5 minute read

N.F.T.’ler Ölü Sanatçıların Ne İşine Yarar?

Müzeler ve mirasçıları, sanatçıların eserlerini ölümünden sonra blok zincirine koymayı deneyimliyor. Kyle Chayka , Mayıs 14, 2022

Geçen ay, British Museum’un kasvetli, cam tavanlı rotundasında* gezinirken, müzenin hediyelik eşya dükkanına uğradım ve gözlerime inanamadığım bir şey gördüm. Hediyelik şemsiye ve kartpostalların arasında, üzerinde “NFT mağazamızı ziyaret edin” yazan ve üzerinde QR kodu bulunan bir tabela vardı. Vestiyer civarında, 19.y.y’ın saygın Japon sanatçısı Katsushika Hokusai’nin baskılarını barındıran vitrinlerle karşılaştım. Bunlardan birinde, 1833 yılında yaptığı ahşap blok baskısının, N.F.T. edisyonuna dönüştürüldüğünü ve 2022 yılının Ocak ayında pixeldrip.eth takma adlı bir koleksiyoncu tarafından dört bin doların biraz üzerinde bir fiyata satın alındığını belirten bir etiket vardı. Ayrıca etikette “Eklenen en son parçaları görmek için QR kodunu tarayın” yazıyordu. Ziyaretçilerin çoğunluğunun tüm bu terimlerin ne anlama geldiği hakkında hiçbir fikri olmayacağı gerçeğini şimdilik bir kenara bırakıverin. Dünyanın en ünlü müzelerinden birinde, kendi başlarına değerli sanat eserleriymiş gibi göze çarpan bir şekilde sergilenen, bir Edo dönemi sanatçısının işlerinin dijital kopyaları ne yapıyordu?

Advertisement

*Rotonda : Dairesel planlı ve bir kubbe ile örtülü tüm Roma yapılarının genel adı. Oval biçimli odaları tanımlamak amacıyla da kullanılmaktadır.

British Museum’un bu N.F.T. sunumları, 2021’in başlarında Jean-Sébastien Beaucamps tarafından kurulan LaCollection adlı Paris merkezli bir şirketle işbirliği içinde hazırlandı. Beaucamps, kurulan ortaklığa istinaden müzenin koleksiyonunda yer alan parçaların N.F.T.’lerini üretmek için 5 yıllık özel bir sözleşme imzaladı. Firma yakında ABD’deki bir diğer ortaklığını da ilan edecek. LaCollection, diğer N.F.T. pazar yerlerine göre daha seçkin bir teklif sunmayı amaçlıyor. “OpenSea gibi platformların daha çok eBay deneyimine benzediğini düşünüyordum” diyen Beaucamps, şu anda satışa sunulan ve J. M. W. Turner (1.000-9.400$) ve Piranesi’nin (520-2.100$) eserlerini de içeren N.F.T.’lerin “müzedeki deneyimi internete taşıdığını” sözlerine ekledi. British Museum, elbette, koleksiyonunda yer alan sanat eserinin ticari kopyalarını üretiyor. Zaten hediyelik eşya dükkanı da bunun için var. Ancak N.F.T.’lerin yarattığı özgünlük havası ve nadirlik, bu ürünleri çok daha farklı bir kategoriye sokuyor. Bir British Museum sözcüsünün ifadesiyle, “Bir anlamda her N.F.T. tamamen benzersiz ve sonuç olarak poster veya tişört gibi ürünlerden bu manada oldukça da farklı.”

Hokusai’nin dijital sanat dalında asla eser üretmediğini söylemeye gerek yok. Bu 1778’de ölen J. M. W. Turner veya eski Roma’yı ünlü gravürlerinde ölümsüzleştiren Giovanni Battista Piranesi içinde aynen geçerli. Tüm bunlara rağmen British Museum, kripto para zenginleri arasındaki NFT toplama hevesine kayıtsız kalamayarak sunduğu teklifler aracılığıyla, ölmüş sanatçıların çalışmalarından yararlanmaya yönelik bir takım yeni çabaların bir parçası haline geldi. Geçen sene, Andy Warhol tarafından üretilen bir dijital sanat eseri N.F.T’ye dönüştürülerek Christie’s’de açık artırmaya çıkarıldı. Ocak ayında bir Picasso N.F.T. projesi, sanatçının torunları ve mirasçıları arasında çıkan bir kavgaya neden oldu. Bu yeni moda ürünler, yepyeni gelir kaynakları yaratabilir veya en azından yeni bir ilgi uyandırabilir. British Museum’un NFT’leri, pandemi nedeniyle daha az insanın müzeye fiziksel olarak erişebildiği bir zamanda devreye girdi. Beaucamps, “N.F.T.’lerin şimdiye kadar ulaşamadıkları bu topluluklara ulaşmak için mükemmel birer pazarlama aracı olduğunu fark ettiler” diyerek şöyle ekledi. “NFT topluluğu “çok daha genç”, “biraz daha erkeksi” ve sanat müzelerinin olağan izleyicilerinden daha fazla uluslararası.” Müze, her NFT satışı için standart bir komisyon, ayrıca ikincil piyasada gerçekleşen satışlardan da belli bir miktar yüzde alıyor. British Museum, şimdiye kadar elde edilen gelir hakkında yorum yapmaktan kaçındı, ancak bu yıl için bir dizi eserin yeni NFTlerini piyasaya sürmeyi planlıyor.

Vefat etmiş bir sanatçının yeni bir eserini yaratmak sanat dünyasında genellikle tabudur. Ölümünden sonra üretilen baskılar, bir sanatçının hayattayken bizzat denetlediği baskılardan daha ucuza satılır. British Museum, “nadir bulunurdan” “ultra nadir”e kadar değişen seviyelerde NFT baskıları yarattı. Ancak bu tür etiketlerin orijinal sanat eserlerinin formatı veya arzıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bunun aksine, Amerikalı ressam Lee Mullican’ın mirasçıları tarafından yürütülen bir proje, N.F.T.’leri dijital-yerli sanatı paketlemenin bir yolu olarak kullanmayı amaçlıyor. Geçen yıl, mirasın yöneticisi Cole Root, Mullican’ın seksenli yıllarda bilgisayar yazılımı üzerinde yarattığı, ancak yaşamı boyunca kendisini tatmin edecek şekilde basılmamış bazı dijital eserlerin

N.F.T.’lerini satmaya karar verdi. Root, Mullican için “Çalışmalarının ağa bağlı ekranlarda dolaşmasından keyif alacağını tahmin etmek zor değil” diyor. Root, bunun için geçmişte Roe Ethridge, Quayola ve Rob Pruitt gibi sanatçılarla çalışmış olan Verisart adlı bir N.F.T. şirketiyle ortaklık kurdu.

Merhum ressamın karanlıkta kalmış dijital eserlerinin blok zinciri eserleri olarak piyasaya sürülmesi, diğer bazı ölüm sonrası çabaların sahip olmadığı kendine has bir mantığa da sahip. Yaklaşık 1 ETH ya da iki bin dolar fiyat biçilen Mullican’ın N.F.T.’leri; bir sahiplik sözleşmesi, bir orijinallik sertifikası ve eserin orijinal kaynak dosyasıyla birlikte geliyor (ancak mevcut teknoloji, yeniden satılması halinde bu tür materyallerin N.F.T. sanat eseriyle bağlantılı kalmasını güvence altına alamıyor). Root, Mullican N.F.T.’lerinin ona bir sanat eserinin yinelenmesi olarak değil, “sanatı barındıran bir çerçeve ya da bir sandık” gibi geldiğini söylüyor.

Alman fotoğrafçı August Sander’in torununun torunu olan Julian Sander’in bu konudaki görüşleri daha da keskin. “N.F.T.’nin kendisinin değerli bir şey olduğu fikrine karşıyım” diyor. “Fiilen değersiz; sadece bilgi için bir yer imi.” Yine de Julian, bu yılın Şubat ayında, atasının çalışmalarının kontak baskılarından oluşan 10.000 N.F.T.’yi dağıtarak, dijital kolektif arşivleme konusunda bir deney başlattı. 1876’da doğan ve 1964’te ölen August Sander, en çok “People of the 20th Century.” adlı geniş kapsamlı tipolojik portre serisiyle tanınıyor. N.F.T.’ler, Sander Ailesinin sanatçının negatiflerden oluşan külliyatını düzenlemek amacıyla nesiller boyunca yaptığı ve notlar eklediği fiziksel baskılardan oluşuyor. Julian, Köln’de fotoğraf sergileri yapan Galerie Julian Sander’i işletiyor. Aynı zamanda gençliğinden beri bilgisayar programcılığı yapıyor ve sanat koleksiyonları için envanter yazılımları geliştiriyor. Kendisi N.F.T. patlamasını 2020’de fark etti. Fellowship adlı bir fotoğraf N.F.T. organizasyonuyla çalışmaya başladı. Sander bu teknolojinin “Farklı kaynaklardan gelen bilgileri kalıcı ve açık bir şekilde erişilebilen bir yerde birleştirmek için Wikipedia benzeri bir fırsat sunduğunu” düşünüyor. “Amacım, ailemin dört kuşak boyunca araştırdığı August Sander’in çalışmalarının tarihini herkesin erişebileceği bir yere koymakt ı.”

Gerçek anlamda, N.F.T.’ler, belirli bir görüntüye veya başka bir varlığa işaret eden merkezi olmayan bir kayıtta depolanan bir kod satırıdır. Ancak N.F.T.’lere meta veriler eklenir ve bunlar da blok zincirinde kalıcı olarak saklanabilir. August Sander N.F.T.’lerindeki meta veriler, belirli bir fotoğrafın hangi koleksiyonlarda tutulduğu, kim tarafından basıldığı ve orijinal olarak sanatçının hangi kitaplarına dahil edildiği gibi bilgileri içerir.

Sonuç, sanatçının varislerinin genellikle kapalı kapılar ardında yaptığı arşivleme türünün dijitalleştirilmiş, halka açık bir versiyonudur. Lansman sunumunda, her N.F.T. koleksiyoncusunun “August Sander’in mirasının bir temsilcisi” olduğu belirtildi. OpenSea’deki izleyiciler, sanatçının arşivini inceleyen bir araştırmacı gibi kontak baskılardan oluşan bir dizini dilediklerince inceleyebiliyor. Kristal berraklığında, belli bir kompozisyona sahip portrelerin yanı sıra puslu, gelişigüzel manzaralar ve iç mekanlar da var. Görüntülerin kenarlarında portrenin konusunu, yerini veya çekildiği yaklaşık tarihleri tanımlayan el yazısı notlar yer alıyor. Negatiflerin çerçeveleri de görülebiliyor - fotoğrafın fizikselliğini hatırlatıyor. Julian’a göre, N.F.T.’lerin yığını, Sander’in bütünsel olarak ele alınmasını amaçladığı bir çalışma bütününü sunmak için uygun bir yol.

August Sander N.F.T.’leri şu ana kadar yeniden satışlarından 400 ETH, yani yaklaşık bir milyon dolar gelir elde etti. Sander telif haklarının % 7,5’ini, Fellowship ise % 2,5’ini aldı. Julian’ın umudu, böyle bir ikincil piyasanın August Sander arşivini korumak için kendi kendini idame ettiren bir mekanizmayı oluşturması. Koleksiyona metadata eklemeye devam etmeyi ve sonunda N.F.T. koleksiyoncularına dijital olarak satın aldıkları kontak sayfalarının fiziksel versiyonlarını kullanma olanağı sunmayı planladığını söyledi. N.F.T.’nin projesi, arşivleme işini değişken kripto para piyasasına bağlayarak ilginç bir deneyi ve garip bir tür kumarı temsil ediyor. Bu hafta gördüğümüz gibi, N.F.T. koleksiyonculuğunu destekleyen servet hızla yok olabiliyor. Kripto para heveslerinin peşinden koşan aynı insanlara sanat gibi kalıcı bir şeyin emanetçisi olarak güvenilebilir mi? laCollection’ın kurucusu Beaucamps bu konuda son derece açık konuştu. “Bu sanat tarihinin pek çok farklı döneminde olan bir şey,” dedi. “Yeni bir koleksiyoncu dalgası, yeni bir patronlar kuşağıdır.”

Kaynak: https://www.newyorker.com/culture/infinite-scroll/ what-can-nfts-do-for-dead-artists

Eşik Bekçisi Yoktur!!!”

yersin diye, şeetmiştim.

This article is from: