KADIN VE GOC / FEMMES ET MIGRATION

Page 1

“KADIN VE GÖÇ” ÇAĞDAŞ BİR YOLCULUK: GÖÇMEN KADINLARIN HAFIZASI VE GELECEĞİ “FEMMES ET MIGRATION” UNE ODYSSEE MODERNE : MÉMOIRE ET DEVENIR DES FEMMES MIGRANTES

EYLÜL 2013—MAYIS 2015 SEPTEMBRE 2013—MAI 2015



“KADIN VE GÖÇ” ÇAĞDAŞ BİR YOLCULUK: GÖÇMEN KADINLARIN HAFIZASI VE GELECEĞİ Bir sanat ve sosyal farkındalık projesi

“FEMMES ET MIGRATION” UNE ODYSSEE MODERNE: MÉMOIRE ET DEVENIR DES FEMMES MIGRANTES Un projet d’art et de sensibilisation du public

Eylül 2013—Mayıs 2015 Marsilya // Çanakkale // Brüksel // Suceava Septembre 2013—Mai 2015 Marseille // Canakkale // Bruxelles // Suceava

Ortaklar / Les Partenaires: Dynamo Theatre – Marsilya Marseille / FR Revue Hommes et Migrations—Paris / FR Les Halles de Schaerbeek – Brüksel Bruxelles / BE CABININ (Çanakkale Bienali İnisiyatifi) – Çanakkale / TR Çanakkale Belediyesi – Çanakkale / TR Troya Genç Çevre Derneği – Çanakkale / TR CLOPOT - Suceava /RO



Proje faaliyetleri iki alanda odaklanıyordu: 1. Sanatçılar, görsel ve sahne sanatları alanından uzmanlar, göçmen kadın hakları alanında çalışan dernekler ve aktivistler, eğitim uzmanları, sosyolog ve şehir plancılar, göçmen kadınların durumuyla ilgili olarak özelde gençler, genelde kamuoyunda bilinç ve konuya hassasiyeti artırmak için disiplinlerarası faaliyetler yürüttüler. Proje ortağı 4 ülkede, kuşaklar arası karşılaşmaları odağına alan yaratıcı ve katılımcı çoklu disiplinde atölyeler düzenlendi. Bir çok etaptan oluşan bu atölyelerin sonucunda üretilen görsel işitsel çalışmalar, proje sonunda düzenlenen sonuç etkinliklerinde kamusal alanlarda yerleştirmeler biçiminde sergilendi. 2. Fransa, Türkiye, Romanya ve Belçika’dan sosyal bilim ve şehircilik alanında çalışan uzman ve araştırmacılar, göçmen kadınların kamusal alandaki görünürlüğü üzerine araştırmalar yürütecekleri bir iletişim ağı oluşturdular. Düzenlenen yuvarlak masa toplantıları ve seminerlerde bir araya gelerek, geçmen kadınların durumları arasındaki benzerlikler, onları görünür kılma yolları ve yaşadıkları çevreye uyum sağlamalarının sağlanması üzerine analizler yaptılar. "Göçmen kadınların kamusal alandaki görünürlüğünün sosyolojisi" konusu, "İnsanlar ve Göçler" dergisi yazı işleri müdürü Marie Poinsot tarafından, "Geçmen Kadınlar ve Şehircilik" konusu ise Çanakkale’den mimar İsmail Eren tarafından yönetildi. Le projet s’est articulé autour de deux pôles : 1. création d’un forum composé d’artistes et techniciens du théâtre et de l’audiovisuel, de militant(e)s d’associations de défense et de promotion des droits des femmes migrantes, de personnels de l’éducation, de sociologues et urbanistes qui élaboré des activités pluridisciplinaires visant à ajuster les trajectoires et sensibiliser un large public, et tout particulièrement les jeunes, à la situation des femmes migrantes. Des ateliers créatifs et participatifs pluridisciplinaires, basés sur la rencontre intergénérationnelle, ont étaient mis en place dans les 4 pays impliqués. Ils se sont déroulés en plusieurs étapes et eu ont comme aboutissement la réalisation des ouvres plastiques et audiovisuelles exposées à la fin du projet lors des restitutions, sous forme d’installations dans l’espace public. 2. création d’un réseau de chercheurs en sciences sociales et d’urbanistes français, turcs, roumains, belges, partageant la thématique sur la visibilité des femmes migrantes dans l’espace public. Sociologues et urbanistes des pays partenaires ont analysé, lors des tables-rondes et colloques, les similitudes des femmes migrantes, les moyens de les rendre visibles et de mieux les intégrer. Sociologie des femmes migrantes dans l’espace public: volet animé par Marie Poinsot –directrice de la Revue « Hommes et migrations », Urbanisme et femmes migrantes» : volet animé par Ismail ERTEN – architecte et urbaniste de la Ville de Canakkale en Turquie.


Proje ortakları, projenin akışıyla ilgili süreçleri değerlendirmek üzere iki toplantı gerçekleştirdi: 1. Eylül 2013, Proje Açılışı Çanakkale-Türkiye 2. Mart 2014, Marsilya-Fransa

Le projet a commencé par une réunion des partenaires en septembre 2013, à Canakkale en Turquie. Une seconde réunion des partenaires a eu lieu à mi-parcours, en mars 2014 à Marseille, France.


Proje’nin Çanakkale Lansmanı 07 Eylül 2013, Mahal Sanat İlgili sivil toplum kuruluşu temsilcileri, kamu yetkilileri ve basın mensuplarının katılımıyla Le lancement du projet à Canakkale 07 Septembre 2013, Centre d'art Mahal


I - Proje ortağı dört ülkede düzenlenen YARATICI ATÖLYELER // EKİM 2013 - AĞUSTOS 2014 Metin yazımı ve görsel-işitsel yaratıcı atölyeleri yöneten sanatçılar: Joëlle Cattino (Dynamo Tiyatrosu, sanat yönetmeni, Marsilya-Fransa) Seyhan Boztepe (CABININ, sanat yönetmeni, Çanakkale-Türkiye) Michel Bellier (yazar oyuncu, Fransa) Veronika Mabardi (Belçika) Sedef Ecer (yazar-oyuncu, Fransa-Türkiye) Tuğba Elmacı (yönetmen, Çanakkale-Türkiye) Kültürlerarası bir diyalog ortamı yaratmak amacıyla kuşaklararası karşılaşmalara dayanan atölyeler: Proje ortağı dört ülkeden lise-üniversite öğrencisi gençlere yönelik olarak düzenlenen sanat ve eğitim odaklı atölyelerde, her yaş grubundan göçmen kadınlarla bir araya geldiler. Projenin ilk aşamasında, sanatçılar eğitim kurumları ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içerisinde, yaratıcı sanat atölyeleri düzenlediler. Bu atölyeler bir kaç aya yayılan süreçte grup çalışmaları ve bireysel üretimler yoluyla devam ettirildi ve bu sürecin sonunda gençler sergilenecek çalışmalar ve sahne gösterileri ürettiler.

I - ATELIERS CREATIFS dans les quatre pays participants // OCTOBRE 2013- AOUT 2014 Pilotage des ateliers d’écriture et artistiques: Joëlle Cattino (directrice artistique de Dynamo Théâtre, Marseille-France) Seyhan Boztepe (CABININ, directeur artistique, Çanakkale-Turquie) Michel Bellier (auteur-comédien, France) Veronika Mabardi (Belgique) Sedef Ecer (auteur-comédienne, France-Turquie) Tuğba Elmacı (cineaste, Çanakkale-Türkiye) Ateliers construits sur la rencontre intergénérationnelle et la façon de nouer un dialogue interculturel : activités artistiques, pédagogiques à destination des lycéens/étudiants des quatre pays, et rencontres entre ces jeunes et les femmes migrantes de tous âges. Les ateliers créatifs ont été menés par les artistes en collaboration avec les institutions scolaires ainsi que les organismes associatifs dans la première phase du projet. Ils étaient répartis sur plusieurs mois, avec des phases de travail en groupe et des phases de travail individuel, pour déboucher sur des restitutions sous d’installations et de performances.


Bu ilk aşamada derlenen tanıklık, anlatı ve yürütülen araştırmalar sonucunda ortaya çıkan üretimler kamusal alanda PERFORMANS ve SERGİLER yoluyla izleyiciyle buluşturuldu. Derlenen anlatı ve yaşam kesitlerinden hareketle sanatçılar, gençlerle birlikte kamusal alanda gösterilmek üzere, sanat üretim süreçlerini kullanarak işler yaptı: kısa metraj filmler / videolar, yerleştirmeler, performanslar...

Les résultats de la première partie consacrée au recueil des témoignages, recherche et expérimentation étaient traduits sous forme de PERFORMANCES & INSTALLATIONS dans l'espace public. À partir de recueils de parole et de récits de vie, les artistes ont conçu, avec les jeunes, des « travaux » dans l’espace public selon le principe de la création d’une œuvre artistique: courts métrages/réalisation vidéo, installations et performances...


DÖRT ÜLKEDEN GENÇLERLE YÜRÜTÜLEN SANAT ATÖLYELERİ: TÜRKİYE, FRANSA, ROMANYA, BELÇİKA Gençler ile göçmen kadınlar arasındaki ilişki, sanat atölyelerinin çıkış noktasını oluşturuyordu. Bu ilişki farklı sanatsal ifadeler (sahne sanatları, görsel sanatlar) yoluyla dışa vuruldu ve tüm boyutlarıyla disiplinlerarası bir uygulama hayata geçirildi. Her ülkedeki atölyelerde gençlere belli aşamalardan oluşan bir sanatsal üretim süreci önerildi: 1. Aşama: Göçmen kadınlarla röportajlar ve "hayat hikayelerinin" yazılması 2. Aşama: Hikayelerdeki gerçekliğin sanat eserine dönüştürülmesi süreci Türkiye, Çanakkale'de - Güzel Sanatlar Lisesi öğrencileri ve üniversiteli gençlerle atölyeler Üretim: 6 çağdaş sanat eseri ve 3 video, kurgusal yazılardan hareketle üretilmiş bir performans gösterisi ve gençlerin görsel sanat ve performans üretimlerinin sergilenmesi (Aralık 2013 - Haziran 2014) İki yazar, bir video sanatçısı ve bir görsel sanatçıdan oluşan dört kişi, 12 lise ve üniversite öğrencisi, bir hafta süreyle yedi göçmen kadınla (2 Afgan, 2 Iraklı, 1 İranlı, 1 Kürt, 1 İngiliz) bir araya gelerek onların hayat hikayelerini derlediler. Çanakkale projenin diğer şehirlerinden farklı bir konuma sahip: Doğrudan göçün etkisi altında olmayan fakat deniz yoluyla yaşanan kaçak geçişlere çok yakın olan bir şehir. Dolayısıyla gerçekleştirilen atölyeler vesilesiyle gençler vatan, vatansızlık, yolculuk, göç, yol gibi kavramlar üzerine düşündüler ve bu kavramları yansıtacak sanat eserleri oluşturdular. ATELIERS ARTISTIQUES MENES AVEC LES JEUNES DANS QUATRE PAYS : TURQUIE, FRANCE, BELGIQUE, ROUMANIE La relation Jeunes/Femmes migrantes a été le cœur du projet des ateliers artistiques. Cette relation a été transcrite à travers des expressions artistiques variées (Arts théâtraux, plastiques et visuels) et proposait de vivre une pratique interdisciplinaire dans toute sa dimension. Dans chaque pays les ateliers proposaient aux jeunes de suivre une construction artistique par étapes : 1ERE étape : Interviews de femmes migrantes et écritures de récits de vie(s) 2EME étape : transformation du réel en œuvre d’art En Turquie, à Çanakkale - ateliers avec les lycéens des Beaux-Arts et des jeunes universitaires Productions: réalisation de 6 œuvres plastiques et 3 vidéos, présentation d'un performance à partir des écritures fictionnelles et exposition des travaux plastiques et performatifs des jeunes, (décembre 2013 et juin 2014) 4 artistes dont deux écrivains, un vidéaste et un plasticien, 12 jeunes lycéens et universitaires, ont travaillé ensemble avec 7 femmes migrantes (2 afghanes, 2 iraquiennes, 1 iraniennes, 1 kurde, 1 britannique) pendant une semaines pour collecter récits de vies. Le cas de Çanakkale est très différents du reste du projet: c'est une ville qui n'est pas touché par l'immigration mais qui connait la réalité des passages clandestins dans ses eaux. Donc c'était une occasion pour ces jeunes pour repenser les notions telle que patrie, clandestin, voyage, immigration, trajet, et de concevoir des créations artistiques qui vont refléter ces concepts. Donc c'était une occasion pour ces jeunes pour repenser les notions telle que patrie, clandestin, voyage, immigration, trajet, et de concevoir des créations artistiques qui vont refléter ces concepts.


Konuya toplumun ilgisini çekmek ve gençlere ilham vermek amacıyla, Aralık ayı boyunca Mahal Sanat'ta bir dizi sanat etkinliği hayata geçirildi GİT GİDEBİLDİĞİN YERE Tiyatro Gösterisi, 9 Aralık 2013 Oyuncular : Sylvia Amato, Aïssa Busetta, Richard Dubelski, Blanche Van Hyfte // Müzik : Richard Dubelski // Sahne Düzeni ve Işık : Jean-Luc Martinez // Görüntüler : Federico Escartin // Prodüksiyon : Dynamo Théâtre Bir kadın serüveni. Bugünün Akdenizi’nin destanı. Türkiye’den Ostende’ye, bir denizden başka bir denize, güneyden kuzeye, Marsilya’dan geçerek Brüksel’e uzanan bir göçebelik hikayesine eşlik ediyoruz. Sedef Ecer (Türkiye), Michel Bellier (Fransa), Stanislas Cotton (Belçika) tarafından yazılan bu geçiş hikayesi bir üçleme. Her hikayenin yazarı o bölümün rehberi, sınırdan gizlice geçireni ve kefili. Marsilya-Provans 2013 Avrupa Kültür Başkenti programında yer alan bu duygulu öykü, geleceğini arayan kadınların sesini duyurmayı arzuluyor. Oyunu sahneye koyan Joëlle Cattino, az ve yanlış anlatılan göç konusunu ön plana çıkarmak ve kadın haklarını sorgulamak üzere kurguya başvurmuş.

Durant le mois de décembre, une série d'événements artistique à Mahal a été programmée, pour sensibiliser le publique et inspirer les jeunes VA JUSQU’OU TU POURRAS Spectacle, 9 décembre 2013 Avec Sylvia Amato, Aïssa Busetta, Richard Dubelski, Blanche Van Hyfte // Musique : Richard Dubelski // Scénographie et Lumières : Jean-Luc Martinez // Images : Federico Escartin // Production : Dynamo Théâtre Une Odyssée au féminin. Une épopée méditerranéenne d’aujourd’hui. De la Turquie à Ostende, de la mer à la mer et du sud au nord, en passant par Marseille et Bruxelles, on assiste au récit d’une errance. Ecrite par Sedef Ecer (Turquie), Michel Bellier (France), Stanislas Cotton (Belgique), cette traversée est une trilogie. Chaque auteur est le guide, le passeur, le garant d’un épisode. Labellisé par Marseille-Provence 2013 Capitale européenne de la culture, ce récit émouvant veut faire entendre la voix de femmes en quête d’avenir. La metteure en scène Joëlle Cattino choisit la fiction pour mettre en lumière une immigration dont on parle peu ou mal et interroger les droits des femmes.


SINIRLARIN ÖTESİNDE - MATHIAS DEPARDON FOTOĞRAFLARI SERGİSİ 8-29 Aralık 2013 20. yüzyılın son çeyreğinde uluslararası göç hareketleri yoğunlaşırken, insan dolaşımı birçok ülkeyi etkileyen küresel ölçekte önemli bir olgu haline geldi. "Beyond the Border" (Sınırların Ötesinde) röportajı ile 2011 Bourse du Talent ödülüne layık görülen fotoğrafçı Mathias Depardon, objektifi aracılığı ile bilinmeyen bir Altın Şehir’e açılan kapı olarak görülen Avrupa limanlarındaki göçmenlerin zorlu yolculuğuna tanıklık ediyor. Mathias Depardon'un iz bırakan bu çarpıcı fotoğraf dizisi acımasız ve uzak bir dünyanın mutsuz insanlarına bir yüz kazandırırken umudun gücüne adanmış bir hikayeyi anlatıyor.

AU-DELÀ DES FRONTIÈRES - EXPO PHOTOS DE MATHIAS DEPARDON 8-29 decembre 2013 Les mouvements migratoires internationaux s’intensifient depuis le dernier quart du 20ème siècle et la circulation des hommes constitue à présent un phénomène important à l’échelle mondiale touchant de nombreux pays. Mathias Depardon, photographe lauréat de la Bourse du Talent 2011 pour son reportage "Beyond The Border" (Au-delà des frontières), témoigne, à travers son objectif, du périple des immigrés de passage dans des ports d’Europe, synonymes de fenêtre vers un Eldorado incertain. Bouleversante et engagée, la série de Mathias Depardon donne un visage aux tristes habitants d'un monde cruel et lointain. Une ode à la force de l'espoir.

Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan ve Fransa Kültür Ataşesi Olivier Ramadour'un katılımıyla Avec la participation de M. Ulgur Gokhan (le maire de Canakkale) et M. Olivier Ramadour (Attaché Culturel de France en Turquie)


Gençler daha sonraki beş ay süresince Çanakkalel’den sanatçılarla çalıştılar (görsel sanatlar alanında Seyhan Boztepe, sahne sanatları alanında Şahine Hatipoğlu, videolar için Tuğba Elmacı). Bu çalışmanın sonuçları bir sergiyle izleyiciye sunuldu. ÇANAKKALE MERKEZLİ SANAT ATÖLYELERİ SONUÇ SERGİSİ VE GÖSTERİSİ 14-23 Haziran 2014 – MAHAL SANAT Katılımcılar: Bahriye İleri , Cem Katı, Didem Küçük, Erdal Sezer, Fatih İlhan, Gizem Alnıak, Hatip Memiş, Helin Sude Boztepe, Murat Demirtop, Nazlı Şakar, Onur Tekin, Sezen Düzkar, Sinem Simge Kılınç, Yusuf Berk Akpınar, Zerrin Somuncu Atölye Yürütücüsü sanatçılar: Joëlle Cattino, Michel Bellier, Sedef Ecer, Seyhan Boztepe, Şahine Hatipoğlu Koordinatörler: Deniz Erbaş, Didem Gürdoğan, Tuğba Elmacı Danışmanlar: İsmail Erten, Marie Poinsot “Kadın ve Göç” sergisiyle eşzamanlı olarak, Yunan sanatçı Kalliopi Lemos’un 3. Uluslararası Çanakkale Bienali kapsamında ürettiği ve Çanakkale Bienali’ne armağan ettiği yapıtının kalıcı sergilemesinin de açılışı yapıldı. Lemos’un “Güvenli Geçiş için Vaatler” isimli eseri, daha iyi bir yaşam uğruna, Ege sularında yaşamını yitiren yasadışı göçmenlerin mücadele ve azimlerine ithaf edilmiştir.

Durant les cing mois qui suivent, les jeunes ont travaillé avec les artistes locaux (Seyhan Boztepe pour créations plastiques, Şahine Hatipoğlu pour arts de spectacle et Tugba Elmacı pour des créations vidéos). Les résultats de ce travail ont été présentés au grand publique par une exposition collective. L’EXPOSITION et PERFORMANCES RESTITUTIFS DES ATELIERS ARTISTIQUES MENES A CANAKKALE 14-23 JUIN 2014 – CENTRE D’ART MAHAL Les Participants: Bahriye İleri , Cem Katı, Didem Küçük, Erdal Sezer, Fatih İlhan, Gizem Alnıak, Hatip Memiş, Helin Sude Boztepe, Murat Demirtop, Nazlı Şakar, Onur Tekin, Sezen Düzkar, Sinem Simge Kılınç, Yusuf Berk Akpınar, Zerrin Somuncu Les artistes: Joëlle Cattino, Michel Bellier, Sedef Ecer, Seyhan Boztepe, Şahine Hatipoğlu Les coordinateurs: Deniz Erbaş, Didem Gürdoğan, Tuğba Elmacı Les consultants scientifiques: İsmail Erten, Marie Poinsot L’exposition « Femmes et Migration » a été accompagné par l’installation permanente de l’œuvre de l’artiste grecque Kalliopi Lemos, qui a été conçu a l’occasion de la 3ème Biennale Internationale de Canakkale en 2012. Inspiré de la ville de Canakkale: le berceau des civilisations depuis le Detroit des Dardanelles à la Méditerranée, l’œuvre intitulé « Les Promesses D’une Passage Sure » de Lemos traite le thème des immigrants clandestins, un fait global auquel plusieurs états doivent se confronter de plus en plus depuis les derniers décennies. Il fait référence à la quête de l’humanité pour une existence significative et est dédié à la lutte et aux difficultés qu’ont surmontées tous ces gens dans la promesse d’une vie meilleure.





Fransa, Marsilya'da - La Calade ve Antonin Artaud Liseleri Öğrencileriyle Atölyeler Üretim: Hayat hikayelerini temsil eden iki kısa film ve kurgusal yazımlardan hareket ederek video projeksiyon, ses ve tiyatroyu bir arada kullanan 2 performans sunumu (mart ve mayıs 2014) İki liseden iki sınıf öğrenci çapraz bir atölye çalışmasına katıldılar. Çoğu göçmen kökenli olan bu gençler, proje sayesinde kendi ailelerinin hikayesiyle karşılaşarak, kendi annelerinin ya da anneannelerinin kararlarını yeniden değerlendirerek, bu hayatların üzerini örten sessizlik ile yüzleştiler.

En France, à Marseille - ateliers avec les lycées La Calade et Antonin Artaud Productions: réalisation de deux courts métrages illustrant les récits de vie et présentation de 2 performances à partir des écritures fictionnelles, mêlant projection vidéo/univers sonore/ théâtre (mars et mai 2014) 2 classes d’élèves de 2 lycées ont participé à un projet d’ateliers croisés. Ces jeunes, pour la plupart issus de l’immigration, ont redécouvert, à travers ce projet, la propre trajectoire de leurs familles, reconsidérer la volonté et vaillance de leurs mères, grand-mères, aïeules et pris conscience du silence qui, bien souvent, a recouvert ces vies.


Belçika, Schaerbeek Brüksel'de –Emile Max Lisesi Öğrencileriyle Atölyeler Üretim: Röportaj ve hayat hikayesi yazımlarından hareketle bir kısa film üretimi ve bu yazımlardan hareketle Halles de Schaerbeek'de video projeksiyon, ses ve tiyatroyu bir arada kullanan bir gösterim (şubat 2014) Schaerbeek mahallesinde bulunan Emile Max lisesi öğrencileri, çoğu daha yeni göç etmiş göçmen kadınlarla bir araya geldiler. Hem kurgusal yazım, hem de video çalışmasında diyalog, paylaşım, eleştirel düşünce, bir birini dinleme, ötekine ve dünyaya açık olma gibi yaklaşımlar önde tutuldu. Ortaya çıkan çalışmalar, çoğu zaman şiddet içeren bu hayat hikayelerini çok duyarlı ve insani bir bakış açısıyla yansıttı. Romanya, Suceava, Bucovina Bölgesinde - Colegiu National Stefan cel Mare Öğrencileri Üretim: Senaryolu iki kısa film Bu atölyelerin de özgün bir boyutu vardı: atölyelere katılan göçmen kadınların hepsi, şehrin sınır komşusu Ukrayna ve Moldavya kökenliydi. Hikayeleri, diğer üç ülkedeki göçmen kadınlardan çok farklıydı; hepsi de Romanya'ya çok kolay entegre olan genç kadınlardı. Hepsi çok iyi Romence konuşuyor veya eğitimlerini sürdürmeye ya da mesleki becerilerini hayata geçirmeye çalışıyordu.

En Belgique, à Schaerbeek, Bruxelles – ateliers avec le lycée Emile Max Production: réalisation d’un court métrage à partir des interviews et des écritures de récits de vie et performance théâtrale réalisée aux Halles de Schaerbeek à partir des écrits réalisés et mêlant projection video/ univers sonore/ théâtre (février 2014) Les élèves d’une classe du lycée Emile Max, commune de Schaerbeek, sont partis à la rencontre de femmes immigrées, pour la plupart d’entre elles «primo-arrivantes ». Le dialogue, l’échange, l’esprit critique, l’écoute et l’ouverture à l’autre et au monde ont été les outils nécessaires aux écritures fictionnelles comme à la réalisation vidéo. Les œuvres réalisées retracent avec beaucoup de pudeur et d’humanité des parcours de vie souvent confrontés à la violence. En Roumanie, à Suceava, Province Bucovine - Colegiu National Stefan cel Mare Production: réalisation de deux courts métrages à partir de scénario Cet atelier présentait une spécificité : les interviews ont été réalisées auprès d’un panel de femmes venant d’Ukraine et de Moldavie, pays voisins transfrontaliers. La teneur de leurs propos différaient sensiblement des interviews effectuées dans les autres pays : toutes étaient de jeunes candidates volontaires à l’immigration en Roumanie. Elles maitrisaient parfaitement la langue roumaine et cherchaient à poursuivre des études ou essayaient de valoriser leur cursus professionnel.


II. ARAŞTIRMA VE TEORİK ÇALIŞMALAR: Sosyolog ve Şehir Plancılarla YUVARLAK MASA TOPLANTILARI VE SEMİNERLER Tüm proje süresince ve projenin oluşturduğu kavramsal çerçeve içerisinde, sosyolog ve şehir plancılar, göçmen kadınların farklı kimlik özelliklerini ele alan ve bu kadınların kamusal alandaki görünürlüğünü artırarak, toplumla bütünleşmelerini sağlayacak somut yaklaşımlar geliştirmeyi hedeflediler. Yeni direniş yöntemleri ve feminist direniş modelleri üzerine buluşmalar ve fikir alışverişleri. "İnsanlar ve Göçler" dergisi yazı işleri müdürü Marie Poinsot yönetiminde. Sonuç konferansı ve yuvarlak masa toplantıları, bilimsel bir yayında bir araya getirilecektir. ("İnsanlar ve Göçler" Dergisi Özel Sayısı, Haziran 2015). "Kent politikaları, kamusal alan ve farklı kimliklerin entegrasyonu". Bu çalışmada dört ülkede, göç hareketlerinin kentlerin mimari dokusu ve kamusal alanları üzerindeki etkilerine odaklanan şehir plancılık araştırmaları yürütüldü. İsmail Erten bu dört ülkeden mimar ve şehir plancılarıyla bir araya gelerek, kentlerin farklı özellikleri ve göçün etkilerine dair bir sentez oluşturdu. İsmail Erten yönetiminde (mimar, şehir plancı, Çanakkale kenti mimari dokusu, restorasyon, koruma ve tarih uzmanı).

II. PARTIE « RECHERCHE et REFLEXION » : TABLES RONDES ET COLLOQUES avec des sociologues et urbanistes Tout au long du projet et dans le cadre du concept proposé, des sociologues et des urbanistes ont proposé des approches concrètes, visant à distinguer les identités multiples des femmes immigrées, et améliorer visibilité et intégration de ces femmes. Journées de rencontres et d'échanges sur le thème des nouvelles résistances et des militantismes féministes. Pilotage par la Revue « Hommes et Migrations », sous la direction de Marie Poinsot, rédactrice en chef de la revue. Les tables-rondes et colloques finaux donneront lieu à des publications scientifiques (numéro spécial de la Revue « Hommes et Migrations » à paraître en juin 2015) Recherche sur le thème "Politique de la ville, aménagement urbain et intégration des identités multiples". Cette recherche a fédéré le pôle d’urbanistes dans les quatre pays, autour des effets des flux migratoires dans le tissus architecturale et l'espace publique des villes. Ismail Erten a mené des rencontres avec des architectes et urbanistes de ces 4 pays afin de fonder une synthèse des différents caractéristiques des villes et les effets de la migration. Pilotage par Ismail Erten, (architecte, urbaniste, spécialiste de la ville de Canakkale, restauration, protection, histoire).


III - Siyaset Bilimi öğrencileriyle ORTAK PROJE Yönetim: Dynamo Tiyatrosu ve Marie Poinsot Paris Siyaset Bilimi Üniversitesi işbirliğiyle, Uluslararası İlişkiler ve Kamu Yönetimi Yüksek Lisans öğrencileriyle iki yıla yayılan bir "ortak proje" hayata geçirildi. Amaç: Sanatsal ve sosyolojik bakış açılarıyla kadınların göçünü analiz etmek; Avrupa'ya doğru yaşanan kadın göçü üzerine jeopolitik incelemeler; elde edilen verilerle göçmen kadınların doğrudan deneyimlerinin bir araya getirilmesi. 1. Aşama - 2013/2014: Anaïs Petit, Julie Bordas, Clémentine de Montjoye, Elise Haumont, Fiona Fosse adlı öğrenciler tarafından yürütülen çalışma. Fransa'ya göç etmiş kadınların portreleri Carmen Mariscal, Chahla Chafiq, Shumona Sinha ve Haoua Lamine ile video portre çalışmaları. Leïla Sebbar ile röportaj. Talia Olvera Martinez ile görüşmeler. 2. Aşama - 2014/2015 : Laure de Chérisey, Camille Marronnier et Sirius Niebrzydowski adlı öğrenciler tarafından yürütülen çalışma. Fransa'da iş ve sivil toplum alanında girişimci olan göçmen kadınlarla röportajlar. - Sema Kılıçkaya: Türkiye kökenli öğretim görevlisi ve yazar, - Husnia Anwari: Kadın hakları alanında çalışan ve yazan Afgan kökenli kadın, - Aouatif Elfakir: Fas kökenli, ARN araştırma merkezinde çalışıyor, - Khalda Vescovacci: Comede (göçmenler için sağlık merkezi) için çalışan doktor, babası Sudan'lı, annesi doğu Avrupalı, - Maritza Abreo: Paris ve Bogota arasında işbirliğine dayanan SOPLO Digital Agency kurucusu, Kolombiyalı.

III - PROJET COLLECTIF avec les étudiants en Sciences politiques Pilotage : Dynamo théâtre et Marie Poinsot Un « projet collectif » réparti sur deux années, impliquant étudiantes en Master Relation internationales et Affaires publiques, a été mené en partenariat avec les Sciences Po Paris. Objectif : analyse de la migration des femmes sous les approches artistique et sociologique ; éclairage géopolitique sur l’immigration des femmes vers l’Europe ; croisement de ces données avec les témoignages directs des femmes migrantes. Volet 1- 2013/2014 : Mené par les étudiantes Anaïs Petit, Julie Bordas, Clémentine de Montjoye, Elise Haumont, Fiona Fosse Réalisation des interviews des femmes ayant migré en France. Portraits vidéos de Carmen Mariscal, Chahla Chafiq, Shumona Sinha et Haoua Lamine. L'entretien avec Leïla Sebbar. La rencontre avec Talia Olvera Martinez . Volet 2- 2014/2015 : Mené par les étudiantes Laure de Chérisey, Camille Marronnier et Sirius Niebrzydowski Interviews des femmes migrantes devenues leaders dans le domaine de l’entreprenariat et de l’associatif en France: - Sema Kilickaya, professeur et écrivaine d'origine turque, - Husnia Anwari: Femme Afghane activiste des droits des femmes, écrivaine - Aouatif Elfakir, vient du Maroc, et elle travaille pour un centre de recherche l'ARN, - Khalda Vescovacci, travaille pour le Comede (comité médical pour les éxilés) en tant que médecin . Elle est soudanaise par son père, et de l'Europe de l'Est par sa mère - Maritza Abreo, femme d'origine colombienne qui a créé une agence, SOPLO Digital Agency, qui fait collaborer Paris et Bogota


IV - BELGESEL / KURGU uzun metraj film/ Proje yapım aşamasının belgelenmesi Gerçekleştirenler : Sedef Ecer (sanatçı, oyuncu ve yazar), Tuğba Elmacı (video ve kurgu), ve Sevinç Baloğlu'nun desteğiyle (Su Yapım). Projenin tüm evrelerini kapsayan, yapım aşaması belgeseli. Görüntülü tanıklıklar, belgesel ve kurgu görüntülerden oluşmaktadır.

IV. DOCUMENTAIRE / FICTION pour le grand public/ Making off du projet

Réalisation : Sedef Ecer (auteur, scénariste, artiste associé au projet), Tuğba Elmacı (vidéaste, monteuse), et avec le soutien de Sevinc Baloglu (Su Yapim). Le making off retrace toutes les étapes du projet. Ils se compose des témoignages filmés, documentaires et fiction.


TOPLANTILAR: GÖÇMEN KADINLARIN KAMUSAL ALANDAKİ GÖRÜNÜRLÜĞÜ MARİE POİNSOT YÖNETİMİNDE VE "HOMMES ET MIGRATIONS" (İNSANLAR VE GÖÇLER) DERGİSİ İŞBİRLİĞİYLE

1. Açılış Semineri // 21-21 Aralık 2013 // Çanakkale-Türkiye Bu seminerin amacı, Türkiye ve Fransa'da sosyal bilimler alanındaki mevcut durumu Çağdaş bir Yolculuk Projesi bağlamında tespit etmeyi amaçlıyordu. Bu araştırma çalışmaları, göç konusunda birbirinden farklı özelliklere sahip iki ülke olan Fransa ve Türkiye'de ilgili kamuoyunu meşgul eden konuları yansıtıyordu. Fransa uzun yıllardır göç alan bir ülkedir, Türkiye ise uzun dönem göç veren bir ülke olmasına rağmen, yakın dönemde özellikle Ortadoğu'daki çatışma ortamından kaçan kadınların göç ettiği bir ülke konumundadır. Konuşmacılar: •Marie Poinsot, Hommes et Migrations (İnsanlar ve Göçler) Dergisi yazı işleri müdürü •Feyza Ak Akyol, sosyolog, Galatasaray Üniversitesi, İstanbul •Ismail Erten, şehir plancı-mimar, Çanakkale •Hasan Turhanlı, sosyolog, Çanakkale •Leyla Yavuz, Çanakkale Kent Konseyi Mülteci ve Sığınmacılar Çalışma Grubu temsilcisi

LES TABLE RONDES: LA VISIBILITÉ DES FEMMES MIGRANTES DANS L’ESPACE PUBLIC SOUS LA DIRECTION DE MARIE POINSOT ET EN PARTENARIAT AVEC LA REVUE HOMMES ET MIGRATIONS

1. Séminaire d’ouverture // 21 et 22 décembre 2013 // Canakkale en Turquie. Ce séminaire a pour mission de lancer le projet Odyssée moderne du point de vue de l’état des lieux des recherches en sciences humaines en France et en Turquie. Par ces travaux d’investigation, se fait l’écho des débats de société sur l’immigration dans les pays concernés par le projet, à savoir la France et la Turquie qui sont deux pays très différents de ce point de vue. La France étant un pays d’immigration ancienne et la Turquie étant un pays d’émigration qui récemment est aussi devenu un pays d’immigration en recevant notamment des femmes migrantes réfugiées des conflits au Proche Orient. Avec les interventions de : •Marie Poinsot, rédactrice en chef de la revue Hommes et Migrations. •Feyza Ak Akyol, sociologue de l'université de Galatasaray, İstanbul, •Ismail Erten, urbaniste et architecte de Canakkale •Hasan Turhanlı, sociologue de Canakkale •Leyla Yavuz, représentante de Groupe de Travail sur les Immigres et Demandeurs d'Asile au sein du Conceil Municipale de la ville de Canakkale


CABININ’in çağırıcılığını yaptığı “Kadın ve Göç” konulu tartışma toplantısı, 21 Aralık cumartesi günü Kent Müzesi’nde gerçekleştirildi. Toplantının konukları, Paris Göç Müzesi yayın müdürü Marie Poinsot ve Galatasaray Üniversitesi’nden sosyolog Feyza Ak Akyol’du. Toplantının amacı, Fransa, Belçika, Romanya ve Türkiye arasında yürütülen bir sanat ve sosyal farkındalık projesi olan “Çağdaş Bir Yolculuk: Göçmen Kadınların Hafızası ve Geleceği” kapsamında yürütülecek sosyal bilim ve sivil toplum çalışmaları konusunda kentin sivil toplum bileşenlerini bilgilendirmekti. Toplantıya Kent Konseyi ve Kent Müzesi yöneticilerinin yanı sıra, Kent Konseyi Kadın Meclisi yöneticileri, Kent Konseyi Mülteci ve Sığınmacılar Çalışma Grubu üyeleri, ÇOMÜ Kadın Araştırmaları Merkezi yöneticileri, İHD üyeleri ve konuyla ilgili kentli yazar, düşünür ve sanatçılar katıldı. Toplantının ilk bölümünde Marie Poinsot, Fransa’nın iyi yüzyıla yayılan göç tarihi ve bu tarihin gelişimi, Göç konusuna odaklanan Paris’teki müzenin işleyiş ve içeriği konularında kısa bilgiler aktardı. Göçmen kadınların Batı toplumlarında hem göçmen hem de kadın olmalarından kaynaklı çifte bir ayrımcılığa maruz kalmaya devam ettiklerine, bu konuda çok az araştırma ve çalışmanın olduğuna, bu nedenle göçmen kadınların kamusal alanda adeta görünmez kılındığına değindi. AB kapsamındaki yasal düzenlemeler ve bunların toplumsal ve sosyal uygulamalarına da değinerek örnekler veren Marie Poinsot, göçmenler ve özellikle göçmen kadınlar üzerinden siyasi alanda olduğu kadar medyada da üretilen basmakalıp ve önyargılı söylemlerle mücadele edilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Ardından Feyza Ak Akyol konuyu Türkiye bağlamına taşıyan sunumunda katılımcıları yirmi yıl kadar öncesine götürdü. Türkiye’nin yakın tarihlere kadar göç alan değil göç veren bir ülke konumunda olduğuna vurgu yapan Ak Akyol, Fransa’daki göçmen Türk kadınlarıyla yaptığı çalışmanın sonuçlarını aktardı. Bu çalışmada, edilgen ve hatta kurban gibi gösterilmek istenen doğulu göçmen kadın imajının aksine, erkeklere oranla toplumsal hayata daha aktif katılan, eğitim, sağlık, sosyal hizmetler gibi Batı toplumunun kurumsal yapılarıyla daha etkin bir şekilde etkileşime giren, göç ettiği ülkenin dilini bile kocasından daha önce öğrenen güçlü bir göçmen kadın olgusunu tespit ettiğini belirtti. Fezya Ak Akyol, hali hazırda göçün güncel bir boyutu olan “göçmen kadınların Türkiye’ye geri dönüşü” olgusuyla ilgili çalışmakta olduğunu belirtti. Bu giriş sunumlarının ardından Hasan Turhanlı Türkiye’de göçmen, mülteci ve sığınmacılarla ilgili güncel hukuki ve kurumsal yapıyı ele aldığı araştırmasının ilk çıktılarını sundu. 2013 yılında yürürlüğe giren ve Türkiye’de göçmen haklarını AB müktesebatıyla uyumlu hale getirmeyi amaçlayan “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu” hakkında bilgi veren Turhanlı, yasanın uzun yıllardır ihmal edilen göçmen hakları konusunda bir ilk adımı teşkil ettiğini fakat yürütmede etkin ve insan odaklı yöntem ve araçların geliştirilmesinin gerekliliğine değinerek, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile 16 Aralık 2014’te imzaladığı “Geri Kabul Anlaşması” sürecini hatırlattı. Türkiye’den Avrupa Birliği topraklarına doğru yaşanan düzensiz göçün güzergâhlarından biri olan Çanakkale’de, halihazırda toplumsal hayatı etkileyecek ve dönüştürecek oranda görünür olmayan yabancı göçmen olgusunun, bu yasanın uygulamaya geçmesinin ardından nasıl bir dönüşüm geçireceğinin öngörülemediğini dile getirdi. Bu tespitlerin ardından Kent Konseyi bünyesinde geçtiğimiz aylarda kurulan Mülteci ve Sığınmacılar Çalışma Grubu temsilcisi Leyla Yavuz yürüttükleri çalışmaları aktardı. Yabancı göçmenlerin önemli bir bölümünün yalnız ya da çocuklarıyla göç eden, bölgedeki savaşların mağduru kadınlar olduğuna dikkat çekti. Göçmenler konusunda yetkili ve sorumlu birçok kamu kurum ve kuruluşuyla çeşitli vesilelerle bir araya geldiklerini, bu görüşmeler sonrasında sayıları henüz yüzlerle ifade edilen ve çoğunlukla Ortadoğu kökenli yabancı göçmenlerin yaşam koşulları ve toplumsal hayata katılımları konusunda yeterli bir bilgi ve çalışmanın olmadığına değinen Yavuz, özellikle son dönemde savaş ortamından kaçan ve sayıları 2 milyonu bulan Suriyeli göçmenlerin küçük bir kısmının da Çanakkale’ye yönlendirildiğini öğrendiklerini, fakat bu göçmenlerle ilgili sağlıklı bilgilere ulaşılamadığını söyledi. Bu Çalışma Grubunun bir sosyal yardımlaşma ağı oluşturarak, göçmenlerin yaşam koşullarını iyileştirme yönünde çalışmalar yürütmeyi ve göç etmek zorunda kalan bu kadınların mağduriyetlerini giderecek adımlar atılması için yetkilileri yönlendirmeyi hedeflediklerini belirtti. Toplantının son bölümünde ise Çanakkale’nin özgün göç olguları tartışıldı. Kentin göçlerle kurulan ve dönüşen bir yapıya sahip olduğu, bu göçlerin ise çok büyük oranda iç göç hareketlerinden kaynaklandığı vurgulandı. İç göçün kırsal alandan kente göç, eğitim ve çalışma amaçlı göçler ve son olarak da metropol hayatından kaçan eğitimli ve meslek sahibi kesimlerin göçleri ile şekillendiği tespit edildi. Toplantının sonunda, sadece üniversite eğitimi için bile on binlerce iç göçmen ağırlayan Çanakkale’de iç göçün etkileri, kentin toplumsal ve sosyal yaşamına katkıları alanında ayrı bir araştırma yürütülmesi yönünde bir ortak niyet oluştu.


Par Marie Poinsot Un chantier scientifique encore lacunaire -Les études se sont d’abord intéressées à l’installation des femmes migrantes dans le cadre du regroupement familial qui s’intensifie à partir des années 70 jusqu’à aujourd’hui. -Les approches se font surtout par secteurs : alphabétisation, formation, insertion professionnelle, relation avec l’école, accès à la santé etc. - La féminisation accrue des flux migratoires depuis la fin des années 90 incite les chercheurs à étudier les nouveaux profils de migrantes, leurs motivations, leurs trajectoires personnelles et leurs relations avec les pays de départ (famille, groupes sociaux etc.). - Les doubles discriminations (genre et origine) sont analysées : le modèle d’intégration républicaine qui présuppose une égalité de traitement, l’absence d’outils statistiques pouvant mesurer les phénomènes et en diagnostiquer les causes. - Le dernier chantier actuel porte sur les modes de transformation des couples en situation migratoires, les transmissions intergénérationnelles, les couples mixtes, les brassages sociaux et culturels. De l’invisibilité à la visibilité des femmes migrantes - Des flux proprement féminins ont cependant marqué l’histoire de l’immigration en France (gouvernantes allemandes à la fin du XIXe siècle, domestiques polonaises dans l’entre-deux-guerres, « bonnes espagnoles » dans les années 50 – 60 etc.). Ces femmes ne sont pas visibles car elles sont confinées dans l’espace domestique des familles françaises, peu revendicatives, présentes parfois sur des périodes courtes en France ou s’intégrant par l’intermédiaire d’un mariage avec un conjoint français. - Pendant longtemps, l’invisibilité des femmes migrantes tient d’abord au fait que les études ne s’intéressent pas aux femmes pour elles-mêmes, mais dans le prolongement des travailleurs migrants. De plus, elles travaillent dans des secteurs professionnels (service à la personne, entretien ménager, restauration) qui sont peu exposés dans l’espace public et qui sont touchés par une forte précarisation des tâches. - La visibilisation progressive des femmes migrantes dans l’espace public tient du fait du croisement entre sexisme et racisme qui construit symboliquement la différence à la société française à travers des particularités essentiellement culturelles (islam, pratiques familiales, rituels d’apprentissage etc.). Les migrantes incarnent dans le débat sur l’immigration les freins culturels et religieux à une intégration des migrations les plus récentes, notamment post-coloniales. Le voile devient le symbole d’un hiatus entre modèle culturel français et l’altérité irrémédiable, mais aussi le signe d’une menace d’invasion. - La visibilité dans l’espace public émerge également à partir des situations de victimisation dont elles sont aussi la cible : trafic sexuel, violence conjugale, mariages forcés, excisions, contrôle familial, qui les font apparaître comme des femmes vulnérables en raison de leur migration (idée de la transplantation, de l’exil) et d’assignation culturelle. - La reconnaissance des femmes migrantes comme des « actrices » se fait dans les années 80 à partir de la prise en compte des mobilisations collectives, notamment à travers les associations locales où elles figurent comme animatrices de la vie de quartier et dans le développement des solidarités - Elles sont également identifiées comme créatrices d’emploi et de micro-entreprises particulièrement performantes, compte tenu de leur trajectoire et de leur capital social et économique. - Les études sur leur rôle d’intermédiaire entre l’immigration et la société française font enfin apparaître une fonction de « femmes relais » qui fera l’objet d’un programme de politique publique. Les formes d’expression des femmes migrantes dans l’espace public - Les mobilisations politiques des femmes (lutte pour l’accès aux droits et contre les discriminations, lutte en faveur du développement démocratique et de l’émancipation des femmes dans leur pays d‘origine) dévoilent des profils de femmes beaucoup plus diversifiés qui va à l’encontre d’une image stéréotypée et globale qui domine généralement. - Les migrations deviennent une ressource et une voie privilégiée pour l’acquisition d’une autonomie et pour le déroulement d’un projet personnel contre les contraintes familiales et sociales qui lient les candidates à l’émigration à des groupes d’appartenance. Cette hétérogénéité des positionnements de ces femmes dans les pays d’origine et d’accueil permet de les appréhender comme des pionnières dans les changements économiques sociaux et culturels qui touchent les sociétés en mutation. - Certaines pratiques culturelles sont également des modes d’expression qu’elles adoptent pour se distinguer dans l’espace public en mettant en avant leurs particularités et leur fierté des origines : mode vestimentaire, coiffure, pratiques de maternage et éducative, pratiques alimentaires et commerçantes etc. - Enfin, les femmes migrantes s’expriment progressivement dans l’espace culturel et artistique avec toute l’originalité et la force symbolique de leurs voix singulières.



2. Yuvarlak Masa Toplantısı // 25 Şubat 2014 // Les Halles de Schaerbeek // Brüksel - Belçika Konuşmacılar: •Marie Poinsot, "Hommes et Migrations" (İnsanlar ve Göçler) Dergisi yazı işleri müdürü •Altay Manço, psikoloji alanında doçent doktor, Göçler Üzerine Araştırma, Eğitim ve Eylem Enstitüsü (IRFAM), bilimsel yöneticisi. •Elsa Mescoli ve Maria Vivas, doktora öğrencileri, Liej Üniversitesi, CEDEM- Etnisite ve Göçler Araştırma Merkezi araştırmacıları, •Nathalie Levy, Brüksel Özgür Üniversitesi sergiler sorumlusu, Belçika'daki Faslı göçü tarihini ele alan "Nass Belgica" sergisi küratörü. 3. Yuvarlak Masa Toplantısı // 8 Mart 2014 // Théâtre de la Minoterie // Marsilya - Fransa Konuşmacılar: •Mirjana Morokvasic, directrice de recherche émérite à l’Institut des Sciences sociales du Politique – ISP/ CNRS Sosyal Bilimler ve Kamu Yönetimi Enstitüsü eski araştırma direktörü, état des lieux des recherches en France sur les femmes migrantes •Altay Manço, "Eylem ve araştırma çalışmaları kapsamında göçmen kadınlar ve IRFAM tarafından verilen eğitimler, konu başlıkları, sosyal talepler, kamusal aygıtlar vb.", psikoloji alanında doçent doktor, Göçler Üzerine Araştırma, Eğitim ve Eylem Enstitüsü (IRFAM), bilimsel yöneticisi. •Elsa Mescoli ve Maria Vivas, doktora öğrencileri, Liej Üniversitesi, CEDEM- Etnisite ve Göçler Araştırma Merkezi araştırmacıları. •Mohamed Chabani, "Marsilya'da üretilen etkinliklere göçmen kadınların mesleki olarak katılımı", Euromed Konseyi yöneticisi. •Ismail Erten, "kentte göçmen kadınların görünürlüğü alanında yürütülen çalışmalar", Çanakkale'den mimar ve şehir plancı. •Ionut ve Georgiana Epureanu, "Romanya Bucovina'daki göçmen kadınlar".

2. Table ronde // 25 février 2014 // Les Halles de Schaerbeek // Bruxelles - Belgique Avec les interventions de : •Marie Poinsot, rédactrice en chef de la revue Hommes et Migrations. •Altay Manço, docteur en psychologie, directeur scientifique de l’Institut de Recherche, Formation et Action sur les Migrations (IRFAM). •Elsa Mescoli et Maria Vivas, doctorantes, assistantes au CEDEM- Centre d'Etudes de l'Ethnicité et des Migrations Université de Liège •Nathalie Levy, chargée des expositions à l’Université Libre de Bruxelles, pour l’exposition « Nass Belgica » sur l’histoire de l’immigration marocaine en Belgique 3. Table ronde // 8 mars 2014 // Théâtre de la Minoterie // Marseille – France Avec les interventions de: •Mirjana Morokvasic, "état des lieux des recherches en France sur les femmes migrantes", directrice de recherche émérite à l’Institut des Sciences sociales du Politique – ISP/CNRS, •Altay Manço, "les femmes migrantes dans les actions-recherche et les formations menées par l’Irfam, les thématiques, les demandes sociales, les dispositifs publics etc", docteur en psychologie, directeur scientifique de l’Institut de Recherche, Formation et Action sur les Migrations (IRFAM) :. •Elsa Mescoli et Maria Vivas, doctorantes, assistantes au CEDEM- Centre d'Etudes de l'Ethnicité et des Migrations (CEDEM) Université de Liège •Mohamed Chabani, "l’insertion professionnelle des femmes migrantes par la création d’activités à Marseille", directeur de Euromed Conseil, •Ismail Erten, "les travaux menés dans la ville autour de la présence des femmes migrantes", architecte et urbaniste de la ville de Canakkale, •Ionut et Georgiana Epureanu, "la situation des femmes migrantes à Bucovina, en Roumanie".


4. SONUÇ KONFERANSI: Kadın, göç, sanat ve komusal alan // 20-21 Ekim 2014 4. Uluslararası Çanakkale Bienali Kapsamında // MAHAL ve Erkan Yavuz Sahnesi // Çanakkale - Türkiye Konuşmacılar: •Monica Salvan, INALCO (Edebiyat, Dil ve Toplum Enstitüsü), Paris, Fransa •Ianup Epureanu, Bucovina Bölgesi, sınır polisi bünyesinde çalışan sosyolog, Romanya •Ismail Erten, mimar ve şehir plancı, Çanakkale, Türkiye •Sedef Ecer, oyun yazarı, senarist, oyuncu, Fransa ve Türkiye •Joëlle Cattino, oyun yönetmeni, Dynamo théâtre Sanat yönetmeni ve "Kadın ve Göç" projesi sorumlusu, Fransa •Michel Bellier, oyun yazarı, Fransa •Seyhan Boztepe, sanatçı, Uluslararası Çanakkale Bienali kurucu direktörü, Türkiye •Hasan Turhanli, sosyolog, Türkiye •Oral Kaya, Troya Genç Çevre Derneği başkanı ve Annesti International Çanakkale temsilcisi, Türkiye

4. COLLOQUE FINAL: Femme, migration, art, espace urbain // 20-21 Octobre 2014 Dans le cadre de la 4ieme Biennale Internationale de Çanakkale // MAHAL et Salle Erkan Yavuz // Çanakkale - Turquie Avec les interventions de : •Monica Salvan, M S, docteur de l'INALCO, Paris (Littératures, langues et sociétés) •Ianup Epureanu, travailleur social auprès de la Police des frontières, région de Bucovina (Roumanie) •Ismail Erten, architecte, urbaniste de la Ville de Canakkale (Turquie) •Sedef Ecer, auteure dramatique, scénariste, comédienne (France/Turquie) •Joëlle Cattino, metteuse en scène, directrice artistique de Dynamo théâtre et responsable du projet « Une Odyssée moderne » (France) •Michel Bellier, auteur dramatique (France) •Seyhan Boztepe, artiste plasticien, fondateur et directeur de la Biennale de Canakkale (Turquie) •Hasan Turhanli, sociologue, (Turquie) •Oral Kaya, président de l’association Canakkale Genc Cevre et membre de Amnesti International a Canakkale, (Turquie)




5. SONUÇ KONFERANSI: Göçmen kadınların kamusal alandaki görünürlüğü // 12-13 Mart 2015 MuCEM ve "Hommes et Migrations" (İnsanlar ve Göçler) Dergisi işbirliğiyle // l’I2MP- MuCEM // Marsilya - Fransa

Göçmen kadınlar imgesi medya tarafından mı belirleniyor, yoksa kendi imajlarını oluşturabilirler mi? •Fransız basınında göçmen kadınların temsili, ECRIN Araştırma Programının sonuçları, Yvan Gastaut, Urmis, Sophia-Antipolis Üniversitesi, Bulgaristan •Roman kadınlarının görünmezliği: roman kadınların görünürlüğü: Hapsedilmiş kimlikler ve dünya düzeniyle ilişkisi? Monica Salvan, sosyolog, Caen ve Cluj Universiteleri, Romanya •Akdeniz Kadın Filmleri Festivali: Sinema yoluyla göçmen kadınlar kendilerini ifade edebilir mi? Marité Nadal, festival yönetici direktörü, Fransa

Okul, kültürel faaliyetler ve eğitim Okul ve eğitim bağlamındaki sanat projelerine destek sağlama mekanizmaları konusunda açık tartışma (“Kadın ve Göç" Projesi kapsamında yürütülen sanat atölyelerine referansla) •Okul ortamında yürütülen projelerin doğuşu, gelişimi ve sürdürülebilirliği; özel bir katılım ve birbirini tanıma alanı olarak önerdikleri yöntemler, Marie-Pierre Van Huffel, la Calade Marsilya Lisesi yöneticisi, Mireille Grange G.R.E.T.E / Tiyatro ve Eğitim Alanında Deneysellik Araştırmaları Grubu temsilcisi. •Oyun Zamanı - Öğrenme zamanı. Sahne sanatları alanında toplumsal sorumluluk ve vatandaşlık, Isabelle Raynaldi, Marsilya A. Artaud Lisesi tiyatro bölümünden sorumlu eğitmen, Sophie Jacquaint, Marsilya La Calade Lisesi eğitmeni •Mevcut düşünce kalıplarıyla mücadele yöntemi olarak yazma eylemi, Michel Bellier, oyun yazarı ve oyuncu Dynamo Tiyatrosu •Peki ya öğrenciler bu konuda neler düşünüyor? Atölyelere katılan Marsilya La Calade ve Antonin Artaud Liseleri öğrencileri

Göçmen kadınların direnişi - Kamusal alanda aktivizm ve yaratıcılık •Göçmen kadınların mücadelesi ve örgütlenmeleri: Fransa'da bu alanda yürütülen çalışmalar ve gezici bir sergi oluşturulması, Bruna Lo Biundo, Génériques Derneği •Belçika'da göçmen kadınlar tarafından yürütülen örgütlü çalışmalar, Nouria Ouali, Brüksel Özgür Üniversitesi •Göç, uluslararasılık ve çoklu kimlikler, Ymane Fakhir, sanatçı •Göçmen kadınlar görünmez mi?, Jean-Roc Bouiller, MuCEM Müze yöneticisi •Kültür programları ve eşlik eden çalışmalar: MuCEM'in Mixfood Projesi örneği, Samia Chabani, Ancrages Derneği •Uluslararası Çanakkale Bienali, özgün bir kamusal alan mı?, Deniz Erbaş, CABININ yönetici küratörü ve uluslararası projeler direktörü.


5. COLLOQUE FINAL: La visibilité des femmes migrantes dans l’espace public // 12-13 Mars 2015 en partenariat avec le MuCEM et la revue Hommes et Migrations // l’I2MP- MuCEM // Marseille - France

Femmes migrantes, cibles médiatiques ou actrices de leurs propres images ? Les représentations des femmes migrantes dans les médias français, les résultats du programme de recherche ECRIN, Yvan Gastaut, Urmis, université Sophia-Antipolis L’invisibilité des femmes rom : L'(in)visibilité des femmes rom: identités cloisonnées et cohérence du monde? Monica Salvan, sociologue, université de Caen et de Cluj (Roumanie) Le festival films Femmes Méditerranée : peut-on donner la parole aux femmes migrantes par le cinéma ? Marité Nadal, directrice administrative du festival (sous réserve)

Ecole, action culturelle et pédagogie Débat autour des dispositifs de soutien des projets artistiques en milieu scolaire (en référence aux ateliers artistiques dans le cadre du projet "Une Odyssée moderne, mémoire et devenir des femmes migrantes" Naissance, développement et pérennité des projets artistiques en milieu scolaire. Leur démarche comme espace privilégié de participation et de reconnaissance : Marie-Pierre Van Huffel, proviseure du lycée la Calade Marseille, Mireille Grange pour le G.R.E.T.E / groupe de recherche expérimentation théâtre enseignement. Temps de jeu-Temps d’apprentissage. Civisme, citoyenneté par les arts vivants : Isabelle Raynaldi, professeure responsable de la section théâtre Lycée A. Artaud, Marseille, Sophie Jacquaint, professeure Lycée La Calade à Marseille L’écriture comme résistance face aux stéréotypes : Michel Bellier, auteur dramatique et artiste associé de Dynamo Théâtre Les élèves dans tout cela, qu’en pensent-ils ? intervention des élèves des Lycées La Calade et de Antonin Artaud ayant participé aux ateliers créatifs

Femmes migrantes en résistance -militantisme et création dans l’espace public Les luttes et mobilisations collectives des femmes migrantes ? Etat des lieux des recherches en France et réalisation d’une exposition mobile, Bruna Lo Biundo, associations Génériques Les actions collectives portées par des femmes migrantes en Belgique, Nouria Ouali, Université libre de Bruxelles Migration, transnationalisme et identités plurielles, Ymane Fakhir, artiste L’invisibilité des femmes migrantes ? : Jean-Roc Bouiller, conservateur au MuCEM Médiation et programmation culturelle : l’exemple du projet Mixfood avec le MuCEM, Samia Chabani, association Ancrages La biennale d’art contemporain de Cannakale, un espace public privilégié ? Deniz Erbas, commissaire exécutive et directeur des projets internationaux au sein de CABININ (L'Initiative Civile de la Biennale de Canakkale)



TÜRKİYE VE ÇANAKKALE'DE GÖÇ VE SONUÇLARI, İsmail Erten Türkiye kuzey ve batıya doğru gelişen dünya göçünün geçiş noktalarından biridir. Binlerce yıldan bu yana ve hatta insanlığın dünya üzerindeki varoluşundan bugüne süren bu göç, Türkiye coğrafyasını her açıdan doğrudan etkilemiştir. Bu göçün nedenleri konusunda çok az bir paya sahip olan Türkiye, geçiş özellikleri dolayısıyla sonuçlarına daha fazla maruz kalmaktadır. Oluşan göçe bağlı olgular bir çok olumlu sonuç da doğurmaktadır. Örneğin, kültürel farklılıklara dayalı zenginlik ve ekonomik alışverişin oluşturduğu zenginleşme bunların başında gelir. Kuşkusuz yine göçe bağlı oluşan sonuçlar bir çok olumsuz gelişmeyi de beraberinde getirmiştir. Özellikler ve cazibe dolayısıyla doğan sahip olma, işgal etme ve savaş hali bunların başında gelmektedir. Göç hali bir ikilemdir; kısa süreçlerde olumsuz durumlar doğurabildiği gibi, uzun süreçlerde olumlu ve yararlı sonuçlar de üretebilmektedir. Göç hali bir tedirginliktir. Kendisi dışında oluşan olaylara dair devamlı tetikte olma ve bir tedirginlik durumudur. Göç hali bir güvensizliktir. Kendisi ve türdeşleri dışındakilerin yarattığı çoğunluğun getirdiği bir güvensizlik hali yaşatır. Öbür taraftan bu göç hali, diğeriyle birlikte yaşamın öğretisidir. Kendisi kadar diğerinin haklarını savunma halinin getirdiği demokrasi sürecinin geliştirilmesidir. Türkiye dünyanın bir geçiş noktası olduğu gibi Çanakkale de Türkiye'nin batıya doğru açılan iki kapısından birisidir (diğeri İstanbul'dur). Bu karasal geçişin yanı sıra, Akdeniz'in kuzeyle bağlantısı ve Karadeniz'e çıkışının da başlangıç noktası Çanakkale'dir.Bu geçiş ve göç özellikleri dolayısıyla Türkiye coğrafyasında yaşanan her şeyin küçük ölçeklisi, Çanakkale coğrafyasında da yaşanmıştır. Türkiye'de göç ile oluşan sonuçların hepsi Çanakkale'yi de aynı yönde etkilemiştir. Dolayısıyla Çanakkale için söylenenler aslında Türkiye'dir. Bugünlerde, Birinci Dünya Savaşının 100 yılını anıyoruz. Bu paylaşım savaşında Türkiye Coğrafyasındaki Osmanlı İmparatorluğu 9 cephede savaşmak zorunda kalmıştır. 1915 yılında yaşanan Çanakkale ve Gelibolu Savaşları hariç 8 cephede de yenilmiştir. Bu kaybetme hali, Çanakkale Savaşlarının galibiyetinin de anlamsızlığını doğurmuştur. Keza 1918'de savaşsız bir işgal Türkiye coğrafyasının tümüne yayılmıştır. Bu işgalin etkisiyle, bu topraklarda yaşayanlar birleşerek kendine ait değerleri savunma savaşına girişmiştir. 1919-1922 yılları arasında coğrafyanın her alanında ve sürekli yaşanan savaş hali, bizim yaşadığımız ulus devletin kurulmasına yol açmıştır. Bu dönem savaşla ve yeni uluslaşmayla doğan göçlerin hazin anılarıyla doludur. Kafkaslar, Ortadoğu, Ege, Balkanlar ile birlikte, odağında Anadolu'nun yer aldığı bu coğrafya, büyük çoğunluğun yer değiştirmesiyle sonuçlanan göçler yaşamıştır. Bu geniş coğrafyada tıpkı insanların yaşamları gibi, toplumların kültürü de tekrar yazılmıştır. Oluşan yeni Türkiye Cumhuriyeti tıpkı kendi sınırlarını belirlediği gibi, yeni yasal mevzuatını ve de hukukunu da oluşturur. Bu hukukun içinde, sınırların ötekiye karşı kapatılması, diğerinin etkisini yok etmek çaba ve uğraşları yer alır. Millet, vatan, bayrak ve diğer uluslaşma kavramlarını yaratmak, dünyanın her ülkesinde olduğu gibi Türkiye Cumhuriyetinin oluşum ve gelişim sürecinde de olağan ve bilindik sonuçlar yaratmıştır. Bu sonuçların en önemlisi ise tek tip yurttaşın olgusudur. Yaşadığım ülkenin hala bitmemiş bir başka göç dalgası ise, 1950'lerden bu yana devam eden kırsal göç ve Marmara ile Ege'ye doğru oluşan, yani doğudan batıya süren iç göçtür. Geçtiğimiz 60 yılda kentleşme oranı terse dönerek % 25'lerden %75'lere yükselmiştir. Diyebiliriz ki, Türkiye'de yaşayan büyük çoğunluk son yıllarda bir yerden diğer bir yere göç etmiştir. Bu durum olağan bir modernleşme süreci olarak görülebilmektedir. Ancak sonuçları içinde bir çok olumsuzluğun yaşandığı, insan hakları ve demokratik kazanımların çiğnendiği bir çok hazin anı da barındırmaktadır. Sanayi toplumunun icadı olan azman kentler ve kentlilik kültürü ile kırsal yaşam ve feodal kültür çatışması, yaşamın her alanında kendisini hissettirmektedir. Türkiye siyasetinin özü de bu temel çelişkiler üzerinde oturur. Ülkemin AKP iktidarı; bütün kamusal alanlarda, ekonomide, sosyal ve kültürel yaşamda, eğitimde ve siyasette "İslam referanslı bir muhafazakarlığı" oluşturma gayretini her gün daha da arttırmaktadır. İstanbul'da 2013 Haziranında yaşanan Gezi direnişi de bu değerler üzerine referans oluşturmaktadır. Gezi; kenti ve kente ait değerleri korumak ve evrensel değerlere dayalı yaşam biçimini sürdürmek isteyenlerin mevcut siyasi iktidara bir başkaldırısı olarak görülmektedir. Tüm bunlar sürerken, yani kırsal /feodal kesim ile kentli kültürünün çelişkisi ve İslam referanslı muhafazakar anlayışın tüm alanlarda hakim olma gayreti devam ederken, "kentsel dönüşüm" adıyla yeni bir göç dalgası yaşatılmaya başlanmıştır. Mutenalaştırma-asrileştirme olarak da tanımlanan bu yıkım ve tekrar yapım süreçleri, Türkiye'nin bütün kentlerinde, ama özellikle "kentsel rantı" çok yüksek büyük kentlerinde yaşanmaktadır. Bu "kentsel dönüşümün" iki boyutu bulunmaktadır. Birincisi kent merkezlerindeki büyük kütleli / yüksek katlı, cam / alüminyum yüzeyli İş Merkezleri, Alış Veriş Merkezleri (AVM'ler) ve Rezidanslarını (otel veya konut amaçlı konaklama mekanları) kapsayan bina yapımlarıdır. Bu yapılar, kentlerin merkezlerindeki her türlü doğal (park bahçe vb,) alanı ve kültürel (eski yapılar, arkeolojik alanlar, endüstri mirası, kent belleği olan mekanlar, vb.) mekanları yok ederek yapılmaktadır. Bu yapıların büyük çoğunluğu uluslararası sermaye gruplarıyla kurulan ortaklıklar ile gerçekleştirilmektedir. "Kentsel Dönüşümün" ikinci boyutu ise


kentin merkezinde veya çeperinde / kenarında yoksul kesimlerin yaşadığı "varoşların" yıkılıp tekrar yapılmasıyla oluşan bir yapılaşmadır. Merkezi hükümetin doğrudan müdahalesiyle oluşan bu yıkım, mevcut yoksulların kentin daha da dışına atılması sonuçlarını doğurmaktadır. Bu tür yıkım ve yapım yöntemini meşrulaştırmak için geliştirilen en önemli gerekçe; afet, yani deprem riski taşıyan binaların sağlamlaştırılması iddiasıdır. Tespit ediyoruz ki; bugünkü Türkiye kentlerinin hem merkezi, hem de kenarları yıkılıp tekrar yapılmaktadır. Kentlerimiz son 5 yıldır şantiye alanına dönüşmüştür. Kentlerin metalaştırılması ve ekonominin en önemli unsurlarından birisinin kent rantı haline dönüştürülmesi, dünyadaki küresel ekonomik anlayışın bir yansıması olarak, tıpkı dünyanın diğer kentleri gibi Türkiye'nin kentlerini de etkisi altına almıştır. Şimdi bizim kentlerimizde insanlar yerlerinden kovulmakta, bir başka yere göç etmek için zorlanmaktadır. Bizim bir atasözümüz vardır; "Yuvayı dişi kuş yapar" derler. Bu söz kadının tüm yaşam mekanlarını belirlemekteki konumunu ifade eder. Yukarıda anlatılan bütün göç hallerinin sonucu olan bir mekanın yıkılıp, yeni bir mekanın oluşturulması sürecindeki esas aktör kadındır. "Göç ve Kadın" üst başlığıyla yürütmekte olduğumuz projemizin temamızda da belirtildiği gibi, ülkemde yaşanan tüm göç öykülerinin birinci aktörü kadınlardır. Tüm göçlerde ilk ve yüksek etkileşim kadınlar üzerinde olmaktadır. Son olarak, özellikle orta doğudaki savaşlar sonrası Avrupa Birliği ülkeler başta olmak üzere batıya (ABD, Kanada dahil) doğru olan göçün önemli bir kısmının Türkiye üzerinden gerçekleştiğini belirtmek isterim. Türkiye üzerinden gerçekleşen bu küresel göçün önemli bir kısmı ise, başta da belirttiğim gibi ülkemin önemli bir geçiş koridoru olan Çanakkale üzerinden oluştuğu bilinmektedir. Yaptığımız araştırmalarda göç edenlere dair iki gerçeklik öne çıkmaktadır: Birincisi göç eden insanlar orta doğudaki savaş halindeki ülkelerin insanlarıdır. Afganistan, Irak ve Suriye gibi savaş ülkelerinin insanları başta gelmektedir. İkinci gerçeklik ise; göç edenlerin büyük çoğunluğunun kadın olmasıdır. Savaşta ölen erkeğin yalnızlaşan kadını, ölümü göze alarak (bir başka ölümden kaçarak) batıya doğru göçü gerçekleştirmektedir. Çanakkale özelinde bu göç, ıssız deniz kıyılarından çok kötü deniz araçlarıyla (bot, kayık, tekne vb.) Yunanistan Adalarına geçmek şeklinde oluşmaktadır. Güvenlik güçlerinden alınan gayri resmi bilgilere göre bu geçişlerde insanların %90'ı başarısız olmakta ve ölmektedir. Bu ölümün 2 gerekçesi bulunuyor. Birincisi kötü deniz araçlarının batması / batırılmasıdır. İkincisi ise, özellikle Yunanistan güvenlik güçlerinin, geçişi sonlandırmamak için silahlı müdahaleyle göçmenleri öldürmesidir. Biz bu proje sayesinde bu tür uluslararası trajedinin farkına vardık. Artık biz de bu sürecin bir tarafı durumundayız. Sadece kendimizin farkında olmasını yeterli görmüyoruz, toplumun her kesiminin de bu farkındalığı yaşamasını ve olayları görmesini istiyoruz. Öbür yandan, yaşanan trajedinin süreç ve sonuçlarına müdahale etmek, olumsuzlukları iyileştirmek istiyoruz. Proje sürerken ülkemin hükümeti ile Avrupa Birliği arasında bir sözleşme imzalandı. Belli bir geçiş süresinden sonra, Avrupa Birliği ülkelerine Türkiye'den göç edenlerin Türkiye’ye geri gönderilmesini kabul ettik. Bu geri dönüşlerin gerçekleşmesi ile bir çok uluslararası göçmenin Türkiye'de birikeceği, çoğalacağı öngörülmektedir. Bizde artık Avrupa’daki gibi uluslararası farklılıkların çoğalacağı kentlerde yaşamaya başlayacağız. Tabii ki, bu kentlerin yaşadığı süreçler ve sonuçlar bizleri şimdiden kaygılandırıyor. Ancak, deneyimlerin paylaşılması daha az zorlukların ve iyi şeylerin oluşmasının da önünü açıyor. Bu projenin en önemli taraflarından birisi de bu birikimin paylaşımı ve yayılmasıdır.


L’IMMIGRATION EN TURQUIE ET A CANAKKALE ET SES CONSEQUENCES, İsmail Ertan Turquie est l'un des points de passage de l’immigration globale vers le nord et l'ouest. La géographie de la Turquie est directement affectée par le phénomène de l’immigration depuis des milliers d'années, et on peut bien dire depuis l'existence de l'humanité. La Turquie ayant très peu de part dans les raisons de ce flux migratoire, est plutôt exposée à ses effets primaires et secondaires. L’immigration n’est pas un phénomène totalement néfaste et on peut aussi bien constater des effets positifs. Par exemple, les différences culturelles qui créent la richesse et l'enrichissement via des échanges sociaux et économiques. Certes se produisent encore des conséquences très négatives: l’appropriation, l’occupation, le conflit et la guerre. La migration est un état de dilemme. Comme il peut y avoir des conséquences négatives à court terme, dans le long processus elle a des conséquences positives et bénéfiques. La migration est un état de malaise: il nécessite être vigilant envers les incidents qui se produisent à l'extérieur. La migration est un état d'insécurité: la majorité et l’hétérogénéité que forme ce qui est extérieur à soi, risque de détériorer le sentiment de sécurité. D'autre part, cet état de l’immigration, est aussi la doctrine de la vie en communauté. La défense et la lutte pour les droits pour tous, alimentent les processus démocratiques. La Turquie est un des points importants de transit. Et Çanakkale est l’une des deux portes de Turquie qui s’ouvrent à l'ouest (la deuxième étant bien évidemment Istanbul). A cette transition terrestre, s’ajoute des liens et passages maritimes du nord vers la Méditerranée. Çanakkale est aussi le point de passage du transit vers la Mer Noire. Donc tous les effets et résultats de l’immigration perceptibles en Turquie, sont aussi bien valables pour Çanakkale. Par conséquent, tout ce qui est dit pour Çanakkale, est aussi dit pour la Turquie et vice versa. Cette année (2015), on commémore le centenaire de la Première Guerre mondiale. Dans cette guerre de redistribution, l’empire Ottoman dont la Turquie est héritière a dû combattre sur 9 fronts. Et il a été défait sur tous ces fronts sauf celui des Dardanelles et Gallipoli en 1915. Cette abondance de défaites rend aussi inutile la victoire des Dardanelles, puisque 1918 est la date de l’occupation totale des territoires par les forces opposantes et ce sans de véritable affrontement. Mais cette occupation a donné naissance à la résistance des peuples d’Anatolie pour leur indépendance commune et une lutte pour sauvegarder les valeurs partagées. Cette lutte d’indépendance de 1919-1922 fonde l’état nation : la République turque dont on fait partie. Cette période de guerre a produit de manifestes flux migratoires, y compris des échanges de population, d’exils et déportations massives, qui ont réorganisé dramatiquement la démographie de l’Anatolie. Il faut aussi nommer les effets des politiques d’homogénéisation et d’uniformisation propres à la fondation d’un état nation. Une deuxième étape dans le changement démographique commence dans les années 50 : l’immigration à base économique d’est vers l’ouest et notamment vers les villes de Marmara et Égée. Au cours de ces 60 ans, la population urbaine augmente de 25% à 75%. Alors, on peut très bien dire que plus que la moitié de la population de Turquie a immigré d’une part à l’autre de la Turquie. Ça peut être considéré comme un simple fait de modernisation mais il engendre une mémoire assez dramatique où des droits humains et démocratiques ont été piétinés. Les contradictions entre les villes monstrueuses et sa culture urbaine, et la vie rurale et sa culture féodale, se fait sentir aujourd’hui dans tout les aspects de la vie sociale. On peut dire que ces contradictions sont aussi à la base de la réelle politique de Turquie. Pendant que la dichotomie entre le rural/féodal et la culture urbaine et les politiques islamo-conservatrices pour dominer tous les aspects de la vie se poursuivent, un nouveau flux migratoire interne se fait sentir fort, ce qu’on nomme « la transformation / réaménagement urbaine ». Ce processus de destruction et reconstruction à but de gentrification/modernisation, se fait sentir partout dans le pays mais surtout dans les grandes villes où la spéculation et les surplus immobiliers sont beaucoup plus élevés. Ce réaménagement urbain se poursuit sur deux axes : le premier axe est celui des centres commerciaux (shopping mall) et des résidences massives, de grande hauteur, et de surface en verre et d'aluminium qui commencent à occuper les centres-villes, en détruisant et éliminant des terrains naturels (les parcs, les jardins etc.), ainsi que l’espace urbain culturel et social (les vieux bâtiments, les sites archéologiques, l’héritage industriel, les lieux de mémoire collectifs etc.). Ces constructions sont très souvent financées par des consortiums et collaborations internationaux et du capital global. Et le deuxième axe est la démolition des quartiers pauvres et des ghettos des centres-villes ou à la périphérie, et la reconstruction des blocks et nouveaux bâtiments. Cette destruction conduite et orchestrée directement par le gouvernement central, entraîne l’évacuation systématique des classes pauvres vers les périphéries des villes. Le prétexte prédominant de ces politiques d’aménagement urbaine est le renforcement du stock d’habitation contre le séisme.


On constate que les centres-villes et les périphéries de presque toutes les villes de Turquie sont aujourd’hui en train d’être démolies et reconstruites. Depuis ces dernières années, nos villes ressemblent plus à des chantiers. La modification des villes et la spéculation et la privatisation de l’espace urbain est le moteur de l’économie globale, et ce phénomène du monde néolibéral est aussi perceptible dramatiquement chez nous, dans nos villes. Les gens sont perpétuellement forcés à se déplacer et à immigrer. En turc, on a un proverbe qui dit « c’est l’oiselle qui fait le nid ». Ce proverbe réfère à la capacité des femmes de construire l’habitat. Les femmes sont les actrices de ces processus de destruction et de construction qui sont énumérés cidessus. Le fait est que l’interaction principale se fait via les femmes. Jusqu'à présent on a parlé brièvement des flux migratoires internes, c.à.d. le changement de population dans Turquie. Il faut parler brièvement de la position de la Turquie dans l’immigration internationale. La Turquie étant un pays à fort pourcentage d’immigration interne, se confronte à l’immigration externe pour la première fois dans la période qui suit l’effondrement du bloc soviétique. Dans cette période où la Turquie est sujet à une vague d’immigration des pays voisins ex-soviétiques, le statut de la Turquie étant fournisseur d’immigrants dans la cartographie mondiale d’immigration, se transforme en un pays récepteur d’immigration. Les premiers immigrés viennent en Turquie pour faire des petits commerces et travailler et les femmes sont majoritaires. Ces immigrés travaillent souvent dans les maisons en tant que femme de ménage ou dans les ateliers de textiles très souvent au noir et sans sécurité sociale. Dernièrement il faut souligner un aspect assez récent de l’immigration en Turquie. Depuis les dernières décennies, les guerres et conflits qui bousculent périodiquement le Moyen-Orient, ont pour résultats des vagues migratoires. Des familles, des femmes et enfants très majoritairement s’enfuient de ces terres sanglantes pour survivre. La Turquie est une des destinations primaires de ces flux et de nombreux immigrés et de refugiés traversent régulièrement les frontières au sud de la Turquie. Les infrastructures et les législations sont en général incapables de répondre aux besoins de ces gens. Les camps sont insuffisants et la législation sur l’immigration ne les dote pas des droits nécessaires à leur survie. Car, ces immigrations sont vus primordialement comme des immigrations de passage ce qui n’est pas totalement incorrect. On constate que la majorité de ces flux migratoires se poursuit vers l’est, les pays européens. Le passage clandestin maritime (des immigres d’origine afghane, irakienne, iranienne et syrienne) se fait tout au long de côtes méditerranéennes et égéennes de la Turquie, dont Çanakkale est un des points principaux. Au long du Projet « Une Odyssée Moderne », voici les travaux qu’ont mené les membres de la société civile, sociologues, chercheurs et urbanistes de Canakkale : Vue l’augmentation dramatique du nombre de passages clandestins maritimes aux côtes de Canakkale, le Conseil municipal a formé un groupe de recherche et de travail sur « les immigrés, réfugiés et demandeurs d’asile ». Ce groupe, est très vite devenu un partenaire local du projet « Un Odyssée Moderne ». Ce groupe a commencé par une étude législative relative aux droits des immigrés : les droits relatifs au statut d’immigré, de refugié et de demandeur d’asile sont assez restreints, voir inexistants ce qui fait qu’il y a un nombre considérable d’immigrés qui vit aujourd’hui en Turquie sans aucune cadre légal, dépourvu des droits primordiaux (hébergement, éducation ou santé). Se focalisant sur le cas très récents des immigrés Syriens (en très grande partie des femmes et des enfants) échappant à la guerre, il a été constaté que le gouvernement central a un système de relocalisation et distribution des refugiés (dont 65% sont des femmes, attendant d’acquérir le statut de refugié de la part des Nations Unies ce qui dure près de 2 ans) et qu’a partir de ce système, près de 800 refugiés Syriens ont été distribués vers Çanakkale (le nombre a récemment augmenté à 1000) . Mais seulement un petit nombre d’entre eux peut être détecté à Çanakkale, car ils disent qu’ils préfèrent de partir vers des grandes villes où il y a plus de possibilité de travail. Donc les refugiés, sont presqu’invisibles dans le cas de Canakkale où ils ne préfèrent pas rester sans travail. Le travail de ce groupe s’est vite concentré sur la condition et la qualité de vie (hébergement, sante, nutrition) des immigrés, et une solidarité de collaboration et une groupe d’aide humanitaire aux refugiés s’est formé au sein de la ville. Les membres de ce groupe de travail ont contacté aussi les autorités de sécurité maritime qui sont chargées de la surveillance et sécurité des côtes maritimes. Ces contacts et rencontres en dehors du cadre officiel ont révélé que les autorités turques et grecques se critiquent. Les autorités grecques reprochent aux autorités turques d’être « trop peu » vigilantes et que seulement 10% des cas sont arrêtés. Tandis que les autorités turques à leur tour accusent les autorités grecques d’être « trop sévères » et de tirer des balles directement sur les bateaux et les refugiés pour les empêcher d‘atterrir en Grèce. Un nouveau cadre de réadmission des migrants a été signé entre la Turquie et l’EU mais on craint des conséquences si les cadres législatifs en Turquie ne sont pas fortifiés.


Le groupe de travail a aussi collecté des informations sur la façon dont ces passages clandestins se font : Les immigrés fuient les guerres dans leur pays. Les passages vers les îles grecques se font dans des conditions très mauvaises, avec des vieux bateaux et canots surchargés de passagers. D’après les chiffres informels, 90% de ces immigrés perdent leur vie ou ne parviennent pas à atterrir sur le sol grec. Le Projet « Une Odyssée Moderne » nous a donné l’opportunité d’analyser ce phénomène de différentes perspectives et de porter ce débat dans l’espace public, de sensibiliser les publics et de renforcer et rendre visible les travaux qui sont menés par la société civile de Canakkale. On se sent maintenant en tant que partie intégrante de ce phénomène et on ne se contente pas de juste jouer notre part mais on cherche à sensibiliser au maximum les gens. On veut aussi bien agir activement sur les procédés et les conséquences de ce drame humain et amener notre soutien. Comme on vient de le mentionner très brièvement, avec l’accord qui a été signé entre le Turquie et l’UE pour la réadmission des immigrants, la Turquie reconduit les personnes qui ont immigré illégalement dans l’Union européenne à travers son territoire. On prévoit que le nombre d’immigrants va augmenter dramatiquement dans les prochaines années ce qui va transformer nos villes comme ça a été le cas pour les villes européennes comme Marseille ou Bruxelles. Les différences culturelles et la vie multiculturelle à l’échelle internationale va progressivement dominer nos espaces urbains ainsi que nos vies privées. Le partage de pratiques et le dialogue va sûrement nous ramener des connaissances qui seront assez utiles pour les temps futurs, ce qui a été l’une des fonctions principales de ce projet « Une Odyssée Moderne ».


PROJE KOORDİNATÖRÜ / COORDINATEUR DU PROJET:

DYNAMO THEATRE ÇANAKKALE Proje Ortakları / Les Partenaires du Projet: Troya Genç Çevre Derneği / Troy Environmental Association Çanakkale Belediyesi / Municipalité de Canakkale Ve / et CABININ (Çanakkale Bienali İnisiyatifi) / L’Initiative de la Biennale de Canakkale Troya Kültür Derneği / Troy Cultural Association Olay Gazetesi / Journal Olay Kent Konseyi Mülteci ve Sığınmacılar Çalışma Grubu / Groupe de Travail sur les Immigrés et Demandeurs d'Asile au sein du Conseil Municipale de la ville de Canakkale ÇOMÜ Güzel Sanatlar Fakültesi / COMU Faculté des Beaux-Arts

Proje ekibi / Equipe du Projet: Sanat Yönetmeni / Directeur Artistique: Seyhan Boztepe Yerel Proje Yöneticisi / Directeur locale du Projet : Deniz Erbaş Bilimsel Çalışma / Recherche Scientifique: İsmail Erten Sanatçılar / Artistes: Tuğba Elmacı, Şahine Hatipoğlu Dernek Başkanı / Président de l’Association: Oral Kaya Koordinatörler / Coordinateurs: Didem Gürdoğan, Kubilay Özmen, Erdal Sezer, Tuğba Elmacı Çeviri / Traduction: Deniz Erbaş, Kubilay Özmen, Cem Kati Asistanlar / Assistants: İdil Özkan, Onur Tekin, Nermin Aksoy, Süreyya Ordu Katkıda bulunanlar / Contributeurs: Hasan Turhanlı, Ragıp Duran, Leyla Yavuz, Rüstem Arslan, Hayrettin Pişkin Tasarım / Design: Serdar Negir—FAVORI Reklam Belgeleme / Documentation: Tuğba Elmacı, Deniz Erbaş, Cem Katı. Tuncay Alpı

Mekanlar / Les lieux: MAHAL Sanat / Centre d’Art MAHAL Kent Müzesi / Musée de la Ville de Canakkale Yalı Hanı

İletişim / Contact: MAHAL Sanat, Çay Kenarı Sk. No: 159, 17100—Çanakkale—Turquie deniz.erbas@gmail.com, seyhanbotepe@gmail.com +90 5352520388 www.canakkalebienali.com



Bu Proje Avrupa komisyonu desteğiyle hayata geçirilmiştir. İşbu yayının içeriği sadece yayıncısını bağlar. ve Komisyon burada kullanılan bilginin haklarından sorumlu değildir. Ce projet a été financé avec le soutien de la Commission européenne. Cette publication n’engage que son auteur, et la Commission n’est pas responsable de l’usage qui pourrait être fait des informations.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.