iz,

d ü ş ü n ü yoru m .

O

za m o n o

ka d a r

i n s a n l a r da o n u n içinde yaşa mak d u ru m u n doyd ı . Biz de, maddi kayn a k l a rı sabit tutora k konut projelerini daha estetik

P.G: Günümüzde, mimar/or kendi ülkeleri dışında d o tasarım çalışmo/orını yürütebiliyorlor. Ayrıca, çağımııda küreselleşme olgusunun do büyük bir yeri var. Sizce bu durum, farklı kültür­ lerin kendi kim/ik/erini kaybedip tüm dünyoda benzer tasarım­ ların bulunduğu bir sonuç doğuracak mıdır?

bir şekilde gerçekl eşti rmen i n yol l a rı n ı sorg u la maya başlad ı k . i nşa etmiş o l d u ğ u m u z b u i l k ça l ışmayla bu t ü r projelerin de fa rklı yöntem lerle gerçekleştiri lebi leceğ i n i ispotlomış olduk ve i n a n ıyorum ki, bu tutu m u m u z mevcut bakış açısı n ı çok ciddi onlamda değiştird i . Ken d i yo kloş ı m ı m ız ı n doğru old u ğ u n u göstermek i ç i n en doğru y o l pilot projeler gerçekleştirmekt i r.

F.H: Benim çal ışmalarım çoğ u n l u kl a , b u l u n d u ğ u böl g e n i n

Doğ a l olarak, m üşteri,

k o n u m u ve k ü l t ü rüyle yakın bir i l işki içerisinde o l m uştur.

s ü re k l i bir iletişim ve işbirl i ğ i h a l inde o l m a n ı z gerekiyor. Bu

Meconoo olara k biz, örneğ i n tasa r ı m l a rı nda çok g ü ç l ü bir

ya k l o ş ı m ı m ı , Tirarı'da yen i aldığım bir toplu konut projesinde

ifade b ü t ü n l ü ğ ü o l o n Richord Meier veya Zaho Hodid g i b i değiliz. B i z i m işim iz, her z a m a n için mevcut koş u l l a rl a v e m üş­ terilerle karş ı l ı k l ı pasiaşmak şeklinde g e l i şen bir seyir izlemek­ ted ir. Meco noo' n u n çalışmaları n ı n hiçbir za m a n için k ü resel m i m a rl ığ ı n

bir orta k l ı ğ ı h a l i n i o l moyocoğıno

ina n ıyoru m .

politikacı ve belediye boşkanıyla


1 was a lways compla i n i n g a bout how u n p l easant Halland was becom i n g as seen from the highways. Accord i n g ly,

1 especial­

l y wanted to warn the politicians a bout this situation . U ntil

n t owore of the foct that orchitecture and design are cancep ts fo be vo/ued. On the other hond, in Halland the public is owore of its physicol environnıenf.

now, they have never had the tools to change it, bul now they do .

1 believe that my opinions on Mob i l ity : A Room with o

View

w i l l change Halland in this respect. The politicians

F.H . : 1 think we, os Meconoo, made o big change in Halland by b u i l d i ng the Krui sp l ei n H ousing in 1 98 4 , si nce ot that time housing in Hal land wos iust housing . You had to produce it

agreed a bsolutely with the Biennial s arguments .

and peopl e would l ive in it. What we asked was, "Could housi ng a lsa be beautiful with the same financial resources?"

P.G: Taday orchitects produce designs outside their own coun­ tnes as well. There is o/so the factor of g lobalisation in our era. Do you think that this condition will lead to o point where there will be o /oss of cu/tura/ identity resulting in simi/ar de­ signs all over the world?

Th is li rst proiect ıs o proof that its possible to do housing i n a d ifferent woy.

1 believe that our attitude h a s rea l l y cha nged

the exı sti ng perspective . The best th i ng is to m a ke p i l ot proiects to show that o u r a p­

F.H : My work has a lways been mostly attached to the site and

proach to housing is possi b le . Naturo l ly, you a lwoys have to

to the culture of that site . So, a s Meca noo, we a re not l i ke,

cooperate with clients, po l iticians, or the mayor.

for instance, Richard Meier or Zaho Hadid, who have o very strong form of voca bulary. O u r work has a lways been about readi ng a n d p l aying with the situation and the clients. So,

1

believe that the work of Mecanoo will never be o kind of

That s what 1 m goi ng to do in Tirana now in order to make o housing proiect. l've iust received the comm i ssion . lt is alsa one of the reasons why 1 wanted to see Ista n bu l .

global corporate o rch itecture. The a rch itects who work obrood a re often iust the popstars.

P.G. : Am 1 right in thinking that this is your first visıf fo istan­

These people do not perform the whole architectural produc­

bul?

tion .

1 think that the e mergence of this kind of architect is par­ 1 hope

allel with the process of g l oba l isatio n at the same ti m e.

F. H. : Thirty years ago 1 was i n Ista n b u l , bul iust for one or two

that we' l l keep the strong identity of our cu lture .

days, and 1 was a mazed ot how beautiful Ista n b u l was . My brother used to l ive in Ankara.

P.G. : How will the new ideos and new architecturol concepts of this cenfuıy affect the real physical architecfurol produc­ fion? F. H : 1 think the most infl uenti a l factor is how people are

P.G. : Haw do you evoluote the urbonism and the city struc­ ture? Do the things you see over/ap with the image you had in nıind?

1 see is that a l l over

F. H . : i sta nbul is such a metropolitan city. Yesterday we visited

the world peaple l i ke the sa me arch itects l i ke Rem Koolhaas

a l l the hig h l ig hts . But, 1 a lsa wo nt to see more of the periph­

or Zaho Had id . Of course they are very good a rchitects. Bul,

ery, because norm a l l y most of the people l ive there . I n o

for me, it s very im portant that the young generatian goes to

sense, what

taught in schoa l s and u niversities . What

1 want to know is the other side .

see the bu i l d i ngs and feels what a rch itecture is. l' m afraid that everybody iust looks through the pages of the magazi nes, sits

1 have n t see n it yel. IYe see n the beautiful h i l l s and water, the

behind the computer screen and daesn't sense what is neces­

Bosphorus, the Golden Horn . The topography is so strong.

sary in society.

You don t need good orch itecture because you have it a l ­ ready.

They don ! rea lly feel and experience arch itecture . The risk of media-arch itecture is that the young generations a i m to copy it. Architecture is q u ite o basic profession . You have to g ive

P.G. : If you were designing o project or Istanbul, whot ospecfs of the city would you focus o n ?

form to society, be o part of society and try to u nd e rstand the new changes i n society.

F. H. : Proba bly, o n the p u b l i c spaces . . . That s why 1 want to see the periphery. 1 think there ıs more to see ın the periphery

You ca nnot be o part of that by iust silting behind the com­

than in the centre . Besides, the p u b l ic spaces a re a lways the

puter screen . 1 a lsa focus o n the social espeel of arch itecture

most sig nilicant environments to consider.

because 1 am o part of saciety. If

1 da a hausing proiect or a part of o city, even if 1 do o m useu m , 1 should be aware of how my profession is related to those senses.

As 1 have observed , you have q u ite a few possibilities for pub­ lic spaces, such as the parks and the informal sports o reas . They only need to be kept better, because actually they are

P.G. : How do you think that orchitecture can be fopicol for people who are not orchitects or reloted to orchitecture? One of the most inıportont problems tn Turkey is that the public is-

not poorly designed . As

1 mentioned, i m alsa working on

Tirana i n Al ban ia ; its q u ite a n i nteresting city. lt's rather fiat and surrounded by mou nta i n s. Therefore, from the whole city


de sürd ü receğ i m . Asl ı nda i sto nbu l'u görmek istememin ne­ d e n lerinden biri de b u .

P. G . : Sanıyorum bu istonbul'o ilk gelişinizdi, değil mi? F.H.: Bundan 30 y ı l önce sadece bir ya do iki gün için de ol­ so i sto n b u l'o gelm iştim ve hayran kol m ı ştı m . O s ı ra l a rd a kardeşim Ankara'da yaşıyord u .

P.G.: Buradaki kentleşmeyi ve kent yapı/oşmosını nasıl bulu­ yorsunuz? Kofanızdaki istanbul imajı, burada gördükleriniz/e örtüşüyor m u ? F. H.: i sta n b u l ç o k b ü y ü k bir metropol. D ü n , şehrin ö n e çıkan yerlerini gezd i k . Ya ln ız, nüfusun büyük bir kısm ı n ı n yaşa d ı ğ ı , şeh i r merkezi d ı ş ı n d a k i yerleri de görmek isteri m . Ya n i , diğer bir ifadeyle, i sta n b u l'un henüz göremediğim öteki yüzünü de görmek istiyoru m . Şehri n harika tepeleri n i , Boğoz'ı, H o l i ç'i görme fırsatı n ı yokolad ı m ve görd ü m k i , i sta n b u l m üt h i ş bir topog rofyoyo s a h i p . " i yi m i morlığo" ihtiyacı n ı z yok, çünkü bu zaten sizde mevcut.

P.G.: istanbul için bir proje yapocak olsaydınız, kentin hangi yönlerine odoklonırdınız? F.H . : M u htemelen kamusol o l a n lara . . Zaten, çevre yerleş i m ­

l e r i görme isteğ i m i n başlıca nedeni de b u , o bölgelerde ya ­ paca ğ ı m göz l e m l erin şeh i r merkezi ndekinden çok daha fazla olacağına i n a n ıyoru m . B u n u n yanında, kamusal o l o n l arı her za m a n için en önem l i çevresel unsur olara k görmüşümdür. Gözlemleyebildiğim kadarıyla kamusol o l o n yönünden e l i ­ nizde ç o k güzel o l a n a k l o r var; mevcut porklorı n ız v e g ü n d e l i k s p o r o l o n lorınız ç o k güzel örnekler. Bence, ihtiyacınız olan b u mekô n l o rı daha iyi koruyo b i l meniz, çünkü tasa rı m la rı n ı n çok zayıf old u ğ u na i n a n m ıyoru m .

F.H . : i sta n b u l , dev yapıtlar üzerine k u r u l u bir şehir değ i l , ç ü n k ü zaten g ü n l ü k yaşantı açısından çok zeng i n . Öte yon­

Bahsettiğim g i b i , ş u a n Tiron'do d o ça l ışıyoru m , çok i l g i n ç bir

d o n , Holla nda'daki k a m u ilgisi, çoğ u n l u kl a sosyal konut pro­

şeh ir. D o ğ l o rlo çevri l m i ş düz bir şeh i r ol ması itibariyle şehrin

jeleriyle canla nmaya başla d ı .

her noktasından dağları o l g ı loyobil iyors u n uz. Bi rçok kaça k yapılaşma var, ancak yeni seçi len belediye boşkanı park ve

Top l u konut projeleri, y e n i kuşaklara kendi deneyi mleri n i inşa

kamusol o londaki tüm koço k yopıloşmoyı yasakladı ve bu

ede b i l m e o l o n a ğ ı n ı sağ l a d ı . Meconoo o l a ra k , biz de sosyal

o l anların, şehir içindeki h a k ettikleri kon u m larını geri kozon­

konut projeleri tasarioyarak başladık.

m o l a rı

için

ça l ı ş m a la ra

başl a d ı .

Al g ı l o d ı ğ ı m

kadarıyla ,

Türkiye'de koçok ya pılaşma sadece yeş i l o l o nlard a değ i l . Ya ln ız, ben sadece 2 4 saattir b u radayı m , dolayısıyla gözlem­ lerim bununla s ı n ı rl ı . Ta b i i ki, i sto nbu l'u çok daha iyi bir şek­ ilde tosarloyo b i l irdiniz, oma b u rası i sta n b u l , her yer insan dolu, b u d o şehre büyük bir d i n a m izm katıyor ve bu d u r u m bence çok h o ş . Ö te y o n d o n Hollanda'n ı n yoğ u n l uğ u d a h a az.

Bence, diğer m i m a rl a ra do sorsa n ı z aynı cevabı a l ı rs ı n ı z . B i l boo'do i s e , kentin bir karakteri yoktu. Belki çok hoş konut ya pılaşmaları vard ı , ama kent, boşyapıt a n la m ında hiçbir örneğe sahip değ i l d i . Sizinse, i sta nbu l'da birçok boşyo pıtınız zaten var. H o l landa'nın b u l u n d u ğ u kısma nazaran, Avru pa'n ı n bu kesi­ m i kendi kü ltürüne daha bağ l ı . Bence sizin zaten Fra n k

Ö.K.: Çağdaş mimarlığın hiçbir örneğini istanbul'da göre­ memek sizi hayal kırıklığına uğratmıyor m u ? Dev yapıt olarak kabul ettiğimiz binolar bundan 5-6 yüzyıl öncesinden kalma. Hollanda'daki halk bilinci, büyük eserlerin ve kamusol bi­ naların ortmosıylo mı can/andı? Şehirlerin dönüştürü/ebilmesi açısından Bilboo etkisi de başka bir örnek sayılabilir.

Gehry'leriniz var. Tu rizmi cezbedecek d e v yopıtlorı nız, harika b i r Topkapı Sorayı'nız var. Ta b i i , bu benim görüşüm, i sta n b u l h a l k ı b u k o n u d o ne düşünüyor b u n u b i l e m e m . Eğer i sta n b u l l u lo r "g ü n l ü k yaşantı l a rındaki i sto nbu l"u beğenir­ lerse, t u ristler de beğenecektir.


you can experience the mou nto i ns . There are m o n y i l legol

mostly by soci a l housi n g . H ousing mointoins young genero ­

housing developments, bul the new moyor has prohibited all

tions with the possi b i l ity to b u i l d thro u g h experience.

i l legol housing i n the porks and the p u b l i c spoces . H e has be­ gun to retrieve the public space a n d give it the position it de­

As Meconoo, we o lsa storted to build with socia l housi n g .

serves in the city.

think y o u c o n g e l t h e s a m e o nswer if y o u osk other orch itects .

1 d i d n't gel the feel i ng that there a re i l lego l

developments in the porks in Turkey. But l've o n l y been here

In the cose of B i l boo, the city had no portic u l o r chorocteris­

for 24 hou rs .

tic. Moybe they had nice housing, bul no m o n u m ents . You have your m o n u ınents in I sta n b u l o l reody.

Of cou rse, you cou ld have designed Ista n b u l m uch better, bul ot the same time this is Ista n b u l . Everyth i n g is so f u l l ol peo­

1 t h i n k that this port of E u rope is ınore con nected to its cu ltu re

ple; it's o l reody very rich and n ice . O n the other hond ,

than the Dutch port. So, you o l reody have your Fra n k Gehrys .

H a l l a n d is emptier.

You have o beoutiful Topkapı Poloce; you olreody have man ­

Ö . K. : Don t you fee/ disoppoınted to see no exomp/es of con­

u m enis to ottroct tourism . That s my o p i n ion . 1 don'! know how the citizens of i sta n b u l feel o bout it. If the people of i sta n b u l

temporory architecture in Istanbul? We only have monuments that are /efi from 5 or 6 hundred years ago. Didn't the public awareness in the Netherlonds increase wıth monuments and public buildings? The Bilboo effect is anather examp/e for transforming the city. F. H . : The focus in i sta n b u l is not reo l l y on m o n u m e nts, be­

l i ke t h e 'city of d o i ly l ife", tou rısts w i l l o lsa l i ke it.

01 World Avenue, ı . Ratterdam Mimarlık Bienali 2003 World Avenue, ı st Ratterdam Architecture Biennale 2003 &1

Utrecht Üniversitesi işletme ve i ktisat Fakültesi, Utrecht Utrecht

Unıversity Faculty of Econaıny o nd Management, Utrecht

ı:!J

Delft Teknik Üniversitesi Kütüphanesi, Delft Librory of Delft

couse it s a l reody rich , especiolly i n terms of t h e vibroncy of

Technical Unıversity, Delft

daily lıfe . Bul the public i n te rest in H a l l a nd wos och ieved

1:!:'1

Bir ev ve stüdyosu, Ratterdam A house and its studio, Ratterdam


va n

Berkel

Network Studio

1


.. U N Stu d i o•yu ku rm a sebe b i m iz, b u n u söyl e ­ m e kte n üzg ü n ü m a m a , ben d e d a h i l , m i m a r­ l a ri n ve m i m a rh ğ 1 n a rt1 k g itti kçe s 1 k1 c 1 b i r h a l e g e l d i kl e ri n i d üş ü n m e m izd i . Ke n d i m izi o rg a n ­ ize etm e m iz S l k 1 c 1yd 1 , m ü şte ri i l e b i rl i kte ça l i ş ­ m a yö n te m l e ri m iz s 1 k1 c 1yd 1 ve h e ps i n d e n öte h aya l g ü c ü n ü m i m a ri b i r ü reti m e d ö n üştü rm e sü rec i m iz b i l e S l k 1 c 1yd 1 . ..

11 We a re q u ite a yo u n g co m pa ny a n d 1 ca n h o n estly say t h at 1 set it u p fo r t h e reason that, 1 • m sorry to say th is but, 1 t h o u g ht t h at a rc h itectu re a n d a rc h itects, i n c l u d i n g myself, we re g et ti n g b o ri n g : b o ri n g i n the way t h ey we re o rg a n i s i n g t h e m se lves a n d h ow t h ey we re co l l a b o rati n g with t h e c l i e nt; b o ri n g i n t h e way t h ey used i m a g i n a t i o n a s a m ea n s of p rod u c ­ i n g a rc h itectu re . ..

! i

i :1 i

1


Ben va n Berkel Konfera ns• 27 Nisan 2004 Beni buraya tekrar davet eHi ğ i n iz için çok m i nneHo rı m . i l k davelinize kişisel bazı sebeplerden dolayı iştirak edemed i ğ i m için de sizlerden özü r d i l iyoru m . Te krar davet etmeniz beni çok o n u rl o n d ı rd ı . B u rada olma mı sağlayo n bu m üthiş organizasyona do teşekkürlerimi sun uyoru m . Bu gece sizlere U N Studio'nun ça l ı şmalarını e n küçük detaylarına kadar a n latmak yerine, daha çok ça l ış­ mo yönte m l e ri m izden, strate j i m izden, bizi heyeca niand ı ra n konu lardon ve k u l l o n d ı ğ ı m ı z bazı te kni klerden söz etmek istiyoru m . Bildiğiniz gibi UN Studio çok do eski bir firma değ i l . 1 5 senedi r bir büromuz ol ması ­ no rağmen, UN Studio ile sadece 5 y ı l d ı r a ktif d u ru mdoyız. U N Studio'yu kurma sebebim iz, b u n u söyle­ mekten üzg ü n ü m o m a , ben de d a h i l , m i m a rların ve m i ma r l ı ğ ı n artık giHikçe sıkıcı bir hale g e l d i kleri n i düşünmemizd i . Kendimizi organize etmemiz sıkıcıyd ı , m üşteri i l e birlikte çalışma yöntem leri m iz s ı k ıcıydı ve hepsinden öte hayalgücünü m i m a ri bir ü reti m e dönüştürme süreci m iz b i le s ı kıcıyd ı . Mima rın en tepedeki boş m i m a r olduğu "Projem bu, beğenirsen ol, beğenmezsen ben yok u m ," dediği diyalektik modelden fark­ l ı , hem içeriden hem de dışarıdon çok çeşitli uzma n l a rı n işbirliği ile yürüye n , sanal stüdyo a d ı n ı verd iğ i m iz yen i bir çalışma yönte m i ve yeni bir şi rketle yola çıktı k . Bence UN Stud io'nun ça l ışma yöntemi hem b ü ro içindeki uzmo n l o rlo hem de büro d ışından kişilerle -ki b u n l a rdon biri de artık g ü n ü m üzde çok fazla uzman­ lo çalışan ve kendim izi onlara uyorlo m o k için yeni strate j i ler gel iştirmek zorunda k o l d ı ğ ı m ı z m üşteri lerdir­ etki leşim ve iletişime dayalı bir strateji o l ma l ı yd ı . UN Studio'nun ono fikri buyd u . Ayrıca vakit b u l u rsonız bizi ziya ret etmelisi niz, çünkü bazı za m o n l a r büroda kimseyi bulom ıyorsunuz. Entereso n d ı r, ülke dışında çok faz­ lo işimiz olduğu için küçük gruplar hal inde h a reket ediyoruz ve işlerimizin olduğu StuHgort, Cenevre ve Los Pa lmos gibi yerlerde yerli m i marlarla ve müşteri lerle otölye çalışmaları yapıp sözünü eHi ğ i m yöntemlerle uy­ gun bir çalışma o rtoya koymaya uğroşıyoruz. Bono kalsa UN Studio ve m isyonu hakkı nda bir saat konuşa­ b i l i ri m . Fakat UN Studio'nun nasıl işled i ğ i n i yaptığ ı m ı z projeler, ça lışma tekn ikleri m iz ve yöntemleri m izden söz ederek sanırım daha iyi a n l atmış o l u r u m .

Deri n Planlama Göstereceğ i m i l k d iyogram a s l ı nda stüdyodo do i l k ortoya koyd uğumuz çalışma yöntem lerinden biri. D Doksan lı y ı l l a rda, "porometrik tasarım yöntemleri" a d ı n ı verd i ğ i m iz bir ça l ışma tas l a ğ ı hozırl o d ı k . Aslında bu taslak bir kentsel tasa rı m için gel işti ri l m işti, fakat daha sonra başka projeler üstünde de k u l la n ı l d ı . Burada görd ü ğ ü nüz neredeyse 8 boyutlu o l o n ve mekônı fa rklı şek i l lerde a n a l i z etmeye ve a n l a moya yaroyan bir d iyogro m . Bazen farklı k u l la n ı c ı g ruplarının mekôno u l a ş ı rn ındaki kamusol mekôn bağlantı larını inceleriz. Ayrıca bütün bu safh a l a rı n nasıl işlediğine i l işkin çapraz kombinasyo n l a r d o geliştiririz. i nceled i ğ i miz bir başka durum ise, çeşitli yoğ u n l u ktoki progra m ların arazide gün içinde nasıl yer o ld ı kl o r ı d ı r. Fark l ı prog ro m ­ lar orasında incelemeye d a i r durumlardon b i ri de iki program o rasındaki etkileşim v e bu i k i nokta o ra s ı n ­ daki geçişlerd i r. Tepeden i n m e yönte m l erin d ış ı nd a , k e n t içinde n a s ı l bir ça l ışma stratejisi gel iştirileceğ i n i görmek i ç i n bu modelden yorarlond ı k . Normalde, planla madon önce o rsoyı inceler v e orso n ı n içinde bir

1

yere a l tyapıyı ya d o gere k l i progra m ları yerleştirir, etrafına d o otoparkları ve kamusol o l o n l a rı koyord ı k . Bu modelde ise, öncel ikle bel i rl i etkenierin şeh i rde nasıl hareket eHi ğ i ne bakar, g ü n içinde şehi rde nerelerin daha h a reketli nerelerin daha tenha olduğunu i nceler, sonra do insa n l a rı o rsodo nereye getirebi l i riz, nasıl o n l a rı ca n l ı hale getiririz d iye bakara k son uçta k u l l a n ıc ı ları ve o rtoya koyd u k l a rı i l işki leri program ile bir­ leştirmeye ço l ı ş ı rız. Mesela projenin bir tren istasyonu olduğ u n u düşüne l i m ; h içki mse geceleri istosyono gel mez. i şte bu modelde insa n l a rı n istosyono nerelerden geld ikleri n i ortoya koyup, istosyono yakın bir yere gece k u l l a n ı l a n bir program yerleştire b i l i r böylece istasyon çevresini kamusol etkileşime açık, daha sosyal bir a lana çevirebili riz. Bu yüzden de bu d iyogrom aslında bizim derin p l a n l a m a ded i ğ i m iz kavrama çok yakın bir d iyogro m .

" i şte benim sovım şudur: Organizasyonu, nasıl iletişim kuracağ ım ız, nasıl mimarl ı k yapacağımız ve özel lik­ le de mimorlığı nasıl etkinleştirebileceğimiz bağlamlarında tekrar ele olalım."


Ben va n Berkel Conference Apri l 27, 2004 Thonk you very m uch for i nviting me here ogo i n . F i rst of all, 1 have to apologise for not coming here the first time d u e to perso nal reosons .

1 om h o p py that you re - i nvited me a n d 1 d l i ke to than k you very m uch

for be i n g here. Tho n ks for the wonderfu l woy you orgonised getting me here . Whot 1 d l i ke to do ton ight is not reo lly to deseribe UN Studio s work in a l l i ts m i n uscule deto i l s . 1 would l i ke to t o l k mo re o bo u t o u r work­ ing strotegies, our working methods, foscinotions, and the tec h n iq ues we have been working with over the l o st few years. As you kn ow, UN Studio is not o very old company. Although we ve had o n office for 1 S

years, we've o n l y been operoting with U N Studio for S years. We are q u ite o you n g company a nd 1 ca n

honestly soy that 1 set it up for the reoson that, 1 m sorry to soy this but, 1 thought that orch itecture a nd o r­ chitects, i n c l u d i n g myself, were getiing bori n g : boring in the woy they were org o n i sing themselves a n d how they were com m u n icoti n g with the client; bori ng i n the woy they used imagi nation os o meons of produc­ ing o rchitecture . So 1 reo l l y wonted to set u p o new strotegy and o compa ny, we co l l i t o virtuo l studio, whereby we wo uld be working much more with speci o l ists; both i n ternal spec i o l i sts and externol speci o l ­ ists, a n d whereby the orchitect wou l d not become o dio lectico l m o d e l o f o moster b u i ider w i t h the orchi­ tect soyi ng "This is my project, buy it, otherwise 1 m out . l t wos my belief that UN Studio should work oc­ cord i n g to o phi losophy bosed more on relotions whereby you·d be working with i nternal speciolists i n the office and externol odvisers l i ke cl ients, who these doys work with so mony speciol ists that you have to de­ velop relotionol strotegies. That wos the idea of UN Studio. Alsa you have to vi sit U N Studio becouse same­ times nobody's there . Whot is i nteresting is that we have so nıuch work i n d ifferent ploces that we have to move i n l ittle groups to other locotions l i ke Stuttgort, Geneva, Los Pa l mos in order to work with loco l o r­ ch itects a n d to have locol workshops with the e l i e nis where we reo l l y develop o work plan in on i n tensive woy accord i n g to this model .

1 could to lk for on hour o bout UN Studio and o bout the woy i t operotes, obout

its m i ssion a n d obout the phi losophy behind il. Moybe through the work a n d thro u g h the descriplive tech­ nique a n d models of wo rking methods 1 will give o belter picture of how UN Studio works.

Deep Pla nning This is the first d i ogrom l m showing you tonight becouse it s one of the first methods of working we ve i n ­ troduced i n the studio . D I n the Iate 9 0 s , w e storted to strotegise w h o t w e col led " t h e porometric design method" . Although i t wos developed for o n u rban strotegy, this model has been used not j ust i n one but i n mony projects, a nd

1 will deseribe t h e different woys i n w h i c h w e are working with this mod e l . Act u o l l y whot

you see here is procticolly o n 8 d i m ensionol d iogro m , and this model shows the different woys we look ot and o n o l yse the locotion . Sametimes we look ot the d ifferent user groups; residents, com m u n ity users, met­ ropolitan busi nessmen, from the perspective of how they access the locotion os o public pl oce . We look ot the cross combination of how these ospects operote in the site. Then a nather ospect we look ot is time a n d the d illereni woys i n which people ore occupied (programs) i n the locotion. We o l sa study the relotions between the programs such os the i nteroctions between two programs where you can move from one to the other i n 3-S m i n utes. In this model, whot we tried to see wos how in the city we cou l d start to leorn how not to work i n o top-to-battom strotegy. Normo l l y belare p l o n n i n g , we wou l d look o t the site and then with i n the site we wou l d soy lets put o program or o n i nfrostructure there and porking and other public spoces a raund it. In this model, whot we do first is to look o t the pri nciples of how the forces oper­ ote i n the c ity, and from o time perspective, where t h i n gs ore active or less active i n the c ity. We tried to see where we cou l d drow people lo the locotion and octivote people ol the locotion and ıhen com b i ne the people and the re lotionships w ith the progra m . So if you were samewhere in the locotion, i et s soy ot the tro i n station, there would be no one araund ot night. Then i n this model we stud ied where peopl e cou ld come from a n d then brought o night program close to the station to ereale more public i nteroction close to the tro i n station, and, moybe for the same reoson , to ereale o kind of social i nteroction . So i t is o d i o ­ g r o m t h a t comes very c l o s e to w h o t w e co l l "deep p l o n n i n g" .


Utrecht şehri nde, şehri n merkezine çok ya kın -ve ta bii ki şehrin merkezindeki etk i n ­ l i kler a ğ ı n a da ya kın- fakat k i m s e n i n a kşam saat 8'den sonra etrafında b u l u n m a k i s ­ temediği istasyon bölgesi prjesi s ö z kon usuyd u . Arsada nerede hangi etk i n l i k l e r ola­ cağına karar vermeden önce a ktiviteler arası akışı i nceledi k . Arsadaki sanal ve para­ metrik etkile rin gerçekten projede bir etkisi o l a b i l mesi ise sard u ğ u m u z soru l a rı n a s ı l i ş l e r h a l e getird i ğ i m izle a l a ka l ı . Bu g e c e netleştirmek istediğim şeylerden b i r i de b u . Çal ışma yöntemleri g e n e l d e araçsal (i nstrumental) olara k adla ndırdığı m d u r u m l a i l i ­ şki l i o l uyor. K u l l a n d ı ğ ı m ız aletler v e yöntemler eskiz gibi temsile daya l ı değiller. M i m a rl ı kta ki klasik yöntemlerden biri o l a n eskizle ça l ış ı l d ı ğ ı nda eskizden bir biçime doğru genelde d i rekt bir geçiş va rd ı r. Aslında şu an deneysel çalışma strateii lerine o l a n bütün i l g i m i z temelde parametrik model ve diyagra m ları aracı hale getirip organizasyon üzerinde yen i bir etkisi o l u p ola mayacağ ı n a bakmaktan i leri gel iyor. Eğer sana l , etki leşi m l i , i l işkilendiri l m i ş strateiileri, g ü n ü m üzün fiziksel d ü nyas ı n ı n or­ g a n izasyo n u n u n bi lgisiyle nasıl bir araya getirebi leceğ i m izi d ü ş ü nüyo rsa n ız, u n ut­ mayın k i 6 0 sene öncesinden çok fa rklı bir d ü nyada yaşıyoruz. i şte benim savım şudur: O rg a n izasyo n u , nasıl iletişim k u ra ca ğ ı m ız, nasıl m i m a rl ı k yapaca ğ ı m ız ve öze l l i k l e de m i ma r l ı ğ ı nasıl etki n leştirebileceğimiz bağ lam larında tekrar ele a l a l ı m .

Parametri k Model Ş i m d i size b a z ı örnekler vereceğ i m . Kentsel tasa rı m ı n ta ri h i nde Manhatta n bir mo­ del o l a ra k son derece önemli konuma sahiptir. Eskiden Man hattan'a bütün m a l l a r kıyıdaki rı htı m l a rd a n a k m a ktayd ı , b ü t ü n rıhtı m l a r a d a n ı n s ı n ı rlarında topl a n m ışt ı . Man h atta n ' ı n organizasyonunda v e ızgara siste m i nde l i m a n la bağlantı s o n derece önem l i bir olguyd u . Ü reti m , tü ketim v e finans bölgeleri n i n hepsi b u ızgaraya d a h i l o l m u ş d u ru m dayd ı . Ş i m d i n i n Man hattan'ı i n celenirse, k i doksa n l a rd a Penn i stasyo n u baz a l ı narak böyle bir inceleme yapm ıştık, bir seneyi aşan a raştırmalar ve şeh i rden top l a n a n veri ler sonucu görd ü k ki g ü nde 3 mi lyon kişi Man hattan'a g i rip çıkıyor. Bu pompa lama etkisi Man hatta n ' ı n özg ü n ya p ı s ı n ı ol uşturan ızgara sistemi içinde asla d ü ş ü n ü l m emiş. Bu yüzden de, l i m a n la r kentten koptukça, k ı y ı l a r ı n sınır öze l l i k leri kaybo l d u , aynı za manda da her yerde ol­ masa bile, bazı no kta l a rda bu a l a n la r için yenileme çalışmalarına da gerek d u yu l d u .

1

Arsaya bakış prensipleri mizi asl ı nda b u d iyagra m d a görebi l i rsin iz. D Man hatta n ' ı n bu kesimi nde, Gra n d Central i stasyon u'nda i nsan a k ı ş ı n ı n g ü n l ü k 1 00 bin k i ş i i l e tavana vurd u ğ u n u görürs ü n üz. Ya klaşık aynı sayıda i nsan Penn i stasyonu'ndan da geçmekte fakat Gra n d Central i stasyo n u etrafı çok sayı­ d a ilgili progra m l a d o l u d u ru m d a . i şte bizim sav ı m ı z da buyd u : H udson Nehri ile b a ğ l a ntı n ı n o l m a m a s ı , Hel l's Kitchen v e Che lsea bölgeleri a r a s ı n d a bağ l a ntı n ı n kopuk o l ması n ı n sebebi aslında M a n hatta n ' ı n es­ ki ızgara sistem i n i n ve yanı nda getird i ğ i büyük ölçekli program ların Penn ve G ra n d Central i stasyon la rı i l e i nsan trafiği a rası ndaki etkileşi m i engelle mesiyd i . B u d iyagra m ı size gösterm e m i n b i r sebebi Man hatta n'daki bu i ncelemelerin d a h a sonraki projelerim ize d e i l ha m vermiş o l masıd ı r. B i r sebebi d e b i l g i n i n n a s ı l görsel l eştirileceği hakkı nda b i r fi kir vermesi d i r. B u rada bilgi derken sayısal verilerden bahsetmiyo r u m . Benim sözü n ü ettiğ im i l işkilendiri l m iş veri ler ve b u veri lerin haya l g ü c ü n ü n de yard ı m ı i l e bir o rg a n izasyona dönüşmes i . Bu d iyagra m ı ş e h i r yönetimine s u n d u ğ u m uzda - d a h a sonra ş e h i r p l a n la m a c ı l arına da gösterd i k- gerçekten çok şaşırmışlard ı

ç ü n k ü kendilerinin top l a d ı k l a r ı veri lerin d iğer b i l g i lerle ilişkisini h i ç b u şeki lde görmemişlerdi, yani Penn ve G ra n d Central i stasyonl arı a rası nda böyle bir fa rkın ol uştuğ u n u h iç fark ede­ memişierd i .


"So this is my argument: let's re-thin k the organisation as regards how we can communicate, how we can

make architectu re and especially how we can activate the architecture." For the site of the station project close to the centre of Utrecht where, a lthough we have activities right i n t h e heort o f the centre, after 8 p . m . nobody wonts to c o m e t o t h e station . We li rst look o t t h e f l u x and the flow of the activities belare we start to look ot where and whot kind of activities there wou ld be o n the site. The woy in which these principles of virtual ond porometric infl uences on the site cou ld hove o n influence is olso o matter of how to instru mento l i se these q u estions . This is whot 1 wont to clo rify ton ig ht. The meth­ ods of working o re often reloted to whot 1 d l i ke to co ll the instrumentol . The tools we o re using o re not representotionol tools l i ke the woy we used to work with o rch itectu re where you'd start with a sketch and turn it info o form . Actu o l ly, the focus of experimentol strotegies rig ht now is to look ot the woys i n which you could be i nstru mental thro u g h informotionol porometric models and d i o g roms, a n d then see whether they m ight have o n effect on o n orgo nisotion . If you t h i n k obout the virtuol i nteroctive relotionol strategies we use for com b i n i n g information i n the physicol o rgani sation of the world, you' l i see that we are l iving in o toto l ly dillereni world from the one 60 yea rs ogo . So this i s my o rg u ment : let's re-th i n k the organisotion as regords how we can c o m m u n i cote, how we ca n moke orchitecture and especi o l l y how we con activote the o rchitecture .

The Para metric Model Now, 1 ' 1 1 g i v e y o u s o m e exo m ples. I n t h e h i story o f u r b o n p l o n n i n g and t h e re-th i n k i n g o f u rban plonni ng, Man hatton model i s very i m portont. . The goods were all coming info Man hatton thro u g h the piers . You co n see the piers o raund the edge of the island. The grid system of the organ isotion of Mon hotton had to be con nected to these piers. Production, cons u m ption ond h i g h finance were o l l con nected to this system of the grid . H oweveı; il you look ot Manhatto n right now, il you study Manhatton os 1 d id it i n the early 90 s when 1 studied Man hatton more in relotion to Penn Station, whot we d i scovered using some doto from the city o nd research we did for o l most o year i s that every day there are some 3 m i l l i o n people coming in and out of the city. Actuo l l y, this model of the pumping activities of people coming info the site wos never fully p l o nned i n the ori g i n o l structure of the grid system of Monhotlo n . For thot reoson, becouse sonıe piers a re no longer in use, the obstocle q u o l ity has been deterioroling a l l o round the edge . There has been some renovation i n certo i n o reos, but not eve rywhere of course. This d iogrom is the principle of how we look ol o site . H This i s o seetion of Man hatton where you have here Grond Centrol Station o nd o peo k n u mber of people, with ol most 1 00 thousond people maving through that station every day. You have the sa me n u m be r of people maving thro u g h Penn Station and here you co n see o n enormous o m o u nl of inter-rel ated programs connected to the Grond Centrol Station. So this wos o u r o rg u m ent : here you don t ho ve o re lotions h i p to the H udson Ri ver. The connection between He ll s Kitchen on d C helseo is blocked becouse the early model on d lorge -sco l e programs that were intro­ d uced to the site of Man hatton blocked the i nteroction between these peoks of peo ple coming to thot site. The reoson l'm showing you this d i og ro m is o l so this re lotionship to Mo nh otto n, s i m ply becouse this gove us o lot of i nspirotion on other proj ects we did loter on . lt o l so shows you how you can visual ise i nforma­ tion . Here

1 om not to lking specifico lly o bout data . 1 o m falking o bout the woy you study relationol data,

how you can start to put i m a g i nation info them and then transform them i nfo on orgon isotio n . Actu o l l y, when we tolked to the city, we showed these d i ogroms loter on to the u rban p l o n ners of Manhattan and they were reo l l y shocked becouse they'd never seen !heir own n u m bers i n relation to the other i nformation, so they never knew that such o d illerence existed between Penn Station and Grond Centrol Stotion . 2

Arn hem Centra l & Ponte Pa rod i Desi g n i ng with l nformationa l Strateg ies . . the orgument of ground value is not so i mportont; il you have people in the locatio n, il is m uch more i m portont than the ground value of the site itself. When we did o Ira in station project in the centre of Arnhem in H o l la n d , we used o s i m i l o r strotegy. On the one hond, you have the entronce of the tro i n station and the mavement of the public from the t roin station lo the city centre . And on the other hand, on two sides you have the 2 bus stotions where, we a rg u ed, the o m o u nt of people wos os dense or even denser than the o m o u nt of peo ple moving from the station to the city centre, os you ca n see i n this d iogro m . D There wos more mavement between the bus stotions . This was the cose for the politicions of Arnhem to o rg ue, becouse this site belongs to the Roi lwoys Department


Arnhem Merkez istasyonu & Ponte Pa rod i Lima n i Bilgiye Dayah Strateiilerle Tasa riama " i şte b u yüzden d e arsa değeri aslı nda o kadar önemli değildir. Eğer arsayı kullanan insanlar varsa b u ar­ sa nın değerinden çok daha önemlidir." Manhatton'dokine benzer bir strotejiyi Arn h e m Kenti Merkez Tren i stasyon u projesinde k u l l a n d ı k . B u rada bir tarafta, tren istasyonu n g i rişi ve buradan kente doğru insan hareketi varken, diğer tarafta istasyo n u n hemen iki tarafı nda kon uşlonmış i k i otobüs d u ra ğ ı b u l u n m a ktayd ı . B u radaki sav a s l ı nda iki d u ra k orasındaki insan trafi ğ i n i n en az istosyonlo kent o rasındaki trafik kadar, belki de daha do fazla o l d u ğ uyd u . D Arn h e m l i poli­ tikacı lar b u sovı orso n ı n sahibi Hollanda Demiryolu i şletmesi'ne toşıd ı l o r. Po l itikac ı l a r "Araziye siz sa h i p ola­ b i l i rsiniz o m a bizim inso nlorı m ız b u rayı k u l l anocaklar ve asl ı nda sizin arazi n i n potansiye l i n i de b u ol uştu­ rur," d iyerek ke ndi tezlerini sovu n d u l o r. Benim için de çok öğretici bir deneyim o l m uştu, çünkü ondan son­ ro şehrin stratejisi hakkında bir bilgim old u . Ayrıca insa n l a rı n orsoylo kurduğu b u i l işkiyi de öğrenme !ır­ satım old u . Her zaman arazi n i n sa h i p o l d u ğ u ndon daha çok i nsanı a ğ ı r i o d ı ğ ı nı söylemek güçlü bir sav ol­ m uştur. Ben de bu görüşe katı l ı yo ru m , mesela bir moğozayı ya do bir lokontoyı d ü ş ü n ü rseniz, o n l arı o hale getiren insa n d ı r. i nsa n l a r yoksa o moğozado, o loko ntodo; orası mağaza ya d o loko nto ol makton çıkar. i şte bu yüzden de o rso değeri aslında o kadar önemli d e ğ i l d i r. Eğer orsoyı k u l la nan insanlar varsa bu o r­ sonın değerinden çok daha ö n e m l i d i r. Bütün bu tez a s l ı nda sadece şehrin yerel yöneti m i n e d e ğ i l , ayrıca h ü k ü mete de, istasyon projes i n i , iki otobüs d u rağı için transfer noktasına d o dönü şen, yeraltında büyük bir otoparka sahip, bisiklet parkı olon ve etrafında ı so bin metrekore ofis ve kamusol progra m l a ra sahip yek­ pore bir projeye dönüştürme şansını verd i . Zaten H o l l a nda H ü kü meti'nin toplu taşı mayı canland ı rmak için istasyon bölges ini çeşitli program ve projelerle horeketlendirme çalışma l a rı y ı l lardır s ü regelmekteydi. B u rada tren istasyo n u n u n üç boyutlu modelini görüyors u n uz. B Size projeyi en ufak detaylarına kadar o n ­ lotmoyoco ğ ı m , fakat kabaca s ö z etmek gerekirse g i rişin bir y o n ı n d a bölgesel otobüs d u rağ ı var. Ö nde gözüken otobüs d u ra ğ ı ise m a h a l l i bir d u ra k . Eğer bu istasyondon çıkarsanız kendin izi kolonsuz bir orta mekôndo b u l u yo rsunuz. B u rada sadece i l işkili ve kombi nosyonel n itel i klerin sadece saf bir sono l l ı klo grup­ landığı b i r yerden değ i l aynı za monda fiziksel ve konstrüksiyonel olara k do, yen i bir isiasya n u n vücut bulo­ cağı bir mekôndon söz etmekteyiz. Ö yle bir yer ki merkezine doğru h a reket ettikçe, d ışarıda bekleyen to k­ sileri üst katta k i terasla görüyorsunuz çünkü oraya kadar çıkan bir bağlantı yolu var ve böylece mekô n ı n to kolbine kadar uza nan görsel bir bağlantıdon söz edilebil iyor. G i riş a s l ı nda tek eği l i p bükü l m üş mekôn, onun do konso l ları yaklaşık 90 m uzan ıyor. As l ı nda ono mekôno koleydeskopik görüntüler taşıyor. Merkezde ofis, konut, konferans g i b i bi rbiri nden fa rklı dokuz programı fa rk l ı köşelere dağ ıtıyor. Mekô n bu program l a rla beraber 24 saat yaşa nan bir yere dönüşüyor; öyle ki gece 9 s u l a rı nda gelseniz b i l e istasyon­ do hôlô görsel bağlantı ve i l işkiler görmeniz m ü m kün, yaşantı o saatte bile devam ediyor. Projenin bir boş­ ko öze l l i ğ i de bütün b u progra m larla beraber yera ltında do yaklaşık 1 000 a ra ç l ı k bir otopa rkı n ı n olması. Otoporkın i l erisinde, b u resi mde görünmeyen oma bir transfer noktası ve konuılario beraber yine ofisler va r. D Bütün progra m l a r ı , hepsi fa rklı bir taşıyıcı sisteme gerek duyduğu için çok garip gözükse de, bir­ birleri n i n üzerine koyd u k . Sonra do bütün taş ıyıcı l a rı bir duvorın içinde çözd ü k . Sonra bu d uvarı, gün ı ş ı ğ ı n ı içeri o l m a k için ortadon o y ı r d ı k v e V şeklindeki şoftl oro dön üşen bu elema n l a rı , orso boyuneo d i kine bütün progra m l a rı taş ı d ı kları için, projenin merkezindeki melez elemono dön üşt ü rd ü k. B u elemanlar, g ü neş ı ş ı ğ ı n ı n g i rmesi n i sağ l ı yo r, bütün d i key s i rk ü l asyon içlerindeki osonsör ve merdivenlerle sağlanıyo r, ayrıca yang ı n d uvarı o l a ra k do işlev görüp bü nyeleri nde bina için gere k l i bütün tek n i k ya l ıtı m l a rı do borındı rıyor­

1

l o r. Bu yüzden de projenin en kapsa m l ı parça s ı n ı oluşturuyorlar.

"Burası sadece bir otopark değil, neredeyse proje arazisine g iriş, bir lobi. Projenin kentsel ayağının bir gi­ rişi adeta ." i sıasya n u n otoparkında geçilen a ç ı k l ı k yaklaşık 20 m'd i r. D B u rası kolonsuz bir mekan olup, herha ngi bir görsel engel borındırmoz. Holla nda'da otopa rkların g üven l i k soru n u çok önem l i bir meseledir. Kullanonlar burayı bölgen i n en konforlu otopo rk l o rındon biri olara k görmekted i r. B u rada i l g i n ç olon nokta böyle kolon­ suz, son derece esnek ve değişken olonların tasarım a maçları d ı şında d o k u l l o n ı l o b i l mesidir. 6 oy önce, sırf insanların sevdiği bir yer o l d u ğ u için b u rada bir moda delilesi yapı l d ı . B u rası sadece bir otopark değil, neredeyse proje arazisine g i riş, bir lobi. Projenin kentsel aya ğ ı n ı n bir g i rişi adeta . Ş i m d i göstereceğim proje ise Canova'daki ya p ı m ı rıo yokında boşlanocak olon l i m o n bölgesindeki Ponte Poradi Projesi. D B u raya yılda 2 , S m i lyon i nsan term i n a l den u l o ş ı rken, o rso n ı n d iğer tarafı ndaki iş ve tu­ rizm etk i n l i k l e ri de yılda ı , S m i lyon insanı şehre çekiyord u . Bizim sovı m ı z ise eğer b u etk i n l ikler birbirine boğ l o n ı r ve birleşti ri l i rse, Cenovo'n ı n kent merkezini i n a n ı l maz derecede etkileyecek bir poto nsiyele sahip olabileceği idi. Kent ploncılorıylo görüştü k ve verileri beraber inceled i k . Şehrin bazı nokta l a rında yapılan


of H o l l o n d . The pol iti cio ns said listen, you m ig ht have the whole site but we have the peo ple there . This is the potential of yo u r site . " Actua l l y 1 a lsa learned a bout the strategy of the city itself from that particu lar project. 1 learned to t h i n k a bout this as­ pect of people and the people on the location . All the time it was such o good ar­ g u ment to say, "Yes, there a re far more people wa l k i n g a raund on the site than the ground owns" . 1 believe this is true; if you th i n k a bout o shop, o resta urant, if you have no peop l e, you have n o shop. If you have no people in !he resta u ra nt, then you have n o resta u ra nt. So the a rg u m ent of ground value i s not so i m portant; if you have people in the locafion, i f i s m u c h more im portant than the ground value of the site itself. Act u a l l y, this whole argu ment provided not only the politicians i n the city, bul a l sa those in the governmenf with

o

reason fo m a ke it a n integral project; o

transfer location for 2 bus stations with o big parking lot underneatlı the site,

o

bi­

cycle parking a rea and 1 5 0 thousand square metres of offices and public programs to be connected to the station . Actual ly, this is something thal the Dutch government has a l ready been promoting for years to activate the Ira in station and the intensification of a reas araund the Ira in stations in ord er to sti m u l ate pub­ l i c transport . Here you see the Ira in station . D

1 m not going to go into the deta i ls of the station area.At the entrance,

you have the reg ional bus station. What is at the front i s the local bus statio n . If you come out of this sta ­ tion, we have o colum n-free space . Here, there is no! only !he aspect of com binational and relational q u a l ­ ities being grouped i n

o

purely v i rtu a l way, bul a l sa phys i ca l l y as w e l l as siruelu ra l Iy i n order t o m a ke

o

new

type of statio n . Maving i nto the centre you'd a lways see the taxis at the h i g he r point of the balcony zone, because there i s

o

road leading to the h i g h p l atform. There is o visual l i n k to ifs centre po i nt. Th is is the

only kind of twist i n the whole space, but the peaks of this whole canıilever a re a l m asi 90 meters. Actual ly, it bri ngs

o

kaleidoscopic moment into the central part of the station where it practica l ly spl its 9 d illereni ac­

tivities i n the station into different corners of the site . Actua l l y, w hat 1 said was other ' progra ms ; residen­ tia l , office, canierence programs, all co nnected to the station in order to m a ke it a n active tra i n station throughout the 2 4 -h o u r cycle. If you cam e here by 9 o clock at n i g ht, the re wou l d sti l i be visual connec­ tions and re lationsh ips i n the sfations; there would be l ife . One other aspect of the station is that with a l l these programs you have parking u nderneatlı for a l masi l ,000 cars . You can t see it, but beyand this seetion the re is

o

transfer h a l l and office s again w ith residen­

tial a reas . U Who! we d id was of course very u n u s u a l , putting a l l the programs on top of each other, be­ cause each program needs

o

sepa rate co l u m n system . We melted a l l the c o l u m n systems i nto one wa l l .

Bul we split i f open i n order to bring daylight i n , whereby !hese V- shaped shafts became the central hybrid ele menis of the whole site, so they carry a l l the programs thro u g h the whole s ite. They bring dayl ight i n , they a re p u b l i c fransporters, t h e elevators and sta i rcases a re here, they operate as o fi rewa l l , a n d so a l l the fec h n i ca l insu lations are part of this whole system . So they are the most i n c l usive ca rriers of the whole proj ­ ect. "lt is not o car park; if is o l masi the entrance, the lobby of the site . lt is the entrance to the u rban foot of the site. "


�;;iiSS �§i�

_

yenileme ça l ı şm a l a rı ndan sonra a bö lgelerde kale ve otel sayıs ı n ı n arttığ ı n ı keşfettik. Ö nerd i ğ i m i z program­ la, 1 ,5 m i lyon insa n ı n daha bu bölgeye a k ı ş ı n ı sağlaya b i l i rd i k . Bu, bölge için iyi ya da kötü o l ması n ı n ötesinde, şehrin l i m o n tarafı ndaki merkezini de canlandırmanın tek yo l uydu. Şehrin diğer bölgeleri zaten yeterince hareketli d u rumdayd ı , amacımız b u bölgeyi de aynı k u l l a n ı m yoğ u n l uğ u n a u l aştırm a ktı . Proieye a it model i görüyors u n uz. O As l ı n d a kentin merkezine bağ l a n m ı ş üç boyutlu bir meydan olduğ u n u söyleyebil i riz. Te rm i n a l i n bir tarafında m a rina va r. Oradan şehrin ne kadar yoğ u n b i r yapılaşmosı olduğ u n u ç o k n e t bir şekilde göre b i l i rsin iz. Şehrin içi ndeki meyd a n l a r v e ka m usal a l a n la r ç o k da büyük değil. Cenova'nın d a isted iği böyle bir şey: Çeşitl i progra m larla donanmış yen i b i r kamusol olon. Şehrin etk i n l ik­ leri ile i l işkisi olan üç fa rk l ı program kü mesi de tasarl a d ığ ı m ız yeni meydana bağland ı . Ya ptı ğ ı m ız i l k ça l ışma şeh i r i l e kurulan bağla ntı ları çözmek o l d u . Metro istasyonu i l e , yakında inşasına başlanocak olan ü n iversiteye olon bağla ntıları tasarlandı. Ayrıca öğrenciler, turistler, kent sakin leri ve çalışanlar g i b i çeşitli kulla nıcı profi l lerini de i neeledik ve b u insanların şeh i r merkezine buradan nasıl u laşa­

cakları n ı düşündük. Arsayı l i man alanı ve daha kentsel l i m a n a l a n ı d iye iki alt kategoriye ayırd ı k . Daha kentsel olan bölümü, iki a lt kotegori o rasındaki etkileşimler canla n d ı rıyord u , fakat bunu b i raz daha geliştirmek gerekme kteyd i . B u radaki a n a htar sovı mız iyi ya ptığ ı mız b i r işi bağlayıp so n ra da birleştirmekti. Bir başka öne m l i nokta ise -bu d a i k i nci ça l ışma oldu- "deney i m l e r çemberi" diye adlandırd ı ğ ı m ız bir çal ış­ mayı arsaya u yg u la m a k o l d u . B u deneyi m l e r çemberi daha önce ba hsetti ğ i m üç program kümesine bağ l a n m ıştı; böylece de b u üç küme proie, araziye nereden ve nasıl g i rildiğine bağlı o l a ra k b i rbirleriyle i l i ­ şki içinde ol uyord u . Buradaki model son derece soyut ama o n u b i r saat g i bi a l g ı l a m a l ısınız. U Arsaya g i ri­ yorsun uz, kale ya do güzel havalarda teras gibi çeşitl i progra m lara uğ ruyors u n uz, daha sonra her küme­ den daha i ç bir kütleye girip oradan da çotıya u laşabil iyors u n uz. Ya n i bir servis progra m ı gibi . . . B u rada da her za manki g i bi çeşitli etk i n l i kleri birbi rleriyle b i rleştirmenin ve melezleşt i rmenin yollarını a ra d ı k . Belki da­ ha önceleri, a l tyapı, konstrü ksiyon, program g i b i çeşitli m i ma ri katma n l a rı birbirlerinden ayırarak çözüyor­ d u k . B u rada ise za man bağlamı nda, fark l ı laşmış m i mari katm a n l a r i l e etki n l i k progra m l a rı o rasında tom kombi nasyonlar yaratma n ı n yönte m le ri n i a rad ı k . Mevsimleri buna göre ineeled i k ve mevsimsel saatler hazırlad ı k . Ayrıca, b u üç kümenin içindeki progra m ların k u l l a n ı m ı n ı gece ve g ü ndüz saatlerine göre in­ celeyerek proienin 24 saatl i k k u l l a n ı m yoğ u n l u ğ u n u çıkard ı k . Ta b i i bunu ya pmak için progra m ların h a n g i ­ l e r i n i n sabahta n ba şlayıp, h a n g i leri n i n g e c e 3 ' e k a d a r s ü rebi leceğ i n i a raştırd ı k . li!l

_;.:.�­ W =:


In the porking space of the Arnhem Tro i n Station, there is o span of o l most 20 meters . D lt is o col u m n -free space with no visible obstodes. Plus, this is o very i m portont thing in H a l l a n d from the o n g l e of secu rity i n cor porking zones. Peo ple lind this pl oce one of the most comlortoble porking spoces in the region . In the "V"s, you can lake o n elevotor a n d go u p t o a l l t h e programs obove you. T h e t h i n g that is q u ite i nteresti ng about this system is the woy you work with orticu­ lating the i nfrastructu re . H i g h l y flexible, big-spon ned spoces a re sametimes so ottractive for other activities . Six months ogo, we had o fo shion show i n this cor park simply becouse people love the space. lt is not o cor pork; it is ol most the en­ tro nce, the lobby ol the site. lt is the entronce to the u rban foot of the site . Anather project 1 ' 1 1 show you now is in Genoo. D lt s o pro j ­ ect t h a t is going t o go u n d e r construction soon . lt is f o r the site on Ponte Poradi in the horbour of Genoo. We orgued here that on one s ide of the locotion !here are al most 2 . 5 m i l ­ l i o n people coming i n b y t h e te rminal and o n t h e other side of the locotion l . 5 m i l lion people are com i n g to the site for busi ness and tourist activities. The o rg u ment wos that il you l i n ked the activities a n d combi ned them, these activities could have o n enormous influence o n the centre of Genoo . We studied the data with the urban p l a n n e rs of the city. The n u m be r of cofes and hotels has been rising since the renovation of some ports ol the city. With this progra m , we o rgued that by l i n k ing it we cou l d bring 1 . 5 m i llion people to this locoti o n . Not s i m p l y that it wou l d be n i ce, good o r bad for this locoti o n , but specifico l l y that it wou ld be good for the city centre to have this port of the city octi­ voted . The other side of the city wos o l reody active, but it should be active on this side of the city too. Here you see the project. 11 lt is more o r less o 3d squore con nected to the city cen tre . On one side of the term i n a l you have o m o rina . There, you see how dense the city is . Act u a l ly, the existing squores in the city are not very big . This is whot the city wonted. Genoo rea l l y needed o new active p u b l i c space with pro­ grams . 3 d illereni d u sters of programs were con nected to the squore, l i n ked to city activities . So the lirst action wos to look ot the l i nkoge to the city. What we did here reo l l y wos to l i n k it to the metro station, and li nk it to the u n i versity p l a n ned for construction neo rby. We olso loo ked ot the user groups l i ke students, tourists, residents and people who m i g ht work in the oreo . We storted to t h i n k o bout how they could be con nected to the city centre. Here ogoin we see the site s p l it i nto 2 ; the horbour site and the more u rbon ised horbour site. So this is the more u rbon ised horbour site octivoted more with interactive q u o lities between these two, bul here it sti l i needs further development. Our key org u m e nt is that at this point, if you do that wel l , l i n k it and then connect it. One other principle, which wos the second oction ot the start of the project, wos to look ot the woys of i n ­ trod ucing whot we co ll the "circle of experiences" to the site. The circle of experiences wos connected to the 3 d u sters on the locotion, so the 3 d u sters con nected to the woy you 'd enter the site . This is o very o bstract model, bul yo u s h o u l d see it l i ke o clock . D Yo u d enter the site a n d then you 'd go to eoch program ; cofes, terroces for good weother, a n d then you could move in eoch c l uster to on inner volume a n d then to the roof. So l i ke o service program . . . Here o g o i n , we wonted to hybridise and combine certo i n activities in the b u i l d i n g . Moybe in the post we've seporoted entities in o rch itecture in that we've sepo roted programs from i nfrostructure and from construction. H e re, 1 wos o l so very interested to see whether in time it wou l d be possible to have fu l l combinations between the entities of orch itecture and program activities . Then we looked ot the seosons a n d prepored seosonol docks . Plus we looked ot day a n d n ight to see how these 3 d u sters cou l d be active d u ri ng the 2 4 - h o u r cycle . In order to do that, we studied programs from morn i n g t o ofternoon , even n i g ht activities u ntil 3 - 4 o . m . lTII To l k i n g o bout t h e g r i d a n d t h e grid - I i ke models, this i s one t h e most tronsformotive m o d e l s w e v e tested u p t o now. B y o p e n i n g u p the m o d e l , w e were a b le t o moke these d i omond - l i ke spoces. m ffi A n d through these d io monds, w e could moke t h e connection be­ tween the lower port of the site, the cor park, the squore on top of it and the 3 d u sters of programs i n the locoti o n . So that mode it possi b l e to have o verticol rather than o horizontol connection . The next stoge, let's coll it the third action, wos to bring the 3 d u sters i nto the 3d squore . Then the idea wos to see if we


lzgara ve benzeri sistemlerden söz edersek, bence buradaki model şu ôna kadar yaptı k l a rı m ı z arasındaki en dön üştürücü model oldu. Modelin içini açara k , e l mas şeklinde boş l u k l a r yarattı k . (U ffi B u boş l u k l a r­ d a n , en a ltta ki otopark ile üst katlardaki program kümeleri ve meydan a rasındaki bağia ntıyı sağ l a d ı k . Daha sonra, bel ki buna da üçü ncü ça l ı ş ma ders i n iz, bu üç program kümesini meydana taş ı d ı k . Buradaki fikir, üç fa rkl ı program kümesinin fa rklı yönlerde fa rklı progra m larla hareketlendiri l m esi fikriyd i . Bir ta rafta sağ l ı k ve spor a ktiviteleri varken, bir ta rafta sanat etk i n l i k l e ri yer a l acak; üçüncü bölüm ise daha çok al ışveriş ve t ü ke ­ t i m e dayalı progra m l a ra s a h i p olaca ktı . Ya rışma n ı n ikinci aşamasında, meyda n ı , progra m l a ra o l a n g i riş­ leri ve bazı etk i n l i klerin çatıya taşınmasını gösterm iştik. Ayışığı a ltında m üzik d i n leyebileceksiniz, ama önce birkaç sene sabretmeniz gerekecek çünkü projen i n bir böl ü m ü oncak 2008 y ı l ı nda bitecek. Ş u a n UN Studio'da 7 0 kişi ça l ı şıyor. Pek çok işimiz var b u a ra l a r, öze l l i kl e de Hollanda d ı şında. Bir de a rada s ı rada beraber projeler yapt ı ğ ı m ı z U n ited Architects var. U n ited Arch itects'i bizim b ü ro m uzda n başka Greg Lynn, FOA, Kevin Ke nnon, l m a g i na ry Forces v e Reise & U m etoto g i b i m i m a rlar v e büro l a rı o l u şturuyor. Hep beraber, D ü nya Tica ret Merkezi ve Frankfurt'daki Avrupa Bankası gibi proje yarışmalarına katı l d ı k . B u grupla ilgili olara k en çok hoşuma giden şey ise, kendim izi a bartmak ve CIAM grubu ile kıyasla­ mak istemiyoruz a m a , birbirim izi ya klaşık 1 O sened i r ta n ı ma m ız ve birbirim izden hem a ka d e m i k hem de profesyonel seviyede çok şey öğrenebilmemizd i r. Hoşuma giden bir başka nokta da mesela Dü nya Tica ret Merkezi Projesi esnasında bu "mimarlar k u l ü bü"nde l l fa rklı ü l keden m i m a rı n beraber çal ışması old u .

"Eğer bilg iye ve hesaplamaya dayalı yöntemlerle çalışıyorsanız, biçim artık önemini kaybeder. Bugün bile biçimi özg ü r kılabiliyarsak kutu kimin umrunda olur ki? Kim umursar b/ob'ları? Eğer bilgiyi boyutlandırmayı bil iyorsanız, bilinen biçimsel yaklaşımlardan tamamen kurtulabil irsiniz." Ö nce planlama hakkı nda konuştuk, sonra da parametrik modelden ve bu model baz a l ı na ra k nasıl tasarım ya pılaca ğ ı n d a n . Şimdi ise d iğer çalışma yönte m lerim izden söz etmek istiyoru m . Daha sonra da bizim a s ı l i l g i mizi çeken diyagra m ı n matematiksel m o d e l i n d e n söz edeceğ i m . Asl ı nda benim için d iyagra m ı n mate­ matiksel yönünü ortaya koyup o radan org a n i zasyona yönel i k hiç beklen med i k bir araç ç ı ka rm a k hep çeki­ c i o l m uştur. Daha önce de söyled i ğ i m gibi, eğer bir eskizle başlarsa n ız, projen i n nereye varacağ ı n ı kaba­ ca ta h m i n edeb i l i rsiniz. Fakat bir diyagra m l a deneyler yaparsa n ı z, bazen sonuç h iç beklemed iği niz bir or­ gan izasyon biçimine dönüşebilir. Ben burada özel l i k l e "organizasyon biçimi" diyorum çünkü salt biçimden söz etmiyoru m . Eğer b i l g iye ve hesa p l a maya daya l ı yöntemlerle ça l ı şıyorsa nız, biçim a rtık önemini kaybe­ der. B u g ü n bile biçimi özg ü r kılabi liyorsak kutu k i m i n u m runda o l u r ki? Kim u m u rsar b/ob'ları? Eğer bilg iyi boyutl a n d ı rmayı b i liyorsan ız, b i l i nen biçimsel ya k l a ş ı m l a rdan ta mamen k u rtu l a b i l irsiniz. Gelecekte m i m a r­ l ı k yaparken çalışacağ ı n ı z en önem l i i l ke bence organizasyon olacaktır. B u rada sadece b i n a n ı n içi ndeki or­ gan izasyondan söz etmiyoru m , ayrıca beraber ça l ışı rken ve çalışma i l işkileri n i n strate jisini çıkarı rken gerekecek o l a n organizasyondan da söz ediyoru m . "Görü ntü - so n rası diyagramı" (after image diogram) d iye a d l a n d ı rd ı ğ ı m ve m i m a rl ı k yaparken m a l zeme or­ gan izasyonu üzerinde ya ratı labilen bir etk i . Eğer za m a n ı m ız ka l ı rsa bu konuya geri döneceğ i m . Organizasyon i l kesine geri dönel i m . Belki bu diyagra m ı başka yerl erde görmüş olabil irsin iz, fakat b u d iyag­ ram bence bugün m i m a rl ı kta nerede -ya k l a ş ı k o l a ra k nerede- d u rd u ğ u m uzu gösteren bir a n a htar nitel i ğ i nde fiJ Ya klaşık bir yüzyıl önce, kolaj tekn i k leri ile başlam ıştı k . Kolajda birbirinden ayrı ş m ı ş şekilde d u ra n fa rklı alt k i m l i kleri görmek m ü m k ü nd ü . M i m a rl ı kta bu, duvarı n , döşe menin ve taşıyıcıdan her biri n i n hem meka n i k o l a ra k hem de ü retim bağlamında ayrı k d u rması a n la m ı na gel iyord u . Melezleşme v e bir­ leşme daha sağ l a na m a m ıştı . B i l g i n i n geldiği yol burada hôlô görülebilmekted i r, fakat özel l i kle 1 9SO'Ier ve 1 960'1ardan sonraki gelişmel er, Bacon'un eserinde o l d u ğ u g i b i , bağ ı ntılı parça ların o rg a n izasyo n u n u n bozu lduğu yüzdeki kend i l i klerin karıştı rılması v e melezleştirilmesi a n layışı g ü ndeme gelir. Kurokawa'n ı n ça l ı ş m a l a rında olduğu g i b i altyapı v e konstrüksiyon bütün y a p ı n ı n çarp ı t ı l ması s ü reci n i n b i r parçası oldu. G ü n ü m üzde ilginç o l a n şey ise, i nsan, y ı l a n ve a s l a n ı n karış ı m ı o l a n Ma n i ma l'ın yüzünde saklıdır. Artık pa rça ların sınırlarını göremiyoruz. Bilg i n i n kayn ağı bütü n ü n içi nde kaybol m uş d u rumda o yüzden de mesela bütün içinde yılanın parça ları n ı n hangisi o l d u ğ u n u söylemek nerdeyse i m kônsız. Bilgiye ve hesa pla­ maya daya l ı te kn i klerin ve stratejilerin bir birleşimi o l a n Ma n i m a l , öyle ki neredeyse canlanacak gibi du­ ruyor; yine de za man bağ l a m ı nd a neyin nasıl bitmiş o l d u ğ u n u ta m o l a ra k göremiyoruz. Bence benzer bir te k n i k m i m a rl ı kta da gel iştiri le b i l i r, fakat bu duvarın döşemeye dön üştü ğ ü , te k i l bir sisteme dönen bir b i -


could introduce different experiences into these 3 c l u sters, l i ke o n one side we wou l d have fitness, body experi­ ence; on a nather o cu lturol experi­ ence, m useum, m usic and perform­ o nces, and then more of o consumer experience . We showed ot the second stoge of the com petition :

the

big

square in the middle, entronces leed­ ing to the programs and the possibi l ity of some activities on the roof. You w i l l be o b l e to l isten to m usic u n ­ der the moonlig ht, but you have to woit for o few years becouse the proj ­ ect is going to be portio l l y finished in 2008. There is o l so the U n ited Architects, the other group of orch itects we sorne­ times work together with o n other proj­ ects. Some of these orch itects a re Greg Lyn n , FOA, Kevin Kennon, l m o g i no ry Forces, Reiser & U m etoto . Together we have worked on projects l i ke the World Trade Centre and we recently o lso d i d o project for the E u ropean Bank i n Frankfurt . Whot is q u ite o mozing is that we have known eoch other for o l most ten years . We don'! wont to be orrogont o nd compore ourselves to the CIAM g ro u p , but you can see that in o s i m i l a r m o n ner, we'd l i ke to leorn from eoch other ot both on ocodemic and o professionol level . Whot wos nice obout a l l the people we've been working with is that w h i l e we were working for the WTC, we had or­ c h itects from ı ı d ifferent cou ntries in this "club of o rch itects" .

"l'm octuolly thinking that if you work with informational and computational techniques, the form does not matter any more. Even taday, we could l iberate the form. Who ca res about the box? Who ca res about the blob? If you know how to proportion the information, you can tota lly liberate the formal gestures." So

1 first ta l ked obout plonn ing, the porometric model and how to design with parometric informotion o l

strateg ies. Now, l ' d l i ke t o exp l o i n some of t h e other working methods . We'l l to l k loter o n o bout the moth­ emoticol model of the diegram that we've been inte rested i n . Actuol ly, for me it wos very interesting to explore the mothemoticol espeel of the diogrom and to find o n u n expected orgonisotionol too l . So l i ke 1 s a i d before, i f y o u start with o sketch, y o u m i g ht know ro ughly where the form c o u l d leod . However, if you experiment with o diogro m , sametimes it might turn into o n un­ expected form of orgonisotion . l 'd l i ke soy form of organisotion becouse

1 o m not telking o bout the form .

1 m octu o l l y t h i n king that if you work with informotionol and computotionol tec h n i q ues, the form does not matter ony more. Even taday, we could l i berote the form. Who co res obout the box? Who co res o bout the blob? If you know how to proportion the i nformation, you can toto lly l i berote the formal gestures. Thinking through the pri nciple of organisotion of the orch itecture yo u are working with,

1 think organisotion is the

future of the orch itectu re we can work with . Not the organisotion purely i n the building itself, but o l so the organisotion in the woy you work together and i n the woy you strotegise work ing relotionsh i ps. There's a nather thing that l've been interested i n recently. This is whot l'd l i ke to co l l the "alter image d i e ­ g ra m " . In arch itecture y o u c o u l d start t o play w i t h this elfeel on the moteriol orgonisotion . A n d if w e have time,

1 ll to lk a bout it. Let m e go bock to the principle of organisotion ego i n . Moybe you Ve seen it in oth­ 1 often use to try to exp l o i n where we stand n ow, possibly now, in o r­

er publ icotions; this is o key diogro m

c h itecture . rn Let me exp l o i n these techniq ues first. Roughly o century ego, we storted with the principle of college techn iq ues . The colloge wos introduced here with the elemenis of seporate entities where you can sti l i see the bounda ries. Like i n o rchitecture: column s, wolls, floors are mecho nico l , ind ustriol, sepo rote en­ tities . They were not yel combined, they were not hybrid ised . Where the i nformation comes from is sti l i vis­ ible, bul i n further development i n the SO's and 60s, in the work of Bacon, there is the notian of m ixing


wo r k i n g

ı iv i ng

sı eepi ng

sı eepi ng

wo r k i n g

sı eepi ng

ı iv i ng

nadan öte -yani sadece organizasyona etkisinden öte- m i m a rl ı ğ ı n kendisi de Arnhem Tren i sta syonu'nda o l d u ğ u gibi yarattığı görüntü ile fa rklı o k u m a l a ra i m kô n verebi l i r. Ben Manimal'ın gelecek o l d u ğ u n u söylemiyoru m ; gelecek, k o p u k pa rça c ı k l a rı n geçişsiz organizasyonlarındadır d o demiyoru m . Burada söyle­ mek isted i ğ i m , daha meka n i k ve sert organizasyonlardan Manima l'daki organ izasyona doğru yaşa nan dönüşümün biçimle nasıl oyna d ı ğ ı m ız, o n u nasıl k u l landığ ı m ız kon u l a rında bizi daha özg ü r kılmasıdır. Ded i ğ i m g i b i , artık blob, kutu k i m i n u m runda k i ? Eğer Manimal'ın organ izasyo n u n u yapa b i l i rsek, bu b i l g i i l e isted i ğ i m iz formları yarota bil iriz. Bugün b i l g isaya rl a r sayesinde artık bir kuluyu a l ı p o n u daha yumuşak bir organizasyona dön üştürmek san derece kolay ve neredeyse çok doğal bir s ü reç old u . Bilgi sayar size çok net sonuçlar vere b i l iyor fakat bu aslında sizin tasarlad ı ğ ı nız bir şey değ i l , bilg isayara hangi verileri yü kled iyseniz onun bir sonucu . i şte be­ n i m de söz ü n ü ettiğim şey bu: Bir geometriden d iğerine geçmek. Bütün b u araştırma içinde Mobius Evi a nahtar bir projedir çünkü arsa üzerinde uyku, ça l ışma ve yaşantı g i b i işlevierin hepsi 4 parçalı bir döngü içinde ele a l ı n m ıştır rn Zaman da b u rada önemli bir faktörd ü r. Bu diyagramı bir saat g i b i okuya b i l i riz. Uyku, ça l ı şma ve yaşantı n ı n hepsi kesintisiz bir düzlem içinde ele a l ı n ı ­ yor. Ke ndine dönen kesintisiz b i r org a n izasyon sanki . . . IEJ B u rada kon uşu lacak en ö n e m l i no kta salt orga­ nizasyon değil organizasyo n u n görsel ve mekônsal etkileridir. Eğer g ü n içinde binaya g i rerseniz, g ü neş ışığın ı n binaya g i riş şekli ve yüzeylerin kendilerini d uva rlada ya da döşemeyle birleştirmesi neredeyse ka­ leydeskopik anlar yaşatır size. Belirli perspektifierin ve kaleydesko p i k a n l a rın birbirleri n i n içine geçişine ken­ d i gözlerinizle ta n ı k o l u rs u n uz. ın

Mercedes Müzesi Stuttga rt (2002-2006) Mercedes Müzesi biraz daha detayl ı a n iataca ğ ı m bir proje. ffi Resimde Stuttgart'ı görüyorsunuz, tepeler­ den zaten fark etm işsinizdir neresi o l d uğ u n u . ın Resimdeki yol kente giden A- l O otoyo l u . B u yarışmayı

kaza n d ı ğ ı m ızda buna i n a n a m a d ı m . Müşteri mizin e l i ndeki araba koleksiyo n u n u kültürel bir bağlamda k u l ­ lanocağına da inanamad ı m . Aslında arabalar hepimizin bakmakta n ç o k hoşlandığı objeler, b u yüzden böyle bir proje çok heyecan vericiyd i . Benim toplayacak kadar param yok , ama araba koleksiyoncu l u ğ u ya pan p e k ç o k insan tanıyoru m . B u m üze bir ya ndan a ra baların b i r makine o l a ra k mekanik yanını i nsan­ lara gösterirken, bir yandan da a rabaları göstererek bir a n la md a kesintisiz b i r za m a n ma kinesi deneyi m i yaşatıyor; sanki a ra bayla m ü ze n i n içinde gezer g i b i . Müşteriye tekrar dönmek gerekirse, o n l a r böyle bir proje y a p m a k istiyorlardı, çünkü mevcut m üze ya pısı y ı l ­ da 4 5 0 bin kişiyi a ğ ı rlıyord u . B e n p e k ç o k m ü ze yapmış biriyi m, ama b a n a b i l e bu sayı i n a n ı l maz geldi. Ş i m d i bu yen i m üze 2006'da a ç ı l ınca yıllık ziya retçi sayı s ı n ı 750 bine çıkarmayı d ü ş ü n üyorl a r. Biz de bu pro­ jede sadece m üzeyi tasarla madık, d ı şarıda çeşitli etk i n l i k lere o l a n a k veren bir de meydan tasariadı k. Temel diyagram b u d u r.

ffi Eğer kaleminizi çizg i l erden biri n i n üzerine koy u p çizg i n i n üzerinden geçmeye

başlarsanız e l i n izi hiç kaldırmadan d iyagra m ı ta mam laya b i l i rsin iz, yani gerçekten kesintisiz tek bir çizg i . Böyle bir hareketin s i m u lasyo n u a s l ı nda bizim ta m da m ü zeye taş ı m a k isted i ğ i m i z hareket old u . Müzeyi gezen b i ri , binanın içinde bir a ra ba g i bi hareket edebilmeli ve serg i lenen a ra baları farklı açılard a n görebi lmesi de m ü m k ü n o l m a l ı yd ı . B u n u n i ç i n d e , diyagra m ı işler h a l e getirirken o n u görsel olara k d a mekônda fa rklı katiara taşı d ı k .

wo r k i n g

ı i vi ng


a n d hybrid ising the entities in the foce where the o rg a n isotion of the con nected paris is disploced. Like i n t h e work o f Kurokowo, t h e construclion a n d i nfrostructure is p o r t o f t h e d islortio n o f t h e construction . Whot is i nteresli n g taday is i n herenl i n the Ma n i nıo l , o combi nation of man , snoke and l i o n . Yo u can not see the boundories any nıore . You don't krıow where the information comes from . So it is very difficult to soy where the enlily of the s n o ke is. l t is o combi nali on of informotionol and compulotionol slroteg ies i ntroduced in such o woy that the image al most sta rts lo move, storts to introduce time, becouse you can not see exoctly where il fi nishes and exoctly whot is finish i n g . Bul s i m i l o rly, 1 t h i n k it is possible to use o s i m i l o r technique i n architecture . Perhaps the elfeel of o rg o n isolion, l i ke form ing o wo l l that turns i nto o floor or o col u m n , c o u l d b e one system , b u l ol the s a m e t i m e t h e i m a g e o f the o rch itecture could generole 3 dou ble reod­ i ngs l i ke in Arnhem Tra i n Stati o n . 1 om not soying that this is the future . 1 om not soying that seonıless or­ g o n isotions of d iscon nected paris are the future, but 1 o m soying that the transformatian between the hord, more nıecho nicol organisolion lawards this o rg a n isolion is o woy of being free and l i beraling ourselves in the woy we play with form . As 1 said before, who cores o boul the box, the blob? We can play with this i n ­ formation freely if w e know h o w t o moke o n organisotion o f t h i s image . So taday, in computers, if you lake o box os on organisotion and let il form into o solter orgon isoti on, the transformatian hoppens o l m asi nolura l ly. The computer gives you direct conclusions . This is not whot you ve designed; this is moybe whot you pul info the computer. This is whot 1 om te lking o bout; fo l l ing from one geometry to o n other. I n the whole of this explorotion, the Mobius H o use wos o key project becouse on the site sleeping, work­ ing and living were i ntroduced i nto o four-field q uodront. ll!! Ti m e wos olso i ntroduced here. Yo u can see this o l so os o clock . Sleeping, working a n d l iving cou l d be introduced in o conti n uous surfoce where sloir­ coses, to ble, floor and ceiling can turn i nfo one gesture . lt is o conti nuous o rganisotion that turns bock on itself. IFJ The most i m portont thing is not j ust to la i k oboul o rg o n isoli on; it is the spotiol orgo nisolionol el­ feci, not the space, but the spoti o l orgo nisotionol effecl. I f you move i nfo o building one day and see o house, you'd recog nise a l nıasi koleidoscopic nıoments in the woy the l i g ht comes down, how the s u rfaces were ocluo l l y connecting themselves i nto the fl oor and the wo l l , how certo i n perspectives and k o l eidoscop­ ic momenls were maving thro u g h eoch other. rn

The Mercedes Museum Stuttga rt (2002-2006) This is o project that l l l go deeper i nto, the Mercedes Museum Project. ffi This is Stuttgo rt. lH You prob­ o bly recog n ise the h i l ls . This is the main hig hwoy to StuHgort, the A- l O . Actu o l l y 1 cou ld not bel ieve it when we won this compelition .

1 could n't believe that this elieni reo l ly wonted to i ntroduce that cal leetion of cors

lo culture. lt is so foscinoting becouse in o woy, cors are objects thot we often l i ke to look ol. Their mochin ery foscinetes u s. 1 don l have enough money lo col lect cors, but 1 know a lot of people who do. This m u seum octuolly i ntroduces the mechonicol espeel of the nıo c h i nery of the cor lo be seen i n o space on the one ho nd, whi lst o Iso inlrod ucing o seo m less experience, o time mochine of the woy you see the cors. lt is o l m ost os if you cou l d drive i nfo the m useum . Going back to the c l ienl, they have on i nlerest in d o i ng this project becouse the s m o l ler m useum that they a l reody have generetes roughly 450 thouso nd visitors o year. In my opinion, and by the woy l've done o n u m ber of m useums, this is on u n be l ievo ble n u m ber. Actuo l l y with this new b u i l d i n g , they are expecti ng roughly 750 thousand visitors o year when it is opened i n 2006. We olso desig ned the squore with possi­ ble outside activities a n d events i n m i n d . This is the d i ogranı . ffi If you put your pen on this l i ne, you could not lake il off o g o i n ! lt is reo l l y conli n ­ uous . T h e s i m u lation o f t h i s espeel o f mavement w o s something w e wanted l o i ntroduce i nfo t h e w o y you wou l d move through the museum . As o person, you would move through the m useum l i ke o cor. You wou l d reo l l y drive araund l i ke o cor. T h e n you'd be looking ot t h e cors from dillereni heig hts, becouse w e storted lo inslrumento l ise this diegra m by puHing this spotiol seeti oning i rı d i llereni heig hts . As it wos in the co m ­ petilian p l o n s , o n e can move from o n e space t o t h e next . A s 1 j u st said, t h e idea w o s that y o u c o u l d see the cors from dillereni heig hts . In my opinion, it is not o good thing in o m useum if you can o n l y see o scu l pture or o pointing from one height. 1 t h i n k you should see on object from d illereni positions and o n o lyse il from dillereni positions . I n the same woy l i ke o scholo r, who wou l d wonl to o n o lyse a n objecl in o m useum from dillereni positions, 1 olso wonted lo introduce this poss ibility i n this museum, so that you cou l d reo l ly see the cors from dillereni heig hts. There are dillereni woys to go down . lt works j u st l i ke o double h e l ix, going down in this m useunı .


Ya rışma çizi m lerinde uyg u l a d ı ğ ı m ız üzere bir mekô n d a n diğerine rahatça geçi lebil iyar. B u radaki fikir az önce

de

değindiğim

g i b i , a ra baları

fa rklı

y ü kse k l i k l e rden

de

göreb i l mekti.

Bence

m üzelerde

iyi

d üş ü n ü l m emiş şeylerden biri de bir heyke l i ya da bir resmi sadece bir açıdan görmek zorunda ka l m a ktır. Sergilenen abjeler farklı a ç ı l a rd a n akunabilmeli ve incelenebil mel idir. Bir öğre n c i n i n m üzedeki eserleri lark­ lı pozisyo n l a rd a n incelemek istemesine benzer bir hissi bu m üzeye taşı mak isted i m . Aşağı i n m e k için fa rkl ı rata lar var, i k i l i sarm a l a benzeyen bir sistem m üzede aşağı i n meyi sağ l ı yo r.

"Bunun anlamı şu: Bugün bir binanın prog ramını yapabil iyoruz. Artık çizmek zorunda değiliz, prog ram ı yaz­ mak yeterli. Programlama sayesinde, uzmanlardan gelen yeni bilgilerle de modeli kısa sürede gü ncelleye· bilmek mümkü n . " Koleksiyo n u n serg i lendiği mekônlard a n en dışta o l a n ı n d ışarıya, Stuttga rt'a b a k a n ç o k g üzel bir manzorası var. Diğer taralında ise daha içeride k a l m ı ş , yapay ayd ı n lotm a l ı bir mekan va r. � i kisi arasındaki geçişler bir nevi gece-gündüz deneyimi gibi. As l ı nda projenin tek karmaşık ya n ı geometrisi old u . Pro j e n i n başında

b i na n ı n geometrisini ol uşturmak ve oraya oda k l a n m a k gerçekten çok zord u . B u n u n için m ü hendislerle be­ raber bir sistem gel iştird i k ama bayağı za man a l d ı . Basitçe özetlemek gerekirse, bina n ı n merkezinde bir boşl uk, bir atri u m ve onun etrafında b i rbirlerine d a i resel olara k bağ l a n m ı ş sergi platoları b u l u n uyor. Ta b i i b ü t ü n bu sistem içinde farkl ı l a ş m ı ş mekô n l a r da mevcut, mesela alt katta ki ç o c u k m üzesi ile ü s t katlardaki restoran a l a n la rı gibi, bu yüzden özetiediğim sistemin her yerde aynı şekilde çalıştı ğ ı n ı söylemek ya nlış o l u r. Mühendisler, ya l ıtım uzma n l a r ı , sergi tasarımcıları gibi fa rkl ı disiplin lerdeki uzma n l a rdan gelen veri lerin değerlendirildiği 3 boyutlu bir model ve a n i masyon gel iştird i k . Modeldeki küçük değ işikli klerin ya da yen i verilerin eklen mesi n i n beş da ki kada ya p ı l d ı ğ ı v e d üzeltmelerin e n imasyanun üzerinde kısa s ü rede gerçek­ leştiri lebildiği bir sistem ol uşturd u k . Eğer bu konularla i l g i l e n iyorsonız bil irsin iz, bundan 4 sene önce böyle bir şeyi Rhino, Maya ya da 3D Studio'da yapmak 3 hafta s ü re rd i . Fakat biz burada prog ra m l a r a rası b i r kombi nasyon gel iştirmeyi başard ı k . Size bütün s ı rl a r ı m ı söylemeye­ ceğ i m fakat özetlemek gerekirse eşza m a n l ı ça l ışan 4 program sayesinde modeldeki değişi k l i kler kısa s ü rede a n i masyana yonsıya biliyor. B u n u n a n l a m ı şu: B u g ü n bir binanın progra m ı n ı yapa b i l iyoruz. Artık çizmek zorunda değ i l iz, progra m ı yazmak yeterl i . Progra m l a m a sayesinde, uzma n l ardan gelen yeni b i l g i lerle de modeli kısa sürede g ü ncel leyebilmek m ü m k ü n . Aynı model m ü teahhit için de k u l la n ı l d ı . Ka rmaşık görünmesine rağ m e n temelde s o n derece basit, ç ü n k ü ortak b i r siste m i n tasariarı ması karma ş ı k projelerin çözü l mesini sağ l ıyor. Kesiti görüyors u n uz. fil Yine kolonsuz bir mekôn var ortada; geçi len a ç ı k l ı k ise 33 m'yi buluyor. Döşemeler ise içerden d ı şarıya ve yine içeriye doğru kesintisiz bir h a reket içindeler. Bi nayı bir pasta gibi görmeniz m ü m k ü n . Çeyrek d i l i m i çıkarı l m ı ş gibi ama yine de d a i resel bütü n l üğ ü fark edebil iyorsun uz. Strüktür ken­ d i n i bu şeki lde organize ederken, ortadaki şaltlar da sanki b i na n ı n kalbini o l u şturuyorlar. Bina do bütün olara k bir çiçeğ i n yapısına benziyo r. Bütün organ izasyona d a i r konsept bu d i yagramda açıklan ıyor. f!l B i n a n ı n aşağı bölüm lerinden yuka rıya ç ı k m a k için fa rklı k u l l a n ı c ı g rupları için tasa rla n m ı ş üç adet asansörden birini seçebilirsi niz. Yu karıda ara­ baların tarihçesi ile başlaya b i l i r ve geleceğe gitmek için aşağı doğru i n e b i l i rsiniz. Ya n i sistemde geriye doğru g iderek i l eri bir za mana geçe b i l i rsiniz ama sistem tek değ i l , bir tür ikili sarm a l ­

1

l ı bir sistem. B u n u n a n l a m ı alternatif g üzerg ô h l a r seçebi l i rsiniz demek; ayrıca bir güzergôho bağ l ı ka l m a k zorunda değilsiniz istedi ğ i niz za m a n o n u da değiştirebi l i rsiniz. Resimde görünen yeşil o l a n l a r sabit sergi a la n l a r ı , mavi bölgeler ise geçici serg i l e r. Ziyaretçilere, otomobil lerin geçirdiği evrim gibi çeşitli değişiklik­ leri binanın içinde hareket ederken h issetti rmek isted i k .

"Burada i l g i n ç o l a n , bina n ı n bi rkaç kata değil aslında devam eden tek bir döşemeye sahip olması ve o n u dikine kesen asansörlerin de ziya retçileri yeni b i r kata değil d e yeni bir seviyeye taşımasıdır." Daha önce de bel irttiğ i m gibi a lt ve üst böl ü m l erde bazı progra m la r bu org a n izasyona irtiba t l a n m ı ş d u ­ rumda . Burada i l g i n ç ola n s a , b i n a n ı n bi rkaç kata değ i l a s l ı nda devam e d e n tek bir döşemeye s a h i p o l ması ve onu d i kine kesen asansörlerin de ziya retçi leri yen i bir kota değil de yeni bir seviyeye taş ı mosıdır. Ortada sizi serg i n i n başladığı seviyeye çıkartan "şov-öncesi" asansörleri mevcut. Ya n l a rı nda ise m üze içindeki geziniz s ı rasında koleksiyandan hangi parçaları görmek isted i ğ i n ize bağ l ı o l a ra k size, ileriye ya da geriye atlama şansı veren yard ı m c ı asansörler var. Bu da öğrencil erimden genelde a n a l i z etmeleri n i rica ettiğ i m bir kesit, ç ü n k ü samimi olara k söylüyorum ki şu ôna kadar h iç y ap ıl m a d ığ ına ina n ıyoru m . 0 Aslırıo bakarsanız bu kesit bina n ı n kendisi o l uyor, ç ü n k ü


Iii


Erfındung des Automobits

SAMMLUNG

..../

.!

B

c

--­

,., ı ..,;,..;;;; .;;o; _ ; _

"�.,

::

- ·-a

!

---

!

___ ..

A

c

> ----

Eingang Landschaftsebene

1

llUdtai1ll

Cafe

..

··..

Faszination Technik

<

r


"That means taday you can program o building . You don't have to d raw it any more, you just program it. Actually, the information of all special ists can be put into it and the model can be updated with new infor­ mation . " One space of the calleetion is extended so you have o view outside, o view to Stutıga rt . On the other side, there is o more introspective space, o space that is aıiilicial ly lit, introducing the principle of o day a n d o n i g ht experience, so you move through time in that sense. f!!l The only com p l i coted ospect was the geom ­ etry. In the beg i n n i n g of the project, it wos reo l l y d illicult to gel the focus on the geometry of the b u i l d i n g . We set up o system to work on this with the e n g i n ee r, but it took o while . We have the central part of the b u i lding, the void space, the atri u m and the other ploteoux c i rcu lorly con nected to it. Bul in the system os o whole, there are severol dillereni ospects to the building; in the lower port there is the children s m u se­ u m and in the h ig her port we have the space where the resto uronts a re locoted, so the system d id not work f u l l y everywhere. We developed o 3d model and o n i moted the 3 d mod e l i i n g system to enoble i n put of i nformation from dil­ lereni speciolists, from e n g i n eers, from i nsu lotion experts, from exh i bition desig ners ete, i nto this mod e l . lt is o 3d model, but if we had to cha nge someth i n g i n time, we cou l d change and re-o n i rııote the whole sys­ tem loco l ly i n 5 rıı i n utes. As you know, when you drew o 3d model fou r years ogo and then had to redo it, the re-mode l l i n g wo uld lake 3 weeks i n Rhi no, 3d Stu d i o and Maya . But we have found o combi nation here. l'm not te l i i n g you how we solved it thoug h , but 4 programs working together could ani mete the changes in o very short time . That meorıs taday you can program o b u i l d i n g . You don t have to drow it o n y more, you j ust program it. Actuol ly, the information of all the speciol ists can be put i nto it and the model ca n be updated with the new i nformation. And this model is used for the b u i lder, too. lt looks compl icoted, but in essence the woy i n which this f u l l strotegy o f o collective system c a n generole o whole complexity o f t h e project is q u ite sim ­ ple . This is the seetion of the b u i l d i n g . fii lt is ogoin total Iy col u m n -free in the middle with o span of o l most 33 m eters . The floors move from the i nside to the outside a n d then bock to the i nside . We have to see it os o cake - l i ke structure . 1 cut out only o q u o rter of the building, but you ca n sti l i recog nise the circ u l o r ospect of the system os o whole . That is the woy in which the m u seum is orgonised structuro l l y, but in the m i d d l e w e h a v e the shofts to s u p p o rt t h e heart o f t h e b u i l d i ng . So the structure is o l most like o flower. The concept of the fu l l organisotion is explo ined here in this d io g rom . ffi If you go from the lower port to the u pper port of the b u i l d i n g , yo u can lake 3 elevotors for dillereni groups. In the top port of the b u i i d ­ ing y o u h a v e t o start w i t h t h e h istory o f the cor and y o u h a v e t o move b o c k to t h e future . So y o u move bock through the future of the co r not j ust in one system ; the system is o kind of d o u b l e - he l ix system . So you ca n toke this route o r that, but you ca n olwoys j u m p all to take a nather route. Green o reos are the lixed col lections and the blue ones are the temporory exh i b iti on spoces. We wonted to rellect the tro nsi­ tions in the evalutian of the cor in the woy you d move thro u g h the organisotion of the b u i ld i n g .

"Whot is qu ite interesting is that the building does not rea lly have severol floors; it is real ly one floor. You have one connected floor and the elevotors do not go to o floor, but actually to o level." As

1 said, same other programs are con nected to it i n the lower port a n d ot the top . Whot is q u ite i nterest­

i n g is that the b u i l d i n g does not reo lly have severol floors; it is reo l l y one floor. You have one con nected floor and the elevotors do not go to o floor, but octuolly to o leve l . So in the m iddle, you have the pre ­ show" el evotors to king you up to the start ol the exh i bition . The secondory e levotors gives you the oppor­ tun ity to move bock and forth depending on the woy you wont to see the collection . This is o seetion

1 often osk my students to o n o lyse becouse 1 bel ieve honestly that this seetion has not been

done belore . m This is reo l l y the b u i l d i n g ; it is o n u nfolded seetion whereby if you move down in the b u i ld ­ i ng, y o u ca n o lwoys drop over t o o nother floor. So i t is o l most two sections o f two bui ldings m a v i n g throug h eoch other i n o n e b u i l d i n g . This is the pri nciple o f the whole set u p o f t h e construction . ill I f you move from the route to the edges, the floor turns into o wo l l neor the shoft and holds the shoft. And the i n s u l o ­ tions a r e port o f t h e tota l system . So once ogoin it is toto lly i ncl usive. T h e n fino l ly there is t h e system f o r the exterior foçode. This moy be the proof of my o rrogonce. fE! Of cou rse, 1 loo ked at the Guggenheim Museu m ; of course

1

looked ot the National G o l lery with its open a n d flexible space, and the Pompidou Centre. Bul my o rg u ­ rııent here is that it is o l most l i ke t h e M o n i m o l , it is o n incl usive phose where everyth ing is i ntegrol l y devel ­ oped, not in o modernistic model, but in o pro l ileroti ng model. You cou l d soy that modern ists were octu-


o n u n a ç ı l m ı ş şeklinin temsili g i b i . Binada aşağı doğru i nerken daima başka bir kat­ ta d u ra b i l iyorsunuz, sanki kesitte iki bina n ı n kesiti birbiri n i n içine geçmiş gibi duru­ yor. B u rada konstrü ksiyo n u n bütün kurulum i l kesini görüyors u n uz. ill Ana g üzergôhtan cephelere doğru g iderseniz, zem i n i n şaftın ya n ı nda bir duvara dönüşl ü ğ ü n ü ve şaftı tuttuğ u n u görürsü nüz. Ya l ıtımlar da bütün sistemin bir parçası olara k d ü ş ü n ü l m üş, ya n i yine her şeyin d a h i l olduğu bir sistem yarat ı l m ı ş . E n sonunda da d ı şarısı için tasarla n m ı ş o l a n cephe sistemi mevcut. Aslında bu kend ini

beğen m i ş l i ğ i m i n

kan ılı o l a bi l i r.

!§ Ta b i i ki Guggenheim

Müzesi'ni araştırd ı m ; ta bii ki U l usal Ga leri'yi a ç ı k plan ve esnek mekônı görmek için inceledim ve ta b i i ki Pompidou'ya da g itti m . Fakat benim bu binadaki savı m neredeyse M a n i m a l g i b i - her şeyin içinde gel iştiği kapsa m l ı bir aşama ve modernisi modelden çok org a n i k bir model olmasıydı. Modernislierin saf işlevse l l iğ i arad ı ğ ı n ı söyleyebilirsiniz, ancak ben burada, yapı n ı n birden çok biçimde okunabil mesine o l a n a k ta nıyan bilgi g i riş i n i n içe d ö n ü k etkisinde görü len aşamada o l d u ğ u g i b i daha çok temalik za m a n prensibi ile i l g i l e n iyord u m . Modernistleri nki g i b i basite i n d i rgeyici , meka n i k bir ızgara m o ­ deli gibi değil. D a h a o rg a n i k , ken d i n i yeni leyebi l i r, evrimleştirebilen bir m o d e l . Fa rklı okumalara i m kô n verirken her türlü karm a ş ı k l ı ğ ı d a b ü nyesine k a b u l edebil iyor. i şin en heyecan verici yanı da işvere n i n projeye katı l ı m ı yd ı . Yöneticiler her şeyi görm e k istiyorlard ı ; ı : 2 4 ölçeğ inde ma ketler yaparak ı ş ı ğ ı test ettik; g ü n ı ş ı ğ ı n ı n v e yapay ı ş ı ğ ı n a ra ba l a r üzerindeki etkilerini görd ü k . Aslında b ü y ü k bir c a m var. Geride sergi a l a n ı nda d u rurken ca m ı n tavo nla birleşim detayları n ı göreme­ meniz i l g i n ç bir d u ru m o l u ştu ruyor; sanki camlar gökyüzü n ü n içi nde kaybo luyor. Fll B u n u n p rototipieri n i görm e l isin iz, bu detay i ç i n ı : ı çal ıştı k v e sonuç d a gayet i y i o l d u . C a m l arı, l if benzeri etkilerle ı ş ı ğ ı süzme­ si için donatt ı k . Güneş ışığı camdan geçince, size az önce bahsettiğ i m "görüntü sonrası" etkisini yaşıyor­ su nuz. Her hafta uyg u loma çizimieri hazırlayıp ertesi hafta da katların bazı bölümleri n i n beto n u n u döküyord u k . Belki sesimdeki geri l i m sizlere de ya nsıyord u r, b u n u n sebebi bu projenin ol uşturduğu i n a n ı l m az baskı. Müşterimiz binası n ı n 2006'n ı n Mart'ına kadar açılmosını istiyor çünkü o yaz Al ma nya'd a Dü nya Kupası başlayacak ve o dönemde Stuttga rt d a çok kalaba l ı k olacak. Şantiye n i n h ızı da i n a n ı l maz, fakat biz şan­ tiye devam ederken bile hôlô, ı : ı protatipler üreliyoruz çünkü m üşteri miz a raba tasa rı m ı n d a n gelen bir a l ışko n l ı kla h e r şeyi i nşa edil meden önce bire bir görmek istiyor. As l ı nda ya kın za m a n l a rda beni yine şaşırton bir maket ya ptı k . Cepheyi test etmek, ze m i nden gelen yansı­ m a l a rı n a ra b a l a rio nasıl bir uyum sağlad ı ğ ı n ı görmek için sergi a l a n l a rından birinin koca man bir ma keti­ n i hazırlad ı k . Bu resi mde hazırl a n a n ma kelle araba ların nasıl sergilendiğini görüyors u n uz. ffi

1

As l ı nda bu m a ket mekô n ı e n i n e boyuna incelemem izi sağ ladı, mesela bu resimde görd ü ğ ü n ü z tavan sis­ tem i n i yapmaktan vazgeçti k . Ayd ı n latmadon memnun kald ı k , oma tava n l a rdan ne biz ne de m ü şteri mem­ nun oldu; o yüzden binadaki bütün tava n l a rı değ iştireceğ iz. Son uçta umarım bir gün bu b i nayı ziya ret etme şansı bul ursu nuz çünkü b u rada verd i ğ i m bütün sözlere i nanmayın, binayı bitince g i d i p kendi gözleri nizle görü n .

Ofis Bi naSI

Almere ( 1 999-2004)

Veri lerin g ru planması h a k kında konuşmak ve bir görüntü n ü n içindeki etkileri göre b i l mek, renklerin bir strüktür içindeki g üçleri n i fark etmek önemli bir nokta fakat aynı za manda d a b u n ları görsel olara k m a ­ n i püle etmeliyiz. Bu k o n u da ben i m s o n za m a n l a rdaki ilgi a l a n i a rı m d a n b i r i . Tıpkı hava t a h m i n i ya par g i b i , bir görü nl ü n ü n içindeki renklerin hareketlerinden o k l a r ç ı karıp nereye gidebi leceğ ini ta h m i n etmek . . . Burada zaman kavra m ı yine beni heyeca niand ıran b i r etken olara k o rtaya ç ı kıyor. i l g i lendiğ i m konu özel­ likle de M a n i m a l'da bahsettiğ i m melezl eşmenin, içsel nitel i kleri n , geçişsiz organizasyo n l a rı n ma lzeme or­ ganizasyo n u n a ne gibi yenilikler getirebileceği sorusu. Fotoğrafç ı l ı k konusunda deneysel çalışmalar ya ­ parken bu konu hakkında boya ğ ı uzun bir s ü re d ü ş ü n d ü m .

........ktıoOıı. ·� !t


o l l y interested in fal lawi ng the p u re function o lone, whereos here 1 wos ınterested i n o themotic t i m e principle l i ke t h e phose t o be found i n t h e inel usıve elfeel of a l l the informotıon coming together here so the b u i l d i n g could be reod ı n mony woys. lt is not reductive l i ke the modernisi principle, or o mechonicol model l i ke the woy 1 ex­ p l o i ned in the grid. lt is more proliferoting; il is more generoting. lt is evo l utionory. lt can l i berote ınore dilferentiol reodin gs . lt occepts ony form of complexity. Who! is kind of amozing with this elieni is the total i nvolvement. The d i rectors wo nt­ ed to see everyt h i n g ; they wonted ı :24 models in order to test the l i g ht; whot kind

of effects doylight a n d artıliciol light mig ht hove o n the cors. We hove done tesıs for windows and of cou rse the cei l i ıı g . So then there is the entire window; there ıs oc­ tuolly one window movıng down . Who! ıs ınterestı n g is that if you sta n d ı n the exh i ­ bition space y o u can not s e e t h e deto i ls . ill T h e g loss o l most d i so ppeo rs ı n the sky. You have lo see the m ock- u ps . We ve j ust done mock- u ps, ı to ı models, a n d they reo l l y work wel l . And the lower port deto i l s reo l l y do diso ppeor into the floor. The g l oss is going to be very d reom -l ike i n the sense that we have some fibre elfects on the g loss to filler the l i ght. When the s u n l i g h t comes i n thro u g h the g loss, it w i l l g ive you the ofter image elfeel that 1 to l ked o bout. Every week, we have to produce fu l l drowings, with everything ı n e l u ded like insulotions ete. And the follow­ ing week, paris of the floors are poured i nto concrete. Moybe you can feel the tension i n my voice bul it is due to the en ormous press u re on this project. This elieni reolly wonts to see the b u ı l d ı n g fin ished ın March 2006, becouse that s when the World C u p is going to start i n Germony. At that ti me, everybody w ı l l be i n t h e Stuttgort oreo, s o that ıs w h y they wont t h e m u s e u m t o b e opened i n 2006 . T h e speed ıs enormous . Bul st i l i we are doing this model simp ly becouse the el ieni wonts to see everything in ı : ı model s, becouse they use them i n cor des i g n . Actu o l ly, t o my s u rprise, w e had t o do ı : ı models, l i ke w e recently d id o b i g ı : ı m o d e l o f one of t h e ex­ h i bition spoces to test the foçode, to test how the reflection of the floor works with the cors. Here yo u can see how the cors ore stand ing in the exhibition space. ill We reo l l y studıed the space . For exo m ple, the cei l i ng that you see here is not going lo be b u i lt; we ve cho nged it. We were h o ppy with the lig hting design bul we were not h o ppy with the cei l i n g and the d i rectors weren t either. So we are going to change all the ceilings i n the entire b u i l d i n g . So

1 hope yo u visit this b u ı l d i n g one day, becouse you s h o u l d n t j ust lake my

word for it; you should see it for you rself.

Office Building

Almere ( 1 999-2004)

Ta lking obout the os pect of g rouping information a n d d ividing the woy i n which you can start to see forces in on i mage, the woy in which col o u r forces can operote on o structure is on i m porting thing, bul you can o lso start to m o n i p u lote it visuolly. And that is whot 1 m very ın uch interested in recently. So ol most l i ke see­ i n g on image in the woy weother can be predicted, you can start to predict with o rrows in on image where il m i g h t go . Ago i n , time is o foctor that really foscinotes me . My foscinotion is porticu lo rly reloted to mote­ riol org o n isotion, so could it be possible that whot 1 ve said before about the Monimol, o bout the i ncl usive q u o l ity and hybridisotion, the seo m lessness of o n org o n isotion, could bring that elfeel to o ınateriol o rg o n ­ isotion? So i v e thought o bout il f o r o long t i m e w h e n l ve been d o i n g experiments with photogrophy, for i nstonce . Todoy whot is so n ice obout the comero is that you can give on order ta the co mero . You can soy to the com ero "Listen, 1 wont 5 photogrophs and you seleel the best one for m e . " And then it does that. Moybe 1 m o bad photogro pher but the co mera can reo l l y select imo ges for you, so this is who! 1 lind ı nteresting : il you move with your comero , you can o l most point with your comero . You can point i n formati o n . You can sta rt to expond the i mage . Th is principle is whot 1 ve test ed. lt is o moleriol that we ve been working on for o l masi four years. ıg lt is o product in its own rig ht. lt is o g loss with two fo l ios and its colour cha nges in n i g h t colours according to the l i g ht i n the position you o re sta n d i n g i n relative to the product. So it moves in colour, bul it moves the l i g h t in the woy it is reflected down onto the ground . We wont to bring this prin ­ ciple to the site of the 2 2 ,000 squore ıneter b u i l d i n g of o project in Almere, very elose to Amsterdom . The externol foçode is normative.


G ü n ü m üzün fotoğraf m a k i n eleri n i n hoşuma giden y a n l a rından biri de artık onlara komut vere b i l meniz. Artık fotoğraf ma kinesine "Senden 5 fotoğraf çekmeni ve benim için en iyi s i n i seçmeni istiyorum," diyebi l i ­ yorsunuz v e o da bu isteği ra hatlıkla yerine getiri-yo r. B e l k i b e n kötü bir fotoğrafçıyım ama maki nem b u n u gerçekten yapa bil iyor v e b e n i m i l g i n ç b u l d u ğ u m nokta da şu; eğer fotoğraf çekerken h a reket ederseniz, fo­ toğraf m a k i n enizle neredeyse resim ya p m a n ız m ü m k ü n o l u yor. Veriyi res medip, i m a j ı n ötesine geçmeye başl ıyorsunuz. B u i l keyi test ettik. Bu üzerinde yıllard ı r çalışt ı ğ ı m ız ken d i ne has bir ma lzeme; çift falyolu bir ca m . � Ren g i ı ş ı ğ a v e bakılan yere göre değişiklikler göstermekte. Re n k bağ l a m ı nda d ü ş ü n ü l d ü ğ ü nde hareketli bir ma lzeme, ayrıca ışığı d a yere ya n s ı tma şekl i n e göre h a reket ettird iği söylenebilir. B u prensibi, Amsterd a m'a çok yakın olan Alm ere kenti ndeki 2 2 . 000 m2' l i k bir a raziye taşı m a k istedik. B u rada uğraştı ğ ı m ız fikir, çalışma yöntemi ile beraber, b u g ü n nasıl ça lıştı ğ ı m ız, gelecekte nasıl ça lışa­ cağ ı m ız sorusuyd u . Zamanı renklerle a n latıp ça l ışma saatlerinden keyif a l m a n ı n yönte m leri n i gel iştirmek iyi o l u rd u . Bu deneyi m i n ve d ö n ü ş ü m ü n b i n a n ı n içinde nasıl k u l la n ı ld ı ğ ı a s l ı nd a b i n a n ı n org a n izasyonuna d a i r gel iştird iğ i m iz konseptin kendisidir. B u rada b u k o n u y u çok detayl ı bir şekilde a n l atma d ı m , burada test et­ tiğim m a l zemeyi dışarda bir etki yaratarak dışa rıya ve bina n ı n konseptine ve saatvari organizasyonuna uy­ d u rmaya ça l ıştı k . Bina neredeyse t a m a m l a n m ı ş durumda . Etkileri; koyu kırmızıd a n , sarıya, yeşile ve neredeyse maviye geçişleri görül ü yor. Neredeyse bir tablo içinde yürürmüş gibi gerçeküstü görü n ü yo r.

" . . . benim ilgimi çeken gerçekten hayalgücünü harekete geçiren ve sizi objenin kendisine geri döndüren et­ kiler. Neredeyse bir sanat eseri g ibi . . . i yi bir sanat eseri size nereye baktığınıza ve nereye geri dönmek iste­ diği n ize dair izienimler verir." Binadaki bir başka hoş detay ise - b u n u yaptığ ı m deneysel çalışmal arda da çok sık görürü m - köşelerde renklerin

yansımalardan dolayı

üst üste ça kışması g i b i beklenmed i k etkilerin ol uşmasıyd ı .

Köşe ler

neredeyse kaybold u . f!:.J B u d a h a önce konuştuğum konuya, geçişsiz org a n i zasyon nası l yapı l a b i l i r konusuna b i z i g e r i götü rüyor. Ta b i i ki arada b i r geçiş va r, ama görsel olara k neredeyse kaybo l m u ş d u r u m ­ da. Bina n ı n bir görüntüsü, bir başkas ı n ı n üzerinde kayboluyar v e i k i i m a j t a m bir "görüntü-sonrası" etkisi yaratıyor. Kütleler a rasındaki meyda n ı n zem i n i nde ise parl a k m a l zemeler k u l l a nacağız ki zem i n üstündeki çizg i lerle ve ren k değişim leri ile orayı d a doğal bir saate dön üştü rebile l i m . Böylece ofislerinden d ışarı bakanlar ren kler sayesinde saati n ya klaşık o larak kaç olduğ u n u a n layaca k l a r.

m Bu sayede renge göre saatin tayin edildiği ve projeye ism i n i veren "Mavi Va kit Sarı Va kit" kavra m ları bir bakıma gerçekleşmiş olaca k . Mavi vakit, yemek vakti olacak örneğ i n . Ke narlarda biraz ya n a yatmış çok büyük bir kütle. B u kütleden içeri g i rd i ğ i nizde, burada bahsetti ğ i m renk etk i lerine bizzat ta n ı k ol uyors u n uz. Kon uş m a m ı sonlo n d ı rmadon önce, son bir noktayı daho eklemek istiyoru m . Daha önce de belirtti ğ i m gibi çok kapsa m l ı çalışma ktan korkmuyoru m . Bir yandan da projelerim için dışardan gelebilecek her türlü desteğe açığ ı m . N iye bir moda tasarı m c ı s ı n ı n ya d a altyapı uzm a n ı n ı n tavsiyelerini d i kkate a l mayayım k i ?

1

Zaten m i ma r o l m a n ı n getird i ğ i b a k ı ş ile yen i tek n i kler v e bu yen i tekni klerden y e n i organ izasyo n l a r yarat­ mak tek başıma başara b i l eceğim bir iş değ i l . Ta bii ki, ben UN Studio içinde çok fazla ça l ı şa n , işleri h a reketlendiren bazen de yöneten kişiyim, fakat burada vurg u la m a k isted i ğ i m aynı za manda en başta C a roline Bos o l m a k üzere beraber çal ıştı ğ ı m yeteneklerle beraber işin en ö n e m l i k ı s ı m l a rı n ı beraber yap­ m a m ızdır. Gelecekte m i m a rl ı k için öngörd ü ğ ü m üz ça l ışma yönte m lerinde bütün iş bir insa n ı n üstüne y ı k ı l ­ m a m a l ı d ı r. B i l d i ğ i n i z gibi a rtık büyük p rojelerin a rkası ndan t e k bir i s i m ç ı k m ıyor. Ya n i mesele sadece yen i tekn i klerde ya da yaratıcı l ı ğ ı n ızı bu yeni tek n i kiere a ktaracak yeni yöntem leri gel işti rmekle bitmiyor. As ı l mesele i n sa n l a r ve onlarla ça l ı ş ı rken birlikte ortaya çıkara bileceğ i niz etkiler sorusud u r. B u n u n l a kastım göz alıcı ticari etkiler d eğ i l , ben i m i l g i m i çeken gerçekten haya l g üc ü n ü ha rekete geçiren ve sizi objenin kendisine geri döndüren etkiler. Neredeyse bir sanat eseri g i bi . . . i yi bir sanat eseri size nereye baktığ ı n ıza ve nereye geri dönmek istediği niza d a i r izienimler verir. U ma rı m bir g ü n m i m a rl ı k da hayalg ü c ü n ü harekete geçirme niteliğine tekrar kavuşur v e ken d i n i d u rmadan nasıl ya p ı l d ı ğ ı hakkında sorg u l a r. Teşekkür ederim . .


lt is very colm, but it is o l sa connected to the residentiol o reos, o lthough it rises to o h i g her level becouse on the other sıde there are h ig her b u i l d i n g s and offices. So, how do we deol with thot idea in the woy we work? How do you work todoy? How w i l l you work in the future? lt would be n ice to experience the pleosure of work in the idea of the work . The woy that experience o n d that tronsformation was used in the i n ne r part of the b u i l d i n g wos actua l l y whot

1 bro u g ht t o t h e concept o f organisotion of the b u i l d i n g . 1 d id n t exp l a ı n it fu l ly, so my test here was

to use the material in order to generole an effect to the outside and to the concept of the b u i l d i n g ond a l ­ so to distribute this idea, the total organisation of o ''clockwise organisation of the b u i l d i n g . The b u i l d i n g is al most finished. You see the effect of it, how dork red turns i nto yel law to green to ol most b l u e . lt looks o l most surreal as if you a re walking ın o pa i nting .

"1 om interested in effects which reolly stimu late the imagination and which bring you back to the object. lt is al most like o work of ort. Good art g ives you the i mpression of what you've been locking at and where you'd like to go back, so 1 hope that architecture is rega ining that quality, sti mulating imagination ." Whot is so n ice a bout b u i l d i n g ıs what

1 find in these experiments in porti c u l a r; you get these u n expected

effects, l i ke 1 di d n t reolly realise that the effect of the colour is o Iso carried over into the other colour. The

corners d isappeor. fil This is what my previous argument wos a bout; how to make o seo m less orgoniso­

tion . Of cou rse there is o seam, but it o l most diso p pea rs . One image of the building disoppeors i n the oth­ er image of the b u i l d i n g and creates o fu l l after image of both imoges. lt is a l l the same moteriol though . On the g ro u n d of the squore between the volumes, we ore going to have o shiny materi o l , which it is go­ ing to a rticu l ote the clock, the time throug hout the day thro u g h the lines. So from the offices you can see what time it is by the colo u rs. JillJ So the ideo of Blue Ti m e Ye l l aw Time wh ich gives the project its name can work here . When its blue time, lets go to lunch! lt is o huge volume but it is blended on the edges. Bul if you com e i nside, you ll have this colourful effect. l'd l i ke to finish on this note, and maybe one la st thing 1 d l i ke to say is that l 'm not al ro id of being i n c l u ­ sive, os 1 soid . On the other hand, 1 a lso accept exclusive q u a l ities with i n the project. Why not use the a d -



vice of o fashion designer or of an i nfrastructural manager of your work2 So this espeel of being an orchi 足 lect and being fully i nvolved in the way new lech n i q u es can generole new o rg a n i sations is not done by my足 self a lone. Of course, 1 am o person who generates o lot of work in UN Studio a n d 1 am there to activate o work and maybe

1 am o supervisor there. But at the sa me time, 1 work together with Caro l i n e Bos and

other to lents. lt is the i ntegra l espeel of the work we generole a n d this is what l'd l i ke to e m phosise . This ospect of relational strotegy t h i n king about where we are going i n the futu re of arch itecture rneans that it does not have to be one person who generates all the work. As you know, it is not one person a n y rnore who does these big projects. So it is not only new lech n i q ues o r new ways of using the imagination to transform tec h n i q ues a lone . lt is a l sa the people and specifica l ly the effects you can generole with it. By that, 1 don't rnean exciting comrner足 cial effects; 1 a rn inte rested i n effects that reo l ly sti rn u late the imagi nation a n d that bri ng you back to the ob ject. lt is o l masi l i ke o work of art. Good art g i ves you the i rn pression of what you've been looking at a nd where you d l i ke to go bo ek, so

1

hope that o rch itecture is reg a i n i n g that q u a l ity, sti m u lating i rn a g i nation, a n d that il conli nuously q ueslions itself o bout how it is rnade. Tho n k you very m uc h . . .


1


Pınar Gökbayrak (P.G.): Çalışma sisteminizdeki başlıca özelliklerden biri, diyagramla çalışma yönteminiz. Sizin gibi, diyagramla çalışan başka mimarlar da var, örneğin Eisenman. Bu yaklaşımınızı ve diyagramo bakış açınızı nasıl değer­ lendirirsiniz? B.v. B . : Diyagro m l o ça l ışma kon u s u n u ilk ortaya atan kişi ben değ i l i m ,

1 9 40'1ı yı l l a rd a b u n u i l k defa g ü ndeme taşıyon

Gropius ve onun Harvard'daki bi rta kım profesör a rkadaşı o l ­ m u şt u r.

Ta sa r ı m

s ü re c i n d e ,

eskiz

yerine

d iy o g ro m l a

Pınar Gökbayrak (P.G.): One of the major clıaracteristics of your work is the diagrammatic working method. There are other architects who work on diagrams, Eisenman for in­ stance. How do you regard yourself in te mı s of your approach and perceptıon of diagrams?

çolışt ı ğ ı m ızda projenin içine daha fazla g i rebildiğim ize i n a n ı ­ yoru m . Ta bii hôlô e s k i z ya pıyoru m , a ncak diyogram, b i n a

B.v. B. : I nı not the first to set u p o d i o l ogue on the principle

konseptine dair hiç u m madık, geometrik y a da orgonizas­

of working with o d i a g ra m ; i n the 4 0's, Gropius discussed the

yonel a n lamda fa rklı fikirler sağloyo b i l iyor, Mobius Evi ya da

subject with some Harvard professors.

Trifold'da olduğu g i b i . Trifold Mobius'un bir sonraki aşa ması,

process we can experiment better with diagrams than with

1 believe i n the design

"3 kat Mobius". Bu diyogro m l a r, size bir bina organizas­

sketches. 1 sti l i sketch, but the d iegra m can often g ive unex­

yon u n u n gerçek görü n ü m üne dair fa rklı fikirler verebiliyor.

pected geometrical or orgo nisational ideos on the concept of

Eisenman, bu argo nizasyanda çok daha fa rklı b i r yöntem k u l ­

the building, as seen in the Mobi u s House or the Trifo l d .

l a n m a kta . Bense b u yönte m i , d a h a ç o k a raç ol arak k u l l a n ı ­

Trilold i s o further development o f t h e Mobi us;

yoru m . Ta b i i , b u u z u n bir h i kôye. E s kiz tekniği v e diyegram

Mobi u s . S o , these d ia g rams g ive y o u possible ideas on the

3 fol d

a rasındaki farkl ı l aşmayı kısaca özetlernem gerekirse, eskiz ü­

virtuol aspect of the organisation of o b u i l d i ng .

zeri nden u laşılan form bir te kniği temsil eder. Diyagra m l o ç a l ı ş m a k d a h a karmaş ı k bir tekn i k ol m a k l a beraber, d a h a

E isenman uses o very dillereni process for the organ isation.

araçsal bir yöntem v e daha fa rklı bir temsil şekl idir, ki b u n u n

use this method more as a n instrument. But, it's o long story.

sonucunda organizasyonel o n l a m d a hiç beklemed iğiniz s ü rp ­

Brielly, the porticulor ospect of d i ogra m m i n g l'd l i ke to d iller­

riz b a k ı ş açı ları koza n ırsınız. B i z i m de zaten amacım ız, tasarım

eniiate from the sketching techn ique is that if you work with o sketch and go from o sketch to o form, it is sti l i o represento­

sürecindeki o deney i m kô n ı n ı sağ l a m a kt ı r.

tion of technique. Working with o d i o g ra m is o more comp l i ­

P.G.: ilişki/endirilmiş bilgiye oldukça önem veriyorsunuz ve mi­ marın artık geleneksel bir rolü olmadığı için, bu rolü tekrar or­ taya koyacağınızı söylüyorsunuz. Sizce, mimarın yeni hedefleri ve rolleri nedir? B.v. B . : Yen i tekni kler sayesinde, m i m a r yen i çalışma i l işkileri gel iştirebilir. Bir m i m a rın nasıl çolışabi leceğine d a i r gelecek starate j i l e ri ; sanatçı, sti list, moda tasarı mcısı veya politika c ı l a r g i b i m i m a rı n ça l ı ştığı u z m o n l a r l o beraber gel iştirilebilir. Fa rklı

cated technique, b u t o more instrumental too l , and therelore dillereni from representotio n , which nıoy result in u n expected forms or organisations, and that is what 1 want.

1 wont there

to be an experi mento l element in the process.

P.G. : You give inıportance to the relational information and say that you will redefine the ro/es of an arclıitect since the ar­ chitect will no /onger have o traditional role. So, wlıat are the new goals and the new ro/es of an architect?

meslek gru plarından uzmanlar, tüm b u ağ bağla ntısı n ı n birer parçası o l a b i l i rler. Ö nemli olan diğer bir nokta ise, m i marın

B.v. B. : Through new techniq ues, the arch itect can develop

ça l ı şma kta o l d u ğ u tekni klerdir; b i l giyi m e lezleştirebi l mesi, bi­

new working relotionsh ips . The future strategy of the way in

nayı programlayo bilmesidir. Artık, m i marlar bir binayı çizmek

which a n o rchitect ca n work is developed with the help of the

zoru nda kalmadon programloya bilirler, b u n u n l a i l g i l i o l a ra k

speci o l ists that he works with, that is to say, a rtists, stylists,

poro m etrelere v e geometriye daya l ı ç o k özel b i r model

loshion desig ners or pol iticians . They can a l l be o port ol the

gel iştird i m . Ye ni teknikler sayesinde, konstrü ksiyon, yalıtım

network strotegies.

veya a l tyapıyla ilgili tüm b i l g i leri toplayıp mevzii koş u l l a rı değişti riyoru m . Daha sonra, beş da k i ka içerisinde tüm bu üç

The other im portant point is the tec h n i q ues an arch itect works

boyutlu model iernenin e n i masyon u n u elde edebil iyerum ki,

with , the way he can hybridise information and progra mme o

b u çalışma daha önceleri hafto larım ızı a l m a ktayd ı . As l ı na

b u i l d i n g . Architects don t have to draw o building any more.

bakocak ol ursa n ız,

These days, they a re a ble to progra mme it.

bu tekn i kler zaten

b i l i n iyor ve uçak

endüstrisinde k u l l a n ı l ıyor. Maalesef, m i marlar olara k , biz bu

1 have developed

o method for o very specific geometrical parametric model.

tekniklerin o l d u kça gerisindeyiz. E n d üstriyel tasa rımcılor bile,

So, wıth the help of new tec h n i q ues, 1 compile information

art ı k b u tek n i klerin bazı larını k u l l a n m a kta.

a bout construction, insulation o r i nfrastructure and change the local conditions.

Ö nem taşıyan bir diğer nokta ise, ta b i i ki m i ma rı n hayal g ü c ü . Biz de 1 9 99 yılında UN Studio'yu k u rarken, b u fikirler

Then 1 can start to reo n i m ote the whole com p l exity of the 3d

doğrultusunda yola çıktık ve büyük bir d ü rüstlükle söyleyebili­

model in five nı inutes, o process which used to take 3 weeks .

ri m k i , b u g ü n U N Stud io'n u n çalışma şekli b u işe başlarken

Actua l l y these techniq ues are o l ready known and used in in­

olmasını hedefled iğ i m i z şekilded i r.

d u stries such as the aviotion ind ustry. We as arch itects are very behind in these a reos. Even industriol designers are

Volkan Taşkın (V.T. ) : Kariyerinize von Berkei&Bos Architects

working with same of these tech n i q ues nowadays. And the

olarak başladınız ve daha sonra UN Studio'ya dönüştürdünüz. Bu kimlik değişikliğini gerçekleşiirirken başlıca nedeniniz ney­ di?

third point is the i m a g i n ation of the arch itect. These were the main ideas while setting u p UN Studio and

1 can honestly say

thot UN Stud io now works i n the way we wanted it to in 1 999 .

i


B.v.B.: Ö nceleri uyg u l a m a kla o l d u ğ u m u z ça l ışma şekl i , artı k çok sıkıcı bir h a l a l maya başlamışt ı . Fark ettim ki, van Berkel & Bos k i m l i ğ i a ltında çağdaş d üşünme yönte m l erini k u l la n ­ mıyord u k . Mimar o l a n b e n d i m v e d i ğerleri de tasa rımcılar, teknikerler ve sta jyerlerdi; sistem bu şekilde işl iyord u . Bundan dolayı da ofis işleyişi n i ta m a m ıyla fa rkl ı bir yöne doğru çek­ meye karar verd i m . Ya p m a k isted i ğ i m gerçekten de daha "a çık bir stüdyo" o l u şturma ktı . Şu a n , ofiste çal ışan herkes kendi a l a n ı nda çok dona n ı m l ı .Ya l n ızca m ü kemmel birer pro­ fesyonel değ iller, aynı za ma nda ana konseptle uyu m l u alara k ça l ı şıyorl a r. Bu ise, d a h a önceden ça lışmakta o l d u ğ u m u z düzenden ç o k d a ha farkl ı . Artı k, projelerimizden alisirnde çal ışan a rkadaşlar soru m l u , yü rütücü onlar. Her za man için, atölye çalışma l a rı n ı d üzenleyen iki yürütücümüz b u l u n m a k ­ tad ı r. Bu çalışmalarda y e r a l m a k üzere d ı şarı d a n da p e k ç o k kişiyi davet ediyoruz. U N Studio, farklı tasarı mcıların, stüd­ yon u n konsepti d a h i l inde kendi projeleri n i üretebilecekleri bir p latform h a l i n i a l m ış d u rumdadır. Artık, stüdyodaki tek m i m a r b e n değ i l i m , b e l k i de 4 - 5 y ı l l ı k bir za man içerisinde U N Studio'da yetiş m i ş p e k çok tasa rımcı çıkacaktır.

P.G.: Okumuş olduğum bir röporta;da, Caroline Bas UN Studio'nun eleştirel gözü olarak tanmı/anmıştı. Ofisiniz içerisinde "bir çift eleştirel gözün" bulunması, ürettiğiniz pro­ ;elere neler kazandırıyor?

başları m . Bu, program k u l l a nıcılarını fark edebi l m e k açısın­ dan o l d u kça önem taş ı r. B u doğru ltuda, k u l l a n ıcı g ru pl a r ı n ı ta n ı m l a d ı kta n sonra progra m ı sistem fonksiyanlarına n a s ı l bağlayabi leceğ i m i n yol l a rı n ı araştırırı m .

B.v.B.: Caro l i ne'nin tasarım s ü reci ne d a h i l o l m ası ve bazı

V.T. : Ayrıca, zaman faktörü de var. Şayet program esnekse,

kon u l a r ı n a lt ı n ı çizmesi çoğ u n l u kla o n ları daha a n l a ş ı r h a l e

zaman ve program değişikliği paralel bir seyir izieyebi/ir ve dönüşebilir.

getiriyor. M i m a rların a ra b u l u cu alabildi klerine v e tasa rı m l a rı aracı l ı ğ ıyla b i r mesaj hatta bazen çifte mesaj verebi lecekle­ ri ne inan ıyoru m . Daha, yeni bir bina projesi bitird i k ve bu bi­

B.v.B.: B u n u esnek l i k şeklinde ta n ı m laya b i l i rsiniz. Öte ya n­

n a n ı n cephesi, k u l l a n m ı ş olduğumuz özel bir folyo ve cam

dan, daha belirli b i r noktayı hedefliyoru m . Mesela bir tren is­

tekniği sayesinde dokuz renge dönüşebil iyor. Bi naya isim b i l e

tasyo n u n u ele a l ı n ; h ızlı progra m lar veya, yavaş progra m l a r

verdik; "Mavi Va kit-Sarı Va kit". S a r ı va kitte,

va rd ı r. B i r tren istasyonuna yavaş program d a h i l edemezsiniz.

öğle yemeğine

gittiğiniz vakti gösteriyor; camın avl u n u n zem i n i n e yansıttığı

Mağaza l a r g i b i

ı ş ı kta gerçekten de sarı renk görü lebil iyor. "Mavi Va kit-Sarı

bağ lamda, progra m ı n b i n a içerisindeki kon u m u n u çoğ u n l u k­ la göz önünde b u l u nd u ruru m . Ö rneğ i n , kenar progra m ı ,

Va kit" gibi fikirler aslında ta m d a Caroline'nin vurg u la m a kla

1

o l d u ğ u yoru m l a r sonucu ortaya çıkıyor. Carol ine, bir sanat

hacim

tarihçisi ve benden de çok daha iyi kalemi olan bir yazar.

M i m a rl ı ğ ı

Projeler hakkında bir metin yazar ve bina kulla nıcıs ı na d a i r öngörülerde b u l u n u r. Ö rneğ in, UN Studio Unfold kitabı

çalışt ı ğ ı m şey b u .

hızlı

progra m l a ra

i htiya c ı n ı z vard ı r.

programı y a da yüzey progra m ı özgün leşii r m e k

adına

benim

Bu

ne ifade eder? de

u l a ş m a ya

h i kôyelerden oluşmaktad ı r. B u h i kôyelerde ise, ya pı ta m a m ­ l a n d ı kta n sonra k i

4

yıllık

bir za m a n

içinde

bünyesinde

barındırocağı insan profi l leri üzerine öngörü lerde b u l u n u l ­ makta d ı r.

V.T. : Bir projenin progra m ı , artık geleneksel a n lamda ele

P.G.: Bildiğiniz gibi ARKIMEET 2004 konferans serisinin Çağdaş Hallanda teması "Çağdaş Hollanda Mimar/ığı". Mimar/ığı, uluslararası mimarlık ortamında son yıllarda belli nedenlerden ötürü geniş yer tuttu. Siz Hollanda Mimarlığı'nda belirgin bir farklılık görüyor musunuz?

a l ı n m ıyor. Değerlendiril iyor, dön üştürü l üyor ve hatta karşı ç ı k ı l a ra k yerine yenisi öneril iyor. UN Studio'nun temel a n l a m ­ da, programa yaklaşımı n a s ı l ?

B.v.B.: Bence, b u politik ve kültürel sebeplere daya n ı yo r. Ö nce l i k l e ş u n u söylemeliyim ki, Hol landa Mimarlığı'nın, 1 9 . yy'ın

son larından 2 0 .yy'ın

başlarına

kadar olan

dönemi

B.v.B.: B i r progra mla b a ş l a m a fikrine ta mamıyle karşıyı m .

boyunca süren, çağdaş m i ma rl ı kla i l işki k u rd u ğ u önem l i bir

Ta b i i k i , b i r progra mdan yola ç ı karak ta sarım ya parsı nız, zira

geçmişi

progra mda bina fonksiyonları ta n ı m l a n m a kta d ı r. Fakat, farklı

tikacı l a r ı m ız o l d u kça genç. Çoğu 4 0' 1 ı yaşlarda o l a n b u poli­

bakış açıları gelirebi l me ve progra m l a çalışma yönte m i n i z benim i ç i n daha önemlidir. i şte bu nedenden dolayı, belli

tikacı l a rı n Hol landa için bir çeşit planlama strate j i leri vardı ve

başl ı bileşenlerin "melezleşme"sinden bahsediyoru m . Her za­

"Genç nes l i n yo l u n u açmak varken, neden hôlô eski nesi l l e çalışmaya devam edelim?" g i b i bir inan ışe sa h i ptiler. i şte b u

man için, progra m ı n fa rklı elemanlarını iç içe geçirerek

kendi

var.

Ayrıca,

ya şlarındaki

şaşırtıcıd ı r k i ,

m i m a rları

son

30

yıldır

po l i ­

seçebilecek d u rumdayd ı l a r.


writes o text o bout the proiects and predi cts who will be i n the b u i ld i n g . For exo mple, the book UN Studio Unfold is mode u p of stories; stories obout predictions of possible residents that w i l l be l iving i n o b u i ld i n g in 4 years' time when the b u i i d ­ i n g is linished .

V.T. : The program of o project is not perceived in the trodition­ ol woy ony nıore. lt is interpreted and tronsformed, or even sametimes rejected to produce o new one. Whot is UN Studio's basic opprooch to o progra m ?

B.v. B . : 1 don t ogree with t h e o p prooch o f to king o program os o starting point. Of c o u rse, you h ave to bose design on o program becouse it delines the l u n ctions of the b u i l d i n g . But the woy you can introduce the combination of d illereni os­ pects and how you work with the program is more i m portont

Volkan Taşkın (V.T. ) : You storted your coreer os von Berkel

to me . Thots why

& Bos Architects and then chonged over to UN Studio. Whot wos the main motive for chonging your ID from von Berkel &

ments. 1 o lwoys start from voriotions on how the program ca n

Bos to UN Studio?

g ra m . So, 1 determ ine the user groups a n d !hen try to form u ­

B.v. B . : 1 wos bored with the woy we were working os on of­

tions.

1 often use o ' hybridisotion ' of cerio i n ele­

be used . lt's essentiol to reelise who is going to use that pro­ Iate how the program can be con nected to the system func­

fice before. 1 d iscovered thot we were not opplying contem­ porory models of t h i n k i n g with i n the vo n Berkel & Bos studio .

V.T. : There is o/so the time foctor. If the program is flexible, it

1 wos the orchitect a n d then there were the designers, the

can respond to time changes and hormonise with them.

d rofts men and the i nterns. That wos the system . Thot s why 1 decided on o total reth i n k of the office . 1 reolly wonted to ere­

B.v. B . : Yo u could coll it fl exi ble . Bul o n the other hond, whot

ale o more "open stu dio". Everyone in the office is ski l led i n o

1 oim to do is nıore specilic. Thin k ol o train station; there a re

d illereni oreo . Sta nding o l o n e they are not perfeci prolession­

slow programs or fost progra m s . You could not have o slow

o l s , but they all work accord i n g to the main concept. So, that

program i n o tra i n station .

is o total Iy d illereni woy of working from the one we a re used

shops . So 1 o l sa l i ke to th i n k obout where the program is lo­

You need loster programs l i ke

to. Now, my people i n the office a re the coretokers of the

coted i n the building. Whot is o n edge program for instonce,

proiects. There a re o lwoys two coretokers who develop work­

whot is o volume program, o r whot i s o surfoce progra m ?

shops . 1 o l so i nvite externol experts to be o port ol the work­

These a r e t h e el emenis

shops . O u r stu d i o has become o p latform where these de­

c h itectu re .

1 try t o f i n d i n order t o deline t h e o r­

signers can develop the i r own works w ith i n the concept of UN Studio.

So 1 m not the only orch itect o ny more, and moybe

wit h i n 4 or 5 years mony desig ners w i l l come out of UN

P.G.: As you know, the title of the ARK/MEE T 2004 conference

Studio, os wel l .

series is

Contemporary Dutch Architecture". Contemporory

Dutch orchitecture has been in the international orchitecturol

P.G. : 1 reod on interview defining Caroline Bos o s the critica/

med io for o long time for vorious reosons. Do you believe that

eye of the UN Studio office. /n whot woys has "having o eriti­

Dutch orch itecture differentiotes itself in same woys?

cal eye within the office mode o contribution to UN Studio's projects?

B.v. B . : 1 t h i n k it is o q u estion of politicol and c u lturo l foctors.

B.v. B . : As she is often i nvolved in the design process, she

c h itecture from the end of the l 9th century to the beg i n n i ng

sho rpens u p th e p ri nciples of how we can moke thi ngs bold­

of the 20th century, which is o source of i nterest in contem­

First of a l l , there is o whole history to be fou n d i n Dutch o r­

er a n d eleerer to u ndersto n d . 1 believe that orchitects can me­

porory o rchitecture . And it is q u ite u n u s u o l that over the lost

dicle a n d give o messoge, or even sametimes double visual

30 years the politicions have olsa been you n g ; same of them

messoges, t h ro u g h !heir designs . We've i ust li n ished o b u i i d ­

have been a ra u n d the age of 4 0 . They had sonıe kind of o

i n g w i t h o focode t h a t goes thro u g h n i n e c o l o u r cha nges with

p l o n n i n g strategy for H o l l o n d . These pol iticions were o b l e to

the h e l p of o specio l fo i l and g loss tech n ique i n the focode .

seleel o rch itects of their own age . So whot they were soyi n g

We gove it the name " b l u e time-yel law time". At yellaw time,

w o s "Why should w e go for the o l d e r esto bl ishment? W h y not

you go for l u nch; that colour reo l l y occurs os the rellection of

go for the future generoti o n ? " Thot's why o rch itects oro u n d

the gloss onto the lloor of the potio of the b u i l d i n g . These

the age o f 3 1 o r 32 were o b l e t o g e t t h e i r first proiects. S o ,

ideos like B l ue Time-Ye l l aw Time" are octuo l ly the results of

thot s t h e pol itico l reoson .

whot Caro l i ne is giving more precise deli n ition to . Caro l i n e is

of orch itectural interest in H ol lond becouse of its h i sto ry.

on ort h istari a n and she is o mu ch better writer than 1 o m . She

Arch itects l i ke Aldo vo n Eyk, Rem Koo l hoos, Wiel Aretz and

The cu lturol ospect is the ide ntity


neden l edir k i , 3 1 -32 yaşlarındaki m i marlar i l k projelerini gerçekleşti rebilecek p latfo rmu bulabild iler. Bu, tabii işin poli­ tik neden i . K ü ltürel kısm ıyso, Hollanda'nın ta ri hinden kay­ n a k l a n a n m i marlığa olon i l g i n i n k i m l i ğ i d i r. Mimarlar artık, sadece Holla nda'da eğilim a l m ı yor. Aldo van Eyk, Rem Kool haas, Wiel Arelz veya benim gibi birçok m i m a r Hol landa d ışında 2 ya d a 3 yıllık b i r eğilim geçm i ş i ne sahip. Çoğ u ­ m u z u n yu rtd ışı nda kat ı l m ı ş o l d u ğ u bir sürü i lg i n ç yarışmalar ya d a meslek içi tartışma platform l a rı b u l u n uyor. B u d a , bence "Holla nda Mima risi"nin bü nyesinde fark l ı d i n a m i k l eri barı n d ı rmas ı n ı n d iğer bir nedenidir.

P.G.: UN Studio olarak, kendinizi Hollanda Mimarlığı ve ulus­ /ararası ortamda nasıl konumlondırıyorsunuz?

B.v. B . : As l ı n d a , ben sadece meslek h a k kı nd a çok farklı bir yoru m u olon bir m i ma rı m . Daha önce söylediğ i m g i b i , m i ­ marlorın ç o k sı kıcı i nsanlar o l d u ğ u n u d ü ş ü n ü rd ü m sürek l i . Çok s ı kıcı bir çalışma ofisleri vard ı r ve b u rada çok sıkıcı bir şekilde çalışırlar d iye d ü ş ü n ü rd ü m . Mesleklerini canland ırmak adına,

hayal güçleri n i k u l l a n ı p atölyeleri n i ve çalıştı kları

tek n i kleri gel işlirmed iklerine i n o n ı rd ı m .

Ben de,

her şeyi

yeniden ele a l mayı denedim ve buradan yola ç ı ka ra k, UN Studio'yu k u ra rken kendime ş u n l a rı sord u m ; "Ofisteki y a p ı l aş­ ma ve m i marın çalışmakta olduğu tek n i k ler yeniden n a s ı l ta n ı m l a n ı p d ü zen lenebilir? Gelecekte m i marın ne gibi b i r rolü olacak?"

Bence, H o l l a nda'daki birçok m i marın çağdaş m i ­

ma riye b ü y ü k bir i l g i s i var. A n c a k birçoğu d a , b e n i m hiç de katılmadığı m , negatif bir yaklaş ı m l a ve metaforlarla çalışıyor. Ben, son derece o l u m l u biriyim ve ya rı n l a rı n m i m a rı n ı n klasik m üşteri - m i m a r i l işkisine i n a n a n "baumeister''dan çok daha farklı bir k i m l i ğ i n i n o l a ca ğ ı n a i n a n ıyoru m . Ortoya ken d i pro­ jesini koy u p "Projeyi a l m azsa nız ben yok u m " d iyen bir m i mar­ lık

a nlayışına

i n a n m ı yo r u m

a rt ı k .

G ü n ü m üzde

m i m a r,

obje ve çeşitli diğer ü rü n l e r tasa ria m a m konusunda da be­

neredeyse bir top l u m m ü hendisi o l a ra k nitelenebil i r.

n i m l e çalışmak istiyor. Bir d iğer örnekse, UN Stud i o'n u n bir

P.G.: Hangi yön/erden?

hazırl a d ı ğ ı m ı z ve grafik losa r ı m ı n ı gerçekleştird i ğ i m i z bu

B.v.B.: Ö ncelikle, sadece pro j e n i n bulunduğu arsayı ele al­

b i r de medya şi rketi miz b u l u n uyor.

mak yerine, o bölgedeki kentsel etkin l i klerin ve toplumsal d i ­

Princeton'doki öğrenci leri m le, mesela Sony gibi büyük fir­

ü r ü n ü o l a n Move adlı kitoptır. Stüdyo bü nyesinde yayırıo kita b ı n dağıtı m ı n ı d a biz üstlendik. Ayrıca U N Stu d i o'ya bağ l ı B u nd a n b i r y ı l önce

n a m i k l eri n nerelerde b u l u n d u ğ u n u araştırmak gerekir. Ya n i ,

m a l a rı n , endüstriyel ü rü n leri nasıl gel iştirdikleri üzerine bir dizi

diyalektik modeller yeri ne, yerelden

araştırma gerçekleştird i k . Araştırmaya ayırd ı kiarı bütçe ya l n ız­

genele

uza n a n

i l iş­

kilendirilmiş strate j i l e r be l i rlemek daha doğru d u r.

ca

malzemeyle sınırlı

değ i l ; bu g i b i !irma larda, ta sarım

atölyelerinde fikir a raştırmaları ü -zerine i n a n ı l maz ölçüde pa­ ra l a r harcanma kta. Bu bağ lamda, genel Hollanda Mima risi

V.T. : Sizce, günümüz mimar/arı, mimar/ığı daha geçerli kılmak

1

amacıyla, herhangi bir yon ürüne veya farklı bir araca ihtiyaç duymakta mıdır? Rem Koolhoos'ın mimari projenin yanı sıra tüm çalışma ağını ve tanıtımını organize ettiği Prada örneğini biliyorsunuz. Sizce mimarlık bu yöne doğru yönelmeye mi başladı?

B.v.B.: Evet. Ya l n ı z şu da var ki, Bern i n i g i bi birçok m i mard a n zaten tüm bu çalışma l a rı tasariayıp organize etmesi beklenir­ d i . San ıyoru m , artık m i m a rl ı k fikri n i yavaş yavaş kaybetmeye başl a d ı k . Bern i n i , mobilyadan heykele tüm m i m a ri konseptin tasarı m ı n ı üstlenird i . Ben, m i m a rı n o l a na kları n ı n kesi n l i k l e özgürleşeceğ i n e i n a n a n l a rd a n ı m . B u , sadece ben i m görü ş ü m

üzerindeki k o n u m u m u netleştirmek isteri m : Benim i l g i m daha çok, m i marlığın daha derin prensipleri ve "obje" n i n kendisi üzerine yoğ u n laşı -yor. Fark l ı tek n i k ler veya diğer pek çok o l a n a k sayesinde meslek içi organizasyonu daha serbest b i r hale dön üştürebi-liriz. Bahsetmiş o l d u ğ u m g i b i , tasarı m ı n metaforik veya politik y a n ı beni i l g i l e n d i rmiyor, k i n i k değ i l i m .

Ömer Kanıpak (Ö.K.): 7 930'/u yıllarda, modernisi mimar­ /ar, mimarlık aracılığıyla toplumu dönüştürmeyi amaçladılar, m imarlığın toplumu değiştirmek için tek yol olduğunu düşünüyorlardı. Siz peki, mimarların toplumu olumlu veya olumsuz yönde hôlô değiştirebilecek/erine inanıyor musunuz? Mimarların bu anlamda bir gücü var m ı ?

de değil ayrıca, m ü şteri n i n talepleri de g ü n ü m üzde bu yönde. Bazen bana sadece bir danışma n l ı k ta lebi için gelebil iyorl a r

B.v.B.: Evet, va r. Ya lnız, ideoloji k veya e l eştirel herha n g i b i r

veya bir m o d a tasa rı mcısı g i b i bir kıyofet tasa ria m a m ı isteye­ b i l iyorlar, şu a nda bir i ıalyan firma s ı n d a n gelen tale ple

yönte m l e top l u m u n a s ı l değiştirebileceğinize d a i r bir ta h ­

olduğu g i b i . Alessi, çay ve kahve ta k ı m l a rı n ı n ya n ı sıra cam

dalaylı yollard a n gerçekleştiri lebi l i r. Buna en iyi örnek o l a ra k

m i nde b u l u n m a k oldukça zor. Bu, belki u m u l m a d ı k a raçlarla


myself don't study o rc hitecture o n l y in H o l l o n d o n y more. We

is o product of UN Studio. lts g ro p h i c design wos done by U N

have a l l spent o bout 2 or 3 years studying outside H o l l o n d

Stud i o . We have p u b l i shed a n d distri b uted i t ourselves. We

a n d generated o l o t o f i nteresti ng com petitions and i nternal

o l so have o medio company with i n the U N Studio.

d isc ussions . That is o nother reoson why there a re so mony dy­

ogo with my students in Princeton,

n o m ics to be fou n d i n the history of " Dutch orchitecture".

A year

1 did o lot of studies on

how i n d ustriol products are developed , by So ny, for i nsto nce. H ow d o they develop ideos i n their design studies? You

P.G.: As UN Studio, how do you position yourself in the medi­ um of Dutch orchitecture, os well os in the international medi­ um?

wou l d n't be l ieve how m uch they spent p u rely on reseorch, not

B.v.B.: 1 m j ust o n o rch itect with o very different opinion on

generol cantext of Dutch Architecture once more : 1 om deeply

the profession itself. As 1 mentioned before, 1 t h i n k orch itects

i nterested i n the deeper pri ncipols ol o rch itecture and i n the

o n l y for moteriols, but o lso for ideos . In that sense, l'd o lsa l i ke to clo rily my own position in the

were reo l l y boring people. They had o very boring office, they

'th i ng" itself. Thro u g h techniq ues or m o ny other poss i b i l ities

worked i n o bori n g woy and they locked imagination in terms

you can start to l i berate its orgon isotion . As 1 mentioned be­

of how they could develop the studio and the tech n i q ues they

fare, 1 om not o cynic and 1 o m not inte rested in the

were working with in order to develop more exciting princi­

metophoricol or politicol ospect of des ign .

ples to sti m u l ote the profession itself. So,

1 tried to reth i n k everything a n d the U N Stu d i o wos set u p

s i m p l y by locking for the onswers t o q uestions l i ke " H o w could we re-orgonise the structure of the office a nd the tec h n iques the o rc h itect works with? Whot kind of o role w i l l the a rch itect have in the future?"

Ömer Kanıpak (Ö.K.): In the modernisi ero, in the 1 930's, orchitects tried to transform society by meons of orchitecture. They thought it wos the only woy to change society. Do you believe that o rchitects can stil/ transform society in o positive or negotive woy? Do orchitects have such power?

1 t h i n k o lot of orch itects in H o l l o n d are

interested in contemporory architecture, but most of them - o l ­

B.v. B. : Yes, we do. But, it's very d iffi c u lt to predict ony partic­

though

u l a r kind of ideologicol or critica! model os to how you can

1 don't ogree with such o perspective- often work with

metophors and with o negotive o pprooch. l'm o n extreme op­

change society. Moybe it can be done indirectly through u n ­

tim ist, and believe that the orch itect of tomorrow is sameone

expected meons. A very good exo m ple o f that is the B i l bo o

different from the so-co l led "boumeisler" orch itect whose o p­

Effect. Everyone th i n ks that t h e Guggenheim Museum is not

prooch is the dossic s i n g l e orch itect- c l ient relotionship where

well desig ned . l 've o n o lysed it very carelully with o group of

the arch itect soys "This is my project a n d if you don't wont to

people; its o grou ping of projects which work very well os o

buy it, then l'm out." 1 don't bel ieve in that orch itect ony more.

tota l compositi o n . Actuolly, that is olso my method of relo­

Todoy, the orch itect can practico l l y be o p u b l i c scientist.

tionol stroteg ies. 1 meon, you can not do it o lone ony more . "Arch itect os the d i ctotor" is not possible o n y more .

P.G. : /n whot woys?

Ö . K. : Zaho Hodid thinks that orchitects can transform society B.v.B.: First you s h o u l d study where the p u b l i c forces o nd the activities are in the city, i nsteod of j ust locking top down ot the

through building. She focuses on the porosity of the space in order to creote o democrotic space in o public environnıenl.

locotion . You con give more ette ntion to boltom up strategy; you can look ot reloti o n o l stroteg ies insteod of dio lecticol models.

B.v.B.: lt is o very modernistic model a n d o lso one thot's bosed on where Hodid comes from . She reo l l y comes from that bel ief. Rem Kool hoos had that same k i n d of bel ief, but he chonged- o bit, 1 think . On the other ho n d , 1 do n't believe i n

V.T. : Do you think that orchitects todoy need by-products or

such o transformotion becouse you would never know the re­

other medio to moke orchitecture valid? You know the exom­ ple o f Prada, where Renı Koolhoos, in addition to the orchitec­ tural project, o/so orgonised Prado's network, odvertisements ete. Do you think orchitecture has storted to move oheod in that direction?

su lts.

P.G.: But, if the orchitect is o public scientisf, then the effects are more than involuntory effects becouse the orchitect has fo think one step further. lt should be more than leoving if to chonce.

B.v.B. : Yes, but on the other hond, 1 t h i n k we have lost the idea that o rc h itects, l i ke Bern i n i for exo mple, were olwoys

B.v. B. : You are right. But, on o rtisi can never predict whot the

osked to do all these orgon isotions . Bern i n i designed every­

effects of his provocotion wi l l be, becouse people m ig ht l i ke

thing; the furniture, the sculpture, the whole orch itectural con­

it or li nd it u n i nteresti n g . You wou l d never know if it's going to

cept.

1 be l ieve very m u c h i n the l i beralian of possibil ities for

work os you predicted . 1 believe very m u c h in the interoction

o rch itects .

between the p u b l i c and the o bject, which 1 refer to os the

That is not only my personal o p i n i o n , but o iso the wish of the

lo i r il someone c l o i m s to be o h i g h l y socialisi a rc h itect a n d

p u bl ic o pprooch to orchitecture". O n the other h o n d , it's not elienis these doys. Sametimes l'm only osked for odvice on o

su bsequently i t s d i scovered t h a t his b u i ldings a r e bod l y con­

b u i l d i n g os o consu ltont, or to design o d ress l i ke o fo shion

structed on o s m a i l budget. I n the 60's, there were o lot of a r­

designer, os is the cose for o n lto l i o n company ot the mo­

c h itects who were promoting h i g h l y h u m e n istic arch itecture,

ment. l've been osked by Alessi to work with them on prod ­

o l so in Hollond . These b u i ld i ngs are now useless. All of them

ucts other than coffee a n d tea sets l i ke g l oss objects or vori­

have to be renovoted

ous other objects . Anather exo mple is o u r book, Move, which

chonged; now we have other kinds ol culturo l o rg o n isotionol

becouse our l ifesiyle has toto l ly

i


B i l bao Etkisi veri le b i l i r. Kimse, Guggenheim Müzesi'nin pek de iyi bir tasarım o l d u ğ u n u d ü § ü n m üyor. Bir grup a rkoda § ı m ­ l a y a p m ı § o l d u ğ u m ana liz neticesinde, çok i y i bir § e k i l d e bir

P.G.: Sanıyorum, bu istanbu/'a üçüncü ziyaretiniz. Dolayısıyla, gelmeden önce kafanızda bir istanbul imgesi zaten vardı. Şehri ilk ne zaman ziyaret ettiniz?

a raya geti ri l m i§ projeler g ru b u o l d u ğ u n u görd ü k . Asl ı nda, bu da benim i l i§kilendiri l m i § strate j i yönte m i m . Ya n i , demek iste­

B.v. B . : i l k geldiğimde 1 8 ya §ındayd ı m , üzerinden çok uzun

d i ğ i m , art ı k tüm b u n l a rı ya l n ı z ba§ına yapmanız o l a n a ksız.

bir za m a n geçm i§. Ya l n ı z § u n u da söylemeliyim ki, o ziyare­

Mimarın

timde §ehri ta m a n l a m ıyla inceleyememi§, sadece be l l i ba§l ı

bir

d i ktatör

gibi

h e r §eyi

kom uta

etmes i n i n

g ü n ü m üzde herhangi b i r geçerl i l i ğ i kalmad ı .

yerleri görme fırsatım o l m u§lu v e Mimar S i nan'a hayran ka l m ı§tı m .

Ö . K . : Zaho Hadid, yapı aracı/ığıy/a toplumu değiştirebile­ ceğine inanan mimar/ardan. Mekônların gözeneklifiği üzerine yoğun/aşarak kamusaf alanda demokratik bir o/an yaratmayı hedefliyor.

P.G.: Şehireilik ve kamusal alan açısından şehri bütünüyle nasıl değerlendiriyorsunuz?

B.v.B.: (gül erek) O zaman, ta bii §ehri bir daha gezmem B.v.B.: Bu, çok modernisi bir yöntem ve Hadid, ta mamiyle

lazı m . Bence, şehrin çok i lg i nç bir coğrafi ko n u m u va r, d a ğ l a r

böyle bir k ü ltürün içinden gelen bir mimar. Rem Koo l haas da

v e su arasında bir sandviç g i b i . Görd ü ğ ü m , ç o k i l g i n ç bir

buna benzer bir i nan ı§a sah ipti, ya l n ı z bana kal ırsa biraz deği§ti. Öte yandan, ben böyle bir top l u msal dönü§üme pek

peyzaj §ehri, ta bii aynı zamanda çok kalaba l ı k, çok yoğ u n .

i n a n m ıyoru m , çünkü sonuçları asla ta h m i n edemezsiniz.

P. G . : Sizce, istanbul'un eksik o/an yönü hangisidir? Çağdaş mimarlık mı, tanıtımı veya hükümetin çaba/arı mıdır yetersiz o/an?

P.G.: Ancak eğer mimar, toplum mühendisi ise, bu etkilerin is­ tem dışı o/ması mümkün değil, çünkü mimar her zaman için bir adım ötesini düşünebilme/i ve işi şansa bırakmanın ötesinde bir yaklaşım sergileme/i.

B.v.B.: Bir §ehrin yapısal organizasyonu kendi içinde devrim­ ci bir büyüme gösterm e l i ki, §eh i r içinde yeni kesi§me nokta­ ları gel i§tirebilsin, Manh attan örneğ inde o l d u ğ u g i b i .

B.v.B.: H a k l ı s ı n ız. Ya l n ı z §U da va r ki, bir sanatçı o rtaya koy­ d u ğ u k ı § k ı rtıcı eserin nasıl bir etki yarataca ğ ı n ı asla ta h m i n

Manhatta n , instra modele göre organize e d i l m i § bir §eh i rd i r.

edemez, ç ü n k ü sonuç, insanların ç o k ho§una g idebi leceği

Şehir, bir ızgara sistemine bağ l ı rıhtı m l a ra sahiptir ve gelen

gibi hiç de i l g i görmeyebi l i r. Ya n i , sürecin ta h m i n etti ğ i n i z §e­

yükler b u rıhtı m l a rdan kente u l a§maktadır. T ü keti m , ü retim ve

kilde ilerleyip ilerlemeyeceğ inden asla

olamazsınız.

tüm finansal d üzen b u ızgara sistemi içinde düzen lenm i§lir.

Benim top l u m l a obje a rası ndaki etk i le§ime olan inancım son­

Ancak, bu 1 9 . yy'dan kalma çok meka n i k bir modeldir. Artık

emin

suz, ki bunu da "m i m a rlığa toplumsal ya kla§ım" olara k ta n ı m ­

g ü n ü m üzde b u modelin pek i§lerl i ğ i kalmad ı . Şehrin u ç nok­

l ıyoru m .

ta l a rından gelen yoğ u n l u k , §ehi rde b i rçok sı kı§ma noktası yaratmakta d ı r.

Öte ya ndan, bir mimarın sosya l ist o l d u ğ u n u i l a n elmesi ve daha sonra ya p ı l a r ı n ı n az bir parayla çok kötü bir §eki lde

Bu uçlar ye niden in§O edilseler de, §eh i r sirk ü l asyon unda hôlô

tasarl a n m ı § old u ğ u n u n görülmesi de bence hiç ho§ değ i l .

pek çok soru n b u l u n m a kta d ı r. Şehre her g ü n , 3 m i lyon ki§i

1 9 60'1ard a , H o l l a nda d a h i l birçok ü l kede h ü m a n ist m i m a riye

ge l i p gitmektedir ve b u pompa etkisi, daha önceden h içbir

destek veren pek çok m i m a r b u l u n uyord u . Bu ideolojiyle

§ekilde ta h m i n edilmemi§t i .

tasa rla n m ı § olan

1

b i n a l arın

b i rçoğ u

§imdi

kullanım

dı§ı.

Hepsi n i n yenilen mesi gerekiyor, ç ü n k ü ya§am tarzları m ı z

Bu da, §ehi rde b u k a d a r ç o k sı kı§ma noktası b u l u n ması n ı n

ta mamen deği§li.

hayatımııda artık, daha farklı

neden idir. Söylemi§ old u ğ u m gibi, m i m a rl ı k ya l n ı z ba§ına

k ü ltürel organizasyonlara gereks i n i m d uymaktayız. Bence,

i§leyebilir, ancak aynı za manda kent içi top l u msal d i n a m i kler­

G ü ncel

toplumsal d i n a m i klere olan yakla§ımın ız, i l k O§ama olara k

le bir bağ k u rm a k d u rumundadır, ki top l umsal d i n a m i kler bir

soyut d üzeyde

§ehri değerlendirirken ba§l ıca yoğ u n la§t ı ğ ı m kon u d u r.

ka l a b i l i rse,

nasıl b i r tutum

serg i l eyebile­

ceğ i n izin farkına va ra b i l i rsiniz. B u bağ lamda, yaptığ ı n ı z i§le il­ gili attığ ı n ı z her a d ı mdan e m i n a l ma l ıs ı n ız.

i sta n b u l 'daki politik veya k ü ltürel tutu m u n nasıl o l m ası gerek­ tiği konusunda da bu iki ö n e m l i nokta söz konusudur: i l k i ,

Herhangi bir projeye ba§larken ilk yaptı ğ ı m i§, k u l la n ıcı grup­

§ehri h a n g i noktalarda etkinle§tirebileceğ i n iz; diğeri i s e m i ­

larının yönel i m lerini ana l iz etmektir. Bunu yaparken, öğrenci,

marlığı

konut sakini veya tu rist gibi fa rklı k u l la n ıcı d i n a m i kleri açısın­ dan konuyu daha hassas olara k ele a l mayı hedefleri m . i l k

bütün üyle bir araç olarak k u l lanarak §ehrin hangi yerlerine daha fazla d i n a m izm kata bileceğ iniz. i sta n b u l'daki eksiklikler

olara k , mekônı d a h a çok b i r b i l i m ada m ı g i bi ana liz eder ve

kon u s u nda söyleyebileceklerim §imdilik b u n l a rla s ı n ı rl ı .

etk i n l i k a l a n l a rı n ı nasıl dağıta cağıma kara r veri ri m . "Derin p l a n l a ma" o l a ra k adlandırd ı ğ ı m ; arazi için geçerli olan para ­ metreler v e a ktif g üçler üzerine ça l ı §a ra k progra m ı kon u m ­ l a n d ı rmaya dayanan bir strateji söz ko n u s u .

y a l n ızca

o b jeye-yön l e n d i rici

etk i s i y l e

değil

de,


pri nciples of d o i l y l ife . In my opinion, your opprooch to the

A city's structurol organisotion needs to have on i ntrinsic rev­

p u b l i c forces s h o u l d be o n on o bstroct level fi rst. Only then

o l utionary g rowth i n order to develop new crossing poi nts

can you reolise whot you can do with it. So, you have to be

within the city, l i ke Manh atta n far i nstance . Man hattan was

very coreful ot every step of whot you do.

orgonised accord i ng lo on i n stro model . All the piers of the

My study on ony project sto rts with o n o lysing the orientotions

thro u g h the piers .

city are connected to the grid, and the goods a re com ing i n of user groups such os the students, the residents or the to urists i n order to be more precise obout h u m a n forces .

The cons u m ption, the production a n d h i g h fina nce were a l l organised a l o n g t h e grid system . But, this wos o very mech o n ­

1 ono lyse the locoti o n , moybe more l i ke o scientist, a nd

i c o l model doting t o t h e 1 9th century. Taday, that model

then try to decide where 1 can distribute the a ctivities . lt's o

doesn't work adeq uately ony more. There is o lot af canges­

strotegy of whot 1 co l l "deep plo n n i ng", where you study the

Iian com i n g from the edges of the city. Altho u g h these edges

F i rst,

porometers and active forces o n the site i n order to reo l ise

a re being restored, there are sti l i o lot of problems to be

where to put o progra m .

fou n d i n the circulation i n the city. Every day, 3 m i l l i o n peo­ ple pass thro u g h Ma n hatta n , and this pumping ospect of the city has never ever been predicted before .

P.G. : 1 think this is your third visit to Istanbul. So, you olreody had on image in mind before you come. When did you first visit this city?

That's why there is o lot of comp lex cangestion. As

1 men­

tioned, a rc h itecture on i t s o w n can work, b u l it a lsa needs t o h a v e o l i n k t a the public forces with i n t h e c ity. T h a t i s actua l ­

B.v. B. : 1 wos 1 8 ; it was o long time oga . But 1 m u st teli you, at the time 1 hod o n l y seen same b u i l d i ngs and 1 wos foscinot­

ly my m a i n i nterest in o c ity, meoning the p u b l i c forces .

ed by the wark af Si n a n . At that time 1 d i d n't study the city, but

S o , t h e pol itical or t h e cu ltura l attitude i n Ista n b u l should fo­

very specific b u i l d i ngs .

cus on these two poi nts; where you can activate the city and where you can d istribute more l ife lawards the city by means

P.G.: How would you evaluote the city os o who/e, in terms of urbonisnı and public spoces, nı o inly ?

of architectu re , a n d not through the ob ject-oriented ospect of the arch itecture a l one . That i s all 1 can soy o bout what's m iss­ i n g in i sta n b u l .

B.v. B. : Then 1 hove to see the city ogoin (lo u g hs) . 1 th i n k the city has o very i nteresting geogrophicol situotion, l i ke o sand­ wich, between water a n d the mounto i n s .

1 see it as o very i n ­

m

Living Tomorrow Povyonu, Amsterdam

ffi

Elektrik santroli ve kentsel öneri, lnnsbruck

m

Arnhem Tren istasyonu, Arnhem Arnhem Troi n Station, Arnhem

1!!:1

Lelytad Tiyatrosu Theater Lelystad

teresting city l a ndscape, but very crowded, very dense.

living Tomorrow Pavillion Amsterdam

P.G. : Whot is locking in Istanbul in your opinion? Whot is

E lectricity station and urban propasal , lnnsbruck

missing in istanbul? ls it contemporory orchitecture, promotion or government's eHorts ?


1


Fotoğ rafla r

I mage Cred its

Bora Bolor: Tüm Arkimeet Konferans görüntüleri

Bora Bolor: All imoges of Arkimeet Conferences

West 8 Urban Design Landscape Architecten

West 8 Urban Design Landscape Architecten

West 8

1 Jeroen Musch: iç kapak fotoğrafı, ı , 3 , 9 , ı O, ı 2 , ı 3, ı 4 ,

ı 5, 23, 2 4 ,

Adrioon Geuze portre, 3 0 , 3 2

West 8 / Jeroen Museh: lnside cover, ı , 3 , 9 , ı o , ı 2 , ı 3 , ı 4 , ı 5 , 2 3 , 2 4 , portroit of Adrioon Geuze, 30, 3 2

Diğer t ü m i m a j l a r West 8 ©

All other imoges West 8 Ç

Neutelings Riedijk Architecten

Neutelings Riedi j k Architecten

Sorah Blee: 3 ı , 42, 43, 44, 45, 46 Jeroen Musch:

iç kapak fotoğrafı, 2 ı , 35, 58, 59, 63, 64

Cristion Richters: 39, 40, 4 ı , 4 9 , 6 ı , 65 Dorio Scogliolo

& Stijn Brokkee: 29, 33, 55, 60

Sorah Blee: 3 ı

, 42, 43, 44, 45, 46

Jeroen Musch: I nside eover, 2 ı , 35, 58, 59, 63, 64 Cristio n Richters: 39, 40, 4 ı , 4 9 , 6 ı , 65 Dorio Seogliolo

& Stijn Brokkee: 2 9 , 3 3 , 5 5 , 60

Hisoo Suzuki: ı 4 , 2 7

Hisoo Suzuki: ı 4 , 2 7

Luuk Kromer: 7

Luuk Kromer: 7

Doo rn : ı ı

Herman von Doorn: ı ı

Herman von

Kim Zworts: 64

Kim Zworts: 64

Diğer tüm imajlar Neutelings Ried i j k Arehiteeten©

All other i mo ges Neutelıngs Rıedijk Areh ıtecten'L

Mecanoo Architecten

Mecanoo Architecten

Cristion Richters:

iç kapak fotoğrafı, 3 , 7 , ı O, ı ı , ı 3 , ı 5 , 2 7 , 2 8 ,

Cristion Riehters: Inside eover, 3 , 7 ,

ı O, ı ı , ı 3 , ı 5 , 2 7 , 28, 30,

30, 3 2 , 33, 3 4 , 36, 3 7 , 39, 40, 4 2 , 4 3 , 4 4 , 4 6 , 4 7 , 4 8

32, 33, 34, 36, 37, 39, 40, 42, 4 3 . 44, 46, 4 7 , 48

Diğer tüm imajlar Meeonoo Arehitecten©

All other imoges Meeonoo Arehileelen ·ç.

United Network Studio

United Network Studio

Cristion Richters:

iç kapak fotoğrafı, 6 , ı 6 , 2 8 , 2 9 , 30, 33

Diğer tüm imajlar U N Studio©

Cristion Riehters: Inside cover, 6 , All other i m o g e s U N StudioÇ

ı 6 , 2 8 , 2 9 , 30, 3 3




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.