20
AFTERGLOW video işinden görüntüler: Volume I, Ming Wong, Video yerleştirmesi: Ismail Necmi ©2014 Ismail Necmi
Henri Matisse
CREATIVITY TAKES COURAGE
Galeri 77 Daron Mouradian, “Mademoiselle” Oil on canvas 120x100 cm 2013
ARTFUL LIVING ONLINE MEDYA DESTEKÇİSİ
D E ST E KÇ İ
Sayı 1 – Kasım 2014 Okuyucularımıza, CI Mag, Contemporary Istanbul’un yeni dergi projesi olarak ilk defa Kasım 2014, CI Fuarıyla aynı zamana denk gelecek şekilde yayınlandı. CI Mag’de bir araya getirilen sanatçı, kürator, koleksiyoner röportajları okurlar için bir kaynak olarak öne çıkar ve her röportaj bir bilgi kaynağıdır.
20
AFTERGLOW video işinden görüntüler: Volume I, Ming Wong, Video yerleştirmesi: Ismail Necmi ©2014 Ismail Necmi
Sayı / Issue: 1 Kasım / November – 2014-11-03 Kapak / Cover – Ming Wong - İsmail Necmi İmtiyaz Sahibi / Publisher – Contemporary Istanbul Sanat Yatırımları A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı / Contemporary Istanbul Inc. – Chairman Ali Güreli Sorumlu Müdür / Executive Director – Rabia Bakıcı Güreli Konsept / Concept – Paul McMillen, İcra Kurulu Üyesi /Executive Committee Member – Genel Yayın Yönetmeni / Editor in Chief – Hatice Utkan Görsel Yönetmen ve Tasarım/ Visual Direction and Design – Foxall Studio CI Program Direktörü/ CI Program Director – Marcus Graf Yayın Kurulu / Editorial Board – Marcus Graf, Ali Güreli, Rabia Güreli, Paul McMillen. Reklam / Advertisement – Beril Güroğlu Foto editör / Photo Editor – Ashley Lumb Katkıda bulunanlar/ Contributors – HUO RF, Yonca Keremoğlu, Volga Yıldız, Fırat Meriç, Ekin Özbiçer – CI Mag Mete Cad. Yeni apt. 10/11 34437 Taksim/ İstanbul İletişim/ Contact: cimag@contemporaryistanbul.com Hatice@contemporaryistanbul.com info@ contemporaryistanbul.com Satış ve abonelik/ Sales and Subscription: +90 212 2447171 – CI Magazine dergisi Çağdaş İstanbul Sanat Organizasyon ve Yatırımları A.Ş. adına Hıfzı Ali Güreli tarafından T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. CI Magazine dergisinin isim ve yayın hakkı Çağdaş İstanbul Sanat Organizasyon ve Yatırımları A.Ş. adına Hıfzı Ali Güreli’ye aittir. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, tasarım, röportajlar ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. ci 2
Editörden Eylül ayında sanat çevresi heyecanlı bir takvimle büyük ölçekli sanat aktivitelerini ağırlarken, kış mevsimi Kasım ayıyla birlikte önemli etkinliklerle başlıyor. Türkiye, özellikle de İstanbul, bu canlı sanat çevresinin tam ortasında kalıyor. Asya’da Gwangju, Busan, Media City Seoul, Shanghai ve Taipei Beinnalleri, Avrupa’da Viyana Art Fair, FIAC Paris, Frieze London gibi önde gelen fuarlar biterken Istanbu,l Contemporary Istanbul fuarıyla başlamasıyla bu destinasyonların tam ortasında. Sanat severler ve kolektörler Kasım ayında rotalarını 9 yıldır düzenlenen CI fuarına çevirir ve Kasım ayında fuar, kültürel paylaşımın desteklendiği bir buluşma noktası haline gelir. İlk sayısında CI Mag, bir röportaj dergisi olarak sanat çevresini birleştiren yapısıyla, bu kültürel paylaşımın önemini ifade ediyor. Bir röportaj dergisi olarak tasarlanan derginin ilk sayısında, insanlar, çağdaş sanat ortamında yer alan kişiler ve genç kolektörlere yer verdik. Hatice Utkan, Editör
As the art world’s new season unfolds, large-scale art events will be taking place from September and running through to November. Turkey and Istanbul in particular, stands in the middle of this lively environment. As Gwangju, Busan, Media City Seoul, Shanghai and Taipei Biennials in Asia and Vienna Art Fair, FIAC Paris, Frieze London in Europe come to an end, Istanbul enters the scene with Contemporary Istanbul Art Fair. In its 9th edition, the fair transforms Istanbul into the meeting point of art lovers and collectors from around the world. The first issue of CI Mag emphasizes the importance of this cultural sharing. See English language section on pages 77-87
ci 4
İçerik
48-57, Koleksiyonum
8-11 Şükran Moral, Huo RF’ye işlerini ve yaşadığı toplumu nasıl algıladığını ifade ediyor. 12-17 Nick
Hackworth, Andrew Foxall, Iain Foxall ile yaptığı röportajda koleksiyonerliğe ve sanata dair fikirlerini
paylaşıyor. 18-23 Taner Ceylan ise yeni serisi Altın Çağ ile sanatını ve kendisini yeniliyor. 24-34 Marcus Graf ve Orhan Cem Çetin, sanatçının işlerinde öne çıkan araştırma ve fotoğraf
tutkusunu konuşuyor.
38-46 Rabia Güreli, hem yönetmenlik hem de fotoğrafçılık kariyeriyle tanınan,
Berlin’de yaşan sanatçı İsmail Necmi ile konuşuyor, Necmi, Ming Wong’un yer aldığı çağdaş sanat video işini
anlatıyor. 48-57 Koleksiyonum bölümü genç
8–11, Şükran Moral
48-57, Koleksiyonum
ci 6
24-34, Orhan Cem Çetin
kolektörlerin hiç görülmemiş koleksiyonlarına yer veriyor ve sanatçılar Gürbüz Doğan Ekşioğlu ve Ansen Atilla uzun süredir yaptıkları koleksiyonlarını ilk defa CI 18-23, Taner Ceylan
Mag’e açıyorlar. 58-66 Erdağ Aksel sanat hayatındaki tecrübelerinden bahsediyor.
68-76 İlk sayımız fuarla aynı zamana denk geldiği için CI’ın yeni girişimi CI Editions’a yer verdik ve İcra
Kurulu Başkanı Ali Güreli ile bir röportaj yaptık. CI’ın ikinci kez düzenlenen Plug-in etkinliğine dair röportaj yaptık. Ayrıca yuvarlak masa toplantısında Ali Güreli CI Fuarının yeniliklerinden bahsederken, icra kurulu üyesi Paul McMillen derginin yapılanmasını ve programlar direktörü Marcus Graf ise bir röportaj dergisinin önemini anlatıyor.
58-66, Erdağ Aksel
ci 7
Sanatçının Aynaso, Pigment print, 120×80cm, Edisyon 5 + 2AP, 2014 Galeri Zilberman ve sanatçının izniyle
ci 8
Şükran Moral 1/6 Soldan sağa: Şükran Moral, Peace… Fucking Fairytale!, Performans fotoğraf, 2007 Şükran Moral, Acı, Pigment print, 120×80cm, Ed. 5+2 A.P., 1999 Galeri Zilberman ve sanatçının izniyle
Samimiyetle Söylersem !
Röportaj Umit Özdoğan
İnsan olarak, bulunduğumuz dünya üzerinde, özellikle yaşadığımız topraklarda ruhlarımızın bedenlerimizden ne zaman ayrılacağını kestiremiyoruz. Bizler bizden önce var olan insanların bir sonrasıyız, bizden sonra gelecek olanlar gibi. Bizden sonra geleceklerin, bundan yüzyıl sonrasında geriye, Türkiye›ye baktığını düşünelim. Toplumsal hareketler, savaşlar, hikâyeler ve dönemin sanatını görecekler. Türkiye sanatına yüzyıl sonrasından baktığınızda, karşınıza çıkan isimlerden birisi Şükran Moral olacak. Sanatçının son sergisi Welcome to Turkey’i, Galeri Zilberman’da izledik. Güncel Türkiye sanatının dikkat çeken isimlerinden birisi olan sanatçı ile üretimlerini, bakmamızı istediği yönü ve umudunu HUO RF konuştu UO
Welcome to Turkey ile başlamak istiyorum. Kafası karışık günler geçiriyoruz. Nasıl bir Türkiye’ye hoş geldiniz diyorsunuz?
SM Türkiye’nin durumu, özgürlüklerin yok olacağı yıkıcı bir geleceğe doğru gidiyor. Kadın cinayetlerinin olağanlaştığı, eğitim sisteminin tek yönlü, dayatmacı olduğu, yakında dogmalarla konuşan bir Türkiye bizi bekliyor. Çok karamsar bir tablo çizdim. Kanlı Türkiye haritası yatağımla, bütün bir geçmişe ve geleceğimize işaret ediyorum Welcome to Turkey sergimle. Küçük kız heykeli, aslında Türkiye’nin geleceğini temsil ediyor. Geleceği elinden alınmış, tecavüze uğramış bir obje gibi görülen kız çocuğu ile Türkiye’miz aynı şey. UO Önünde eğildiğimiz bir çocuk gelin tasviri ile karşılaşıyoruz serginizde. Bu iş önünde izleyiciye diz çöktürüyorsunuz... SM Sergimde galeriden içeri giren seyirci, karşısına ilk çıkan siyah bir küple karşılaşıyordu. Tam önünde de diz çökmek için yerleştirdiğim bir tabure vardı. Seyirci bir dakikalık Tales To Young Girl videosunu, diz çökerek küçücük bir delikte seyrediyordu. Hem voyeur, hem de suçlu. Içindeki karanlık ve cahil yönünü seyrediyor. Seyirciyi burada cezalandırıyorum: Diz çök, geleceğini elinden aldığın kız çocuğunun karşısında.
ci 9
Sünnet edilen, eğitimden mahrum edilen ve evlendirilen kız çocuklarımız... UO İtalya’daki öğreniminiz ve yaşantınız sırasında da farklı sıkıntılar yaşadınız. Hikâyelerinizi, tepkilerinizi, eleştirinizi işlerinizden görebiliyoruz. Peki, sizin açınızdan bakmaya çalışırsak, nasıl tetikleniyor bütün çalışma süreciniz? SM Yaşadıklarımdan yola çıkıyorum genellikle. 1994 Üç Kişilik Evlilik performansımı, İtalya’dan kovulduğum için yapmıştım. İtalya’da yabancı olduğumu anlamıştım. Avrupa’nın da ırkçı yanlarını birçok işimde yansıttım o yıllarda. Kovulanlar Espulsa isimli birçok sergi açtım, hepsi de 90‘lı yıllarda. 20 sene İtalya’da yaşadım, sürekli seyehat halindeyim. Kültürün, ancak içselleştirildiğinde faydası olur. Müzelerin, binaların ismi değil. Avrupa ve Türkiye arasındaki seyahatlerimin yaptığım işlere etkisi çok büyük. Genelde kültürel seyahatler bunlar. Hamam videomda Pompei duvar resimlerini veya Caravaggio’nun ışıklarını, Pasolini’nin kişiliklerini görebilirsiniz. UO Duruşunuzla ve işlerinizle gözleri üstünüze çekiyorsunuz... Sanatçı kelimesinin dilimizdeki karşılığı: Güzel sanatların herhangi bir dalında yaratıcılığı olan, eser veren kimse, sanat adamı, sanat eri, sanatkâr, artist. Bundan yüz yıl sonra geriye dönüp Türkiye sanatına bakıldığında, kuşkusuz, karşılaşılan bir sanatçı olacaksınız. Bu noktada, ‘siz’i sormak istiyorum. Siz nerede var oluyorsunuz, günlük alışkanlıklarınız nedir? Bir işi anlamanın en iyi yolunun üreteni tanımak olduğunu düşünüyorum. SM Üreteni tanımak derken, yine sanatçıya varıyoruz. Günlük hayatım, genelde biraz
ci 10
Şükran Moral, Üç kişilik evlilik, Pigment print, 80×120cm, Ed. 5+2 A.P., 2010 Galeri Zilberman ve sanatçının izniyle
fırtınalı. Başımı belaya sokmak gibi bir yeteneğim var. Araştırma-bulma, kendimi şaşırtma peşindeyim. Heyecanın olmadığı her yeri terk etme... Hayatıma baktığımda sürekli sıfırdan başladığımı biliyorum: Elimde bir valiz. Günlük hayatımda bazı şeyler kutsal arkadaşlarım. Erken uyanmayı sevdiğim halde, şu sıralar geç uyanıyorum. Roma’da her gün Villa Borghese’ye gidip bir saat yürüyordum. Şu an sadece pilatesle yetiniyorum. Kahvaltı en çok sevdiğim şey, rakı gecelerim de var. Yine Roma’daysam evin yanındaki bara gazetemi alıp giderim. Çok keyifli. Burada çıkamıyorum. Hayatım bazen o kadar karmaşık oluyor ki, ben bile şaşıp kalıyorum. UO Farklı medyalarla çalışıyorsunuz, duygunuz sizi tekniğe nasıl sürüklüyor? SM 2011’de Ayna isimli bir animasyon yapmak zorunda kaldım. Animasyonu hiç sevmediğim halde, o düşüncemi ancak animasyonla anlatabileceğimden, mecburen kullandım. 2010’da başıma gelen linç ve ölüm tehditleri yüzünden ülkemi terk etmek zorunda kalmıştım. Beni linç edenlere karşı öfkemi, bu animasyonu yaparak gösterdim. Onları bir lağım faresine çevirerek... Lağım faresi lağımdan
çıkıyor ve seyircinin yüzüne ‘haaktuu’ diye tükürüyor. Bir materyale aşık değilim. En büyük materyal beynimiz, yani vücudumuz. Jinekoloji masasını kullanmıştım çok severek. Uzun yıllar yaptığım kız çocuğu bebekler… Önemli olan anlatmak istediğim konsept, materyal sadece araç. UO Kadın hakları temasının işlerinizin içinde baskın olduğunu söyleyebilir miyiz? SM Kadın hakları meselesi, benim açık ve kanayan yaram. Kendimi anlatıyorum çoğu kez, o küçük kız çocukları da benim aslında. UO İnsanları davet etmek istediğiniz, beraber çalıştığınız platformlar var mı? SM Genelde performanslarımda, mesela Acı performansımda, veya Peace.. Fucking Fairytale sergilerimde seyirci, işimin bir parçasıydı. UO Topluma karşı içinizde nasıl umutlar barındırıyorsunuz? SM Topluma karşı umut mu besliyorum? Samimiyetle söylersem, yok bir umudum. Sadece ümit ediyorum, gelecek nesiller şu andaki ‘fucking’ toplumuna başkaldırırlar. UO Açılan, kapanan yeni galeriler, bir yanda açılması planlanan yeni müzeler, bir yanda kapanan sanat kurumları... Sürekli hareket halindeki Türkiye sanat ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz? SM Galerilerin sayısı artınca sanatın kalitesi de otomatik olarak artmaz. Yine de bu hareketlilik, parayla ilgili bir şey. Kültürle beslenmezse sanat, ilk ekonomik krizde çuvallar. UO Şükran Moral’ın üretimlerini, hayatını bu röportaja sığdırmak mümkün değil. Sizi tanımak için hangi kitabı okumalı, hangi filmi izlemeli? Nelere bakmamızı önerirsiniz?
Beni tanımak için yine bana bakmalısınız, işlerime. İşime bakarken, o size hangi filmi/kitabı okuyacağınızı da söyler. Çalışırken neden Maria Callas’ı veya Mozart’ın Requem’ini dinlediğimi de. UO Şu sıralar programınız çok yoğun. Programınız dahilinde etkinliklerinizden, yeni proje ve sergilerinizden bahsedebilir misiniz? SM Kasım ayında Paris Photo Sanat Fuarı’na Zilberman Galeri ile katılıyorum. Herhalde orada kişisel sergisi olacak ilk Türk sanatçı benim. 2015’te de Bergen Müzesi’nde kişisel sergim olacak. SM
Resist Turkey Resist Gezi, Performance, Gezi Parki, 14.06.2013 19.00pm Galeri Zilberman ve sanatçının izniyle
ci 11
ci 12
Nick Hackworth 2/6 Eleştirmen ve galerici Nick Hackworth, Andrew ve Iain Foxall ile Londra’da çağdaş sanat eseri toplamak üzerine konuştu
ci 13
FotoÄ&#x;raflar: Willoughby Warner, Foxall Studio
ci 14
Koleksiyonlar, koleksiyonerler ve koleksiyon yapmak üzerine Andrew ve Iain Foxall, Nick Hackworth
‘Koleksiyoner’ ya da ‘kolektör’ kelimesini sevmiyorum. Bence bu neslin çağdaş sanatı alma konusunda başka terim kullanılmalı. Kısacası, çağdaş sanat satın alan kişiler kolektör olarak adlandırılmak istemiyorlar. NH Neden bu şekilde adlandırılmak istemiyorlar? AF Çünkü bu terimde bir kusur ya da en baştan bu terimin üstüne yapışmış leke var. Kolektör terimi, koleksiyoner olmak ya da bir şeyi toplamak deyimini çok sıkıcı bir hale getiriyor. NH Ne demek istediğini anlıyorum ama ‘kolektör’ aslında doğru kelime… Sanat galerilerinin farklı müşterileri var ve bir de gerçek kolektörler var. Bu insanlar gerçekten sanat eserine sahip olmak için eser alıyorlar ve bunun için önlenemez bir dürtü hissediyorlar. Adeta bir şeye tapıyormuşçasına sanat dünyasını takip ediyorlar, yeni sanatçılar kim, galerilerde neler oluyor, sanatçılar neler yapıyor hepsini takip ediyorlar. Pul koleksiyoncusu ya da kırık araba radyoları... Hepsi de bir koleksiyon oluşturabilir ama sanat, koleksiyonu yapılabilecek en iyi ve en değerli şeydir. AF Bir sanat eseri alıp yeni bir koleksiyona başlamak isteyen bir kişiye mani olmak istemem ama anlamsal olarak bu kelimeye bakıldığında çok dostane gelmiyor kulağa. Keşke bir sanatçıya ya da bir galeriye yaklaşmak daha kolay olsaydı. Sanatçılar için, tüm sanat dünyasının daha açık ya da daha dahil edici olması çok daha iyi olurdu. NH Evet, bu gerçekten çok iyi bir tasarı. Diğer yandan, sanat dünyasıyla ilgili hep şikayet edilen bir konu. Bu dünyayı çok elitist buluyorlar ama bu tartışma hep vardı. Bu karışıklık iki farklı olgunun sanat dünyasında buluşuyor olmasından kaynaklanıyor. Bir AF
yanda tüm yaratıcılığın ve güzelliğin asırlardır süregeldiği ‘sanat’ kavramı var, diğer yanda da hiyerarşilerle, hırs ve sosyal dışlamalarla dolu insan dünyası var. Maalesef, sanat piyasası çok dışlayıcı bir ortam ve genel olarak bu alanda finansal değerler de yetersiz. Galeri, tablodan şu kadar var ve ben bunu sadece önemli kolektörlere satıyorum diyebilir. İşte bu andan itibaren hiyerarşi kurulmuş oluyor, çünkü sadece çok önemli alıcılar tabloyu satın alabilir durumu ortaya çıkıyor. Bir şeylere sahip olmayı aşırı arzulamalısınız… Modernizmin ütopik uzantılarının hoşlanmadığı eski bir statüko. Bazıları sanat, tasarım ve estetik değerlerin yaşama o kadar derinden nüfuz etmesini ister ki her şeyi değiştirirler ve yine de bazı objeler görünmez kalır… Ve bu durumun etrafınızda dolaşan rüya olduğunu düşünebiliriz… Müzik, tüketilse bile bu açıklamaya daha yakın durur, çünkü ucuzdur ve uluslararası boyutlarda çok daha kolay ulaşılır. IF Sosyal medyanın sanat alımını nasıl değiştirebileceğini çok merak ediyorum. Bunu biraz açıklar mısınız? NH Internet uzakları yakınlaştırmıştır. Herkes Instagram’dan ilginç sanatçıların işlerine ulaşabilir ve küratörlerin neyi ilham verici bulduklarını sosyal medya üzerinden keşfedebilir. Tüm bunlar her ne kadar kişiye özel olsa da paylaşımların hepsi birer nottur ve bir defter yaratır. Eğer siz de tecrübeli ya da macera arayan bir alıcıysanız, internete girip ilginç bir sanatçı bulup, onunla iletişime geçip ve onun neler yaptığını öğrenip ona göre karar verebilirsiniz. Ama ne olursa olsun, galeri sistemi yine de hayatta kalır, çünkü bu ortamda galeriler editleme görevi üstlenir. Onlar sanatçıları seçer ve onları tanıtır. Galeriler sanatçıları seçer ve her zaman
ci 15
insanların güvendiği markalar haline gelirler. Ama çağdaş sanat, kavram ve tarih açısından çok spesifik ve farklı bir yere sahiptir ve bu yer de sanat dünyasının elitist olmasını destekler.19. yüzyıl ve günümüzde üretilen tüm eserler aslında kendine dönük eserlerdir ve hepsi başka bir şeye gönderme yapar, bu göndermeler sanat teorilerine, başka sanat eserlerine gönderme yapıyor olabilir bu nedenle bu göndermeleri sanat eserinden çıkartırsak aslında çok bir şey ifade etmediğini görürüz. Bu nedenle çağdaş sanatla ilgileniyorsanız bilgiye sahip olmanız gerekir. Mesela geçenlerde sanatçı Jake Chapman en son çocukların modern sanat galerilerine gitmesinin gereksiz olduğunu söyledi çünkü hiçbir şey anlamadıklarını ifade etti ve çok tepki aldı. IF Evet sonradan buna karşı cevap verenler de oldu, Çocukların Matisse’in sergisine gidip çok beğendiklerini yazan kişiler oldu ama aslında çocuklar sadece renklerden hoşlanmışlardı. Bu da, Chapman’ın söylediklerini destekledi. Çünkü çocuklar aslında Matisse’in renklerini beğenmişlerdi, renkler olmasa beğenmeyeceklerdi. NH Jake Chapman’ın bu yorumunda aslında felsefi bir yan var. Çünkü bu sanatı beğenirken özellikle belirgin bir şeyi beğeniyoruz. Özellikle belirli bir şeye bakıyoruz. İşte bu bağlamda sanat çok belirgin ve özel bir şey. Eğer tarihini bilmiyorsanız onunla iletişim kurmak zor. Sanattan anlamayan insanların anlaşılmayan ya da anlamadıkları bir eser görüp, bu sanat eserini beğenmemeleri aslında zor bir sanat eseriyle karşılaşmalarının nedenidir ve bu çağdaş sanata çok standart bir yorum getirir. IF İnsanların müzikle ilgili yorumlarıyla kıyaslandığında bu çok ilginç değil mi? İnsanlar kötü bir albüm dinlediklerinde, bu
ci 16
kötü bir müzik demezler, tıpkı çağdaş sanatta olduğu gibi… AF Grayson Perry’nin, Reith öğretilerinde Alan Bennett, her galeriye ‘Bunu beğenmek zorunda değilsiniz’ tabelası asmak istediğini söyler... NH Diğer yandan, izleyici ve modern sanat arasında ilginç bir iletişim var. Eskiden grupları müzelerde gezdirirdim ve bazen bazı gruplara, müzede bir odaya girip ilk önce eserlere bakmalarını ve üzerinde düşünmelerini söylerdim. Sonra da, eseri kimin yaptığına bakmalarını isterdim. Çünkü müzelerde dikkat ederseniz eğer, insanlar önce eseri kimin yaptığına bakarlar ve bu üzücü bir şey. Bu eserleri biraz etkisiz kılıyor. IF Arkadaşlarımın çoğu sanat almıyor ve bu kişiler kritik edebilecek ve iyi gözlem yapabilen insanlar. Ama onları koleksiyonerliğe çekebilecek bir şeyler olmalı... belki de alışagelmiş şeyleri kırarak başlayabiliriz. Tüm sistemleri delip geçebilecek bir girişe ihtiyaçları var. NH Bir süre önce doğu Londra’da sarı renklerde otomatlar vardır. Bu makinelerde bazı şeyler satılırdı. Para atıp bir şeyler alırdınız. Bu bazen küçük bir obje alabiliyordunuz, ama aldığınız objeyi asla kimin yaptığını öğrenemezdiniz. Bu aslında, hiçbir işe yaramayan bir objeyi para verip satın alma durumunu ortaya koyuyordu. Belki de öncelikle böyle bir sistemi alışagelmişin dışına taşımak gerekir. AF Yani galeriler yerine büyük otomatlar olsa… NH Eğer bunu birisi yaparsa kimse mutlu olmaz, özellikle de galeriler IF Hatta bu otomatların içinde küratör bile olabilir. Böylece, alacağın objeyi seçebilirler NH Ismi de Artvend olabilir AF Artvend.com!
Hayvend, Hoxton, England Duncan Rimmer’ın izniyle
Bay Sloane’ın izniyle
ci 17
Taner Ceylan 3/6
Ay Masalı, Bronz, 55×15×15cm, Edisyon 8+2AP, 2014 Sanatçının ve Paul Kasmin Gallery’nin izniyle
ci 18
Ütopyayı beklerken
Röportaj Hatice Utkan
Ressam Taner Ceylan üzerinde çalıştığı serisi Altın Çağ ile kendi içine dönüyor ve ruhani öğretiler, ezoterik bilgilerden yararlanıyor. Ceylan, Kayıp Resimler Serisinin sonunu ve Altın Çağ serisinin başlangıcını anlattı. En son New York’ta serginizde kayıp resimler serisini sergilediniz bu resimler içinde Türk izleyicisinin görmediği, Birth of Hope ve Spring Time’da vardı. Bu resimlerle Kayıp Resimler serisi bitti mi? TC Evet, bu iki resimle seriyi tamamladım. Bu resimlerin hepsi büyük ölçekli ve genel olarak oryantalizmi eleştiren resimlerdi. Oryantalizme alışagelmiş bakışı kırmak amacı taşıyor. Sürekli masal ve güzellemeyle gösterilen oryantalizmin beni ne kadar cezbettiğini ama bir o kadar da çarpıtıldığını anlattım. HU Örneğin Spring Time (Bahar Zamanı) adlı resminizde İznik Çinilerinin üzerinde Louis Vuitton arması ve önünde de sigara içen bir Arap prensi var. LV gibi bir simgeyi neden kullandınız? TC Aslında bu çinilerin fotoğraflarını Topkapı sarayında çektim ve sonra dönüştürdüm. Benim burada anlatmak istediğim şey: Bu zenginliğin, şaşaanın ve sermayenin nelere kadir olduğu, neye mal edildiği. Benim aklım Doha’da açılan müzeleri, büyük sergileri almıyor. O sermayenin, yani Arap aristokrasisinin sanata harcadığı paranın batı sanatına yön vermesiyle açılan müzeler var, örneğin; Guggenheim, Louvre Abu Dhabi gibi. Buralarda da büyük paralar akıtılarak açılan sergileri anlamıyorum. HU
Sanat özgür bir alandır, oysa ki buralarda figüratif sanat yasak. Ama orada her şey baştan koşullu. Müze, baştan koşullu başlıyor. Damien Hirst bir eserini orada gösterilmesi için sansürledi. Baştan çelişki içinde bir ortam var. Bu sermayenin bu gücü sanatı olduğundan daha farklı bir şekilde alıp sunmasındaki çelişkiye dikkat çekmeye çalıştım. Oradaki hedonist yaşam, sefahati anlatmaya çalıştım. Louis Vuitton arması da bi metaforik olarak arkasına batı sermayesini de almış anlamında algılanabilir. HU Birth of Hope adlı resimde de kanlı bir el ve beyaz bir kuş var. Burada ne gibi bir anlam var? TC Bu serinin asıl amacı oryantalizmi eleştirmek. O tavus kuşu Osmanlının güzelliğini temsil ediyor ama her güzellik bir bedelle oluşuyor. Aslında, bu güzelliğin arkasında vahşet de var, ne kadar kan aktığını anlatmak istedim. Lekeli bir güzellik. HU Kayıp Resimler Serisi’nden sonra yeni başladığınız Altın çağ serisinde ne gibi detaylar var? TC Bundan önceki seride başkasının hikayesini ele almıştım. Şimdi kendi içime döndüm ve kendi hikayemi anlatmak istiyorum. Kendi içimdeki birikimlerle yola çıkmaya karar verdim. 1998-2002 Galerist sergimde benim hikayem, cinsel yönelimimi ve erkek bedenine duyduğum hayranlıkla ilgiliydi. Şimdi ise daha ruhsal ve metafiziksel alanımı ele alıyorum. HU Metafizik ya da ruhsal tarafım derken tam olarak nasıl öğretilerden bahsediyoruz? TC Yıllardır tinsel öğretilerle meşgulüm, meditasyon yapıyorum, ezoterikle çok alakalıyım, batıl inançla ilgili durumlar,
ci 19
dinle bağlantısı yok ritüel ve ruhlarla bağlantılı şeyler. HU Bunun üzerine kitaplar da okuyor musunuz ya da pratik yapıyor musunuz? TC Evet, pratik yapıyorum. Bu sonradan olacak bir şey değil. Ben çocukluğumdan beri mistik bir insanım. Altıncı hissim çok güçlü, uzun yıllar fal baktım. Rüyalarım beni yönlendirir. Çok yorgun uyanırım. Öbür tarafla bu taraf hep iç içedir benim yaşantımda. Resim yaparken de kendimi öyle hissediyorum. Sanki burada değilim. Resim yapmadığım an sudan çıkmış bir balık gibiyim. Duyarlılıkları ve hassasiyetleri olan bir insanım. Çok kolay depresyona girebilirim ve kırılganımdır. Her şeyden çok kolay etkileniyorum. Kendimi sakinleştirmek için, biraz da ruh halimi dengeye sokmak için çok uzun yıllar meditasyon yaptım. Sonra farklı pratikler uygulamaya başladım. HU Kendi kendinizi iyileştirebildiniz mi? TC Evet, tabii bir sürü destek aldım. Hocalar, koçlar. Şimdi çok daha düz biz çizgide ilerliyorum. kendimi eğitebildim. Artık daha kolay unutuyorum. HU İnsanın bunu başarması aslında zor. Nasıl eğitebildiniz? TC Bu bir eğitim ve disiplinle alakalı. Sadece kendimi eğitmekle kalmadım, bağlı olduğum kendi iç dünyamla derinleştim. Okuduğum bilgilere çalıştım. Altın Çağ diye adlandırılan ve beklenen bir çağ var ona inanıyorum mesela. İnsanın çeşitli güçleri olduğuna inanıyorum. Azizlerin yaptığı her şeyi herkesin yapabileceğine inanıyorum, suda yürümek ve uçmak gibi. HU Altın Çağ aynı zamanda şu an çalıştığınız serinin de ismi. Tam olarak nedir? TC Aslında okuduğum ezoterik bilgilerin
ci 20
ön gördüğü bir dönem. Gelecek olan bir dönem. Hayalden ibaret. Böyle bir dönem gelecek. Savaşların olmadığı, sınırların olmadığı ütopik bir dönem olacak. ama bunun hayali içinde yaşamak bile sana bir biosfer kurmanı sağlıyor ve bu güzel bir şey. Yalan da olsa, sana deli de deseler, en azından benim gibi resim yapan bir kişi için harika bir şey bu şekilde yaşamak. Milattan Sonra 2150 adlı bir kitap vardır, makro felsefenin önde gelen örnek kitaplarından birisi olarak biliniyor ve 1960larda yazılmış bir kitaptır. Bu işlere başlamak için iyi bir kitaptır. HU Tüm bu öğretiler yeni resimlerinize ve çizimlerinize nasıl yansıdı? TC Tüm bu ütopik dünya, benim resimlerimde anlatmak istediğim dünyaya çok iyi oturdu. O dünyayla resimlerimdeki dünya iç içe geçti. Yani, resimlerimde Altın Çağ adlı dünyayı da anlatıyorum. HU Bu serinin devamı heykel olarak mı resim olarak mı devam edecek? TC Her ikisi de olacak. Desenlerimin birisinde geyik vardı, yaptığım ilk heykelim Moon Tale adlı heykelimde de aynı figür vardı. Heykel, resmin ve desenin üç boyutlu hale gelmiş yansıması gibi olsun istedim. HU Bu yeni resimde daha farklı bir tarz görüyoruz. Geçen seriye göre daha değişik bir stil var. Klasik resme dönüş yapmış gibisiniz. Bu iki seri arasındaki fark nedir? TC En başta kendim kendimden bir değişim bekliyordum. Bu yeni resimlerimde daha çok klasik öğeler kullandım. Örneğin klasik bir peyzaj, varaklı çerçeve bunların hepsi önemli öğelerdi. Artık her şey daha kaba ve yozlaşmış durumda ve bugünlerde artık kimsenin vakti yok ve kimsenin sabrı yok.
Ama, bu resim tam tersi. Aksine, klasik ve güzel bir peyzaj var ve şimdiki zamana meydan okuyor. HU Bundan sonraki resimlerde böyle mi olacak? Yine klasik öğeler üzerinden mi ilerleyeceksiniz? TC Resim kendi yolunu kendisi çiziyor. Aslında ben daha önceden de bahsettiğim Altın Çağ’a ait görüntüleri resmetmek istiyorum. Ama bu klasik peyzaj da bir Altın Çağ görüntüsü. Artık böyle bir peyzaj nerede var? Bunu görmek için şehirden çıkman gerek. O doğayı bulsan bile o ruh haline nasıl gireceksin. Bunu bu şekilde resmetmek de Altın Çağ peyzajı. Kayıp resimler serisinde hep oryantalizm üzerinden gitmiştim ama şimdi bu seride klasik peyzajda olmayan sahneleri resmediyorum. Mesela Ay Teni adlı resmimde olmayan bir sahneyi peyzajın içine koydum. Yine var olmayan sahnelerden ilerlemek istiyorum. Özel hayatını tuvale yansıtmamış bir klasik ressamın hayatını çizmek, yani bir ressamın Altın Çağ’ını resmedebilirim. HU Bu resimler koleksiyonere nasıl yansıyor sizce? TC Aslında bu resimleri yaparken belirli bir sorumluluk alıyorsunuz. Bu resimler bazı koleksiyonerler için ağır olabilir. Sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da aynı durumla karşı karşıyayız. Bu durumun koleksiyoneri biraz dürtüklediğini düşünüyorum. Klasik bir peyzaja oral seks yapan iki figür yerleştirmek çok kolay değil. Ben bunu çok düşündüm. Bu belirli bir sorumluluk altına girmek demek. Mesela aynı hissi TanerTaner adlı resmimde de yaşamıştım. Orada da iki tane aynı figür ve bunlar kendi oto portremdi ve birbiriyle sevişiyordu.
Yukarıdan aşağıya: Persefone, Kağıt üzerine grafit ve kara kalem, 101×121cm, 2012 Cyparissus, Kağıt üzerine grafit ve kara kalem, 101×121cm, 2012 Sanatçının ve Paul Kasmin Gallery’nin izniyle
ci 21
Yukarıdan aşağıya: Taner Ceylan stüdyosunda, Fotoğraf, Alp İşmen Umudun Doğuşu, Tuval üzerine yağlıboya, 215 × 140 cm, 2013
Taner Ceylan stüdyosunda,Fotoğraf, Barış Aras & Elif Çakırlar Sanatçının ve Paul Kasmin Gallery’nin izniyle
Çizimlerinizde de ezoterik bilgilerin yansımasını görülüyor. Bu çizimlerde ne gibi öğretileri kullandınız? TC Bu çizimleri yaparken, çizimler de kendi isimlerini buldu. Örneğin Persephone, bir tarafı iskelet bir tarafı güzel bir kadını temsil eden bir çizim. Burada ben kendimi de anlattım. İki benlik var. Hayatta da olduğu gibi. Herkesin iki yanı vardır, birisi ölüm diğeri yaşam. Bu durum, mitolojideki Persephone karakteriyle de örtüştü. Persephone, hem ölümü hem yaşamı temsil eder. Burada ben de bu desen karakteri üzerinden kendimin hem HU
ci 22
karanlık hem aydınlık yanını yansıttım. Aslında, hayatta böyledir, ya karanlığı seçersin ya aydınlığı. HU Kendi koleksiyonunuz da var mı? TC Ufak ufak bir şeyler alıyorum. Aslında ben hayatta resim almam çünkü gördükçe çok etkileniyorum diyordum ama artık dayanamıyorum. Ama çok asamıyorum resmim etkileniyor ya da ruhum etkileniyor. Elimde değil, gördükçe etkileniyorum. HU Peki sanatın alınıp satılır bir meta olmasıyla ilgili kaygılarınız var mı? TC Metalaşma gibi konulara hiç takılmıyorum. Sanat eserini satmanın
Moon Teni, Tuval üzerine yağlı boya, 95x130cm, 2014 Sanatçının ve Paul Kasmin Gallery’nin izniyle
değerli bir şey olduğunu düşünüyorum. Ben çok kolay üreten bir adam değilim. Fikir geliyor ve ben bunları printerlarla ya da başka şeylerle çoğaltmıyorum. İki ayda bir resim çıkıyor ve tüm bunların bir masrafı var. Yeme içme, faturalar, yaşam giderleri, hepsini kendim ödüyorum. Ben ek işte çalışsam bu işi bu şekilde devam ettiremem. Eskiden yapmaya çalıştım; ek işte çalışarak geçinmeyi ve resim yapmaya devam etmeyi denedim ama artık gücüm yok. Şu an neyse ki resmim satılıyor ve böylece kendi kendisini tekrar üretiyor. Bunun için çok şanslıyım
ve çok değerli bir şey benim için. Bu konudaki tabulara gerek yok. Bu kadar dıştan bakmamamız lazım. HU Çok fazla medyatik olmak istemiyorsunuz. Bu konuyla ilgili düşünceleriniz nedir? TC Evet sevmiyorum. Mümkün olduğu kadar televizyon programlarından uzak duruyorum. Çünkü resmimden önce kendi yüzümün çıkmasını istemiyorum. Bu çok önemli bir şey. Bunu yapan arkadaşlarımızı gördük, hayatlara mal oldu. Ama benim adım artık benimle çok alakalı değil. Bu da sürecin bir parçası.
ci 23
Orhan Cem Çetin 4/6
Orhan Cem Çetin, Sirkeci’deki stüdyosunda, Istanbul
ci 24
Sağlam uygulamalar için iyi teoriler üretmek
MG
Röportaj Marcus Graf Portre Ekin Ozbicer
O zaman siz fotoğrafçı, ya da görsel sanatçı mısınız? Kendinizi ne olarak görüyorsunuz?
OC
OC
ki fotoğrafçı olduğum su götürmez bir
çalışıyorum? Fotoğraf bunu anlatmaktan tam
gerçek. Ben şu andan itibaren bir daha
olarak aciz kalıyor. Bir gerçekliği ima ediyor
kullanan, Orhan Cem Çetin, Wallpaper (Duvar
fotoğraf çekmesem bile artık bu gerçeği
ama bunun ne anlama geldiğini kesinlikle
kağıdı) olarak adlandırdığı yeni serisinde,
değiştiremem. Meslek olarak fotoğrafçı
söyleyemez. Bunu metin yapar ama metin de
cümlelerin ve imajların birleşiminin izleyicide
olduğum kesin ve hayatımı da bundan
duygular ve fikir arasında oluşan farkı
kazanıyorum. En iyi bildiğim iş, fotoğraf
anlatıyor. Marcus Graf, Çetin ile kelimeleri
çekmek olduğu için çok mutluyum ve
fotoğraflarla nasıl buluşturduğunu ve bu yeni
tekniğini bildiğim için bunu kullanıyorum ve
serinin ‘fotoğraf ve söylem’ açısından ne
oldukça hakimim, yıllardır bunu yapıyorum.
ifade ettiğini konuştu
Her sanat disiplininin kifayetsiz olduğu
Daha önce sizinle yaptığımız bir röportajda,
gerçekliğe işaret edemez. Tam tersidir. MG
O zaman siz iki eksikliği birleştirip yeni bir varlık mı yaratıyorsunuz?
OC
Evet benim yıllardır yapmaya çalıştığım şey metinli işlerde budur. Birinden anlam, ötekinden gerçeklik geliyor.
MG
Aslında bunun da ‘iyi bir teoriden pratik
ortaya koymak istediğim, aklımdan geçen
hiçbir şey yoktur’ söyleminde altını çizdiniz.
bir hocanızın bir gün ‘iyi bir teoriden daha
ve hissettiğim şeyi fotoğraf taşıyamıyorsa,
Sonuç olarak gerçekçiliğimize sürekli
pratik hiç bir şey yoktur’ dediğini ve bunun
o zaman başka yollara başvuruyorum. Yani,
sorgulamak ve eleştirel bakmak gerektiğine
hayatınızı değiştirdiğini söylemiştiniz, belki
ne olduğumu bilmiyorum. Özgeçmişime
inanıyorsunuz. Peki, bu yorucu olmaz mı sizin
buradan başlayabiliriz. Böyle bir söylemin
de fotoğrafçı vesaire diye yazıyorum zaten.
kavramsal boyutları var. Bu cümleden
Fotoğrafa da bir paye vermek zorundayım
başlayarak sizin içerik ve forma nasıl bir
en başta ama o vesaire kısmı da fotoğraftan
kim söyledi? Şu hale bakın otuz iki yaşımda
yaklaşımız var?
hafif değil ve yine ‘iyi bir teoriden daha pratik
olduğumu kim söyleyebilir ki, mahvetti beni.
hiçbir şey yoktur’ meselesine dönecek
(Gülüşmeler) Çok yorucu oluyor gerçekten
Bu aslında çok genel bir önerme. Sadece
olursak, bazen öyle bir durum oluyor ki,
ama ben hiç şikayetçi değilim aksine
sanat için ya da fotoğraf için değil, hayattaki
bu gerekçelendirmeyi yaparken, konsept
her şey için geçerli bir cümle ve gerçekten
geliştirme aşamasında ortaya çıkıyor ki
hayatımı değiştirdi çünkü sadece fotoğraf
fotoğraf değil bunun malzemesi, hiçbir
çalışmalarımda değil, hayatımın genelinde
şekilde bunu fotoğraf yolu ile geçirem
de uyguluyorum. Herhangi bir şeyi, buradan
ezsiniz izleyiciye. O zaman dil değiştirmek
Bunu söyleyen hocam sosyal psikologdu.
için? Bununla nasıl baş ediyorsunuz? OC
Yorucu oluyor tabii ki ama baş edebildiğimi
yorulmayı seviyorum. MG
Aslında bunun altında – az önce hiçlikten bahsetmişiz zaten – varoluşçu bir yaklaşım da var değil mi ?
OC
Bana kalırsa alsında, birazcık düşünen bir insanın zaten varoluş krizi yaşamaması
zorunlu oluyor. Biraz sonra konuşacağımız Wallpaper
mümkün değil, bu hepimizin bir numaralı
dönüşmesi çok daha kolay oluyor. Ne
serisinde bana göre aslında kullandığınız
meselesi ve bunu dile getirdiğiniz için çok
yapacağın, hangi malzemeyi kullanacağın
cümleler en az fotoğrafın kendisi
teşekkür ederim. Mesela, Woody Allen’a
kadar önemli.
çok hayranımdır. İşlerime de bakıldığı
çok iyi bildiğin takdirde bunun eyleme
MG
belli oluyor. Mecrası da belli oluyor. Ayrıca nasıl üreteceğinizi de fazla düşünmeniz
OC
Evet cümle gerçekten de çok önemli.
zaman bir varoluş krizi etrafında oluşan
gerekmiyor. Etrafımdaki insanlara baktığım
Zaten o seride cümle işin önemli bir parçası
zaman gerek meslektaşlarım, gerekse
ve sonuçta, ben bunu bir yerde gösterdiğim
öğrencilerim olsun, bunun tam tersini
zaman cümle önce geliyor ve bunu akılda
güldüren hem de üzen bir adam. Üzücü,
yaptıklarını görüyorum. Mesela, bana
tutarak o fotoğrafa bakmanız gerekiyor.
melankolik, dramatik, bazen de melodramatik
herhangi bir dersle veya bir mezuniyet
Ayrıca bu bağlamda şunu da şunu eklemek
filmleri var. Diğer yandan da bir o kadar
projesi ile ilgili bir öğrenci geldiği zaman,
şart: Bağlamsız bir hiçtir fotoğraf.
komik. Aslında bu mizah anlayışını eleştirel
ne yapacaksın bu proje ile dediğimde; ‘ben
MG
polaroid çekeceğim’ diye başlıyor. Hemen neden diye soruyorum. Öğrencilerim bilir,
işler görürsünüz. MG
Bu ne demek? Bağlamsız bir şey
Woody Allen’dan bahsettiniz. Allen, hem
olarak sizin işlerinizde de görebiliyorum.
bağlamsız bir hiç olabilir mi? Çünkü zaten
Mesela, Wallpaper’da, resmen bütün fotoğraf
hiçbir şey, hiç olamaz.
alanıyla hem form olarak, hem de içerik
Belki aşırı bir şey söylemiş olabilirim, hiç
olarak alay ediyorsunuz. Hem eleştirel bir
cevabını almak istiyorum ve ancak o
değil tabii ki ama bunun yerine ‘Blank’ yani
boyutu hem de çok samimi fakat tuhaf bir
zaman malzeme meşrulaşıyor. Veya ‘Portre
‘İçi boş’ veya ‘Kurusıkı’ diyebilirim herhalde.
en çok sorduğum sorudur “neden”. Bunun
çekmek istiyorum’ deniyor, ama neden diye
OC
MG
sorduğumda, çoğu kez bunun cevabının olmadığını görüyorum ve bu da can sıkıcı bir durum. Yöntem olarak, aslında tam tersine,
OC
Bu tabii ki görsel yaratan bir sanatçı için
mizah var, değil mi? OC
Mizah var doğru. Mesela kitabım ‘Bedava
oldukça radikal bir söylem çünkü Hiç’i görsel
Gergedan’ ilk piyasaya çıktığı zaman
olarak nasıl yaratacaksınız?
kitapçılarda hangi rafa girecek diye bir
Zaten kendiliğinden öyle olan bir durum;
kategoriye koymak gerekiyordu ve ben bunu
bir önerme ile başlamak gerekiyor bence.
benim ortaya attığım bir düşünce değil.
hiç düşünmemiştim doğrusu. Öykü deseniz
Yani duruşun nedir? Ne vaat ediyorsun? Ya
Birçok düşünür de var bunu söyleyen. Başka
değil, fotoğraf kitabı değil, neyin nesi olduğu
bir deyişle fotoğraf gösterir ama anlatmaz.
hakkında epeyce düşündük yayıneviyle.
da ne düşünmemizi istiyorsun gibi. O zaman siz formalist değil daha çok
MG
düşünür gibisiniz. Fotoğrafı bir araştırma aracı olarak görüyorsunuz. OC
acaba daha incelikli bir şey mi söylemeye
Fotoğrafı öncelikle bir araştırma aracı olarak
çıkıp bakkala gitmek dahi olsa, niye yaptığını
MG
amaçladığım çağrışımlar mı? Ya da ben
Bilemiyorum ki... Ama, meraklıyım. Tabii
alanlar var ve bu ifade ile ilgili. Eğer benim MG
çağrışım yaratıyor. Ama bu acaba benim
Aynen öyle. Fotoğraf sadece bir bahanedir.
Evet bu önemli,aslında fotoğraf sanatı çoktan temsil olmaktan çıktı değil mi?
OC
Evet. Orada bir görüntü var hepimizin gördüğü. Her birimizde ister istemez bir
Sonrasında kara mizah rafına girdi. Galiba bu özetliyor. Çünkü dediğiniz gibi hüzün ve ağır bir duygu var ama bir yandan da mizah bununla başa çıkmanın bir yolu.
ci 25
MG
Wallpaper serisine gelecek olursak,
MG
genel olarak onun formunu ve içeriğini anlatabilir misiniz? OC
Öncelikle, kavramsal boyutundan
var. Peki o resim neye göre seçiliyor? Biraz
oraya bir tane daha ekliyorum. Böylece
buna bakmaya başladım, orası aslında bir
gibi fotoğrafın hiç olması, gösterip bir şey
cümle önceden belirlenmiş oluyor. Sonra
anlatmıyor olması ile ilgi. Az önce söylediğim
onun görselliğini düşünüyorum. Tabii tersinin
formülde geldiğim bir nokta bu. Biraz da
de olduğu zamanlar var. Fotoğrafa bakarken
ziyaretçisi, yapıtınıza en fazla beş dakika
sanat tarihi okumaları sırasında, özellikle
metni düşünmek gibi. Mesela bir işimde
bakar. Fakat ekranda açtıklarında hep
erken Hristiyan sanatında çok net olan bir
boş bir stadyum var. Wallpaperlardan bir
ifade var. Ressamın da hiçbir özgürlüğü
tanesi. O sahneye şahit olduğumda bir şey
yok. Tamamen oradaki dizgeyi olduğu gibi
beni çok etkiledi. İki sene boyunca açıp açıp
için bir mecra olduğu aklımıza gelmedi ilk
anlatmak zorunda ve bu durumda çok
o fotoğrafa baktım. Ne düşündürüyor bana
başta. Bu durum, cihazin bir özelliği gibi ve
da kafa yormuyor ‘Ben neyin resmini
diye sordum kendime ve içime sinmeyen bir
zaten bir takım wallpaperlar beraberinde
yapacağım’ diye.
şeyler de vardı.
geliyor. Harley Davidson sitesine girdiğiniz
OC
MG
Çoğu zaman kopya yapılıyordu, usta ne Evet. Aynı şeyi biraz daha çarpıcı hale
Çok önemli bir şey. Normalde bir sergi
önlerinde oluyor, değil mi? OC
Aslında bu süreci ressamlardan biliyoruz.
Evet her saniye önünüzde ve bunun sanat
zaman oradan indirebiliyorsunuz. Herkes
Mesela bir ressam senelerce bir resim
bunu promosyon olarak da kullanabiliyor.
üzerinde çalışıyor, düşünüyor, ekliyor.
İnsanların bunu nasıl kişiselleştirdiğine
Fotoğrafçılarda normalde böyle bir durum
baktığımda, bakkal dahil olmak üzere
yok değil mi?
gördüm ki herkes buraya kendi varoluşuna
Ben böyle bir şey yaşadım. Sonra birden
dair bir görsel koyuyor. Memleketinin veya
ayıldım ve evet bu imaj bana bunu demek
çOCuğunun fotoğrafını ya da çok saykodelik
istiyor dedim. Bunun üzerine cümlesi geldi.
bir şey tercih ediyor. Belli ki ekran açıldığında
Kimi zaman da tersi oluyor.
bir meditasyon anı yaşamak için bunu
Mesela çekici bir cümle bulduğunuzda, o
yapıyor. Klasörlerin arasından ona kim olduğunu, niye hayatta kalması gerektiğini
Çektiğim de oluyor. Arşivden de çıkabiliyor.
hatırlatan bir seçim oluyor bu genelde. O
Otör olarak benim durumum biraz farklı.
zaman anladım ki burası, tam olarak bu
Ben çektiğim için o fotoğrafa bağlamsız
format için uygun, bir cümle ile ipucu verip,
bakamam. En azından benim o sahneyle
derin düşünceye sürükleyebilmek, insanlara
karşılaşma anım var. Orada yaşadığım,
ara sıra bir tefekkür anı yaşatmak adına,
getiriyorlar. Tema aynı olduğuna göre, nasıl
öncesi, sonrası, gibi katmanlar olduğu için
niye bakalım biz o resme? Perspektifle ilgili
salt o resimle karşılaşan birisine göre benim
veya fırçayla ilgili bir şey yapması lazım ki
bağlamsız bakma şansım yok. O yüzden
Editions projesinin bir parçası da aslında
anlamı değiştiremediğine göre görselliği
de cümleler önce ya da fotoğraftan sonra
insanların Wallpaper’ı bir link ile oradan
da gelebiliyor.
indirebilmeleri. Dolayısıyla bu edisyon formatı
standart resimler altında düşündürmesi
MG
bir hiçlik, bu konu için de geçerli mi?
sanatçıların yavaş yavaş daha filozof ya
Aslında değil. OC
kusursuz ve ideal bir yer. MG
O zaman röportajın girişindeki bağlamsız
gereken bir mesele var. Bugün aslında da düşünür gibi davranmaya başladığını
Evet onun için geçerli değil. Daha
Bu yıl ilk defa gerçekleşecek olan CI
dahilinde söylemek istedikleriniz nelerdir? OC
Bu da başka bir boyutu. Biz bunu tamamen sınırsız hale getirebilirdik ama sonuçta sanatçının da yaptığı işler üzerinden,
biliyoruz. Ben de bu formatı kullanarak,
doğrusu fotoğrafçının kendisi için geçerli
bir şekilde bir sonraki işler için fon oluşturması
standart anlamlara gelebilecek resimler
değil. Fotoğrafı zaten bir bağlam içinde
lazım. O nedenle de biz yaptığımız işleri
geleneğinden yola çıkarak, insanları ne
çekiyorsunuz. Benim söylediğim izleyici için
ne yazık ki satıyoruz. Bu da bunun dışında
geçerli olan bir durum.
kalamazdı. Ekranda kullanılacağından,
hakkında düşündürmeliyiz noktasına geldim. Haddim olmayarak böyle bir işe giriştim. Yani,
MG
Peki siz Wallpaperı hakikaten bilgisayardaki
fiziki bir baskı gibi değil bu. O halde nasıl
biraz meditatif resimler. Bir cümle var, bu
wallpaper için mi yaptınız? Oradaki transfer
sınırlayacağız sınırlamak istiyorsak?
aslında şiirsel bir cümle. Arkasından da resim
nasıl gerçekleşecek? Medya ile ilgili bir
Sınırlamadığımız zaman da bir fiyatı
sorgulama mı söz konusu mu?
oluşmuyor. Tabii burada üç, beş, on gibi bir
geldiği zaman bu cümle ile bir çağrışımlar zincirini başlatıp, oradaki metafor yoluyla
OC
Uzun bir süredir ekranlı cihazlarla yaşıyoruz.
sayı olamayacağından ve kitlesel bir şey hayal
insanları daha derin bir düşünce düzeyine
Ben bunun öncesini de yaşamış olan
ettiğimiz için edisyon sayısını çok yüksek
sürüklemeyi öneriyorum bu seri ile.
birisiyim. Eve televizyon getirildiğini, hatta
tutuyoruz. Binlerle ifade edilecek gibi. Hemen
Siz zaten her görsele yeni bir boyut
doğduğum eve buzdolabının getirilişini
indirilebilecek. Bir fiyat da oluşuyor. Böylece
ekliyorsunuz işlerinizde. Yazı ve görsellik
hatırlıyorum. Buzdolabının olmadığı bir evde
o kişinin sertifikalı bir ekran kopyası olmuş
arasındaki paralellik ya da farklılığı tartıştığınız
doğdum ben. Lambalı radyo vardı, açtıktan
oluyor. «Herkes için duvar kağıtları» olduğu
gibi. O zaman hangisi ilk olarak geliyor görsel
on dakika sonra sesi gelmeye başlıyordu.
için, çok farklı temalar var içerisinde. Bir
mi yoksa metin mi?
Bütün bunları yaşadım. Şu anki nesil için
kısmı hiçbir şey ifade etmeyebilir kullanıcıya
ekranlı cihazlarla kurulan ilişki bariz ama
ama bir tanesi gerçekten onu etkileyebilir ve
benim için o kadar değil, çok ilginç bir şey.
baktığında düşünmek isteyebilir.
İkisi de olabilir ama çoğunlukla metin önce geldi.
ci 26
mecra fotoğraf için. MG
zaman ona göre mi fotoğraf çekiyorsunuz? OC
değiştirebilsin. Sonuçta, bu tasvirlerin
OC
ekrana bir resim koyuyorlar, böyle bir imkan
satır satır oraya yazıyorum, düşünüp düşünüp
yapıyorsa o şekilde devam ediyorlardı.
MG
bakıyorum; insanlar bilgisayarı açtıklarında
Evet, bir aforizma gibi. Mesela bir belge var,
bahsedeyim; başından beri söylediğim
Bugün aslında sanatçıların yavaş yavaş daha filozof ya da düşünür gibi davranmaya başladığını biliyoruz. Ben de bu formatı kullanarak, standart anlamlara gelebilecek resimler geleneğinden yola çıkarak, insanları ne hakkında düşündürmeliyiz noktasına geldim. Haddim olmayarak böyle bir işe giriştim.
OC
Windows öncesini hatırlayan biri olarak
yazıyorsunuz. Öyle mi? OC
MG
MG
O zaman bir anda aklınıza bir şey geliyor ve
İDİL İLKİN GEOID 31.10.2014 - 25.11.2014
CONTEMPORARY ISTANBUL BOOTH IKM 203 13.11.2014 - 16.11.2014
CANAN FESTIVAL ON WHEELS 20TH YEAR EXHIBITION 28.11.2014 - 10.12.2014
NİHAT KEMANKAŞLI THE BACKGROUND 19.12.2014 - 12.01.2015
kavaklıdere sok. 3/1-2 şili meydanı ankara 0312 467 7234 galerisiyahbeyaz@gmail.com www.galerisiyahbeyaz.com
ci 28
Telafi icin seks
ci 29
Ben de 繹yle olay覺m istemedim
ci 30
YaklaĹ&#x;an delilik
ci 31
Yukarıdan aşağıya Beni ne kadar güzel bir adam yapmıştın Ölmek için mükemmel bir an Gözde emniyette olmadığını düşünüyor
MG
OC
MG
OC
ci 32
Bu süreç içerisinde fiyatın bile sembolik
çoğunlukla bastırmıyorlar fotoğraflarını.
ortası boş bırakılıyor. Ama bu kesin bir kural
bir anlamı var. Zira siz 1 dolara satacaksınız
Zaten biz görüntüleri ekrandan tüketiyoruz
değil. Herhangi bir yere bir ikon gelebilir. O
değil mi?
ve o, 1 dolar da aslında bir çeşit bağış gibi
yüzden bu fotoğrafların şöyle bir özelliği var:
Evet, bu el arabasıyla dolaşan bir satıcı gibi,
çünkü ben bu fotoğrafların bir kısmını filigranlı
punctum hiçbir yerinde yok. Anlamı tümden
orada ihtiyacın olan bir şey varsa alabilirsin
olarak blogumda paylaşmıştım daha önce.
değiştirebilecek küçük bir ayrıntıdan söz
ama insanlar bazen ucuz bir şey satın almaya
Yapmasını bilen biri oradan alıp kullanabilir.
ediyorum. Böyle bir nokta yok. Çünkü, her an
utanıyorlar. Banal bir şey mi alıyorum ya da
Bu süreç, buna bir fiyat ödenmiş olması,
onun üzerine bir ikon gelebilir.
ayıp mı oluyor acaba diye düşünüyorlar. O
logosuz olarak gelmesi, bir anlamda dijital
şekilde değil tabii. Daha çok müzik indirmek
sertifikalı olması aslında sanatçıyla izleyiciyi
gibi düşünülebilir.
birbirine bağlayan bir şey. Ben oradaki
Başka arkadaşlarla konuşurken, bu şekilde
takdiri ya da birinin bunun için çaba gösterip
MG
Resim sanatında buna allover composition deniyor. Jackson Pollock’un resimleri gibi. Her yer eşit olarak önemli, değil mi?
OC
Evet veya resim sadece
bir dolarlık orijinal bir Orhan Cem Çetin işini
hayatından 1 lira eksiltmesi ve onu bana
punctumdan oluşuyor, yani üzerine bir
indirmekle ilgili nasıl bir geribildirim aldınız?
ayırması gibi bir süreci de yaşamak adına
sürü ikonlar birikse bile hala büyük resmi
Genel olarak herkes çok heyecan verici
görebiliyorsunuz içerisinden.
bunu yapıyorum. Biçimsel olarak da eklemek
buluyor. Düşünecek olursak insanların
istediğim; ikonlar masaüstünde genellikle
gerçekten baskıya ihtiyaçları var mı? İnsanlar
sol tarafta birikiyor veya iki yana dağılıp
MG
Sizin için de ilginç oluyor sanırım. Düşünsenize siz dolaşıyorsunuz ve yanınızda
HAYALLE R İN E S E R L ERE, FİKİRL E R İN Gİ R İ Ş İ M L ER E D Ö NÜ Ş T Ü Ğ Ü HER YE R D E
Azade KÖKER Pembe Orman / Pink Forest 129x400 - Mixed Media
w w w. u n l u c o. c o m
biri bilgisayarını açıyor. Ekranında size
OC
MG
MG
MG
OC
Belki ses teknolojilerinde bu daha mümkün
dağılmaya, kullanılmaya başladıktan sonra
Yıllardır vapurda birisi benim kitabımı
olabilir. On tane kayıt çoğalttığınızda
anlayacağız. Zaten wallpapers serisini
mp3’ten ve hepsini tek tek çaldığınızda
süregelen bir proje olarak kabul ediyorum,
benim, ben yazdım demek için.
hiçbir fark olmayacaktır. Çünkü dijital bir kalıp
tamamlanmış bir şey değil. Edisyonları
ve başka türlü olması mümkün değil ama
sunduktan sonra da aslında tamamlanmış
uluslararası olması. Türkiye ya da İstanbul
fiziki olarak baskı olduğu zaman ister
olmayacak. Hep şunu gördüm. Bir seriyi
içerisinde belli bir ortama, kesime
istemez farklılaşıyor.
tamamlamadan, paketlemeden ötekine de
Bu uygulamanın ciddi bir yönü de
MG
başlanamıyor gerçekten. Bu sıralar gerçekten
bana, acaba siz bu özgünlük meselesini
fikir bulmakta zorlandığımı hissediyorum.
birileri de indirebilir değil mi?
Wallpaper projesi ile aşıyor musunuz?
Bu zamana kadar hiç zorlamadım kendimi
Az önce ses örneği vererek evet dediniz
zaten kendiliğinden geliyordu ama şu an
Ben bazı işlerde Türkçe ve İngilizce’yi
ama ben size hayır diyorum, çünkü başka
sanki bir yerde duruyor gibi hissediyorum.
beraber kullanıyorum. Bunların bir kısmı
sistemlerde çalarsanız, her hoparlörden
Bu iş tamamlandıktan sonra onu göreceğim.
da tam çeviri değildir. İngilizcesi başka bir
farklı bir ses gelecektir. Ekranda da aynı şey
Yine, sizinle konuştuğumuz ‘visual dictionary’
metin olabiliyor.
geçerli. Bütün ekranlar aynı mı? Renk, form,
diye bir seri var. Burada çok daha soyut bir
biçimleri bile aynı değil.
anlam var. Onun cümlesi de tek bir sözcük
Keşke. Zaten bu cümleler iki dilde yazıldı.
Evet biliyorum özellikle bu konu üzerinde de OC
Kesinlikle değil, elbette başka sistemlerde
ve bu bir sözlük olarak birikiyor. “Misafir”,
yaptınız dolayısıyla iki dilin de ne kadar farklı
ya da kulaklıklarla dinlendiğinde sesler de
“mücevher” gibi tek bir sözcükle tanımlanan
olduğunun farkındasınız.
farklı olacaktır. Mesela şöyle bir durum,
fotoğraflar var. Daha da minimal daha dar
Bazen İngilizce kullandığımda başka bir
ben bu bilgisayarı kullanıyorum bir laptop,
ama dar olduğu kadar da çağrışımlara daha
insana dönüştüğümü hissediyorum. O
bir telefon ve bir tane de tabletim var. Aynı
açık, çok daha sade bir noktaya geliyor.
yüzden o cümleler de daha farklı olabilir.
resme ben hepsinden baktığımda çok
Retrospektif de benim için çok aydınlatıcıydı,
farklı şeyler göreceğim. Bu dediğiniz gibi
ilk dönemden bu güne gittikçe sadeleştiğimi
ve güzel değil mi ? Çünkü Wallpaper
durup düşünmek gereken bir şey. O yüzden
de görüyorum işlerimde. Başta çok rüküş,
normalde bilgisayardan önceki kuşaklarda
bu edisyonlar gerçekten özgün kopyalar
dolu dolu, o da olsun bu da olsun demişim.
duvardan biliyoruz.
olacaktır. Belki iki bin edisyon ama iki bin
Rengarenk bir şeylerden başlayıp şimdi
ayrı kişi bunu indirdiğinde hepsi farklı bir
çok daha sakin, bir fotoğrafın içine mümkün
Ada sahilleri resimleri oluyordu tüm duvar
şey görüyor olacak ekranında, kendine özel
olduğunca daha az şey koyarak, tanımlarken
büyüklüğünde. Wallpaper, dediğiniz gibi
olarak tabii.
de nispeten ucunu açık bırakarak daha
Peki Wallpaper, bu kavram da çok ilginç
Evet, duvara yapıştırdığımız bir şeydi.
MG
Kopya, özgünlük ve edisyon meselesi için ilginç bir format olacak.
OC
Wallpaper serisi ile buna eleştirel olarak da
minimal bir yere doğru geliyor. MG
Mesela Radyo sanatı diye bir sanat çıkışlarında ve manifestolarında böyle bir
Biraz bunu da dile getirmiş olmak isterim
O zaman aslında mülakatın başına dönüyoruz. Gittikçe hedeflediğiniz hiçliğe
var Avusturya kökenli. Orada da temel
yaklaşıyorsunuz değil mi?
doğru gidiyorsunuz? OC
Olabilir. Bu da izleyiciyi çok daha
şey var. Ben buradan tek bir kayıtı yayıyorum
katılımcı bir hale getiriyor. Tabii ki geçmişte
bu vesile ile. Resim yaptığınızda tek edisyon
ama herkes bunu başka bir yerde, başka
insanlar şikayet etmişlerdir ‘’Bu metinleri
oluyor. Bunun başka bir yolu yok ama
bir ortamda dinlediğinde, herkesin kendi
niye yazıyorsun? Görmek istediklerimizi
fotoğrafın en temel esprisi bir görüntüyü
özgün kopyası oluşuyor. Kendisi de orada
göremiyoruz o zaman, bizi rahat bırak’’
çoğaltabilmek değil midir, matbaa gibi?
belki sohbet ediyor üzerine ya da arabada
gibi şeyler söylüyorlar. Ben de, evet
Özdeş kopyalar üretiliyor. Serigrafi gibi de
dinliyorsa trafik sesleri geliyor, radyo kalitesi
ama sen böyle bir şeyi bir köşe yazarına
değil, gittikçe kalıbın kötüleşmesi gibi bir
vs. derken aslında sen sayısını bilmediğin
söylemiyorsun diyorum. Benimle niye
kadar özgün kopya üretiyorsun o an.
uğraşıyorsun, benim de söz söyleme hakkım
durum yok. Fotoğrafı resimden ayıran en temel özellik, nihai haliyle çoğaltılabiliyor
MG
olması, özdeş kopyalar üretilebiliyor olmasıdır. Bu konu hakkında ilginç bir şey aklıma geldi sizinle konuşurken, bazen insanlara
OC
edisyonu anlatırken edisyonun kopya olduğunu anlıyorlar ya da düşünüyorlar ama değildir. Normalde klasik baskı tekniklerine
ci 34
Şimdi yine başka bir şeyi düşündürdünüz
ulaşabilirsiniz. Çin’den veya Amerika’dan
gibi postitlerin yapıştırıldığı bir şey.
MG
OC
okurken rastlayayım diye bekliyorum. O
şeydi. Belki de oraya duvar diyoruz zira pano
OC
Tam bilemiyorum aslında. Bunu biraz
gerçekten de %100 özdeş olabilirler ki?
eskiden tek düze aynı desenin tekrar ettiği bir
MG
bundan sonra nereye taşıyor?
duygu olmalı.
çok hassassınız çünkü uzun zamandır çeviri
OC
Farklı olmak mecburiyetinde zaten nasıl
ait bir wallpaper olacak olması güzel bir
ulaşabilirsiniz ama bu projeyle her yere
OC
OC
MG
İlginç olan, özgünlük kişinin zihninde olur.
var. Yazı ilginç bir malzeme gerçekten çünkü
Hem de somut olarak çeşitli, çoğulcu bir şey
bağlamı çok net, spesifik, başka bir şeyi
ortaya çıkıyor.
düşünmeye izin vermeyecek kadar ayrıntılı
Kaldı ki madem yine ekranları konuşuyoruz.
bir şekilde de oluşturabiliyorsunuz, çok daha
Herkesin desktopunda olan ikonlar da yazıları
şiirsel, muğlak, tamamen izleyicinin rahat
da farklı oluşacaktır zaten.
edebileceği bir noktaya da getirebiliyorsunuz.
Son olarak, özellikle seri şeklinde çalışan
Bu da yine o seriden ne beklediğime bağlı
baktığımızda zaten buna kopya demiyoruz.
sanatçılar için her zaman proje bitince bir
olarak değişti. Şimdi dediğiniz gibi çok daha
Her edisyona bir baskı diyoruz. Her baskı
“learning outcome” var ve o seni başka
minimal, şiirsel, izleyicinin kendisinden çok
aslında özgün çünkü renk farklılıkları oluyor,
bir yere taşıyor. Yani, wallpaper serisi uzun
daha fazla şey koyabileceği, daha basit,
bazen küçük kaymalar oluyor. Hatta sizinle
zamandır üzerine düşündüğünüz bir proje
imgeler sözlüğü gibi bir şey yapıyorum.
konuşurken hatırlıyorum, fotoğraf baskılarda
ve şimdi CI Editions bazında belki de ilk
bile her fotoğraf az olsa da özgün oluyor
defa hakikaten somutlaştırabilirsiniz. Şimdi,
değil mi?
oradaki “learning outcome” nedir ve sizi
İsmail Necmi 5 of 6
ci 38
AFTERGLOW video işinden görüntüler: Volume I, Katrien Jacobs & Ming Wong, Video yerleştirmesi: Ismail Necmi ©2014 Ismail Necmi
ci 39
İstanbul’dan Berlin’e akan bir sanat hayatı
Röportaj Rabia Güreli
İsmail Necmi, İstanbul ve Berlin arasında geçen sanat ve sinema yaşantısını nasıl geliştirdiğini, bu aralıkta neler yaptığını ve işlerini yapılandırırken nelere dikkat ettiğini Rabia Güreli’ye anlattı. Necmi, Ming Wong ile yaptığı son işi Afterglow’u ve fotoğraf sanatını ve kendi sinema öyküsünü anlatıyor Öncelikle kısa bir nereden nereye geldiniz? Neler yaptınız anlatır mısınız? IN Film, fotoğraf ve video yerleştirmeleri gibi görsel sanatlar üzerinde calışıyorum. Berlin ve Istanbul’da yaşıyorum. “Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım? / Should I Really Do It?” adlı ilk uzun metrajlı sinema filmim basta Toronto Film Festivali olmak üzere bir çok uluslararası ve ulusal film festivalinde gösterildi, ödüller aldı. “Çekilmemiş Filmlerden Kareler / Stills From Unmade Films” adli Siyah-Beyaz Fotograf sergim Selanik’te Makedonya Çağdaş Sanat Müzesinde ve Berlin’de Berlin Art Projects de sergilendi. Bilgi Üniversitesi, ‘Görsel İletişim Tasarımı’ ile ‘Fotoğraf ve Video’ ve Kadir Has Universitesi “Sinema ve TV” bölümlerinde ders verdim. 2010’da Berlin’e yerleştim ve calışmalarımı ağırlıklı olarak Berlin’de sürdürüyorum. RG Berlin tercihinizin sebepleri ne ? Kararından memnun musunuz? IN Bağlı bulunduğum Uluslararası Sanat Galerisi’nin Berlin’de olması ve yeni uzun metraj filmimi Berlin’de çekiyor olmam Berlin’e yerleşmeye karar vermemde etkili oldu. Öte yandan İstanbul’un kaosundan, koşuşturmacasından sonra RG
ci 40
AFTERGLOW video işinden görüntüler: Volume I,
Ming Wong, Video yerleştirmesi: Ismail Necmi ©2014 Ismail Necmi
Berlin’in her anlamdaki sakin, huzurlu ortamı bana çok iyi geldi, kararımdan çok memnunum. İstanbul’da günlük hayatın angaryaları ile uğraşmaktan film ve fotoğraf projelerime yeterince yoğunlaşamamaktan şikâyetçiydim. Berlin’de ise bu anlamda enerjim ve motivasyonum yüksek. RG Filmlerinde başladığınız nokta ile bitirdiğiniz nokta arasında çok fark oldu. Bu filmleri siz yaşadınız, deneyimlediniz, senin hayatınızın günlük yaşamınızın bir parçası oldu. Hesaba katmadığınız bir çok zorluk yaşadınız. Biraz bahseder misiniz ? IN İlk uzun metraj filmim “Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım? / Should I Really Do It?” de, filmin bas karakteri Petra’nın hayatının bir senesini çekeceğim diyerek yola çıkmıştım. Bu bir sene önce 2,5 seneye, kurmaca çekimler ve post-prodüksiyonu ile de 3’e çıktı. Zor bir süreçti. Daha filmin fikir aşamasında, belgesel ve kurmacayı bir arada kullanmak ve her iki türu de içine alacak bir yapı oluşturmak kararındaydım. Ama bu iki ayrı tür aynı zamanda birbirinin içine de tam anlamıyla nüfuz etmeliydi. Filmin belgesel tarafı beni hiç beklemediğim yerlere savurdu ve ben ciddi anlamda sarsıldım. Kendimi toparlamam, karşı karşıya kaldığım ağır “hayat gerçeklerini bir şekilde hafifletmem ve filmin kurmaca kısmı ile dengelemem gerekti. Çekimlerini yeni bitirdiğim ikinci uzun metraj filmim “Sanat İçin Ölmeye Hazır mısın? / Are You Ready To Die For Art?” da ise sadece çekimler 5 sene sürdü. Yine gerçek hayattan bir karakter etrafında şekillendi. Şu an kurgusu ile uğraşıyorum. Sonuç olarak, gerçek hayattan insanlar etrafında 3 ya da 5 yıl gibi zaman dilimlerini kapsayan sürelerde
ci 42
çekim yapıyorsanız baştan zaten her türlü güçlüğe hazır olmalısınız. Çünkü elinizde sizin yazdığınız belli bir hikaye yok, yarın ne olacağını bilmiyorsunuz. En zorlu kısım ise filminizin baş karakteri bir “oyuncu”, bu çekim sürecinde onun hayatında olup bitenler de bir “senaryo” değil. RG Bazı işlerinizin özünde her ne kadar cinsiyet olgusu öne çıksa da aslında içinde ölüm ve yaşam gibi temaları da barındırıyor... Bu olguları birbirine nasıl bağlıyorsunuz? IN Üzerinde çalıştığım dört ana tema var: Cinsiyet, ölüm, pornografi ve dönüşüm. (Gender, death, pornography and transformation). Bu temalar aynı zamanda birebir hayatımızın içinde yer alıyor ve onları yine içinde yaşadığımız hayat kendiliğinden birbirine bağlıyor. Bana düşen bu temaların seçtiğim karakterler ve konular üzerinden hayattaki yansımalarını kendi yaratıcı süzgecimden geçirmek ve yönetmen olarak kendi yorumumu katmak. RG Min Wong’la çalışmanızda da bu olgular öne çıktı mı? IN “Afterglow” adlı Ming Wong’un da yer aldığı videoda, üzerinde çalıştığım temalardan pornografi ön planda. “Afterglow” ‘da Ming Wong’un yani sıra AA Bronson, Shaka McGlotten, Harald Krutiak ve Tatiana Bazzichelli gibi Berlin’de yaşayan sanatçı, akademisyen, psikolog ve küratörlerle, yine bir akademisyen olan ve pornografi üzerine çalışan Katrine Jacobs’un, pornografinin günlük hayatımızdaki ve geçmiş tecrübelerimizdeki yeri ve etkileri ile ilgili yaptığı konuşmalar yer alıyor. RG Çağdaş video sanatı ve klasik sinema sanatını birleştirdiğiniz işleriniz var. Biraz
bu iki tarzı birleştirdiğiniz işlerinden bahseder misiniz? IN Çağdaş video sanatı ve klasik sinema sanatı ya da ‘Arthouse’ sinema arasında gözle görülür bir ayrım var. Benim yapmaya çalıştığım şey ise bu ikisini bir araya getirmek. ‘Arthouse’ sinema çalışmalarım yapı ve içerik anlamında çağdaş video sanatından yararlanıyor, ama biçimsel olarak -çekimi ve kurgusu- ve sinemasal anlamda tamamen klasik. Yine sinema çalışmalarım için hedeflediğim gösterim alanları ve izleyicileri, çağdaş video sanatına yer veren galerilerden ve sergilerden ziyade uluslararası film festivalleri ve bu festivalleri ve güncel sinemayı takip eden farklı bir kitle. Nitekim ilk uzun metrajlı filmim ‘Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım? / Should I Really Do It?’ çağdaş video sanatından büyük ölçüde izler taşımakla beraber Toronto Uluslararası Film Festivali’nde Keşif bölümünde ve yine Montreal, Reykjavik, Sao Paulo, Hayfa, Roma, Hamburg, Bangkok, Kahire, Kosta Rika, Göteborg, Selanik, Mumbai ve bunlar gibi pek çok uluslararası film festivalinde gösterildi. Yine “Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım? / Should I Really Do It?” de, filmin yapı ve içerik anlamında çağdaş video sanatına direkt göndermelerde bulunan kendi hikayesinin yani sıra, Alicia Framis’in 2004’de Garanti Platform Sanat Galerisi bünyesinde İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirdiği ‘Anti-Dog Demonstration’ adlı sokak performansı, Gözde İlkin’in 2004 tarihli Karşı Sanat Galerisinde gerçekleştirdiği ‘Body On Body - Wearable Art’ adlı ilk solo sergisi ve Griogori Dor’un 2005 tarihli ‘Should I Really Do It?’ adlı resmi de yer alıyordu. Çekimleri yeni biten
ci 44
AFTERGLOW video işinden görüntüler: Volume I, Katrien Jacobs,
Ming Wong & AA Bronson, Video yerleştirmesi: Ismail Necmi ©2014 Ismail Necmi
AFTERGLOW video işinden görüntüler: Volume I, AA Bronson, Video yerleştirmesi: Ismail Necmi ©2014 Ismail Necmi
uzun metrajlı filmim “Sanat İçin Ölmeye Hazır mısın? / Are You Ready To Die For Art?” da da yine benzer bir durum söz konusu; filmin gerçek üstü sahnelerinde Yasam Şaşmazer’in “It’s so complicated”, “Doppelgänger” ve “Metanoia” adlı son üç sergisindeki işleri yer alıyor. RG Fotoğraftan sinemaya, sinemadan, çağdaş video sanatına geçişlerinden bahseder misiniz? Bunlar arasındaki ilişkiyi nasıl görüyorsunuz? IN Kendimi bildim bileli aklımda hep sinema ile uğraşmak, film çekmek vardı. Fotoğrafa da ilk zamanlar film çekemediğim için başladım. Film çekmek ciddi ekip, ekipman ve bütçe işi. Fotoğrafta ise tek başınıza bir şeyler üretebiliyorsunuz. Video çalışmalarım ise sinema da yapamadığım, içeriğinin daha deneysel olduğu, film projelerime oranla üretim sürecinin çok daha kısa dönemleri kapsadığı için iki uzun film projesi arasında bana nefes aldıran, benim için farklı bir sanatsal çalışma alanı. Sinema projelerimde daha uzun vadeli ve kreatif anlamda tek başıma çalışmayı tercih ederken video islerimde kreatif anlamda ortaklıklara daha açığım. En son Dessau’da Bauhaus Müzesinde ‘The Human-SpaceMachine Exhibition’ bünyesinde gösterilen 7 dakikalık ‘Die Figurine’ adlı video işimde, serginin açılış performansında da beraber yer aldığım Hannah Hurtzig ile
ci 46
olan kreatif beraberliğimizin bir ürünü. Hannah Hurtzig, film metnini yazarken ben filmin bütün görsel konseptini ve kurgusunu gerçekleştirdim. RG İşlerinde ve filmlerinde genel olarak kimlik ve cinsiyet üzerine göndermeler var. Ming Wong’un işleri de kimlik, kimlik değişimi, farklı bir kişinin yerine geçme gibi olgular taşıyor. Bu bağlamda siz de benzerlik kurabiliyor musunuz? Bu durum nasıl yansıdı birlikte çalışmana? IN Ming Wong’un işleri ile benim islerim arasında ilk bakışta kimlik ve cinsiyet üzerine göndermeler olması bağlamında bir yakınlık var gibi gözükse de benim açımdan işlerimiz yapı ve içerik itibarı ile çok farklı. Ben, gerçek hayattan insanlar ve onların gerçek hayat hikayeleri üzerinden belgesel çekimlerin baskın olduğu bir yöntemle çalışıyorum. Ming Wong’un işlerinde ise daha önce üretilmiş kurgunun sanatçı tarafından yeniden yorumlanması durumu baskın. Beraber calıştığımız ‘Afterglow’ videosunda ise her ne kadar kendisi görünüm itibari ile ‘fiction’ bir karakter olarak karsımıza çıkıyorsa da videodaki diyaloglarında maskenin arkasındaki gerçek Ming, gerçek hayat tecrübelerinden ve pornografinin hayatındaki yerinden büyük bir içtenlikle bahsediyor.
Koleksiyonum
Benim Koleksiyonum Fotoğraflar: Volga Yıldız
Bazı insanların içinde bir şeylerin koleksiyonunu yapma ya da toplama arzusu önüne geçilemez bir dürtü gibidir. Herkes, hayatı boyunca bir şeylerin koleksiyonunu yapmak ister ama bu tutkuyla topladıkları şeylere bağlı olmayı birlikte getirir. Benim koleksiyonum bölümündeki sanatçı ve kolektörler, Starwars action figürleri, emayeler, sanat eserleri, gibi farklı şeylerin koleksiyonunu yapıyorlar ve koleksiyonlarını ilk defa CI Mag’e açtılar. Bu koleksiyonerler içinde, kendilerine en heyecan veren koleksiyonları sorduk. Sonuçta, ‘koleksiyon’ adı altında sunulan her şeyin sadece sanatla ilintili olmak zorunda olmadığını da göstermek istedik. Koleksiyonum bölümündeki koleksiyonlar, bir tutkunun ve zevkin sonucu bir araya gelmiş objeler. Sahipleri uzun yıllardır bu koleksiyonlar için çalışıyorlar ve sürekli toplamaya devam ediyorlar. Sonuç olarak koleksiyonerler için, bu sonu gelmez tutkunun yerini hiçbir şey tutmuyor. ci 48
ci 49
ci 50
çeşitli starwars figürleri
#1 Ansen Atilla Ne kadar zamandır koleksiyon yapıyorsunuz?
Çok
uzun zamandır. Ben sadece Hasbro action figürlerinin 2003 sonrası yeni serilerini topluyorum. Koleksiyonunuzda kaç tane parça var?
Koleksiyonumda tüm Starwars Saga,
vintage serisi var. Yıl bazında koleksiyonunuza ne kadar para harcıyorsunuz?
Bütçem
değişkendir, çok fazla harcamıyorum.
ci 51
#2 Ali Kerem Bilge Ne kadar zamandır koleksiyon yapıyorsunuz?
Bilge koleksiyonu 90’lı yıllarda babamız tarafından başladı. Koleksiyonunuzda kaç tane parça var?
Açıklanmıyor. Yıl
bazında koleksiyonunuza ne kadar para harcıyorsunuz?
Açıklanmıyor.
ng
“
A
el
with
pin
k
w
ng
i
s”
17 0x
x3
5
0
0c
M
al W nu
tt re e
/me tal 2
“Girl in pajama” 75x27x25cm Epoxy/acrylic 2013
“All alone” 35x15x15cm Epoxy/acrylic 2013
009
ci 52
ci 53
“Th oug ht a 80x b 40 x40 out th eu cm niv Gr ers ani e an te ( d Ber g a m M ev l a naaG 1 ray ) 20 ” 04
Mat
ci 54
thie
u Pr
at “D
iffuser d’o
dor”
Wo od
blo
ck
, 20
12
#3 Mike Reid Ne kadar zamandır koleksiyon yapıyorsunuz?
Çocukluğumdan beri Koleksiyonunuzda kaç tane parça var?
Belirli değere sahip parçalar 10 tane
olabilir Yıl bazında koleksiyonunuza ne kadar para harcıyorsunuz?
Koleksiyonumun çoğu bana verildi
ya da birilerinden kaldı. ci 55
ci 56
#4 Gürbüz Doğan Ekşioğlu
Ne kadar zamandır koleksiyon yapıyorsunuz?
1980’lerin başından beri Koleksiyonunuzda kaç tane parça var?
500’e yakın Yıl bazında
koleksiyonunuza ne kadar para harcıyorsunuz?
Hesaplamadım, bu aralar almayı planladıgım bir kaç emaye var.
ci 57
Erdağ Aksel, Maslak, Oto sanayi’de, stüdyosunda, İstanbul
Erdağ Aksel 6/6
ci 58
Röportaj Yonca Keremoğlu
verilebildiğini de gösterdi. İçinde empoze
“ben hocalığı para için yapıyorum”
Portre Ekin Özbiçer
edici tavırlar barındırabilen devrim yerine,
dediğimde hafif bir sallanıp, “estağfurullah”
demokrasi kelimesinin yanına siyasi katılım
filan diyorlar. Nedense bazı işlerin para için
Erdağ Aksel, 1970’lerde radikal bir
isteğinin daha yakıştığını düşünüyorum.
yapılması sanki ayıp, ya da bir iş para için
kararla, İktisat Fakültesine girmeden önce
Gezi’de ki başlangıcı da bence devrimden
yapıldığında sanki iyi, düzgün yapılamaz
Amerika’ya sanat okumaya gitmesinden bu
ziyade katılım isteğine tekabül ediyordu.
diye bir inanç var. Sanat üretmenin içinde bir
yana, hayatını sanat üreterek devam ettiriyor.
Günümüzde yetişen genç sanatçıların
miktar insanın kendi içine dönmesi eylemi
Nesnelerin dünyası, nesnelerin kişilerle
siyasi katılıma ilgilerine tabii ki olumlu
var. Ben öğrencilere kendi kimliğimi, kendi
ilişkisi, sanat üretiminin odak noktasında
bakıyorum ama bunu günümüzde yetişen
sanatsal tavrımı yansıtmanın eğitimcilik
duruyor. Nesnelerle konuşuyor, onları
mühendislerin, ya da hukukçuların katılım
açısından profesyonel bir yaklaşım olmadığını
dinliyor, gözetliyor kimi zaman da onlarla
endişelerinden çok farklı göremiyorum.
düşünüyorum. Evet, anıt yapmaktansa hoca
oynuyor. 1985’den bu yana farklı dönemlerde
Özgürlüklere yönelik baskılara direnme ya
olmak bana daha uygun geldi. Hocalığı gelir
yarattığı gerilim nesneleri, tereddüt nesneleri
da siyasi katılım konularında sanatçı olmanın
kaynağım olduğu için yapıyorum ama tam da
ve güzellik nesneleri bu dünyanın birer
kişiye farklı bir statü ya da özel bir anlam
bu nedenle profesyonel bir tavırla yapmaya
parçaları. Yonca Keremoğlu, Erdağ Aksel
yüklediğini düşünmüyorum. Hayat tabii ki
çalışıyorum. Kendimi, kendi sanatımı
ile Amerika’da geçirdiği dönemi, görsel
sanatsal üretime dahildir, dolayısıyla sanatın
mümkün olduğu kadar bundan ayırarak ders
kültürdeki değişimleri, sanat üretiminde
içinde siyasete yer vardır, ama ne hayat, ne
vermeye çalışıyorum. Öğrencilerin kendi
de sanat sadece siyasete dairdir.
sanatsal problemlerini, bireysel sanatsal
kamusal alan kullanımını ve sanatçı olarak değişimlerini konuştu.
YK
1970’li yıllarda radikal bir kararla Amerika’ya
YK
çözümlerini ya da en azından çözüm
paralel olarak öğrencilerin öğrenme
çabalarını oluşturmaları için bunun önemli
mekanizmalarında yararlandıkları metotlar
olduğunu düşünüyorum. Tasarımlarınızı üretirken oluşan karar
sanat okumaya gittiniz, döndüğünüzde
ve algı biçimleri de yenileniyor. Bir eğitmen
de Türkiye’de siyasi karışıklıklar yoğundu.
olarak, 1990’larda Bilkent Üniversitesi’nde
alma sürecini nasıl tanımlarsınız,
70’lerde Amerika’daki avantgard ortama
hocalık yaptığınız dönem ile bugün
deneyimlerinizle beraber gelişigüzel mi
karşılık ve Türkiye’de ki siyasi karşıtlıklar
öğrencilerinize aktardığınız temel görme
ilerliyor yoksa bu süreç temelinde
içinde hiç geri dönmeyi düşündünüz mü? EA
70’lerde Türkiye’ye sadece üç kere kısa
YK
neden-sonuç ilişkisi mi barındırıyor?
biçimleri arasında nasıl bir farklılık oluştu? EA
Görsel iletişim dünyasındaki dönüşümlerin
EA
Bu tabii ki karmaşık bir süreç. Sorunun
sürelerle geldiğim için buradaki siyasi
asıl etkisinin üretim mekanizma ve
içindeki dualiteden yola çıkarsak yanıt, ikisi
karşıtlıkların keskinleştiği o atmosferi çok da
metotlarında olduğunu düşünüyorum. Görsel
de. Yani hassas bir tel cambazlığı gerekiyor.
fazla teneffüs etmedim. Ancak 70’li yıllarda
kültürdeki dönüşümlerin, sözgelimi yeni
Gelişigüzel bir bayırda ilerlerken, arada durup
Kuzey Amerika’da da siyasi karşıtlıklar ve
öğrencilerin eskilerden farklı olarak artık
haritaya bakmayı, navigasyon cihazının
politizasyon hiç de az değildi. Vietnam
aynı anda iki hatta daha fazla monitör (bir
mekanik sesi en kısa ve en pratik yolu tarif
savaşı ve savaşa karşı direniş sürüyordu,
TV, bir bilgisayar monitörü, bir playstation
ettiğinde bile bazen akıldışı bir patikaya
Watergate gibi önemli siyasi skandallar
monitörü) izleyebilen gençler olması görsel
sapmayı içeriyor. Ancak ben meselenin böyle
yaşanıyor, başkanlar istifa ediyorlardı. Yani
algı açısından biraz sorunlu olduğunu
dualitelerle anlatılamayacak kadar karmaşık
Türkiye’de insanlar birbirini vururlarken,
düşünüyorum. Bu tabii ki günümüzde önemli
ve tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Yani
Amerika sanatçıların keyifli keyifli avantgarde
bir beceri ve artan görüntü bombardımanı
üzerinde cambazlık yapılan telden düşmek
sanat yaptıkları sakin bir yer değildi. Geri
altında hayatta kalmayı sağlıyor. Ancak
döndüğüm 80’ler Türkiye’sinde askeri
tabii ki bu beceri sanat ya da tasarım
darbe sonrası bir apolitikleşme dönemi
öğrencilerine özel filan değil. Yani işletme
arasındaki ilişkiden bahsedecek olursak,
yaşanıyordu. İnsanlar devrim yapmaktan
ya da mühendislik öğrencileri de bu
izleyicinin eser ile etkileşiminin önemi,
biraz vazgeçmiş, vazgeçtirilmiş, buna karşın
simultane izleme becerisine sahipler. Bu
etkileşimiyle oluşan karşılık sizce ne
biraz kendilerine dönmüş, biraz sanata, aşka
bakma becerisi hayatı kolaylaştırıyor ama
kadar önemli?
zaman ayırır olmuşlardı. Amerika’ya geri
bu, derinlemesine bir görmeden ziyade
dönme fikriyle epey uzun bir zaman yaşadım.
yüzeysel bir görmeye tekabül ediyor. İşletme
Türkiye’de yaşama konusundaki kesin kararı
ya da hukuk okuyan gençlerin meseleleri
ancak 1992 de California’da yaşarken verdim.
onlara sunulan çok fazla görüntüyle başa
İdeallerinizi göz önünde bulundurarak 1970-80 arasında yetişen sanatçılar ile
öğrencilerinin meselesi ise bu görüntüleri
siyasi baskılara olan direnişin gezi olayları
üretmek ve bunlar birbirlerinden çok farklı
ile tepe noktaya çıktığı, demokrasi ve
meseleler. Görsel dilde söz söylemek çok
devrim kavramlarının tekrar tekrar tartışıldığı günümüzde yetişen sanatçılar arasında nasıl
Sanatçı kimliğiniz ve eğitimci kimliğiniz, düşünce yapınızı oluştururken birbirinden
farklar görüyorsunuz?
Sanat eserinin üretimi ile eserin teşhiri
Yaptığım işin tek bir şey söyleyip söylemediğini kontrol ediyorum. Tek bir şeyden, tek bir sözden kaçınıyor, anlam katmanları üretmeye çalışıyorum ki, izleyici o katmanların kıvrımları arasında hem benim öykümü, hem de kendi öyküsünü okuyabilsin.
derinlemesine bir görmeyi gerektiriyor. YK
İdealler hoştur ama değişirler de. Devrim ise fazla yüklü bir kavram. Tarih bize
işten bile değil. YK
çıkmak. Buna karşın görsel sanat ve tasarım
YK
EA
Görsel iletişim dünyasının hızlı değişimine
ayrışıyor mu? EA
Bu ayrıştırmayı muhafaza etmek için hep
EA
Beni ilgilendiren işin üretimi. Teşhir
bağlama göre aynı siyasi etkinliğe, zaman
çabaladım. İnsanlar eğitimciliğe ulvi, kutsal
beni ancak üretilmiş işin bir parçası
içinde devrim, bahar ya da darbe adının
anlamlar katma eğiliminde olduklarından,
olarak ilgilendiriyor. İzleyici ile eser ilişkisi
ci 59
Gerilim Nesneleri serisi, soldan sağa T-nesnesi kelepçeli, Bakır kaplı ve okside edilmiş çelik, Uzunluk 210cm, 1987 Pandoraprism, Oksitlenmiş pirinç ve boyanmuış çelik, Uzunluk 165cm, 1988 Tormentum, Bakır kaplı ve okside edilmiş pirinç çelik, Uzunluk 205cm, 1987
konusunda tabii ki bir miktar düşünüyorum.
YK
koleksiyonuna katıldı. Eserin Tate Modern
bir metin üretmeme endişesiyle sınırlı
gibi uluslar arası bir sanat kurumunun
kalıyor. Yaptığım işin tek bir şey söyleyip
koleksiyonunda yer bulması üretim sürecinize
söylemediğini kontrol ediyorum. Tek bir şeyden, tek bir sözden kaçınıyor, anlam
bir etkisi oldu mu? EA
Hayır olmadı. Eser benim için yaparken
YK
Galeri Nev’deki Aile Benzerliği serginizden
ilginç. Bittikten sonra ilgimi yitiriyorum.
katmanları üretmeye çalışıyorum ki, izleyici o katmanların kıvrımları arasında hem benim
ci 60
2011 yılında “Zenaatin Sureti” Tate Modern
Bu düşüncenin miktarı da, temelde kapalı
bunun nedeni sanat piyasasındaki değişen dinamiklerin yanı sıra neredeyse hemen hemen her eserin satılabilir olma durumu mu? EA
Evet iki sene önce uzun yıllar çalıştığım galerilerden boşandım. Bu tavrımın piyasayla ilgisi yok. Sanat üretme dünyası, sanat üretme süreci benim için ilginç ve zaten bu nedenle bu işe giriştim. Mekanizmalarının
öykümü, hem de kendi öyküsünü okuyabilsin.
sonra kişisel bir sergiyle ön plana çıkmadınız.
dönüşmesini seyrettiğim sanat gösterme
Sanırım, başkalarının sanatını izlediğimde de
Son 2 senedir galeri/ sanat fuarları gibi
dünyasını ise ilginç bulmuyorum hatta
bunu aradığım için yapıyorum
sanat çevrelerinden uzakta bulunuyorsunuz,
sıkıcı buluyorum.
YASAM SASMAZER
Tereddüt Nesneleri serisi, Detay (2 kilo kavanozda), 2000
Sanat gösterme dünyasındaki
ci 62
da fuarlarla sınırlı değil. Kâr amacı gütmeyen
fazla rakamların, serginin televizyon ve
mekanizmalar arasında yer alan eski usul
kurumların, ya da bağımsız küratörlerin
billboard’lardaki tanıtımı için harcanabilmesi,
galeri, fuar gibi alış veriş işlemlerinin,
düzenledikleri sanat gösterme etkinlikleri de
sanat gösterme dünyası mekanizmalarındaki
açık ve dümdüz ortada olması beni pek
bu mekanizmanın parçaları. Galerilerde ve
yeni aktörlerin hiç de etkisiz olmadıklarının
rahatsız etmiyor. Bir eserin satılması ya da
fuarlardaki gibi görünen açık bir para alışverişi
bir işareti. Tabii ki bu durum hala gösterme
satılmaması, hatta satılamaz olmasının
olmadığı için bu etkinlikler daha masum
eserin sanatsal değerini belirlemediğini
görünebiliyorlar ancak aslında oralarda da
düşünüyorum. Sadece o sıradaki fiyatını
bir alış veriş eylemi oluyor. Buralarda çoğu
gerilim nesneleri, güzellik nesneleri ve
belirliyor. Sanat tarihi “satılmasın ya da
kez el değiştiren görünmez bir değer olarak
tereddüt nesneleri ve en son Aksanat’taki
satılabilemez” diye yapılan eserlerin daha
“kamusal görünürlük” oluyor. Bir sergideki
‘Özerk ve Çok Güzel’ sergisindeki koltuk
sonra müstehcen fiyatlara el değiştirebildiğini
yapıtların prodüksiyon masrafları, yapıtların
değneklerinden bir helikopter pervanesi…
defalarca gösterdi. Dönüşüm sürecindeki
piyasa değerleri, küratör ve sergileme
Sanatsal açıdan insanların dünyasından çok
sanat gösterme mekanizmaları artık galeri ya
mekanı masraflarının toplamından kat, kat
nesne eserlerinizin üretiminde büyük bir yeri
dünyasını ilginç hale filan getirmiyor. YK
Geçmiş sergilerinizde gördüğümüz
Güzellik Nesneleri, Orospulu-k 2 (Whoredom 3), Bronz, Uzunluk 240cm, 2005
var. Bu nesneleri seçmenizde belirleyici olan
YK
faktörler nedir? EA
Nesneleri topluyorum, seyrediyorum, okuyorum, onlara müdahale ediyorum, becerebilirsem onlarla söz söylemeye çalışıyorum. Kendimize benzer şeylerle
ci 64
Çağdaş Sanatın sunduğu “özgürlük”
sanat dediğimizde neyi kast ettiğimiz sarih
tekrarı hissi yaratıyor ve oldukça hızlı yayılıyor.
olmadığı gibi, kuşkusuz hepimizin o kadar da
Sanatın geleceğini yönlendirecek belli bir
üzerinde anlaştığımız bir şey değil.
alan görüyor musunuz? EA
konusunda bir öngörü mümkün değil. Zaten
ortamında her üretilen eser bir öncekinin
YK
Tekrar rahatlatıcıdır. Hem sonra insanların
Sanatçı olarak yaratma sürecinde sanatçının ister istemez problem çözmekten
ilişkiye giriyoruz, üstlerine oturuyoruz, içlerine
kötü sanat yapma hakları da özgürlüğün bir
çok, problem yaratma gibi bir özelliği olması
giriyoruz, üstümüze örtüyoruz. İnsanı ayırt
parçası. Sanatın değil de sanat üretiminin
gerekiyor. Çalıştığınız mekan ve atölyeniz bu
eden özne olması ama aynı zamanda belki
geleceğini yönlendirecek çok fazla alan
kendimiz de bir nesne olduğumuzdan olsa
öngörüyorum ve bu da bana çok heyecan
gerek bu ilişki.
verici geliyor. Ancak sanatın geleceği
durumu ne ölçüde etkiliyor? EA
Çalıştığım bir kaç ayrı mekan var ve oralarda farklı şeyler yapıyorum. Saklanma
CÖMERT DOĞRU ESRA ŞATIROĞLU İLKE KUTLAY PINAR DU PRE SERDAR AKKILIÇ
13-16 Kasım, 2014 LK601
RED art istanbul Osmanağa mah. Serasker cad. Pavlonya sk. No:26/A Kadıköy - İSTANBUL Tel: (0216) 414 10 57 e-mail: info@redartistanbul.com www.redartistanbul.com
Tereddüt Nesnelerinden bir sergi görünümü, Numaralar 1-3, Karışık teknik, Uzunluk 181cm, 1999-2000
YK
mağaralarım olduklarından bu yerler benim
hep, Nişantaşı’nda oturduğum kahvenin
için önemliler. Son kertede karar vermek
önündeki kamusal alana dikilen bir heykel
etkinlik. Eh, ucuzluk, kolaylık ve kestirmecilik
yapayalnız bir eylem. Ancak ben Perşembe
ile yaşamak zorunda mıyım sorusunu
de sevilen şeyler. Sanatı görebilmek,
Pazarında, Eminönü’nde, ormanlarda,
soruyorum. Benim gündelik hayatıma
anlayabilmek, okuyabilmek ise emek
kış günlerinde plajlarda, sokaklarda,
müdahale etmeye kimin ne hakkı var?
isteyen zor bir iş… Sanatın eski, terkedilmiş
uçaklarda, sıkıcı toplantılarda ve kafelerde de
Tepeden inme bir tavırla kamusal alana
bir fabrikada ya da galeride sergilenmesi
çalışıyorum, oralardan da besleniyorum.
dikilen bir yapıtın “ çağdaş ya da güncel”
meselesi sanat göstericilerin sorunu. Sanat
olması hiç bir şey değiştirmez. Diktirilme
üretmenin kendi iç sorunları, sorunsalları
üretiminde ve sergi alanında nasıl
biçimiyle o yapıtlar darbe dönemlerindeki
bana çok daha derin ve ilginç geliyor. Tabii
konumlandırılmalı? Bu anlamda sanat ve
askeri rejimlerin tepeden inme diktirttikleri
ki üretilen sanatın sergilendiği mekanın bir
tasarım alanında halen gelişmekte olan
anıtlarla akraba haline gelirler. Ben kamusal
önemi var, ama sanatın en önemli ya da
İstanbul’da kamusal alanın sanatçılar
alanlara kalıcı eserler konmasına karşıyım.
tek meselesi de bu değil. Türkiye’de birçok
ne düşünüyorsunuz?
ci 66
Sanatı sevmek ucuz, kolay ve kestirme bir
Sizce kamusal alan kullanımı sanat
tarafından ele alınışı hakkında EA
EA
Sanatın, sanat eserinin ve tabii sanatçının
YK
Türkiye’de sanatseverlik kavramı sıklıkla
insanın büyükannelerinin evinde sekiz on
sanata tapma/hayranlık ile karıştırılıyor,
resim, üç beş heykel olduğunda, sanırım
sanatın sergilendiği alanlarda yine galeri
sanat ortamında ihtiyaç duyduğunuz değişim
kutsallaştırılmasına karşı çıktığımıza göre,
ve müzelerle sınırlı kalıyor. Türkiye’de
gerçekleşir.
kamusal alana sanatsal müdahale konusuna
sizce sanat ortamının ihtiyacı olan nasıl bir
da çok dikkatli yaklaşmak gerekir. Kendime
değişimden bahsedebiliriz?
CONTEMPORARY
I S TA N B U L
I S TA N B U L C O N V E N T I O N C E N T E R 13-16
NOVEMBER
2014
|
B O OT H
LK103
A H M E T G Ü N E Ş T E K İN MARLBOROUGH GALLERY | 40 WEST 57TH STREET | NEW YORK | 10019 | 212 541 4900 | MARLBOROUGHGALLERY.COM
AHMET GÜNEŞTEKİ N, ZEUS’UN PEGASUS’U / ZEUS’ PEGASUS, 2014, METAL SCREEN OVER CANVAS, 59 x 78 3/4 x 7 7/8
IN.,
150 x 200 x 20
CM
2014 CI
Art Fair Special: Contemporary Istanbul
ci 68
2014 CI
CI’ın yeni medya etkinliği bu yıl ikinci kez seyirciyle buluşacak. Bu yıl 11 ülkeden 20 katılımcının yer alacağı Plug-in etkinliğini Ceren ve Plug-in eş küratörü Ceren Arkman
Irkmak Arkman düzenliyor. Etkinliğin yaratıcılarından Ceren Arkman yenilikleri anlatıyor
Yeni medya sanatları üzerine contemporary
süregelen işbirliğini bir üst seviyeye çıkarıp
yaklaşması ve bize duyduğu güvenle
içinde bir bölüm yapmaya nasıl karar
daha geniş çaplı bir video art bölümü
birleşince, geçen sene 3 ay gibi kısa bir
verdiniz? ve neden?
yapma teklifiyle bize geldi. Biz video art
zamanda Türkiye’nin en büyük çaplı yeni
Aslında proje fikrini ortaya atan
kökenliyiz. Kurye olarak Türkiye’nin en
medya projesi ve dünyanın çapında da
Contemporary Istanbul oldu. Biz 10
geniş video art arşivine sahibiz ve en
benzerlerinin arasında sıyrılan bir fuar
senedir önce Kurye Video ve sonrasında
uzun süreli video festivalini düzenliyoruz.
konsepti ortaya çıktı.
da Grid Istanbul olarak Türkiye ve dünyanın
Ama ilk yıllardan beri hep ilgi alanımızı
Biz ekip olarak dünyada hala yeni
önemli çok sayıda sanat kurumu ve
daha geniş tanımlıyorduk. Animasyon,
medyanın iyi tanımlanmadığını ve çoğu
etkinliğiyle ortak projeler geliştirmekteyiz.
müzik klipleri ve video game gibi herkesin
zaman iyi sergilenmediğini düşünüyoruz.
Contemporary Istanbul ile de süregelen
video art saymadığı alanlara eğiliyorduk.
Hele fuarlardaki sergilemeler hemen her
bir ilişkimiz vardı. Ya Kurye standıyla
Zamanla alanımız dijital sanat ve tasarımın
zaman çok başarısız. Yeni medya işleri
katılıp bir dijital sergi hazırlıyor ya video
her alanını kapsayacak şekilde genişledi.
daha konvansiyonel işlerin, fuar spotlarının
cube organizasyonunu üstleniyorduk.
CI’ın teklifi gelince biz de bu alanı video
ve beyaz duvarların arasında ölüyor. Bizim
Fiziksel bir sergi yapamadığımız tek
art ile sınırlı kalmayan yeni medya alanını
amacımız ilk defa tümden yeni medya
bir sene oldu; onda da dünyanın ilk
olabildiğince geniş tanımlayan bir projeye
için tasarlanmış ve amacı işleri ön plana
AR (augmented reality) video sergisini
dönüştürmek istedik. Bizim konudaki bilgi
çıkarmak olan bir fuar düzeni geliştirmekti.
CI’da gerçekleştirdik. CI geçen sene bu
birikimimiz CI’ın yeni projeler açık fikirle
Bu konuda başarılı olduğumuza inanıyoruz.
ci 69
2014 CI
Plug-in’i yapılandırırken nelere
biraz daha yaklaşmış olacağız. İlk üç sene
Bu yıl odak konusu ses... Bunu biraz açabilir
dikkat ettiniz?
bizim Plugin’in kimliğini iyice oturtmak
misiniz? Ne gibi işler göreceğiz?
Öncelikle on senedir yeni medya
için belirlediğimiz zamandı. Bu nedenle
Ses enstalasyonları yeni medya içinde
sergileyen bir ekip olarak, yeni medya
Plugin alanını büyütmedik. Hatta seneye
önemli bir alan. Sırf bu alanda iş toplayan
işleri için ideal sergileme ortamını
de muhtemelen büyütmeyeceğiz. Şu an
koleksiyonerler bile var. Ama Türkiye’de
yaratmaya dikkat ettik. Tamamen siyah
hedefimiz aynı alan içinde rojenin kimliğini
çok fazla bilinmeyen ve takip edilmeyen
duvarların kullanılması, düşük ortam
iyice sağlamlaştırmak ve izleyicinin
bir alandı bu seneye kadar. Istanbul
ışığı, olabildiğince az spot kullanımı
Plugin’in ne olduğunu ve ne yapmaya
Modern’in Çok Sesli sergisi bunun
bizim alanımızı yeni medya sergilemek
çalıştığını anlamasını sağlamak. Bu sene
değişmesi konusunda önemli bir adım
için ideal hale getiriyor hem de bize
geçen seneye göre daha çok galerimiz
oldu. Biz de bu sene ses işlerini ön
CI’ın geri kalanından farklı bir kimlik
var. İşlerin çeşitliliğinde de bir artış
plana çıkarıyoruz. Dünyanın en önemli
kazandırıyor. Diğer önem verdiğimiz bir
göreceksiniz. Diğer belirgin fark video
sanatçılarından Zimoun fuarda büyük bir
nokta yeni medya alanını olabildiğince
art yoğunluğunda ciddi bir düşüş olacak.
işini sergileyecek ve Selçuk Artut’la sound
geniş tanımlamaktı. Dünyada birkaç
Video art’ın yerini ağırlıklı olarak ses ve ışık
art üzerine bir konuşma gerçekleştirecek.
video art fuarı var. Ama yeni medya fuarı
enstalasyonları ve kinetik/mekanik işler
neredeyse hiç yok. Geçen sene Münih’te
alacak. Özel birkaç sergiye de ev sahipliği
Öne çıkan galeri ya da sanatçı var mı
bir fuar yapıldı ama devamı gelmeyecek.
yapacağız. Art Brasil Brezilya’da video
Plug-in de?
Bir de yıllardır süregelen Kinetica var
sanatının gelişimini anlatan bir
Avrupa’nın en eski yeni medya galerisi
ama yerleştirme açısından fuar demek
seçki sunacak. Perte de Signal ise
DAM katılımcılarımız arasında. Kod
gerçekten çok zor; daha ziyade amatör
Kanada’da video sanatıyla ilgili küçük
tabanlı işler konusunda öncü bir isim olan
bir panayır havasındalar. Bütün bu
bir sergi ile katılacak. Kurye olarak
Casey Reas; 11 Eylül için yatığı ışıktan
örneklerin kötü yanlarını düşünerek Plugin’i
gerçekleştirdiğimiz Invaders sergisi ise
kuleler ile ünlü dünyanın en önemli ışık
yapılandırdık. Sadece video art odaklı
video oyunlarına odaklanacak.
sanatçılarından Paul Myoda; dünyanın
olmaması bizim için önemliydi. Hatta
en önemli dijital tasarımcılarından Simon
ilk planlama toplantılarımızdan birinde
Plug-in’i yapılandırırken örnek aldığınız
Heijdens; Avusturyalı ünlü ışık sanatçısı
CI tarafına üçüncü sene itibariyle işlerin
başka bir festival ya da fuar var mıydı?
Brigitte Kowanz ve kinetik ses işleri ile
maksimum %30unun video art olmasını
Şu ana kadar bu alanda yapılan fuar
ünlü İsviçreli Zimoun en öne
hedeflediğimizi belirtmiştik. Işık ve ses
denemeleri daha ziyade çalışmayan
çıkan sanatçılarımız.
enstalasyonları, dokunmatik ve interaktif
yanlarıyla bize yol gösterdi diyebiliriz.
işler, mekanik enstalasyonlar, jeneratif
Bu alan hala ağırlıklı olarak festivallerle
işler, hologramlar... Yeni medyanın asıl
ilerliyor. Yeni medyadaki gelişimleri takip
yeni ve heyecan verici olan alanları bunlar.
etmek için alanın önemli festivallerini
Olabildiğince çok bunlara yer vermek ve
yakından izlemek şart. Bunlar arasında
izleyicilere her zaman karşılaşmadıkları
Transmediale, Ars Electronica, Mutek,
gerçek anlamda heyecan verici ve “yeni”
Elektra, Japan Media Arts ilk akla gelenler.
işler göstermek temel amacımız. Bu
Bir de Resonate, bizim Grid olarak 3 sene
nedenle katılımcı listemizi video art’tan
önce İstanbul’a getirdiğimiz OFFF gibi
ziyade bu alanlara ağırlık verecek şekilde
seminerler var. Bunların hepsi çok önemli
kurguluyoruz. Ayrıca sadece galerilere
organizasyonlar ama ağırlıklı olarak alanın
değil bu alanda çalışan kurumlara, tasarım
uzmanlarının kendi aralarında tartışmalar
ve mimarlık stüdyolarına hatta teknoloji
yaptığı ve genel izleyicinin de devlet
şirketlerine yer veriyoruz. Bunu önemli
destekli çok büyük bütçeli AV şovlarla işin
buluyoruz çünkü yeni medya büyük oranla
içine çekildiği ortamlar. Yani PLugin için
ortaklıklara dayanan bir alan. Çoğu iş çok
uygun örnek oluşturduklarını söylemek
sayıda partnerin bir araya gelmesiyle
mümkün değil. Biz hem genel izleyiciye
ortaya çıkıyor. Bu nedenle biz de Plugin’in
hitap etmek hem de bunu çok büyük
kapılarını alanın tüm aktörlerine açık
bütçeli prodüksiyonlar olmadan yapmak
tutmaya çalışıyoruz.
zorundayız. Üstüne bir de koleksiyoner çekme ve yeni koleksiyoner yaratma
İkinci yılında Plug-in’de nasıl bir değişiklik
derdimiz var; yani bir yandan da bu işlerin
göreceğiz?
satılabilir, koleksiyonu yaılabilir işler
Değişiklikten ziyade ilerleme göreceğinizi
olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.
umuyoruz. Bizim en başta Plugin’in
Bu nedenle Plugin için önümüzdeki
projelendirmesini yaparken çıkardığımız
örneklere bakmadan sıfırdan bir yapı
bazı hedefler vardı. Bu sene bu hedefleere
oluşturmamız gerekti.
Plug-In’den bir görüntü, Istanbul, 2013 Kurye Video // Grid’un izniyle ci 70
2014 CI
Ali Emir Tapan, İsimsiz , 31×42cm, 2014
Buğra Erol, Evinde gibi hisset 1 , 80×123cm, 2014
ci 72
Hale Tenger, Ayyy yıldız, 40×40×30cm, 1988-2014
2014 CI
Bir sanat formu olarak
2013 yılında, 72,000 insan ziyaret etti.
Istanbul fuarına, Londra’dan Whitechapel
2013’te sergilenen eserlerin yüzde 67si
adlı bir kurum katılıyor. Whitechapel,
satıldı. İki bin eseri de iki bin ayrı kişi satın
edisyonlarıyla ünlü bir kurumdur. Whitechapel
aldı diye düşünürsek, yetmiş bin insan da
gelip CI’ya katılıyorsa, CI Editions’da gelecek
fuarı ziyaret etti, izledi, bilgi aldı. Ben her
yıla Frieze London’a katılacak.
insanın içinde bir şey satın alma duygusu olduğunu düşünüyorum. Mesela, bazı
Türkiye’de sanat edisyonlarına bakış
insanlar bilgi eksikliğinden almıyor, bazıları
açısı nasıl?
istediği eserlere maddi nedenlerden dolayı
Herkesin öncelikle şunu bilmesi gerekir,
uzanamıyor ama her şeyin bazındaki olay
edisyonların yatırım değeri vardır.
maddiyat değil. Bu nedenle CI Editions’ı
Koleksiyonerlerin bunu anlaması şart.
yaptık, amacımız ulaşılabilir olmak, daha
Edisyonlar zaman geçtikçe değerlenir.
doğrusu herkese ulaşabilmekti.
CI Editionsla birlikte, Türk toplumu artık edisyonları benimseyecek ve edisyonlarla
edisyonlar
Edisyonlar bu eğilimi nasıl değiştirecek?
tanışacak. Bu yıl CI Fuar’ında CI Editions’a
Amacımız, CI için özel üretilen imzalı
500 metre kare bir alan ayırdık ve bu konuya
edisyonların kişilerin yaşadığı ortamlara
insanları yakınlaştırmak için birkaç edisyonu
girmesini sağlamak. Ayrıca, bu edisyonların
da ücretsiz dağıtıyoruz. Ayrıca çok farklı bir
sadece CI için üretilmiş olması da önemli.
fiyat skalası belirledik. Böylece, herkese
12 galeri ile başladık ve 12 galerinin
ulaşabilir bir sanat girişimi yarattık.
Contemporary Istanbul’un bu yıl
sanatçılarının, sadece CI Editions için üretilen
yeniliklerinden birisi CI Editions adlı
işleri çoğaltılacaktır ve bu işler de herhangi
CI Editions girişimi, CI Fuarı’nın yıl boyunca
girişimi. CI Editions, sanat edisyonlarına
bir iş değil, özel işler olacaktır. İleride bu 12
devamlılığını nasıl etkileyecek?
odaklanarak, sanatçıların CI için özel
galeriye daha fazla galeri de eklenecek. Bu
CI Editions yıl boyunca herkese hitap
olarak ürettiği çalışmaları ve çeşitli sanat
edisyonlar sıradan edisyonlar değil, hepsi
edecek, CI Editions’ın özel sergileri olacak.
yayınlarının biçimsel ve tasarım boyutlarının
özel üretim olacak. Bu şekilde hem sanatçıyı
Örneğin bu yıl Europalia var. Türkiye’nin de
tanıtımını yapmayı hedefliyor. CI Yönetim
temsil edecek, hem de kolektöre sanatçının
yer alacağı Belçika’daki ülke sanatlarının
Kurulu Başkanı Ali Güreli CI Editions’ın
çalışmalarına yeni bir bakış açısı sunacak
tanıtım etkinliği ve burada CI Editions olarak sergi açmak istiyoruz.
amacını anlatıyor CI Editions sadece Istanbul da mı olacak? Bir CI Editions’ın amacı nedir?
sergisi ya da yurtdışı satışı olacak mı?
CI Editions’da sadece Türk sanatçılar
CI Editions’ın amacı, öncelikle sanat
CI Editions dünyadaki diğer fuarlara da
yayınlarının, sanat üretimi sürecinde önemli
katılacak ve İstanbul’daki müze dükkanlarına
Başlangıç olarak evet. Global olmak için
bir rolü olduğunu göstermek ve bu yayınların
da girecek. Bu sanat işlerinin tüm dünya
öncelikle lokal olmak gerekli ve bu bizim için
sanat çalışmalarının farklı kitlelere ve
müzelerinde de olmasını planlıyoruz.
önemli bir nokta. Fuarda bu bölgenin rengini,
sanatseverlere ulaşmasını hedeflerken yeni
Sonuçta, sanatçıların dünyanın farklı
bölgemizi yansıtmaya çalışıyoruz. Yeni ve
kolektörleri de sanat ortamına kazandırmak.
noktalarında tanınmalarını ve bilinmelerini
genç çağdaş sanatı ekleyerek bu rengi
Bu duruma bir de rakamsal olarak bakabiliriz:
sağlayacak. Örneğin, bu yıl Contemporary
güçlendirmek istiyoruz.
mı olacak?
ci 73
2014 CI
Sanatın ‘insan odaklı’ yapısını
Marcus Graf, Paul McMillen, Ali Güreli Contemporary Istanbul’un izniyle
benimsemek Contemporary Istanbul yönetim kurulu
hatta son beş yılda bu daha da artıyor. Buna
yapılandırıldı. CI Mag, içeriği daha kuvvetli
başkanı Ali Güreli, icra kurulu üyesi Paul
neden diye bakmak gerek, çünkü bu durum
ve insanların ilgisini çeken bir mecra olsun
McMillen, CI programlar yönetmeni
sadece sanat piyasasının büyüklüğüyle ilgili
istedik. Böylece dergi bir röportaj dergisi
Marcus Graf ve CI Mag editörü Hatice
değil, aynı zamanda şehirlerin kendilerini bu
haline geldi.
Utkan’ın katıldığı yuvarlak masa toplantısı,
fuarlarla özdeşleştirebilmesi de var. Fuarlar,
2014 yılında CI Fuarı kapsamında
şehirlerin marka değerlerinin artırılması ve
Bu yıl yine çok önemsediğimiz bir etkinliğimiz
bir dergi yapmanın sorumluluğunu
turistik hareketi de canlandırmak demek.
daha var. CI Editions, Contemporary
ve fuarı ele alıyor. Ali Güreli, bu yıl
Bu rekabet ortamında daha iyi olabilmek
Istanbul’un çeşitli sanat yayınlarının biçimsel
fuardaki değişiklikleri ve yenilikleri, Paul
ve iyi olmanın yanında bizim de öncelik
ve tasarım boyutlarının tanıtımını yapmayı
McMillen, CI fuarının önemini ve bu
verdiğimiz farklı olabilmektir. İstanbul, eşi
hedefleyen yeni bir girişim.
fuar kapsamındaki derginin üretiminin
benzeri olmayan bir kent ve onun da fuarı
Amacı, öncelikle, sanat yayınlarının,
önemini, sanat yönetmeni Marcus Graf,
farklı olmalı diye ilerledik. Elbette bir fuarın
sanat üretimi sürecinde önemli bir rolü
bir röportaj dergisinin sanat ortamındaki
başarı ölçütlerinden en önemlisi satıştır. Son
olduğunu göstermek ve bu yayınların
önceliğinden bahsediyor. Graf ve
gün satış rakamları o fuarın devamlılığını da
sanat çalışmalarının farklı kitlelere ve
McMillen, röportaj dergisi kavramanı nasıl
etkiler. Diğer yandan, fuarlar dünyanın en
sanatseverlere ulaşmasını hedeflerken yeni
ve neden benimsediklerini anlatıyor. CI
önemli buluşma noktaları haline gelmiştir ve
kolektörleri de sanat ortamına kazandırmak.
Mag editörü Hatice Utkan ise derginin
şehirlerin marka değerini de yükseltiyorlar.
Sanatın toplumda daha fazla entegre olması
son haline nasıl geldiğini ve CI Mag’in
gerektiğini bu şekilde gösteriyor olacağız.
insanları, çağdaş sanatı ve röportajları
Diğer yandan, Türkiye’nin kendi içinde
nasıl birleştirdiğini anlatıyor.
de sanat açısından eksikleri çok, mesela
Bu yıl ikinci kez düzenlenen Plug-in, yeni
sivil toplum kuruluşları yok. Galerileri ve
medya bölümü, fuar içerisinde 1000 metre
Ali Güreli :
kuruluşları bir araya getiren, galerilerin daha
kare Alana yayılacak. Bu yıl da, uluslararası
Dünya sanat fuarlarına bakacak olursak, en
sağlam olması için, yurtdışına açılmaları için
galeriler ve genç sanatçılar tarafından
eskisi Art Basel, 44 yaşında, sonra Arco-
SKTlara ihtiyacımız var. Bugün baktığımız
yaratılan ses ve ışık enstalasyonlarını,
Madrid gelir ve hemen ardından Art Cologne
zaman sanat galerilerinin iki şeye ihtiyacı
interaktif ve üretken görsel işleri ve video
gelir ve buralar dünyanın önde gelen sanat
var parasal ve bilgisel sermaye. Eğer ikisi de
sanatını sunacak.
noktalarıdır. Sonra FİAC!, Armory, Frieze
güçlü olursa dünya fuarlarına katılabilirler, son
geliyor ve sonuçta, bu altı fuar dünyanın en
gelişmeleri takip edebilirler, sanatçılarının
Ayrıca, Nisan ayında Glasstress, Venedik
büyük sanat fuarları arasında yer alıyor ve
ihtiyaçlarına cevap verebilirler.
sergisine, 3 Türk sanatçısı yer alacak. İlk defa
rekabet içindedirler
ci 74
olacak bu. Sonra Eylül ayında, bienal paraleli İşte biz de bu ortamda, SKT’ların eksikliğini
bir küratöryel art show olacak. Bu sanat
Son on yılda, Contemporary Istanbul fuarı
de doldurmaya çalıştık. Bu yıl, yine yenilikleri
etkinliği de galeri ve sanatçı iş birliği içinde
da dahil, dünyada sanat fuarı artışı görülüyor,
katarak devam etmek istedik. Dergi yeniden
20-25 galeriyi kapsayacak.
2014 Fair Special
Paul McMillen:
şeyler ifade etmiştir. Toplumda hep farklı
ziyaretçilerini yaratması gerektiğini
2014 yılında bir sanat dergisi yapmak ve
bir yer edinmiştir ve her zaman insan odaklı
görüyoruz. Bu nedenle hepimizin eğitim
bu derginin Contemporary Istanbul sanat
olmuştur. Benim de bu dergiyle ilgili radikal
ve iletişim konusunda aracılık etmemiz
fuarı ve etkinliklerinin bir parçası olması, bu
ve farklı bulduğum şey, derginin sadece
gerekiyor. CI Mag’in de bu konuda sosyal
konunun perspektifiyle bir şekilde alakalı
röportajlara odaklanması. Bu sadece bir
sorumluluğu vardır.
olmalıdır. Yani, bir dergi bir konuya bakış
sanat dergisi değil, öncelikle insanlar
açısı katabilir. Diğer yandan, fuar zamanında
üzerine bir dergi ve bu nedenle saf ve
Türkiye’nin yaratıcı enerjisi belirli düzeyde
basit. Okuyucular her şeyi ilk kaynaktan
istiyorum: Artık öyle bir dönemde yaşıyoruz
artarken, diyaloglar, etkinlikler, paralel sergiler
okuyabilecek. Bu en önemli kaynaktır ve
ki çoğu sanat yazısı gerekli hedef kitleye
de üretilir. Bu şekilde sinerjiler yaratılır ve
normalde zor elde edilir. Bu nedenle, radikal
ulaşamıyor ve başarısız oluyor. Bu durumda
bu da bu işin ticari boyutunu gösterir. Diğer
bir şekilde sadece insanlara ve özellikle de
paradigmalar değişmedi aksine kırıldı
yandan, sanat ve para artık özdeşleşen iki
sanat dünyası içindeki insanlara yoğunlaştık.
diyebiliriz. Ayrıca çağdaş sanat yazılarındaki
PM
Ayrıca son bir şey daha eklemek
anlayış, felsefenin de ötesine geçti. Bu
terim haline gelmişken, bu yeni-çağ üretim alanı da farklı nesilleri bir araya getirir ama
İyi bir sanat eserinde olduğu gibi, güçlü bir
arada, sanat insanların aileleriyle yaptığı bir
bir yandan da bu farklılıkları ortaya çıkartır.
iş üretilirken, içerik ve formun dengeli olması
aktivite haline geldi. O nedenle sanat yazısını
Birçok kişi sanatı bir kazanç olarak görürken
gerektiğini biliyoruz. Bu nedenle bu dergide
bu kişiler için anlaşılır kılmak zorundasınız
bir kısmı da hayat tarzı olarak benimsemiştir.
de estetiğin, formun ve materyalin uyum
ve bu durum belirli bir sorumluluğu da
Sonuçta, sanat her türlü bakış açısını içinde
içinde olması çok önemliydi.
beraberinde getiriyor.
barındırır ve bir ticari araç ya da obje değildir. Belki de öncelikle kendimize sormamız Şu an dünyada süregelen bir döngü var.
gereken soru şu: Neden birçok sanat dergisi
O zaman bir sanat dergisi yapmanın ağır
Birçok kişi kimin nerede sanat yorumu
kapanırken ya da yazılı versiyonları bırakıp
yükü vardır diyebiliriz. Ama bu yük CI
yazdığına bakıyor. Eğer bir sanatçının iyi bir
dijitale geçerken, biz bir dergi yapmaya
Mag’in de kimliğini belirleyen öğeydi. Bu
mecrada başarılı bir eleştirisi yayınlanırsa bu
karar verdik. Bu dergiyi oluşturmak farklı bir
dergiyi yapmaya karar verdiğimiz ilk andan
harika bir şey olarak değerlendiriliyor.
sorumluluk istiyor. Ama bu dergiyi herkesin
itibaren bir röportaj dergisi, öncelikle kişilere
Bu konjonktür bizim için önemli ve fuar da
yaptığı gibi yapmaya çalışsaydık ya da
odaklanan ve sanat dünyasındaki kişileri
bu tür etkinlikleri ve konjonktürü kendisine
piyasadaki her dergi gibi bir şey yapsaydık bu
ele alan bir dergi nasıl olur diye konuştuk.
çekiyor ve aynı zamanda kendisinin de bir
çok demode bir girişim olurdu. O nedenle bu
Ona göre seçilen konular belirlendi. CI Mag
konjonktürü var. Herkes burada toplanıyor.
dergiyi elli yıl öncesinden kalma bir yayın gibi
içindeki röportajlar, sanat izleyicisi ya da
Burası birçok galerinin ve sanatçının
yapamazdık ve bunu biliyorduk.
sanat sever için belirli bir birikim ve bilgi haline gelmesi için yapıldı. Iletişim ve sanat
kendilerini gösterme platformu oluyor. Bu platformda her şey insanlarla ilgili. Bu kişiler
Bu nedenle hem içerik hem de format olarak
iletişiminin beraberinde getirdiği sorumluluk
kim, sanatçı kim? Galeri sahibi kim? Kolektör
hem deneysel hem de radikal bir şey olsun
her zaman en önde tutuldu. Bu sorumluluğun
kim? Hedef kitle kim? Her şey insanlar
istedik. Diğer yandan, bu derginin insanların
bir etkisi daha var ki bence bu en önemlisi,
etrafında dönüyor bu nedenle biz de CI
arşivlerinde saklayabilecekleri bir değer
doğru yerde, doğru kişiyle, doğru röportajı
Mag’in genel olarak kişiler ve insanlar üzerine
olmasını arzu ettik.
yapabilmek. Yazarlar, kendi röportajlarını yapmak istedikleri kişiyi seçerek, röportaj
bir röportaj dergisi olmasına karar verdik. PM
Bizler Facebook nesliyiz. Bunun anlamı
yaptıkları kişilerin kişisel bakış açısını
Digger yandan, kültürel diplomasi ve
da ‘ben’ önemli, birinci tekil şahıs ile
kültürel paylaşımı da unutmamak gerek.
kendimizi ifade etmek çok önemli bizler
Türk sanatçılarının başka bir ülkede sergi
için. Bu durumu daha önce de 19. Yüzyılda
Kısacası bu röportajlara sıradan sanat ya
açması ya da yabancı sanatçıların Türkiye’de
sanayi Devrimi’nde görmüştük. İnsanların
da eğlence röportajları gibi bakmamak
sergi açması ve tanınmaları kültürel bir
birbirlerinden uzaklaşmaları ve kendilerine
gerekiyor, CI Mag, genel olarak benimsediği
paylaşım ortamı sunuyor. Bizim de dergide
daha çok önem vermeleri, onların yeniden
insan odaklı eğilimi, röportajlar ve dergideki
ortaya koyduğumuz konu bu. Sonuçta, bu
kendi içlerine dönmesini sağlamıştı. Bu
konularla ortaya koymaya çalıştı.
işin gerçekten de kişilerle ilgili olduğunu
durumda insanların söylediği şeyler çok daha
göstermek istiyoruz.
ilginç olmaya başladı. Bu nedenle röportajlar televizyonların hala çok başarılı olma
İşte, kapaktaki ‘Kim O?’ yazısını da bu
sebebidir. Çünkü herkes ‘ben’ kavramını
şekilde ortaya koyduk. Bu bağlamda,
duymak istiyor.
kişilerden bahsediyoruz MG
Marcus Graf:
ci 76
Hatice Utkan:
İşte bu nedenlerden dolayı CI fuarı bir
dergiye gereksinim duyuyor. Eğer müzelere,
Benim bakış açıma göre, sanat her zaman
galerilere ve sanat fuarlarına bakarsanız ve
çok karmaşık bir yapıdır. Sanatın birçok
sonra zayıf sanat eğitimini ele alacak olursak,
ölçüsü vardır ve yüzyıllar boyunca farklı
tüm bu organizasyonların bir şekilde kendi
benimsemeye çalıştılar.
– English Text Featuring: Şükran Moral, Nick
Hackworth,
Taner
Ceylan, Orhan Cem Çetin, İsmail Necmi, Erdağ Aksel
ci 77
08-11 Şükran
Moral
I shared my rage with this animation. I turned them into a brown rat… The brown rat comes out of the sewer and spits on the spectator’s face. The biggest material that artists can use is their brain, in other words, their body. I once used a gynecology table and I liked it. The young girl dolls I have been using for many years… What is important here is the concept, the material is just a tool. hr. Can you say that women’s rights are a dominant theme in your works? sm. Women’s rights issues are my bleeding wound. Those little girls in my works are me. hr. What are your hopes for our society? sm. To be honest, I don’t have any hope. I only wish that new generations will revolt against this society. hr. How would you evaluate Turkey’s art scene with the spate of new galleries and institutions?
Interview by HUO RF hr. I want to start by discussing your recent exhibition titled “Welcome to Turkey”. We have been going through a confused period here. What kind of a Turkey are you welcoming the viewer to? sm. Turkey progresses towards a destructive future where freedom may disappear. It is a Turkey where femicides are ordinary, where the education system is under pressure. We will soon be seeing a Turkey full of dogmas. I paint a very pessimistic picture. Through the “Welcome to Turkey” exhibition I actually point out our whole past and future. The statue of the girl represents Turkey’s future. A young girl depicted as a violated object, whose future has been stolen from her. I see this as being identical to our situation in Turkey. hr. We see a child bride representation… sm. The viewer is first confronted by a black cube. And in front of that is a stool upon which to kneel. The viewers watch the one-minute ‘Tales to Young Girl’ video from a very small hole on their knees. They watch a dark part of society. Here I punish the viewer: Kneel in front of the young girl whose future you stole.
sm. The quality of art doesn’t automatically increase with the number of galleries. This dynamism is all about money. But, if art is not accompanied by culture, it will collapse at the first sign of an economic crisis. hr. What are your new projects and exhibitions? sm. I will be at Paris Photo Art Fair in November with Gallery Zilberman. I think I will be the first Turkish artist there to have a solo exhibition. In 2015, I will have a solo exhibition at Bergen Museum.
– 12-17 Nick
Hackworth
sm. I usually start out with what I have been through and experienced. My performance piece titled “1994 MARRIAGE WITH THREE MEN” was a direct response to me being sent back to Turkey from Italy highlighting my status as a foreigner in Italy. I reflected racism within Europe in my work. I lived lived in Italy for 20 years, but I was always travelling. Culture is only useful if it’s interiorized. Culture is not about visiting museums or buildings. My trips between Turkey and Europe have a huge impact on my works. You can see in my “Hamam” video, Pompei’s wall pictures, Caravaggio’s beam of lights as well as characters of Passolini.
sm. When we talk about knowing the producer, we reach the artist. My daily life is mostly stormy. I have this ability to get into trouble. When I look at my life I know that I repeatedly start from scratch: with luggage in hand. I maintain sacred indispensables in my life. I used to walk an hour at Villa Borghese when I lived in Rome. For the moment I settle for pilates. If I am in Rome then I take a newspaper and go to the bar next to my home. Here in Turkey I cannot go out. My life is sometimes so complex that it even surprises me. hr. You work with different media. What orients you towards a certain technique? sm. In 2011, I had to do an animation called “Mirror”. Although I don’t like animation at all, it was the only way for me to share my opinion properly. In 2010 I had to leave my country because of death threats,
ci 78
af. Maybe what I’m trying to get at is that I don’t want to put off the person who wants to buy a piece of work and start to build a collection. And I know that semantics are just one of the things that get in the way, but it’s a place to start. In general I would prefer it to be easier for someone to approach an artist or approach a gallery and not feel intimidated. I think the artists would benefit from the whole art world being more open or inclusive. nh. Yes it’s a nice idea and a common complaint that the art world is intimating and elitist, but there’s always been a tension in the art world between inclusion and exclusion. The confusion comes because there are two things meeting in the art world. There’s art – the history of it and all the beautiful possibilities wrapped up in the idea of art as this zone of creative freedom where almost anything can be imagined and made - and then there’s the reality of the human world with its grim hierarchies, greed and social distinctions. Unfortunately the art market largely operates through exclusion because, in the main, financial values in art are animated by the specter of scarcity value. So a gallery will say there are only X number of these paintings and I can only really sell them to important collectors – immediately establishing a hierarchy in which the work is placed above the prospective buyers in importance. You must aspire to ownership… It’s this age-old status quo that some utopian strands of modernism hated so much. Some wanted the values of new forms of art, design and aesthetics to permeate life to such an extent that they transformed everything and yet were invisible, not reified in objects… If you think about that kind of dream of art and creativity, where it’s all around you… Music is much closer to that, even in a consumer context, it’s cheap and almost universally available through the net… if. I’m very interested in how social media is going to change the landscape of buying contemporary art. nh. Well the positive thing is that the net has, as with every other sphere of life, eradicated distance. Anyone can go onto Instagram and start following a bunch of really interesting artists or curators and through that and other social media you can see what they’re seeing or making or are finding inspirational. Obviously all that posting can be very self-conscious but these feeds are basically dynamic notebooks or mood-boards… That’s a fascinating new phenomena… So if you’re an experienced or just adventurous buyer you can go online, find artist and create a relationship directly with them if want and the really interesting thing there is you can really connect with what an artist is doing and thinking about and make up your own mind about it. But in the main I think the gallery system will survive, especially at the top of the market, because galleries perform an editing function, picking a handful of artists out the multitude and saying these are great and interesting artists. Galleries tend to have styles that loosely connect the artists they show and of course they’re becoming a little more like brands that people trust…
hr. You faced various difficulties while you were studying and living in Italy – a history that comes across in your work. Can you explain how these events manifest in your practice?
hr. Your attitude attracts attention. Where do you just stand and exist? What are your daily habits? The best way to understand an artwork is to know its creator better.
real inner compulsion to do so, to acquire and own art. They follow the art world religiously – who’s new, what’s going on with this gallery or this artist… You can compulsively collect stamps or broken car stereos or pretty much anything. I’d just say that art is one of the best things you can collect, one of the most rewarding…
Andrew and Iain Foxall of directors of this magazine) contemporary art over lunch with critic and gallerist
Foxall Studio (art discuss collecting in Halepi, London, Nick Hackworth.
af. I don’t like the word ‘collector’. I think we need a new name to get new generation to get engaged with buying contemporary art. I mean I don’t think they would want to be known as collectors. nh. Why don’t you think they’d like the word ‘collector’? af. I guess its because I feel that there’s some sort of stigma attached to it, as though you have to have money. The name ‘collector’ makes collecting sound really boring. nh. Well. I see what you mean but think collector is an appropriate term… Galleries have different types of customers, there are those who buy once or occasionally, or want art for a new house and then there are the ‘real collectors’, people who have a
But changing tack, there’s another kind of elitism present in the art world, one that I think is justified and can’t be ignored, which is that contemporary art is a very specific thing, with a specific history and context. A lot of the art made today and indeed in the last century is self-referential, its made in the knowledge or even in response to other work that has been made, or in the light of a cluster of theories about art, so that if you take a work like that out of context its not going to mean very much. So there’s a certain amount and type of knowledge you need to unlock a lot of art. In London Jake Chapman recently got into trouble in an interview for saying that it was a waste of time to take kids around modern galleries because obviously they won’t be able to engage with in any meaningful way. Predictably everyone got very PC about it and pseudo-democratic and started saying how monstrous Jake’s opinions were. if. Yeah, I think I read a response to Jake in the Guardian that said something like kids really enjoyed the Matisse because of the colours in his paintings
and it was kind of proving Jake’s point that kids didn’t enjoy art on the same level, they enjoyed like a funfair attraction with loads of different colours, implying that if it wasn’t colourful, they wouldn’t enjoy it. nh. Yes, absolutely all the people who came out to condemn Jake just said really obvious stuff and the assumption behind their criticism is that democratic is good, and making culture as accessible as possible is good. Jake’s more philosophical point is that the value in a thing is particular to that thing and its specific context. What is this thing we’re looking at? It’s not football, it’s not jazz, it’s something else, it is it’s own thing.
–
to tell my own story. I want to start this journey with my own experiences. My 1998-2002 Galerist exhibitions were about my own life, my sexual orientation and the admiration I have for the male body. This time I am reflecting my spiritual and metaphysical side.
18-23 Taner
hu. Your metaphysical and spiritual sides?
Ceylan
hu. Explain how you practice these rituals? tc. This cannot be developed later in life. I have been a mystic person since my childhood. My sixth sense is very strong and I did fortune telling for many years. My dreams orient me. I wake up very tired. In my life, this life is interlinked with another life. And this is how I feel when I paint. As if I wasn’t here. When I don’t paint I feel lost, like a fish out of water. I am a person with vulnerabilities and sensibilities. I can be depressed easily and I am fragile. I can be influenced easily by anything. I have been meditating for many years to calm myself down and to bring balance to my state of mind. And then I started to do various practices.
Art is a very particular thing and it can be difficult to navigate if you don’t know its history. One standard, depressing response to contemporary art, from people who for whatever reasons don’t know much about it, is to see a difficult work of art and then dismiss it and all of art as a load of pretentious crap. if. Yes it’s weird when you compare that to the way people speak about music: when people hear a bad album, people don’t say ‘music’s shit’ like they do with contemporary art… af. Yeah, in one of Grayson Perry’s Reith Lectures he recalled that Alan Bennett had said he wanted to hang a sign in every gallery saying ‘you don’t have to like it all.’ nh. On the hand there is something strange about the interaction between modern art and mass audiences, which you have to remember is a relatively new thing. I used to take groups of people through museums and I’d always try to get someone to walk into a room and look at the works in front of them first and think about them and only then, look at the wall label telling you who made the work. If you watch people in museums they always look at the wall labels first. There’s something sad about that. It renders the works themselves a bit inert. if. A lot of my friends don’t engage in buying art. These are people with good powers of observation, critical thought, all these things… but there must be a way of getting them interested in buying art. I think it’s a question of breaking it down a bit… to have some introduction to it that bypasses all these systems that just seem to get in the way… nh. Well… did you ever see these yellow vending machine that were in east London a while back? I can’t remember what they were called. They weren’t very serious but it’s interesting in terms of what you’re talking stripping away all this stuff. You put in a few pounds and you got an small art object of some kind, they were pretty weird things I remember and I don’t think you were told the name of the maker, or if you were you’d never heard of them anyway, so there’s relatively pure exchange of money for this object that zero functional value and is just there, and if you’re lucky, interesting. af. That’s perfect. Huge vending machines instead of galleries. nh. Hmmm… I don’t think Contemporary Istanbul is going to be very happy with you if we do that. if. … huge, ram-raid proof, vending machines. And you could put a curator inside the vending machine to choose your artwork for you. Let’s roll these vending machines out. nh. Artvend. af. Artvend.com!
hu. Can you explain a bit about your understanding of the concept of the Golden Age?
In his recent work, artist Taner Ceylan resorts to introspection and his spiritual side with ‘Golden Age’, the new series he had been working on. Ceylan discusses the transition point between this and the previous ‘Lost Paintings’ series. Interview by Hatice Utkan hu. You staged your last exhibition in New York with ‘Birth of Hope’ and ‘Spring Time’ which your Turkish audience have not yet seen. Do these paintings constitute the completion of the ‘Lost Paintings’ series? tc. Yes, I completed the series with these two paintings. These paintings criticize orientalism. They aim to break up the conventional approach to orientalism. With them I express how orientalism seen in tales and prose appealed to me. But I also wanted to show how distorted it was. hu. In your ‘Spring Time’ painting, we see a Louis Vuitton monogram on the Iznik tiles and an Arab prince smoking in front of it. Why did you chose that particular monogram? tc. I actually took the picture of these tiles at Topkapi Palace. I wanted to comment on the power of all this richness, this splendor, and the amount of the money spent. The museums and big exhibitions inaugurated in Doha are beyond my comprehension. Museums open as a result of the shaping of Western art by the money that Arab aristocracy spends on it - such as Guggenheim, Louvre Abu Dhabi. Art is about freedom yet figurative art is forbidden at these places. So everything there has a prerequisite. Museums comes with conditions from the very start. Damien Hirst censored one of his artworks in order to be exhibited there. It is a contradictory environment. I wanted to emphasize the paradox that lies in the presentation of art by the power of such wealth. I wanted to express a hedonist life, the debauchery that can exist. One could perceive the Louis Vuitton monogram as a metaphor for western wealth. hu. The painting ‘Birth of Hope’ shows a bloody hand and a white bird. Please explain the meaning? tc. This series aims to criticize orientalism. The peacock represents the beauty of the Ottoman but all beauty comes with a price. In fact behind this beauty there is also atrocity, I wanted to say how much blood was shed. It is a tainted beauty. hu. What can we expect in the ‘Golden Age’ series? tc. In the previous series I worked with someone else’s story. I have now resorted to introspection and I want
ci 80
tc. I have been involved with spiritual doctrines for many year. I meditate and I have interest in esotericism and various superstitions. They are not linked with religion but with the rituals and spirits.
tc. It is the period foreseen by the esoteric knowledge I have been reading. It’s an age that will come. In general such an era will come. It will be an utopic period where there will be no war, no borders but even dreaming of such an age allows you to create a biosphere, and that’s good. Even if they call it a lie or call you a lunatic, at least for people like me who are painting it is great to live that way. There is a book titled ‘2150 A.D.’ which is known to be one of the most important works of macro philosophy written in the 1960’s. It is a good book to start with in understanding these ideas. hu. Will these series continue as sculptures or paintings? tc. Both. In one of my drawings I had a deer, while my first sculpture Moon Tale included the same figure. I wanted it to be a three dimensions reflection of sculpture, painting and drawing. hu. In these paintings we see a different style. Different compared to the previous series. It seems as though you have returned to classic painting. tc. First of all, I was expecting a transformation from myself. I mainly used classical elements in these new paintings. The classical landscape, a gilded framework. All these were important elements. Everything seems vulgar and degenerated; no one seems to have time or patience. But this painting is the contrary. There is a classical and beautiful landscape and it challenges the present time. hu. Is this something that you think will continue in your painting? tc. Painting chooses its own path. Actually I wanted to paint the images of the Golden Age I mentioned to you earlier. But this classical landscape is also an image of the Golden Age. Where can you see such a landscape nowadays? You need to leave the city. Even if you do find that nature, how will you get into that state of mind? Painting it that way makes it Golden Age landscape. In the Lost Paintings series I was focused on orientalism but this time I paint the scenes that are not on a classical landscape. For instance with my painting titled ‘Moon Train’, I put a non-existing scene in the landscape. I want to proceed with these non-existing scenes. Painting the life of a classical painter whose private life was not painted on a canvas, in other words I can paint the Golden Age of a painter. hu. What do collectors think of the paintings? tc. You have some responsibilities when you do such paintings. These paintings can be heavy for some collectors. This is not only in Turkey; we face the same in Europe too. I believe this situation provokes the collectors somehow. It is not easy to place two figures having oral sex within a classical landscape. I have thought a lot about it. This means taking a certain responsibility. I had the same feeling with my ‘TanerTaner’ painting. There, the same two figures –and they were both my auto-portrait- were having sex.
Bağdat Caddesi No: 350 34738 Erenköy İstanbul/Turkey
BOOTH: LK706
Flóra Borsi, Perfect Match, 2013, Edition of 20, Chromogenic print on archival paper, 70x52 cm
hu. Do you have a collection of your own? tc. I buy some artworks. In fact I used to not buy paintings because was scared of the influence that they might have on my work, but I cannot resist anymore. But I cannot hang them because my drawing or my spirit is influenced. I cannot help it; I am influenced every time I see them. hu. Do you have any unease with art being a commodity that can be bought and sold? tc. I am not obsessed with these commoditization matters. I think selling artwork is valuable. I am not a person who can produce very easily. I get inspired and I don’t duplicate them via photocopy or printers. Every two months a painting is done and all of this has a cost. Food, bills, life… I pay for all myself. If had to do supplementary work then I would not be able to do this job in such a way. I tried once; I had a side job to live on but I don’t have the strength to do it anymore. Luckily my paintings are selling at the moment and it produces itself again. I am very lucky and that is very precious for me. No need for taboos on that matter.
students know pretty well, ‘why’ is the question that I ask frequently. I need to get that answer and it is only then the material becomes legitimate. Or they would say ‘I want to shoot portraits’; but when I ask them why, I see that most of the time there is not answer for that and this is very displeasing. Actually the opposite should be done as a method and start with a theorem. In other words what is your stance? Or such as what do you want us to think.
mg. In fact behind this lies (you have mentioned about nothingness) existentialist approach, doesn’t it?
mg. Then your are not a formalist, but rather a philosopher. You see photography as a research tool.
mg. You mentioned Woody Allen. Allen is a man, who makes one both laugh and upset. He has got sad, melancholic, dramatic, and sometimes melodramatic films. In fact I can see this kind of understanding of humour critically in your works. For example, you seriously mock photography both in form and in content in Wallpaper. It has a critical dimension and a sincere, but a weird humour, doesn’t it?
oc. Exactly. Photography is only an excuse. mg. In that case are you a photographer or a visual artist? How do you see yourself?
–
oc. I don’t really know… But I am curious. Undoubtfully I am a photographer. I can’t change this fact even if I don’t take any photos from this moment on. It is definite I am photographer by profession and I do earn my living from it. I am only happy that photography is the job I know the best and I use it as I know the technique and I am rather in control of it – I have been doing it for years. Every discipline of art has its own insufficient parts related to expression. If photography doesn’t have the thing that I want to present, what I have in mind, what I feel, then I always go for other means. As a matter of fact I don’t know what I am. I write photography etc in my resumes anyway. First of all, I need to dignify photography, but that etc part is not lighter than photography and if we can go back to‘there is nothing more practical than a good theory’again, sometimes in certain situations it forms during realization in the development of concept and there photography can’t be its material yet it can’t communicate with the spectator through photography. In that case it becomes necessary to change the language.
24-34
mg. In my opinion the sentences you use in the Wallpaper series, which we will be talking about soon, are as important as the photography itself.
hu. You don’t want to be a public figure. Can you explain? tc. Yes, I don’t like media attention. I try to stay away from TV programs because I don’t want my face to be seen in front of my paintings. This is very important. We have seen colleagues do this in the past, it cost them their lives. But my name is not related to me anymore. This is part of the process. It doesn’t mean something in the wider world but it is important in Turkey.
Orhan Cem Çetin
oc. Yes, the sentence is really important. As a matter of fact, sentence is an important part of that work and in the end, sentence comes first when I show it in somewhere and it is necessary to look at that photography while keeping this in mind. Photography has also got an issue as such: photography is nothing with a context. mg. What does this mean? Can something that is without a context be nothing without a context? Because nothing can’t be nothing anyway. oc. Maybe I might have said something extreme; surely not nothing. Instead I can presumably say ‘Blank’ in other words ‘Empty’ or ‘Bluff’.
Orhan Cem Çetin, for whom photography is a research tool, proves in his new series Wallpaper how the combination of photographic images and written sentences simultaneously evoke a complex mixture of numerous feelings and thoughts at the spectator. Marcus Graf speaks with Çetin about how he combines words with the pictures and what this series means regarding photography’s ‘discourse’ and ‘expression’. mg. In one of the interviews we made before, you mentioned that one of your teachers once said that ‘there is nothing more practical than a good theory’ and this has changed your life – maybe we can start from this point. This kind of statement emphasizes the conceptual dimensions. Starting with this sentence, how is your approach to content and form? oc. The teacher who said this was a social psychologist. This is actually a very general theorem. This is not only effective for art or photography, but for everything in life and it really did change my life; because I apply this not only in my photographic work, but also for my life in general. If you know really well the reason why you do anything, even things like leaving here and going to the shop, then transformation of this into an event becomes easy. What you will do, which material to use becomes apparent. The course also becomes apparent. Also you do not need to think so much on how you will produce it. When I observe people around me, I see both my colleagues and my students do the opposite. For instance, when a student comes to me about a course or a graduation project and when I ask them what they would do with that project, they start by saying ‘I will shoot polaroid’. Then I immediately ask them why. As my
ci 82
mg. This is rather a radical statement for an artist who creates visually; because how would you create Nothing visually? oc. This is a situation that happens automatically; this is not a thought I came up with. There are lots of philosophers who say the same. In other words, a photography shows; but doesn’t tell. mg. Yes this is important. In fact photography has already been performance art, hasn’t it? oc. Yes. There is an image that we all see. This evokes something in all of us. But are these connotations are the one I aimed for? Or am I maybe trying to say something subtler? Photography is incapable of explaining this. It hints a reality; but it absolutely doesn’t say what it means. Text achieves this; but text doesn’t indicate the reality. It is exactly the opposite. mg. Do you create a new entity by combining two inadequacies? oc. Yes, that is what I have been trying to do in works with text is this. Meaning comes from one and reality comes from the other. mg. In fact you have actually highlighted this with the statement ‘there is nothing more practical than a good theory’. As a result you believe that we have to question our reality and to have critical point of view. Well but, is this not tiring? How do you cope with it? oc. It is tiring for sure, but who said that I could cope with it? Just look: who can tell that I am thirty-two years old –it killed me. (Laughing)It is really tiring; but I don’t complain – contrary I like to be tired.
oc. I think it is impossible for a person, who thinks just a little bit, to live an existentialist crisis; this is the main issue of every one of us and I thank you to verbalise it. For example I am big a Woody Allen fan. When you look at my works, they are works emerged around an existentialist crisis.
oc. It is true that it contains comedy. For example when my book ‘Bedava Gergedan’(Free Rhinoceros) first came out, there was a need to find a section to place the book in the bookstores and I haven’t actually thought about it. It is not a story; it is not a photography book; we have thought quite a bit together with the publishing house on what this book is. It ended up in dark humour section. I think this explains it; because as you said there is sadness and a heavy feeling, yet humour is a way to deal with it. mg. Coming to the Wallpaper series: could you please explain its form and content? oc. I came up with it through different routes. Initially I should talk about its conceptual dimension: since I have said it from the very beginning, photography is being nothing – related to photograph showing something but not telling anything. In the formula I have just mentioned, this is the point I came to. During my art history readings, I came across with this expression especially in early Christian art: The artist does not have any freedom at all. It has to explain the arrangement as it is and he/she doesn’t think much on ‘what I am going to draw’. mg. It was being copied most of the time; they continued what the master was doing. oc. Yes. They just make the same thing a bit more striking. Since the theme is the same, then how and why do look at that painting? They should so something related to the perspective or with brush strokes, so that they can change the visual since they can’t change the meaning. As a result there is an issue that these depictions should make one think under these pictures. Today we do know that artists have started to act as philosopher, thinker etc. I reached my point on what should I make people think by taking off from the pictures, which can have standard meanings, tradition, using this format. I have set out to this work without wishing to lay down the law. In other words these photos are somewhat meditative. There is a sentence – this actually is a very poetical sentence. With this series, I suggest to drag people to a deeper level of thought by starting an association chain with this sentence after a photograph. mg. You add a new level in each visual in your works anyway. Just when you discuss parallelism or difference in between written text and visuals. In that case which one comes first: visuals or the text? oc. Both can be; but mostly text came first. mg. Then something comes up to your mind and you write. Is that so? oc. Yes, like an aphorism. For instance there is a document: I write it there line-by-line; I add yet another one after thinking. It is like thinking about a text while looking at a picture. For example there is an empty stadium in one of works. One of the Wallpapers. I shot is it some time ago. Something struck me when I met that scene. I have looked at that picture for two years and thought what it makes me think. There was something that I wasn’t comfortable with. mg. I fact most of the time we know this process from artists. For example an artist works, thinks, adds onto a picture for years. There is nothing like that in photography artists, isn’t it? oc. I lived something as such. Then I realized all of a sudden and yes that was what it was trying to tell me. The sentence came afterwards. There are times that the opposite also happens.
‘14
PETER HRISTOFF
KAHRAMANLAR
HEROES
Booth: LK105
23.10 Yusuf Aygeç Neslihan Başer Furkan Nuka Birgün Mahmut Celayir Cenin Merve Denizci Murat Durusoy Murat Germen Peter Hristoff Jennifer İpekel Dieter Mammel Nihal Martlı C.A.M. Galeri Şair Nedim Caddesi 25A Akaretler, İstanbul tel. 0090 (212) 245 79 75 www.camgaleri.com www.facebook.com/camgalleryistanbul twitter.com/camgallery
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
Giuseppe Mastromatteo Yeşim Şahin Bruno Walpoth
23.11 2014
mg. When you find an attractive sentence for instance, do you take the photo accordingly? oc. There are times I do. It can also come out from the archive as well. As the creator my situation is kind of different. As I am the person who is taking the picture, it is impossible for me to be neutral for that work. At least I have got the memory of facing that scene. Since I have lived there and since there are levels of before and after, I have got no chance to see the photograph without a context compared to the person who meets only that photograph. Therefore the sentences can come before and after the photograph. mg. So, the nothingness without a context mentioned in the beginning of the interview is valid for it? In fact it is not. oc. Yes, it is not valid for it or rather it is not valid fort he photographer himself. One takes the picture within a context anyway. What I am stating is valid for the spectator. mg. Well then did you really do Wallpaper for the wallpaper of your computer? How will those kinds of transfer occur? Is there topic of questioning the media? oc. We have been living with screened devices for a long time. I am person, who has lived in the times before. I remember the time when television was brought our home; I even remember the first time a refrigerator was brought our home. I was born in a house where there was no refrigerator. There was transistor radio – the sound was heard ten minutes after the radio was turned on. I have lived them all. The relationship formed with the screened devices for current generation is obvious; but not for me – it is a very interesting thing. I observe as a person who remembers the time before Windows –people can put a picture on the screen when they turn it on; there is a possibility like that. So how does that picture is being chosen? I started to look into that a bit – that place is actually a channel for photography. mg. It is a very important thing. Normally an exhibition guest does look at your work five minutes mostly. But when they turn it on with the screen, it is always in front of them, isn’t it? oc. Yes it always there all the time and it didn’t occur that it is a channel for art in the first place. This is like a feature of the device and it comes together with some wallpapers. You can download it from Harley Davidson website. Everybody can use this a promotion material. When I saw how people personalised this, I realized that everybody, including a shopkeeper, puts a visual related to their own existence. They choose their picture from their homeland or their children or something really psychedelic. It is obvious that they do this to have moment of meditation when the screen is turned on. This is generally a choice that reminds them who they are and why they need to survive. Only then I remembered this is the place that is suitable for this format – an impeccable and ideal place in order to make people live a moment of meditation once in a while, hint with a sentence and drag to deep thought. mg. Taking a step further, we would like to realize in CU Editions project: to make people actually download Wallpaper with a link from there. Therefore, what would like to say within this edition’s format? oc. This is another extent. We managed to make it limitless for sure; but in the end the artist has to form a fund for his/her next work in a way with the work that he/she did. That is why unfortunately we sell our work. This couldn’t have been exclusive. Since it would be used on the screen, it can’t as in the hard copy print. So, how would we limit it if we wish to limit it? A price does not form when we don’t limit it. Since there won’t be a number such as three or five or ten and since we dream of something in mass, we keep the number of editions high. It is like expressing with thousands. It would be downloaded there and then. A price is also being created. Therefore a certified screen copy of that person is also being formed. Since they are “wallpaper for everyone”, it contains different themes. Some of them might not mean anything to the user, but one of them can really affect him/her and would like to think each he/she looks at it. mg. Price has a symbolic meaning within this process. Yet you would be selling for a dollar, wouldn’t you?
ci 84
oc. Yes, just like the travelling pound shops. You can buy something from there if you need it, but sometimes people are ashamed of buying something cheap. They think if they are buying something banal or if it is disgraceful. It is not like that for sure. It can be thought just as downloading music. mg. When you were talking to your friends, what kind of feedback did you receive on downloading an original one dollar Orhan Cem Çetin? oc. Generally everybody finds it very exciting. If you think about it, do people really need a hard copy print? At least photos of memory. People don’t usually print their pictures. Yet we consume pictures from the screen anyway and that one-dollar is like a donation since I shared watermark version of some of these pictures in my blog before. Anyone who knows the way could have taken this from there and used them. This process, a price being paid to it, picture coming without a logo, it being digitally certified in a way are actually the things that connects the artist and the spectator. I am also living this process in order to get the appreciation or somebody making an effort and deduct a lira and spare that lira for me. Structurally I wish to add: icons usually get collected on the left hand side of the screen or they get separated to both sides leaving the middle bit open. Yet this is not a definitive rule. An icon can come up to anywhere. That is why these photographs have some sort of feature: there is no punctum in anywhere. I am talking about a small detail that can change the whole meaning. There exists no dot as such, because an icon can come up onto it anytime. mg. It is called all over composition in art. Like the pictures of Jackson Pollock. Everywhere is equally important, isn’t it? oc. Yes or the picture is only made out of punctum. In other words, even if loads of icons get collected on the picture, one can still see the picture in between those icons. mg. I think this is also interesting for you as well. Think about it: you are hanging about and somebody his/ her laptop on. It must be a nice feeling to see one of your wallpaper on his/her screen. oc. I have been waiting to see someone reading my book in the ferryboats only to say ‘That is me. I am the one, who wrote it’ (laughter). mg. One of the significant part of this project is to be international. One can reach to certain environment, intelligentsia within Turkey or Istanbul, but you can reach anywhere with this project. Someone in China or States can also download it, right? oc. I wish. Yet these sentences are written in two different languages. I use Turkish and English together in some of works. Some of them are not full translation. English can be a different text. mg. Yes, I know you are very sensitive upon this matter since you have translated for a long time. Therefore you are aware how different these two languages are. oc. Sometimes when I use English, I feel like I turn into someone else. Therefore those sentences can be rather different. mg. Well then Wallpaper: this concept is very interesting and beautiful, isn’t it? Since the generation before computer knows this from walls. oc. Yes, it was something we stuck on the wall. There were seaside pictures of the islands as big as the wall. Does it come from there? As you said, Wallpaper was something that the routinized same pattern repeats. Maybe there is place where we call wall – yet it is something like a notice board, where we stick postits on. mg. You are having a critical point of view with the Wallpaper series, aren’t you? oc. Hereby, I wish to have it expressed. When you paint, it is only one edition. There is no other way, but the main thing about photography is to be able to reproduce the visuals like a printing house? Identical copies are being produced. It is not like in screen-printing – there is nothing like the model will be ruined during the process. The main feature that separates photography from painting is that it can be produced with its final state, identical copies could be produced.
mg. Something interesting came to mind when we talking just then, when I am explaining to people sometimes people do understand or think edition as copy, yet it is not. When we look into classical printing techniques, normally we don’t call them copies. Each print is actually unique since there exists colour differences; sometimes small shifts occurs. Now I remember talking to you that every photograph is unique in a way even in photographic printing, isn’t it? oc. It must be different; yet how can they be 110% identical? Maybe it is much more possible in sound technologies. When you reproduce 10 copies of mp3’s and play them all one by one, there will not be a difference. Because it is a digital pattern and otherwise is impossible, but it becomes different when there is a physical act of printing. mg. Now you made me think something else: Are you overcoming from the issue of uniqueness with Wallpaper project ? You said yes to it when you gave the sound example, but I say no; because if you play it in different systems, there will be a different sound coming from each speaker. It is the same for the screen. Are all the screens the same? Colour, form, st yle are not even the same. oc. Absolutely. Certainly the sound would also be different when it is played in other systems or with headphones. Ok for example I am using this computer – a laptop, I have got mobile phone and I also have a tablet. I would see really different things when I look at the same picture from all of them. This is something that one should have to stop and think about. Therefore all these editions would be unique copies. Maybe two thousand editions, but when two thousand people download these pictures, all of them would see something different on their screen – privately for sure. mg. This is going to be an interesting format for copy, originality and edition issue. oc. For example there is a form of art called Radio art, which is originated from Austria. There is something similar to this in their starting point, in their manifesto. I spread only one copy from here, but everybody’s unique copy somewhere in the world in a different environment. Maybe there he/she is talking about it or ıf they are listening to it in the car, the sound of the traffic joins in; when you also consider the quality of radio etc., one can make unique copies more than you can count in that moment. mg. What is so interesting is the originality forms in individual’s thoughts. Also something perceptibly various, pluralistic appear. oc. Moreover, since we are talking about screens, the fonts of icons would be different in each desktop. mg. Finally, when project ends, there is always a “learning outcome” especially for the serially working artists and this takes you to some place else. What I mean is that wallpaper series has been a project that you have thought about for a long period of time and now maybe you can really concretise it first time on the CI Editions basis. At this point what is the “learning outcome” there and where does it take you from that point on? oc. I don’t actually know. We will understand this after it is a bit distributed; after it has been used. I take wallpapers series an on going project – nothing is yet complete. It will actually not be completed when all the editions are being presented. I have always witnessed this: Before one series is completed and packed, the next one does not emerge. I feel like I am trying really hard to find a new idea nowadays. I have never forced myself; it used to come on its own, but now I feel as if it is standing somewhere. I will see after this work is complete. There is a series, I have mentioned you before, called ‘visual dictionary’. There is more abstract meaning here. Its one sentence is also a word and this is getting collected as a dictionary. There are photographs, which are identified with only one word such as “guest”, “jewellery”. It is more minimal, narrower, but so much open to associations – it is coming to more calm point. Retrospective was also very enlightening for me – I can clearly see that I am becoming more simple from the first period of my work. In the beginning it is frumpish, full, trying to grab everything. Starting with something colourful, it is coming to a minimalistic point that is now calmer, having fewer things in photography and identifying it with less control, leaving it open to the spectator.
w
internas.com.tr
logistic solution
freight
customs
mg. Then we are getting back to where we have started really. Are you going towards the nothingness that you have targeted? oc. Maybe. This makes the spectator more involved. For sure people must have complained in the beginning. They say things like “Why are you writing these texts? Then we can’t see what we wish; leave us alone”. In return I tell them that they are not saying the same thing to a columnist. Why are you messing around with me? I also have got right to say things as well. Text is a very interesting material really, because its association is clear, specific; one can create it so detailed that it will not allow to think anything else; you can take it to a poetical, ambiguous point, where the audience will be comfortable. This also has changed in relation to what I expect from this series. Now as you have said, I do an image dictionary, which is minimal, poetic, something that the spectators would contribute more from themselves, and simpler.
– 38-46 İsmail Necmi
of your daily life. You faced many difficulties you didn’t foresee. Could you tell us more? in. In my first feature film “Should I Really Do It?” the idea was to shoot one year of the life of the main character Petra. But a year ago, this went up to 2,5 years and then later to 3 years with fiction shoots and post- production. It was a difficult period. When I had the idea of the documentary, I had in mind a structure that would include both documentary and fiction. But these two different styles needed also to totally diffuse in one another. The documentary part of the movie took me to totally unexpected places and I was seriously taken aback. Then I had to get a grip of myself and in some way lighten the brute life realities I had to face in order to balance it with the fiction part of the movie. And it took me five years to complete my second feature film, “Are You Ready To Die For Art?” which I finished recently. It is also a movie shaped around a character from real life. I am working on editing it right now. When you shoot a movie about people from real life in a 3 to 5 years period of time you need to be prepared against any kind of difficulties. You don’t have a specific story that you wrote down and you don’t know what will happen tomorrow. The most difficult part is that the main character of the movie is not an “actor” and the things that happen in his/her life is not a “script”. rg. Although the gender issue constitutes the core of your works, they include life and death themes too. How do you interconnect these features? in. There are four main teams I work on: Gender, death, pornography and transformation. These themes are present in our lives and it is life that interconnects them. My duty is to creatively filter the reflection of the characters and subjects I have chosen and bring my own interpretation as a director. rg. Did these features come forward in your work with Ming Wong? in. In my “Afterglow” video in which Ming Wong is also present, pornography, one of the themes I work on, is prominent. Alongside Ming Wong, you can see in Afterglow, artists, academicians, psychologists and curators living in Berlin such as AA Bronson, Shaka McGlotten, Harald Krutiak ve Tatiana Bazzichelli as well as the academician Katrine Jacobs who worked and made speeches on pornography, the place and impact of pornography on our daily lives.
Ismail Necmi tells Rabia Güreli about his work, how he developed his art and cinema life between Istanbul and Berlin and what he pays attention to while he structures his works. Necmi tells about his latest work, Afterglow, he did with Ming Wong and explains the story of his transition from photography to cinema. rg. First tell us briefly about how you started? in. I work on visual arts such as film, photo and video installations. I live in Berlin and Istanbul. My first feature film “Should I Really Do It?” has been shown at many international and national festivals, such as Toronto Film Festival and received awards. My black and white photo exhibition, “Stills From Unmade Films” was in Thessaloniki, Macedonian Contemporary Art Museum and in Berlin, Berlin Arts Project. I also gave ‘Visual Communication Design’ and ‘Photography and Video’ courses at Bilgi University and ‘Cinema and TV’ courses at Kadir Has University. I moved to Berlin in 2010 and I continue my work mainly in Berlin. rg. Why did you choose Berlin? Are you satisfied with your decision? in. The International Art Gallery I work with is in Berlin but also the fact that I shoot my new feature film in Berlin had an impact on my decision to move to this city. On the other hand, after the chaotic rush of Istanbul, the quiet and peaceful environment of Berlin did me good. I am very happy with my decision. I was so taken by daily chores in Istanbul that I was complaining not to be concentrating enough on my film and photo projects. As for Berlin, I have high energy and motivation. rg. In your movies there were many differences in your start point and your end point. You lived these movies, you experienced them and they became part
ci 86
rg. You have some works where you combine contemporary video art and classical cinema art. Could you tell more about your works in which you combine these two styles? in. There is a clear distinction between contemporary video art and classical cinema art or ‘Arthouse’. What I try to do is to bring them together. My ‘Arthouse’ cinema works use contemporary video art in terms of structure and content, but are entirely classical in terms of stylistic shooting and editing. The places I present my work and audiences I aim for my cinematographic works are those international film festivals and contemporary cinema rather than contemporary video art places, galleries and exhibitions. Hence my first movie “Should I Really Do It?” has some traces of contemporary video art and was screened at many international film festivals such as Toronto International Film FestivalDiscovery, Montreal, Reykjavik, Sao Paolo, Haifa, Rome, Hamburg, Bangkok, Cairo, Costa Rica, Goteborg, Thessaloniki, Mumbai. In “Should I Really Do It?”, right along with the story of the movie, making direct reference to contemporary video art in terms of structure and content, Alicia Framis’ 2004 ‘Anti-Dog Demonstration’ street performance on Istiklal Street, Gözde Ilkin’s first personal exhibition in 2004 ‘Body On Body- Wearable Art’, and Griogori Dor’s 2005 ‘Should I Really Do It?’ painting (acrylic, cement on canvas, 150x180 cm) were also part of the film. There is a similar situation in my recently completed film, “Are You Ready To Die for Art?”; Yaşam Şaşmazer’s works from her three exhibitions “It’s so complicated”, “Doppelgänger” and “Metanoia” are part of the surrealistic scenes of the movie. rg. Could you tell us more about the transition from photography to cinema and from cinema to contemporary video art? How would you evaluate the relation that exists between those? in. Ever since I could remember I always wanted to be in the cinema world and to make movies. I started
taking pictures because I couldn’t make movies at the beginning. Making a movie is a serious business requiring a team, equipment and budget. On the contrary you can produce alone with photography. My video works started at a period when I couldn’t make movies, it was an artistic working space, with a shorter period of production and a more experimental content where I could breathe between my two feature films. While I prefer working alone in creative sense in my movie projects, I may be open to creative partnership with my video projects. My 7 minutes video “Die Figurine” that was part of the “Human – Space-Machine Exhibition” at Bauhaus Museum in Dessau was the product of my creative cooperation with Hannah Hurtzig with whom I was together at the opening performance of the exhibition. Hannah Hurtzig wrote the script while I was in charge of the visual concept and the editing. rg. You make some identity and gender references in your works and films. Ming Wong’s works also have some features like identity, identity change, replacing another person. Could you also see a similarity? How was this reflected to your work with him? in. At first sight we might say that there is an affinity with identity and gender references between my works and Ming Wong works but our works are very different in terms of structure and content. I work on people from real life and their true life stories with a method where documentary filming is dominant. As for Ming Wong, it is more a reinterpretation by the artist of the previously produced “fiction”. Although he appears as a fiction character with his look in “Afterglow” video where we worked together, the Ming behind the mask talks with sincerity about his real life experiences and the place pornography has in his life. Words Rabia Güreli
– 62-70 Erdağ Aksel
Erdağ Aksel, following a sweeping decision, went to USA in the 1970’s to study art and came back to Turkey once he finished his education. Since then, the world of objects, the relation of objects with individuals constitutes the focal point of his art production. Yonca Keremoğlu met with the artist to talk about his dreams, his various art production periods, his education as well as the transformation he faced as an artist. Interview by Yonca Keremoğlu yk. In the 1970’s you went to the States to study art and when you came back, Turkey was facing a political turmoil. Contrary to the avant-garde environment in the States, in Turkey you had to do art within this unrest and political turmoil. While all these were happening did you ever consider going back? ea. In the 1970’s I came to Turkey only three times and for short periods of time, that is why I didn’t really feel that sharp political turmoil atmosphere. But the political unrest and politicization in North America
was not less important at all, in those years. While in Turkey people were shooting each other, America was not either the place where artists could do avantgarde art blissfully. In the Turkey of 1980’s where I came back, there was a depoliticization following the military coup. People abandoned a little bit the idea of making revolution, they were dissuaded; on the other hand, they were driven to introspection and devoted more time on art and love. For many years I have lived with this idea of going back to America. It is in 1992, in California that I took the final decision of living in Turkey. yk. Within the framework of your dreams, what kind of differences do you notice between the artists who received an education in the 70’s and 80’s and the artists who come from an environment where democracy and revolution notions are recurrently debated and where the resistance to political oppression has made a peak with the Gezi events? ea. Dreams are nice but they can also change. Revolution on the other hand is a very loaded notion. History has shown us that the same political activity could be called, according to its context, a revolution, a spring or a coup. I believe that political participation will go better with the word democracy rather than revolution that includes imposing attitudes. The start of Gezi events, as I see it, corresponds to a participation wish rather than a revolution. I look positively to young artists’ interest to political participation but I do not see it different from the participation worry of contemporary engineers or jurists. I don’t think that being an artist brings you a different status or a special meaning to the person when it comes to resistance to repression against freedoms or political participation. Needless to say, life is part of artistic production, consequently politics have place in art, but neither life nor art is only about politics. yk. Alongside the development of visual communication world, the methods and perception forms the students use within the learning mechanism, are renewed too. As an academician, how the fundamental ways of seeing that you shared with your students in the 90’s differ from the ways of seeing you share with your students today? I believe that the main impact of transformation in the visual communication world is on the production mechanism and methods. The transformation of visual culture, for example the fact that the actual students can watch two or more monitors (one TV, one computer monitor, one playstation monitor) than the old ones, is problematical in terms of visual perception. This of course is an important asset and allows being still alive under image bombardment. But of course this ability is not particular to art and design students. What I mean is, the business and engineering students also have this simultaneous watching ability. This watching ability makes life easier but it corresponds to a superficial seeing rather than an in-debt seeing. Business or law students have to deal with all those many images they are being offered. However, fine arts and design students deal with producing those images and these two are completely different issues. Having a word to say in a visual language necessitates a very profound seeing. yk. Do your artistic identity and your academician identity dissociate while forming your frame of mind? ea. I have always made an effort to keep this dissociation. People tend to bring divine and sacred meanings to education, and when I tell them “I teach for money”, they are a little bit shaken and reply back ‘Please don’t say such a thing’ and so forth. As if it was shameful to perform some jobs for money. Production of art includes an act of introspection. To my opinion reflecting my own identity, my artistic attitude to students is not a professional approach. And yes, being an academician rather than building monuments suited me more. I do teach because it is a source of revenue to me and that is for the exact same reason that I try to do it with a professional approach. I try to teach by dissociating myself and my art from that. I believe this is important for students to form their own artistic problems, to bring their individual artistic solutions or at least try. yk. How would you define your decision process while creating your designs, is it a random journey progressing with your experiences or does this process include a cause and effect relationship?
ea. This is a complex process. If we start from the duality mentioned in the question, the answer is, both. In other words, it is a delicate rope dance. When you look at a map or when a navigation device tells you the shortest and most practical way to use while you go on a random path, you can sometimes be directed to an irrational path. But I think that it is a much more complex and dangerous issue that cannot be explained with such dualities. Falling from the rope on which you try to walk is as easy as pie. yk. As for the relation between the creation of a work of art and its exhibition, how important is the interaction of the viewer with the work? ea. What interests me is the production phase of the work. Exhibition is only a part of the produced work. I do think of course on the relation between the viewer and the artwork. But the amount of this thinking is limited to the worry of not producing a closed text. I verify whether what I create is telling one thing or not. I try to avoid one thing or one word and try to create layers of meaning in order to let the viewer see my life as well as his/her own life story between the curls of these layers. I would say, I do this because that’s what I do when I look at somebody else’s art. yk. ‘Reflection of Craft’ became part of Tate Modern Collection in 2011. Did your work being part of Tate Modern collection, an international and prestigious art institution made it special to you and did it have an impact on your following production process? ea. No it did not. The work is interesting to me while I work on it. I lose interest once completed. yk. You did not have any other personal exhibitions after your ‘Family Resemblance’ exhibition at Galeri Nev. For the last two years you have been keeping yourself away from the art environment such as the galleries/art fairs, is this due to changing dynamics of the art market as well as the salability of almost each artwork? ea. Yes I left two years ago all the galleries I used to work with. My attitude has nothing to do with the market. The art producing world, the process of producing art is interesting to me and that is why I started to do this. On the other hand I don’t find interesting the art exhibition world of which I follow the transformation of mechanisms, to the contrary I find it boring. The fact that the transaction operations, such as the old fashion galleries and art fairs that are among the art exhibition world’s mechanisms, are obvious and apparent doesn’t bother me. You have there the obvious, traditional “take the money, deliver the art” operation, which is not surprising at all and it is not less respectable than the “take the money give the cheese” operation at the grocery shop. To my opinion, the fact that an artwork is sold or not, or that it cannot be sold, does not set the artistic value of the work. It only sets the price at that moment of time. The history of art has shown us many times that the artworks that were created with the aim of “not to be sold or cannot be sold” were sold at shocking prices. During the transformation process, the art exhibition mechanisms are not limited anymore to galleries and fairs. The art exhibition activities organized by non-profit institutions or by independent curators are also part of this mechanism. These activities might seem innocent, as they don’t have a visible, open money transaction they have with the galleries and fairs, but in fact it is there that all the buying activities take place. What changes hand in those places is the “public visibility” as an invisible value.
shape the future of art? ea. Repetition is comforting. And people’s rights to make ugly art are part of their freedom. I see many areas that could shape the future of art production but not the art itself and this seems very exiting to me. However it is not possible to have a foresight for the future of art. Besides when we talk of art, what we mean is not very clear and definitely it is not a matter we all agree on. yk. During the creation process, the artist needs to have the particularity of creating a problem rather than solving it. What is the impact of the place you work at and of your workshop? I have a couple of different places I work at and I do different stuff there. These places that I call my hiding caves are of great importance to me. In the last instance, deciding is a lonesome act. But I also work at Perşembe Pazarı, in Eminönü, in the forests, on the beaches in winter time, on the streets and planes, in boring meetings and coffee shops, I get inspiration from those places too. yk. How should we position public space use for art production and exhibition areas? What do you think about the artists’ approach as for the ever-evolving public spaces in Istanbul in the field of art and design? ea. As we are against sacralization of art, artwork and the artist, we need to be very careful in terms of artistic interference too. I ask myself if I have to live with the statute erected on a public place just in front of the coffee shop I go in my neighborhood in Nişantaşı. Who has the right to interfere in my daily life? A work that has been erected on a public space with a bolt from the blue attitude being qualified as “contemporary or actual” doesn’t change anything. The way of their erection made these artworks similar to those that have been erected by the military regimes during the coup era. I am against placement of permanent artworks in public spaces. yk. In Turkey, art-loving notion is usually confused with art idolatry/admiration, and art stays limited within galleries and museums, its exhibition areas. What kind of change the art milieu needs in Turkey? ea. Art-loving is a cheap, easy and short-cut activity. And those values are appreciated. Seeing art, understanding it, reading it is a difficult task requiring effort. The issue of exhibiting art in old, deserted spaces, in a factory or a gallery is the exhibitioners’ problem. The internal problems and problematic of art production seem to me much more interesting and profound. Of course, the place where the artwork is exhibited has an importance, but this is not the only or the most important problem of art. I believe the change we need in the art setting in Turkey will take place the day there will be a dozen of paintings, a couple of sculptures in many people’s grandmothers’ houses.
yk. We have seen in your past exhibitions, objects of tension, objects of beauty and objects of hesitation. Artistic wise, the objects’ world has an important place in your production, more than the human’s world. What are the determinative factors in selecting those objects? ea. I collect the objects, I look at them, I read and I interfere in and if I can manage I try to tell words with those objects. We get into relation with things resembling to us, we sit on them, go into them, put them on. What distinguishes human beings is its being a subject but at the same time maybe this relation exists because we are also an object. yk. In the “freedom” setting of the contemporary art, all artwork seem to replicate the one before and this spreads very quickly. Do you see any area that could
ci 87
CI Mag’in ikinci sayısında: CI Mag’in ikinci sayısı, derginin odak noktasına aldığı ‘insan’ ve insanın sanat ortamındaki yerine değinecektir. Diğer yandan, CI Mag, bir birikim ve koleksiyoner dergisi olmayı amaçlamaya devam edecek ve ikinci sayıda da, genç sanatçılar, genç koleksiyonerler, tecrübeli koleksiyonerlerin yanı sıra, genç küratörler ve sanat çevresi tarafından merak edilen isimlerle röportajlar yapılacaktır.
The second issue of CI Mag will continue its mission as an interview magazine, maintaining its focus on people within the art scene; curators, young collectors and experienced collectors. This magazine itself aims to be something to collect.
ci 88