ISSN 2146-9857
10 TİBET
16 EUROVİZYON 20 YAŞAM KALİTESİNİ ARTTIRMANIN YOLLARI
26 İTALYAN MUTFAĞI 34 DÜNYADAN HABERLER 38 KAYSERİNİN CENNET KÖŞESİ DOA TESİSLERİ 40 YAMAÇ PARAŞÜTÜ
50 DOKTOR BALIKLAR İŞ BAŞINDA
54 NAPOLYONUN AŞKI 60 MÜKEMMEL AŞKIMI ARIYORSUNUZ 62 BEKAR BIRAKAN AŞK HATALARI
94 ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI NARSİSİZM 98 REİKİ 102 SAĞLIK İÇİN SU İÇİN 104 YATAK ODANIZA ESTETİK DOKUNUŞLAR
122 ÜŞENİYORUM O HALDE YARIN 126 SON MEKTUP 128 GALATA KULESİ 132 GERÇEKTE NASIL BİRİSİNİZ
Hem Editör’den Renklerin ruhumuzdaki dansı … Yepyeni başlangıçlara son gaz devam diyerek; keyifli, şaşırtıcı, eğlenceli, kısacası dopdolu Hem 22 ile karşınızdayız… Bu ay “şipşak çözümler” diyarına doğru keyifli bir yolculuk yapacağız. Hedefimiz yeni başlangıçlarla, ufak değişikliklerle hayatınızı kolaylaştırmak ve daha da güzelleştirmek. Vaadimiz mucizevî çözüm önerileriyle hayatın tüm olumsuzluklarını yok etmek olamaz tabi ki. Ama her zaman yapabileceğiniz bir şeylerin var olduğunu keşfetmenize yardımcı olmak. Hazırsanız uzun soluklu koşumuzun ikinci etabına başlayalım. Zira zaman kısa hedeflenenler çok. Enerjimizi toplayarak yola koyulalım. Ne demişler, yolcu yolunda gerek… Malum havalar giderek ısınıyor, yazın yeni trendlerini ayağınıza getirdik. Yeni kıyafetler, takılar, tokalar almışken bir de yatak odasını düzenlemek gerek diye düşündük, önce burçlara göre yatak odası analizinizi çıkardık sonra da odanıza ufak bir dokunuş yaptık. Odanızda yapacağınız ufak tefek değişikliklerle yeni döneme daha bir hevesle gireceğinizi düşündük. Hal böyle olunca yeni evlenecekleri de unutmayalım dedik onlar için de evlilik öncesi korkularına çözüm bulacakları bir yazı dizisi hazırladık. Peki, bu çağımızın yeni bir hastalığı haline gelen “evlilik yorgunluğu” ne olacak dedik onu da irdeledik. Erdoğan Sözüer’in engin bilgilerinden faydalanırken biraz Reiki ile içsel yolculuk yapıp çağımızın hastalığı Narsizme yakalanmadan kurtulmanın yollarını araştırdık. Madem rahatlıyoruz o zaman sizleri şöyle güzel bir Tibet yolculuğuna götürelim dedik. Tibet yetmedi bir de İtalyan mutfağına girdik, birbirinden lezzetli yemekleriyle bir ziyafet hazırladık. A’dan Z’ye aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Hem 22’yi okurken keyifli vakit geçirmenizi umuyorum.
Medya Adına Mustafa BAYRAM
YARATICI YÖNETMEN - TASARIM Sercan Melik ASLAN Osman ŞEKER
Candan Ofset
DAĞITIM KOORDİNASYON Atm Lojistik Uğur YILDIZHAN
Hem 23’de tekrar buluşmak dileğiyle… Fevzi Çakmak Mah. Bozantı Cad. No : 96 KAYSERİ
REKLAM REZERVASYON
Bize Yazın info@hemdergi.com
BIL'S NE KADAR BEYAZ İSE BiL'Sremix O KADAR RENKLİ Beyaz gömlek markası Bil's yalın tasarım anlayışını sürdürürken aynı zamanda farklı renk skalası ile özgün bir tarz yaratıyor ve tasarim anlayisinı farklı bir yönde geliştirerek yepyeni koleksiyonu BiL'Sremix ile moda dünyasındaki farklılığını ortaya koyuyor Her sezon bir rengi öne çıkaracak BiL'Sremix, bu sezon Pantone’nin de yılın rengi olarak seçtiği "kırmızı"dan yola cikarak kadin ve erkek koleksiyonunu 6 özgün renk kullanarak hazırladı. Koleksiyonda yer alan pantolonlar, gömlekler, şortlar ve t-shirtlerin tamamı belirlenen bu renkler ile hazırlandı. İpliğinden etiketine kadar adeta boyaya batırılıp çıkarılmış gibi sezon renklerine bürünen Bil's Remix koleksiyonu ile bu yazın en renkli kişisi siz olabilirsiniz...
U BAHARIN ÇOŞKUSUN YAŞAYIN LA IY R LA R A U S E S K A LOJA’S başlıyor. arlarda renkli dönem
yle birlikte aksesu Bahar aylarının gelmesi rengarenk parçaları ve sıtan Viveza koleksiyonu yan ini ler nti esi ğa do ’ın Loja’s kat çekiyor. canlılığıyla bu sezon dik r her stile uygun. kullanılan capcanlı renkle de ler pe kü ve k zü yü , Kolye leksiyonu ile layıcısı Loja’s, Viveza ko am tam şık rin tle afe kıy Sade vi çiçekli bir r. İsterseniz kıyafetinizi ma ıyo taş ara arl esu aks yı doğa detaylarda niz kelebek etkisini tüm rse iste ın, lay am tam ile kolye leksiyonu ile i enerjiyi Loja’s Viveza ko diğ ver şin ne Gü n. sıtı yan çevrenize yansıtın.
Kırık bir kalp hikayesinden ilham alınarak tasarlanan
United Nude
United Nude markasının hikayesi kırık bir kalp ile başlar... Ayrılmak üzere olduğu kız arkadaşı için bir ayakkabı tasarlayan Rem'in hikayesinin sonunda sevdiği kız gitmiş fakat bu yeni bir başlangıç olmuştur marka için... Hollanda asıllı United Nude, 2003 yılından bu yana tamamen yenilikçi bir yol izlemektedir. Tasarım anlayışı net ve eleganttır. Mimari hatları ile popülerliği artan United Nude markası satışa sunulduğu 40'ı aşkın ülkede büyük ilgi görmektedir. Zerafet ve tasarımın buluştuğu United Nude ayakkabılar , 2012 Yaz sezonu ile artık Bilstore Mağazaları'nda sizlerin beğenisine sunuluyor....
Birbirinden Renkli ve Eğlenceli Yıkanabilir Mayo Bebek Bezi BABYNEO’da Türkiye’nin çevreci, sağlıklı ve ekonomik bebek ürünleri markası BabyNEO, su geçirmez, nefes alabilir ve yıkanabilir %100 kumaş mayo bebek bezlerini yaz sezonu için ailelerin beğenisine sunuyor. BabyNEO, bebekleri ve aileleri sevindirmeye devam ediyor. Geride bıraktığımız kış mevsiminin ardından, BabyNEO yaz tatili planları yapmaya başlayan bebekli aileler için yıkanabilir mayo bebek bezlerini satışa sunuyor. BabyNEO yıkanabilir mayo bebek bezi, bebeklerin hem havuzda hem denizde oynarken rahat hareket etmesini sağlıyor, aynı zamanda tuvaletinin dışarı sızmasını engelliyor.
EKSİYONU L O K Z A Y dokusuyla alüminyum YEPYENİ
H’dan ya kadar isini tanıdık ICE-WATCksiyonu, klasik Ice-Watch çuizngdan başlayıp en küçük deta
kole at kordon Yeni Ice-Alu um etkisi sa y in m lü A r. birleştiriyo siyonu, sarıyor. aştan sona -Alu kolek e b Ic ti a n sa la m o tü mi iz hissi, ın benzers mel birleşi ığ m tl e a k h ü ra m a ın lu’d luşu ile dayanıklılığ or. Parlak o kıyor. Ice-A y a e ır v ru b u i şt ik fl tk lu fi e o a H bir kalpleri nge e de tüm mel bir de yumuşacık il m ı e e ğ d k lı iz ü m in m la ğ a e ğ sa bil rasınd h Ice- Alu, sağlamlık a n Ice-Watc e k hafiflik ve e ç e n ri eri üze tüm dikkatl fethediyor.
OLEKSİYON
BİL'S İÇİN K N E 'D R E K E P N A İH N
Beyaz gömlek markası Bil's bu sezon ünlü tasarımcı Nihan Peker'in tasarımları ile göz dolduruyor. Koleksiyonun sade ama bir o kadar farklı parçalardan oluşuyor olması en göze çarpan özelliği... Bil's Nihan Peker koleksiyonunda hem erkek hem kadın gömlek modelleri mevcut. Kadın modellerde alışılmış düz beyaz gömlek fikrini değiştiren gold düğmeler, oksitlenmiş rivetler ve yer yer farklı kumaş dokuları hakim... Gömleği en güzel vurgulayan yerin yakalar olduğunu düşünen tasarımcı, koleksiyonda bazı modellerde yakaları abartırken bazılarında ise hiç yaka kullanmayarak farklı tasarımlar ortaya koyuyor.
9
YERYÜZÜNÜN SAKLI KUBBESİ
“TiBET” Semaya yakınlığı nedeni ile “dünyanın çatısı” olarak tabir edilen Tibet, içinde sakladığı güzellikler ile ziyaretçilerini gizemli bir yolculuğa çıkarıyor.
1950 yılına kadar bağımsız bir ülke iken bu tarihten itibaren Çin’ in özerk bölgesi olarak varlığını devam ettiren büyülü atmosferi ile Tibet, deniz mesafesinden 4.900 metre yükseklikte bulunuyor. Dünyanın en yüksek dağlarıyla çevrili Tibet platosunda yılın büyük bir bölümünde soğuk ve kuru bir hava hâkim. Kuzeyinde Kunlun Dağları, güneyinde de Himalayalar’ ın yer aldığı Tibet, sahip olduğu coğrafi alanı ile içinde farklılıkları barındırıyor. Ekonomik, kültürel, dini ve politik bakımdan Tsangpo Vadisi, Tibet’ in merkezi olarak görülürken Chang Thang ise en yüksek bölgesidir. Tibet’ in doğusunda yer alan Kham bölgesi ise aldığı fazla
yağıştan dolayı geniş ormanlık alanlarla kaplı. Moğol ırkına mensup olan Tibetliler, dini açıdan ise Lama budizmine inanmaktadır. İçinde barındırdığı tapınak ve sarayları nedeni ile bu mistik ülke her yıl birçok turisti kendine çekerek büyülüyor. 1950’ de işgal edilmeden önce Tibet nüfusunun %30’ unu rahipler oluştururken günümüzde bu oran düşüktür. Tibet’ e gidildiğinde görülmesi gereken en önemli şehirlerin başında ise başkent Lhasa, Shigatse ve Gyangtse gelir. Bu şehirlerdeki tarihi yapıları gezerken etkileyici atmosferlerinden etkilenmemek elde değil. Tibet’ in modern görünümünün ardında manevi dokusu ile her yıl binlerce insanı kendine çeken Başkent Lhasa’ da yer alan Potala Sarayı’ nı, Barkhor Sokağı’ nı ve Jokhang Tapınağı gibi birçok yapıyı Tibet’ e giderseniz mutlaka ziyaret edin.
Tarihi Miras “Potala Sarayı”
1994 yılından beri Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’ nde yer
alan Saray, 641 yılında Kral Songstan Gambo tarafından inşa edilir. İlk yapıldığında tek bir binadan oluşan yapı, sonrasında yapılan restore çalışmaları ile genişletilir. Beyaz ve kırmızı bölümlere sahip binanın kırmızı olanları din, beyaz olanları da siyasi işlevler için kullanılır. On üç katlı, bin odalı, granit ve ahşap kaplamadan oluşan sarayın duvarları ise 4 metre kalınlığa sahip. Tibet Budizmi’ nin ruhani lideri olarak kabul edilen Dalai Lamaların da yaşadığı yer olan bu saray, 1959 yılında Çin’ in Tibet’ i işgal etmesi ile birlikte Hindistan’ a sürgüne giden 14. Dalai Lama’ ya kadar dini ve politik önderlerin kışlık sarayı olarak kullanılır. Günümüzde ise Çin hükümeti tarafından müzeye çevrilmiştir. Dalai Lamalar’ dan bahsetmişken Tibetliler, ruhunu teslim eden Dalai Lama’ nın başka bir bedende yeniden dünyaya geldiğine inanıyorlar. Bu ilginç yaklaşım bu bölgede reelkarnasyon yani öldükten sonra tekrar başka bir bedende dirilme inancına sahip olduklarını gösteriyor. Ölen Dalai Lama’ nın ardından kısa bir süre sonra yüksek rahiplerden oluşan bir grup, bütün Tibet’ i dolaşarak o dönem doğan erkek çocukları üzerinde yaptıkları testlere dayanarak yeni lideri bu yeni doğan çocuklar arasından belirleyip Potola Sarayı’ na getiriyor. 7. Dalai Lama’nın yazlık saray olarak Norbulinka’yı inşa ettirmesinin ardından, Potala Sarayi 14. Dalai Lama’ ya kadar ‘’Kışlık Saray’’olarak kullanılmaya başlanıyor.
Mistik Havası ile Etkileyici Güzellik “Barkhor Sokağı”
Şehrin ilk kurulduğu yer olan Barkhor Sokağı’ nın çevresinde çok sayıda dükkan ve hediyelik eşya satıcılarının tezgahları yer alıyor. Aslında burası başkent Lhasa’ nın eski pazar yeri. Buradaki tezgahlarda dua çarkı, dua bayrakları, yak yününden yapılmış örtüler bulunuyor. Ayrıca meydanda ziyaretçilerin karınlarını doyurmaları için birçok lokanta da yer alıyor. Meydanı anlamlı kılan asıl özellik ise Budistler tarafından kutsal bir mekan olarak kabul edilen Jokhang Tapınağı’ nın bu sokakta yer alması.
11
Manevi Dokusu ile “Jokhang Tapınağı”
Efsunlu ve büyüleyici havası ile Jokhang Tapınağı, 1994 yılında Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası listesinde yerini aldı. Tapınakta kırmızı renk hakimiyetini korurken birçok Buda heykeli de ziyaretçilerini selamlıyor. Bu heykellerden Buda hayattayken yapılan ve onun 12 yaşındaki halini resmeden 1.5 metre boyundaki Jowo Rinpoche adı verilen Buda heykeli ayrı bir önem taşıyor. Dalai Lama’ nın ve Lhasa’ nın koruyucusu olduğuna inandıkları Palden Lhamo adı verilen mavi renkli tanrıça da tapınağın dikkat çeken heykellerinden. Tapınaktaki bu heykeller, Budizm inancını taşıyan hacılar tarafından oldukça ilgi görüyor. Her yıl tüm dünyadaki budistler buradaki hac yolunda yürümek için manastıra geliyor. Hac yolu, tapınağın etrafında geniş bir çember olarak yer alıyor. Tapınağı gezerken yere uzanıp dua eden hacıları görmeniz de mümkün. Hacılar tapınağın çevresini saat yönünde dönüp secde pozisyonunda tavaf
ediyorlar. Tapınak ziyaretçilerinin saçlarındaki parlak metal tokaları, uzun çizgili kıyafetleri, bir kolunu giymedikleri ceketleri ve uzun tesbihleri tapınağa girer girmez dikkatleri üzerlerine çekmelerine neden oluyor. Hristiyanlıkta mum yakılması gibi Jokhang Tapınağı’ nda yak tereyağı yakılıyor. Ziyaratçiler bu yağı, Buda’nın ve Budizmin diğer tarihsel önderlerinin heykellerinin önündeki sunaklara ve sürekli yanmakta olan kandillere koyarak adaklarını adıyor. Ancak bu yağın yakılmasından etrafa yayılan koku hafif başınızı döndürüyor. Ayrıca Buda’ nın ilk vaizi olan “Çember Döndürme Öğretisi” ve bu dini konuşmasını bir geyik parkında yapmış olmasından tapınağın çatısında geyik ve çember motifi yer alıyor. Buradaki geyik aynı zamanda reelkarnasyonu da simgeliyor. Tapınaktaki Budist rahipler de “mantra” dedikleri Buda’ nın sözlerinden oluşan dualarını okuyor.
Eğitim Merkezi “Sera” ve “Drepung Manastırları”
Rahip adaylarının eğitim aldığı Sera Manastırı’ nın geçmişi 1419 yılına kadar dayanıyor. Rahip olacakların çeşitli eğitimlerle testten geçtiği ve rahiplerinde birçok sınava tabi tutulduğu bu manastır, rahip olmaya gönül verenlerin sınandığı kutsal bir yer olarak görülüyor. Bahçesinde yetiştirilen çiçeklerden dolayı bu ismi alan manastırda görev alan rahipler; hayat, felsefe, insan gibi birçok konunun yer aldığı 1000 kitabı ezbere bilmek zorundalar. Ayrıca bu rahipler her gün burada kalan rahip adayları tarafından birçok soru sorularak sorguya çekiliyorlar. Manastırın sırtını yasladığı dağın yüzeyinde de Buda resimleri, Buda bayrakları bulunuyor. 5 renkten oluşan bu bayraklardan kırmızı renkli olanı ateşi, mavi renk gökyüzünü, yeşil renk suyu, sarı renk toprağı, beyaz renk ise ruhu sembolize ediyor. Manastırın her köşesi kutsal sayıldığından manastırı çevreleyen dağın etrafı manastır ziyaratçileri tarafından çember şeklinde tavaf ediliyor. Manastırda eğitim alan bordo renkli kıyafete sahip rahip adayları da sabrı içselleştirip içselleştimediklerini test etmek için birbirlerine aynı soruları defalarca sorup cevaplıyorlar. Tibet’ in en büyük manastırı olarak kabul edilen Drepung Manastırı ise yüzlerce rahibi içinde barındırıyor. Manastırda Ganden Sarayı, Tsokchen toplantı odası, Tantrik Öğretim Okulu, meditasyon odası, diyalektik okulu gibi birçok yer bulunuyor. Zamanında Moğol ve Tsang krallarının saldırıları sonucu bir kısmı zarar gören Drepung Manastırı hala etkinliğini tüm görkemiyle sürdürüyor.
Ev Dekorasyonunda Alman Devi Kayseri'de...! Mutfak ve yatak odası tasarımlarıyla evlere ayrıcalık ve kalite sunan Alman markası Nolte, Türkiye’de kurduğu Nolte Home Studio mağazalar zincirini genişletiyor. Ünlü marka, 8. mağazasını bugün Kayseri'de açtı.
Kayseri Nolte Home Studio açıldı… 2009 yılında Türkiye’de açtığı ilk Nolte Home Studio mağazasıyla birlikte büyük ilgi gören dünyaca ünlü Alman markası Nolte, ülkemizdeki yükselişini sürdürüyor. Nolte, bu kez Kayseri’deki evleri kalite ve estetikle buluşturmaya geldi. Daha önce İstanbul, Ankara, İzmir, Kıbrıs ve Bursa’da toplam 7 mağaza açan marka, bu zincire 8. halkayı Kayseri’de ekledi. Bugün açılışı yapılan Kayseri Nolte Home Studio mağazası; markanın ev dekorasyonunda dünya trendlerini belirleyen mutfak, yatak odası ve dolap sistemlerini Kayserililerin beğenisine sundu. Köklü marka, 2013 yılı sonuna kadar Türkiye’deki mağaza sayısını 18’e yükseltmeyi amaçlıyor.
Nolte ve FULSA Ev Donanımları A.Ş. işbirliği…
Kayseri Nolte Home Studio, şehrin tanınan firmalarından Sağıroğlu Grup ailesine bağlı FULSA Ev Donanımları A.Ş.nin bünyesinde bulunuyor. İnşaat, otomotiv, sigorta, sağlık, eğitim, yapı ve dekorasyon gibi alanlarda sektör liderliğine aday olan Sağıroğlu Grup kuruluşlarından biri olan FULSA Ev Donanımları A.Ş. müşterilerine Nolte mutfak, yatak odası ve raydolap kalite ve deneyimiyle hizmet sunuyor. Kurulduğu 2002 yılından bu yana konusunda uzman mimarlar ile size özel çözümler üreten firma; estetik, ergonomi, sağlamlık ve kaliteyi hayatınıza taşırken, evinizde sevdiğiniz herkesle birlikte huzur ve mutluluk dolu zamanlar geçirmenizi sağlamayı amaçlıyor.
Yüksek konfor, kalite ile buluşuyor… Dünyaca ünlü Alman markası Nolte, ülkemizde açtığı mağazalarında birbirinden güzel mutfak, yatak odası ve raydolap tasarımlarını beğenilere sunarken kaliteden asla ödün vermiyor. Sadece estetiğe değil fonksiyonelliğe de büyük önem veren marka, tüm tasarımlarını hayatı kolaylaştıran özelliklerle donatıyor. 80 kiloya kadar taşıma kapasitesi bulunan çekmeceler, mutfakta karmaşaya son veren ComfortLine düzenleme sistemi, kapakların sessizce kapanması için yaratılan SilentComfort ve kulpsuz mutfak mobilyalarında bulunan it-aç teknolojileri ile Nolte mutfakta beklentilerin ötesine geçiyor. Yatak odası ve dolap modelleri de Nolte’de estetiğe ve konfora yeni bakış açıları getiriyor. Göz alıcı kontürler ve mükemmel detaylar yatak odalarına sofistike bir hava katıyor. Dolap modelleri de evlerde geniş alanlar yaratırken maksimum hacimleri ile çözüm üretiyor.
www.nolte.com.tr
SOFRANIZDAKİ ASALETİ; EMSAN RAPSODİ YEMEK TAKIMIYLA YAKALAYIN Kalite ve şıklıktan ödün vermeden oluşturduğu porselen takımlarıyla sofraların vazgeçilmezi olmayı hedefleyen Emsan, yepyeni ürünü Rapsodi Porselen Yemek Takımı ile yine dikkatleri üzerine çekiyor. Emsan’ın özel tasarlanmış yepyeni ürünü Rapsodi Yemek Takımı; yuvarlak tasarımı, ekstra beyazlığı ve üzerindeki ince çizgi detaylarıyla göz kamaştırıyor. 84 parçadan oluşan ve yuvarlak kesimden oluşan Rapsodi yemek takımının; Platin modeli sofralarınızda modernlik isteyenler için tasarlanırken, Gold modeli ise sofralarında klasik kesimden vazgeçemeyenlerin bir numaralı tercihi.
BEBEĞİ BESLENİRKEN ONA TUTMA YETENEĞİ DE KAZANDIRAN BİBERONLAR WEE BABY‘DE! Uzmanlara göre kulplu biberon tercih etmek, bebeğin gelişmekte olan güven duygusunu güçlendirmesine yardımcı oluyor. Bu düşünceden yola çıkan Wee Baby, geliştirdiği kulplu biberonları ile bebeklerin beslenmesini sağlarken, onlara tutma yeteneği de kazandırmak için özel olarak üretildi. Wee Baby biberonların her iki yanında bulunan kulpları ile hem bebeğin tutma becerisini geliştiriyor hem de bebeğin kendi besinini kendisinin içmesi kolaylaşıyor. Sızdırmaz daire şeklindeki kapağı ile fark yaratan biberonların emzik ucunun silikon ve kokusuz malzemeden oluşu, bebeğinizin besini daha rahat emmesini ve biberonu kolay kavramasını sağlıyor. Anne göğsüne benzeyen yuvarlak uç dizaynı ile de, bebeğiniz biberonunda anne göğsündeki doğallığı hissediyor.
CİLDİNİZİ DERMOKİL DENİZ TUZU İLE CANLANDIRIN Baharın gelişiyle birlikte cildinizin yenilenmesi için bakım yapmak şart. Kışın kuruyan, yorgun düşen cildinizi Dermokil Deniz Tuzuyla canlandırmak ise sizin elinizde. Dermokil Deniz Tuzu cildinizin pH dengesini sağlayan etkili karışımıyla yorgun düşen vücudunuza terapi etkisi yaparak vücudunuzun rahatlamasını sağlıyor. Cilt için oldukça gerekli zengin mineralleri içerisinde barındıran Dermokil deniz tuzu, ciltteki enerji akışını düzenleyerek vücudun pH dengesini sağlıyor. Bu sayede stresi azaltıp, yorgun düşen cildinizi rahatlatıp, kasları gevşeterek dinlenmenizi sağlıyor. Ayrıca Dermokil deniz tuzu, vücudunuzda sorunlu bölgelere masaj yapılarak uygulandığında selülit görünümünün azalmasın da katkı sağlıyor.
17
Hayat grafiğiniz çıkış yerine sürekli iniş seyrediyor veya hep aynı düzeyde ilerliyorsa yaşam çıtanızı yükseltecek önerilerimize kulak verin.
Güne her gün yeni bir umutla başlamayı artık unutmuş ve monotonlaşan hayat sahnesinin oyuncularından biri olmaya başlamışsanız bir an önce harekete geçmeniz gerektiğini unutmayın. İşte hayatınıza renk getirecek 10 altın öneri;
1
Erken Kalkarak Güne Zinde Başlayın
Gece geç yatıp sabah da bunu bahane ederek geç kalkıyorsanız günün en verimli saatini boşa harcamış olursunuz. Erken kalkarak vücut hormonlarınızı düzenlediğiniz gibi kilonuzu da korumuş olursunuz. Depresyonu yenmede ve stresi azaltmada da erken uyanmanın etkisi önemlidir. Erken kalkarak uykunuzu tam alamadığınızdan şikâyetçiyseniz her gün aynı saatte kalkmayı alışkanlık haline getirdiğinizde zamanla bu sorunu aşabilirsiniz. Ayrıca sabah erken saatlerde yaptığınız işlerinizden günün diğer vakitlerinde yaptıklarınızdan daha fazla verim alacağınızı da unutmayın.
2
Sağlıklı Beslenmeyi Alışkanlık Haline Getirin
Günlük tüketmiş olduğunuz gıdaların seçimi de hayata bakış açınızı etkiler. Gün içerisinde öğünlere yeteri kadar dikkat etmiyor, düzensiz ve dengesiz besleniyorsanız zamanla bu sağlıksız duruma vücudunuz kilo alarak veya halsiz düşerek tepki vermeye başlar. Bunun için yaşamınızda üç beyazın yani un, tuz ve şekerin etkisini azaltın. Yemeklerinizi kızartmak yerine haşlayarak ya da fırında pişirerek tüketmeye çalışın. Fast food yiyecekler yerine sebze ve meyve ağırlıklı beslenin. Akşam yemeklerinizi geç vakide bırakmamaya, sabah kahvaltılarınızı da kaçırmamaya özen gösterin. Güne sağlıklı besinlerin olduğu bir kahvaltı ile başladığınızda ise daha dinamik ve hastalıklara karşı vücut direncinizin de yüksek olacağını unutmayın.
3
Geleceğe Yönelik Hayaller Kurun
İçinde bulunduğunuz zamandan keyif alamıyor ve bir an önce zamanın su gibi akıp gitmesini istiyorsanız sizi hayata daha sıkı bağlayacak gelecekle ilgili hayaller kurun. Bundan 5 ya da 10 yıl sonra nasıl bir hayat sürmek istediğinizi düşünün ve hayalinize kendinizi odaklayın. Bu şekilde durağanlaşan hayatınızı canlandıracak eylemlerde bulunmanız hızlanır ve hedefinize ulaşmak için kendinizi bırakmadan daha planlı hareket edersiniz. Bu yüzden kendinizi her mutsuz hissettiğinizde ileride nerede ve nasıl bir konumda olmak istediğinizi gözünüzün önüne getirmek daha kaliteli bir yaşam sürmenize yardımcı olacaktır.
4
Günlük Egzersiz Yapmaktan Kaçınmayın
Masa başında çalışıyor ya da rutin bir hayatın içinde hareket ediyorsanız günlük yürüyüş veya egzersiz yaparak vücudunuzu harekete geçirin. Yürüyerek gidebileceğiniz mesafelere araba kullanmadan gidin. Sizi harekete geçirecek eğlenceli bir müzik eşliğinde kafanıza göre dans ederek eğlenmek de günün stresini atmanıza yardımcı olacak ve mutlu olmanızı da sağlayacaktır. Basit egzersiz hareketleriyle günlük yapacağınız spor, vücudunuzda endorfin yani mutluluk hormonunu salgılanmasını sağlar. Spor ile kemik erimesi, kalp, damar ve yüksek tansiyon hastalıklarına yakalanma riskinizi azaltırsınız. Beynin düzenli çalışmasını sağlayan spor ile unutkanlık yaşamazsınız. İlerleyen yaşın getirdiği deri sarkmaları ve selülit gibi vücut güzelliğinizi bozacak etkenlerden uzak kalır ve bedeninizin uzun yıllar fit görünmesini sağlarsınız.
5
Zararlı Maddeleri Hayatınızdan Çıkarın
Sigara ve alkol gibi hem sağlığınızı hem de yaşamınızı olumsuz etkileyen maddeleri hayatınızdan çıkardığınızda yaşama yeni bir başlangıç yaptığınızı hissedeceksiniz. Sigara kullanımı; akciğer kanseri, damar tıkanıklığı, felç gibi birçok rahatsızlığa neden olurken, alkol de beyin hücrelerini öldürmesinin yanında erken yaşlanmaya, uyku bozukluğuna, kansere neden olarak düzeninizi bir anda alt üst eder. Bu yüzden madde bağımlısıysanız ve zararlarını bile bile içmeye devam ediyorsanız kendinize bir iyilik yapın ve bağımlı olmayı bırakıp bağımsız, özgür ve sağlıklı bir hayat sürün.
6
Yapacaklarınızı Listeleyin
Gün içinde koşuştururken bir gün öncesinden plan yapmadıysanız işleri nasıl yetiştireceğinizin telaşı sarar ve bu durum üzerinizde gerginliğe neden olur. Bu yüzden zamanın sizi yönetmesine izin vermek yerine yapacağınız plan ve program ile siz zamanı yönetirseniz hem günü daha keyifli bir şekilde hem de işlerinizi tamamlamanızdan duyduğunuz haz ile mutlu olarak geçirmiş olursunuz. Bunun için yanınızda bulunduracağınız küçük bir not defteri zamanı daha verimli kullanmanıza yardımcı olacaktır.
7
Müzik ile Ruhunuzu Besleyin
Sıkıntınızı ve stresinizi atmanın en kolay ve keyifli yolunun müzikten geçtiğini unutmayın. Müzik dinlerken hem hayat karşısında harcamış olduğunuz enerjiyi tekrar şarj etme olanağı yakalarsınız hem de gün içindeki işlerinize daha kolay odaklanırsınız. Herkesin dinlediği müzik türü farklı olduğu için sizi hangi tür müzik canlı kılmayı başarıyorsa onu dinleyerek ruhunuzu harekete geçirin. Ayrıca yapılan araştırmalara göre müzik dinlemek hem stresi azaltıyor hem de tansiyonu düşürmede de etkili oluyor.
8
İçsel Huzuru Yakalayın
Çoğu zaman dış çevrede aradığımız huzur aslında kendi içimizde gizlidir. Kendi içimizde var olan enerji kaynaklarını kullanmamızı sağlayan meditasyon ile yaşamınızı daha huzurlu hale getirebilirsiniz. Zihninizi kontrol edebilmenize yardımcı olan meditasyonu güne zinde başlamak için sabah erken saatlerde ya da işin stresini, günün yorgunluğunu atmanız içinde akşamları en az yarım saati kendinize ayırarak yapabilirsiniz. Meditasyon yapmak için öncelikle sizi rahatsız edecek dış etkenleri ortadan kaldırın. Rahat kıyafetler giyinin. Bağdaş kurup yerde dik bir şekilde oturun ve kendinizi rahat bırakın. Burnunuzdan aldığınız nefesi bir saniye tutup ağzınızdan ağır ağır verin. Nefes aldığınızda içinize pozitif düşünceleri, sevgiyi yerleştirin, nefesinizi verirken de negatif tüm düşünceleri, iş stresini, sıkıntılarınızı zihninizden atın. Her nefeste kendi içsel yolculuğunuzu derinleştirin. Kendinizle ilgili olumlu cümleler kurarak bunu zihninize yerleştirdiğinizde rahatladığınızı hissedeceksiniz.
9
Sizi Mutlu Edecek Şeylere Vakit Ayırın
Her birimizi hayata bağlayan farklı nedenler vardır. Kimimiz canından çok sevdiği çocukları için kariyer planlarını, hayallerini ertelerken kimimiz de sırf sevdiklerimiz üzülmesin diye bize ait olmayan bir yaşamı tercih ederiz. Zamanla arkamıza dönüp baktığımızda kendimiz için bir şey yapmadığımızı fark eder ve bu halimize üzülürüz. Bunun için geçen zamanı bırakıp anın tadını çıkarın. Çocuklar gibi lunaparkta eğlenmek sizi mutlu edecekse koşun lunaparka. Dans etmek istiyorsanız açın müziğin sesini başlayın dans etmeye. Gitar çalmak, ney üflemek sizi mutlu edecekse hiçbir şey için geç değil. Alın elinize bağlamayı, gitarı tutun en yakınınızdaki müzik kursunun yolunu. Resim mi yapmak istiyorsunuz alın elinize fırçayı hayatınızı hangi renkte görmek istiyorsanız kâğıda ya da duvara yansıtın bu renkleri. Kısaca sizi ne mutlu edecekse kendiniz için keyifle yapıverin.
10
Hayata Şükredin
İçinde bulunduğumuz zaman su misali akıp giderken çoğumuzun aklında geçen zamana dair pişmanlıklar bulunur. Her pişmanlık duygusu da geleceğe dair atılan adımları daha belirsiz hale getirir. Oysa kaybettiklerimize ya da kaçırdığımız fırsatlara üzülmek yerine şükretmeyi bilsek hayatı kendimize zindan etmekten kurtarırız. Kaybettiklerinize üzülmek yerine sahip olduğunuz olumlu şeylere şükredin ki azla yetinip mutlu olanlardan olun. Unutmayın her istediğiniz şeye sahip olursanız elinizdekilerin değerini anlayamazsınız. Şükrederek enerjinizi artırırken hayattaki olumlu şeyleri de kendinize çekersiniz.
21 23
Lava Special Mix Fajita
New Yorker
Hellim Salata Orman Meyveli
Tortellini
,
Köşk Mh. (Sağlık Ocağı Yanı) Rezervasyon 444 1 704 www.lavantes.com
İtalyan Mutfağı Çeşitli kültürel lezzetlerin bir araya getirilerek oluşturulduğu İtalyan Mutfağı, sofrasına konuk olan herkesin damak tadını sunduğu benzersiz lezzetleri ile büyülüyor.
Antik Yunan, Antik Roma, Bizans, Yahudi ve Arap gibi çeşitli mutfak kültürlerinin etkisinin belirgin olarak hissedildiği İtalyan Mutfağı’ nın geçmişi MÖ 4. yüzyıla kadar uzanıyor. 18. yüzyıla geldiğimizde de domates, patates, mısır gibi sebzelerin İtalyan Mutfağı’ na girmesi ile geniş lezzet yelpazesi oluşmaya başlıyor. İtalyan mutfağı sebze, meyve ve et yemeklerinin yanında tadına karşı koyulamaz sosları ile de her kesimden insanın damak zevkine hitap etmeyi başarıyor. Genelde sebze ve hamur işi ağırlıklı olan İtalyan yemeklerinin yanında içecek olarak en çok şarap tercih ediliyor.
çok dondurma tüketiliyor. Salatalar ise salam, sosis, yumurta, peynir, zeytin, balık gibi birçok ürünle bütünleşiyor. Genelde her yemekten sonra tüketilen Cappucino ve Espresso kahveleri de ülkenin özgün tatları arasında yerini alıyor.
İTALYAN YEMEKLERİNİN SUNUMU
En az 3 çeşit yemekten oluşan her öğünde sofraya sadece yemek için değil aynı zamanda aile üyeleri ve eş dostla vakit geçirip, bir araya gelmek için de oturulur. Normal günlerde yemek süreleri diğer mutfak kültürlerine göre daha uzun sürerken özel günlerde bu süre daha da artar. Günlük İTALYAN MUTFAĞININ LEZZET ÜRÜNLERİ menüler; birinci tabak, ikinci tabak, yan yemek ve kahveden Latin kökenli Avrupa mutfağının başlangıcı olarak kabul meydana gelir. İtalyan Mutfağı’ nın en beğenilen lezzetlerinedilen İtalyan Mutfağı’ nın içeriğinde oldukça geniş ürün den makarna ve pilav ise doyurucu olmasına rağmen ana çeşitliliği bulunuyor. Genel olarak hamur işinde makarna ve yemekten önce servis edilir. pizza ağırlıklı olarak tüketilirken İtalya’ nın kuzeyinde de balık, patates, pirinç, mısır ve peynir yoğun olarak tüketilen İTALYAN MAKARNALARI malzemelerdir. Ülkenin kuzey batısında yer alan Ligurya Birçok mutfağın vazgeçilmez lezzetlerinden olan makarnalar, Denizi kıyısındaki kesimde ise zeytinyağı, ceviz, fesleğen, İtalyan Mutfağı’ nda ayrı bir öneme sahip. Şekillerine göre balık ve deniz ürünü çeşitleri, güneyinde ise domates, biber, penne, maccheroni, spaghetti, linguine, fusilli, lazanya gibi zeytin ve zeytinyağı, sarımsak, enginar, ricotta, patlıcan, isimleri alan makarnalar, içlerine konulan malzemelere göre ançüez, sardalya, ton balıkları ve kapari yaygın olarak de ravioli, tortellini olarak adlandırılır. İtalyan makarnalarının kullanılan malzemeler arasındadır. Gorgonzola, Mozzarella, bir özelliği de hafif diri olacak şekilde haşlanarak servis Parmesan, Ricotta adı verilen İtalyan Mutfağı’ na özgü edilmeleri. Bu da “al dente” yani “ısırmak için sert” ifadesi ile peynirler ise yemeklerin vazgeçilmezi. Birbirinden lezzetli tabir edilir. soslar ise yemeklere özgün bir tat katıyor. Tatlı olarak da daha
İtalyan Pestolu Penne Tarifi
Malzemeler 1 paket penne makarna 1 demet taze fesleğen 2 çorba kaşığı dolmalık fıstık 2 diş sarımsak 3-4 çorba kaşığaı zeytinyağı 1 çay bardağı krema Bir miktar tuz Hazırlanışı Pesto Sosu İçin: Sarımsak, fıstık, zeytinyağı, sarımsak ve bir miktar tuzu mutfak robotuna koyup sos kıvamına gelinceye kadar karıştırın. Makarnalar için de tencereye bir çorba kaşığı tuz ve 4 litre su ilave edip karıştırın. Kaynayan suyun içine makarnaları ekleyin ve 10 dakika haşlayın. Makarnayı süzüp tekrar tencereye alın. Üzerine krema ve pesto sosunu ekleyip karıştırın. Son olarak da servis tabağına yerleştirdiğiniz makarnaları afiyetle yiyerek bu lezzetin tadını doyasıya çıkarın.
PİLAVIN İTALYAN “RİSOTTO”
VERSİYONU
Türk mutfak kültürünün de vazgeçilmez lezzetlerinden olan pilavlar, bizde genelde yemeklerin yanında servis edilirken İtalyan mutfağında içerisine konulan malzemelerle tek başına bir yemek olarak da yenebilecek hale geliyor. Buna rağmen Risotto adı verilen İtalyan pilavı, doyurucu olmasına rağmen ana yemekten önce servis ediliyor. MANTARLI RİSOTTO Malzemeler 2 su bardağı pirinç 1 diş sarımsak 1 adet soğan 2-3 dal taze fesleğen 4 bardak tavuk suyu Yarım kilo mantar Yarım çay bardağı zeytinyağı 2 çorba kaşığı tereyağı 6 çorba kaşığı parmesan peyniri Hazırlanışı Zeytinyağı ve tereyağını koyduğunuz tencereye ince kıydığınız sarımsak ve soğanları ekleyip hafif pembeleşinceye kadar soteleyin. Daha sonra üzerine pirinçleri ilave edip karıştırın. Kısa bir süre sonra da doğramış olduğunuz mantarları da bu malzeme ile tavada buluşturun. Kaynamış tavuk suyunu da kepçe yardımı ile pirinç suyunu çektikçe ilave edip karıştırın. Pirinçler pişince ocağın altını kapatın ve üzerine ince kıyılmış fesleğenleri ekleyin. Servis tabağına aldığınız risottoyu rendelenmiş parmesan peyniri ile buluşturduktan sonra da bu eşsiz lezzeti afiyetle yiyin.
25
SUNUMLARI SOSLAR
GÜZELLEŞTİREN
Yemeklerin lezzeti kadar servis edilirken ki görüntüleri de ayrı bir önem taşır. İtalya’ da ise bu görünümler bin bir çeşit malzemelerle hazırlanan soslar sayesinde enfes bir güzelliğe bürünür. Bu soslarda kimi zaman taze sebzeler yer alırken kimi zaman da et, balık, tavuk gibi ürünlerde bulunur.
Bolonez Sos
İTALYAN USULÜ HAMUR İŞLERİ
İtalyan Mutfağı’ nda hamur işleri ayrı bir öneme sahip. Spagetti, pizza, lazanya, ravioli gibi tüm dünyaca bilinen lezzetler ülkede ana yemek olarak kabul edilmeyip sadece giriş yemeği olarak değerlendirilir. İtalya’ da yaygın olarak tüketilen ve tüm dünyada da büyük beğeni toplayan İtalyan pizzaları için de bir lezzet harikası diyebiliriz. Hamur işinin fazla tüketilmesinden dolayı da ülkede kilo problemi yaygın olarak yaşanmaktadır.
İtalyan Pizzası
Malzemeler Hamuru için: 1 paket yaş maya, tuz, 1 çay kaşığı toz şeker, 1 su bardağı ılık süt, alabildiği kadar un Sosu için: 6 domates, 3 çarliston biber, 1 tutam fesleğen, 3-4 diş sarımsak, tuz, kekik Üzeri İçin: Mantar, Sucuk, Zeytin, Uzun Uzun Kesilmiş Çarliston Biber, Rendelenmiş Kaşar Peyniri Hazırlanışı Derin bir kaba mayayı eritin, sütü dökün toz şeker ve tuz ilave ederek karıştırın. Daha sonra alabildiği kadar un koyun ve iyice yoğurun. Hamuru mayalanması için bırakın. Sos malzemelerinin hepsini rondodan geçirin ya da ince ince kıyın. Mayalanan hamuru parçalara bölün ve tepsinizin boyutuna göre ince olacak şekilde merdaneyle açın, hamurun üzerine hazırladığınız sosu sürün ve mantar, zeytin, sucuk, biberleri dizin en üste rendelenmiş kaşarı dökün ve fırına verin.
Malzemeler 100 gr. yağ 200 gr. ince kıyılmış soğan 4 diş sarımsak 750 gr. yağsız sığır veya dana kıyması 400 gr. domates 4 adet çarliston biber (ince dilimlenmiş) 45 ml. domates suyu 1 adet defne yaprağı taze çekilmiş karabiber tuz Hazırlanışı Yağı bir tencerede eritin. Yağ kızınca ince kıyılmış soğanı, sarımsağı ve kıymayı ilave edip 5 dakika sürekli karıştırarak soteleyin. Domates ve çarliston biberleri de katarak bir süre kaynatın. Kısık ateşte 15 dakika daha pişirip içine tuz, karabiber ve defne yaprağını ilave edin. Domates sosunu katın. Kısık ateşte koyu kıvamlı bir sos elde edinceye kadar pişirip ateşten alın. Bu sosu spagetti ile bütünleştirdiğinizde ise hoş bir lezzet elde edebilirsiniz.
MODERN VE STİL SAHİBİ BABALARA ÖZEL HUSH PUPPIES Özenle seçilen birinci sınıf derilerden üretilen şık ve konforlu Hush Puppies ayakkabıları, her babanın babalar gününde almaktan büyük mutluluk duyacağı hediyelerin başında geliyor. Kısa bir süre önce King Paolo distribütörlüğünde yeniden ve çok güçlü bir şekilde Türkiye pazarına giriş yapan Hush Puppies, tüm dünyada, ‘Casual’ gündelik ve rahat ayakkabı denilince ilk akla gelen marka olarak göze çarpıyor. Casual modellerine ek olarak, klasik modelleriyle de büyük beğeni toplayan ayakkabı devi, sahip olduğu geniş ürün yelpazesiyle her zevke hitap ediyor.
Erkek Şıklığında KİP İmzası... Klasik ve spor giyimde dünya trendlerini Türk modasına taşıyan KİP, renkleri, çizgisi, hissedilmeyecek kadar hafif ve kaliteli kumaşlarıyla hazırladığı tasarımlarıyla özlenen yaz mevsimine sıcak bir giriş yapıyor. KİP bu sezon lacivert, siyah ve beyazın yanısıra kırmızı, fuşya, mor, sarı, turkuaz ve indigo mavisi renkleriyle klasik erkek çizgisinin dışına çıkıyor ve erkeği renkli bir dünyada resmediyor. Çift taraflı ceketler, hafif ve rahat kesimlerle öne çıkarken, ceket ve pantolonlarda kullanılan üstün kalitede ipekli ve yünlü kumaşlar, özel tasarımlı sedef düğmeler, tarçın, karamel ve bej renklerinin uyumlu tonları, KİP erkeğinin farklı tarzını yansıtıyor. Marka Elçisi Kenan İmirzalıoğlu'nun birbirinden şık görselleriyle düzenlenen yeni vitrinleri ve mağaza konseptiyle öne çıkan KİP, kendini yenilemeyi seven ve yeni başlangıçlara inanan erkekleri cezbediyor. Tasarım çizgisi ve kalitesiyle, erkek modasına yeni bir bakış kazandıran ve Türk erkeğini dünya moda trendleriyle buluşturan KİP, 2012 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu ile bahar ve yaz aylarında şık erkeklerin tercihi olacak.
33
dünyadan
haberler
Zenginler İçin Felaket Rezidansı
Dünyanın En Yüksek Kulesi, Tokyo'da Dünyanın en yüksek kulesi, Japonya'nın başkenti Tokyo'da açıldı.
Kansas'ta yer altına inşa edilen devasa bir sığınak, Amerikalı milyonerlere ekonomik çöküntü, güneş patlamaları, terörist saldırılar, kıtlık ve küresel felaketlerde sağ kalma garantisi veriyor. Yerin 53 metre altına yapılan sığınak tipi apartmanda daire fiyatları 2 milyon dolardan başlıyor. ABD'nin Kansas Eyaleti'nde soğuk savaş döneminden kalma siloların bulunduğu ve tam yeri açıklanmayan bölgede kıyamet gününden korunmak için özel bir bina yapılıyor. Bina, 14 kat olarak inşa edilecek. İçinde sinema salonu, havuz ve kütüphane gibi bölümlerin de bulunacağı yapının 7 katı ise ev olarak düzenlenecek. Yerin altına doğru inecek asansör ise parmak izi ile çalışacak. 70 kişinin sebze ve balık yetiştirerek hayatta kalabileceği binanın bir katı 2 milyon dolardan (3 milyon 570 bin TL) satışa sunuldu. Projeyi geliştiren Larry Hall; savaş, güneşteki patlamalar, ekonomik çöküş ve gıda sıkıntısı ile terör saldırılarından korkanların projeye ilgi gösterdiklerini söyledi. Hall, ağustos ayı içinde bütün katları satmayı umduğunu belirtti.
Açılış gününde 634 metre yüksekliğindeki Sky Tree'yi yaklaşık 8 bin kişinin ziyaret etmesi bekleniyor. Yetkililer, televizyon ve radyo yayınları için kullanılacak Sky Tree'nin kentin en önemli turistik yerlerinden biri olacağını söyledi. Dünyanın en yüksek kulesi olarak Guinness Rekorlar Kitabı'na giren Sky Tree, bu unvanı Çin'deki Canton kulesinden devraldı. Canton Kulesi, 600 metre yüksekliğinde. Dünyanın en yüksek binası ise, Dubai'de yer alıyor. 828 metre yüksekliğindeki Burç Halife gökdeleninde 160'ı kullanılabilir 165 kat bulunuyor.
Erkeklerde Nafaka Alabilir…
Geçmişte erkeklerin boşanma davasında tazminat ya da nafaka talep etmeleri söz konusu bile değilken artık çok doğal bir hale geldi. Toplum tarafından ayıp sayılan bu talebin sözünü dahi edemeyen erkekler, artık bu tabuyu yıktı. Eşinden boşanmak isteyen erkek, tazminat ve her ay düzenli ödenmesi için nafaka talebiyle mahkemeye başvuruyor. Boşanma dilekçelerinde daha önce sıkça kullanılan 'şiddetli geçimsizlik' ibaresinin yerini ise 'Eşim beni aldattı' almaya başladı. Geçen hafta Oyuncu Özge Özberk'in eşi Hayim Sadioğlu, 'aldatıldığı' gerekçesiyle boşanma davası açarak 500 bin lira tazminat, 4 bin lira da aylık nafaka istemesiyle konu yeniden gündeme geldi.
Böylesi Ne Görüldü Ne Duyuldu…!
Ben Kıllı Bir Ermeniyim…!
Bir kozmetik firması evde kullanılan lazerli epilasyon cihazını öven Ermeni asıllı ABD'li reality şov yıldızı Kim Kardashian'a geçen yıl kasım ayında “haksız rekabete yol açtığı” gerekçesiyle dava açtı. Firma, Kardashian‘ın “yalan iddialarla toplumu yanılttığını” öne sürdü. Dava kapsamında ifade veren Kardashian ise Ermeni kökenine gönderme yaparak kendini savundu. Kardashian “Benim bu ürünle ilgili söylediklerim kesinlikle doğrudur. Ermeni ve kıllı olduğum için cihazın bana uygun bir ürün olduğunu düşündüm. Evde denedim ve cihaz tüm vücudumda çok iyi sonuç verdi” dedi.
Avrupa'ya ulaşmak için birçok farklı yola başvuran mülteciler bu sefer gümrük memurlarını da çok şaşırttı. Edirne'deki Pazar kule Gümrük Kapısı'ndan yaya olarak Yunanistan'a çıkış yapmak isteyen Alman uyruklu kişi sürükleyerek taşıdığı bavuldan şüphelenen Gümrük Muhafaza ekipleri, çantayı araştırınca gördükleri karşısında gözlerine inanamadı. Çantanın içinden Lübnan uyruklu 20 yaşında bir mülteci çıktı. Türkiye'den Yunanistan'a yaya olarak geçmek için Pazar kule Gümrük Kapısı'na gelen kişi hareketlerinden şüphelenen Trakya Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü'ne bağlı Edirne Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü ekipleri, S.G.'nin sürükleyerek taşıdığı bavulun fermuarını açınca içinden cenin pozisyonunda duran A.J. adlı erkek çıktı. Bavuldan yetişkin bir insan çıkınca ekipler ve pasaport işlemleri için bekleyen yolcular şaşkına döndü. A.J. sınır dışı edilmek üzere Edirne Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğü'ne bağlı Geri Gönderme Merkezi'ne teslim edildi.
Ve Sonunda Evleniyorlar…
İlişkilerine üçüncü bir şans daha vererek geçen hafta barışan Kıvanç Tatlıtuğ ve Azra Akın çifti bu kez evlilik kararı aldı. Baş başa gittikleri Amsterdam'dan önceki akşam dönen çift, geceyi Tatlıtuğ ailesinin Erenköy'deki evinde geçirdi. Tatlıtuğ o gece ailesine ilişkisiyle ilgili aldığı kararları da açıkladı. Evlenmeyi düşündüklerini söyleyen ünlü oyuncu bu sözleriyle özellikle de annesi Nurten Tatlıtuğ'u mutlu etti. Tatlıtuğ'un Azra Akın'la ilişkisi 2002'de başlamış, 2008'de bitmişti. Çift 2011'de ilişkilerine bir şans daha vermiş ancak geçen Şubat'ta yine ayrılmıştı. İkili 2 ay süren ayrılığın ardından geçen hafta barışmışlardı.
31
Kayseri’nin Cennet Köşesi
Tesisleri
Erciyes’in eteklerinde huzur kokan bir cennet.
Eşsiz manzarası ile doğanın kusursuz bütünlüğünde hislerin, gizemin farklı bir yanı DOA Tesisleri restoranı ile damak tadınıza tat katan
ve leziz yemek çeşitlerini sizlere sunarken, tabiatın huzurunu hissedecek ve cennet gibi bir mekânda zaman içinde kaybolacaksınız... Kusursuzluğu estetikle bütünleştirdiğimiz düğün organizasyonlarıyla, yüreklerinize ahenkli ve hoş zamanlar katacak ve yeni bir hayata huzurun kanatları altında merhaba demenin mutluluğunu yaşayacaksınız... Şimdi gözlerinizi kapayın ve doğanın merkezinde beyazın büyüsünü, mavinin huzurunu, yeşilin gizemini hislerinizin dansı ile yaşayın. Konforun, kalitenin, lezizliğin şemsiyesi altında verilen hizmet ile sizleri hayalleriniz kavuşturan ve tabiatın içinde farklı bir konsept…
Doğanın merkezinde bir lezzet kuşağı “Doa Tesisleri”... 10.000 m2 alan üzerine kurulu bir tesis olan Doa Tesisleri, 650 kişilik ve 200 kişilik 2 adet çok amaçlı salonu ile hizmet veriyor. Düğün, nişan, sünnet organizasyonlarına ev sahipliği yapan doğa tesisleri yeni sezon içinde tüm hazırlıklarını tamamlamış bulunmaktadır. Özenle seçilmiş salon süslemelerini müşterilerine standart olarak sunan tesis neredeyse herşey dahil hizmet veriyor. Son zamanlarda kına geceleri için rağbet gören çok amaçlı salonunda mezuniyet törenlerine de ev sahipliği yapıyor. Oldukça geniş bir otoparka sahip olan tesiste tüm davetli misafirler sorunsuzca araçlarını güvenle park edebiliyor. Restaurant bölümünde ise birbirinden lezzetli menülerle iştah açıyor. Meşhur Kayseri mutfağı, ızgara ve tava çeşitleri, special yemekler sizler için özenle hazırlanıyor. Hafta
sonu açık büfe kahvaltı diğer günler serpme şeklinde bol çeşit kahvaltı imkânını da sizlere yaratan Doa Tesisleri, Akşam yemeklerinde ise açık hava ve kapalı salonları ile restaurant hizmeti veriyor.
Çocuklar için ayrılmış oyun parkı ile çocuğunuzun da iyi vakit geçirmesini sağlıyor.
35
YAMAÇ PARAŞÜTÜ İLE KANATLANMAYA NE DERSİNİZ? Özgürlük hissini Hazerfan Ahmet Çelebi gibi Galata Kulesi’ nden değil de Ali Dağı’ nın Kayseri’ yi ayaklarınızın altına seren pistinden semaya doğru yelken açarak yaşamak, kaybolan enerjinizi fazlasıyla geri getirmeye yetiyor. Dünyada ve ülkemizde yamaç paraşütüne verilen değerin her geçen gün artması bu spora gönül verenleri sevindirmeye yeterken Kayseri Talas Belediyesi Erciyes Üniversitesi ile birlikte ortaklaşa yürüttüğü çalışmalarıyla yamaç paraşütü konusunda birçok başarıya imza atıyor. Türkiye’ nin ve dünyanın en iyi yamaç paraşütü pistlerinden biri olan Ali Dağı her yıl yüzlerce kişinin göklerde kartal gibi kanatlanıp Kayseri semalarında süzülmesine ev sahipliği yapıyor. Bizde Ali Dağı eteğinde Yamaç Paraşütü Eğitmeni Adem Hasgül ve Talas Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Şefi Rıfat Yalçın ile gerçekleştirdiğimiz röportajın
ardından yamaç paraşütüne gönül veren 6 sporcumuzla Ali Dağı’ nın 1670 metre yükseklikteki uçuş pistine keyifli bir yolculuk gerçekleştirdik. Bizler eğitmenimiz Adem Hasgül, Şefimiz Rıfat Yalçın ve sporcularımız Erdal Aytekin, Tolga İnan ve Sabri Kavuncu’ nun gökyüzüne süzülüşlerini fotoğraf kareleriyle ölümsüzleştirmeye çalışırken sporcu Harun Ertürk’ ün de geride kalarak arkadaşlarının havalanmasına yardımcı olması takım ruhunu taşımanın güzelliğini çok iyi ifade ediyordu. Sizlerde yamaç paraşütüne merak salıyor ve bu sporla ilgili aklınızda oluşan sorularınıza cevap arıyorsanız röportajımız size ışık tutacaktır. Röportajımızı ilk olarak 1998 yılında yamaç paraşütü sporuna adım atıp hakemliğini aldıktan sonra Yamaç Paraşütü Eğitmenliği ayrıca Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyeliği yapan Adem Hasgül ile gerçekleştirdik.
Kayseri Semaları Yamaç Paraşütü Sporu’ na Merhaba Diyor
Kayseri’ de ilk yamaç paraşütü kursunu 1998’ de Erciyes Üniversitesi ile birlikte almıştık, bende o zaman başlamıştım. Kayseri’ de daha önce yamaç paraşütü ile uçanlar vardı. Ama 1998’ den itibaren burada uçuşlar başladı diyebiliriz. 2004 yılında burada dünya kupası yaptık. Dünya kupası yaptıktan sonra burada yamaç paraşütünün yapılma oranı daha da arttı. 2008 yılından itibaren de biz Talas belediyesi ile ortaklaşa kurslar düzenlemeye başladık. Şimdiye kadar 300 öğrenci yetiştirdik. Bu 300 öğrenciden 50’ si şu anda ciddi anlamda uçuş yapacak düzeyde. Şu an da 10-15 kişiden oluşan A takımı dediğimiz takım ile uçuşlarımıza devam ediyoruz.
Yamaç paraşütüne başlama yaşı var mı?
16 yaşından küçükleri almıyoruz. 16-18 yaş arasındakilerden aile onayı alıyoruz. Yaştan daha önem verdiğimiz şeyde kişinin fiziki açıdan yeterli olup olmadığı. Vücut güçsüz olduğu zaman ilk zamanlarda çok sıkıntı yaşıyoruz. Bu yüzden vücudun güçlü olması gerekiyor.
Bu sporu yapmak isteyenlerin ne gibi özelliklere sahip olması gerekiyor?
Sağlıklı ve dikkatli olacak. Çünkü kazalar genelde dikkatsizlikten kaynaklanıyor. Mesela geçen hafta beden eğitimi ve spor yüksek okulunda yamaç paraşütü eğitimi almak isteyen öğrencilerle konuşuyoruz. “Hocam kimler yapar, kimler yapamaz?” diye bir soru sordular. Bende onlara bir soru sordum. Sollama yasağı olan bir yerdesiniz, önünüzde de bir tır çok yavaş bir şekilde yoluna devam ediyor. Böyle bir durumda ne yaparsınız? Geçer misiniz yoksa arkada mı kalırsınız? Geçeriz diyen kişilere gelmeyin dedik. Çünkü bu sporu yapmak istiyorsanız risk almayacaksınız.
Yamaç paraşütü için gereken teknik malzemeler neler?
Başlangıç kurslarında yamaç paraşütü, harmes, yedek paraşüt, kask, telsiz gibi bütün teknik malzemeleri biz veriyoruz. İmkânı varsa botlarını kendilerinin getirmesini istiyoruz, imkânı yoksa botu da biz veriyoruz. Belli bir seviyeye geldikten sonra yapabileceğine karar verdiğimiz arkadaşlarımıza malzeme almalarını söylüyoruz. Ama ondan önce bütün malzemeleri biz veriyoruz.
37
Güvenlik açısından bu sporun ciddi bir tehlikesi var mı?
Yamaç paraşütü tehlikeli bir spordur. Sağlıklı ve dikkatli olacaksınız. Malzemelerinize dikkat edeceksiniz. Risk almayacaksınız. Bu şartlarda yaptığınız zaman size durduk yere kaza gelmez. Sollama yasağı olan bir yerde arabanın burnunu çıkarınca ne kadar risk taşıyorsa bizde de o kadar risk var.
Kayseri’ nin Talas ilçesindeki Ali Dağı, yamaç paraşütü ile ilgili birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Bu etkinliklerin yamaç paraşütüne nasıl bir katkısı oluyor?
Türkiye’ de uluslararası organizasyonlar açısından baktığımız zaman 1997 yılında Denizli’ de Dünya Hava Oyunları yapıldı. 2002 yılında Erzincan’ da dünya kupası yaptık. Daha sonra 2004 ve 2007’ de Talas Belediye Başkanı Rıfat Bey ile birlikte Ali Dağı’ nda dünya kupalarının bize avantajı oldu. Hem Kayseri’ deki yamaç paraşütü sporunun gelişmesi açısından hem de Türkiye’ nin dünya çapındaki yamaç paraşütündeki yerini daha yükseğe taşımış oldu. Çünkü siz bir dünya kupası yaptığınız zaman otomatik olarak ev sahibi pozisyonundasınız. Bu yüzden daha iyi dereceler alıyorsunuz. 7 kişilik de ev sahibi kontenjanımız oluyor bu sayede. Buradaki yapmış olduğumuz yarışmalara pilotlarımızın katılma sebebi uluslararası puan almak. Bizim Kayseri’ de yapmış olduğumuz yarışmalar kademesi itibari ile yüksek kademede yarışmalar olduğu için uluslararası puanı da fazla veriyor. O yüzden de yurt dışında yarışmacılar kendiliğinden geliyorlar. Bu yılda yaklaşık 20-25 tane yabancı pilotumuz olacak.
Kayseri halkı yamaç paraşütü sporuna gereken ilgiyi gösteriyor mu?
Diğer şehirlere oranladığınız zaman Kayseri halkından yamaç paraşütüne iyi bir ilgi var. Biz bugüne kadar 300 öğrenci yetiştirdik. Bunun 250 tanesi Kayseri’ den. İstanbul’ dan da bizim verdiğimiz kurs için buraya kadar gelenler de oluyor. Yarışmalara katılım da oldukça iyi.
Yamaç paraşütü ile ilgili Kayseri’ de yakın zamanda gerçekleştirilecek projeler hakkında bilgi verebilir misiniz?
Organizasyon açısından 23-30 Haziran arasında burada Türkiye Şampiyonluğu var. Aynı zamanda ön dünya kupası olarak da bir tescil aldık. Bu tescil ile daha sonraki iki sene içerisinde burada dünya kupası yapma durumumuz olacak.
Ali Dağı’ nın yamaç paraşütündeki önemi nedir?
Ali Dağı uçuş açısından elverişli olduğu kadar yan avantajlara da sahip. Örneğin Ali Dağı’ ndan kalkıp 100 km motor olmadan rahatça uçabilirsiniz. Bunun haricinde şehre çok yakın. Diğer uçuş noktalarına baktığınız zaman şehirlere uzaktır. Otel ve lokanta şehirden uzak yerlerdeki bölgelerde sıkıntı olur. Ama Ali Dağı, Kayseri’ nin dibinde. Konaklama ve yeme içme yönünden hiçbir sıkıntısı da bulunmuyor. Allah korusun ters bir şey olsa bile Türkiye’ nin en iyi hastaneleri de uçuş alanına yakın. Bunun dışında uluslararası hava alanı da çok yakın. Bunun haricinde belediyenin de çok ciddi yerel desteği var. Talas Belediyesi her yaz piste giden yolun ve pistin bakımını yaptırıyor. Konaklama açısından organizasyonlarda da yardımcı oluyor. Biz bir yerden onay almaya çalıştığımızda onay direk geliyor. Şu anda en azından o aşamaya geldik.
Talas Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Şefi Rıfat Yalçın’ da yakın zamanda gerçekleştirecekleri projeler hakkında bizi bilgilendirdi.
23-30 Haziran’ da Türkiye kupası yamaç paraşütü yarışmamız var. Bu yarışmaya yurtdışından 150 yarışmacı bekliyoruz. Bunların içinden 50 kadarı da yerel yarışmacımız olacak. Bunun yanında Yelkenkanat Avrupa Şampiyonası var. Bu yarışmalar ilçemizin gelişmesi ve ülkemizin tanıtılması açısından olumlu değerler katıyor. Diğer taraftan havacılık konusunda bu yaz iki tane Türkiye çapında model uçak yarışmalarımız da olacak. Bu yarışmalarımızı da yaz ve sonbahar dönemlerinde yapmayı planlıyoruz. Bunun nazarında da Ali Dağı için Oran Kalkınma Ajansı ile birlikte bir Master Planı çalışması yaptık. Erciyes’ de olduğu gibi Ali Dağı’ nı da turizme ve diğer sporlara kazandırmak için çalışma başlattık. Ayrıca havacılık sporu açısından pistlerimiz olacak. Konaklama yerleri, binicilik sporu için yeni tesisler, doğal yürüyüş alanları yapılacak. Yani Kayseri’ nin gelişimi açısından başarılı bir proje olacağını düşünüyorum. Bir an önce de tamamlanmasını heyecanla bekliyoruz.
OTEL SEÇİMİNDEKİ EN ÖNEMLİ FAKTÖRÜN ‘TEMİZLİK’ OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI Yaz mevsimi ile otellerdeki doluluk oranı artıyor. Peki bir Turizm ülkesi olan Türkiye’de turistlerin otel seçimini etkileyen en önemli faktör ne? Ülke ve şehir seçiminin ardından otellerin yeniden tercih edilebilirliğini sağlayan en önemli unsurun “Temizlik” olduğu açıklandı. Karcher’in 10 bin otel müşterisi üzerinde yaptığı araştırma bulgularına göre temizliğin ana göstergesi ise banyo ve tuvaletler. Turizm sektöründe hijyenik ortamlar sağlama hedefi ile yola çıkan dünyanın en büyük temizlik ekipmanı üreticisi Karcher, otel konuklarının güvenli ve keyifli bir tatil geçirmeleri için 10 bin otel müşterisiyle uluslararası bir araştırma gerçekleştirdi. Dünyada 77 yıldır 190'ı aşkın ülkede temizlik ekipmanları ve ürünleriyle hem profesyonel kullanıcılara, hem de ev kullanıcılarına yenilikçi temizlik çözümler sunan marka, otellerin tercih ettiği bir numaralı temizlik ekipmanları üreticisi olarak biliniyor. Turizm sektörü ile iç içe olan Alman Karcher, dünyaca bilinen ve tercih edilen seçkin otellerde kullanılıyor. Turizm sektöründe lobiden mutfağa, odalardan banyo ve tuvaletlere, toplantı salonlarından restoran, kafe ve barlara kadar her alanda temizlik sorununa profesyonel çözümler sunuyor.
KİŞİYE ÖZEL ÇÖZÜM GEBERİT SİGMA50 Geberit Sigma serisine ait Sigma50 kumanda kapakları, banyolarınızın modernize edilmesi için önemli bir rol oynarken, tarzınızı belirleyen değişik dizayn, renk ve yüzey tiplerine yönelik zengin renk alternatiflileriyle dikkatleri üzerine çekiyor. Geberit Sigma serisine ait Sigma50 kumanda kapakları banyonuzun tasarımını tamamlayacak şık seçenekler sunuyor. Geberit Sigma serisi gömme rezervuarlar ile uyumlu Sigma50 kapaklar banyonuz ile uyumlu beyaz, siyah, füme cam, yeşil cam ve daha birçok çeşit sunarak modern banyolar yaratma imkanı sunuyor.
KENWOOD BLENDER SETİ İLE YEMEK HAZIRLAMAK BİR ZEVK Yemek hazırlama ürünlerinde dünyaca ünlü Kenwood, fonksiyonel ve sıra dışı ürünleri ile mutfaklarda kadınların en önemli yardımcısı. Kenwood bu anlamda geliştirdiği yepyeni KMIX HB891 El Blenderı Seti ile mutfaklardaki karmaşya ve dağınıklığa son veriyor. İleri teknoloji ile geliştirilen Kenwood KMIX HB891 El Blenderı Seti ile meyve ve sebze doğramak artık çok daha kolay, çok daha zevkli! Kenwood’un KMIX HB891 El Blenderı Seti ile yemek yapmak dünyanın en kolay ve en zevkli işi haline geliyor. Mutfakta pratikliğe ve şıklığa önem verenlerin en büyük tercihi Kenwood KMIX HB891 El Blenderı Seti, yemek yapmayı ise bir zevke dönüştürüyor. Kenwood Blender Seti’nin doğrama aparatı, meyve ve sebzelerinizi istediğiniz irilikte doğrayabilirken, çırpma aparatı ile de leziz kek harcınızı karıştırabilir, el blenderi özelliğli ile çorbalarınızı istediğiniz kıvama getirebilirsiniz.
HER ANNE, MÜCEVHER ZARAFETİNE SAHİP DE’LONGHI BRILLANTE’E SAHİP OLMAYI HAKEDER Zarif tasarımlarıyla hayata renk katan, üstün teknolojisiyle hayatı kolaylaştıran De’Longhi’nin sunduğu Brillante Serisi, ekmek kızartma makinesi ve Brillante su ısıtıcısı mutfaklarda mücevher zarafetiyle anneler için en güzel hediye. Anneler Günü’nde, hayatınızın en değerli varlığına De’Longhi Brillante Serisi hediye etmeye ne dersiniz? En son teknolojinin, zarif İtalyan çizgisiyle buluştuğu Brillante serisi mutfaklara şıklık katarken, annelerin marifetli elleriyle buluşunca kahvaltıları daha da keyifli hale getiriyor.
RAPSODİ CAM SERVİS SETİ İLE BAHAR SOFRALARINIZ RENKLENİYOR Camın ihtişamını el işçiliğiyle birleştiren Emsan; özel olarak tasarlayıp ince çizgi detaylarıyla renklendirdiği yeni ürünü Rapsodi Cam Servis Seti’yle baharı karşılıyor. Bahar akşamlarındaki sofralarınızı renklendiren Rapsodi Cam Servis Seti görenleri kendine hayran bırakıyor. Sofralarınıza şıklık katan Emsan’ın, yepyeni ürünü Rapsodi Cam Servis Seti, hem kalabalık sofralarınıza hem de sevdiklerinizle baş başa geçireceğiniz özel anlara hitap ediyor. İçerisinde 12 adet çay bardağı ve çay tabağı, 12 adet meşrubat bardağı, 12 adet ayaklı bardak ve bir cam sürahiden oluşan takımla kalabalık bahar akşamlarınız şenleniyor.
41
i d l e G r a h a B ’e s e y i Erc Her yıl ünlü isimleri Erciyes Üniversitesi Bahar Şenlikleri kapsamında ağırlayan Erciyes Üniversitesi bu yıl da geleneği bozmadı. 18. si düzenlenen şenlikler 6 Mayıs itibariyle ziyarete açılarak 11 Mayıs 2012 gününe kadar Kayseri halkı tarafından yoğun ilgi gördü. 6 Mayıs’ta Türk Hava Kuvvetleri “Türk Yıldızları” akrobatik uçuş gösterisi sergiledi. Yağışlı ve rüzgârlı havaya rağmen izleyicilerin yoğun ilgisini gören akrobasi grubu 5 kez paralel uçuş, bir kez de üçlü açılım uçuşu yaparak gösterisini tamamladı. Gösteriyi Kayseri Valisi Mevlüt Bilici, Garnizon Komutanı Tümgeneral Ali Demiral ile diğer askeri yetkililer ve çok sayıda vatandaş izledi 7 Mayıs tarihinde yine gün boyu etkinlikler devam etti. Mehter bandosu ve Milli güreşçilerin yağlı güreş gösterileri daha sonrasında ERÜ Kafkas ekibi halk oyunları gösterileri tam bir şenlik havası yaşattı. Genç Türkcell sponsorluğunda Model konuk olarak profesyonel performanslarını sergiledi ve mükemmel bir gece yaşattılar. 8 Mayıs günü şenlikler Özgün konseriyle devam etti. Şarkıcı Özgün en çok beklenilen sanatçılardan biri oldu ve yoğun ilgi gördü. 9 Mayıs’ta gün boyu etkinlikler devam etti. Alternatif müzik gruplarıyla başlayan gün yine ERÜ halk oyunları ekiplerinin gösterileriyle günü eğlenceli kıldı. Şarkıcı Oden’in kısa konseriyle devam eden şenlik günün sonunda yerini Cüneyt Ergün’a bıraktı. 10 Mayıs günü şenlik alanının en kalabalık olduğu günlerden biri oldu. Akşam saatlerine doğru DJ Marsel Verschoor’un performansının ardından Erciyes Üniversitesi müzik gruplarından Grup Rock-ı sahne aldı. Gecenin ilerleyen saatlerinde Gökçe sahnede yerini alarak öğrencilere eğlenceli bol müzikli saatler yaşattı. Şarkıcının konseri bol yağmura rağmen ece yarısına kadar sürdü. Beklenen gün 11 Mayıs geldiğinde şenlik alanı tıklım tıklımdı. Gün boyu süren etkinlikler, oyunlar, eğlenceler öğrencileri ve Kayseri halkını beklenen konsere hazırladı. Rock müziğinin tanınmış isimlerinden Şebnem Ferah, Erciyes Üniversitesi Bahar Şenlikleri kapsamında verdiği konserde izleyicilere unutulmaz bir konser verdi. Özgürce Yaşa şarkısıyla sahneye çıkan Ferah, sevilen şarkılarını yaklaşık 10 bin kişiyle söyledi.
TAŞLARIN GİZEMLİ DÜNYASININ ARDINDAKİ
ŞİFA TOZLARI Aşk Taşı Sarı Yakut
Vücuttaki negatif enerjiyi atarak kalbi aşka açan sarı yakut, güzelliğinin yanında birçok hastalık için şifa kaynağıdır. Topaz taşı olarak da bilinen sarı yakut, veba gibi salgın hastalıklara karşı etkili olurken göz hastalıkları tedavisinde de kullanılır. Yüksek ateşi düşürürken düşük tansiyonu da dengeleyici özelliğe sahiptir. Ayrıca korkulardan kurtarıp özgüveni de artırır. Uykusuzluk problemi çekenlerin bedenlerini gevşeterek rahat uyku uyumalarını sağlar. Doğada ender rastlanan bu doğal parlaklığıyla göz kamaştıran taş, genelde dörtgen şeklindeki kristallerden oluşur. Mücevher yapımında da kullanılan sarı yakut, nazarı da önler.
Enerji Verici Akik Taşı
Yemen taşı veya ölümsüz taş olarak da bilinen Akik Taşı, adını Sicilya’nın en büyük nehri olan Achates nehrinden alır. Yüzük, mühür, düğme, süs eşyası yapımında kullanılan akik, ruhsal gelişimi sağladığı gibi metabolizmanın da hızlı çalışmasına yardımcı olur. Olumsuz enerjilere karşı koruyucu görevi de üstlenen akik; kırmızı, gri, beyaz, mavi, kahverengi ve yeşil karışımı renk çeşitliliğine sahip. Pozitif enerji yaydığı için kişinin insanlarla iyi iletişim kurmasına katkıda bulunur. Tansiyonu dengeler ve nazara karşı iyi gelir. Cesareti artırıcı özelliğe sahip akik, konsantrasyonu kolaylaştırır. Akik, taşıyan kişileri olumsuz duygu ve tartışmalardan uzak tutar. Lohusalık döneminde anne ve bebeğin gelişimi açısından faydalıdır. Gerginliğin ve ağrıların azalmasına da yardımcı olur.
Cilt Hastalıklarına Karşı Mercan Taşı
Organik bir taş olan Mercan Taşı, mercan poliplerinin kireçlenmiş iskeletlerinden oluşur. Mercan, Kuran-ı Kerim Rahman Suresi’ nde de geçen değerli bir taştır. Kırmızı, pembe ve beyaz renklerden oluşan mercanın kırmızı renklisi en değerli olanıdır. Sedef hastalığı başta olmak üzere birçok cilt rahatsızlıklarına iyi gelir. Kırmızı mercan kansızlığa, kan dolaşımı hastalığına ve yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklara iyi geldiği gibi özgüveni da artırıcıdır. Mercanın öğütülmüş hali ise yılan ve akrep sokmalarına karşı etkilidir. Mercan, kalp ve dalak dostudur. Hafızayı kuvvetlendirir, hormonları dengeler. Olumsuz enerjiyi de ortadan kaldırarak huzur ve rahatlama verir. Gümüş ve bakır ile kullanıldığında ise yararı daha fazla hissedilir.
Gökkuşağı Taşı “Opal”
Merhamet Taşı “Lal”
Tutkuların taşı olarak da bilinen Lal Taşı, üzerinde taşıyan kişiye enerji ve zindelik verir. Lal taşının erkek türü koyu kırmızı, dişi türü ise açık kırmızıdır. Hayal gücünü harekete geçiren lal, dinginlik ve rahatlama hissi verir. Değerli taşlardan olan Lal Taşı kolye, tespih, küpe, bilezik olarak kullanılabilir. Günlük hayatımızda oluşan stres ve yorgunluğu hafifletmeye yardımcı olur. İşlerinizin yolunda gitmesine yardımcı olan lal, hafızayı da kuvvetlendirir. Akciğer ve kalp hastalıklarına karşı koruyucu ve iyileştirici özelliğe sahiptir. İnsanlarla daha sağlıklı ve samimi ilişki kurmaya yardımcı olurken merhamet duygusunu artırıcı özelliği de bulunur.
Sezgileri “Aytaşı”
Kırmızı, renksiz, beyaz, pembe, mavi ve karışık gökkuşağı renginde bulunan Opal, sevgi ve şefkat duygularını artırır. Yeraltında hareket halinde olan suların, kayalar arasındaki boşluklarda çökelmesi sonucu oluşur. Vücut sıcaklığına göre renk değiştiren opal, stresi ortadan kaldırarak rahatlamaya yardımcı olur. Özgüveni artırarak utangaçlık duygusunun azalmasını sağlar. Maddi konularda şans getirdiğine inanılır. Göz sağlığı için yararlıdır. Yetenek ve panzehir taşı olarak da bilinir. Mücevher olarak kullanımı yaygındır. Sezgileri artırıcı özelliği de vardır.
Meditasyon Taşı “Oniks”
Bağımlılıktan kurtulmaya yardımcı olan siyah renkli bu taş, üzerinde taşıyan kişilerin enerjisini artırıcı özelliğe sahip. Korku ve kaygı duygularını dengeleyici, depresyonu azaltıcı ve özgüveni artırıcıdır. Tene teması halinde iç kulak rahatsızlıklarına iyi gelir ve duymayı artırır. Mantar hastalıklarına iyi gelir, kontrol ve dengeyi de sağlar. Çiftler arasındaki ilişkilerde de uyumu artırıcı özelliğe sahiptir. İçsel yolculuğu gerçekleştirmede etkili olduğu için meditasyon taşı olarak da bilinir. Gelecek kaygısını ortadan kaldırarak konsantrasyonu sağlar. Nazardan korunmada etkilidir. Takı ve süs eşyası olarak da kullanılır. Doğum sancısını azaltmasının yanında rahim rahatsızlıklarına da iyi gelir. Sakinleştirici etkisi vardır.
Artırıcı
Aydan yansıyan ışığın Aytaşı’ nın ışığı olduğuna inanıldığından bu ismi alan taş, sezgileri kuvvetlendirici özelliğinden dolayı meditasyonda kullanılır. Dolunay zamanı dışarı bırakıldığında ise taşın enerji dolduğu söylenir. Kısırlığa ve doğum sancısına iyi gelir. Kramplara, bacak ve sırt ağrılarına, oburluğa karşı etkilidir. Duygusal dengeyi sağlayarak kişinin huzurlu ve mutlu olmasını sağlar. Hücreleri yenileyici etkisinden dolayı yaşlanmayı geciktirir. Üzerinde taşıyan kişiyi nazardan korur. Birbirini aşkla seven kişilerin arasındaki tutku ve ihtirası artırır. İletişimi kuvvetlendirir. Diğer insanların hislerine karşı da duyarlı olmayı sağlar. Rüyaların da daha net hatırlanmasında etkilidir.
Barış Taşı “Turkuaz”
Gök mavisi ve yeşilimsi renklerde bulunan Turkuaz, huzur verici ve rahatlatıcı özelliğe sahip. Bedeni kuvvetlendirir, tansiyonu düzenler ve kalp rahatsızlıklarına iyi gelir. Hücreleri yenileyici özelliği vardır. Kemik erimesini engeller. Üzerinde taşıyan kişiye sakinlik veren Turkuaz, mutluluğu artırır. Yüzük, kolye, küpe olarak kadınlar tarafından yaygın olarak kullanılan bir taştır. Duygusal dengeyi sağlayıcı özelliğinin yanında kişiler arasındaki iletişimi de kuvvetlendirir. Nazara karşı da etkilidir. Gümüş ile birlikte kullanıldığında etkisi daha çok hissedilir.
45
Doktor Balıklar İş Başında Kangal Balıklı Kaplıca, Ülkemiz Termal Kaplıcaları içinde kendine özgü bir yeri olan, tedavi özelliği ile de dünyada bir eşi daha bulunmayan nadide mucizelerden bir tanesidir. Bazı vücut hastalıkları ve yaralarına şifa olduğuna inanılan bu küçük balıkların gizli dünyasına birlikte göz atmaya ne dersiniz? Balıklı Kaplıca Sivas'a 98, Kangal ilçesine ise 13 kilometre uzaklıktadır. Kangal’a gitmek için Ankara yolundan gelenler Sivas merkeze geldikten sonra Kayseri Malatya yönüne giden yolu takip etmelidir. Kayseri yolundan gelenler Sivas'a 20 km kala Ulaş Malatya yoluna dönerek, Malatya tarafından gelenler ise Kangal ilçesine giriş yaparak ulaşabilirler. Sivas’a kara, hava ve demir yolu ile ulaşmak mümkündür. 36-37 derece sıcaklıktaki kaplıca suyunda bulunan balıkların mucizevî bir şekilde tedavi yöntemi uygulaması bu kaplıcanın ününü ve özelliğini daha da artırmaktadır. Tahriş olmuş durumdaki veya herhangi bir enfeksiyondan oluşmuş cilt dokusundaki yaraları; egzama, cerahatli sivilceler ve hatta tıpta tedavisinin imkânsız olduğu bilinen "Sedef" hastalığı gibi cilt hastalıkları 2-10 cm. büyüklüğündeki Cyprinide (Sazangiller) familyasından Cyprinion Macrostamus (Beni Balığı) ve Garra rufa
(Yağlı Balık) türündeki balıklar tarafından iyileştirilmekte ve izleri kaybolmaktadır. Kaplıca iki tip balık içermektedir. Her iki tip balık ta Cyprinidae familyasının üyesidirler ve sıcak bir ortamda yaşamaya adapte olmuşlardır. Bu tiplerden vurucu diye bilinen, Cyprinion macrostomus' tur. Bu tipin terminal ağzı vardır ve 15 - 20 cm boydadır. Vücudu nispeten iri pullarla kaplıdır ve yan yüzeylerinde 6 - 8 adet farklı büyüklükte düzensiz lekeler bulunmaktadır. İkinci tip balık, bir yalayıcı olarak bilinen Garra rufa' dır. Bu tip hilal şeklinde ventral ağıza sahiptir ve boyu maksimum 19 cm 'dır. Vücudu büyük pullarla kaplıdır. Jabbers (dürtükleyiciler) olarak anılanlar, üçüncü bir balık tipi değildir, bu "vurucu tipin" eşeysel olgunluğa erişmemiş formudur. Eşeysel olgunluğa erişince yan yüzeylerindeki lekeler kaybolur. Suyun yüksek sıcaklığı ve beslenme ortamının balıklar üzerindeki etkileri biyokimyasal olarak ta araştırılmıştır. Doktor balıkların tedavi edici tıptaki rolü daha ileri çalışmaları hak etmektedir. Kaplıcada ilk kez yıkananlar ellerinde olmayarak tarifi mümkün olmayan bir ürperti yaşarlar. Çünkü suya girer girmez, ince, kahverengi, gri, bej rengindeki sazan ve kaya balığı türü balıkların hastanın etrafında dolaşmaya ve ciltte hastalık belirtisi olan yerleri temizlemeye başladıklarını görürler. Hastaların balıklara alışmaları 2-3 gün sürer. Dişleri olmayan bu balıklar, 36-37 derece sıcaklıktaki suyun yumuşatmış olduğu kabarık yara kabuklarını yavaş ağız (dudak) hareketleriyle acıtmadan ve kanatmadan kopararak cilt pürüzsüz hale gelinceye kadar temizler. Tedaviden olumlu sonuç alınması için üç hafta (21 gün) süresince günde 2 seans şeklinde 4 er saat havuza girmek ve toplam 8 saat suda kalınması gerekmektedir. Ayrıca, sabahları aç karına birkaç bardak şifalı sudan içmeyi ihmal etmemek gerekir. Diğer taraftan yerden kaynayan su içindeki kabarcıkla ve balıkların vücut üzerinde yaptığı darbelerle vücutta bir gevşeme ve dinlenme görülmektedir. Tedavi tamamen yan etkisiz olup, kesinlikle herhangi bir ilaç kullanılmamaktadır. Ancak bazı hastaların tereddütleri daha sonra tekrarlarsa konusu oluyor. Yapılan araştırmalarda bugüne kadar böyle bir vaka ile karşılaşılmamıştır. Dünyanın bir numaralı kaplıcası diyebileceğimiz bu kaplıca yalnız sedef hastalarını değil tüm cilt hastalıklarını tedavi etmektedir. Vücut ısısına eşdeğer olan 36-37 derece deki kaplıca suyu şifa özelliğinin yanısıra berrak, kokusuz aktığı yerde hiçbir çökelti bırakmamaktadır. Doktor balıklara duyulan ilgi, nörolojik ve romatizmal hastalıkları olan insanları da bu kaplıcaya çekmiştir. Balıklar havuza giren vücudun çevresini sarmakta, bu vücuda vurmakta ve yaralamaktadırlar. Başlangıçta deride duyulan huzursuzluk yerini , mikromasajın gevşetici hoş duyumuna bırakmaktadır. Bu masaj özellikle hızlı büyümeleri için daha fazla besine ihtiyacı olan Küçük balıklar tarafından yapılmaktadır. Bu nedenle kaplıcanın hidroterapik yararına eş olarak nörolojik, romatizmal ve travmatik sekelleri olan hastaların kendilerini daha iyi hissetmelerine neden olan bu masajın da psikolojik bir katkısı olabilir. Umutsuz hastaların bu kutsal balıklara olan güveni ve farklı bir ortamda bulunmaları da hastanın kendisini iyi hissetmesine katkıda bulunuyor olabilir. Sadece hastalar değil sağlıklı olan kişilerde doktor balıkları görmek amacıyla kaplıcayı ziyaret etmektedirler. Sağlıklı insanlar muhtemelen bu balıklardan derilerinin keratinize olan kısımlarının temizlenmesi nedeniyle yararlanmaktadırlar.
47
51
Fransa İmparatoru
Napolyon'u Dize Getiren Aşkı
‘Josephine’ Josephine, bir Fransız çiftçisinin kızı olarak dünyaya geldi. Hayata bakışı, hal ve hareketleri bir çiftçi kızına uygun değildi. Hayatı seviyor, dans ve eğlenceden çok hoşlanıyordu. Kurnaz, işini bilen Josephine ne yaptı etti, sonunda kendisini bu hayattan çekip çıkaracak birini buldu. Daha 17 yaşındayken, Vikont Aexandre Beauharnaisle evlendi ve iki çocukları oldu. Kocasının Fransız ihtilali sırasında başı kesilerek idam edilmesi üzerine, her şeyini kaybetti. Ama Josephine, akıllı ve cilveli bir kadındı. Kendi başını giyotinden kurtarmak için, bir yol bulup, kocasının mallarına tekrar sahip oldu. Napolyon ile ortak bir arkadaşlarının evinde tanıştılar. Gücü çok seven Josephine, Napolyon’un gücüne ve hırsına hayran kaldı… Fransa İmparatoru Napolyon, Josephine ile tanıştığında 27 yaşındaydı. Günlük gönül ilişkileri olmuştu ama savaşmaktan ve belirlediği hedeflere yürümekten, fırsat bulup evlenememişti. Napolyon Josephine ilk görüşte âşık oldu… Onun dul ve çocuklu olmasını, kendisinden beş yaş büyük olmasını bile umursamadı. Çevresindeki hiç kimseyi dinlemek istemiyordu. Josephine’in çekici, karizmatik kişiliği, alımlı yürüyüşü ilk görüşte başını döndürmüştü. Giyinmeyi, nasıl davranması gerektiği biliyordu ve bir erkeği etkileyecek bütün özellikler onda toplanmıştı sanki… Öyle tatlı bir ses tonu vardı ki… Napolyon, Josephine’ye sırılsıklam âşık olmuştu… Josephine ise Napolyon hakkında duyduğu o inanılmaz savaş hikâyelerine, onun kahramanlıklarına hayran olmuş, gözünü bir dakika bile ondan ayırmamıştı. Josephine 32 yaşındaydı ve hayatı boyunca elde ettiği tecrübeleri ona, bu adamın yakasını bırakmamasını öğütlüyordu. Josephine aşk değil, bir tutku yaşıyordu içinde. Güce olan tutkusunun dizginlerini sıkıca tutması gerekiyordu artık. Josephine ve Napolyon daha sonra
tekrar tekrar görüştüler. İkisinin de korkacak, saklanacak bir şeyleri yoktu. O yüzden de çok rahat görüşüyorlardı. Her görüşmeleri bir aşk sancısı bırakıyordu Napolyon’un kalbinde. Artık onun dışında hiçbir şey istemiyor, Josephine’den başka kimseyi gözü görmüyordu. Napolyon’un ailesinden bazı kişiler bu büyük aşkı engellemeye çalıştılar ama Napolyon hiç kimseyi dinlemedi. O josephine’in içini aydınlatan sesini, güzel gözlerini görmek istiyordu… Josephine’e yazdığı tutkulu aşk mektupları da işte böyle başladı: “Seninle dopdolu olarak uyanıyorum. Yüzün ve dün akşamın o insanı sarhoş eden anısı duyularımı bir an bile rahat bırakmadı. Tatlı ve eşsiz Josephine, kalbimde ne garip etki yaratıyorsunuz siz! Kızıyor musunuz? Üzgün müsünüz? Kaygılı mısınız? Ruhum üzüntüden yorgun düştü ve dostunuz için artık huzur diye bir şey yok…Ama bana
51 55
egemen olan o derin duyguya kendimi teslim ederek dudaklarınızdan, kalbinizden beni kavuran bir alevi çekip aldığımda benim için daha da fazlası söz konusu demek ki”. Ah! “Yüzünüzün siz olmadığını asıl bu gece iyice fark ettim. Öğlende gidiyorsun, üç saat sonra göreceğim seni. Beklerken, mio dolce amor (benim tatlı sevgilim), bir milyon öpücüğü kabul et; ama sen bana öpücük verme sakın, çünkü kanımı kavuruyor”. Ve sonunda Josephine’in istediği oldu. Napolyon ile evlilikleri gerçekleşti. Josephine’in zekâsı her daim işliyordu. Napolyon imparator ilan edildiği zaman, Josephine de kocasını önünde diz çöküp onu selamlamak istemişti. Hedefi İmparatoriçe olmaktı… Fakat hanedandan gelen bir kadın olmadığı için, çok kişi buna karşı çıktı. Napolyon, bunların hiç birine izin vermedi ve bildiğini yaptı… Tacı önce kendi başına, sonrada karısının başına koyarak, onu da imparatoriçe ilan etti. Josephine’in Hayattan isteyebileceği başka ne olabilirdi ki? Napolyon, Josephine ile evlendikten sonra, ülkesinin topraklarını genişletmek için ordusuyla savaşlara gitti. Gittiği her yerde, Josephine’in hayalini de yanında taşıyordu. Ona mektuplar yazıyor, ondan da aynı sevgi ve aşk dolu
mektupları bekliyordu. Fakat Josephine, ülkeleri dize getiren Napolyon’u küçümsüyor, ona hayatı zindan ediyordu… O yokken eğlenceler düzenliyor, danslar, içkiler eşliğinde hayatını sürdürüp gidiyordu. Onun Napolyan’dan bu kadar uzak görünmesi Napolyon’u çıldırtıyor, daha çok bağlıyordu. Josephine kaçtıkça, Napolyon kovalıyordu adeta. Napolyon seferde olduğu zamanlarda, hemen her gün bir mektup yolluyordu karısına. Josephine ise belki bilerek, belki bilmeyerek ihmal ediyordu mektupları. Bu Napolyon’un tutkusunu daha çok arttırıyor, Ona olan bağlılığı daha çok artıyordu. Üç gün boyunca karısından mektup alamadığında, adeta çılgına dönüyordu: “Senden hiç mektup gelmeden geçen üç gün. Bense her gün yazdım. Bu ayrılık korkunç bir şey. Geceler uzun ve tatsız, günler ise monoton. Düşma yenilgiye uğradı sevgilim, 18.000 esir, gerisi ise ölü veya yaralı. Wurmser’in elinde sadece mantua kaldı. Bu şimdiye kadar elde edilen en büyük başarı. Birkaç gün içinde birbirimizi tekrar göreceğiz. Bu emeğimizin ve meşakkatimizin ödülüdür. Bin ateşli öpücük”. Josephine’in mektupları soğuk, Napolyon’u çılgına çeviren mektuplardı. Napolyon, karısından birkaç gün mektup alamıyor diye krize giriyordu. Her seferinde daha büyük bir aşkla mektup yazıyor ve büyük bir hüzünle cevap beliyordu. Gelen cevaplar onu tatmin etmiyor, daha çok kızmasına sebep oluyordu.. Bir keresinde Josephine’in baştan savma ve donuk yazdığı mektuba, şöyle cevap verdi:
“ Mektupların soğuk… Onların tonu bizim sanki en azından yarım yüzyıldır evli olduğumuz kanısını uyandırıyor. Arkadaşça ve soğuk, nefret uyandırıcı ve garazkâr bir şey. Bunun dışında senden daha ne bekleyeceğim? Artık beni sevmediğini mi duyacağım? Bu eski bir hikâye, benden nefret ettiğini mi? Pekâlâ. Benim istediğimde bu. Nefretin dışında her şey haysiyet kırıcı olur. Fakat mermerden bir kalple kayıtsızlık, fersiz gözler, gevşek bir yürüyüş”. Kalbim kadar hassas bin öpücük… Josephine, Napolyon’a bir evlat veremedi. Napolyon ülkesini önde tutmalıydı. Bir erkek evlat istiyordu. 13 yıllık evliliklerinin sonunda bir çocukları olmamıştı daha. 40 yaşına gelen Napolyon, daha fazla vakit kaybetmek istemiyordu. Hanedandan biriyle evlenerek, çocuk sahibi olmalıydı. Bu Fransa’nın Kalbi kan ağlayarak “ Ayrılmak istiyorum “dedi karısına… Josephine böyle bir şey beklemiyordu. O kadar eline almıştı ki Napolyon’u. Onun kendisini bırakacağı fikrine bile inanmazdı kesinlikle… Fenalaştı haberi ilk duyduğunda, günlerce kendine gelemedi. Büyük aşkı, onu istemiyordu artık… Bu Josephine’in hayatı boyunca yediği en büyük darbeydi belki de. Büyük aşkı Napolyon, onu yüz üstü bırakıyordu. Napolyon içinde hiç kolay değildi Josephine’siz yaşamak… Josephine, ertesi gün kendini toparlamış olarak ortaya çıktı. Oldukça dokunaklı geçen bir törenle, Napolyon’dan boşanacağını açıkladı. Dünyaya bir varis getiremediği için, buna rıza gösterdiğini ve bununla da Napolyon’a olan bağlılığını herkese göstermek istediğini söyledi. Bu olaydan sonra Paris yakınlarındaki Malikânesine yerleşti ve hayatına orada devam etti… Napolyon Avusturyalı arşidüşes Marie- Louis ile evlendi ve tahtını bırakacak bir oğula sahip oldu. Fakat Napolyon’un ölmeden önceki son sözü Josephine oldu…
Mükemmel
AŞKI MI Arıyorsunuz?
“İster zengin, ister fakir, ister güzel, ister çirkin varsın bir uzvu eksik olsun fark etmez ama o kişi mükemmel olsun” diyen insanların çağında yaşıyoruz.
Mükemmel ilişkiyi aramamız belki de çocukluğumuzda hepimizin dinleyerek büyüdüğü mutlu sonla biten masal kahramanlarının beynimizdeki keyifli notalarında saklanıyor! Çoğumuz hem çok sevmek, hem çok sevilmek gibi duygularımızın en haz verici olanını yaşamak isterken, mutlu cinsellikler ve tabii ki mutlu çocuklara sahip bir aile özlemi içindeyiz. Bize güven verecek, toplumsal kimliğimizi ve toplumun onayını almanın rahatlığı içinde içimizdeki beni yaşatacağımız sığınacak limanların arayışındayız. Gerçekten de neden aradığımızı bulamıyoruz? Bunun nedenlerini kendimizde ve sosyal değişimde aramalıyız. Aşkını arayan insan ya anne babası gibi birini ya da kendine benzeyen ya da hep sahip olmayı istediği özelliklere sahip, kendince mükemmel birini seçme peşindedir. Günümüzde sanki ikinci seçim daha ön planda gibi görünüyor. İnsanoğlunun kendi genlerini geleceğe taşımak ve genetik özelliklerini kuşaklar boyu yaşatma arzusu malum! Bir tüp bebek akımının hatta sperm bankalarının sektör haline gelmesine bakılırsa bu konudaki ısrarımız daha da artmaktadır. Ancak genetik mirasçılarımızı korumak ve güvenli bir şekilde sevdiklerimizle yaşayabilmemiz biraz zorlaşıyor bu durumda. Bu noktada yeniden mutlu aile tablolarımızın kahramanlarına sığınmak zorunda kalıyoruz. Bize bunu vermesini umut ettiğimiz insanlar da; erkek için annesi gibi bir kadın, kadın içinse en az 30 yıl önce tanışık olduğu babası gibi biridir. Sonuç olarak; klasik aile özlemimizi de bize sunabilecek insanı ararken, mükemmel insan imajlarına kapılıp etikete olan özlemimize yaptığımız yatırımların altındaki salt insanla karşılaşmaktan ürker olduk.
vAma önce gerçek aşkı arayan kişinin kendinin farkında olması gerekir. Aşkı ne amaçla aradığının bilincine varması önemlidir. Kişi, ne istediğini bilmeden yönlenemez. Kimi zaman zor ve dikenli olabilen aşk yolunda yürüyebilmek için onu gerçekten istemek, bu nedenle de sabırlı ve azimli olmak gerekir. Buna, aşk kararında olmak gereklidir de diyebiliriz. Aşkın yolunu kesen rahatsızlıklardan birisi de yalnızlık hastalığıdır. Çevremizde yalnız yaşamayı alışkanlık haline getirmiş kişiler görürüz. Onlar açısından aşk, yalnızlığın keyfinden azgeçmek demektir. Bir türlü aşkın mı, yalnızlığın mı daha keyifli olduğuna karar veremezler. Aşk, bir süreçtir. Onu yaşarken siz de, sevdiğiniz insan da birlikte değişirsiniz. Aşkı yaşamanın keyfi de zaten bu değişim ve ilerleme sürecinin içinde bulunmanın lezzetidir. Aşka, ne kazanıp kaybedileceği hesabı ile yaklaşılmaz. Aşk kısa sürede bitebilen veya bir ömür boyu sürebilen bir duygu fırtınaları serüvenidir. Bu serüveni keyifle yaşayabilmek için kalbin bu serüvene her yönden hazır olması kadar bu serüveni yaşamayı istemek gerekir. Her nasıl yaşanacaksa ve ne kadar sürecekse. Aşk, kararlılıktır. Belki de bu duygusal yürüyüşte en önemli özelliklerden birisi budur. Kararsız kişiler, bu yürüyüşte yalpalarlar. Yalpalama ise duyguların zedelenmesine, aşk odağının kaybedilmesine ve devamla duygusal yabancılaşmaya yol açar.
Özetle; ne istediğinizi bilmelisiniz. Onu istemelisiniz. Biraz da emek vererek şansınızı kendiniz oluşturmalısınız!
57
Sevgiliniz biraz suskun ve bunu bir sorun olarak algılıyorsunuz.
Ne yaparsınız?
Bekar Bırakan Aşk Hataları
Onu biraz rahat bırakmak yerine, sürekli üzerine gidip her şeyin yolunda olup olmadığını sorarsınız. Sevgiliniz iyi olduğunu söylemesine rağmen sorularınızın sonu bir türlü gelmez. Böyle davranarak aslında iyilik yapmıyorsunuz. Kabul edin erkekler kadınlar kadar çok konuşmayı sevmez. Sizin için vakit geçirmek arkadaşlarınızla oturup sohbet etmek anlamına gelebilir belki; ama erkekler tek başlarına da çok mutlu olabiliyorlar. Erkeğiniz suskun mu? Suskunluğunun nedenini bir düşünün.
Kendinize önem gösterin Dağınık olduğunuz zamanlar kadar farklı giyindiğiniz zamanlarda olsun. Dantel gecelikle olduğunuz kadar eşofmanlarla da seksi olmayı ve kalmayı bilin.
Kıskançlık kıskacına düşmeyin Kıskançlık hissi onun sevgisini hak etmediğinize dair derin bir korkunun dışavurumudur. Başka birine ilgi gösteriyorsa bağırıp çağırmayın (çok aleni) ya da ortalığı birbirine katmayın. Kulağına baştan çıkarıcı sözler fısıldayın, ona acımasızca kur yapın. Böylece ilgisinin size kaymasını sağlayarak kendinizden şüphe duymanıza yol açan yıkıcı hislerden kurtulacaksınız.
Fazla üstüne düşmeyin Bazı kadınlar var ki sevgililerini günde en az 10 kez ararlar. Tabii erkeğinizi düşünmek güzel bir şey ama onunda bir iş ve sorumluluk sahibi olduğunu unutmayın. Herkes çalışırken onun oturup sizinle sohbet etmesi profesyonel bir davranış sayılmaz. Saat başı sevgilinizi arayıp onu kontrol etmeniz onu oldukça sıkabilir. Eğer aramadan duramıyorsanız en azından vakti olup olmadığını sorun. Yine de aramalarınızı en aza indirmenizde fayda var. Sürekli sesinizi duymaktan sıkılabilir, ama eğer onu nadir arıyorsanız sesinizi duymak için can atacaktır.
Eğer daha yeni kavga etmişseniz ve erkeğiniz sizinle konuşmuyorsa, o başka. Üstünüze alınabilirsiniz. Kalbini kırmış olabilirsiniz ve kızgınlığını konuşmayarak ifade ediyor olabilir. Eğer ortada bir tartışma yokken suskun davranıyorsa, belki de onun da biraz yalnız kalmaya ihtiyacı vardır. Onu soru bombardımanına tutmak yerine suskunluğuna saygı gösterirseniz size daha minnettar olacaktır.
Parasız dışarı çıkmayın Erkekler
genellikle
cömert
davranmayı severler belki elinizi cebinize sokmanıza bile izin vermezler. Ama bırakın içlerinden gelerek bunu yapsınlar. Eğer her zaman hesap ödeme görevini ona bırakıyorsanız, kendilerini kullanılmış gibi hissederler. İlişkide eşitlik olmalı. Eğer sürekli sevgilinizin her şeyi ödemesini bekliyorsanız, kısa sürede asıl duygularınızdan şüphelenip, ondan faydalandığınızı düşünecektir. Durumu kurtarmak için ağlayıp sızlanmayın.
59
Arkadaşlarınızla sevgilinizin arkasından konuşmayın İlişkinizin sırlarını anlatmak kadar kötü bir şey yoktur. Bir düşünün! En şık kıyafetlerinizi giyip arkadaşlarınızla birlikte bir davete gidiyorsunuz. Ne var ki aranızdaki bir olayın tüm detaylarını anlatmışsınız onlara ve şimdi sevgilinize anlamlı bakışlar atmaktan kendilerini alamıyorlar. Bu yine bir derece idare edebilir; ama sevgilinizin hatalarını anlatmak çok büyük bir gaf olur.
Kalabalık yerlerde sevgilinize fazla asılmayın Erkek arkadaşınıza sevginizi göstermek güzel bir şey, ama unutulmaması gereken bir nokta var: Yatak odanızda yapacağınız hareketleri herkesin gözünün önünde yapmamalısınız. Erkekler, duygularını kadınlar kadar kolay gösteremezler, yabancıların önünde ise hiç gösteremezler. Her erkeğin kendine özgü bir davranışı vardır.
Geleceği planı yapmayın Erkekler içlerinden geldiği gibi davranmayı severler, sürprizlerle dolu bir yaşam isterler. Siz cumartesi akşamlarının programını 3 hafta önceden yaparsanız, çok sevdikleri sürprizleri yaşayamazlar. Fazla üstlerine düşerseniz, hareketlerinin kısıtlandığını düşünürler. Uzun zamandır biriyle birlikte olan bir erkek bile özgürlüğünden kolay kolay vazgeçmez. Eğer siz de planlama huyundan vazgeçemiyorsanız, en azından havayı yumuşatın. Ona öneri yapın emir vermeyin. Böylece kendine de söz hakkı verdiğinizi düşünür ve rahatsız olmaz.
Biz kelimesini çok erken kullanmayın Her ilişki sen ve ben olarak başlar ve bunların “biz”e dönüşüp dönüşmeyeceği kesin değildir. Bunun olmasını beklemekte acele etmeyin. Erkekler aceleci kadınlardan hiç hoşlanmazlar. Erkeklere her şeyden bahsedin sadece evlilikten bahsetmeyin. Evlilik kelimesini duyar duymaz bekârlık zamanlarının özlemini duymaya başlar. Gelecekle ilgili çeşitli fantezileriniz varsa onlardan fazla söz etmeyin, yoksa onu nikâh masasına oturtmayı planladığınızı düşünüp sizden uzaklaşabilir.
BURÇLARA GÖRE YATAK ODASI TASARIMLARI KOÇ
ASLAN Kırmızı renk ve tonları Koç burcunu çeker. Tezatları seviyorsunuz; bu yüzden evinizde eski eşyaların yanında yenilerini bulmak mümkün. Deri döşemeler ve sportif aksesuarlar Koç insanının vazgeçemediği nesnelerdir. Ahşap eşyalara meraklıdırlar. Kumaşlarda ise basit desenlere ve bir rengin tonlarına önem verirler.Yatak odaları onlar için rahat olmalıdır. İçine kıvrılabilecek sıcak bir koltuk ve yerde rahatlayabilecekleri en büyük boy yastıklar, tam Koçlara göre. En ideal yerleri ise şömine önüdür.
BOGA Burcunuzun toprak elementi olmasından dolayı Boğalar yumuşak renkli mobilyaları tercih edecektir. Krem veya uçuk mavi tonlarda imal edilmiş döşemeleri olan mobilyalar onlar için idealdir. Bakır, pirinç ve bronz ağırlıklı eşyalar, çeşitli türdeki şömineler,Boğa burcunun güzelliklere ve lükse olan düşkünlüğünün belirtisidir. Ait olduğunuz yeri size hatırlatan birçok bitki ve yeşillik içinde rahat bir yemek yemekten asla vazgeçmezsiniz. Döşemelik kumalarda ise,düz zemine yerleştirilmiş, özellikle de çiçek ve yaprak desenlerinden hoşlanırlar. İç mekânda tercihiniz ahşap. Yerler mutlaka parke olmalı, çünkü bu size ağacı hatırlatıyor. Ayrıca temizlik sizi fazla yormamalı. Dolaplar evinize ağır bir hava vermeli; eskitilmiş ahşap tam size göre. Lüks, geleneksel ve sade bir yer isterler. Taze çiçeklere para yatırırlar. Toprak tonları, gülkurusu ve pembeleri severler.
IKIZLER İkizler insanının evi aydınlık ve havadar olmalı. Oturduğunuz mekânın ferah ve kullanılan renklerin birbirine uyumlu olmasına çok dikkat ediyorsunuz. Kendisini en iyi gri ve karışık renkli döşemeler arasında ifade edebilir. Ama doğallığı sevdiği için açık mavi, yada sarı renkle uyumlu olacaktır. Evini ve özellikle elektroniğe olan merakından dolayı modern eşyalara ve elektronik cihazlara evinde fazlaca yer verir. Gösterişe bayılır. Ruhunuzdaki hareketlilik ev düzeninize de yansıyor, her birkaç ayda mutlaka evinizin seklini değiştiriyor, her şeyi eskisinden daha görünür yapıyorsunuz. Büyük, geniş pencereler odanıza çok ışık getirir ve böylece mekân daha geniş gözükür. Geniş ve büyük alanları sevdiğinizden, kesinlikle fazla mobilyaya tahammülünüz yok. Evinizde çok fazla süs eşyası bulundurmazsınız. Duvar renkleri ya beyaz ya da bej tonlarında olmalı. Çift yönlü kullanılabilen objeler ararlar. Son teknoloji elektronik aygıtlarını sergileyebilecekleri bir eğlence köşesi olmazsa olmazlarıdır. Açık sarı tonları, yeşiller ve maviler sevdikleri renklerdir.
YENGEÇ Yengeçler evinde ruhunu dinlendirmek ister. Bunun Burçlar kuşağında evine en meraklı burçtur. O kararlı ve yaratıcıdır. Karmaşık şeyleri hiç sevmezler. Beyaz,gümüş ve violet renkli mobilyalar onlar için idealdir. Mobilyaların tarzı yumuşak ve zarif olmalı. Her zaman bir sürü rahat yere ihtiyaçları vardır. Duvarlardan birini, aile resimlerinden oluşan bir galeri yapmak için ayırırlar. Yatak odalarına; üzerine titreyecekleri bitkiler, rahatlatacağı bir sese sahip bir fıskiye ve deniz kokan mumlar koyarlar. Beyaz, inci ve sarı onların renkleridir.
ASLAN Heybetli ve üsluplu bir tarzınız var. Bu yüzden tarzınızı yaşatabilecek büyük ve gösterişli bir mekâna ihtiyacınız var. Sarının tüm tonlarındaki mobilyalar onları çeker. Altın aksesuarlar, 14.Louis stili koltuklar kendini ihtişam içinde gerçek bir kral gibi hissedeceğinden Aslan için idealdir. Bu mekânın rahat olması gerekmez, şık ve pahalı görünmesi çok önemli. En zarif aksesuarlar, pahalı kumaş veya halılar, değerli bir vazo, pahalı sofra takımları, kısacası ihtişam düşkünlüğünüzü dile getiren her şeyin hayatınızda büyük bir yeri vardır. Şık aydınlatmalarla dolu çarpıcı ve zarif bir dizayn anlayışları vardır. En sevdikleri odaları mumlar, saten yastıklar ve aynalarla doldururlar. Duvarlarını, kendilerini yansıtan turuncu veya sarıya boyatırlar. Kendilerini seyredecekleri büyük ve yaldızlı bir ayna koymayı ihmal etmezler. Turuncular, sarılar, kırmızlar, morlar, altın renkleri aslanların vazgeçilmezleri arasındadır.
BASAK Evinizi yerleştirme konusunda da, tasarruflu ve sade olmayı tercih ediyorsunuz. Orta tonlardaki gri renklerden olumu döşemeler, düşük ayarlı altın ve gümüş aksesuarlar tam onlara göredir. Ayrıntıya fazla önem verdiği için bol raflı dolaplar, dantelli örtüler onlar için idealdir. En çok sevdiğiniz ev tarzı: oturduğunuz mekânda her şey köklü, mantıklı, temiz ve düzenli bir etki bırakmalı. Eski parçalar, hafif ahşap ve cam objelerden de hoşlanırlar. Sandıkları çok severler. Tüm ciltli kitaplarını ve hobilerini organize edebilecekleri kitaplıklar seçerler. Açık mavi, krem, bej ve beyaz onların favori renkleridir.
TERAZI Sakin ve dengeli havanız ev düzeninize de yansıyor. Uçuk yeşil, mavi ve sarının tonlarından döşenmiş mobilyalar onları çeker. Bakır ve kurşundan yapılmış aksesuarlar onların dekorasyona düşkünlüklerinin göstergesidir. Yuvanız her açıdan yumuşak ve rahat döşenmiştir. Estetiğe olan ince ruhunuz sayesinde hangi eşyanın hangi bölüme ya da köseye uygun olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Uzun ve, alçak ve rahat koltuklar vazgeçemedikleri mobilyalardandır. Renk seçiminde bir de pastel renklere çok önem verirler. Antika sandalyeler veya alışılmadık cam şekilleri (vazo, kâse) gibi değerli eşyalara çok düşkünsünüz. Rahat bir oturma grubu, loş ışık, saten ve mumlar alırlar.
AKREP Ev sekliniz alışılmışın dışında, ancak büyüleyici bir tarz sergilemektedir. Kırmızı ve kırmızının tüm tonlarından meydana gelen döşemeler akrep burcu insanını çeker. Demirden ve çelikten yapılmış aksesuarlar kırmızıyı en iyi tamamlayan metallerdir. Karamsar tabloları da eksik etmez. Acayip ve eksantrik olan her şey sizi çekiyor. Egzotizme olan tutkunuz sayesinde evinizin tüm bölümlerine gizemin büyüsünü dağıtmayı becerebiliyorsunuz. Cinselliği en güçlü burç olduğundan akrebin yatak odasının dekorasyonu da fazlasıyla alakadar eder. Kırmızı rengin buradaki önemi de büyüktür. Saten ve ipek kumaşları tercih ediyorsunuz. Koyu renkli perdeler ve egzotik bitkiler, onlara en uygun aksesuvarlardır. Brokar ve kadife gibi şehvet uyandıran kumaşlar tam onlara gore kırmızı, bordo ve siyah renkleri vazgeçilmezleridir.
YAY
ASLAN Sizin ev döşeme stiliniz: gerçek ve pahalı. Farklı olmayı seviyorsunuz. En değerli parke, mermer kaplı odalar ve zarif koltuk döşemeleri sizin ev stilinizi yansıtıyor. Morumsu renkler ve violet renginden döşenmiş mobilyalar Yay insanını çok etkiler. Mat metallerden oluşan aksesuarlar ise onun doğallığına olan düşkünlüğünün bir göstergesidir. Yay insani, gelenekçiliğinizi modernize ile tamamlıyorsunuz. En son model televizyon, DVD veya teknolojik iletişim araçları elinizin altından kesinlikle eksik olmamalı. En sevdikleri odalarda mumlar, dini semboller ve haritalar bulunur. Kocaman, yumuşak yastıklara para harcarlar. Mor veya turkuaz gibi gökkuşağının her tonunu severler.
OGLAK Ev döşeme tarzınız kesinlikle uyumlu olmalı. Oğlaklar koyu kurşuni,nefti ve koyu kahverengi döşemeli mobilyaları severler. Evini seven oğlak insanı klasik modellerden aksesuarlar, antika eşyalar ile evini doldurmaya çalışır. Antikaya özel bir merakı vardır. Evinde kullanacağı aksesuarlar da klasik saatler, kum saati gibi değişik aksesuarlar olacaktır. Pratik, sade ve muhafazakâr düşünce yapısına sahip olduğunuzdan, modern mobilya, sentetik kumaşlardan ve aşırı şekillerden uzak duruyorsunuz. Evinizde tarih ve kültür kokmalı. Ağır eskitilmiş ahşaptan dolaplar, hatta edebi klasiklerin bulunduğu bir kütüphane tam sizin zevkinize göre. Taş, ahşap ve deri gibi doğal maddeleri seviyorsunuz. Her şey sağlam, dayanıklı, ahenkli ve düz (hareketsiz) olmalı. En önemlisi ise bu unsurlar tüm yaşamınız boyunca sizinle birilikte olmalı. Siyah, gri, kahverengi, orman yeşili gibi koyu toprak tonlarını severler.
KOVA Asi kişiliklerini yansıtan ultra modern ve elektronik eşyalarla bezeli mekânlar tam onlara göredir. Gece mavisi ve bazen batıcı mavi tonlardaki döşemelerden çok etkilenir. Uzay görünümlü aksesuarlar onların bilime ve bilim kurguya olan ilgilerinin göstergesidir. Sürrealist mobilya ve biblolar süse düşkünlüğünü, elektronik aygıtlar ise rahata olan düşkünlüğünü gösterir. Tüm tonlamalardaki duvarlarla çevrili olmasını isterler. Gümüş, metalik renkler, maviler ve kot rengi favorileridir.
BALIK Hayal gücüne dayalı bir mekan isterler. Balık burcu insanını violet ve açık mavi tonlardaki döşemeler çok etkiler. Kendisini daha huzurlu ve daha mutlu hissetmesini sağlayacak olan romantik posterler ve eşyalar onun kişiliğinin en güzel göstergeleridir. Hem gelenekseldir, hem de radikal olmayı başarır. Deniz temalı objeleri çok severler. Yatakları ise her zaman yumuşak, rahat ve dinlendirici olmalıdır. Su yeşili ve mavisi, beyaza kaçan solgun sarı renklerini severler. DERLEYEN : SÖZÜER MİMARLIK
63
Bunları Biliyor muydunuz?
Saat Neden Sağa Dönüyor?
İlk olarak eski Mısırlılar, güneşin her gün düzenli bir hareketle doğup, belirli zamanlarda gökyüzünün aynı noktalarında bulunup, battığını gözlemlediler ve bunun bir günü zaman parçalarına ayırmada kullanılabileceğini keşfettiler. Böylece güneşin bu hareketinden yararlanarak ilk güneş saatini yaptılar. Bu saat, meydanlık bir yere yüksek bir taş koymak ve güneşin hareketi sırasında, bu taşın gölgesini takip etmekten ibaretti. Mısır, konumu itibari ile kuzey yarım kürede fakat ekvatora da yakın bir ülke olduğundan, güneş doğduğunda, gölge hemen tam batıda oluşuyor, güneş yükseldikçe gölge kuzeye, yani sağa doğru hareket ederek, güneş batışında doğu yönüne ulaşıyordu. Yani gölge bugünkü tüm saatlerin akrep ve yelkovanında olduğu gibi soldan sağa doğru dönüyordu. Daha sonraları, pendulumlu, pilli saatlerde de yön değişmedi, hatta sağa doğru dönüşler ‘saat yönüne dönüş’ diye adlandırılır oldu. Avustralya gibi ekvatorun güneyindeki ülkelerde, güneş doğarken taşın gölgesi güneye düşer ve güneş yükseldikçe sola doğru dönüş yapar. İlk saat orada keşfedilseydi, bugün akrep ve yelkovan ters yönde dönüyor olabilirdi.
Dünyanın En İyi Bilim Adamı
Resmi olarak sürekli göz önünde bulunmasa da, dünyanın en iyi bilim adamı Nikola Tesla’dır. 19. ve 20. yüzyılın en ilginç mucitlerinden birisidir. 7 Ocak 1943 yılında kendisine ait patent aldığı 700 buluşla en çok patent sahibi kişi olarak tarihe geçmiştir. Florasan lambayı, neon ışıklarını, hızölçeri, otomobillerdeki ateşleme sistemini, radarın temellerini, elektron mikroskobunu ve mikrodalga fırını da Nikola Tesla'nın icat ettiğini bilen sayısı sınırlıdır.
Sonsuzluk Havuzu
Singapur’da açılan 4 milyar sterlin değerindeki Marina Bay Stands adlı resort’un tepesindeki 150 metre uzunluğundaki havuz, içindekileri yüzerken kıyıya yanaşmaktan korkutacak yükseklikte. Üç gökdelenden oluşan tesisin tepesine yerleştirilen havuzun kıyısına yaklaşmak, uçuruma yaklaşmakla eşdeğer ‘Sonsuzluk havuzu’ olarak tasarlanan yapı, olimpik bir yüzme havuzunun üç katı uzunluğunda. Sonsuzluk havuzları’ denizin karşısına inşa ediliyor ve böylece ufka doğru baktıkça deniz görünüyor. 2 bin 560 odası ve suiti olan otelin içinde ünlü şeflerin yönettiği restoranlar, alışveriş alanları ve bir müze var. 10 bin kişiye iş alanı yaratacak olan otelin yılda 48 milyon sterlin gelir elde etmesi bekleniyor.
Dünyanın En Şanssız İnsanı!
Şanslı
Günümüzden tam 50 yıl önce, 1962 yılında Frane Selak adlı Hırvat müzik öğretmeni, Saraybosna'dan Dubrovnik'e giden trende, tüm dünyanın kendisini tanıyacağından habersiz yolculuk ediyordu. Selak'ı taşıyan tren raydan çıktı ve donmuş nehre devrildi. Kazada 17 yolcu hayatını kaybederken Selak kıyıya kadar yüzüp kurtuldu. Selak kazayı sadece kırık bir kol ve çiziklerle atlattığı için çok mutluydu. Bir yıl sonra, Selak uçakla Zagreb'den Rijeka'ya yolculuk ediyordu. Bir anda uçağın kapısı açıldı ve insanlar dışarı çekildi. Selak da uçaktan dışarı uçanlar arasındaydı. Uçak bir kaç dakika içerisinde yere çakıldı ve 19 kişiye mezar oldu. Selak gözlerini açtığında hastanedeydi, şansı sayesinde bir saman yığınına düşmüş ve orada bulunup hastaneye kaldırılmıştı. Bu kazayı da sadece ufak sıyrıklarla atlattı. 1966 yılında bindiği otobüs yoldan çıktı ve bir nehre uçtu. Kazada dört kişi öldü, Selak hafif yaralı olarak kurtuldu. Selak, 1970 yılında otomobiliyle yolculuk ederken aracı alev aldı. Salek aracı durdurup kendini dışarı attı, ardından aracı havaya uçtu. 1973 yılında bozuk bir benzin pompası Selak'ın otomobilinin motoruna benzin akıttı, araç alev aldı, Salek bu kazadan da kurtuldu ancak saçlarının büyük bir kısmı yandı. 1995 yılında ise, Zagreb'de Frane
Selak'a bir otobüs çarptı, ancak bu kazayı da Selak ufak sıyrıklarla atlattı. 1996 yılında aracıyla bir dağ yolunda ilerleyen Selak, döndüğü virajın ardından bir kamyonun üzerine geldiğini gördü ve aracını yolun dışına yöneltti. Aracı yoldan çıkıp, uçurumdan yuvarlanırken Selak araçtan atladı ve bir ağaca tutundu. Aşağı baktığındaysa tam 90 metre altında aracının patladığını gördü. Selak artık "şansı" -ya da kimilerine göre şanssızlığı- konusunda dünya çapında üne sahipti. Tüm dünyanın takip ettiği Selak'ın öyküsü mutlu sonla bitti. 2003 yılına gelindiğinde, hayatında ilk kez piyango bileti alan Selak, büyük ikramiye olarak 1 milyon dolardan fazla para kazandı. Selak hayat hikâyesini anlatırken "Buna iki şekilde bakabilirsiniz" diyor; "Ya dünyanın en şanssız insanıyım, ya da en şanslısı. Ben ikincisinin doğru olduğuna inanıyorum." 2004 yılında Doritos, Avustralya'da bir TV reklamında oynatmak üzere Selak'la iletişime geçti. Bu teklifi ilk başta kabul eden Selak, daha sonra fikrini değiştirdi ve Sidney'e uçakla gitmeyi reddetti. Selak buna sebep olarak da "Şansımı test etmek istemiyorum" dedi.
Dünyanın En ölümcül Depremi
Dünyanın en ölümcül depremi, kuzeydoğu Çin’de yer alan Tangshan kentinde 28 Temmuz 1976 yılında, sabaha karşı saat 03.42’de gerçekleşti. Sarsıntı riskinin fazla olmadığı düşünülen bir bölgede meydana gelen 7,8 büyüklüğündeki deprem, 240 binden fazla insanın ölümüne yol açtı. Deprem uykuda yakaladı. Depremin ilk sarsıntıları hissedilmeye başlandığında şehirde ve çevre bölgelerde yaşayan bir milyondan fazla insan uykudaydı. Depremi ilk hissedenler çeşitli önlemler alsa da birçok kişi buna fırsat bile bulamadı. Sadece 14-16 saniye kadar süren deprem tüm kenti yerle bir etti.
Bir Kilo Bal İçin
Kırmızı çiçek yoncasında 0,008 gram ağırlığında şeker vardır. Arının yarım kilo bal yapabilmesi için tam 62500 yoncaya konması gerekir. Bununla beraber her yoncada altmışa yakın delik vardır ve bu sebeple arının yarım kilo bal için, 3.750.000 defa çiçeğe konup kalkması gerekir. Bu da demektir ki; 1 kg bal için 40 bin adet arının 6 milyon çiçeği dolaşması gerekir.
Horozlar İnsanları Uyandırmak İçin Ötmüyor Bilim İçin Ölen Kadın
Marie Curie Polonya asıllı Fransız fizikçi ve kimyager. 1903 yılında Nobel ödülünü kocası Pierre ile birlikte kazandı. 1934 yılında Fransa'nın Savoy kentinde kan kanserinden öldü. Hastalığı, aşırı dozda radyasyona maruz kalmasına bağlandı. Bu yüzden ona "bilim için ölen kadın." denildi. O zamanlarda tuttuğu not defterleri o kadar çok radyasyona maruz kalmıştır ki, bugün bile o defterler radyoaktif koruma altında incelenebilmektedir.
Dingo’nun Ahırı
Atlı Tramvaylar zamanında, tramvaylar 2 atla çekilirken dik Şişhane yokuşunu çıkabilmek için azapkapı'dan takviye at alarak yokuşu çıkabilirlermiş. Tramvay bu haliyle Taksim'e kadar gelir, burada çıkartılan atlar, bu gün Taksim alanının batı kısmındaki sular idaresi maksemi ile Fransız konsolosluğu arasında bir ahırda bir süre dinlendirildikten sonra tramvaya bağlanmadan boş olarak Azapkapı'ya götürülürlermiş. Taksim deki bu ahırı Dingo adlı bir rum vatandaş işletirmiş. Gün boyu bir sürü atın girip çıkmasından dolayı dilimizdeki '' Burası Dingo' nun ahırı mı giren çıkan belli değil '' sözünün buradan geldiği söylenir.
Horozun sabah erkenden, gün doğarken ötmesinin, insanları uyandırma arzusu ile bir ilgisi yoktur. Onlar kendileri için öterler. Aslında horozlar gün boyu öterler ama gün ağarırken ötmeleri daha kuvvetli, daha canlıdır. Ortalık da iyice sessiz olunca çok uzaklardan bile duyulabilir. Horozların ötüş tempoları öğleden sonra saat 3'e doğru düşer. Horozların ötmeye başlamaları tam şafak vakti veya çok az öncedir. Gerek doğan Güneş'in ışığının etkisini gerekse yine aynı zamanda ötmeye başlayan diğer kuşların seslerinin etkilerini ölçmek amacıyla horozlar ışık ve ses geçirmez bir bölmeye konulmuşlar ama yine aynı saatte ötmeye başladıkları görülmüştür. Buradan da sabah sabah ötmenin horozun biyolojik saatinde ayarlanmış olduğu anlaşılıyor. Sabah Güneş doğarken ötmek sadece horozlara mahsus değildir. Kulağa en çok horozun sesinin gelmesi, onun sesinin diğerlerinden daha güçlü olmasındandır. Kuşların büyük çoğunluğu da aynı saatlerde dallarda koro halinde ve kuvvetlice öterler. Gün boyu kuşlardan duyabileceğiniz en büyük ses hacmi bu saatlere rastlar. Bu sabah ötüşünün nedeni kuşun kendi hâkimiyeti altındaki alanı belirtmesidir. Horoz da her ne kadar uçamasa da bir kuş türü olduğundan onun da sabah ötüş nedeni aynıdır. 'Her horoz kendi çöplüğünde öter' ifadesi bu bakımdan çok doğrudur. Öterek o gün boyu kendi alanı içinde olan kümesin ve tavukların yanına kimsenin özellikle diğer horozların yaklaşmamasını ikaz eder. Gerek horozun gerekse diğer kuşların gün içinde ötmelerinin nedeni ise farklıdır. Bu ötüşler, yiyeceği, tehlikeyi haber veren, diğerlerinin gözden kaybolmamaları için 'ben buradayım' mesajını veren, zaman zaman da aşkı ifade eden iletişim ötüşleridir.
Markaların Franchise Buluşması Eylül Ayında İstanbul’da..! Yerel markaların markalaşma sürecine tam destek sağlayan ve Franchising sistemiyle satış noktalarını arttırarak büyümek isteyen markalarla girişimcileri bir araya getiren Bayim Olur musun? Franchising ve Markalı Bayilik Fuarı’nın bu yıl 10.sunu organize eden Medyafors Fuarcılık Genel Müdürü Aycan Helvacıoğlu ile keyifli bir röportaj yaptık… Bayim Olur musun? Franchising ve Markalı Bayilik Fuarı katılımcıları arasında son dönemde Anadolu menşeli firmaların sayısında bir artış olduğunu görüyoruz. Sizce, 2012’de bu alandaki talepte artış olacak mı?
Her sene, Anadolu’da yaptığımız tanıtım çalışmaları, ticaret ve sanayi odalarıyla gerçekleştirdiğimiz işbirliğiyle daha fazla Anadolu markasını yöresel ürünleriyle fuarımıza taşıyarak, onları bayilik ve franchise verme konusunda teşvik ediyoruz. Ayrıca yerel markaların markalaşma süreçlerini hızlandırarak dünya pazarına açılmalarına önayak oluyoruz. Bundan birkaç yıl öncesine kadar yerel markaların hedefleri sadece bulundukları şehirlerle sınırlıyken bugün artık büyük şehirlerde hatta yurt dışında franchising ile büyümeyi planlayan markalara sıkça rastlıyoruz. Örneğin geçtiğimiz yıl, Gaziantep, Urfa, Bursa, Ankara, İzmir, Karabük (Safranbolu), Denizli, Mardin, Isparta, Antalya vb. pek çok ilin markaları kendine has ürünlerinin satış noktalarını arttırmak için fuarımızdaydı. Bu yıl da birçok Anadolu markası fuarda olacak.
Aycan Helvacıoğlu Medyafors Fuarcılık Genel Müdürü
Bulundukları illerin dışında ilk kez ulusal pazara açılan Anadolu markalarının yatırımcılarla buluşması açısından fuara katılım hangi avantajlar kazandırıyor?
Aslında fuar, markasını tanıtmak isteyen firmalara birçok avantaj sağlıyor. Yerel markalar, fuar alanında pek çok girişimciyle 4 gün boyunca birebir görüşme fırsatını yakalayarak, bayilik vermek istediği girişimci profiline daha kolay ulaşabiliyor. Bir yandan satış noktalarını arttırırken, diğer yandan sektörlerindeki diğer markaları tanıyarak kendi franchise koşullarıyla karşılaştırma imkânı buluyor. Ayrıca yeni pazarlama stratejileri geliştirme konusunda da fayda sağlıyor.
Bunlar dışında fuarla ilgili eklemek istediğiniz bilgiler varsa, onları da bizimle paylaşın lütfen.
Bayim Olur musun Fuarı’nın 10.’sunu organize ediyoruz. Türkiye‘de ilk ve tek olmanın gücüyle franchising sektöründe emin adımlarla ilerliyoruz. Fuar bu yıl çok önemli bir etkinliğe ev sahipliği yapacak. UFRAD işbirliği ile düzenlenecek olan 36. WFC Dünya Franchise Konseyi Toplantısı, 45 ülkenin franchise derneği başkanlarını, dernek üyelerinin markalarını ve yüzlerce uluslararası yatırımcıyı İstanbul’da buluşturacak. Bu etkinliğin iki önemli adımı var: Birincisi, yurtdışına açılmak isteyen Türk markalarını uluslararası platformda görücüye çıkarıyoruz. İkincisi ise, Türk girişimciler ile uluslararası markaları biraraya getiriyoruz. Fuara katılan Türk markalarını önümüzdeki yıl dünya markaları arasında görmek en büyük hedefimiz.
67
Karaciğerimizdeki Tehlike “Kist Hidatik” Değerli okuyucular, çevrenizde bazı hastaların karaciğer kisti nedeniyle ameliyat olduğunu ve bu hastalığın köpeklerden bulaştığını duymuşsunuzdur. Bugün sizlere Hipokrat zamanından beri bilinen en eski hastalıklardan biri olan kist hidatik (karaciğer kistleri) hakkında bilgi aktarmaya çalışacağım. Karaciğer hayati bir organdır ve organizmadaki bütün faaliyetlerde bir rolü vardır. Şekerin depo edildiği, bazı vitaminlerin yapıldığı ve depo edildiği, sindirim için şart olan
safranın yapıldığı, vücuda alınan bazı zararlı maddelerin zararsız hale getirildiği organ karaciğerdir. Karaciğer olmadan yaşamak mümkün değildir. En sık 20-50 yaş arasında görülen kist hidatik hastalığı hayvancılıkla ve ziraatla uğraşılan İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesi başta olmak üzere, ülkemizde sık görülen bir hastalıktır ve önemli bir sağlık sorunudur.
Nedir karaciğer kist hidatiği? Karaciğer kist hidatiği paraziter bir hastalıktır. Aslında toplum sağlığı, hijyenik kurallar ile ilgili ciddi önlemler alındığında ve bunlara uyulduğunda böyle bir hastalıkla uğraşmaya gerek kalmayacaktır. Bu nedenle kist hidatik hastalığı sosyoekonomik olarak ileri ülkelerin sorunu değildir, geri kalmış veya gelişmekte olan ülkelerin sorunudur. Ancak günümüzde artan ulaşım imkânları ve fazla sayıda insan göçleri ile artık ileri ülkelerde de kist hidatik vakalarının görüldüğünü biliyoruz. Bu hastalık karaciğer, akciğer, dalak başta olmak üzere her organda görülebilir. Organlarda içi sıvı dolu kistler oluşturur, bu kistler giderek büyür ve organı tahrip ederek çalışmaz hale getirir, organ yetmezliği ortaya çıkar ve müdahale edilmezse ölüme kadar gidebilen sonuçlar ortaya çıkar. Hastalığa yol açan parazit esas olarak köpek, kurt, tilki, çakal gibi hayvanların bağırsağında yaşar. Parazitin yumurtaları hayvanın dışkısı ile dış ortama atılır. Bu yumurtalar ısı, nem, kuruluk, bazı kimyasal maddeler gibi dış ortam şartlarına aylarca dayanabilirler. İyi yıkanmamış sebze ve meyvelerle ağız yoluyla insanlar tarafından alınır veya bu yumurtalarla kirlenmiş otları yiyen koyun ve sığırların bağırsaklarına geçer. Bu nedenle hastalık avcı, çiftçi, çoban gibi hayvanlarla teması olanlar, köpek sahibi olanlar, mezbaha çalışanları ve veteriner hekimlerde daha sık görülür. Yumurtalar ağız yoluyla alındıktan sonra mide ve bağırsaklara oradan da karaciğere taşınır. Karaciğer hastalığın en sık görüldüğü organdır. Karaciğerden sonra en sık akciğer ve dalağı tutmaktadır. Ancak şurası unutulmamalıdır ki, bu hastalık böbrek, meme, tiroid, beyin, kas dokuları, hatta kalp kası gibi vücudun diğer organlarında da görülebilir.
Kist hidatik insandan insana bulaşır mı? Bu hastalıkla ilgili olarak bize en sık sorulan sorulardan birisi budur. Bu hastalığın insandan insana bulaşması mümkün değildir. Ancak aynı ortamda, yaşayan aile fertleri aynı risklerle karşı karşıya oldukları için (aynı gıdalarla beslenme, aynı ortamda köpeklerle temas etme gibi) diğer aile bireylerinde de hastalığın görülmesi muhtemeldir. Hastalık sinsi ilerler, erken dönemlerde önemli belirti vermez. Ancak zaman geçtikçe kist karaciğer içinde büyür, kendine giderek daha geniş bir yer açar. Kist büyüdükçe sağlam karaciğer miktarı azalır, olay karaciğerin aleyhine ilerler ve hastada şikayetler baş gösterir. Karaciğerde yerleşen kistlerde karnın sağ üst tarafında omuza vuran ağrılar, bulantı, kusma karında şişkinlik, hatta sarılık görülebilir. Akciğerde yerleşmiş kistler ise nefes alırken ağrı, solunum sıkıntısı, yan ağrılarına yol açarlar. Diğer organ tutulumlarında da bu bölgelere ait şikâyetler ortaya çıkar. Bazı durumlarda kistlere mikroplar bulaşır veya kist safra yollarına açılır. Bunlar ciddi durumlardır ve acil müdahale gerekebilir. Ayrıca kistin yırtılması alerjik şok nedeni ile ölüme yol açabilecek bir durumdur. Hasta bu durumu atlatsa bile karın içine yayılan kist sıvısı, birkaç yıl içinde onlarca yeni kistin gelişmesine yol açar. Bu tedavisi çok zor olan ciddi bir problemdir. Kist hidatik tanısı diğer hastalıklara göre göreceli olarak daha kolaydır. Özellikle cerrah tecrübeli bir radyolog ile beraber çalışıyorsa yapılan ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi ile tanı %100’ e yakın konulabilir.
Prof.Dr.Erdoğan Sözüer E.Ü. Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Öğretim Üyesi
Tanıdan sonra hastalığın tedavi kısmına geçilir. Günümüzde kist hidatiğin kesin ve en etkili tedavisi ameliyattır. Hastalar cerrahi tedaviden çok fayda görürler. Ancak kistin yırtılması, safra yollarına açılması, sarılık yapması veya enfekte olması durumunda maalesef hayati tehlikesi olan durumlar ortaya çıkar. Cerrahi tedavi zorlaşır, ameliyat sonrası da sıkıntılı geçer. Bu nedenle kist hidatik tanısı almış ve doktoru tarafından ameliyat önerilmiş hastalar bu öneriye uymalı ve zaman geçirmemelidirler.
Bu hastalıktan kendimizi ve çocuklarımızı korunmak için ne yapmalıyız ve ne gibi tedbirler almalıyız? Kist hidatik korunulabilir bir hastalıktır. Hastalığın önlenmesi için parazitin yaşam çemberinin kırılması gerekmektedir. Yani koyun, sığır gibi hayvanların hastalıklı organlarının, tekrar köpekler tarafından yenmesi önlenmelidir. Bu konuda yapılması gerekenler aşağıda özetlemeye çalıştım: -Kişisel temizlik ilkelerine dikkat edilmeli, içme ve kullanma suları temiz olmalı, çiğ yenen sebze ve meyveler bol su ile iyice yıkandıktan sonra tüketilmelidir. -Sığır ve koyun gibi hayvanlar kesildikten sonra bu hayvanların organları etrafa gelişigüzel atılmamalıdır. Bu organlar, köpeklerin ve diğer etçil hayvanların ulaşamayacağı şekilde gömülerek bertaraf edilmelidir. Özellikle Kurban Bayramlarında bu durum daha çok önem kazanmaktadır. -Hayvan kesimlerinin mezbahalarda ve veteriner hekim kontrolünde yapılması gerekmektedir. Kontrolsüz hayvan kesimi yapılmamalıdır. -Köpeklere çiğ et kesinlikle verilmemelidir. -Sahipli köpeklerin aşıları ve parazit tedavileri düzenli şekilde yapılmalıdır. -Sahipli köpekler, sahiplerince gezdirilirken dışkıları bir fırça ile poşete alınmalı ve uygun bir şekilde çöpe atılmalıdır. Böylece köpek dışkısının çevreyi kirletmesi önlenmelidir. Bu konuda köpek besleyen hayvan severlerin maalesef gerekli özeni göstermediklerini görüyoruz. Bütün sokaklar, parklar, çimler, ağaç dipleri adeta serbest ve açık hayvan tuvaletleri gibi kullanılmaktadır. Bir köpek, dışkısı ile günde 500.000 parazit yumurtasını çevreye bulaştırabilir. Bu nedenle köpek dışkılarının toplum sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturduğu unutulmamalı ve gerekli özen gösterilmelidir. -Sahipsiz köpeklerin cadde ve sokakları dışkıları ile kirletmemeleri için bu köpekler ilgili makamlara bildirilmeli, başıboş hayvanlar ilgililerce toplanmalı ve bakımları yapılmalıdır. -Köpeklerin okşanması ve sevilmesi halinde parazitin yumurtaları ellere geçebilir. Bu şekilde kirlenen ellerin yıkanmadan ağza götürülmesi ile parazitin yumurtası alınır. Bu nedenle, el temizliğine ciddi bir dikkat gösterilmelidir.
Kafkas AYDIN ÖzSa Otomotiv Satış Müdürü
ARYA RENT A CAR’IN TERCİHİ YİNE VOLKSWAGEN
Kayseri ilinin en büyük araç filosuna sahip kiralama şirketi olan ve aynı zamanda Ankara, Konya ve Nevşehir’de de ofisleri bulunan ARYA RENT A CAR, 2012 yılı sonuna kadar sipariş ettiği toplam 100 adet Volkswagen Marka aracın ilk fazını Teslim aldı. Teslim alınan Jetta ve Passat model Araçlar firmanın yenilenen İstasyon Caddesindeki satış ofisi önünde sergilenmeye başlandı. ARYA RENT A CAR’ın filo araçlarında Volkswagen’i tercih etmesinin nedenlerini Kayseri ÖzSa Otomotiv Satış Müdürü Kafkas AYDIN ile görüştük. Kafkas AYDIN, Özellikle düşük yakıt tüketimi, uygun kullanım maliyetleri ve yüksek ikinci el değeri itibariyle piyasada talep göre Jetta ve Passat Model araçların sadece ARYA RENT A CAR firması tarafından değil, aynı zamanda diğer firmalar ve bireysel kullanıcılar tarafından da tercih edildiğini belirtti. Jetta Model araçların 42.500 TL’den Passat Model Araçları ise 60.300 TL ‘den başlayan fiyatlar ile sunulduğunu, dileyen müşterilerin bu özel araçlar ile ÖzSa Otomotiv’de Test Sürüşü yapabileceklerini söyleyen Kafkas AYDIN, ARYA RENT A CAR firması ile önümüzdeki yıllarda da filo ilişkilerini geliştirmek istediklerini belirtti.
71
Saç Trendlerini z u r o iy d E ip k a T Ünlülerden
girdiler. Kimi eski veren ünlüler, 2012 yılına değişerek jı ima ği irdi ekt ger ün gün rine dile izde gözümüze en çok Sayısız modacı ile ken rin 2012 saç kesimlerini incelediğim lüle Ün dı. lan kul ül kâk i kim tı, yap i hallerine yıllara dönüş görünüm kazanan ünlü isimler, esk bir i yen yep yla ları saç işen Değ u. çarpan saç kesimi kâkül old eyi başarıyor. nazaran yıllar geçse de genç görünm
Jennifer Lopez
Tarzına yakışır biçimde kendini en çok yenileyen, trend belirleyen bir ünlü! Evlendikten ve çocuk sahibi olduktan sonra da değişen bir şey olmadı ve Jennifer Lopez objektiflerin karşısına hep ışıl ışıl geçti! İşte, sanatçının birbirinden güzel, bizim de çok rahatlıkla uygulayabileceğimiz saç modelleri...
Angelina Jolie
Yüz şekli, gözleri ve dudaklarının güzel olmasının yanında saçlarıyla da beğeni kazanan ünlülerden. En güzel kadın unvanını kimseye kaptırmadı. Genelde dalgalı fön kullanıyor. Düz saçlarıyla çok az resimde görebildiğimiz yıldız saçlarının toplu haliyle de oldukça dikkat çekiyor.
Rihanna
Pop müziğin divası bir yandan hayranlarını eğlendirirken, diğer yandan da bıkmadan usanmadan görünümünü yenilemeye devam ediyor. Özelliklede sık sık değişen saçlarıyla. Evet saçlar söz konusu olduğunda Rihanna’dan fazla risk alabilen birini daha tanımıyoruz.
Taylor Swift
Son dönemlerin en başarılı isimlerinden Taylor Swift; hem kıyafetleri hem saç modelleri hem de saçlarıyla gençliğin gözdesi haline geldi… Taylor Swift Amerika gençliğinin en sevdiği sarkıcılardan biri. Taylor'un saç modelleri sürekli kendini tekrar ediyor ama yine de çok yakışıyor. Taylor Swift'in cazibesi kahküllerle de katbekat artıyor. Dalgalı saçın Taylor'a yakıştığı bir gerçek. Dalgalı modeller yüzüne ayrı bir masumiyet katıyor. Romantik topuzları ise özel gecelerde onun en çok tercih ettiği modellerden.
Katy Perry
Adriana Lima
Ünlü Manken Adriana Lima’nın güzelliği kadar Saç Modelleri de hepimizin ilgisini çeken konuların başında geliyor. Adriana Lima 1981 doğumlu ve dünyanın en ünlü Moda Tasarım Firması Victoria Secret‘in gözde mankenlerinden. Aslen Brezilyalı olan Adriana Lima masmavi gözleri, kahverengi doğal saçları ve düzgün vücudu ile dünyanın en çekici kadınları arasında yer alıyor. Adriana Lima genel olarak Doğal Saç rengini korumayı seviyor. Genellikle siyah saçı tercih eden ünlü top model, bazen uyguladığı kahverengi tonlarını da gayet iyi taşıyor.
Adeta bir saç bukalemunu. Sadece bu yıl içinde görüntüsünü siyahtan kırmızıya, kırmızıdan lavantaya sayısız kez değiştirdi. Ünlü Şarkıcı ve söz yazarı Katy Perry saç modelleri konusunda da kendinden söz ettiriyor. Katy Perry saç rengi konusunda kendine yakışan hemen her saç rengini uygulamaktan kaçınmıyor.
Wilma Elles
Her ne kadar Öyle Bir Geçer Zaman ki dizisinde kötü karakteri canlandırsa da kendine has güzelliği ve saç modelleri ile göz kamaştırıyor. Zaman zaman dizide ve günlük hayatında kullandığı saç modelleri genç kızların yakın takibinde. Kötü kadın olarak bilinen Öyle Bir Geçer Zaman ki dizisindeki Wilma Elles (carolina) saç modelleri bayanlar tarafından çok seviliyor. Uzun yumuşak ve düz olan sarı saçları kadınları kendine hayran bırakıyor.
Lady Gaga
Kendine has tarzıyla dikkatleri üzerine çeken Lady gaga saç modelleriyle de göz dolduruyor. Lady Gaga makyajı, kıyafetleri, şarkıları, saçı ve her hareketiyle hayran kitlesini büyüleyen stiliyle onların beğenisine kazanmakta. Lady Gaga gün geçmiyor ki yeni bir çılgınlıkla kaşımıza çıkmasın.
73
GÜZELLİKTE FARKINIZI HİSSETTİRİN! Güzelliğinizle dikkatleri üzerinize çekmek için top model ya da tescillenmiş güzel olmanız gerekmiyor. Kendinize biraz zaman ayırıp cilt bakımınızı yaşamınızın bir parçası haline getirdiğinizde güzelliğinizin çevrenizdekiler tarafından yeniden keşfedilmesini sağlayabilirsiniz.
SAÇ ŞEKLİNİZ RUH HALİNİZİ FISILDIYOR Kadınların aynanın karşısına geçtiklerinde kıyafetleri kadar özen gösterdikleri ve şekle sokabilmek için zaman harcadıkları saçları, ruh hallerinin birer aynası niteliğinde. Saç bakımı deyince akla ilk gelen isim her zaman kadınlar olur. Aslında erkekler kuaföre kadınlardan daha fazla gitse de genelde kısa saç tercih ettikleri için şekil yönünden pek sıkıntı yaşamazlar. Kadınlar ise saçlarını kimi zaman anında şekillendirip zaman kaybetmezken kimi zaman da aynanın karşısında saçlarını şekle sokabilmek için saatlerce mücadele verirler. İşte bu kısa ya da uzun zaman diliminden sonra şekillenen saçlar, kadınların ruh halinin bir yansıması olarak o günkü psikolojileri hakkında ipuçları verir.
Dağınık saçların dile getirdikleri
Birçok kadın saçını toplamayı tercih ederken bir kısmı da saçlarını dağınık bırakmayı yeğler. Bu çoğu zaman şekle sokulamayan saçın “bırak dağınık kalsın” tabirince alelacele yapılan bir model olurken kimi zaman da birçok bayanın kişisel tercihi olarak ortaya çıkar. Genelde dağınık saç modelini kendinden emin, özgürlüğüne düşkün bayanlar tercih ediyor. Gençlerin daha çok dağınık saç modelini tercih etmesinin nedeni de genç kuşağın rahatlığına ve bağımsızlığına daha fazla önem vermesinden kaynaklanıyor.
Ciddiyetin sembolü topuz
Daha çok iş toplantılarında ya da resmi iş yerlerinde çalışan kadınların yaygın olarak kullandığı topuz, bulunulan ortamda ağırlığın hissedilmesini sağlarken görünüş olarak da asaleti simgeliyor. Ortamın ciddiyetini ve kendi önemini vurgulamak isteyen kadın yöneticiler de topuz şeklini verdikleri saçları ile yansıtmak istedikleri duygularını bu şekilde dile getiriyor. Arka kısmı topuz olup ön kısmı dağınık olan saç şekli de genelde günlük hayatın akışı içinde rahatlık sağlanması amacıyla kullanılan bir model.
Dinamizmin simgesi at kuyruğu
Enerjik kadınların vazgeçilmez tercihi at kuyruğu, yaşam felsefesini eğlence ve rahatlık üzerine kuranların bir numaralı tercihi oluyor. Ayrıca bu model ile daha genç görünmeniz de mümkün. Genç hissetmenin verdiği duygu ile saçlarını at kuyruğu yapanlar, bütün günü daha enerjik bir şekilde geçirirken çevrelerine de pozitif enerji yayıyorlar.
Fönlü ya da kısaltılmış saçlar
Hayatın monotonluğundan sıkılmış bayanlar, yaşamlarına renk getirmek için ilk olarak saçlarında değişikliğe giderler. Bunu bazen dalgalı saçlarına çektirdikleri fön ile bazen de uzun saçlarını kısacık kestirerek gerçekleştirirler. Saçlara uygulanan bu yeni stil ile kadınlar böylece sıkıntılarından biraz da olsun uzaklaşmış olurlar.
77
CİLT LEKELERİNE DOĞADAN GELEN
ŞİFA
Maydanozlu Cilt Maskesi Malzemeler
Bir miktar maydanoz Bir miktar semizotu Bir fincan yoğurt Çeyrek limonun suyu
Hazırlanışı
Maydanoz ve semizotunu ince ince doğrayın. Daha sonra malzemeleri cam bir kabın içerisinde krem kıvamına gelecek şekilde karıştırın. Hazırladığınız bu karışımı yüzünüze sürüp yarım saat bekletin. Sonrasında ılık su ile yıkayın. Hazırladığınız bu maskeyi haftada iki gün cildinize uygulayın. Güneşe çıkarken de güneş koruyucu kreminizi kullanmayı ihmal etmeyin.
Yulaflı Cilt Maskesi Malzemeler
1 tatlı kaşığı elma suyu Çeyrek limonun suyu 1 tatlı kaşığı yulaf unu 1 çorba kaşığı yoğurt
Hazırlanışı
Yazın yaklaşması ile beraber güneş ışınlarının zararlı etkisi cilt üzerinde görünümü etkileyecek lekelerin oluşmasına neden olur. Normal olarak güneş lekeleri, melanin adı verilen renk oluşturucu maddenin artması ve dengesiz dağılması sonucu oluşur. Melanin adı verilen bu maddenin artma nedeninin başında ise güneş gelmektedir. Bu lekelerden arınmak için tıbbi yöntemler olduğu gibi bitkisel çözümler de bulunuyor. Sizlerde cilt lekeleri ile savaş veriyorsanız önereceğimiz bitkisel maskeler, cildinizi oluşan lekelerden arınmasına yardımcı olacaktır.
İstenilen malzemeleri cam bir kabın içinde iyice karıştırın. Krem kıvamına gelen karışımı cildinize sürüp yarım saat bekletin. Daha sonrada ılık su ile yıkayın. Haftada bir kez uygulayacağınız bu maskeden olumlu sonuç almak istiyorsanız uzun süre devam ettirin.
n e e
l
e e u u
SELÜLİT İLE
BAŞA ÇIKMA YOLLARI
Kış aylarında önemsenmeden geçiştirilen selülitler, yazın gelmesi ile birlikte erkeklerden çok bayanların korkulu rüyası olmaya başlar. Kışın giyilen kıyafetlerin vücudu sarması selülitleri saklamaya yardımcı olurken yaz sezonunun başlamasıyla giyilen mini etekler, bikiniler selülitlerin gözle görülmesine neden olur. Bu durum bayanların selülitle mücadele savaşına yol açar. Derinin alt tabakasında yağ dokusunun çevresinde oluşan selülit, derinin üst bölümünde portakal kabuğu yani pütür bir görüntü oluşmasına neden olur.
Selülitin Oluşumunu Tetikleyenler
Selülitlerin oluşumuna sebebiyet veren durumların başında beslenme ve duruş pozisyonları gelir. Hayvansal yağlı gıdalar, şeker, tuz, fast food yiyecekler, hamurişi tatlılar yağ hücrelerini şişirip dokularda su toplanmasına neden olarak vücudun zararlı atıklardan temizlenmesini önler. Bu yüzden bu gıdaların yerine meyve, sebze ve baklagil ağırlıklı bir beslenme metodu tercih edilmelidir. Çünkü bu besinlerin içinde dokuları atık maddelerden temizleyen ve potasyum gibi hücreleri besleyici maddeler bulunur. Beslenmenin yanında duruş pozisyonları da selülite yol açan bir başka etken olarak karşımıza çıkar. Kambur oturma ve yüksek topuklu ayakkabılarla yürümeye çalışma da toplardamar ve lenf damarlarında kanın geriye doğru akışını engellediğinden zehirli maddelerin dokularda toplanmasına yol açarak derinin gevşeyip çukurlaşmasına neden olur. Ayrıca güneş ışınlarının, hızlı kilo alıp vermenin, az su içmenin ve hareketsizliğin de selülite yol açtığını unutmayın.
Selülite Karşı Korunma Kalkanı
Masaj, akupunktur, ozon ve lazer terapisi, ultrason, basınç tedavisi, sıvı haldeki ilaçların şırınga darbeleriyle uygulandığı mezoterapi, uzun iğnelerden yararlanarak yapılan lipoelektro gibi yöntemler selülit tedavisinde uygulanan tıbbi yöntemlerdir. Bu saydığımız yöntemlerin yanında antiselülit kremleri, bol su içmek, spor yapmak ve bitkisel maskeler kullanmak da selülitlerin giderilmesine yardımcı olur. Sizlerde evinizde hazırlayacağınız bitkisel maskeler ile selülitlerinize elveda diyebilirsiniz.
Selülit Yok Edici Bitkisel Formül Malzemeler 5 yemek kaşığı biberiye yağı 5 yemek kaşığı susam yağı 5 yemek kaşığı tatlı badem yağı Hazırlanışı Kan akışını hızlandırmaya yardımcı olan biberiye yağı ve cildi besleyen susam ve tatlı badem yağını cam bir kabın içinde karıştırın. Daha sonra hazırladığınız karışımı selülit olan bölgenize masaj yaparak uygulayın. Masaj sonrasında streç filmle sıkıca sarıp yarım saat bekletin. Sürenin sonunda iyice ovduğunuz bacağınıza soğuk su tutarak cildinizin uyanıp canlanmasına yardımcı olun.
Loja's Alyans 113.00TL
Home Store 64.9 0 TL
Home Store 179.00 TL
Home Store 99.00 TL Marks & Spencer 79.90 TL
Home Store 169.00 TL Loja's Alyans 91.00TL
Home Store 89.00 TL
Home Store 109.00 TL Marks & Spencer 89.90 TL
81 85
Marks & Spencer 54.90 TL
Marks & Spencer 99.90 TL
Kiğılı 79.00TL
Marks & Spencer 69.90 TL
Kiğılı 89.00TL Marks & Spencer 79.90 TL
Marks & Spencer 59.90 TL
Kemal Tanca 269.00 TL
Marks & Spencer 69.90 TL
Marks & Spencer 189.90 TL Kemal Tanca 289.00 TL
Merhaba sevgili hem okurları,
Günlük hayatınızda kolaylık sağlayacak yeni bilgiler, lezzetli tarifler ve farklı mekanlarla Hem 22’de yine sizlerleyim. Mutfaktan gelen güzellik kokuları
Evinizde gönül rahatlığıyla yapacağınız güzellik formüllerini sizlerle paylaşmak istiyorum. İşte size mutfaktan özel formüller; -Zeytinyağı ciltte mucizeler yaratıyor. Özellikle bu güneşli havalarda, güneşin ciltte bıraktığı olumsuz etkilere iyi geliyor. Her sabah bir tutam pamuğu saf zeytinyağına batırın ve yüzünüzün her tarafına sürün. Daha sonra (yaklaşık 25 dakika) doğal bir temizleyici ile yüzünüzü temizleyin.
Beş çayında farklı bir tada ne dersiniz? Karşınızda Finikia Tatlısı
Şurubumuzu soğuk olarak kullanacağımız için öncelikle şurubu yapın. Orta boy bir tencere içine suyu, şekeri, ikiye bölünmüş armutları, çubuk tarçını ve karanfilleri koyun. Kaynamaya başladıktan sonra ısıyı azaltarak yaklaşık 15 dakika pişirin. Balı ekleyin, karıştırın ve iyice soğuması için bekletin. Fırınınızı önceden 180 derecede ısıtın. Geniş bir kap içine zeytinyağını, portakal suyunu ve eritilmiş tereyağını ve limon kabuğu rendesini koyun. Pudra şekeri, tarçın, kabartma tozu, tuz, un ve irmiği de karışımın içine ekleyin ve yumuşak bir hamur yapın. Hamurdan yumurta büyüklüğünde yassı yumrular yapın ve rende ile bir taraflarını aynen kalbura bastı yapar gibi şekillendirin. Yağlanmış veya yağlı kâğıt serilmiş fırın tepsisine hamur parçalarımızı dizerek, önceden ısınmış sıcak fırında 30 ila 35 dakika altın rengi olana kadar pişirin. Her kurabiyeyi sıcakken, soğumuş olan şurubun içine 1’er dakikalığına atın. Ters yüz ederek cam bir tepsi içine dizin. Şurubun kalanını kurabiyelerin üzerine dökerek 1 gece bekletin. Servis yaparken çekilmiş ceviz, fındık, fıstık ile süsleyin. Afiyet olsun…
-Yumurta akı da lekelere çok iyi gelir. Bir yumurta akına bir kaç damla limon damlatın. Bu karşım düzenli olarak uyguladığınızda, ciltteki lekeleri açıyor. Aynı zamanda geçici olarak cildi gerdiği için kırışıklıklara da geçici olarak çözüm sağlıyor. -Ceviz yağı Kuru ciltler için idealdir, cildi nemlendirir. Ayrıca doğal güneş yanığı elde etmek isteyenlere tavsiye edilir. Çünkü Bronzlaştırıcı etki sağlar. Cilt lekelerini de giderir. -Cildiniz için doğal bir temizleyici olarak salatalık çok iyi sonuçlar yaratır. Bir adet salatalığı rendeleyin ve çıkan suyu yüzünüze sürün. 10 dakika sonra yıkayın. -Yaşlılık lekeleri için elma sirkesi mucize yaratır. Bir çorba kaşığı elma sirkesine bir tatlı kaşığı soğan suyu ekleyin. Gece yatmadan önce sürün. Sabah uyandığınızda cildinizi yıkayın ve nemlendirici sürün. -Maydanoz ve marulu ezip suyunu yüzünüze sürdüğünüzde sivilceleri giderir. Ayrıca unutulmamalıdır ki bir tutam Maydanoz her gün düzenli yenildiğinde cilt sağlıklı görünüme kavuşur. -Yoğurt ve domates yağlı ciltlerin dengesini sağlar. -zeytinyağı ve limon karışımı zayıf tırnakları besler.
Sultanı Öldürmek
"Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?" Ahmet Ümit'in Nisan ayında yayınlanan romanı Sultanı Öldürmek bu satırlarla başlıyor. Yıllardır aynı kadını bekleyen bir tarihçinin hikâyesi bu. Şahane bir aşk için harcanmış bir ömrün hikâyesi... Serhazinlerin son temsilcisi Müştak Serhazin'in başından geçen dört günlük tuhaf bir serüven. Sapında Fatih Sultan Mehmed'in tuğrası bulunan mektup açacağıyla öldürülmüş bir tarih profesörü... Bir aşk cinayeti mi? Yoksa kökleri "Ulu Hakan"ın şüpheli ölümüne uzanan bir entrika mı? Osmanlı devletinin bir imparatorluğa dönüştüğü o zaferler ve ihanetlerle dolu günlere yapılan sıra dışı bir yolculuk. Ve bu heyecan verici yolculuk boyunca kulaklardan eksik olmayan o kadim soru: Tarih, geçmişte yaşananlar mıdır, yoksa tarihçilerin anlattıkları mı? "
DİKKAT! Saçlarınız dökülüyor…!
Şehir havasından sıkılanlar! Huzurlu bir yolculuğa ne dersiniz?
Eğer bozulmamış tropik bir cennet arıyorsanız Seyşeller tam size göre. Palmiye ağaçlı kıyılardan başka vahşi hayatla dopdolu ormanlar ve dalış için mükemmel mekânlar vardır. (En iyi zaman: Mayıs-Kasım) Dünyanın hiçbir yerinde göremeyeceğiniz bir kuş yaşamı, şnorkel'ciler ve scuba diving tutkunlarını bekleyen 150 tür tropikal balık Şeysellerin ayrıcalıkları arasında. Ülkede muson ikliminin etkisiyle yağışlar görülür. Bu yağışlar özellikle Ocak ayında düşer. Mahe ve Silhouette en çok yağışı alan yerlerdir. Ocak ayı en yağışlı, Temmuz ve Ağustos en kuru aylardır. Her ay sıcaklık 24 ile 31 derece arasında inip çıkar. Eğer doğru önlemleri alırsanız görülmeye değer manzara eşliğinde çok eğlenebilir ve Seyşellerdeki vahşi yaşamı keşfedebilirsiniz. Tropikal bitkiler ve hayvanları resimleyebilirsiniz. Kayalık parçalarını takip eden sahil, kuzeyde Mahe ve Anse Major, takip eden sınır içerisinde ise Morne Seychellois Doğal Parkı bulunur. Mahe’nin dış hatlarını takip eden topraklara geçince görülmeye değer taş bayırlar ve tipik yerli bitkilerin bulunduğu alanlar vardır. Anse Major‘a ulaşmak uzun sürmez. Yarım - bir saatte Major‘a varabilirsiniz. Aynı yoldan geriye dönebilirsiniz. Tura erken saatlerde başlamanız önerilir. Şeysellerin en büyük adası. Sahil şeridine kalkan görevi gören mercan kayalıkları ve kristal deniziyle dalgıçların rüyası. Adada eğlence hayatı da oldukça renkli.
Saçlarınız sizi terk ediyorsa problem var demektir. Bir dermatoloğa başvurun ya da sağlığa zararlı olmayacağı bilinen aşağıdaki formüllerden birini uygulamaya başlayın. Saç yoğunluğunuza yetecek miktarda zeytinyağını benmari usulü ısıtın. Benmari usulü, sıcak su dolu bir cezve içinde başka bir kapı içine koyup malzemeyi bu kapta ısıtın. Eğer kepek sorununuz varsa bu zeytinyağının içine 1 çay kaşığı deniz tuzu ilave edin. Eğer saçınız boyalı ise, protein isteği vardır bu yüzden zeytinyağının içine 1 yumurta sarısı ekleyin ve eğer parlak olmasını istiyorsanız 1 çorba kaşığı elma sirkesi ekleyin. Bu karışımı saçınıza boya sürer gibi sürün, özellikle saç derisine iyice sürün ve sonra streçle güzelce kapatıp sıcak bir havluyla örtün. Bu maske saçınızda 2 saat beklemeli. Yıkamasını da kaliteli bir bitkisel şampuanla yapmalısınız. Haftada 1 kez uygulanabilir. Sıcak havlu yağın daha kolay emilmesini sağlıyor. Evde kolayca yapabileceğiniz saç kremi Kendi saç kreminizi kendiniz hazırlayabilirsiniz. Saç kremleri saç bakımı için son derece önelidir. Özellikle saçları çok sert olanlar veya saçları çabuk kırılanlar bu tarifimizi deneyebilirler. Yapması ve uygulaması oldukça kolay. Nasıl mı? GEREKLİ MALZEMELER : 1 tatlı kaşığı ceviz yağı 2 tatlı kaşığı biberiye yağı 1 tatlı kaşığı keten tohumu yağı 1 tatlı kaşığı pul biber 1 yumurta sarısı YAPIMI VE UYGULAMA ŞEKLİ : Bütün malzemeleri karıştırılıp saç diplerine masaj yaparak sürülür.15 dakika bekletilir. Kuruduktan sonra şampuan sürülüp yıkanır. NOT: Küçük bir hatırlatmayı da yapmadan geçmeyelim. Yağlı saçlara ısırgan tohumlu şampuan kuru saçlara aleoveralı şampuan önerilir.
85
Çağımızın Hastalığı
Narsisizm Ergenlik döneminde başlayan, ve değişik koşullarda, düşlemlerde ya da davranışlarda ortaya çıkan üstünlük duygusu, beğenilme gereksinmesi ve empati yapamamanın olduğu sürekli bir örüntüdür Narsisizm.
-Kendinin çok önemli olduğu duygusunu taşıma -Başarılarını ve yeteneklerini abartma, yeterli başarı göstermeksizin üstün biri olarak tanınmayı bekleme -Sınırsız başarı, güç, zekâ, güzellik ve kusursuz sevgi düşleri üzerine kafa yorma -Özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna ve ancak başka özel ya da üstün kişilerin, toplulukların, kurumların kendisini anlayacağına ve onlarla arkadaşlık edebileceğine inanma -Çok beğenilme isteği -Her şeye hak kazandığı duygusu -İlişkileri çıkarları için kullanma -Başkalarının duygu ve isteklerini anlama konusunda isteksizlik -Başkalarını kıskanma ve kendinin kıskanıldığına inanma
Bu özelliklerin çoğuna sahip kendini beğenmiş tavırlara sahip tanıdıklarımız vardır elbet! Yakından tanımasanız bile gittikçe çevrenizde bu özelliklere sahip kişilerin sayısı artıyordur. Eğer bu sayı artışına yakın çevrenizde sık sık tanık oluyorsanız bu tanıdıklarınızın narsisistik kişilik bozukluğu olduğunu bilmelisiniz. Çünkü bu tanım ve özellikler psikiyatride kişilik bozuklukları başlığı altında yer alan hastalıklardan biri olan narsisistik kişilik bozukluğuna aittir. Biraz kendini beğenmenin, hele bu beğenmeyi gerektirecek özellikler varsa sakıncası yoktur. Hatta kendini değersiz hissetmekten, önemsiz sanmaktan çok daha sağlıklıdır. Ama iş sadece kendini sevip, diğerlerini sevememeye gelince sorun olur. O sadece kendi gücü, başarıları, güzelliği ile ilgilenir. Diğer insanları sadece kendi çıkarları için kullanırlar. Aslında diğer insanları umursamasının tek nedeni, kendisi hakkındaki yargılarıdır. Yoksa kişi olarak onları asla umursamaz.
sizdir, evlilik dışı ilişkilere girmeyi severler. Çünkü eşini ayrı bir varlık olarak göremez ve sevemezler. Çok iyi konuşan, kararlı biri gibi görünmekle birlikte bilgileri; sadece başlıkları içeren yüzeysel bilgilerdir, ayrıntıları her daim unuturlar. Onun için, dil ve konuşma kendine güvenini tazelemenin bir yoludur sadece.
Özel ilişkilerinde narsistik kişiler eşlerinden karşılıksız sevgi ve ilgi isterler buna karşılık hiç bir sorumluluk almazlar.
Bu kişilerin bir ilişkiye girmesinin iki nedeni vardır; ya arzu ettikleri bir noktaya ulaşmak (mevki, para, pozisyon vs) ya da mükemmelliklerini sürekli onaylayıp destekleyecek birine duydukları ihtiyaç. Narsistik kişiler ile birlikte olan insanlar çoğunlukla daha önce narsistik bir anne ya da babaya sahip olmuş kişilerdir, öyle ki çocukluklarında sömürünün ve ilgisizliğin sevgi olduğunu öğrenmişlerdir. Dolayısıyla Narsistik bir eş ile birlikte olduklarında kendi haklarını aramayı düşünmezler ve ilişkilerinde kalarak eşlerinin kendilerini hiç bir karşılık vermeden kullanmalarına izin verirler. Narsist kişiler toplumsal sorumlulukların kendileri için geçerli olduğuna inanmazlar. Karşılığında hiç bir şey vermeden başkalarının kendilerine hizmet etmesini beklerler. İstekleri olmadığında sözlü saldırılar, sinir krizleri, duygusal, fiziksel ya da cinsel taciz ile tepki verebilirler. Birisi çıkıp bencil ve sömürgen yapılarını yüzlerine vurmaya kalkarsa aşağılayıcı ve saldırgan olabilirler. Mükemmel olduklarına dair inancı koruyabilmek için her tür davranışı gösterebilirler; değerlerini değiştirebilir, yalan söylemek, aldatmak, inkar etmek ve hatta gerekirse suç işlemek.
Narsisistik kişi, kendini yeterli görüp başarıya ilişkin durumlarla uğraşır.
Ama aslında kendinden kuşku duyan, kırılgan, eleştirilere tahammül edemeyen, değersiz hisseden gizli bir yanı vardır. İnsanlarla yüzeysel ilişkiler kurup, devamlı övgü isteyen, toplulukların içine gerçek anlamda giremeyen, başkalarına güvenmeyen, dayanamayan, onların zamanlarına değer vermeyen, sınırlarını önemsemeyen biridir. Toplumsal alanda genellikle başarılıdır. Çok ilgi alanı vardır ama hepsi yüzeyseldir. Sıkıntılı, sağlıksız ve taklitçi değerlere sahiptir. Bir yandan yalan söyleyerek maddiyata dayalı, otoriteye saygısız bir yaşam sürerken, dışarıya dürüst, aşırı ahlakçı ve paraya önem vermeyen biri tablo çizer. Baştan çıkarıcı, denetimsiz cinsel yaşamı olan kişilerdir. Evlilikleri düzen-
89
Peki, bu hastalıkta tedavi nasıl gelişir?
Narsistik kişiler genelde psikoloğa ya da psikiyatriste kişilik problemleri dışında başka sorunlar için gelirler. Genelde başka insanlar ile yaşadıkları problemleri kendi davranışlarının bir sonucu olarak düşünmezler aksine dış etkenlerin ya da o insanların hataları sonucu olduğuna inanırlar. Bu kişiler çoğunlukla duygusal problemlere tahammül edemezler ve depresyon yaşadıklarında terapiye gelirler. Çoğunlukla gerçekler ile hayalleri arasında fark olduğunu gördüklerinde ya da mükemmel olduklarına dair inançlarını sarsacak bir kriz yaşadıklarında (eşlerinin terk etmesi, iş kaybı gibi) depresyona girerler.
Bu hastalığı çağımız mı üretiyor? Gittikçe yakınmalarımız artar oldu çevremizden, tanıdıklarımızdan. "Sadece kendini düşünüyor, kendi çıkarı için her şeyi yapar, her şeyi hak ettiğini sanıyor, kimseyi beğenmiyor" söylemlerimiz artıyor mu? Yoksa yapılan bir şeyler nedeniyle çağımız narsisistik bireyler mi üretiyor? Evde 'birey' yetiştireceğiz iddiasında olan ve çok da fazla çocuğa ayıracak zaman bulamayan anne babaların yetiştirdiği çocuklar kendilerini daha fazla gösterme gereksinimi duyarken, bir yandan da yalnız kalmanın ve 'fazla birey' olmanın sonucu, artan oranlar da narsisistik kişilik özellikleri gösteriyor olabilirler. Tabii bu sürece toplumları idare eden liderlerin kendi çıkarlarını ön planda tutmaları ve diğer politikacıların bu sürece eşlik etmelerinin katkıları da göz ardı edilemez.
Terapiye girmek genelde bu kişiler için zor olabilir çünkü yardıma ihtiyaçları olduğu fikri onlar için aşağılayıcı bir olaydır. Fakat ciddi bir kriz yaşıyorlarsa, kendilerine olan güvenlerini kazanmak, mükemmel oldukları inancına ve fantazilerine yeniden kavuşmak için tedaviye gelebilirler. Kendileri hakkındaki düşünceleri, geçmişleri, şu anki durumları ve tedavinin ne için gerektiği konusunda ki fikirleri itibarlarını yükseltme arzusu ile çarpıtılmıştır. Dolayısıyla gerçeklere dayalı yorumları reddederler ve yeterince egoları beslenmezse terapiyi bırakabilirler. Dolayısıyla belli bir ölçüye kadar kişinin gururunun okşanması tedavinin devamını sağlamak açısından önemli olabilir. Psikoterapi başkaları ile ilişkilerinde daha pozitif ve faydalı şekillerde davranmayı öğrenmesi, kendisi ve başkaları hakkında daha gerçekçi düşünceler geliştirmesi açısından faydalı olabilir, fakat doktorun hasta ile oldukça dengeli bir iletişim geliştirmesi çok önemlidir.
MATBAALOJiSTiK sponsorluk BASKI
samimiyet
organizasyon
serigrafi
planlama
KARiZMATiK dergiçaba
OTO TÜRKiYEofset idealist HAREKETazim iSTiKRAR logo WEBCREATIVE IDEAS GÜÇ KARARLILIK UÇMAKiSTANBULekip ruhu MULTİMEDYA DOMAIN+HOSTiNG HAYAL GÜCÜ ses-ışık-sahne DEĞİŞİM HAYAL GÜCÜ genç gazete FOTOĞRAF
BASIN PRODüKSiYON coşkuDiZAYNYAZILIM DiNAMiK PR SATINALMA MEDYA gazete YAZILIM GRAFİK WEB SATINALMA sanatçı&menejerlikanimasyon MERAK DAiMA
TV YARATICILIK
özgüven DÜŞÜNCE
INDOOR
KARARLILIK iLLUSTRASYON fark mutluluk iNANÇKURUMSAL KiMLiK YEREL OUTDOOR marka TASARIMhaz LOGO POZiTiF reklam
OFSET BASKI
sevgi
HEM DERGi AŞK
ULUSAL
kampanya MULTİMEDYA yenilikçilikradyodijital logo hız ÖZGÜRLÜK interaktif internet BASIN
Kuştepe Mah. Tomurcuk Sok. İzmen Sitesi A2 Blok Kat: 11 / 49 Mecidiyeköy Şişli / İSTANBUL T : 0 212 272 41 19 F : 0 212 272 41 28
Fevzi Çakmak Mah. Bozantı Cad. Atılım Apt. No: 96/D Kocasinan KAYSERİ T : 0 352 221 0 555 F : 0 352 232 19 29
www.atmmedya.com
REiKi iLE
yaşam enerjinizi doruğa çıkarın Ruhsal şifa tekniği olarak bilinen Reiki ile bedeninizdeki negatif enerjiyi ortadan kaldırırken fiziksel ve ruhsal sorunlarınızın üstesinden de kolaylıkla gelebilirsiniz. Bedeniniz ile ruhunuz arasındaki dengeyi düzenleyip bioenerji kapasitenizi yükselten Reiki, sahip olduğunuz hastalıklardan kurtulmanıza yardımcı olurken oluşabilecek hastalıklara karşı da bedeninizde kalkan görevi görüyor.
Reiki’ nin Zaman Tüneline Yolculuk
Kanji Japoncası sözcüklerinden oluşan Reiki kelimesindeki “rei” her yerde var olan, “ki” de ruhsal yaşam enerjisi anlamına geliyor. İlk olarak Tibet’ te ortaya çıktığı düşünülen Reiki, 19.yüzyılın sonlarına doğru bir Japon Budisti olan Dr. Mikao Usui tarafından yeniden ortaya çıkarılmış ve o günden bugüne bir şifa tekniği olarak yaygın bir şekilde tüm dünyada kullanılan bir teknik haline gelmiştir. Bu ruhsal şifa tekniği, Budist Rahip Usui tarafından keşfedilse de hiçbir dine ve inanca bağlı değildir. Usui’ nin bu tekniği nasıl bulduğu ile ilgili öyküsü de gerçekten etkileyici. Usui, manastırda rahiplik yaparken bir gün öğrencilerinden birinin ilginç bir sorusuyla karşılaşır. Öğrenci, Usui’ ye Hz İsa’ nın ölüleri diriltmesinin, görmeyen gözleri açmasının kerametini sorar. Usui, bu soruya cevap veremez ve Hz. İsa’ nın şifa gücünün nereden geldiğini aramaya başlar. Cevabı bulabilmek için Tibet, Hindistan ve ABD’ de araştırmalar yapan Usui aradığını buralarda da bulamaz. Bunun üzerine ülkesine dönerek Kurama Dağı’ nda 21 gün oruç tutar ve meditasyon yapar. 21. gün güneş yükselirken beyaz bir ışığın iki kaşının ortasında aktığını fark eder ve kendinden geçer. O günden sonra Usui, aldığı enerjiyi reiki yoluyla tüm insanlara iletmeye çalışır ve bu enerji günümüzde de hocadan öğrenciye el verme yoluyla yayılmaktadır.
Reiki ile Ruha Sihirli Dokunuş
Reikinin enerji verici ve rahatlatıcı özelliğinden günümüzde 2 milyonu aşkın kişi faydalanıyor. Aslında bu oran dünya nüfusuna oranladığımızda oldukça düşük. Çünkü reikinin vücuttaki enerjiyi dengeleyerek kişinin ruhsal ve fiziksel açıdan iyileşmesine büyük katkıda bulunması, onun insanoğlu için bir armağan niteliğinde olduğunu gösteriyor. Fiziksel, zihinsel ve duygusal sorunların tümünde kullanılan reiki, birçok hastalığın çok hızlı bir şekilde iyileşmesini de sağlıyor. Evrensel bir enerji olduğu vurgulanan reiki ile herkes kendi sıkıntılarına şifa olabiliyor. Hastalıkların tedavisinde birçok hastane de reikiyi tamamlayıcı tedavi olarak kabul ediyor. Reiki sayesinde kolektif bilinç, mantık duygu dengesi gibi manevi unsurlar özlerine dönüp, yeniden dengelendikleri için rahatsızlıklarda iyileşme görülüyor. Reikinin bir travma, akli şok ya da fiziksel sakatlıktan dolayı yapıldığında vücut var olan enerjiyi taşıyarak problemi dengelemeye çalışıyor. Reiki tedavisini başka bir arabanın aküsünden bağlantı kurarak motoru çalıştırmaya benzeten araştırma yazıları da bulunuyor. Çünkü arabanın kendi aküsünde yeterli enerji kalmadığında başka bir aküden kablolarla enerji aktarımı sağlanır. Reikinin de bu bağlamda iyileştirme işleminde başka bir enerji kaynağından yardım alarak yürütmek için hayat gücümüze daha çok enerji yüklediği belirtilmektedir. Kişi bu enerjiyi dış çevreden alarak kendi kişisel gücünden harcamadığından dolayı reiki ile sınırsız enerjiye ulaşma imkânını bulunuyor.
Reikinin Uygulama Tarifi
Öğrenilmesi ve kullanılması 1-2 günlük eğitimden sonra mümkün olan reiki, Reiki Master adı verilen reiki hocasının aracılığı ile kolaylıkla kullanılabilen güçlü bir tekniktir. Reiki seminerine katılan kişi öncelikle enerjinin kullanımını ve reiki ile ilgili teorik bilgileri öğrenir. Daha sonra Reiki Master’ ın öğrencisine reikiyi kullanma yeteneğini elvermesiyle yani inisivasyon (uyumlanma) seansı sonrasında öğrencinin reiki kanalları açılarak kullanımı sağlanır. Bu esnada enerji akışını kişi ellerin ısınması, soğuması, karıncalanması şeklinde hissedebilir. Kişilere yöntemi kendilerine ve başkalarına nasıl uygulayabilecekleri de öğretilir. Kişi böylece kendini ve yakınlarını iyileştirebilir. En çok ihtiyaç duyulan alana yönelen reiki için konsantre olmanız gerekmez. Hayatta bir kere elde ettiğiniz reikiyi kullanmasanız dahi sizi terk etmez. Ruhsal iyileşme ve kişisel gelişim metodu reiki; el verme, reiki sembolleri, uzmanlık ve öğretmenlik aşamalarından oluşur. Kişi istediği aşamada da eğitimine son verebilir. Reikinin Getirdiği Faydalar Kişide rahatlama ve huzuru sağlayan reiki, hastalık tohumlarının ve tıkanıklıkların çözülmesini sağlar. Vücudu zararlı atıklardan arıtarak kişinin enerji düzeyinin yükseltilmesine yardımcı olur. Bu yüzden yaşam enerjisi yüksek kişiler daha az hastalanırken enerjisi düşük kişiler ise sık sık hastalanır. Reiki ile bu enerji açığı kapatılarak hastalıkların iyileştirilmesi sağlanır. Tamamlayıcı tedavi türü olan reiki, tıbbi tedavilerin sonuçlarının hızlandırılmasında etkili bir yöntem olarak kullanılır. Kalp, akciğer, karaciğer ve mide rahatsızlıklarında reiki tedavisi uygulanarak olumlu sonuçlar elde edilmektedir. Kısaca, kişinin ruhuna, duygularına, zihnine ve bedenine Reiki iyi geliyor…
93
Elektromanyetik dalgalar, henüz gelişim sürecini tamamlamamış olan bebeklerinbeyninde kalıcı hasara yol açabilmektedir. Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte, günlük hayatta elektromanyetik dalgalar üreten cihazlar sıkça kullanılmaya başlamıştır. Cep telefonları, mikro dalga fırın, çamaşır makinesi, bilgisayar, saç kurutma makinesi, kablosuz internet ağları, televizyon, elektrikli battaniyeler, alışveriş merkezinde bulunan güvenlik donanımlarıi baz istasyonları, yüksek gelirilim hatları vb. gibi günlük yaşamda sıkça kullanılan cihazlar elektromayetikdalgalar üretmektedir. 0-7 yaş arası bebeklerde kafatası ve beyin gelişim süreci tamamlanmadığı için bu yaş aralığındaki bebeklerin elektromanyetik dalga üreten cihazların bulunduğu ortamlarda korunması gereklidir. Radyasyon; hamile bayanlarda, bebeğin DNA yapısını bozarak beyin gelişiminde olumsuz etkilere yol açabilmektedir. Dünya genelinde yapılan bir çok çalışma ile elektromanyetik dalgaların bebeklere olan zararı ortaya koyulmuştur. SILVERLIFE Anti-radyasyon bebek şapkasını, elektromanyetik dalga üretencihazların bulunduğu ortamlarda bebeğinize giydirerek manyetik dalgaların bebeğinize zarar vermesini engelleyebilirsiniz. SILVERLIFE anti-radyasyon bebek şapkaları, anti-bakteriyel özelliği sayesinde bebeğinizi bakterilere karşı korur.
Erciyes Üniversitesi Teknoloji Uygulamarı Merkezinde yürütmekte olduğumuz bilimsel içerikli çalışmalarımız sonucunda manyetik dalgaların etkilerini %99.9 önleyen özel tasarım ve içerikli ürünler geliştirmekteyiz. Antiradyasyon erkek iç çamaşırlarının tasarımı tamamlanarak Silverlife® markasıyla satışa sunuldu. 40 dB'e kadar koruma sağlayarak yaklaşık %99 oranında radyasyondan korumasağlayan sliplerin dıştan görünüşü tamamen standart beyaz renktedir. İçte iseantibakteriyel, antiradyasyon özellikli nem transfer özellikli katman yer almaktadır. Ürünlerimizin pamuk kısmında birinci sınıf penye kullanılmaktadır. Koruyucu tabaka ise pamuk ve gümüş içermektedir. Ürünün tasarımı sağlık ve konfor birlikte düşünülerek tamamlanmıştır
Antimantar Özellikli Çorap
Gümüşlü Bontech Antibakteriyel Çorap: Sağlıklı ayak, sağlıklı vucut için vazgeçilmez şartlardandır. Vücudumuzun yükünü taşıyan ayaklarımız, onlara iyi bakılmayı hakediyor. Sürekli ayakkabı içerisinde olmaları giyilecek çorabın önemini bir kat daha artırıyor. Bontech çoraplar size test edilmiş sağlık ve konforu sunuyor.
Konuşurken Elektromanyetik Dalgalardan Koruyan Kılıf Firmamız İhtiyaca özel teknik kumaşlarıntedarikinde uzmandır. * Güç tutuşur, * Antistatik, * Antibakteriyel * Elektromanyetik koruma etkili
yönü
ağırlıklı
olan
Kumaş ihtiyaçlarına ilgili standartlara uygun olacak şekilde, kalite-maliyet dengesini gözeterek çözümler üretmektedir.Kumaşlarımız kullanım alanına göre dokuma, örme yada dokusuz yüzey teknolojileriyle üretilmiş olarak sunulmaktadır.
Ürünlerimiz hakkında detaylı bilgi için www.bonusteknik.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
advertorial
- Cep telefonuyla konuşurken kulağınızda yanma hissediyor musunuz? - Kulağınızın ısındığını hissediyor musunuz? - Konuşurken telefonunuzun cildinize temasından kulak çevreniz terliyor mu? - Çözüm için Bontech kılıfınızla konuşacaksınız!
Yatak Odanızda Estetik Dokunuşlar
Merhabalar, yeni sayımızda bir kez daha siz değerli okuyucularımızla birlikte olmaktan son derece memnuniyet duyuyoruz. Bu yazımızda Sözüer Mimarlık olarak sizlere, hayatımızın üçte birinin geçtiği “yatak odası” tasarımları ile ilgili bazı bilgiler aktarmaya çalışacağız. YATAK ODASI TASARIMINDA NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Evlerimizde, oturma odalarımız gibi, pekçok fonksiyonu içinde barındıran bir diğer mekanda Yatak Odalarımızdır. Bu nedenle tasarımlarında diğer mekanlara oranla bir parça daha özenli olmakta fayda var. Günümüzde bano ve soyunma odaları ile son derece konforlu mekanlar elde edilmekte. Bazı püf noktalara dikkat ederek sizde rahat, konforlu, işlevsel olan keyifli mekanlar elde edebilirsiniz.
“Odanın seçimi önemlidir.”
Öncelikle yatak odası olarak seçeceğiniz odanın ışık alması, iyi havalanabilmesi, gürültüden uzak olması ( yol-çocuk parkı vs) ve mümkünse doğuya bakan bir konumda olması gerekir. Odanın büyüklüğü açısından seçiminde öncelikle ihtiyacınızı iyi belirlemeniz önemlidir. Yatak odanızı sadece uyumak için kullanmak istiyorsanız bir yatak ve etejerin sığacağı bir oda yeterli olacakken, çalışma odası soyunma odası, fitnes stüdyosu olarak kullanacaksanız daha geniş mekanları tercih etmeniz gerekecektir.
97
Yatak odalarımızın yataklarımızdır.”
en
önemli
ögesi “Yatak başı modeli nasıl olmalı?”
Kuşkusuz yatak odalarımızın en önemli ögesi olan ve hayatımızın üçte birinin geçtiği yataklarımızın rahatlığına dikkat etmeliyiz. Unutmayın kaliteli bir uykunun beden ve ruh sağlığımız için önemi büyüktür. Bu nedenle kullanılan yatak döşeğinin yumuşaklığı ve kalitesine özen gösterilmelidir. Zevkimiz, alışkanlıklarımız, bazende sağlık sorunlarımız yumuşaklık derecesinin seçiminde etkilidir.
“Hayallerdeki yatak odasına giden 4 adım”
Sözüer Mimarlıkta hayallerinizdeki tasarımlar gerçeğe 4 adımda dönüşmektedir. İlk anda tecrübeli tasarımcı kadromuz sizi dinler, görüşmeler sonrasında ihtiyaç ve isteklerinize yönelik çalışmalar yapmadan önce, mevcut mekânın görüntü ve ölçüleri alınır, bu ilk adımla hayalden gerçeğe yolculuğumuz başlamış olur… Alınan ölçü ve ihtiyaçlar doğrultusunda iki boyutlu çizimler hazırlanır. Hayallerdeki tasarımlar 3 boyutlu olarak modellenir ve bir fotoğraf gibi size sunulur. Son adımda ise üretilen ürünün montajı yapılır. Size de yeni odanızın keyfini sürmek kalır. Proje – Tasarım – Üretim bütünlüğünde, “Hayalden Gerçeğe” dönüşen diğer çalışmalarımızın montaj sonrası fotoğraflarına ulaşmak için web sitemizi ziyaret edebilirisiniz.
“Yatak oda içerisinde nasıl konumlandırılmalı”
Peki yatağımızı oda içerisinde nasıl yerşeştirmeliyiz? Dar yatak odalarında çok beğenilen bir yöntem olmamasına rağmen yatağı duvara dayayarak kullanmak gerekebilecektir. Böyle durumlarda pencerelere dik olarak konumlandırmanızda fayda var. Ancak kapı açılışlarını engellememeye dikkat edilmelidir. Eğer geniş bir yatak odasına sahipseniz yatağınızı ortaya taşıyabilirsiniz. İki yanı etejerli şık mobilyaları da değerlendirme şansınız olacaktır.
Yatak başlarında ahşap modeller son derece şık ve seçenekleri fazla. Ahşabın doğallığı dekorasyona ayrı bir hava kattığından ve ekolojk ürünler olduğundan herzaman daha çok tercih sebebi olmakta. Bunun yanında çıkarılıp yıkanabilir kumaşlar ve deriden yatak başlarında da son derece şık modeller mevcut. Özellikle deri modeller ile şık bir yatak başı elde etmek mümkün. Nostaljik bakış açısıyla tercih edebileceğiniz metal yatak başlarında da değişik alternatiflere ulaşabilirisiniz...
“Mobilya seçiminde odanızın büyüklüğünü göz önüne alın”
Yatak odası mobilyalarında ise yatak başı, etejerler, yatak gövdesi, gardırop, makyaj masası seçiminde, yanlızca zevkinize hitap eden ürünlere değil, odanızın büyüklüğüne göre de seçim yapmalısınız. Yatak odası olarak kullancağınız oda küçük ise bazı pratik çözümler kurtarıcınız olacaktır. Örneğin kimi küçük odalarda yatağın her iki yanına etejer koymak mümkün olamayabilir. Böyle durumlarda duvara monte edeceğiniz küçük raflar ihtiyacınızı karşılayabilecektir.
“Giyime dolabınızın detaylı ve en kullanışlı mobilya çözümlerinde yardımcı olmaktan memnun olacaktır. tasarımına dikkat edin.” İçinde gömme dolap olan bir yatak odasında, eski gömme dolabın kapaklarını yeni mobilyalarınızla uyumlu olarak yeniletirseniz, hem şıklıktan ödün vermemiş, hemde gardırop koymadığınızdan odayı daraltmamış olacaksınız. Üstelik bu çözüm yeni gardırop almaktan çok daha ekonomik olacaktır. Yine küçük odalarda dolaplarda sürme kapaklı modellerin tercih edilmesi, açılır kapakların yarattığı alan israfını önleyecektir. Dolapların içlerinin iyi bölümlendirilmiş olması , yeni çıkan aksesuarların kullanımı sayesinde gereksiz alan kayıplarını önlerken, daha çok eşya toplamaya yardımcı olur. Ceket, etek ve pantolonları asmak için minimum 110 cm’lik bir yükseklik gerekir. Ulaşacabileceğiniz yükseklikten daha yukarıya asmak durumunda kalırsanız asansör askı sistemini kullanabilirsiniz. Dolabınızın eni 60 cm olmalı ve paltolar ve elbiseler için ayırılacak bölümün ise 1.601.70 cm yüksekliğinde olmasına dikkat etmelisiniz. Çekmece ve hareketli raflar dolabınızın en işlevsel bölümleridir. Bu yüzden çekmecelerde kullanılan aksamın dayanıklılığı ve taşıma kapasitesi çok önemlidir.Bu konuda da Sözüer’in profesyonel ekibi, ahşap üretim tesisi ile sizlere en
“Küçük bir soyunma odasıda seçenekleriniz arasında olsun”
Odanız küçük ise, gardırobunuzu yatağınızın olduğu odaya koymak yerine soyunma odası olarak kullanacağınız bir odada değerlendirebilirsiniz. Duvara monte edebileceğiniz raf ve askı sistemleri ile soyunma giyinme üniteleri yaratmak çok daha ideal olacaktır. Tüm bu seçenkleri inceleyip doğru kararları verdiğinizde keyifli mekanlar elde edebilirsiniz. Unutmayın;
Evinizin her detayında, SÖZÜER yanınızda… Mimar Alperen A. Sözüer www.sozuer.net
ÇİFTLERİN YENİ KÂBUSU
Evlilik Yorgunluğu
Evlilik, çoğu insanın hayallerini süslerken, çeşitli zorlukları aşarak evlenen çiftleri bekleyen en kötü sürpriz ise evlilik yorgunluğu oluyor. Peki, nedir bu Evlilik Yorgunluğu! 4 bin yıllık toplumsal bir kurum olan evlilik; kimilerinin rüyası kiminin de kâbusu. Çoğunluk için gereklilik olan bu kurum, bazı çiftleri zamanla yoruyor ve evlilik hüsranla sonuçlanıyor. Eskiden ‘şiddetli geçimsizlik’ olarak adlandırılan boşanma nedeni ise günümüzde ‘evlilik yorgunluğu’ denilen evlilik yozlaşması halini aldı ve deyim yerindeyse boşanmalarda moda haline geldi.
Evlilik Yorgunluğunun
Nedenleri
“Sana olan sevgim bitti, artık heyecanım kalmadı’’ gibi ifadelerle sonlandırılan evliliklerde biten aslında aşk ve sevgi değil, dostluk ve paylaşımdır. Yapılan araştırmalarda evlilik yorgunluğu evlendikten 2.5 yıl sonra ortaya çıkıyor, günümüzde birçok çiftin aşkı; dostluk ve sevgiye dönüştürebildiğini, bunu beceremeyenlerinse soluğu mahkemede aldığı gerçeği var.
Eğitim Uyumu Önemli
Evlilik yorgunluğunu önleyen en önemli faktörün eğitim uyumu olduğunu unutmamak lazım, böyle çiftler birbirini anlayabilir, birçok konuyu birlikte tartışıp paylaşabilir ve en önemlisi konuşabilir. Eşlerden her ikisinin de çalışıyor olması, evliliği yorgunluğa götüren nedenlerden biri. Çalışan kadına, ev işlerinde erkeğin yardımcı olmamasının yozlaşmayı arttırıyor, çalışan kadınların profesyonel alanda ve evinde iki farklı role sahip olması yorucu hal alıyor. Çalışan kadın evine vakit ayırdığı zaman kariyeri tehlikeye giriyor, kariyerine yöneldiğinde evini ihmal ediyor. İşine daha çok vakit ayırdığında, eşler bunu anlayışla karşılamayabiliyor. Tüm bu nedenler doğrultusunda çalışan kadınlarda çalışmayanlara göre 6 kat daha fazla boşanma vakası görülüyor.
Olumlu Düşünmek
Evliliği Sağlamlaştırıyor
Karşılıklı empati de evlilik yorgunluğunu önleyen önemli faktörlerden biri. Kendini eşinin yerine koyarak hareket etmek çoğu zaman sorunların başlamadan çözümlenmesi ile sonuçlanır. Örneğin; 'Eşime güvenmiyorum, beni aldatabilir' düşüncesine sahip bir eşin güvensizliği, bir süre sonra davranışlarına yansıyabilir ve bu da ilişkiyi boşanmaya sürükler.
Akraba
ve
Komşu
İlişkiyi Canlı Tutuyor
Ziyaretleri
Akraba ziyaretleri ve komşuluk ilişkileri evliliği sürekli dinamik tutarak yorgunluğa engel olabiliyor. Haftada en az iki defa akraba ya da komşu ziyaretinde bulunanlarda, evlilik yorgunluğu riskinin azalıyor, bu ziyaretlerin hem eşler arasında paylaşımı artırdığının hem de monotonluğu yok ediyor.
Çiftler Birbirini Eleştirirken
Dikkatli Olmalı
Evlilik yorgunluğunu önlemek için çiftler eleştiri ve önerileri 'sen' odaklı değil 'ben' odaklı yapmalıdır. Örneğin 'Bu evin hali ne böyle? Sen ne dağınık bir kadınsın!' yerine eş 'Ev dağınık olunca kendimi kötü hissediyorum' derse karşı taraf sorumluluk duygusuyla daha hassas hareket edecektir. 'Sen' odaklı eleştiriyi direkt kişiliğine yapılmış bir saldırı olarak algılayan eş, bir süre sonra işlerini yine ihmal edecektir.
103
Peki,
Evlilik Yorgunluğunu Üstünüzden Atmanız İçin Neler Yapmanız Gerekiyor?
Elinizdekilerin değerini bilin. Sağlığınızın, ailenizin, çocuklarınızın, dostlarınızın değerini bilin. Eşinizle ortak arkadaşlıklar kurun. Mutluluğunuz için araya hedefler koymayın. Kendinize ev, araba alınca, çocuk olunca ya da başka bir olay gerçekleşince mutlu olacağız gibi hedefler koymayın. Mutluluk hedef değil, uzun bir yolculuktur. Her eleştiriye kulak vermeyin. Çevrenizdeki insanların eleştirilerine ve önerilerine göre yaşarsanız, kendiniz için yaşayamazsınız. Hatalara duyarlı olmayın. Hatalar, tekrarlanmadıkça görmezden gelinmelidir. Gördüğünüz şeyi söylemezseniz hafızanızdan uçup gider, söylerseniz hafızanızda yer eder. Her olumsuzluğu söze dökmeyin. Evliliğinize zaman ayırın. Çiftler, akşam yemeklerini birlikte yemeye gayret göstermeli, pazar sabahları hep beraber uzun kahvaltı keyifleri yapmalıdır. Ayda birkaç kez konsere, sinemaya, tiyatroya bu da olmazsa pikniğe gidilmeli, seyahatlerden eşlere hediyelerle dönülmelidir. Başkalarına yardım edin. Yardıma muhtaç insanlara birlikte destek olmaya çalışmak, birliktelik duygusunu pekiştirir. Bu da beraberliğe takım ruhu kazandırarak ilişkinin doğru çizgide ilerlemesini sağlar.
105
Evlilik Öncesi
Profesyonel Yardım Şart! Avrupa Hastanesi Kadın Doğum Uzmanlarından Dr. Neslihan Özoğlu, Evlilik öncesinde cinsel danışma ve merak edilenleri Hem Dergi için yanıtladı. Evlilik Öncesi Cinsel Danışma ve Jinekolojik Muayene Niçin evleniriz?
Temelde hepimiz başka insanlarla iletişim kurmayı arzu ederiz. Olgunlaştıkça da bu his bizi yakından ve derinden sevecek bir kişiyi özleyip, aramaya iter. Almakta vermekte sevginin olmazsa olmaz bölümleridir. Biri olmadan öteki pek uzun ömürlü olmaz. Evlenmenin temel nedenlerinden bir tanesi beraberlik, birine sahip olmak ve birine ait olmak duygusu, bundan doğan yakınlık, can yoldaşlığı, istenmek, anlaşılmak, çocuk sahibi olmak, kendi düzenini kurmaktır. Bunlar vazgeçilmez duygusal öğelerdir. Yine bunlar cinselliği yalnızca fiziksel yönden değil, ruhsal yönden de tamamlar. Özellikle kadınlar yıllar yılı evlenmeyi dört gözle beklerler. Daha çocukluklarından beri her türlü yaşam sorununun evlenince çözümleneceğine inanırlar, ama beraberlik güzel duyguların yanı sıra birçok sorumluluğu ve sıkıntıyı da beraberinde getirir. Evlilik kişilerin bundan sonraki yaşamlarında beraberce kullanacakları sınırlı bir kredidir. Bunu ilk günden tüketebilir ve ya mantık, saygı ve sevgi doğrultusunda bir ömür boyu mutlu olarak kullanabilirsiniz. Cinsellikte bu beraberliğin vazgeçilmez bir parçası ve tamamlayıcısıdır. Beraberlikte ilk cinsel ilişkinin kusursuz geçmesi gerektiğine inanmışızdır. Oysa bu inancın tam tersine ilk gece gerginlik ve korku içinde geçer. Yeni beraber olan çiftlerin ilk gecelerini birtakım olumsuz duygular içinde olduklarını ve korkularını gizlemek istemeleri de gerginlik ve baskıları daha da arttırır. Yetersiz cinsel eğitim, daha önceden bilinmeyen ama evlilik süresinde ortaya çıkan çeşitli sağlık sorunları zaten var olan ekonomik sorunlara, toplumsal baskılara ve olumsuzluklara eklenirse cinselliği yok etmeye başlar. Bu yüzden evlilik öncesi bazı hazırlıkları yapmak kişilerin bu olabilecek negatifliklerden uzaklaştırır.
Evlilik Öncesi Cinsel Danışma Nedir? Ne Zaman yapılmalıdır? Evlenmeyi planlayan çiftlerin cinsellikle, cinsel yolla geçen
hastalıklarla ilgili ve genetik hastalıklar açısından bir danışma almaları hem aile planlaması hem de sağlıklı bir nesil oluşturulması için çok önemlidir. Böyle bir danışmada genel olarak cinsel organların anatomisi ve fonksiyonları hakkında bilgi alırken, üreme sağlığı ve fizyolojisi hakkında da bilgi sahibi olabilirler. Özellikle evlenecek kadının ilk kez bir cinsel tecrübesi olacaksa, evlenmeden önce yapılan bir jinekolojik muayene, olabilecek olumsuzlukları önceden tespitte yararlı olup, gerekli önlemlerin alınmasını mümkün kılar.
Evlilik Öncesi Kadın Niye Muayene Olmalıdır? Jinekolojik Muayene Nasıl Yapılır? Bekar Kızlar Muayene Olabilir mi?
Bu muayene ile örneğin kızlık zarının ve vagenin yapısal özelliği nedeni ile ilişkiyi imkansızlaştırması, yada zor olması yada fazlaca kanamaya yol açacak olması hatta bazen vagene kadar yırtık oluşması olasılığı önceden tespit edilebilir varsa bir enfeksiyon tedavi edilebilir. Bazen kızlık zarı tamamen kapalı, vagen hiç teşekkül etmemiş olabilir. Bunlar anatomik engellerdir. Bunun yanı sıra psikolojik engeller de vardır. Vaginusmus adı verilen sebebi daha çok şuuraltı sebeplere bağlı olan, cinselliği çağrıştıran her şeyde, vagen etrafındaki kasların aşırı kasılması ile birlikte bacaklarını da kasmasıyla cinsel teması imkansız hale getiren bir durumdur. Tedavisi hastayı bilgilendirme ile başlar, yapısal bir problem veya ağrıya neden olacak faktörler varsa giderilir sorun hala devam ediyorsa psikolojik tedavi önerilir. Eşlerden herhangi biri ilişkide ağrı duyuyorsa problem var demektir.
Erkekler Evlilik Almalı mıdır?
Öncesi
Danışma
Erkeklerde de en sık karşılaşılabilen sorun sertleşme olmamasıdır. Yine altında yatan çoğunlukla psikolojik nedenlerdir. Özellikle ilk evlilikteki ilişkide bu konunun takip
edildiğinin bilinmesi olumsuz etkileyebilir. Her iki eşinde bulundukları yer bakımından gizlilik güvenliği olması , sorunu önemli ölçüde çözer. Ancak diyabet ve bazı sinir sistemi ile ilgili rahatsızlıklar da bunlara neden olabilir. Bu sorun devam ettiğinde mutlaka öncelikle bir üroloji uzmanına başvurulmalıdır. Bu konuların çiftler tarafından bilinmesi, ilk cinsel beraberlikle ilgili endişe ve korkuların giderilmesine katkı sağlar. Ayrıca karşılaşılan sorunlarda ne gibi tedbirler alabilecekleri veya neler yapabileceklerini öğrenmiş olurlar.
Evlilik Öncesi Aile Planlaması Ve Gebelikten Korunma İçin Alınan Danışma Önemlimidir? Adet Geciktirme Nedir?
Cinsel yaşama başlarken en çok endişe duyulan konulardan biri istenmeyen gebelik oluşması olabileceği gibi, gebelik olmayacağı endişesi de olabilir. Bu nedenle en doğrusu bir jinekolog doktor muayenesini takiben önerilen bir yöntemle istenmeyen gebelikler için önlem alınmasıdır. Özellikle ileri yaş evliliklerde, belki de gebe kalabilmek bakımdan güçlükler olabilir. Bu nedenle eğer ilerde çocuk planlanıyorsa geç kalmamak için bir kadın-doğum uzmanına danışarak ne kadar bir erteleme yapabileceklerini öğrenmelidirler. Çocuk istediklerinde bazen geç olabilir. Kısırlık araştırmalarında yapılan bazı testlerin erken dönemde yapılması gerekebilir. Erkekte belirgin olmamakla birlikte kadında belirgin bir şekilde otuz yaş üzeri yumurtalık sayısı ve kalitesi önemli
ölçüde azalmakta bu da bir ay içindeki gebe kalabilirlik oranı olan %20 nin azalmasına yol açmaktadır.
Evlilik Öncesi Danışma ve Muayene Sırasında Cinsel Bilgiler Dışında Başka Ne Gibi Tıbbi Danışma Verilmektedir?
Herhangi bir bulaşıcı hastalık var mı ( sarılık, cinsel yolla geçen bir hastalık, AIDS ve bu gibi ) varsa gerekli önlemleri alınıp, tedavi edilmesi. İleride sorun olabilecek herhangi bir sağlık problemi var mı? ( Gizli şeker, kalp hastalığı,
hormonal bozukluk gibi ) Bebek sahibi olmayı engelleyecek bir sebep var mı ? Gebelik esnasında sorun yaratabilecek kan uyuşmazlığı, kadında toksoplasma gibi gebeliğin ileri ki aylarında bebeğin ölümüne sebep verebilecek bir enfeksiyonun var olup olmadığının araştırılması gerekir. Çiftlerin ailelerinde ve ya kendilerinde kalıtsal ( doğumla geçen ) bir hastalık ve ya anormallik var mı varsa bunların derecelerinin araştırılması, değerlendirilmesi eğer riziko payı varsa oluşacak gebeliklerin titizlikle takip edilmesi gerekecektir. Özellikle akraba evliliklerinde genetik danışmanın alınması önemlidir. Evlilik öncesi cinsel eğitim ve danışma almak oluşabilecek korku ve yanlışlıkları ve bunların getirebileceği cinsel isteksizlikleri ve problemleri ortadan kaldıracaktır. Sonuç olarak yukarıda saydığımız olumsuzlukların var olması birbirini seven iki insanın bir araya gelmesi için engel teşkil etmeyebilir. Bunların önceden bilinmesi eğer mümkünse gerekli tedavilerin yapılması ve tedbirlerin alınması faydalıdır.
109
Üşeniyorum
O Halde
Yarın... Düşünmek insanları diğer canlılardan ayıran bir özelliktir. Peki ya üşenmek? Bu da
son zamanlarda insanı diğer canlılardan ayıran bir özellik olma yolunda hızla ilerliyor. Anlamı; yapılması gerekene, sorumluluklarımıza ve bizden beklenene karşı verdiğimiz olumsuz tepkidir. Peki, bu hastalık diye nitelendirilen özellik nereden çıktı? Bu sorunun en büyük cevabında karşımıza teknoloji çıkıyor! Yılımızın Teknoloji si o kadar gelişmiş durumda ki, 5 dakika elektriğimiz kesilse bütün hayatımızı bir anda alt üst edebiliyoruz. Hayatımızın her alanında bize yardımcı olacak cihazlar olmayınca kendimizi hiç gibi hissediyoruz. Mutfakta boy gösteren teknolojik aletler kolaylık sağladığı kadar uyuşuklukta sağlıyor. Bırakalım mutfaktaki karıştırsın, doğrasın, kızartsın, hatta pişirip bıraksın. Bize sadece pişeni alıp yemek masasına koymak kalsın. Bu malzemeler işimizi pratikleştiriyor gibi görünse de aslında el emeğini tamamen ortadan kaldırıyor. Bununla da kalmıyor tabiî ki! Bu teknoloji
hayatımızı her noktada felç ediyor. Olaya başka bir açıdan bakacak olursak eğer, gazete kültürümüz komaya girmiş durumda. Çünkü artık internet haberciliği var. Bir tıkla bütün haberler, son dakika gelişmeler hepsi elimizin altında. Gazeteyi sayfalarca çevirip kolumuzu yormaya ne gerek var! Tek bir parmak dünyadan haber almaya yetiyor! Birçok icadın tembeller tarafından gerçekleştirildiğini iddia edenler bile var. Onlara göre tembellik mucitliğe atılan ilk adım. Mesela uzaktan kumandanın yerinden kalkmak istemeyen göbekli biri tarafından icad edildiği söylenir. İcatları tembeller mi yapıyor? Yoksa onlara hizmet etmeyi isteyenler mi? Her ne durumda yapılıyorsa yapılsın bu son teknoloji maalesef bizleri üşengeçliğe itmeyi başardı.
Gerekli işlerin yapılması için harekete Haydi…” Hayatın her alanında karşımıza geçemeyişinizin sebebini hiç kendinize çıkan tembelliği yenmenin altın anahtarı sordunuz mu? Günlük hayatınızdaki motivasyon olabilir bu cümleler. eksikliği hiç dikkatinizi çekmedi mi? Aslında bu soruların Peki, çağımızın hastalığı olan cevabı hep merak konusu olmuştur. Hatta bir çok insan bu problemin çözümü için bir takım eğitici seminerlere bile üşengeçliğin başlıca belirtileri nelerdir? katılıyor. Unutmamak gerekiyor! Hayatı mahveden beden yorgunluğu değil kafa yorgunluğudur. Bu yorgunluk hayatımızda inanın çok büyük bir problemdir. Erteleme ve geciktirmenin, işleri tembellikle yapmanın sonucu ise; gerçekleşmediği için işin ortaya çıkabilecek güzel sonucundan mahrum olunmasının yanı sıra gerçekleşmemesinin yol açacağı eksikliğin olumsuzlukları ve yapılan işten haz ve zevk alınmamasıdır.
Üşengeçlik, isteksizliğin ve hareketsizliğin belirtisi olarak karşımıza çıkıyor. Bu, ölçüsü-
zlük ve itaatsizlik olarak da açıklanabilir. Çünkü bu tip insanların tutum ve tavırları belli standartlara uymamaktadır. Tembellik sadece kişinin hataları ile değil, başta aile ve okuldaki eğitim ve terbiye verilmesiyle alakalıdır. Bir işe başlamanın tek yolu, o işe hemen, şimdi başlamaktır. Olaylara şimdi gözlüğüyle bakılabilirse, o işin yapabilmesi insan için daha kolay bir hâl almaktadır. Ancak, "başka bir gün", "bir ara", "sonra" gözlükleriyle bakıldığında, çoğunlukla o iş sonuçsuz kalmakta hatta o işe hiç başlanılmamaktadır. Kendinizi bir işi yapma konusunda üşeniyor hissederseniz benliğinizi hemen şuna inandırın: “Bu işi yapmak için, hemen şimdi hazır durumdayım. Ertelemekle elime bir şey geçmez. Hazırlık sürecini ve enerjisini de işi yaparken kullanacağım.
*Bir adım ötedeki suyu almak için ayağa kalkmaktansa onu beyin gücünüzle hareket ettirmeye çalışmak, *Sofrada senden istenen her şeyi kardeşten ya da arkadaştan istemek, *Uyumak için yatak odasına gitmek yerine koltukta uyumak, *Uzun süre bulaşık yıkamayıp sonra hepsini birden daha eziyetli bir biçimde yıkamak, *Elleri kullanmadan çorap çıkarmak, *Yere düşen kumandayı ayak parmaklarıyla almak, *Yemek hazırlamak yerine aç kalmak, *Masanın üzerindeki küllüğü ayağa kalkıp almak yerine, en yakındaki peçete, bardak gibi şeyleri kullanmak, *Kapı çalındığında “şimdi kim bakacak” deyip evde kimse yokmuş gibi davranmak, *Uyku vaktinde gelen tuvaleti çatlayana kadar tutmak, *Çatalı 3 işlevde (kesme, ezme, çay kaşığı olarak ) kullanmak, *Çöpleri çöp kutusuna değil de balkondan aşağı atmak,
Zaman ilerledikçe her şey değişiyor. Duygular, düşünceler, insanlar, soluduğumuz hava, yürüdüğümüz yollar ve dur durak bilmeden gelişen teknoloji. Teknoloji de değişiyor ve gelişiyor. Değişim her zaman iyi midir tartışılır. Hatırlar mısınız? Hani bir zamanlar dostlarımıza, ailemize mektup yazardık onlardan uzaktayken? Mektubun gelmesini büyük bir özlem ve heyecanla beklerdik. Postacıyı sokağımızda gördüğümüzde yüreğimizi bir sevinç kaplardı, postacıyı apartmanımıza gelene kadar bekler, eğer zilimizi çalarsa sevinçten çılgına döner, hiç uğramadan sokağımızda yürüyüp kaybolursa kızardık. Onun ne günahı varsa! Her zaman olduğu gibi kızgınlığımıza veya üzüntümüze neden olan kişiye değil de, tamamen alakasız bir kişiye yönlenirdi ruh halimizin kızgınlığı. Mektup bazen askerdeki abimizden yahut uzaktaki bir dostumuzdan gelirdi. Bazen ise platonik aşkımızdan. Kim bu mektubu yazan diye meraklanırdık. Yazdığı yazıdan kim olduğunu çözmeye çalışırdık. Bazen gazeteden kesilmiş harflerden oluşurdu mektup. Yok, düşündüğünüz gibi öyle imza bir dost yazanlardan değil. Yazısı tanınmasın diye gazete veya dergilerden kesilmiş harfleri kullanan kişi bazen Seni Seviyorum diye de yazardı, bazense sevgi sözcükleri içeren maniler de. Paranın araç değil amaç olduğu ve manevi değerlerden çok maddiyatın önem kazandığı günümüzde mektup yazma alışkanlığını neden önemli olsun ki! internetin hayatımıza girmesiyle birlikte elektronik posta, mektubun yerini aldı. Evet, dünyanın bir ucundaki arkadaşımıza gönderdiğimiz elektronik posta anında ulaşıyor. Ama yine de mektubun yerini tutabilir mi? Sinirlendiğiniz de yırtabilir misiniz elektronik postaları yahut kenarını yakabilir misiniz? özlemi anlatmak için! Sevdiğinizden geldiyse eğer göğsünüze bastırıp onun parmak izlerini hissedebilir misiniz? Kurumuş bir gül ile yollayabilir misiniz elektronik postaları? Eskiden bir gelenek halini alan mektuplaşma şimdi yerini tozlu raflarda buldu. Mektubun Tarihi Gelişimi Edebî anlamda olmasa bile ilk Türkçe mektup örnekleri bin yıl öncesine, Doğu Türkistan’daki Uygurlara aittir. Mektubun, Türkçe karşılığı “betik/bitik”tir. İslamiyet’in kabulünden sonra “mektup” sözcüğü yaygınlık kazanmıştır. Divan edebiyatında ise, mektup inşa (düzyazı) içinde değerlendirilmiştir. İnşa seçili düzyazı demektir; ancak edebiyatımızdaki ilk yazıya geçmiş mektup örnekleri olarak “münşeat” kitaplarındaki bu inşalar kabul edilmektedir. Tanzimat dönemine kadar, mektup inşa başlığı altında yer alır. Mektupta kullanılacak anlatım, bunu okuyacak kişinin kültür düzeyine göre ayarlanır. Arkadaşa yazılacak bir
m e k t u p t a kullanılacak dil, büyüğe yazılacak mektuptaki dilden elbette farklı olmalıdır. Edebiyatımızda mektup türü, Tanzimat Edebiyatı döneminde gelişmeye başlar. Özellikle Abdülhak Hamit TARHAN ile Namık Kemal’in birbirlerine yazdıkları mektuplar, bu gelişmenin önemli ve tipik örnekleridir. Bilim, edebiyat ve siyaset adamlarının mektupları, ayrıca çağının özelliklerini yansıttığı için, birer “belge” niteliği de taşırlar. Nerede o Eski Günler Mektuplu yılları, sonundan da olsa yakalamış, mektup yazmış, almış ve hatta aldığı mektupları özenle saklamış birileri var hala. Artık kimsenin mektup yazmayacağını bile bile.Sevimsiz ve bir o kadar da resmî olan evrak ya da bir türlü sıfırlanamayacak borçların yazılı olduğu kredi kartı hesap özetleri taşıdıklarından olacak, postacılar da eski postacı değil artık. Hepsinin de yüzüne yansımış sanki taşıdıkları. Çantalarında ne hasret ne de umut var. Kimse de onların yolunu gözlemiyor zaten. Kimseye görünmeden sessizce gelip gidiyorlar. Çantalarında taşırken ezen kredi kartı borçları… Hikâyelerimizin kahramanları da mektup yazmaz, mektup almaz oldu Daha düne kadar ev telefonuna bile sahip olmak ayrıcalık gibi gözükürken ve hatta bu ayrıcalığa sahip olmak için PTT’ye başvurup aylarca sıra beklerken şimdi hepimizin cebinde telefon olması gibi bir tespit. Ya da bir konuyu araştırmak için kütüphanede oturup saatlerce ve sabırla kitap karıştırmak yerine bugün internetteki arama motoru sayesinde istediğimiz bilgiye hemen ulaşabildiğimiz gibi. Ya da tek kanallı yıllarda herkesin belgesel, Pazar Konseri veya Wimbledon Tenis Turnuvası’nı izlerken şimdilerde kanal kanal gezmekten kimsenin hiçbir şeyi tam olarak izleyememesi. Örnekleri artırmak mümkün. Değişim elbette kaçınılmaz. Ancak sorun olan değişmek değil, değişirken
kaybettiklerimiz. Kaybettiklerimizi alt alta sıralamak moral bozucu olabilir. Ya da yapacağımız liste herkese uymayabilir. O nedenle işin o kısmını size kalmış. Ancak şu çok iyi bilinir ki, herkesin listesinde ortak bir şey olacak. O da birbirimizden ısrarla esirgediğimiz tek şey; SEVGİ. Sevdiklerimize verdiğimiz değeri göstermeye üşenen ya da gereksiz gören ama hep de sevilmek isteyen garip bireyler haline geldik. Bir de Ucu Yanmış Mektuplar Vardı Eski zaman aşkları vardır ki, hepimiz biliyoruz dillere destandır. Bazen işlenmiş mendil bazen de oyalanmış yazmaymış ilan-ı aşkın adı. Mektup ucu yakmak ise sevdalının en iyi tercümanı olurmuş. Ben sana bütün kalbimle bütün benliğimle yanığım demekmiş anlamı. Şimdi ki gibi de üç beş günlük değilmiş aşkları. Sevdiğinde tam ve ölümüne severlermiş. Bir sonraki mektup gelene kadar geçen zamanda, eski geleni okuyup hatta ezberleyip azda olsa hasret gidermeye çalışırlarmış. Öyle küsmeler, darılmalar, kırılmalar da olmuyormuş o zamanlar. Göz yaşının, ayrılığın, gönlün tutuşmasının aşka ve sevdaya dair her ne varsa hepsinin yozlaşmasıyla beraber sanal dünyanın sahte cennetinde kendilerini kandıran aşktan bihaber olan insanların artık pek de umurunda olmayan hadise. Teknoloji ile alakalı yaşanmış gerçek bir hikayeyi sizinle paylaşmak isteriz Karısına Mail Atan Adam Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır. Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına e-mail
atmaya karar verir. Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir. Mail farklı bir yerde farklı bir bayana gider. Tam bu sırada kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür, arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır. Odaya giren annesi, yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür: Kime: Sevgili karıma Konu: Yeni ulaştım. Tarih: 14 Mayıs 2009 Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Seninde kayıtların hazır. Her şey yarın senin buraya geleceğini düşünülerek hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin .Not: Burası çok sıcak Ve maili alan kişi kalp krizi geçirir…
115
tarihi dokusuyla Büyüleyici güzelliği ile uğruna çok kanlar akıtılan, her göreni kendine âşık eden masal diyarı İstanbul’ un etkileyici yerlerinden biridir, Galata Kulesi.
İstanbul’ un simgelerinden biri olarak asırlardır varlığını devam ettiren Galata Kulesi, ziyaretçilerine adeta görsel bir şölen düzenliyor. Kuleden etrafı izlediğinizde İstanbul Boğazı, Haliç ve İstanbul’ un o eşsiz şehir manzarası bütün günün stresini atmanıza yardımcı oluyor. Bu tarihi kule, 528 yılında Bizans İmparatoru Anastasius tarafından inşa edilir. İlk yapıldığında ahşap olan kule, Fener Kulesi olarak hizmet verir ve Bizanslılar tarafından “Büyük Burç” olarak isimlendirilir. Tarihler 1348 yılını gösterdiğinde ise kulenin kaderi Cenevizliler’ in eline geçer. Cenevizliler, “İsa Kulesi” olarak adlandırdığı bu kuleyi Galata surlarına ek olarak yığma taştan yeniden inşa eder. Ancak 24 adet olan Galata Surları daha sonra tarihin tozlu kalıntıları arasına karışırken adını bulunduğu semtten alan Galata Kulesi’ nin varlığını sürdürmesine izin verilir. Fatih Sultan Mehmet’ in 1453 yılında İstanbul’ u fethetmesi ile beraber de kulenin yönetimi Osmanlı’ ya geçer. Dünyanın en eski kulelerinden biri olan Galata Kulesi; bir dönem hapishane, bir dönem de rasathane olarak kullanılır. 1717 yılına gelindiğinde ise yangın gözetleme kulesi olarak hizmet veren Galata Kulesi’ nde yangın çıktığında herkesin duyması için davul çalınır. Ayrıca gece yarısı olduğunu halka duyurmak için de kuleden davul çalınmaya başlanır. Ancak terzi kendi söküğünü
dikemez misali III. Selim döneminde bilinmeyen bir nedenle çıkan yangında bu kez kulenin kendisi alevlerin kurbanı olur. Yangında büyük kısmı hasar gören kule onarıldıktan bir süre sonra 1831 yılında başından yine bir yangın felaketi geçirir. Bunun üzerine tekrar onarımdan geçen kule kemerli büyük pencereli bir sofa, onun üstünde küçük kemerli pencereli olan bir çekme kat ve çok sivri konik külahlı bir çatı ilave edilerek yeni bir görünüme kavuşur. 1875 yılında ise şiddetli fırtınanın etkisiyle kulenin külah şeklindeki çatısı uçar. Bunun üzerine 1960 yılında tekrar onarımdan geçen kule bugünkü görünümünü elde eder. Bütün İstanbul’ u kuşbakışı izlemenin keyfini yaşatan Galata Kulesi’ nin yüksekliği 69,90 metre, dış çapı 16,45 metre ve duvar kalınlığı da 3,75 metredir. İşlenmemiş moloz taşından oluşan kalın gövdeye sahip kulenin ağırlığı ise 10 bin tondur. Kule zamanında zindan olarak da kullanıldığı için yapılan kazı çalışmaları sonucunda derinliğinde bulunan çukurların altında birçok kafatası ve kemiğe rastlanır. Kule, yerli ve yabancı birçok turiste ev sahipliği yapmasının yanında zamanında birçok intihar olayına da tanıklık eder. Bu intihar vakalarından birinin baş aktörü de ünlü şair Ümit Yaşar Oğuzcan’ ın 15 yaşındaki oğlu Vedat’ tır. 6 Haziran 1973 günü Vedat, kuleden atlayarak acı bir şekilde yaşamına son verir. Bu acı olayın üzerine Ümit Yaşar Oğuzcan da Galata Kulesi adlı şiirini yazar.
Günümüzde özel bir şirket tarafından turistik amaçlı işletilen kuleye çıkıp eşsiz İstanbul manzarasına kavuşmak için 7 katı asansörle, geri kalan 2 katı da merdivenle çıkıp Kule’ nin en üst katındaki restoranın içinden geçtikten sonra balkona ulaşabilirsiniz. Balkonda İstanbul’ u seyre dalarken yanınızdan Üsküdar sırtlarına doğru Hezarfen Ahmet Çelebi’ nin kanatlanıp uçtuğunu hissedebilir, geçmiş ile bugünü aynı anda yaşamanın mutluluğuna sizde ortak olabilirsiniz. Hezarfen’ in İstanbul Kanatlarının Altında 17. yüzyılda İstanbul’ da yaşayan ünlü Türk bilgini Ahmet Çelebi, çok şey bilmesinden dolayı halk arasında Hezarfen olarak anılmaya başlar. Tarihler 1638 yılını gösterdiğinde IV. Murat zamanında Hezarfen Ahmet Çelebi, kollarına kuşkanatlarına benzer taktığı kanatları ile Galata Kulesi’ nden kendini boşluğa bırakarak uçmayı başarır. İstanbul Boğazı’ nı geçerek 3358 metre ötedeki Üsküdar Doğancılar’ a inen Hezarfen, Türkiye’ de ve Avrupa’ da büyük yankı uyandıran başarılı uçuşunu gerçekleştirir. O dönem padişahı IV. Murat’ ın Sarayburnu’ ndaki Sinan Paşa Köşkü’ nden seyrettiği bu uçuş, Sultan tarafından takdir edilir ve altınla ödüllendirilir. Ancak IV. Murat, Hezarfen’ in bu bilgi ve becerisinin ileride tehlikeli olabileceğinden şüphelendiği için daha sonra onu Cezayir’ e sürgüne gönderir. Türk havacılık tarihinin ünlü ismi Hezarfen’ de ömrünün kalan kısmını sürgün yeri olan Cezayir’ de tamamlamak zorunda kalır.
117
Gerçekte
NASIL BİRİSİNİZ? İnsanlar sizin hakkınızda sandığınızdan farklı izlenimlere sahip olabilir. Gerçekte nasıl algılandığınızı siz de bilmek istiyorsanız bu testi yapmaya hemen başlayın!
1.Çok kalabalık bir lokantada, sipariş vermek için bekliyorsunuz. Fakat garson sizi 15 dakikadır görmüyor. Bu durumda ne yaparsınız? a.)Garsona seslenerek el sallar, dikkatini çekmeye çalışırım b.)Bir daha yanım geçtiğinde nazikçe gülümser ve kibarca artık sipariş vermek istediğimi söylerim c.)Beklemeye devam ederim. Nasıl olsa bir ara beni görüp gelecektir
2.Haksızlık size göre nedir?
a.)Sert bir biçimde cezalandırılmalıdır. b.)Değiştirilemez, en mantıklısı göz yummaktır. c.)Karşısında elinizden hiçbir şey gelmez.
3.Çok keyifsiz bir gününüzdesiniz, böyle bir günde nasıl davranırsınız?
a.)Sinirimi gizlemeye çalışmam, neye sinirlendiysem belli ederim. Böylece keyfim yerine gelir b.)Sıkıntımı sadece yakın arkadaşlarımla paylaşırım. Neşeli halime geri dönmem zaman alır c.)Kendi kendimi dinler, keyfimi kaçıranın ne olduğunu çözerim. Keyfim zaten çok çabuk yerine gelir
4.En samimi kız arkadaşınız kuaförde saçlarını yaptırmış, fakat çok kötü görünüyor. Ona ne dersiniz?
a.)Kuaföre mi gittin? Çok hoş olmuş der moralini bozmamaya çalışırım nasılsa olan olmuştur. b.)Hala en yakın arkadaşımsın diyerek, hoş bir şekilde beğenmediğimi anlatırım c.)Eski saçların daha güzeldi deyip net bir şekilde beğenmediğimi ona söylerim
5.Dostane ama sizi sürekli lafa tutan komşunuz, çok aceleniz varken size merdivenlerde rastlarsa ne yaparsınız? a.)Onu sabırla dinler, lafını kesmem. Elbet bir ara diyecekleri bitecektir b.)Kibarca çok acelem olduğunu söyler, hızlı adımlarla uzaklaşırım c.)Konuşmayı çabucak bitirmesi için kestirme laflarla cevap verir, lafa tutup engellediğini tavırlarımla belli ederim
6.Kayınvalideniz yaş gününüzde size çok zevksiz bir kazak hediye etse ne yaparsınız?
a.)Mutlaka teşekkür ederim, ama kazağınız dolabımın en alt çekmecesinde yeri alacak derim b.)Hemen içine bakıp, değiştirme kartı olup olmadığını kontrol ederim c.)Kayınvalidemin zevkimi hala anlamamış olması canımı sıkar ve gecenin ilerleyen saatlerinde bunu kendime dert ederim
7.Mutfakta başarılı olmamanıza karşın kek yaptınız?
a.)Kimse yaptığım kek hakkında yorum yapmaz b.)Gülümseyerek inatla insanların kekimi nasıl bulduklarını sorarım c.)İkram etmeden önce keki denemek için yaptığımı mutlaka söylerim ve yanında pastaneden aldığım kurabiyeleri de koyarım
8.Bir lokantaya giriyorsunuz ve yanınızdaki çiftin insanlara bakarak fısır fısır konuştuklarını fark ediyorsunuz. Bu durumda ne yaparsınız? a.)Sinir olurum, başkaları hakkında böyle alenen konuşan insanlardan hiç hoşlanmam b.)Bir şey düşünmem! c.)Çok şeker bir çift olduklarını ve birbirlerini yeni tanıyan heyecanlı âşıklar olduklarını düşünürüm.
9.Sabah koşu yaparken, sizden çok daha genç olan iş arkadaşınızla karşılaşıyorsunuz ve o gülümseyerek sizi hızlıca geçiyor!
a.)Kalan tüm gücümü toplar ben de onu geçerdim b.)Ben de ona nazikçe gülümserim, sporda hızlı olması benden daha formda ve daha ince olduğunu göstermez c.)Tempomu hiç bozmam, yavaş olmak hiç sorun değilmiş gibi davranırım
10.Girdiğiniz mağazada tatlı dilli bir tezgâhtar size çok yüksek fiyatlı bir pantolonu satmaya uğraşıyor. Böyle bir durumda tutumunuz ne olurdu?
a.)Bir daha bu dünyaya ne zaman geleceğim diye düşünür, pantolonu tereddüt etmeden alırım b.)Parama kıyamam ve hemen mağazadan ayrılırım c.)Tezgâhtara tekrar düşüneceğimi söyler, evimin yolunu tutarım
11.Patavatsızlık yapıp, birilerini kırdığınız oluyor mu? a.)Elbette çok sık oluyor b.)Hayır. Asla kırmam ve çok dikkatli davranırım c.)Nadiren olur ve kasten yapmam
12.İnsanlara iltifat etmeyi sever misiniz?
a.)İltifat etmesini de almasını da çok severim b.)Eğer gerçekten öyle düşünüyorsam söylerim. İltifat olsun diye değil c.)Arada sırada iltifat ederim
A ŞIKKI
İçiniz dışınız bir. Hiç kimse görüş ve düşünceleriniz konusunda ikilemde kalmıyor. Zaten siz de ikilemde kalmayı istemiyorsunuz. Dikkat etmeniz gerekenler: Ara sıra zayıf yönünüzü göstermenin bir zararı dokunmaz. Bazen çekilin bir kenara ve kendinize biraz soluk aldırın. Hem böylece başkaları siz olmadan da bir şeyler yapmaya çalışacaktır.
B ŞIKKI
Sempatik bir görüntünün, tüm kapıları açan bir anahtar olduğunun farkındasınız. Çevrenizle ilişkilerinizde kendinize fazlasıyla güveniyorsunuz ve beceriklisiniz. Dikkat etmeniz gerekenler: Düzgün davranmaya o kadar uğraşıyorsunuz ki, içinizdeki "ben" bir türlü dışarı çıkamıyor. Arada sırada taşkınlıktan çekinmeyin. İçinizdeki "ben"i dışarı çıkarın, gerçekten neyi arzuluyorsanız onu yapın ve herkes sizi daha az sevecek diye endişelenmeyin.
C ŞIKKI
Kesinlikle çevrenizle çok uyumlu birisiniz. İnsanlarla rahat iletişim kurmak, yanlarında kendinizi huzurlu hissetmek sizin için son derece önemli. Dikkat etmeniz gerekenler: Tüm gücünüzü insanlara ayırmayın, kendinizle ilgilenmek için de zaman yaratın. Seveceğiniz bir kitap, güzel köpüklü bir banyo ya da doğayla baş başa bir yürüyüş. Tüm bunlar biraz rahatlayıp kendinizle baş başa kalmanızı sağlayacaktır.
121
Madagaskar 3 Pamuk Prenses ve Avcı
Vizyon tarihi: 01 Haziran 2012 Yönetmen: Rupert Sanders Oyuncular: Kristen Stewart, Charlize Theron, Chris Hemsworth, Nick Frost Yapım: ABD Tür: Aksiyon Yapım yılı: 2012 Filmin Özeti: Destansı aksiyon-macera Pamuk Prenses ve Avcı’da (Snow White and the Huntsman) Kristen Stewart (Twilight/Alacakaranlık), ülkede kötü kraliçeden (Oscar ödüllü Charlize Theron) daha güzel olan tek kişiyi, Pamuk Prenses’i canlandırıyor. Onu ortadan kaldırmak için fırsat kollayan kötü kraliçenin aklına bile gelmeyen bir şey var: Hükümdarlığını tehdit eden genç kadının, onu öldürmesi için gönderilen Avcıdan (Chris Hemsworth, Thor) savaş sanatı konusunda eğitim alıyor olması... Filmde Sam Claflin de (Pirates of the Caribbean: On Stranger Tides/Karayip Korsanları: Gizemli Denizlerde), Pamuk Prenses’in güzelliğine ve gücüne uzun zamandır hayran olan prens rolüyle oyuncu kadrosunda yer alıyor. Alice in Wonderland/Alice Harikalar Diyarında’nın yapımcısı Joe Roth, yapımcı Sam Mercer (The Sixth Sense/Altımcı His) ile övgüler alan reklam yönetmeni ve modern görüntü ustası Rupert Sanders’tan efsanevi masalın nefes kesen yeni vizyonu karşınızda...
Vizyon tarihi: 8 Haziran 2012 Yönetmen: Eric Darnell Oyuncular: en Stiller, Chris Rock, Jada Pinkett Smith, David Schwimmer Yapım: ABD Tür: Animasyon Yapım yılı: 2012 Filmin Özeti: Dört sevimli arkadaşımız olan alex, melman, gloria ve marty new york'a dönmek için yine çaba içerisindedirler. Bu sefer bir sirke katılırlar ve sirk ile birlikte gezmeye başlarlar.. Fakat sirkte başlarına geleceklerinden haberleri yoktur.
Şeref Madalyası Vizyon tarihi: 15 Haziran 2012 Yönetmen: Scott Waugh Oyuncular: Jeffrey Barnachea, Charles Chiyangwa, Kenny Calderon, Sam Cespedes Yapım: ABD Tür: Gerilim, Aksiyon Yapım yılı: 2010 Filmin Özeti: Emsalsiz bir kahramanlık hikayesi ve kendine özgü bir yapımcılık ürünü olan Act of Valor, kahraman Navy SEAL'leri (Bahriye Komandoları) Holywood tarihinde yer alan hiçbir filmin işlemediği gibi işliyor. Gerçek Navy SEAL operasyonlarından yola çıkılarak oluşturulan film kurgusu izleyicisini adrenalin dolu heyecan verici biryolculuğa çıkarıyor. Kaçırılan bir CIA ajanının peşindeki bir operasyonun sonunda keşfedilen dünyamız için büyük bir tehlikenin varlığı Navy SEAL'in iyi yetiştirilmiş, yetenekli takımını acilen yürekleri yerinden oynatan, tehlikelerle dolu ve sonucu tüm dünyanın can güvenliğini etkileyecek gizli bir operasyon yapmaya zorunlu kılar. Act of Valor baş döndüren dövüş sahneleri, en yeni savaş alanı teknolojisi ve heyecan verici aksiyonu ile macera tutkunları için geliyor.
Karanlık Gölgeler Vizyon tarihi: 15 Haziran 2012 Yönetmen: Tim Burton Oyuncular: Johnny Depp, Helena Bonham Carter, Eva Green, Michelle Pfeiffer, Chloe Moretz Yapım: ABD Tür: Fantastik Yapım yılı: 2012 Filmin Özeti: 1752 yılında küçük oğlu Barnabas ile birlikte Joshua ve Naomi Collins çifti yeni bir hayata başlamak için Liverpooldan Amerika'ya taşınırlar. Ama koca bir okyanus bile aileyi rahatsız aden gizemli kabustan kaçmak için yeterli değildir. Şehirde 20 yıl geçirir.Ama köklü playboy Angelique Bouchard un kalbini kırmışlardır. Angelique Bouchard barnabası vampire çevirip mezara hapsetmiştir. İki yüzyıl sonra Barnabas mezarından yanlışlıkla serbest kalmışıtr.Ve gelişmiş 1972 dünyasında tekrardan dirilir.
Buz Devri 4 Vizyon tarihi: 29 Haziran 2012 Yönetmen: Steve Martino, Oyuncular: Seann William Scott, Queen Latifah, John Leguizamo, Kunal Nayyar, Ray Romano Yapım: ABD Tür: Animasyon, 3 Boyutlu Yapım yılı: 2012 Filmin Özeti: Bir buzdağından derme çatma bir gemi yapan kahramanlarımızın maceralarla dolu epik deniz seferi başlıyor. Manny ve arkadaşlarını bu yeni dünyada egzotik deniz canavarları ve acımasız korsanlar da bekliyor.
125
Sağlık İçin Su, insan yaşamı için oksijenden sonra gelen en önemli öğe. İnsan, besin almadan haftalarca yaşamını sürdürebilmesine karşın, susuz ancak birkaç gün yaşayabiliyor. İnsan vücudunun su içeriği yaşa ve cinsiyete göre %42 ile %71 arasında değişiyor. Çocukların vücudunun su oranı yüksekken, yaş ilerledikçe suyun yerini yağ almaya başlıyor. Yetişkin insan vücudunun ortalama %59’unu su oluşturuyor. Bir yetişkin günde ortalama 10 bardak su kaybediyor ve bu
mineral eksikliğine yol açıyor. Hele bir de az tuzlu bir diyet uygulanıyorsa bacaklarda kramp ve yorgunluk gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Su içmek yararlı. Ama bunun da bir sınırı var. Eğer günde 3 litreden fazla su içiyorsanız, tokluk ve aşırı şişkinlik söz konusu olabiliyor. Bu da sağlığınız için gerekli temel maddelerin (makarna, sebze ve balık gibi) alımını engelleyebiliyor. Ayrıca aşırı suya tepki veren hücreler minerallerin böbrekler ve ter yoluyla atılımını hızlandırıp böbreklerin yorulmasına ve mineral eksikliğine yol açıyor. Hele bir de az tuzlu bir diyet uygulanıyorsa bacaklarda kramp ve yorgunluk gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Organizma gece boyunca toksin ve artık maddeler üretiyor. Bu maddelerin vücuttan atılımını kolaylaştırmak ve vücudun ısı mekanizmasını gün boyunca dengelemek için sabahın erken
Günlük saatlerinde sıvı almak çok yararlı. Oda ısısında tüketilen 8-12 bardak su, sıvı ihtiyacımızı bekletilmiş 1 bardak su içmek böbrek ve karşılıyor. Yaz aylarında bol su içmek gerekiyor. Çünkü diğer mevsimlere oranla bu aylarda daha çok terleyerek bağırsakların işlevini artırarak vücudu daha çok sıvı kaybediyoruz. Üstelik sıcak hava vücutta aşırı toksin ve artıklardan temizliyor. Cilde kaybedilen suyun yerine konması gerekiyor.
ısınmaya yol açıyor. Bu durumda vücuttaki su, ciltteki gözenekler vasıtasıyla dışarı çıkınca (terleyince), vücudun iç ve dış ısısı dengeleniyor ve sıcak havaya daha kolay uyum sağlayabiliyoruz. Ancak az su içiyorsanız sağlığınız tehlikede demektir. Bu durumda terleme mekanizması görevini yeterince sürdüremez.
Eğer günde 3 litreden fazla su içiyorsanız, tokluk ve aşırı şişkinlik söz konusu olabiliyor. Bu da sağlığınız için gerekli temel maddelerin
Su içmek yararlı. Ama bunun da bir sınırı var.
(makarna, sebze ve balık gibi) alımını engelleyebiliyor. Ayrıca aşırı suya tepki veren hücreler minerallerin böbrekler ve ter yoluyla atılımını hızlandırıp böbreklerin yorulmasına ve
pürüzsüz bir görünüm kazandırıyor. Dilerseniz su yerine idrar söktürücü ve toksin atıcı özellikler içeren bitkisel çaylar da içebilirsiniz. Kilo probleminiz varsa içtiğiniz ılık suya birkaç damla limon suyu veya greyfurt suyu damlatıp karıştırın. Bitkisel çay hazırlamak için; 2 çay kaşığı ufalanmış ahududu yapraklarını 1 çay fincanı kaynar suda 15 dakika bekletip süzün. Çayı ılık için. Bir diğer alternatif için; 20 gr radika yaprağı, 10 gr kayınağacı yaprağı ve 10 gr atkuyruğu yaprağını ufalayarak 1 fincan kaynar suda 10 dakika bekletin ve süzün. Ilık olarak için. Günün ilk öğününde yani kahvaltıda enerji veren bir içeceği tercih edin. Gün ortasına kadar sizi formda tutmalı, zihni uyarmalı ve konsantrasyonu artırmalı.
Su İçin Kahve içmeyi seviyorsanız, susuzluğu gideren serinletici bir içeceğe ne dersiniz? Bunun için yoğun bir kahve hazırlayın. 1 tatlı kaşığı tozşekerle tatlandırıp soğumaya bırakın. Birkaç taze nane yaprağı, 1 diş karanfil ve birkaç parça buz ilave edin. Buzdolabında 5 dakika bekletip için. Sıra dışı bir alternatif için; kahve fincanının dibine biraz kakao serpin. Üzerine 1 tatlı kaşığı espresso kahve ilave edin. Sıcak süt döküp kahve eriyinceye kadar karıştırın. Yarım tatlı kaşığı
Sabahları saat 10:00 ile 11:00 arasında vücudun su rezervi azalıyor. Kan şekeri düşüyor. Oganizmada yorgun-
damla çikolata ile süsleyip için.
luk ve yoğunlaşma azalması baş gösteriyor. Bu aşamada deyim yerindeyse vücudun yeniden şarj edilmesi gerekiyor. Organizmayı yeniden tazeleyerek güçlendirecek besleyici bir meyvenin suyu yararlı olur.
Meyve suyu özellikle sıcak havalarda terle kaybedilen vitamin ve mineral tuzlarının geri alımını sağlıyor. Ayrıca
meyvede bulunan şeker sayesinde enerji ile tansiyon iniş ve çıkışları söz konusu olmuyor. Portakal, greyfurt, vişne, kayısı suyu, muzlu süt veya çilekli süt içebilirsiniz. Eğer kuvvetli bir kahvaltı yapmadıysanız ya da öğle öğününü atıştırma ile geçirdiyseniz meyve suyuna protein ve bol kalsiyum içeren yoğurt veya süt ilave edin. Alternatif olarak toksin atıcı ve antioksidan özellikli bir içecek hazırlayabilirsiniz. Yarım yeşilbiber, 1 kereviz sapı ve kabukları soyulmuş 1 domatesi robotta ezin. Birkaç buz parçası ekleyin. Hem öğle öğününe tok başlamak, hem terleyerek kaybettiğiniz mineralleri geri almak, hem de cildinizi güneşin zararlı etkilerinden korumak için betakaroten, C ve B vitaminleri ile mineraller içeren bir meyve suyuna ihtiyacınız var.
Taze domates suyunda tüm bu özellikler mevcut. Domates, mineral özellikle de potasyum kaynağı. Ayrıca serbest radikallere karşı savaşan likopen maddesi içeriyor. Ancak organizmanın likopeni özümsemesi için domates suyuna 1-2 damla zeytinyağı ilave etmenizde yarar var. Domates suyunu diğer sebzelerle de zenginleştirebilirsiniz. Demir ve C vitamini kaynağı olan ıspanağı ekleyerek varsa tansiyon sorununuzu da çözümleyebilirsiniz. 150 gr ıspanak, yarım bardak su ve 1 avuç fesleğen yaprağını robotta ezin. Bir tutam tuz, karabiber ve 1 damla tabasco sosu ilave edip karıştırın ve domates suyuna ekleyin. Daha güzel bronzlaşmak, bronzluğu korumak ve cilt problemlerinizi çözümlemek için domates-havuç suyu karışımı da bir diğer alternatif olabilir. Sıcak havalarda hazımsızlık sorunları çok yaygın bu nedenle hafif yemekler yenmeli. Öğle öğününde az yeseniz bile aşırı sıcak havaların etkisiyle hazımsızlık probleminden yakınabilirsiniz. Bu durumda mide salgısını artırarak hazmı kolaylaştıran bir içecek içmenizde yarar var. 1 fincan çay için. Çay, hem hazmı kolaylaştırıyor, hem de içeriğindeki tein maddesi nedeniyle genelde bu saatlerde baş gösteren uyku
Eğer birkaç kilo fazlanız varsa siyah çay yerine yeşil çayı tercih edin. Yeşil çay öğle öğününde aldığınız kiloları
halini engelleyerek canlılık veriyor.
eritip vücudun yağ alımını yavaşlatıyor.
Tek Seansta Ameliyatsız
Liposuction Etkisi
DİYETİSYEN Rabia ÖZASLAN
Amerikan da icat edilen,Türkiye de büyük sehirlerden sonra kayseri de ilk kez mayasante’de kullanılmaya başlayan soğuk lipoliz yöntemi ağrısız, acımasız tek seansta incelme sağlamakta ve daha da önemlisi yağları kalıcı olarak yok etmektedir.her yaştan erkek ve kadınlara uygulanılabilen,özellikle yoğun tempolu iş ve özel yaşamlarından ödün vermek istemeyen kişilerin tercih ettiği soğuk lipoliz ameliyat korkusu taşıyanlar için en uygun yöntemlerden biridir. Soğuk lazer ve vakum etkisiyle yağ hücrelerini nekroz oluşturarak çürümesine neden olur. CRYOLAZERLIPO cihazının en büyük özelliği bir seans uygulanması ve sonucun günbegün artarak devam etmesidir.2-3 ayda oldukca radikal sonuçlar gösterir.4-6 ayda bir 60 dakika süran bir seans sonrasında dokuda yüksek miktarda yağ yakımı gerçekleşir. Seans etkisi 1-45 gün içinde yoğun bir yağ kaybı ve buna bağlı olarak incelme şeklinde görülür.CRYOLAZERLIPO,konforlu,sıkıntısız ve etkili bir yöntemdir. CRYOLAZERLIPO yağ azaltmada yeni bir trend bölgesel ve genel inceltme tedavilerinin yeni ve etkili yöntemi FDA onaylı CRYOLAZERLIPO uygulaması ile ; -Zayıflama - vücut hatlarını yeniden şekillendirme - selülit giderme -ağrı azaltıcı etki -kavitasyon veRFgibi diğer bölgesel incelme yöntemleri ile kombinasyon olanağı -soğuk diode lazer ve vakum etkisi ile selülit giderici tedavi.
Soğuk lipoliz kimlere uygulanabilir?
Vücudunuzun belirli bölgelerinde bir türlü eritemediğiniz bölgesel yağlanmalarınız varsa, Bu yağlarınızdan artık kurtulmak istiyor ama bunu doğal yollarla yapmak istiyorsanız, ilaç ya da kimyasal madde almayı tercih etmiyor, cerrahi bir müdahaleyi hiç düşünmüyorsanız,Böyle bir tedavi için günlerce uğraşmak istemiyorsanız, cerrahi bir müdahale yaptırıp daha sonra günlük yaşamınıza dönmek için günlerce iyileşmeyi beklemek istemiyorsanız ve tüm bunlara doğal görünümüzü bozmadan yapmak istiyorsanız, sizin için uygun bir yöntemdir. Hamileler ve soğuğa alerjisi olanlar haricinde bay bayan herkese uygulanabilmektedir.
Soğuk lipoliz uygulaması sonrasında sonucu ne zaman görebilirim?
3. haftadan itibaren görüşür etkiler ortaya çıkar, 1.5 ayda belirginleşir, 4 ay boyuncada etki ve yağların azalması olumlu yönde devam eder.
Soğuk lipoliz kalıcımıdır?
sonuçları
Diğer bütün medikal yöntemlerden farklı olarka tıpkı liposuction gibi yağ hücre sayısını azaltır, bu yüzden elde edilen sonuçlar kalıcıdır.
Yağları dondurarak yok eden CRYOLAZERLIPO ile vucut hatlarınızı yeniden belirleyin incelmenin serin keyfini çıkartın.
indirimkeyifmutluluksürprizne
10binlerceçeşitfırsatailekeyife güleryüz aşk fırsathediyeyen 10binlerceçeşitekonomikfırsata
indirimkeyifmutluluksürprizne
keyifçeşitfırsatailekeyifekonom indirimkeyifmutluluksürprizne 10binlerceçeşitekonomikfırsata indirimkeyifmutluluksürprizne ekonomik10binlerceçeşitfırsata indirimkeyifmutluluksürprizne aşkçeşitekonomikfırsatailekey indirim16 keyif mutluluksürprizne yıldır keyif le... 16yılfırsatailekeyifekonomikaş indirimkeyifmutluluksürprizne 10binlerceçeşitekonomikfırsata indirimkeyifmutluluksürprizne alışveriş fark güleryüz aşk mkeyifmutluluksürprizneşekalit
l ı y
eşekalite10binlerceçeşitekonom
ekonomik aşkçeşitekonomikfırsat
nialışveriş fark güleryüz aş
ailekeyif
indirimkeyifmutluluks
eşekalite16yılfırsataileekonomika mik keyifçeşitfırsatailekeyifeko eşekalite10binlerceçeşitekonom aile neşekaliteindirimmutluluksü TEŞEKKÜRLERekonom eşekalite10binlerceçeşit ailekeyif aşkKAYSERİ çeşitekonomikfırsat eşekalite fark güleryüz aşkek yif indirimkeyifmutluluksürprizn eşekalite16yılfırsataileekonomika şk keyifçeşitfırsatailekeyifekon eşekaliteçeşitekonomikfırsatailek aile indirimmutluluksürprizneşek eşekalite ekonomikfırsatailekeyif k fark güleryüz aşk ekonomik
te
Alış-Veriş Merkezleri