Hayal Bilgisi Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi Yıl: 6 Sayı: 21 Haziran/Temmuz/Ağustos 2016 ISSN 2146-4294 Yayın Yönetmenleri Cihat Albayrak & Ayşe Ünsal Emektarlar Arif Onur Solak Cihat Şit Levent Albayrak Kapak Çizimi Ahmet Uzun Tasarım/Dizgi Yunus Ünsal iletisim@yunusunsal.com Yayın Türü Yerel/Süreli İletişim {05056351554} hayalbilgisi@windowslive.com www.hayalbilgisi.com Yazışma Adresi Yukarı TOKİ, 4. Etap, K 1-213, D: 14 Erciş Van Metamorfoz Yayıncılık Medya Reklam Organizasyon Matbaacılık Ltd. Şti. Süleymaniye Mah. Siyavuş Paşa Sok. No: 8 Şirin İş Merkezi K: 3 Süleymaniye, Fatih, İstanbul Yayıncı Sertifika No: 17186 Tel: 0212 522 4505 www.metamorfozyayincilik.com Baskı ve Cilt: Assum Basım Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok No: 313-314-315 Topkapı - Zeytinburnu - İstanbul Tel: 0212 613 0001 – Gsm: 0533 091 8166 Matbaa Sertifika No: 30847 Üç ayda bir yayınlanır. Yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Abonelik Yıllık 40 TL (Kurum ve kuruluşlara: 100 TL) Hesap Adı: METAMORFOZ YAYINCILIK MEDYA REKLAM ORGANİZASYON MATBAACILIK LTD. ŞTİ. Yapı ve Kredi Bankası, Mercan Şubesi, Hesap No: 94175687-TL TR25 0006 7010 0000 0094 1756 87 Kültür ve Turizm Bakanlığı Hayal Bilgisi’nin kurumsal abonesidir.
Merhamet Bir balığı vardı küçük kızın. Balığın bir adı, babanın eve getirdiği gün tarih düşülen bir doğum günü. Çocuk, balığı çok sevdi. Hayallerini anlattı ona. Bir gün balık öldü. Minik avucunda balığın cansız bedeniyle bahçenin köşesine doğru attı adımlarını küçük kız. Gözyaşları yanaklarından damlıyordu avucundaki balığın üzerine. Bir masalda olsak, canlanırdı balık belki. Toprağı kazdı çocuk, bir balık bedeni kadar bir mezar yaptı tırnaklarıyla. Etrafını çakıl taşlarıyla çevirdi. Ablasının defterinden kopardığı kağıda, balığının adını, doğum ve ölüm tarihini yazdı. Akşam baba eve dönünce, tuttu elinden, “gel” dedi, “balığım öldü, mezarına gidelim, bir Fatiha oku.” Sorunca baba, “kediler yemesin diye” dedi. Kediler yemesin diye, ölen balığına mezar yaptı küçük kız. Merhametle yaratılmıştı çünkü. Henüz bilmiyordu mezarsız bırakılan çocuk bedenlerini. Sokağın başında, yıkılan eski bir duvarın briketlerini üst üste koyarak “evcilik” oynayan mülteci çocukları “misafirliğe gelmişler” zannediyordu. O çocuk, az olan harçlığını kalemliğinde biriktiriyordu misafir çocuklar için. Hiçbir yazarın kurgulayamayacağı acılar yaşanıyor her gün. Sığındıkları barakada, çocukları üşümesin diye ateş yakıyor baba, yangın çıkıyor, baba altı çocuğuyla birlikte yanarak can veriyor. Birkaç gün sonra, anneler günü. Anne, kocasının ve altı çocuğunun mezarı başında yas tutuyor. Bir masalda olsak, canlanırdı ailesi belki. Merhamet edebilsek, daha az gözyaşı, daha az mezar olabilirdi belki. Acıyı tercüme edemiyorum sözcüklere. Anadilimde yok yüreğimdeki sızının karşılığı. Hüznüm bedenimle ruhumun toplamından büyük sanki. Bir mazlumun mezar taşı olsam, daha az yer kaplardım dünyada. Yalnızca buğz edebildiğimiz zulümler karşısında, balığına mezar taşı yapan kız çocuğu karşısında, yıkık bir bahçe duvarından yuva imar etmeye çalışan mülteci çocuklar karşısında, anneler gününde altı çocuğunun mezarı başında ağlayan anne karşısında bir sükûttan daha fazlası değilsem, taş olsaydım… Hesap gününe andolsun ki, daha fazla iyilik için harcayacağım gözlerimi. Yüreğimi pay edeceğim kimsesiz çocuklara. Sesim kıracak sükût prangalarını. Daha fazla dünya istemem; mazlumların hakkına sahip çıkacağım. İyiliği emredene andolsun; bir açı doyurmadan oturmayacağım sofraya. Üşüyen çocuk bedenlerine andolsun ki, yuvasız kalan bir çocuğu ısıtmadıkça, kendime ait bir evim olmayacak. Sözlerime ortak olan merhamet sahipleriyle inşa edeceğiz iyiliği. Gayretimiz kadar insan kalacağız.