Merhaba sevgili Foton okuyucuları, Büyük bir heyecanla hazırladığımız derginin yeni sayısını sizlere sunmaktan ve giriş yazısını yazmaktan gurur duyuyorum. Önceki sayılarımızda olduğu gibi bu sefer de sizler için zengin bir içerik oluşturmaya çalıştık. Bilim teknolojinin yanı sıra filmler, şarkılar, hobiler, projeler gibi pek çok konuya dergide yer verdik. Bu konuların dağılımını dergiyi inceleyen herkesin ilgisini çeken en az bir konu olmasını hedefleyerek seçtik. Umarım keyifle okuyacağınız bir sayı hazırlamışızdır. Derginin hazırlık aşamasından yayınlanana kadarki tüm süreçlerde desteklerini esirgemeyip beni yalnız bırakmayan yönetim kuruluna, mentörlerime, Yayın ve Tasarım Ekibi’ ne ve yazılarıyla destek olan yazarlarımıza teşekkür ederim. Bu sayımızda bir çok arkadaşımla beraber yeni deneyimler kazandık. Ben de genel yayın yönetmenliği görevini deneyimleme fırsatı buldum. Ekibimiz ile elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. Benim için çok güzel bir tecrübe oldu. Sürç-i lisan ettik ise affola. Diğer sayılarımızda tekrar buluşmak dileğiyle. Artun Taha SU Yayın ve Tasarım Komitesi Başkanı Foton Genel Yayın Yönetmeni
1
Sevgili okurlar, Öncelikle IEEE BAUN Öğrenci Kolu’ muzun 4. sayısında topluluk başkanı olarak bu yazıyı yazmaktan gurur duymaktayım. Topluluğumuzun 5. yılında bu aile içerisinde çalışmış olmanın mutluluğunu yaşadığımı da belirtmek isterim. Topluluğumuzun 5. yılında 4. sayımızı basıyor olmak bu ailenin büyüklüğünün en büyük örneklerindendir. Bunu iç rahatlığı ile söyleyebiliyorum çünkü bir ülkenin gelişmişliği okur-yazar oranı ile orantılı olduğu göz önüne alındığında, dergi hazırlamak ve basmak bu ülkeye yapılan en büyük katkılardan olacaktır. Dergiler ve gazeteler basım tarihi başladığından beri gelişimini ve değişimin önderi olmuşlardır. Bilimin ışığının doğudan batıya kuzeyden güneye yaymış ve gelişmesini sağlamışlardır. IEEE BAUN olarak bilim ve teknolojinin gücüne her zaman inanmış ve bilim-teknolojinin gelişmesi için çabalamışızdır. Bu sene içerisinde yaptığımız eğitimler, projeler ve teknik geziler ile bilim ve teknolojiyi üniversite arkadaşlarımıza işlemeye çalıştık. Yaptığımız projelerden “Solar Ağaç” projesi ile ulusal basında 7 TV kanalında ve 17 gazete haberinde yer aldık. Geleceğin mühendis adayları için ilkokullar ve ortaokullarda mühendislik tanıtımı, liselerde ise bir proje sergisi için “Robot El” projesini gerçekleştirdik. Dönemin başında ilk defa gerçekleştirdiğimiz “İnovasyon ve Teknoloji Günü” etkinliği ile bilim ve teknolojiyi alanında uzman kişilerden dinledik. Belediyelerimiz ile ortak işler yürüterek Balıkesir ilimizin gelişmesine de bir nebze katkıda bulunmaya çalıştık. Yaptığımız çalışmaların meyvesi olarak uluslararası alanda “Üstün Öğrenci Kolu” ödülünü kazandık. Bu yıl içerisinde yaptığımız bu çalışmalarda bizlere bu başarıları getiren en önemli şey şuydu “AİLE OLMAK”. Ekip arkadaşlarım ile her zaman topluluğumuzun bir aile, bir ev olarak gördük ve bu duygu ile her zaman fedakarlıklarla, çalışma azmiyle birbirimize sımsıkı kenetlenerek çalıştık. Hevesimizi ve heyecanımızı asla kaybetmedik. Sözlerime son vermeden önce bilim ve teknoloji üretmek ülkemizin gelecekteki refah ve huzurlu teminatıdır. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerini unutmamak gerekir: “Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fenin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cehalettir, doğru yoldan sapmaktır.” Şu anda topluluğumuz 750’den fazla üye ve 118 aktif üyesi ile kocaman bir ailedir. Bu ailenin bugünlere gelmesinde emeği geçen başta yönetim kuruluma, idari kuruluma, danışman hocalarıma, mentörüme ve bizlerden desteğini esirgemeyen herkese teşekkürü borç bilirim. H. Eren Uygun IEEE BAUN Yönetim Kurulu Başkanı
2
Kapak Konusu ||
Mühendis, mucit, yatırımcı ve girişimci Elon Musk; Güney Afrikalı bir baba ve Kanadalı bir annenin oğlu olarak 1971 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başkenti Pretoria’ da dünyaya geldi. Elon küçüklüğünde programlamaya merak saldı ve kendi imkânlarıyla yazılım dillerini öğrenmeye başladı. Henüz 12 yaşındayken kendi oyununu (Blastar) yaptı ve $500’e satarak ilk ticari başarısını sağlamış oldu. Orta öğrenimini Bryanston High School’da tamamladıktan sonra Pretoria Boys High School’a başladı ve buradan mezun oldu. 1988 yılında henüz 17 yaşındayken ABD’ye taşınmak istiyor ve şöyle diyordu: “Orası muhteşem şeylerin mümkün olduğu yer.” Üniversite eğitimi için önce Kanada’ya taşındı ve 1992 senesinde Queen’s University’de iki yıl eğitim aldı. Buradaki eğitiminden sonra University of Pennsylvania’da işletme ve fizik okumak için Kanada’dan ayrılıp Amerika’ya geçiş yaptı. The Wharton School of the University of Pennsylvania’da Ekonomi alanında lisans diplomasının yanı sıra University of Pennsylvania, School of Arts and Sciences’dan da, Fizik alanında yan dal diploması aldı. Doktora yapmak için Silikon Vadisi bölgesine taşındıysa da doktorasını yarıda bırakarak, insanlığın çözülmesi gerektiği sorunları olduğunu düşündüğü üç konu üzerine yoğunlaşmaya başladı; Temiz hava, İnternet ve Uzay. Aynı sene Musk, çevrimiçi ödeme sistemleri ve finans altyapısı X.com’u kurdu. Ertesi sene X.com ile aynı büyüklükte bir açık arttırma sistemi olan Confinity’yi bünyesine kattı ve PayPal’ı oluşturdu. Zip2 ve PayPal 1995 senesinde yüksek lisansını bırakarak kardeşi ile birlikte yeni organizasyonlar için bir çevrimiçi içerik yayınlama yazılımı olan Zip2 projesine başlamak istiyordu. 1999 senesinde ise, Compaq’ın AltaVista birimi Zip2’yu 307 milyon dolar nakit ve 34 milyon dolarlık hisse senedi vererek satın aldı. O zamanlar da internet çok hızlı büyüme ve gelişme kaydediyordu. Ancak üzerinden kimse bir servet kazanamamıştı. Musk bunu yapabilenlerden ilkiydi.
3
2002 senesinin Ekim ayında ise PayPal, eBay tarafından 1,5 milyar dolarlık hisse senedi karşılığında satın alındı.
Tesla Motors 2003 yılında Martin Eberhard ve Marc Tarpenning tarafından küçük bir ekiple San Carlos’da faliyetlerine başlayan Tesla Motors, 2004 senesinde Musk’ı projeye dahil etti.
İlerleyen zamanlarda bilişim, elektronik ve otomotiv sektöründen mühendislerle kadrosunu daha da genişleten şirket, 2014 senesinde şirket hisselerini halka da açarak elektrik motorlarının gelişmesini sağlamıştır. Musk, şirketin ilk yatırımlarında liderlik yaparak şahsi parasından $70 milyonluk yatırım yaptı. Şirketin ürettiği ilk otomobil Tesla Roadster, 31 ülkede yaklaşık 2500 adet satış yapmıştır. Ayrıca Elon Musk’ın en büyük hissedarı olduğu SolarCity, Amerika’nın en büyük güneş enerjisi sistemi sağlayıcısıdır. Tesla Motors büyümeye devam etti ve Google’ın kurucuları Larry Page ile Sergey Brin gibi yatırımcıları topladı. Yatırımların toplamı $100 milyonun üzerine çıkmıştı. Ancak 2007 yılında Tesla Roadster üretime girmek üzereyken ardı ardına gelen şanssızlıklar baş gösterdi. Martin Eberhard stratejik bir hesap“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Kapak Konusu lama hatası yaptı; Tesla Roadster için yaptığı konsept şanzıman işe yaramaz çıkıp arabanın 1 yıldan fazla ertelenmesine sebep oldu. Bu kriz süresinde Elon Musk inanılmaz kritik yönetim becerilerini ortaya koydu. Eberhard dahil birkaç kişiyi kovdu. Temizlemenin ardından şirketi kendi yönetmeye başladı. Krizin eşiğindeyken Elon Musk güçlü bir şekilde masrafları kısmaya devam etti. Kısa süre sonra işler iyi gitmeye başladı ki şirketi batmaktan kurtardı. 5 Şubat 2015 itibariyle Tesla Motors’un piyasa değeri $27.44 milyara ulaşmıştır.
latma araçları ailesini ve Dragon çok amaçlı uzay aracını sıfırdan tasarladı. Eylül 2009’da SpaceX’in Falcon 1 roketi özel bir şirket tarafından finanse edilmiş Dünya yörüngesine uydu yerleştiren ilk sıvı yakıtlı fırlatma aracı oldu. NASA, Uluslararası Uzay İstasyonu’na kargo ulaştırılması için özel şirketlerin görevlendirildiği ilk programının bir parçası olmak üzere SpaceX’i seçti. Minimum değeri $1.6 milyar, maksimum değeri $3.1 milyar olan bu anlaşma Uzay İstasyonu’nun kargo alımı ve gönderimine devam eden erişiminin bir mihenk taşı oldu. Bu hizmetlere ek olarak SpaceX’in hedefleri arasında tamamen yeniden kullanılabilir yörüngesel fırlatma aracını oluşturmak ve aynı anda yörüngesel uzay uçuşu maliyetini on kat azaltıp güvenilirliği on kat artırmak bulunmaktadır.
SpaceX Musk üçüncü şirketi Space Exploration Technologies’i (SpaceX), Haziran 2002’de kurdu. SpaceX, roket teknolojisinin durumunu ilerletmeye odaklanmış roket teknolojilerine yönelik fırlatma araçları üreten bir şirkettir. Bu şirketin ilk fırlatma araçları, Falcon 1 ve Falcon 9; ilk uzay aracının adı ise Dragon’dur. SpaceX, 2011’de kullanımı durdurulan Space Shuttle’ın yerini alan Falcon 9 roketi ve Dragon’un Uluslararası Uzay İstasyonu’na 12 uçuşu için 23 Aralık 2008’de $1.6 milyarlık NASA anlaşmasıyla ödüllendirildi. Başlangıçta Falcon 9/Dragon ‘un kargo taşıma işlevini üstlenmesi ve astronot taşıma işinin Soyuz tarafından yapılması düşünüldü. Ancak SpaceX Falcon 9/Dragon’u astronot taşıma için tasarlamıştı ve Augustine komisyonu da astronot taşımacılığının SpaceX gibi ticari şirketler tarafından halledilmesini önerdi. Yedi yıl içerisinde SpaceX Falcon fır“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
Önümüzdeki yıllarda Musk Uluslararası Uzay İstasyonu’na astronot göndermeye yoğunlaşacağını ifade ederken nihai hedefinin Mars’ı keşfetmek ve iskânını mümkün kılmak olduğunu da söyledi. 2011’deki bir röportajında 10-20 yıl içinde Mars’a insan göndermeyi umduğunu ifade etmişti. 25 Mayıs 2012’de, SpaceX’in Dragon aracı Uluslararası Uzay İstasyonu’na girmiş ve böylece SpaceX Uluslararası Uzay İstasyonu’na bir araç gönderen ve yanaştıran ilk ticari şirket olarak tarihe geçmişti.
veya Güneşten elde edilen enerjinin varlığına bağlı olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Bu sebepten dolayı Elon Güneşten ilham aldığını yer yer belirtiyor. Peki, Elon Musk’ın 2006’da temellerini attığı Türkçe tercümesiyle “Güneş Şehirleri” projesi dünyanın geriye kalan ömrü için bizlere ne vaat ediyor? Bu proje şimdiden Amerika’nın 16 eyaletinde uygulanmaya başladı. Amerikalıların bu projeden faydalanmaları sadece birkaç tık sürüyor. İnternet sayfasına bıraktıkları adres bilgileriyle saniyeler içerisinde projeden faydalanmaya başlayabiliyorlar. Solar City kapsamında evlerinin çatılarına güneş panelleri yerleştiriliyor. Bu panelleri isterlerse satın alabiliyor veya kiralayabiliyorlar. Firma, kullanıcılarına 20 yıllığına kiralamalarını öneriyorlar ve böylece tüketiciler hiçbir ücret ödemeden güneş paneline sahip oluyorlar. Elektrik enerjilerini güneşten karşılıyorlar ve bunun karşılığında önceden ödedikleri elektrik faturalarının çok altında bir ücreti Solar City’ye ödeyerek 20 sene sonunda güneş paneli sahibi oluyorlar. Firma ise 100 yıl garanti verdikleri güneş panelleriyle yenilenebilir enerjinin kullanımını yaygınlaştırmak istiyor. Alper AKBULUT Robotics and Automation Society Başkan Yardımcısı
Solar City Elon Musk, yenilenebilir enerjinin kullanımının sürdürülebilmesine sıkı bağlı bir girişimcidir. Dünyadaki her maddenin temelinin Güneş’e
4
Bilim ve Teknoloji ||
GÜNEŞ ENERJİSİ Her geçen gün daha fazla gelişen bir teknoloji dünyasına sahibiz. Bu gelişen teknoloji birçok farklı alanı etkiliyor. Teknolojik gelişmelerin en önemlileri de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımları ile ilgili. Yenilenebilir enerji kaynakları arasınada en sık kullanılanı güneş enerjisi sistemleridir. Güneş enerjisi sistemlerinin diğer enerji sistemlerinden daha sık kullanılıyor olmasının başlıca nedeni oldukça basit bir şekilde hemen hemen her alanda, her evde kullanılıyor olması. Güneş enerjisi sistemleri oldukça verimli çalışır. Bu enerji sisteminin kurulum maliyeti yüksek olsa dahi kurulumun ardından hiçbir masrafı olmadığı için yine de kâra geçmenizi sağlar. Bu durumda güneş enerjisi sistemlerini tercih etmek için iki nedeniniz var, hem doğaya hem de kendi bütçenize kazanç sağlamak. Avantajları Nelerdir ? Güneş enerjisinin diğer enerji türlerine göre çok sayıda avantajı mevcuttur: 1- Tükenmeyen enerji kaynağıdır. 2- Temiz enerji türüdür. 3- Ekonomiden etkilenmez.
5
4- Mahalli uygulamalara elverişlidir. 5- Çok sayıdaki ülke faydalanılabilir. 6- Karmaşık teknolojiye ihtiyaç duyulmamaktadır. 7- İşletme masrafları çok azdır. 8- Güneş enerjisinin gaz, duman, kükürt veya radyasyon gibi zararlı artıkları yoktur. Avrupa ülkelerinde güneşlenme sürelerinin kısa olmasına rağmen, güneş enerjisi sistemleri hızla yaygınlaşmaya başlamış ve ülke yatırımcıları yatırım yaptıkları güneş santrallerine hibe hakkı kazanmıştır. Bu kadar düşük güneşlenme potansiyeline sahip Almanya, yapmış olduğu hibe programları sayesinde dünyanın en gelişmiş güneş enerjisi sistemi alt yapısına sahip ülke konumuna yükselmiştir. Ülkemizin güneşlenme potansiyeli yapılan araştırmalara göre tüm yıl boyunca Almanya’nın iki katı kadar daha yüksektir. Türkiye, bölgesinin avantajı ile güneşlenme süreleri çok yüksek ülkeler arasında gösterilmektedir. Türkiye’de en uzun güneşlenme süresi Temmuz ayında gerçekleşmektedir. Türkiye’nin temmuz ayında ki güneşlenme süresi 11.3 saat olarak ölçülmektedir.
Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları bakımından dünyanın en verimli ülkeleri arasında gösterilmektedir. Bulunduğumuz coğrafi konumun avantajı, ileride ülkemizi hem rüzgar enerjisi hem de güneş enerjisi santralleri yönünde dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birisi haline getirebilecek bölgededir. Ülkemizde sadece güneş enerjisinden 380 milyar kwh/yıl elektrik üretebilecek potansiyel mevcuttur. Güneşin verdiği enerji, gün içinde güneşli saatlere, güneş ışığının bölgesel olarak düştüğü açıya, günün saatine, mevsime ve enleme göre belirlenir. Türkiye şartlarında güneşlenme süresi; kışın 5 saat, sonbaharda 7 saat ve yazın 11 saattir. Buna göre değişen enerji miktarı, Orta Avrupa’da yaklaşık olarak metrekarede 1.000 kWatt/yıl ve Sahra çölünde yaklaşık olarak metrekarede 2.350 kWatt/yıl kadardır.Sahra çölünün yalnızca % 1’lik bir alanı, tüm dünyanın enerji ihtiyacını karşılayabilme potansiyeline sahiptir.
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Bilim ve Teknoloji Güneş Pilleri Güneş pilinin oluşturduğu sistemler; uzay çalışmaları, haberleşme sistemleri, su pompaları, TV yansıtıcıları, telsiz sistemleri, yatlar, deniz fenerleri, sinyalizasyon işaretleri, köy elektrifikasyonları, sokak aydınlatması, soğutma sistemleri gibi çok yaygın alanlarda kullanılmaktadır. Güneş pilleri ya da fotovoltaik piller diye anılan cihazlar, yarıiletkenlerin fotovoltaik etki özelliğini kullanarak, güneş ışığından elektrik enerjisi üretirler. Güneş pilleri, kurulan sisteme bağlı olarak birkaç mW’dan birkaç MW’a kadar elektrik üretebilir. Yüksek üretim maliyetleri nedeniyle, yakın zamana kadar oldukça az kullanılmıştır. Örneğin, fotovoltaik (Güneş pili) panelleri, bugün için yaklaşık %15’lik bir verime sahiptirler. Bu nedenle, aynı bölgede bir Güneş paneli, 19 ile 56 W/m2 ya da günlük 0.45-1.35 kWh/m2 enerji sağlayacaktır. Çalışma Mekanizması Fotovoltaik (Solar) Paneller Güneş ışınlarını elektrik enerjisine çeviren cihazdır. Verimleri panel tipine göre değişmekle birlikte % 15-20 arasındadır. Laboratuar çalışmaları devam etmekte olup verim değerlerinin yük-
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
seltilmesi hedeflenmektedir. Güneş pilinden elde edilen enerjinin dağıtım şebekesinin ulaşamadığı küçük yerleşim birimlerinde direk olarak şebekeye aktarılması önemli bir uygulamadır. Güneş pilinden elde edilen DC gerilim, çevirici(invertör) tarafından AC gerilime çevrilir. Fitreler yardımıyla düzgün sinüsoidal forma yaklaştırıldıktan sonra trafo ile şebeke birimine dönüştürülerek şebekeye aktarılır. Güneş enerjisinden elektrik üretmek için kurulacak bir sistemde akü grubu, akü şarj regülatörü, evirici ve yardımcı elektronik devreler bulunabilir. Tabi ki uygulamaya göre bu bileşenler değişiklik gösterebilir. İstenen enerji miktarına göre güneş paneli ve sayısı belirlenir. Güneş olmadığı zamanlarda enerjisiz kalmamak için akü grubu sisteme dahil edilir. Akünün aşırı şarj ve deşarj olarak zarar görmesini engellemek için akü şarj regülatörü kullanılır. Şarj regülatörü akünün durumuna göre, güneş pillerinden gelen akımı keser ya da yükün çektiği akımı keser. Evirici, alternatif akım istenen uygulamalarda panelde elde edilen doğru akım elektriğini alternatif akım elektriğine dönüştürmek için kullanılır. İstenirse sisteme bir
de maksimum güç noktası izleyicisi (MPPT) eklenebilir. Kurulum Teşvikleri Neler? Elektrik piyasalarında lisanssız elektrik üretimine ilişkin yönetmelikte yapmış oldukları yeni düzenleme ile birlikte lisans gereği duymadan üretilebilecek kurulu güç kapasitesi, 500 KW’tan 1MW’a yükselmiştir. Böylece yatırımcılar 1 MW’a kadar güneş enerjisi santrallerinde şirket kurmaya veya lisans almaya gerek duymadan elektrik üretimi yapabilecekler. Aynı zamanda hükümetin belirlediği politikalar çerçevesinde, yenilenebilir enerji yatırımlarına hız kazandırılması yönünde güneş enerjisi santrallerinin ürettiği elektriğe devletten 10 yıl alım garantisi veriyor. Böylece yapmış olduğunuz yatırıma devlet güneş enerjisi ile üretilen elektriği aksaklık olmadan 10 yıl boyunca alacağını taahhüt ediyor. Eğer finansal durumunuz bankaların gözünde iyi bir noktada iseniz, bankalardan kredi çekerek finansal kaynağı bulabilirsiniz. Türkiye’deki bankaların birçoğundan lisanssız elektrik üretim tesisinin yani güneş tarlasının maliyetinin %90’lık kısmı kadar kredi çekebilirsiniz. Bu çekti-
6
Bilim ve Teknoloji || ğiniz krediyi ise, vade olarakta 2 yıl ödemesiz, 8 yıl vadeli toplamda %11 faiz oranıyla 10 yılda ödeyebilirsiniz. Ürettiğimiz her kw başına güneş enerjisi için 0.133 ABD doları almaktayız. Buda demek oluyorki, kurduğunuz güneş tarlasının maliyetini 5-6 yıl sonunda kapatıp para kazanmaya başlayabiliriz. Solar City Tesla’nın önde gelen isimlerinden Elon Musk, başka bir girişimiyle bu sefer de piyasanın en verimli güneş panellerini piyasaya sürdü. Elon Musk, projesinde evlerin çatılarındaki güneş panelleri ile güneş ışınlarını elektrik enerjisine çevirmeyi hedeflemiş ve bu amacında oldukça da başarı sağlamıştır. Bu projeyle bir ailenin hem evde kullanacağı elektriği hem de otomobilinin yakıtını güneşten elde edebilmesini sağlayacak. Powerwall 2 teknolojisi sayesinde müstakil ev sahipleri çatılarını tamamen güneş panelleri ile kaplayabilecek. Böylece evin elektrik ihtiyacı güneş enerjisinden karşılanabilecek. İçine güneş enerjisi hücreleri yerleştirilmiş dokulu cam kiremitlerden oluşan çatı Elon Musk’a göre sıradan çatılar kadar iyi, hatta onlardan daha iyi görünecek. Yerden bakıldığında güneş enerjisi hücreleri görünmeyen bu kiremitler, sıradan bir çatı görüntüsü oluşturuyor. Ancak yukarıdan bakıldığında güneş için bu kiremitler
7
şeffaf görünüyor. Böylece güneş enerjisinden elektrik üretilebiliyor. Musk’ın ortak kurucusu olduğu SolarCity markasının piyasaya sürdüğü panellerin verimlilik oranı %22. Bu oran, somut olarak, panele gelen güneş ışınlarının %22’sinin elektrik enerjisine dönüştürüldüğü anlamına gelmektedir.NASA’nın neredeyse %50 verimliliğe sahip panelleri ile kıyaslandığında %22 oranı düşük bir oran olarak algılanabilir. Ancak NASA’ nın kullandığı paneller aşırı derecede pahalı ve kötü hava koşullarına karşı korunaklı değiller. Tesla, cam kiremitlerinin normal kiremitlere göre ne kadar dayanıklı olduğunu, klasik kiremit çeşitlerine ve kendi kiremitlerinin üzerine aynı ağırlığı bırakarak gösteriyor. Ağırlık diğer kiremitleri paramparça ederken Tesla’nın cam kiremidi sadece çatlıyor. Bu nedenle de bu %22 zayıf verimlilik oranı, uzun süre dayanabilen fotovoltaik hücreleri koruyabilmek için üst üste konan birkaç katmanın karşılığında ödenen bedel olarak görülmektedir. Musk güneş enerjisi çözümü için 3 aşama olduğunu söylüyor: Üretim (güneş panelleri), depolama (piller) ve ulaşım (elektrikli araçlar). Musk’ın planı tüm bu ürünleri Tesla adı altında satmak. Tamamen güneş enerjili yaşama geçmek isteyenler bugüne ka-
dar güneş panellerini başka şirketten satın alıp Powerwall pilleri Tesla’dan alabiliyordu. Şimdi hepsini Tesla’dan almak mümkün. Musk ABD’de her yıl 4-5 milyon yeni çatı yapıldığını, tüm dünyadaki rakamın ise bunun yaklaşık 20 katı olduğunu belirtiyor. Güneş enerjili kiremitler, üzerine güneş enerjisi paneli eklenmiş geleneksel çatılarla yarışabilecek bir fiyatta satılacak. Ancak kiremitleri değişmesi gerekmeyen klasik çatılı evlere güneş paneli yerleştirmek daha karlı olacak. Temel hedefi “Amerika Birleşik Devletleri’ndeki her evin çatısını güneş panelleri ile kaplamak” olan SolarCity, ekonomik anlamda şu anda kazanç elde etmek bir yana, kâr dışı faaliyetlerinden dolayı zarar etmektedir. Bu durum, elektrikli araba üretiminde adını her yerde duyuran Tesla için de geçerlidir. Ancak, Amerika Birleşik Devletleri tarafından güneş panellerinin geliştirilmesi için fon sağlanan bir dönemde, her iki şirketi de parlak bir gelecek beklediği düşünülmektedir ve Elon Musk başta olmak üzere şirketlerin üst düzey yöneticileri de bunun farkındadırlar. Yunus Emre BAYRAK Elektrik Elektronik Mühendisliği Öğrencisi
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Bizden IEEE BAUN PES SOLAR AĞAÇ PROJESİ IEEE BAUN PES olarak yenilenebilir enerjiye dikkat çekmek ve bu alanda farkındalık yaratmak için başlattığımız Solar Ağaç projemizin prototip çalışmaların da sona geldik. Ülkemizin yenilebilir enerjideki özellikle güneş enerjisindeki potansiyeli göz önüne alındığında ürettiğimiz enerji hayli düşük. Yenilenebilir enerjide artış olmasına rağmen istenilen ivmeye ulaşmamıştır. Bu ivmelenmeyi hızlandırmak, alanda farkındalık oluşturmak ve yenilenebilir enerjiyi günlük yaşamda da kullanımını artırmak için bu projeye başladık. Güneş tarlaları dördüncü derece tarım alanlarına, şehrin uzaklarına zaten kuruluyor. Şehirlerde de bu imkandan faydalanmaları için şehir hayatına uygun olarak Solar Ağacı tasarladık. Tasarımımız sayesinde hem şehirlerin estetik bir görümüm sağlayacağız hem de 6 metre karelik bir alanda üretilecek enerjiyi 1 metre karelik bir alanda oluşturarak yerden tasarruf etmiş olacağız. Solar Ağaç gövdesinde bulunan USB çıkışlar ve 220V prizleri sayesinde günlük hayata kullandığımız teknolojik aletleri şarj etme imkanımız olacak. Tasarladığımız yapı itibariyle sıcaktan bunalan insanlara tıpkı bir ağaç gibi gölge sağlayıp, dinlenme esnasında WİFİ hizmetinden yaralanabilecek bu sırada sosyal yaşam alanı oluşturacağız. Donattığımız ışık kaynakları sayesinde hem geceleri aydınlatacak hem de kurulduğu bölgeye estetik bir görüntü verecek. Ağacımız da kullanacağımız güneş takip sistemi sayesinde güneşten en verimli şekilde faydalanıp üretim verimliliğini en yüksek seviyeye çıkartmayı amaçladık. Anlık üretim ve sorun bilgilendirme sistemi sayesinde her an Ağacın durumundan haberdar olacağız. Üretim bilgilerini internet üzerinden anlık olarak sitemizde paylaşacağız. Bir sorun oluştuğun da uzaktan müdahale edebilme imkanına sahip olacağız. Ağacın gövdesinde bulunan led ekran ile üretim, tüketim verileri ve güncel bilgilendirme dışında reklam ve tanıtım için de kullanılabilecek. Prototip ve ar-ge çalışmalarını bittirdiğimiz Solar Ağaç projemiz, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi sponsorluğunda hayata geçirilmek üzere ekibimiz tarafından çalışmalar sürmektedir. En kısa zamanda üniversitemizin kampüsüne dikerek tüm öğrencilerin hizmetine sunacağız. Abdulkadir YILDIRIM Power & Energy Society Başkanı Tanıtım Videosu
Solar Ağaç ATV Ekranlarında !
QR kodu Facebook, Snapchat gibi uygulamalarlan okutabilirsiniz.
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
8
Bilim ve Teknoloji ||
Son zamanlarda hemen hemen her yerde muhabbet içinde duyabileceğimiz gündemin en sıcak konularından biri olan “Bitcoin nedir?” sorusunun cevabına gelin bir göz atalım. Bitcoin; 2009 yılında, Satoshi Nakamoto takma adını kullanan bilinmeyen bir kişi tarafından yaratılan yeni bir para birimidir. Bitcoin’in en büyük özelliği, işlemlerin hiçbir orta adam olmadan yapılmasıdır -yani Bankalar YOK!-. Bitcoin, Trivago’da otel rezervasyonu yapmak, Gittigidiyor’dan ürün satın almak ve hatta Playstation oyunları satın almak için bile kullanılabilir. Ama tabi işin en karlı kısmı Bitcoin ile ticaret yaparak zengin olmak. 2017 yılında Bitcoin fiyatı inanılmaz bir şekilde yükselince zengin olma hayali kuran bir sürü insanın odak noktası haline geldi. Neden Bitcoin ? Öncelikle Bitcoin tamamıyla anonim bir şekilde mal satın almak için kullanılabilir. Buna ek olarak, uluslararası ödemeler kolay ve ucuzdur bunun nedeni ise Bitcoin’nin herhangi bir ülkeye veya yönetmeliğe tabii olmamasıdır. Ayrıca küçük işletmeler, kredi kartı ücreti olmadığı için Bitcoin’i tercih etmeye başladılar. Son zamanlarda bazı insanlar Bitcoinleri bir yatırım olarak satın alır ve değerinin artmasını beklerler. Bitcoin nasıl elde edilir? Her şey mükemmel, zengin olmanın kısa yolunu bulmuş olabiliriz fakat Bitcoin’i nereden elde edebilirim sorusu çoğumuzun hala aklında. Bu sorunun bir çok yanıtı var. İlk olarak Bitcoin’i elde etmenin en tercih edilen yöntemlerinden biri borsadan satın almak. “Bitcoin Borsası” olarak adlandırılan birçok pazaryeri, insanların farklı para birimleri kullanarak Bitcoin alım-satımı yapmasına kolayca izin veriyor. Ancak bu tarz sitelerde güvenlik bir endişe kaynağı olabilir. Örnek verecek olursak, 2016 yılında saldırıya uğra-
9
dığında Bitfinex’ten on milyonlarca dolar değerinde Bitcoin çalındı. Bu yüzden, Bitcoin pazaryerlerini kullanırken her zaman için daha temkinli davranmakta fayda var. Bitcoin’i elde etmenin bir diğer yöntemi ise transfer. Kullanıcılar, mobil uygulamaları veya bilgisayarlarını kullanarak birbirlerine Bitcoin gönderebilirler. Bu işlem dijital olarak para havale işlemine benzer. Son olarak Bitcoin’i elde etmenin en çok zaman alan yöntemlerinden biri de Madencilik. İnsanlar bilgisayarlarını kullanarak, karmaşık matematik bulmacalarını çözmek için sürekli yarış halindeler.
Bu sanal parayı nerede saklayabiliriz? Bitcoinler, bulutta veya kullanıcının bilgisayarında bulunan bir “dijital cüzdan” içinde depolanır. Cüzdan, kullanıcıların Bitcoin göndermesine veya almasına, ürün bedelini ödemesine veya kullanıcıların paralarını tasarruf etmesine izin veren bir çeşit sanal banka hesabıdır. Banka hesaplarının aksine Bitcoin cüzdanları FDIC(Federal Mevduat Sigorta Şirketi) tarafından sigortalanmaz. Bitcoinlerim ne kadar güvende ? Bitcoin’ler sanal bir ortamda saklandığı için farklı farklı riskler ile karşı karşıya kalabilirler. Eğer cüzdanınız bulutta ise size birazdan söyleyeceğim basit bir senaryo ile karşı karşıya “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Bilim ve Teknoloji kalmanız söz konusu olabilir. Sunucular hacklendi. Şirketler müşterilerinin Bitcoinleriyle ortadan kayboldu.
venliğini garanti edemezsiniz, ama şuan bile çantanızda veya cebinizde bulunan cüzdanınızın güvenliğini tam anlamıyla sağladığınızdan emin misiniz ?
Eğer ki buluttan uzak durup cüzdanınızı bilgisayarınızda sadece sizin erişebildiğiniz bir yerde tutuyorsanız ne yazık ki sizin için de kötü bir senaryo hazırladım.
Kuzeniniz yanlışlıkla cüzdanınızı sonsuza dek silebilir veya virüsler cüzdanınızı pat diye yok edebilirler. Kısacası paranız sanal ortamda olduğu için aslında hiç bir zaman gü-
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
Sanal ortamda “Anonimlik” Her Bitcoin işlemi halka açık bir kayıtta kaydedilmiş olsa da, alıcıların ve satıcıların adları asla açıklanmaz - sadece cüzdan kimlikleri açıklanır-.
tamda yasaldışı ürünlerin alışverişini yapmak için en çok kullanılan sanal para olarak bilinir. Bitcoin’in bilinmeyen geleceği Kimse Bitcoin’in geleceğini kestiremiyor fakat istatistiklere göre genellikle düzensiz bir dağılım gösterir. Ancak Japonya, Çin ve Avustralya gibi bazı ülkeler düzenlemelere ağırlık vermeye başlamıştır. Hükümetler, vergilendirme ve para birimi üzerindeki kontrol eksikliği konusundaki açıklığı gidermek için hızlıca önlemler hazırlamaya başladılar. Bilal MÜFTÜOĞLU IEEE MSKU [Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi] Yönetim Kurulu Başkanı
Bu, bitcoin kullanıcılarının işlemlerini gizli tutarken, aynı zamanda onları kolayca geri takip etmeden bir şey satın almasına veya satmasına da izin verir. Bu yüzden Bitcoin sanal or-
10
Bilim ve Teknoloji ||
İnternet hayatımıza 2000’li yılların başından itibaren girdi ve bu süreçte gitgide hayatımızın birçok noktasına dahil oldu. Sonsuz bir kütüphane olarak bilgilerin toplandığı, sosyal platformlar sayesinde insanların tanıştığı, görsel kaynakları sayesinde insanların gitmeden bir yerleri gezebildiği bir mecra haline geldi ancak internetin beraberinde getirdiği bu kolaylıkların yanında bir takım götürüler de oldu. Sokakta oyun oynayarak ikili iletişimlerini geliştiren özgüvenli bir nesil oluşmasına engel olmaya, sosyal platformlarda siber zorbalığa sebep olmaya, dolandırıcılar için bir kazanç ağı olmaya başladı.
saat açık bir şubeniz oluyor. Müşteri firmanıza ait tüm şubelerde anında stok kontrolünü gerçekleştirebiliyor, hatta 24 saat aktif, online müşteri hizmetleri erişimi sağlayabiliyorlar. Peki, e-ticaret hayatımıza nasıl girdi? Çok uzun bir geçmişi olmasa bile e-ticaret sanki her zaman hayatımızın bir parçasıymış gibi geliyor insana. Ekonomi Bakanlığı Yetkilileri tarafından yapılan bir açıklamada “Türkiye’de elektronik ticaret çalışmaları ilk defa 1997 yılında Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun (BTYK) yaptığı bir toplantı ile başlatılmıştır.
Bu toplantıda, “Elektronik Ticaret Ağının” tesis edilmesi ve ülkemizde elektronik ticaretin yaygınlaştırılması amacıyla, bir çalışma grubu oluşturulması kararlaştırılmış ve yapılacak çalışmalarda koordinatörlük görevi (mülga) Dış Ticaret Müsteşarlığı’na (DTM), sekretarya görevi de TÜBİTAK’a verilmiştir.” Çalışmalar bu tarihte başlamış olsa da 2003 yılında geniş bant internet kullanıcısı sadece 18 bindi. İnternetin yaygınlaşmasıyla beraber e-ticaret hızlı bir şekilde yükselişe geçti. Değişimin hayatın bir parçası ol-
Tabi internetin getirdiği faydalar o kadar fazla ve önemli ki zararlarına rağmen hayatımızın en önemli noktasında. Bu faydaların başında sizi mağaza mağaza dolaşmaktan, elinizde poşetlerle sağa sola yürümekten kurtaran, ülkenizde bulunmayan bir ürünü kolayca temin edebilmenizi sağlayan elektronik ticaret platformları gelmektedir.
11
Globalleşen dünyada büyük firmalar kendilerine sürekli yeni pazar arayışındadır. E-ticaret sayesinde firmalar çok daha az yatırımla yeni pazarlar edinebiliyor ve daha az iş gücü ile daha çok ürün pazarlayabiliyorlar. E-ticaretin en önemli avantajlarından biriyse internet aracılığı ile 7 gün 24 “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Bilim ve Teknoloji
duğunun farkında olan girişimciler elektronik ticaretin yaşayacağı büyümeyi öngördüler ve 1995 yılında hala alanlarının en iyileri kabul edilen Amazon’u ve eBay’ı kurdular. Bugün Amazon’un kurucusu Jeff Bezos 100 milyar doları aşan serveti ile tüm zamanların en zengin insanı konumunda. Şirketi kurduğunda ne bir ofisi ne de kuvvetli bir networkü vardı. Bir garajda kurduğu şirketini dünyanın en saygın şirketlerinden biri haline getirdi. Türkiye’de kurulan ilk elektronik ticaret sitesi GittiGidiyor 1998 yılında İ.T.Ü. Mimarlık Fakültesi mezunları Serkan Borançılı ve Burak Divanlıoğlu O.D.T.Ü. Makine Mühendisliği mezunu arkadaşları Tolga Kabataş’ı da alarak e-ticarete atıldırlar. Şubat 2001’de hizmete giren site 2003 yılının sonlarına doğru yüksek bir ivmeyle büyümeye başladı ve 2007 yılının Mayıs ayında eBay ile ortaklık kurdular.
ne ulaşması bekleniyor. 2. 2020 yılında küresel e-ticaret hacminin %64’ünün gelişmekte olan ülkeler tarafından oluşturulması bekleniyor. Dünyada, sınırlar ötesi e-ticaret hacmi 400 milyar dolarlık bir hacme ulaştı. Sınırlar ötesi e-ticaret büyümesine devam ederek, 2020 yılında 1 trilyon dolar sınırına yaklaşacak 3. Türkiye’de internet kullanan her 3 kişiden sadece 1’i online alışveriş yapıyor. 4. E-ticaret sektöründeki büyümenin yılsonuna kadar yüzde 50’ye yaklaşması bekleniyor. 5. Online alışveriş yapan kullanıcıların sayısının 2020 yılına kadar 44,3 milyonu bulacağı öngörülüyor. Bu rakam, Türkiye nüfusunun yüzde 71,8’ine denk düşüyor.
Bu gibi istatistikler gösteriyor ki e-ticaret hala gelişmekte olan bir alan ve yeni girişimleri bekliyor. Doğru bir araştırma ve doğru bir çalışma ile e-ticaret alanını en üst sıralara taşımış insanlardan bayrağı devralabilirsiniz. Dijital Çağ olarak adlandırılan 21.yy’da internetin önemini kavramak bu alanda en önemli husus diye düşünüyorum. Yazımı Henry Luce’un şu sözleri ile sonlandırmak istiyorum “Ticaret diğer tüm işlerden daha fazla gelecekle ilgilidir; bitmeyen bir hesaplama süreci ileri görüşlülüğün pratiğidir.” Mert YILMAZ Computer Society Başkan Yardımcısı
İnternet üzerinden yapılan alışverişler birçok büyük firma yarattı peki internet alışverişi gerçekten bu kadar büyük bir alan mı? TÜSİAD’ın raporlamasındaki istatistiklere bakalım; 1. Küresel e-ticaretin hacmi son 4 yılda 630 milyar dolardan 1,6” trilyon dolara, toplam perakende içerisindeki payı ise %4,2’den %8,5’e ulaştı. 2021 yılında bu oranın %13 seviyesi“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
12
Röportaj ||
Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısın ?
Erasmus programına katılma fikrini ailen ve arkadaşların nasıl karşıladı?
Ben Fulya Karadeniz. Balıkesir Üniversitesinde Endüstri Mühendisliği ile başlayan lisans hayatımı çift anadal programına katılarak Elektrik Elektronik Mühendisliği ile 2017 yılında mezun olarak tamamladım. 2017 senesinde IEEE BAUN WIE başkanlığını yürüttüm. Şuan uluslarası bir telekomünikasyon şirketinin satış departmanında görev almaktayım.
Babam Euro’ nun yükseldiği zamanlar olmasından dolayı çok çekti ama hep içine içine ağladı. Her şekilde aile ve arkadaş çevremden olumlu dönütler aldım ve desteklendim.
Erasmus yaptığın şirketten ve görevinden bahseder misin? Almanya’ nın Berlin şehrinde akıllı ev ve ofis projelerinde aktif olarak rol oynayan elektrik tesisatı alanında hizmet gösteren Alman şirketi ELTIN Elektrotechnik ‘de görev aldım. Sony Center projesinde 3 ay boyunca AutoCAD üzerinden elektrik tesisatını teknik olarak ele aldığım gibi bir projenin uçtan uca ekip yönetimi, malzeme temini, maliyet hesaplaması gibi Endüstri Mühendisliği kimliğim üzerinden de çalışmalarda bulundum.
13
Erasmus programını gerçekleştirdiğin ülkeyi neden ve neye göre tercih ettin? Açıkcası ülke konusunda seçim yapma durumunuz Erasmus Staj programında pek mümkün olmuyor. Firma bulmak ve kabul almak oldukça zor bir süreç. Aklında bu program kapsamında bir ülke hedefleyen arkdaşların yaz aylarından itibaren kabul mektuplarını almak için çalışmalara başlamalarını tavsiye ederim. Aksi halde istenen ülke yerine sizi kabul eden ülkeye gitmek zorunda kalıyorsunuz. Erasmus sınavı zor muydu? Sınava eğer ingilizce alt yapınız temelde sağlam ise benim gibi zehirlendiğiniz sırada sadece ilaç alarak girdiğiniz sınavdan 85 almanızı sağlayacak kadar basit bir sınav. Hazır-
lık için 1 ay fazla bile gelebilir. Sınava girmeden önce diğer üniversitelerin ve kendi üniversitemizin sınav örneklerini incelemenizi öneririm. Erasmus programına başlamadan önce hazırlık döneminde ne tür zorluklar yaşadın? İki ana büyük sıkıntı : Vize ve Konaklama Vize konusunda yeşil pasaport sahibi bir aday olarak sıkıntı yaşamadım. Fakat bu programa katılan herkes gibi ben de konaklama konusunda oldukça zorlandım. Mutlaka süreç başlamadan gideceğiniz ülkenin Erasmus gruplarına ve geçmişte bu deneyimi yaşamış arkadaşlarınıza danışşmanızı tavsiye ederim. Erasmus yapacağın ülkeye gitmeden önce çanta hazırlıkların nasıl oldu? Yani bir öğrenci erasmus öncesi çantasını nasıl hazırlamalı? Bu soruyu bir kıza ve erkeğe sorarak farklı cevap alacağınıza dikkat çekmek isterim. Biz kızlar olarak instagram profilimizi zenginleştirmek için her çeşit mekanı önceden search ederek ona uygun kombinler yaptığı“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Röportaj mız için sıkıntılı bir çanta hazırlığı olmakta. Fakat herkese tavsiyem gideceğiniz ülkenin gelişmişlik düzeyi Almanya kadar yüksek ise aklınıza gelemeyecek tarzda herşeyi çok daha uygun fiyata oradan temin edebiliyorsunuz. Bulunduğu konumdan dolayı ülkelerin değişen hava durumlarını da dikkate almalısınız. Almanya kadar sert ve soğuk geçen bir iklimi olan ülke için mont gibi size pahalıya mal olacak şeyleri önceliklendirmenizi tavsiye ederim. Erasmus hibesi aylık harcamalarında yeterli oldu mu? Erasmus hibelerim eğer Avrupa Turu yapmasaydım ve yeni bir telefon almasaydım gayet yeterli olabilirdi. Berlin’ de olmamdan dolayı Türk market şansımla ucuza mâl olan yiyecek masrafım ve 4 kişi bir evde kalarak indirdiğim konaklama maliyetim tabiki bu duruma etken oldu. Ailenizden belli bir miktar destek alarak hibenin üzerie ekleyeceğiniz miktarla interrail gibi programları kullanarak çok iyi bir Avrupa turu yapabilirsiniz. Önceden sıkı bir araştırmaya girerek ayarladığınız konaklama maliyetini ve yiyecek maliyetini de kolaylıkla karşılayabilirsiniz.
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
Türkiye’de insanlar çok cana yakın. Yurtdışında da bu samimiyeti gördünüz mü? Net söylüyorum olarak ‘Almanlardan nefret ediyorum’ diyebilirim. Irkçılıkları ile gündemde olan, İngilizce konuşmaya tenezzül etmeyen, ülkeleri gibi soğuk insanlar hepsi. Ama şunu da açık yüreklilikle de ifade edeyim Avrupa meraklılığım erasmus öğrencilerine göre ortalama seviyedeydi. Eğer siz tam bir Erasmus hayranı iseniz, çift anadal gibi hardwork bir programdan çıkıp böyle bir süreci yaşamadıysanız her türlü insanla anlaşabilir ve samimi olabilirsiniz. Yurtdışına çıkmadan önce yabancı dilin hangi düzeydeydi, anlaşamamaktan korktun mu ? Yabancı dilim B2 seviyesinde iken speaking için aksan bakımından yaşayacağım farklılıklardan dolayı zorlanacağımı düşünmüştüm. Listening ve Speaking için olan tereddütümü her girdiğim ortamda her zaman aşarak kısa sürede bu algıyı ortadan kaldırdım .
sanlarının samimiyetini, bakkallarını, fırınlarını söyleyebilirim. Neden tam dönem veya yarım dönemli değil de stajı seçtin ? Staj programına dahil olmak zorunda kaldım.Çünkü çüft anadal yaparken öğrenim programına katılmam mümkün değildi. Bu yüzden yinede telafi olması açısından bu 3 aylık deneyimide elde etmenin iyi olacağını düşündüm ve iyi ki yapmışım diyorum. Son olarak söylemek istedikleriniz var mı ? Eğer sizde global firmalardan herhangi birinde kariyer fırsatı elde etmek istiyorsanız kurumsal hayatta en önemli algılardan biri olan yurtdışı deneyimini tatmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Tüm ekibe bu güzel sorular için teşekkür ederim.
Yurtdışındayken Türkiye’de en çok neyi özledin? Saymakla bitmeyecek fakat öncelikli olarak komşuluğunu, ev trafiğini, in-
14
Bilim ve Teknoloji ||
TEMİZ VE DUYARLI ENERJİ: RÜZGAR İnsanoğlu yüzyıllardır her şeyin dahasını istiyor, bitmek bilmeyen taleplerimiz dünyamızı her geçen gün daha da yıpratıyor. Bizler yarınlara daha güzel manzaralar bırakmak yerine, yaşamdan Daha Fazla talepte bulunuyoruz. Devasa büyüklükteki sanayilerimiz Daha Fazla hammadde için doğayla neredeyse savaşıyor. Dünyaca ünlü fabrikalar daha fazla üretim ve pazarlama arzusuyla atmosferi mahvediyor. Hep “daha fazla” diyerek kısaca yarınlarımızı tüketiyoruz. Maalesef yeşil gezegenimiz, insanlığın bu çılgın taleplerini Daha fazla karşılayamayacak kadar yoruldu. Evet, gerçek bu arkadaşlar. İnsanlık bu gerçekle belki yüzyıl öncesinden karşı karşıya gelmeye başladı. Birçoğu aldırış dahi etmeden bu gerçeklere gözünü kapadı. Bunlara kıyasla daha azınlıkta olanları ise bu gerçeği dünyaya haykırmak istedi. Seslerini az da olsa duyurmuş gibiler. Son yıllarda tüm alanlarda tüketiciler bilinçlenmiş durumda. Hem maddi anlamda hem de ekolojik anlamda nasıl daha verimli olunur? sorusu son yıllarda dillerde. Üretici firmalarda bu anlamda hiçte fena sayılmaz. Geçtiğimiz yıllarda birçok dünya devi firma enerji kullanımı anlamında
15
yadsınamaz tedbirler aldı ve çok büyük anlamda gelişmeler kat edildi. Birçok ülke enerji üretimi konusunda gerçekten çok önemli kararlar aldı. Bunlardan birisi Hawaii. Takımadalardan oluşan bu eyalet, 2015 yılında enerji şirketlerine elektriklerinin %100’ünü yenilenebilir kaynaklardan üretmeleri şartını getiren ilk eyalet oldu. Bunun için konulan son tarih 2045. Bu gelişmeler elbette dünyamız ve insanlık için büyük ivmelendirici adımlar arasında. Bu gibi projeler hedeflerine ulaştığında bir milyar insanı etkileyecek. Dünyayı değiştirecek. Ama elbette önce Hawaii gibi bu hedefi gerçek anlamda uygulayan yerlerin değişimine yardımcı olması gerek. Şimdilik… Devletler bu adımları uygulamayı düşünürken, bireylerinde bu anlamda enerjiyi sorumlu ve bilinçli biçimde kullanmalarının vakti çoktan geldi diye düşünüyorum. Bu makaleyi okuyan herkesin sorumlu birer tüketici olduklarını, olmasa bile makalenin sonunda en azından onlara bir ışık katabilmeyi umut ediyorum. Sevgili Sorumlu Dünya vatandaşları, enerji denince çoğumuzun aklına santraller, barajlar jeneratörler gibi büyük ölçekteki yapılar geliyor. Fa-
kat sürdürülebilir enerji kaynakları konusundaki çalışmalar dolu dizgin devam etsin, tüketiciler olarak bize de büyük sorumluk düşüyor aslında. Enerji kaynağımız ister fosil ister rüzgâr ya da güneş olsun, gerektiğinden fazlasını kullanmanın gezegenimize kötülük yapmak anlamına geldiğini bilmeliyiz. Enerji kullanımını optimum düzeyde tutabilmek için teknolojiden yardım alabiliriz. Bu tür bir yaklaşımla satın alma maliyeti başta yüksek olsa da toplam sahip olma maliyetinin düşük olması sebebiyle aslında bütçemiz de rahatlayacaktır. Söz gelimi fotoselli musluklar bildiğiniz gibi hiç de ucuz değil. Fiyatları markalar arasında büyük değişiklikler gösterse de görece uygun fiyata satın alacağınız bir fotoselli musluk, su faturanızda yaratacağı düşüş ile bir iki yıl içinde kendini amorti edecektir. Bu bir yana siz de sorumlu bir dünya vatandaşı olarak kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Benzer yaklaşımı başka alanlara da uygulamak mümkün. Örneğin tungsten ampul dönemi kapanalı çok oldu. Yakın zamana kadar 100 W’lık birkaç ampul oturma odamızı aydınlatırken, 20 W güç tüketmesine rağmen ışık şiddeti olarak 100 W’lık tungsten ampule denk tasarruflu ampuller çoktan evlerimizde yerini aldı. Fakat yeni çıkan ve sürekli gelişen LED ampuller daha “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Bilim ve Teknoloji da fazla (yaklaşık %50) tasarruflu bir tablo çizebiliyor. Yani 10-15 W’lık bir LED ampul ile neredeyse 100 W’lık tungsten ampul performansı elde edebiliyorsunuz. Teknoloji geliştikçe güç tüketimi de düşüyor. Bize düşen bu gelişimi takip edip elimizden geldikçe hayatımıza entegre etmek. Enerjiyi verimli kullanmak. İçinde bulunduğumuz yüzyılda enerji israfının maalesef telafisi yok. Evet enerji dedik. Hepimizin günlük ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için ne yazık ki bir miktar enerji gerek. Bu enerjinin en önemlilerinden biri elektrik. Akşam eve geldiğimizde kahvemizi içebilmemiz için elektrik gerek. Sevdiğimiz dizileri izleyebilmek için TV lerimize elektrik gerek. Duştan sonra saçımızı kurutabilmek için elektrik gerek. Sosyal medyada gezinebilmek için hayatımızın bir parçası olan akıllı telefonlarımıza elektrik gerek. Bu örnekleri emin olun aklınıza gelecek en küçük şeye kadar uzatabiliriz. Artık elektriğin insan hayatındaki öneminden bahsetmeyeceğim. O olmadan hayatımızın ciddi anlamda zorlanacağını neredeyse 5 yaşındaki bir çocuk bile çok rahat biliyor. İnsanlığın Nicola TESLA’ya çoook büyük bi minnet borcu var. Zaten başlarken insanoğlunun bu ihtiyaçlarını giderirken etrafını ne hale getirdiğinden yukarıda az da olsa bahsettik.
GÜNEŞ PANELLERİ 1,6 metrekarelik, 300 wattlık bir güneş paneli ortalama bir yaz gününde 1,2 kilowatt/saat elde ediyor. Yani günlük ihtiyacınız için, evinizin çatısına bunlarda yaklaşık 25 tane kullanmalısınız. Yani 42 metrekare sizi kurtarır. DOĞALGAZ Bu yakıt kömürden daha ucuz ve daha temiz. O yüzden de şu anda tüm diğer elektrik kaynaklarından daha fazla kullanılıyor. Türkiye’deki tüketimin %28,1 ini doğalgaz karşılıyor. Yaklaşık olarak sizin tüketiminizi karşılayabilmek için günde 41 banyo küveti dolusu gaz harcamanız gerekiyor. Bu da yaklaşık 6,6 metreküp yapıyor. RÜZGÂR Güçlü ve sürekli rüzgârda sıradan bir türbin saatte 2 megawatt saat elektrik üretebiliyor. Yani ışıkları 24 saat açık bırakıp dizinizi izlemeniz için bu harika teknolojinin bir dakikadan az çalışması yetiyor da artıyor bile. SU 60 metrekarelik bir yüzme havuzuna denk miktarda suyu Keban Barajı’nın türbinlerinden akıtırsanız günlük elektrik harcamanızı bir saniyeden kısa sürede karşılayabilirsiniz.
KÖMÜR Fosil yakıtlarının en kirlisi olan kömür, doğalgaz karşısında geriledikçe elektrik üretmek için daha az kullanılıyor. Sıradan bir evi 24 saat ısıtmak için bir damacana su ağırlığındaki kömürü yakmalısınız. Yani 15 kg. PETROL Enerji yoğunluğu yüksek olan bu yakıtı otomobillerde, kamyonlarda ve jetlerde kullanıyoruz ama konutlardaki elektrikteki payı çok az, sadece %1. Sıradan bir evin günlük ihtiyacı için 6 adet 2 litrelik meşrubat şişesi dolusu akaryakıt yeterli. (11,3 Litre) ZENGİNLEŞTİRİLMİŞ URANYUM Nükleer füzyon inanılmaz bir enerji sağlıyor. Suyu ısıtıp türbinlerden bir günlük enerji üretecek kadar buhar elde etmek için bir kâğıt atacının ağırlığından daha az uranyum yetiyor. Yani 0,5 gram. İnanılmaz bir rakam değil mi? İşte şimdi bu makalede yukarıda saydığımız evinizin elektrik üretiminde kullanılan kaynaklardan birisi olan, ekolojik olarak çok duyarlı ve üst düzey verimliliğe sahip, ve bir o kadar da büyük işler başarabilen, yenilenebilir enerji sektörünün adeta göz bebeği rüzgar türbinlerini ele alacağız. Elbette herkes burada benim
Pekâlâ, gündelik hayatımızda bu kadar çok kullandığımız bu elektriğin içinde ne var? Her iyi tüketici gibi hepimizin evinde güce susamış televizyonlar, buzdolapları var. Ortalama bir Türk hanesinde 30 kilowatt saat elektrik harcanıyor. Günlük ihtiyacınız için, enerji kaynaklarınıza bağlı olarak farklı miktarda gaz, kömür, petrol, su ya da nükleer yakıt harcanıyor olabilir. Peki, bunlardan sadece birini kullanmanız gerekse, aylık gereksiniminiz ne kadar olurdu? İşte karşılaştırması.
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
16
Bilim ve Teknoloji || miktarın 30 milyon ton karbondioksit, 2 milyon ton uçucu kül, 80000 ton kükürt dioksit ve 40000 ton azot oksitin atmosfere saçılmasının engelleneceği tahmin edilmiştir. Bu yönüyle rüzgâr enerjisi, küresel ısınma sürecinin yavaşlatılması bakımından çok önemli bir rol oynamaktadır.
yazdığım gibi düşünmüyor. Hatta bazı Karbon kaynaklı enerji savunucularının klasik bir savları bile var. Yani yenilenebilir enerjinin aşırı pahalı ve güvensiz olduğu, endüstriyel süreçlerin altından kalkamayacağı ve rüzgârdan yeteri kadar enerji elde etmek için her yeri türbinle kaplamak gerektiği fikirleri. Neyse ki rüzgâr türbinleri bu iddiaları matematiksel olarak birçok kez çürüttü. Hatta bir örnek verecek olursak Elon Musk Avustralya’ ya Solar City gibi dünyanın en büyük pilini kurdu. 100 gün gibi uçuk bir zamanda üstelik. Yani dünyanın en büyük pillerinden ve Elon Musk’ ın başyapıtlarından birisi olan bu Lityum-iyon cenneti bir rüzgâr enerjisi santraline bağlı ve devasa güçlerde. Öyle ki olası bir elektrik kesintisi halinde bu sistem tek başına 30 bin hanenin elektriğini tek başına karşılıyor. İşte rüzgârın ve Lityum-iyonun gücü. Bugün itibariyle, dünyanın en büyük ve en güçlü rüzgâr türbinleri İngiltere’de. Danimarka kökenli Dong Energy firmasının inşa ettiği bu 32 türbinlik santral çalışmaya ve temiz enerji üretmeye başladı. Burbo Bank rüzgâr türbinlerinin her biri yaklaşık 200 metre yüksekliğinde. Neredeyse gökdelenlerle yarışan MHI Vestas V164 model türbinlerin her bir kanadı 80 metre uzunluğunda. Türbin başına 8MW enerji üretiliyor, bu da her bir kanat dönüşünde bir evin 29 saatlik elektriğinin üretilmesi demek oluyor. 8MW gücünde türbinler dünya üzerinde ilk kez Liverpool’daki santralde kullanılmış durumda, bu
17
da onları dünyanın en büyük ve en güçlü türbinleri yapıyor. Biraz da Rüzgâr Türbinlerinden bahsedelim. Rüzgâr türbinleri atmosferdeki sıcaklık ve basınç farkından oluşan rüzgârın kinetik enerjisini mekanik enerjiye dönüştüren mekanizmalardır. Modern Rüzgâr türbinleri aerodinamik olarak rüzgârın sürükleme (drag) ve kaldırma (lift) kuvvetlerinden yararlanarak çalışır. Sürükleme kuvveti rüzgâr esme yönünde Türbin yüzeyine, kaldırma kuvveti ise esme yönüne diktir. Rüzgârın hızı arttıkça, türbin kanatları üzerine daha fazla basınç olacağından, daha hızlı dönmesi ve daha yüksek miktarda enerji elde edilebilmesi mümkün olmaktadır. Temiz bir enerji kaynağıdır. Diğer bazı enerji kaynaklarında olduğu gibi radyoaktif atık (hatta hiç bir atık) içermez, sera gazları, dolayısıyla da asit yağmurları oluşturmaz. Hatta bunların oluşumunda dolaylı bir azalmaya yol açar. Çünkü ürettikleri enerjiye eşdeğer üretim yapabilmek için harcanacak olan fosil yakıtların kullanılmasını ve böylece ortaya çıkacak olan atıkları azaltır. Örneğin yapılan hesaplamalara göre, ABD’deki Altamount Pass rüzgâr çiftliği, atmosfere yılda 461000 ton karbondioksit ve 423 ton azot oksit karışmasını engellemektedir. İngiltere’de ise, yılda yaklaşık 350000 ton karbondioksit atılmasının, rüzgâr enerjisi kullanımı sayesinde engellendiği hesaplanmıştır. Avrupa Birliği’nin 2005 yılı için planladığı 12000 MW kurulu güce ulaşıldığında da, bu
Maliyeti düşük bir enerji kaynağıdır. Yenilenebilen yani tükenmeyen bir enerji kaynağı olduğundan, hammadde maliyeti sıfırdır. Ancak türbin olmadan kullanılamayacağı için elbette ki rüzgâr enerjisinin da bir maliyeti vardır. Bir türbinin fiyatı ABD iç piyasasında en az 750 $/kW, Avrupa’da ise, 1000-1500 $/ kW civarındadır. 1981 yılında, karada kurulan bir rüzgâr türbininin birim kurulu güç maliyeti, 4000 $/kW iken günümüzde bu rakam, 1000 $/ kW civarına düşmüştür. Dünya piyasasında rekabetin artmakta olması sebebiyle, özellikle Avrupa’da bu fiyatların 1000 $/kW’ın altına düşeceği tahmin edilmektedir. Türbin fiyatlarının düşmesi ve gelişen teknolojiye bağlı olarak, birim enerji maliyetinde de bir azalma görülmektedir. Örneğin, Avrupa’da 1 kWh rüzgâr enerjisinin maliyeti, 6-8 cent iken, rüzgâr enerjisi teknolojisi bakımından üstün özellikler gösteren ABD’ de 1 kWh rüzgâr enerjisinin maliyeti, 4 cent civarındadır. Rüzgâr enerjisi, hammadde bakımından dışalıma bağlı olmadığı için, geleneksel kaynaklara göre daha pahalıya da elde edilse, ulusal ekonomi bakımından bir kazançtır. Ulusal ekonomiye katkısı, sadece enerji dışalımını azaltması ve alışılagelmiş enerji kaynaklarına destek olması ile sınırlı değildir. Ayrıca, yeni iş alanlarıyla istihdam imkânlarını da artırmaktadır. Örneğin Danimarka’da 1995 yılında rüzgâr endüstrisinde yaklaşık 12000 kişi çalışmaktadır. Bunun yanı sıra, diğer birçok enerji kaynağına göre, rüzgâr elektriğinin maliyeti daha düşüktür. Örneğin, ABD’ de rüzgâr elektriğinin maliyeti, nükleer enerji ve güneş enerjisinin %50’si kadar, doğalgaz, petrol ve kömürle çalışan ter“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Bilim ve Teknoloji mik santrallerden elde edilen elektriğin ise, %25-30’u kadardır. Rüzgâr türbinleri temiz bir enerji kaynağı olsa bile rüzgâr teknolojisinin çevrede birtakım olumsuzluklar oluşturması gibi bazı dezavantajlarının olması kaçınılmazdır. Ancak bunların çok büyük sorunlar olmadığı ve tam anlamıyla ortadan kaldırılamasa bile boyutlarının azaltılabilmesi mümkündür. Rüzgâr türbinlerinin gürültülü çalışmaları, çoğu kimse tarafından bir dezavantaj olarak belirtilse de, gürültü kirliliği bakımından çok büyük etkileri yoktur. Bu etki, sadece rüzgâr santrallerinin kuruldukları lokasyonlarda, çok dar alanlarda gözlenmektedir. Bu olumsuzluğun ortadan kaldırılması amacıyla, bazı teknolojik önlemler alınmakta ve santrallerin coğrafî konumlarının seçiminde daha dikkatli davranılmaktadır. Rüzgâr santrallerinde, duymanın zor olduğu 80-85 dB civarında gürültü olmaktadır. Bu sebeple, rüzgâr santralleri ile yerleşim birimleri arasında 400-500 metrelik bir mesafenin bulunması gereklidir. Nitekim türbinlerden 400 m uzaklıkta ise 37 dB gürültü ölçülmüştür ki, bu da gürültü kirliliği bakımından limitlerin altında bir değerdir. Ayrıca gürültünün azaltılması için, teknik bir işlem olarak pervane, titreşimi emen, salınımlı bir yatak kullanılarak dişli kutusundan izole edilmekte ve dişli kutusu ve jeneratörü içinde bulunduran tekne lastik ile yalıtılmaktadır. Rüzgâr türbinlerinden teknik olarak biraz bahsettik. Daha önce de söylediğim gibi ülkeler enerji üretiminde rüzgâr gücünün ciddi anlamda farkına varmış durumda. Enerji Devrimi Yenilenebilir enerjiye geçiş sandığımızdan daha hızlı olacak. Yeni nesil Rüzgâr türbinleriyle ve diğer yöntemlerle artık her şey mümkün. Hava kirliliğinin en yoğun olduğu, fosil yakıt kullanımında listenin ilk sıralarında yer alan Çin artık yeni kömür madenlerini devreye sokmayacağını ve “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
2020’ye kadar ekonomisinin %15’ini yenilenebilir enerjiye geçireceğini duyurdu. İrlanda ise geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada fosil yakıt kullanımına tamamen son vereceğini bildirmişti. İsveç de fosil yakıt kullanımını tamamen terk edip, rüzgâr ve güneş enerjisine geçiş yapacağını söyledi. Diğer bir ülke de Costa Rica. 2015 yılından bu yana enerji ihtiyacının %99’unu yenilenebilir enerjiyle karşılıyor. 2021’deyse “karbon nötr” olacağını, yani sera gazı emisyonlarını sıfırlayacağını ilan etti. Nikaragua da aynı hedefe yöneldi ve 2020 yılı itibariyle %90 yenilenebilir enerji kullanacağını duyurdu. Şimdi İskoçya da bu ülkeleri takip ediyor; ihtiyacının tamamına yakın kısmını rüzgârdan elde edecek. Uruguay da %95 gibi muazzam bir oranda rüzgâr ve güneş enerjisi kullanıyor. Almanya’yı hatırlatmaya bile gerek yok ama yine de atlamayalım. Ülkede zaten son birkaç yıldır rekor kıran denemelere imza atıldı. Onlar tüm dünyaya, bir sanayi ülkesinin bile yeşil enerjiye geçiş yapabileceğini kanıtladı. Bir başka rekor da Danimarka’dan geldi. Ülke, elektrik ihtiyacının yarısını rüzgâr enerjisinden elde edebileceğini gösterdi. Hollanda’da ise tüm elektrikli trenlerin gücü rüzgârdan karşılanıyor. Ülkemizde ise yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının en az %30 düzeyinde olması hedefleniyor. Yenilenebilir enerji kaynakları içeri-
sinde yer alan hidroelektrik potansiyelimizin tamamının elektrik enerjisi üretiminde kullanılması hedefinin dışında, 600 mw’lık jeotermal potansiyelinin tamamının devreye alınması, güneş enerjisine dayalı elektrik üretiminin kullanılması ve rüzgâr enerjisine dayalı kurulu gücün en az 20000 MW olması hedefleniyor. Liste böylece uzayıp gidiyor; Japonya, İtalya, ABD, Fransa, İspanya, İngiltere, Avustralya ve hatta Hindistan, Fas, Kenya… Gelişim sadece güneş panelleriyle kısıtlı değil. Artık alışılagelmiş türbin modellerine göre 10 kat fazla enerji üretebilen rüzgâr türbinlerine de sahibiz. Üstelik daha ucuz ve güvenliler. Dikey eksen türbinleri diğerleri gibi kuşlara zarar vermiyor, daha az yer kaplıyor ve sayıları arttıkça güçleri de artıyor. İşte gördüğünüz gibi haberler güzel. Bütün bu güzel haberler insanların daha duyarlı oluşuyla başladı. Elde olanların kıymetini bilmek, makalemin en başında da söylediğim gibi, doğayla savaşmak yerine kendimizi doğaya adamak adına bu güzel gelişmeleri duyuyoruz. Umarız bu gelişimler artarak devam eder. Bu makalemde hepimizi yakından ilgilendiren Enerji konusunu mercek altına aldık. Mustafa Kemal TATLISU Elektrik Elektronik Mühendisliği Öğrencisi
18
Bizden ||
Küçük Kalplere Bir Işık Tut İngilizce açılımı “Teacher In Service Program” olan TISP projemizin hedeflediği amaç küçük kardeşlerimizin mutluluklarını görürken, öğrencilere fen ve mühendislik kavramlarını tanıtabilmek.
Bu sene kardeş kolumuz olan IEEE Boğaziçi Üniversitesi’ nden gelen 12 arkadaşımız ile birlikte, Balıkesir Macarlar Köyü’ nde bulunan Macarlar Ortaokulu’ nda TISP projemizi gerçekleştirdik.
Günümüzde genel olarak öğrenci arkadaşlarımız öğretmen, doktor, polis gibi meslekler eğiliminde büyüyorlar. Çünkü çevrelerinde gördüğü ve örnek gösterilen meslekler bu yönde. Ülkemizin gelişmesi teknolojik olarak ilerleyebilmemiz için en önemli iş alanlarından biri mühendisliktir.
Okulda bulunan boş sınıflardan birini boyayıp, kitaplarla doldurduk. Oluşturduğumuz bu kütüphanede öğrenci arkadaşlarımızın vakit geçirebileceği, ders çalışıp, sosyalleşebileceği bir ortam hazırlamayı hedefledik. Kütüphane çalışmaları devam ederken deneyler yapıp, elektronik devreler ve 3D printer’ ı tanıttık. Mühendislik tanıtımları ile küçük kardeşlerimizin dikkatlerini çekerek merak ettikleri soruları cevapladık.
Mühendisliğin küçük yaştan gelen gelişim ve istek doğrultusunda olmalı diye düşünüyoruz. Bu amaçla dünya genelinde yardıma ihtiyacı olan okullara yapılan bu sosyal sorumluluk projesini, IEEE Balıkesir Üniversitesi olarak her sene yapıyoruz.
Sunumların sonunda hayallerini mühendislik olarak değiştirenlerin sayısı oldukça fazlaydı. Sunumlar ve deneylerin sonunda okulun bahçesinde önceden hazırladığımız küçük oyunları oynadık. Son olarak küçük kardeşlerimize hediyelerini verip, hatıra fotoğrafı çekildik. Tüm günün asıl amacı küçük yaşta bilim ve teknoloji aşkını aşılamayabilmekti… Şehmus BEREKET Yönetim Kurulu Saymanı
Küçük kardeşlerimize mühendisliği tanıtıp merak uyandırıyoruz. Bununla beraber elimizden geldiğince okullarında bulunan kütüphanelerini yenileyerek, onlara ilgilerini çekebilecek kitapların olduğu güzel bir alan oluşturmaya çalışıyoruz. Tüm bunlar gerçekleşirken, beraber oyunlar oynayıp, merak ettikleri sorularını cevaplıyoruz.
19
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Bilim ve Teknoloji
Internet of Things (IoT) yani Nesnelerin İnterneti aslında tarihi çok eskiye dayanmayan ve bugünlerde teknoloji çevrelerinin gündeminde olan bir teknolojik dönüşüm hamlesidir. Gündeme ilk kez 1999 yılında gelen nesnelerin interneti kavramı zaman içinde geniş bir vizyona ulaştı. Gelin şimdi beraber bu dünyanın derinliklerine inelim. Nesnelerin İnterneti “benzersiz bir şekilde adreslenebilir nesnelerin kendi aralarında oluşturduğu, dünya çapında yaygın bir ağ ve bu ağdaki nesnelerin belirli bir protokol ile birbirleriyle iletişim içinde olmaları” olarak tanımlanmaktadır.Basitce günlük hayatta kullandığımız cihazların haberleşme sistemleri sayesinde birbirleri ile iletişime geçip bilgi paylaşarak akıllı bir ağ oluşturması olarak da tanımlayabiliriz. Nesnelerin İnterneti kavramın gelişiminde ufuk açıcı noktalarından biri 1991 yılında Cambridge Üniversitesi’ndeki yaklaşık 15 akademisyenin “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
kahve makinesini görebilmek için kurduğu kameralı sistemdi. 2001 yılına kadar kullanılan bu sistem, kahve makinesinin görüntüsünü dakikada üç kez bilgisayar ekranlarına gönderiyordu, çevrimiçi ve gerçek zamanlı olması sebebiyle nesnelerin interneti kavramının ilk örneği olarak da tarihe geçti. 1999 yılında Kevin Ashton, P&G firmasının kullandığı RFID teknolojisinin firmaya faydalarını inceledi ve kullanılmasını önerdi. RFID teknolojisi, radyo dalgaları ve sensörlere dayalı bir küresel sistem standardı oluşturmak idi. Aslında bu teknoloji Nesnelerin İnterneti kavramının temellerinin atıldığı bir girişimdi. Nesnelerin İnterneti kavramı hızla gelişimini sürdürürken günümüzde akıllı cihazların kullanılmasıyla tahmin edilemeyecek boyutlara ulaştı. Şuan hali hazırda internete 10-11 milyar cihazın bağlı olduğu tahmin edilmekte ve bu rakamın 2020 yılına gelindiğinde 50 milyar cihaz seviyesine çıkması öngörülmektedir.
Veri akışının katlanarak artacağı göz önüne alındığında 2020 yılında 20 adet tipik ev cihazının üreteceği bilgi trafiğinin, 2008 yılında üretilen tüm internet trafiğinden daha fazla olacağı tahmin edilmektedir. Nesnelerin İnterneti dendiği zaman yalnızca cihazların internete bağlanması olarak anlaşılması yanlıştır. RFID benzeri algılayıcıların ve tanımlayıcıların bazı cihazlar ile bilgi üretmeleri de bu kavramın içerisindedir. Nesneler, algılayıcılar ve elektronik devreler ile donatıldığında insanlarla iletişime geçerek durum bilgilerini güncelleyebilecek yetenekler kazanırlar. Mobil ağlar ve internetin gelişimiyle birlikte bu nesnelerin kişiler ile iletişim kurmaları kolaylaştı ve insanlar da onları her yerden, her zaman gözlemleme ve kontrol etme şansına sahip oldu. Uğurcan ÇAKIR Robotics and Automation Society Başkanı
20
Bilim ve Teknoloji ||
yapay zeka Nereye gittiğini bilmeden ve sorgulamadan kullanıyoruz. Neler yapabileceği hakkındaki bilgimiz ise sadece bilim kurgu filmleriyle sınırlı olan bu teknolojinin “Karar Teorisi Destekli Uzman Sistem” anlamına geldiğini biliyor muydunuz? Peki, karar teorisi destekli uzman sistem nedir? Karar vericilerin yarı yapılanmış, yapılanmamış veriler ve modellerden yararlanmalarına yardım ederek onları görevlerinde destekleyen tabanlı ve etkileşimli bir sistemdir. Yani yapay zeka, bir insanı taklit edebilen ve insanın verebileceği tepkileri verip bunları öğrenebilen yapay bir mekanizma meydana getirmektedir. Bunu genellikle insan zekasının özelliklerini alıp bilgisayarda algoritma uygulayarak gerçekleştirebilir. Günümüz teknolojisi sınırlarında üretilen yapay zekalar sadece insanlar tarafından öğretilenleri meydana getirdikleri için kısıtlı yapay zekalardır. YAPAY ZEKA HER YERDE Yapay zeka hayatımızı her taraftan kuşatıyor. Bizler ise bu kuşatmanın ortasında kalmış durumdayız. Apple’ın 2010 yılında IOS ve Mac cihazlarında kullanmak üzere geliştirdiği Siri bu konuda güzel bir örnek ola-
caktır. Siri yapay zekanın geleceğine bir birikimdir. Nasıl mı? Siri insanlarda büyük bir merak uyandırdı ve sürekli Siriye sorular sormaya başladık. Siriye sorduğumuz bu sorular sürekli depolandı yani sorduğumuz her bir soru Siriyi geliştirdi. Gelişen robot teknolojisi ile yapay zeka teknolojisi belirli bir aşamadan sonra birleştirilerek asıl hedefe ulaşılmış olacak. Sirinin gelişmiş hali robot teknolojisine uygun hale getirilerek kullanılabilecek. Böylece gelecekte düşünebilen, kendi kendine karar alabilen, gerektiğinde tepki verebilen robotlar görebilmemiz mümkün. Bir başka örnek ise internette ücretli haber okumanın ilk uygulayıcılarından Wall Street Journal olan artık hangi haberden nasıl ücret alacağını Yapay Zeka algoritmasına göre belirleyecek. Kullanıcının sıklıkla hangi türde haber okuduğu belirlenecek ve buna göre ücret politikası uygulanacak. Yani sıklıkla siyaset haberleri okuyan birine siyaset haberleri bir süre sonra ücretli olacak fakat çok spor haberi okumayan insanlardan spor sayfasına erişmek için ücret istenmeyecek. Bu örneklerden yola çıkarak diyebiliriz ki Yapay Zekanın gelişmesi ve
kullanılması durdurulamaz bir süreçtir. Yaptığımız her iş bir noktada bilinçsiz de olsa buna katkı sağlıyor ya da bizim eylemlerimize yön veriyor. YAPAY ZEKA’DA GURURUMUZ Neval Çam henüz 10. sınıf öğrencisiyken Leap Motion Aracılığıyla İşaret Dili Tercüme Cihazı’nın geliştirilmesinde önemli bir rol oynadı. Proje, işitme ve konuşma engelli kişilerin günlük hayatlarında işaret dilini bilmeyenlerle rahatça iletişim kurabilmesini sağlıyor. Akıllı telefon ve cihazlarda da kablosuz olarak kullanılabilecek şekilde tasarlanacak olan program işaret dilini anında tercüme edebilecek. Neval Çam bu çalışmasıyla Microsoft tarafından yılın en başarılı kadın yazılım girişimcisi seçildi ve bu başarısıyla ülkemizi gururlandırdı. Yapay zekanın böyle güzel amaçlar için kullanıldığını ve başarı getirdiğini görmek gerçekten mutlu edici. Çünkü böyle bir teknoloji doğru kullanıldığı zaman birçok kapıyı açabilir. Yanlış kullanıma oldukça müsait olan yapay zeka bizleri korkutmuyor da değil. YA SONRA? Bu gelişim ne hızla ilerler bilinmez ama bilinen şu ki asla durmayacak. Dünya yapay zekanın etkisiyle yoluna devam etmek zorunda. Bizler de yapay zekanın halkası içinde onun birer geliştiricisi ve belki de oyuncağı olacağız. İyi tarafları olsa da kötü yanları da gelişmeye mahkum bu teknoloji bizlere asla tamamen güven vermemeli. Umarım yapay zeka hep iyi amaçların ışığında gelişip, parlamaya devam eder. Melike PULLU Endüstri Mühendisliği Öğrencisi
21
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Bilim ve Teknoloji
Deep Learning Öncelikle Deep Learning kelime anlamı olarak Derin Öğrenme anlamına gelip akıllarda hiçbir çağrışım yapmayabilir. Genel itibari ile insan sinir sisteminden esinlenilerek çalışmalarına başlanılmış olup yapay sinir ağları ile bildiğimiz algoritmaların üstüne çıkarak daha karmaşık ve daha birbiriyle girintili algoritmaların kurulumu ve bu ağlarla birlikte birçok düşünceyi somutlaştırma yapılmaktadır. Diğer bir tanıma göre ise endüstri ve akademik çevrelerdeki veri bilimcilerin doğal dil işlemesi, video analizi, sesleri tanıma, görselleri sıralama gibi pek çok somutları bilgisayar ortamına aktarma işlemini gerçekleştirme çabalarının genel başlığıdır. Ortaya çıkışı biraz daha öncelere dayansa da ilk büyük ilgisini 2012 yılında ImageNet’de (Büyük ölçekli görsel tanıma yarışması) elde ettiği başarı sayesinde görmüştür. 2012 yılından günümüze kadar katlanarak genişleyen bir popülaritesi olan ve üzerinde ciddi çalışmalar yürütülen Deep Learning kavramı bundan sonrası için ilgisini kaybetmesi mümkün olmadığı gibi gelecek dünyanın en önemli teknoloji katmanı olacak gibi gözükmektedir. Ortaya çıkışından ilerlemesine kadar olan yolda yapay sinir ağlarından faydalanılmış ancak bilinen yapay sinir ağlarını sayıca çok daha fazlasına katlamıştır. Diğer bir deyişle yapay sinir ağlarını faz alarak ilerlese de “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
onlardan farkı, çok daha fazla katmanlı yapay sinir ağlarıyla çalışıyor olmasıdır. Deep Learning’in çalışma alanları içerisine Doğal Dil İşleme, Ses Tanıma, Görsel Tanıma gibi başlıkların bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu başlıkları kısaca anlatacak olursak: Görsel Tanıma : Bir fotoğraftaki nesneleri ayırt edebilme özelliğidir ve arama motoruna yazılıp görselleri araştırılan somut nesnelerin hizmeti için gerekli olan kavramdır. Örneğin boş bir çay bardağı fotoğrafına ihtiyacınız var ve arama motorunuza “boş çay bardağı” yazıp Görsellere tıkladınız, karşınıza istediğiniz o bardak resimlerinin çıkması hizmetini size Deep Learning’in Görsel Tanıma özelliği sunmaktadır. Aynı şekilde, siz internete boş bir çay bardağı fotoğrafı yüklediğinizde “bu nedir?” sorusunun cevabı olarak “boş bir çay bardağı” yanıtını alacaksınız. Ses Tanıma : Görsel tanımanın ses üzerindeki versiyonudur. Sesi algılayıp yazıya çevirme, çevirme sitelerindeki telaffuzlar, iPhone’lardaki Siri özelliği ve daha fazlası Ses Tanıma’nın bir ürünüdür. Doğal Dil İşleme : Bu özellik, bir görseldeki olay örgüsünü çözebilen Deep Learning kavramıdır. Çalışmalarını Görsel ve Ses Tanıma kavramlarıyla iş birliği halinde yürütmektedir. Yani makinenin görüntüleri yorumlama ve görüntülerdeki nesnelerin birbiri ile ilişkisini çözebilme yeteneğidir.
Deep Learning, firmalara logolarının kaç görselde görüntülendiğini ve bunların sonucunda artan satış değerlerini sorgulamalarına yönelik hizmet de vermektedir. Aynı zamanda elinizdeki bir videonun herhangi bir saniyesinde “x nesnesi” veya “x kişisi” görüntülenmiş mi, bulunmuş mu? Görüntülenmiş/ bulunmuş ise kaçıncı saniyesinde görüntülenmiş/bulunmuş? Bu gibi soruların hepsine cevap arayabiliyorsunuz. Ülkemizde Deep Learning Türkiye adı altında çalışmalar yürüten ve lise öğrencilerinden tutun iş hayatına atılmış çok sayıda insanı birleştiren bir olgu da var ve bu olgu çok güzel işler paylaşma yolunda emin adımlarla ilerliyor. 2018 yılının Ocak ayında Microsoft İstanbul Ofisi’nde düzenledikleri Meetup ile de yılın ilk bilgi paylaşımı yapmışlardır. Bu Meetup’lar sayesinde daha fazla alana ve insana ulaşmayı hedeflemektedirler. Adıyla ilişkisi olsa gerek, derinlerine inildikçe keşfedilmemiş değerli madenleri önünüze serebilen bu kavram. Gerçekten araştırılmayı ve yeni çalışmaların yürütülmesini hak ediyor. Sevgi DIRMIKÇI Endüstri Mühendisliği Öğrencisi
22
Bizden ||
Merhaba Sevgili Okurlar, Sizleri bu yazımda çiçeği burnunda etkinliğimiz İNTEK’in dününe götüreceğim… Topluluğumuz gün geçtikçe büyüyor ve gelişiyordu. Her sene bir önceki seneye nazaran daha iyi işler yapılıyordu. Biz de yönetime geldikten sonra topluluğumuzu daha ileriye götürebilmek için neler yapabileceğimizi düşünmeye başladık. Akademik yılın ikinci yarısına göre şartlardan dolayı ilk yarısının daha stabil geçiyor olması ve bu yarıda büyük bir organizasyonumuzun olmaması bizleri harekete geçirdi. Bizim de ilk dönemi daha etkili geçirebilmek için aklımıza, daha önceleri hayal edilip faaliyete geçirilememiş olan bir salon etkinliğini yapmak geldi. Çünkü salon etkinliği düzenlemek her açıdan topluluk üyeleri için büyük bir tecrübe kapısıydı.
İkinci dönem gelenekselleşen bir salon etkinliğimiz (Kadın İş Derse) vardı. Fakat bu etkinliğin konusu belli bir gaye ve amaç doğrultusunda daha özelde kalmakta ve bu özel eksen çerçevesinde çeşitli alanlara uzanmaktaydı. Daha önce bu etkinliğimizin özel çerçevesinde işlemiş olsak da daha genel ve kendi dünyası içerisinde Teknoloji, Endüstri 4.0, Girişimcilik, İnovasyon gibi güncel konuları işleyeceğimiz yeni bir etkinlik tasvir ettik. Üniversitemizde bugüne kadar farklı isimli etkinliklerde bu konular ayrı ayrı işlenmiş olsa da bir bütün olarak ve kapsamlı bir şekilde özelleştirilmiş bir etkinlik çatısı altında toplanmamıştı. Öğrenci faaliyetleri ekseninde bu kavramları işleyeceğimiz etkinliğimiz ile üniversitemiz atmosferine kalıcı ve fark yaratan bir şekilde kazandırmak istiyorduk. Tabii ki etkinliğimize bir isim gerekiyordu. Bu tarz etkinliklerde en zor kısım isim bulmaktı ya da bize öyle
geliyordu. Biz de isim bulma konusunda önceki yönetimlerimize, mevcut yönetim ve idari kurullarımıza danıştık, çeşitli isim önerileri aldık. Oylama sonucunda topluluğumuzun eski başkanlarından olan Abdulkadir Bekdemir’in “İnovasyon ve Teknoloji Günü (İNTEK)” isim önerisi oylama sonucu kabul edildi. İsim belirlendikten sonra hızlı bir şekilde etkinlik dosyası oluşturduk ve çalışmalara başladık. Planlama ve isim bulma aşaması yaz tatili dönemine geldiği için pek çalışma yapamadık. Okul başladığı gibi sıkı bir çalışma içerisine girdik. Etkinliğin çıkması için sadece iki ayımız vardı ama elimizde elle tutulur bir şey yoktu. Konuşmacılara mailleri atmaya aynı zamanda da sponsorluk görüşmelerine başlamıştık. Mailime ilk dönüş yapıldığı zamanı hatırlıyorum da elim ayağıma dolanmıştı, heyecandan ne yapacağımı bilemeyip başkanımıza ve etkinliğimizin eş koordinatörüne koşmuştum. Bu tarz heyecanların çok güzel ve herkesin tatması gereken tecrübeler olduğunu düşünüyorum. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan etkinlik günü geldi çattı, hepimizin içinde büyük bir heyecan vardı. Bu yeni etkinliğimize ek yenilik olarak gerçekleştirdiğimiz projelerin tanıtımını yaptığımız stantlar etkinliğimizde yer aldı. Etkinlikte en çok ilgi gören kısımlardan biri de burasıydı.
23
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Bizden
Etkinliğimiz 10:30’ da açılış konuşmaları ile başladı. Açılış töreninde birçok protokolü ve akademisyeni ağırladık. Etkinliğimiz aynı zamanda basın tarafından yoğun ilgi gördü. İlk oturumda İşbir Sentetik Dokuma San. Tic. AŞ’den Murat Özpehlivan, “Kendi Hayatının Lideri Ol” adlı sunumunu gerçekleştirdi. İkinci oturumumuz İnovasyon ve Ar-Ge Merkezi A.Ş’den Tuğba Özdenal’ın “Sürdürülebilir İnovasyon” adlı sunumu ile devam etti. İkinci oturumdan sonra öğle arası verildi. Bu sırada misafirlerimiz fuaye alanında bulunan proje sergilerimizi ziyaret ettiler ve çeşitli ikramlarımızdan faydalanma imkanı buldular. Öğleden sonraki ilk oturum Kona Medya kurucu ortağı olan Ömer Karapınar’ın “Neden Köşeyi Dönmek İstiyoruz” adlı sunumu ile devam etti.
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
Dördüncü oturumumuz Skysens’ten Emrah Mercan’ın “Dünyada ve Türkiye’de Nesnelerin İnterneti Uygulamaları” adlı sunumu ile devam etti. Beşinci oturumumuz Omron Electronics’ten Ali Önal’ın “Geleceğin Akıllı Fabrikaları ve Yapay Zekâ” adlı sunumu ile devam etti. Altıncı oturumumuz Vestel’den Alper Öz ve Ceren Ekinay’ın “VESTEL 4.0” adlı sunumu ile devam etti. Etkinliğin sonunda etkinlik eş koordinatörleri olarak teşekkür ve kapanış konuşması yaptık.
laşmak istiyorum. Eş koordinatörüm Zeynep Berke Durmuş başta olmak üzere etkinliğin her anında alın teri olan tüm ekip arkadaşlarıma ve tabii ki bize bu etkinliği yaparken maddi ve manevi desteğini esirgemeyen üniversite yönetimimize, hocalarımıza, mentörlerimize ve sponsorlarımıza teşekkür ederiz. Sürç-i lisan ettiysem affola… Ahmet ŞAFAK Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
En başından en sonuna kadar İNTEK serüvenimize sizleri de bu yazımla dahil etmeye çalıştım. Yazıma son verirken, böyle bir etkinliği topluluğumuz ile üniversitemize kazandırmış olmanın ve etkinliğimiz hakkında güzel geri dönüşler almamızın bizlere yaşattığı mutluluğu sizlerle pay-
24
Bilim ve Teknoloji ||
Yeşil Sihir **Dikkat! Bu yazıda bir çok sinema filminin görsel efektsiz hali anlatılmaktadır.Bu filmler arasında sevdiğiniz filmler var ise bir miktar hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.** Nedir Bu GreenScreen denen şey? Sinema çok uzun yıllardır var olan bir sektör ve bu sektörde her alanda olduğu gibi tarihi boyunca değişime uğramıştır. Bu değişim Sinema’nın iskeletini oluşturan her parçasında gerçekleşmiştir. Fakat bizler için bu değişimin en önemli parçası tabiki sinema filmlerinin görsel kısmıdır. Peki bu kısım neden bu kadar önemlidir? Bu soruyu cevaplayabilmek için bir miktar geçmişe gitmemiz gerekiyor. Yani Sinemanın doğduğu dönem olan 1830’lu yıllara bakalım. Bu tarihte çizilmiş resimleri art arda bir ekrana yansıtarak hareketli bir görüntünün çıkarılmaya çalışıldığını görüyoruz. Bu çalışma günümüzde “video” adını verdiğimiz formatın atasıdır. O dönemde video yapılmaya çalışılmış fakat bu 1830 yılının teknolojisi ile denenmiştir. Buradan şunu rahatlıkla söyleyebiliriz sinema’nın başlangıcından itibaren görme duyusu en ön plandadır ve bu hiç değişmemiştir
25
hatta teknoloji’nin gelişmesiyle önemi artmıştır. Bu yazıda asıl anlatmak istediğim konuya geçelim. Gelişen ve değişen teknoloji ile film görselleri. Bu konunun ciddiyetini anlamanız için geçmişten günümüze çekilmiş bazı filmlerin(özellikle yeni yöntemlerin kullanıldığı filmler) görsel efekt yöntemlerinden bahsedeceğim.Günümüze geldikçe teknoloji’nin ne kadar etkili olduğunu göreceksiniz. Sinema tarihinde ilk görsel efekt 1895 yılında yapılan “TheExecution of Mary Queen of Scots” filminde kullanılmıştır.Kraliçenin idam sahnesinde giyotinin tam ineceği anda çekim durduruldu. Mary Queen’i canlandıran oyuncunun yerine, kuklası konuldu. Bu arada sahnedeki diğer oyuncular kımıldamadan beklediler. Kamerada da en ufak bir oynama olmadığı için, sahne kaldığı yerden çekilmeye devam edildiğinde kesintisiz bir görüntü elde edildi. Bu tekniğe “substitution shoot” (yerine koyma efekti) denir.Ve bu efekt sinemada sıkça kullanılan bir efekt haline gelmiştir. -O bir kuş! -O bir uçak! -Hayır hayır o Superman!!
Başlangıcı çok eskilere dayanan ve çizgi romandan sinemaya aktarılmış bir karakterdir Superman.Çizgi romanlarda doğa üstü güçlere sahip olan bu karakteri sinema’da beyaz perdeye aktarmanın 1950’li yıllarda ne kadar güç olacağını tahmin edebiliyormusunuz? Uçabiliyor,binaları yıkabiliyor ,çok hızlı koşabiliyor ve en önemlisi gözlerinden lazerler çıkartabiliyor. Bu dönem sinemasının en büyük görsel tekniği maketler ve minyatürlerdir. Maket binalar, maket köprüler, maket devler. Bu yöntem maliyeti önemli ölçüde düşürmüştür. Kirk Alyn’nin oynadığı ve ilk superman filmlerinden biri olan “Atom Man VS. Superman” filminde Superman’in üzerinden uçtuğu köprüyü çok küçük boyutlara indirip maketini yapmışlar ve kamera uzaklık efekti ile Superman’i köprü üzerinden uçurmuşlardır. Çok ucuz ve dönemine göre kaliteli bir yöntemdir. Ufaktan günümüze doğru gelelim. Günümüzde hemen hemen her filmde kullanılan bir yöntem olan GreenBox’dan bahsedelim. GreenBox Nedir? Basit şekliyle aslında chroma key “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Bilim ve Teknoloji (kilit renk) denen bir çekim hilesi yönteminin en çok tercih edilen uygulamasıdır. İki farklı görüntüyü birbirinin üstüne oturtmaya yarar. Böylece imkansız, pahalı veya tehlikeli sahneleri kolayca çekme lüksünü kullanıcısına sunar. Üç genel chroma key uygulaması vardır ve greenscreen (ya da bluescreen) bu uygulamalardan günümüzde en çok tercih edilenidir. Bu teknik için ihtiyaç duyacağınız stüdyoya da greenbox denir. Şimdi size her izlediğimde hayran kaldığım bir film olan “300 Spartans” filminden greenscreen kullanılmış olan başlık görselini incelemenizi istiyorum. Şuan daha iyi anlamaya başlamışsınızdır. Eğer bu yöntemin yakın zamanda kullanılmaya başladığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. İlk olarak Larry Butler tarafından 1940 yılında çekilmiş Bağdat Hırsızı (The Thief of Bagdad) filminde kullanılmış ve daha sonra bu tekniği geliştiren Petro Vlahos’a Oscar ödülü kazandırmıştır. Yani greenscreen yıllardır kullanılan bir yöntem. Zamanında benim de aklıma takılan bir soruya değineyim. Fon Neden Yeşildir? Fonun yeşil olma nedeni, yeşilin en düşük ton olması ve ışığı çok iyi emmesidir. Bununla birlikte yeşil insan vücudunda olma ihtimali en az olan renktir. Ten rengi ve saç renginde yeşile rastlanması pek olası değildir. Yeşil olan yerler bilgisayar ortamında değişeceği için, insanların üzerinde aynı renk olmamalıdır. İnsan figürünü değiştireceğimiz zamansa insanı komple yeşile giydirmeliyiz. Yeşil rengin dışında ikinci bir seçenek ise mavidir. Bluescreen’de greenscreen
kadar kullanışlıdır. Zaman ilerliyor , çok hızlı ve güçlü bilgisayarlar ortaya çıkıyor.Bu bilgisayarları neden üç boyutlu modelleme için kullanmıyalım? Evet insanoğlu bu soruyu kendine sorduğu an greenscreen yönteminden çok daha gelişmiş bir sinema efekt yöntemini yani SGI yöntemini ortaya çıkarmıştır.Superman filmlerinde maketler yaparken bu işi sadece bilgisayarlar üzerinden yapıyor hale geldik ve bu tamamen teknoloji’nin gelişmesi sayesinde gerçekleşmiştir. CGI Nedir? CGI, “Computer generated imagery” yani Bilgisayar üretimli imgeleme demektir. Green Screen yani yeşil ekran adını almış olan sistemin daha gelişmiş halidir. Genel olarak Bilgisayar ile yaratılmış görüntü diyebiliriz. Bu teknolojinin filmlere sağladığı katkı çok büyüktür.Şimdi örnek gösterme zamanı! Çoğunuzun izlediğini düşündüğüm ve tüm serisini tekrar tekrar izlemiş olduğum LOTR serisinin gollum yani ‘simeagol’ karakteri bu CGI teknolojisi ile perdeye yansıtılmıştır. Makyaj ile o hale gelmediğini çoktan anlamış olduğunuzu varsayıyorum. Gollumu canlandıran kişi olan Andy Serkis (Oyunculuğuna bayılırım) başka bir film serisinde yine tamamen CGI ürünü olan bir karakteri canlandırmıştır. Bazılarınız tahmin etmiştir bu serinin adı “War for the planet of the Apes” dir. Dilimize maymunlar cehennemi olarak geçmiştir. Andy Serkis filmde başrol de olan “Caesar” adlı maymunu canlandırmıştır yanlış okumadınız MAYMUN. Bunun nasıl olduğunu anlatmak yerine gör-
sele odaklanmayı tercih ediyorum. Evet teknoloji epeyce gelişti! Tabi herşey bilgisayarlar üzerinden yapılmaya başlanınca bende dâhil
çoğu sinema izleyicisi, bu yöntemin yanlış kullanıldığı filmlerin ki bu filmler çoğu zaman süper kahraman filmleri oluyor, mağduru oluyoruz. Her şeyin iyi ve kötü yanları vardır. Peki, bu efektlerin en kötü yanı nedir? Tabikide gerçekçiliğin ciddi anlamda azalması. Size CGI’ın kötü kullanıldığı birçok film sayabilirim. Sevdiğim bir youtuber olan Barış Özcan’dan bir alıntı yaparak bitirmek istiyorum. “Bilgisayarların hızlanıpta görsel efektler üretmeye başladığı ilk yıllarda amaç kameranın göremedeklerini tamamlamaktı veya gördüklerini eksiltmek yani hikâyenin daha iyi anlatılmasına yardımcı olmak. Hikâyeniz milyonlarca yıl önce yok olmuş dinazorları göstermeyi gerektiriyorsa bunu elbette bilgisayarlarla yapıcaksınız ama bunun inandırıcı olması lazım. Özellikle son yıllarda sayısı hızla artarken kaliteleride aynı hızla düşmeye devam eden süper kahraman filmlerinde gördüğünüz görsel efektler sizce bunu başarabiliyormu, gördüklerinize inanabiliyormusunuz? Nerde o eski efektler. İyi bir hikaye anlatabilmek, izleyenleri inandırabilmek için herşeyi göstermek gerekmiyor bazı şeylere görmedende inanabilirsiniz.İlla gösterecekseniz mümkün olduğunca gerçek şeyleri gösterin.” Hasan ERKAÇMAZ Elektrik - Elektronik Mühendisliği Öğrencisi
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
26
Bilim ve Teknoloji ||
Bu yıl Newton ve Einstein’den sonra gelen en büyük fizikçi olarak kabul edilen aynı zamanda çok yetenekli fizikçilere verilen unvan olan Lucasian Profesörlük unvanına sahip olan Stephen Hawking’i kaybettik. İsmini duymayanımız yok denebilir fakat onu gelin biraz daha yakından tanıyalım. İngiliz fizikçi, evrenbilimci, astronom, teorisyen, yazar… 8 Ocak 1942 Galileonun tam 300.yıl ölüm yıl dönümünde doğup, Einstein’in doğum günü olan ve Pi Günü de olarak kutlanan 14 Mart’ta aramızdan 76 yaşında ayrıldı. Babası Stephen Hawking’in tıp okumasını istedi o ise matematik okumak. Fakat ne babasının isteği oldu ne de kendisinin.Bulunduğu kolejde matematik bölümü mevcut olmadığı için fizik bölümüne geçti. Oxford Üniversitesi’ni birincilikle bitirip Cambridge Üniversitesi’nde kozmoloji (evren bilimi) doktorası yaptı.
27
Gençliğinde at biniyor, kürek sporuyla ilgileniyordu. Ama Cambridge’tey-
ken hastalığının teşhisi konuldu ve vücudunun işlevini neredeyse tamamen yitirdi. Stephen Hawking 1960’ların başında 21 yaşındayken tedavisi olmayan Amyotrofik lateral skleroz (ALS) hastalığına yakalandı. Motor nöronların zamanla yüzde seksenini öldürerek sinir sistemini felç eden; ancak beynin zihinsel faaliyetlerine dokunmayan bu hastalık, Hawking’i tekerlekli sandalyede yaşamaya mahkûm etti. Ünlü bilim insanı, 1985 yılından sonra sesini de yitirmiş olduğu için, koltuğuna yerleştirilmiş, yazıları sese dönüştürebilen bilgisayarı sayesinde insanlarla iletişim kurabildi. Hawking, bilimsel uğraşlarında ve günlük yaşantısında çevresinden ve ailesinden büyük destek aldı. Konuşmak istediği anda, elindeki elektronik aleti sıkarak, sandalyesine bağlı özel bilgisayarının ekranına, dakikada ortalama 10 kelimeyi sıralayabildi. Bu sessiz konuşan dehanın, özel bilgisayarının hafızasında yaklaşık 2600 kelime bulunuyordu. Böylece herhangi bir kelimeyi söylemek istediğinde ekrana yazabiliyordu.
Sağlıklı insanların konuşmalarında kullandığı kelime sayısı da 2500 civarındadır. Dolayısıyla Hawking, duygularını ifade etmede kelime sıkıntısı çekmedi. Evreni yöneten temel yasalar üzerine yoğunlaştı. Roger Penrose ile Einstein’in Görelilik Teorisinin genelde mekan ve zamanı ima ettiğini ,Big Bang’te bir başlangıç olsa da kara deliklerin evrene son vereceğini savundu.
Karadelilklerin parçacık yaydığını sadece içine bir şeyler çekerek büyüyen devler olmadığını aynı zamanda Hawking radyasyonuyla kütle kaybettiğini söyledi.Bu sonuca her şeyin teorisini bulmaya çalışırken ulaştı. Neredeyse tüm bilim adamlarının ulaşmak istediği her şeyin teorisi...En küçüklerin dünyasındaki kuantum ve en büyüklerin dünyasındaki görelilikkuramını birleştirmeye çalıştı. “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Bilim ve Teknoloji Stephen Hawking tüm bu çalışmalarını sürdürürken ortaya onun hakkında birtakım iddialar da atıldı. 30 yıl önce öldüğünü ama kaybetmek için fazla yararlı bir bilim adamı figürü olduğu için Nasa çalışanları tarafından bir benzeriyle değiştirildiğini iddia ettiler. Bu sahte Hawking’e inananlar,yerine getirilen adamın astrofizik hakkında hiçbir bilgisi olmadığını,sıradan bir adam olduğunu savunuyorlardı. Komplo teorisini savunanlar Hawking’in yazılarını da kendisinin yazmadığını savunmakta. Nasa’daki diğer bilim adamları kendi düşüncelerini sanki Hawking’in düşüncesiymiş gibi onun bilgisayarına yazdığını düşünenler var. Bu teoriye inananlar Hawking’in en önemli çalışmalarından olan “Zamanın Kısa Tarihi”nden önce bu değişimi yaşadığını söylüyorlar.Nasa’daki bilim adamlarının inandırıcılığının artması için bu çalışmaları Hawking’le beraber aktardıkları da söylenenler arasında.
Hawking’in yerine koydukları kişinin 30 yıl boyu taklit ettiğini söylüyorlar zaman geçtikçe gençleştiğini gençken koyu kahverengi,yaşlanınca gri saçları onların dikkatini çekmiş. Hatta yıllar önceki düğün fotoğrafının bu adamla tekrar çekildiğini “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
savunanlar var bunu karısının elbisesindeki küçük değişikliğe bağlamışlar. Stephen Hawking Zamanın Kısa Tarihi kitabı 9 milyon sattı.Bestseller listesine giren ilk fizik kitabı oldu. Yazarın “Zamanın Kısa Tarihi Kitabından” kısaca birkaç… “Günlerden bir gün ünlü bilimci (söylentiye göre Bertrand Russell (Rasıl)) Gökbilimi üzerine söylev vermektedir. Dünyanın güneş etrafında döndüğünü, güneşin de galaksi denen uçsuz bucaksız yıldızlar kümesi etrafında nesil devindiğini anlatır. Konuşmasının sonunda salonun en arkasında oturan ufak tefek yaşlı bir bayan ayağa kalkar ve “Bütün söyledikleriniz saçma sapan şeyler. Aslında, dünya dev bir kaplumbağanın sırtında bir tepsi gibi durmakta” der. Bilimci ise yüzünde esaslı bir gülümseme ile yanıtlar : “Peki, ya kaplumbağa neyin üstünde duruyor?”. “Sen çok akıllısın delikanlı, çok akıllı” der yaşlı bayan, “Ama ondan aşağısı hep kaplumbağa!”. “Günün birinde eksiksiz bir birleşik kuram bulursak, bu, yalnızca birkaç bilimci tarafından değil, genelinde herkes tarafından anlaşılabilir olmalı. İşte o zaman biz hepimiz, feylesoflar, bilimciler ve sokaktaki adam, “biz ve evren niçin varız?” sorusunu tartışabileceğiz. Hele bunu yanıtlayabilirsek, insan aklının en yüce zaferi olacak, çünkü o zaman Tanrı’nın aklından neler geçtiğini bileceğiz”
Hawking popüler kültürün de parçasıydı. The Simpsons çizgi filminde Homer karakteriyle yan yana resmedilmiş, BBC’nin komedi dizisi Red Dwarf’ta kendini oynamış, Uzay Yolu II: Yeni Nesil (Star Trek: New Generation) filminde hologramı yer almıştı. Hawking’in hayatı ilk eşi Jane Hawking’in tanıklıkları ve yaşadıklarına dayandırılan bir filmle beyaz perdeye taşındı. The Theory of Everything (Her Şeyin Teorisi) adlı film 2014 yılında vizyona girdi. Hawking’i beyaz perde Eddie Redmayne oynadı. Pink Floyd rock grubu da, 1994 tarihli The Division Bell adlı albümlerindeki Keep Talking şarkılarında Hawking’in mekanik sesini kullandı. Stephen Hawking, Cambridge Üniversitesi’nde matematik profesörü olarak çalışmaya devam etti, 2011 yılında Ceviz Kabuğundaki Evren (The Universe in a Nutshell) kitabını yayımladı. İngiliz kuramcı, hastalığının kendisine bazı faydaları olduğuna inanıyordu, rahatsızlanmadan önceki hayatından ‘sıkıldığını’ söylemişti. Hastalığı nedeniyle birilerinin bakımına muhtaçtı. Kendisine 20 yıldan uzun bir süre bakan eşine duyduğu saygıyı her fırsatta dile getiriyordu. Eşini, 1995’te evlendiği bir hemşire için terk etmesi yakınları ve arkadaşları için şaşırtıcı olmuştu. Hawking, 2000 yılından sonra Cambridge’teki Addenbrooke Hastanesi’ni çeşitli rahatsızlıkları nedeniyle sık ziyaret etmeye başladı. Hawking’in
28
Bilim ve Teknoloji || yıllarca sözlü ve fiziksel olarak istismar edildiği iddiaları üzerine polis, çevresindeki bazı kişileri sorguladı. Elektrikli tekerlekli sandalyesini çoğu zaman dikkatsizce kullandığı bilinen Hawking, vücudundaki yaraların fiziksel istismardan kaynaklanmadığını söylüyordu. İddialarla ilgili herhangi bir işlem yapılmadı. -Stephen Hawking uzaya gidiyor -Hawking: İnsanlığın Dünya’yı terk etmesi gerektiğine inanıyorum -Stephen Hawking: Trump Dünya’yı Venüs’e çevirebilir. İngiliz profesör, 2007 yılında özel geliştirilen bir uçağın içinde yer çekimi olmayan ortamı deneyim eden ilk felçli kişi oldu. Hawking bunu, uzay seyahatine ilgiyi artırmak için yaptığını söyledi. Hawking’in gelecek hakkındaki birkaç görüşü: -İnsanoğlu 100 yıl içinde başka bir gezegene taşınacak. -200 yıl içinde,insanların yerine çalışanlar sadece robotlar olacak -Evren genişleyecek ve bu süreçte Dünya aniden silinip gidecek. -Dünya liderleri,20 yıl içinde yıllardır uzaylılarla irtibatta olduklarını açıklayacaklar
29
-Bir çeşit aşı nedeniyle insan nüfusu yarıya indirilecek -Dünyamız çok ısınıp eriyecek ve yaşanılamaz hale gelecek -İnsanoğlu 60 yıl içinde kazayla bir nükleer bomba patlatacak.Sonuçları çok feci olacak Hawking uzayla ilgili görüşlerini şöyle dile getirmişti:
alı koyamadığını dile getirdi ve umuda dair şunları söyledi: “Bu da umudu kaybetmemeniz gerektiğini gösteriyor…” Şulenur SEKMEN Elektrik- Elektronik Mühendisliği Öğrencisi
“Yeryüzündeki yaşamın, aniden çıkabilecek bir nükleer savaş, genetiği değiştirilmiş bir virüs gibi felaketler ve giderek artan başka tehlikelerle yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduğuna inanıyorum. İnsanoğlunun uzaya gitmediği sürece bir geleceği olduğunu sanmıyorum. Bu yüzden, insanların uzaya ilgi duymasını teşvik etmek istiyorum.” Discovery Channel’daki bir programda Hawking, başka bir yerlerde bir hayat olduğunu düşünmenin mantıklı olduğunu söyledi, uzaylıların da yeryüzünü istila edip kaynaklarını ele geçirdikten sonra terk edebileceği uyarısını yaptı. Hawking, bir yazısında tüm hayatı boyunca motor nöron rahatsızlığından mustarip olmasına rağmen, bu hastalığın kendisini çekici bir aileye sahip olmak ve başarıya ulaşmaktan
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Güncel
TOYOTA, MITSUBISHI, NISSAN, CANON, HONDA, SONY, DAIKIN, PANASONIC, SHARP ve daha fazlası.. Bu şirketlerde çalışmak ister miydiniz? Hayır cevabını neredeyse duyamayacağımız bir soru. Neden bu firmalar yıllardır yükselişte? Neden bizler bu firmalarda bulunmak için can atıyoruz ve neden hepimiz bu markaları yıllardır tanıyoruz? Başarıyı yakalayan firmaların birçok ortak noktası var; insanların ihtiyaçlarına cevap verebilme, doğru zamanda doğru yerde olma, müşteri odaklılık vb. gibi uzayıp giden maddeler. Peki bazı işletmeleri duyduğumuzda ‘Keşke bende orda olsam!” dedirten fark ne? Sürekli iyileşmeleri, inovasyonu benimsemeleri, asla kendilerine bir zirve belirlememeleri, başarıyı yakalayan değil de sürekli başarıyı kovalayan olmaları onların farkları. 2. Dünya Savaşı zamanlarında ürünlerinde kalite krizi yaşayan Japonya; yalın üretim, kaizen, tam zamanında üretim (JIT), toplam kalite kontrol (TKK) yöntemlerini uygulamaya başlamıştır. Çünkü Japon tüketim mallarının kalitesiz ve taklit ürünler olduğu hakkında genel bir kanı vardı ve dolayısıyla bu görüşü ortadan kaldırmak için kaliteyi geliştirmek kritik bir faktördü. Peki Japonya nasıl algıyı yıktı?
47
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
Japon üretim sistemi, KANBAN da denilen tam zamanın da üretim ortamında malzeme hareketlerinin kontrolü aracılığıyla kullanılan bir çizelgeleme yaklaşımıdır. ANDON, özellikle otomotiv sektöründe kullanılan bir hata önleme sistemidir. Sistemin ana fikri, personelin önündeki sinyaller aracılığıyla sistemde oluşan bir aksaklığı yetkiliye bildirme esasına dayanır. Böylece sürekli gelişme iyileşme süreci izlenebilmekte ar-ge tezgâhlara kadar indirilebilmektedir. Bir diğer sistem ise Tam Zamanında Üretim (TZÜ) adı altında gerekli olan stokların gerektiği anda ihtiyaç noktasında bulunmasını sağlayan ve sıfır stoğu hedefleyen bir stok yönetim sistemidir. TZÜ üretim faaliyetlerinde ve üretimde istenilen miktarda istenilen kalitede en önemlisi de istenilen zamanda üretimi hedefler. TZÜ ‘nün amaçlarını hatalı ürün sayısını, ön hazırlık süresini, stok düzeyini, taşıma süresini sıfıra indirmek şeklinde saymamız yanlış olmayacaktır. Özetlemek gerekirse TZÜ “mudaları” yok etmeyi amaçlamaktadır. Muda (Waste - İsraf) mevcut kaynakların katma değer yaratmayan yerlerde kullanılmasıdır.
leme, taşıma, stoklar, gereksiz hareket, hata ve yeniden işleme şeklinde verimliliği düşüren yedi başlığı elimine etme yolunda genişleyerek gelişmiştir. Japonlar sürekli iyileştirmelerle sıfır hataya ulaşmaya çalışan başarıyı kovalayan ve asla vazgeçmeyen bir millet olarak ‘Japon gibi düşünmek ‘ algısını bizlere ve tüm dünyaya aşılamışlardır. Başta saydığımız firmaların tek ortak noktaları Japonya kökenli firmalar oluşları değil Japon Kültürünü benimsemiş firmalar oluşlarıdır. Japon şirket kültüründe ‘ Dontotsu ‘ adı verilen en iyinin en iyisini bulmaya çalışma ve bunu organizasyonlara uygulamayı amaç edinmiş firmalar vardır. Yine KAIZEN (Kai=Değişim, Zen= İyi) sürekli gelişmeyi öngören ve bunu sadece iş yerinde değil hayatlarında da her geçen günün bir öncekinden iyi olması için çalışmayı hedefleyen bir yaşam felsefesidir. Merve BAYIR Yönetim Kurulu Genel Sekreteri
Bu da ilk kez TOYOTA’daki JUST IN TIME (Tam Zamanında Üretim) uygulaması ile gündeme gelmiştir. Sistem fazla üretim, fazla işlem, bek-
30
Güncel ||
Oya Kalender’ den Tavsiyeler
Güzel Gençlik, ufka baktığında ne görüyorsun?
Yaşadığın coğrafya ve ortamın ne olursa olsun, umut etmek ve çalışmak seni her daim ayakta dimdik ve güçlü kılacaktır. Başarı nedir sence?
Belki ailelerimize göre A notu almak olabilir. Hatta C notunun, komşunun çocuğu için kabul edilebilir olduğunu düşünüp, kendi çocuğuna o notu öğretmeninin vermiş olduğunu düşünürler. Çünkü onun çocuğu en yüksek notu alacak zekaya, beceriye sahip, sonsuz kabiliyetli bir çocuktur. Başarıyı tanımlayan sözlüklere baktığınızda genelde serveti biriktirmek, yüksek pozisyonlar elde etmek, kıymetli şeyler elde etmek olarak tanımlandığını görüyoruz. Halbuki başarı bir yolculuktur... Sev-
31
diğin ve yapmaktan mutluluk duyduğun işlerin peşinden gitmektir. Varılacak nihai bir hedef değildir. Dünya’nın en başarılı kadınlarından biri olan televizyoncu Oprah Winfrey, Ne demiş bu konuda?
‘Başarılı olmak istiyorsanız, başarıyı hedefiniz yapamazsınız. Anahtar, başarılı olmak konusunda endişe etmemek sadece önem verdiğiniz bir amaca ulaşmak için çalışmaktır, böylece başarı doğal bir şekilde sizi bulur.’ Başarı; başkalarından daha iyi olmak da değildir. Çünkü başarı; sana bahşedilmiş yeteneklerle elinden gelenin en iyisini yapmaktır. Her birimiz eşit yaratılmadık, hepimizin yetenekleri ve karakteri farklı. Başarılı bulduğumuz ve hayran olduğumuz bir insanı bire bir ele alıp modellemek ne derece doğru olur?
Senin yeteneklerin bambaşka olabilir. Yeteneğin olmayan, sana ait olmayan konuların üzerine gidip, eforunu ona verdiğinde, olumsuz etkilenecek ve sana ait olan, asıl olan yeteneklerini kullanamamış olacaksın. Takip ettiğin ve başarısını takdir ettiğin kişilerin ancak çalışma disiplini, iş yapış şekli örnek alınabilir, ama modellemeyi bire bir yapmayıp, kendi yeteneklerin doğrultusunda kullanman en doğrusu olacaktır. Hangi özellikler seni ileriye taşır hiç düşündün mü? Neyi nasıl yaparsan başarılı bir yolculuğun olur? En önce tutku olmalı yüreğinin içinde. Yapmak istediğin, işle ilgili, bu Dünya’ya bırakmak istediğin izle ilgili tutku taşıman lazım. Sonra istikrarla çalışmak lazım, sevgiyle ve inançla. Eğer inancın varsa, o işi gerçek tutku ile inanarak yola koyulduysan gerçekten başarırsın.
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Güncel Peki yeterince sabrın var mı? Hiçbir şey bugünden yarına hoop diye oluşmaz biliyorsun. Ama senin sabrın ve istikrarınla nadide bir çiçek gibi büyür işlerin. Ya özgüven? Özgüven sahibi misin? Kendine güvenmelisin, iyi olacağına, işi kotaracağına güvenmeli. Hiç kimse senden üstün değil. Sen de yapabilirsin bunu biliyorsun. Ama tabi özgüven deyince sen tam tersi egosunu bir balon gibi şişiren egoistlerden misin yoksa? Biliyorsun bu da değil. Çünkü gözün kendinden başkasını görmezse çok şeyi kaçıkabilirsin. Her daim tevazu içerisinde kalarak, kimseyi ezmeden ve de kimsenin yanında kendini küçük görmeden çalışmalarını sürdürmelisin. Sağlığına dikkat ediyor musun? Sigaraya ve alkole karşı düşmanın olduğunu bilerek bakıyor musun? 1 sigaradan bişey olmaz deyip başlıyor herkes... Sağlık seni başarıya taşıyacak en önemli konulardan biridir, nolur unutma bunu. Başarılı olmanın bir diğer önemli anahtarı da insan kumbarasıdır. İnsan biriktirmek, hele de hem güzel ruhlu hem de faydalı olabilecek insanlar... Bu bazen iş dünyasından biri olabilir, bazen bir esnaf olabilir. İnsanlarla ilişkilerinizi diyaloğunuzu güzel tutun, önemli günlerde arayın, sorun mail atın kutlayın. Tabiki etrafımızıdaki binlerce insanı kontrol edip herkesle diyalog kurmamız ütopik olur. Ama genel olarak takipte ve iletişimde kalın.
işine bak. Çok yorum yapıp spekülasyona yol açma. Dikkat çekin, etkileyen olun. Bir farklılığın olsun, Kılık kıyafetten bahsetmiyorum, zekanla, yaratıcılığınla, hızınla, becerinle ortaya koyduğun bir farklılığın olsun. Risk alın. Korkma, risk al. Denemeden bilemezsin öyle değil mi? Ya sen en iyisini yapıyorsan? Ahlaklı olun. Arkadaşlar ahlaklı olmak dini inanca bağlı olan bir konu değildir, elbette tüm dinlerin içerisinde ahlak, en önemli temel taşlarından biridir. Ama hiç bir dine mensup olmasanız da ahlaklı olmalısınız. Nedir bu? Sözünde durmak, küfür etmemek, yalan söylememek, işini zamanında teslim etmek, saygı ve sevgi içerisinde davranabilmek. Bir başkası için kendinden daha fazlasını iste. Merak etme verenin hazinesi sonsuz ve sana vereceğinden hiç bir şey eksilmeyecektir. Tam tersine sen onun için de isteyebildiğin için senin akışın rahatlar.
Elinden gelenin en iyisini yap. Başkaları pes ettiğinde sen yola devam et. Umutlarının peşinden yılmadan git. Umudun kaybolduğunda dua et. Kaybetmekten düşmekten korkma. Sözlerimi tamamlarken, hayran olduğum güzel yürekli başarılı kadın Oprah Winfrey’den bir cümle paylaşmak istiyorum. ‘’Hayat sana ancak ondan istemeye cesaret ettiğin şeyleri verecektir. Gücünü asla başkalarının eline vermemelisin. Çevreni sadece seni ileri götürebilecek insanlarla doldur.’’ Geleceğimiz olan tüm gençliğe sonsuz sevgilerimle.... Oya KALENDER İş İnsanı & Sosyal Girişimci
Yakınma, şikayet etme, bahane bulma sadece çık ve ne yapıyorsan en iyisini yap! Elinden gelenin en iyisini yap! Arkadaşlar hayat bir yoldur ve asıl güzel ve keyifli olan yolda olmaktır. Umutlarının peşinden gitmek ve çabalamaktır, adım adım ilerlediğini görüp mutlu olmaktır.
Size hatırlatmak istediğim diğer konular da şunlar. Başarılı insan kavramına sahip olmak için, Asla geç kalmayın. Verdiğin sözün hep arkasında ol, basit gördüğün randevu saati konusunda bile eleştirmeyin. Sadece kendi önüne “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
32
Güncel ||
GIRI$IMCILIK
<“Şu okul bir bitsin de sonra efsane bir fikrim var, iş hayatına atılacağım be abi!!” diyorsan bu konu tam sana göre .> **GİRİŞİMCİLERİ SAHNEYE ALALIM** 1)KORKMA! “Kaybedecek neyim var ki?” deyip yola başlayan birçok genç girişimci olduğunu düşünürsek... Kaybedecek neyin var ki? 2)FİKRİNE GÜVEN (AMA TAPMA) Kural açık birilerine fikrini benimsetmen için önce kendin benimsemelisin. Fikrinin artı ve eksi yönlerini tart, düşün ve benimse. Eğer fikrin çürük gözüküyorsa, durma yeniden düşün. Sonuçta ampul de tek denemede bulunmadı sorun yok (Dipnot: Biz de Teslacıyız, örnek bu konuda çok kanıksandığı için kullanıldı yoksa tabii ki Tesla<3 #Teslanınaskerleriyiz). 3)PARA YOK, DESTEĞE İHTİYACIN VAR Bunlar sadece TUBİTAK destekleri , bunlar dışında özel destekler de var, gözünü aç havada para kokusu var takip et!!
leri ile bölgenin kültürel oyunlarıyla başlayan başarısını birçok platformda aynı anda global çapta servis veren bir yapıya taşıdı. Peak Games’in hızlı büyümesinde en önemli neden olarak platformların büyümesi ve Peak Games’in bu konudaki başarısı gösteriliyor. Şahin, kullanıcıların önemli kısmı ABD ve Avrupa pazarlarında olan Peak Games’i, İstanbul’dan dünyaya uzanan teknoloji ve ürünler yaratma yolunda hızla ilerleyen girişimlerden biri yapmak istiyor. Sidar Şahin’in röportajlarından alıntılar;”Ben kendimi bildim bileli internet sektöründeyim. Trendyol’un kurucu ortaklarındanım. İlk yaptığım işlerden biri İzlesene.com çok keyifli bir tecrübeydi. Oyun alanında kurduğum şirketlerden FunPac ve Game Garden da Peak Games’i kurmamızdaki en önemli sebeplerden biri diyebilirim.” “İlk yedi ayda 19,5 milyon dolarlık yatırım aldık. Üçü de venture capital (risk sermayesi) idi. Melek yatırımcılar da 1 milyon Euro yatırdı.”
İLHAM KÖŞESİ
Türkiye’nin en büyük ve en hızlı büyüyen teknoloji şirketlerinden birinin kurucularından. Peak Games’i, mobil ve sosyal oyunlarda dünya çapında 30 milyon kullanıcıya ulaştırdı. Geçtiğimiz yıl 150’den fazla ülkede bulunan kullanıcıları, 3 milyar kez Peak Games oyunlarını oynadı. Peak Games teknoloji ve ürün odaklı ekip-
33
İstanbul, Lozan ve Tokyo üçgenindeki baş döndüren profesyonel kariyerine aniden ara verip Harvard’da MBA yapmaya başladı. Bir yıl sonra, 2010 yılında eğitimini dondurup, 300 bin dolar sermayeyle Trendyol’u kurdu ve 16 ayda değeri 150 milyon dolar olan bir şirket yarattı. Yüzde 90’a varan indirimlere imza atan moda sitesi trendyol.com’u büyütme odaklı projeler geliştirdi. Amazon ve Google’ın yatırımcılarından Tiger Global ve Kleiner Perkins Caufield Byers’tan aldığı yatırımlarla kısa sürede büyüdü.
Şimdilerde Modagram adlı web sitesi ile uğraşıyor. Trendyol.com’un aktif üye sayısı 7 milyonun üzerinde. Mynet’in kurucusu Emre Kurttepeli sitenin ilk yatırımcısıdır. Daha sonra e-ticaret alanında yaptığı girişim ve satışlarıyla tanınan Sidar Şahin de sitenin ortakları arasında yer almıştır.
Eren Bali özellikle Amerika’da ve birçok diğer ülkede çok popüler olan Udemy.com eğitim platformunu kurdu. Kendisi Malatya’da doğdu. Malatya’da eğitim gördüğü okulda sadece bir derslik bulunuyordu ve kendisi zor şartlar altında eğitim aldı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra birkaç firmada çalıştı ve 2008 yılında eğitimi gelecek nesiller için kolaylaştırmak adına kurucu ortağı Oktay Çağlar ile Udemy. com projesine başladılar. Türkiye’deki denemelerinde başarılı olamayan ekip projelerini Silikon Vadisi’ne taşımayı düşündü. Silikon Vadisi’nde 50 yatırımcı tarafından reddedildikten sonra pes etmediler ve projelerine inançlarını sürdürüp birkaç yıl sonra 12 milyon dolar yatırım ile Udemy.com’un başarı hikayesi başladı. Şu an Silikon Vadisi’nde gözde girişimlerden biri haline geldi. Kendisi şimdi aynı zamanda Carbon Health sağlık girişimin kurucu ortağı ve CEO’su. Aslı KARAÇALI Sosyal Sorumluluk Proje Komitesi Başkanı
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Güncel
ÖZGÜVEN BASAMAK ZİNCİRİ Özgüven herkes için gerekli olan kişisel bir özelliktir. Diğer manada insanın kendisine verdiği değerin bir parçasıdır. Edindiğimiz deneyimler içinde bulunduğumuz sosyal aktiviteler insanın kendine olan güven duygusunu aşılar. Bu gibi faktörler kişideki özgüvenin oluşmasında ilk adımdır diyebiliriz.
mektedir. Bu yolda devreye farkındalık giriyor. Kişinin bu özelliği geliştirmesi için kendisinden emin bir şekilde hareket etmesi gerekir ve aynı zamanda yeteneklerinin ve yapabileceklerinin farkında olması demektir. Haliyle farkındalığın artması ile kişideki özgüvenin artması doğru orantılıdır
Peki kendine güvende bir özgüven midir? Çoğu insan aynı olduğunu söylese de aralarında önemli farklar ve ilişkiler bulunmaktadır. Özgüven kişinin iç dünyasını, becerisini ve yapabileceklerini dışa vurmuşluktur. Kendine güven ise insanların başarılarında yakalamış olduğu önemli bir mevkide, unvanda ve parasal olan her şeyde kişinin kendisinde benimsemiş olduğu geçici bir güvendir. Kişinin özgüvenini geliştirmenin yolu aslında kişinin kendine olan güveninden gelir. Bu gibi faktörler kişideki özgüvenin oluşmasında ilk adımdır diyebiliriz.
Seçim kişideki özgüveni etkileyen bir diğer seçenektir. Yanlış seçimler kişideki başarısızlığı ve güvensizliği beraberinde getirir. Bu etkiyi ortadan kaldırmak yine kişinin elindedir. Kişinin çevresi ile iyi ilişkiler kurması gerekmektedir. Öncelikle çevrenize bir bakın, daima başarılı kişileri gözlemleyenin. Bu başarıya nasıl ulaştıklarını inceleyin. Kendinizdeki eksiklikleri bu şekilde giderebilirsiniz. Aynı şekilde ileride yapacağınız iş görüşmesinde size çok yardımcı olacaktır.
Bana göre özgüven, insanda doğuştan var olan bir özellik değildir. Bu özgüveni kazanmak içinde öncelikle kendimizi çok iyi tanımamız gerek“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
Bu görüşmeler sizin özgüven kazanma sürecinizi iyice hızlandıracaktır. Bu süreçte ileride önünüze birçok seçenek sunulacaktır. Belki çoğu sizi tatmin etmeyecek. Ama şunu bilmelisiniz ki size uygun seçenekleri tercih etmelisiniz.
Bu yoldaki öğrenme beceriniz iş performansınıza göre şekillenir. Seçimini yaptığınız hayatı sürdürmeniz için hiçbir zorluk altında kalmadan özgüveninizi hiçbir şekilde düşürmemelisiniz. Ne çok aşırı ne de çok az. Yukarıda bahsettiklerimi besin zincirine benzetebiliriz. Bir kelimenin eksikliği çoğu olumsuzlukları beraberinde getirir. Ve ben en alt kademeye özgüveni yerleştirdim. Özgüveni sağlam tutmalıyız ki yaşantımız sağlam olsun. Temeli sağlam olan her şey her zaman uzun ömürlüdür. Yasin ARSLAN Elektrik - Elektronik Mühendisliği Öğrencisi
34
Bilim ve Teknoloji ||
EEG(Elektroensefalografi) ve Beyin Bilgisayar Arayüzü EEG : Beyindeki sinir hücreleri tarafından hem uyanıklık, hem uyku halindeyken üretilen elektriksel faaliyetlerin dalgalar halinde yazdırılmasına EEG(Elektroensefalografi) denir. Bilişsel sürecin en kısa ve en doğru yoldan ölçümünü elektriksel ölçme yöntemleri sağlar. Bu yöntemler, çok hızlı olan beyin aktivitesini (yani milisaniyeler) ölçebilen yegane tekniklerdir.
EEG kaydı sinir hücrelerinin yarattığı rastgele elektriksel aktivitelerin yüzeyden ölçümü ile gerçekleşir. Beynin belli bölgelerinden elde edilen bu elektrik sinyalleri matematiksel bir değere dönüştürülüp çesitli formülasyonlardan geçirilerek; dikkat, motivasyon, duygusal ilgi, bilişsel iş yükü, uyku hali gibi aktivitelere dair bilgi vermektedir. EEG , 1924 yılında Alman fizyolog Hans Berger tarafından geliştirilmiş ancak tıpta kullanıl-
ması 1940 yılını bulmuştur. Tıp alanında kullanılmasıyla da nörolojide bir devrim etkisi yaratmıştır. Kafatası yüzeyindki saçlı deriden ölçtüğümüz EEG kaydı çeşitli sinyallerden oluşur. Bu sinyaller frekans, genlik, morfoloji, reaktivite gibi çeşitli birkaç seçeneğe göre analiz edilir ve bu analizler sonucu sınıflara ayrılır. EEG sinyalleri frekansına göre dörde ayrılır; 1)Alfa Dalgaları: •Ritmik dalgalar •Genlikleri 50 mikro V •Saniyede 8-13 arasında frekansa sahip •Sakin, dinlenmiş ve genç kişilerin EEG datasında •Derin uykuda ortadan kalkar •Görsel uyarılmalar alfa dalgalarını ani olarak durdurur •En iyi, beynin her iki tarafında frontal bölgelerde tespit edilir. •Dışadönüklük (içe dönük daha az), yaratıcılık ve zihinsel çalışma ile bağlantılıdır. •Öğrenmek ve öğretilen bilgiyi kullanmada beynin en önemli frekanslarından biridir.
35
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Bilim ve Teknoloji 2)Beta Dalgaları: •Uyanık ve dikkati başka bir şeye yöneltilmiş kişinin sigma dalgaları ortadan kalkarak yerini beta dalgaları alır •Saniyede 14-80 •Yüksek frekanlı, düşük genlikli •Senkron dalgalar değil •Dikkat dış dünyaya yönelik olduğunda beta aktivitesi normal uyanma durumda •Beynin her iki tarafında ön loblarda tespit edilir 3)Teta Dalgaları: •Saniyede 4-7 •Düş kırıklığı ve duygusal stres durumunda •Beyin dejeneratif bozukluklarında •uyuşukluk, hayal kurmak, uyku ya da ‘dolaylı’ hayal/düşünce ilk aşamasını gösterebilir. 4)Delta Dalgaları: •Saniyede 3,5 tekrarı olan ya da az tekrarı olan tüm dalgaları içerir. •Genlikleri diğerlerinde 2 ya da 4 katıdır. •Çok derin uykuda ortaya çıkar •derin uyku veya yavaş dalga ‘background’ düşünmeyi ortaya koymaktadır. •Fiziksel dünyadaki farkındalığımızı azaltmak için delta dalgalarını arttırırız. Bu bilgiler ışığında, EEG kayıtlarının tabiî ki tıp alanında, çeşitli psikolojik rahatsızlıkların tanısında, epilepsi tanısında, patalojik uygulamalarda ve daha birçok çeşitli tanı ve rahatsızlıklarda kullanıldığını biliyoruz. Aynı zamanda biyosensör teknolojisinin gelişimiyle kablosuz EEG ölçümü yapabilen cihazların geliştirildiğini de biliyoruz. Buradan yola çıkarak, günümüz teknolojisinin getirdikleri arasında her şeyin dijital ortamda
bulunmasının verdiği kolaylık ve çeşitli cihazların birbirleriyle iletişime geçmesinin oluşturduğu yaşam standartlarının ortaya attığı bir kavram son yıllarda çok popüler hale gelmiş bulunmakta. Bu kavram Beyin Bilgisayar Arayüzü (BBA(Brain-Computer Interface-BCI) BBA: Beyin-Bilgisayar Ara yüzü, beyinde gerçekleşen bilişsel ve duyusal fonksiyonları, beyin sinyalleri ile kablolu veya kablosuz bağlantılı dışarıdaki bir cihaz arasındaki iletişimi sağlayan sisteme denir. Bu demek oluyorki bizler Beyin-bilgisayar arayüzü ile bir elektronik veya robotik sistemi kontrol edebiliriz. Bu da kesinlikle bazı temel motor fonksiyonlarını gerçekleştiremeyen hastalara , engelli vatandaşlarımıza gelecek için daha umut dolu teknolojiler geliştirilebileceğine bir işaret çünkü motor nöron fonksiyonlarımızı gerçekleştirememizin sebebi sinir ağlarımızın arasındaki kopukluk veya bu ağlardaki zedelenme ve hasarlardır. Bu bağlamda sinir ağlarımızda meydana gelen elektriksel aktivitelerimizin, zaten beynin bilişsel fonksiyonlarının sonucu oluşan beyin sinyalleri yoluyla ortaya çıktığına göre sinir ağlarıyla fiziksel olarak gerçekleyemediğimiz fonksiyonlarımızı (Ses,hareket vs.) geliştirilecek sistem ve yazılımlar ile gerçekleyebiliriz. Kısaca BBA sistemi, kişiye yalnızca beynini kullanarak haberleşme ve kontrol imkânı sunmaktadır. SONUÇ: EEG kayıtlarının BBA yardımıyla mikroişlemcilerle haberleştirilmesi beyin sinyallerinin de tıpkı EKG(Elektrokardiyografi) VE EMG(Elektronöromiyografi ) sinyalleri gibi yazılımlarla yorumlanıp çeşitli sistemlerin(robot kol, akıllı ev sis-
temleri vs.) içerisine entegre edilmesine olanak sağlıyor. Yine günümüzde çığ gibi büyüyen açık kaynak yazılımlarla bu teknolojiler daha da ileriye taşınıyor. Bugün bazı beyin bilgisayar ara yüzü ve EEG cihazı üreticilerinin yazılımlarına bazı kaynak kodlarına ulaşmak mümkün. Hatta ve hatta sadece EEG,EKG VE EMG sinyallerini işlemek için tasarlanmış mikroişlemci kartları bile mevcut. Bu da bu konuda çalışmak, araştırmalarını bu yönde devam ettirmek isteyenler için büyük bir fırsat fakat bütün kaynaklar tabiî ki İngilizce ve bahsettiğimiz cihazların ve kartların ücretleri dolar bazında ve gerçekten pahalı. Gelecek teknolojide EEG üzerine düşünülen ve konuşulan konular gerçekten heyecan verici. Bu konuşulanlar da kesinlikle yeni bir iş alanı doğurmakta. Kişiye özel tasarımlarla giyilebilir teknolojiden tutun engelli vatandaşların hayatını daha fazla kolaylaştıracak sistemlerin ürünleştirilerek piyasaya girmesinden bahsediyorum. Bu da kesinlikle Türkiye de ve tüm dünya da yeni bir Pazar açılacağı anlamına gelir. Esen kalın. Mustafa DURAK Engineering in Medicine and Biology Society Başkanı
(alfa blok durumu göz kırpma, ani uyarımlar,ses, alkış, ışık gibi aktiviteler sonucu ortaya çıkar)
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
36
Röportaj ||
Yücel Yılmaz ile Röportaj Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız? 10 Temmuz 1975 tarihinde Almanya’da dünyaya geldim. Aslen Susurluk Yıldız Köyü’ndenim. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi Balıkesir’de tamamladıktan sonra Anadolu Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü’nden mezun oldum. Üniversite yıllarında Üniversite Öğrenci Başkanlığı görevinde bulundum. Balıkesir’de Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı çeşitli okullarda İngilizce Öğretmenliği yaptım. Eğitim sektöründe Türkiye genelinde hizmet veren yabancı dil eğitiminde; kurs, yayıncılık ve yurtdışı eğitim alanlarında faaliyet veren Yabancı Dil Okulları’nın kurucusuyum. 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde Karesi Belediye Başkanlığına aday gösterildim. Adaylığımın ardından o dönem görev yaptığım Balıkesir Ticaret Odası Meclis Başkanlığı’ndan istifa ederek, halkımızın teveccühü ile Belediye Başkanlığı görevine getirildim. Üniversitemizde uygulamadan çok teorik dersler alıyoruz. Pratik uygulama yapabilmemiz için sizce neler yapılmalı ?
37
Bu noktada yerel yönetimler ile şehirlerin kalkınmasında ve ilerlemesinde tetikleyici rol aldığına inandığım üniversitelerin aktif bir şekilde işbirliği yapmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Siz değerli öğrencilerin bu işbirliği içerisinde aktif olarak yer almasının öğrendiğiniz teorik bilgileri pratiğe dönüştürme noktasında oldukça etkili olacaktır. Karesi Belediyesi olarak bizim önceliklerimizden birisi gençlerimizin donanımlı şekilde geleceğe hazırlanmalarına yardımcı olmak. Kurduğumuz Gençlik Meclisi ile şehirle ilgili dertlenen, elini taşın altına koymak isteyen, ‘benim de söyleyecek bir sözüm var’ diyen gençlerimize kentin yönetiminde söz veriyoruz. Ayrıca tüm kaynaklarımızı okuyan, araştıran, düşünen, özgüveni yüksek, sanata ve bilime ilgili, gelişmelere açık, farklılıklara saygılı, yenilikçi, ahlaklı, üretici, kaynakları etkin kullanan, çevreye duyarlı bir gençlik yetiştirmek için kullanıyoruz. Gençle-
rimizden gelen talepleri ne olursa olsun geri çevirmiyor, elimizden geldiğince destek oluyoruz. Üniversitemizin dezavantajları nelerdir ve bu konuda neler yapılabilir ? Balıkesir Üniversitesi’nin fiziki olarak bir dezavantajının olduğunu düşünmüyorum. Neticede bulunduğu mekana ruhunu veren, değer katan şey insanlardır. Hatta bu konuda Balıkesir Üniversitesi öğrencilerinin şanslı bile olduğunu düşünüyorum. Üniversitelerin toplumla ilişkisini geliştirmeye ve sosyal bütünleşmeye yönelik projeler üreten, Üniversite ile Balıkesir’i buluşturan işlerin altına imza atan kent yöneticileri var. Biz üniversite öğrencilerini ilgilendiren bir projeniz var mı ? Projelerdeki en büyük paydaşlarımızdan bir tanesi Balıkesir Üniversitesi. Hayata geçirdiğimiz projelerin büyük bir kısmını Balıkesir Üniversitesi ile birlikte yapıyoruz. Projelerle öğrencilerimiz belediye “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Röportaj imkanlarından faydalanırken biz de üniversitemizin akademik birikimiyle şehre farklı dokunuşlar yapıyoruz. Karesi’nin sosyal ve kültürel hayatını canlandıracak proje ve çalışmalarının yanı sıra öğrencilerimizin kariyerine katkı sağlayacak, şehre ve şehrin insanına değer katacak, çalışmaların altına üniversitemiz ile birlikte imza atıyoruz. Balıkesir Üniversitesi ve Karesi Belediyesi olarak “Akademik Danışma Kurulu” oluşturduk. Bu kurul, teori ve pratiğin birleştiği ve şehirle ilgili tüm fikirleri konuşabildiğimiz bir platform. Matematik Cepte projesini biliyorsunuzdur. Bu projede yer alan sizin gibi kıymetli öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz sayesinde çocuklarımızın çözemediği binlerce soru çözüme kavuştu. Ben bu projenin Türkiye’ye örnek olduğunu inancındayım. Uluslararası Termal Sağlık Turizmi Sempozyumu, Karesi Kültür ve Sanat Günleri aklıma gelen projelerden yalnızca bir iki tanesi. Firma öğrenci ilişkilerini nasıl sağlayabiliriz? Karesi Belediyesi olarak öğrencilerin kendilerini geliştirmeleri ve iş bulma imkanlarının arttırılması konusunda girişimlerde bulunuyor, elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz. Kariyer planlarını yaparken gençlerimize yardım etmek, projeler üreterek meslek sahibi olmalarına katkı sağlamak üzere Belediyemiz bünyesinde bir Kariyer Merkezi oluşturduk. İŞKUR ve Karesi’de faaliyet gösteren işverenlerimizle el ele verdik. Paydaşı olduğumuz İstihdam Fuarları var. Sağlanan bu imkanlardan daha önemli olan ise sizin üniversite hayatınızı nasıl geçirdiğiniz. Bu açıdan sosyalleşmenin ve doğru insanlarla iletişim kurmanın önemli olduğu kana“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
atindeyim. Tecrübelerimden öğrendiğim kadarıyla hayata erken başlayanlar yarışa bir sıfır önde başlamış oluyor. Okuduğunuz bölümü, yaptığınız işi zevk alarak yapmanızın çok önemli olduğunu düşünüyorum. İşinizi hobi olarak gördüğünüz zaman gelişime ve sonuca daha açık biri haline geliyorsunuz. Topluluğumuz IEEE hakkındaki düşünceleriniz neler? Gönüllü faaliyetlerinizle yaşadığınız toplumun ve çevrenin gelişmesine katkıda bulunuyorsunuz. Bu tür oluşumlar içerisinde yer alarak yeni insanlarla tanışır, çevrenizi geliştiririz. İyi bir çevre iş yaşamınızda da sizlere önemli imkanlar yaratacaktır. Gönüllülük olgusu etrafında toplanmış olan sizlerin aynı tutkularla büyük işler başarıyor olmasından daha gurur verici bir şey yok. Toplumsal anlamda da büyük bir görev üstlendiğinizi düşünüyorum. Başarılar gençler... Biz gençlere hayata dair vermek istediğiniz tavsiyeler var mı ? Başarılı olabilmek için risk alın. Günü yaşayanların kendisine ve çevresine çok faydalı olabileceklerine inanmıyorum. Bu nedenle iş planının en ince ayrıntısına kadar
belirlenip hayata geçirilmesinin başarı için en kritik unsur olduğunu düşünüyorum. Her zaman şunu söylerim bir ayağınızı yere sabit tutarak pergel gibi açılacak, risk alacaksın. Öncelikle uzun ve kısa vadeli hedeflerimize ulaşmak için yapacağımız iş planınızı belirleyin. Sizi farklı yapacak ve başarıya götürebilecek konuları tek tek tespit ederek odaklanmamız gereken kriterleri ortaya koyun. Hayat çok kısa; kendi tecrübenizle hayatı yaşarsanız eğer aldanırsınız ve kaybedenlerden olursunuz. Bu nedenle sizden önce yapılan yanlışları yapmamak gibi bir felsefeniz olması gerekiyor. Tecrübe kolay bir şey değil. ‘‘Yaşayarak öğreneceğim’’ felsefesiyle yaşayan insanların hep kaybettiklerini gördüm. Soru sorun, önünüze bakın, başarılı ve başarısız örneklerden çıkarım yapın. Başarı zaten kendiliğinden gelecektir. Son olarak eklemek istedikleriniz var mı? Hayatın herkese eşit verdiği tek şey zaman. Başarılı olanlar ise zamanı iyi kullananlardır. Özdisiplininiz yüksek olduktan sonra başarılı olmanız kaçınılmazdır.
38
Güncel ||
Üniversitede mezun olmaya yaklaştıkça, staj yeri ve iş bulma telaşımızda gün yüzüne çıkıyor. Sosyal medyanın kullanımının günden güne artmasıyla birlikte artık iş aramakta, staj bulmakta internet üzerinden yapılmaya başlandı bile. Bende bu yazıda profesyonel işverenleri, çalışanları, iş ve staj arayanları bir araya getiren bir platformdan yani LinkedIn’den bahsedeceğim ve kullanırken nelere dikkat etmemiz gerektiğini anlatacağım. LinkedIn’ini birkaç cümleyle açıklayacak olursak; işverenlerin özel kriterlerine uygun, donanımlı çalışanlar bulmasına, iş arayanların kendi özellikleri ve çalışma alanları çerçevesinde uygun işler bulmasına, çalışanların ise kendi mesleklerinde birçok deneyimli, aktif ve yetkin kişiyi takip edip etkileşim göstermesine, bilgi alış-verişinde bulunup alanında uzmanlaşmasına ve gündemi en güncel haliyle takip edebilmesine olanak sağlıyor. Yani LinkedIn profiliniz aslında sizin sosyal CV’niz. Sosyal CV derken de LinkedIn platformunu Facebook veya Twitter gibi sosyal medya hesaplarını kullandığımız gibi de kullanmamamız gerektiğini unutmayalım. Çünkü Linkedin’de uzmanlar, profesyoneller, patronlar, akademisyenler yer aldığı için ve bu kişiler kendi mesleği ya da işlerine katkıda bulunacak çalışmaları takip etmek üzere LinkedIn’de bulundukları için sizin kişisel anı fotoğraflarınızla, siyasi düşüncelerinizle, durumunuzu anlatan sözlerinizle sevdiğiniz müziklerle ilgilenmeyeceklerdir. Bu türden paylaşımlar tabiri yerindeyse LinkedIn’in ruhuna aykırıdır.
39
Şimdi gelelim LinkedIn hesabımızı nasıl oluşturacağımıza; linkedin.com adresine girdiğinizde klasik,kişisel bilgilerimizi yazıp kaydoluyoruz. Hesabımızı oluşturduktan sonra LinkedIn size profilinizde temel olarak nelerin olması gerektiğine dair yönlendirmeler yapıyor. O adımları uyguladıktan sonra insanların profilimize tıkladıklarında daha fazla bilgi sahibi olabilmesi için profil bölümümüze (yeteneklerimizi, başarılarımız vb.) bilgilerimizi eklemeye başlıyoruz. LinkedIN profilini tamamlaya çalışırken biz öğrencilerin en zorlandığı kısım deneyim kısmı. Deneyim kısmını doldurmak için bir şirkette çalışmış olmak zorunda değilsiniz. Üniversite hayatınızda görev aldığınız toplulukları, üyesi olduğunu vakıfları veya bir oluşumun temsilcisiyseniz onu da ekleyebilirsiniz.
başarılarınızı, katıldığınız organizasyonları, bildiğiniz dillerden ilgi alanlarına kadar her şeyi yazmalısınız. Siz bu bilgileri karşı tarafa doğru şekilde aktardığınızda staj veya iş başvurusu için mail attığınızda bakış açıları mutlaka değişecektir. Kendi profilime neler yazdığımı sizler için örnek olması için ekledim. Umarım faydalı olabilmişimdir. Diğer sayılarda görüşmek üzere! Ayşenur ŞAHİN Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Sonuç olarak hepsi sizin hayatınızda tecrübe kazandığınız şeyler olduğu için bunları yazmaktan açıklama kısımlarına spesifik şekilde neler yaptığınızı doldurmalısınız. Çünkü LinkedIn çok fazla sayıda üyesi olan bir platform ve sizi tanımayan kişinin sizin hakkınızda daha detaylı bilgi sahibi olabilmesi için yeteneklerinizi, “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Bizden
E# Nedir ? Merhaba önce kendimden bahsederek başlayayım. Ben Süheyl ARSLAN, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği 4. Sınıf öğrencisiyim ve bir E# eğitmeniyim. E# ile bundan 4 yıl önce, o zamanlar dahil olduğum IEEE öğrenci kolu sayesinde tanıştım. İlk olarak “E# nedir ?” sorusuna cevap vermek gerekirse E#, zamanında kendi üniversitesinde faaliyet gösteren IEEE öğrenci kolunda görev almış ve IEEE sevmiş, gönül vermiş 5 çok çok eski insanın kurduğu, amacı başta IEEE olmak üzere faaliyet gösteren öğrenci kollarına yaşadıkları veya yaşayabilecekleri sorunlar karşısında çözüm odaklı öneriler ile destek olmaya çalışmak ve insanlara kişisel gelişimlerine yarar sağlayacak softskills eğitimler vererek farkındalıklarını arttırmaktır. Peki “biz E# olarak kimiz ?” dersek, Eğitmenlerini genel olarak IEEE içerisinden seçen, şuan 9 kişilik bir ekibiz. Güncel haliyle, İstanbul, İzmir, Kıbrıs, Eskişehir, Ankara’da bulunan eğitmen ekibimizle Türkiye’de eğitim isteyen öğrenci kollarına ulaşmaya, destek olmaya,tecrübe aktarmaya çalışıyoruz. Neden yapıyorsunuz dediğinizi farz ederekten şöyle bir açıklama getirmek istiyorum; Hepimiz IEEE’de uzun yıllar çalışmış emek vermiş insanlarız. Aktif olarak çalıştığımız süreç boyunca da, kulüplerimizin emeklileri arasına katıldıktan sonra da derdi IEEE olmuş, biryerlerden alıp daha da ileriye taşımak olmuş insanlarız. Hepimiz bu kulüp içerisinde eğlenceyi, kardeşliği, iş yapmayı, takım çalışmasını, vizyonu gördük, yaşadık. Bu sebepten de istiyoruz ki, bizden sonra da gelecek olan yeni insanlar bu duyguları, bu anlayışı görebilsin ve yaşayabilsin. Tabi bunlara ek olarak her birimizin bireysel hedefleri, kariyer planları ile örtüşecek kişisel gelişimlerine katkı yapacak yetenekleri kendisine katma isteğini de belki de sayabiliriz özet olarak. Nasıl yapıyoruz ? sorusuna da cevap vermek gerektiğini düşünüyorum bu noktada. Bir eğitmen ekibi ve gönüllü insanlar olarak herşeyden önce bu yaptığımız iş kesinlikle amatör bir aktarım diyoruz aslına bakarsanız. Bizler, bizimle iletişime geçen insanlarla sorunları veya talepleri üzerine tartışmalar yapıp, daha sonrasında saatler, günler, haftalar süren bir süreç sonunda çözüm odaklı tecrübe aktarımları hazırlıyoruz. Son olarak bize E# facebook sayfasından ulaşabilirsiniz diyip benim kendi motivasyonumu oluşturduğum bir cümle ile veda edeyim. Teknik herşey için IEEE, geri kalan her şey için E#. Süheyl ARSLAN IEEE Türkiye E# Ekip Üyesi “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
40
Hobi ||
Model Ucak Model uçak gerçek uçağın ölçekli küçültülmüş versyonudur. Gerçek bir uçak gibi kullanılabilir. Oyuncak olarak görülmemelidir. Model uçaklara, elektrikli araba veya insansız hava araçlarında verilen destek kadar destek verilmiyor. Yarışmalara katılmak için maddi durumunuzun iyi olması veya bir/birkaç sponsor bulmanız gerekekte. Türkiye’de model uçak yarışı sadece Türk Hava Kurumunun düzenliği Jet Fest’dir. 14-15 Mayıs 2016 tarihinde 5.si düzenlenen Uluslararası Jet Motorlu Model Uçak ve Havacılık Festivali’ne Azerbaycan, İran, İsrail ve Danimarka’dan katılım oldu. Hızı 500 kilometre/saate çıkan model uçaklar şovlarıyla herkesin ilgi odağı olmayı başardı. Bir uçağın uçması için en önemli nokta aerodinamiktir. Bir uçağın üzerinde dört temel aerodinamik kuvvet rol oynar; 1. Lift: Kaldırma kuvveti 2. Thrust: İtme kuvveti
41
3. Gravity: Yer çekimi kuvveti 4. Drag: Direnç - Sürükleme kuvveti Bu dört kuvvetten kaldırma ve itme kuvvetleri uçağın uçması, yer çekimi ve sürükleme kuvvetleri uçmaması için çabalar. Bu nedenle de bir uçağın sabit bir hızla ve sabit bir irtifada uçabilmesi için aşağıdaki her iki denklemin sağlanması gerekir; • İtme kuvveti = Sürükleme kuvveti • Kaldırma kuvveti = Yer çekimi kuvveti Model uçaklarda başlangıç seviyesi olarak internetteki basit tasarımların çıktısını alıp strafordan modellemek öğretici ve eğlenceli olacaktır. 1400kv’lık ufak bir motor uçağı uçurmaya yeterli olur. Manevralar için micro servo motorlar tercih edilir. Aerodinamiği öğrendiğimize göre motorlara gelebiliriz. Elektrikli, içten yanmalı ve jet olmak üzere üç tip motor kullanır. Genelde iki zamanlı, dört zamanlı içten yanmalı motorlar kullanılır çünkü elektriğe göre
daha güçlü ve jet motora göre daha ucuz ayrıca kullanımı kolaydır. Tabii ki uçağa göre motor seçimi farklılık gösterir. Güçlü bir motor beraberinde ağırlık getirir ve uçağın ağırlık merkezini etkiler bu yüzden ihtiyacınız olan motoru kullanmak en iyisidir. Gövdesinde ise genel olarak strafor kullanır fakat profesyoneller modellerde mukavemeti ve hafifliği sebebiyle carbon fiber tercih edilir. İnsan her zaman kendini göklerde hayal etmiş ve göklere çıkabilmek için uğraşmıştır. Günümüzde Türkiye’nin havacılık alanında yaptığı yatırımlar, Türk pilotları dünya çapındaki başarılar bile insanı bu alanda şevklendirmeye yeter. Göklere çıkma hayalimi gerçekleştirememiş olsam bile bir mühendis adayı olarak insanları göğe çıkartmak için elimden geleni yapacağım. Mert KOÇAK Power & Energy Society Başkan Yardımcısı
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Güncel Acısıyla Tatlısıyla 2017 ‘ de Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu bünyesinde bulunan Ampute Futbol Milli Takımı, EAFF Avrupa Ampute Futbol Şampiyonası final maçında İngiltere ile karşılaştı. Vodafone Park’ta oynanan karşılaşma 2-1 Türkiye’nin üstünlüğü ile son buldu. Bu sonuçla Türkiye Avrupa şampiyonu oldu. Olimpiyat şampiyonu, eski milli halterci Naim Süleymanoğlu tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Beşiktaş, ligin 33. haftasında oynadığı Gaziantepspor karşılaşmasıyla üst üste ikinci, toplamda ise 15. şampiyonluğunu ilan ederek üçüncü yıldızı göğsüne taktı. Euroleague Final-Four’da Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı, Yunanistan ekibi Olimpiakos’u 80-64 yenerek 20162017 sezonunu şampiyon tamamladı. Dünyanın en büyük internet ansiklopedisi Wikipedia’ya Türkiye’den erişim engellendi. IAAF, Türkiyeli atletler Elvan Abeylegesse, Gamze Bulut ve Songül Konak’a doping cezası verdi. Usta sinema sanatçısı Halit Akçatepe 79 yaşında hayatını kaybetti. Ege Denizi’nde 6,2’lik deprem yaşandı. Ege Denizi’ndeki deprem, İzmir, Bursa ve İstanbul’dan hissedildi. Bir süredir akciğer kanseri tedavisi gören usta oyuncu Fikret Hakan hayatını kaybetti. Kanser tedavisi gören ünlü şarkıcı Harun Kolçak, hayatını kaybetti. Dünya Büyükler Grekoromen Güreş Şampiyonası’nda 130 kg’da Rıza Kayaalp dünya şampiyonu oldu. Gülmece, genç/çocuk kitapları yazarı ve öğretmen Muzaffer İzgü, 84 yaşında yaşamını yitirdi. Sunucu ve oyuncu Vatan Şaşmaz otel odasında öldürüldü. ‘Çocuklar İçin Koş’ temasıyla düzenlenen 39’uncu İstanbul Maratonuna on binlerce kişi katıldı. Kadın Milli Voleybol Takımı Avrupa ve Dünya Şampiyonu oldu. Tekerlekli Sandalye Basketbol Milli Takımı Avrupa Şampiyonu oldu. Sualtı Hokey Milli Takımı Dünya Şampiyonu oldu. Şırnak’ta madende göçük oldu ve 7 kişi hayatını kaybetti. Twitter 140 olan karakter sınırını 280’e çıkardı. Beşiktaş Şampiyonlar Ligi’nde gruptan lider çıktı. Türkiye ekonomisi 2017 yılında yüzde 7,4 büyüme kat etti. Aydın’ın Karacasu ilçesindeki Afrodisias Arkeolojik Alanı, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girdi. 2017’nin ilk 6 ayında 9’u çocuk 906 işçi can verdi. Ecem BAKAR Endüstri Mühendisliği Öğrencisi
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
42
Hobi ||
Space Soldiers Space Gaming A.Ş. 2014 yılında kurulmuştur. Bünyesinde eSpor takımı ve Space Akademi isimli oyuncu yetiştirme okulu bulunmaktadır. Ayrıca özel tasarım takım formaları ve çeşitli takım ürünlerinin yanında global başarıları ile uluslararası arenada tanınmaktadır. Space Soldiers CS:GO takımı, 5 oyuncusunun da Türkiye Milli CS:GO Takımı’nda yer aldığı tek takım olmanın yanında, global turnuvalarda Türkiye’ye açık ara en fazla birincilik ve başarıyı getiren takımdır. Takımın koçu Can Polat “Hardstyle”Yıldıran ile fanatik.com.tr’ de yapılan röportajdan bir kesit. Space Soldiers’ın hedeflerini ve vizyonunu açıklar mısınız? Space Soldiers aktif olarak 3 yıldır faaliyette. ilk yıl bir hazırlık sureciydi diyebiliriz, son iki yılda takımın öncelikli hedefi dünya çapın da ilk 20 takım arasında olmak ve global arenada ülkemize ve kendimize yer edinmek ki bunu gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Takımımız CSGO oyunu için son nokta olan Major Turnuva elemesine katılmaya hak kazanmıştır
43
ki bu en önemli hedefimizdi. Vizyonumuz öncelikle Space Soldiers’ı bir dünya markası haline getirmek, ve ülkemizde e sporu herkesle tanıştırmak ve tanıtmak, sadece bir e spor markası değil ayni zamanda bir moda markası haline gelmek. Sizce takımın şu anki durumu hedefine ulaşabilir mi? Bundan sonraki öncelikli hedefimiz CSGO dalında dünyada ilk 10 arasına girmek ve oradaki yerimizi korumaktır ki mevcut durumda gerçekleştirilebilir bir hedeftir. CSGO oyununda elemeler online olarak yapılmaktadır. Maalesef ki ülkemizdeki internet alt yapısı ve bağlantı kalitesi rakip ülkelere kıyasla standartların çok altındadır. Hedefimize ulaşmak ve bu dezavantajdan kurtulmak için bu tip elemeleri Avrupa da yaptığımız bootcamplerle aşmaya çalışıyoruz. Gerekli görüldüğünde daha iyi bir internet için ülke değişikliği düşünebiliriz. Eminim birçok oyuncunun hayalidir böylesine büyük bir takımda oynamak. Onlara tavsiyeleriniz nelerdir? Bu soru için özellikle teşekkür ederim, çünkü ülkemizde bilinen bir yanlışı belki buradan düzeltebiliriz.
Oyuncu olarak yeteneklerimiz sadece rakibimize ne kadar çabuk elemine ettiğimiz ile ölçülemez zira bu bir zorunluluk halidir. Asil önemli olan bunu yaparken etrafınızda olan bitenden ne kadar haberdar olduğunuzdur ve bu ancak oyunu anlayarak oynamanız ile oluşur. Ben çok fazla Deathmatch oynayın demeyeceğim çok fazla oyun izleyin POV demolar izleyin izlerken anlamaya çalışın, oyuncuların neyi neden yaptığını empati kurun ve o sahneleri kafanızda yaşayın. Komple bir oyuncu olmanın en önemli gerekliliği budur. Belli alt liglerde (bunlar isimlerini burada belirtmek istemiyorum) oynayarak, kendilerini göstermeye çalışmalılar. Verebileceğim en iyi tavsiye bu, çünkü malesef ki belirli bir sistemi ve yol haritası yok bunun. Oyuncularınızla beraber günde kaç saat çalışıyorsunuz ? Antrenmanlarımız öğlen 12’de başlayıp aksam 18:00 ile 20:00 saatleri arasında kadar devam ediyor. Tabi belli molalar verilerek. Tabi maçlarımızın olduğu günler bu saatler değişiklik gösterebiliyor. Onur SÖLER Makine Mühendisliği Öğrencisi “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Bizden
Kadın “İŞ” Derse’ 18 IEEE BAUN WIE olarak üçüncüsünü düzenlemiş olduğumuz Kadın “İŞ” Derse’18 etkinliğimiz, okuldaki salon etkinliklerimizden biriydi ve yine en güzelini yapmamız gerekiyordu. Biz de bunun için çalışmalara başlamıştık. Çok heyecanlı ve bir o kadar da tedirgin olarak çıktığımız yolda tabi ki aksilikler yaşadık. Daha önce ki düzenlediğimiz ve katıldığımız etkinliklerden edindiğimiz tecrübeler sayesinde bu sene hataları daha az olan bir etkinlik çıkarmaya çalıştık. Üniversitedeki öğrenci arkadaşlarımız için düzenlenen bu etkinlikteki başlıca amacımız onlara ilham vermekti. Mezun olduklarında neler yapabileceklerini uzmanlarından dinleyip, kadınların isteseler neleri değiştirebileceklerini farkına varmaları da bir diğer amacımızdı. Bize yardımcı olan erkek arkadaşlarımız her zaman vardı ve desteklerini hiçbir zaman esirgemediler. Erkek karşıtı bir komite olarak algı yaratmak hiçbir zaman istemedik. Bu yüzden konuşmacılarımızdan bir kaçı ve etkinlik esnasında görev alan birçok arkadaşımız erkekti. “Başarıya ulaşmak zor değil, basamakları beraber çıkacağız!” Sloganı ile erkek-kadın fark etmeden bir ekip olarak etkinliğimizi bu basamaklardan adım adım yukarı taşımak için çalıştık. Yaşadığımız her aksilik bizi daha da bir araya getirdi, daha sıkı sarıldık birbirimize. Etkinliğe günler kala gelemeyeceğim diyen konuşmacımıza sosyal medyadan baskılar da yaptık, etkinliklerimizin gözdesi brandamız yırtıldığında reklam yapmak için gece gündüz de çalıştık. Artık umudumu yitirme noktasına geldiğim anda bile ekip arkadaşlarımın bana sarılıp “Halledeceğiz gerekirse uyumayız, daha çok koştururuz ama biz bu etkinliği en güzel şekilde çıkartırız.” demesi bile yüreğime sular serpiyordu. İşte IEEE ailesi dediğim noktalardan biriydi. Etkinliğimiz 11:00’ da açılış konuşmaları ile başladı. Açılış töreninde birçok protokolü ve akademisyeni ağırladık. Etkinliğimiz aynı zamanda basın ve öğrenciler tarafından yoğun ilgi gördü. 7 Mart tarihinde etkinliğimizde Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlandı. 8 Mart 2018 tarihinde fakültemizde de Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladık. IEEE BAUN WIE ailesi olarak böyle bir etkinlik düzenlediğimiz için çok mutluyuz. Ayrıca bizden maddi manevi desteklerini esirgemeyen yönetimimize, mentörlerimize, hocalarımıza, ekip arkadaşlarımıza ve sponsorlarımıza çok teşekkür ederiz. Hazal Dilan ERKAYA Women in Engineering Başkanı “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
44
Hobi || OYUNLAR SADECE OYUN DEĞİLDİR Bilgisayarın bizlere sunduğu imkanlarla sanal ortamda sosyal medyanın ve bilgisayar oyunlarının kullanımı giderek yaygınlaşıyor. Birçoğumuz için bilgisayar kullanımı iş, günlük hatta özel hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Bilgisayar pek çok olumsuz etkilerinin olduğunu biliyoruz. Peki madalyonun diğer tarafına hiç bakıyor muyuz ? Bu konuyu merak edip bilgisayar oyunları hakkında yazılan makaleleri araştırdık. Derlediğimiz sonuçlardan sonra bizim gibi sizin de bilgisayar oyunlarına bakış açınız değişecektir. Şimdi madalyonun bir yüzüne bakalım. Bilgisayar oyunlarının bizlere olan negatif etkileri nelerdir ? Bilgisayar oyunlarının çocukların fiziksel sağlığı üzerinde negatif etkileri de mevcuttur. Saatlerce oturarak video oyunu oynamak obezite, uyku rahatsızlıkları, baş ağrıları, kuru gözler, karpal tünel sendromu (el bileği rahatsızlığı), kas hastalıkları ve aynı zamanda iskelet düzensizlikleri gibi risklerin artmasına neden olabilir. Şiddet içeren bilgisayar oyunları ile agresif davranışlar arasında bir ilişki olduğunu göstermiştir. İçinde çokça ateş etme ve öldürme eylemi bulunan oyunlara düşkünlük, çocuklarda öfke ve agresif davranışların artmasını tetiklemektedir. Zamanının çoğunu video oyunu oynayarak geçiren ve derslerini aksatan çocukların, zayıf bir akademik performans gösterdikleri, okulu kırdıkları, hatta okulu bıraktıkları gözlemlenmiştir. Peki bu negatif etkileri biraz ilgi ve dikkatle pozitif bir etkiye nasıl çevirebiliriz ? Bilgisayar oyunlarının çocuklar üzerindeki negatif etkilerini azaltmak için, ebeveyn kontrolü gereklidir. Ebeveynler çocuklarının ne tip oyunlar oynadığı konusunda çok dikkatli olmalıdır.
45
Anne ve babalar, çocuklarına oyun alırken, oyun kapaklarındaki yaş sınırını kontrol etmelidir. Oyun oynarken dikkat etmemiz gereken en önemli noktalardan biri de, bilgisayar oyunları için harcadığımız zamandır. Günde iki ya da üç saatten fazla video oyunu oynamamaya özen göstermeliyiz. Yukarıda bahsettiğimiz olaylara dikkat ettiğimizde bilgisayar oyunlarının pozitif etkilerini farkedebiliriz. Çoğu bilgisayar oyunu, oyuncularına fiziksel ve eğitsel faydalar sağlayacak şekilde dizayn edilebilir. Sopa sallamak veya hareket eden bir objeyi hedef almak gibi tekrar eden aksiyonlar kullanan oyunlar, beyni ve kasları çalıştırıp, gerçek hayatta daha etkin kullanmamızı sağlayabilir. Şimdi madalyonun diğer tarafına madde madde bakalım.
Aksiyon tabanlı oyun oynayan insanlar %25 daha hızlı karar veriyor. Bir çalışmada, 18-25 yaş arası katılımcılar iki gruba ayrıldı. Bir gruba 50 saat “Call of Duty 2” ve “Unreal Tournament” oyunları oynatıldı. Diğer grubaysa strateji oyunu olan “The Sims 2,5 saat oynatıldı. Aksiyon oyunu oynayan grubun, diğer gruba nazaran bilgisayar oyunu oynamakla ilgisi olmayan bir konuda %25 daha hızlı karar verdiği gözlendi.
Oyunlar görme kuvvetini arttırıyor. Araştırmacılar, özellikle Call of Duty oyunu gibi birincil kişiden vuruş oyunlarını oynayan insanların zıtlık farklarını algılamada %58 daha iyi olduklarını iddia ediyorlar.
Sürüş oyunları yaşlılarda hafızayı ve odaklanmayı geliştirdi. 60 ila 85 yaş arasındaki bir grup insan ayda 12 saate yakın NeuroRacer oyununu oynamak için bir çalışmaya tabi tutuldu. Oyunu 6 ay oynadıktan sonra, yaşlı insanlar çoklu görevlerde daha iyi bir sonuç gösterip, kısa sürede daha çok bilgi aldıkları ve dikkat yeteneklerinin de arttığı gözlendi.
Cerrahlar, oyun oynayarak laparoskopik kabiliyetlerini geliştiriyorlar. PLOS One dergisindeki bir çalışma, 1 ay boyunca Wii Tennis, Wii Table Tennis veya High Altitude Battle oynayan doktorların, el-göz koordinasyonunun ve doğru hamle kabiliyetlerinin geliştiğini söylüyor.
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Hobi Fatih’ in Favorileri 1-) FIFA 18 Oyunlar, fiziksel aktiviteye teşvik edebilir.
Bilgisayar oyunu oynayan okul öncesi çocukların, hareket kabiliyetleri gelişiyor.
Bilgisayar ekranının önünde saatlerce durmak genellikle kilo kaybı sağlamaz. Ama “exergames” denen yeni çıkan oyun türü, sanal ve gerçek dünyayı bağlayarak hareket etmeye isteksiz insanların egzersiz yapmalarına olanak sağlıyor.
Avustralya’daki Deakin Üniversitesi’nin bir çalışmasına göre, 3-6 yaş aralığındaki, Wii gibi interaktif oyunlar oynayan çocukların, oynamayanlara kıyasla hareket kabiliyetlerinin daha fazla olduğu gözlendi. Vurma, yakalama, fırlatma ve top sektirme gibi hareketler bu kategoriye giriyor.
Oyunlar eğitici de olabiliyor. Bilgisayar oyunları sadece eğlence için yapılmıyor. Oyun oynarken bazı terimleri,sayıları,kelimeleri öğrenebiliriz.
Elektronik oyunların el-göz koordinasyonunu geliştireceği muhtemel, ama araştırmacılar, halihazırda hareket kabiliyeti olan çocukların, ilk etapta interaktif oyunlara yönebileceğini belirtiyorlar. Madalyonun diğer tarafına baktığımızda bilgisayar oyunlarının doğru şekilde kullanıldığında nasıl faydalı olduğunu yazımızda sizlere aktarmak istedik. Öyleyse iyi oyunlar! Fatih ELİBOL Basın ve Halkla İlişkiler Komitesi Başkanı
Futbol ile aranız iyiyse bu oyun tam sizlik. Bilgisayar ve Playstation’ da olduğu gibi telefonlara kadar gelen bu oyunda futbol bilginizi kullanarak arkadaşlarınızla birlikte turnuvalar düzenleyip, eğlenceli vakitler geçirebilirsiniz. 2-) God of War Eğer mitolojiye ilginiz varsa Gad of War serisinin tüm oyunlarını oynamalısınız. 3-) Need For Speed Payback Oyun hikayesi,içeriği ve grafikleriyle diğer serilerden kuşkusuz daha iyi olan bu oyunu oynarken çok zevk alacaksınız.
Oyunlar karar mekanizmamızı değiştirebilir. Gerçek hayatta daha akıllıca ve daha etik kararlar alabilmemiz için, yavaş ilerleyen strateji oyunlar bizim düşünce şeklimizi değiştirebilir.
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
46
Sanat ||
LANTERN CORPS Geçtiğimiz günlerde beyaz perdeye çıkan ‘Justice League’ filminde çok kısa süre de olsa Green Lantern’ı görünce kendi içimde ufak gazlara geldim ve “Lanternlar gerektiği değeri görmüyor!” mottosuyla bu yazıya başladım. 2011 yılında Ryan Reynolds’un başrolü ile bir Green Lantern filmi görmüş ve lantern birliklerinin anlatımıyla devam edeceğinin sinyallerini almıştık. Ancak bu filmin devamı hiçbir zaman gelmedi. Hala neden olduğunu anlayamadığım bir şekilde bu film çok başarısız bulundu ve devamı iptal edildi. Bunu izleyen yıllarda maalesef ismini bile duymadık. Oysaki kendi içinde birçok çeşitli hikâye barındıran çok geniş bir evren Lanternlar. Evet, çoğunluk olarak sadece Green Lantern ve irade gücünden haberdarsınız ancak bunun yanında siyah, beyaz, kırmızı gibi renklere sahip olan ve güç olarak hayat, ölüm, aşk, öfke gibi duygulardan beslenen birçok lantern birliği mevcut çizgi roman evreninde. Ama korkmayın, bu yazımızda hepsini tek tek ele alacağız. Green Lantern Corps; Yazıya elbette ki en bilinen fener birliği olan yeşil fenerlerle başlayacağız. DC evreninin kozmik tarafında Oa gezegeninde kendilerine ‘Guardians of the Universe’ diyen ölümsüz varlıkların yarat-
47
mış olduğu irade gücünü benimseyip diğer tüm duyguları görmezden gelmeye çalışan bir ekip aslında bunlar. Evet; sadece bir kişi değiller ve aslında dünya ile bağlantıları da yok. Kendilerine evrenin polisi gibi gördükleri için ve dünyamızda da büyük çapta pek çok olay olduğu için tabi ki dünyamıza da uğruyorlar. Yeşil fenerlerin yemini ise şöyle;
“In brightest day, in blackest night, No evil shall escape my sight. Let those who worship evil’s might Beware my power--Green Lantern’s light!” Türkçeye de aşağı yukarı şu şekilde çevirebiliriz;
“En aydınlık günde, en karanlık gecede Hiçbir kötülük gözümden kaçmayacak Şeytani güce tapanların korkmasına izin ver, Benim gücümden... Yeşil Fenerin Işığından.” Sinestro / Yellow Lantern Corps; Sinestro’nun yeşil fenerlerden kovulduktan sonra oluşturduğu ve güç olarak korku duygusundan beslenen birliktir. Renk olarak sarı rengi kullanırlar. Hatta bir ara Batman düşmanlarına korku saldığı için sarı yüzük
tarafından kullanılmıştır. Yeminleri ise şöyledir; “In blackest day, in brightest night, Beware your fears made into light. Let those who try to stop what’s right Burn like my power Sinestro’s might!” Türkçeye çevirirsek;
“En karanlık günde, En parlak gecede Korkularından uzak, ışığa yolculuğunu yap. Doğru olanı durdurmaya kalkışanları Sinestro’nun gücü gibi benim gücümde yak.” Red Lantern Corps; Kırmızı fenerler ise öfke duygusunun gücünü kullanırlar. 666. Uzay bölümünün yok edilmesinden sonra hayatta kalan Atrocitus tarafından yaratılır. Yeminleri ise şöyle;
“With blood and rage of crimson red, Ripped from a corpse so freshly dead, Together with our hellish hate, We’ll burn you all--that is your fate!” Türkçesi;
“Koyu kırmızı öfke ve kan ile Yeni ölen taze bir cesetten sökülmüş, Hep beraber cehennemlik nefretimizle “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Sanat Hepinizi yakacağız. Bu sizin kaderiniz!” Orange Lantern Corps; Turuncu fenerler gücünü açlık, bencillik, doyumsuz olmak gibi duygulardan alır. Diğerlerinin aksine bu yüzük sadece ve sadece bir kişinin kontrolünde olur, çünkü bencillik! Yeminleri ise şöyle;
“What’s mine is mine and mine and mine. And mine and mine and mine! Not yours!” Türkçesi ise;
“Benim olan benimdir, benimdir ve benimdir. Benimdir, benimdir, benimdir, Senin değil!” Yeminleri cidden böyle şaka yapmıyorum. Blue Lantern Corps; Mavi umudun rengidir. Guardians of the Universe ekibinden Ganthet ekipten atılınca kuruluyor. Yanında bir yeşil fener olduğunda en güçlü birlik bu birlik oluyor ancak irade olmadan umut kendi başına o kadar da güçlü olamıyor. Yeminlerine gelirsek;
“In fearful day, in raging night, With strong hearts full, our souls ignite. When all seems lost in the War of Light, Look to the stars, for hope burns bright!” Türkçeye çevirirsek de;
“Korkunç günde, öfkeli gecede, Güçlü kalpler dolu olduğunda, ruhlarımız ateşlenir. Işık Savaşı’nda her şey kaybolmuş gibi gözüktüğünde, Umutların parlaması için yıldızlara bakın!” Star Sapphire Corps/Violet Lantern Corps; Mor renkli fener birliği belki de duyguların en yücesi olan aşkın gücünü kullanır. Yeşil fenerlerimiz“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
den Hal Jordan’ın eski sevgilisi Carol Ferris bu fenerlerin en bilindik temsilcisidir. Aşkın yüceliğine karşı bu fenerler güçlerini tam olarak kontrol edemiyorlar ve üyeleri genelde kadınlardan oluşuyor. Yeminleri ise şu şekilde;
“For hearts long lost and full of fright, For those alone in Blackest Night. Accept our ring and join our fight, Love conquers all with violet light!” Türkçe olarak da;
“Yıllarca kayıp ve korku dolu kalplere, En karanlık gecede yalnız olanlara, Yüzüğümüzü kabul et, kavgamıza katıl. Mor ışıkla fethedilenleri sev.” Indigo Tribe; Türkçeye çivit mavisi olarak geçen rengi benimserler ve güç olarak merhamet duygusunu kullanırlar. Diğer fenerlerin aksine bir corps yani birlik değil daha çok tribe yani kabile gibidirler. En önemli özelliği ise diğer fenerleri taklit edebilirler. Yeminlerinin orijinal hali şu şekildedir;
“Tor lorek san, bor nakka mur, Natromo faan tornek wot ur. Ter Lantern ker lo Abin Sur, Taan lek lek nok--Formorrow Sur!” Sırasıyla İngilizce ve Türkçeye çevirirsek;
“In sorrowful day, in misfortunate night, We help those, who need our might, With the lantern power of Abin Sur, We rid your misery... With compassionate might!” “Kederli bir günde, talihsiz bir gecede, Gücümüze ihtiyacı olanlara yardımcı oluruz, Abin Sur’ın fenerinin gücü ile Sefaletini kurtardık... Merhametin gücüyle!” White Lantern Corps; Kyle Rayner’ın bütün yüzükleri beraber takması ile
ortaya çıkmış bir fener birliğidir. Gücünü yaşamdan alır. Tek düşmanı ise yaşamın tersi olan ölüm, beyazın tersi olan siyahtır. Yemini şöyledir;
“Brightest day, in brightest night, Let my ring shine the brightest light. When evil comes I’ll join the fight The power of the White lantern is the strongest might!” Türkçeye çevirecek olursak;
“Aydınlık günde, aydınlık gecede, Yüzüğüm en parlak ışık kadar parlar. Kötülük geldiğinde savaşa katılacağım, Beyaz fenerin gücü en yüksek güç!” Black Lantern Corps; Nekron tarafından yaratılmıştır ve gücünü ölümden alır. Amacı tüm evrene ölümü yaymak ve böylece daha da güçlü olmaktır. Ölüleri zombi gibi hayata döndürme gücüne sahiptir. Yemini ise şu şekildedir;
“The Blackest Night falls from the skies, The darkness grows as all light dies. We crave your hearts and your demise, By my black hand, the dead shall rise!” Türkçe olarak;
“En karanlık gece gökyüzünden düşüyor, Bütün ışıklar öldüğünde karanlık büyür. Kalplerinizi ve ölümünüzü istiyoruz, Siyah elimle ölüm yükselecek! “ Kısa kısa bütün fener birliklerinden bahsetmeye çalıştım. Umarım neden bu kadar çok sevdiğimi ve sinema dünyasında da görmek istediğimi anlamışsınızdır. Benim en sevdiğim birlik Red Lantern birliği, peki ya sizin favoriniz ne? -Geek kalın! Enes ÇELİK Computer Society Başkanı
48
Sanat || Unutulmaz Filmler
Unutulmazlar
Selvi Boylum Al Yazmalım Cengiz Aytmatov’un Kırmızı Eşarp romanından uyarlanan, Atıf Yılmaz’a Altın Portakal kazandıran film İlyas ve Asya’nın unutulmaz aşkını anlatıyor.
Hababam Sınıfı Serisi Öğrencilik hayatları haylazlık ve tembellik üzerine kurulu olan bir sınıf dolusu matrak öğrencinin, Özel Çamlıca Lisesi’nde yaşadığı yer yer eğlenceli, yer yer dokunaklı öykülerini anlatan film serisidir.
Ah Nerede -Nerede bekleyeyim sizi? +Cehennemde. -Kaçta orada olacaksınız?
Turist Ömer Serisi
Tarkan -Bunu sana kim yaptı kurt? +Hav! Hav! Hav! -Hain Kostok!
Sadri Alışık tarafından canlandırılan karakter; aylak aylak gezen, dertsiz tasasız, kendine özgü dili olan ve kendine özgü selamı ile akıllarımızdan silinmeyen Yeşilçam sinemamızın unutulmaz karakterlerinden biridir. Turist Ömer’in başından geçen olayları konu alan film serisidir. Neşeli Günler Film; anlamsız bir tartışma sonucu dağılan bir ailenin yıllar sonra kardeşlerin rastlantısı sonucu yeniden bir araya gelmesini konu alır.
49
Unutulmaz Replikler
Süt Kardeşler Seni hiç sevmiyorum süt oğlan, babanı da sevmezdim zaten… Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı Müfettiş: Adın ne? Şaban: Hz. Ebubekir. Müfettiş: Oğlum adın ne diye sordum. Şaban: Ha Hz. Şaban. Müfettiş: Otur yerine. Der ve Güdük Necmi’yi kaldırır: Müfettiş: Kaç yaşındasın? Güdük Necmi: 1453. Müfettiş: Roma’yı kim yaktı? Güdük Necmi: Anam. Müfettiş: Senin anan kim? Güdük Necmi: Kanuni Sultan Süleyman. Müfettiş: İlk halife kimdir? Güdük Necmi: İmparator Neron. “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Sanat
4x4 Unutulmaz Şarkılar Hayat Bayram Olsa – Şenay Yüzbaşıoğlu (1973) Aman Petrol - Ajda Pekkan (1980) Gitme Sana Muhtacım – Zeki Müren (1982) Mavi Boncuk – Emel Sayın (1997)
Safa mi – Peya u ş u ğ Ko riciye a H u unc Dokuz
a Uşaklıgil iy u – Halit Z n m e M ı k Aş
Kürk Mantolu Madonna – Sabahattin Ali
Çalıku şu – R e
şat Nu
ri Gün tekin
Unutulmaz Kitaplar
Fatma Nur TETİK Teknik Gezi Komitesi Başkanı
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
50
Sanat || HİKÂYELERİNİ BİLMEDİĞİMİZ ŞARKILAR Toplum olarak şarkı dinlemek, dinlerken uzaklara dalıp gitmek yıllardır süregelen vazgeçilmez bir aktivitemiz olup çıktı. Uzun yolculuklarda, yürüyüşler yaparken, ders çalışırken belki yemek yaparken, uyurken, uyanıkken kısacası hayatımızın tamamlayan parçası haline geldi şarkılar. Hepimiz düşünmüşüzdür; kendimizi bulduğumuz şarkıların sözünü aklımıza kazırken :”Bu sözler nasıl ortaya çıktı acaba? Nereden, kimden ilham aldılar? Hangi hikâye etkili oldu ?”gibi soruları ve cevaplarını… Ben de bu sorulara cevap getirmek için çoğumuzun dinlediği şarkıları ve hikâyelerini araştırmak istedim. Tuğba ÖZKAN Women in Engineering Başkan Yardımcısı
HALUK LEVENT - ELFİDA “ Yüzün geçmişten kalan, aşka tarif yazdıran Bir alaturka hüzün, yüzün kıyıma vuran Anne karnı huzuru, çocukluğumun sesi Senden bana şimdi zamanı sızdıran … ”
20.yüzyılın sonlarında başarılı rock şarkıcılarından Haluk Levent, kanser hastası olan Beyzanur ile daha 4 yaşlarındayken tanışıp onu çok sevmiş fakat bir gün Beyzanur’un doktoru : “Haluk Bey, bu kızı gözden çıkarmanız gerekiyor.” der. Bu haberin ardından Haluk Levent, bir müzisyen arkadaşı ile Osmanlıcada “gözden çıkarılan kadın” anlamına gelen “Elfida” şarkısını yazar. 1 yıl sonra aynı aile bir çocuk beklediğini söylüyor, Haluk Levent ise aileden doğacak kızın adının Elfida olmasını rica ediyor ve öyle de oluyor. Şarkıya adını veren ‘Elfida’ ismi, küçük kız kardeşinde hayat buluyor.
Duman - Bal “…. Söyle nerdesin bal Artık benlesin bal …. Artık sen benim canımsın Canlı kalan tek yanımsın…” Duman grubunun solisti Kaan Tangöze’nin başına gelen üzücü bir olayın ardından bestelenmiştir. Kaan Tangöze ve 1995 Türkiye güzeli Ahu Paşakay masalımsı bir aşk yaşıyordu. Fakat Ahu’nun ailesel problemleri psikolojisini oldukça etkilemişti. Çiftin tartıştıkları bir gün, Kaan yeni albümünü ilk defa Kemancı Bar’da okumak için hazırlanmaktaydı. Çoğu şarkısında olduğu gibi bu parçalarını da Ahu’ya yazmışt ve sahnede gözleri Ahu’yu arayarak söylemeye başladı. Şarkılarını yarılamış halde Ahu’yu bulamayan gözlerle sahnede söylemeye devam eder fakat içinde bir ümit vardır ,diğer tüm konserlerinde olduğu gibi Ahu gelmiştir ve onu bir yerlerden izliyordur düşüncesi…”Bal” şarkısını söylerken,sahnenin arkasına acı haber gelir: Ahu intihar etmiştir… Konser bitiminde bu acı haberi öğrenen Kaan,15 gün boyunca kendini eve kapatır ve kendini dışarıdan soyutlar. Yıllar sonra yoğun istek üzerine bu şarkısını sadece bir kez ,gökyüzüne kollarını açarak ve ağlayarak söyler. Bu şarkının bu kadar önemli olmasının sebebi ise ilişkileri boyunca birbirlerine hep “Balım” diye hitap etmeleri.
51
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Sanat
EAGLES - HOTEL CALIFORNIA “On a dark desert highway, cool wind in my hair (Karanlık bir çöl otoyolunda, serin rüzgar saçlarımda) Warm smell of colitas, rising up through the air (Colitaların sıcak kokusu, yükseliyor havaya) Up ahead in the distance, I saw a shimmering light (İleride bir mesafede, parlak bir ışık gördüm ) My head grew heavy and my sight grew dim (Ağırlaştı başım ve bulanıklaştı görüşüm)… “ Tüm zamanların en iyi şarkıları arasında gösterilen “Hotel California”…1976’da bestesi yapılan bu şarkının sözlerini aldığı hikâye epey hüzünlüdür. Hikâyemizin kahramanı, 1969 yılının sonlarına doğru işi gereği uzun bir yolculuğa çıkmıştır. California‘nın çölünden geçerken biraz dinlenmek için güzel bir hotel olan Hotel California‘da durur. Otele yerleştikten sonraki gün, yan odasına yeni gelen güzel bir kız ile tanışır ve arkadaş olurlar. İkili birlikte şehri gezmeye başlarlar, birbirleri ile dolu dolu, harika zaman geçirirler. Hem adam hem kadın için olay burada başlamıştır. Bu güzel vakitleri ikisinden başka kimseyle geçiremeyeceklerini anlamışlar ve aşık olmuşlardır. Bunun üzerine 1 hafta kadar otelde beraber yaşarlar. Adamın işi gereği gitme vakti gelir. Yaşadıkları güzel anıları unutamayan iki sevgili anlaşırlar ve birbirlerine şu sözü verirler: “Eğer bir sene sonra birbirimizi unutmaz ve yine bu kadar çok sevecek olursak, gelecek yazın ilk gününde burada, Hotel California’da aynı odada buluşacağız.” O zamana kadar birbirlerini hiç aramayacaklarına dair de anlaşırlar. Tam bir sene sonra, adam sözleştikleri gibi Hotel California’ya doğru yola çıkar. Uzun bir yolculuk sonrası otele varan adam, gördüğü manzara karşısında yıkılır. Hotel California’dan geriye sadece kara bir yığını kalmıştır. Otel önceki gün yanmıştır, sevdiceği buluşmak için 1 gün önceden otele gelmiş ve gece çıkan yangında ölmüştür. Adam otele gelirken sevdiği kızla bir ömür yaşamayı, birlikte olmayı düşünürken, onu bir ömür kaybetmiştir. Eagles grubu bu hikayeyi duyar duymaz çok etkilenir ve bu şarkı ortaya çıkar.
Cem KARACA - Cevİz Ağacı “…Yüz bin gözle seyrederim seni İstanbul Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında...” Cem Karaca tarafından bestelenen bu şarkının sözleri ve hikâyesi tüm devirlerin en güçlü Türk Şairlerinden biri olan Nazım Hikmet RAN’dan geliyor. Rivayete göre şiirin çok ilginç bir hikâyesi vardır. O günlerde polis tarafından aranmakta olan Nâzım Hikmet bir gün sevgilisiyle Gülhane Parkı’nda bir ceviz ağacının altında buluşmak ister ve arkadaşıyla sevdiğine haber gönderir. Her aşk hikâyesinde üzücü bir olay olduğu gibi bu aşk hikâyesinde de arkadaşı sadece sevgilisine haber vermekle kalmaz, polislere de söyler. Nâzım, randevu saatinden biraz erken gider Gülhane Parkı’na -artık içine mi doğmuştur bilinmez- ve polislerin parkta devriye için geldiklerini görür. Polisin kendisini görmesini istemeyen Nâzım önünde beklediği ceviz ağacına hemencecik tırmanır. Ağacın yaprakları saklanmasına yardım etmiştir. Derken sevgilisi, Nâzım ile buluşacakları yere, ceviz ağacının önüne gelir. Sevgilisi aşağıda, Nâzım ağacın tepesindedir. Çıktığı ağacın tepesinden bir manzaraya bakar bir de aşağıdaki vaziyete. Sevgilisine seslenmek ister ama polisin kendisini görmesinden korktuğu için seslenemez. Hal böyle olunca başlar şiirinin sözlerini aklına yazmaya… “Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
52
Bizden ||
Bu yazıda sizlere ülkemizde bulunan en büyük teknik öğrenci organizasyonu olan IEEE (The Institute of Electrical and Electronics Engineers) Türkiye Şubesi Öğrenci Kolları tarafından yürütülen, tam adı “Elif Gizem Akkaya Bilim Ve Teknoloji Proje Sergisi” olan ve “EGAP” şeklinde kısalttığımız projemizden bahsedeceğim. Öncelikle neden bir projeye bir insanın ismi verildi ve bu insan kimdi onu kısaca tanıyalım. Elif Gizem Akkaya Kimdir ? Tıpkı çoğumuz gibi üniversitede mühendislik bölümü okuyan Elif Gizem aynı zamanda IEEE Türkiye’de gönüllü olarak çalışan bir arkadaşımızdı. Elif Mart 2016’da Ankara Güvenpark’’ta gerçekleşen hain terör saldırısında şehit oldu ve maalesef 19 yaşında aramızdan ayrıldı. Arkada projenin ismini alacak bir isim bırakarak.. Peki EGAP Nasıl Ortaya Çıktı ? IEEE Türkiye Şubesi Öğrenci Kolları gönüllüleri olarak bir yandan Elif’i kaybetmenin üzüntüsünü yaşarken diğer yandan da O’nun ismini yaşatmamız gerektiğinin farkındaydık. Aynı zamanda mühendislik sıralarında okuyan gençler olarak Elif’in ismini eğitim, bilim, teknoloji, mü-
53
hendislik konularına ve IEEE Türkiye’ye yakışır şekilde yaşatmamız gerektiğinin de farkındaydık.
site okuma ve mühendislik mesleği konusunda gerekli farkındalığa ulaşıyorlar.
Terörün cehaletten doğduğu ve beslendiği düşüncesiyle yola çıktığımız bu projede eğer bu cehaleti yenersek terörün azalacağını ve belki de son bulacağını ümit ederek aslında projenin temel prensiplerini ortaya koymuştuk.
Proje Sergisi Nedir ? Yazının başında açıkladığım gibi projenin tam ismi “Elif Gizem Akkaya Bilim Ve Teknoloji Proje Sergisi”.
Elif Gizem Akkaya Projesinin İçeriği IEEE Türkiye Şubesi Öğrenci Kolları olarak belki de en güçlü yanımız sahip olduğumuz iletişim ağıdır. Eğer Elif’in adını insanlara unutturmayacak ve “insanlık yararına” bir proje ortaya koyacaksak tabi ki bu iletişim ağımızı projeye entegre etmeliydik. Projenin ana amaçlarını bizden daha genç nesilleri cehaletten uzaklaştırmak; bilim, teknoloji ve mühendislik kavramlarını aşılamak ve bunların yanında üniversite okuma farkındalığını arttırmak şeklinde sıralayabiliriz. Bu amaçlar doğrultusunda projeye gönüllü olarak destek vermek isteyen üniversitelerdeki IEEE öğrenci kolları kendi şehirlerinde seçtikleri liselere yine kendilerinin seçtiği alanlarda uygulamalı teknik eğitimler veriyor. Temel elektronik, robotik, kodlama, enerji, biyomedikal ve daha bir çok alanda aylar süren eğitimlerde lise öğrencileri teknik açıdan gelişim sağlarken diğer yandan da üniver-
Aylar süren ücretsiz eğitimler sonunda teorik ve uygulama açısından kendilerini geliştirmiş lise öğrencileri onlara sağlanan malzemeler ile tamamen kendi çaba ve bilgileriyle kendi projelerini ortaya koyuyorlar. Bu projelerini bahar döneminde düzenlenen; akademisyenler, üniversite öğrencileri, IEEE gönüllüleri, basın ve tıpkı kendileri gibi proje kapsamında eğitim alan farklı şehirlerdeki liseli arkadaşlarının katıldığı bir sergi gününde sunma fırsatı yakalıyorlar. Sergi günü proje sunumları öğrencilerin özgüvenlerini arttırırken aynı zamanda tanıştıkları akademisyenler ,üniversite ve lise öğrencileri onlara müthiş bir iletişim deneyimi sunuyor. Aynı zamanda düzenlenen bu sergi gününde Elif Gizem Akkaya ve diğer 13 Mart şehitlerimizin anıldığı bir anma programı da gerçekleşiyor. Bu sene EGAP, 15 IEEE öğrenci kolu, EMBS ve RAS Chapter’ ının eğitim verdiği projelerin sergi sunumu ile ikinci kez Türk Hava Kurumu Üniversitesi’ nde 27 Nisan 2018’ de ger-
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
|| Bizden çekleşti. Her yıl büyüyerek daha da güç kazanan EGAP, organize edilmeye devam edecek.
süreçlerinde ihtiyaç duyulan maddi manevi ihtiyaçlar için iş birlikleri yürütür.
Projenin Koordinasyonu Nasıl Sağlanıyor ? IEEE Türkiye Şubesi Öğrenci Kolları tarafından başlatılan ve yürütülen bu projede her yıl demokratik seçimler ile seçilen koordinatörler görev tanımlarına göre projenin o seneki koordinasyonunu üstlenirler.
Basın-Tanıtım Koordinatörü projenin ve ortaya koyulan çalışmaların gerek IEEE içerisinde gerekse de projenin hedef kitleleri başta olmak üzere ulusal ve uluslararası çapta etkili ve doğru bir şekilde duyurulması, tanıtılması için çalışmalar yapar.
Koordinatörlükler şu şekildedir; *Proje Genel Koordinatörü *Kurumsal İlişkiler Koordinatörü *Sponsorluk Koordinatörü *Basın-Tanıtım Koordinatörü *Kollardan Sorumlu Koordinatör *Sergi Günü Koordinatörü Şimdi de bu görevlerin kısa birer tanımını yapalım. Proje Genel Koordinatörü yıl içerisinde proje ile alakalı tüm süreçlerin yönetilmesini sağlar ve diğer koordinatörlerin etkili iş çıkarabilmesi için onları denetler, liderlik eder. Kurumsal İlişkiler Koordinatörü başta eğitimler için gerekli olan MEB izni olmak üzere yıl boyunca gerekli resmi yazışmaları yapar ve projenin kurumsal yapısını iyileştirmeye yönelik çalışmalar yapar. Sponsorluk Koordinatörü lise öğrencilerine sağlanan malzeme desteğinden sergi gününe projelerin ve öğrencilerin ulaşımına kadar projenin tüm
Kollardan Sorumlu Koordinatör projeye destek olan IEEE kollarının proje kapsamında işleyişini denetler ve genel iletişimini sağlar. Kol başkanları ve kol sorumluları ile sürekli iletişim halindedir. Sergi Günü Koordinatörü proje senesi sonunda düzenlenecek olan sergiyi organize edilen kişidir. Ev sahibi kol tarafından seçilir ve sergi gününün daha verimli hale gelmesi adına çalışmalar yürütür. Sen Ne Yapabilirsin ? Ben de bu projeye destek olmak istiyorum ama ne yapabilirim bilemiyorum diyorsan; proje kapsamında ihtiyaç duyulan malzeme veya diğer giderleri karşılama konusunda sponsorluk desteği sunabilir, EGAP kapsamında eğitimler verebilir veya bu eğitimlerin koordinasyonunu sağlayabilirsin. Ya da, Projenin ana amaçlarından biri olan daha fazla insana ulaşabilme konu-
sunda bu yazıyı paylaşabilir ve aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip edebilirsin. Neden Yapıyoruz ? Bulunduğumuz yapı gereği ülke genelinde çoğu üniversite ve şehirde aynı amaçlar için beraber çalıştığımız ve arkadaşlık duygusunu çok fazla tattığımız insanlar hayatımızın önemli bir parçası. Bu parçalardan biri olan Elif’in ismini yaşatmak, onun yarım kalan hayallerini tamamlamak ve Elif’in adıyla onu bizden alan cahilliğe ülke genelinde bir tepki gösterebilmek adına bizler bu projenin gönüllüsüyüz. Çünkü biliyoruz ki proje ülke geneline yayıldığında biz bir çok genci karanlıktan uzaklaştıracak, cehaletin kapılarını kapatacak ve onlar için bilimin önünü açmış olacağız. Ve tabi ki mühendisliği aşılayarak ileride üretecekleri “insanlık yararına teknolojinin” temellerini atmış olacağız. Çok şey değiştirebiliriz ! Asım KÖROĞLU Elif Gizem Akkaya Projesi Basın-Tanıtım Koordinatörü IEEE Türkiye Sosyal Sorumluluk Projeleri Koordinatörü
“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
54
Hobi ||
Yelkencİlİk Günümüzde adrenalin ve spor meraklılarının yapabileceği pek çok spor ve etkinlik vardır. Su sporlarından biri olan yelkencilik de bunlardan birisidir. Yaklaşık olarak 4500 yıl önce kullanılmaya başlanan bu tekneler, günümüzde çok daha gelişmiş bir haldedir. Yelken sporunun tarihi yelkenli teknelere dayanır. Su sporları, son zamanlarda ülkemizde daha çok dikkat çekmekte ve ülkemize turist akışını sağlamaktadır. Dünyaca ünlü Türk yelkencisi Sadun Boro’nun dünya turu, bu spor dalına duyulan ilgiyi arttırmış bulunuyor. Ayrıca ülkemizin denizleri, yelkencilik için son derece elverişlidir. Şu anda takım halinde kullanılan büyük tekneler olduğu gibi, bir veya iki kişinin kontrol ettiği yaklaşık olarak 4 metrelik küçük tekneler de vardır. Yelkenli teknenin işleyiş şekli rüzgâra ve rüzgârın yönüne dayanır. Rüzgâr yelkeni doldurarak yüksek basınç alanı oluşturur ve teknenin ilerlemesini sağlar. Denizde sürtünme de az olduğu için, momentumunu kaybetmeyen tekne sürekli ilerleyebilir. Yelken sporu çalışma gerektiren ve bazı tekniklerin hâkimiyetini isteyen bir spor. Ancak yeni başlayanlar da biraz eğitimle kısa sürede rahatlıkla yelken yapabilmektedir.
55
Pek çok doğal güzellikle karşılaşacaksınız, doğal yaşamla iç içe olabileceksiniz. Eşsiz bir denizin tadını çıkaracaksınız. Yelkenciliğin bir güzel yanı da budur. Bunun dışında da insanı rahatlatan bir spordur. Doğa ile iç içe olduğunuz bir spordur. Denizle ve rüzgârla bir lup ahenk içindeyken bir spor yapabilirsiniz.
tı’da yılın her günü elverişli bir rüzgâr bulmak mümkün. Ayrıca denizi de oldukça dalgasız. Yer yer derin olan bölge bazı bölümlerde sığlaşıyor. Alaçatı yelken sporları için tüm dünyadan turist çeken bir bölgedir. Ilıca’da bu bölgede bulunan bir su sporları cennetidir.
Ülkemizde bulunan yelken sporuna uygun yerleri sizler için listeledim.
İstanbul’da yaşıyor ve şehir dışına çıkamıyorsanız, İstanbul yakınlarında da yelken yapabileceğiniz bölgeler var. Büyükçekmece kıyısında olan Mimar Sinan yaz sonunda oldukça elverişli bir rüzgâra sahip. Burada hafta sonlarınızı keyifli bir şekilde geçirebilirsiniz.
Muğla
Muğla, rüzgâr açısından oldukça elverişli bir bölgedir. Bodrum, rüzgâr açısından oldukça elverişli bir bölgedir. Bitez tarafına giderseniz burada elverişli bir rüzgâr ve dalgasız bir deniz bulabilirsiniz. Yani yelken sporları için mükemmel bir bölgedir. Bodruma’ a bağlı olan Akyarlar’ ın sürekli olarak elverişli bir rüzgârı vardır. Ayrıca rüzgâr yönü karadan denize doğru olduğu için her zaman dalgasızdır. Yelkencilik ve neredeyse tüm su sporlarını yapabileceğiniz mükemmel bir sahildir. Ya da Bodrum’dan Güllük Körfezi’ne doğru yol alabilir ve birbirinden güzel koylardan geçebilirsiniz. Ancak bu durumda biraz daha dalgayla karşılaşmanız olasıdır.
Yelkencilik çok popüler bir spor haline gelmilştir. Her yaş için kurs ve dersleri olan bu spor artık çoğu bölgede öğrenilebilmekte ve bu şekilde gelişmektedir. Ülkemizde çok sayıda bölge yelkencilik ve su sporları için oldukça elverişlidir. Ege, Akdeniz ve Marmara’da yelken için ziyaret edebileceğiniz çok sayıda mekân bulunmaktadır.
Muğla’ ya bağlı olan Gökova ve Akyaka bölgesi de yelken, sörf, yamaç paraşütü gibi farklı dallarda spor tercihleri olanlar için güzel bir alternatif.
Bu bölgelerde yelkencilik dışında da çok güzel vakit geçirebileceksiniz.
İzmir
İstanbul
Anadolu yakasında yaşıyorsanız Tuzla’ya gidebilirsiniz. Bu bölgede yelkenli tekne kiralamak da mümkündür. Yeni başlayanlar için ideal bir yer. Yaz aylarında elverişli bir rüzgârı vardır. Koy olmasından dolayı bir yelkenci için biçilmiş kaftan.
Çanakkale
Bozcaada da yelken severler için İstanbul’dan çok uzaklaşmadan alternatiflerin arasında bulanan sevimli bir adadır. Serkan BEKTAŞ ITKK Temsilcisi
Muğla’ nın bir dğer ilçesi olan Datça çok fazla yelken sporcusu çeken bir bölgemiz. Yelken sporları için elverişli bir coğrafyası var.
İzmir Çeşme’ye bağlı olan Alaça“Güçlüyüz; Çünkü Sen Varsın!”
54