Back-Up E-Magazine Eylül 2015

Page 1

Eylül 2015

etkinlikler teknoloji seyahat danışmanlar sinema kitap


ETKİNLİK KONSER

MY BRIGHTEST DIAMOND 17 Eylül 21.00 / Babylon Bomonti, İstanbul Shara Worden, opera ve kabare öğeleri içeren, indie-rock’ı teatral ve kendine has tarzıyla bir araya getiren projesi My Brightest Diamond ile Babylon Bomonti'de.


Bugüne dek beş albüm yayımlayan Shara Worden, gospel, caz, klasik müzik dinleyerek ve kilise korosunda şarkı söyleyerek büyüdüğü Michigan'dan New York'a taşınarak müzik kariyerine ilk adımlarını attı. 2006'da "Bring Me The Workhorse", 2008'de "A Thousand Shark's Teeth", 2011'de "All Things Will Unwind" ve 2014'te piyasaya sunduğu "This Is My Hand"in ardından son olarak da bu sene "I Had Grown Wild"ı hayranlarıyla paylaştı. Sufjan Stevens, David Byrne ve Fatboy Slim gibi müzisyenlerle çalışan Worden, indie-rock'ı teatral ve kendine has tarzıyla bir araya getiriyor.


ETKİNLİK MÜZİKAL

MAMMA MIA!

29 Eylül – 04 Ekim 21.00 / Zorlu Performans Sanatları Merkezi Turkcell Sahnesi, İstanbul 20 yıldır 54 milyon kişi tarafından izlenen ve şarkıları her gün binlerce kez farklı yerlerde yayınlanan dünyanın en ünlü müzikali MAMMA MIA! bir kez daha İstanbul'da! ABBA grubunun ölümsüz şarkılarıyla, Sophie’nin düğününden önce babasını bulmaya çalıştığı eğlenceli macerası, bütün dünyada 30 milyondan fazla seyirci tarafından izlenen, Broadway’de tüm zamanların en çok hasılat yapan gösterisi ünvanını elinde tutan müzikal henüz fırsat bulup da izleyemeyenler veya izleyip de doyamayanlar için yeniden İstanbul’da.



ETKİNLİK FESTİVAL


SKRILLEX

11 Eylül 15.00 / KüçükÇiftlik Park, İstanbul

ABD'li elektronik müzik prodüktörü ve eski besteci olan Skrillex, İstanbul Blue Night ile ilk kez İstanbul'da! Şehrin olmazları olduran festivali İstanbul Blue Night, birbirinden önemli isimleri müzikseverlerle buluşturmaya devam ediyor. Dubstep, electro, glitch karışımından alışılmadık bir füzyon yaratan ve her geçen gün hayran kitlesini büyüten Skrillex, ilk kez Türk hayranlarının karşısına çıkacak. Dünyanın en büyük festivallerinde headliner olarak çalan ve canlı performansıyla çok konuşulan genç DJ, Lollapallooza Berlin ve Bestival'a geçmeden İstanbul Blue Night ile KüçükÇiftlik Park'ı sallayacak.


ETKİNLİK KONSER

CEM ADRİAN

19 Eylül 20.00 / MEB Şura Salonu, Ankara Cem Adrian’ın 4,5 oktavlık sesine hayran olmamak elde değil.


Farklı ses rengiyle dikkatleri her zaman üzerine çeken Cem Adrian, Ekim ayında piyasaya sürdüğü son albümü "Sana Bunları Hiç Bilmediğin Bir Yerden Yazıyorum" ile sanat hayatının 10. albümünü çıkarmış oldu. 10 yıllık müzik kariyeri boyunca dinleyenlerinin karşısına hep "başka" çıkan Cem Adrian, yeni albüm ve en yer etmiş şarkılarıyla Ankaralı müdavimleriyle buluşacak.


ETKİNLİK KONSER

YENİ TÜRKÜ 11 Eylül 23.00 / Ooze Venue, İzmir Folklorik melodilerle pop türünü harmanlayan Yeni Türkü, yerli müzik sahnemizde istikrarlı çizgisiyle birkaç neslin birden gönlünü çalmış nadir gruplardan.


Şarkıları hep bir ağızdan söylenirken içlenilen, dünyaya dair umudunuzu artıran bir ihtiyar delikanlılar topluluğu Yeni Türkü. 2012 yılında çıkan son albümleri “Şimdi ve Sonra” 10 "Yeni Türkü" şarkısı içeriyor. Albümün çıkış parçası "Böyle Gitmez", Cengiz Onural ve Derya Köroğlu imzalı... Derya Köroğlu, Erkin Hadimoğlu, Serdar Barçın ve Furkan Bilgi hem yepyeni şarkılar hem de klasik Yeni Türkü repertuvarı ile sahnede olacak.


ETKİNLİK TİYATRO

MÜFETTİŞ 18 Eylül 20.30 / Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu, İzmir Büyük usta Haldun Dormen'in başrolünü üstlendiği "Müfettiş" oyunu, İzmir galasını Bostanlı Suat Taşer Açıkhava Tiyatrosu'nda gerçekleştiriyor. Oyunda, yüzyıllardır bürokraside bitmeyen yozlaşmış kirli ilişkiler, sahtekarlıklar ve insanların ikiyüzlülüğü, dönemin sosyal ve toplumsal konuları içerisinde, çok iyi bir mizahi bir üslupla anlatılıyor. Oyunun kadrosunda; başta Haldun Dormen olmak üzere, Tolga Güleç, Hakan Altıner, Selda Özbek Orpak, Emre Büyükpınar, Savaş Bayındır, Tayfun Yılmaz, Burcu Akyürek, Barış Kıralioğlu, Caner Tör ve Efe Yeşilay yer alıyor.



ETKİNLİK KONSER

HALİL SEZAİ 18 Eylül 22.00 / Jolly Joker Antalya, Antalya Halil Sezai, birkaç ay önce yayımladığı "Ervah-ı Ezel" albümü ve sevilen hit parçalarıyla, Jolly Joker Antalya'da sevenleriyle buluşacak. Hem oyunculuk hem de müzik çalışmaları ile geniş kitlelere adını duyuran Halil Sezai, "İsyan" şarkısı ile uzun süre müzik listelerinde liste başı olmayı başardı. Ardından yayımladığı "Seni Beklerken" ve "Ey Aşk" albümleriyle de dinleyicileri ile arasında derin bağ kuran sanatçı, albümlerinin yanı sıra Badem grubu ile "Sonsuz Aşk", "Bir Eksiğiz" albümünde "Başım Belada", Sibel Can ile "Galata" ve "Çilek" filmi için Sansar Salvo ile birlikte "Büyük Yalnızlık" şarkılarını seslendirdi. Yorumcu, besteci ve oyuncu kimliğiyle adından sıkça söz ettiren Halil Sezai’nin son albümlerindeki parçalarını canlı dinleme şansını kaçırmayın.



ETKİNLİK KONSER


ŞEVVAL SAM 17 Eylül 20.30 / Muratpaşa Konuksever Stadı, Antalya Türk sanat müziği, Karadeniz türküleri, arabesk, son olarak modern ve klasik şarkıları seslendirdiği "Tango" albümü ile müzikseverlerin karşısına çıkan Şevval Sam, "Toprak Kokusu II" konseriyle Antalyalılarla buluşmaya devam ediyor. Konserde alaturka müzikler, birçok dilde seslendireceği Anadolu'nun etnik kültür ve dillerine dair halk ezgilerinin yer aldığı etnik türküler, Karadeniz türküleri, Türk sanat müziği eserleri, bir döneme damgasını vuran arabesk parçalar ve tango eserlere de yer verecek. Şevval Sam ile bu eşsiz müzik yolculuğunu kaçırmayın!


ETKİNLİK

GELECEK AYLARDA NELER VAR? Monica Molina

I Am Hardwell United We Are

17 Ekim / CRR Konser Salonu, İstanbul

03 Ekim / KüçükÇiftlik Park, İstanbul

Susanne Sundfør

Rachid Taha

31 Ekim / Zorlu Performans Sanatları Merkezi, İstanbul

30 Ekim / Jolly Joker Ankara, Ankara



TEKNOLOJİ

YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN DRONE Uzaktan kontrol edilebilen insansız hava taşıtları drone’lar teknoloji tutkunlarının yeni oyuncakları. Fotoğraf deneyimini de zenginleştiren drone’ları yakın markaja aldık. Kısa Bir Tarihçe Her ne kadar günümüzün yeni teknolojik oyuncakları desek de drone tarihi epey eskilere dayanıyor. İlk İnsansız Hava Araçları (İHA) Archibald Low tarafından 1916 yılında geliştirilmiş. O zamandan sonra drone’lar üzerinde yapılan araştırma geliştirme çalışmaları sayesinde araçlar küçültülmüş ve teknolojik donanımları arttırılmış. Bu uçakların en büyük avantajı insanlı araçlardan çok daha az maliyetli olması elbette. Kokpit için ayrılan yer ve mürettabat gibi kalemleri devre dışı bırakması. Zayiat maliyetinin de düşük olması sebebiyle orduların dikkatini çeken ve savaşlarda, operasyonlarda, harekatlarda kullanılmaya başlanan drone’lar bugün geldiği noktada amansız birer paparazzi olarak tanımlanıyor. Nerelerde Kullanılıyor? İngilizcede erkek arı anlamına gelen drone’lar; yakın zamanda hobi ve ticari amaçlı kullanılmaya başlandı. Ordudan sonra tarımsal ilaçlama, yangın söndürme, kargo taşımacılığı gibi alanlarda kullanılan drone’lar son beş yılda medyanın da gözdesi haline geldi. Reklam filmleri, ünlü takipleri, konserler, spor müsabakalarının görüntülerini almak için artık sıklıkla drone yardımı alınıyor. Drone’a bağlanan kamera, fotoğraf makinası gibi aygıtlar paparazzilerin işine yararken, ünlülerin de yeni baş belası!



Sporda Çığır Açan Yenilik Diyelim iyi bir kayakçısınız veya olimpiyatlara hazırlanan bir maratoncu. Spor yaparken nasıl göründüğünüzü ya da hatalarınızı görmek için artık büyük prodüksiyonlara gerek yok. Yeni nesil drone’lardaki bir özellik sayesinde aktif hale getirip havaya fırlattığınız drone, bileğinize bağladığınız ufak alıcı sayesinde sizi takip ediyor ve videonuzu çekiyor. Yaklaşık 20 dakika havada kalabilen bu teknolojik alet 4 GB’lık mikro SD girişine sahip. Üstelik su geçirmiyor. 10 Saatlik Performans Türkiye’de drone üretimi yapan pek çok şirket var. ancak rekor 10 saat havada kalma özelliği ile rakiplerinden sıyrılan Simurg Tech. Düzce Üniversitesi Teknoloji Fakültesi’nden Doç. Dr İbrahim Yücedağ’ın kurduğu Simurg Tech’in çevresine monte edilmiş helyum balonu var. Bu sayede internet dağıtımında bile kullanılabiliyor.


.H\IH3DUD LOH 0\%LOHW YH %LOHWL[ªWHQ \DSWÄäÄQÄ] VLQHPD ELOHWL KDUFDPDODUÄQÄQ

ªL KHVDEÄQÄ]D JHUL \DWVÄQ 1DVÄO PÄ" $\UÄQWÄOÄ ELOJL LoLQ WÄNOD\ÄQ


Minyonlar Senarist: Brian Lynch Yönetmen: Pierre Coffin, Kyle Baldaa Gösterim tarihi: 4 Eylül

“Despicable Me / Çılgın Hırsız” serisinin yancı karakterleriyken başrole terfi eden ufacık tefecik kahramanlarımız, sessiz dönem filmlerinin komedi anlayışını hatırlatan “The Minions”ta kelimenin tam anlamıyla çılgınlaşıyor! Bu sarı renkli minik kahramanların kökenlerini “Toy Story”deki uzaylılara ya da 1940 yapımı “Fantasia”daki süpürgelere kadar takip edebiliriz. Peki her şey iyi güzel de, tek başlarına bütün bir filmi taşıyabilirler mi? Cevap, şaşırtıcı bir şekilde evet, hem de koca bir evet! “Despicable Me” serisinin öncesinde, 1968 yazında geçen filmde Kevin, Stuart ve Bob’u kendilerine yeni bir efendi ararken buluyoruz. Filmin en zayıf yanı, tahmin edilebileceği gibi, insanlar söz konusu olunca su yüzüne çıkıyor. Filmin aksiyon sahnelerine diyecek yok. Espriler de saçmalığın dibine vururken bile kıvrak bir zekâyı yansıtan cinsten. Türkçe dublajla vizyona giren filmde “süper kötü” Scarlett’i Beren Saat, onun mucit kocasını ise Kenan Doğulu seslendiriyor.


She’s Funny That Way İlişki Durumu: Kaçamak Senarist: Peter Bogdanovich, Louise Stratten Yönetmen: Peter Bogdanovich Oyuncular: Owen Wilson, Imogen Poots, Jennifer Aniston Gösterim tarihi: 11 Eylül

“The Last Picture Show”la Amerikan sinemasının efsane yönetmenleri arasına adını yazdıran Peter Bogdanovich, yıllar süren suskunluğunu, gardınızı hemen düşürüp size kendini sevdirecek bu tatlı komediyle bozuyor. Filmde, Bogdanovich, Brooklyn’de telekız olarak çalışan Izzy’nin (Imogen Poots) bir film yıldızına dönüşme öyküsünü anlatıyor. Oyuncu kadrosu süper. Rhys Ifans, Arnold’ın karısını ayartma peşindeki hırslı ve kindar bir aktör rolünde oynuyor. Jennifer Aniston ise görebileceğiniz en öfkeli terapisti canlandırıyor. Bir dizi tesadüf ve yanlış anlaşılmadan komedisini çıkaran filmin hafif bir meltem gibi esip geçen bir temposu var. Eski usul komedi numaraları ve ilişkilerin arapsaçı haline geldiği sahneler zamanla tesirini yitirebilse de, filmin tümüne, gösterişsiz bir mizah ve sinema tutkunlarının gönlünü çelecek referanslar hâkim.


Ziyaret Senarist: M. Night Shyamalan Yönetmen: M. Night Shyamalan Oyuncular: Olivia DeJonge, Ed Oxenbould, Deanna Dunagan Gösterim tarihi: 11 Eylül

Büyükanne ve büyükbabalarının kaldığı çiftliği ziyarete gelen iki kardeşin evde metafizik birtakım güçler keşfetmesini anlatan “The Visit”te Shyamalan, âdeti olduğu üzere, dolambaçlı ailevi sorunları mistik numaralarının beşiği yapıyor. İki çocuğun çektiği görüntüler sayesinde, anneleri, yıllardır ailelerinde ne tür korkunç sırların saklandığını fark etmeye başlıyor. Buluntu görüntülerle ilerleyerek “Paranormal Activity” serisine de selam çakan “The Visit”, yıllardır kredisini tüketen Shyamalan’a son bir şans vermek için iyi bir fırsat.


Sicario Senarist: Taylor Sheridan Yönetmen: Denis Villeneuve Oyuncular: Emily Blunt, Jon Bernthal, Josh Brolin, Benicio del Toro Gösterim tarihi: 18 Eylül

Romantik komedi çekme ihtimali en düşük yönetmenler listesinde kendisini sürekli üst sıralara taşıyan Denis Villeneuve, “Sicario”da Meksika’daki uyuşturucu çetelerinin sert, kasvetli, umuttan zerre kadar nasibini almamış dünyasına el atıyor. Emily Blunt’ın canlandırdığı ajan Kate’in başını çektiği FBI ekibi bir çetenin inine girince, cesetlerin kokusunu koltuğunuzdan alacak hale geliyorsunuz. Görüntü yönetmeni Roger Deakins’ın dinamik kamerası bizi görmek istemediğimiz yerlere bakmaya zorluyor. Filmdeki cehennemvari görüntülerden bir kısmı Amat Escalante’ye Cannes’da En İyi Yönetmen ödülünü kazandıran “Heli”den (2013) ödünç alınmış gibi duruyor. Ne olursa olsun, Villeneuve izleyiciyi nasıl diken üstünde tutacağını biliyor. Filmin iki saatlik süresi boyunca güzel bir sinematografi ve hiç durmayan bir tempo eşliğinde her türlü suç ve alçaklığı seyrettikten sonra geriye ne kalıyor sorusu tam olarak cevabını bulamıyor yine de. İyiler ve kötüler aynı şapkanın içinden çıkıyorlar evet, ama bunu epeydir biliyoruz zaten. Villeneuve’ün yine benzer şekilde sert bir dünyayı anlattığı “Prisoners / Tutsak”ta (2013) olduğu gibi, kendi nihilizmine biraz fazla gömüldüğünü söyleyebiliriz.


The Little Prince / Küçük Prens (3D) Senarist: Irena Brignull, Bob Persichetti Yönetmen: Mark Osborne Oyuncular: Mackenzie Foy, Jeff Bridges, Rachel McAdams Gösterim tarihi: 25 Eylül Hem bir yazar hem de uçuş konusunda öncü bir pilot olan Antoine de Saint-Exupéry’nin ölümsüz eseri “Küçük Prens”i bilmeyen yoktur herhalde. Halen en çok satan kitaplar listelerinde başı çeken bu kısacık roman, küçüklere olduğu kadar büyüklere de yıllardır yol göstermeye devam ediyor. Yabancı bir gezegenden gelen çocuk yaştaki bir prens ile ıssız bir çöle düşen bir pilotun yollarını kesiştiren “Küçük Prens”, büyümeye ve hayata dair sayısız öğretiyi akıllarımıza kazımıştır. “Kung Fu Panda”nın (2008) yönetmeni olarak adını duyuran Mark Osborne, işte bu meşhur metni evirip çevirerek, karşımıza hayli farklı bir “Küçük Prens” varyasyonuyla çıkıyor. Mark Osborne’un üç boyutlu “The Little Prince”i, rekabetçi bir anne ve onun küçük kızının hikâyesiyle açılıyor. Annesi kızının prestijli bir akademiye kabul edilmesini ve dolayısıyla hırsla çalışmasını istiyor. Küçük kızın kalbi ise farklı yerlerde. Kızımız, komşuları olan gizemli, yaşlı bir pilotla tanışınca, yaşlı adam ona ufacık bir prensin, arkadaşlık, yalnızlık ve aşk hakkındaki masalsı öyküsünü anlatmaya başlıyor. Cannes’da yarışma dışı bölümde gösterilen ve beklenen ilgiyle karşılaşmayan “The Little Prince”in en cazip yanı, Küçük Prens ve tilkinin anlatıldığı sahnelerde başvurduğu özgün stop motion teknikleri. Tüm zamanların en çok farklı dile çevrilen kitaplarından biri söz konusu olunca, insan daha güçlü bir uyarlama bekliyor. Ancak, aslına sadık kalma derdinde olmayan bu animasyon da, bu büyülü öyküye olan açlığımızı şimdilik dindirebilir. Hem Türkçe dublajlı hem de altyazılı seçeneklerle vizyona girdiğini de not düşelim.


Başka Sinema Eylül Filmleri Sinema keyfinin İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Eskişehir garantörü Başka Sinema salonlarına bu ay giren filmlere bakıyoruz: Alman sinemasını Rainer Werner Fassbinder ve Werner Herzog gibi isimlerle 70’lerde yeniden canlandırıp unutulmaz bir sinema mirası bırakan Wim Wenders’ın en yeni çalışması “Every Thing Will Be Fine / Her Şey Yolunda” kaza sonucu büyük bir trajediye sebep olan bir yazarın suçluluk duygusuyla baş etme çabasını anlatıyor. 11 Eylül’den itibaren Başka Sinema salonlarında. 1939 Kasım’ında Georg Elser’in ev yapımı bir bombayla Hitler’e başarısız bir suikast girişiminde bulunmasını konu edinen “13 Minutes / Hitler’e Suikast”, ele aldığı meseleye gerekli ehemmiyeti verse de, özgün bir bakış geliştirmekte o denli başarılı değil. “Downfall / Çöküş” (2004) ve “Diana” gibi filmlerinden gayet iyi bildiğimiz yönetmen Oliver Hirschbiegel, Elser’in bu planı tek başına yaptığına inanmayan Nazi subaylarının sorgulamaları ve kahramanımızın politik anlamda ilk uyanışını yaşadığı yılları gösteren sahneler arasında gidip geliyor. 18 Eylül’den itibaren Başka Sinema salonlarında. Deniz Gamze Ergüven’in geçtiğimiz Cannes Film Festivali’nde “Yönetmenlerin 15 Günü” bölümünde gösterilen ve övgüler alan ve bu sezonun en çok merak edilen yerli yapımlarından biri olan “Mustang” 25 Eylül’den itibaren Başka Sinema salonlarına konuk oluyor. Ergüven, ilk uzun metrajı olan “Mustang”de bizi geleneksel değerlere sıkı sıkıya bağlı yaşayan bir sahil kasabasına götürüyor. Yeni Türkiye sinemasını yakından takip eden sinefiller, Cannes’da “Label Europa Cinemas” ödülünü de kazanan “Mustang”in enerji dolu oyuncularını ve heyecan verici yeni bir yönetmeni keşfetme fırsatını kaçırmamalı.


BACK-UP DANIŞMANLARI STİL&ALIŞVERİŞ

A’DAN Z’YE SEZON MODASI Back-Up Stil ve Alışveriş Danışmanı Tülin Kermen Güneşli havadan, denizden, geç kararan havadan sıkılmadık ama yaz sezonu modasından fena halde sıkıldık değil mi? Yeni Sezon modasını merak edenler hazır mısınız? Bomba gibi bir sonbahar-kış sezonu bekliyor bizi. Neler almalıyız, neleri giyerken kendimizi hayal etmeliyiz, hepsi az sonra okuyacağınız yazıda. Asimetrik kesim modası zayıf gözükmek isteyenler için piyango. Bordo, yeşil ve sarı sezonun en hit renkleri. Kışlık alışveriş yaparken bu renkler üzerine odaklanmanızı tavsiye ederim. Cropped jeanler çok ama çok moda. Ancak illa yenisini almaya gerek yok, evdekini kesip, uçlarını kırpık kırpık yaparsanız da olur. Çantalarda Kryolan (boya kalemi) renklerini seçmenizi tavsiye ederim. Deri modası var ama renkli deri; bordo, yeşil ve tabii ki siyah... Ekose yine var hemde iç çamaşırın da bile...


Farklı desenleri peşpeşe üstüste giyinmeye hala alışmadıysanız artık alışsanız iyi olur, çünkü modası dolu dizgin devam ediyor. Güderi modası sezonun olmazsa olmazı benden söylemesi. Havalı olmak istiyorsanız kışın tepeden tırnağa beyaz giyinin, yani kış beyazıyla doğaya uyum sağlayın. İkinci ten (teni saran) bot çizme ve uzun diz üstü çizme modası gene geldi sandıktan çıkarmanın zamanıdır. Kolsuz palto yelek paltolar sezonun en ama en hit parçası. Bir tane yetmez bir kaç tane lazım; uzunu, kısası, darı, bolu her türünden edinilmeli yani... Large yani büyük bedene alıştık peki büyük ceplere alıştınız mı? Marry Poppins tarzı, özellikle kadife ya da kumaş ayakkabılar sezonun en sevdiğim parçalarından. Nar kırmızısı, hem de en cartı moda bu sezon. “Ooo nasıl yapacağız” demeyin. Kemer var, hem de bornoz gibi bağlamalı kemer var! Ne yapalım alışacağız... Panço “geliyorum” demeden geldi. Benim gibi kısa boyluysanız bu modaya uymak biraz zor oluyor. Kısa pançolar tercihiniz olsun diyebilirim. Radarınıza takılan markaların uygun fiyatlı olanlarını fast fashion dükkanlarından alabilirsiniz, unutmayın. Soğukta ısınamamaktan hiç korkmayın çünkü koyun paltolar podyumlardan sonra sokak modasını da ısıtıyor. Tepeden tırnağa örgü modası sonunda bana örmeyi öğretecek. Uzun eldiven modası kolsuz ceketler nedeniyle çıktı diye düşünüyorum, siz de bana katılıyor musunuz? Vintage moda da moderninden vintage; yani eski gözüken eski değil yeni modern görüntülü tarz. Yetmişlerin yılan çantaları, renklisinden hem de, ellerden düşmeyecek gibi. Zuluların Afrika'da yüzlerine yaptıları gibi mücevher yapıştırma, özellikle de inci yapıştırma, sezonda karşımıza çıkacak şaşırmayın sakın.


BACK-UP DANIŞMANLARI SAĞLIKLI BESLENME

KURBAN BAYRAMI ÖNCESİ DİYET ÖNERİLERİM Back-Up Sağlıklı Beslenme Danışmanı Cansu Tektunalı

Ramazan, tatil derken bir diğer bayrama yaklaşıyoruz bile. Yoğun iş yaşamında bayramların en sevdiğim yanı uzun süredir görüşemeyen insanların birbirleriyle görüşebilmesi. İlişkieri tazelemek açısından gerçekten güzel adetlerimiz var. Tabii aile ve arkadaşlar biraraya gelince kalabalık sofralar bayramların olmazsa olmazlarından. Bu sene bayramların nispeten yaz dönemine denk gelmesi beslenme düzenimizde daha fazla değişikliklere sebep oldu. Kırmamak için geri çevrilemeyen ikramlar, kalabalık sofrada çeşit çeşit yiyecekleri görüp iştahımıza hakim olamama durumu diyet sürecini olumsuz etkiliyor. Kurban Bayramı’nın Ramazan Bayramı’ndan diyetsel farkı et ürünlerinin çok daha fazla tüketilmesi. Özellikle kan yağlarında ve kolesterolünde yükseklik olan kişiler etin yağsız ve kırmızı olan yerlerini tercih etmeli. Ayrıca etin girdiği yemeklere ekstra yağ koymamalı. Mide problemi olan kişiler, hayvan kesildikten 24 saat sonra kurban etini tüketmelidir. Et kesilir kesilmez ölüm katılığı denilen bir durum oluştuğundan etin hazmı zor olur. Kurban Kesimi sonrası etlerde bozulma olmaması adına, büyük parça etler yenilecek miktarlar halinde küçük parçalara bölünüp buzdolabı poşetlerinde saklanmalı. Sakın bütün halde eti çözdürmeyin.


Et kesimi ve hazırlamada kullanılacak bıçak, kesme tahtası iyi yıkanmalıdır. Aynı malzemeler sebze için kullanılmamalıdır. Et pişirirken dikkat edilmesi gereken bir diğer faktör de eti mangalda kömürleşecek şekilde pişirmemek. Bu durum, birçok vitamin ve mineral kaybına sebep olur. Ayrıca fazla pişmiş, yanmış yiyecekler kanser riskini artırır. Demir eksikliği ülkemizde önemli bir sorun. Kırmızı et demir içeriği en yüksek yiyecek. Emilimi artırmak için C vitaminli sebze&salata&taze meyve suyu ile tüketilmelidir. ÖRNEK MENÜ Sabah • 1 kase probiyotik yoğurt • 4 yemek kaşığı yulaf ezmesi • 1 şeftali • Tarçın Öğlen • Zeytinyağlı bamya • Cacık Ara: 2 kepekli grissini Akşam • 3 yemek kaşığı et kavurma • Bol salata • 2 yemek kaşığı bulgur pilavı Ara 1 porsiyon sakızlı muhallebi


BACK-UP DANIŞMANLARI SPOR&FITNESS

EVE BİSİKLET ALMAYA KARAR VERDİM, YATAY BİSİKLET Mİ DİKEY BİSİKLET Mİ ALMALIYIM? Back-Up Spor ve Fitness Danışmanı Serhat Sıdal

Evde egzersiz yapmaya karar verdiğinizde ilk yapmanız gereken şey egzersiz amacınıza en uygun ekipmanı belirlemektir. Bunu yapabilmek için kendinize sormanız gereken ilk soru “neden egzersiz yapıyorum?” olmalıdır. Cevabınız kilo kontrolü ise daha ziyade kardiyo cihazlarını, kas yapmak veya sıkılaşmak ise ağırlık cihazlarını değerlendirmelisiniz. Yatay bisikletler en konforlu egzersiz cihazlarıdır. Koltuğunun arkasında yaslanmanız için bir de arkalık bulunur. Genellikle rehabilitatif amaçlarla veya bel problemi olan kişilerce tercih edilir. Pedalların yatay konumda olması kalp-dolaşım sorunu olan kişiler için de birinci tercih olmasının sebebidir. Koltuk pozisyonunun hassas ayarlanabilmesi dikkat edilmesi gereken en önemli konudur. Dikey bisikletler ise daha çok performans amaçlı egzersiz yapan kişilerin tercih ettiği bir cihazdır. Diz problemlerinin rehabilitasyonunda da sıklıkla tercih edilir. Sele ayar mekanizması, cihazın her boy ve bacak uzunluğuna en uygun şekilde ayarlanmasını sağladığından dikkat edilmesi gereken önemli konuların başında gelir. Bilgisayar kontrollü modeller kadar mekanik spin bisikletleri de bu kategoride değerlendirilmelidir.



BACK-UP DANIŞMANLARI PSİKOLOJİK REHBER

DAHA İYİ HİSSETMEK İÇİN İPUÇLARI Back-Up Psikolojik Rehberi Çağlar Karaman

Herkes dönem dönem kendini çok kötü hissedebilir. Duyguları ve düşünceleri olan biz insan ırkı için bu doğal bir süreçtir. Aksilikler üst üste gelir, yapacak işleriniz birikir, beklemediğiniz problemler ortaya çıkar, hayal kırıklıkları yaşarsınız ve bunların tümü size tükenmişlik hissi verir. Böyle bir süreçle karşı karşıya geldiğimizde işin içinden nasıl çıkacağımızı nereden başlayacağımızı bilemediğimiz anlar olur. Bu tip durumlarda kendi hayatımızda ufak değişiklikler yapmak, bakış açımızın değişmesine ve ihtiyaç duyduğumuz gücün geri gelmesine olanak sağlayacaktır.


Öncelikle çalışma ortamınızı ve yaşam alanınızı temizlemek ve düzenlemekle işe başlayın. Kendinizi sıkışmış ve bunalmış hissettiğiniz anlarda çalışma ve yaşam alanlarınızın da iç dünyanızı yansıtırcasına normal düzeninden çıktığını ve normale göre daha dağınık olduğunu farkedeceksiniz. Masanın üstündeki kağıtları düzenlemek, çekmecelerinizi elden geçirmek, odanızdaki dağınıklığı gidermek sizin daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır. Nereden başlayacağınızı bilemediğiniz anlarda size en kolay gelen işi seçin ve başlayın. Hiç bir şey yapmamaktansa çok da aciliyeti ve önemi olmayan bir işi dahi tamamlıyor olmak yeniden çalışma isteği getirecektir size. Ek olarak yapılacaklar listenizde duran ve sayfayı kalabalık gösteren bir kaç parça işi de silmiş olacaksınız Canı sıkan konuları sevdiklerinizle konuşmaktan asla çekinmeyin. Kendi kendinize yetmediğiniz zamanlar olacaktır, fikirlerine güvendiğiniz kişilerden destek alın, farklı düşüncelere ve fikirlere açık olun. Bunun yanı sıra sevdiklerinizde bu sıkıntılarınızın dışındaki herhangi bir konuda konuşmak da bu sancılı süreçte size moral ve motivasyon sağlayacaktır. Mükemmeliyetçi düşünce yapısından mümkün olduğunca sıyrılmaya çalışın. Bazı zamanlar bir işin tamamlanamamasının en büyük nedeni, o işi kusursuzca yapma isteğimizdir. Kendinize zaman ayırın. Canınızı sıkan konu dışında da bir hayatınız olduğunu unutmayın ve kendiniz için birşeyler yapmaya çalışın. Sizi geliştirecek uğraşlar bulmak hayatla aranızdaki bağı güçlendirecektir. Kendinize ayırdığınız zaman kadar olmasa da başkalarına da zaman ayırın. Diğer insanları mutlu etmeye çalışın, sokak hayvanlarına yardım edin, zor durumdaki bir arkadaşınıza destek olun. İç huzurunuz için bu tip davranışlar çok önemlidir. Özellikle de kendinizi "işe yaramaz" hissettiğiniz dönemlerde başklarına yardımcı olabiliyor olmak size huzur verecektir.



Spor yaptığınızda vücudunuzda endorfin hormonu sağlayacaktır ki bu hormonun ağrı kesici etkisi kulladığımız ilaçlardan otuz kat daha fazladır. Eğer zaman sıkıntısı yaşıyorsanız evde bir kaç hareket yapmak, akşam 15-20 dakika yürüyüş yapmak size iyi gelecektir. Bakış açınızı değiştirmeye çalışın. Aslında hayat tamamen bizim algılarımızdan ibarettir. Bir olayın ne kadar can sıkıcı, ne kadar keyifli, ne kadar rahatsız edici olduğuna biz karar veririz. Bu kararları verirken geçmiş tecrübelerimiz, bize öğretilenler, travmalarımız, o anki ruh halimiz gibi içsel etkenlerin yanı sıra havanın sıcaklığından tutun da toplantı yaptığınız odanın duvarlarının renklerine kadar bir çok dış etkenler olaya bakış açınızda ciddi anlamda rol oynamaktadır. Yaşadığınız sıkıntıyı mümkün olduğunca diğer etkenlerden bağımsız değerlendirmeye çalışıp çözüm süreçlerini de buna göre planlamanız gerekmektedir. Farklı bakış açıları oluşturmakta sıkıntı yaşıyorsanız ya da baktığınız bütün açılar size farklı farklı olumsuzluklar getiriyorsa profesyonel bir destek almaktan çekinmeyin. İç dünyanızı tanımak, beklentilerinizi düzenlemeyi öğrenmek, farklı bakış açıları edinebilmek size hayatta çok şey kazandıracaktır.


BACK-UP DANIŞMANLARI LEZZET

YAZI KIŞA HAZIRLAYAN DÖRT LEZZET Back-Up Lezzet Danışmanı Ceyda Baza Çok şükür fesleğenleri kaçırmadık. Pesto sos tarifiyle kendilerini kutluyoruz ve bu tariften nefis bir köfteye yelken açıyoruz. Konuk sanatçımız biberiyeli patates ise ev yapımı ketçapla afiyetle yenebilir. Bir de karizma arttırıcı bir tarifim var. Artık arkadaşlarınıza “Sirkemi kendim yapıyorum” diyebilir, pek havalı olabilirsiniz. Hem bu sene sanki üzümün altın yılı. Şu an her çeşit üzüm var, fiyatları da düştü epey. Hal böyleyken, ben de çeşit çeşit üzüm sirkesi yaptım.


Pesto Sosun Lezzeti Fesleğen sevdalıları iyi bilir, pesto sos peynirle birleşince ayrı, hamurla birleşince ayrı, et veya salatayla birleşince apayrı bir hal alır. Hepsinde de çok güzel olur. Ev yapımı olunca daha doğal ve haliyle daha lezzetli. Çocuğu olanlar için şöyle güzelliği de var; iki kaşık pesto sosuyla bir avuç yeşillik yedirmiş olabiliyorsunuz çocuklara. Fesleğeni yıkayıp 8 avuç kadar yaprağı dallarından ayırın. Yaprakları kurulamayı unutmayın. 250 gram parmesanı ince rendeleyin. 3 avuç dolusu dolmalık fıstığı karamel rengine gelinceye dek ateşte çevirdikten sonra dövün ve soğuması için bekletin. 5 diş sarımsağı dövün. Fesleğenleri büyük bir havanınız varsa dövün, yoksa mutfak robotundan geçirip fıstık, parmesan ve sarımsakla birleştirin. Karabiber ve tuzunu ekleyin. Üzerine 4 kahve fincanı zeytinyağı dökün. İsterseniz zeytinyağı miktarını biraz arttırabilirsiniz. Sonra sterilize ettiğiniz kavanozlara koyun ve üzerine zeytinyağı ekleyerek havayla temasını kesin. Kavanozlarınızı küçük tutun, açıldığında bir haftada tüketebileceğiniz boy en iyisi. Aksi takdirde, hiçbir kimyasal koruyucu içermediğinden, açılan kavanozlarda hızla bakteri üreyebilir. Üstü kötü olursa üzülmeyin, siz de görmüşsünüzdür iyi salçalarda da böyle olur. Dünyayı bu bakterilerle paylaşıyoruz en nihayetinde. Üzerini dikkatlice alıp kalanını kullanabilirsiniz.


Evde Ketçap Pişirmek Bu tariften iki litreye yakın ketçap çıkar. 4 adet kırmızı soğanı doğrayın ve 2 çorba kaşığı zeytinyağıyla 10 dakika çevirerek kavurun. İçine 1 kilo ufak boy salkım domates ekleyin. 2 çorba kaşığı kişniş tohumu, 1 çorba kaşığı sumak (tane yoksa toz), 2 diş sarımsak ve 2 tatlı kaşığı karabiber ve eş miktarda islenmiş tuz da ekleyin. Tatlarının güçlenmesi için malzemeleri havanda sırayla dövüp karışıma 2 çorba kaşığı da zeytinyağı katın. 1 adet acı biber veya 2 tatlı biberi de ince doğrayıp ekleyin. Tüm bu karışımı tavada pişen soğan ve domatese katın. Hemen ardından 1-2 kilo kadar daha iri domatesi rendeleyerek koyun. 2 dakika sonra, tepeleme 10 çorba kaşığı kahverengi şeker ve 2 çay bardağı (200ml.) üzüm sirkesini de ekleyin ve bu şekilde 30 dakika daha pişirin. Pişme sürecinin son 7-8 dakikasında 20-30 yaprak fesleğeni içine atıp karıştırın. Sonra tel bir kevgirden süzün. Burada güç kullanarak kevgirin kenarlarına bol bol bastırın. Kırmızıya çalan, karizmatik bir turuncu renkteki ketçabınız hazır olacak. Kaynar suda bekleterek dezenfekte ettiğiniz orta boy şişelere bölüştürün. Şişeyi kapak kısmına kadar doldurun ve zeytinyağı kullanarak havayla temasını engelleyin. İki büyük patatesi parmak parmak kesin. 2 kaşık zeytinyağı ve 1 tutam biberiyeyle elinizde ovun. Biraz tuz ve 1 çorba kaşığı balsamik sirkeyi patateslerin üzerinde gezdirin, sonra ara ara çevirerek fırında pişirin. Keyfinize göre zeytinyağının içine sarımsak ve karabiber de ekleyebilirsiniz. Biberiye sarımsakla flört edecek, biberse tadı ikiye katlayacaktır.


Vazgeçilmez Üzüm Sirkesi Sirkeyi sanki sadece salata soslarında kullanılan veya turşu yapmak için gerekli görüyoruz. Oysa sirke ve çeşitleri etlerde, soslarda, fırın ve ızgaralarda inanılmaz roller oynayabiliyor. Sirke dünyasına girince meyvelerden bitkilere ve şaraba kadar pek çok farklı yöntemle sirke yapabilirsiniz. Yapımı basit, karizması bol. Üzümleri, sirkeyi kuracağınız kaba tepeleme bir şekilde yerleştirin, tepesine bastırıp biraz ezin. Üzerini kapatacak kadar içme suyu koyun. Bunu yapmadan da sirkeniz tutabilir ancak ilk seferde işi garantilemek için şöyle yapın: Suyu biraz eksik koyarak 1 litrelik kaba 1 kahve fincanı organik sirke ekleyin. Böylece fermentasyon (mayalama) işlemini garantiye alırsınız. Kabı tülbentle kapatıp ılık ancak güneş almayan bir yerde, her gün biraz çalkalayarak 15 gün bekletin. Tülbent, meyve dışarda kalınca oluşan sirke sineklerini önler. Yaklaşık iki hafta boyunca her gün sirkenizin kokusuna ve tadına bakın. Asit oranı ve tadı üzümün cinsine, durumuna ve ortamın sıcaklığına göre değişir; dolayısıyla hazır olduğunu anlamak için damak tadınıza başvuracaksınız. Hazır olunca sirkeyi süzüp şişeleyin. Bu noktadan sonra sirkenin serin ve karanlık bir yerde saklanması gerekir. Hiçbir katkısı olmayan doğal bir sirke olacağından, zamanla üzerinde birikintiler oluşabilir. Sirkenizin doğallığının göstergesidir, meraklanmayın. Evde Balsamik Sirke Aslı İtalya’nın Modena bölgesinden gelen bu sirke geçirdiği işlem sayesinde daha yıllanmaya yıllandıkça güzelleşmeye müsaittir. Evde yapabilmek için 2 litre üzüm sirkesine bir çay bardağı kahverengi şeker ilave edip kısık ateşte yoğun bir kıvama ve koyu bir renge kavuşana kadar pişirebiliriz.


BACK-UP DANIŞMANLARI EĞLENCE

BİRAZ ORDAN BİRAZ BURDAN Back-Up Eğlence Danışmanı Richie Varon Karaköy’deki favori yerlerimden; Lokanta Maya Mevsimsel malzemelerle hazırlanan yemekleri ile çok keyifli bir menüye sahip. Sade bir dekorasyon eşliğinde seçmiş oldukları lezzetleri yiyip masadan çok hafif kalkıyorsunuz. Bana göre mutlaka gidilmesi gereken restoranlar arasında. Akşam menüleriyle gündüz menüleri tarz olarak birbirlerinden farklı, öğlen menüsü daha hafif. Ayrıca mevsim malzemeleriyle hazırlanan kokteyller çok başarılı (taze domatesle Bloodymary gibi denemenızı tavsiye ederim). Dikkatimi çeken diğer bir önemli husus da sunmuş oldukları yemeğin kalitesi karşısındaki fiyatlarının çok cazip olması! FerahFeza Son zamanlarda kulağımıza gelen yerler arasında... Yüksek tavanı ve ferah ortamını görünce zaten adıyla ne kadar uyumlu bir mekânda olduğunuzu anlıyorsunuz. Mimarlar Odası binasının en üst katında yer alan FerahFeza iki terasa sahip. Bir taraftan Galata Kulesi’ni diğer taraftan da tarihi yarımadayı gördüğünüz mekânın iç dekorasyonu ise farklı bir güzellikte. Mekânın restoran ve bar kısmı son derece şık ve ferah. Bar kısmında ise yemek sonrası keyifli vakit geçirilebilir.


Karaköy Lokantası Öğlenleri leziz ev yemeklerini, akşamları ise farklı menülerini denemelisiniz. Müdavimleri tarafından kapısında kuyruklar oluşan bir mekan. Kesinlikle uğranması gereken bir lezzet durağı. Her yemeği çok lezzetli olduğu için tek tavsiyem istediğiniz yemegi yerken yanında minik çömlek kapta servis edilen Özel Karaköy Yoğurdunu tatmanız!

İyi İtalyan lokantalarından; Antica Locanda Geleneksel İtalyan mutfağının şehirdeki gerçek temsilcilerinden Antica Locanda’yı denemenizi öneriyorum. Milano doğumlu deneyimli Şef Gian Carlo Talerico ve İstanbullu eşi Beldan Erkkul tarafından, 2011’in Ocak ayında Arnavutköy’de kapılarını açtı. Timeout İstanbul tarafından, 2011 yılı “En İyi Yeni Restoran” ödülünün de sahibi Antica Locanda’nın menüsü, İtalya’nın kuzeyinden güneyine, dağlık alanlarından deniz kıyılarına, farklılaşan bölgesel mutfaklardan seçme lezzetler içeriyor, yaz ve kış aylarında, mevsimsel olarak değişiyor. Yüksek Mimar Turhan Kâşo yönetiminde bir yılı aşan restorasyon sürecinden sonra ortaya çıkan Antica Locanda, giriş ve asma kattaki 50 kişilik alt salon, 18 kişilik gruplara hizmet veren üst salon olmak üzere iki bölümden oluşarak, hem samimi sohbetlere, özel günlere, hem de iş görüşmelerine ev sahipliği yapabiliyor. Lokantanın yaz aylarında kullanıma açtığı ve kilise bahçesine bakan küçük bir de bahçesi bulunuyor.


La Scarpetta İstanbul’un en yeni en gözdesi, Torinolu 2 İtalyan şefine emanet. İtalyan mutfağının en iyi örneklerini sunan menüsü, zengin şarap kavı ve şehrin merkezindeki sürpriz arka bahçesi ile sizleri bekliyor. Etiler’de İtalyan mutfağı konseptiyle açılan La Scarpetta, sadece menüsüyle değil, sunduğu ortamdan servisine, restorandaki her detayla farklı bir İtalyan tecrübesi vadediyor. Mutfaktaki İtalyan şeflerinden yönetim kadrosuna kadar tecrübeli bir ekibin ürünü olan La Scarpetta, yeme içme sektöründe ileriye dönük yatırımlar planlayan KBO Group’un ilk restoran projesi olarak hayata geçti. %100 odunla çalışan pizza fırınından çıkan enfes pizza seçenekleri ile çok iddaalı. La Scarpetta’nın menüsünün öne çıkan lezzetleri arasında; Deniz Tarağı, Bonfile ve Trüf Mantarlı Pizza, Dana Yahni Dolgulu Agnolotti, Deniz Levrekli Ravioli, Mantarlı Risotto, ana yemek olarak Ossobuco ve Deniz Levreği, tatlı olarak ise ev yapımı sorbet ve bonet yer alıyor. Oldukça genç ve eğitimli bir mutfak ekibine sahip olan La Scarpetta, mekanın açık alanında yer alan 'taze baharat bahçesi' ile konuklarını şehrin göbeğinde sakin, huzurlu bir arka bahçe ortamında ağırlıyor.


Biraz da Bodrum! BAGUETTERIA&CO Size Yalıkavak’tan BAGUETTERIA&CO’dan bahsetmek isterim, neler mi yapıyorlar? Yalıkavak’ta olanlar için mutlaka uğramak gereken bir lezzet durağı şarküteri, sandiviçleri ve ekmekleri ile sizleri bekliyor. Ekşi Mayalı Fransız Köy Ekmeği / Baget / Tahıl / Çavdar / Ciabatta ve Focaccia, Şarküteri Dana - Hindi - Tavuk - Sığır ve Domuz etleri, Türkiye'nin en iyi lokal peynirleri ve ithal çeşitli peynirler, Biscotti / Muffin / Tiramisu / Cheesecake / Brownie , Meşrubat / Bira / Şarap / Whisky / Vodka vb, Soslar / Makarna / Cips / Zeytin / Zeytinyağı, Gündüz Kahvaltı / Gün boyu Sandiviçleri /Akşam pizza yapıyorlar. Özel sipariş olarak : Bagel / English Muffin / Quiche / Kanepe / Hamburger Ekmeği gibi ürünler de yapılıyor. Bodrum’daysanız denemelisiniz.


FLAMM BODRUM Bodrum mimarisini modern bir şekilde yorumlayarak tasarlanmış 150 yıllık tarihi taş binaları, özel plajı, kaliteli restoranı ve bahçesiyle çevrili 15 odası ile Flamm, Göltürkbükü’nde. Bunların dışında da denizi, plajı, yemekleri, müzikleri ve beach partileriyle çok keyifli. Flamm, 200 metre sahil uzunluğu, iskelesi, çim alanıyla güneş ve denizin tadını çıkarmak isteyenler için ideal bir plaj hizmeti sunuyor. Deniz kenarında lezzetli Akdeniz mutfağı ve deniz mahsullerinin tadına bakmak için keyifli bir restoran olan Flamm’ın menüsündeki ıstakozlu burger ve taş fırından çıkan pizza ve pideleri çok lezzetli, bizden söylemesi. DJ Alain Silifkeli'nin müzik direktörlüğünü yaptığı Flamm'da lounge, funk, indie ve oldies playlistler çalıyor, ben gittim ve tam 1 hafta kaldım, size de tavsiye ederim. Bu sezon Pilates Akademi Nişantaşı'nın bir şubesi açılan Flamm'da özel Stott Pilates dersleri ve masaj hizmeti veriliyor. Akşam, atmosferi tamamen değişen Flamm, kumun üstünde servis verdiği restoranda Akdeniz mutfağının lezzetlerini sunuyor. Bebek ahtapot, Steak Cafe de Paris ve frambuazlı kadayıf misafirlerin favorilerinden. Mimarisini Işıl Günak'in yaptığı, 7 suit, 8 standart odadan oluşan Flamm'in oteli denize sıfır odaları ve doğal dokusuyla çok beğeneceksiniz.


SUPERJAZZ BAR

SUPERJAZZ BAR Jazz severlerin dikkatine: Bodrum'a yolunuz düşerse kimler var kimler... Masmavi Ege denizi kenarında MANDARIN ORIENTAL BODRUM’un mimari özellikleri ile uyum içerisinde SUPERJAZZ BAR. Ham dokular, doğal renkler, blok sofa ve sedir oluşumları, iki ahşap pergolanın barındırdığı masif taş bar ve sahne, Eğlenceyi seven ve değişik tatlar arayan misafirleri baştan çıkaracak karışımlar, On eşsiz şampanya kokteylinden oluşan BUBBLE Menü, On vintage kokteylden oluşan MAD MAN Menü, Mixologistlerin karışımlarına eşlik edecek SMALL FLAVORS Menü, Jazz - Soul - Lounge temalı yüksek kaliteli bir müzik, Yerli ve yabancı müzisyenlerin canlı performansları ile hareketlenen unutulmaz geceler Neşet Ruacan, Evrim Özşuca, Ece Göksu, Allen Hulsey, Şelale Şehnaz Sam, Tolga Demirtaş, Şenay Lambaoğlu, Uğur Güneş, Aşkın Arsunan Trio Sessions, İlhan Erşahin, Dj Mehmet Garan, Deneyimli personel, global konukseverlik, Her akşam 18:00 – 01:00 arası.


BACK-UP TRAVEL

TOSKANA

Rönesans’ın ve şarabın vatanı Toskana... Rönesans’ın vatanı Toskana, Ortaçağ’dan kalma büyüleyici binaları, doğa harikası manzaraları ve şirin köyleri ile sizi unutulmaz bir tatile çağırıyor. Üstelik hasat mevsiminde Toskana’da olmak ayrı bir keyif.


Her mevsim farklı bir güzellikte yaşanıyor bu bölgede. Floransa, Toskana'nın en büyük kenti. Meşhur Pisa Kulesi de bu bölge içinde. En çok bilinen yer Siena ama diğer küçük kasabalar Toskana ruhunu daha çok yansıtıyor. Onun kadar turistik olmadıklarından olsa gerek. Toskana bölgesi, sunduğu manzaralar ve halkının sanata düşkünlüğüyle biliniyor. Selvi ağaçları, üzüm bağları, ayçiçekleri, zeytinlikler ve toskana tarzı evler ilk akla gelen görüntüler.


FLORANSA

Sanatın nasıl koktuğunu mu merak ediyorsunuz? Öyleyse Floransa’nın yüzlerce yıl öncesini günümüze taşıyan meşhur meydanlarından birine gidin ve kocaman bir nefes alın. Burada sanatın ve eşsiz bir tarihin havaya karıştığını hissedeceksiniz. Tüm dünyanın estetik anlayışını değiştiren Rönesans döneminden kalma eserlerin eşsizliği, Ortaçağ’ın heybetli mimarisi ve Toskana’nın dostane kültürü aynı anda hem zihninizi hem de ciğerlerinizi dolduracak. Arno Nehri boyunca kurulan bu şehir için açık hava müzesi demekte hiçbir sakınca yok. Heykeller sokakların bekçiliğini üstleniyor âdeta. Daracık sokaklardan dev katedralli kocaman meydanlara doğru çıkarken zaman tünelinde adım adım ilerlediğinizi hissediyorsunuz.


Ve tabii Toskana’nın namı tüm dünyayı sarmış lezzetleri de sanat eserleri kadar özen gösterilmeyi bekliyor Floransa’da. Küçük Trattoria’lardan ihtişamlı gurme restoranlara, siz istediğinizi seçin, en iyi zeytinyağlarıyla yapılmış yemekler, yaşama sevinci yayan şaraplar eşliğinde önünüze serilsin. Yapmadan & Görmeden dönmeyin… • Duomo'yu görmeden, • Davud heykelini fotoğraflamadan, • Ponte Vecchio'dan geçmeden, • Uffizi'yi gezmeden, • Floransa usulü biftek yemeden, • Michelangelo Tepesi'nden şehri izlemeden.


SİENA Şehrin kalbi, yelpazeye benzetilen Piazza del Campo. Burada tarihte Palio At Yarışları yapılırmış. Halen her yıl Temmuz ayında düzenlenen geleneksel Palio Yarışları İtalya'nın en ünlü festivallerinden biri. Bu dönemde meydan çok kalabalık oluyormuş. Siena, tüm kasabalardan çok daha büyük ve gösterişli bir kent. Campo Meydanı’nın yukarısında heykellerle süslü çeşme, Fonte Gaia yeralıyor.Tüm heybetiyle Palazzo Pubblico, belediye sarayı ve kulesi Torre del Mangia da meydanda. 102 metrelik çan kulesi İtalya'nın 2.en yüksek kulesi. Tepesine 505 basamakla çıkılıyor. Başka bir meydanda İtalya’nın en önemli katedrallerinden olan Duomo mermer cephesi ile sizi karşılıyor. 17 bölgeye ayrılmış olan kentin her bir bölgesini temsil eden hayvan sembolü var. Osterria Le Logge 'de zor da olsa yer bulup yemek yiyebilirsiniz. Öğlen yemeğinin üzerine meydandaki caffelerden birine oturup kalabalığı seyredebilirsiniz ve çok sert bir likör olan grappa içebilirsiniz.


Bol zencefil ve tarçınlı Toskana'ya has bir tat olan badem ezmesi ricciarelli tadabilirsiniz. Buraya kadar gelip de Cafe Nannini'de ayaküstü espresso içmemek olmaz. Yapmadan & Görmeden dönmeyin… • Piaaza del Campo; Siena’lıların CAMPO olarak adlandırdıkları buluşma mekanı. Burada mutlaka La Mangia Kulesi’ne çıkın ve etrafı buradan izleyin. • Palio At Yarışları; her sene Temmuz ayında gerçekleştirilen ve 1310 yılından beri devam eden geleneksel yarışlara Siena’lılar çok önem veriyor. • Bravio delle Botti; Ağustos ayının son haftasında Siena’nın minik kasabası Montepulciano’da gerçekleştirilen geleneksel fıçı yuvarlama yarışları gidin ve mutlaka katılın! • Siena caz konserleri; temmuz ve ağustos aylarında Siena Caz derneği tarafından düzenlenen müzik şöleni. Özellikle Jam session’ları kaçırmayın. • Şarap evleri; Enoteca’lar


LUCCA Lucca’da yürürken ise modern sinema, Roma İmparatorluğu, Rönesans, Mussolini gibi tüm imgeler siliniyor, bir anda Geppetto ve Pinokyo ile baş başa kalıyorsunuz. Lucca Toscana’nın en küçük ve eski kasabalarından, aynı zamanda da en güzellerinden biri. Floransa yakınlarındaki Lucca; neredeyse tamamını çevreleyen Roma döneminden kalma surları, onların etrafındaki kocaman sıra sıra ağaçları, daracık parke taşlı sokaklarıyla klasik İtalyan kasabalarından biri. Kasabayı keşfetmek için turistlerin akınına uğrayan saatler yerine akşamüzerini seçerseniz huzurlu ve sakin sözcüklerin tam karşılığını bulursunuz orada. Pisa’ya yaklaşık yarım saat mesafedeki Lucca, şahane bir kaçış ve keşif noktası. Lucca’yı yazıp ünlü Giacomo Puccini’den bahsetmemek olmaz. Ünlü bestecinin La Boheme, Tosca ve Madam Butterfly operaları en bilinenleri. Lucca’nın bana sakin ve hüzünlü gelmesinin bir sebebi de Puccini’nin müziği. Kasabada yapılacak en iyi şey de kulağınızda Puccini’den


bir seçkiyle dar sokaklara karışıp kaybolmak, arada Toscana’nın müthiş şaraplarını yudumlamak. Sonra da her hüzne karıştığınızda, sakinliği aradığınızda “Şimdi Lucca’da olmak vardı” diye dalıp gitmek. Lucca işte böyle... Yapmadan & Görmeden dönmeyin… • Tren istasyonu yakınındaki San Martino Katedrali dış cephe oymaları ve süslemeleriyle heybetli bir yapı. Katedraldeki ahşap Hz. İsa figürü olan Volto Santo ise mutlaka görülmeli. • Torre delle Ore neredeyse 13. yüzyıldan kalma bir saat kulesi. Mutlaka çıkıp manzara seyredilmeli. • Via Fillungo’da alışveriş yapın. Modern mağazalara ev sahipliği yapan ortaçağ yapıları güzel bir tezat ve alışveriş keyfi sunuyor. • Piazza dell’Anfiteatro da benzerine Floransa’da ya da Siena’da rastlayacağınız türden sevimli bir meydan. • Napoleone Meydanı ise başka bir önemli durak. Meydanlarını görmeden bir kenti görmüş sayılmazsınız. • Yakınında bulunan Isola d’Elba (Elba Adası) deniz sezonunu bitirmeyenler için bir cennet. Adaya mutlaka çıkarma yapmalısınız.


SAN GİMİGNANO Ortaçağ'da Roma'ya giden hacılar bu kasabada mola verirmiş. Daha sonra haç rotası değişmiş ve nüfusu yarıya inmiş. Kalanlar kasabayı gerçekten iyi korumuşlar. Şu an tam bir ortaçağ kasabası görünümüde olan San Gimignano turizm ve şarap üretimi sayesinde gelişmiş. Kentin siluetinde uzun kuleler dikkat çekiyor. Orjinalinde 76 adet olan kulelerden geriye sadece 14 tane kalmış. Bu penceresiz kuleler sahiplerinin servetini ve gücünü temsil edermiş. Torre Grossa'nın tepesinden görülen manzara çok hoş özellikle gün batımında. Ana meydan Piazza del Duomo'da yeralan Palazzo Vecchio del Podesta'nın kulesi Torre della Rognosa ise kasabanın en eskisidir. Via San Matteo ve Via San Giovanni şarap ve diğer bölgesel ürünlerin satıldığı kalabalık sokaklar. Piezza della Cisterna'da 13. ve 14. yüzyıldan kalma palazzolarla çevrili. Ortasında 13. yüzyıldan kalma meşhur kuyu var. Kuyu civarı her zaman kalabalık. Palazzo del Popolo belediye sarayı ise bir diğer görülecek yer.


Yapmadan & Görmeden dönmeyin… • San Gimignano’da çok sayıda müze var. Genelde hafta içi 17.00’de, hafta sonları ise 19.00’da kapanıyorlar. • İtalya’nın her yerinde dondurma yemelisiniz. Eğer sıra gözünüzü korkutmazsa meydandaki Gelateria di Piazza’dan dondurmalarınızı alın çünkü 2006-2007-2008-2009 senelerindeki ödüllü dondurmacısı. • Ortaçağ işkence aletlerinin sergilendiği Museo della Tortura e di Criminologia Medievale, dikkat çekici fakat biraz ürkütücü! • Kasabanın tepesine çıktığınızda alabildiğince yeşil, eşsiz bir manzara sizi karşılıyor olacaktır.


PISA İtalya sembollerinden biri olan Pisa Kulesi'nin bulunduğu Batı Toscana'daki şehir. Pisa Kulesi Campo Dei Miracoli (Mucizeler Alanı) nin yeşilliklerinde tüm ihtişamıyla eğik bir şekilde sizi karşılar. Bu meydanda kuleyle beraber vaftizhane, mezarlık ve duomo'da bulunmakta. Kalabalığı takip ederseniz meydana çıkarsınız. Herkes Pisa Kulesi'ni fon yaparak enteresan fotoğraf çektirmek istiyor. Ne zaman gidilir ? En iyi mevsim Nisan ile Eylül ayları arasındadır. Diğer aylar hava sıcaklığı düşmektedir. Toskana bölgesi her mevsim ayrı güzel, yılın hangi zamanında giderseniz, sizi ağırlamaya hazır bir evsahibi gibi. En sıcak dönem Temmuz - Ağustos aylarıdır. En soğuk dönemi ise Aralık ayıdır. Yapmadan & Görmeden dönmeyin… • Pisa kulesine çıkmadan, • Herkesin çektirdiği o meşhur pozu çektirmeden, • Pisa Kulesi şeklinde hediyelik eşyalar almadan dönmeyin.


FLORANSA & TOSKANA TURU

Toscana’yı Back Up Travel’ın Kurban Bayramı özel “Floranda & Toskana” programına katılarak siz de keşfedebilirsiniz...

20-25 Eylül 2015 Arası 5 Gece / 6 Gün Kişi Başı 789 Euro’dan itibaren


BACK-UP TRAVEL

GÜNEY AMERİKA

RIO DE JANEIRO Rio denince herkesin aklına şubat ayındaki o karnaval geliyor. Biz kışın en soğuk günlerinde tir tir titrerken, televizyonda o görüntüleri görmek insanı garip hissettiriyor. Bu makûs talihe bir son vermek isteyip de, kendinizi sıcaklığı 25 derecenin altına pek düşmeyen bu fıkır fıkır şehre atmaya karar verirseniz, Rio’nun gerçek yüzüyle tanışmaya hazırsınız demektir! Güneşin insanın iliklerine kadar işlediği şehirlerde biz gezginlerin gününü siesta belirler. Rio’da ise ne siesta var, ne gece uykusu. Şehir tam bir müzik kutusu gibi, açtığınız an içinden dansçılar fırlıyor ve hiç durmuyorlar. O keyifli plajlara serildikten ve o harika mutfağı tattıktan sonra size de öyle bir enerji geçiyor. İnsan ne kadar enerjik ve hareketli olabildiğine kendisi de şaşırıyor.


Şehrin insanı hem dinlendirip sakinleştiren hem de enerji yükleyen özel bir formülü var. Gidip dönmek uçakta çok zaman kaybetmek anlamına gelebilir ama Rio kesinlikle ömrünüzü birkaç yıl uzatacak bir şehir. Gez & Gör Copacabana Ipenama kumsalları, The Statue of Christ the Redeemer (Kurtarıcı İsa Heykeli), Corcovado, Sugar Loaf Mountain (Tatlı Gezinti Dağı), Tijuca Forest (Tijuca Ormanı), Maracana Stadium (Maracana Stadyumu), belediye tiyatrosu, Flamengo Parkı, Modern Sanat Müzesi, ulusal müze, Tijuca Miili Parkı, Colombo Pastanesi. Ne zaman gidilir ? Rio de Janeiro tropikal bir iklimin etkisi altındadır. Yazlar yağışlı ve sıcak, kışlar kuru ve ılık geçer. Baharda ve kış aylarında sürekli yağmura hazırlıklı olmalısınız. Senelik sıcaklık ortalaması yaz aylarında yağış daha fazla olması sebebiyle rahatça gezmek için kış ve bahar aylarını tercih edebilirsiniz. Ancak havaların sıcak olması sebebiyle yaz aylarında da ülkeyi tercih edebilirsiniz. Özellikle Rio Karnavalı'nın gerçekleştiği şubat ayı oldukça hareketli geçmektedir. Yeme & İçme Rio de Janeiro'da her zevke ve her bütçeye uygun restoranlar bulmak mümkündür. Tarih boyunca çok farklı kültürlere ev sahipliği yaptığı için ülke mutfağı hem Avrupa'dan hem bulunduğu Amerika kıtasından tatlar taşımaktadır. Kırmızı et hem ülkede hem de Rio'da en çok tüketilen besindir. Çok sayıda et yemeği tadabilirsiniz. Ülke mutfağını yakından tanımak için en iyi yol "comida a kilo" adı verilen yemekler satan büfelerdir. Bu büfelerde tabağın ağırlığına göre para ödenmektedir. Bunun dışında dünya mutfağından çokça seçenek de Rio'da sizleri bekliyor.


BUENOS AIRES Buenos Aires, Arjantin’in başkenti ve Güney Amerika’nın en büyük şehirlerinden biri. “Güney Amerika’nın Paris’i” veya “tangonun başkenti” olarak da biliniyor. Burası Carlos Gardel’in dans ettiği, Borges’in kafelerinde oturduğu, Coppola’nın ilham bulmak için geldiği bir şehir. Bir tarafında hızla inşaat projeleri süregitse de ruhundaki heyecanlı kıpırtılar hiç sönmüyor. En önem verdiği şey de hayatı keyifle yaşamak. Bu keyfi hiçbir şeyin bozmasına izin vermiyor. Yemeğini tadına vararak yiyor, şarabını tatlı tatlı yudumluyor, dansını ağır ama enerjik hareketlerle yapıyor. Hem tembellik yapmıyor, hem de hiçbir şeyi aceleye getirmiyor. Çünkü şehir için önemli olan, hissederek yaşamak. Her şehrin yüzyıllar boyu çekici kalabilmesini sağlayan bir güzellik sırrı vardır. Buenos Aires’inki de hayatın tadını çıkararak yaşaması.


Gez & Gör Plaza del Mayo, Dokuz Temmuz Caddesi (Dünyanın en geniş bulvarı), Casa Rosada (Pembe Saray / Hükümet Binası), Jardin Japones (Japon Bahçesi), Puerto Madero, La Boca, Pilar Kilisesi, Recoleta, San Thelmo, Florida Caddesi

Ne zaman gidilir ? Buenos Aires ılıman iklim kuşağında bulunur. Yıllık ortalama sıcaklık 16,9 derecedir. En sıcak ay ortalama 23, 7 dereceyle Ocak, en soğuk ay ise ortalama 10, 5 dereceyle Haziran ayıdır. Kış aylarında bile sıcaklık çok nadiren sıfırın altına düşer ve kar yağışı çok nadir görülür. En çok yağış Mart ayında, en az yağış ise Haziran ayında görülür. Buenos Aires’e gitmek için en uygun dönemler ilkbahar ve sonbahar mevsimleridir. Güney yarım kürede bulunduğu için ilkbahar Eylül-Kasım arası, sonbahar ise Mart-Mayıs arasıdır.

Yeme & İçme Buenos Aires’de daha çok et ağırlıklı yemekler tercih edilmektedir. En popüler yemekleri Asado'dur. Bir çeşit biftekten yapılan bu yemek Buenos Aires ile özdeşleşmiş bir yemektir. Ayrıca "The bife de lomo" adını verdikleri yemek de Buenos Aires’de çok tercih edilen yemeklerdendir. O da Asado gibi et ağırlıklıdır. Buenos Aires’de İtalyan yemekleri de çok yaygındır. Et ağırlıklı yemeklerin dışında Buenos Aires’de vejeteryanlar için de çok sayıda restoran bulunmaktadır. Bio Restaurant, Bodhi, Granix, Lotus, Sattva bunlardan sadece bir kaçıdır.


LİMA Peru'nun başkenti ve aynı zamanda en büyük şehri olan Lima ülkenin merkez kısmında bulunmaktadır. Dokuz milyona yakın nüfusuyla Latin Amerika'nın da en büyük beşinci şehridir. Aynı zamanda bölgedeki en önemli finansal merkezlerden biri olan Lima, 18 Ocak 1535 yılında İspanyol kaşif Francisco Pizarro tarafından keşfedilmiş ve 300 yıl kadar İspanyol egemenliğinde kalmıştır. Sonrasında Asya ve Afrika kıtalarından aldığı göçlerle ortaya çok zengin bir kültür çıkmıştır. Rimac nehri üzerinde bulunan şehir, Peru'nun bilim, endüstri ve siyaset merkezidir. Lima'ya, "Krallar Şehri" de denir. Bu ismin kökeninin ise, şehrin kurulacağı yerin 6 Ocak'ta kutlanan Krallar Şenliği'nde karar verilmesinden kaynaklandığı bilinir. Şehir


nüfusunun büyük kısmı, And dağlarından iş aramak amacıyla Lima'ya göç eden insanlardan oluşur. Ancak, bu kadar insana iş imkanı sağlayamayan Lima, sonuç olarak yoksul insanların çoğunlukta olduğu bir metropol haline gelmiştir. Havaalanından şehir merkezine giderken dikkatinizi ilk çekecek şeylerden biri, bu yoksul mahalleler olacaktır. Lima'nın koloniyal dönemden kalan mimarisi oldukça hayranlık uyandırıcıdır. Şehirde Lima'nın tarihini, halklarını ve kültürünü anlatan, pek çok müze bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi Museo Larco'dur. Ayrıca Lima'nın içinde ve çevresinde pek çok antik kalıntılar bulunur. Yerel dilde bu kalıntıların bulunduğu alana “Huaca” denir. Gez & Gör Plaza de Armas (şehrin ana meydanı), lima katedrali, Palacio de Gobierno (hükümet sarayı), Museo Rafael Larco Herrera (arkeoloji müzesi), Museo Amano (tarih müzesi), San Francisco Kilisesi, Old Town Bölgesi, Museo de la Nacion (ulusal müze), Pachacamac kalıntıları, San Agustin Kilisesi, Plaza San Martin (şehir meydanı), Miraflores Semti, Parque de las Leyendas (hayvanat bahçesi), Museo de Oro del Peru (altın müzesi), Plaza de Acho (boğa güreşi arenası) Ne zaman gidilir ? Sub-tropikal ve çöl ikliminin etkileri görülen kenttin ılıman bir havası vardır. Aralık – Nisan arası yaşanan yaz mevsiminde hava sıcak ve kuraktır. Mayıs-Kasım arası hava serinler ve yağışlar görülür. Yaz aylarında hava sıcaklığı 21-23 derece civarında seyrederken, kış aylarında sıcaklık 15-17 derece seviyelerindedir. Yaz ayları olan Aralık-Mart arası dönem iklim koşulları açısından şehri ziyaret etmek için en uygun dönemdir. Gerek doğa sporları açısından, gerekse festivallerin zenginliği açısından kenti ziyaret için en iyi dönem Aralık-Mart arasıdır.


Yeme & İçme Genel ülke mutfağı geniş bir yelpazeye sahiptir. Ülkeyi uzun süre işgal altında tutan İspanyollar’ın ve Amerikan yerlilerinin etkileri yeme içme kültürüne de yansımıştır. Zengin iklim koşullarının tarımsal ürün çeşitliliğini getirmesiyle, ülke mutfağında pek çok malzeme kullanılır. Deniz mahsulleri de ülke mutfağında büyük önem taşır. Bazı özel Peru Yemekleri: Ceviche (taze çiğ balık veya deniz ürünlerinden bir yemek. Ender olarak etten yapılarak, limon suyu ve ekşi soğan ile marine edilerek servis yapılır). Anticucho (şişte ızgara sığır kalbi), arroz con pollo (tavuklu pilav), arroz con pato (ördekli pilav) ají de gallina (hafif acılı, kremli chili-soslu tavuk eti), rocoto relleno (sığır eti ile doldurulumuş paprika biberi), estofado (et, patates, mısır ve havuç ile yapılan acı peynir-paprika soslu güveç), papa a la huancaina (acılı peynir soslu patates dilimleri), carapulcra (kurutulmuş patates ve etten güveç), albondigas (et topları), pachamanca (toprak güveçte hazırlanmış et ve sebze), chicharrón de chancho (kalın yağ derisi olan kavrulmuş domuz eti), lomo saltado (soğan ve paprika ile kızartılmış sığır dilimleri), chupe de camarones (karides, patates ve sebzeli çorba), sopa a la criolla (ülkeye özgü et parçalı makarna çorbası), tacacho (domuz yağı ve haşlanmış muzdan yapılmış köfte), choclo con queso (haşlanmış, peynirli mısır koçanı), cuy chactado (kızartılmış hint domuzu). Peru mutfağının en güzel örneklerini Lima'da tatma şansına sahipsiniz. İster lüks lokantalarda ister sokak satıcılarında tadabilirsiniz. Bölge yemekleri damak zevkinize uygun değilse, şehirde dünya mutfağından lezzetler sunan pek çok restoranı da tercih edebilirsiniz.


GÜNEY AMERİKA’NIN HARİKALARI TURU Güney Amerika’yı Kurban Bayramı özel “Güney Amerika’nın Harikaları” programına katılarak siz de keşfedebilirsiniz...

11 Gece / 12 Gün Kişi Başı 2.649 Eur’dan itibaren Detaylı bilgi ve rezervasyon için 444 0 466 numaralı telefonu arayarak Platinum Bankacılık Seyahat Danışmanımızla görüşebilirsiniz.


Kırmızı Kitap C. G. Jung

Kaknüs Yayınevi Arketip, kolektif bilinçdışı, persona gibi kavramlarıyla sosyal bilimleri derinden etkileyen ve analitik psikoloji ekolünü ortaya çıkaran Carl Gustav Jung’un 1914-1930 yılları arasında yazdığı ve uzun yıllar yayınlamadığı için bir efsane konumuna erişen yapıtı “Liber Novus” sonunda Türkçe’ye kazandırıldı. Ruhani öğretilere ilgi duyanlar için ayrı bir öneme sahip Jung’un gördüğü düşler ve sanrılar üzerine tahlillerini de içeren bu orijinal kitap, psikolojiyle akademik düzeyde ilgilenenleri olduğu kadar, parapsikoloji, antropoloji ve felsefe meraklılarına da hitap edebilecek bir repertuvara sahip. Jung’un analizlerini türlü türlü eskizlerle zenginleştirdiği sıra dışı eser, kıpkırmızı kapağı ve özenli baskısıyla rafların arasında bir cazibe unsuru olarak duruyor. Bilinçdışı denen ve hiçbir zaman üzerindeki sis perdesi tam olarak aralanmayacak olguyu deşmek isteyenlere.


53. Risale Osman Balcıgil Destek Yayınevi

80’li yıllarda Birikim ve İletişim gibi yayınevleri için çalışan Osman Balcıgil, daha sonra pek çok gazete ve televizyon kanalında görev aldı. 2011’de edebiyata yönelen Balcıgil, siyaset ve dinler tarihine dair bilgilerini romanlara aktarmaya başladı. Casus romanı geleneğini izleyen ilk kitabı “Ters Kanatlı Şahin”i, “Zerdüşt’ün Sırrı”, “Dante’nin İstanbul Cehennemi”, “Mason Locasında Aşk ve Kılıç” gibi kitaplar takip etti. Politik, dini, mitolojik bilgileri gerilim unsurlarıyla harmanlayan Balcıgil, yeni romanı “53. Risale”de 9. yüzyılda ortaya çıkan İhvan-ı Safa isimli topluluğun esrarengiz öğretisine odaklanıyor. İhvan-ı Safa’nın 52 risaleye konu olan felsefesinin evrenin sırlarını açık ettiği rivayet ediliyor. Balcıgil’in romanı da bu gizemli felsefenin dehlizlerine dalarak varlığından haberdar olunmayan 53. risale üzerine kuruyor anlatısını.


Duygusal Anatomi Ahmet Tulgar Can Yayınları

Gazeteci kimliği ön plandayken, yaptığı her söyleşi merakla beklenen bir isimdi Ahmet Tulgar. Hiçbir sahici meseleye değinmeden, karşısındaki insanı zorlamadan söyleşi yapan meslektaşlarının aksine, hep sorulması yürek isteyenleri soran biriydi o. Giderek hayatının daha büyük bir alanını kaplamaya başlayan öykücülüğü ve romancılığı da bu kişiliğinden bağımsız olmadı hiçbir zaman. “Birbirimize” adlı öykü kitabında, LGBT hareketi henüz bu kadar görünür değilken, edebiyat dünyamız gay cinselliğine dair öykülere çok da aşina değilken, yine cesaretiyle sivrilmiş, aşkın, birbirine dokunmanın, hazzın herkes için benzer olduğunu hatırlatmıştı. Tulgar’ın yeni öykü kitabı, yine bedensel bir odak noktasına sahip. Kendi sözlerinden devşirirsek, “insan bedeninin duygusal topoğrafyası”nı araştırıyor Tulgar bu kez. Her bir öykü, bedenin bir parçasında kazı yapıyor, oradan çıkacak duygular kümesini deşiyor. Tulgar’ın gündelik dilden çok fazla uzaklaşmadan dokunaklı olmayı başaran rahat üslubu, ilişkileri, ülkenin doğusunda yaşanan acıları ve duygusal bir beden haritasını ustaca birleştiriyor.


Size Ă–zel

Avantajlar 2015

Spalar, wellness merkezleri, masaj paketleri, oteller, URQT UCNQPNCTĂ? MQPCMNCOC UGnGPGMNGTK XG FCJC HC\NCUĂ? ĂŹPFKTKO XG CXCPVCLNCTĂ? I{TOGM KnKP WĂ„NOD\Ă„Q


HER AY BİR BAVUL

GÜNEY AMERİKA’YA GİDİYORUZ ŞİMDİ TATİL ZAMANI! BAVUL HAZIRLAMAK İSE TATİLİN EN ZOR KISMI... Bu ay rotalarımızda Güney Amerika var. Eğer uzun bir seyahate çıkıyor ve yanınıza neler almanız gerektiği konusunda hala emin değilseniz, şanslısınız. Çünkü Back-Up Travel bu konuyu sizin için düşündü. Sizler için seçtiklerimize bakarak işe başlayabilirsiniz.


Güneş Kremi: Yaz tatilin olmazsa olmazı güneş kremini bavulunuzun baş köşesinde yerini almalı. Zararlı güneş ışınlarından korunmak için ve yanık bir ten ile tatilin ilk günlerini zorlu geçirmemek için koruyucu özelliği olan güneş kreminizi asla unutmayın. Terletmeyen Giysiler: Güney Amerika sokaklarında dolaşırken açık renkli ve pamuklu terletmeyen giysilerle nemden daha az etkilenir gün boyu daha konforlu hareket edebilirsiniz. Şapka: Güneş kremi kadar şapka da gün boyu sizi güneşin zararlı ışınlarından korumaya yardımcı olur. Özellikle çocuklarınızın öğle saatlerinde şapkalarını taktığından emin olun. Puro Kesicisi: Güney Amerika denince akla hemen purolar gelir. Puro kesicinizi yanınıza almayı unutmayın. Renkli Kıyafetler: Güney Amerika’nın sıcak enerjisine yanınızda götüreceğiniz götürün ki havasına uygun olsun. Rahat Ayakkabılar: Rio’ya gidip de samba yapmadan dönmeyecekseniz, kendinize uygun rahat bir çift ayakkabıya bavulunuzda yer açın. Güneş Gözlüğü: Evet güneş kreminizi unutmanız en yakın kozmetik/marketten telafi edebilirsiniz belki ama size uygun bir güneş gözlüğü bulmak tatilinizi istemeyeceğiniz şekilde bölebilir. Güneş gözlüğünüzü unutmadığınızdan emin olun! Kulaklık: Eğer siz de müziksiz yaşamayı sevmiyorsanız, şezlongunuza uzanıp kulaklığınızı evde unuttuğunuzu farkettiğinizde içinizi bir hüzün sarabilir. Bu anı yaşamamak için kulaklığınızı bavula eklemeyi unutmayın.


AYIN TESTİ

NASIL BİR TATİLE İHTİYACIN VAR? “Bir kaç gün tatile çıkmalıyım” dediğini duyar gibiyiz. Evet bizce de bir tatili hak ettin. Peki nasıl bir tatile çıkmalısın? Yorucu bir kış dönemini geri bıraktık "yaşasın yaz geldi" derken Eylül ayına geldik bile. Ve bu arada siz hala tatile çıkamadınız mı? O zaman herkesten fazla sizin bir tatile ihtiyacınız var. Peki nasıl bir tatile çıkmalıyım diyorsanız bu test tam da size göre!


Tatile gelirken yanınızda olan kitaplara ne oldu? A ) Her gün plaja taşıdım ama bitiremedim B ) Hepsini okudum C ) Oralarda bir yerlerde unuttum D ) Tatile giderken yanıma kitap mı almışım? Aşağıdakilerden hangisi tatildeyken sinirinizi daha çok bozar? A ) Kötü yemek B ) Gürültücü çocuklar C ) Her şeyin çok pahalı olması D ) Kötü hava Seyahat etmeyi daha çok ne için seviyorsunuz? A ) Yeni insanlar tanımak için B ) Yeni yerler görmek için C ) A noktasından B noktasına ulaşmak için D ) Öyle gerektiği için En son tatiliniz ne zaman? A ) Geçen yaz B ) Uzun zaman önce C ) Yakın zamanda D ) Tatil ne zaman bitti ki? Tatilde vaktinizi nasıl geçiriyorsunuz? A ) Tüm gün güneşleniyorum B ) Denizden çıkmıyorum C ) Bol bol yeni lezzetler deniyorum D ) Sürekli aktivitelere katılıyorum

Plaja inip bir süre orada zaman geçirmeye karar verdiniz. Yanınıza aşağıdakilerden hangisini almazsanız kendinizi eksik hissedersiniz? A ) Bulmacamı B ) Deniz gözlüğümü ve şnorkelimi C ) Fotoğraf makinemi D ) Müzik çalarımı Tatilde nereye gitmeyi tercih ediyorsunuz? A ) Hep farklı yerlere gidiyorum B ) Hep aynı yere gidiyorum C ) Nereye çekseler oraya gidiyorum D ) Bilmiyorum ben böyle nereye gidiyorum Ne tür bir denizde yüzmeyi istersin? A ) Tanıdığım, bildiğim bir denizde B ) Aslında yüzmemeyi tercih ederim C ) Deniz olsun, temiz olsun, hiç fark etmez D ) Hep farklı bir denizde Tatil denince aklınıza ilk aşağıdakilerden hangisi geliyor? A ) Tavla B ) Pasaport C ) Sosyalleşmek D ) Deniz ve güneş Uzun yolculuk sonunda gideceğiniz yere ulaştınız. İlk olarak hangisini yapmayı tercih edersiniz? A ) Hemen üzerimi değiştirir denize giderim B ) Odama gider uyurum C ) Çay yok mu çay? D ) Çıkar etrafı dolaşırım



Eğer A’ler çoğunluktaysa; Parti, parti ve daha çok parti Tatilde sizin kadar yorulan başka bir insan modeli var mıdır, emin değiliz. Sizin tatil anlayışınız partiyle eş değer. Gideceğiniz yerin kesinlikle genç, güzel ve eğlenmesini bilen insanlarla dolu olmasını istiyorsunuz. Sabahlara kadar dans etmek, yeni insanlarla tanışmak, güneşin doğuşunu gördükten bir süre sonra ancak uyumak, kısacası vampir gibi tatilinizin yalnızca gecelerini yaşamaktan keyif alıyorsunuz. Eğer B’ler çoğunluktaysa; Deniz, güneş Sizin için ideal tatil, tuzlu suyla bolca haşır neşir olacağınız bir tatil. Tatil denildiği anda aklınıza deniz ve güneş ikilisi geliyor. Sahilde tembelce yatmak, bir şeyler okumak, kurudukça kalkıp denizin dibinde serinlemek, günün her saati sahilin tadını çıkarmak, mümkünse kısa bir yaz aşkı yaşamak, huzur içerisinde sağa sola gülümsemek sizin tatil anlayışınız. Eğer C’ler çoğunluktaysa; Sınırların dışı Her yıl tatillerinizi elinizden geldiğince farklı geçirmeye çalışıyorsunuz. Sizin için kısıtlı bir tatil dönemini sürekli aynı şekilde değerlendiriyor olmak saçmalıktan başka bir şey değil. Dünyada göreceğiniz daha çok yer olduğunu düşünüyor, bunun için harekete geçmekten de geri durmuyorsunuz. Dolayısıyla sizin adresiniz ülke sınırlarının dışarısında bir yer. Eğer D’ler çoğunluktaysa; Yazlıkçı Tatilin gözünüzdeki ilk karşılığı yazlığınız. Sizin için tatil demek, yazlığa gitmek, önce kış boyunca kapalı kalan evin temizliğini yapmak ardından orada mümkün olduğunca uzun zaman geçirmek. Yıllardır adresiniz aynı yazlık olduğundan dolayı burada edindiğiniz çevre ile yeniden görüşmek, aktivite olarak da minimum tavla maksimum okey oynamak sizin için yeterli. Eğer emekliliğinize yıllar varsa, başka bir tatil anlayışı geliştirmenizi tavsiye ederiz.


HOT ITEMS

APPLE WATCH TÜRKİYE’DE SATIŞA ÇIKTI Apple; Apple Watch, Apple Watch Sport ve Apple Watch Edition olarak 3 farklı akıllı saat modellerine Apple’ın online mağazasından ve İstanbul’daki iki Apple mağazasından temin edilebilirsiniz. 1. Apple Watch Standart model olan Apple Watch'da, paslanmaz çelikten oluşan bir gövde ve ekranı çevreleyen safir kristal koruyucu katman bulunuyor. Bu katman ayrıca çizilmeye karşı ekstra bir koruma sağlıyor. 2. Apple Watch Sport Alüminyum kenarlara sahip olan Apple Watch Sport modeli, uzay grisi ve gümüş olmak üzere iki farklı seçeneğe sahip. Ayrıca mat görünümleri itibariyle iPhone 6 ve iPhone 6 Plus'ın görünümünü andırıyor. Apple Watch Sport'un ekranında ise iPhone'da olduğu gibi iyonla işlenmiş dayanıklı cam bulunuyor. Ayıca farklı renk seçeneklerine sahip kauçuk kayışı bulunuyor. 3. Apple Watch Edition Apple'ın en pahalı akıllı saat modeli olan Apple Watch Edition, klasik Apple Watch'ta olduğu gibi aynı safir kristal katmana sahip; ancak en büyük farkı 18 karat altından oluşması. Apple Watch Edition'da ayrıca özel kayış seçenekleri de bulunuyor.


AYIN BURCU

BAŞAK

24 AĞUSTOS - 23 EYLÜL Son zamanlarda kendinizi şanssız ve başarısız başlangıçlardan yorulmuş hissediyorsanız hazır olun, size harika bir haberimiz var! Yeni ay ile birlikte bu dönemi arkanızda bırakıyorsunuz ve olumlu enerjilerle dolu yeni döneme merhaba diyorsunuz. Kendinize olan güveniniz ve parlak zekanız ile çevrenizde parıldamaya başladınız bile. Aman bu güvenin ihtişamına kapılmayın! Olaylara peşin hükümlü yaklaşmanız çevrinizdekilerle küçük gerginlikler yaşamınıza sebep olabilir. Stresten uzaklaşmak için Back-Up hizmetleri ile hem kendinizi ödüllendirebilir hem de sevdiklerinizle keyifli vakit geçirebilirsiniz. Minik süprizlerle sevdiklerinizin gönlünü kolayca alabilirsiniz. Hatta romantik organizasyonlar için yeni mekan araştırmalarına girebilir, keşfedilecek yeni yerler için düşünmek isteyebilirsiniz. Back-Up’ınız bu dönemde sizin kurtarıcınız olacağından emin olabilirsiniz.


BACK-UP’LININ AJANDASI


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.