KÜÇÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI

Page 1

KÜÇÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI

8-14 Yaş

Müzikli Fantastik Kurgu

İki Bölüm

Nursel ÇETİN-Eşref KARADAĞ

1


OYUN KİŞİLERİ HAYVANLAR BAYPİRE…………………………Pire POSBIYIK………………………...Fare ZARKANAT………………………Karasinek MIRNAV…………………………..Kedi SİVRİİĞNE………………………..Arı TÜYLÜBACAK…………………..Örümcek İPEK………………………………..Kelebek ANTENLİ…………………………..Karınca Not

:Seçilen oyuncuların boyları hayvanlarla orantılı olmalıdır.

İNSANLAR ŞEKERNİNE ……………………..60 yaşlarında. SUNUCU

(KADIN) ………….....35 yaşlarında, kız.

BAŞKAN (ADAM)

……………..40 yaşlarında, erkek.

HAMAL(MÜTEAHHİT)(ZABITA)35 yaşlarında, iri bedenli bir erkek. KAMERAMAN (İLAÇÇI) ……...30 yaşlarında, erkek. Zaman

: Günümüz.

Uzam

: Şehir içinde, ağaçlar arasında, tarihi bir konağın avlusu.

Dekor

:Sahne, bahçesinde iki ağaç olan, tarihi bir konağın avlusu olarak

düzenlenmelidir. Seyircinin sağına gelecek şekilde ihtişamlı, kahverengi bir konak çizilmeli, kulisin sağ kapısı, iki basamak merdivenle yükselerek bu konağın giriş kapısı olarak tasarlanmalıdır. Merdivenin iki tarafında, duvarların dibinde açmış çiçekleri bulunan saksılar konmalıdır. Sağ tarafta, konağın bittiği yerde başlayan avlu çeperleri, sol kulis kapısında kesilmeli ve bu kapı avlu çıkışı olarak düşünülmelidir. Avlu çıkış kapısının solundan başlayıp seyirciye kadar ulaşan bir bahçe duvarı bulunmalıdır. Bahçe duvarının üstünden şehrin silueti görünür; yüksek gökdelenler, kara dumanlar çıkaran bacalar… 2


Bahçe olabildiğine dağınıktır. Üç, dört eskimiş koltuk, boyası dökülmüş bir masa, iki tabure, biri büyük olmak üzere dört tane boya kutusu, kırık bir bisiklet, soba boruları, rulo halinde hortum, bir iki tahta parçası, atılmış çöp torbaları ve ağaç yaprakları… Her şey gelişigüzel dağıtılmıştır. Üç küçük boya kutusu üzerinde, seyircinin göremeyeceği yüzünde “Baypire”, “Posbıyık”, “Zarkanat” yazılıp yapıştırılmıştır. Koltuklardan birinin üstünde beş, on tane boş çizgisiz kâğıt, birkaç kurşun kalem bulunmaktadır. Kâğıtların üç tanesinde; a) konağı ve avlusunu gösteren, b) konağı yıkılmış, ağaçları kesilmiş gösteren, c) büyük bir gökdelen gösteren resimler olmalıdır. Ağacın birine asılmış, örümcek ağını andıran bir file olmalıdır. Sahnenin tam ortasına, kirliliği anlatmak için toprak veya ince ağaç talaşı dökülmeli, kuru yapraklarla karıştırılmalıdır. Kostüm

:Hayvan karakterlerin giysileri özel dikilmiş kostüm olabileceği gibi, gerçeğini

çağrıştıracak makyaj ve küçük aksesuarlarla gereksinim karşılanabilir. İnsanlarda ise, meslekleri anımsatacak, gerçekçi giysiler kullanılmalıdır. Müzik

:Seçilen müzikler hareketli ve çocukların seviyesine uygun olmalıdır.

Not

:Oyunun tamamı aynı sahnede sergilenecektir. I. BÖLÜM Birinci Sahne Perde açıldığında, ev eşyası taşıyan tulumlu bir hamal görürüz.

Bahçe

kapısından çıkmak üzeredir. Konağın sahibi, kadınla adam ona son emirleri vermektedir. ADAM

-Tamam mı? Bütün eşyaları aldınız mı?

HAMAL

-Aldık efendim.

ADAM

-Kapıları, pencereleri kapattınız değil mi?

HAMAL

-Kapattık…

ADAM

-Gideceğiniz adresi de verdim... (es) Haydi, çalıştırın kamyonu! Biz size yetişiriz. Sahne arkasından ayak sesleri, gürültüler, kamyon kapısının açılıp

kapanması, motorun çalışması ve aracın hareket etmesi, uzaklaşması… Sesler sıralı bir şekilde duyulur… Adamla kadın konağa son kez bakarlar. Adam hüzünlü, kadın ise sevinçlidir. Şarkı söyleyip dans ederler. 3


KADIN

-(neşeyle)

Apartmanda yaşamalı insan, Pırıl pırıl taşlar, betonlar…

(yüzünü buruşturur)

Ne yerde karınca, böcek, Ne de yaprak döken ağaçlar… Tiksinirim hayvanlardan,

(Adamın kucağına atlar) Ağaçlardaki salyangozdan, Bahçedeki solucandan, (iğrendiğini gösterir) ADAM

-(hüzünlü)

Çok korkarım bir fareden… Elveda yaşlı konak… Hoşça kalın ağaçlar, Çocukluğumun geçtiği avlu,

(kırık bisikleti gösterir)

Boynu bükük bisikletim… Çiçek topladığım bahçe, Saklambaç oynadığım duvar, Çekirgelerle zıpladığım otlar,

(olabildiğine üzgündür) KADIN

Hoşça kalın, hoşça kalın anılar…

-(seyirciye) İnanamıyorum arkadaşlar! Sonunda bu harabeden taşınıyoruz! Gidip adam gibi bir apartmana yerleşeceğiz… (adama) Bazen, ömrüm hep burada geçecek sanırdım…

ADAM

-Nerdeeee!

KADIN

-(birden) Ne! Ne dedin sen!? Ne dedin!

ADAM

-(korkar)Ben… Ben…(toparlar) Yok daha neler! Ya… Daha neler! Dedim…(seyirciye) Değil mi arkadaşlar? (seyirciden dönüt bekler)

KADIN

-(kendinden emin) Hımm... Bak ne diyorum; bu ağaçları keselim. Bu konağı da yıkalım, yerine bir apartman dikelim. Şöyle kocaman bir gökdelen… Şehri ayaklarımızın altına alalım… Hı? Olmaz mı?

ADAM

-(kaygıyla) Ama… Bu… Bu ağaçları kesemeyiz…

KADIN

-(öfkeyle) Nedenmiş o?

ADAM

-Çünkü bunlar… Neredeyse şehrin son ağaçları… Üstelik bu konak da bir tarihi eser… 4


KADIN

-(rahat) Sen bir yolunu bulursun. (seyirciye döner) Fikrim, nasıl arkadaşlar? (seyirciden yanıt bekler)

KADIN

-Ağacın kime faydası var? (iğrenerek) Börtü böcek, karınca, solucan… Iğğğ!

ADAM

-(seyirciye) Çıldırmış bu…

KADIN

-(adamı duymaz) Arkadaşlar… Bana kalırsa… Eski evleri bir bir yıkmalı, dünyadaki bütün ağaçları kesmeli, bütün hayvanları öldürmeli… (gözlerini patlatarak) Dünya… Sadece insanlara kalmalı… (kahkaha atar)

ADAM

-(kadını çekiştirir) Haydi, daha fazla saçmalamadan gidelim artık… Çocuklara ayıp oluyor… (seyirciye el sallar) Hoşca kalın arkadaşlar…

KADIN

-(uzaklaşırken bağırır) İstiyorum! Buraya apartman istiyorum! Gökdelen istiyoruuuum!(kahkaha atarak uzaklaşır) Işıklar kararır, perde…

İkinci Sahne Sahne yavaşça aydınlanır. Bir fare ile bir kelebek girer. Hayvanlar ortalarda dolaşarak şaşkınca çevreye bakınmaktadırlar. Sahne kararır. Yeniden aydınlanır. Bir kedi girer. Kediyi gören fare korku içinde sahneden çıkar. Sonra bir örümcek girer, ağlarının başına geçip yarım olan tuzağını örmeye başlar. Bir arı girer, ortalarda uçarak vızıldar. Kelebek zaten ortalardadır. Kedi, seyircinin rahat göreceği bir yere kıvrılır yatar, horuldayarak uyur. Sahne kararır. Sahne aydınlanır. Zıplayarak bir pire girer. Ardından, bir karasinek uçarak, bir karınca da koşarak gelir. Her biri ortalarda gelişigüzel dolanmakta, bazıları yerleşecek bir köşe, bazıları da yiyecek aramaktadır. ANTENLİ

-(fısıltıyla ) Ortalarda kimseler görünmüyor. (seyirciye sorar) Gittiler mi?(seyircinin yanıtını bekler) Ama yine de emin olmam gerek… Beni hiç sevmezler de… Her yere giriyormuşum… E, girerim tabı! Ekmek aslanın midesinde artık, ulaşmak kolay mı?(güler) Karınca değil miyim? Girerim, 5


çıkarım, bulurum getiririm. (kaşlarını çatarak) Çalışmak lazım! (seyirciye) Siz niye oturuyorsunuz? (dönüt bekler) Hımm… Anladım. Fare, çekingen adımlarla kulis kapısından sokulur. Bir köşede yatan kediye dikkatle bakarak sahneye doğru ilerler. POSBIYIK

-(korkarak kediyi gösterir) Uyumuş…(es) mudur acaba? (seyirciden dönüt bekler) Kedi milletine pek güven olmaz… Fareye bayılır onlar… Hıh! Ne buluyorlarsa bizde! (es) Neme lazım; ben… Yine de bundan uzak durayım.

ZARKANAT -(vızlayarak uçar, pirenin yanına sokulur, elini alnına dayayarak -gölge yaparak- seyirciye bakar) Çocuklardan başka kimse görünmüyor… Sanırım gitmişler. Gittiler mi arkadaşlar? (seyircinin yanıtı beklenir) ANTENLİ

-(şaşkın) İlaç korkusu bitti mi şimdi? Ne güzel!

BAYPİRE

-(ortalarda zıplayarak) Ne diyorsun? Kim gitmiş?

ZARKANAT -Konağın sahipleri… SİVRİİĞNE -Üç gün oldu onlar gideli… (güler) Siz hala… ANTENLİ-

(keser) Kes dalga geçmeyi Sivriiğne! Bir karıncayla balarısı bir mi? Benim de kanatlarım olsa…

BAYPİRE

-Karınca kardeş haklı… Biz yerden bir şey göremiyoruz ki… Alay edecek ne var bunda?

MIRNAV

-(bağırır) Kesin şamatayı be! Uyuyana saygınız yok mu hiç? (es) Tamam! Gittiler işte. Konağın bahçesi size kaldı…

İPEK

-(neşeyle) Gittiler! Konağın sahipleri gittiler! Çiçekler bize kaldı! Yaşasın!

ZARKANAT -(coşkuyla) Haydi, kutlayalım bunu! ANTENLİ

-(kararlı) Bence durmadan çalışalım… Zamanı boş geçirmeyelim? (çalışmayı sürdürür)

SİVRİİĞNE -(neşeyle) Kutlayalım! BAYPİRE

-(coşkuyla) Zıp zıp zıplayalım… Şarkı söyleyip dans edelim. (seyirciye) Alkış tutun arkadaşlar!

T.BACAK-(sırıtarak) Görürsünüz siz kutlamayı… Tüm hayvanlar ortalarda koşup oynamaktadır. Kimin ne dediği anlaşılmaz olur. Herkes kendince bir şey söylemektedir. RABARBA

-Şarkı söyleyip, dans edelim! Eğlenelim! Gönlümüzce yaşayalım bu bahçede! Özgürce doyuralım karnımızı! Kutlayalım bu günü! Kutlayalım! Yaşasın hayvanlık! Yaşasın özgürlük!

T.BACAK

-(sırıtarak)Görürsünüz siz özgürlüğü… 6


MIRNAV

-(uyuduğu yerden sinirle, gerinerek kalkar) Anlaşıldı… Burada rahat yok bana. En iyisi sokaklara çıkmak… (yürür) Belki bir gölge bulurum kendime… (sahneden çıkar)

ZARKANAT -(uçarak Posbıyık’ın yanına gider) Köşede pusmuş ne bekliyorsun? Bize katılsana Posbıyık. POSBIYIK

-(bakışlarıyla kediyi aranmaktadır)Bilmem ki…

ZARKANAT -(kahkaha atar) Tabi ya! Sen Mırnav’dan çekiniyorsun… (kahkaha atar) İlahi Posbıyık! Onun seninle uğraşacak hali mi var? Bir köşede dinlendikten sonra çekip gitti. (ısrarlı) Hadi hadi! Korkacak bir şey yok. Gel birlikte eğlenelim. T.BACAK

-Görürsünüz siz eğlenmeyi… Zarkanat, Posbıyık’ın elinden tutar ve eğlenen hayvanların yanına getirir. El

ele tutuşmuş olan hayvanlar şarkı söyleyerek dans etmeye başlar. Tüylübacak ise sırıtarak ağlarını örmeyi sürdürmektedir… KORO

- (neşeyle)

Özgür olmalı hayvan dediğin; Ne ilaç kaygısı üstümüzde, Ne de kovalayan biri, terlikle, Korkusuz yaşamalı bahçede. Özgür olmalı hayvan milleti; Yemeli canı çektiği yiyeceği, İstediği yere kurmalı yuvasını, Korkusuzca büyütmeli yavrusunu. Özgür olmalı hayvan dediğin. Düzensizce yaşamalı hayatı…

T.BACAK

-(el çırparak) Görürsünüz siz özgürlüğü… Hayvanlar hemencecik dağılarak bahçede yer kapma yarışına girerler.

Kimin nereye koştuğu, ne yaptığı anlaşılmamaktadır. Koşuştururken çarpışanlar, yer için kavga edip birbirini itenler… Sahne tam bir karmaşa içindedir. ANTENLİ

-(ağaca doğru ilerler) Ağaçların gövdesi benim! Burayı kimseye vermem!

T.BACAK

-(sert) Ağır ol da, efendi desinler! Burada yuvamı örüyorum görmüyor musun? Sen de her yeri sahipleniyorsun! Haydi, kendine başka yer bul!

İPEK

-(çiçekler arasında uçarak) Çiçeklere yalnız ben konmalıyım… (seyirciye) 7


Değil mi arkadaşlar? (dönüt bekler) Şu bir günlük ömrümde hepinizden anlayış beklerim. SİVRİİĞNE -(kararlı)Hop dedik kelebek kardeş! Çiçekler benim olmalı. (seyirciye) Bir arı, çiçeksiz yaşayabilir mi? Ne diyor şarkı; (ritim tutarak) “Arım balım peteğim, gülüm dalım çiçeğim…” Yaaa! Çiçekler benim! İPEK

-Sivriiğne! Çiçekler benim olmalı! Şarkı söylemeli bana o narin yapraklar… (şarkı söyler gibi) “Bir küçücük kelebek / Uçtu gitti gülerek” (keyifle) Birlikte söyleyelim arkadaşlar! “Bir küçücük kelebek / Uçtu gitti gülerek / Papatyaya konuverdi / Papatya çok narindi.” Hem, biz kelebekler çiçeklerin yapraklarına bırakırız yumurtalarımızı… Çiçekler benim!

SİVRİİĞNE -Hayır! Benim! Benim!(İpek’i iter) İPEK

-(ağlayarak) Benim olmalı çiçekler!

SİVRİİĞNE -(sinirli) Benim olacak, dedim! Sivriiğne ile İpek birbirini ite kalka kavga etmeyi sürdürürler. POSBIYIK

-(şarkı söyler gibi) Toprakta dolaşmak benim hakkım! İstediğim gibi kazarım her yeri… (seyirciye) Hey! Çocuklar! Bir fare nerede gezinmeli? Toprakta değil mi? (dönüt bekler) Evet! Alkış size, alkııış!

ANTENLİ

-(alayla güler) Sen dans edip şarkı söylerken, ben yuvamı kurdum bile. (kahkaha atar) Tıpkı ağustosböceği gibisin! (kararlı) Topraklar benim… Büyük bir koloni kuracağım burada. Yollan bakalım Posbıyık!

POSBIYIK

-(alayla) Şuna bakın! Tırnak kadar boyuyla bana meydan okuyor. (inatla) Topraklar benim! (karıncayı iter) Görürsün, her yeri nasıl kazacağımı…

ANTENLİ

-Görürüz! El mi yaman, yoksa karınca mı? (kahkaha atar)

POSBIYIK

-Solucanlar geldiğinde bana hiç yalvarma… Artık sana inat, onlara dokunmayacağım.

ANTENLİ

-(omuz silkerek) Hıh!

ZARKANAT -(keyifle sahnede uçmaktadır) Görüyorsunuz değil mi arkadaşlar! Biz sinekler ne kadar şanslıyız. İstediğimiz yere konup, yumurtalarımızı bırakabiliyoruz. İstersem gelip sizin yüzünüze bile konabilirim. Ama yok, keyfinizi kaçırmak istemem. Hem yüzünüz tertemiz… (kahkaha atarak) Ben pisliği severim. Pisliği… K.BACAK

-(sırıtarak) Görürsün sen pisliği…

ZARKANAT -(sevinçle uçmayı sürdürmektedir) Artık o iğrenç ilaçlar da yok… Ve pislik, ve çöp… Bayılıyorum şu düzensizliğe! 8


Zarkanat sahnede keyifle uçarken Kıllıbacak’ın ağlarına takılır. Kurtulmak için yoğun bir çaba harcar. Tam Kıllıbacak onu yemeye geldiğinde kurtulur, kaçar. K. BACAK

-(üzgün) Ah! Nasıl da kaçırdım! Öğle yemeğim uçup gitti elimden.

ZARKANAT -(soluk soluğa) Nefret ediyorum bu örümceklerden! (seyirciye) Kıllıbacak bu bahçeden kovulmalı… Değil mi arkadaşlar? (dönüt bekler) Ortalık sineklere kalmalı… Evet, evet… Kesinlikle bu bahçe sineklerin olmalı. POSBIYIK

-(yürekten) Ah ah! Ben de bu bahçede kediyi istemiyorum. Ne zaman onun kokusunu alsam, dizlerimin bağı çözülüyor. Rahat rahat avlanmak, solucanları, kurtları yemek istiyorum. Ama nerdeee! (havavı koklar, telaşla saklanacak yer arar) Bakın işte, Mırnav geliyor… Havadaki iğrenç kokudan anladım. Kedi Mırnav geri döner. Olabildiğine sinirlidir. Sahneye girer girmez bağırır.

MIRNAV

-(bağırarak) Kesin şu şamatayı! Kesin diyorum! Koca şehirde adam gibi bir gölge bulamadım. Zaten tek tük ağaç kalmış, onların da gölgesine köpekler yatmış… Mecburen burada uyuyacağım. Mırnav’ın bağırışından yalnızca Posbıyık korkmuştur. Diğer hayvanların

koşuşturması, bağırış çağırışları aynı şiddetle sürmektedir. RABARBA

-Burayı ben istiyorum! Önce ben kaptım! Toprak benim olacak! Hayır benim! Çiçekleri kimseye vermem! Çiçekler benim! Ağacın gövdesi benim. Defol burdan! Başka yere git. Benim! Hayır benim! Önüme çıkma! Asıl sen çıkma! O tohumu ben buldum! Benim hakkım! Işıklar kararır… Üçüncü Sahne Sahne aydınlandığında aynı karmaşa sürmekte, Mırnav tüm gürültüye

rağmen eski koltuğun üzerinde uyumaya çalışmaktadır. Baypire, oradan oraya zıplarken kulaklarını kapatmakta, tartışmalardan rahatsız olduğunu göstermektedir. Sonunda gidip, Mırnav’ın yakınında duran boş koltuğun üzerine oturur. Biraz seyreder. Sonra ayağa kalkar. BAYPİRE

-(seyirciye) Çocuklar bakar mısınız bunların haline…(bağırarak) Hey! Bahçe halkı, beni dinleyin!

RABARBA

-Benim diyorum! Hayır, benim! Defol buradan! Ben niye gidiyormuşum? Çiçeğime konma! Benim çiçeğim o! Çekil önemden! Yuvama giriyorsun! Ağaçtan uzak dur! Hıh! Burası benim! Sersem seni! 9


BAYPİRE

-(daha yüksek) Arkadaşlar! Arkadaşlar! Susun! Beni dinleyin!

RABARBA

-Toprağı kazma! Niye? Babanın toprağı mı? Çekil çiçeklerden! Sen çekil! Duvara yaslanma! Önümde zıplama! Yaprağımı yeme! Şapşal böcek seni! Defol yanımdan! Benim o! Hayır! Benim…

BAYPİRE

-(daha da yüksek) Hey! Size diyorum bahçe halkı! Bir dakika susun yahu! Susun! Dinleyin beni! Herkes

susar.

Sesin

nereden

geldiğini

anlamak

için

şaşkınca

bakınmaktadırlar. Posbıyık uyuyan Mırnav’dan uzak durmaya gayret gösterir. BAYPİRE

-(sakin) Arkadaşlar, benim… Baypire. Beni bir dakika dinlemenizi istiyorum.

POSBIYIK

-(uzak köşeden, alayla) Hay Allah! Sen misin böyle bağıran! Ben de Mırnav sanmıştım… (güler)

ANTENLİ

-(sinirli) Ne istiyorsun Baypire? Zamanımızı boşa harcama. İşimiz gücümüz var. Çabuk söyle!

SİVRİİĞNE -Evet… Bizi niye susturdun minnacık boyunla? BAYPİRE

-(sakin) Arkadaşlar dinleyin… (es) Beni tanıyorsunuz; adım Baypire. Günlerdir bu bahçede beraber yaşıyoruz… Daha önce, konağın sahiplerinden korkuyor, ortalara çıkamıyorduk. Oysa şimdi, bahçe bize kaldı. Mırnav, sessizliğin nedenini öğrenmek için başını kaldırıp bakar. Sonra

yeniden uykuya dalar. BAYPİRE

-(coşkuyla) Korkumuz yok, özgürüz. Daha iyi yaşamamız gerekirken… Birbirimizi yiyor, didişip duruyoruz. Kimse, kimseye saygı göstermiyor. Ötekine yaşama hakkı tanımıyor. Bahçemiz ise her gün biraz daha kirleniyor… Daha mutlu yaşamak için… Bir düzen kurmalıyız…

ZARKANAT -(öfkeyle) Hey! Bana baksana sen! Küçücük boyunla neler de söylüyorsun!? Bu bahçede hiç kimse halinden şikâyetçi değil. Hem, hayvanların olduğu yerde bu kadar gürültü olur… (alaylı) Bence sen koltuk minderine gömülüp, uyumalısın! T.BACAK

-Evet… Zarkanat doğru söylüyor. Sen işine bak Baypire!

ZARKANAT -(sinirli) Senden destek istemedim Tüylübacak. Burada bir düzen kurulacaksa; yapılacak tek şey senin bahçeden kovulman olmalıdır. T.BACAK

-(kendinden emin) Beni kovmak kolay mı?

BAYPİRE

-Bakın, yine başladınız arkadaşlar. Bu tartışmaların sonu gelmeyecek. Burada çok güzel şeyler yapabiliriz.

SİVRİİĞNE -Baypire haksız sayılmaz… Günlerdir kimse yerleşip yuvasını kuramadı. Ben 10


İpek’le didişmekten, çiçeklerin arasında uçarken Tüylübacak’ın ağlarına takılacağım diye korkmaktan bıktım. (ellerini beline atarak) Evet, buraya bir düzen gerekli… T.BACAK

-(kendinden emin) İstediğim yere ev kurarım! Buna kimse karışamaz! Özgür değil miyiz? Hayvanlar yine hep bir ağızdan konuşmaya başlarlar.

RABARBA

-Tabi özgürüz. Özgürüz. Kim karışır? Evet. Özgürüz! Özgürüz elbet. Kime ne? Yaşasın özgürlük. Ben daha özgürüm! Özgürüz! Özgürüz! Hayır, ben özgürüm! En özgür benim! Hayır ben! Ben! Ben! Özgürüm!

MIRNAV

-(öfkeyle yerinden doğrulur) Yeteeeer! Yeter be! Kesin artık şu şamatayı! Birden derin bir sessizlik olur. Mırnav’dan beklenmeyen bu çıkış tüm

hayvanları şaşırtmıştır. MIRNAV

-(sakin) Gürültü istemiyorum. Sessiz konuşarak çözün sorununuzu. (yeniden yatar ve horlayarak uyumaya başlar)

BAYPİRE

-Gördünüz mü arkadaşlar? ‘Özgürüz’ derken bile durmadan kavga ediyoruz. Buna bir son vermeliyiz. (es) Kendimize daha güzel bir yaşam alanı kurabiliriz… Aklı başında hayvanlar gibi yaşayabiliriz…

ANTENLİ

-(sırtındaki yükü bırakır)Bu mümkün mü Baypire? Dediklerini yapabilir miyiz?

BAYPİRE

-Tabi mümkün… İstersek her şeyi yapabiliriz. (es) Öncelikle, kendi aramızda bir barış anlaşması yapmalıyız… Birbirimize güvenmeliyiz. Yardımcı olmalıyız…

RABARBA

-Barış mı? Barış dedi. Evet, barıştan söz etti. Bu nasıl olur? Olmaz! Barış ne ki? Yok yok, barış olmaz. Mümkün değil! Deli bu! Deli! Barış olmaz… Olmaz.

ZARKANAT -(kahkahayla) Çok hayalcisin Baypire! İnsanlar bile barış içinde yaşayamazken… Dikilmiş karşımıza bizden ne istiyorsun… (gülmeyi sürdürür) T.BACAK

-Hey! Hayvan milleti! Bırakın bu şarlatanı! İşiniz gücünüz yok mu sizin? (homurtuyla) Barışmış…

ANTENLİ

-(aceleyle) Ah! Öyle çok ki işimiz… Kış gelmeden depoları doldurmalıyız… (keyifle) Ağustosböceği kapıya dayandığında tüm hazırlıkları bitirmiş olmalıyım. Evet Baypire, konuşman bittiyse çalışmaya gitmeliyim…

BAYPİRE

-(heyecanla) Barışla başlarız işe… Aradaki tüm düşmanlıkları kaldırırız. 11


Fareler kedilerden korkmaz, kediler köpeklerden… Örümcekler sinekleri, arıları yemeyi bırakır. T.BACAK

-Ben bu konuda söz veremem!

BAYPİRE

-Kurbağalar solucanları rahat bırakır. (coşkuyla) Sırtımızı döndüğümüzde korkmayız birbirimizden… Tüm hayvanlar bahçede kurulacak barışı hayal etmektedir. Yüzlerinde tatlı

bir gülümsemeyle, korkusuz bir yaşamdır sayıkladıkları. Tüylübacak, düşleri bozar.) T.BACAK

-Duydunuz mu beni? Barış bana göre değil… Tüylübacak’ı kimse duymaz ya da yanıt vermek istemezler.

ZARKANAT -Bakın, Baypire bizi uyuşturmaya başladı… Zararlı şeyler bu düşündükleriniz. Bence herkes dağılsın! İşimizi yapalım! Değil mi? SİVRİİĞNE -(keser) Saygılı ol Zarkanat! Baypire’yi dinlemeden yorum yapmayalım. BAYPİRE

-(hemen) Evet… İşte bu! Sivriiğne’nin dediği… Saygı… En önemli kavram… Birbirimize saygılı davranmayı öğrenmeliyiz. Özgürlüklerimizin sınırlarını belirleyip kimseyi rahatsız etmemeliyiz.

T.BACAK

-(küçümser) Özgürlükleri sınırlamakmış… Hıh! O zaman bunun adı özgürlük olur mu? (seyirciye döner) Siz söyleyin arkadaşlar! Özgürlük, her şeyi yapmaktır, değil mi? (dönütü bekler, izleyiciyle tatlı bir zıtlaşmaya girer)

T.BACAK

-Ne yani? Siz de mi Baypire gibi düşünüyorsunuz? Yanıldığınızı göreceksiniz!

SİVRİİĞNE -(tartışmayı keser) Baypire! Anlat bakalım; başka neler yapabiliriz? BAYPİRE

-En önemlisi temizlik… Kuracağımız küçük şehri düzenli ve temiz tutmalıyız… Elbirliğiyle bahçemizi temizleyip, doğayı, çevreyi kirletmemeliyiz. Temiz bir bahçede yaşadığımızı hayal edebiliyor musunuz?

ZARKANAT -(şiddetle karşı çıkar) Böyle özgürlük olmaz! Tüylübacak haklı… Çöpümü her yere atamazsam nasıl özgür olurum? Yok, yok… Olmaz! Karşıyım ben bu düşünceye… İPEK

-Ben destekliyorum Baypire’yi.

ANTENLİ

-Benim de aklıma yattı… Hatta bir de çalışkanlık ilkesi koyalım… Kimse tembelce yatmasın…

POSBIYIK

-Barış iyi de… Diğerleri biraz karışık geldi.

ANTENLİ

-Ben ne derseniz varım… Çoğunluktan yanayım. Yeter ki beni oyalamayın.

SİVRİİĞNE -Evet… Olmalı artık. Bahçemizde bir değişiklik olmalı. T.BACAK

-(merakla) Diyelim ki, bütün hayvanlar bu düşünceyi benimsedi… Pekiyi, nasıl olacak? Hiçbir şey bilmiyoruz ki… 12


RABARBA

-Nasıl? Nasıl olacak? Bilmiyoruz… Yapabilir miyiz? Mümkün değil. Bence olmaz… Nasıl olur? Kim? Nasıl yaparız? Nasıl? Nasıl?

BAYPİRE

-(coşkuyla) Arkadaşlar! (eliyle gösterir) Görüyorsunuz, bahçe duvarlarının ardında büyük bir şehir var. İnsanlar orada birlikte yaşayabiliyorlar. Biz niye başaramayalım? Onlara bakarak kendi küçük şehrimizi kurabiliriz. Evet, bunu yapabiliriz…

İPEK

-(merakla) Şehri kurmakla iş bitecek mi?

SİVRİİĞNE -Bir başkan seçmeliyiz önce… İPEK

-(birden) Ben, Baypire’nin başkanımız olmasından yanayım. Baksanıza, hem sesi çok gür, hem de akıllı şeyler söylüyor. Ne dersiniz?

RABARBA

-Bilmem ki… Olur mu? Boyu çok küçük ama… Akıllı o. Olur. İyi fikir değil. Nasıl yapsak? Bize yakışır mı? Çok güzel olur… Düşünmeliyiz. Olsun, başkan o olsun.

ZARKANAT -(aceleyle) Ben de başkan olmak istiyorum! Sahneye sessizlik egemen olur. Bütün hayvanlar şaşkınca birbirine bakmaktadır. ZARKANAT -Ne oldu? Niye şaşırdınız? Küçücük boyuyla pireden olur da; benden başkan olmaz mı? POSBIYIK

-Evet… Zarkanat haklı… Baypire’nin boyu çok küçük. Düşündüm de… Ben de adayım başkanlığa. Hayvanlar daha da şaşırmıştır. Kendi aralarında konuşarak çözüm yolu

aramaktadırlar. RABARBA

-Ne olacak şimdi? Ne yapacağız? Bu iş nasıl çözülecek? Kim başkan olacak? Nasıl yapalım! Üç başkan olsun. Olur mu? Vazgeçelim. Eyvah! Başladığımız yere döndük! Of! Üç başkan olur mu? Kime soralım? Ne yapalım? Bu iş olmaz! Olmaz… Mırnav, yattığı yerden başını kaldırır ve çözüm yolunu gösterir.

MIRNAV

-Seçim yapacaksınız? (esner) Evet, bu sorunu seçim çözer… (esneyerek seyirciye sorar) Değil mi arkadaşlar? (dönüt bekler)

RABARBA

-Seçim mi? O da ne? Uykucu kedi neler diyor? Nasıl olacak? Seçim dedi. Seçim… Nasıl yapılır ki? Kim öğretir bize seçimi? Olmaz! Olur. Seçim yapalım! Seçim... Mırnav ayağa kalkıp sahnenin ortasına gider. Büyükçe esner. Posbıyık,

korkuyla bir iki adım geriler. 13


MIRNAV

-Toplanın çevreme! Size her şeyi anlatacağım. Nasılsa uyutmadınız beni… (Hayvanlar Mırnav’ın çevresine toplanır) Işıklar kararır…

Dördüncü Sahne Perde açıldığında ortadaki dağınıklık biraz toparlanmış, çöpler, yapraklar temizlenmiş, bütün pislikler büyük boya kutusunun içine boşaltılıp sahnenin derinliğinde, sol köşeye konmuştur. Mırnav, her zaman olduğu gibi bir kenarda uyumaktadır. Diğer oyuncular, sahnenin tam ortasına konmuş olan sehpanın etrafında el ele tutuşarak şarkı söyleyip, dans etmektedir. KORO

-(coşkuyla)

Barış getirdik şehrimize, Kavga gelmez işimize. Korku devri sona erdi, Güveniriz birbirimize. El ele verip hep birlikte, Güzelleştirdik şehrimizi, Seçelim başkanımızı da, Görsünler demokrasimizi.

SİVRİİĞNE-Haydi, görelim başkan adaylarımızı. Kim ne yapacakmış anlayalım. (seyirciye) Hazır mıyız arkadaşlar? (Dönüt bekler) Bekletmeyelim çocukları. ANTENLİ

-(aceleci)Çabuk ama… İşim gücüm var benim. Hayvanların yüzü, sehpa ile seyirciye dönecek şekilde sahnenin derinliğine

doğru sıralanırlar. İlk konuşmayı yapmak için Zarkanat sehpaya doğru gider, üzerine çıkar ve başlar… ZARKANAT -Vızzz! Vızzz! (yüksek sesle) Küçük şehrimizin sevgili hayvanları… Madem bir başkan seçmeye karar verildi; bu mutlaka ben olmalıyım. Neden mi? KORO

-Evet. Neden?

ZARKANAT -Çünkü uçabiliyorum. (coşkuyla) Uçmak bir ayrıcalıktır. Bunun değerini yalnızca uçanlar bilir. Uçtuğum için küçük şehrimizi daha iyi kontrol 14


edebilirim. Diğer sinek arkadaşlarımla duvarın üstünde nöbet tutarım. Bir tehlike geldiğinde sizleri uyarır, korurum. (es) Hem, Baypire’nin dediği gibi, düzenli ve temiz olmamıza hiç gerek yok. KORO

-Neden?

ZARKANAT -Düşünün bir kere… Şu üç günlük dünyada rahat yaşamak varken… Niye kendimizi sıkıntıya sokalım? Temizlik… Titizlik… İş mi Allah aşkına? (yürekten) Bu bizim özgürlüğümüzü kısıtlar… Özgürüz diyemeyiz! Gelecek kuşaklara sınırsız bir özgürlük bırakamayız! Herkes kendi hayatını yaşamalı! Bu nedenlerden dolayı oyunuzu bana vermelisiniz. Yaşasın sınırsız özgürlük! Yaşasın Zarkanat’ın başkanlığı! Bütün hayvanlar coşkuyla alkışlar. Kendi aralarında konuşmaya başlarlar… Kimisi Zarkanat’ı haklı bulur, kimisi eleştirir. RABARBA

-Doğru mu söylüyor? Zarkanat haklı… Özgürlük sınırlanmamalı. Hayır, yanlış düşünüyor. Sınırsız özgürlük karmaşa demektir. Önemli olan özgürlük… Benim kafam karıştı. Her şey açık… Düşünelim. Evet, düşünelim. Düşünecek ne var? Konuşmasını bitiren Zarkanat hayvanların içine döner. Sıradaki Posbıyık,

konuşmak için sehpanın üzerine çıkar. POSBIYIK

-(hayvanlara tepeden bakar) Arkadaşlar! (boğazını temizler) Zarkanat pisliği, karmaşayı savunuyor, ısrarla bunun adına özgürlük diyor. Sineklerden başka ne beklenir? Bizim sorunumuz zaten pislik, karmaşa değil mi? (es) Baypire ise daha mutlu yaşayacağımızı söyledi. Ama bunu nasıl yapacağımızı bilmiyor. (küçümseyerek) Küçücük bir pire sonuçta… Neye gücü yetsin ki? Oysa ben, ne yapacağımı iyi biliyorum.

KORO

-Söyle! Ne yapacaksın?

POSBIYIK

-(coşkuyla) Oyunuzu bana verirseniz bir dizi kurallar koyacağım. Kurallara uymayanı cezalandıracağım. Gerekirse bahçeden sürüp atacağım. (kendinden emin) Şehrimizde yalnızca benim dediğim olacak! Herkes evini benim dediğim yere kuracak! Böylelikle şehrimize düzen getireceğim! Evet, oyunuzu bana vermelisiniz! Bu şehrin başkanı, hatta kralı olmalıyım… Arkadaşlar! Siz isterseniz her şey olur!

RABARBA

-Kral olacakmış… Atarım diyor. Çok kötü. Bence haklı. Başımızda sert biri olmalı. Hayır, yanlış. Ben korktum. Şaşırdım. Doğrusu hangisi? Baypire’yi dinleyelim… 15


Posbıyığı hiç kimse alkışlamaz. Pişkinliğe verip kendini alkışlayarak yerine geçer. Sırada Baypire vardır. Sehpaya gelir. BAYPİRE

-(sakin, kararlı) Sevgili Arkadaşlar! Küçük şehrimizde her şey çok güzel olacak! Eğer beni başkan seçerseniz, şehrimizle ilgili kararları hep beraber vereceğiz!

ZARKANAT -(birden) İşte, gördünüz mü? Kendisi bir şey yapmayacak! Her şeyi bizden bekliyor! O zaman niye ona oy veresiniz? POSBIYIK

-(bağırarak) Başkanlık güç ister! Baypire’nin zayıflığını gördünüz… Şehrimizi ancak benim gibi güçlü biri düzeltir… Oylarınızı istiyorum!

RABARBA

-Ne olacak? Kimi seçeceğiz? Galiba Posbıyık haklı… Hayır! Zarkanat seçilmeli… Baypire ne dedi? Kimi seçsek? Ne olacak şimdi? Ben kararsızım… Ben de. Nasıl iş bu?

BAYPİRE

-(tartışmaları keser) Arkadaşlar! Arkadaşlar! Sözlerimi bitirmedim daha… Lütfen dinlemeyi sürdürün. (es) Biliyorsunuz ki; hepimiz farklı özelliklere sahibiz. İhtiyaçlarımız farklı, özelliklerimiz farklı… (coşkuyla) Nasıl olur da ben, hepiniz adına karar verebilirim? Şehrimizle, kendimizle ilgili olan kararları hep birlikte versek ne zararımız olur? Diyorum ki; bir meclis oluşturalım.

KORO

-Meclis mi? O da ne?

BAYPİRE

-Belediye meclisi… (inançla) Her hayvan kendi temsilcisini göndersin toplantılara. Bu mecliste konuşup, anlaşarak yönetelim şehrimizi… Her şey daha güzel olmaz mı? Posbıyık krallıktan, Zarkanat da düzensiz yaşamaktan sözetti… Hangi çağda yaşıyoruz? Küçük şehrimizi gerçek demokrasiyle yönetmeliyiz… Temiz, düzenli bir şehre demokrasi yakışır.

ANTENLİ

-Demokrasi de ne?

T.BACAK

-(alayla) Bir tür karınca ilacı…(kahkaha atar)

ANTENLİ

-Hadi oradan!

BAYPİRE

-Demokrasi, kendi kendimizi yönetmektir arkadaşlar! Oyunuzu bana verirseniz tüm bunları gerçekleştireceğime söz veriyorum! Bazı hayvanlardan kuvvetli bir alkış kopar. Herkes kendi sloganını

haykırmakta, kendi başkanını övmektedir. RABARBA

-Yaşa sen! Var ol! Oyum sana! Hayır! Zarkanat’a! Başkan Baypire! Başkan Posbıyık! Küçük şehir seninle gurur duyuyor! Çok yaşa başkan! Çok yaşa Zarkanat! Başkan! Posbıyık! Başkan! Başkan! 16


Işıklar kararır… Beşinci Sahne Üzerlerinde başkan adaylarının adı yazan üç boya kutusu sahnenin tam ortasındaki sehpanın üzerine konmuş, seyirciye bakan yanı açık olmak koşuluyla üç tarafı karton kutularla kapatılmıştır. Bütün hayvanlar seçim sehpasının etrafında toplanmış, beklemektedir. RABARBA

-Bugün seçim var! Seçim var! Başkanımızı seçeceğiz! Başkan belli olacak! Seçim olacak! Haydi, seçelim. Hep birlikte bulalım başkanı! Nasıl? Nasıl yapacağız! Bilmiyoruz! Kenarda uyuyan Mırnav gözlerini açıp yattığı yerden kalkar.

MIRNAV

-Akıllılar! Beni dinleyin! Seçim böyle, hep birlikte olmaz.

T.BACAK

-Nasıl olur?

SİVRİİĞNE -Evet, nasıl yapacağız? MIRNAV

-Herkes eline birer tane yaprak alsın.

İPEK

-Yaprak mı?

MIRNAV

-Evet, yaprak… Oy pusulası yerine seçim kutularına yaprak atacaksınız. Hayvanlar homurtular arasında yerlerde yaprak ararlar. Bulamayınca çöp

için kullandıkları büyük boya kutusunun içindekileri yere döküp yaprakları seçerler. Ellerinde yapraklarla Mırnav’ın yanına gelirler. MIRNAV

-Evet… Şimdi hazırsınız. Ancak, hep birlikte oy kullanamazsınız.

KORO

-Neden?

MIRNAV

-Oy kullanmak gizlilik gerektirir. Hepiniz sokağa çıkacaksınız. Orada sıraya girip tek tek geleceksiniz. Gelen, oyunu kullanıp yine çıkacak. Hayvanlar hep birlikte sahneden çıkmak için hareketlenirler…

MIRNAV

-Durun bir dakika! Durun! Bir şey unutmadık mı? Tüm hayvanlar şaşkınca Mırnav’a bakar?

KORO

-Unuttuk mu?

MIRNAV

-Unuttuk… Bu seçim kutularının başına tarafsız gözlemciler koymalıyız. (seyirciye) Arkadaşlar! Oy kullanmamıza yardımcı olacak iki sandık görevlisine ihtiyacımız var. Bize kim yardım eder? (seyirci arasından bir kız, bir erkek seçer) Evet, sen… Bir de sen… Gelin bakalım. İkiniz kutuların başında bekleyip oylamanın sakince yapılmasını sağlayacaksınız. Biz 17


hayvanlar, demokrasi adına size teşekkür ediyoruz. (es) Haydi, sokağa çıkabiliriz. Mırnav’la birlikte tüm hayvanlar çıkar. Dışarıdan sırayla gelip oylarını kullanırlar. Oy kullanma işi bittikten sonra tüm hayvanlar yeniden sahneye dolarlar. Herkesin gözü yine Mırnav’ın üzerindedir. MIRNAV

-(görevli çocuklara) Arkadaşlar! Yardımlarınız için teşekkürler. Ama işimiz bitmedi. Şimdi de, oy kutularını sırayla dökerek başkan adaylarımızın aldığı oyları sayalım mı? (hayvanlara) Tüm hayvanlar biraz uzağa çekilsinler. Oylar sayılırken kimse gürültü yapmasın. Yoksa sandık görevlileri sizi sokağa atmak zorunda kalır. (görevlilere) Saydığınız oyları bana söylerseniz, ben herkese duyururum. Görevliler önce “Posbıyık’ın kutusunu dökerler. Kutudan iki tane oy çıkar.

Mırnav’a gösterirler. Mırnav yüksek sesle herkese duyurur. MIRNAV

-(parmaklarıyla göstererek) Posbıyık iki oy almıştır! Zarkanat’ın kutusunu dökerler. Bundan da bir oy çıkar.

MIRNAV

-Zarkanat bir oy! Baypire’nin kutusundan beş tane oy çıkar. Sayıp bitiren görevliler, çıkan

sayıyı parmaklarıyla hem Mırnav’a, hem de seyirciye gösterirler. MIRNAV

-Baypire, beş oy almıştır! Sevgili arkadaşlar! Küçük şehrimizin ilk başkanı olarak Baypire seçilmiştir. Baypire’yi kuvvetlice alkışlayalım. Zarkanat, bu habere çok sinirlenir. Bahçede öfkeden deli gibi uçmaya

başlar. Posbıyık ise sakin ve üzgündür. MIRNAV

-(görevlilere) Bize yardım eden arkadaşlara teşekkür ediyor, onları yerlerine alıyorum. (hayvanlara) Şimdi, yeni başkanımız Baypire’yi buraya davet ediyorum. Başkanımız olarak bize bir konuşma yapsın. (büyükçe esner) Ben de gidip biraz uyuyayım. Fazla gürültü istemiyorum, ona göre… Mırnav gidip aynı yerine yatar ve hemen horlamaya başlar. Kürsüye gelen

Başkan Baypire, konuşmasını yapar. BAYPİRE

-Şehrimizin sevgili hayvanları! Bana güvenip, beni başkan seçtiğiniz için teşekkür ederim. Posbıyık ile Zarkanat seçilmedim diye üzülmesinler. Çünkü bu şehri birlikte yöneteceğiz. Onları da yardımcım olarak şehrimizi birlikte yönetmeye çağırıyorum.

ZARKANAT -(alaylı) Yardımcı mı? (güler) Küçücük bir pirenin yardımcısı olamam. (inler gibi) Hayır hayır! Olamam! Olamam! Bu mümkün değil! Bu teklifi kabul 18


etmiyorum! POSBIYIK

-(memnun) Halkımız Baypire’yi seçti. Bunda kızacak bir şey yok. O, akıllı bir hayvan. Ben kabul ediyorum. Şu andan itibaren yardımcısıyım. Zarkanat, öfkeli kanat çırpışlarıyla Posbıyık’ın yanına gelir. Hararetli

şekilde, biraz da kısık sesle konuşmaya başlar. ZARKANAT -(kızgın) Nasıl kabul edersin böyle bir görevi? Senden kat kat küçük bir hayvanın yardımcısı olmak zoruna gitmez mi hiç? Hayır, demelisin… Hayır, demelisin! POSBIYIK

-(sakin) Kabul etmek gerekir ki, Baypire hepimizin en akıllısı. Bu yüzden şehir halkı onu seçti. Ben de yardımcısı olacağım… Hem, sen de kabul etmelisin…

ZARKANAT -(sinirli) Hayır! Kabul etmiyorum. (düşünür) Ama yine de sinek kardeşlerime sormadan kararımı vermeyeceğim. (sırtını döner) BAYPİRE

-İstediğin zaman yanıtını verebilirsin. Yönetim masasındaki yerin hep duracaktır.

SİVRİİĞNE -(seyirciye) Bakalım daha neler olacak? İkinci perdede görüşürüz… Zarkanat, hızla sahneden çıkar. Işıklar kararır…

19


II. BÖLÜM Birinci Sahne Perde açıldığında sahneyi ortalamış bir masada, seyirciye karşı oturan Baypire ile seyirciye yanlarına dönmüş olarak oturan Posbıyık ve Zarkanat’ı görürüz. Masanın üstünde birtakım kâğıtları koymuşlar, konuşmaktadırlar. Diğer hayvanlar ise etraflarında bir çember oluşturmuş, toplantıyı dinlemektedirler. Yalnızca Mırnav, yine aynı yerinde gürültüyle uyumakta, Tüylübacak da öfkeli bir şekilde ağlarını örmektedir. BAYPİRE

-(mutlu) Zarkanat’ın yanıtı bizi sevindirdi. (es) Evet sevgili hayvan kardeşler… Pek çok şeyi gerçekleştirdik. (coşkuyla) Hayvanlar arası barışı…

T.BACAK

-(homurdanarak) Barışmış… Ben burada açlıktan ölüyorum, başkan barıştan söz ediyor. (ördüğü ağın ipini birden bırakıverir) Hıh! Ör, ör, ör… Neye yarayacaksa?

SİVRİİĞNE -(T.Bacak’a) Şiiişşt! Sessiz ol! BAYPİRE

-Güveni, dostluğu… Hatta demokrasiyi bile kurduk. Şimdi sırada ne var dersiniz?

POSBIYIK

-(merakla) Ne var?

KORO

-Ne var! Ne var?

ZARKANAT -(paylayarak) Başkan değil misin? Onu da sen bil… BAYPİRE

-(gülümseyerek) Zarkanat doğru söylüyor. Eğer, başkan bensem; bilmeliyim sıradaki sorunu… Evet, hayvan dostlarım. Sıra şehrimizi kurmaya geldi, değil mi?

RABARBA

-Şehir. Evet, şehir dedi… Hemen kuralım? Hemen mi? Nasıl kuracağız? Başkan kursun! Hep beraber… Başkan emretti! Evet, ben de duydum. Birlikte kuracakmışız. Dinleyelim! Susun arkadaşlar! Susun! Susun!

POSBIYIK

-(şaşkın) Biz insanlar kadar güçlü değiliz ki… Nasıl yaparız bunu?

ZARKANAT -(kahkahayla) Bizim başkan tozuttu! BAYPİRE

-(coşkuyla) Bunu yapabiliriz… İnsanların şu büyük şehrini inceler, aynısını burada kurarız. (seyirciye) Yaparız değil mi arkadaşlar? (dönüt bekler) Bakın, çocukların bize güvendiği kadar kendimize inanmıyoruz. 20


POSBIYIK

-Şehir kurmayı neden istiyorsun başkan?

BAYPİRE

-Düzenimizi tam kurmak, daha iyi yaşamak için.

ZARKANAT -Bu iş nasıl olacak, söyler misin? BAYPİRE

-Gözlem ve incelemeyle… (kararlı) Büyük şehri baştan aşağı gezip her şeyin resmini çizeriz. Sonra aynısını burada yaparız.

POSBIYIK

-Kim yapacak bunu?

BAYPİRE

-(gururla) Benim resmim çok iyidir… Ama yanımda şehri iyi bilen, akıllı, kuvvetli biri olmalı.

POSBIYIK

-(irkilerek) Ben kesinlikle buradan çıkmam… İnsanlar çok tehlikeli, ne zaman, ne yapacakları belli olmaz. (es) Uçabilen biri daha iyi olur. (gözlerini Zarkanat’a diker) Değil mi Zarkanat? Üstelik sen bir başkan yardımcısısın…

ZARKANAT -(yalandan) Ah dostlarım! Ben şehri bilmem ki… Daha önce uçtum ama kalmadı aklımda bir yer. Dakika geçmeden unuturum her şeyi… Hem ben de korkarım bilirsiniz…(arıya bakarak) Sivriiğne bu işi daha iyi yapar. Arılar akıllı olur. Kilometrelerce uçup bütün çiçeklerin yerini iyi hatırlarlar. SİVRİİĞNE -Zarkanat doğru söyler… (es) Ancak ben kırları iyi bilirim. Üstelik çok da işim var. Daha yuvamı bile yapmadım. Üzgünüm, kabul edemem… BAYPİRE

-Ee, ne yapacağız? Yok mu içimizden biri? Bütün hayvanlar birbirine bakar. Herkes olumsuzca başını sallamaktadır.

Sonunda bütün bakışlar kenarda uyumakta olan Mırnav’ın üzerinde toplanır. Mırnav da oluşan sessizlikten bunu anlamıştır. Birden başını kaldırır. MIRNAV

-(birden) Hayır! Hayır! Olmaz! Vazgeçin bu düşünceden… Hayvanlar Mırnav’ın etrafına toplanırlar. Tüylübacak “Mırnav! Mırnav!”

diyerek tempo tutmakta, Antenli etrafında koşmakta, Baypire çevresinde zıplamakta, Zarkanat ile Sivriiğne başının üstünde daireler çizerek uçmakta, İpek ise konmuş olduğu çiçeğin üzerinden seyretmektedir. SİVRİİĞNE -Neden? Neden? ANTENLİ

-Evet, neden olmazmış?

İPEK

-Bir açıklama yapmalısın?

MIRNAV

-(zorda kalır) Ee… Şey… Şeyden. Evet, şeyden olmaz… Ya! Ben… (zoraki güler) Ben yapamam… Ya!

ANTENLİ

-Her gün şehre gidiyorsun. Bir kez de bizim için gidersin. Olmaz mı?

POSBIYIK

-Bir şey yapmayacaksın ki… Baypire’yi sırtına alıp gezeceksin sokaklarda.

MIRNAV

-Of! Of! Neden içinizden biri yapmaz bu görevi? 21


ZARKANAT -Baypire, başkan sensin… Bu işi tek başına da olsa yapmalısın… BAYPİRE

-Tek başıma yapamam. Hızlı giden ve şehri iyi bilen birine ihtiyacım var. (es) Bunu da en iyi bir kedi yapabilir Gözler yeniden Mırnav’a yönelir.

ANTENLİ

-(ellerini beline koyarak) Hiç birimiz senin kadar uzağa gidemeyiz. Üstelik insanlar, bizi görünce ya öldürmek isterler, ya da kaçarlar. Kabul et Mırnav; bu işi yapabilecek tek hayvan sensin!

MIRNAV

-Hayır, dedim size! Gidin artık başımdan! (Baypire’ye bakar) Hem, sırtımda bir pireyle dolaşamam… Mırnav, başını yeniden yere koyup uyumaya devam eder.

İPEK

-Hayvanlık öldü mü yahu! Ne olur sanki kabul etsen? Kelebek İpek ile Sivriiğne, Mırnav’ın etrafında uçarak söylenmeye başlarlar.

Mırnav, gözlerini kapatır. İPEK

-Kabul et… Kabul et…

SİVRİİĞNE -Haydi, kabul et. Ne olur kabul et. Baypire, İpek ile Sivriiğne’ye el hareketi yaparak kenara çekilmelerini ister. BAYPİRE

-Durun! Ben konuşacağım onunla. Eminim, ikna olacaktır…

POSBIYIK

-(şaşkın) Sen ne dediğinin farkında mısın? Kediler pireleri de sevmez, fareleri de… Onun yanına bile yaklaşamazsın. Bir pençede yere serer seni!

KORO

-Öldürür seni! Yapma! Baypire, Mırnav’ın etrafında bir iki zıpladıktan sonra yanına sokulur.

BAYPİRE

-(yumuşakça) Hey! Mırnav! Uyan haydi! Konuşmaya geldim seninle! Mırnav kıpırdamaz. Tüm hayvanlar, korkuyla tetikte beklemektedir. Hatta

bazıları olacakları görmek istemediğinden gözlerini kapatır. BAYPİRE

-(Mırnav’a)Seninle konuşmalıyım! Aç gözlerini… Mırnav yine tepki vermez. Buna sinirlenen Baypire, iki zıplayışta Mırnav’ın

sırtına çıkar. Mırnav, Baypire’yi üzerinde hissedince birkaç pençe sallar. Ancak, Baypire kendini koruyarak pençelerden kurtulur. Mırnav, Baypire’den kurtulamayacağını anlayınca sakinleşir. Bir süre göz göze kalırlar. MIRNAV

-(sert) İn üstümden pis pire! Bak! Kaşınmaya başladım… İn üstümden!

BAYPİRE

-(başını iki yana sallar) Hayır! Beni dinlemeden inmem. Hatta bütün pireleri buraya çağıracağım.

MIRNAV

-(sinirli) İn dedim! (kaşınır) Gördün mü, alerjim iyice arttı! Haydi in! (birkaç pençe daha sallar) İnsene üstümden! 22


BAYPİRE

-(kayıtsız) Hayır… Beni dinlemelisin.

MIRNAV

-(Baypire’ye dikkatli baktıktan sonra) Tamam… Seni dinleyeceğim. Haydi söyle…

BAYPİRE

-Kulağına yaklaşacağım. Pençe atmayacağına söz ver. Mırnav, söz vermez, düşünür.

BAYPİRE

-Haydi! Söz mü?

MIRNAV

-(çaresiz) Tamam… Söz.

BAYPİRE

-(Mırnav’ın kulağına sokulur) Fıs fıs fıs fıs… Fıs fıs da fıs fıs. fısır fısır fıs fıs… Fıs fıs, fısır fısır… Fıs da fıs. Fıs fıs fıs… Ve… Fısır fısır…

MIRNAV

-(inanmaz, şaşkınca pireye bakar) Söz mü?

BAYPİRE

-Söz… Tüm dediklerimi yapacağım.

MIRNAV

-Tamam o zaman… Kabul ediyorum. (es) Bak, dayanamadığım yerde atarım sırtımdan.

RABARBA

-Bravo! Aslan Mırnav! Kabul etti mi? Tamam, tamam… Bu iş oldu. Aferin sana… Kalıbının adamıymışsın… Çok yaşa Mırnav… Kabul etmiş, kabul etmiş… Nasıl ikna etmiş? Ne demiş? Aferin bizim başkana!

BAYPİRE

-Susalım arkadaşlar! Gördüğünüz gibi; Mırnav kabul etti. Yarından tezi yok; şehirdeki her şeyi öğreneceğiz. Şimdi işimize bakalım… Işıklar kararır…

İkinci Sahne Herkes günlük işindedir. Tüylübacak, ağını örmekte, Antenli evine yiyecek taşımakta, Sivriiğne çiçeklerden bal toplamakta, İpek şarkı söyleyerek uçmakta, Mırnav yine uyumaktadır. Zarkanat, sahnenin ön tarafında düşünceler içinde bir o yana, bir bu yana gidip gelmektedir. ZARKANAT -(kendi kendine)Bir şey yapmalıyım… Bir şey yapmalıyım. Bir şey… Bir şey… (seyirciye) Çocuklar, bilirsiniz ki biz sinekler pisliği çok severiz… Çöp, pislik olmazsa çoğalamayız… Bu küçük şehir kirli olmalı… Baypire’ye engel olmalıyım… Ne yapacağım ben şimdi? (dönüt bekler, gelecek yanıtları olumsuzlar) Anlaşıldı… Sizden de fayda yok. En iyisi kendi çözümümü kendim bulmalıyım… 23


Sinirli bir şekilde gidip gelmeye devam eder. Seyirciden gelecek çözümleri dinlemez. ZARKANAT -(düşünceli) Ne yapacağım? Bir çözüm bulmalıyım. Bir çözüm… Bir çö… (birden, parmağını şıklatarak) Buldum! Buldum! (kahkaha atar) Evet buldum! POSBIYIK

-(merakla) Ne oluyor Zarkanat? Ne buldun?

ZARKANAT -(tersleyerek) Yok bir şey, yok! Sen işine bak haydi! Zarkanat, şarkı söyleyerek dans etmeye başlar. ZARKANAT -(neşeyle)

Sinek bilir işini… Lay lay lay… lay lay lay. Değiştirir şehrin gidişini… Lay lay lay. lay lay lay… Akıllı sanıyor kendini pire, Asıl akıl bu karasinekte, Öyle bir oyun buldum ki, Şaşkın ördek olacak, pire. Sinek bilir işini… Lay lay lay… lay lay lay. Değiştirir şehrin gidişini… Lay lay lay. lay lay lay…

Zarkanat’ın şarkısı bittiğinde Mırnav ile Baypire gelir. İkisi de olabildiğine yorgun ve telaşlıdır. Mırnav, hemen yerine geçip uyumaya başlar. Baypire’nin elinde, üzeri resimli pek çok kâğıt vardır. Masanın üzerine koyar. Başkanın geldiğini gören hayvanlar heyecanlanır ve etrafına toplanıverir. RABARBA

-Başkan geldi. Merak ettim. Ne getirdi? Resim yapmış mı? Başkan mı? Geldi. Haydi bakalım. Resimler elinde. Önce ben bakayım. Hayır ben. Haydi başkan! Göster resimleri…

BAYPİRE

-(sevinçle) Sevgili hayvanlar! Görev tamamlandı. Bütün şehri dolaştık. İşte her şey bu resimlerde…

ZARKANAT -(sinsice gülerek) Şimdi tam zamanı… (duvara doğru yaklaşır ve birden bağırır) İnsanlar geliyor! İnsanları gördüm! Kaçın! İnsanlar geliyor! Kaçın! 24


Kaçın! Saklanın! Zarkanat’ın bağırmasıyla Mırnav’ın dışındaki bütün hayvanlar sağa sola kaçışır. Baypire, telaşla kaçarken resimleri masanın üzerinde unutur. Zarkanat, resimleri masadan alıp soba borusunun içine saklar ve masanın üzerine boş kâğıtları koyar. ZARKANAT -(alayla) Çok korktunuz mu? (kahkaha atar) Yanılmışım canım, ne var bunda? Birden kulağıma insan sesleri geldi de… (kahkaha atar) Hayvanlar saklandıkları yerlerden bir bir çıkarlar. Hepsi de öfkelidir. ANTENLİ- Çok kötüsün Zarkanat! SİVRİİĞNE -Böyle şakaların sırası mı? İPEK

-(soluk soluğa) Ay! Yüreğim ağzıma geldi… Niye yaptın bunu?

ANTENLİ

-(öfkeyle) Senin yüzünden iki dakikam boşa geçti!

T.BACAK

-Buna eşek şakası derler… Bu kadarını ben biye yapmıyorum.

BAYPİRE

-Tamam, arkadaşlar… (Zarkanat’a bakarak) Zarkanat kötü bir şaka yaptı. Umarım bir daha yapmaz. (es) Biz gelelim kendi konumuza… Dediğim gibi; şehri dolaştım ve bütün resimleri çizdim. Masadaki boş kâğıtları eline alırken konuşmalarını sürdürmektedir.

BAYPİRE

-Bu resimler şehrin nasıl bir yer olduğunu açıkça göstermektedir… Bakın burada… (şaşkın) Bu boş bir kâğıt… Ama ben…

ZARKANAT -(alaylı) Yoksa resim yapmasını bilmiyor musun? Bizi kandırdın mı başkan? POSBIYIK

-Neler oluyor başkan?

KORO

-Resimler nerde?

RABARBA

-Yok… Resimler yok. Başkan bizi kandırdı. Niye? Kandırmış mı? Yalan mı söylemiş? Resimlere ne olmuş? Çizmemiş mi? Yok resim mesim! Şimdi ne olacak? Başkan neler oluyor? Resimleri göster! Resim istiyoruz!

BAYPİRE

-Sakin olun arkadaşlar! Durun, açıklama yapacağım. (Zarkanat’a anlamlıca bakar) Tabi ki sizi kandırmadım. Şehri dolaşırken hızlı ve dikkatli olmamız gerekiyordu. Bu yüzden resim çizemedim. Ama bütün resimleri beynime kaydettim.

KORO

-Beynine mi? Oooo!

BAYPİRE

-(gülümser) Evet… Hepsi beynimin içinde… Şöyle açılın biraz… (seyirciye) Çocuklar da duymalı anlattıklarımı. (es) Büyükşehirde çok fazla ağaç göremedim… İnsanlar hepsini kesmiş. (gülümser) Plastikten yalancı ağaçlar koymuşlar her yere… (kararlı) Ama bizim şehrimizde bolca ağaç olacak! Tohumlardan yeni ağaçlar yetiştireceğiz. 25


ANTENLİ

-(kaygılı)Ben ağaçsız ne yaparım?

BAYPİRE

-Ağaç yalnız sana değil, hepimize gerekli karınca kardeş. (seyirciye) Değil mi çocuklar? (Dönüt bekler) Bolca otomobil gördük Mırnav’la…

T.BACAK

-(merakla) Otomobil de ne?

BAYPİRE

-(üzgün)İnsanlar tembelleşmiş. Hiç kimse yürümüyor. Bir adım yere gitmek için otomobillere biniyorlar. Otomobiller… (yüzünü ekşitir) Çok korkunç! Kötü dumanlar çıkarıyor. Ve dayanılmaz gürültü yayıyorlar. Bizim şehrimize hiç otomobil girmeyecek!

ANTENLİ

-Girmesin! (korkuyla) Babam, onların tehlikeli olduğunu söylerdi. Pek çok karıncayı ezmiş onlar.

BAYPİRE

-(eliyle gösterir) Kara duman çıkaran fabrikalar gördüm… Kurumuş dereler, susuzluktan çatlamış topraklar… Yerlere dökülmüş çöpler, üst üste konmuş koca koca evler… Anlatılanlara bakılırsa, tarih mirası eski konakları bir bir yakıp yıkmışlar. (korkuyla) İnsanlar birbirine bağırıp çağırmakta. Bir canlının yaşaması mümkün değil orada…

ANTENLİ

-(merakla) Peki ya insanlar? Onlar nasıl yaşıyor?

BAYPİRE

-(küçümseyerek) Onlarınki yaşamak değil ki… Her biri sapsarı olmuş… Sinirden birbirini yiyorlar. Kimsenin yüzü gülmüyor. Her yerde kavga, her yerde haksızlık… Bizim küçük şehrimiz örnek olacak!

KORO

-Nasıl olacak?

BAYPİRE

-Tabi ki çok çalışarak arkadaşlar… (gülümseyerek) Yalnızca bir Şekernine vardı ki… Dünya tatlısı. Kedilerin ve çocukların dostu… Doğayı da çok seviyor.

İPEK

-(ilgiyle) Ne olur başkanım, şu Şekernine’yi güzelce anlat.

BAYPİRE

-(gülümseyerek) Bahçeli, küçücük bir evi var… Bahçesinde, çiçekler arasında onlarca kedi karnını doyuruyor. Mutfağında çocuklara kurabiyeler pişiriyor, onlara masallar anlatıyor. (kahkaha atar) İlkin çok korktum… Diğer insanlar gibi sandım. Sonra yanıldığımı anladım…

KORO

-Keşke biz de görseydik…

BAYPİRE

-Kim bilir, belki bir gün gider görürüz… (es) Neyse arkadaşlar. (birden) Çok konuştuk. Şimdi hep birlikte çalışarak küçük şehrimizi güzelleştirelim. Tertemiz bir şehrimiz olsun.

ZARKANAT -(homurtuyla seyirciye söyler) Bir temizliktir gidiyor… Biz sinekleri hiç düşünen yok. 26


BAYPİRE

-(Zarkanat’a bakarak) Bu arada, aklıma bir fikir geldi. Küçük şehrimizin temizlik işini yardımcım Zarkanat’a veriyorum. Ne kadar çöp, pislik varsa sinekler taşıyacak. Ve dışarıda bulunan büyük çöp bidonuna atacak. (seyirciye göz kırpar) Nasıl, uygun mu arkadaşlar? (dönüt bekler) Başkan dediğin herkesi düşünür…

ZARKANAT -(şaşkın) Ne! Ne dedin! Çöp işleri bizim mi? (sevinçle) Sağ ol başkanım! Seve seve! Seve seve... T.BACAK

-Nedense, bir örümcekler kaldı başkanın düşünmediği… Işıklar kararır…

Üçüncü Sahne Küçük şehir, olabildiğine düzenlenmiş, temizlenmiş, konağın ve bahçenin duvarları boyanmıştır. Arka planda duran çiçekler seyirciye yaklaştırılarak sahnenin görünümü değiştirilmiştir. Tüm hayvanlar, birbirine saygılı bir şekilde çalışmakta, barış ve mutluluk içinde yaşamaktadır. Ağaçların dallarından kuş sesleri, ağustosböceği cırıltıları duyulmaktadır. BAYPİRE

-Sevgili hayvan dostlarım! Toplanın yanıma! (seyirciye) Sevgili çocuklar! Bugün şehrimizin birinci kuruluş ayı… (coşkuyla) Hep beraber kutlamalıyız bu güzel günü! Haydi! Dans edip, şarkı söyleyelim! Hayvanların hepsi toplanır. El ele tutuşup şarkı söyleyerek dans etmeye

başlarlar… KORO

-(coşkuyla)

Şu üç günlük dünyada, Mutlu yaşamalı hayvan, Bu kavga, hırgür neden, Doğayı paylaşmak varken Kıralım besin zincirini, Yemeyelim birbirimizi, Örnek olalım insanlara, Dünya âlem görsün bizi

27


Şu üç günlük dünyada, Mutlu yaşamalı hayvan. ANTENLİ

-(öfkeli) Nerden çıktı bu şarkı, türkü? Ağustosböceğinden betersiniz vallahi! Yine çaldınız beş dakikamı. Ben çalışmaya gidiyorum. Antenli’nin bu yakınmasına bütün hayvanlar güler.

BAYPİRE

-Çalışmak tabi ki güzeldir… Ancak arada bir eğlenmeli hayvan. Değil mi dostlarım? Zarkanat, bir ses duymuş gibi şüpheyle çevresine bakınır. Emin olmak için

duvarın yanına gider ve sokağa bakar. ZARKANAT-(korkuyla) Kaçın! Kaçın! İnsanlar geliyor! Kaçın! Saklanın çabuk! İPEK

-(öfkeyle) Neden yalan söylüyorsun Zarkanat? Oysa Baypire size ne çok iyilik yaptı.

ANTENLİ

-Çok ayıp Zarkanat! Bu şakayı daha önce yapmıştın…

RABARBA

-Artık kandıramazsın! Yalancı seni! Utanmıyor musun? Bırakın şu pisliği! Yeter yahu! Her zaman olmaz ki! İnanmayın! Ben inanmadım zaten! Atıyor! Hadi işimize bakalım…

ZARKANAT -(yalvararak) Doğru söylüyorum! İki adamla bir kadın buraya doğru geliyor! Haydi saklanın! Yoksa hepimizi öldürürler! BAYPİRE

-Bu kez doğru söylüyor arkadaşlar! Haydi, hemen saklanalım! Hayvanlar ortada bir iki kaçıştıktan sonra her biri bir yere saklanır. Bu

sırada bahçe kapısı gürültüyle açılır. İçeriye iki adamla bir kadın girer. KADIN

-(şaşkın) Bahçe ne kadar da düzenli… Biri burayı temizlemiş olmalı… (adama) Burayı temizlemesi için birini mi tuttun?

ADAM

-(şaşkın) Hayır! Ben de şaşırdım doğrusu… (es) Neyse canım, komşular temizlemiş olmalı…

MÜTEAHHİT-Demek eski konak burası? Hımm! Güzel! Arsası da genişmiş… Hem de köşebaşı. ADAM

-Evet, arsamız çok geniş… Ne dersiniz? Buraya büyük bir gökdelen dikilir mi?

MÜTEAHHİT-(kendinden emin) Bizim yapamayacağımız hiçbir şey yok… Yeter ki anlaşalım. ADAM

-Niye anlaşmayalım ki?

KADIN

-Yalnız, binayı geniş tutmak için bu ağaçların kesilmesini istiyorum.

MÜTEAHHİT-Merak etmeyin hanımefendi, ağaçları da keseriz, eski konağı da yıkarız… ADAM

-Peki… Tutun o zaman elimi. 28


Adam, Müteahhitle el sıkışır ve elini sallamaya başlar. ADAM

-Buradan dört daire, bir de dükkân istiyorum…

MÜTEAHHİT-Dört daire çok… Zarar ederim sonra. Ben size üç daire vereyim. ADAM

-(kararsız) Bilmem ki? Ne dersin hanım?

KADIN

-Tamam… Öyle olsun bey. Bir an evvel kendi evime taşınmak istiyorum.

ADAM

-(memnun) Anlaştık o zaman…

MÜTEAHHİT-(mutlu) Sözleşmeyi büroda imzalarız. (konağa bakar) Ben burayı bir ay içinde yıktırırım. Ağaçları da kestik mi, tamamdır… MIRNAV

-(kendi kendine) Miyaaaav! Miyaaaav! Bunlar ne konuşuyor böyle? Miyaaaav! (seyirciye) Sessiz olun da yakından dinleyeyim. Mırnav, bir iki adım kadına doğru yaklaşır. Kedinin kendisine yaklaştığını

gören kadın çok korkar. KADIN

-İmdaaaat! Burada bir sokak kedisi var!

Çığlık atarak adamın kucağına atlar. Adam, kadını indirir. ADAM

-(yakınarak) Kediden korkulur mu hanım?

MÜTEAHHİT-Korkmayın hanımefendi, şimdi ben onu kovalarım. Müteahhit, kovalamak için Mırnav’a hamle yaparken diğer hayvanlar saklandıkları yerden çıkarlar. Her biri bir yerden insanlara saldırmaya başlar. Sivriiğne ve Zarkanat vızıldayarak başlarında uçar, Posbıyık önlerinden geçer, Antenli, Kadın’ın ayağını ısırır, Tüylübacak, ipini kullanarak ortalarda salınır, Baypire müteahhidin elini ısırır. Mırnav, kuyruğunu ve tüylerini kabartarak tıslamaya başlar. KADIN

-(çığlıkla) Bey! Bey! Kurtar beni! Çabuk çıkalım buradan!

ADAM

-(şaşkın)Aman Allah’ım! Burası börtü böcekle dolmuş… Bu hayvanlar çıldırmış olmalı…

MÜTEAHHİT-(panikle) Haydi! Kaçalım! Bu böyle olmayacak! En iyisi, burayı ilaçlatmak... İnsanlar, çarçabuk dışarıya çıkarlar… Hayvanlar soluk soluğa kalmıştır. Hepsi sahnede toplanır. İPEK

-(sevinçle) Yaşasın! Nasıl kaçtılar ama…

ANTENLİ

-(gururla) Ne demişler; bir elin nesi var, iki elin sesi var…

BAYPİRE

-(düşünceli) Yine geleceklerdir…

POSBIYIK

-(seyirciye) Arkadaşlar, biz bu büyük insanların dilinden anlamıyoruz. Söyleyin, buraya niye gelmişler? (dönüt bekler) Yaa? Ne diyorsunuz! Eyvah! Eyvah!

MIRNAV

-(şaşkın) Ne dediniz, ne dediniz!? 29


KORO

-Eyvah!

MIRNAV

-(kanıksamış) Bunu hep yapıyorlar zaten…

ZARKANAT -(kaygıyla) Şimdi ne yapacağız? Güzelim şehrimizi yıkacaklar… İPEK

-(mutsuz)Bu insanlar, bizden ne istiyor? Başka bina dikecek yer mi yok?

ZARKANAT -Ne yapacağız? ANTENLİ

-Taşınalım buradan. Başka bir ağacın altına… Ne bileyim ormana gidelim.

T.BACAK

-Bu şehirde başka ağaç yok ki… Hem orman ne gezer? İnsanlar hepsini kesmişler.

SİVRİİĞNE -Biz de uzaklara gideriz. POSBIYIK

-(kaygılı) Nasıl? Ölürüz yollarda…

BAYPİRE

-(kararlı) Bu iki ağaç, bu çiçekler, bu tarihi konak şehir için çok önemli… Bırakıp kaçamayız arkadaşlar! Savaşmalıyız!

MIRNAV

-(gülümseyerek)Komik olma başkan… Karşında koskoca insanlar var… Nasıl savaşırız?

BAYPİRE

-Bir yolu olmalı? (seyirciye) Değil mi arkadaşlar? (dönüt bekler) Gördünüz mü; çocuklar da savaşmamızı istiyor.

SİVRİİĞNE -(heyecanla) Ben iğnemle hepsini sokarım! T.BACAK

-Ben ısırırım.

ZARKANAT -Ben de ısırırım. ANTENLİ-

(sinirli) Arkadaşlarımı çağırır, evlerine baskın yaparız…

POSBIYIK

-(gururla) Benim dişlerim çok keskin…

İPEK

-(üzgün)Allah kahretsin! Benim hiçbir silahım yok.

MIRNAV

-Ben de tırmalarım… (es) Ama bu böyle olmaz.

BAYPİRE

-Evet… Mırnav haklı… Biz bu savaşı böyle kazanamayız. (düşünür) Başka bir yolu olmalı… Başka bir yolu… (gider gelir) Başka bir yol…

RABARBA

-Mahvolduk! Ne yapacağız? Gidelim buradan! Hemen kaçalım! İnsanlar çok kötü! Kaçamayız! Savaşalım! Nasıl yaparız! Bizi öldürürler! Ben korkuyorum. Ben de…

BAYPİRE

-(birden, seyirciye) Çocuklar, bu konak eski, tarihi bir yapı değil mi? (dönüt bekler) E, o zaman? Burayı kolayca yıkamazlar değil mi?(dönüt bekler)

MIRNAV

-(kayıtsız) Siz düşünedurun. Ben acıktım… Şekernine’ye gidiyorum.

BAYPİRE

-Ne dedin sen! Ne dedin! Şekernine’ye mi dedin?

MIRNAV

-(şaşkın) Evet… Şekernine’ye gidiyorum. Niye şaşırdın ki?

BAYPİRE

-(sevinçle) İşte buldum! Buldum! (zıp zıp zıplar) Buldum! buldum1 Buldum! 30


POSBIYIK

-(merakla)Ne buldun Başkan? Bize de söylesene!

ZARKANAT -(alayla) Başkan kafayı yedi. Saçmalamaya başladı. KORO

-Ne buldun?

BAYPİRE

-Bizi Şekernine kurtaracak!

KORO

-Şekernine mi?

MIRNAV

-(umutsuz) O ihtiyar bir kadın… Kime gücü yetecek?

BAYPİRE

-Yeter… Öyle bir çıkış planı kurdum ki… Hepiniz şaşacaksınız.

MIRNAV

-(çözümsüz) Biz hayvanız… Büyüklerin dilinden anlamayız ki. Derdimizi nasıl anlatacağız?

KORO

-Nasıl?

BAYPİRE

-(kağıtların yanına koşar) Resim yoluyla… Ben her şeyi ayarlayacağım. Mırnav gitme, biraz bekle beni…

KORO

-Oooo! Işıklar kararır…

Dördüncü Sahne Hayvanların hepsi ortada toplanmış, endişe ve korku içindedir. Baypire, yapmış olduğu üç resmi Mırnav’a verir. Resimlerin ilkinde konağın ve bahçesinin şu anki durumu, ikincisinde ağaçların kesilmiş, konağın yıkılmış durumu, üçüncüsünde ise bu arsaya yeni bir gökdelen dikilmiş durumu vardır. Resimleri sırasıyla seyirciye gösterir. BAYPİRE

-Nasıl olmuş? Beğendiniz mi? (dönüt bekler) Teşekkür ederim arkadaşlar. (heyecanla, Mırnav’a) Beni anladın değil mi?

MIRNAV

-(rahat) Anladım… Uzatma artık.

BAYPİRE

-Bu resimleri sırayla vereceksin Şekernine’ye… O, her şeyi anlayacaktır. Eğer anlamazsa oradaki kedi arkadaşlarına atlat ki; Şekernine’yi buraya getirmek için zorlasınlar.

MIRNAV

-(kızar) Tamam Baypire… Ver artık! Mırnav, rahat adımlarla salınarak sahneden çıkarken Posbıyık ardından

bağırır. POSBIYIK

-Çabuk ol Mırnav! Zaman kaybetmemelisin! Mırnav, şaşkınca dönüp bakar… 31


MIRNAV

-(homurtuyla) Ne hale düştük… Bir farenin kediye bağırdığı nerde görülmüş? (çıkar)

T.BACAK

-(Baypire’ye) Başkan, nasıl olsa insanlar hepimizi öldürecek. En iyisi aramızdaki şu barışı kaldıralım da, ölmeden bir sinek, bir arı yiyeyim… (karnını gösterir) Bak ölüyorum açlıktan…

BAYPİRE

-Saçmalama Tüylübacak! (kararlı) Aramızdaki barış azla bozulmayacak! Bozmaya yeltenenler cezalandırılacak! Karınca Antenli, sırtında taşıdığı bir tohumla Baypire’nin yanına gelir.

ANTENLİ

-(ağaca bakar) Ağustosböceğini bir gün olsun kapımda görmeden ölmek istemiyorum.

BAYPİRE

-Ee, ne olacak görünce?

ANTENLİ

-Kışı geçirmesi için evime davet edeceğim onu. Yiyeceklerimi onunla paylaşacağım.

T.BACAK

-(küçümseyerek) Karıncaların yüz karası! (alayla) Senden ne beklenir ki başka!

BAYPİRE

-Aferin sana… İşte kardeşlik budur. (seyirciye) Antenli’ye alkış yok mu arkadaşlar?

ANTENLİ

-(giderken) Çalışmalıyım…

SİVRİİĞNE -Ee, İpek? Hani senin ömrün bir gündü? Bakıyorum bir aydır yaşıyorsun… İPEK

-Ben kelebeklerin farklı türündenim. Bizim ömrümüz uzun olur…

T.BACAK

-(kışkırtıcı) Vay be! Kelebek bile kandırmış herkesi… Arının yerinde olsam…

BAYPİRE

-(paylayarak keser) Tüylübacak!

T.BACAK

-Tamam… Tamam. Sustum.

BAYPİRE

-(seyirciye) Saat kaç oldu arkadaşlar? (dönüt bekler) Niye gecikti Şekernine? Evde yok muydu acaba?

İPEK

-(Baypire’ye) Yakında anne olacağım…

BAYPİRE

-(şaşkın) Ne diyorsun İpek! Bu çok güzel bir haber…

İPEK

-(sevinçle) Çiçek yapraklarına onlarca yumurta bıraktım.

BAYPİRE

-İpek’e alkış yok mu arkadaşlar? (alkışlar beklenir)

SİVRİİĞNE -Benim de yavrularım olacak! Hem de yüzlerce… POSBIYIK

-(sevinçle) Benim de…

ANTENLİ

-Benim de…

T.BACAK

-(kayıtsız) Ne var bunda? Benim de olacak? (es) Ama çocuklar ne yiyecek bilmiyorum. Bu barış her şeyi alt üst etti. 32


BAYPİRE

-(sevinçle) Ne güzel haberler… (seyirciye) Arkadaşlar, görüyor musunuz; şehrimiz kalabalıklaşıyor. (üzülerek) Ah! Şu başımızdaki iş olmasaydı… Ne güzel kutlardık bu haberleri. Saat kaç? Niye gelmedi Mırnav? (Zarkanat’a) Yola bir baksana Zarkanat! Zarkanat, bahçe duvarının üzerine çıkar ve elini alnına koyarak yola bakar.

ZARKANAT -(panikle) İnsanlar! İnsanlar geliyor! Saklanın! İnsanlar geliyor! Hayvanlar koşuşturmaya başlar. Herkes bir yere saklanır. Bahçe kapısı gürültüyle açılır. Şekernine, bir sunucu ve bir kameraman ve en arkalarından da Mırnav girer. SUNUCU

-(mikrofonu Şekernine’ye uzatır) Sözünü ettiğiniz konak burası mı Şekernine?

ŞEKERNİNE -Evet… Kedilerin… Şey… Çocukların tarifine bakılırsa burası olmalı… (elindeki resme bakar) Bakın şu resme… Evet, burası… SUNUCU

-(kameramana) İsmail, bu resmi yakından alsana… Kameraman resmi yakından çekmeye başlar.

KAMERAMAN-Çekiyorum! SUNUCU

-(hızlıca) Şekernine, bu resmi kim çizdi? Size kim getirdi? Bu haberi nasıl aldınız?

ŞEKERNİNE -(çekinerek) Şey… Bir kedi… Ne diyorum ben? Bu resmi, mahallenin çocuklarından biri çizmiş olmalı. Evet, çocuklar çizdi ve bana getirdi. SUNUCU

-(seyirciyi gösterir) Bu çocuklardan biri mi? Bakar mısın, mahallenin bütün çocukları buraya toplanmış. (kameramana) İsmail, bunları da çek. Hepsini televizyona çıkaralım. Kameraman, kamerayı seyirciye çevirir.

KAMERAMAN-El sallayın çocuklar! Biraz sonra televizyona çıkacaksınız… SUNUCU

-(Şekernine’ye) Başka resim var mı?

ŞEKERNİNE -Olmaz mı? Bakın bu ikincisi… SUNUCU

-(kameramana) İsmail yaklaştır. Çek, bunu da çek…

ŞEKERNİNE -(heyecanlı)Burada ağaçların kesilmiş halini görüyorsunuz. Üstelik konağı da yıkmaya başlamışlar… SUNUCU

-(şaşkın) Gerçekten öyle… Mükemmel anlatıyor resim. Nine sayfayı değiştirir.

ŞEKERNİNE -Bu resim de buraya dikilecek olan gökdelenin görüntüsü… (yüzünü ekşiterek) Bakar mısınız; ne kadar çirkin. 33


SUNUCU

-(kameramana) Bunu da… Bunu da çek… (Şekernine’ye) Çocuklar… Neden bu yolu seçmiş olabilir? Yani gelip size anlatmak yerine, neden resim çizmişler?

ŞEKERNİNE -(panikler) Şey… Yani… Bilmem ki. Şey… Korkmuş… Evet, korkmuş olabilirler… (sunucuya göz kırpar) Hani mafya filan… SUNUCU

-(gülümser) Anladım… (es) Peki şimdi ne yapmayı düşünüyorsunuz?

ŞEKERNİNE -(hararetle) Bu iki ağaç şehrimizde az kalan ağaçlardan birkaçı… Bunların kesilmesine asla izin vermeyeceğiz. Üstelik bu konak da tarihi bir miras… Artık sahiplerinin değil, tüm insanlığın malı… SUNUCU

-(kameramana) İsmail, konağın her tarafını çek. Ağaçları, şuradaki çiçekleri… Her şeyi. Sonra kamerayı bana çevir. Kameraman konağın her tarafını çeker. Sonra bahçeye geçer. O arada,

konmuş olduğu yerden ürken İpek, uçarak bahçede dolaşır ve çiçeklerin yanına gider. Kamera sonunda sunucuya döner. SUNUCU

-(kameramana) Kelebeği de çeker misin? Yıllar oldu gerçek kelebek görmeyeli… Kameraman kelebeği de çeker.

SUNUCU

-(kameraya) Evet sevgili seyirciler! Şehrimizde bir katliam daha yapılmak üzere… Şekernine’nin haber vermesiyle geldiğimiz bu yerde, tarihi bir konağın yıkılacağını öğrendik. Üstelik bahçesinde onlarca çiçek ve iki ağaç da yok edilecek. (Şekernine’ye döner) Şekernine, son olarak diyeceğin bir şey var mı? Mikrofonu Şekernine’ye uzatır.

ŞEKERNİNE -(yürekten) Belediye başkanımıza, valimize, başbakanımıza sesleniyorum. Doğa katliamına dur diyelim. Şehrimizdeki sayısı az kalan ağaçları, bu tarihi konağı korumak için ne gerekiyorsa birlikte yapalım. SUNUCU

-(akıcı) Duydunuz mu sayın başkanım, sayın valim? İşte Şekernine size böyle sesleniyor. Biz de Belediye başkanımızı buraya, bu güzel konağın bahçesine çağırıyoruz. (es) Evet, sevgili seyirciler. Ben sunucunuz Pınar, DoğatvYöremizden haber programını sundum. Kamera stop!

ŞEKERNİNE -(yalvararak) Sık sık yayınlayın kızım. Herkes görsün, herkes duysun bu haberi… SUNUCU

-Sen hiç merak etme Şekernine. Saatte bir koyacağız bu haberi. Belediye başkanına, valiye gideceğiz daha… (kameramana) Haydi İsmail, topla 34


kameranı, gidelim… ŞEKERNİNE -Siz gidin kızım… Ne olur ne olmaz, ben sokakta nöbet tutacağım. Kameraman, Sunucu, Şekernine ve Mırnav sahneden ayrılınca hayvanlar, sevinç çığlıklarıyla saklandıkları yerden çıkarlar. SİVRİİĞNE -Yaşasın! Kurtulduk! Kurtulduk! İPEK

-Başkan Baypire’nin sayesinde… Yaşasın başkanımız!

ANTENLİ

-Bu insanlar yüzünden adam gibi çalışamadım bugün. Hayvanların hepsi güler…

POSBIYIK

-Evet… Planın işe yaradı başkan… Sağol!

ZARKANAT -En büyük başkan! Bizim başkan! T.BACAK

-(memnuniyetsiz) Neye yarar! Bir sinek yiyemedikten sonra…

ZARKANAT -(T.Bacak’a) Canavar kılıklı! Hıh! BAYPİRE

-(sakinleştirir) Durun arkadaşlar! Durun! İşimiz daha bitmedi. Hem bu başarıda asıl pay sahibi Mırnav’dır. (çevresine bakınır) Sahi o nerede?

BENEKLİ

-Şekernine’yle gitti…

ZARKANAT -(duvardan bakar)Sokakta nöbet tutuyorlar. BAYPİRE

-Zarkanat, Mırnav’a söyle de, şu televizyon haberini izlesin. Bakalım konağı gösterecekler mi? Zarkanat, sahneden çıkar. Işıklar kararır…

Beşinci Sahne Tüm hayvanlar, sahnede gergin bir bekleyiş içindedirler. Sadece Antenli hiçbir şey olmamış gibi çalışmaya devam etmektedir. BAYPİRE

-(kaygılı) Saatler oldu… Hâlâ Mırnav’dan bir ses yok… (Zarkanat’a) Zarkanat, Şekernine sokakta beklemeyi sürdürüyor mu? Zarkanat sokağa bakar.

ZARKANAT -Evet… Mahallenin çocukları da var yanında… Hepsi de konağı gözlüyor. (es) Aa! Mırnav koşarak buraya geliyor! Mırnav koşarak sahneye girer. Soluk soluğa kalmıştır. MIRNAV

-(heyecanlı) Hey! Bahçe halkı! Bahçe halkı! Şekernine’nin evi kaynıyor… (sık sık soluk alıp verir) Televizyonlar, gazeteler… Hepsi, evin önünde 35


Şekernine’yi bekliyor… POSBIYIK

-(sevinçle) Ne güzel haber bunlar…

İPEK

-(kaygılı) Umarım kötü şeyler olmaz…

BAYPİRE

-(düşünceli) Umarım… (seyirciye) İnsanlar bu kadar kötü olamaz, değil mi arkadaşlar? (dönüt bekler) Size inanıyorum… Dışarıdan bağırmalar, tartışmalar duyulur…

ANTENLİ

-Bu sesler de ne?

ZARKANAT -(panikle) Garip kıyafetli bir insan geliyor! Şekernine onunla kavga ediyor. Kaçın! Geliyorlar… Kaçın! Kaçııın! Hayvanlar yine kaçışmaya başlar… Saklanırlar. Sahneye, sırtında ilaç pompası bulunan, maskeli, tulumlu bir adam, ardından da bağırarak Şekernine girer. İlaçlama görevlisinin önüne geçer. ŞEKERNİNE -(öfkeyle) Hayır efendim! Burada ilaçlama yapamazsın! Doğayı zehirlemene izin veremem! İLAÇÇI

-(şaşkın) Size ne oluyor nine? Çekil önümden!

ŞEKERNİNE -(inatla) Çekilmem! Burası özel bir bahçe… Mahallenin çocukları burada oynuyor. Etrafa zehir saçtırtmam! İLAÇÇI

-(yalvarır) Lütfen! Ben emir kuluyum… Görevimi yapmam gerek…

ŞEKERNİNE -Sana emir verenlere söyle de, kendileri gelsinler… Hadi bakalım, hadi! İLAÇÇI

-(sinirli) Çattık yaa! Hep de beni bulur böyle engeller… (cep telefonunu çıkarır, birini arar) Alo! Patron! Burada bir ihtiyar var, ilaçlama yapmama engel oluyor. Evet…(es) İzin vermiyor. Ne? Bırakayım mı?(es) Tamam. Geliyorum… İlaççı sahneden çıkarken yaşlı kadına ters ters bakar.

ŞEKERNİNE -(alayla) Güle güle! Güle güle…(seyirciye) Belayı nasıl savuşturduk ama… İyi ettim mi? (dönüt bekler) Çevreye zehir atılması çok yanlıştır… Küçük böcekler, kurtlar, karıncalar öldüğünde toprak, toprak olmaktan çıkar. Mırnav, miyavlayarak Şekernine’nin yanına gelir. Sevgiyle ayaklarına sürtünür. ŞEKERNİNE -(sevgiyle) Hem bu kedicik de zehirlenmez mi? (Mırnav’a) Aferin sana Mırnav! Büyük işler başardın. Sahi, o resimleri kim çizdi? MIRNAV

-Miyaaaaav! Miyaaaaav!

ŞEKERNİNE -Neyse, sonra söylersin… Haydi, biz yine sokağa, çocukların yanına çıkalım. (seyirciye el sallar) Görüşürüz çocuklar! 36


Şekernine ile Mırnav çıkarlar… Hayvanlar, saklandıkları yerden çıkıp sevinç çığlıkları atarlar. RABARBA

-Yaşasın! Şekernine yine kazandı! Bizi kurtardı! İlaççı gitti. Aferin nineye! Yaşa nine! Varol! Bunlar hep başkanın fikriydi. Sağ ol başkan! Yaşa! Çok yaşa! Artık bitti! Kurtulduk!

BAYPİRE

-(keser) Hayır, henüz bitmedi… Acele etmeyin arkadaşlar. Sesimizi duymasınlar…

İPEK

-Ne? Bitmedi mi?

ANTENLİ

-(yakınarak) Rahatça çalışamayacak mıyım yani?

SİVRİİĞNE -(sinirli) Çiçekleri gezemeyecek miyim? BAYPİRE

-(rahat) Bekleyin… Yakında her şey yoluna girecek. Dışarıdan araç sesleri duyulur. Bir araba uzaktan gelir ve durur.

BAYPİRE

-Baksana Zarkanat! Yine ne oluyor? Gelenler mi var? Zarkanat telaşla bakar ve bağırır.

ZARKANAT -İnsanlar yine geliyor! Saklanın! Saklanın! T.BACAK

-Yoruldum artık saklanmaktan… Saklambaç oynuyor gibiyiz…(saklanır) En önde belediye başkanı, bir zabıta, sunucu, kameraman ve Şekernine

sahneye girerler. Kameraman durmadan çekim yapmaktadır. Sunucu mikrofonu Başkan’a uzatır. SUNUCU

-(akıcı) Hoş geldiniz sayın başkanım… İşte haber konumuz olan konak bu… Buranın yıkılmasına, ağaçların kesilmesine izin verecek misiniz?

BAŞKAN

-(yavaş konuşur) Hayır, asla! (es) Burası şehrin en doğal yeri…(es) Bu haberi sizin sayenizde öğrenmiş bulunmaktayım. (es) Şekernine’ye ve size…(es) Halkımızın huzurunda teşekkür ediyorum.

SUNUCU

-(akıcı) Ama konağın sahibi burayı yıkacağını söylüyor. Belediye karışamaz diyor, ne dersiniz? Mikrofonu Başkan’a uzatır.

BAŞKAN

-Biz, büyükşehir belediyesi olarak gereken adımları attık. (es) İl Kültür Müdürlüğüne, (es) Anıtlar Yüksek Kuruluna, (es) Sivil Toplum Kuruluşlarına bildirdik. (es) Konağı restore ettirip halkın ziyaretine açacağız. (es) Bu ağaçları da koruyacağız. (es) Hatta bu bahçeyi de pek çok hayvana yuva yapacağız. (es) Böylelikle, tarihle doğa iç içe yaşamış olacak.

ŞEKERNİNE -(sevgiyle) Sağ ol evladım… Başkan, Şekernine’nin elini öper. 37


BAŞKAN

-İnsanlar olarak, yıllardır yaptığımız hataları gördük. (es) Şehrimizde ağaç bırakmadık. (es) Her yeri beton yaptık. (es) Çevreyi kirleten fabrikalar kurduk. (es) Bu yüzden yağmur yağmıyor. (es) Topraklarımız çatır çatır çatladı.(es) Yazları susuzluk çekiyoruz. (seyirciyi gösterir) Bakın şu yavrucaklara…(es) Oyun oynayacakları hiçbir alan yok… (es) Bunlar bizim geleceğimiz… (es) Yazık değil mi? (zabıtaya) Evladım…

ZABITA

-(dikkatle) Buyurun başkanım!

BAŞKAN

-(konağı göstererek) Bu konağa dikkat edeceksiniz. (es) Gece gündüz, şu sokağa nöbetçi koyacaksın. (es) Buraya, çocukların dışında bir Allahın kulu girmeyecek. (es) Anlaşıldı mı?

ZABITA

-(sertçe) Emredersin başkanım!

SUNUCU

-(akıcı) Sevgili seyirciler. Büyükşehir belediye başkanımızı duydunuz… Huzurlarınızda söz verdi. Böylelikle Doğatv olarak yine önemli bir görev yerine getirdik. (Başkan’a) Son olarak söyleyeceğiniz bir şey var mı?

BAŞKAN

-Evet… (es) Sevgili Büyükşehir halkına bir müjdem var. (es) Şehrimizin üstünde bulunan Kırtepe’ye şehir ormanı kurmak istiyoruz…(es) Bu kararı meclisimizde aldık. (es) Gereken hazırlıklar yerine getirildi. (es) Pazar günü, bütün halkımı Kırtepe’ye çağırıyorum. (es) Herkes kendi ağacını diksin…

SUNUCU

-Ama efendim, oraya çimento ocağı kurulmayacak mıydı?

BAŞKAN

-Evet… (es) İlk planlama öyleydi. (es) Ama artık akıllandık…(es) Bize çimento değil, ağaç lazım… (es) Son olarak, aklımızı başımıza getirdiği için, Şekernine’ye teşekkür ediyorum. (Şekernine’ye göz kırpar) Aynı anda Şekernine de Mırnav’a göz kırpar. Mırnav, koltuğun arkasından

bakan Baypire’ye, Baypire’de seyirciye… BAŞKAN

-(seyirciye el sallar) Hoşca kalın çocuklar! (es) Bu tarihi konak, bu güzel arsa artık sizindir. (es) Sizin ve hayvanların… Başkan, Zabıta, Nine ve Sunucu el sallayarak, kameraman da çekim

yaparak çıkarlar… İnsanların çıkmasıyla hayvanlar, saklandıkları yerden çığlık atarak çıkarlar… RABARBA

-Yaşasın! Kurtulduk! Ağaçlar ve konak kurtuldu! Başardık! Başkanımız sayesinde! Baypire sayesinde! Özgürüz! Mutluyuz! Çok yaşa Baypire! Çok yaşa küçük şehir belediye başkanı!

MIRNAV

-(bağırır) Hey! Bahçe halkı! Ben acıktım. Şekernine’nin evine gidiyorum. Şimdi iyi eğlenin! Akşama döndüğümde hiç şamata istemiyorum! Anlaşıldı 38


mı?(çıkar) BAYPİRE

-(seyirciye) Mırnav’a bir alkış yok mu?(alkışı bekler) Sağ olun… Ee, çocuklar? Orada niye oturuyorsunuz? Başkanı duymadınız mı? Artık bu bahçe hepimizin... (coşkuyla) Gelin, katılın aramıza da, bunu kutlayalım… Çocuklar sahneye gelirler. Hayvanlarla birlikte el ele tutuşurlar. Tam, müzik

başlayacağı sırada karınca Antenli, mızıklar… ANTENLİ

-Ama benim çalışmam gerek… Gülüşürler. Müzikle birlikte dans edip şarkı söylerler.

KORO

-(coşkuyla)

Şu üç günlük dünyada, Mutlu yaşamalı hayvan, Bu kavga, hırgür neden, Doğayı paylaşmak varken Kıralım besin zincirini, Yemeyelim birbirimizi, Örnek olalım insanlara, Dünya âlem görsün bizi Şu üç günlük dünyada, Mutlu yaşamalı insan.

Işıklar kararır, perde… -SON-

39


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.