SAYI 6 / EYLÜL 2014 / ÜCRETSİZ
DENİZLERE AÇILMA ZAMANI
mustafa alabora VE seyahat tutkusu
karİdes İle kalamarı nerede yemelİ?
moda İkonlarIYla stİl üzerİne
bahçenİz sonbahara hazır mı?
2
İÇİNDEKİLER
Dersin adı: Sonbahara giriş
EGE 45 10 Alaçatı’nın
rüzgarı bile lavanta kokuyor
EGE 45
Y
az mevsimini uğurladık ama giderken tatlı sıcağını ardında bıraktı. Diğer yandan sokakları, plajları dolduran misafirlerin bir kısmı da işlerinin başına dönünce, Alaçatı nispeten daha sakinleşti ve onunla baş başa kalma fırsatı doğdu. Biz de bu ay yine Alaçatı günlerinizi dolu dolu geçirmenizi sağlayacak öneriler, haberler ve söyleşilerle karşınızdayız. Dosya konumuzu, yüzmenin yanı sıra denizin keyfini çıkarmanın en huzurlu yolu olan yat gezilerine ayırdık. İster günübirlik ister birkaç günlük olsun, tekne kiralayıp sevdiklerinizle size özel bir geziye çıkmadan önce bu habere göz atmalısınız. Gezi rotalarından kiralama yapabileceğiniz firmalara, fiyatlardan tekne özelliklerine kadar birçok bilgi içeren haberimiz, 2015 yılı için bile bir rehber niteliğinde. Gezmek iyi, güzel ama midemizi de mutlu etmek gerek değil mi? Bu sayıda kalamar ve karides yapan mekanları dolaşacağız hep birlikte. İlginç tarifleri okurken eminiz hepsini tek tek denemek isteyeceksiniz. Rengi ve kokusuyla aklımızı başımızdan alan ve Alaçatı’da yetiştirilen lavanta haberimiz ise ağzımızı tatlandıracak sürprizler içeriyor. Bu ay dergimizde yepyeni iki sayfa daha var. Bunlardan ilki bahçesi olanlara özel. Artık her sayımızda peyzaj konusunda faydalı bilgiler verecek olan Nida Kireççi, “Nini’nin Bahçesi” adlı köşesiyle selamlayacak sizi. Diğer yeniliğimiz ise “Alaçatı Günlükleri” köşemiz. Bu sayımızda Melek Toraman’ın tasarımcılıktan sörf tutkusuna uzanan keyifli hikayesine ortak olacaksınız. Sörf konusuna değinmişken bu yıl ilk kez İstanbul’da yapılan Dünya Kiteboard Şampiyonası’nda çok özel biri isimle bir araya geldik. Salih Alexander Çakır ile gerçekleştirdiğimiz sohbette Alaçatı’nın onda nasıl özel bir yere sahip olduğunu keyifle okuyacaksınız. Güzellik ve dekorasyon sayfalarımız yepyeni ürünleri ağırlarken, Stilatör bu kez moda ikonu ünlü kadınların stillerini inceliyor. Tarzları neler, hangi markaları tercih ediyorlar, vazgeçemedikleri kıyafet ya da aksesuarlar hangileri? Keyifli okumalar dileğiyle…
AYLIK SEYAHAT DERGİSİ SAYI 6 / EYLÜL 2014 İMTİYAZ SAHİBİ Casa Blanca Yayıncılık adına Tuba Parlak SORUMLU Yazı İşlerİ Müdürü Tuba Parlak tuba@alacatiplus.com YAYIN KOORDİNATÖRÜ Z. Deniz Metin deniz@alacatiplus.com EDİTÖR Hanife Yaşar hanife@alacatiplus.com
Yaz sonrasına özel bakım ürünleri
17
Katkıda Bulunanlar Sibel Arna, Ali İnceoğlu, İlker Metin, Esra Parlak, Barış Selamioğlu, Melek Toraman, Nida Kireççi REKLAM REZERVASYON Tuba Parlak tuba@alacatiplus.com BASIM Dünya Yayıncılık A.Ş. 100. Yıl Mah. Hüseyin Karaarslan Cad. Bağcılar/İstanbul Tel: (212) 440 24 24 DAĞITIM Etkin Dağıtım Adres: Eski Büyükdere Cd. Yamaç Sk. No: 1/1 4. Levent-İstanbul Tel: (212) 282 40 04
İLETİŞİM Altıntepe İstasyon Yolu No:3 Maltepe/İstanbul Tel: (549) 653 25 26 / (549) 651 25 26 * Alaçatı+, bir Casa Blanca Yayıncılık yayınıdır. * Bu yayında yer alan yazı ve fotoğrafların tüm hakları kredi sahiplerine veya Alaçatı+’a aittir. İzinsiz alıntı yapılamaz. * Tüm yazı ve görsellerden imza sahibi sorumludur. İlanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
EGE 45
24 Evinizin
dekorasyonunda deniz esintisi
Melek Toraman: ‘Alaçatı’ya nasıl geldim?’
23
EGE 45
TASARIM/UYGULAMA Sinem Fırtına sinem@alacatiplus.com
bir spor mu yoksa tutku mu?
6
EGE 45
20 Kitesurf
Mustafa Alabora tam bir seyahat tutkunu
EGE 45
EDİTÖRDEN
3
GÜNCEL
ge iz, eşyalı Alaçatı’da ak istersen lm a k e d v e göre yunca e üyüklüğün b a d ya a .500 olmasın alar 200-1 m la a ir k k r. günlü a değişiyo TL arasınd
NELER OLUYOR MEDEN
İYETLER KOROSU AÇIKHA Üç s ema V oluşa vi dine m A’DA
ensu n An p t Koro akya Me kişilerde deniy su, 6 n 20:3 etler Ey 0 Tiyat ’da Alaç lül saat atı A rosu’ çı n Biletl da sahne khava er 20 -40 T alıyor. L.
SICAKLARA AM DEV aftası havae
l h n ilk recey Eylülü ları 37 de ftadan lık ü ha sıcak çünc erece ü p ı y başla aren 26 d la itib may ortala yor. ilerli
E WINDSUF V KITESURF BİRLİKTE YARIŞIYOR ında yapılan
leri aras 1-2 Eylül tarih windsurf n Cross yarışı, a Red Bull Aegea cularını bir aray ve kitesurf spor e rın parkuru is getiriyor. Yarışla Resort Çark Alaçatı Beach ayıp Sakız Plajı’ndan başl r ka Adası’na da . or uzanıy
4
Mehmet Aktugan
EYLÜLDE
EV MI ? KİRALAMAYI o b DÜŞÜNÜYORSUNUZ zaman çireceğiniz
GÜNCEL
Gerçek konfor, gerçek rahatlık!
Comfort Lounge İzmir Comfort Lounge şimdi, uçuş öncesinde geçirdiğiniz zamana konfor katacak ayrıcalıklarıyla İzmir Adnan Menderes Havalimanı İç Hatlar Terminali’nde sizi bekliyor.
5
RÖPORTAJ
Tercİhİm
huzurlu ve
bozulmamış yerler Oyuncu Mustafa Alabora, fırsatını buldukça İstanbul’dan kaçmayı seven bir gezgin. Hem iş hem de zevk için Türkiye’de pek çok şehri görmesinin yanı sıra, Avrupa’da da Finlandiya dışında tüm ülkelere uğramış. Alabora’yla neden 50 yaşından sonra yurtdışına çıkabildiğini, gezip beğendiği yerleri konuştuk. DENİZ METİN / deniz@alacatiplus.com Gençlik yıllarınızdan başlayalım. Nasıldır o dönemden aklınızda kalan seyahatler? Ailemle birlikte İstanbul Bomonti’de yaşıyordum. Tatillerimizse Caddebostan’daki Reşitbey Plajı’nda kiraladığımız küçük bir odada geçerdi. 15 yaşıma kadar yaz boyunca orada olurdum. Kendi başıma çıktığım ve bende büyük izler bırakan seyahat ise 1964’teydi. 18 yaşımdaydım, konservatuvarda okuyordum. Munir Özkul’la Anadolu turnesine çıkmıştık. İlk durağımız İzmir oldu. Burada bir ay kaldık. Ve tabii ki hiçbir anı boş geçirmedik. Oyunlar akşam olduğundan, gündüzlerimizi minibüslere doluşup İzmir çevresindeki plajlarda geçiriyorduk. Peki, o dönemde Çeşme ya da Alaçatı’ya düşmüş müydü yolunuz? Maalesef hayır. Yakın olduğu için Urla’ya gidiyorduk. 1975’ten sonra da hep Bodrum’a gittim. Alaçatı’nın hikayesiyse çok enteresan. Çeşme’yi tabii ki biliyordum ama Alaçatı’yı hiç duymamıştım. 1998-1999 yılında Maviydi Bisikletim adlı bir oyun koydum sahneye. İzmirli olan Dinçer Sümer yazmıştı ve tekstte Alaçatı adı
6
RÖPORTAJ
geçiyordu. Alaçatı’yla tanışmam ve orayı merak etmem de böyle başladı. Bu oyundan üç dört yıl sonra Kasırga İnsanları adlı dizide rol aldım. Ve şansa bakın ki, dizi Alaçatı’da çekiliyordu. Nasıldı ilk izleniminiz? Yaklaşık 10 yıl önceydi. Yani, Alaçatı henüz meşhur olmamıştı. Bodrum’un ilk gittiğim yıllardaki haline benzetmiştim. Ama Alaçatı daha karakteristikti. Eski Rum evleri daha bozulmamıştı. Issız bir yerdi ama insanları çok sıcakkanlıydı. Daha ikinci gün, eğer dizi uzun sürerse burada rahatlıkla iki üç yıl kalabilirim, diye düşünmüştüm. İstanbul’a gittiğim günlerde özlemeye bile başlamıştım. Şimdi çok değişti tabii... Evet. Artık Alaçatı’da yaşanılamaz. Tıpkı Bodrum gibi. Gittiğimiz ilk yıllarda orada da sadece Bodrumlular yaşardı. İnsanlar evlerinde kapılarını kilitlemeden otururdu. Alaçatı’ya ilk gidişimde de bu güzelliği görmüş, aynı heyecanı yaşamıştım. Ama o zaman da düşünmüştüm, burayı da birkaç seneye bozarlar diye, demez olaydım. Daha düzenli gelişebilirdi belki de. Tabii ki gelişecek, tabii ki oradaki insanlar para kazanacak, hayatları daha güzel olacak ama yerelliği bitirmemek gerekiyor. Bir de mesela, biz İstanbul’dan oraya tatile gidiyoruz diye, İstanbul’daki yaşam tarzını oraya götürmemiz gerekmiyor. Alaçatı’yı Alaçatı, Bodrum’u da Bodrum gibi yaşamak güzel olan. Tatillerinizde huzurlu ve bozulmamış yerleri tercih ediyorsunuz o zaman. Evet. Sırf bu yüzden, Bodrum’daki evi satıp Şile’ye kaçtık. Ama bu ev Şile’nin içinde değil tabii ki. Haftanın üç günü oradayım artık. Ne vazgeçirdi sizi Ege’den? Birincisi çok sıcak. Artık sıcak dokunuyor herhalde yaşımdan dolayı. İkincisiyse inanılmaz kalabalık oldu oralar. Rahat edemiyor insan. Ama Karadeniz’in dağlarındaki o sular, o yeşillik, oradaki bitki dokusu... Bunu Ege’de bulmak pek mümkün olmuyor artık. Bir de gittiğim yerlerde o yörenin insanıyla ahbap olmayı seviyorum. Sokağa çıktığımda gerçek esnafıyla sohbet edemiyorsam hoşuma gitmiyor.
Biz İstanbul’dan tatile gidiyoruz diye, İstanbul’daki yaşam tarzımızı götürmemiz gerekmiyor. Alaçatı’yı Alaçatı, Bodrum’u da Bodrum gibi yaşamak güzel olan. Alternatif, hâlâ bozulmadığını düşündüğünüz yerler var mı önerebileceğiniz? Kavala, Alexandrapolis olabilir. Alexandrapolis’ten yaklaşık sekiz saat uzaklıktaki Ohri’ye gittim. Aslında burası bir şehir ama gidenlerde bıraktığı izlenim, kendi halindeki bir kasaba edasında. Gölün kenarında olmasıysa çok daha güzel. Aynı şekilde yine gölün kenarında yer alan, Alpler’in eteğindeki Annecy de beni çok etkiledi. Yazar ya da çizer misiniz seyahatlerde? Eğer çok çizmek isteyeceğim bir yer olursa arkadaşlarım fotoğrafını çekiyor. Ben de onun üzerinden çalışıyorum. Mesela Saint Michel’i bu şekilde resmettim. Venedik gibi sular akıyordu. ‘Mutlu insanlar sokakta nasıl geziyor’, orada gördüm. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim; bu kadar çok yurtdışı anlatıyorum ama yurtdışına gitmeye 50 yaşımda başlayabildim. Neden? Zamanında siyasi mahkûm olarak hapis yattığımdan dolayı pasaportumu ancak 50 yaşımda alabildim. Bir sene sonra da devlet memuru olduğum için yeşil pasaport verdiler. Bu yüzden de çok fazla yurtdışı seyahatine çıkıyorum. Yurtdışı tatilleriniz nasıldır? Aslında büyükşehirlere gitmek istemiyorum. Ama ne yazık ki yüzde 60 yine büyükşehirlere gidiyoruz. Mesela bundan bir ay önce Sicilya’ya gittik. Büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Gidilmemesi gereken yerlerden! O lazok (laz&barok) mimari orayı bitirmiş. Dağlara öyle korkunç binalar inşa etmişler ki... İtalyan olamaz onu yapanlar. Ama Bruge’a da tam tersi bir şekilde bayılmıştım. Öncelikle mimari dokusu muhteşem. Her sokak bir tiyatro dekoru gibi. Belçika, dünyanın en iyi bira yapan ülkesi. 200 çeşit biraları var. Dünyanın en iyi çikolatasını da
onlar yapıyor. Ayrıca yemekleri de çok güzel. Peki, 50 yaşından sonra kaç ülkeye gittiniz? İlk maceranız hangisi oldu? Önce İngiltere. Arkadaşım Erdal Özyağcılar’ın Catsbury’de evi vardı ve bizi oraya davet etti. Oğlum Mehmet Ali’yle birlikte gittik. Sonra Londra’ya da geçtik. Hiç unutmam, dünyaca ünlü Cats müzikaline bilet almıştık. Ama ben Londra’ya o kadar hayran kalmıştım ki, müzikale bile gitmemiştim. Daha sonra aynı heyecanlar, seyahatler devam etti mi? O sırada Kara Melek dizisi çekiliyordu. Biliyorsun, dizilerin yoğun çalışma temposundan bir yere gitmek mümkün değil. Ama ondan sonra ilk defa Halil Ergün, Tarık Akan, ben, Zeki Öktem ve bir sürü sinemacı grubu olarak bir otobüs kiralayıp Yunanistan’a gittik tatil için. Yılbaşıydı. Önce Alexandrapolis’te yemek yedik. Oradan da Kavala, Selanik ve Atina’ya geçtik. Bundan sonra da Finlandiya hariç, Avrupa’da ne kadar ülke varsa hepsine gittim. İlk gördüğünüzde sizi çok heyecanlandıran bir yer oldu mu? Paris. Yazarların, ressamların olduğu bir yer Paris. Ve hayallerimdeki gibi bir yer çıktı. Köprüler mesela... Otobüsle gezerken gördüğüm bir köprü vardı. Sağda Versay Sarayı, solda o eski tip evler, kestane ağaçları... 15 dakika falan yumruk yemiş gibi olmuştum. Çok acayipti benim için. Sonradan her gittiğimde yine buldum o köprüyü. Peki, özellikle gidip bulduğunuz yerler oldu mu, romanlardan aklınızda kalan? Tabii. Mesela Saint Germain’deydi sanıyorum Sartre’ın kahvesine gittim. Küçük dar sokakları keşfe çıktım. Birkaç sefer kayboldum ama yolumu hep buldum. Çünkü Eyfel kulesini gördünüz mü, yolunuzu bulursunuz. Montmartre’deki Sacre Coeur Basilikası mesela... Onun çevresinde yemek yediğimde çok heyecanlanmıştım. Başka bir gidişimde çello çalan biri vardı sokakta. O kadar iyiydi ki... Kulak kabarttım, harika çalıyordu. Sattığı CD’lerden alınca, adamın Paris Filarmoni orkestrasından sıkılıp sokak müziği yaptığını öğrendim. İşte böyle bir yer Paris.
Atina’da öğle yemeği sırasında
İngiltere Catsbury’de çok eski bir mahalle barında oğlu Mehmet Ali Alabora’yla birlikte.
Banu Zeytinoğlu’yla birlikte geçen yıl St. Paul de Vence
2008 yılı Moskova’da.
7
ALİ İNCEOĞLU
LEZZET
MÖNÜLERİN EN HAVALI İKİLİSİ
KALAMAR VE KARİDES Deniz ürünlerini sevenler için yemek saatlerinin en sevilen ara sıcaklarındandır kalamar ve karides. Ağzınızda bıraktığı tat ne kadar iyiyse ana yemeğin şansı da o kadar artar. Pek çok çeşidi yapılan bu ikiliyi nerelerde yiyebileceğinize gelince…
8
E
ylül ayı sonbahardan ziyade yazın devamı sayıldığından, birbirinden hoş mekanların açık alanlarında yemek keyfi de devam ediyor. Eee mevsim değişir de sofraların misafirleri aynı kalır mı? Onlar da değişiyor. Hangi balığın hangi mevsimde tutulduğunu az çok öğrendik ama bu durum karides gibi deniz ürünlerinin çeşitleri için de geçerliymiş. Mesela çoğu restoranda gördüğümüz jumbo karides takriben nisan ayında, teke karides ise ağustos gibi görülmeye başlıyormuş. Tabii bu çeşitlilik türleriyle sınırlı değil, mönüleri asıl zenginleştiren pişirilme şekilleri. O nedenle Alaçatı’da karides ve kalamar
yiyebileceğiniz bazı mekanları araştırdık, çeşitleri hakkında bilgi aldık. Selanik usulü kalamarı denediniz mi? Tokoğlu Mahallesi 1044 Sokak’ta bulunan Pla’Ce, kalamarın da karidesin de tavasını ve ızgarasını yapan 90 kişi kapasiteli bir mekan. İlk durağımız burası olduğu için karides ve kalamarların pişirilmesine dair biraz detay istiyoruz. İşletme Müdürü Makbule Kıtrancı, kalamarı pişirdikleri tavaların ayrı olduğunu belirterek başlıyor söze. İster ızgara ister tava için hazırlanmış olsun, kalamarlar önceden
LEZZET
özel bir sosa yatırılıp yedi saat bekletiliyor. Ardından mısır unu ve cevize bulayıp kızartma faslı geliyor. Buraya kadar kalamar tava işlemi tamam ancak ızgarası yapılacaksa bu kızartma işi kısa tutulup kalamarlar ızgarada pişmeye devam ediyor. Ayrı bir tavada tereyağı, sarımsak, pul biber ve kimyon hazırlanıp ızgaraya ekleniyor. İşte bu yönteme Selanik usulü deniyor. Karideslere gelince çimçim ve jumbo karides tercih ediyor Pla’Ce. Tavası için kaynar sudan geçirildikten sonra ayıklanan karidesler, baharatlarla hazır hale gelirken ızgarası kabuklu karidesle yapılıyor. Bir diğer çeşidi ise güveç. Hızlıca tavadan geçirilen karides, domatesli biberli sosun bulunduğu güvece konup fırınlanıyor. Fırından çıkmadan birkaç dakika önce üzerine kaşar ekleniyor. Bu leziz tariflerin porsiyon fiyatı 14-30 TL arasında değişiyor. Peki yanında en çok hangi içki tercih ediliyor derseniz, burada yemek yiyen yerli müşteriler rakı, yabancı müşteriler ise şarap sipariş ediyor. İncir ağacı ve begonvillerle donatılmş bir avlusu var Pla’Ce’nin. Gitmek isterseniz tüm yıl açık ancak gitmeden önce rezervasyon yaptırmalısınız. Karidesin mantı hali Tokoğlu Mahallesi’nden devam edelim. 1001 Sokak’ta yer alan yaklaşık 200 kişi kapasiteli ve tüm yıl açık olan Şerefe Meyhane’deyiz. Mekanda nostaljik bir hava var. Kaşık bıçak takımından tutun da bardaklara kadar birçok servis malzemesi 30-40 yıllık. Mutfağına gelince baby kalamar ve jumbo karides tercih ediyorlar. Kalamar dolma, tava ve ızgaralarının yanında karides güveç, şiş ve mantı çeşitleri var. Mantı deyince aklınıza bildiğiniz mantı hamuru gelmesin. Yufkalara sarılan karidesler kızartılıp soslanıyor. Bu
ara sıcakların yanında en çok tüketilen içki ise şarap. Bu akşam da Şerefe Meyhane’de yiyelim derseniz, akşam servisleri 20:00’de başlıyor ve müşteriler ne zaman giderse o zaman kapanıyor. Tokoğlu Mahallesi’ni Kaptan’ın Yeri ile bitirelim. Burada yerli kalamarların sadece tavası, çimçim karidesin de tereyağlısı ve güveci yapılıyor. İkisinin de porsiyonu 20 TL. Bunları sipariş eden müşteriler daha ziyade bira içiyor. Birçok mekan kalamar ve karidesleri mezatlardan temin ederken, Kaptan’ın Yeri kendi balıkçısından seçerek alma yolunu seçmiş. Ortalama 120 kişilik alana sahip mekanın ekim ayına kadar hizmet vereceğini belirtelim. Akordeon çizikli kalamar mı? Jumbo karidesi ızgarada, teke karidesi tereyağlı ve güveçte pişiren mekanımızın adı Fahri’nin Yeri. Baby kalamarın ise şiş, ızgara ve tava türlerini yapıyorlar. Ahtapot suyuyla hazırlanan ve ismi kulağa oldukça farklı gelen ‘akordeon çizikli kalamar’ en özel olanı içlerinde. Şiş ve ızgarada ise limonlu özel bir sos kullanıyorlar. Mekanın favori içkilerinde rakı ve
şarap başı çekiyor. 1993 yılından beri yılın her ayı hizmet veren, 150 kişilik bu mekanda eski radyolardan 45’likler çalınıyor. Akşam servisleri ise 19:00’da başlıyor. Şimdi de Kemalpaşa Mahallesi’ne doğru uzanalım. 70 kişi kapasiteli Fava Meze Balık, hem kalamarı hem de karidesi klasik türde yapan bir mekan. Kalamarın porsiyonu 24, karidesinki 28 TL. Yanında en çok rakı ve beyaz şarap tüketiliyor. Restorasyonu yeni bitmiş tarihi bir binada, çok ferah bir bahçesi olan mekan tüm yıl açık. Akşam servisleri 18:00’de başlıyor ve gece 02:00 gibi kapanıyor. Alaçatı Balıklı Rum’da ise tereyağlı ve güveç karides ile şiş, dolma ve tava kalamar bulabilirsiniz. Karides 25, kalamar 26 TL. Mekanın bahçesi 70 kişilik ve sokak kısmında beş masası bulunuyor. Burada da en çok tüketilen içki rakı. Tüm yıl hizmet veren Alaçatı Balıklı Rum, genellikle gece 03:00’e kadar açık ama müşterilerin durumuna göre kapanış saati değişiyor. Eskiden Maria’nın Bahçesi olarak bilinen ancak iki ay önce el değiştirip Karaferya Gurme Restaurant adını alan mekan, kalamar dolma konusunda oldukça iddialı. Mekanın sahibi ve şefi Mert Yoncacılar’ın mutfağında aynı zamanda tereyağlı jumbo karides, kalamar tava ve ızgara var. Karaferya ortalama 70 kişiyi ağırlayabiliyor ve gece 02:00’ye kadar açık. Eski taş binada limon ve nar ağaçları ile asma yapraklarının donattığı bir bahçesi mevcut. En çok tüketilen içkileri ise kendi tarifleri olan tekilata. Son durağımız Germiyan Yalısı Ada Mevkii’ndeki Ada Balık, nam-ı diğer Fethi’nin Yeri. Kalamarın şiş, tava ve ızgara çeşitlerini bulabileceğiniz gibi tereyağlı ve güveç karides de diğer bir alternatif. Kalamar tava 23, şiş 10, karides güveç 27 TL. Klasik balık restoranlarında olduğu gibi burada da en çok rakı tercih ediliyor. 400 kişiyi ağırlayabilen Ada Balık, tüm yıl hizmet veriyor. Kapanış saati ise; müşteriler ne zaman kalkarsa…
Pla’Ce: (232) 716 86 26 Şerefe Meyhane: (232) 716 05 08 Kaptan’ın Yeri: (232) 716 80 30 Fahri’nin Yeri: (532) 747 03 69 Fava Meze Balık: (232)716 86 88 Alaçatı Balıklı Rum: (232) 716 00 91 Karaferya Gurme Restaurant: (232) 716 05 75 Ada Balık: (532) 668 16 44
9
HABER
ALAÇATI’NIN RÜZGARI BİLE LAVANTA KOKUYOR L
avantanın Alaçatı’daki keşfi, Alaçatı’yı Koruma Derneği’nin ortalama 10 yıl önceki bir projesiyle başladı desek yanlış olmaz herhalde. Derneğin 2004-2006 yıllarındaki başkanı İbrahim Topal, lavanta yetiştirmeye elverişli olan Alaçatı’da çiftçilere örnek olması amacıyla lavanta üretme projesini başlattıklarını ancak beklenilen dönüşü alamadıklarını belirtiyor. Bu sonucu ise yerli halkın genel olarak tarımdan uzaklaşmasına bağlıyor. Ancak her şeye rağmen yaklaşık yedi dönümlük bir alanda lavanta üretmeye devam eden İbrahim Topal, bu alanı 11 dönüme kadar büyütmeyi planlıyor. Bu faaliyetleri üretici Selahattin Kanga’nın yaptığına değinen Topal, girişimcilerin ve yerel yönetimlerin ilgisiyle lavanta üreticiliğinin Alaçatı’da yükselebileceğine dikkat çekiyor.
10
Lavanta yetiştiriciliği istenilen düzeyde yaygınlaşmış olmasa bile Alaçatı için bir lavanta merkezi diyebiliriz. Çünkü balından reçeline, kolonyasından sabununa hatta tatlısına kadar birçok üründe karşınıza çıkabilir bu özel bitki.
de katkı sağlıyor. Topal’ın bundan iki yıl önce lavanta balı projesi ile ürettiği besin kalitesi yüksek ballar bunun bir örneği. Dergimizin ilk sayısından hatırlayacağınız Niko Kortigan da işte bu ballardan satıyor tezgahında. Niko Bey’in lavantalı tek ürünü bal değil elbette; reçel, lavanta kesesi, lavanta yağı ve kolonyası da var tezgahındakiler arasında. Lavantanın faydası say say bitmiyor
İbrahim Topal’ın belirttiğine göre yurtdışında yağ oranı binde 26 civarında olan lavantanın Alaçatı’daki yağ oranı binde 40’lara kadar çıkıyor. Aslında ciddiye alınırsa herkes açısından kazançlı olacağı kesin bir iş gibi. Çünkü lavantanın çiçeği de yağı da birçok alanda değerli. Hatta tarlaları süsleyen bu çiçekler, aynı zamanda arılar için bir yaşam alanı ve haliyle bal üretimine
Niko Bey’in tezgahındaki ballar kara kovandan alınma, yüzde 100 organik yani şeker karışımı yok. Reçeli de yine Alaçatı’nın lavanta çiçeğinden yapıyor. Alaçatı dağlarından tek tek toplanan lavantaların yağını ve kolonyasını ise damıtarak üretiyor. Fiyatlara gelince; lavanta çiçeğinin kilosu 40 TL, bal 80 TL, reçel 20 TL, lavanta yağı 25 TL, kolonya 15 TL ve lavanta keseleri
HABER
Bu dükkanda her şey lavantadan
Lavantacı
Niko’nun Tezgahı
Lavantalar toplandıktan sonra dökülmemesi ve kokusunu kaybetmemesi için güneşte değil, kapalı alanda kurutuluyor. 10-30 TL arasında değişiyor. Lavanta kokusunun ruhumuzda yarattığı olumlu etki tamam ama insan sağlığına faydası nedir, diye soruyoruz Niko Bey’e. Lavantayla bu kadar haşir neşir olup da cevabını bilmez mi! En önemli özelliği sakinleştirici bir etkiye sahip olmasıymış lavantanın. Dolayısıyla stresi azaltmada ve uykusuzluğu gidermedeki rolü büyük. Bunun dışında bilinen diğer bazı etkileri ise şöyle: • Şişkinliği giderir. • Migren ağrısına iyi gelir. • Soğuk algınlığından çabuk kurtulmayı sağlar. • Öksürüğü ve astım belirtilerini hafifletir. • Terlemeyi arttırır, ateş düşürücüdür. • Ağız kokusunu giderir. • Bağışıklık sistemini güçlendirir. • Saç dökülmesini ve kepeklenmesini engeller. • Yağı dudak uçuğuna iyi gelir. Niko Kortigan: (530) 206 06 32
Hacımemiş Mahallesi’ne girip lavanta kokusunu takip ederek ulaşacağınız bu dükkanın adı Lavantacı. Serpil Akbulut’un iki yıldır işlettiği dükkanda, adından da anlaşılacağı üzere sadece lavanta içeren ürünler satılıyor. Neler yok ki burada! Lavanta keseleri, kolonyalar, doğal sabunlar, el işlemeli yastıklar, göz bantları, çantalar, lavanta fideleri ve kuru lavantalar… Her hasat zamanı üreticisinden taze taze alınan bu lavantaların üç yıla yakın bir süre kokularını kaybetmediğini öğreniyoruz. Serpil Hanım, sabun ve kolonya hariç hepsini kendi dikip işliyor, bazen toplu satışlar da yapıyor. Daha okul çağına gelmeden annesinden terzilik öğrenmiş ve üniversitede moda okumuş biri için oldukça isabetli bir iş. Ancak bu buz dağının görünen yüzü. Serpil Hanım aslında ne lavantayla ne de dikişle uğraşmış bundan yıllar önce. Okul hayatı boyunca aldığı bale ve buz pateni eğitimi sayesinde 2003 yılında Anadolu Ateşi’ne katılarak dans etmiş yıllarca. Geçirdiği bir kaza sonucu dansı bırakmak zorunda kalınca, hayat onu Alaçatı’ya kadar getirmiş. İki yıl önce buraya yerleşmesindeki en önemli nedense, büyük şehir hayatından uzak ve ona evde olma hissini veren bir yer özlemi. Alaçatı lavantasının ününü duyması ve civarda hiç böyle bir dükkan olmaması da iş kurma hayallerinin fitilini ateşlemiş. Şimdilerde ise İstanbul’da da bir şube açma fikri var. Serpil Hanım Alaçatı’da yaşadığı için Lavantacı tüm yıl hizmet veriyor. Yazları 10:00-01:00, kışları 10:00-18:00 saatleri arasında kapısı müşterilerine açık. Son olarak, iyi bir lavanta tarlasının ortalama üç senede oluştuğunu ve haziran ortası gibi açıp temmuzda hasat edilerek kurutulduğunu söyleyen Serpil Hanım, lavanta üreticiliği ile ilgili şunları kaydediyor: “Alaçatı lavanta yetiştirmek için hem iklim hem de toprak açısından oldukça uygun bir yer. Her geçen gün artan ilgiyi karşılamak için daha fazla üreticinin desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.” www.lavantacim.com Lavantalı cheesecake
Biberli çikolata olur da lavantalı cheesecake olmaz mı! Tokoğlu Mahallesi’ndeki pastane Furun’da her görenin denemek istediği bu cheesecake’ler özel lavanta şurubuyla yapılıyor. Ben de bu lezzeti tatmak istiyorum diyenler için mekan 07:00-03:00 saatleri arasında açık.
Furun
11
sanat
10 YILI DEVİRDİK AMA NASIL GEÇTİ ANLAMADIK İLKER METİN
Alaçatı’nın sanat merkezi haline gelen Kırmızı Ardıç Kuşu Sanat Galerisi, 10. yılını geride bıraktı. Galerinin sahibi Ressam Sayra İnce Muran (49), eşi Levent Muran ile birlikte açtıkları bu mekanın 10 yılda neler yaşadığını, sanat adına hangi yolları kat ettiğini Alaçatı+ dergisine anlattı. “Neden Alaçatı?” sorusuyla başlayalım… Alaçatı, gerek mimarisi gerekse yaşam biçimi olarak kendine özgü bir belde. Hem büyük bir şehirde yaşıyormuşçasına her türlü ihtiyacınızı karşılayabiliyorsunuz hem de sakin bir sahil kasabasındaymış gibi yaşayabiliyorsunuz. Yılın 12 ayı burada yaşadığım için bunları söylüyorum. Sokakları, evleri, havası her şeyi güzel geliyor bana, kendi başına bir sanat eseri gibi sanki. Kırmızı Ardıç Kuşu’nun kuruluş hikayesini anlatabilir misiniz? Eşim ve ben sanatın yaşamımızı olumlu etkilediğini bildiğimiz için Alaçatı’ya yerleşmeye karar verdik. Alaçatı’nın kendine has mimarisi ve doğal dokusunun içimizde uyandırdığı etkiyle ev, atölye ve sanat galerisi üçgenini birlikte kurmaya karar verdik. O günden bu yana 10 yıl geçti ve nasıl geçtiğini anlayamadık diyebilirim. Yaşanan süreçte Alaçatı büyümeye başladı ve çehresi değişti. Kısacası o da bizim gibi yaş aldı, belki de olgunlaştı. Galerinin dekorasyon ve tasarımında kimlerin imzası var? Galerinin tasarımını eşimle birlikte gerçekleştirdik. Eskiye olan hayranlığımız ve korunması gerekenlere olan hassasiyetimizle mümkün olduğu kadar dokusunu bozmadan tasarladık her şeyi. Onu bir canlı gibi düşünüp üzerine olan giysileri prova ederek diktik adeta. Bu nedenle doğal ve özgün bir havası var. Hemen hemen her yerine elim değmiştir, taban
12
RÖPORTAJ
boyasından tavana kadar. Ailece sanatçı olma haliniz oğlunuza nasıl yansıyor? Oğlum Ardıç 18 yaşında ve sanatla yakıdan ilgili, yetenekli bir çocuk. Yaşadığı ortamla ilintili olarak bu yolu seçmesi gayet doğal. Galerinin içerisinde büyüdü diyebiliriz. Kırmızı Ardıç Kuşu’nun ilk sergisinde kimin eserleri vardı? Galeriyi kurmaya karar verdiğimizde, Özdemir Altan’ın desteği ile ilk sergimizi açtık. Alaçatı için tek ve uzun soluklu bir sergi oldu. İnanılmaz sayıda izleyici ile buluştu ve gelecek planlarımızı yaparken yolumuzu sağlam temellerle çizmemizi sağladı. 10. yılınızda geri dönüp baktığınızda neler görüyorsunuz? Bu 10 yıl hızlı geçse de zorlu ve sanat adına sorumluluk yüklü bir süreçti. Elimizden geleni yapmaya çalıştık. Amacımız, sanatı
Galerinin tamamı, Kırmızı Ardıç Kuşu ve Metazori aldı iki galeri ve bir de tasarım dükkanından oluşuyor. günlük hayatın içerisine taşımak ve izleyici ile buluşturmaktı. Bir tatil beldesinde bunu başarabilmek gerçekten sanatın gücünü bir kez daha kanıtladı bizlere. Bugüne kadar kaç sanatçı ve eserlerini ağırladı galeri? 64 kadar sanatçı ağırladık. Her biri birbirinden güzel ve enteresan anıları beraberinde getirdi kuşkusuz. Ömer Uluç aramızdan ayrılmadan önce onu galerimizde ağırlamış olmak ve onu tanıma şansına sahip olmak benim için önemli bir anıdır. Bugüne kadar kaç ziyaretçi ağırladınız? Ziyaretçi sayısını tahmin etmem çok güç inanın.
Sansürlü Dünyanın Sansürsüz Duyguları Türk çağdaş sanatının genç ressamlarından biri olan İlke Kutlay’ın sergisi 15 Eylül 2014’e kadar Kırmızı Ardış Kuşu’nda sanatseverleri bekliyor. Figüratif işleriyle sanat piyasasına farklı bir soluk getiren sanatçının sergisinde; genç bir kadının masum güzelliği ve yırtıcı bir hayvanın hırçın duruşundan oluşan tezat hissiyatlar aynı tuvalde buluşuyor. Sanatçı fırça darbeleriyle ışık oyunları yarattığı resimlerinde gerçekçi bir form oluştururken, kullandığı pastel tonlar ve resmettiği yarı çıplak genç kadın karakterlerine eşlik eden vahşi hayvanlarla tuval üzerinde duygusal bir kompozisyon oluşturuyor. Detaylı bilgi için: www.alacatikirmiziardic.com
Galeri tüm yıl açık mı? En yoğun olduğu aylar hangileri? Galerilerimiz sadece yaz döneminde kişisel ve karma sergileri ağırlıyor. Bazen özel durumlar ve farklı zamanlarda da açık olabiliyor. Galerinizin en belirgin özelliği nedir? Genç kuşaktan temsilcilere yer vermeye özen gösteriyoruz. Her zaman olduğu gibi sanatta da hedefimiz ileriye bakmak. Sergi alanları dışında bir de tasarım dükkanı var galeri kapsamında. Bu dükkanın içeriği ve çalışmalarından bahseder misiniz? Evet, galerilerin dışında geri dönüşüm, yeniden kazanım ve doğa çıkışlı işlerimin yer aldığı bir tasarım dükkanım var. Genelde benim tasarımlarım olsa da, konseptimize uygun farklı tasarımcıların işleri de yer alıyor. Günlük kullanım için üretilmiş, her biri tek sanat eserleri yer alıyor diyebiliriz tasarım dükkanında. Alaçatı sizce bir sanat merkezine dönüşüyor mu? Geleceğini nasıl görüyorsunuz? Alaçatı bence bir sanat markasına dönüştü bile. Birçok galeri var ardı ardına gelen, etkinlik düzenleyen. Geleceğe umutla bakıyor ve daha iyiye gideceğine inanıyorum. Biz de Alaçatı’da yaşayan sanatçılar olarak, Alaçatı Sanat Dostları çatısı altında 19 Mayıs Genç Sanat Günleri etkinliğini düzenleyerek hem geçlere hem Alaçatı’ya hem ülkemize katkıda bulunmak istedik. Bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirdik.
13
DOSYA
EYLÜLde TEKNE KEYFİ
Açık denizin tadını çıkarmak ve karaya ayak basmadan tek tek koyları keşfetmek için tek yoldur tekne gezisi. Bu geziyi kendisine ve sevdiklerine özel kılmak isteyenler için tekne nereden kiralanır, ücretler hangi aralıktadır, en popüler rota nedir, diye bir araştırma yaptık.
HANİFE YAŞAR / hanife@alacatiplus.com
T
ekne kiralamaya karar verdiniz ancak hangi türünü tercih edeceksiniz? Kişi kapasitesi, kamara sayısı, hızı ve konforuna göre değişiyor tekneler. Kiralama yapan firmaların ise kimi kendi filosuna sahip, kimi de yat sahipleriyle anlaşmalı acenteler. Dilerseniz önce kısaca türlerine göz atalım, hangisinin size hitap ettiğine siz karar verin. Gulet mi, motoryat mı, yelkenli mi? Gulet dediğimiz tekne türü ahşaptan oluşan el yapımı bir gemi aslında. Hem kıyıya yakın gezilerde hem de konaklamalı uzun yolculuklarda sıkça tercih edilen guletlerin uzunlukları genellikle 15-55
14
metre arasında değişiyor. Bu uzunluk yolcu kapasitesine göre belirleniyor. Yeme içme, gece konaklama ve güneşlenme için ideal bir alana ve ekipmana sahip anlayacağınız. Olmuşken daha lüksü olsun derseniz, işte onun adı motoryat. Hareketi yelken ve rüzgar tarafından sağlanmayan tipik bir motoryat, geniş oturma alanı ve staterooms denilen lüks kamaralara sahip. Oteldeki suit odalar gibi yani. Hem konaklamalı hem de çok daha konforlu bir gezi için tercih edilebilir. Uzunluğu sekiz metreden başlayan motoryatların 12 metreye kadar olanları mürettebatsız kiralanabilirken, daha büyükleri kaptan, rehber, mühendis, aşçı, kamarot ve güverte tayfası olmadan kiralanamıyor. Özellikle birkaç günlük ya da haftalık kiralamalarda daha çok yolu, daha kısa sürede kat etmek için tercih ediliyor.
DOSYA
koyu olan bir yer değil. Ama geziniz bir günden fazla ya da haftalıksa Çeşme’den çıkıp Bodrum hatta Yunanistan sularına kadar gidebilirsiniz. Gerçi Alaçatı ve Çeşme’deki müşterilerin genel tercihi günübirlik gezilerden yanaymış ama aklınızda bulunsun yine de. Peki Çeşme’de nereleri gezebilirsiniz? Eşek Adası, Mavi Koy, Cennet Koyu, Aya Yorgi, Kum Beach, Sakız Adası, Hacettepe Koyu ve Sığacık Körfezi hemen hemen her teknenin alternatifleri arasında. İster durmadan ilerleyin, ister demir atıp denize girin, isterseniz de koy ve adalarda karaya çıkın. yelkenlide öncelikli Gulet ve motoryatlar, Çeşme’de genellikle günübirlik amaç kuşkusuz kullanmayı bilseniz kiralamalar tercih ediliyor. Birkaç ki spor. Rüzgarın dahi kaptansız gücüyle ilerleyip kiralanamıyorlar. Ve günlük kiralamalarda ise Yunanistan ağırlık merkezi suyun ikisinde de elektrik sularına kadar uzuyor rota. içinde olduğundan ihtiyacınızı karşılayacak suda denge sağlayan jeneratörler bu teknenin, yakıt bulunuyor. Tabii açısından ne kadar avantajlı olduğunu tekne kültüründe suyu ve elektriği iktisatlı söylemeye gerek yok. Yelkenliler de tıpkı harcama ayrıntısı baki. Son olarak şunu diğerleri gibi çeşitli boyutlarda ve kişi da eklemek gerekir; yiyecek alışverişinizi kapasitesinde üretiliyor. Üstelik isterseniz kendiniz karşılamalısınız. Dilerseniz bazı teknelerde listeyi verip bu işi mürettebata da mürettebatlı olarak da kiralayabilirsiniz. bırakabilirsiniz. Seyir esnasında ise soğutma, Çeşme’de rota belli pişirme gibi aşçılık hizmetini teknedeki ekip Kiraladığınız tekne size özel olacağı üstleniyor. Gezi ve spor bir arada olsun isteyenler için elbette rotayı siz belirleyeceksiniz. içinse meydan tabii ki yelkenlinin. Seyir Günübirlik düşünüyorsanız rota az çok konforu diğerlerine göre daha az olan belli; çünkü Çeşme, Ege’nin güneyi gibi bol
Her bütçeye göre tekne var Teknelerin günlük kiralama bedeli değişken; çünkü çok çeşit var ve haliyle yakıt tüketimi, teknenin konforu fiyatını da etkiliyor. Hangi firmadan hangi tip tekneyi, kaça kiralayacağınıza gelince… Saint Mary, sadece bir gulet teknesi olan bir firma. 45 kişi kapasiteli ve altı kamaralı bu tekneyi ister günübirlik ister haftalık kiralayabilirsiniz. Günlük bedeli 1.000-1.500 TL arasında değişiyor. Yoğunlukları eylül ayının sonuna kadar devam ettiği için birkaç gün önceden arayıp yer ayırtmak gerekli. Her teknede olduğu gibi özellikle çocuklar için güvenlik sağlayan ağlarla donatılmış durumda. Kiralamalar ekim ayının ortasına kadar devam ediyor. Tabii isterseniz çoklu turlarına da katılabilirsiniz. Saint Mary’ye Çeşme Marina’da bulabilirsiniz.
15
DOSYA
Sude Yat, gulet ve motoryat kiralama hizmeti veriyor. Tekneler ortalama 12 kişilik ve günübirlik ya da konaklamalı tercihe uygun. Fiyatlar 300-2.000 euro arasında değişiyor. Mürettebat olarak kaptan ve iki yardımcı görevli oluyor genelde. Tekne çıkışları Çeşme Dalyanköy ya da Alaçatı’dan yapılıyor. Kaptanın rotası ise tüm koylar! Eylül ayında ortalığın sakinlemesine aldanmayıp bir hafta öncesinden randevu almanız en iyisi. Gerçi yatçılar arasında işbirliği olduğundan hiçbir müşteri geri çevrilmiyor, mutlaka bir tekne bulunuyor ama siz yine de işinizi garantiye alın. Yaz
16
sezonu olarak ekim ayına kadar kiralama yapılsa da Sude Yat, kış aylarında balık tutmak ya da hafta sonu deniz havası almak isteyenler için de çıkarıyor teknelerini. Madamarine’de ise gulet, motoryat ve yelkenli tipi tekneler kiralanabiliyor ancak hepsi kaptanlı olmak koşuluyla. Burası yat sahipleriyle anlaşmalı bir acente olduğu için alternatifler biraz daha fazla. Guletler 3-5, motoryatlar ise 2-4 kamaralı. Günlük kiralama bedelinin 1.000-5.000 euro arasında değiştiği Madamarine’de eylül ayı sonuna kadar kiralama yapılabiliyor. Gidip görüşmek isterseniz yeri Çeşme Marina’da. Asıl işi tekne satışı olan ancak kiralama da yapan Sesna’da gulet, motoryat ve yelkenli türleri mevcut. Sesna da tekneleri sahiplerinden tedarik eden bir acente. Fiyatlar 2.500-15.000 euro arasında seyrediyor. Yunanistan sularına kadar geniş bir rotaya sahip, müşterinin tercihine göre. Yelkenlileri kaptansız kiralamak da mümkün isterseniz kaptanın yanında mürettebat da katılabiliyor. Guletlerde ise kaptan, servis elemanı ve bir de aşçı görev alıyor. Çeşme’de eylül ayı ortalarına kadar kiralama devam ederken, güneyde ekim sonuna kadar sürüyor. Tekne Türk, daha ziyade Güney Ege’de aktif olan bir firma ancak Çeşme çıkışlı gulet, motoryat ve yelkenlileri mevcut. Burada da isterseniz yelkenlileri kaptansız kiralayabiliyorsunuz. Ekim sonuna kadar kiralamaların devam ettiği Tekne Türk’te, fiyat aralığı vermek gerçekten zor; çünkü her tür kendi içinde de ekonomik, standart, luxury, VIP, deluxe gibi sınıflara ayrılmış.
Ancak yine de bir rakam vermek gerekirse; guletlerde ortalama 600-7.000 euro motoryatlar 900-15.000 euro ve yelkenliler 2.000-5.000 euro arasında değişiyor. Kutluay Yachting’in kendi filosu yelkenlilerden oluşurken, gulet ve motoryatlar tekne sahiplerinden tedarik ediliyor. Dört kişilikten 40 kişiliğe kadar tekne bulmak mümkün. Günlük ücretler 800-3.500 TL arasında değişiyor. Bu fiyatlara kaptan ve mürettebat ücreti dahil değil. Haftalık kiralamalarda fiyatların biraz daha düşeceğini ekleyelim. Konaklamalı kiralamalarda rota güneye kadar çizilebiliyor. Kasım-nisan arası tekneler bakıma girdiği için kasım ayına kadar kiralama şansınız var. Yoğunluktan etkilenmemek için en az üç hafta öncesinden yer ayırtmanızda fayda var. Nashira Yachting, tüm tekneleri acentelerden ve kaptanlı kiralıyor. Gulet, yelkenli ve motoryat seçeneklerinden birini seçmeniz yeterli. Nashira müşterilerinin çoğu Çeşme ve koylarını gezmeyi tercih ediyor. Eylül ayında günlük kiralama ücreti 1.750-5.000 euro arasında ve kiralamalar ekim ortalarına kadar sürüyor. Son olarak Lemon Sailing School var sırada. Burası yelken eğitimi veren bir firma olduğu için genelde eğitim ve kiralama bir arada ancak özel kiralama da yapılıyor. İki adet Azuree yat ve üç tekneden oluşan da bir yelkenli filosu var. Ücretler günlük 550 euro+KDV, haftalık ise 3.000 euro+KDV. Konaklamalı tekne eğitimlerinde yemek hazırlama hep birlikte yapılırken, günlük kiralamalarda mürettebata ait bu iş. Tekneler üç kabinli ve maksimum altı kişilik. Eğitimli turların yaz rezervasyonu şubat gibi başlıyor. Saint Mary: (532) 474 35 26 Sude Yat: (532) 412 77 29 Madamarine: (232) 464 01 04 Sesna: (232) 712 08 66 Tekne Türk: (252) 417 85 05 Kutluay Yachting: (232)712 28 00 Nashira Yachting: (232) 712 12 60 Lemon Sailing School: (232) 712 98 87
ALIŞVERİŞ
Güzellİk sırları
Geçmİşten gelen koku Beş asır önce Osmanlı Sarayı’na giren ilk parfüm Buhur Suyu geri döndü. İçeriğinde misk, sarı sandal, buhurumeryem, hasılbend ve öd ağacı bulunduğu bilinen parfüm, BKG Müze Mağazaları’nda satışa sunuluyor.
Yazı yavaş yavaş geride bırakıp sonbahara hazırlandığımız bu günlerde, bakım ve güzellik ürünlerimiz de yerini yenilerine bırakıyor. Peki bu ayki listemizde neler var? Kİrpİkler fora!
UZUN SÜRE KALICILIK Dudaklara daha dolgun bir görünüm veren muhteşem parlaklığa sahip dudak parlatıcısı Laura Mercier Lip Glacé ile uzun süre kalıcı renk keyfi. Fiyatı 97 TL.
Givenchy Noir Couture Volume ile anında yoğun hacim. Fırçadaki beyaz lifler en küçük kirpiklerinizi bile yakalayıp tek tek ayırırken, siyah lifler doğru miktarda ürünün bütün kirpiklere yayılmasını sağlıyor. Fiyatı 96 TL.
Güneş lekelerİne çİfte koruma Unitone 4 krem ile hâlâ etkisi devam eden güneşten korunurken lekelere karşı savaş açabilirsiniz. İçeriğinde leke açıcı Lumiskin’in yanı sıra melanin baskılayıcısı olan ß-White ve antioksidan ve anti aging etkili Vitamin C bulunuyor. Fiyatı 107.50 TL.
Göz altları canlansın! Mama Mio’dan Eye Know… 60 saniyelik bir bakımla; 24 saat nemlendirme, göz altı torbalarını önleme, siyah halkaları yok etme ve kırışıklıklarla savaşma etkisi bir arada. Fiyatı 169 TL.
ÇİÇEKLERİN EFSANEVİ AŞKI Miss Dior Blooming Bouquet, çiçek filizlerinin güzelliği ve taç yapraklarının kadifemsi yumuşaklığını gözler önüne seren hoş bir çiçek kompozisyonu… Fiyatı: 100 ml 352 TL.
Çabucak kuruyan far Canlı ve yoğun bir sonuç veren, kremsi, çabuk kuruyan MAC Paint Pot farlar 22 renk seçeneğiyle karşınızda. Ağırlık yaratmadan göz kapağında hemen kuruyan ve renk canlılığı uzun süre kalan bu ürünün fiyatı 65 TL.
Yıpranmış saçlara acİl bakım PHYTOKÉRATINE maske, yıpranmış ve zayıf saçlara yoğun ve anında etkili bir bakım için bitkisel keratinin gücünü sunuyor. İçerdiği hyaluronik asitle saç tellerini besleyip dolgunlaştırıyor. Fiyatı 95 TL.
17
5
MODA
İLHAM KAYNAĞI
KADININ SIRLARI İster kabul edelim ister etmeyelim, ünlüler modaya bakış açımızı şekillendiriyor. Giydiklerine, taktıklarına bakarak kendi stilimizi biçimlendiriyoruz. İşte Türkiye’nin en güzel kadınlarından size özel stil tüyoları… Sibel Arna’yla
sibel_arna@hotmail.com
Giuseppe Zanotti
Christian Louboutin
Çağla Şİkel
Yüksek topuk hayranıyım Stilim ‘ortaya karışık’ diyebilirim. Elbiselerimi bir stiletto ile tamamladığımda da benim, zımbalı deri ceketimi yırtık jean ve postallarla tamamladığımda da… Bu ara göbeği açıkta bırakan body’lere ve hafif İspanyol dar pantolonlara taktım. Takılar benim olmazsa olmazım. Kafkas, Sait Koç, MonReve, Cla ve Evren Kayar favori markalarım. Spor ayakkabıda Nike ve New Balance severim. Ayrıca stiletto, platformsuz yüksek topuk hayranıyım. Guiseppe Zanotti ve Christian Louboutin dolabımda en çok olan markalar.
18
Özge Ulusoy
Oranın bİr plaj olduğunu unutmayın En sevdiğim mayo, bikini rengi siyah. Hem asil hem garantili. Favori plaj kıyafetim koleksiyonumdaki file tunikler. Plajda şık olmak için abartıdan uzak olmak şart. Oranın club değil plaj olduğunu asla unutmayın. Mayonuzu mutlaka deneyerek vücut şeklinize ve ten renginize uygun alın. Bazı kadın vardır, giyinirken kendini gizler. Plajda mayolu görünce hemen anlarız ne kadar güzel bacakları ve ne kadar güzel popoları olduğunu. Ben de plaj güzelliği, plaj cazibesi diye ayrı bir şey olduğuna inanıyorum. Bu kadınların biraz cesaretlendirilmeye ihtiyacı var o kadar.
MODA
Avedis
Ahu Yağtu
Tercİhİm vintage takılar Vintage parçalar biriktiriyor ve günlük kıyafetlerle kombinleyerek kendi stilimi yansıtıyorum. Trendleri kovalayıp herkesle aynı olmayı kimse istemiyor artık. Vintage parçalar bu anlamda hayat kurtarıcı. En çok jean ve sneaker giyerim. Bu sıralar daha çok basic ürünlere yöneldim. Günlük yaşamımda rahat giyinmeyi tercih ediyorum. Favori markam diye bir şey yok. Stilime uygun markaları tercih ediyorum genellikle. Ancak koleksiyon olarak Balmain’i, tasarımcı olarak Alexander McQueen ve Sarah Burton’ı, RicardoTisci’yi ve Jean Paul Gaultier’i beğeniyorum. Aksesuar bazen bir kombindeki en önemli unsur olabiliyor. Takı kullanmayı seviyorum. Özellikle vintage takılar tercih ediyorum. Takı tasarımında Avedis’i çok beğeniyorum. Gerçek olup olmadıkları çok da önemli değil ama eski dönem mücevherler çok değerli benim için. Özellikle babaanneminkiler ve anneminkiler.
M.A.C Ruby Woo
Eda Taşpınar
Sandalet İçİn üç kural
Serenay Sarıkaya
Boyfirend jean ve topuklu… Modayı takip etme konusunda iddialı değilim. Ama işim gereği yakınım. Baştan aşağı kadınsı giyinmekten hoşlanmıyorum ama boyfriend jean’i topuklularla tamamlamayı çok seviyorum.Ya da hiç makyaj yapmayıp sadece bir kırmızı rujla sokağa çıkıyorum. Ruj hep aynı ruj. Çok uzun süredir M.A.C’in Ruby Woo’sunu kullanıyorum.
Stil önerileri vereceksem asla yapılmaması gereken şeylerden başlayayım. Şu üçünü sakın yapmayın: 1. Sandaletlerinizin bile önüne geçip onlardan rol çalacak derecede renkli ojeler sürmeyin. 2. Ayak parmaklarınızın sandaletlerinizden dışarı taşmamasına dikkat edin. Sandaletlerinizi modaya göre değil ayak yapınıza göre seçin. 3. Plajda bikini altına topuklu ya da rugan sandalet asla giymeyin. Gladyatör sandaletler kendi kendilerine iddialı ve avangart parçalar olduğu için sade elbiselerle kombinlenmeleri daha doğru olur. Sandaletlerinizin bağcıkları varsa mutlaka bağlama şeklinin bacak yapınızı okşayıcı şekilde olduğundan emin olun. Mesela alt bacağınız kısa ise daha bilekte modeller tercih etmeli, uzun ise yukarı kadar bağlananları tercih etmelisiniz. Hiç topuksuz, bohem düz sandaletleri mini elbiselerle giymenizi öneriyorum. Bu stil sizi tarz sahibi ve sofistike gösterecektir.
19
ONUR ÇAM, MESUT ŞEN
HABER
BİR AYDA BEŞ YARIŞA KATILDI 17-23 Ağustos 2014 tarihleri arasında BURC Beach’te gerçekleşen Burn Kiteboard Dünya Şampiyonası, heyecanlı yarışlara sahne oldu. 32 ülkeden 120 sporcunun yarıştığı şampiyonada elbette başarılı sporcumuz Salih Alexander Çakır da yer aldı. Şampiyona devam ederken bir araya geldiğimiz Çakır ile kiteboard kariyerini ve bu sporun gelişimini konuştuk.
20
HANİFE YAŞAR / hanife@alacatiplus.com İstanbul’da ilk kez yapılan dünya şampiyonasında atmosfer nasıl? Tek kelimeyle müthiş! 52 erkek, 14 kadın sporcu katıldı. Dört yıldır milli sporcu olarak yurtdışında yarışlara katıldığım için buraya gelen tüm sporcuları tanıyorum, samimi bir arkadaşlığımız var. Zamanında ben onların ülkelerine gidip yarışmıştım. Şimdi biz onları ağırlıyoruz. Çok güzel bir duygu, bu beni çok mutlu etti. Bu arada İstanbul’da 2000’li yılların başından beri çeşitli yarışlar yapılıyor, hatta dünya kupasının bazı ayakları da İstanbul’da yapılmıştı. Ancak ilk kez dünya şampiyonası yapıldı ve dünyanın en büyük organizasyonlarından biri olduğunu söyleyebilirim.
Yurtdışından gelen sporcular Türkiye’yi nasıl buluyor? Henüz İstanbul’un merkezi yerlerini görmeseler de büyük ve kalabalık bir şehrin nasıl böyle güzel bir plajı olur, diye şaşırıyorlar tabii. Yarış sonrası İstanbul’u keşfedecek olanlar var içlerinde. Ancak daha önce Gökova’ya, Alaçatı’ya gelmiş arkadaşlar olduğu için genel olarak Türkiye’yi çok beğeniyorlar. Zaten malum Alaçatı, dünyaca ünlü bir windsurf merkezi. Türkiye’nin keşfedilip yabancı sporculara tanıtılacak birçok yeri var aslında. Yalnız bu tanıtımda biz sporcuların bireysel çabaları çok yetersiz kalıyor. Devlet teşviki bu ilgiyi daha da fazla artırabilir. Peki bir kiteboard sporcusu olarak Alaçatı’yı nasıl değerlendirirsiniz?
HABER
Rüzgar koşulları ve konumu itibariyle müthiş bir yer Alaçatı. Windsurf için çok avantajlı bir yer ama kiteboard için kapasitesi sınırlı maalesef. Kiteboard indirip kaldırma alanı gerektiriyor. Elbette yapılabiliyor ancak bir yarışta çok fazla sayıda sporcuyu kaldıramıyor Alaçatı. O nedenle Çeşme çevresinde farklı koylara yönelmeye başlandı. Türkiye’de en uygun yer neresi kiteboard için? Benim için yaşadığım yer; Gökova. Buranın termik bir rüzgarı var. Yani dış rüzgarlara bağlı değil kendi rüzgarını kendi üretiyor. Haliyle sabah 11:00’de başlayıp akşam 18:00’e kadar esiyor. Büyük bir plajı var ve 200 kadar sporcuyu kaldırabiliyor. Kiteboard’a nasıl başladınız? 12 yaşında windsurf ile başladım spora. Yıllarca Türkiye ve yurtdışında Hatta sırf Salih Alexander yarıştım. rüzgar sörfünün Çakır, İstanbul merkezi Alaçatı diye üç yıl yaşadım ile başlayıp orada. Daha Gökçeada, Alaçatı, Urla ve sonra 2005 yılında kiteboard Gökova’da bir ay içinde ile tanıştım ve her beş yarışa katıldı. şey değişmeye başladı. 2008’de de tamamıyla kiteboard’a geçtim. Windsurf ve kiteboard arasında tatlı bir çekişme var gibi. İkisini de yapmış biri olarak neler söylersiniz? Her spor dalında olduğu gibi bunda da “bizimki daha iyi” iddiası var. İkisinin de keyfi çok farklı aslında. Windsurf yaparken 25-30 knot’larda dalgalarla takla atmalar başka, kiteboard yaparken 15-20 knot’larda zıplayıp 10 metre yükselmeler başka bir keyif. Eğitim vermeye devam ediyor musunuz? Evet. Gökova Kite Maksimum’da profesyonel eğitmenliğe devam ediyorum. Okuldan sonra bir de kafeterya açtım. 2009’dan beri board imalatı yapan bir atölyem var ayrıca. Sporculuk bu yıla kadar ağır basıyordu ama artık yorucu olsa da iş ve sporu aynı anda yürütmeye başladım. Sabah 08:00’de kalkıp atölyeye gidiyorum. Öğlen kite dersi verip ardından antrenman yapıyorum. Daha sonra kafeteryaya gidip işlerimi hallettikten sonra gece 12:00 gibi yatıyorum.
Sırf winsurf’ün merkezi olduğu için üç yıl Alaçatı’da yaşadım. Rüzgar koşulları ve konumu itibariyle müthiş bir yer.
Kiteboard ne zaman yapılmaya başlandı Türkiye’de? 2000’lerin başında Ogan Tüzel’in kiteboard’u getirip tanıtmasıyla başladı.
21
HABER
İstanbul, Gökova ve Alaçatı’daki bazı arkadaşlar da merak edip uyguladılar. Bense 2005 yılında Bora Atalay’ın sayesinde başladım ve bugüne kadar geldim. Profesyonel olmak için diğer sporlardaki gibi çok küçük yaşlarda başlamaya gerek yok mu? Ben bu spor henüz gelişme halindeyken dahil olduğum için bir noktaya kadar geldim. 29 yaşında başladım ve bu bir spora başlamak, başarılı olmak için geç bir yaş aslında. Bizimle birlikte gelişen bir spor oldu kiteboard. Ancak bu yıl bakıyorum, 16-17 yaşındaki gençler bizi geçmeye başladı. O yüzden bence ne kadar erken başlanırsa o kadar iyi. Dünyada kiteboard’un miladı nedir peki? Dünyada ise 90’ların ortasından itibaren kendini göstermeye başladı ancak çok yavaş ilerledi. Bir anda 2000’lerin başında popüler olup Avrupa’ya yayıldı. Dolayısıyla Türkiye o kadar da geç kalmış sayılmaz. Yeni başlayanlar için zorluk derecesini nasıl tanımlarsınız? Windsurf’ün başlangıcı çok kolay, ilerlemesi zordur. Kiteboard ise özellikle ilk 10 saatte sizi zorlayıp biraz canınızı sıkar. Ancak kaymaya başladıktan sonra her şey kolaylaşır. Rüzgara bağlı bir spor olduğu için zaman geçtikte ikisinde de günün koşullarına göre nasıl bir ekipman belirlemeniz gerektiğini öğrenirsiniz. Başta eğitmen sizi yönlendirir. Yaklaşık 15-20
Türkİye Şampİyonası Akyaka’da! 16-21 Eylül tarihleri arasında Muğla’nın Gökova ilçesine bağlı Akyaka’da, Maksimum Kiteboard Turkish Open kite sporcularını ağırlıyor. Geçen yıl 55 sporcunun katıldığı yarışa, bu yıl katılımın 100’ü geçmesi bekleniyor. Sporcular free style, course race ve slalom one hour olmak üzere üç kategoride yarışıyorlar. Salih Alexander Çakır, Merve Ceylan, Bilge Öztürk, Sedat Çelenk, Taner Aykurt gibi başarılı isimlerin yer aldığı şampiyonaya, lisans istenmediği için herkes katılabiliyor. Acemiler dahi kendilerini denemek için bu şansı değerlendirebiliyorlar. Kayıtlarsa Türkiye Yelken Federasyonu’nun web sitesinden ya da yarıştan iki gün önce kurulan stantlardan yapılabiliyor. Türkiye Şampiyonası’nı da tıpkı Dünya Şampiyonası gibi Playmaker organize ediyor.
saatlik bir eğitimden sonra tamamen kendi başınıza özgürce ve güvenle yapabilecek konuma gelirsiniz. Dünyada sörf yapmaktan en çok zevk aldığınız yerler hangileri?
Seçemeyeceğim kadar çok yer var aslında. Ama örnek olarak Mısır’ı verebilirim. Suyu, gökyüzü ve çöl ortamı farklı hissettirmişti bana. Onun dışında köpekbalığı korkusuna rağmen Avustralya, doğal güzellikleriyle Filipinler ve Brezilya’yı da sayabilirim. Yıl oyunca kaç yarış yapılıyor? 20’ye yakın yarış düzenleniyor. Dünya şampiyonası, Avrupa Şampiyonası, Türkiye Şampiyonası ve onun gibi yerel yarışlar yapılıyor. Bu yerel yarışların içinde yabancı sporculara açık olanlar var. Ayrıca özel ve Uluslararası Yelken Federasyonu’nun düzenlediği yarışlar da oluyor. Dünya sıralamasında en iyi dereceniz nedir? 2012 ve 2013 yıllarında olabildiğince çok yarışa katıldım ve puan topladım. Bu sayede Ocak 2013’te dünya dördüncülüğüne kadar yükseldim. Sonrasında katılamadığım yarışlar olunca gerilemeye başladım. Bu şampiyonadan sonraki durak neresi? Ağustos’un son haftası Gökçeada, ardından Alaçatı var. İkisi de uzun mesafe yarışları ve ulusal olmasına rağmen uluslararası katılımcılar kabul ediliyor. Alaçatı’dan sonra Pegasus Ligi’nin son ayağı için Urla ve Türkiye Şampiyonası için Gökova ile devam ediyor rota. Haliyle bir ay içinde beş yarışa katılmış oluyorum.
Burn Kiteboard Dünya Şampiyonası’nda, kadınlarda Steph Bridge, erkeklerde ise Maxime Rocher dünya şampiyonu oldu. Dereceye giren sporcular 35.000 ABD doları tutarındaki para ödülünü paylaştılar.
22
YAŞAM
Alaçatı’ya nasıl geldİm? Alaçatı Günlükleri Melek Toraman / melektoraman72@hotmail.com
B
ir kaç aylığına İstanbul’dan uzaklaşıp, Alaçatı’ya gelmeyi seçmiştim. Moda tasarımcısı olarak sürdürdüğüm profesyonel hayatıma biraz ara verip, burada doğadan ve denizden enerji toplama fikri hoşuma gitmişti. Alaçatı’nın sörf merkeziyle ilgili hep güzel şeyler duyuyordum. Buranın, sörfü öğrenmek için dünyanın en uygun yerlerinden biri olduğunu biliyordum. Ayrıca burada her mevsim de rüzgarlıydı. Ben de hasretle suya ve gençlik yıllarımda yaptığım sörfe dönmek için Alaçatı’ya geldim. Sörfü ilk defa doğduğum yerde, bir kuzey Almanya adası olan Sylt’te denemiştim. Burası ferah denizi, dalgaları ve bisiklet yollarıyla muhteşem bir adadır. Her sene sonbaharda dünya windsurf yarışması yapılırdı. Hayranlıkla rengarenk yelkenleriyle, dalgaların içine atlayan sörfçüleri izlerdim. Bazen de sörf tahtamızı alıp, arkadaşlarımızla güneş batışına kadar dalga sörfü yapardık. Tabii ki su çok soğuktu ama o suyun içinde olmanın verdiği duygu, yani kocaman okyanusla bir olmak ve doğanın gücünü anlamak inanılmaz güzeldi. Tasarımcı olarak İtalya’da üniversite eğitimimi sonlandırdıktan sonra İstanbul’da yoğun bir kariyer hayatına atıldım ve yaklaşık 10 sene sörften uzak kaldım. Geri dönme kararı aldığımda yaşım 35 olmuştu ve artık eski becerilerimin birçoğundan mahrum kalmış olacağımı düşünüyordum. Buraya geldiğim ilk günlerde oldukça zorlandım. Yelken ve board tasarımları çok değişmişti. Ben suda gereğinden fazla hızlı ilerleme eğilimindeydim ve dönüşleri bilmiyordum. Beni suda gören sörfçüler, tekniğimi biraz geliştirirsem yarışmalara katılabileceğimi söylediler. Dönüşleri de öğrendikten sonra, dönüş o dönüş oldu ve şimdi baktığımda sekiz senenin suda nasıl akıp gittiğine inanamıyorum. Buraya ilk geldiğim gün sanki hâlâ dünmüş gibi geliyor. Yaz-kış antrenman yaparak, yurtiçi yarışmalarda ikincilik ve üçüncülük dereceleri aldım. PWA Dünya Yarışması’nda son iki sene ilk onda olmayı başardım. Sörf, hayatımın önemli bir kısmını kaplıyordu.
Dünyanın en iyi sörfçüleriyle birlikte yarışmanın verdiği heyecan, beni bu spora daha çok bağladı. Denizin ve rüzgarın peşinde koşarken, Alaçatı dışında Ege’nin pek çok güzel yerini gördüm, çok güzel insanlarla tanıştım, suda çok güzel anlarım oldu. Bir gün kışın lodos rüzgarında açık suda tek başıma sörf yaparken, bir anda tek başıma olmadığımı fark ettim. Yelkenimin yüksekliğinde yanımda uçan bir martı vardı. Birlikte uzun mesafe yaptık, sanki bana eşlik edermiş gibi, sanki bana “Sen de benim gibi özgürsün, aç kanatlarını ve uç” dermiş gibi... Bir noktadan sonra martı yolunu değiştirdi ve yukarılara uçup gitti. Gözden kaybolana kadar arkasından uzun uzun baktım, yüzümde kocaman bir gülümsemeyle. Bunun, çok inandığım meleklerimin bana martı aracılığıyla gönderdikleri bir mesaj olduğunu biliyordum tabii ki. Denizde insan kendini dinleme şansını daha çok buluyor. Mavi suyun sesiyle bir olmak, insanı ruhunun derinliğine götürüyor. Zaten insanın en güzel yolculuğu içindeki yolculuktur. Ne güzel söylemiş Mevlana; Sen simdi su olduğunu düşün, ve kendini su gibi hisset... Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı... Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez-tükenmez olduğunu hatırla... Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini; girebilmeyi öğren insanların damarlarına. Hayat ver... Vazgeçilmez ol!..
ZEYTİN AĞACININ KUTSALLIĞI Denizde olmadığım günler resim yapıyorum. İlk sergimi iki sene önce Hacımemiş’in en güzel ve sakin zamanlarında Dutlu Kahve’de açtım, çiçekler ve ağaçlarla dolu bir sergiydi. Ağaçlara, özellikle de zeytin ağaçlarına çok farklı bir gözle bakmaya başladım, onlarda kutsal bir değer gördüm. Zeytin ağacı, binlerce yıldır pek çok kültür tarafından sihirli ve kutsal kabul ediliyor. Zeytin ağacının uzun ömürlü olması için ekstra bir bakım gerekmiyor. Bu yüzden de bu ağacın nasıl bu kadar uzun yaşayabildiği yüzyıllardır merak konusu. Zeytin, zeytinyağı ve zeytin yaprağının altın değerinde maddeler. Dolayısıyla bu dergide yayımlanan ilk yazımda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan zeytinliklerimiz meselesine değinmeden geçemeyeceğim. Hep beraber harekete geçip doğamızı daha iyi koruyabilmemiz gerekiyor. Ama maalesef biz bunun tersini yapıyoruz. Son günlerde üzerinde çalışılan yeni bir yasaya göre zeytinliklerimiz madencilerin, enerji ve inşaat şirketlerinin arka bahçesi olma riski taşıyor. Bunu duyurmak ve önüne geçmek amacıyla yola çıkan bir grup, Change.org üzerinden ‘Zeytin Hayattır’ adlı bir kampanya yürütüyor. Şimdi, bu kampanyayı imzalayarak yetkililerden zeytinin ölüm fermanı anlamına gelen yasa tasarısını iptal etmelerini isteme zamanı!
23
DEKORASYON
EVİNİZE
YENİ BİR
DOKUNUŞ
Sonbahar kapıya dayandı ama evinizde yapacağınız bazı dekorasyon hileleriyle sahiden kapıda kalmasını sağlayabilirsiniz. Biblolardan tekstil ürünlerine, mobilyadan mutfak aksesuarlarına kadar seçtiğimiz bu ürünler, evinizdeki canlılığı devam ettirecek.
BU CANADAN DAMA AKIYOR e ev syon v nd a r o k LEZZET de ea bilya, i Crat
ir an mo fi için e zinc Amerik rı perakend nbahar key a. a so ızd aksesu ahçelerde sıyla karşın nter b a e n l, C a e r c orlu ma Bar klu da lan ürünü Z zalarında lu s u m ğa Lo 374 T ıbadem ma ) 353 65 Fiyatı c 2 A 1 sya lu (2 . ve Aka ilirsiniz. Zor 510 57 57 ) b 6 21 bula asya ( 75, Ak
GEMİLERDE TALİM VAR
Deniz hav asını doya doya tüm yıl evinizde yaşamak iç kırlentlerin in işe izden başl ayın. Evim net’in fark . lı renk ve d esenlerdek deniz tema i lı ürünlerin den yalnız ikisi olan b ca u yastık 39 .90 TL, kırlent ise 16.90 TL. www.evim.n et
KUTU KUTU PENSEkutular,
garenk gören Bu ren ekçe’nin ilgi ize niz evin ’daki İp Alaçatı ından. İsterse loları, r biblola atacak bu bib tmek k ae k lı ık ş uhafaz iniz. m ı ız ın bilirs takılar kullana için de 716 82 45. (232) 24
DEKORASYON
SANDIKLI r SANDALYE çiçekle inizde
en çok i’nin ev Lazzon koleksiyonun n biri da ak açtırac an parçaların ır zıvır p r . Iv a göze ç atik sandalye kıllıca a r p de bu saklamak için tanesi ı in eşyalar ış sandalyen om i.c nm tasarla . www.lazzon L T 663
BARDAK MI B İBLO Zam MU? tasarı ansız mod
m a imza lar slogan , heyecan atan ı verici y la il w bira s evenl ww.shopth ginç ürünl e e Çünk re özel bir edesign.co re ü bu m p a , rça su bira b zama nuy ar n olma da biblo v dağı aynı or. ya da e kale m o Fiyatı ldukça uy lik ise 16 gun. 0 TL.
ESERİ
SANAT ens’ın GİBİ KAROLAR id Dick tilen rımcı S e
alı tasa ırlı sayıda ür rda Kanad özel sın men Home’la ra ıl y . 20 rı, Bey nik maddele karola Orga izin duvar ekliyor. arolarla evin b i r le k k siz n a in rlan eng li le tasa ölümünde z w. b . ww birçok ilirsiniz yaratab en.com beym
EN ŞIK İÇİN SLER tasarım SERVİ hur
p eş ’nın m a ahşa Alaçatı ula Home’d lı k r ı Sak psi fa dükkan yaması bu te ırlanmış. o b h k az ve el anılara an su bazlı ll u k r teknikle zararı olmay ı tepsi ığ Sağlığa rın kullanıld 7 62. la a y 6 bo ) 71 6 2 3 2 ( . 140 TL 25
LEZZET
‘nın katkılarıyla
PAZAR KAHVALTILARI İÇİN LEZZET ÖNERİLERİ T
ürkiye’nin dört bir yanından yöresel lezzetleri misafirlerine sunan Tadında Anadolu’nun market kısmında, envaiçeşit yöresel ürünü kolaylıkla bulabilir ve kahvaltı sofralarınıza özel lezzetler kazandırabilirsiniz. Şekerhanım’ın hiçbir katkı maddesi kullanılmadan hazırlanan reçelleri, üretimde doğallıktan ve geleneksel yöntemlerden taviz vermeyen Yalı Çiftliği’nin peynirleri ve Kürşat’ın tadına doyum olmaz zeytinleri, Tadında Anadolu’da en çok ilgi gören kahvaltılık ürünler arasında yer alıyor. Kahvaltı sofralarınız için birbirinden lezzetli unlu mamuller, börekler ve tatlılar bulabi-
26
Hafta boyunca heyecanla beklenen, günün en keyifli saatlerinden biri olan pazar kahvaltılarında birkaç küçük ipucuyla harikalar yaratabilirsiniz. BTA’nın en sevilen markalarından Tadında Anadolu ve Cakes&Bakes, kahvaltılar için birbirinden lezzetli alternatiflerle tat avcılarına farklı deneyimler sunuyor. leceğiniz Cakes&Bakes’te ise çok lezzetli alternatiflere ulaşabilirsiniz. Tadında Anadolu; İstanbul Atatürk Havalimanı, İzmir Adnan Menderes Havalimanı, Yenikapı İDO Hızlı Feribot İskelesi, Ankara Esenboğa Havalimanı ve Bursa Güzelyalı İDO Hızlı Feribot İskelesi’nde yer alıyor. Cakes&Bakes ise; İstanbul Atatürk Havalimanı, İzmir Adnan Menderes Havalimanı, Yenikapı
ve Bostancı İDO iskeleleri, Yenikapı-Bursa ve Yenikapı-Bandırma hatlarında sefer yapan hızlı feribotlarda lezzet tutkunlarıyla buluşuyor. Cakes&Bakes’lerden taptaze ve sıcacık alabildiğiniz poğaçaları kendiniz de yapmayı denemek ister misiniz? Cakes&Bakes şefleri, kahvaltılarınıza enfes tatlar katacak ev yapımı poğaça tariflerini sizlerle paylaştı.
LEZZET
Tam buğdaylı peynirli ev poğaçası
Malzemeler: 400 gram un, 100 gram tam buğday unu, 5 gram kabartma tozu, 125 gram margarin, 30 gram toz şeker, 12 gram tuz, 125 gram ayçiçeği yağı, 150 gram yoğurt, 30 gram ay çekirdeği içi. İç malzeme için: 300 gram beyaz peynir, 8 gram kıyılmış maydanoz. Süsleme için: 5 yumurta sarısı, ay çekirdeği içi. Hazırlanışı: Un ile tam buğday unu bir kapta karıştırılarak ortası havuz şeklinde açılır. Geri kalan diğer malzemeler unun ortasına konulup homojen olana kadar karıştırılır. Homojen haline gelen malzemeler un ile karıştırılıp hamur haline getirilir. Hamurdan 70 gram parçalar bölünerek yuvarlanır ve beze haline getirilir. Bezelerin üzerine bastırılarak hamur genişletilir. Beyaz peynir parçalanarak maydanoz ile karıştırılır. Genişletilmiş bezelerin ortasına aldığı kadar peynir konulup hamur D şeklinde katlanır. Birleşen uç kısımlar bastırılarak kapatılır. Hamurların üzerine yumurta sarısı sürülerek ay çekirdeği içi ile süslenir. Önceden ısıtılmış 180 °C fırında 20-25 dakika pişirilir. Fırının özelliğine göre pişme süresi kısaltılıp uzatılabilir.
Kepekli patatesli ev poğaçası
Malzemeler: 250 gram un, 250 gram kepekli un, 5 gram kabartma tozu, 250 gram margarin, 30 gram toz şeker, 12 gram tuz, 75 gram ayçiçeği yağı, 150 gram yoğurt. İç malzeme için: 2 adet iri boy patates, karabiber, kırmızı toz biber, tuz, ayçiçeği yağı. Süsleme için: 5 yumurta sarısı, susam. Hazırlanışı: İç malzeme için iki adet iri boy haşlanmış
Yalı Çiftliği Ezine Beyaz Peynir
Şekerhanım Ev Yapımı Reçel
patates rendelenerek içerisine tuz, karabiber, ayçiçeği yağı, kırmızı toz biber konularak karıştırılır. Un ile kepekli un bir kapta karıştırılıp ortası havuz şeklinde açılır. Ortasına hamur için diğer malzemeler konulur ve homojen olana kadar karıştırılır. Daha sonra un ile karıştırılarak hamur haline getirilir. Hamur 70 gram parçalara ayrılarak yuvarlanıp beze haline getirilir ve bezelerin üzerine bastırılıp genişletilir. Önceden hazırlanan patates harcı hamurların ortasına yeterince yerleştirilir ve sonra hamur D şeklini alacak şekilde kapatılır. Birleşen uçlar parmak yardımı ile kapatılır. Hamurun üstüne yumurta sarısı sürülür ve susam ile süslenerek önceden ısıtılmış 180 °C fırında 20-25 dakika pişirilir.
Kıymalı ev poğaçası
Malzemeler: 500 gram un, 5 gram kabartma tozu, 250 gram margarin, 125 gram ayçiçeği yağı, 30 gram toz şeker, 12 gram tuz, 150 gram yoğurt. Kıyma harcı için: 25 gram doğranmış maydanoz, 25 gram doğranmış dereotu, 200 gram kıyma, 200 gram kuru soğan, 25 gram ayçiçeği yağı (kıymayı kavurmak için), 1 gram tuz, 1 gram karabiber, 1 gram kırmızı toz biber. Süsleme için: 5 yumurta sarısı ve haşhaş. Hazırlanışı: Un bir kaba konup ortası havuz şeklinde
açılır. Kıyma, maydanoz, dereotu, baharatlar ve soğan harici diğer malzemeler unun ortasına eklenir ve homojen olana kadar karıştırılır. Daha sonra un ile karıştırılıp hamur haline getirilir. Hamur 70 gram parçalara bölünüp yuvarlanır ve üzerine bastırılarak genişletilir. Başka bir tencerede doğranmış soğanlar ayçiçeği yağı ile kavrulur. Kıyma ilave edilip bir süre daha kavrulduktan sonra baharatlar, maydanoz ve dereotu ilave edilip soğumaya bırakılır. Soğuyan kıymalı harç poğaçaların ortasına gelecek şekilde hamurlara paylaştırılır. Sonra hamur D şeklini alacak şekilde kapatılıp birleştirilir. Hamurun üzerine yumurta sarısı sürüldükten sonra haşhaş ile süslenerek önceden ısıtılmış 180 °C fırında, 20-25 dakika pişirilir. Fırının özelliğine göre pişme süresi değişiklik gösterebilir.
Sebzeli ev poğaçası
Malzemeler: 500 gram un, 20 gram sebzeli çeşni, 30 gram toz şeker, 5 gram kabartma tozu, 250 gram margarin, 75 gram ayçiçeği yağı, 125 gram yoğurt, 10 gram doğranmış maydanoz, 10 gram doğranmış dereotu, 50 gram rendelenmiş havuç, 50 gram rendelenmiş kabak. Süslemek için: 5 adet yumurta sarısı ve haşhaş. Hazırlanışı: Un bir kaba alınır. Ortası açılarak diğer malzemeler unun ortasına bırakılır. İyice karıştırılarak bütün malzemelerin birbirine geçmesi sağlanır. Daha sonra un ile karıştırılarak hamur haline getirilir. Hamur 70 gram bezeler halinde yuvarlanıp tepsiye dizilir. Üst kısmından hafif bastırılan bezelere, yumurta sarısı sürülür ve üst kısımları haşhaş ile süslenerek önceden ısıtılmış 180 °C fırında 20-25 dakika pişirilir. Fırının özelliğine göre pişme süresi kısaltılabilir ya da uzatılabilir.
Yalı Çiftliği Eski Kaşar
Yalı Çiftliği İzmir Tulum Peyniri
Yalı Çiftliği Erzincan Tulum Peyniri
27
YATÇILIK
’un katkılarıyla
DEMİR ATMANIN İNCELİKLERİ Teknenizle gezintiye çıktınız ve artık durup denizin tadını çıkarmanın zamanı geldi. Peki güvenli bir şekilde demir attığınızdan nasıl emin olacaksınız? İşinizi şansa bırakmamak için önerilerimize bir göz atın. İlk kural: Kaloma oranı hesaplama Kaloma oranı çoğunlukla çapa zinciri ya da halat zincir uzunluğunun, demirlenen yerdeki denizin derinliğine oranı olarak tanımlanır. Oysa bu yanlış bir bilgidir. Kaloma hesaplanırken denizin dibinden su yüzeyine olan mesafe değil, dipten çapa halatının teknedeki ırgat ya da makaraya ulaştığı noktaya olan mesafe dikkate alınmalıdır. Örneğin iki metre suda 10 metre kaloma bıraktığınız zaman, kaloma oranınızın 5:1 olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak teknenizin ırgat ya da çapa makarası sudan 130 cm yukarıdaysa, aslında kaloma oranınız 3:1 olacaktır. İkinci kural: Güvenli oranı bulma Kaloma bırakma, çapanıza binen yükün yatay olmasını sağlamak için gereklidir. Çapaya binen yük ne kadar düşey olursa çapanın kurtulması ve taraması ihtimali daha yüksek olacaktır. Güvenli bir şekilde demir atmak için minimum kaloma oranı 5:1 olmalıdır. Yer müsait olduğunda 7:1 daha güvenli bir orandır. Çapayla halat arasının belli uzunlukta (en az altı metre tavsiye edilir) zincir ile donatılması yükün yatay olarak etki etmesini kolaylaştıracaktır.
Nasıl bir çapa seçilmeli? Çıpa seçimi yaparken teknenin tipinden ziyade dip yapısına dikkat edilmelidir. Örneğin sürekli kumluk yerlerde demir atıyorsanız, fortress tipi çıpalar ağırlığına göre en iyi tutunmayı sağlayacaktır. Ancak bu tip çıpalar yoğun yosunlu dip yapısında tutmayacak, yosunların üzerine yatacaktır. Kayalık bölgelerde ise fortress tipi çıpaların takılma ve sıkışma ihtimali yüksektir. Pulluk tipi ve tırnaklı tip çıpalar değişken dip yapıları için daha kullanışlı olmakla beraber burnunda makarası olmayan teknelerde taşınması güçtür.
Makara üzerinde herhangi bir tipte çıpa taşırken, çıpanın iyice sabitlenmiş olmasına dikkat edilmelidir. Zira çıpa seyir halindeyken serbest kalırsa gününüzü mahvedebilir. Kullanacağınız çıpa türünü seçtiğinizde üretici firmalar teknenizin boyuna göre tavsiye edilen çıpa büyüklüğünü belirtecektir. Aslında teknenin boyundan ziyade ne kadar havaleli olduğu, çıpaya binecek yükü belirlemekte etkendir. Eğer tekneniz benzer boyda teknelere göre daha yüksek ise üreticinin tavsiye ettiği boy çıpanın bir büyük boyunu tercih etmenizde fayda var.
CANNES YACHTING FESTİVAL 2014 BAŞLIYOR Dünyanın en çok ilgi çeken boat show’u Cannes Yachting Festivali 2014 (Festival de la Plaisance de Cannes), 9-14 Eylül tarihleri arasında Cannes’da 37. kez düzenleniyor. Yatvitrini.com’un da medya partneri olacağı bu dev organizasyon, Avrupa’nın suda yapılan en büyük yat fuarı olarak biliniyor. Uluslararası üne sahip birçok firmanın katılacağı fuarda; hibrit dizel-elektrikli modeliyle Benetti Tradition Supreme 108, 58 HT Chaseboat, Riva Mythos 133, Lagoon 630 Motor Yacht, Fransız üretici Jeanneau’nun ilk Oceanis
28
60’ı gibi birçok model ilk kez görücüye çıkacak. Ek olarak 500’den fazla yeni ve 50’den fazla ikinci el tekne fuarda sergilenecek. Yeni ismi ve yenilenen yüzüyle bu yıl ziyaretçilerine kapılarını açacak olan Cannes Yat Festivali, birçok yeniliğe sahip olacak. Nice-Côte d’Azur Chamber of Commerce and Industry tarafından yenilenen Cannes marinaları misafirlerinin yüzünü güldürecek. 50 bin’den fazla ziyaretçinin beklendiği yat festivalinin düzeninde de yenilikler olacak. Bu sene sekiz ayrı bölüme ayrılan Cannes Yat Festivali, iki ayrı marinaya
dağılmış durumda. Farklı renkler ve isimlerle ayrılan bölümleri gezmek çok daha kolay olacak. Detaylı bilgi için: www.cannesyachtingfestival.com
YATÇILIK
ÖNE ÇIKANLAR
MONTEREY 244 FSX Boy: 7,32 m. En: 2,50 m. Motor markası: Mercury Motor adedi: 1 Motor gücü: 260 HP Yakıt türü: Benzin Yakıt deposu: 234 lt.
JEANNEAU SUN ODYSSEY 469 Boy: 14,05 m. En: 4,49 m. Motor markası: Yanmar Motor adedi: 1 Motor gücü: 54 HP Yakıt türü: Dizel Yakıt deposu: 240 lt.
*Bu tekneleri ve daha fazlasını yatvitrini.com’da bulabilirsiniz. 29
PEYZAJ
BAHÇENİZ SONBAHARA HAZIR MI? Nida Kireçci’yle
Nini’nin Bahçesi jardindenini@gmail.com
B
ahçelerimiz diğer yaşam alanlarımızdan farklıdır, yaşayan alanlardır. Düzenli bakım yapılmadığı zaman, o hayalini kurduğumuz bahçe ya da teras bir anda yok olur. Bu yüzden periyodik bakım önemli. Bu sayede sorunları erken teşhis etmek ve ihtiyaç duyulan değişiklikleri yapıp olası zararı önlemek mümkün. Bahçemizin pozitif enerjisini hayatımıza yansıtmak yapacağımız bakımın adımları ise şöyle: Budama
Bitkilerin homojen bir şekilde büyüyebilmeleri için en önemli işlemlerden biridir. İlkbahar ve sonbaharda bitkiler budanmalıdır.
30
Toprakla uğraşmak her zaman ayrı bir keyif olmuştur bizler için. Şehir hayatı bizi doğadan uzaklaştırmasıyla istediğimiz gibi ekip biçmek imkansız gibi görünse de, yanı başımızdaki bahçelerimiz ilgi için bizleri bekliyor. Buna kısaca periyodik bakım da diyebiliriz.
korumak için belirli aralıklarla yapılması gereken bir işlem ilaçlama. Her bitki ve çim alanı için hastalık ya da zararlı canlılarına göre değişen ilaçları vardır. Sizinkiler hangi türe giriyorsa bu konuda uzman birinden yardım almalısınız. Havalandırma
Bitkinin sağlığı ve canlılığı açısından düzenli aralıklarla havalandırılması gerekir. Gübreleme
Belirli dönemlerde çim alanları ve bitkilerin gübrelenerek takviye besin elementlerinin verilmesi, bu alanların devamlılığı için gereklidir. İlkbaharda 20 günde bir gübreleme yaparak, çimlerde oluşabilecek sararmaları en aza indirebiliriz. Çiçekler için fosforlu, meyve ağaçları için çiçeklenmeden meyve dökümüne kadar üç defa potasyumlu, yapraklı bitkiler içinse azotlu gübreler uygun dozda verilmelidir. İlaçlama
Zararlı canlılara karşı bitkilerimizi
Eylül ayına özel bakım işlemleri
• Hastalık veya başka sebeplerle bozulan çimlerin yerine yeni çim ekmek iyi bir çözüm olacaktır. • Haziran-temmuz-ağustos ayları boyunca uzun kesilen çimleri, eylül ayından itibaren kısa tutarak biçebilirsiniz. • Eylül ayında solucanlar aktif duruma geçerler ve çimlerin sağlıklı görüntüsünü bozabilirler. Ara ara temizlemekte fayda var.
DERGİMİZİ BULABİLECEĞİNİZ ADRESLER ATATÜRK HAVALİMANI LOUNGELAR (MILLENIUM, PRIMECLASS CIP, PRIMECLASS WINGS, COMFORT, YAPI KREDİ WORLD, TTNET PLATİN) ATATÜRK HAVALİMANI CAKES&BAKES CAFE İZMİR ADNAN MENDERES HAVALİMANI LOUNGELAR (MILLENIUM, COMFORT) ANKARA ESENBOĞA HAVALİMANI LOUNGELAR (MILLENIUM, ANADOLUJET PRIMECLASS, COMFORT) İSTANBUL TAV AIRPORT OTEL SKY RESTAURANT BODRUM MİLAS HAVALİMANI COMFORT LOUNGE İDO CAKES&BAKES CAFE ŞUBELERİ MSA DR. AYŞEGÜL SALTAT POLİKLİNİĞİ KARAKÖY FERAH FEZA KAFE Pİ ŞUBELERİ VENİ VİDİ GÖZ BIGCHEFS ŞUBELERİ KİRPİ CAFE CITYBEAUTY PILATES PLUS LUCCA PLANET LIFE STYLE CLUB DELICATESSEN POP-UP CAFE BAHÇECİK KUAFÖR HILLSIDE CITY CLUB EBİL SAÇ TASARIM MUHİT SIR WINSTON TEA HOUSE DÜNYA GÖZ DERİN DESIGN SHOWROOM URBAN HEALTH PİLATES TRIBECA NİŞANTAŞI HÜNKAR LOKANTASI HARVARD CAFE PLUSDENT COFFEEWAY CAFE CADDE DENTAMED KAKTÜS THE JUNCTION PUB KARABATAK JOURNEY OPS CAFE DEM KARAKÖY TEŞVİKİYE CAFE THE WINSTON BRASSERIE MUMS CAFE TÜKKAN BEJ KARAKÖY BANDO KARAKÖY ORTA KAHVE KÖŞE KAHVE KIRMIZI ARDIÇ KUŞU SANAT GALERİSİ BAY SAKO OTEL PAPARAZZİ ALAÇATI ANTİK ALAÇATI BEACH RESORT KAPARİ BAHÇE PROPAGANDA BEACH & CLUB GALERİ ALAÇATI KEYFEKEDER KİTAP CESHMEPLUS HOTEL
Alaçatı+ AlacatiPlus
Alaçatı+ AlacatiPlus
Alaçatı+
AlacatiPlus
31