13 minute read
-NFT Topluluğu Hakkında-
Etkin Kuşak: Y kuşağı veya Y jenerasyonu, ayrıca Milenyumlar
Temel bir demografik sınıflandırmadır. Araştırmacılar ve popüler medya, 1980’lerin başlarını (1981–82) ve 1990’ların sonlarını (1995–96) Y kuşağının üyelerinin doğum aralığı olarak kabul eder.[1] Bu kuşak internet, mobil cihazlar ve sosyal medya’nın yaygınlaşma dönemine denk geldikleri için ve bu olaylara aşinalığıyla bilinir. Bu yüzden bazen dijital yerliler olarak da adlandırılırlar.
Advertisement
2008-2012 Küresel Ekonomik Kriz’i ve COVID-19 pandemisi’nin bu kuşak üzerinde büyük bir etkisi oldu ve gençler arasında tarihsel olarak yüksek oranda işsizliğe sebep oldu.
Estetik Algı Kapasitesi
...genel olarak güzel duyusu olan, güzelden anlayan ve güzeli en yüce değer sayan, sanatsal beğenisi çok gelişmiş bir topluluk değil...
Nakit Fondip Tarikatı
NFT topluluğu, adeta tanrıları FUD* (korku, belirsizlik, şüphe) olan bir tarikat.
*FUD, İngilizce kelimelerin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. Fear, Uncertainty ve Doubt kelimeri sırasıyla korku, belirsizlik ve şüphe anlamına gelir.
Aslında basbayağı bencillik ve spekülasyon tarafından yönlendirilen ve yaratıcılığın sıcak, sevimli ışıltısıyla sarıp sarmalanmış bu topluluk tıpkı bir tarikat gibi eleştiriye karşı oldukça dirençli.
Zehirli Pozitiflik
NFT kültürü değerini, çevresinde oluşturduğu topluluk içinde zehirli pozitiflikten gayrı hiçbir eğilime yer olmadığı inancına dayandırıyor.
...Bu pozitiflik ki - pohpohlamalar, sırt sıvazlamalar, coşkulu selamlamalar ve tebriklerin havada uçuştuğu bir iklimi oluşturuyor.
NFTlere onlar kadar inanmayanlara tepeden bakan bıyık altı gülümsemeleriyle meşhurlar...“siz hala şüphe etmeye devam edin” ve “merak etmeyin siz zavallı cahiller hazır olduğunuzda sizi aramıza almak için tüm affedici duygularlımızla sizi bekliyor olacağız” triplerindeler...
Cüretkar Barzoluk
Mevzu NFTlerse; işlerini... sözde eserlerini satmak söz konusu olunda hiçbir çekingenlikleri yok. Çünkü inançlarının ve işlerini tanıtma isteklerinin, başarının temeli olduğuna dair kuvvetli 1 inançları var. Ayarlarını kaçırarak, abartmanın tanımını yeniden yapmaya sebep olacak denli işlerini... pardon! çünkü işleri sadece bir araç, onlar birer insan olarak naçizane kendini tanıtma arzusunda oldukları görüyorum.
Örneğin uzun süre önce 1 videoya rast geldim. Videoda belgesel fotoğrafçısı olduğunu iddia eden şahıs dış ses ile kendinden ve işlerinden bahsederken, ekranda da tuhaf bira şişeli-mişeli 1 takım görüntüleri dönüyor. Bu kero ki, denk geldiğim Twitter Spacei’nin birinde “insanlar satış yapmak için her türlü şarlatanlığı yapıyor”, diye de tenkitlerde bulunmuş.
Ama ne önemi var ki; iyi ya da kötü her türlü etkileşim, ne kadar küçük veya önemsiz olursa olsun, kendimizi marjinal.... orijinal... satın alınası eserler üreten 1 sanatçı olarak pazarlayabilmek için bir fırsattır. bunun için her yol mubahtır. Sonuçta zaten söz uçar video da kalır... Youtube’da arayın... izleyin gününüz şenlensin.
Başıbozuk ve Mizojinist Bir Kalabalık
Spekülasyonlar sadece satışlarla ilgili değil, Art Tactic adlı ajansın araştırmasına göre satış toplamının %77’ini erkekler, sadece %5’ini ise kadınlar yapmış. Ajansın en çok satış yapan 10 Nft sanatçısı listesinde sadece 1 kadın var. Müzisyen Grimes... Beeple 69 milyon dolarlık “Everydays” adlı 5000 görünüden oluşan işi ırkçı ve mizojinist temalar barındırıyor ama kimsenin fifisinde bile değil... Öyle ya kim öper Yalova Kaymakamını...
Seni Gidi Yıkamacı ve Yağlamacı
Gırla wash trade yaparak, NFT pazarını daha büyümeden güvensiz hale getiren bu güruh, kerizler aymaya başlayınca da ortamı vıcık vıcık yağ içinde bıraktılar. İçinde yer almayı kafalarına koydukları DAO-MAO türü yapılanmalara kapak atacaklar ya da bir koleksiyoner kisvesine bürünmüş trader’ı kafalayacaklar diye 1yalamalık 1 yağlamacılık trendi baş gösterdi ki, inanın bir süre sonra midem kaldırmaz oldu.
Sonuç
Durum; 50 katlı binadan düşen adamın hikayesine benziyor. Adam kendini çatıdan atmış.
Ama 1000 pişman kendini rahatlatmak için her katta sürekli şöyle diyormuş: “buraya kadar her şey yolunda.” oysa ki önemli önemli olan düşüş değil, yere temas anıdır. ;)
Twitter Spaces Hakkinda Tesp Tler
Cenk Mirat PEKCANATTI
Twitter Spaceleri genellikle belli bir periyoda bağlı olmaksızın, keyfi ve düzensiz olarak gerçekleşiyor. Hatta son zamanlarda herkes hevesini almış olmalı ki, nadiren düzenlenir oldular.
Konu başlıkları ilgi çekici olmaktan uzak! Hatta genellikle sıkıcılar... Mesela ben “Fotoğraf altına metin yazılmalı mı, yazılmamalı mı?” konu başlığını taşıyan yaklaşık 3 saatlik bir space’e şahit oldum. Daha doğrusu ben çıktığımda oturum daha devam ediyordu.
Çoğunlukla, NFTlerin ne kadar müthiş!.. ne kadar eşsiz!.. olduğuna dair tekrarlanan propaganda konuşmaları etrafında şekilleniyorlar. Bu öylesine bir propaganda ki, kimse NFTleri ve çevresinde şekillenen topluluğun davranışlarını sorgulamayı akıl etmiyor ya da buna cesaret edemiyor.
Toplantı moderatörleri genelde gerekli niteliklere sahip değil... Konuşmalar konu harici yanlış bir yöne seyrettiğinde, sanırım NFT topluluğunda isimleri kötüye çıkacak korkusuyla duruma ya nadiren ya da hiç müdahale etmiyorlar.
Yönetici ve konuşmacıların sanki hemen hemen hepsi... hadi buna büyük bir kısmı diyelim... üzerinde konuşulacak konuya dair hiçbir hazırlık yapmadan sadece doğaçlama yapıyorlar. Üstelik bunun doğallık ve samimiyet olduğunu zannediyorlar. Bu yüzden de çoğu zaman, bir bar ya da cafede yapılan rastgele sohbetlere dönüşüyor.
He! bir de kullanılan dil ve üslup var. “Lanet olsun dostum, senin sorunun ne biliyor musun?”, diye başlayıp “Lanet olası o beyaz kıçının kafandan büyük olması anlıyor musun beni; hey sen dilimizi anlayabiliyor musun? Şimdi defol mahallemizden!!!” tarzında devam eden, bir çeşit getto filmi dublaji gibi diyaloglara şahit oluyorum. Bir tanesinde ana replik; “Manzara fotoğrafı boktur”du. Evet... evet tekrarlamayacağım, doğru okudunuz.
Demokrasi iyi güzel de, bazen spaceler gereğinden fazla demokratik olabiliyorlar. Organizatörler topluluk duygusundan ırak, şuursuzca var olmaya çalışan kişilerin de bir konuşmacıya dönüşmesine izin veriyorlar. Bu bireyler de tüm şuursuzluklarıyla özgün ve çığır açıcı olduklarını sandıkları banal fikirlerden oluşan uzun... sıkıcı konuşmalarla insanları adeta esir ediyorlar.
Fotoğrafçılar çoğunlukla işleri hakkında değil, kendileri hakkında konuşuyorlar. Halbuki güzel bir sözü vardır “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz/ Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.” Ziya Paşa bu beytinde diyor ki: “İnsanın aynası iştir, lafa bakılmaz. Bir kişinin aklının seviyesi yaptığı işte görünür.”
İnsanlar çok nadiren fotoğrafçılığın kendinden bahsediyorlar. Genellikle satış yapma olasılığı olan çeşitli NFT Pazarlarını, teknolojiyi veya fotoğraf malzemeleri hakkında konuşuyorlar.
Size faydası olacak... faydası dokunacak bir şey öğrenmek için için tükettiğiniz zaman ve faydalı bilgi edinme olasılığı ciddi anlamda ters orantılı bir boyutta. “Spacelerden neredeyse hiçbir şey öğrenmiyorsunuz”, diye sesli düşündüğümde birileri bu tespitimden ötürü kırılabilir ama insanları memnun edeceğim diye gerçekleri göz ardı ederek kendime ihanet edemem. Hani oldu da birilerine tutumum fazlaca boşvermişlik gibi gelebilir. Böyle düşünen kişileri aydınlatmak adına şimdiki boş vermişliğimin, bir zamanlar çok önemsemişliğimin sonucu olduğunu söyleyebilirim.
Fakat bunun yanı sıra bazı artıları da var. Bu ortam sayesinde yepyeni sanatçılar ve koleksiyonerlerle tanışılabiliyor, Ayrıca bir space vesilesiyle Rızacan Kumaş, Sedat Pekcanattı Fotoğraf Fonu’na sponsor oldu ki, bence belgesel fotoğraf adına çok şugar oldu. Yakında duyurularına başlayacağız. İlgili akipte kalın!
Pandemide Şişen NFT Balonu Sönmek Üzere mi?
Pandemi döneminde pazar payı 3 milyar doları bulan NFT sektörü çalkantılı günlerden geçiyor. 24,4 milyon dolarlık satışla adını duyuran ‘Bored Ape Yacht Club’ NFT koleksiyonu son 24 saatte yüzde 30 kayıp yaşadı. Yuga Labs şirketinin geliştirdiği koleksiyona olan ilgideki düşüş, şirketin bir mahkemede 10 bin görüntüden oluşan koleksiyona dair ‘telif hakkı tescili’ olmadığı açıklamasının ardından geldi. Açıklama, NFT eserlerin güvenilirliğini sorguladı.
28/01/2023
Pandemi döneminde büyük ciro elde eden NFT sektörü çalkantılı bir dönemle karşı karşıya. Bazı koleksiyonlar önemli kazançlar elde ederken birçoğu düşüşe geçiyor.
NFT dünyasında öne çıkan Bored Ape Yacht Club (BAYC) son 24 saatte yüzde 30 kayıp yaşarken, Ethereum tabanlı bir proje olan Doodles ise yüzde 100 arttı.
Delaware merkezli Yuga Labs tarafından üretilen Bored Ape Yacht Club (Canı Sıkılmış Maymun Yat Kulübü) koleksiyonu, Eylül 2021’de 24,4 milyon dolara satılarak rekor kırmıştı.
NFT serisindeki düşüş, Yuga Labs şirketinin merkezinde yer aldığı davaların ardından geldi.
Kaliforniyalı bir hukuk şirketi, Yuga Labs şirketini ünlüleri kullanarak eserin değerini yükseltmekle suçlarken, şirket de NFT’leri geliştiren iş ortağı sanatçı
Ryder Ripps’e dava açmıştı.
Ripss’in ABD Fedaral Mahkemesi’nde görülen davada şirketin telif hakkını ispatlaması talebi üzerine, Yuga Labs şirketi son duruşmada 10 bin görüntüden oluşan NFT koleksiyona dair ‘telif hakkı tescili’ olmadığını açıkladı. Şirketin mahkeme kayıtlarına geçen açıklaması
NFT eserlere dair yeni tartışmaları ateşledi.
Dolandiricilik Dd Alarinin Hedef Nde
Hâlâ piyasadaki en popüler NFT koleksiyonları arasında yer almasına rağmen, ‘Bored Ape Yacht Club’ koleksiyonu son zamanlarda popülaritesinde bir düşüş yaşadı. Proje, son 24 saatlik satış hacminde yüzde 30 düşüş gördü ve satış değeri yüzde 12, düşüşle 1,1 milyon dolar oldu. Bu arada ünlüler de, Bored Ape
NFT’lerini tanıttıkları için Kaliforniyalı hukukçuların toplu davalarıyla karşı karşıya. Bunlar arasında Justin Bieber, Madonna, Steph Curry ve Paris Hilton var. Aralık ayında Kaliforniya’da açılan davada, ünlülerin eyalet ve federal yasaları ihlal ettiği iddia ediliyor.
Dava, şirketin yetenek yöneticisi
Guy Oseary’nin ünlülerden MoonPay aracılığıyla gönderilen fonlar karşılığında
‘Bored Ape’ koleksiyonunu alenen desteklemelerini istediğini iddia ediyor. İddiaları yalanlayan şirket birçok dava ile boğuşmanın yanı sıra, yakın zamanda piyasaya sürülen ‘Sewer Pass’ da dahil olmak üzere yeni koleksiyonlar yayınlamaya devam ediyor.
2022’DE YÜZDE 97 DÜŞÜŞ YAŞANDI
Pandeminin gölgesindeki 2021’in ilk aylarında sık sık duymaya başladığımız ve ‘benzersiz, değiştirilemeyen dijital varlıklar’ anlamına gelen NFT’ler sanat dünyasında dijitalleşmenin yolunu açarken birçok farklı kullanım alanının ortaya çıkmasıyla da yerini sağlamlaştırdı. 2021’de ‘yılın kelimesi’ seçilen NFT’ler, 3 milyar dolarlık bir pazar yarattı. ABD’li sanatçı Beeple’ın ‘Everydays: The First 5000 Days’ adlı eseri, 69,3 milyon dolarlık satışla şimdiye kadarki en pahalı NFT oldu ve bütün dünyanın dikkatinin NFT’ler üzerinde toplanmasını sağladı. 2022 ise, kripto para ve NFT piyasasında, sancılı ve karamsar geçti.
Dune Analytics tarafından paylaşılan verilere göre, 2022 yılının başında 17 milyar dolar hacme ulaşarak zirve yapan NFT sektörü, Eylül ayında 466 milyon dolara inerek yüzde 98 düşüş gösterdi. Bu düşüşün ardında, pandemi döneminde sekteye uğrayan geleneksel satış yöntemlerinin normalleşmenin ardından yeniden kendini toparlamaya başlaması olduğu düşünülüyor.
Nic Carter’ın bu iyi kurgulanmış makalesi gibi diğer makaleler daha ilgi çekicidir (özellikle, kripto ölçeklendikçe çok para kazanmayı bekleyen bir başka kişi). Çoğu savunmanın aksine, bu makalede laf kalabalığı yok (“Evet, ama buzdolapları da elektrik kullanır!”); ancak inkar etmediği şey, kriptonun çok büyük miktarda enerji kullandığı. Kripto savunucuları tarafından yapılan karşılaştırmalar, diğer teknolojilerin kültürel olarak derinlemesine gömülü olduğunu ve evrimleşme baskısı altında olduğunu unutuyor; eğer yeni olsalardı, çok daha fazla inceleme altında olurlardı ve itirazlar sağır edici olurdu. Kripto, yutturmacaya inanırsanız, bizi merkezi finans sistemlerinin yolsuzluklarından ve kısıtlamalarından kurtaracak ve bize arzuladığımız söylenen özgürlüğü verecek devrimci bir teknoloji olarak lanse ediliyor.
Sorum şu: Madem bu kadar dünyayı sarsacak kadar radikal, neden bu kadar çok enerji kullanıyor?
Ezber bozan potansiyelini göz önüne alırsak, bitcoin madenciliği için elektriğe aç binlerce CPU’yu her seferinde bir depo yakmanız değil ağaç dikmeniz gerekirdi. Bu bir devrim değil. Bu, 1000 $’dan daha ucuz ama yeni doğmuş kutup ayılarıyla çalışan bir uçan araba icat etmek ya da ömrünüzü iki katına çıkaracak ama başlamak için Sumatra Yağmur Ormanlarından geriye kalanlara 50 orangutanı gidip katletmenizi gerektiren yeni bir ilaç yaratmak gibi.
Kriptoda değişim yavaş da olsa gerçekleşiyor ve bazen hiç gerçekleşip gerçekleşmediğini merak ettiğiniz noktaya geliyor; Ethereum’a daha yeşil alternatifler mevcut (bahsedilen alternatif olan merge gerçekleşti) ve NFT platformları değişiklik yapma sözü verdi. Ethereum’un güç tüketen proof-of-work’ten çok daha çevre dostu proof-of-stake’e geçmesine sadece altı ay kaldığı iddia ediliyor, ancak Ethereum’un altı yıldan uzun bir süredir bu hamleyi yapmasına altı ay kaldığını akılda tutmakta fayda var. Başka bir yerde, NFT platformu Nifty Gateway geçen yıl Mart ayında 2021 sonuna kadar karbon nötr olma sözü verdi, ancak bu sözün yerine getirilip getirilmediğine dair çevrimiçi bir açıklama yok.
Nifty Gateway’in sahipleri, platformlarının enerji kullanımını savunurken bir şikâyette bulunuyor: mevcut teknolojiler ve sistemler (örneğin; geleneksel sanat) aynı düzeyde incelemeye tabi tutulmuyor. Bu bitmek tükenmek bilmeyen neymişçilik beni yine aynı noktaya getiriyor: eğer yeni bir şeyse, daha iyi olmalı, halihazırda var olandan 10 kat daha kötü olmamalı ve basitçe omuz silkilmemeli: “Evet ama badem sütü ne olacak?”
2. Telif Hakları, Telif Hakkı Olmadıkları Sürece Sadece Telif Hakkıdır çalışan hayırsever bir teknoloji değil. Para kazanmak için tasarlandılar.
NFT sanat müjdecileri tarafından haykırılan en büyük faydalardan biri, bir sanat eserinin telif ücretinin basıldığı anda belirlenerek sanatçının gelecekteki tüm satışların bir yüzdesini elinde tutma potansiyelidir. Prensipte bu mükemmel bir fikir, zira üç kuruşa eser satan sanatçıların sayısız hikayesi var, ancak şöhretleri, sanatlarının koleksiyoncular arasında büyük miktarlarda para karşılığında yeniden satılmasına neden oluyor. Bir sanatçı olarak, her işlemden bir dilim alabilmek cazip bir kavramdır.
Maalesef bu o kadar da basit değil. Telif ücretlerini destekleyen teknoloji NFT’lere bağlı değil; bunların satıldığı platforma bağlı. Örneğin, geçtiğimiz ay Alec Soth, Dog Days, Bogota adlı projesini OpenSea’de bastırdı ve muhtemelen bir eser her yeniden satıldığında sağlıklı bir komisyon belirledi. Eğer #53’ü şu anki fiyatı olan 3,3 ETH’ye (bu yazının yazıldığı sırada 9.121,20 $) satın alırsam, eseri ilk olarak basan ve 1,1 ETH’ye satan Soth muhtemelen yaklaşık bin dolar alacak. Bununla birlikte, eğer ben bunu satın alır ve farklı bir pazarda satarsam, Soth hiçbir şey alamayacak. Bize vaat edilen aldatmaca bu değil.
NFT’ler bunu zaman içinde düzeltme potansiyeline sahiptir, ancak kripto teknolojisinin pek çok yönü gibi kusurludurlar ve sayısız sorunlarını çözmeden dışarı itilmelerinin nedeni, kusurlu teknolojiden para kazanma potansiyelinin, düzgün çalıştığından emin olma ihtiyacından çok daha güçlü bir güç olmasıdır. Gürültüye rağmen, NFT’ler dünyayı sanatçılar için daha iyi bir yer haline getirmeye çalışan hayırsever bir teknoloji değil. Para kazanmak için tasarlandılar.
Eğer bana inanmıyorsanız, NFT’leri icat eden iki geliştiriciden birine sorun. Anil Dash eleştirilerinde çok açık: “Sanatçıları güçlendirme hayalimiz henüz gerçekleşmedi, ancak ticari olarak sömürülebilecek pek çok aldatmaca ortaya çıktı.” Eksikliklerinin temelinde, bir NFT’nin aslında dijital bir sanat eseri içermemesi yatıyor. Bunun yerine, sadece bir bağlantı, bu da beni bir sonraki soruna getiriyor.
3. Potansiyel Olarak Hiçbir Şeyi İşaret Etmiyor
Bu makalede o kadar çok potansiyel tavşan deliği var ki, NFT’lerin satın aldığınız dijital öğe üzerinde size herhangi bir düzeyde sahiplik vermediğini fark ettiğiniz yerde kaybolmak istemiyorum. Bir NFT, sahip olduğunuzu söylediğiniz şeye sahip olduğunuzu beyan eden kendi kendine referans veren bir şeydir. Eğer NFT’ler gerçek sanat eserini içerebilseydi, sanatçılar eserleri üzerindeki mülkiyeti dijital olarak sağlamlaştırmak için uygulanabilir bir sisteme sahip olurlardı. Bunun yerine, yaratıcıların kendi sözleriyle, “yaratıcı profesyonelleri sömürmenin bir başka yöntemine” sahibiz.
Arweave gibi kimi geçici çözümlere rağmen, yine de NFT’lerin bu şekilde işlememesi gerekiyordu. Bu şekilde çalışmaya zorlanmaları, sömürü güçlerinin iş başında olduğunun daha fazla kanıtıdır.
4. Bayağı Etik Anlayışı
Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, NFT’lerin çevresel etkisini kasten görmezden gelen kişi ve kurumlar, etik söz konusu olduğunda bazı iğrenç kararlar verme eğilimindedir.
Birkaç ay önce, dünyanın en eski fotoğraf kurumlarından biri olan British Journal of Photography, çeyrek milyondan fazla takipçisi olan Twitter hesabını bir NFT pazarlamacısına sattı ve itibarını bir gecede yerle bir etti. Bu nakit kapışması, hem geleneksel sanat dünyasının hem de şimdi onun yerini almaya çalışan kümelenmenin üzücü bir iddiasıdır.
Daha da kötüsü, Associated Press’in NFT’lere girerek Libya açıklarında göçmenlerle dolu bir lastik botu gösteren videoyu satmayı uygun bulması örneğidir.
Eleştirel makalelerden birinin başlığı “Acılardan kazanç sağlamak” şeklindeydi ve şaşırtıcı olmayan bir şekilde AP satışı hızla geri çekti.
AP’nin NFT girişimi, hayranların “haber ajansının ödüllü çağdaş ve tarihi foto muhabirliğini satın alabilecekleri” bir pazar yeri olarak lanse ediliyor. Savaş, kıtlık, doğal afetler ve mülteciler gibi konuların fotoğraflarının satılmasının tartışmalı olduğu açıktır ve sanat dünyasında bu yeni bir şey değil. Görseller uzun zamandır alınıp satılan birer metaya dönüştüler, ancak NFT’ler, insanların acılarına daha önce deneyimlenmemiş bir metalaştırma ve spekülasyon katmanı ekleyen yeni bir yüksek düzeyde damıtılmış hiperkapitalizmin habercisidir.
Bir imgenin NFT olarak basılması, o imgeyi finansal potansiyeline indirgeyerek, onu sosyal içerikli, kültürel bir eser olarak bağlamından daha da koparıyor.
Peki güzel sanatlar dünyası da aynı şeyi yapmıyor mu? Şüphesiz, ama bu ölçekte değil. Ve saadet zincirine çok benzeyen bir yutturmaca ve FOMO sistemi üzerine kurulu bir müzayedede her şey bir lota dönüşüyor mu? Londra’nın önde gelen baskı laboratuvarlarından biri, baskıların %94’ünün insanların duvarlarında güzel bir şey olmasını istedikleri için satıldığını, dolayısıyla asla spekülatif bir pazara girmediğini iddia ediyor; bunun aksine, istisnasız olarak, bir NFT ortaya çıktığı anda finansal bir araçtır.
5. NFT Topluluğu Bir Tarikat Gibi Davranıyor
FUD - korku, belirsizlik, şüphe - tehdidi gerçektir. Kriptonun değeri, pozitiflikten başka hiçbir şeye yer olmadığı ölçüde değerli olduğu inancına dayanıyor. Bu olumluluk - sırt sıvazlamalar, tebrikler ve coşkulu selamlamalar - acımasız ve varsayımlara göre bağımlılık yapıcıdır. GM/GN’nin edimsel görgü kuralları, “içinde” olmanın ritüelsel bir göstergesidir ve “içinde” olmanın, ayrıcalıklı bilginiz ve davaya olan bağlılığınız sayesinde sanatsal potansiyelinizin gerçekleştirilmesine giden bir yol anlamına geldiği bir “onlar ve biz” zihniyeti yaratır. İnançsızlara tepeden bakan gülümsemelerle ve “ilginizi yitirmeyin” ve “hazır olduğunuzda sizi ağırlamak için buradayız” gibi yorumlarla muamele ediliyor. Bunun cazibesi çok açık; kim yaptığı iş ne kadar kötü olursa olsun, her gün yaptığı iş hakkında övgü dolu sözler duymak istemez ki?
Bireyselcilik ve spekülasyon tarafından yönlendirilen, yaratıcılığın sıcak, sevimli ışıltısıyla örtülen bu parasosyal topluluklar eleştiriye karşı oldukça dirençlidir. Bu piyasanın çürük bir temel ve eninde sonunda hayalden daha fazlası olması gereken hayali bir değer kavramı üzerine inşa edilmiş olma olasılığını düşünmeye isteksizdir. Burası Web 3.0 ve Web 2.0’ın aksine, sosyal bağlantılar sosyal olma arzusuyla değil, satış yapma arzusuyla yönlendiriliyor.
Yeterli sayıda insan bu etkileşimlerin gerçek olduğunu iddia ederse, aslında tüm bunların gerçek olmamaları asla önemli değildir. NFT’lerde olay, işinizi satmaya geldiğinde suskunluk diye bir şey asla yoktur. Çünkü onu tanıtma inanç ve isteğiniz, işinizin başarısı için bir temel oluşturabilir. Arsızca kendini tanıtmak artık hiçte utanmazca değil. Ne kadar küçük ya da önemsiz olursa olsun, her etkileşim kendinizi bir sanatçı olarak tanıtmak için fırsattır.
Bu durumun cazibesi anlaşılabilir. NFT’lerin sunduğu fırsatları takdir eden insanları bulmak için çok uzağa bakmanıza gerek yok. NFT savunucuları, sanatçıların daha fazla kendi kendilerine yetebilme potansiyeline sahip olduklarını, artık sonsuza kadar müşteri ve beğeni peşinde koşmayacaklarını ve eğer şanslıysanız, az sayıda son derece yerel potansiyel alıcıya bir avuç baskı gösteren gösterişli bir galeri sisteminden kaçacaklarını açıklıyorlar. Sanatçı Andy Feltham, “Sunulacak başka bir ürün,” diye açıklıyor, “ve dergi ve baskı satmaktan çok daha iyi kazandırıyor.” Ayrıca, bir jpeg’in sonsuz derecede değersiz olması yerine değerli hale getirildiği bir pazar ortamı yaratarak kıtlık kavramını vurgulamaya da hevesli.
NFT topluluğunu kriptonun bir ütopya olmadığına ikna etmeye çalışmak neredeyse imkansız bir görev... Çünkü mevcut kültür, genellikle ortamda kriptonun sayısız sorununun tartışılmasına izin vermiyor. Dan Olson’ın epik “Line Goes Up” eleştirisini izlemeye zorlanan bir destekçi, NFT’nin sayısız sorununu görmezden gelme konusundaki kasıtlı kararlarını açıkladı. “NFT fotoğrafçılığı sayesinde 10 yıldır yaşadığım en mutlu anları yaşıyorum,” dedi. “Buna tutup anımı yaşayacağım.”
6. Araç Mesajdır
Bu aralıksız iyimserlik örtüsünün altında, rug pulling ve wash trade’in yaygın olduğu ve telif hakkı ihlalinin hacminin muazzam olduğu bir sistem gizlidir - bazı platformlarda basılan tüm öğelerin % 80’i kadar!.. Tüm bunlar, her gün gerçekleşen sayısız diğer suç teşkil eden ve etik açıdan iflas etmiş faaliyetler gibi çok iyi belgelenmiştir. NFT’lerin savunucuları, bunların sistemden yararlanan kötü aktörler olduğunu iddia edecek ve bunun sömürü için tasarlanmış bir sistem olduğunu unutacaklardır.
Geçen ay Ed Zitron NFT’lerin nasıl ortaya çıktığına dair, endişe ve hayal kırıklıklarımın çoğunu mükemmel bir şekilde ortaya koyan mükemmel bir yazı yazdı. Hiç şüphesiz, NFT piyasası sayesinde ilk kez ciddi para kazanan sanatçıları içeren nadir başarı öyküleri var. Ayrıca olumlu yönlerin uzun bir listesi de var. Bununla birlikte, “tüm bunlar, bu teknolojilerin neden olduğu zarar ve riskler karşısında önemli ölçüde daha ağır basıyor” diye yazdı.
Bu, başkalarını sömürmek için özel olarak inşa edilmiş, tanım gereği aşırı zengin insanlar tarafından finanse ve kontrol edilen, hiçbir güvenli koruma veya korunma ya da bundan zarar görenlere yardım etme yolu olmayan bir sistemdir.
1960’larda Marshall McLuhan adında çok zeki bir adam, modern iletişimin nasıl işlediğini anlamamıza yardımcı olan bir cümle kurdu: “Araç mesajdır.” İletişim kurduğumuz platform, mesajın kendisi kadar - hatta daha fazla - önem taşır. Böylece iletilen şeyin ne olduğunu şekillendirir. Eğer mecra spekülasyon, saadet zinciri (ve gerçekten de öyle), tarikat benzeri davranış, yaygın dolandırıcılık, piyasa manipülasyonu ve sanatçıların eserlerinin büyük ölçekte çalınması ise, o zaman mesajınız nedir?
NFT pazarının bir parçası olan Alec Soth’un Dog Days’i de... Alejandro Cartegena’nın Carpoolers’ı da artık bu yükü taşıyor. . Belgesel odaklı, sosyal açıdan meraklı, kültürel açıdan işlenmiş önemlerini bir kenara bıraktılar. Bunun yerine, bu eserler işlemlere, yutturmaca, FOMO ve NFT’lerin yalnızca zor kazandığınız dolarlarınızı büyümek için bulabildiği her enayiye ihtiyaç duyan büyülü bir para birimine dönüştürmeye ikna etmek için var olduğu gerçeğinin dikkatle göz ardı edilmesine dayanan bir platformdaki finansal spekülasyon araçlarına indirgenmiştir.
Eğer mevcut mecra; spekülasyon, saadet zinciri (harbiden de öyle), tarikat benzeri davranış, yaygın dolandırıcılık, piyasa manipülasyonu ve sanatçıların eserlerinin büyük ölçekte çalınması ise, o zaman mesajınız nedir?