NON/URBAN LANDSCAPES HTC 529 CEYDA PEKTAÅž 115823009
HTC 529 NON-URBAN LANDSCAPES LECTURER: ASST. PROF. BAHAR DENİZ ÇALIŞ KURAL
PERİFERİDE, KENTSEL DÖNÜŞÜM ODAĞINDAKİ YERLEŞİMLERDE BAHÇE KULLANIMI ALIŞKANLIĞI YARIMBURGAZ (KÜÇÜKÇEKMECE) ÖRNEĞİ CEYDA PEKTAŞ 115823009
Küçükçekmece’de Kentsel Dönüşüm Küçükçekmece, İstanbul’un batısında yer alan, uzun zamandır adını toplu konut ve kentsel dönüşüm projeleriyle duyuran, İstanbul’un büyük ilçelerinden biridir. İstanbul’un göç takvimindeki iki önemli eşik olan 1950 ve 1980 yıllarında, 1950’lerdeki Anadoludan gelen göç dalgasıyla ilk etapta kent içinde Avrupa tarafındaki Çeliktepe, Anadolu kısmında Sultanbeyli olmak üzere kent içi yerleşimlerini doldururken, ikinci göç dalgasıyla birlikte çeperlere yerleşim başladı ve Küçükçekmece, büyük bir kısmı gecekondudan oluşan, nüfusu git gide artan bir ilçe haline geldi. Küçükçekmece’nin son yıllardaki tartışma konusu özellikle Atatürk Olimpiyat Stadı sonrası Ayazma bölgesinde yaşayanların zorla tahliye edilmesiydi. İkitelli, Tepeüstü bölgelerinde yaşayanların konutları, yok pahasına satın alınıp kendilerinin yaşam biçimlerine oldukça ters, yeni-kentçilik (new urbanism) ekseninde ve neoliberal ekonomilerin çıkarları gereği inşa edilmiş toplu konutlarda yaşamaya mahkum edildiler. Özellikle yerlerinde edilen ailelere alternatif olarak gösterilen TOKi bloklarının onları zorunlu kıldığı aidat ödemesi gibi masraflar, düzenli geliri olmayan ve ev-iş mesafe dengesi bozulan aileler için oldukça zorlayıcı oldu. TOKİ’lere taşınmadan önce nasıl yaşıyorlardı, yaşam biçimleri neydi diye sorduğumuzda, en önemli faktörün toprakla ilişki olduğunu görüyoruz. “Ben toprağa basmadan yaşayamam” diyen babanın, ekonomik zorluklara destek bulma çabası olarak bahçesine domates ekmesini, yazın ektiği domateslerden salça yapmasını, biber kurutmasını, kadınların halılarını bahçede döverek yıkamasını elinden alıp, balkonuyla, hayvanlarıyla ilişkisini kestiğiniz zaman altından kalkamayacakları bir hayat biçimine kendilerini mahkum etmiş oluyorsunuz. “İmajlar kenti” yaratırken, içinde yaşayanın oturduğu yerle ve toprağıyla ilişkisini göz ardı eden bir yeni hayat tahayyülüyle yaşamalarını beklediğinizde, bir Romanın avlusunda dostlarıyla çay içtiğini göz ardı eden tasarım anlayışıyla inşa edilmiş TOKİ’lere yerleşmelerini istemek buradaki esas yanlıştı. Sulukule’yle başlayan ve giderek artan bir kamusal farkındalık yaratan kentsel dönüşüm müdahaleleri, kültürel kimlikler politikleşmeden oldu bittiye getirilerek gerçekleştirilmeye devam edildi. Bu bölgede “rezidanslar” arasına sıkışmış, Ayazma’nın, TEM Otoyolu’nun altında kalan orta ölçekli bir mahalle olan Yarımburgaz da, TOKİ müdahalesi bekleyen, Kanalistanbul projesiyle, çevresindeki yeni yerleşimlerle, hızlı dönüşen kente adapte edilmeyi bekleyen bölgelerden yalnızca biri.
“Etrafı Saraylarla Çevrili” Yarımburgaz Yarımburgaz, İstanbul’un çeperi diyebileceğimiz, Küçükçekmece’nin kuzey kısmında kalan, kuzeyde TEM Otoyolu, doğuda Bosphorus City, batıda Küçükçekmece Gölü ve güneyinde de Halkalı tren istasyonu ile sınırlandırılmış, yayılma fırsatı olmayan 128 haneli, orta yoğunlukta bir mahalledir. Yarımburgaz’ın rezerv yapı alanı olarak geçmesi dolayısıyla imar problemi bulunmakta, bu sebeple henüz kentsel dönüşüm müdahaleleri görmemiş fakat hem Kanalistanbul projesinin getireceği finansal önem, hem de Küçükçekmede Gölü’ne yamaç terasları içermesi nedeniyle dönüşümün çok uzak olmadığını tahmin etmek pek de zor değil. Yarımburgaz Mahallesi’nin sahip olduğu kıymet, pozisyonu dolayısıyla etrafındaki yeni yerleşim alanlarından çok daha fazla olduğu için, bölgede yaşayanlar var olan imar sorununu bir an önce çözmek ve evlerini dönüşüme satmak için hukuki yollara başvurmuşlar. Uzun süredir Yarımburgaz Derneği çatısı altında toplanan mahalleliler, yazdıkları dilekçelerle, görüştükleri siyasilerle imar problemine bir an önce çözüm bulmak arayışındalar. Bu yüzden bölgeye bir “geçicilik hissi” hakim Yarımburgaz Mahallesi, hemen üst komşusu Ayazma’dan daha iyi konumda ve yapıların durumları da daha iyi. Bölgeye girdiğinizde ilk dikkatinizi çeken aslında bir yokluk ve tedirginlik, özellikle dev toplu konutların gölgesindeki bu mahalle mütevazi yaşamını devam ettirmeye çalışsa da, özellikle rezidans ya da “saraylara” yakın olan kısımlarda biraz daha bir başıboşluk, boşvermişlik mevcut. Mahalle kuzey-güney aksındaki Turgut Özal Bulvarı ile rezidanslar arasındaki sınırını çiziyor, batısındaki doğal sınır olan göle yaklaştıkça ve doğusundaki ihtişamını plastik bir biçimde sergileyen “Bosphorus City”den uzaklaştıkça, yer ve toprak ile olan ilişkinin güçlendiğini açıkça gözlemleyebiliyoruz. Özellikle gözlenebilen majör değişimleri dile getirirsek, yapılar birbirlerinden ayrıldıkça, toprak kullanımlarındaki çeşitlilik ve verimin arttığını, göle yakınlaştıkça (ya da rezidanslardan uzaklaştıkça) hayvan ve su ile olan ilişkinin yoğunlaştığını, tam tersi istikamette ise hem görsel hem çevre kirliliğinin arttığını, ölçek olarak yabancı kalan o büyük sitelerin arasında sanki çöpten bir bariyer yaratmak istercesine oraya olumlu bir şey yaratmak için yaklaşmadıklarını gözlemlemek mümkün. Yarımburgaz Mahallesi kötü koşullarda değil fakat bütün altyapı, belediye hizmetlerinin rezidanslara yapılmasından, imar probleminin bile çözülmemesinden ötürü kendini daha da “öteki” hisseden bir mahalle olduğu açık. Bu devasa tesislerle olan ilişkisi de Yarımburgaz’ın doğrudan toprakla ilişkisini, orada kalıcı ya da geçici olup olmadığını sorgulaması ve sürekli bir tedirginlik içinde yaşaması dolayısıyla etkiliyor. Yarımburgaz’ın bahçeleri de, adı gibi çoğu zaman yarım, kimi zaman ise üzerindeki misafiri ve göl ile çok güçlü bir ilişki kuracak kadar kuvvetli.
SARIYER
BEYKOZ
YENİKÖY
BEBEK ORTAKÖY
ÇENGELKÖY
BEYOĞLU KUZGUNCUK BALAT KÜÇÜKÇEKMECE EMİNÖNÜ BAKIRKÖY
N
ÜSKÜDAR KADIKÖY
Yarımburgaz’ın İstanbul’daki konumu
Yarımburgaz etrafındaki lüks konut örnekleri
Bosphorus City ve diÄ&#x;er lĂźks konutlar
Yarımburgaz’daki “geçicilik” sorunu Toplum mühendisliğine karşı duruşla yola çıkmış bir iktidar partisinin temsilcisi belediye başkanı tarafından söylenen “kent kadar kentliyi de inşa etmek” lafındaki çelişkiden ötürü olsa gerek, Küçükçekmece Belediyesi’nde imar sorunlarının çözüm sırası bir türlü Yarımburgaz’a gelememiş. Yarımburgaz civarındaki bu imar sorunu, mahallenin sınırlarında yaşadığı dönüşüm, Kanalistanbul projesi gibi etmenler oraya zaten zorunlu göç ile gelip yerleşmiş kişilerin yeniden göç etmeleri gibi bir durum doğuruyor. Bu geçicilik hissi evlerin dışlarına, bahçelere, sokaklara da sızmış. Örneğin özellikle belirgin bir şekilde halkın imrendiği lüks sitelere yakın olan kısımda utangaçlık gibi bir his var, dışarıya daha kapalı, bahçeler neredeyse yok, sanki dışarıya ne yapsalar “olmayacakmış” gibi bir görüntü var. Bu siteler ve Yarımburgaz ile ilgili en büyük mesele, farklı grupların bir araya geleceği bir sosyal peyzajın da yer almaması. Yarımburgaz’ın problemleri ile ilgili baktığımız zaman sosyalleşecekleri bir alan olmayışından şikayet ettiklerini görüyoruz. Geldikleri yerde de, burada da toprakla birebir ilişki kuran insanların evlerinin önüne asfalt, beton dökmek onlara hizmet vermek olarak görülüyor. Belediye tarafından düzenlenmiş olan tek park da, mahalle tarafından tekinsiz olarak adfediliyor. İnsanlar birleşik peyzajlara bir yatırım fırsatı, kentin yenilenmesinin göstergesi, aşırı kalabalıklaşmanın sonuçları ya da şehrin çokkültürlülüğünün bir sonucu olarak mı bakarlar? Gündelik sıradan peyzajın buradaki rolü nedir? Günümüzde peyzaj düzenlemeleri, var olan sınıfsal eşitsizliklerin kalıcı hale gelmesini sağlayan ideolojilere hizmet ederek zaman zaman ayrımcı bir tavırla inşa ediliyor. Peyzaj, doğası gereği bir araya getirici ve ortak bir yaşam üretimi sunma vaadine sahip olsa da yeni-kentleşme süresince ayrıştırıcı bir tasarım faktörü olarak kullanılıyor. Bu yüzden Yarımburgaz’daki belediye eliyle düzenlenmemiş park ve bahçelerin oluşu aslında mahallenin tam da bölünmemiş olmasıyla da ilgilidir, çünkü belediyenin düzenlediği park ve bahçeler ilk etapta daha yüksek gelirli kesime hizmet edecek şekilde tasarlanır, yüksek gelirli kesim kullanmadığı zaman terk edilmiş olan sosyal alanlar “tekinsiz” bir hale dönüşerek yine düşük gelirli grubun problemi halini alır.
Mahalle peyzajları aslında hatırlamanın da, unutmanın da yeridir. Özellikle bahçe ile ilişkisi güçlü etnisitelerde gördüğümüz ortak iş yapma becerisi, kültürü onların kendi mekanlarını kendilerinin oluşturmalarını sağlıyor. Örneğin İstanbul’da ne kadar farklı kültürlerden de gelmiş olsanız avluda yemek yemek, sokak düğünü, ortak bahçe kullanımı gibi kültürel etmenler birbirine benzer. Mahalleli göç etmeye başladığında bu ortak kullanım mekanları da önemini yitirmiş olur. Bir avlu, bu bölgelerde asla yalnızca bir avlu değildir, ortak iş paylaşımı, bazen dert, bazen yemek paylaşmak onların birbirleriyle ilişkisini güçlendiren en temel etmendir.
Yarımburgaz’da Peyzajın Fiziksel Durumu Yarımburgaz’a baktığımızda ilk etapta öncelikle çeper yerleşimlerde genellikle gördüğümüzden farklı bir şey görmeyiz, bahçe içinde müstakil bir ev ve bahçeden sokağa doğrudan açılan bir kapı. Bahçe ve ev sınırları genellikle demir çitlerle belirlenmiş, sanırım etrafta palet üretimi yapan küçük bir atölye olduğundan ötürü pek çok evin bahçesinde yakılmayı bekleyen palet var ve kimi yapıların da bahçeleri bu paletlerin sırtlarıyla çevrelenmiş. Burada yapı ve bahçe ilişkisinin doğrudan bir farklılığı yok, fakat yaşayanlar eğer fiziksel anlamda mümkünse yalnızca parsellerinde gözüken toprak sınırlarında değil, etraflarında ulaşabilecekleri ve işleyebilecekleri toprak parçalarını bütünüyle işlemişler. Özellikle göl tarafına indikçe ve yapılar arasındaki mesafe açıldıkça, payzaj ile olan ilişkinin güçlendiğini, yalnızca toprak ile değil göl ile olan ilişkinin de doğrudan kurulduğunu görürüz. Sanki arkalarında bir yük olarak taşıdıkları inşaat faaliyetlerinden uzaklaştıkça toprak ile olan bağları güçleniyor. Bahçelerle ilgili ilk gözümüze çarpan şey çoğu bahçenin doğal eğimden ötürü düzgün bir şekilde teraslanmış olmasıdır. Bu bahçelerde şu an mevsim kış olmasından ötürü marul, taze soğan, lahana gibi sebzeler ekili. Bireysel ölçüde sebze bir bahçe kullanımı var olsa da, neredeyse hiç meyve ağacı yok. Kısa ömürli sebze ve bitki üretimi yaygın. Yakınlarındaki yapılarla ilişkileri de mesafeli. Yoğun dokulu bir yerleşim olmadığı için aralarında yakın fakat yine de boşluklu bir dizilim var.
Yarımburgaz’da, özellikle dikkati çeken şey neredeyse her evin bahçesinde baktığı bir köpek oluşu. Köpek ve çoğu evin beslediği sağlıklı ve şişman kediler insanlardan daha yoğun popülasyonlar halinde dolaşıyorlar. Köpekler kimi zaman güvenlik sağlamak için, kimi zaman ev sahibinin dostu olarak yaşıyor. Kedileri besleyen 70 yaşlarındaki bir hanım ile konuştuğumda, kendisinin 1980’lerde Yarımburgaz’a geldiğini ve geldiğinden beri en yakın dostunun bahçesinde beslediği köpek olduğunu söyledi. Oradan taşınırlarsa apartman dairesinde o dostuna bakıp bakamayacağını bilmiyor. Yarımburgaz halkı, bahçe teraslarında yazın akşamüstü güneşin batışını seyrediyor. Bazen ise güneşin batışını, arkasındaki yüksek toplu konutların aynalı cephelerinden yansıdığı kadar izliyor. Konut içermeyen, yalnızca bir kulübeden oluşan, ekin yapılan bahçeler de mevcut. Bu bahçelerin içinde yine bahçedeki ağaçların dallarından yapılma parçalar var. Örneğin, sarmaşığın sarılacağı bir strüktür için, dışarıdan metal ya da başka bir eleman getirileceğine çoğunlukla bahçedeki ağaçların kullanılmayan, kırılan dallarından strüktürler oluşturulmuş. Bir tür geri dönüştürme çabası var.
Peyzaj Elemanları Yarımburgaz’da gözlemlediğim kadarıyla peyzaj elemanı olarak en çok dikkat çeken, içeride yaşayanlar olması dolayısıyla fotoğraflayamadığım, konutların bahçesindeki geçici strüktürler. İmar problemi olmasından ötürü buradaki arsalarda tarım da sıklıkla yapılıyor, fakat kimi yerleşimciler bahçelerine ağaç evler koymuşlar. Genellikle evlerin yanından göle uzanan, teraslanmış bahçelerde pek peyzaj elemanı bulunmasa da, geçici ağaç evler, Yarımburgaz’ın geleceği belirsiz yerleşiminde geçici bir çözüm olarak yer alıyor. Bir diğer peyzaj elemanı da sedir. Sedir normalde iç mekanda kullanılan bir oturma birimi olmasına karşın, göl seyrinden ötürü hem evlerin ön cephesinde, hem arka cephesinde yer alan bir mobilya olarak karşımıza çıkıyor. Sedir yalnızca tutumlu br hayat tarzının ifadesi bir oturma birimi değil, çok yönlü bir hitap ve görme ihtiyacına da karşılık gelir. Ağacın gölgesinde , sedirde oturmak pek çok yerde karşımıza çıkan bir davranış örüntüsü. Etrafta çok sık karşımıza çıka paletler zaman zaman yakacak olurken, zaman zaman sehpa ya da oturma birimi haline gelebiliyor. Kuyu yok. Göl kıyısında, su kaynaklarına yakın olan bir yerleşim yerinde kuyunun olmaması dikkat çekiyor.
sahibinden.com (Yarımburgaz’da bahçe içinde ağaç ev)
Avlu Kullanımı Yarımburgaz’da avluların, yapılar arasındaki boşlukların daha atıl kaldığını gözlemlemek mümkün. Eskiden yemekler yenen, akşamüstleri çay içilen avlular şu an atılacak, kışın yakılacak malzemeler için kullanılan açık bir depo görevi görüyor. Akrabalık, hemşerilik, komşuluk, dava arkadaşlığıyla bahçeler ve avlular birbirine açılır. Yıllar geçerken, insanlar mahrumiyetleriyle birbirlerine destek olarak başa çıkarlar. Bu tür yerlerdeki birbirlerinden ödünç alma, bir kaşık salça gibi kapitalist düzende yeri olmayan ölçü birimleriyle alışveriş yapan, pişirdiği ekmeği komşusuyla paylaşan insanların aslında sofralarını açtığı yerler bu avlular. Yarımburgaz’da ise, bu mekanların bir süredir ölü olduğunu söylüyor yaşayanlar.
Sonuç Belli bir anlatı ve miras üretmeden yeniden yerinden edilmeyi bekleyen Yarımburgaz Mahallesi, bu durumdan rahatsız değil, aksine kötü koşullardaki, yeterli ısıtmanın olmadığı evlerinin değerlenmesini ve daha iyi kondisyonlarda evlerde yaşamayı hayal ettikleri belirsiz bir süreç içindeler. Diğer kentsel dönüşüm geçiren mahallelerin nasıl ve ne şekilde mağdur edildiklerini gördükleri için bu sürecin hukuksal boyutuna hakim olup, haklarını yedirmemeyi umuyorlar. Bu sürecin peyzaja yansıması ise ortak kullanım alanlarının ölmesi, artık uzun emek gerektiren bitkilerin, yıllarca varlıklarını sürdürecek ağaçların dikilmemesi, yavaş yavaş terk edilen alanlardaki bitki örtüsünün canlılığını yitirmesi şeklinde kendisini göstermiş. Yarımburgaz’da göl ile olan ilişkinin teraslanmış parsellerde kurulması dışında örüntü denilebilecek ortak bir peyzaj kullanım biçimi yok. Daha çok kurulan bağların ve ilişkilerin, bu geçicilik problemi yüzünden çözülmeye başladığı orta ölçekli bir mahalle olarak varlığını, TOKİ gelene kadar sürdürecek ve daha sonra yerini toprak işleme alışkanlığı olmayan yeni sakinlerine bırakacak. Mahalle sakinleri, sessizce imar problemlerinin çözüleceği ve arsalarının değerleneceği günü bekliyor. Bu süreçte de mahalledeki boşvermişlik ve geçicilik hissi en çok da topraklarına yansımış durumda. Kaynakça: Milyonluk Manzara, Kentsel Dönüşümün Resimleri; Aktaş, Cihan; İncir Ağacı İçin Israr Eden Kim?; İletişim Yayınları; İstanbul, 2013, syf. 170 Milyonluk Manzara, Kentsel Dönüşümün Resimleri; Öğünç, Pınar; Takdir Edersiniz Ki Bir Milyon Dolar Veren Kimse Bu Manzaraya Bakmak İstemez; İletişim Yayınları; İstanbul, 2013, syf. 129 Mills, Amy; Hafızanın Sokakları, İstanbul’da Peyzaj, Hoşgörü ve Ulusal Kimlik; Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul; Ocak 2014. https://haber.140journos.com/ayazma-dan-bezirganbahçe-ye-bir-kentsel-dönüşüm-portresi-nam-ı-diğerd784ce962c3f#.p87gv97uy https://www.evrensel.net/haber/80424/yoksulu-kent-disina-surme-projeleri
NON/URBAN LANDSCAPES HTC 529 CEYDA PEKTAÅž 115823009