MEKÂNLARI CENNET OLSUN Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır. Mart 2015 Sayı:85 Çanakkale zaferinin 100. yıl dönümünde Celal Toraman ailesi olarak şehitlerimizi yine büyük bir coşkuyla andık. Okulumuzun hazırladığı etkinlik izleyenler tarafından ayakta alkışlandı. Hüzün yüklü program izleyenleri gözyaşlarına boğdu. Programın hazırlanmasında emeği geçen tüm öğretmen ve öğrencilerimize teşekkür ederiz.
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ İlçe programında Nuray Hoca’mızın yaptığı anlamlı konuşmayı sizlerle paylaşıyoruz. Türk Milleti Çanakkale’de tarihin kaderini değiştiren, askeri ve vatani bir destan yaratmıştır. Bu sade ve asil hikâyede, Çanakkale’nin ve Mustafa Kemal’in büyüklüğü yan yana duruyor. 18 Mart 1915’te başlayan Çanakkale Muharebeleri, I. Dünya Savaşı içinde ayrı bir özelliği olan tarihin kaderini değiştiren, yaşamak hakkına şerefi ile ulaşan bir milletin, her şeyden önce kahramanlık destanıdır. Çanakkale Zaferi, vatanın bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı söz konusu olduğunda, Türk milletinin neleri başarabileceğinin en güzel kanıtıdır. Çanakkale, Türk milleti için bir ümit ışığıdır. Çanakkale inançtır, Çanakkale cesarettir. Çanakkale, Türk’ün imkânsızı dünyaya haykırdığı yerdir. Çanakkale, Türk ruhunun yeniden dirilişidir. Çanakkale, Türk milletinin 2000 yıllık tarihi boyunca yarattığı kahramanlıkların bir kez daha Gelibolu sırtlarında kendini göstermesidir. Çanakkale’de sadece Türk ruhu dirilmemiş, dirilen bu ruh kendine bir de lider bulmuştur. Bu lider de Mustafa Kemal’di. Bu nedenle de bu zafer Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’nın lideri olmasında büyük rol oynamış, onu tüm dünyaya tanıtmıştır. Anafartalar komutanı ve aziz şehitlerimiz yattıkları yerlerde şunu hissetmelidirler ki; temiz kanlarıyla suladıkları kutsal vatan toprakları, bugün olduğu gibi bundan sonra da Türk Gençliği ve tüm Türk ulusu tarafından en kutsal emanet olarak muhafaza edilecektir. Hüzünlü bir kahramanlık destanının 100. yıl dönümü olan böyle anlamlı bir günde ebedi Türk yurdu haline getirilen vatanımızın her karış toprağının savunulmasında, ayrıca bizlere Çanakkale zaferinin gururunu armağan eden, başta Ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk ile binlerce şehit ve gazimizi şükranla anıyoruz. Şehitlerimizin ruhları şad olsun. Nuray ÖZYÜREK
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
Sayfa 2
SİVİL SAVUNMA
İSTİKLÂL MARŞI 12 Mart İstiklâl Marşı' nın Kabulü etkinliği kapsamında ilçemizde düzenlenen "İstiklal Marşı' nı Okuma Yarışması' nda" okulumuzu temsilen katılan 11-B sınıfından Esra YÜKSELEN bir puan farkla 2. olmuştur. Kendisini tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.
Okulumuzda yangın ya da doğal afet durumunda nasıl davranmamız gerektiği konusunda bilinçlenmek üzere bir tatbikat yaptık. İlk önce siren sesiyle okulu boşalttık. Daha sonra okulumuza gelen itfaiye ekibiyle yangın söndürme çalışması yaptık. Tatbikatın sonra ermesiyle birlikte sivil savunma kulübündeki öğrenciler yangın anında yapılması gerekenleri, alınacak tedbirleri ve yangın söndürme metotlarını anlattılar. Okulca artık böyle bir durumla karşılaştığımız zaman nasıl davranmamız gerektiğini öğrendik. 26/02/2015 tarihinde Sivil Savunma Haftası kapsamında ,okulumuz Sivil Savunma Kulübü tarafından planlanan boşaltma ve kurtarma tatbikatı yapıldı. Burhaniye İtfaiye müdürlüğü ekiplerinin öncülüğünde büyük bir disiplin içerisinde öğrencilerimizin aktif olarak katıldığı boşaltma , kurtarma ve söndürme tatbikatları başarıyla uygulandı. Tatbikat sonrası kulüp öğrencileri , Afra GÖÇMEZ , Deniz KOCA , Özge GÜL , Burak KUŞÇU, Hüseyin YILDIRIM, Yiğit Can İŞİTMEN Muharrem Gürdoğan YÜKSEL ,Berkay SONER , Furkan ARIOĞLU ve Gamze KABA ‘nın görev aldığı programda Sivil Savunmayla ilgili temel kurallar vurgulandı. Yardımları için Burhaniye İtfaiye Müdürlüğü ‘ne ve okulumuz Almanca Öğretmeni İsmail ÜNLÜ ‘ye teşekkür ederiz. İrem BECERİK
Minecraft deyince, bilmeyenlerin aklına, son zamanlardaki televizyon haberleri geliyor ve insanlar maalesef minecraft gibi eğitici bir oyunun; insanları öldürmek, mafya babası olmak, araba çalmak veya eşnizi öldürmek gibi saçma sapan görevleri olduğu anlatıldı. Ve bu olay sadece Türkiye’yi değil bütün dünyayı şoke etti. Oyunun yapımcısı Markus Person'a bu olay Twitter üzerinden söylenince Markus “Hahaha” gibi bir cevap verdi. Peki bu tüm anne babaların yüreğine korku salan oyun nasıl böyle gündeme yerleşti ? Bu olayın çıkış noktası yetişkinlere hitap eden çizgi film South Park’ta geçen bir sahnedir. Bu sahneye göre evli bir çift Çok oyunculu bir biçimde minecraft oynarken birbirlerini öldürüyorlar. Sonra da South Park'ın bu bölümünü izleyen bir gazeteci Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına “Farklı karakterleri öldürerek puan kazanmayı amaçlayan Minecraft adlı oyun hakkında ne yapacaksınız?” demiştir. Bu söylem üzerine o da “Bunun üzerinde çalışacağız” diye cevap vermiştir. Bu olaydan hemen sonra olayı ilginç bulan TV kanalları hiçbir araştırma yapmadan hemen haber yapma işine girmişlerdir. Biraz da bu oyunun gerçek yüzünü görelim. Oyun en basit anlatımla lego oyunun gelişmiş bir versiyonudur. Birçok platformda oynanan oyun, bazı Avrupa ülkelerinde çocuklara okullarında oynatılmaktadır. Ve oyun içinde farklı modlar bulunmaktadır, belli bir yaşın altındaki çocuklar Barışçıl modda oynamalıdır. Çünkü oyunun başka bir Modu olan Hayatta kalma modunda karanlık yerlerde sevimli yaratıklar oluşabilmektedir. Dünya üzerinde milyonlarca oyuncusu olan bu oyunun faydalarından bazıları serbest olmanızdır. Serbestlikten kastım oyunda her biri birbirinden farklı olarak oluşturduğunuz dünyayı istediğiniz gibi değiştirebilmenizdir. Danimarka hükümeti bir minecraft dünyasına ülkeyi tamamen yaptırtmıştır. Bu arada oyunun bazı kullanıcıları tarafından geliştirilen yüzlerce eklentisine değinmeden olmaz. Dilediğiniz gibi seçebildiğiniz bu eklentiler oyununuzu daha da muhteşem ve kendi zevkinize uygun hale getirecektir. Bu arada bu oyunu yıllardır oynayan bir insan olarak oyunda ne bir araba ne de mafya babası gördüm. Oyunda tek başınıza veya çok oyunculu olarak hayatta kalmaya çalışıyorsunuz ve çok eğleniyorsunuz. Eğer bu oyunu hiç oynamadıysanız çok şey kaçırmışsınız demektir. Ve oyunu MackOS, İOS, Android, Playstation, PSP, XBOX, Windows, Linux, Wii-U gibi platformlardan rahatça oynayabilirsiniz. Oğuzhan ÖZGEN
AYIN RÖPORTAJI Bu ay mezunlarımızdan Elvin ERTÜRK ile görüştük. Sizleri röportajımızla baş başa bırakıyoruz. Elvin ERTÜRK’e tecrübelerini bizimle paylaştığı ve bu röportajı yaptığı için teşekkür ederiz. -Küçükken ne olmak istiyordunuz? Doktor olmak istedim hep. Sonra bir ara veteriner ,jeolog ve bir ara da arkeolog olmak istedim. Sonrasında kimya öğretmeni oldum. Ama bu sistemle alakalı bir şey. Okumaya başladığımda da öğretmenlik bana göre değil diye düşünüyordum ama çalışmaya başladıktan sonra benden iyi öğretmen oluyormuş dedim. -Mesleğiniz sizin tercihiniz miydi? Evet, meslek benim tercihimdi. Ama hâlâ bu mesleği yapmasam mı diye düşünürüm. İnsanlara yardım etmeyi çok severdim o yüzden hep tıp okumak istemişimdir. Zaten biyolojiyle de aram iyiydi ama tabii ki ben de yeteri kadar çalışmadım sınava. -Mesleğinizin güzel yönleri neler? Ben zaten gençlerle birlikte olmayı çok seviyorum. Gerçekten bize çok şey katıyorlar ve yerimizde saymıyoruz. Manevi bir duygu var. Yani öğrencilerle birlikte olduktan sonra gerçekten de onlarla paylaşım beni de zenginleştiriyor. Birkaç öğrencinin hayatına dokunmak, mesela onların kararlarında etkili olmak gerçekten benim için çok önemli. Bildiklerimi aktarmak, deneyimlerimi anlatmak benim için çok iyi, sürekli bir etkileşim oluyor. Kimya açısından da kimyayı seviyordum. Bilimle uğraşmayı da seviyordum ve kimyanın gelişen bir bilim olduğunu biliyordum. Bunları öğrencilere aktarmak da çok güzel, onları biraz merak ettirebilmek çok güzel. -Mesleğinizin tercih edilmeyen yönleri nelerdir? Aslında şu açıdan üzücü oluyor sen çok uğraşıyorsun çok anlatmaya çalışıyorsun. Bildiğin her şeyi göstermeye çalışıyorsun, yaptığın hataları yapmamaları için uğraşıyorsun. Ama ne yazık ki öğrenci çalışmıyor. Ders 40 dakika ve öğrenci isyan halinde olmaları ve tekrar yapmamaları beni üzüyor. -Şimdiki aklınız olsa lisede neyi farklı yapardınız? Daha fazla dil çalışırdım. Yabancı dilin önemini geç anladım. Aynı zamanda öğretmenlerimle paralel işler yapardım, sosyal projeler yapardım yardımlaşma üzerine çünkü ben bu konularda o zaman çok da bilinçli değildim. -Mezunlar derneğinde bulunmaktan mutlu musunuz? Evet ama daha aktif olmak istiyoruz. -CTAL size ne kattı? Ben öğretmenlerimden çok memnundum. Çok şanslıydık bu konuda, bize sevmeyi de öğrettiler. Tam bir aileydik.
Sude ÖZBERKSOY
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Sayfa 3
Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
ÖĞRETMENİMİZİ TANIYALIM Bu sayımızda sizler için okulumuzun en sevilen öğretmenlerinden Feyza YALÇIN ile röportaj yaptık. 22 Şubat Burhaniye doğumlu olan hocamızın ikiz kız kardeşleri var. İlkokul ve ortaokulu Nadir Tolun İlköğretim Okulu'nda okuyan Feyza Hoca liseyi Burhaniye Lisesi'nde okudu. Küçüklükten beri öğretmen olma hayalini kuran hocamız hedefine ulaşarak Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. İlk görevine Bolu'nun Gerede ilçesinde başlayan hocamız burada 5 yıl çalıştı. Karabük'te de 5 yıl görev yaptıktan sonra Anadolu Liselerinin sınavlarını kazanarak Edremit Anadolu Otelcilik Meslek Lisesinde göreve başladı. Burada 3 yıl çalıştıktan sonra Ayşe Akpınar Kız Meslek Lisesinde 1 yıl kadar öğretmenlik yaptıktan sonra son olarak CTAL ailesine katıldı. Beş yıldır okulumuzda olan Feyza Hoca CTAL'in çok sıcak bir yuva olduğunu düşünüyor. Sosyal hayatından bahsedecek olursam Feyza Hoca koyu bir Fenerbahçeli arkadaşlar. Film izlemekten büyük bir zevk alan hocamız genellikle yerli filmleri seyrediyor. Televizyonla arası çok da iyi olmayan Feyza Hoca internetten Big Bang Theory gibi yabancı dizileri takip ediyormuş. Yapmaktan hoşlandığı aktiviteleri sorduğumda bu konuda değişken fikirli bir karaktere sahip olduğunu belirtti. Tutkuyla başladığı işlerin sonu genellikle sıkılgan yapısından olacak ki çabuk bitiyor. Yeşile ve doğaya âşık olduğunu söyleyen hocamız gezmekten, yeni yerler görmekten çok hoşlandığını söyledi. Nitekim Feyza Hoca Van'a kadar neredeyse her yeri gezmiş. Sadece Orta ve Doğu Karadeniz'i gezememiş. Hocamızı en kısa zamanda memleketim Trabzon'a bekliyorum. Ayrıca şuan kardeşinin etkisiyle hat sanatıyla ilgileniyor. (Hocamızın eserlerini görmeyi heyecanla bekliyoruz.) Hocamız kitap okumayı çok seviyor ve bunu insan hayatında mutlaka yapılması gerekenler arasında görüyor. İyi bir okuyucu olduğunu düşünen hocamız, kitapların bizlere farklı yaşam deneyimleri katacağı kanısında. Hocamızı bu konuda çok haklı buluyor ve sonuna kadar destekliyorum. Kitaplarla arasının bu denli iyi olmasının ışığında okul kütüphanesi için yaptığı çalışmaları es geçemeyiz. Hocamız "Bu çalışmalarda okulumuz öğrencilerinin çok büyük emeği ve desteği var." diyerek bizi gururlandırıyor. Hocamız geçen dönem yapılan kermes gibi bu dönem de kütüphanemiz için bahar şenliklerinde kermes yapılacağı haberini veriyor. Sadece okulumuz değil tüm halkımız için yapılacak bu kermeste "Herkesin katkılarını, fikirlerini, desteklerini bekliyoruz." diye önemle belirtti Feyza Hoca. Son derece cana yakın, sevimli, neşeli bir o kadar da dürüst, idealist olan Feyza Hoca işini gerçekten severek ve büyük bir tutkuyla yapmaktadır. Feyza Hoca, öğrencilerine karşı samimiyetiyle, halden anlayan tavırlarıyla, hiç bitmeyen enerjisiyle hayat dolu biri. Bu zamana kadar biz de dahil olmak üzere yetiştirdiği tüm öğrencilerine anaç duygusunu hissettirdiğinden öğrencilerinin onu gönüllerinin ayrı bir yerinde tutup minnet duyduğuna eminim. Feyza Hoca'ma bu keyifli ve içten röportaj için teşekkür ediyor, ailesi ve sevdikleriyle çok mutlu bir ömür geçirmesini diliyor, yaşamın bütün zorluklarına rağmen yaptığı işlerle her zamanki gibi başarıya ulaşmasını temenni ediyorum... Ayşenur KABA
İÇİMİZDEN BİRİLERİ Ezgi KURT
.Mehmet EĞİNLİ
Arkadaşımız Ezgi 3 Ocak 1997’de Burhaniye’de doğdu. Anaokulundan 8.sınıfa kadar Faruk Kızıklı İlköğretim Okulunda okumuş ve ailesi lisede Burhaniye dışında başka bir ilçeye ya da ile gitmesini istemediğinden Burhaniye’deki en iyi liseye yani CTAL’e gelmiş arkadaşımız. En iyi dostlarını burda kazanmış Ezgi. Küçükken yaramaz bir çocukluk geçiren Ezgi ana sınıfında resim kursuna, 1. sınıfta bağlama kursuna başlamış ve 2.sınıfta Öğretmenler Günü konulu resim yarışmasında Burhaniye 1.si olmuş fakat liseye geçtiğinde bağlama kursuna ara vermek zorunda kalmış. 9.sınıfta şans eseri de olsa yazarlık grubuna katılmış fakat çok başarılı bir şekilde 11.sınıfa kadar yazmaya devam etmiş Ezgi. Kulağına hoş gelen her türlü müziği dinleyen Ezgi’nin küçük bir fobisi varmış; o da kedi. Apartmana giren kediler yüzünden böyle bir fobi kazanmış Ezgi. Ezgi’nin birkaç hedefi varmış ta ki YGS’ye girene kadar. Ayrıca küçüklere birkaç tavsiyesi var: ‘’Bu okula ilk gelişim daha dün gibi aklımda ve zaman çok hızlı geçti 12. Sınıf olduğumda zamanın kıymetini anladım. Tabii ki gezin, dolaşın, eğlenin ama o yıl gördüğünüz konuları bırakmayın zaten 12. Sınıf çok sıkı bir çalışma gerektiriyor bir de geçmiş yıllara yönelik eksikler her anlamda yıpratır. Ama sınavda zorluk yaşamamak için çalışmalarınız YGS-LYS odaklı olsun.’’ Düşüncelerini bizimle paylaştığı için Ezgi’ye teşekkür ediyoruz, bundan sonraki yaşamında başarılar diliyoruz.
Arkadaşımız Mehmet 21 Ağustos 1997’de Burhaniyede doğdu. Sakin ve uslu bir çocukluk geçiren Mehmet ilköğretimini Sekiz Eylül, Şehit Yılmaz Kobak, Nadir Tolun ilköğretim okulunda tamamladı daha sonrada CTAL’i kazandı. Arkadaşımız CTAL’de bulunmaktan mutlu olduğunu belirtiyor. Mehmet bu okulda iyi arkadaşlar edinmiş zaten CTAL’i tercih listesine yazarken hiç tereddüt etmemiş. Mehmet boş zamanlarını müzik dinleyerek, televizyon seyrederek, sosyal medyada gezinerek geçirmeyi seviyor ayrıca interneti çeşitli konularda araştırma yapmak için kullanıyormuş. Mehmet 2 yıldır okul gazetemizde severek görev almasından belli oluyor ki edebiyatı seviyor. Mehmet kendi çapımda şiirler yazıyorum dese de bence o iyi bir şair hatta bir yarışmada ilçe birinciliği var. Mehmet’e soruyoruz ileriye dönük bir hedefin var mı diye o da bize şöyle bir cevap veriyor: “İleriye dönük hedeflerimi soracak olursanız, o durum biraz karışık. Hukuk istiyorum ama her şey Lys'ye bağlı. Her şeye hazırlıklı olmak için hiçbir hedefim için kendimi şartlandırmadım. Küçük sınıflara tavsiyem ise hayatın tadını çıkarın dersleri aksatmadan gezip tozsunlar eğlensinler. 11.sınıflar ise daha önemli bir tavsiyem var YGS değil LYS odaklı çalışsınlar. YGS %25 çalışma %75 şans işi ama LYS’de durum tam tersi. Onlar benim düştüğüm hataya düşüp hayatlarının merkezine YGS’yi koymasınlar. Mehmet’e teşekkürlerimizi iletip gelecek yaşamında başarılarının devamını diliyoruz.
Ahmet Ertunç Ahmet, 18 Ocak 1997’de Burhaniye’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Faruk Kızıklı İ.O.’da tamamladı. Lise tercihinde ise annesinin “Fen lisesi haricinde ilçe dışına çıkılmaz” düşüncesi baskınmış fakat Ahmet’in puanı Fen liselerine yetmemiş. Balıkesir’deki birçok anadolu lisesine puanının yetmesine rağmen CTAL’i seçti çünkü; evine 10 dakikalık mesafedeydi. Ayrıca çok iyi bir lise olması Ahmet’in seçiminde önemli etkenlerin başında geliyordu. Arkadaşımız boş zamanlarında Youtube ve Vine da vakit geçiriyor ve vakit buldukça amatörce videolar ve fotoğraflar çekiyor. Ahmet her türlü böcekten tiksindiğini söylüyor bize. Küçük deliklerden,karanlıktan ve balon patlamasından çok korkuyormuş. İlginçtir ama Ahmet küçükken tam bir balon sevdalısıymış sokakta yürürken gördüğü her baloncuda annesi ve babasını durdurup yalvara yakara balon aldırırmış hatta bir defasında İzmir’de fuarda, uçan balon görmüş. Annesi ve babasına aldırmış o balonu taa İzmirden buraya otobüsle getirmiş Ahmet. Fakat o günden beri her ne olduysa şuan balondan ve balon patlamasından korkuyormuş. Arkadaşımızın en sevdiği müzik türleri yabancı pop ve alternatif rock imiş ayrıca bilim kurgu ve macera filmlerini seviyormuş. En sevdiği diziler ise “Kardeş payı, Awkward,Two Broke Girls, Mahşer-i Cümbüş” en sevdiği film ise “ Life Of Pi” Ahmet’in küçük sınıflara birkaç tavsiyesi var: Eğer seneye de YGS böyle olacak olursa YGS’ye şöyle birkaç gün öncesinden baksalar yeterli. Hiç görmediğiniz şeyler çıkacak zaten. Şaka bir yana LYS’ye ağırlık verin. YGS için ise ALES soruları çözün bence bu sene ALES tarzı sorular çıktı ve İngilizce’ye önem verin Almanca’ya da! Bana sorarsanız ben çok pişmanım Almanca’ya önem vermediğim için. Şuan için bunların bir artısı yokmuş gibi dursa da bence ileride cv’ye yazabileceğimiz işte o zaman “rakip eleyeceğimiz” donanımların olmasına ihtiyacımız olacak. Ve kafanıza hiçbir şey takmayın! Ahmet’e anlattıkları için teşekkür ederiz. Gelecek yaşamında başarılar dileriz. Berk ÜSTÜN
GÜZEL AMA İNGİLİÇÇE Bu zamana kadar eminim pek çoğunuz Türkçe tekerlemeler söyleyerek eğlenmişsinizdir, peki ya İngilizce tekerleme söylemeyi hiç denediniz mi? Tekerleme İngilizce’de tongue twister ve nursery rhytmes adı altında anılır. Here is a video of this “tongue twister”. Scan it and enjoy it!
I wish to wish the wish you wish to wish, but if you wish the wish the witch wishes, I won't wish the wish you wish to wish. İrem DEMİRCİ
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
Sayfa 4
LÜTFEN BİZİ GÖRÜN Merhaba. Ben, 17 yaşında sıradan bir gencim. Sizden tek farkım benim bir tekerlekli sandalye ile yaşıyor olmam. 17 yaşında engelli bir genç… Merak etmeyin, sadece birkaç dakikanızı alacağım. Sizden bana acımanızı istemiyorum. İstediğim tek şey beni, bizi anlamanız. Daha fazla yok saymamanız. Benim her sabah okula gidip gelmem, bir işkence. Merdivenler, tümsekler, çukurlar.. Diyelim ki, okuldan çıkıp çarşıya gitmek istiyorum. Peki, hadi ilerleyelim. Sola dön, dümdüz yürü. Ah, bir dakika! Kaldırım sonu, tehlikeli bir yol. Sizler bile bu yoldan zor geçiyorsunuz. Yaya geçidi yok ışık yok araba çok. Tamam, diyelim ki yolda araba yok. Peki kaldırımdan inmem kolay mı? Kaldırımın sonuna sanırım benim gibiler için yapılmış eğimli bir basamak var. Fakat, o kadar mükemmel yapılmış ki, tek başıma geçmeye kalksam, yüzüstü yere yuvarlanırım. Bu eğimli basamağı yaparken, sanırım bebek arabalı anneleri düşünmüşler ve onlar rahat geçsin diye yapmışlar. Bunun başka bir açıklaması olamaz. Hadi diyelim ki o yolu geçtim. Tamam, kaldırım sonlarında eğimler var. Peki bu yeterli mi? Ya önlerinde su arkı var ya çoğu kırık ya da kimi fazla dik. Yani anlayacağınız, sizin o her gün rahatlıkla yürüdüğünüz ve hiç dikkat etmeden geçtiğiniz yollar, benim için onlarca engelle dolu. Ben bu durumda, sizin 10 dakikada gittiğiniz yolu, yarım saatte gidiyorum. Yoldaki taşların girintili çıkıntılı olması bile benim için büyük bir engel. Lütfen. Durun ve etrafınıza bakın. Bu dünyada sadece siz yaşamıyorsunuz. Bu dünyada binlerce engelli insan var. Ve siz onların çektiği hiçbir sıkıntıyı görmüyorsunuz, umursamıyorsunuz. Şimdi gözlerinizi açın. Lütfen bakın, görün, fark edin. Hiçbirimiz böyle olmayı istemezdik. Bu bizim seçimimiz değildi. Unutmayın ki, bir gün siz de bu duruma düşebilir, bu zorlukları yaşayabilir, böyle görmezden gelinebilirsiniz. Yarın yaşayacağımızın bile garantisi yokken, bu umursamazlık niye? Bana acımayın. Beni anlayın. Tek isteğim bu. Unutmayın ki: “ Asıl engel yürüyememek değil, asıl engel fark edilmemektir. Asıl engelli biz değil, bizi görmeyenlerdir.” Nergis Reyhan AĞIR
UYKUSUZLUK Ömür boyu yaptığımız etkinliklerin en uzunu hiç şüphesiz uykudur. 78 yaşına bastığımızda, uykuda geçirdiğimiz zaman 25 yılı bulmuş olacaktır. Peki, bu süreyi biraz daha azaltmak mümkün müdür? En fazla ne kadar süreyle uyanık kalınabilir? Uykusuz kalmanın sonuçları nelerdir? Kendimizi uykusuzlukla sınamaya kalktığımızda bunun ne kadar zor olduğunu görürüz. Uzmanlar uyuma dürtüsünün yemenin bile önüne geçtiğini, uyumamak için ne kadar çabalasak da beynimizin kendiliğinden uykuya dalacağını söylüyor.
Rekor kimde? Bütün bunlar uykusuz kalmanın sınırlarını zorlama konusunda caydırıcı etkenler olabiliyor. Peki, insanın uykusuzluğa ne kadar dayanabileceği konusunda bir deney var mı? Bu konuda rekor Randy Gardner adlı Amerikalıya ait. Gardner, 1964’te 17 yaşındayken yapılan bir bilim fuarında yaptığı gönüllü deneyde, 11 günden fazla (264 saat) süreyle uyanık kalmıştır. Daha az güvenilir başka kaynaklar, 1977’de bir İngiliz kadının 18 gün boyunca sallanan iskemlede sallandığını belirtiyor. Guinness Rekorlar Kitabı, insanların kasıtlı uyanık kalarak kendilerine zarar verebileceği gerekçesiyle birkaç yıl önce bu alandaki denemeleri kayda geçirmeye son verdi. İrem BECERİK
SEVMEK SUÇTUR!!! Bir daha sevmek için seni Son kez bekledim dönmeni Meğerse kavuşmak suçmuş Tutsak ettiler bu bedeni Boş ver, bizde ilham sonsuz Elbet yine yazarız onsuz Meğerse sevmek suçmuş Artık benim adım kanunsuz Hayri Berkay ÖZBERKSOY
BİR BUKETTİK BİZ Çiçeklerden bir bukettik biz Sıkıydık her şeye karşı Bakma görüntümüze Beraberken birdik, Birken güçlüydük biz Taa ki... Birkaç böcek geldi Yüzleri maskeli Sen gülsün dedi Sen de papatya Hepimiz çiçektik halbuki Ben ne oldu anlayamadan Ezmeye başladık birbirimizi İncittik gövdelerimizi Döktük yapraklarımızı Diyorum ya, Çiçeklerden bir bukettik biz Kokumuz uçunca Aynı çöpe gidecektik sonuçta Bu üstünlük kavgamız niyeydi? Ama hani Çiçeklerden bir bukettik ya biz Ne çiçekliğimiz kaldı Ne de "biz"... Oğuzhan EREN
HAYVANLAR ALEMİ ¥ ¥ ¥ ¥ ¥ ¥
Koyunlar yüz ifadelerinizi fark edebilirler ve gülümsemelerden gerçekten çok hoşlanırlar. Alaska'da bulunan bir yerleşim yeri olan 876 nüfuslu Talkeetna'nın belediye başkanı, geçtiğimiz 17 yılda bir kediydi. Eğer kediniz size kafa atıyorsa, bu onun size güvendiğinin bir göstergesidir. Kargalar çok muzip hayvanlardır ve birbirlerine eşek şakası yapmaya bayılırlar. Her ineğin bir 'en iyi arkadaşı' vardır ve onlardan ayrılırlarsa, oldukça ağır bir depresyona girerler. Erkek köpek yavruları, zaman zaman centilmenlik yaparlar. Örneğin ortada bir oyun varsa, bilerek dişilerin kazanmasına izin verirler. ¥ Alpheidae karidesi yaşayan canlılar arasındaki en gürültücü hayvandır. Diğerinden daha büyük olan kıskacını kullanarak suyu 100 km hızla itebilir ve bu 200 desibel ses meydana getirir. Bu şiddette birlikte kurbanını şaşkına çevirir ve öldürür. İrem BECERİK & Nuray ÖZBAY
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
BİLİM KÖŞESİ ELEKTRİKLİ TAKSİ Çalışmalarını Türkiye’de sürdüren Derindere Motorlu Araçlar (DMA) şirketi Türkiye’nin ilk elektrikli taksisini üretti. Araç, düşük kullanım maliyeti ve çevreci özellikleriyle dikkat çekiyor. Avrupa’nın önemli metropolleri taksilerin tamamen elektrikli olması için çalışmalar başlatırken, DMA yetkilileri İstanbul’da faaliyet gösteren 18 bin taksinin fosil atıktan elektriğe geçmesinin herkes için kazançlı bir dönüşüm olacağına inanıyor. Türkiye’nin ilk elektrikli taksisini üreten firmanın ortağı Önder Yol’a göre, geleceğin ulaşım teknolojisi elektrik: “İstanbul’daki taksilerin tamamı elektrikli olursa yılda 1 milyar Türk Lirası gibi bir tasarruf sağlanabilir. 2006 yılında ürettiğimiz ilk elektrikli aracın menzili yalnızca 60 kilometreydi ve yokuş çıkamıyordu. Bugün geldiğimiz noktada ise performans açısından fosil yakıtlı araçlardan aşağı kalmayan, birçok yönüyle de üstün olan bir aracımız var. Saatte 160 kilometre hıza ulaşıyor, 12 liraya mal olan tek seferlik şarj ile 420 kilometre yapıyor. Bu rakamlar ile aracımız, fosil yakıtla çalışan en tasarruflu rakibinin onda biri kadar maliyetle çalışıyor.”
HEM DALGA HEM PARÇACIK
Kuantum mekaniğin bize söylediğine göre ışık aynı anda hem parçacık hemde dalga şeklinde davranabilir. Fakat şimdiye kadar hiç bir deneyde ışığın bu iki özelliği eş zamanlı olarak yakalanamamıştı: yapabildiğimiz en iyi şey ayrı ayrı parçacık yada dalga halinde görüntülemekti ama bu her defasında farklı zamanlarda gerçekleşiyordu. Bu önemli keşif Nature Communications'da yayımlandı. Deney şöyle düzenlendi : Tek bir lazer atışı küçük metalik bir nano kablo üzerine gönderildi. Lazer nanokablo içindeki yüklü parçacıklara ek enerji gitmesini sağladı, bu da parçacıkların titreşmesine neden oldu. Otomobillerin otobanda ilerlediği gibi ışık nanokablo üzerinde mümkün olan iki yolla ilerliyor. Farklı yönlerde seyahat eden dalgalar karşı karşıya geldiklerinde sanki yerinde sabit duruyormuş gibi yeni bir dalga oluşturuyor. Bu duran dalgalar deney için gerekli olan ışık kaynağını oluşturmuş oluyor. Deneyin numarası tam burada devreye giriyor: Bilim insanları nanokabloya yakından elektron akımı ile ateş ediyor, ve bunları kullanarak duran ışık dalgalarını görüntülüyor. Elektronlar nanokablo üstünde hapsedilmiş ışıkla etkileşime girdiğinde hem yavaşlıyor hem de hızlanıyor. Ve aşırı hızlı mikroskop kullanarak bu hız değişiminin olduğu pozisyon görüntüleniyor. Ve Carbone'un ekibi, ışığın dalga halinin parmak izi olan bu duran dalgaları görsel hale getiriyor. Deneyde ışığın dalga halindeki doğası gözlenirken aynı zamanda ışığın parçacık yanını da ortaya çıkarıyor. Elektronlar duran dalgaların yakınından geçerken ışığın parçacıklarına yani fotonlara ( photons ) çarpıyor. Yukarıda anlattığımız gibi bu etki hızlarının yavaşa yada daha hızlıya doğru değişmesine neden oluyor. Bu hız değişimi elektronlarla fotonlar arasında enerji paketleri değişimi ( kuantum mekanik ) olarak ortaya çıkıyor. Bu nanokablo üzerinde gerçekleşen enerji paketleri değişimi ışığın parçacık özelliğinin ta kendisini gösteriyor. Fabrizio Carbone, "Yapmış olduğumuz deney ilk defa kuantum mekaniği ve onun paradoksal doğasını - doğrudan görüntülemenin mümkün olduğunun bir kanıtı.” dedi
Sayfa 5
TAVŞAN DELİĞİ
PLASEBO-NOSEBO
Plasebo etkisini çoğu insan bilir. Bazı hastalara fiziksel anlamda hiçbir gücü olmayan içi boş şeker ya da kapsüller verilerek “Çok işinize yarayacak, iyileşeceksiniz.” denilmesi , hastanın da buna inanarak kendisini iyi hissetmesidir. Bilimsel olarak da özellikle tıpta kendini kısmen kanıtlamıştır. Peki bunun tersi de mümkün olabilir mi? Evet mümkün. Plasebonun kötü ikiz kardeşi nosebo etkisi de birçok olayda kendini ortaya koymuş durumda. Gerçekte bir fiziksel etki olmadan telkin yolu ile kişinin kendisini kötü hissetmesi hatta hastalanması bazen de hayatını kaybetmesi mümkün. Örnek çok: Balıkla yoğurt yemenin zehirleyebileceğine inanan bir kişi aynı belirtileri fiziksel anlamda da gösterebiliyor. Çok az ömrün kaldı denilen hastalar yanlış teşhis konulduğu halde hayatını kaybedebiliyor. Soğuk su içtiğinde boğazı şişen, kendisine büyü yapıldığını düşünüp yataklara düşenlerin sayısı hiç de az değildir. Amerika’da bir fabrikadan zehirli gaz sızıntısı alarmı verildikten bir süre sonra yanlış alarm verildiği, sızan gazın zehirli olmadığı ortaya çıksa da onlarca kişinin bu alarmda öldüğü rapor edilmiştir. Şimdi bir daha kendimize bakalım ve olumsuz düşüncelerle donandığımızda kendimize neler yaptığımızın farkına varmaya çalışalım. Eğer olumlu düşünceler bize yarar sağlıyorsa ve olumsuz düşünceler zarar veriyorsa yaşam kalitemizin arasındaki farkı görmeye çalışalım. Hele bunu sevdiklerimize çocuklarımıza, arkadaşlarımıza, öğrencilerimize yapıyorsak belki de bir şeyleri gözden tekrar geçirmemiz gerekiyordur. Bana bir şey olmaz dediğimizde belki bir şeylerin önüne geçemeyebiliriz ama bana bir şey olur dediğimizde kendimize zarar verebileceğimizi lütfen kayıt altına almaya çalışalım. Yaşamda bizi hasta edebilecek yüzlerce etken zaten var ve bizim bunlarla yarış yapmamıza hiç gerek yok. Plasebodan korkmaktansa nosebodan korkmak daha akıllıca olur sanırım . Biz iyiliklerin ve güzelliklerin peşinde koştukça dünya daha iyi ve daha güzel bir yer olacaktır. Umutlu kalın. Not: Doç.Dr.Neva Çiftçioğlu Banes’ ten alıntılar yapılmıştır. Derya TAŞKIN
KADIN Kadın; döner durur kendi hüznünde, yüreğindeki kan denizi gözlerinin kıyısına vurur. Kadın yastığının altında biriktirir hayallerini , umudu gözyaşlarında kurur. Kadın bir kafesin içinde, parmaklıkları mutlu etmek için şarkılar söyler, yankılanır yüreğindekiler başkalarının avucunda. Kadın gülümser. Dünya bu gülüşü tekrar duymak için döner durur. Hayaller koşmaktan yorulur. Umut iplik iplik yağan yağmurda yeniden yeşerir. Parmaklıklar mutluluktan yumuşar. İnsanların avuçları bu gülümsemeye dilenmek için açılır. Kadın ki; her şey gülüşünde saklıdır. Sude ÖZBERKSOY
ANKET Okulumuzda yaptığımız ankette 222 kişiye sorduk.
ÖRÜMCEK AĞI Fizikçi Andrzej Herczynski, "Fikrimiz çok basit temellere dayanıyor ama uygulama geliştirme alanında ulaşabildiği noktalar çok geniş. Milyonlarca yıllık doğal seçilim sürecinde mükemmel hale gelmiş doğada bulunan kullanıma hazır tasarımlardan faydalanıyoruz." diyor. Yapraklardaki damar yapısına benzeyen ağdan esinlenilerek tasarlanan elektrotlar, güneş enerji panellerinde, ışık kaynaklarında ve şeffaf ısıtıcılarda başarılı bir şekilde uygulanıyor. Boston Kolejinden Profesör Krzysztof Kempa, "Bu doğal yapı evrim sürecinde, besinleri daha verimli aktarmak, en yüksek güç ve sağlamlığa kavuşmak için ve ışığı en iyi şekilde toplamak için gelişmiş. Bizim uygulamalarımızda bu özellikler, çok verimli akım taşıyıcılara dönüştürülüyor. " dedi. İkinci bir ağ ise, örümcek ağlarını böcekleri yakalamak için verimli yapan tasarım üzerine kuruldu, tasarım optoelectronic cihazların içinden ışığı geçirmenin verimli bir yolunu sunuyor. Geliştirilen ağlar gelecek nesil, dokunmatik ekranlar, görüntü panelleri gibi potansiyel uygulamalarda kullanılabilir. Ağlar aşırı esnek, çok yüksek mekanik güç, gizlenme, şeffaflık ve çok yüksek istikrar gibi önemli özelliklere sahip. Bu iki yöntemin en önemli avantajlarından birisi de üretimin basit ve ucuz olması. Eda BOZDEMİR
“Sizce en tehlikeli icat/buluş nedir?” İşte aldığımız cevaplar:
M M M M M M M M M M M M M M M M M M M
Nükleer silah: 41 Alttan ittirmeli üstten tüttürmeli çok oturgaçlı götürgeç: 40 Video kamera: 24 Matematik: 20 İsmail Ünlü: 15 Uyuşturucu: 14 Para: 12 Telefon: 9 Dost:9 Silah: 8 Yürüyen uçak: 6 X-ray gözlük: 5 Barut: 4 Elektrik: 4 Beyin-düşünme: 3 Top: 3 Televizyon: 2 Saç kurutma makinesi: 2 Ateş: 1
Gülşah ÇOĞUL & Buse ALUMERT & İrem BECERİK
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
MÜZİK DÜNYASI
AYŞE HATUN ÖNAL
Ayşe Hatun Önal 1978 Adana doğumludur. Anadolu üniversitesi Halkla ilişkiler bölümünün 2.sınıfındayken hayallerini gerçekleştirmek arzusuyla eğitimine son vermiştir. 1999 Yılında düzenlenen Miss Turkey yarışmasında Türkiye birincisi seçilmiştir. Bir süre sunuculuk yapmıştır. Hayali olan müzik dünyasına 2003 yılında ‘Sonunda’ adlı albümüyle giriş yapmıştır. İlk klibini ‘Çeksene Elini’ şarkısına çekmiştir. Sanıyorum ki bu şarkı sanatçının adını ilk defa duymamızı sağlayan şarkı oldu. Elektronik altyapısıyla şarkı oldukça dikkat çekmiştir. Ancak plak şirketinin kapanmasıyla 5 yıl ara vermiş müzik hayatına Önal. 2008’de ikinci albümü ‘Sustuysam’ ı yayınlamış ve ardından ‘Kalbe Ben’ adlı şarkısına klip çekmiştir. (Kalbe Ben şarkısı bana kalırsa müzik ve klip olarak ülkemizin en başarılı işlerinden biri.) 2014’te birkaç yıllık aradan sonra, geçtiğimiz yaz bir selam çaktı Ayşe Hatun Önal. Çak Bir Selam şarkısıyla adını iyice duyurdu bizlere. Şarkı youtube’da 34 Milyon kişi tarafından izlenmiştir. Şarkıcının en son çıkan şarkısı ‘Güm Güm’ farklı aranjesiyle akılda kalmayı başarıyor… Ayrıca şarkıcının Rick Martin’le düet yaptığı bir şarkı da var. Şarkının adı ‘Adios’ …
PATRON ÇILDIRDI Patron Çıldırdı Aslı Yazan, Ceren Dülgar, Tuana Yılmaz, Soykan Soner, Samet Tekinalp, Erkan Fidan’ dan oluşan 6 kişilik bir vokal grubudur. Vine ve instagram üzerinden şarkıları akapella olarak yorumlayıp kısa videolar halinde yayınlıyorlar. Youtube’a ‘MFÖ Medley’ adında yani MFÖ Potpurisi yani MFÖ şarkılarını harmanlayıp tek bir şarkı halinde söyleyip yayınlamışlar. Güzel bir çalışma olmuş. Dinlemek için telefonunuza herhangi bir ‘qr code reader’ programı yükleyip yandaki kodu okutabilirsiniz…
EDİS GÖRGÜLÜ Londro doğumlu Edis ortaöğretimini İzmir ’de tamamladıktan sonra Galatasaray Üniversite’si İletişim Fakültesinde eğitimine başlamıştır. Edis, Dinle Sevgili dizisinde Barış, Hayatımın Rolü dizisinde Uygar karakterlerini canlandırmıştır. Edis’in müzik sektörüne girmesinde Soner Sarıkabadayı’nın payı çok. Aralık 2014’te söz müziği kendisine ait olan ‘Benim Ol’ şarkısını piyasaya sürmüştür. Şarkının prodüktörlüğünü Soner Sarıkabadayı, aranjörlüğünü ise Ozan Çolakoğlu yapmıştır. Şarkı büyük beğeni toplamış, iTunes Türkiye’de en çok satın alınan ilk 10 şarkı arasına girmiştir. Ayrıca Görgülü’nün hayranlarına ‘edistioner’ deniliyormuş. :D Ahmet ERTUNÇ
DERGİ TANITIMI
GEO
İlk kez 1976 yılında Almanya’da yayımlandı. GEO dergisi, bugün 20 ülkede ulaştığı 12 milyon okur sayısı ile iyi bir başarı yakalamış uluslararası bir marka. Meraklı, farklı ülke ve yaşamları tanımak isteyen, özgür yürekli okurlarını bekliyor. GEO, her ay yeni bilgiler ve dünyalarla okurlarını büyülüyor, insanlara yeni bakış açıları kazandırıyor. Derginin işlediği konular çok kapsamlı. GEO bir coğrafya dergisidir. GEO bir kültür dergisidir. GEO bir tarih dergisidir. GEO bir sağlık dergisidir. GEO bir teknoloji, felsefe, sosyoloji ve psikoloji dergisidir. Sıcak yazı stili, başarılı yazarlar ,büyüleyici fotoğraflar ve geniş konu yelpazesi başarılı olmasının ardındaki en önemli etkenler. GEO bir gezi dergisidir. Nuray ÖZBAY & Berk ÜSTÜN
Celal Toraman Anadolu Lisesi Adına: Gazete Sahibi: Mehmet ARSLAN Sorumlu Öğretmen: Mehtap KÖNEN Teknik Sorumlu: Elif Nur ÇETİN, Alperen OKTAY, Emirhan ERKAN Tüm dilek ve şikayetleriniz için lütfen iletişime geçiniz. Tel: (266) 412 00 40 Belgegeçer: 4120528 www.ctal.meb.k12.tr cetalgazete@hotmail.com facebook.com/cetalgazete twitter: @ctalyazarlık issuu.com/ctalteneffus
Sayfa 6
THE FALL
1920'lerin Los Angelesı'ndayız. FİLM TANITIMI Kolu kırıldığı için Los Angeles Hastanesi'nde yatmakta olan 10 yaşındaki Alexandria, burada filmlerde dublörlük yapmakta olan Roy ile tanışır. Bir çekim sırasında sakatlandığı için yataktan çıkamayan Roy, Alexandria'ya Vali Odious'tan çeşitli sebeplerden nefret eden ve onu öldürmek isteyen 6 adamın hikayesini anlatmaya başlar. Fakat Roy, yaşadığı sorunlar sebebiyle hikayeyi giderek daha karamsar bir hale sokar. Bir süre sonra masal ile gerçeği birbirine karıştıran Roy, kendi acılarından kurtulmak için Alexandria'yı da kullanmaya başlayacaktır. Tarsem Singh tarafından yönetilen filmin başrollerinde Lee Pace, Catinca Untaru ve Justine Waddell yer almaktadır. Macera, dram, fantastik türlerinde olan film Amerikan ve Hint ortak yapımıdır. 1981 Bulgaristan yapımı Yo Ho Ho filminden esinlenerek Dan Gilroy tarafından senaryolaştırılmış. Filmin ilk gösterimi 2006 Toronto Uluslararası Film Festivali'nde yapılmıştır. 2008 yılında sinemalarda gösterimi için film David Fincher ve Spike Jonze tarafından sunulmuştur. 18 farklı ülkede, 26 farklı gerçek mekanda çekimleri gerçekleştirilen The Fall'da hiç özel efekt kullanılmamıştır. Yönetmenin titizliği sonucu çekim ve post-prodüksiyon aşaması 4 yıl süren film, ilk geniş gösterimini ancak 2008’de yapabilmiştir. Sadece birkaç saniyelik bir çekim için bile Mısır’a gidilme zahmetine girilmiştir. Ülkemizde de If İstanbul kapsamında gösterilen film, Katalonya Uluslararası Film Festivali, Berlin Uluslararası Film Festivali ve Austin Film Eleştirmenleri Derneği tarafından ödüllendirilmiştir. Filmin afişi Salvador Dali’nin Face of Mae West adlı eserine atıfta bulunuyor. Akıl almaz sahnelerin rengârenk canlandırma planlarıyla harmanlandığı filme Beethoven’ın 7.senfonisi eşlik etmektedir. Film, anlatılan renkli hikayeyle birlikte masal özelliği gösterir. Bu masal yalnızca bir ulusa ait değildir, evrenseldir. Ron Fricke’nin Baraka isimli belgeselini çağrıştıran birçok etnik ögeyi de içinde bulundurur. Ayinler, semazenler ve labirent şeklindeki merdivenler ilgi çekicidir. Film o kadar farklı mekanda geçer ki “Americana Exotica”nın nereden çıkacağı kestirilemez… Film doğaya egemen olduğu gibi doğa da filme egemendir. Canınız sıkkınsa, yaşama nedeninizi kaybettiyseniz, tıkandıysanız, o koltuktan bu koltuğa geçecek mecalinizin kalmadığını hissediyorsanız hemen The Fall’u izleyin. Sizi düştüğünüz yerden kaldıracak. Şairler her zaman söylemişlerdir; hepimiz düşüyoruz... Bu düşüş, bir nevi erdemin, doğruluğun olduğu yerden başlayan bir düşüş. Aslında hepimiz 'düşüyoruz' ama farkında değiliz. Müşerref ÇOBAN
BÖĞÜRTLEN KIŞI Böğürtlen Kışı; sırların, tarihin, aşkın ve anneliğin iç içe geçtiği muhteşem bir roman. Karakterlerin gerçekçiliği büyülüyor. Kitaptaki acı hüzünlendiriyor... Aşk ise kıskanç bir iç geçirmenize sebep oluyor. Kitaptaki hatalar sizi doğrulara yönlendiriyor.
KİTAP TANITIMI
Böğürtlen Kışı kitabında hayatın en acı olaylarından biri yaşanıyor. Kitabımızın kahramanı Vera'nın, çalışmak için evde bırakması gerektiği üç yaşındaki oğlu Daniel, kayboluyor. Çocuğunu bulma umuduyla yılanlara sarılmak zorunda kalıyor. Doğmamış çocuğunu trafik kazasında kaybeden bir gazeteci olan Claire, seksen sene önce oğlu kaybolan Vera'nın acılarını anlayan kişi oluyor. Hem kendi hem de Vera için kaybolan Danielle’e ne olduğunu, onu kimin kaçırdığını ya da hâlâ yaşayıp yaşamadığını bulmaya çalışıyor. Kitabın kapağında bir soru sorulmuş; "Kalbinizin derinliklerine işleyen acıyı tek kelime ile nasıl dile getirirsiniz?" diye. Bu sorunun cevabını ruhunuzun derinliklerinden çekip çıkartabilmek için bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Ceren YARAR
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
PARADOKSLAR
Paradoks: Başı sonu ve aynı zamanda sonu da başı olan kısır döngüsel olaylar zincirine verilen ad Binlerce yıllık geçmişi olan paradokslar, insanların kafasını devamlı meşgul etmiştir. Aslında doğru gibi görülen bir önerme veya fikir, tamamen yanlış olarak çıkabilir. Ya da doğru ve yanlışı içinde barındırabilir. "Nasıl yani ya" diyeceğiniz paradokslardan sonra bastırılmış paranoyanız varsa tetiklenebilir. Dikkat etmekte fayda var.
1. Bu cümle yanlıştır. Eğer yukarıda ki cümle yanlışsa cümlenin doğru olması gerekirdi. Eğer cümle doğru ise cümlenin yanlış olması gerekirdi. Dolayısıyla yukarıda ki paradoks gerçek bir paradokstur. 2. Profesör ve Öğrencisi Profesör, “bir kelime anlamıyla uyumlu ise ona otolojik, değilse hetereolojik denir,” dedi ve şu örneği verdi: “Dört harfli kelimeleri kısa kabul edersek, "kısa" kelimesinin kendisi de kısa olduğundan bu kelime otolojiktir, "uzun" kelimesinin kendisi uzun olmadığından bu kelime heterolojiktir. Aynı şekilde "üç" üç harfli olmadığından heterolojiktir, "dört" dört harfli olduğundan otolojiktir.” Bir öğrenci söz istedi: “Hocam, heterolojik kelimesinin kendisi heterolojik midir, yoksa otolojik mi?” 3. Bertrand Russell "KENDİ KENDİSİNİ ELEMAN OLARAK İÇERMEYEN KÜMELERİN KÜMESİ, KENDİ KENDİSİNİ ELEMAN OLARAK İÇERİR Mİ?" Şöyle anlatalım: Kasabanın birinde bir berber varmış. Bu berber, o köyde kendini traş etmeyen herkesi traş edermiş, kendini traş edenleriyse traş etmezmiş. Soru şu: bu berber, kendini traş eder mi, etmez mi? Kendini traş etmezse, kendini traş etmeyen herkesi traş ettiğinden, kendini traş etmeli. Kendini traş ederse, kendini traş edenleri traş etmediğinden, kendini traş etmemeli. 4. Doğru yanlış paradoksu Elinizde bir kart olduğunu düşünün. Kartın bir yüzünde şu yazsın: “Bu kartın diğer tarafında yazan cümle doğrudur.” Kartın diğer yüzünde ise şu yazsın: “Bu kartın diğer tarafında yazan cümle yanlıştır.” 5. Yalancı paradoksu "Şimdi yalan söylüyorum." Bu önermenin doğruluk değeri nedir? Yani "şimdi yalan söylüyorum" derken doğru mu söylüyorum yoksa yalan mı söylüyorum? Düşünecek olursak Bu önermenin doğru olduğunu varsayalım. Öyleyse yalan söylüyorum. Ancak önermenin doğru olduğunu varsaymıştım öyleyse çelişkiye düştüm Bu önermenin yalan olduğunu varsayalım. O zaman bu cümle doğru olmalıdır. Gene bir çelişki. 6. Tanrı her şeyi yaratabilecek güçtedir ve her şeyden daha güçlüdür. O zaman Tanri kendi kendinin kaldıramayacağı kadar ağır bir taş yaratabilir mi? Tanrı her şeyi yaratabilecek güçtedir ve her şeyden daha güçlüdür. O zaman Tanrı kendi kendinin kaldıramayacağı kadar ağır bir taş yaratabilir mi? Eda BOZDEMİR
Sayfa 7
MEDİTASYON Meditasyon, çok basitçe ifade etmek gerekirse, zihnimize doğru şeyleri düşünmeyi öğretmenin bir yoludur. Meditasyon ruhun içsel sakinliğini deneyimlemek için, içimize doğru yaptığımız bir yolculuktur,hedefimizi gerçekleştirmek üzere,içsel gücümüzün yetişip gelişmesini sağlar. Araştırdığımızda binlerce meditasyon tekniği, nefesli, nefessiz, ışıklı meditasyonlar, renklerle meditasyonlar ve daha bir sürü çeşit çeşit teknikler ile tam bir karmaşa hakimdir. Haliyle insanın kafası karışabiliyor.Tüm kültürlerde meditasyonun özü aynıdır. Meditasyon diye tüm bildiklerinizi bir kenara koyarak incelemenizde fayda var çünkü meditasyonun temeli tektir. Her ruhsal öğretide, (tasavvuf, Taoizm, zen (zazen) , paganizm, Budizm) bu teknikler değişmez, ortaktır. Meditasyon, birçok kültürde ve dinde uygulanan manevi bir arınma tekniğidir. Uyanıklık ve konsantrasyon çalışmalarıyla kişi kendini toplar ve zihnini, ruhunu dinlendirir. Öncelikle meditasyonda zihin boşaltılır ve zihni boşaltmayı öğrenmek gerekir. Siz zihni boşalttığında derin bir huzura ve farkındalığa ulaşırsınız. İşte tam bu anda, tam bu derin öze temas ettiğiniz anda, ruhunuzdan bilincinize bir akış, bir aydınlanma, bir farkındalık akar ve hayata dair bir farkındalık-uyanış ve berrak bir görüş kazanırsınız. Buradaki tefekkür yani derin düşünme “felsefi bir sorgulama” değildir. Burada zihin arındırılır. Tabiri caizse, camı zihin olarak kabul edersek, kirli camı temizler ve berrak camın ötesindeki hakikati izlersiniz. Cam kirliyken yani binlerce düşünce beynimizde iken hakikati göremeyiz, ne zaman ki cam temizlenir, o zaman camın ötesindekini görebiliriz. İşte bu zihnin ötesindeki hakikate temas etme işlemidir ki bu noktada siz müdahale eden veya yargılayan değil sadece ama sadece gözlemci yani ruhsal öz olursunuz. Transandantal Meditasyon(TM) için: "Biz meditasyonu tanımlarken onun çok dinlendirici, sakin ama artmış bir uyanıklığın da olduğu ve genellikle iç mutluluğu yaşatan öznel bir deneyimi kazanmak amacıyla tekrar tekrar yapılan zihinsel bir teknik olarak tanımlarız" denilmektedir. İrem DEMİRCİ
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ? ]Türkçe, Dünya'da en zor öğrenilen diller arasında ilk üçtedir. ]Kutup ayıları 40 km hızla koşabilir ve 1,8 metre yükseğe sıçrayabilir. ]Okyanuslarda bulunan tuz miktarı,tüm kıtaları 150 metre derinlikte kaplayacak kadar fazladır. ]Bir salyangoz 3-4 yıl boyunca uyuyabilir. Bu süre içerisinde besine ihtiyaç duymaz. ]2 bin km uzunluğundaki Büyük Mercan Resifi,Dünya üzerinde yaşayan en büyük canlıdır ]Dünya genelinde en nadir bulunan göz rengi yeşildir. ]Dünya genelinde en nadir bulunan göz rengi yeşildir. ]Baykuş, mavi rengini görebilen tek kuştur. ]Aldığımız her 1 kg için, vücudunuz 20 km yeni
damar üretir. ]Beyaz İphone'un siyah İphone'dan daha pahalıya
satılması, ırkçılık karşıtı gruplar tarafından dava edilmiştir. Pelin FİDANCI
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
UÇAN HALI
COLMAR / FRANSA
Eğer sizler de mimari, tarihi ve her sokağında ayrı bir güzellik olan bir yer düşlüyorsanız Colmar tam size göre bir yer. Kuzeydoğu Fransa'da Alsace bölgesinin üçüncü büyük komünüdür. Haut-Rhin bölgesinin ve Colmar bölgesi vilayetinin merkezidir. Ren nehrinin batı yakasında bulunuyor. Kanallarıyla markalaşmış olan Venedik burada da karşımıza çıkıyor ve Colmar'da "Petite Venise" yani "Küçük Venedik" diye bir kısım var. Kasaba Alsas Şarap Yolu boyunca yer alır. Hatta Strazburg'dan başlayan Seelestadt, Colmar ile devam edip Mulhouse sırtlarında sona eren, 170 km.lik bir şarap yolu mevcut. Bu şarap yollarında yürüyüş keyifli bir gezi alternatifi olabilir. Colmar; 9.yüzyılda kurulmuş ve çok iyi korunmuş eski bir şehir olduğu için özellikle mimarisiyle ünlüdür. Yapılar ise biraz Alman biraz Fransız mimarisini taşıyor, hepsi rengarenk... Isenheim Altarpiece ile Unterlinden Müzesi gezilecek yerlerin başında gelir. Ahmet ÇİTKÖYLÜ
BİR ÇINAR DEVRİLDİ Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli'dir. Aslen Van Gölü kıyısındaki Ernis köyünden olan Yaşar Kemal, ailesi ile birlikte Adana'ya göç etmiştir. Yolculuk sırasında yol kenarında kundak bezine sarılı gördükleri bebeği de yanlarına alırlar. Üvey ağabeyi küçük Kemal'in gözü önünde camide namaz kılan babasını kan davası yüzünden öldürür. Yazarımız, küçük yaşta bir kaza sonucu sağ gözünü kaybeder. Ortaokula devam ederken bir yandan da fabrikada işçilik yapar. Daha sonra okulunu bırakarak çeşitli işlerde çalışır. Irgat kâtipliği, traktör şoförlük, Halkevi kitaplığında memurluk da bu işler arasındadır. 17 yaşındayken siyasi nedenlerden dolayı tutuklanır. İkinci kez tutuklanıp çıktıktan sonra Cumhuriyet Gazetesi'nde röportaj yazarlığı yapmaya başlar. Gazetenin yurt haberleri servisini kurar ve 1963 yılına kadar yöneticiliğini sürdürür. Gazeteden ayrılınca roman yazmaya ağırlık verir. Abidin Dino ve Arif Dino ile tanışması onun edebî alanda açılımını sağlar. 1953-1954 yıllarında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan daha sonra da kitaplaştırılan İnce Memed 40 dile birden çevrilmiştir. Ayrıca Yaşar Kemal, Nobel Edebiyat Ödülüne aday gösterilen ilk Türk yazar olma özelliğini taşır. 2000'li yıllara kadar hemen hemen her yıl aday olan Kemal, maalesef ödülü hiç alamamıştır. Bu durumu kendi cümlesiyle "Nobel'e 1973'ten beri adayım ölene kadar da aday olacağım." şeklinde belirtmiştir. Bununla beraber Yaşar Kemal Fransızların en üst düzey nişanı olan LÉgion d'honneur'a layık görünen ender isimlerden biridir. Yaşar Kemal gerek edebî gerekse barışçıl, vatansever ve eşsiz kişiliği ile örnek alınması gereken yegâne insandır. Onun da dediği gibi "İnsan evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar." Ruhun şad olsun koca yürekli adam.
Ilgın Nehir AĞCA
AYIN ÖĞRENCİLERİ
OKULUMUZ 18 MART ORATORYO GRUBU GÖSTERDİKLERİ BAŞARILAR VE ÖRNEK DAVRANIŞLARINDAN DOLAYI MART AYI ÖĞRENCİLERİ SEÇİLDİLER. BAŞARILARININ DEVAMINI DİLİYORUZ.