Mehmet S. FİDANCI
ÇİĞ ve MAHREM
Çiğ ve Mahrem Mehmet S. Fidancı Çolpan Kitap: 27 Şiir: 1 Kapak: Mehmet S. Fidancı Teknik Hazırlık: Çolpan Kitap Birinci Basım, Nisan 2019 Sertifika Nu.: 18299 ISBN 978-605-81146-6-1 © Çolpan Kitap 2019 Bu eserin tüm yayın hakları Çolpan Kitap’a aittir. Yayıncının yazılı izni olmaksızın, kitabın tümü veya bir kısmı elektronik, mekanik veya fotokopi olarak yayımlanamaz, çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Çolpan Kitap Mustafa Kemal Mh. 2157. Sk. Nu.: 12/A 06530 Çankaya - Ankara Telefon: +90 312 419 8096 Faks : +90 312 418 4512 e-posta: bilgi@colpankitap.com www.colpankitap.com Baskı: Ofset Fotomat, 28367
Çolpan Kitap, Nüans Kitapçılık San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin tescilli markasıdır.
İÇİNDEKİLER Oluş Demiri / 9 İlk Güz Ağrısı I- Pıhtı / 13 II- Koku / 16 III- Kanca / 19 IV- İçkin / 22 V- Uzak / 26 K/an İtibarıyla I- Kayaç / 33 II- Tortu / 36 III- Aşı / 39 IV- Leke / 42 V- Antikor / 45 Suç Duyurusu / 48 I- Kâni / 48 II- Sarp / 50 III- Kusur / 53
IV- Mea Culpa / 56 V- Mahsur / 58 VI- Hicap / 60 Bozkır Yanması İklim Etkisi / 67 Terdesyen / 70 Saklambaç / 72 Hafriyat / 76 Elma / 79 Beyaz / 81 Çiy / 83 Haz / 86 Zarif / 89 Teber / 91 At Öldü / 94
OLUŞ DEMİRİ Oluşa yatağından sökülmüş kömüre ocağa sürülmüş demire kızgın kora, nefes veren körüğe suyun hünerine, haddelenmiş ruha ve şekillenmiş kalbe Huyu soyundadır her çekicin örsteki ezilmişlik ondandır vur vur, nereye kadar bu darbe acı kendini inler “Allah” sesiyle dudaklarda bir çatlama eski ve paslı, ağzı dövülmüş bilinç çın çın çınlamakta
9
İçe çeken ağrılarına gitmekle kalmak arasında insan parmakları giriyor yarasına bir yokluğu yokluyor da sürekli a/kan nehri sayıklıyor kıyıya vurmuş ölülerini Bu kılınç böyle oldu kendi acısına ermek ve kesmek için görülsün diye yakılmış atlas kederli harita, mahzun sancak görülsün de gönensin diye içi kanla dolmuş toprak.
10
İLK GÜZ AĞRISI
İLK GÜZ AĞRISI I- Pıhtı Babam güzün geldiğini söylüyor dışarda şimşekler çakıyor içerde çıngılar sıçrıyor annemin parmağına bakıyorum ben etine gömülmüş gümüş kancaya nasıl parlıyor metal isli lambanın altında nasıl parlıyor işlenmiş emek Bir şeyler söyleniyor babam annem tülbentini düzeltiyor hayatın eğrilerini babam durmadan söyleniyor gözlüğünü temizliyor gözünü sevdiğim mi diyeyim diyeyim istedim
13
Evet istedim bir hastane koridorunda yavaşlayan ışık yavaşlayan umut yavaşlayan sözcükler yavaşlayan bir kalbin sesiyle bekliyoruz dedi babam kitabın dışıydı, hayatın içi bekleyelim güneş doğsun ay değişsin, mevsim dönsün dönmez mi mevsim dönmez mi çark-ı felek bekleyelim bunca zaman elimde yaşam şişesi göğsümde bir çatlama yere düşen isyan!
14
Güz mü geldiydi gövde nerdeydi, göğüs kimdeydi neyin beni yokladığını anlamak ve anlamamak arasında koştum camlara camlara can mıydı o solgun kuşluk boğazıma yerleşen taş taşın dağılan kumu nereye bağırdıysam çöl nereye sustumsa kırılan uyluk annem mi dedim yoksa bu anemi, pıhtılaşan su kim kimin kanından çıkıyor kim kime benziyor kim kimin damar tortusu...
15
K/AN İTİBARIYLA
K/AN İTİBARIYLA
-Edip Cansever’e saygıyla
I- Kayaç Bize bu kan nereden yürüdü ve bu kan bize çapayla mı kazıla kazıla açıla açıla mı arklar kökümüze nereden yürüdü bu kan bize Kirazlar çürüyüp dökülmüş kirazlığımız var mıydı bizim can erikler de dökülmüş var mıydı erikliğimiz? Orası ki dünya ağrısı zor olmasa gerek bulması şuradan, şuradan da inince ve süzülünce aşağılara, bir vadiye karşımıza çıkan mecburi denge
33
Yolu böyle kesişti tahılın bulmuş gibi ekinliğini biz saçılan tohumlar ve sevmenin tutkulu esirliği bir kanamayı işte şimdiden eme eme, devrile devrile bir kanamayı görkemle... Orada mı başladı çatlayan koşu eriyen amansız döngü neydi toprakta tutan ufkumuzu böcek uykusu mu, kuş uykusu mu kanadı henüz karnına vururken kaskatıyken, fosil gibiyken neydi kayaçlar içinde bizi irken Şiir mi denildi kandan söz ediyorduk -su almış tekne ağırlaştı nasılsa yükümüz de oldukça ve tekrarlıyor dilimiz şöyle bir ağıdı meğer ki silkelendik, dağıldık dağıldı tarhlar, boyunca
34
Üstümüz örtülmüş kadar iyiyiz sahtiyan kabuklarımız iyi iyi geliyor duvarlar içinde korunaklı kalmak bize bir lâhdin içinde gibi yüzlerce yıl iyi geliyor barınaklar gözetleme kulesi, teraslar iyi geliyor orada kımıltısız kibarca durmak bize Bir hayvan hakimiyetidir yürürlüktedir içimiz dediğimiz karmaşık cihet tenimize bastığımız çiğ et ve tepegöz olan dehşet söyleyin bu kelimesizlik ah Tanrı, tabii ki Tanrı eğilip diz çöktüğümüzün mermer sütunları, ahşap kirişleri söyleyin, yitim nerededir bitim nerede? Ey onulmaz kan, renk ver bize gitgide koyulaşan gözbebeğimize katran kıvamında yaşam büsbütün katılaşmış iyice renk ver birbirimize
35
SUÇ DUYURUSU I- Kâni -Suyumu çeken toprağa Sözüm kemlendi kendime surat astım içimi büktüm dağıttım, kırdım, döktüm dökülen bir içim var demek ki öteki olan varlığından kendimin iki büklüm bir kudüm gibi bölündüm araya annem girdi iki telaş, iki tören biri ölüme müheyya biri şakayıklar eşliğinde düğün bu dedim sesimi iten göğün biri kader, diğeri heder asılı kaldı dişlerine ömrüm
48
Hayata maruz hizalanıp hızlanan sûr ile seslendim üflemeli ruh, çekimli nefes miyim cism ü cân ile mücessem feci yandı eriye eriye bedenim ve durduramıyorum üstümde dönüp dönüp (k)ömürlenen kederini güneşin Hayat istedim -daha yaklaş yeni doğmuş (s)agusunda bebeğin mümkünse murad diledim aklım öldüre öldüre yaşattı beni sıkışmış yara nasıl patlar nasıl yarıp geçer kabukları nasıl ses verir öteler öyle, kesik kesik nabzı atan ben titreyen toprağa dertlenen Hayat istedim istedikçe iplik iplik akan ilmek ilmek sızlayan.
49
BOZKIR YANMASI
İKLİM ETKİSİ
Gece uzun olsun belki uyuma bir iklim etkisi olarak uyuma
Taşlar mı var içimizde böyle tuzdan kayalıklar yumru, yakıcı, susatıcı -üzülürüm ben de üzüldüğün şeylere gözlerim uzağı seçmekte flu yakını görmekte hayli siyah beyaz bir anı olarak tozlanırım biraz Bir yatak örtüsü havalanacakmış üstümüzden gibi imgesel şeyler bunlar örneğin, sarılsak mahsur yanımızdan birbirimize zuhâl gibiyiz arzuhâl gibiyiz
67
Yok, hiçbir şey olmadı sadece ürktüm kendimden olmayacak iyi şeyler adına tutulan yanlarım oldu sana derli toplu bir kalp gözden geçirilmiş bakış gibi mutlak şeyler oldu Şimdi bize bakıyorum susmanın çiçeği vardır öpmenin kelebeği varsa muradı bende kalır Altmış bin dokuz yüz sekiz elif sayılır ve güneşe bakılır her seher vakti doğarsın zihnime bir özlemek kurulur serçeler konuşur pervazda kukurdar kumrular ah bu neşve, bu ikili kur kimden sorulur
68
Ne konuşmalar var bende toprak kokulu hayat çekirdeği bir çocuk kalbi hiç olmazsa avucumda yusufçuklar pervaneler uçuşur da hiç kimseye soramazsın beni bir yitim gibiyim öyle ruhanî Bunu ben söylüyorum ruhlar da tek uçumluktur çırpınan kollarım var görünmez uçurumlarım da senin yanındadır Şimdi bize bakıyorum susmanın çiçeği vardır öpmenin kelebeği varsa dudağı sende kalır
69