Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
2
Bismillah...
A Avusturya Rahmet Derneği Tanıtım Bülteni Yıl: 1 Sayı: 1 Sonbahar 2010 Yayın Kurulu: Zeynep IŞIK Tarkan TEK Sami KÖMÜRCÜ Tuba ÖZCAN Düzelti: Raif Saraç Son Okuma: Fatih Alkan Adem Çiçek Yayına Hazırlık: Mikayil Cerit Sayfa Tasarım ve Mizanpaj: Burak TABAŞ Basım: Manz Crossmedia GmbH & CoKG Stolberggasse 26 A-1051 Wien Sahibi: Avusturya Rahmet Derneği (Rahma - Austria) Adres: Merkez: Hannovergasse 25. A- 1200 Wien Şube: Herndlgasse 13/2 A- 1100 Wien İletişim: Tel/Fax: +43 1 968 49 90 +43 699 114 994 99 +43 650 611 16 65 Mail: rahaustria@gmx.net www.rahmet.biz
vusturya Rahmet Derneği; özellikle Peygamberler diyarı Filistin başta olmak üzere yeryüzünde mustazaflar ve yardıma muhtaçlar için bir iyilik köprüsü görevi görerek, yıllardan beri Avusturya’dan mazlum coğrafyalara yardımlarınızı götürmeye devam ediyor. Sizlerden aldığımız emanetlerle yaptığımız hayırlı ve faydalı çalışmaları tanıtmak için hazırladığımız yeni bir bülten ile karşınızdayız. Bu zamana kadar gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerimizin bir kısmını bu bülten aracılığıyla tanıtmaya çalıştık. Bunların başında savaşlarda yetim kalan çocuklar gelmekte. Derneğimiz 2010 yılına kadar sizlerin desteği ile 5000’in üzerinde yetimin bakımını gerçekleştirdi. Bültenimizde gerçekleştirdiğimiz diğer çalışmalarımızı ve projelerimizi bu sayımızda göreceksiniz. Mazlumlara yardım etmeyi kendine ilke edinen Avusturya Rahmet Derneği, siz yardımseverlerin katkılarıyla yeryüzünde yardımlaşma ahlakının yaygınlaşması için daha çok çaba sarf edip, daha çok fedakârlık etmeye ve daha çok iyilik yapmaya devam ediyor... Amacımız iyiliği her daim her yere yaymaktır. Selam ile...
Yetim Kumbarası Yusuf Kalemli ile İnfak Üzerine Yetimlere Bayram Hediyesi
-16-
-8-
Yetim Çocuklarla Görüşme İmkanı
-20-
-6-
Yetimin Rabbi Var İslâm‘da Yetim
-13-
Yetim Mektubu
-7-
-18-
Gıda Paketi
-22-
Zekat ve Fitre Fonu
Kudüs‘ün Kısa Tarihi ve Hz. Ömer‘in Emannamesi
Kurban Çalışmalarımız
-32-
-25-
-38-
Adı Gazze
-39-
Yardım Yapılan Ülkeler
-42-
Sık Sorulan
Sorular -44-
İnsan Neden İyilik Yapar
Okul Çantası
-34-
-28-
?
Sorduk -31-
..
Adak ve Akika Kurbanı -36-
Katıldığımız Organizasyonlar
-41-
-47-
Rachel Corrie
Avusturya Rahmet Derneği
Dünya`nın bir çok yerinde, başta savaşlar olmak üzere, çeşitli sebeplerden dolayı yetim kalan çocuklara, bayramda göndereceğiniz bir hediye ile onlara her zamankinden farklı bir bayram sevinci yaşatabilirsiniz. Siz de bir yetime yardım elinizi uzatabilir, ona yeni bir kazak, etek ya da bir hediye paketi alıp onların kimsesi olabilirsiniz. Derneğimizde yetim çalışmaları sürekli ve dönemsel yardımlar olarak devam etmektedir.
„
Yoksula, yetime, esire seve seve yemek yedirir. (İnsan 8) 6
„
Avusturya Rahmet Derneği
Yetim Mektubu Bismillahirrahmanirrahim! Ey benim cömert kefilim, Allah sizi korusun ve kollasın! Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Öncelikle sizin ve cömert ailenizin halini ve keyfini sual ederek başlar, size ve ailenize Cenab-ı Allah’tan sağlıklar ve iyilikler dilerim. Faziletli Ramazan Ayı’nın gelmiş olması münasebetiyle, en güzel tebriklerimi ve saygılarımı gönderiyorum. Allah size ve bize hayır ve bereketle tekrarını nasip etsin. Nice hayırlı yıllar diliyorum. Kefalet nedeniyle en yüce şükür ve minnetlerimi sunuyorum, Allah mübarek kılsın ve ecrinizi bol bol versin. İmza: Meryem Muhammed Ebû Nidâ Allah size bütün hayırları, sıhhat ve afiyeti devamlı olarak versin ve artırsın. Her türlü başarı ve mutlu hayatı vermesi için sana ve cömert ailene dua eden ailemin selamlarını ve saygılarını sunuyorum. Siz hayata bağlanmamda ve ihtiyaçlarımı gidermemde yegâne ümidimsiniz. Şayet yardım etmeyecek olsanız gerçekten her şey zor olacaktır. Size tekrar tekrar şükran ve saygılarımı sunuyorum. Allah size ve sizin gibilerine her türlü hayrı bahşetsin. Allahın korumasında ve güvenliğinde olun. Allahın selamı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. İmza: Özel kızınız, Meryem Muhammed Ebû Nidâ (Arapça’dan Türkçe’ye Çeviri: Salih Aydın)
7
Avusturya Rahmet Derneği
H
ocam, öncelikle bizi infak kavramı hakkında bilgilendirebilir misiniz? İnfak denilince ne anlamamız gerekir? İnfak’ın türetildiği (nafaka) kökü elden çıktı, bitti, tükendi manalarına gelir. İnfak terim olarak yarar veren bir şeyi ona muhtaç olan biriyle karşılıksız paylaşmak manasına gelir. Arapçadan türkçeye geçmiş olan nafaka: kişiye yetecek olan meta infak ise ihtiyaç fazlası muhtaçlara verilmesi gereken emanettir.
Kur’an-ı Kerim’e baktığımız zaman 25 surede 80 ayette doğrudan, 200’e yakın ayette de dolaylı olarak infak üzerinde durulduğunu görüyoruz. İnfak’ın bu kadar sık vurgulanmasının hikmeti nedendir? Bunun sebebi, davanın insani boyutunun öneminden ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarının giderilmesinin faziletinden, bozuk olan şeylerin düzeltilmesinin gerekliliğinden kaynaklanmaktatır. İslam kötüyü güzel yapmayı, güzeli daha güzel yapmayı tavsiye eder. Bu meyamda Allah (c.c) açların doyurulmasını, çıplaklarin giydirilmesini, fakirlerin korunmasını ve yetimlerin kefaletini emreder. Kur´an´da sadece üç şey “Allah yolunda (fi sebilillah) kaydı düşülerek emredilir: Cihad, hicret, infak. Bu kayıt infaki bir yönüyle meta´dan na´ım´e hicret kılar. Meta, daim , sabit ve kamil olmayandır. Na´ım ise meta´ın tam tersine daim, sabit ve kamil olan nimettir, yani cennettir. Müslümanların selameti, hak ve adaletin dengesi bu üç büyük ibadete bağlıdır. İnfak´ın Kur´anı Kerim´de çok büyük bir yer tutmasının sebebi infak´ın öneminden kaynaklanmaktadr.
Yusuf Kalemli ile İnfak Üzerine... Röportaj: Tarkan Tek
Kur’an-ı Kerim’de Zekatın ne oranda ve kimlere verileceği açıkça yazılıdır. Kur`anı Kerim`de İnfakın ne zaman yapılacağı ve kimlere yapılacağı hakkında belirli birşey var mıdır? Öncelikle şunu belirtmek gerekir. İnfak ibadeti zekât ibadetinden önce farz kılınmıştır. Kur’anı Kerim’in hemen başında gaybe iman, Allah’a, ahret gününe imandan sonra namaz zikrediliyor Al-i İmran suresinin başında. Daha sonra “Onlar ki, Allah’ın kendilerine vermiş olduğu rızıklardan infak ederler. Yani burada aynı zekâtta 8
Avusturya Rahmet Derneği
olduğu gibi bir miktar belirtilmiyor. İnfakta miktar yoktur. Zekat modern bir tabir kullanacak olursak ‘lüks Müslümanların’ ibadetidir. İnfak ise ‘gariban Müslümanların’ ibadetidir. Zengin oldukları halde hor görülen Müslümanların ibadetidir. Bakara suresinde işte bu o günde tartışıldı. Ne kadar vermemiz gerekir bunun bir mik-
Yusuf Kalemli kimdir? 1973 Erzurum Tortum ilçesi Çardaklı köyünde doğdu. İlkokulu da köyünde bitirdi. Daha sonra İstanbul Güngören Birlik Camii Kur’an Kursu’nda hafızlık egıtımıni aldı. 1988
tarı yok mudur, ne zaman vereceğiz sorusuna karşılık, Peygamberimize soruyolarlar ne kadar vereceğiz? İhtiyaç fazlası… Demek ki şöyle bir mana ortaya çıkıyor. Cenab-ı Hak bulmuş olduğumuz şu zamanda standart bir nimet indirmiş yeryüzüne. Fakat bu nimet eşit bir şekilde dağıtılmamış. Birilerinin nafakası bir başkalarına emanet edilmiş bu emanet edilen kişiler de kendileri gönüllü olarak gönül hoşnutluğuyla emaneti sahiplerine ulaştırması gerekiyor. Varlıklı kimseler fakir olan kimselerin nimetlerini ellerinde bulunduruyorlar. Bunları sahiplerine ulaştırmaları gerekiyor. Ulaştırdıkları zaman hak ve adalet yerine gelmiş olur, ulaşmadığı zaman ise zulüm ve haksızlık meydana gelmiş olur. Yani infakın belli başlı bir miktarı yoktur. Birinde on ekmek varsa beş tanesini ihtiyaç sahibi kimselere gönderir. Birinde bir ekmek vardır o da yarısını ihtiyaç sahibi kimseye verir bunun adı da infaktır.
ile 1994 yılları arasında İmamHatip Lisesi’ni bitirdi. Daha sonra 2002 yılın da el- Ezher Üniversitesi Usûlü’d- Din Fakültesi Tefsir Bölümü’nden mezun oldu. Yaklaşık 8 yıldır Avusturya’da ve şuanda Viyana İslam Fedarasyonu na bağlı Rıdvan Camii’nde imam – Hatip olarak görev yapmaktadır. anında insanlar biraz daha şımarık olurlar, şehvetlerine biraz daha düşkün olurlar, darlık anında insanlar kendilerini Allah’a daha yakın, daha muhtaç hissettiklerinden dolayı darlık anında ibadetleri yapmak daha kolaydır. Ama insanlar dediğiniz gibi yapamadıkları şeylere kılıf uyduruyorlar, imkânımız olsa yapardık diyorlar. Az önce verdiğimiz örnekte bir ekmeğin yarısını bölemeyen kimse bolluk anında on tane ekmeğin beşini veremez. Hz. Ebubekir efendimiz hicrette 4000 dirhem parayı Peygamber Efendimiz için harcadı. Ardından öyle bir hale geldi ki bir fakir kendisinden bir elbise istedi hiçbir şeyi kalmadığından dolayı üzerindeki elbiseyi çıkartıp verdi. Baktığımız zaman üzerindeki elbiseyi çıkartıp vermek 4000 dirhemi çıkartıp vermekten daha zordur. Ama o gömleği verebilecek bir kimse 4000 dirhemi Allah yolunda harcıyor. 4000 dirhemi verebilecek bir kimse de üzerindeki gömleği çıkartıp başkasına verebiliyor. Bunlar azlıkla çoklukla değil tamamen insanın fıtratıy-
Âli İmran Suresi 234. Ayete baktığımız zaman “ O muttakiler ki, bollukta da darlıkta da infak ederler” ifadesini görüyoruz. Sizce darlıkta veremeyenler, zengin olduklarında verebilirler mi? Darlıkta veremeyenler varlıkta hiç veremezler. Bu münasebetle bu ibadet eğer birinin gönlüne, kalbine girmiş ise bu kimse için darlık veya bolluk tarifini kullanmak doğru değildir. Ancak insanlara darlık anında infak yapamayan kimseler bolluk anında da infak yapamazlar. Bolluk 9
Avusturya Rahmet Derneği
la, ahlakıyla, cömertliğiyle alakalıdır. İnfak aynen cihatta olduğu gibi biraz da imanla alakalı bir meseledir. Bu bir cesaret, iman ve fıtrat meselesidir. En güzel infak nasıl olur? Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif’lerden öğrendiğimiz kadarıyla en güzel infak, o saatte yapılması en güzel olan ibadettir. Mesela yaklaşık bir saat sonra yapılması gereken en güzel ibadet ikindi namazının kılınmasıdır. En güzel infak da en çok ihtiyacı olanın tesbit edilip ona yapılmasıdır. Mesela bugün Pakistan’da sel oldu insanlar orada mağdur, dolayımanın Türkçe karşılığı damıtmadır, ilaçla zararlı sıyla bugün yapılacak en güzel infak kanaatimce mikropların damıtılmasıdır. Zekâtta hem temizbudur. Mesela Filistin’de savaş vardır, Gazze leme ve hem arınma vardır. Arınma insanlara ait olayı vardır. Geçen sene yapılması gereken en bir meseledir. Bu ibadetlerle hem mal temizlenigüzel infak oraya yapılan yardımlardı. Yarın yor hem de insan şeffaflaşıyor, arınıyor. Büyükdurum değişebilir. Fakat şunu biliyoruz ki dün- lerimizin tabiriyle kâinata vahiy çerçevesinden yanın dengesi bu ibadetlerle doğrudan orantı- bakma imkânı yakalıyor. lıdır. İnfak olayı eğer gerçekleşmezse zulüm Zengin bir kişi infak ve haksızlıklar ortaya yaparak zenginliğiİnfak olayı eğer gerçekleşmezse çıkar. İnfak olayı gerni diğer insanlarla zulüm ve haksızlıklar ortaya çıçekleştiğinde hak ve paylaşmış olur, dikar. İnfak olayı gerçekleştiğinde adalet ortaya çıkar. yebilir miyiz? hak ve adalet ortaya çıkar. Esasen Müslüman Hocam, infak icin yeryüzünde Allah’ın Müslümanin arınma halifesidir bu münayoluyla ahirete yatırım aracı diyebilir miyiz? sebetle Müslüman bir kimse infakta bulunduğu Hiç şüphesiz, her ne kadar zekât, fitre ve infakı zaman Allah’ın kendisine verdiği nimetleri başayrı kategorilerde incelediysek de birlikte ince- kasına verme üstünlüğünde bulunuyor. İkincisi lendiği yerler de vardır. Cenab-ı Hak Kur’an-ı kendisinde bulunan emanetleri sahibine teslim Kerim’de : “ Sen onların sadakalarını, zekâtlarını ediyor, üçüncü olarak da onları kendi elinde tual ki onları temizlensinler” bu temizlikle arınma tabilir onların bekçiliğini yapabilir ama bunun kelimesi birbirinden farklı olan şeylerdir. Bir yerine infak eden bir kimse ihtiyaç sahibi kimgölde temizlik yapmak demek onun kaba pisli- selerle paylaşıyor. Mesela bir baba evin büyüğüğini almak demektir ama arıtmaya gelince arıt- dür sıkıntılar çekerek evin geçimini temin eder, 10
Avusturya Rahmet Derneği
nafakasını getirir ailesine ikram eder paylaşır burada infak yapan bir Müslümanın da sanki Müslümanların bir büyüklük rolünü üstlenir kazandığını Müslümanlarla paylaşır zenginliğini fakirlerle paylaşmış olur.
verdi. İkinci olarak Allah´ın kulun infak´ına karşılık olarak bire yedıyüz verdiğine iman eden kul hep daha fazlasını vermeye çalısmalıdır. İnfak yaparak, dünyaya kul olmaktan, esir olmaktan köle olmaktan kurtulmuş oluruz çünkü bir insanda infak kültürü var ise nafakanın yukarıdan aşağıya indiğini bilir ve hakikaten bulun-
Hocam, bu bağlamda infakın malın bereketini arttırdığını söyleyebilir miyiz? Bakara suresi 261. Ayeti celile de şöyle buyurmaktadır: “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak veren ve her başakta yüz dane bulunan tohuma benzer. Allah dilediğine kat kat verir: Zira Allah (rahmetiyle) sınırsızdır herşeyi tarifsiz bilendir”. Bu ayet, yürek kulağı olup gönlüyle dinlemeyi bilene çok sey söylüyor. İlk söylediği şey Allah için vermek, vermek değil almaktır. Bu, tıpkı Hz. İbrahim´in evladını infak edişine benziyor. O İsmail´ini göz kırpmadan verdi. Allah ondan İsmail´ini almadığı gibi bu infak´ın bereketi olarak beraberinde İshak´ı
duğunu hisseder. Diğeri malın kendisinde kalacağını sanır ve onun köleliğini yapar ve ihtiyaç sahibi kimselerin farkında olmaz. İnfak yapan kişi ise hürriyetini kazanmış kimsedir ve infak´in en büyük bereketi de budur. İnsanların saadetini mutluluğunu düşünür ve elindekini kardeşleriyle paylaşma olgunluğuna ulaşır. İnfak hakikaten belki dünya mantığıyla kavranması zor bir ibadet ama imanlı olan kimseler için zor değildir. Hocam, Müslümanın infak ahlakı nasıl olmalıdır? Hiç şüphesiz her emrin bir de ahlaki boyutu vardır. Vahiy kula çizdiği sınırlar içerisinde iman etmeyi emreder. Bu emrin karşılığı imandır. Fakat bir de iman ahlakı söz konusudur. İman eğer ahlaktan mahrum olursa ahlaksız iman, ibadet te ahlaktan yoksun olursa ahlaksız ibadet, infak ta ahlaksız infak olmuş olur. Kur´an öncelikli olarak bir infak ahlakı inşa eder. Cenab-ı Hak Müddessir suresinin 6. ayetinde şöyle buyurur: “İyilik yapmayı kazanç kapısı haline getirme“ “Veya Alİnfak yaparak, lah için yapılan iyiliği çok dünyaya kul görme“. Bu nehiy infak aholmaktan, lakına dair bir nehiydir. Aesir olmaktan yette geçen el-mennu, yarköle olmaktan dım edenin yardım alana kurtulmuş iyiliğini hatırlatması yani oluruz... başa kakmasıdır. Hasan-ı Basri ayetin başa kakmayı yasakladığını söylemiştir. 11
Avusturya Rahmet Derneği
Bakara 262,263. ayetler infak´ı anlamlı kılanın ancak infak ahlaki oldugunu şöyle beyan eder: “Mallarını Allah yolunda infak edip de, sonra infak ettiklerini başa kakıp gönül incitmeye kalkışmayanlar, ödüllerini yalnızca Rabb´leri katında alacaklardır. Artık onlar gelecekten endişe duymayacaklar, geçmişten dolayı mahsun
açlık korkusu çekeni kırk fırın ekmek doyurmaz. Hocam, Avusturya Rahmet Derneği adına bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim. Son olarak eklemek istediğiniz birşey var mıydı? Şunu söylemek isterim ki, Cenab-ı Hak bu ibadet üzerine kafa yormayı, infakın yapılması konusunda enerji harcamayı bize nasip etsin. Böyle bir çalışma yaptığınızdan dolayı ben size teşekkür ediyorum, Allah razı olsun.
olmayacaklar. Gönül yapan hoş bir söz ve rahmet dileme, arkasından incitmenin geldiği bir yardımdan daha hayırlıdır. Ve Allah kendi kendine yetendir, cezalandırmadan önce fırsat tanıyandır“. Demek ki İnfak edip başa kakanlar ödülden mahrum kalacaklardır. Bunun manası ise açıktır: İnfak ehli olup infak ahlakından mahrum olmayanlar, yani karşılığını almak için iyilik yapma yerine iyilik yapmayı kendisine verilmiş en büyük ikram verenler, kerim olan Allah´tan fazladan bir ödül alacaklardır. Devamındaki ayette ise (infak edip de ardından inciteceksen, yani deyimsel ifadesiyle kaşığıyla verip sapıyla gözünü çıkaracaksan), bırak yapma der gibidir. Bu ayetlerin ardından yine infak ayetlerine dair ayetler sıralanır: “Siz ey iman edenler! İnsanlara gösteriş için malını harcayan Allah´a ve ahiret gününe inanmayan kimse gibi başa kakarak ve gönül inciterek yardımlarınızı boşa çıkarmayın. O kişinin hali, üzerinde biraz toprak bulunan bir kayaya benzer: Bir sağanak yağar, onu ortada bırakıverir. İşte bu gibilerin yaptıklarından hiç bir kazançları olmaz. Zira Allah kafir bir topluma asla doğru yolu göstermez“. (Bakara 264) Yine malın kötüsünü infak etmek, fakiri küflü ekmek de doyurur demek ahlaki bir zaaftır. Hakikat şu ki aç olanı yarım ekmek doyurur ancak Varlıklı kimseler fakir olan kimselerin nimetlerini ellerinde bulunduruyorlar. Bunları sahiplerine ulaştırmaları gerekiyor. 12
Avusturya Rahmet Derneği
D
Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. ...” Buyrulmaktadır. Bu ayetin tefsirine baktığımızda ise şu hususları görmekteyiz: Yetimlere muameleyle ilgili bir başka ayet olan “ Gerçek şu ki, yetimlerin mallarını zulmederek yiyenler karınlarına ancak ateş yemiş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir.” (Nisa,10) ayeti nazil olduğunda insanlar yetimlerle birlikte yaşamaktan, onlarla birlikte bulunmaktan ve onların mallarını himayeden çekindiler. Rasullullah’a bu
D e n e m e
inimize göre ergenlik çağına gelmeden babasını kaybetmiş olan çocuklara yetim denilmektedir. İslâm’dan önceki cahiliye toplumunda yetimlere, kimsesizlere sahip çıkılmaz, onlar horlanırdı. Peygamber Efendimiz (s.a.s) de, daha doğmadan önce babasını kaybetmiş ve bir yetim olarak dünyaya gelmiştir. İslâmiyetin dünyayı aydınlatmasıyla birlikte, birçok yanlış inanış ve davranışa son verildiği gibi yetimlere yapılan eziyetlere de son verilmiştir. Gerek Kur’an-ı Kerim’de, gerekse Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in söz ve davranışlarında yetimi koruma, kollama, onların hakkını mahfûz etme önemli bir yere sahiptir. Yetimlerle ilgili Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet mevcuttur. Hadis-i Şerif’lerde de yetim konusu ele alınmış otuza yakın rivayette yetim konusu işlenmiştir. Ayrıca bir o kadar da Ashâb-ı Kiram’dan örnek davranışlar ve tarihi kıssalar nakledilmiştir. İslâm’ın hemen her çağında Müslümanların birbirleriyle yarışırcasına yetimleri himaye ettikleri, onları koruyup gözettikleri bilinmektedir. Her şeyden önce Rasulullah (s.a.s) Efendimiz, yetimlere sahip çıkıp onları bir baba şefkatiyle kucaklamış, yediğinden yedirmiş, giydiğinden giydirmiş ve davranışlarıyla ümmetine önemli mesajlar vermiştir. Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde yetimlere ve yetim hakkına yer verilmiştir. Bakara Suresinin 83. ayetinde şöyle buyrulmuştur: ... “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz’ diye söz almıştık. ...” Yine aynı surenin 220. Ayetinde meâlen; ... “Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki: “Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır.
İslâm’da Yetim Melike BEŞER*
durum arz edildiğinde yetimleri ıslah etmenin onları ihmal edip bırakmaktan daha hayırlı olduğundan bahseden bu ayet-i kerime nazil oldu. Dolayısıyla ıslah yoluyla mallarına el sürmek, istikballerini gözeterek eğitim ve öğretimleriyle ilgilenmek kaçınmaktan daha iyidir. Eğer siz onlardan kaçınmaz da aralarına karışır, birlikte yaşar veya akrabalıkla yanınıza alırsanız onlar sizin din kardeşlerinizdir. İnsan kardeşini atamayacağı gibi, Müslüman olan da din kardeşini atamayacaktır. “ Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin.” (Hucurat, 10) ayeti gereğince davranılmalıdır. Allah ıslah edeni de ifsad edeni de bilir ve ona göre ücretlerini ve cezalarını verir. Bunun için Allah’ın verdiği kuvvet ve kudrete şükretmek amacıyla onlara ıslahla muamele edilmelidir. 1 Kur’an-ı Kerim’de yetim mallarıyla ilgili Nisa 1 Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Birleşik Yayıncılık, c. II, sf. 68- 69, İstanbul 2003.
13
Avusturya Rahmet Derneği
fotoğraf | yavuz islam şensöz
Suresi’nin 2.ayeti de dikkat çekicidir: “Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla (helâli haramla) değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır.” Temizi pis olanlar değişmeyin ifadesinden şu manalar anlaşılabilir: 1- Ey veliler veya vasiler, elinizde bulunan yetimin temiz, hoş bir malını kendinizin kötü, aşağılık bir malıyla değiştirmeye kalkmayınız. 2- Yetim malı, size haram ve murdardır. Kendi malınız ise, helal ve hoştur. Dolayısıyla kendi helal olan malınızla, yetimin haram olan malından bir değişme, bir alış veriş yapmaya kalkmayınız. Yetimin mallarını olduğu gibi koruyunuz. Muhafaza için satılması gerekenleri bile diğerlerine satınız ki, töhmet altında kalmayasınız. Bu noktada yetimin taşınmaz malları ve taşınır mallarından çabuk bozulanlar ve bozulmayanları hakkındaki hükümler yer almaktadır. 3- Kendi mallarınıza güzel güzel bakıp da yetimin malını kötü bir halde bırakmayın. Ona kendi malınıza bakar gibi ve hatta ondan daha çok bir özenle bakın. 4- Yetim malına tecavüz edip almayınız ki, elinizde güzel mallarınızın ona karşılık kaybolmasına sebep olup da felakete düşmeyin. 5- Nihayet kendi helal rızkınızı beklemeyerek sabırsızlanıp da yetimin malını haram yemek için pisboğazlığa kalkışmayınız. Kısacası her yönden yetimin mallarını koruyunuz ve onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyiniz. Yani tüketip faydalanmayınız çünkü bunlardan büyük bir vebal oluşur. 2 Beled Suresi’nin 14, 15 ve 16. Ayetlerinde ise “Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.” Şeklinde ifade edilen yetimi doyurma hadisesi şu şekilde açıklanmak2 Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Birleşik Yayıncılık, c. II, sf. 462- 463, İstanbul 2003.
14
Avusturya Rahmet Derneği
ve gufranına ermek isteyen her Müslüman yetimlere, yoksullara ve kimsesiz dullara yardım etsin. Bu inceliği ümmetine açıklayan Rasulullah (s.a.s) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kim sadece Allah rızasını düşünerek bir yetimin başını sıvazlarsa, elinin dokunduğu her kıl karşılığında ona birkaç iyilik vardır. Kim de yanında beslediği bir yetim kız çocuğuna veya yetim erkek çocuğuna iyilikte bulunursa, onunla ben şu iki parmak gibi bir arada Cennet’te oluruz.” Rasulullah (a.s) böyle derken şehadet parmağıyla orta parmağını hafif birbirinden ayırarak işarette bulundu. 7 Yetimi korumak, nafile oruç ve nafile namaz kadar faziletlidir, aynı zamanda Allah (c.c) yolunda savaşmaya denk bir sevaba vesiledir. Çünkü oruç ve namazdan maksat, olgun, dürüst, hayırsever, Allah’tan korkan, haksızlıktan kaçınan ve Allah’a kul olmanın gereğini yerine getiren bir insan olmaktır. Yetim ve yoksulları koruyup himaye etmek de, bu ibadetlerin kapsamına girer ve hikmetini yansıtır.8 İslâm toplumunda gerekli olan, huzur, beraberlik, birlik ve kardeşlik duygularının gelişmesinde önemli bir yeri olan yetimi koruma, ona sahip çıkma duygusu asırlardır dinimizin emrettiği ve ümmetin uyguladığı en güzel davranışlardan birisidir. Rasulullah (s.a.s) ve ashabı bu konuda bizim için en güzel ölçü ve rehber olmuştur.
tadır: Genel bir açlık gününde yemek yedirebilmek, can kurtarmak demek olduğundan, büyük bir kahramanlıktır. Yakınlığı olan bir yetime yemek yedirmektir. Burada yakınlıktan kasıt soy yakınlığıdır. Bununla birlikte komşuluk yakınlığı da olabilir. Soy ve din yakınlığının tercih edildiği ise şüphesizdir. 3 Kur’an-ı Kerim’de yer alan yetimle ilgili ayetlerin dışında, Hadis-i Şerif’lerde de yetim konusunu ele alan rivayetler mevcuttur. Peygamber Efendimiz (s.a.s) “ Ben ve yetime sahip çıkıp himaye eden kimse Cennet’te şunlar gibi bir aradayız.”4 Buyurmuş ve şunlar derken şehadet parmağıyla orta parmağını birleştirmiştir. İbn Mace’de yer alan bir başka Hadis-i Şerif’te ise şöyle buyurulmaktadır: İbn Abbas (r.a) rivayet etti ki; “ Kim üç yetimi himayesine alıp yetiştirirse, gündüz oruç tutup gece kalkıp namaz kılan ve sabah akşam kılıcını kınından sıyırmış bir halde Allah yolunda cihad eden kimse gibi olur. Aynı zamanda benimle o Cennet’te şu iki parmak gibi bir arada ve kardeş oluruz” dedi ve şehadet parmağıyla orta parmağını bir araya getirip bitiştirdi. 5 Ebû Hureyre (r.a) ‘nin rivayet ettiği başka bir Hadis-i Şerif’te ise şu ifadeler yer almaktadır: “ Müslümanlar arasında en hayırlı ev, içinde yetime iyilik ve ihsan edilen evdir. Müslümanlar arasında en şerli ev, içinde yetime kötülük yapılan evdir.” 6 Şüphesiz ki, bir yetimin başını merhametle okşamak, meleklere dokunmak kadar kutsaldır. Bir yetimi alıp barındırmak, eğitip yetiştirmek Cennet’e uzanan yolu bütün genişliğiyle açacağından şüphe yoktur. Allah’ın geniş rahmetine
*Marmara İlahiyat Fakültesi. Y. Lisans Öğrencisi
3 Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Birleşik Yayıncılık, c. VIII, sf. 463, İstanbul 2003. 4 Buhari, Talak 14, Edeb 24; Tirmizi, Birr 14,
7 Celal Yıldırım, İlâhi Hikmetler Büyük Sevaplar, sf. 308, Sebat Yayınevi, Konya 1985. 8 Celal Yıldırım, İlâhi Hikmetler Büyük Sevaplar, sf. 306, Sebat Yayınevi, Konya 1985.
(1919); Ebu Davud, Edeb 131, (5150).
5 İbn-i Mâce, Edeb, 6. 6 İbn-i Mâce, Edeb, 6.
15
Avusturya Rahmet Derneği
Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah‘a güzel bir borç verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükafat da vardır.
Ö
ncelikle yetimler olmak üzere mağdur ve ihtiyaç sahibi, insanlara yardım yapan derneğimiz, 2010 yılında başlattığı Yetim Kumbarası Kampanyası ile Avusturya´da yaşayan çocukların, Filistin’deki yetim kardeşlerini desteklemeye teşvik etmeyi, bu konuda onları cesaretlendirmeyi, aynı zamanda yardımlaşma ve dayanışma duygularını çocuk yaşlardan itibaren geliştirmeyi amaçlar. Çocuklarımızın küçük yaşta „infak“ yapmaya, yani Allah için vermeye alıştırmak, biriken bu bozuk paralar ile sponsor bulunamayan yetimlere yardım edebilmek, böyle bir kampanya başlatmamızın diğer bir sebebidir. Bu kumbaralarla diğer bir hedefimiz ise işyeri olan kardeşlerimizin, bu kumbaraları iş yerlerine koymalarıyla böyle insanlık için hayırlı bir çalışmaya vesile olup İnsanları hayır yapmaya teşvik etmektir. Bu kumbaraların insanlarımızın bulunduğu Avusturya`daki bütün mesken ve işyerlerine girmesi için çalışıyoruz. Bu kampanya ile bir yıl içinde dağıtılan 1.000 kumbaradan yaklaşık 25.000 € yardım toplandı. Bu gelir ile yaklaşık olarak 50 Çocuğun bir yıllık bakımını karşılamaktadır.
(Hadid Süresi, 18)
16
Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
17
Avusturya Rahmet Derneği
B
ir imtihandır yetim. Yiyen, içen, yürüyen, konuşan bir imtihan. Dul annesine, dedesine, amcasına, babasının din kardeşlerine, insanlığa imtihandır. Kazanırken herkesin kazandığı, kaybederken ise, yetimden önce öbürlerinin kaybettiği bir imtihan. O, aramızda dolaşan bir test aracıdır. Mala esaretimizin olup olmadığı, “benden doğmasa bile bana ait” çocuklarımın, bağrıma basacak bebelerimin olup olmadığını test eder. İnsan ve mal yan yana geldiğinde neyin öne geçeceğini test eder.
İ k t i ba s
alanlarından birisi yetime bakmak, onun hayatına kefil olmaktır. Yetime ilgi ve onu kefalet altına alma, Ramazan ayında annesinin çorbasını, ayağının çorabını teminden ibaret olmamalıdır. Yetimi yedirmekle yetimi sahiplenmek, açıları farklı bakışlardır. Biri zaman zaman hatırlama, belki de baştan savma gibi anlaşılabilen bir tavır, diğeri ise, kendinden görme, sorumluluğunu hissetmedir. Sevap olması açısından bir dilim ekmek dahi şüphesiz Allah * katında me’cur bir ameldir. Nihayetinde ecri vardır. Ancak bir babanın boşluğunu doldurmaya çabalamak daha geniş bir alanda gerçekleştirilebilir çaptadır.
Yetimin Rabbi Var
İnsanla başlayan ve onunla devam eden bir imtihanın adıdır o. Yetimlikle iç içeyiz. Kimse bir yetimin torunu olmadığını belgeleyemez.
Nu reddin Y ıl d ız
Yetimin ailesine bir poşetlik erzak sunmayı da küçümsemiyoruz elbette. Ancak insanın kaderinde muhtemelliği yüksek bir vakıaya karşı kurumsallaşmış bir yetim babalığı ihtiyacını gözümüzle müşahede ediyoruz. İleri derecede ve oturmuş bir yetim kefaleti, müminlerin himayesinde geliştirilmiş bir kuruma dönüştürülmelidir.
Bu ümmetin peygamberi de yetim geldi. Yetimi korudu, yetimi kollamayı vasiyet etti. Rabbi ona emretti, o da ümmetine. Yetimi okşadı. Yetime babalık yapanlara cennet vaat etti. Cennette kendisine iki parmağın yakınlığı kadar yakın bir konum vaat etti. Yetim, tek tek tuğlalardan oluşan muhkem bir binanın nasıl kurulduğunun, bir büyük ümmetin tek vücut şuuruna nasıl erdiğinin izlenebileceği bir aynadır. O aynaya bakar, vefamızı ölçeriz. Merhametimizi, insanlıktan neler barındırdığımızı ölçeriz. Yetim olabilirdim, o ezikliği ve eksikliği yaşayabilirdim… Babalı büyümenin şükrü olarak bir yetime kefil olma ve ona yürek açma vefası göstermek, kendini anlamış olmaktır.
Bunun için şu tavsiyeleri öne çıkarıyoruz: Yetim için anne, iki kanat yerine tek kanatla uçabileceği en önemli değerdir. Yetimler kadar annelerinin de himaye altına alınmaları önemlidir. Onların, anneli bir yetimlik yaşamaları, onurlu ve iffetli bir anneye sahip olmaları büyük bir nimettir. Yetim anneleri için yetimlerle paralel yürüyen projeler geliştirilmelidir. Yetimin ihtiyacı mücerret yiyecek ve giyecekten, okuyup diploma sahibi olmaktan ibaret algılanmamalıdır. Sadece yetime kazandırma değil aynı zamanda yetimi kazanmayı da ihtiva eden planlarla yola çıkılmalıdır.
Yetimle sabrımız ölçülür. İnsanların neredeyse kendi çocuklarına tahammül edemedikleri bir zamanda, dinden ve insaniyetten kardeşimiz olan “elin çocuğu”nun yerli yersiz sıkıntılarına ne kadar tahammül edebileceğimiz ölçülür. İman ettiğimiz Rahman Rabbimizin rahmetinden payımıza ne düştüğü ölçülür. Bunun için yetim rahmettir, sabırdır, ispattır, imtihandır. Sadaka vermenin, Allah yolunda infakın en verimli
Yetimlik Kur’an’da yer alan bir imtihan vesilesi olarak bilinmelidir. Pek çok ihtimalli bir sonucun bizi beklediğini müdrik olmalıyız. Yetimin horlanmasına sebep verilmemesi gerektiği gibi, 18
Avusturya Rahmet Derneği
aşırı himaye ile, ele avuca sığmaz hale gelmesine de sebep olunmamalıdır. Yetime kol kanat açmayı ona velayet sahibi olmak gibi düşünmek hatalıdır. Yetimleri sahiplenmede kurumsallaşma, bilhassa asrın getirdiği ilave sorunlar karşısında zorunlu olmuştur. Yetimlere yönelik çalışmaları yürüten vakıflar ve benzeri kurumlar aslında, birer fert olarak ifa etmemiz gereken bir görevi ifa ettikleri için bizim yükümüzü taşımaktadırlar. Yetimlere karşı hissettiğimiz yükümlülüğü vakıflara ve benzeri kurumlara karşı hissetmek zorundayız. Evlat edinme seçeneği ise İslam fıkhı açısından sakıncalıdır. Yetimi eve alma yerine ona ev gibi bir yer sağlama yolu takva açısından daha uygundur.
19
fotoğraf | yavuz islam şensöz
* İHH, İnsani Yardım Dergisi, 29. sayısından iktibas edilmiştir.
Avusturya Rahmet Derneği
A
vusturya Rahmet olarak, yıllardan beri düzenli olarak yürüttüğümüz yetim çocukları himaye projesi ile, siz hayırsever kardeşlerimizin desteğiyle, bugüne kadar 5000´nin üzerinde yetim kardeşimizin yüzünü güldürdük. Halen 1000`in üzerinde yetim çocuğumuz himaye altındadır, 2010 yılında bu sayı 1060´ın üzerine çıkmıştır. Derneğimizde Haziran 2010`dan beri her Cumartesi günü sponsor aileleri ve yetim çocukları bilgisayar üzerinden görüntülü olarak görüştürüyoruz. Bu görüşmeler genelde Arapça`dan konuştuğunuz anadile, anında, tercümanımız aracılığıyla çeviriliyor. Bunun için yapmanız gereken en az bir hafta öncesinden, telefonla veya büromuza gelip himaye ettiğiniz çocuk ile görüşme isteğinizi bildirmeniz. Not: Bu görüşmeleri yalnızca yetim çocuk himaye eden Sponsorlarımız gerçekleştirebilir.
Yetim Çocuklarla Görüntülü Görüşme İmkanı
20 20
Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
21
Avusturya Rahmet Derneği
2009 yılı Ramazan ve Kurban Bayramı dönemlerinde, Bangladeş, Endonezya, Filistin, Bosna-Hersek, Doğu Türkistan, Kosova ve Sudan’a toplam olarak 9764,00 € Gıda Paketi yardımı yapılmıştır.
„
„ İ
nsanlığın en temel acil ihtiyaçlarından biri olan gıda yardımını özellikle savaş ve doğal afetlerin olduğu bölge ve ülkelerde ihtiyaç sahibi insanlara ulaştırmaktadır. Derneğimiz Ramazan ve Kurban Bayramı başta olmak üzere senenin her döneminde ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırmak üzere Gıda Paketi yardımı yapmaktadır. Bir Gıda paketi 25 Euro olup istediğiniz sayıda ailenin gıda ihtiyacını karşılayabilir, yüzlerini güldürebilirsiniz. 22
Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
23
Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
24
Avusturya Rahmet Derneği
K
udüs, hicri 15, miladi 636 yılında fethedildi. O tarihe kadar kalpler hep bu şehri özlüyordu. Mekke ve Medine bu kutsal şehrin onlara katılmasını bekliyordu. Çünkü ancak o zaman dünyanın üç mescidi bir araya gelecek ve Peyagamberimizin (s.a.v.) vaadi de gerçekleşmiş olacaktı. Zira, Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerif inde şöyle buyurmuştur; “Yolculuk ancak şu üç mescitten birine olur. Benim şu mescidim, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa. Böylece müminlerin kalpleri ve nefisleri arınmış olur ve yaratan Allah’a temiz, pak bir şekilde yükselir.” Müslümanlar bu fethi “Ömerî Fethi” olarak adlandırmışlardır. Bu fetih sıradan bir fetih olmayıp dünyaya hoşgörü, kerem, barış ve güven konusunda benzersiz bir örnek sunmuştur. Bundan dolayı bu şehir selam (barış) şehri olarak bilinmektedir. Fethin özel manalarını ve Hz. Ömer’in emannamesini anlatmadan önce şunu bilmemiz gerekmektedir; bu fetih siyasi ve askerî bir sürecin sonucunda değil, sahabenin 23 yıl boyunca Resulullah (s.a.v.)’ tan almış olduğu eğitim ve terbiye sonucunda meydana gelmiştir.
da yaşanmasından dolayı bir kez daha dinimiz Kudus’ün kısa tarihi ve Hz. Ömer’in emannamesi için önem kazanmıştır. İşte tüm bunlar sebebiyle bu şehrin İslam sancağı altında yaşaması gerekmektedir. Bu şehir o kadar kıymetlidir ki, Efendimiz (s.a.v.) vefat ettiğinde mübarek gözleri o bölgeye bakıyordu. Efendimiz vefatından önce Kudüs’teki Rumlarla savaşmak için Usame (r.a.) önderliğinde bir ordu hazırlattı. Bundan önce yine Kudüs yolunu güvene almak için Hayber, Tebük ve Mute savaşları yapılmıştı. Bu savaşlar sonucunda üç mukaddes yerin birleşmesi hedeflenmişti.
Kudus’ün Kısa Tarihi ve Hz. Ömer’in Emannamesi
Kudüs’in fethi bilindiği üzere Hz. Ömer İbn-i Hattab (r.a.)’ın döneminde gerçekleşti. Hz. Ömer bizzat kendisi bu fethi gerçekleştirmek için gayret sarfetti.
İ k t i b a s
Aslında Hz. Ömer çok sevdiği Resulallah (s.a.v.)’ın mübarek kabrinin bulunduğu Medine şehrinden ayrılmak istemiyordu, fakat * Resulullah’ın bu fethe çok sevineceğini bildiği için Muhammed Demirci Kudüs’e gitti. Bu ayrılığın acısını Aynı zamanda bu fethin içinde duyarak şehrin kapıhikâyesi Hz. Ömer zamalarına ulaştı. Orada dünya nında değil, Müslümanlatarihinde görülmemiş, muazzam bir uzlaşma rın namazlarını Mescid-i Aksa’ya yönelerek kılve barış sağlandı. Bu barışın adı Hz. Ömer’in dıkları andan itibaren başlamıştır. Bilindiği gibi Emannamesi’dir. Bu emanname gerçek İslam dininin en önemli ibadetlerinin başında İslam’ın izlerini taşımaktadır. namaz gelmektedir. Müslümanlar Mekke’de ve 16 ay boyunca Medine’de namazlarını Mescid-i Aksa’ya yönelerek kılmışlardır. Bu dönem boyunca Müslümanların Mescid-i Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerif inde Aksa’ya olan sevgileri artmış; ve ancak şöyle buyurmuştur: “Yolculuk ancak şu üç mescitMescid-i Aksa’ya duyulan sevgi zirten birine olur. Benim şu mescidim, Mescid-i Haveye ulaştığında ve müminlerin içinde ram ve Mescid-i Aksa. Böylece müminlerin kalpsarsılmaz bir hâl aldığında, kıble Kâbeleri ve nefisleri arınmış olur ve yaratan Allah’a i Muazzama olmuştur. Mescid-i Aksa temiz, pak bir şekilde yükselir.” yanlızca ilk kıble olmasından değil, yanı sıra İsra ve Miraç hadisesinin de ora-
„
„
25
Avusturya Rahmet Derneği
Hz. Ömer’in Emannamesi Mallarına el sürülmeyecektir.
Hz. Ömer’in genel olarak Kudüs ahalisine verdiği sulh anlaşması şöyledir:
Kimse dinî inançlarından dolayı zorlanmayacak, kendilerine asla zarar gelmeyecek ve yurtlarına Yahudiler iskân olunmayacaktır.
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, Bu sözleşme, müminlerin emiri ve Allah’ın kulu Ömer tarafından İliya halkına verilen bir emandır. Onların canlarına, mallarına, kiliselerine, haçlarına, yerleşik ve göçebe olan bütün fertlerine verilen bir teminattır.
Buna karşılık onlar da cizye vereceklerdir. Bunlardan kim yurdunu terk etmek isterse, gideceği yere kadar mal ve can emniyeti sağlanacaktır.
Kiliseleri mesken yapılmayacak, yıkılmayacak ve kısmen dahi olsa işgal edilmeyecektir. İçindeki kutsal eşyalara dokunulmayacaktır.
Yurdunda kalmak isteyenler ise, güvende olacaklardır ve cizye vereceklerdir. Dileyen Rumlarla gidecek, dileyen de toprağına dönecektir. Hasat elde edinceye kadar onlardan bir şey istenmeyecektir. Bu, Allah’ın Resulü’nün, halifelerin ve müminlerin Kudüs halkına verdiği güvenlik ahdidir. Cizye ödedikleri müddetçe geçerlidir.
26
Avusturya Rahmet Derneği
Şahitler: Halid bin Velid, Amr bin As, Abdurrahman bin Avf ve Mu’aviye bin Ebi Süfyan, hicri 15 yılında hazırlandı ve yazıldı.”
Hz. Ömer döneminde Kudüs’ün fethi yeni bir dönemin başlangıcıdır ve bu fetih, ümmetin zaferine işaret ederken İslam dininin de bir çığ gibi yayılmasına vesile Kudüs halkı fethin hemen akaolmuştur. Bu şehri binde İslam hâkimiyeti altına Yurdunda kalmak isteyenler ise, kaybetmek, ümmegirmeye kendileri karar vermişgüvende olacaklardır ve cizye veretin tehlikede ve zatir. Sonrasında Hz. Ömer (r.a.) ceklerdir. Dileyen Rumlarla gidecek, yıf olduğunu gösşehirde birtakım icraatlarda dileyen de toprağına dönecektir. teriyordu. Şehrin bulunmuştur. Takdir edersiniz hüküm süreçlerine ki, Hz. Ömer feraset sahibiydi. baktığımızda bunu Yaptığı icraatlar zahirde idari bir uygulama idi, açıkça görüyoruz. Kudüs şehri Eyyubi döneminancak hakikatte ileriye dönük siyasi boyutlar ta- de (1187 - 1193) ümmetin izzetinin, kerametinin şıyan şer’i bir karardı. ve güçlülüğünün tacı olmuştur. Fakat şehir kaybendilince ümmetin içine zayıflık girmiştir. Bu şehrin dinimizde çok özel bir yeri olduğu için Hz. Ömer, şehrin vakıf olduğunu ve hiç kimse- Osmanlı dönemine gelindiğinde; Osmanlı nin burada toprak alıp satamayacağını, hibe ede- Kudüs’e 400 yıl hâkim olmuştur. Bu dönnemmeyeceğini ilan etti. lerde Osmanlı Devleti dünyadaki en büyük güçtü; zayıflama döneminde ise gücünü, hâkimiyeti O, Mescidi Aksa’ya İsra ve Miraç hadisesinde altında bulunan Kudüs şehrinden alıyordu. olduğu gibi Peygamberimizin girdiği yerden Osmanlı düşmanları, Osmanlı’nın elindeki bu girmeyi tercih etti ve Mescidi Aksa’nın içinde gücün farkında oldukları için saygı ve korku tahıyyetu’lnmescit namazı kıldı. Öğlen namazı içindeydiler. Bundan dolayı Sultan Abdülhamid vakti geldiğinde ise herkes Efendimizin müez- Han bütün baskılara rağmen bu şehirden vazzinine baktı. O eski günleri tekrar yaşamak isti- geçmedi. Abdülhamid Han, bu şehrin öneminin yorlardı. Fakat Bilal (r.a.), Efendimiz’in (s.a.v.) surlar, evler ve camilerden ibaret olmadığının vefatından sonra hiç ezan okumamıştı, ancak bu farkındaydı. Bu şehri kaybettiği zaman devletin an farklıydı. Efendimiz (s.a.v.) bu anı sahabe- tamamını kaybedeceğini biliyordu. ye anlatmıştı. Ve Bilal(r.a.) kalkıp ezan okudu, bütün gözlerden aşk ile yaşlar süzüldü. “Sen bu Hz. Ömer’in emannamesini anlamak için İslam fethi istiyordun Ya Resulallah! Ve işte biz şehri dinindeki Kudüs tarihini bütün olarak incelemefethettik. Kudüs kardeşlenrine kavuştu.” liyiz ki, bu eşsiz emannameyi anlayabilelim… Bu kutsal şehir, despotizm yönetiminden kurtulup güven ve barış içine girdi. Kısa fetih tarihçesini verdiğimiz şehrin bugünkü hâline baktığımızda Hz. Ömer’in fethinden önceki dönemi görüyoruz. Bugün şehrin üzerinde oynanan oyunlar eskisinden daha fazladır. Bu şehrin önemi yanlızca kutsallığından ileri gelmiyor; tarihe
* Bu Makale, İstanbul Platformu’nun 25 Nisan 2009’da İstanbulda gerçekleştirmiş olduğu Mescid-i Aksa Sempozyumu’nun Bildiriler adlı kitabından, 95-97 sayfalarından iktibas edilmiştir. Muhammed Demirci - Mirasımız Derneği.
Kiliseleri mesken yapılmayacak, yıkılmayacak ve kısmen dahi olsa işgal edilmeyecektir. İçindeki kutsal eşyalara dokunulmayacaktır. Mallarına el sürülmeyecektir. bakıldığında Kudüs ümmetin gücünü ve izzetini göstermektedir. 27
Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
28
Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
29
Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
30
Avusturya Rahmet Derneği
Gönüldaşlarımıza sorduk:
İyilik nedir,
neden iyilik yapıyorsun?..
B
İ
ence iyilik yapmak hissi Allah‘tandır, merhamet sahibi insanlar iyilik yapar, bu merhameti kalbe koyan Rabbimizdir. Neden iyilik yapmaya gelince insanlarla Mücahit İsmail Cebioğlu paylaşmayı ve bir şeyleri bölüşmeyi çok seviyorum... | Avusturya
yilik ve hayır yapma insanın fıtratından kaynaklanan vicdanî bir duygudur. Bu itibarla, bence fıtratının sesini dinleyen her Ercan Karakoç vicdan sahibi, dinî inanışı ne olursa olsun, başkalarına iyilik yapma ve ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunma duygusuna sahiptir. Bence iyilik böyle bir şey… | Feldkirch
İ
yi olan kişi şüphesiz iyilik yapar. iyilik yapıldığında ise beraberinde insan manevi bir haz alır, buna alışan insan zamanla sürekli iyilik yapmak ister. Tabi yapılan iyiliklerin kişiye ve ailesine gelebilecek belaları def edici bir yanı olduğuna inanıyorum bu benim çok dikkate aldığım bir konu. İnsan sağlıklı, mutlu ve ailesi ile belalardan uzak ve huzurlu yaşamak istiyorsa iyilik konusu sürekli gündeminde olmalıdır. Adem Kurmuş Bence iyilik aynı zamanda müslümanın yapması gereken bir görevidir aynı zamanda. | Tirol
İ
yilik yaptığım zaman kendimi iyi hissederim. İçimde güzel bir duygu oluşuyor mutlu oluyorum. Bu güzel duygunun oluşma nedeni ise bir başkasına faydamın Ahmet Yılmaz dokunmuş olmasıdır. Yani iyilik yaptığım zaman başkasına faydalı olduğum için bu beni huzurlu kılar. Tabii birde buna ilaveten Müslüman olmamın getirmiş olduğu ALLAH`ın rızasını elde etme ve sevap kazanma duygusuda eklenince iyilik yapma duygularım daim diridir. | Salzburg
31
Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
32
Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
33
Avusturya Rahmet Derneği
İnsan neden iyi olmalı ve iyilik yapmalıdır sorusu gerçekten büyük bir soru ve uzun bir meseledir. Ben bu soruya bezm-i eletse işaret ederek cevap aramak istiyorum. Nedir elest bezmi? Tanrı insana özsel varlığını veriyor ve kendi eliyle tasarladığı bu yüce öze onun bir anlamda ilk denemesini yapmak üzere, Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Diyor. Cevap belâ şeklindedir. Yani tabir caizse ortaya çıkan ürün tam istenen gibi olmuştur. Bu cevap bütün benliğiyle ve o zat-ı âlisiyle verilmiş bir cevaptır. Bunun bir de çeliciler karşısındaki durumu ve dayanıklılığının test edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle ölümün ve hayatın, iyinin ve kötünün olduğu dünyaya gönd e r i l m i ş t i r. Şayet burada da imtihanı başaracak olursa o takdirde Tanrı sirette ve sünnette kendine en yakın varlığı yaratmış olacaktır. Bu incelik meleklerin bile anlayamadığı ve merak ettiği bir inceliktir.
O iyinin kendisidir. Buradan doğmayan ve buraya yönelmeyen hiçbir şeyin iyiliğinden bahsedilemez. İnsanın zat-ı âlisi Tanrıya özdeştir ve ondan gelmiş ve O’na belâ bayrağını açarak teslim olmuştur. Yalnızca bu kaynağa (bağımlı değil fakat) içtenlikle kendisini bağladığı amellerinin iyiliğinden bahsedileceği gibi, ancak böyle bir kişinin özgürlüğünden bahsedilebilir. Ancak bu özgürlüğü yakalayanların özü gürleşir ve özünden kopmazlar, dolayısıyla ancak bu öze sahip olanlar mutluluğa erebilirler. Bize öyle geliyor ki insanın iradesi İlahî iradeye ne kadar çok yaklaşırsa veya insan iradesini Tanrının iradesine ne kadar çok bağlayabilirse o oranda belirlenmişlikten ve kader-i ilahînin kahrından kurtulup özgürleşebiliyor. Kader, halk âlemi için olarak düşündüğüm, üç boyutlu, zaman, mekân ve maddi kalıplara mahkûm olan aşağı âlem için söz konusu olan muhkem bir kayıttır. Belki bunlar da kaderin bir parçasıdır. Kant’ın vehmettiği gibi insan ilahi irade de dâhil bütün kayıtlardan kurtulabilir, bağlarını koparabilirse bağımsız olacağını düşünmek olsa olsa beşeri düşüncenin üzerine çökmüş Salih bir tılsımdır. Bu tılsımın kaldırılabilmesi, ahlaki otoAYDIN* nominin, ancak insanî iradenin ilahî iradeye yaklaşmasıyla mümkün olabileceğini görmekle mümkündür. İnsanların en özgürü ve kaderlerini kendileri çizebilenlerin peygamberler olduğunu söylemeye çalışıyorum. Allah tarihî ve insanî seferin kaderini bunlarla çiziyor. Bunlar çizilen kaderin tahtı kahrında seyretmiyorlar, tam tersi kadere hükmeden, miktarları belirleyen, ölçüleri koyan, sınırları çizen ilahî iradeye katılıyorlar ve bir anlamda onunla özdeşleşiyorlar. Böylece gerçek özgürlüğe kavuşmuş oluyorlar. İlahi iradenin yaratılmışlığını ve belirli bir takım kayıtlar altına sıkıştırıldığını söyleyemeyeceğimiz için ilahi iradeyle muvafakat ve mukarenet eden insani/cüzî iradenin de yaratılmışlığından bahsedilemez. Onun dışındaki her bir irade ne kadar ustaca yönetildiği düşünülürse düşünülsün, ne kadar bağımsız zannedilirse zannedilsin tam bir belirlenmişlik içerisindedir ve o ve onun bütün
İnsan
Neden İyilik
Yapar
Şimdi bu varlık iyiye mahkûm olduğu için iyiye yönelmez bu istenen bir durumda değildir. Ben buna bağımlılık diyorum, zoraki kendini bağlı hissetmektir bu. Bu varlık özü gereği iyiye yönelebilirse istenen hedefe ulaşılmış demektir. İster cennet ümidi isterse cehennem korkusu saikiyle olsun yapılan hiçbir şey özde iyi değildir ve cenneti sağlayıcı ve cehennemden azad edici olmayacaktır. Zira bu durumda iyiliğin özüne yönelme ya da özü gereği iyiliğe yönelme yok demektir. Salt iylik Tanrıdır ve her şey O’na yöneldikçe ve O’nun için oldukça iyidir. O’nun dışında bu cennet sevgisi bile olsa yanılgıdır. Zira Tanrı sadece iyinin kaynağı değil aynı zamanda 34
Avusturya Rahmet Derneği
amelleri yaratılmışlığa mahkûmdur. İyice dikkat edilecek olursa böyle bir irade her halükarda hırs ve iştahın, şehvet ve gazabın tarlasında bitecektir ki bunlar beşerin maddi yönünün komplikasyonları olup gelip geçiciliğe, yaratılmışlığa ve belirlenmişliğe mahkûm olan dünyevî alandır. Bir irade bu alandan neşet ettiği müddetçe sahibi kral dahi olsa amelinden ve aksiyonundan söz edilemez. Burada dıştan ve içten dünyevi bir takım saiklerin belirlediği ve oluşan şartların yönlendirdiği bir aksülamel söz konusudur. İnsanın her yaptığını makam duygusu, kadın sevgisi, servet tutkusu, yeme içme ihtiyacı bütün bunlara bağlı olarak beliren öfke, iştah, şehvet gibi beşeri hislerine göre yapar, tek yaptığı Leibniz’in taşı gibi verilmişe yönelmek, tek mahareti seçtiğini zannetmektir. Oysa böyle bir insan bütünüyle özgür görünümlü bağımlıdır. Acaba bütün insanlar mı aynı durumdadır? Hayır, bütün insanların bu çarkta öğütüldüğüne inanmıyorum. Belirlenmeyip belirleyici olan, reaksiyoner değil aksiyoner olan, tarih olmayıp tarihi yazabilen insanlar vardır ve bunların amelleri tarihte kalsa da iradeleri tarihe yön vermiştir. Cüzî irade yaratılmış mıdır? Peygamberlerin ve onlara hakkıyla tabi olanların iradeleri yaratılmamıştır. Diğer küllisiyle cüzisiyle bütün beşeri iradeler yaratılmıştır. Onların iradesi ilahi iradeyle özdeşleştiği oranda yaratılmış diyemediğimiz gibi, kaderin altında değil kaderi çizen konumda olduklarını söylemek durumundayız. Beşeri ve dünyevi diyebileceğimiz hırs, tutku, öfke gibi duygulara kapılmayan ve bunların esareti altına girmeyenlerin irade ve amelinin dünyevi değil, dünyaya yön ve şekil veren bir konumda olduğunu söylemek gerekir. Salih Aydın, Viyana Üniversitesi Arabistik Bölümü‘nde Felsefe Doktorası yapmaktadır.
fotoğraf | yavuz islam şensöz
35
Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
36 36
Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
37
Avusturya Rahmet Derneği
2009 yılı Kurban Kampanyası‘nda Bangladeş, Endonezya ve Filistin’e toplam olarak 9550,35 € bağış yapılmıştır. 2009 yılı Ramazan Ayı’nda Bangladeş, Bosna-Hersek, Doğu Türkistan, Endonezya, Filistin, Tanzanya ve Sudan’a toplam olarak 52379,67 € Zekat ve Fitre bağışı yapılmıştır.
K
elime anlamıyla zekat; temizlik, arınmak, bereketli olmak, iyi ve düzgün olmak manasına gelir. Dini anlamıyla zekat ise; nisap miktarı kadar zenginliğe sahip olan Müslümanın, belli miktarda ki malını, Allah‘ın, hakkı olanlara verilmesini emrettiği kişilere vermesidir. Avusturya Rahmet Derneği olarak zekat ve fitrelerinizi, fakir ülke ve bölgelerde yardıma muhtaç kardeşlerimize, büyük bir itina ile ulaştırıyoruz. Bize ulaştırdığınız zekatları, ayette belirtildiği gibi muhtaçlara ulaştırıyoruz. “Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak şunlar içindir: Fakirler, düşkünler, zekât memurları, kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlar, (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihat edenler ve yolda kalmış yolcular…” (Tevbe; 9/60)
38
Avusturya Rahmet Derneği
Mü’min ve Mütevekkil, Yoksul ve Asil, Acılı ve Sabırlı… A d ı
G a z z e . . .
M
üslüman milletlerin tarihi acılarla dolu. Hangisinden söz etmeli, hangisini konuşmalıyız bilemiyorum. Bir Doğu´dan vuruluyoruz, bir Batı´dan… Birinin kanı kurumadan diğerinin kanı akıyor yeryüzüne. Çocuklarımızın, kadınlarımızın, yaşlılarımızın gözyaşları üzerine kurulan bir medeniyet bu. Çok güçlü olmalıyız ki; nereden vururlarsa vursunlar yıkılmıyoruz. Ne kadar yakarlarsa yaksınlar, ne kadar yıkarlarsa yıksınlar her gün yeniden “ KÜLLERİMİZDEN YENİDEN DOĞUYORUZ „ ... Aslında korkuları da bundan... Bir gün Filistin, ertesi gün Irak yanıyor. Bakıyorsun Afganistan´ı yakıp yıkıyorlar başımıza. Yetmiyor batıdan vuruyorlar. Bosna´dan, Kosova´dan. Endülüs yetmiyor onlara. Çokça Endülüsler olmalı! Heryer Endülüs olmalı. Ama her zaman öyle de olmuyor… Kafkaslarda bir avuç müslüman görüp oraya çullanıyorlar çekirge sürüsü gibi. Ama her zaman sonları hüsranla bitiyor. İşte ben buna “ Gözyaşı Medeniyeti „ diyorum. Bizim medeniyetimizin adı bu. İnsanlık tarihi bizim acılarımızla dolu… Mazlumun ahı yine arşı sarsıyor. Zalim zalimliğini kusuyor yine yeryüzüne. Savaşlar hep birer “mektep„ oluyor okumasını bilenlere. İbret almasını bilenlere yetiyor aslında bu. Çağın yüz karası mahlukların gücü yine bebelere yetiyor. Çocuklardan ödü kopan yaratıklar insanlığın gözünün içine baka baka sırıtıyorlar ortada. Tarih bunları yazıyor, hafızalar bunları kaydediyor sürekli… *Rıdvan CANIM; Şairlerin Gazze´si, İlke Yayıncılık, İstanbul, 2009
39
Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
40
Avusturya Rahmet Derneği
Katıldığımız Organizasyonlar “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men‘eden bir topluluk olsun; işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Ali imran 1049)
A
vusturya Rahmet Derneği olarak yürüttüğümüz çalışmaları daha büyük kitlelere ulaştırabilmek için, yıl içersinde Avusturya`da gerçekleşen bir çok organizasyona katılıp derneğimizle hali hazırda iletişim halinde bulunan gönül dostalarımızla birebir görüştüğümüz gibi; onlarla yeni iyilik kapılarına yelken açmaya çalısıyor ve yeni gönüldaşlarla irtibata geçiyoruz. Kendilerini posta ve/veya telefon yoluyla da tüm faaliyetlerimizden haberdar ediyoruz. Aynı zamanda vakit sıkıntısı nedeniyle henüz tanışamadığımız kardeşlerimizle de buluşmayı, dert edindiğimiz muhtaç kardeşlerimizin dertlerini anlatmayı ve bu iyilik halkasını sürekli büyütmeye çalışıyoruz. Hafta sonları gerçekleşen kermesler de bu bulusmalar icin en büyük firsat. Özellikle de camilerimizin organize ettiği kermeslerdeki güzel atmosferde yeni dostlar ediniyor, sohbet ediyor, bilinç dünyamızı zinde tutmaya çalışıyoruz. Bunun yanında yine çeşitli organizasyonlarda, özel günlerde yapılan programlarda, çeşitli seminer ya da konserlerde, derneğimizin standını görmeniz mümkün. Bu faaliyetlerdeki amacımiz ise mümkün oldukça farklı ve büyük halkalara ulaşıp iyilik halkamızı büyütmek…
41
Avusturya Rahmet Derneği
… Bir toplum sahip olduğu güzel değerleri kötü yönde değiştirmedikçe Allah da o toplumun iyi hâlini durduk yere değiştirmez… (Rad; 13/11)
Yardım Yapılan Ülkeler
Avusturya Rahmet Derneği olarak yardımlarınızı yıllardan beri, başta; adeta bir “hapishane”de yaşamak zorunda bırakılan Filistin halkı olmak üzere, Tanzanya, Endonezya, Kırgızistan, Bangladeş, Doğu Türkistan, Mısır, Bosna - Hersek, Kosova, Arnavutluk, Sri lanka, Sudan, Kuveyt, Ürdün, Lübnan ve Pakistan`a ulaştırdık. Son günlerde vuku bulan Pakistan`daki sel felaketi nedeniyle kimsesiz evsiz barksız yardıma muhtaçlara topladığımız yardımları ulaştırdık. Siz verdiniz, biz ise adeta bir köprü vazifesi görüp yardıma muhtaç kimselerin daim yanında olmaya çalıştık. Siz kardeşlerimizin desteğiyle, bu iyilik yürüyüşünü sürdürmeye ve artırarak devam ettirmeye çalışıyoruz.
42
„
„
Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
43
Avusturya Rahmet Derneği
Avusturya Rahmet Derneği kimler tarafından ve niçin kurulmuştur? “Dönemsel sosyal projelerimizi destekliyebilirsiniz”
Derneğimiz 2006 yılında Avusturya’da yaşayan Müslümanlar tarafından, özellikle savaşların olduğu bölgelerdeki halklara insanî yardım götürmek amacıyla kurulmuştur.
Derneğimizin Sosyal Projelerini ve dönemsel devam eden kampanyalarını destekleyebilirsiniz. Başta savaşların ve kıtlığın olduğu ülkeler olmak üzere bir çok ülke de Gıda Paketi dağıtımları, Kurban organizasyonları, yetim çocuklara hediyelikler, toplu iftarlar, su kuyuları ve kanallarının inşası, ibadethane ve mescit inşası, sağlık tesisi ve altyapı yardımları, eğitim araç gereçleri yardımları , nakdi yardımlar gibi bir çok dönemsel faliyetler gerçekleştirmektedir. Siz de bu faaliyetlerimize destek olabilir, yardıma muhtaç kimselerin yüzlerini güldürebilirsiniz.
İhtiyaç sahibi insanlar nasıl belirleniyor? Derneğimizin çalışma yürüttüğü ülkelerde, çalışmalar partner kuruluşlarımızın aracılığı ve katkılarıyla, ülkelerdeki en çok ihtiyaç sahibi kesimler belirlenmekte ve faaliyetler daha çok buralardaki sıkıntıların giderilmesi üzerine yoğunlaştırılmaktadır. Derneğimiz öncelikli dağıtım programında muhacir kampları, yetim yurtları, yetim aileleri, savaş ve doğal afet mağdurları, yaşlılar, kimsesizler, okullar, medreseler ve hastaneler gelmektedir.
Bir yetimin aylık gideri ne kadardır?
Nasıl katkıda bulunabilirim?
Bir yetimin aylık gideri ülkelerin sosyal ve ekonomik durumuna göre belirlenip 30 ile 45 euro arasında değişmektedir. Bu yardımlar, yetim bir çocuğun bir aylık barınak, okul giderleri, beslenmesi, kıyafetlerinin temin edilmesi ve cep harçlığı için kullanılıyor. Fakat bu miktarı ödeyemeyen sponsorlarımız yetim fonuna, imkânları nispetinde bağışta bulunabilirler
“Yetimleri destekleyebilirsiniz” Yetimlere sponsor bulma çalışmalarımızda, yetimlere ve ailelerine destek olabilirsiniz. Yetim çalışmalarımız sürekli yardımlar olarak devam etmektedir. Siz de dünyada çeşitli sebeplerden dolayı yetim kalmış bir çocuğu destekleyebilirsiniz.
Sık Sorulan Sorular 44
?
Avusturya Rahmet Derneği
Nasıl gönüllü olabilirim?
Bürolarımızın adres ve iletişim bilgileri:
Bizi telefonla arayabilir veya bizzat derneğimize gelerek gönüllümüz olabilirsiniz.
Merkez: Hannovergasse 25 A- 1200 Wien Telefon/Fax : 0043 1 968 49 90 Tel: 0043 650 611 16 65 0043 699 114 994 99
İrtibat bilgilerimi nasıl yenileyebilirim? Kişisel bilgilerinizin değişmesi hâlinde bizi telefonla arayarak, elektronik posta gönderebilir veya bizzat derneğimize gelerek kişisel bilgilerinizin değiştiğini bildirebilirsiniz.
Şube: Herndlgasse 13/2 A- 1100 Wien E-mail: rahaustria@gmx.net İnternet sitemiz: http://www.rahmet.biz Banka hesap numaralarımız:
Avusturya Rahmet Derneği’nin şubesi veya temsilcisi var mıdır?
BAWAG Konto Nr: 05110815990 BLZ: 14000 IBAN: AT 3814 0000 511 0815 990
Derneğimizin Viyana da bir merkez bir de şube olmak üzere iki yerde şubesi bulunup, Avusturyanın diğer eyaletlerınde ise temsilcileri bulunmaktadır.
Bank Austria Konto Nr: 52803149701 BLZ: 12000 IBAN: AT 7412 1200 0528 0314 9701
45
Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
46
R
Avusturya Rahmet Derneği
achel Corrie Amerika´nın Washington eyaletine bağlı Olympia kentinde doğdu ve büyüdü. Evergreen Devlet Koleji´nde eğitiminin son dönemine gelen Corrie mezun olduktan sonra yazar ve aktivis olmak istiyordu... Akranları gibi kendi dünyasının içinde, sadece kendi hayatıyla meşgul olabilir, başkalarının acılarını görmeyebilirdi. Ancak oldukça mütevazi ve sorumluluk duygusuyla yüklü bir hayat yaşayan Corrie çeşitli sivil toplum kuruluşlarında insan hakları aktivisti ve insani yardım gönüllüsü olarak faaliyetlerde bulunuyordu. Olympia Adalet ve Barış Hareketi’nin de aktif bir üyesiydi. Dünyada refah seviyesi en yüksek bölgelerden biri olan Washington´daki hayatını bir kenara bırakıp dünyanın en yoksul yeri ilan edilen yere, Refah Kampına barış savunuculuğunu yapmak, İsrail hükümetinin insafsız katliamlarına karşı kalkan olmak, İsrail askerlerinin acımasızca vurduğu çocukların önünde büyük bir vicdan ve cesaretle durmak için gitmişti... Filistin, ABD ve Irak`da neler yaşandığının bilincindeydi. Ve bildikleri onu, vicdanını, rahat yaşamını bir kenara bırakıp sesini dünyaya karşı yükseltmek için Filistin’e götürmeye yetecek kadar rahatsız ediyordu. Rachel Corrie 16 Mart 2003´te Gazze´deki Refah Mülteci Kampı’nda bir Filistinli doktorun evinin yıkılmasına engel olmaya çalışırken, İsrail’li buldozer şoförü tarafından üzerinden defalarca geçilerek katledildi. Arkadaşları tarafından hastaneye götürüldüğünde hayatını kaybetmişti... ABD ise, kendi vatandaşı olan Corrie´nin katilini istemek yerine, ordusunu Irak´ı yıkmak ve katil İsrail’i Ortadoğu´da üstün güç haline getirmek için gönderiyordu.
Doğum yeri: Washington, ABD Doğum tarihi: 1979 Ölüm yeri: Filistin Ölüm tarihi: 16 Mart 2003 Ölüm şekli: Askeri buldozerle ezildi. Ölüm sebebi: Gazze´deki Filistin mülteci kampındaki bir Filistinli doktorun evinin, israil askerleri tarafından yıkılmasını engellemeye çalışmak. 47
Avusturya Rahmet DerneÄ&#x;i
48