Teneffüs - Şubat 2014 / 77

Page 1

CTAL TATİLDEN DÖNDÜ Celal Toraman Anadolu Lisesi

TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır. Şubat 2014 Sayı:76

OKULUMUZ, İKİNCİ DÖNEME BÜYÜK BİR HIZLA BAŞLADI. BİR YANDAN KARDEŞ OKUL VE TÜBİTAK PROJE ÇALIŞMALARI, DİĞER YANDAN YETİŞTİRME KURSLARI DEVAM EDİYOR. OKUL TİYATROMUZUN PROVALARI SÜRÜYOR. BAHAR ŞENLİĞİ VE MEZUNİYET PROGRAMIMIZ ŞEKİLLENİYOR. GÖRDÜĞÜNÜZ GİBİ YAPACAK ÇOK İŞİMİZ VAR. BİZİ OKUMAYA DEVAM EDİN.

İKİNCİ DÖNEME BÜYÜK BİR HIZLA BAŞLADIK CTAL, uzun, yorucu fakat bir o kadar da eğlenceli ve başarılı bir dönemi daha geride bıraktı. Her sene kendini biraz daha geliştiren CTAL başarılı öğrencilerini belgelerle ödüllendirmeyi unutmadı. Bu belgeler sadece derslerle ilgili değil sosyal aktivitelere katılıp okulunu en iyi şekilde temsil eden öğrencileri de kapsadı. Belge alan öğrenci sayısı oldukça yüksekti arkadaşlarımızı alkışlamaktan avuç içlerimiz kızardı. Birinci dönemin sonunda ; 188 arkadaşımız teşekkür; 89 arkadaşımız takdir; 17 arkadaşımız da onur belgesi almaya hak kazandı. Bu yıl ilk defa yapılan bir uygulama ile okulumuzu çeşitli alanlarda temsil eden (tiyatro, gazete çalışmaları, satranç, spor aktiviteleri, kompozisyon yarışmaları…) arkadaşlarımıza da başarı belgeleri verildi. Neredeyse tüm öğrencilerin belge alması hem şaşırtıcı hem de gurur verici bir durum oldu. Celal Toraman ailesinin üyeleri akademik ve sosyal alanda aynı oranda gayret gösterdiğini bir kez daha kanıtladı. Bu dönemin bir başka önemi de var. Son sınıflarımız için verdikleri emeğin karşılığını alma zamanı. Onlar ygs ve lys koşusunun sonuna yaklaşıyorlar hepsinin de büyük başarılara imza atacağına şimdiden güvenimiz tam. Umarız hepsi hedefledikleri üniversiteye giderler. Yeni eğitim öğretim döneminin Celal Toraman ailesine sağlıklı, huzurlu ve başarılı günler getirmesini dileriz.

Gülşah ÇOĞUL

ŞİİRİN YOLU CTAL'E DE DÜŞTÜ! Twitter'da az çok takılıyorsanız yazın başlayan #şiirinibıraktım, #şiirsokakta hashtagleriyle, paylaşılan fotoğraflarla mutlaka karşılaşmışsınızdır. Edebiyat tutkunları bu etkinliği öyle çok sevdi ki şiir şehir şehir dolaştı, sokaklar gezdi. Okullara uğramayı da unutmadı tabii. Çevre okullarımızda da bu etkinliğin gerçekleştirildiğini gördükten sonra biz de Yaratıcı Yazarlık Ekibi olarak olaya el atıp şiiri okulumuza davet ettik, o da bizi kırmadı. :) Şimdi yapmanız gereken, en sevdiğiniz şairlerin en sevdiğiniz dizelerini yazıp #şiirctalde başlığını gördüğünüz panolara bırakmak. İyi eğlenceler! :)

Ctal Yaratıcı Yazarlık Ekibi


Celal Toraman Anadolu Lisesi

TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.

Sayfa 2

MÜZİK DÜNYASI Pharrell Williams :

Shakira / Rihanna :

Virjinya sahillerinden bugüne… Pharrell Virjinya sahilinde ‘Can’t remember to doğmuş, büyümüş. Orada, lisedeyken, The Neptunes adında R&B forget you' klibini grubu kurmuş, bu grupla daha sonra yollarını ayırmış, Riley ile izlediniz değil mi? :D tanışmış ve bugünlere gelmesinde ilk adımlar atılmış. Bu abimizin Shakira'nın Rihanna adını yadırgasanız da esasında son ayların popüler şarkısı olan 'Get ile ortak çalışması olan Lucky' şarkısının sözlerini yazmış ve prodüktörlüğünü yapmış. bu şarkı 1 ay olmadan Şarkı, geçtiğimiz günlerde düzenlenen Grammy Müzik Ödülleri'nde youtube'da 100 milyon 'yılın kaydı' ödülünü de almış. Ama, bana kalırsa Çılgın Hırsız filmi izlenmeyi geçti bile. için yayınladığı Happy şarkısı > Get Lucky . El çırparak bile mutlu Gerçi artık 100 milyon olabileceğimiz tınısını kulaklarımızı şenlendirerek söylüyor abimiz. izlenme bir şey Şarkı dinlenildikten sonra böyle yolda yürürken ya da otobüsteyken sayılmaz. Ki bunu kalkıp şarkıyı mırıldanarak dans etme isteği uyandırıyor. Ayrıca başarmak için çeşitli yollar da var. Bunlardan birini de Shakira Happy şarkısının http://24hoursofhappy.com/ adresinde dünyanın ablamız uygulamış Rihanna ile. Waka waka'dan beri sesini pek ilk 24 saatlik video klibi de bulunuyor. Hatta bununla da kalmayıp, diyelim siteyi saat sabah 6'da açtınız ve duymadık Shakira'nın ama İngilizce yeni albümü de yoldaymış. güneş doğuyor, video klip de o saatlerde ve o anlarda başlayıp gün ile devam ediyor. Bi' de abimiz Geriş'te karpuz arabası koşturan haşarı çocuklar gibi değil mi ya? :P

X Factor:Star Işığı : 10. Şubat'ta yayın hayatına başlayan X Factor reyting sıralamasında genelde 3. , AB grubunda ise 2. olarak reyting savaşlarına hızlı bir giriş yaptı. İlk bölüm itibari ile acıtasyonun her halini bize sunan program tamamıyla İngiltere yapımından esinlenilme. Jüri koltuklarında Armağan Çağlayan, Ziynet Sali, Emre Aydın,Ömer Karacan oturuyor. Akıllara, bula bula bu isimleri mi buldunuz, sorusu gelse de ben ilerleyen bölümlerde gözümüzün bu isimlere alışacağını ve biraz daha benimseyeceğimizi düşünüyorum. O Ses Türkiye ile kıyaslamak zorunda kalırsam hiç X Factor sempatizanlığı yapamayacağım. Çünkü, O Ses Türkiye'deki sesler bu yarışmadan çok daha kaliteli. Ama insan sırf Acun Ilıcalı dışında bir isim yapıyor diye destekleyebiliyor .s.s. Neyse, eğer izlemek isterseniz X Factor pazartesi günleri 20:00'da Kanal D' de! Neden ülkemizden James Arthur veya One Direction gibi çıkmasın? :) :) :) Ahmet ERTUNÇ

KIRIK KANAT

<< TUİK verilerine göre Türkiye'deki çocuk gelin sayısı 181 bini aştı. Kız çocuklarının kendilerini koruyamayacak yaşta evlendirilmeleri, en temel insan hakkı olan eğitim haklarının önündeki en büyük engeldir. Nüfusun yarısı olan kız çocukları ve kadınların eğitim fırsatından yoksun kalması, ülkenin gelişmesini, kalkınmasını ve demokratikleşmesini engelleyecektir. >> << Araştırmada, erken ve zorla evliliklerin, hem erkek hem de kız çocuğu için çocuk hakları ihlali olduğu ifadesi yer almakla beraber, özellikle kız çocuklarının erkeklere göre çok daha erken yaşta evlendirilmeleri ve bu evliliklerin kız çocukları açısından daha ciddi sorunlar yaratıyor olması nedeniyle, erken evliliklere yönelik yapılan çalışmaların daha çok kız çocukları üzerine yoğunlaşmasına sebep olduğu belirtilmektedir. >> << Yapılan araştırmaların sonuçlarında 8 yıllık temel eğitimini tamamlamamış ya da yarıda bırakmış çocukların % 70'e yakınının kız olduğu, bunların da çoğunun ailelerinin kararı ile evlendirildikleri için okula devam edemedikleri bildirilmiştir çünkü evlendirilen çocuk, eğitim kanununa göre normal eğitime devam edemez. “Evli” olduğu için... >> Küçük bir bebek neyle karşılaşacağını bilmeden gözlerini açar dünyaya, En saf duygularıyla. Belki neler yaşayacağını bildiğindendir o ilk çığlığı, göz yaşı. Nefes alır ve dünya dolar ciğerlerine. Ne yapacağını bilmeden bir oyunun içinde bulur kendini.İlk adımını atar, ilk kez koşar,ilk söylediği kelime “anne” olur ve gün geçtikçe büyür. Büyüdükçe yürüdüğü yollar uzar, engebeler artar. Ve daha kanatları güçlenmeden, birileri, onu uçurumdan atar. Evliliğin adını bile yazamazken, beyaz bir duvak geçirirler başına. ”Evleneceksin!” derler. ”Evleneceksin! Kendinden 50 yaş büyük bir adamla!” Ne annesi ses çıkarabilir bu cinayete, ne de kardeşleri. Sadece susarlar. Ve bir çocuğun daha masum kanatları kırılır. Söyler misiniz? Bir çocuk, kaç koyuna bedel? Ya da bir babanın evladını satması, küçük gelini; ne kadar eder? “ << Melek Karaaslan… 16 yaşında zorla evlendirildi, hiç istemediği bir adamla. 18 yaşına girmeden hamile kaldı. Ve çocuğunu dışarıda, -30 derecede, karların içine doğurdu. Bebeği ölü doğduğu için yıllarca şiddet gördü. 8 yıllık evliliğinin sonunda tuvalette bağlanmış, ölü olarak bulundu. Cenazesine ailesi gitmedi >> Çünkü Melek onlar için yüz karasıydı. Yüz karası Melek, çocuk gelin Melek, küçük kadın Melek! -20.07.2012 “ Bu ülkede yüzlerce Melek var. Ünzileler, Ayşeler, Fatmalar, Haticeler, Zeynepler, Elvanlar, Zehralar… Bu ülkedeki küçük gelinler her gün ölmekte. Her gün küçük yaşta anne olmakta.Ve bizim yaptığımız tek şey oturup izlemek. Biraz ağlıyoruz, biraz ”ah vah” diyoruz, sonra unutuyoruz. Sadece izlemek ya da ağlamak bir şeyi değiştirmiyor. Biz seyirciyiz. Neden? Çünkü izlemek kolay, izlemek basit, çünkü böylesi rahat! Biz susuyoruz küçük gelinler susuyor, biz susuyoruz küçük gelinler ölüyor. Ve bir çocuğun daha kanatları kırılıyor… Nergis Reyhan AĞIR

KÖRFEZ SATRANÇ TURNUVASI BALIKESİR ‘DE DÜZENLENEN OKULLAR ARASI G E N Ç L E R K AT E G O R İ S İ N D E , K Ö R F E Z ŞAMPİYONU OLAN OKULUMUZ SATRANÇ TAKIMI, İL ŞAMPİYONASINA KATILMIŞTIR. ÖĞRENCİLERİMİZDEN EROL CANSEL, İL ÜÇÜNCÜSÜ OLMUŞTUR. ÖĞRENCİMİZ, 15-21 ŞUBAT TARİHLERİ ARASINDA BURHANİYE’DE YAPILACAK OLAN EGE – MARMARA BÖLGESİ SATRANÇ TURNUVASINA KATILMAYA HAK KAZANMIŞTIR. ÇALIŞTIRICISI İSMAİL ÜNLÜ’YÜ VE ÖĞRENCİMİZİ KUTLUYORUZ.

Celal Toraman Anadolu Lisesi Adına: Gazete Sahibi: Mehmet Arslan Sorumlu Öğretmenler: Mehtap Könen Teknik Sorumlular: Elifnur Çetin, Ebru Edis, Oğuzhan Eren Tüm dilek ve şikayetleriniz için lütfen arayınız Tel: (266) 412 00 40 Belgegeçer: 4120528 www.ctal.meb.k12.tr e-posta: cetalgazete@hotmail.com Twitter: @CtalYazarlik facebook.com/CtalGazete


Celal Toraman Anadolu Lisesi

TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.

Sayfa 3

DÜNYADAN HABERLER ◘3D Yazıcı İle Organ Kopyalamak Mümkün mü? Matbaa teknolojisinin gelişmesiyle hemen her şey baskılanarak, kopyalanıp çoğaltılır hale getirildi. Peki, bu canlı organlar için de mümkün mü? Avustralyalı Bilim Adamlarının bu konu üzerinde yürüttükleri çalışmalar da günümüzde olmasa da gelecekte mümkün gözüküyor. Ameliyat olmak ya da organ nakli beklemek yerine insanlar belki de kendi kök hücrelerinden mürekkep üreterek ev ortamında kopya organ basabilecekler. Evet, bu, günümüz için hayal olsa bile bu hayali gerçekleştirmek için California’da bulunan Organovo firmasına bağlı bilim adamları Avustralyalı mühendislik firması Invetech ile el ele verip çalışmalara başladı.

◘İnsan Hücresinden Mürekkep Dünyanın ilk insan dokusu basabilen biyo yazıcısını geliştiren ekibin hedefi ilerde bu yazıcı sayesinde görünüşü ve işlevselliği ile orijinalinin birebir kopyası insan organı basabilmek. Üç boyutlu baskı teknolojisi tıp alanına entegre etmeye çalışan 30 kadar mühendis ve biyologdan oluşan bu ekip, son derece steril bir ortamda yaptıkları çalışmalarda organ dokusunu özel bir jelden; kullandıkları mürekkebi de insan hücresinden elde etmektedirler. Yağlı dokudan veya kemik iliğinden alınan kök hücrelerden mürekkep elde edilerek hücrelerin aynı özellikte olması sağlanıyor. Bir milimetrelik doku için milyonlarca hücre gerekiyor. Firma, kalp kası, akciğer veya damar dokusu basabiliyor ama tam bir organı basmak şu an için uzak bir tarih. Çünkü, buradaki en büyük engel henüz tam anlamıyla bir damarı kopyalayabilmenin imkansız oluşu.

◘94'lük Üniversite Mezunu Nine

Avustralya'da Phyllis Turner adlı 94'lük nine, dünyada yüksek lisans eğitimini tamamlayan en yaşlı kişi unvanının sahibi oldu.70 yaşındayken antropoloji okumak için Adelaide Üniversitesi'ne kaydolan Turner, eğitimine uzun süre ara verdikten sonra okula geri döndü ve 2002 yılında şeref listesine girerek mezun oldu. Aynı yıl, yüksek lisansa başlayan azimli nine, Avustralya'nın antropolojik tarihi konulu tezini verip eğitimini tamamladı. ◘7 Kaplanlı Aile

Brezilyalı 43 yaşındaki Ary Borges evinde beslediği 7 kaplanla kızları ve torunuyla yaşıyor. Ayrıca kaplanlar aile fertleri yemek yerken onlara katılıyor. Eda BOZDEMİR-Ezgi KURT

OKULUMUZ TÜBİTAK YARIŞMALARINDA TÜBİTAK tarafından her yıl çeşitli alanlarda düzenlenen proje yarışmasına bu yıl CTAL de katıldı. Tarih ve Psikoloji alanlarında hazırlanan çalışmalar konusunda kısaca şu bilgileri verebiliriz. Tarih dalındaki yarışmanın danışma öğretmeni Nuray Özyürek. Katılan iki öğrencimiz ise 11-C sınıfından Yiğit Ünlü ve Zülal Yücel. Projenin konusu: “Edremit Körfezi'nin incisi geçmişten günümüze bir yerleşim birimi Adramytteion.” Öğrencilerimiz bu yarışma için hem Kuvayi Milliye Müzesi'nden bilgiler ve materyaller topladılar, hem de Ören'de çalışmaları devam eden Antik kent kazılarına katıldılar. Şansları açık olsun diyoruz. Diğer proje ise Psikoloji dalında hazırlandı. Bu dalın danışma öğretmeni Ahmet Altınsoy. Katılan öğrencilerimiz ise 11-C ve 11-B sınıflarından kalabalık bir grup. Bu öğrencilerimiz 8 farklı konu başlığı altında yarışmaya katıldılar. Konuları ile ilgili anketler düzenlediler, görüşmeler yaptılar ve bir sonuca vararak bunu rapor haline getirdiler. Onların da şansları açık olsun diyoruz. Önemli bir ayrıntı ise; Balıkesir çapında yarışmaya en çok proje ile katılan iki okul arasına girmemiz. Bu bizim için çok gurur verici bir durum. Mart'ta açıklanacak olan sonuçları büyük bir heyecanla bekliyoruz. Yiğit ÜNLÜ


Celal Toraman Anadolu Lisesi

TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.

Sayfa 4

ANTOLOJİ NEDİR?

Edebiyat dersinde öğretmenimiz "Antoloji nedir?" diye sordu. 11-A sınıfı da şu yanıtları verdi: "İnsanı araştırıyor." -Ayşe Tuna Çağlayan "Eski, antika gibi bir şey mi?" -Özgür Lezgiyev "Karşılaştırma gibi bir şey mi?" -Hanife Sarıbaş "Arama motoru mu?" -Aslıhan Öztürk "Anıt Bilimi olabilir mi?" -Ayşe Nur Karadeniz "Antilopları araştıran bilim dalı." -Begüm Sezer "Anları inceleyen bilim dalı." -Tuğçe Bayırlı "Antarktika'daki hayvanları araştıran bilim dalı." -Hüsnü Can Uz "Övgü Bilimi mi?" -Hanife Sarıbaş "Gerçeklikle alakalı bir şey." -Ahmet Ertunç "Yazı ve belge bulma bilimi." -Mehmet Eğinli Asıl anlamı ile antoloji: Edebiyat eserlerinden seçme parçaları bir araya toplayan kitaplara denir. Yunanca "anthos" (çiçek), "legein" (toplamak) kelimelerinden üretilmiştir. Türk edebiyatında bilinen ilk antoloji Ömer İbni Mezit’in 1436′da tertiplediği "Mecmuat-ün Nezair" dir. Bu eserde XIII-XV. yüzyıllarda yaşayan şairlere ait 400′e yakın şiir toplanmıştır.

İSTER İNANIN İSTER İNANMAYIN Köpekler, insanlar tarafından kurtlardan ortaya çıkartılan canlı türleridir. Binlerce yıl boyunca insanlarla kurtlar birlikte yaşamışlardır. Bu birliktelik yıllar içinde kurtların bazıları çeşitli fiziki etkenler sayesinde köpeklere doğru evrim geçirmelerine neden olmuştur. Örneğin, modern bir kurt ile golden cinsi bir köpeğin genomu % 98,2 - 98,6 oranında benzemektedir. Günümüzde yaşayan Herding ve Hound cinsi köpekler, genetik müdahaleler sonucu ortaya çıkartılmış köpek türleridir. Son olarak, dünyada yaşayan 400 çeşit köpek türünün 60 tanesi 130 yıl önce dünyada yoktu. Köpekler yapay seçilime verilebilecek en güzel örnektirler. Kaynak: evrimagaci.org Eda BOZDEMİR

Selin TOZLUK

DÜNYA’NIN TAVAN SÜSLERİ Bulutlar… O büyük hava kütleleri… Sadece su buharından oluşmasına rağmen 400 tona kadar çıkabilen ağırlıklarıyla dünyamızın tavan süsleri… Hep hayallerimin simgeleri olmuşlardır b u l u t l a r. K ü ç ü k k e n p a m u k şekerlere benzetiriz, belki masal ülkeleri kurarız üstüne zamanla… Mutlu olunca “bulutların üstüne“ çıkarız, ayağımız yerden kesilir. Büyüyünce de değişmez bazılarının bulut tutkusu. Çünkü, bulut özgürlüktür. Masmavi semada dolaşan özgür ve heybetli, kanatsız kuşlardır. Ama düşünmeden edemiyor insan. Acaba bulut olmak sahi böyle güzel bir şey mi? Kendi isteğiyle değil, rüzgârın götürdüğü yere gitmek… Pek de hoş olmasa gerek? Sahi, sadece rüzgârın götürdüğü yere gidiyorsa özgür sayılır mı bulutlar? Hem ne kadar güzel olabilir ki bir soğuk hava dalgasıyla karşılaşınca damla damla benliğini kaybetmek… Eda BOZDEMİR

RÜZGÂR Canım sıkkın Vurmuşum denizyıldızının kıyıya vurması gibi… Kendimi sahilde bulmuşum, Hoş bir esinti var yanımda, benimle sohbet eden, Yorulmuşum… Dökmüşüm içimi ona, O hâlâ esiyor yüzüme, Bir ara dalmışım, Kendimi ona bırakmışım; almış götürmüş beni anılara, Gezmişiz kıyı köşe. Hissetmemişim sıcaklığı, bunalmamışım, Esmiş her zamanki gibi tatlı tatlı rüzgâr, Bir de bakmışım yine yalnızım, terk edilmiş… Beni eskilerde bırakıp gitmiş…

Nilayda Nur KOCAMAN

RÜZGÂR Bilinmeyen bir yerde doğar. Yavru bir kuş misali uçmayı öğrenir. Uçar... Doğduğu yerden bambaşka diyarlara doğru yola koyulur. Bu, sonu belli olmayan bir yolculuktur. Uzun bir yolculuktur onunkisi. Birçok şey görür, birçok insanla tanışır; birçok iyilikle karşılaşır, birçok kötülükten de nasibini alır. Bizler fark etmeyiz belki ama bir rüzgar bize bizden daha yakındır. Bazen bir buse gibi değer; bazen de çarpar, devirir. Denizlere ve okyanuslara yarattığı dalgalarla onlara bir ahenk kazandıran, ağaçların yapraklarını döken, bir kıvılcımı büyük bir yangına çevirebilen rüzgarın büyüsü tartışmaya açık değildir. Nice dağları tepeleri aşan rüzgar, Nice ırmaklarla tanışan; nice denizleri bağrına basan sensin, Nice diyarlar gezip gören rüzgar, Sıcağa da soğuğa da derman olan sensin. Gel buralara, penceremizden sız rüzgar, İçeriye bir tutam huzur, bir damla da mutluluk bırak, Çok vakit kaybetme; kaç rüzgar, Bize bıraktıklarından başkalarına da bırak. Mehmet EĞİNLİ / 11-A

İLÇEMİZDE YOK OLMUŞ VEYA YOK OLMAYA YÜZ TUTMUŞ MESLEKLER Bildiğimiz üzere geçmişten bu yana Burhaniye'de faaliyet gösteren birçok meslek var. Ancak, bunların bazıları özellikle teknolojinin de gelişmesiyle yok olmuş, ya da yok olmaya yüz tutmuş durumda. Bunlardan birkaçını fizik öğretmenimiz Mustafa Hoca'nın da yardımıyla sizler için derledim... SEYYAR DONDURMACI: Günümüzdeki dondurmalara nazaran daha çabuk eriyen, daha doğal yöntemlerle tat verilen dondurmalar, seyyar olarak mahalle mahalle, sokak sokak dolaşılarak satılıyormuş. Sade, çikolatalı ve limonludan başka pek çeşit yokmuş ama lezzet açısından gayet güzelmiş bu dondurmalar. KALAYCI: Bakır kapların hem paslanmaması, hem de dış etkilerden korunması için yapılan işleme ''kalaylama''; bu işi meslek edinmiş kişiye ise ''kalaycı'' denir. Burhaniye'de eskiden kalaycı varmış. Dükkanı ise Koca Camii ile Hanay Camii'nin arasındaki caddedeymiş. SEYYAR BOZACI: Boza, bilinen en eski Türk içeceklerindendir. Darı irmiği, su ve şekerden üretilir. Boza yapıp satan bozacılar, eskiden Burhaniye'de seyyar olarak mahalle mahalle, sokak sokak dolaşıp satarlarmış. Şu an ise canımız boza çekerse bir markete gidip orada varsa almamız gerekiyor. Veya, bir umut evimizin önünden bir bozacı geçmesini beklemek... SEYYAR MACUNCU: İlçemizde seyyar olarak mahalle mahalle, sokak sokak gezen tarihe karışmış bir diğer meslek ise rengarenk, macun görünümündeki tatlıları bölmelere ayrılmış tazgahında satan macuncular.. Bu rengarenk macunlar, tahta çubuklara sarılarak satılırmış. SEPETÇİ: Sepet örüp satan sepetçilerin ilçemizde tamamen yok olup olmadıklarını bilmiyorum. Ama, eskiden olduğu kadar çok faaliyet göstermedikleri kesin. Çünkü, yıllar önce ilçemizin özellikle Geriş Mahallesi taraflarında sepetçilere rastlamak mümkünmüş. Şimdi ise yok gibi bir şey. Varsa da ya bir, ya da iki tane anca... SEYYAR SÜTÇÜ: Seyyar sütçüler ilçemizde tamamen yok olmuş değiller. Nadir de olsa bu işi yapan sayılı insan var. Ama, daha on yıl öncesine kadar hemen hemen her gün evlerimizin önünden geçerlerdi. Şimdi ise bu meslek ilçemizde yavaş yavaş tarihe karışmak üzere... Mehmet EĞİNLi


Celal Toraman Anadolu Lisesi

TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.

HİCRAN MEVSİMİ Hicran vakti yaklaşıyor, Ben ölüyorum korkumdan, Dolaşırım bir kuş misali, Bir mevsim kuzeye, Bir mevsim güneye, Yol alma vakti geldi, Meçhule uçuyorum bu sessiz diyarda, Düşmanlar neşeli,

Sayfa 5

ONU DÜNYA TANIYORDU.. PEKİ, YA BİZ? Tuncel Kurtiz, 1 Şubat 1936 tarihinde İzmit’in Bahçecik nahiyesinde dünyaya geldi. Babası Hamdi Valâ Kurtiz, Selanik doğumlu bir Türk bürokratı, annesi Müfide Kurtiz ise Boşnak’tır. Sezgin ve Rengin adında iki kardeşi vardır. Bürokrat babasının görevi gereği ilkokulu sekiz farklı şehirde bitirdi. Ortaokulu Edremit’te okudu. Yine farklı şehirlerde devam ettiği lise hayatını Haydarpaşa Lisesi’nde sonlandırdı. Üniversitede kısa bir süre hukuk fakültesinde, daha sonra ise İngiliz filolojisi, felsefe, psikoloji ve sanat tarihi bölümlerinde okudu; ancak hiçbirinden mezun olmadı. İlk işi, İETT’de ışık kontrolörlüğü oldu. Oyunculuğa tiyatro ile başlayan Kurtiz, ilk olarak 1958 yılında, Haldun Dormen Tiyatrosu’nda sahne aldı. Yurt içi ve yurt dışında pek çok tiyatroda (A.B.D, Almanya, İsveç vs..) sahne alan başarılı oyuncu, Şeyh Bedrettin Destanı, Keşanlı Ali Destanı, Devr-i Süleyman gibi pek çok tiyatro oyununda rol aldı. 1964 yılında rol aldığı ve Orhan Günşiray’ın yönettiği Şeytan’ın Uşakları adlı sinema filmi ile beyazperdeye adım atan Kurtiz, sinemadan da bir daha kopmadı. Yılmaz Güney’in Sürü, Umut ve Duvar gibi efsanevi filmlerinin de aralarında yer aldığı 100’e yakın filmde rol aldı.

Dostlar kederli, Kuzeyde vuslat, Güneyde hicran, Yönüm güneye yâr, Ben giderim güneye... Hayri Berkay Özberksoy

ANKET OKULUMUZDA BU AY İKİ ANKET YAPTIK 160 KİŞİYE “KÜÇÜKKEN EN SEVDİĞİNİZ SOKAK OYUNU HANGİSİDİR?” DİYE SORDUK. 1) Saklambaç: 50 2) Yakan top: 28 3) Simit: 15 4) 9 aylık: 11 5) Yerden yüksek: 11 6) Seksek: 7 7) İp atlama: 7 8) Yağ satarım: 5 9) İstop: 5 10) Kulaktan kulağa: 5 11) Elim sende: 4 12) Bilye: 4 13) DİĞER: 8

Türkiye sinema tarihinin diğer klasiklerinden Tunç Okan filmi ‘Otobüs’, Erden Kıral imzalı ‘Kanal’ gibi filmlerde rol aldı. 1981 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Senaryo Ödülü “nü Nurettin Sezer ile kaleme aldığı "Gül Hasan" filminin senaryosuyla kazandı. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Yılmaz Güney'in ölümüyle memleketine küsüp yurtdışında yaşamaya başladı. İsveç, ABD ve Almanya 'da tiyatro kariyerini başarıyla sürdüren, yabancı tiyatro ve sinema projelerinde yer alarak yeteneğini ispatlayan sanatçı Türkiye 'ye 90'larda tekrar döndü. Yeşilçam'ın eski solcusu olarak bilinen yapımcı, yönetmen ve oyuncularıyla ilişkilerini sürdürdü. Tuncer Kurtiz ’in genç nesiller tarafından tanınması ise, son yıllarda oynadığı T.V. dizileri sayesinde oldu. 2003 yılında Alacakaranlık,2006 yılında ise Hacı adlı dizilerde rol alan Kurtiz, özellikle 2007 yılında yayınlanan Asi ve 2009 yılında vizyona giren Ezel adlı dizilerle beraber popüleritesini büyük oranda arttırdı. Ezel adlı dizide canlandırdığı Ramiz Dayı karakteri o kadar fazla sevildi ki, adına fan kulüpleri kuruldu, filmde seslendirdiği replikler dillerden düşmez oldu. 1979 yılında çekilen sinema filmi Gül Hasan ile yönetmenliği denemiş olan Kurtiz ayrıca Gül Hasan ve Bereketli Topraklar Üzerinde (1980) adlı filmlerin senaryosunu da yazmıştır. Ekim 2011'de 48. Altın Portakal Film Festivali'nde "Yaşam Boyu Onur Ödülü" verildi. Altın Portakal, Gümüş Ayı ve Altın Böcek ödüllerinin sahibi olan Tuncel Kurtiz, Ezel adlı TV dizisinde Ramiz Dayı karakterini canlandırmıştır. “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde ise Şeyhülislam Ebu Suud Efendi karakterini canlandırmıştır. Tuncel Kurtiz, Menend Kurtiz ile evli idi. Aslı adında bir kızı ve Mirza adında bir oğlu vardır. T u n c e l K u r t i z , 2 0 1 0 Ya z döneminde Edremit’in Çamlıbel kasabasında eşi ve kayın biraderi ile birlikte işlettiği Zeytin Bağı adlı butik otelden NTV için ‘Tuncel Kurtiz ve Dostları’ başlıklı bir program sundu, BBC’nin ‘Hayat’ adındaki belgeselini seslendirdi. Aynı yıl BBC'nin Hayat (Life) belgeselini seslendirmiştir.

260 KİŞİYE “YAZILI BİR ESERİN KİTABINI OKUMAYI MI FİLMİNİ İZLEMEYİ Mİ?” TERCİH EDERSİNİZ DİYE SORDUK.

1) Film: 162 2) Kitap: 98

Tuncel Kurtiz, 27 Eylül 2013 tarihinde İstanbul Etiler'deki evinde düşerek başını çarpması sonucu 77 yaşında hayata veda etti. Nilaydanur KOCAMAN

Gülşah ÇOĞUL

GENÇ YAZARLAR Jan Ender CAN Jan Ender Can, 20 Aralık 1972’de İstanbul’da Kartal’da doğdu. İlk ve Ortaokulu Gemlik’te, lise öğrenimini Eskişehir Motor Meslek Lisesi’nde tamamladı. A.Ü. Sosyal Bilimler Bölümünü terk ederek, asıl tutkusu olan şiire yoğunlaştı. İlk şiiri Eskişehir Halkevi İtaki dergisinde yayımlandı. İlk kitabı olan Ağlama Meleği 2008 yılında çıktı. Bugüne kadar değişik işlerde çalıştı; kapı pencere montajı, kepçe operatörlüğü, sinemalarda yer göstericilik, matbaa çıraklığı, fabrika işçiliği, pazarlama, boyacılık vs. Son çalıştığı işyerinin iflasından sonra gemilerde çalışmaya başladı ve bu gemilerle dünyanın çeşitli liman kentlerini dolaştı. Karada yaşamaktan, denizde ise ölmekten korktu. Jan Ender Can, şu an dünyanın herhangi bir denizinde, o denizdeki herhangi bir gemide, o geminin herhangi bi kamarasında unutmak için yazmaya, hatırlamak için susmaya ve herkesten kaçmaya ısrarla devam ediyor Eylül Dilan BALABAN 11/D

QUANTUM Benimle konuşmayı çok mu istiyorsun? Yaklaşan yağmura bak Geçip gittiğinde Solup giden çiçeklerden Kalbim hakkındaki her şeyi öğreneceksin Henüz erken, henüz nisan, henüz çok erken Şimdi sorsan Sana anlatacağım her şey sonbahardır Yaklaşan yağmura bak İyi düşün, çocuksun Çölün ıslanmaya yetmeyecek Ama susarsak Belki zamanla her şey değişir Jan Ender CAN


Celal Toraman Anadolu Lisesi

TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.

Sayfa 6

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ OTURMAK SİZİ ÖLDÜRÜYOR! Eğitim kurumlarıyla sağlıktan ekonomiye; sanattan mühendisliğe geniş bir yelpazede yetiştirdiği ve yetiştireceği beyin gücünü ülkemize kazandırarak toplumsal

Tarlada çalışsan, ya da yaban domuzu da avlasan hayatımızın büyük bir bölümünü oturarak geçiriyoruz. Ama bilgisayarın ve televizyonun icadıyla beraber her zamankinden daha fazla oturuyoruz: günde 9.3 saat, ve uyurken daha da fazla. (7.7 saat) Vücudumuz böyle inşa edilmedi, ve artık durum kötüleşiyor.

kalkınmaya katkıda bulunmayı amaç edinen

OTURMAK ÖLÜM RİSKİNİ %40 ARTIRIYOR

Dokuz Eylül Üniversitesi, 20 Temmuz

Günde 6 saat oturan bir insan 15 yıl içinde günde 3 saat oturan birine kıyasla %40 daha fazla ölüm riski taşıyor. Spor yapsanız bile. Araştırmalar oturduğumuz zamanı azaltmanın yardımcı olacağını gösteriyor. Oturmanın bizi öldürdüğü kesin, ama nasıl?

1982`de, İzmir ’de, "Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname" ile kurulmuştur.

OTURMAK ŞİŞMANLATIYOR Obez insanlar normal insanlardan günde 2.5 saat daha fazla oturuyor. Amerika’da 3 insandan 1’i obez.

Kuruluşunda, Ege Üniversitesi`nden;

Oturmak nerdeyse hiç enerji harcatmıyor. Oturmanın sonuçları sadece uzun bir sürede ortaya çıkmıyor, oturduğunuz saniyede vücudunuz zarar görüyor.

Güzel Sanatlar Fakültesi, Hukuk Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Tıp Fakültesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, Adalet Yüksekokulu, Aydın Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu;

OTURMAK VÜCUDUMUZU NASIL MAHVEDİYOR? Oturduğunuz anda: - Bacak kaslarındaki elektriksel aktivite duruyor. - Kalori yakımı bir dakikada 1 kaloriye düşüyor. - Yağları yok etmeye yarayan enzimler %90 düşüyor. İki saat sonra: - Kolesterol %20 düşüyor.

Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı`ndan; Buca Eğitim Fakültesi, Denizli Mühendislik Fakültesi, İlahiyat Fakültesi, Demirci Eğitim Yüksekokulu, Denizli Eğitim Yüksekokulu, İzmir Meslek Yüksekokulu;

24 saat sonra: - İnsülinin etkisi %24 düşüyor ve şeker hastalığı riskini artırıyor. İşlerinde oturan insanların kardiyovasküler hasta olma şansı iki kat daha fazla! SANDALYENİZDEN NASIL CANLI KALKARSINIZ

Kültür ve Turizm Bakanlığı`ndan; İzmir Devlet Konservatuvarı,

Çoğumuz için, günde 8 saat oturmak kaçınılmaz. Bunun dışında daha fazla oturmak asıl ölümcül hale getiren etkendir. Günde 30 dakika egzersiz yapmak yeterli değil. Kalkabildiğiniz zamanlarda ayağa kalkın. Yürümek, oturmaktan 34 kat daha fazla kalori yakar. Yürüyebildiğiniz her anda yürüyün.

Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi`nden; Muğla İşletmecilik Yüksekokulu,

KOLTUKTAN KALKIN

Dokuz Eylül Üniversitesi`ne geçti. Daha önceki yıllarda okulumuzdan bu üniversiteye gönderdiğimiz öğrencilerimiz; Melike DİKİCİ - Okul Öncesi Öğretmenliği Yurdanur KABA - İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Beki AYTEKİN - İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Cansu KUL - İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Selcan GÜLEÇ - İngilizce Öğretmenliği Uğurcan DEMİRDAĞ - İşletme Fakültesi Muzaffer Berkay ATAMER - İnşaat Mühendisliği Rabia KILIÇERİ - Kamu Yönetimi

Günde 3 saat televizyon karşısında oturanlar %64 daha fazla kalp hastalığından ölme riskindeler. Her televizyon izlediğiniz ekstra 1 saat içinde ölüm riskiniz %11 artıyor. EKSTRA ADIM ATIN Yürüyün, bisiklet sürün, ve asansör yerine merdivenden çıkın. Ayrıca, kalkabildiğiniz zaman ayağa kalkın. Dik oturmak yerine arkaya eğilerek oturmak sırtınıza daha az gerginlik verir.

Selin TOZLUK – Ayça ÖZÇATAL

İnsan vücudu uzun süre oturmak için uygun değildir. Yüz yıl önce, herkes tarlalarda ve fabrikalarda çalışırken, obezite diye bir şey yoktu. Ama çayırlarda gün sonuna kadar koşamadığımız için vücudumuza başka yollarla yardım etmeliyiz. Eylül Dilan BALABAN

ASSASSIN’S CREED IV: BLACK FLAG Abstergo Şirketi… Gelişmiş büyümüş ve her zamankinden daha aç hafızalara. Desmond'ın ölümünden sonra vücudundan alınan örnekle araştırmaya devam ediyoruz. Bu seferki karakterimiz: Edward Kenway. ACIII'teki Connor'un dedesi Haytham'ın babası Edward'ı canlandırıyoruz. Ama bunda bir farklılık var. Edward'dan önceki assassinler sadakat, intikam ve Rönesans gibi soyut kavramlar için savaşan insanlar olduğunu biliyoruz. Fakat Edward bir şişe rom bir avuç altın ve kadından başka bir şey düşünmeyen bir korsan. Oyunun ilk bölümünde yaralı bir suikastçıyı öldürüp cübbesini kuşanınca kendimizi assassin sanmaya başlıyoruz. Hop! N'oldu? Kaçakçılık yapan bir korsandan onurlu bir suikastçıya dönüştük. Yüzsüzlükle sınır tanımıyoruz ve adamın ismini sahte kimlik olarak kullanıp görevlerini üstleniyoruz. Suikastçıların Üstad’ları başta bizi sevmese de sonradan kanı kaynıyor. Sağda solda Duncan Walpole sahte assassin ismimizle asıp kesmekten yorulunca Jackdaw adlı gemimizin dümenine geçiyoruz kargo gemilerini bordalayıp yağmalayarak geçiniyoruz. Önceki oyunda gemi savaşları fazla rağbet görünce Ubisoft, gemi kontrollerini daha da tatlılaştırmış ve ufak tefek birkaç değişiklikle mükemmel hale getirmiş. Yarıassassin yarı-korsan olduğumuzdan oyun hikayesinin %60ı karada %40ı denizde geçiyor. Oyun süresi sadece hikaye görevlerinde yaklaşık 20 saat iken tadına doyamadığınız yan görevlerle beraber bayağı artıyor. Ki bu da daha uzun ömürlü suikast planları demek. Süre size göre değişebilir, ben gizli suikastlar yaptığımda 20 saat sürdüyse barbar gibi girip dağıtarak bayağı bir zaman kazanabilirsiniz. Grafiklerde zerre kadar değişim yokken savaş animasyonları ve kill-cam'ler muhteşem olmuş. Beklenilen kadar vasat değil yani. İyi eğlenceler! Oğuzhan EREN


Celal Toraman Anadolu Lisesi

TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.

NİDA YILDIZ

Sayfa 7

NURSAL UĞURTAŞ Nursal Uğurtaş, 1967 yılında ev hanımı bir anne ve cezaevi müdürü olan bir babanın 2 evladından küçüğü olarak Burhaniye'de dünyaya gelir. İlkokul 2. sınıfa kadar Burhaniye'de okur v e b a b a s ı n ı n memuriyetinden dolayı çeşitli il ve ilçelerde öğrenimine devam eder.

7 Ağustos 1996'da, Balıkesir'in Bigadiç ilçesinde gözlerini dünyaya açan Nida'nın yolu 4.sınıfa kadar burada okuduktan sonra babasının işi sebebiyle Burhaniye'ye düştü. Avni Özpolat İlköğretim Okulu'nda devam ettiği eğitimini Balıkesir Anadolu Öğretmen Lisesi'ne taşımak istemiş olsa da kendisini CTAL ailesinin bir parçası olarak buldu.” İyi ki de öyle olmuş.” diyor Nida; başka bir okulda okusa pişman olurmuş.. (CTAL ayrıcalıktır ;)))) Nida bildiğiniz gibi bir dil öğrencisi. 4. sınıfta İngilizce görmeye başladığından beri artan İngilizce sevgisiyle bir dil öğrencisi olmuş. Her ne kadar en başta öğretmenlik okumayı düşünse bile şu an hedefinde 9 Eylül Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü var. Dil bölümü seçmenin verdiği en iyi karar olduğunu söyleyen Nida, onu bu alana yönlendiren Zehra Öğretmenimize teşekkürlerini iletiyor. Nida için lisenin en güzel yılları 9.sınıf ve her ne kadar okuldan ayrılacak olmanın burukluğu bünyeyi ele geçiriyor olsa da 12. sınıf. Lisenin son yılını, hem okulun neredeyse ev konforuna büründüğü, arkadaşların kardeşten, hocaların anne babadan farksız olduğu; hem yıllık işleriyle zaman yolculuğu yaptığı hem de üniversite heyecanıyla dolup taştığı bir yıl olarak tanımlıyor; 9. sınıfı ise en haylaz dönemi olarak anlatıyor. ;) Nida tam bir Yeşilçam tutkunu. Bunda abisinin onu bu filmlerle büyütmüş olmasının etkisi fazla. En sevdikleri; Canım Kardeşim, Selvi Boylum Al Yazmalım ve Aile Şerefi. Eski zamanlardaki ilişkilere hayranlık duyan Nida, her şeyin o zamanlarda daha saf ve doğal olduğunu düşünüyor Comenius Projesinin, başına gelen en güzel olaylardan biri olduğunu söylüyor, böyle bir deneyim yaşayabildiği için çok şanslı hissediyor. Farklı kültürleri tanıyıp, üstüne güzel arkadaşlıklar kurmayı kim sevmez ki? En sevdiği yazar Sabahattin Ali, en sevdiği kitabı ise Kürk Mantolu Madonna. En sevdiği sanatçılara gelirsek; Sezen Aksu, Ezgi'nin Günlüğü,Yeni Türkü ve Ahmet Kaya. Sarp Apak'a karşı ise çok eskiden gelen büyük bir hayranlığı var. Nida'nın gelecekle ilgili gayet makul istekleri var; evli, mutlu, çocuklu, diyeyim, siz anlayın... Küçük şeylerle mutlu olan bir insan olarak tanımlıyor kendisini. Okulumuzun varislerine CTAL ailesinin bir parçası olmanın lütuflarını iyi değerlendirmelerini öneriyor Nida'ya oldukça eğlenceli geçen sohbetimiz için teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum Dilara ERDOĞAN

Ç o c u k k e n otoriter bir ailede yetiştiği için sessiz ve içe dönüktür; fakat hırslıdır. Herkesten önce okuma yazma öğrenmiştir. Her öğrencide olduğu gibi öğretmenimizde de bir durgunluk dönemi olmuş. Ortaokul 3. sınıfta bir yıl sınıfta kalır; fakat bundan iyi bir ders çıkarır. Babasının görevi nedeniyle doğuda 7 il ve ilçe gezmek zor olur fakat bunun yanı sıra Türkiye'nin kültür zenginliklerini tanıma fırsatı bulur. Liseyi, Çorum/Sungurlu Endüstri Meslek Lisesi'nde tamamlar. Daha sonra meslek lisesi olmasına ve dershane imkanı olmamasına rağmen üniversiteyi kazanarak Konya/Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü'nden mezun olur. Aslında öğrencilik yıllarında hukuk okumak ister fakat dershane imkanı ve yeterli yönlendirme olmadığı için bu hayali gerçekleşmez. Daha sonra yeterlilik sınavına girer ve sınıfında kazanan iki kişiden biri olur. Göreve ise 1989 yılında Çankırı'da başlar. Aynı yıl kendi mezun olduğu üniversitesinde yüksek lisansa başlar. Ancak, tez danışmanıyla anlaşamadığı için lisansını bırakır. 1996 yılına kadar Çankırı'da çeşitli okullarda çalışır. Aynı zamanda Ankara Üniversitesi Çankırı Meslek Yüksek Okulu'nda 3 yıl inkılâp tarihi okutmanlığı yapar. 1996 yılında evlenerek eş durumuyla Gömeç/Ulubeyler Köyü'ne tayin olur. 4 yıl Ulubeyler İlköğretim Okulu'nda çalıştıktan sonra 1999-2000 eğitim-öğretim yılında eski adıyla Hacı Mustafa Müdüroğlu Anadolu Lisesi'ne tayin olur. 2004 yılında ise uzmanlık sınavına girip uzman öğretmenliği kazanır. Celal Toraman'da öğretmen olmak dediğimizde; “ CTAL'de öğretmen olmak büyük bir şans ve büyük bir onur. CTAL eğitim ailesi sevgi, saygı ve başarılarıyla bütünleşmiş, öğretmen ve öğrencileriyle çok değerli bir eğitim kurumu. Körfezde her bakımdan lider olmuş bir okul.” Öğretmenimiz koç burcu. Liderliği ve hırslı olma özelliklerini taşıyor. İçe dönük görünse de aksine öyle biri olmadığını düşünüyor. Kitap okumayı, sinemaya gitmeyi, futbol maçlarını seyretmeyi seviyor. Özellikle de FB ve Avrupa maçlarının tutkunu olduğunu söylüyor. 1 çocuk babası olan öğretmenimize ve ailesine sağlıklı, güzel günler dileklerimizle… Ezgi KURT

Teneffüs ekibi olarak bu sayı için öğretmenlerimize bir soru yönelttik. “Derslerimizde konu işleyişini daha zevkli, ilginç, eğlenceli kılacak uygulamalarınız var mı?” diye. İşte onlardan gelen yanıtlardan bazıları… Edebiyat öğretmenimiz Mehtap KÖNEN 10 ve 11. sınıflarda test yarışması yaptığını söyledi. Gönüllü üç öğrenci konu testlerini en kısa süre ve en çok doğru ile bitirmeye çalışıyor. Yarışmanın galibi ikinci basamağa geçiyor ve her geçişte küçük bir ödül kazanıyor. Dönem sonuna doğru sınıfların en iyileri kendi aralarında yarışacak ve kazanan kişi öğretmenimizden, büyük bir ödül kazanacak. (Belki yem ek, belki sinema bileti, belki de bir kitap) Mehtap Hocamız, Drama dersinde yaptığı doğaçlamaların da öğrenciler tarafından çok eğlenceli bulunduğunu dile getirdi. Felsefe Öğretmenimiz Derya Taşkın ise öğrencilere yazdırdığı mektupların kendi iç dünyalarına yaptıkları birer yolculuk olduğunu ve kendilerini çok güzel ifade ettiklerini anlattı. Gelecek sayılarımızda farklı uygulamalara yer vermeye devam edeceğiz. Teneffüs Ekibi


Celal Toraman Anadolu Lisesi

TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.

UÇAN HALI BÜYÜK PRİZMATİK KAPLICA GÖLÜ

Yellowstone Ulusal Parkı, ABD Büyük Prizmatik Kaplıca Gölü (Grand Prismatic Spring), Amerika Birleşik Devletleri’nin ve dünyanın ilk ulusal milli parkı olan Yellow Stone’da bulunan bir kaplıca gölüdür. ABD’nin birinci dünyanın ise üçüncü en büyük kaplıca gölü olan Grand Prismatic Spring hakkında ilk bilgiler Avrupalı kaşifler ve araştırmacılar tarafından kaydedilmiştir ve 1839 yılında Kaynar Göl olarak not edilmiş ve çapı 90 metre olarak ölçülmüştür. Göle adını veren ışığın prizmada kırılması sonucu meydana gelen kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor renklerini barındırması olsa da bu yalnızca bir benzetmedir. Gökkuşağını aratmayan bu görüntünün asıl sebebi mineral açısından oldukça zengin olan gölde yaşayan alg ve bakterilerin ürettiği pigmentler. İçeriden dışarıya doğru suyun ısısı değiştiği için bakteriler de içten dışa doğru farklı renkler alıyor. Dakikada 71°C sıcaklıkta 560 galon su çıkaran gölün derinliği 50 metre ve tabiî ki girmek mümkün değil. Ancak meraklıları için göl ve çevresini içine alan yürüyüş turları düzenleniyor. Dilara ERDOĞAN 11/D

KARDEŞ CANDIR Okulumuz, Almanya'nın Hürt şehrindeki Albert Schweitzer Gymnasium okuluyla 2013 yılında başlayan kardeş okul projesinin ikincisini gerçekleştiriyor. Proje kapsamında bu yıl, iki ülke arasında meydana gelmiş olan göçler ile bu göçlerin ekonomik ve kültürel sonuçlarını ele almak için 17-24 Mayıs tarihleri arasında Almanya ziyareti gerçekleştirilecektir. Projede yer almak isteyen öğrenciler değerlendirmeye tabi tutulmuş ve Nuray Kılıç, Ş. Buse Alumert, Eda Bozdemir, Dilge Özcan, Selin Küçükkaya, Elif Karakuş, Ahmet Çitköylü, Erol Cansel, Yusuf Baran Pektaş, Barkın Atik, H. Berkay Özberksoy ve Furkan Arıoğlu projeye katılmaya hak kazanmıştır. Öğrencilerimiz okul öğretmenleri Mehmet Ali Yavaş ve Hasret Aydın nezaretinde proje çalışmalarına devam etmektedir. Hasret AYDIN

AYIN ÖĞRENCİLERİ

OKULUMUZ KIZLAR VOLEYBOL TAKIMI ÖRNEK DAVRANIŞLARI NEDENİYLE AYIN ÖĞRENCİLERİ SEÇİLMİŞTİR. BAŞARILARININ DEVAMINI DİLİYORUZ.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.