19 MAYIS’TA YASTAYDIK Celal Toraman Anadolu Lisesi İM İZ LB KA
A
Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır. Mayıs 2014 Sayı:80
D A’
M SO
TENEFFÜS ACI KAYBIMIZ; SOMA
Ne yazık ki dünyada, işçi ölümlerinde birinci sırayı hiçbir ülkeye kaptırmayan Türkiye’mizde acı bir olay gerekleşti. 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’da bulunan maden kömürü ocağında çıkan yangın sonucu yüzlerce maden işçisi hayatını kaybetti. Sadece vefat eden işçilerin ailelerinin değil, tüm Türkiye’nin yüreğine ateş düştü. Dünya ülkelerinin de birçoğu bu olaydan haberdar oldular ve Türkiye’ye baş sağlığı dileklerinde bulundular. Ülkemizde milli yas ilan edildi. Biz de CTAL ailesi olarak olayın ertesi günü siyahlara büründük ve diğer Burhaniyelilerle birlikte bu acıyı paylaştık. Keşke gidenleri geri getirseydi; ama getirmedi… Biz burada sınavlarımızın derdine düşmüşken, hayatımızın çok sıkıcı olduğundan bahsederken, tüm istediklerimizin gerekleşmesini isterken diğer yanda birçok çocuk yetim kaldı. Bu hazin olayın sebebi ne olursa olsun, bundan sonra ne yapılırsa yapılsın yüzlerce maden işçisinin yakınlarının kalplerinde ömürleri boyunca asla kapanmayacak bir yara açıldı. Anneler ve babalar oğullarını; gencecik kadınlar eşlerini; küçücük çocuklar babalarını kaybettiler, hayallerini yitirdiler. Ama unutmamalıyız ki bizim asla yitirmememiz ve hayatımızın sonuna dek sahip çıkmamamız gereken bir hazinemiz var; vicdanımız… Başta vefat eden işçilerin yakınları olmak üzere tüm Türkiye’nin başı sağ olsun. Dualarımız, bir avuç kömür için bir ömür verenlere… Mehmet EĞİNLİ
CTAL VE BAL’IN BURSA-ANKARA-ESKİŞEHİR KÜLTÜR-SANAT TURU Celal Toraman Anadolu Lisesi ve Burhaniye Anadolu Lisesi, Cengiz KÖNEN ve Mehtap KÖNEN’in organize ettiği kültür-sanat gezisini 9 öğretmen ve 60 öğrenci ile başarılı bir şekilde gerçekleştirdi. İki okulun ortak projesi kapsamında düzenlenen gezide 2 Mayıs Cuma akşamı Bursa’da Senfoni Orkestrası eşliğinde İdil Biret konseri izlendi. Gezi, ertesi gün sabah Ankara’da Anıtkabir turu ile devam etti ve sırası ile 1. Meclis, 2. Meclis, Bugünkü Meclis ziyaret edildi. Balıkesir CHP Milletvekili Nedret AKOVA da grubu Meclis’te öğlen yemeğinde ağırladı. Kültür turunun 3 Mayıs programı , akşam Ankara Devlet Tiyatrosu Altındağ sahnesinde Nalınlar adlı oyunun izlenmesi ile noktalandı.
4 Mayıs Pazar günü Anadolu Medeniyetler Müzesi’nin ve Koç Müzesi’nin gezilmesi ile Ankara etkinlikleri sona erdi. Ankara'nın ardından Eskişehir'e geçen grup, Eskişehir’de sırasıyla Devrim otomobilini, Odunpazarı evlerini, Çağdaş Cam Sanatları ve Balmumu Heykelleri Müzesini ziyaret etti. Daha sonra, Eskişehir Şehir Tiyatroları Opera Sahnesi’nde izlenen Fehim Paşa Konağı adlı oyun ile Kültür-Sanat turu sona erdi. Bu keyifli turun ardından 5 Mayıs Pazartesi sabahı Burhaniye’ye dönüldü. Hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin yoğun etkinlik programından çok büyük zevk aldığı yapılan yorumlardan anlaşıldı.
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
Sayfa 2
ŞAİRİMİZİ TANIYALIM
MURATHAN MUNGAN
İSİMSİZ AYRILIK
21 Nisan 1955 tarihinde, İstanbul'da dünyaya geldi. Mardinli bir ailenin çocuğudur. Babası Avukat İsmail Mungan, annesi Habibe Mungan'dır. İlkokul, ortaokul ve lise yılları Mardin'de geçti; Mardin Lisesi'nden mezun oldu. Mardin, eserlerinde sıkça kullandığı mekânlardan birisi oldu. Bu çevrenin taşıdığı farklı kültürel yapıyı, insan olgusunu eserlerine başarılı bir şekilde yansıttı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nü bitirdi. Aynı bölümde master’ını tamamladı. Gazete ve dergilerdeki ilk yazılarını 1975’te yayımlayan Mungan, yazı hayatı boyunca şiir, öykü, roman, deneme, tiyatro oyunu, sinema yazısı, senaryo, masal, şarkı sözü gibi farklı türlere ait eserler verdi.
Ruh bedenden çıkar da Sen kalpten çıkar mısın? Gözüm kaldı yollarda Ansızın döner misin? Ağlıyorsun sessizce Yollardadır hep gözün Ay gülümser gizlice Sende var biraz hüzün
FAY Kaç kişiyim bu yalnızlığın ortasında Bir boğa, bir leopar Arena ve Opera İyot ve Rüzgâr Arsenik ve Sözcükler arasında Yüzüm çalılıklarla kaplı Aralayan gözü pek avcılar İçin parslar geziyor kuytularında İyi yürekli bir canavar saklanıyor Yazdıklarımın ve yüzümün satırlarında Kendim için büyük bir tehlikeyim artık İlerliyorum İçimdeki yer çatlağı boyunca..
Kader bize gülmedi İkimiz de özledik Sonbahar yine geldi Bu yıl boşa bekledik Hayri Berkay Özberksoy
Eylül Dilan BALABAN
e-Twinning Projesi
KOMŞUMUZU TANIYALIM Celal Toraman Anadolu Lisesi, Yunanistan’ ın Veria şehrinden “ 3rd High School of Veria” okuluyla sürdürdükleri “Let’s Meet Our Neighbor” ( Komşumuzu Tanıyalım) e-Twinning projesini öğrencilerin Resim Öğretmeni Semiha Kurt rehberliğinde hazırladıkları “Art mail” ( posta sanatı ) çalışmalarını postalayarak sona erdirdiler. Proje İngilizce Öğretmeni Hatice Şahan rehberliğinde gönüllü öğrenciler tarafından sürdürüldü. Proje kapsamında özellikle savaş ve barış temaları üzerinden iki ülkenin ortak değerleri, ortak tarihleri incelenerek sahip olduğumuz benzerlikler, savaşın yıkıcı etkileri, komşumuzdan miras kalanlar, komşuya mektup, barışa çağrı gibi çalışmalar hazırlandı. İki okul da, öğrencilerin gönderdikleri postalardan oluşan sergi düzenleyecekler.
RESİMLERİMİZ GÖRÜCÜYE ÇIKTI 2013-2014 öğretim yılında açılan resim sergisinde gençlerin yıl boyu yaptıkları çalışmalar sergilenmiştir. Bu çalışmalar 9-10-11. sınıfların çalışmalarıdır. Ayrıca ders dışı eğitim çalışmasına katılanların çalışmaları da sergide yer almaktadır. Bu çalışmalar karakalem, çizgisel, doku, pastel boya ve yağlı boya çalışmalarıdır. Özellikle yağlı boya çalışmalarında 11/A-B sınıfları özverili bir şekilde çalışmışlardır. Bütün öğrencilerime ve özellikle 11/A resim grubu ve 11/B resim grubunda Gülferda Cüdamal ve İlknur Eyrice'ye teşekkür ediyorum. Ayrıca 11/A'daki resim grubundan Ecehan, Simge, Naime, Büşra, Deniz, Sevilay, Arda, Ahmet, Hanife, Emine ve Gamze'nin emeklerine teşekkür ediyorum. Başarılı bir yıl geçirdikBu başarının gelecek yıllarda da sürmesini diliyorum.Sergimize teşrif eden ilçe Milli Eğitim müdürümüze ve müdür yardımcımıza Semiha KURT ve okul müdürümüze de gönülden teşekkürlerimi sunuyorum.
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Sayfa 3
Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
MÜZİK DÜNYASI Manga
2001 sonlarına doğru kurulan ve Eurovision tarihimizde en iyi ikinci dereceyi bize kazandıran(2.lik) grubun vokalini Ferman Akgül yapıyor. Grubun oluşum hikayesi ; Yağmur Sarıgül(Gitar)'ün barlarda çaldığı gruptan ihraç edilmesiyle başlamış. Ve grubun diğer üyelerinin Ferman Akgül (Vokal) Cem Bahtiyar (Bas Gitar), Özgür Can Öney (Davul) eklenmesiyle serüven başlar… 2004'te "Manga" adlı albümlerini çıkarırlar… 2009'da MTV Avrupa müzik ödüllerinde Avrupa'nın en iyi sanatçısı ödülünü kazanmasıyla grup tam anlamıyla ününe kavuşur… 2010'da "We could be the same" adlı şarkılarıyla ülkemizi Oslo'da, Eurovision'da temsil ederler.. Yarışmadan sonra Balkan Müzik Ödülleri'nde Balkanlar'ın en iyi grubu ödülünü de kazanırlar… Grubun en son albümünün adı ise " Işıkları Söndürseler Bile'' dir.
Conchita Wurst Eurovision'un son kazananı… Gerçek adıyla Thomas Tom Neuwirth'ı duymayan kalmamıştır sanırım. Daha yeni kariyerine başlayan Conchita'nın memleketi Avusturya.. Şarkıcı,. 2012'de Avusturya'nın Eurovision şeçmelerine katılmış ama kazanamamış. Daha sonrasında 2014'te yine seçmelere katılmış ve bu kez ülkesini temsil etmeye hak kazanmıştır. "Rise Like a Phoneix" şarkısıyla Eurovision'u 2015'te Avusturya'ya taşıyan Wurst'un dış görünüşü biraz garip gelebilir. Ama günümüzde dış görünüş, tercihler, zevkler bakımından tartışmalar istemediğimden o konuyu anlatmaya gerek duymuyorum. Bu dünyada herkes özgür ve eşit olmalı belli sınırlar kapsamında. Yarışmadan sonra şarkısı bir çok ülkelerin müzik listelerinde 1 numara olmayı başardı. Son olarak The Graham Norton Show'a katılan şarkıcı kaliteli bir albüm çıkarıp "Grammy" kazanmak istediğini belirtmiştir.
Justin Timberlake 31 Ocak 1981'de doğmuş Justin Timberlake. Aynı zamanda ABD'li şarkıcı hem söz yazarı, oyuncu, yapımcı ve iş adamı… Kariyerine 1995 kurulan "N Sync" erkek grubunda başlar. Timberlake'in en meşhur şarkılarından bazıları şunlar; "Tearin'", "Up My Heart" , "TKO" ," Mirrors". Ayrıca, şarkıcı 26 Mayıs'ta, İstanbul' da konser veriyor…
Ahmet ERTUNÇ
BU BEN MİYİM? Öğrenci olmak zor, yorucu… Sürekli bir yarışın içindeyiz, sürekli koşuyoruz, sürekli bir şeyler öğrenmek zorundayız ve kimseden geri kalmamalıyız. Rakiplerimiz var. Bizi geçmek için yarışan insanlarla dolu çevremiz. Ayağımız tökezlese geride kalıyoruz, düşsek elimizi tutup kaldıran yok. Her şeyi tek başımıza halletmek zorundayız. Her şeyi doğru yapmalıyız. Çünkü; 4 yanlış 1 doğruyu götürüyor. Çoğu zaman nefes nefese kalıyoruz. Etrafımıza baktığımızda korkuyoruz. Evet, korkuyoruz. Çünkü; etrafımız bir hatamızı arayan gözlerle dolu. En ufak hatamızı yüzümüze çarpan puanlar ve sıralamalar var. Önümüze bir kâğıt konuluyor ve “Yap !” deniliyor. Çoğumuz yapamıyoruz. Ve sonra karşımıza bazı sayılar çıkıyor. Buna “not” deniyor. Biz kâğıda bakıyoruz, kâğıt bize... “ Bu ben miyim ?” diye bir soru geçiyor içimizden “Bu ben miyim ?”… En sonunda sınav diyorlar. “ 3 saatin var, başarılar.” “3 saatte başarımın ne kadarını görebilirsin ki?” demek istiyoruz, diyemiyoruz. Sonra kalemler oynuyor, silgiler küçülüyor, zaman daralıyor… Birkaç hafta sonra “sonuçlar” açıklanır. Bazılarımıza “Başaramadın !” bazılarımıza “Başardın, tebrikler !” kartı geliyor. Ağlıyoruz… Sevinçten mi? Belki… Başarabildiysen sorun yok ama ya başaramadıysan? Ailenin baskısı, öğretmenlerinin şaşkınlığı, arkadaşlarının üzüntüsü… En zoru da tüm arkadaşların sevinçle özgürlüğe koşarken senin, zincirlerine bağlı kalıp onların gidişini izlemen olsa gerek. Arkada kalmak hep zordur. Bir günde olup biten hiçbir sınav bizim seviyemizi tam olarak belirleyemez, biliyoruz. “Sistem bu “ deyip kenara çekilmekten de yorulduk, söylüyoruz. “Çalışıyor musunuz?” diye sorarsanız eğer; deniyoruz… Ama, eğer o kâğıda bakıp “Bu ben miyim ?” diyorsak ve içimizi kemiren o pişmanlık duygusundan sıkıldıysak, sanırım bir şeyler yapma vakti geldi. Bu sistemi değiştirebilecek tek kişi biziz. Unutmayın, inanmak başarmanın yarısı falan değil; sadece biraz çaba… Belki de istersek ve biraz daha fazla çalışırsak yaparız. Yapamaya da biliriz. Her şey bize bağlı, iyi şanslar. Nergis Reyhan Ağır
TRAFİK SEMİNERİ
Trafik karayolları güvenlik stratejisi ve eylem planı çerçevesinde 2013-2014
eğitim- öğretim dönemi içerisinde öğrencilere yönelik olarak hayata geçirilen Trafik Dedektifleri Projesi kapsamında 23.05.2014 tarihinde 9. Sınıf öğrencilerine trafik eğitimi semineri yapıldı. 130 kişiden oluşan öğrenci grubuna, Komiser Yardımcısı Taner Akçin, Başpolis Memurları Murat Özcan ve Erol Aslan tarafından bilgiler verildi.
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Sayfa 4
Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
MEZUNİYET BALOSU Aylardır hatta yıllardır beklediğimiz mezuniyet balomuz geldi de geçti! Aslında her lise öğrencisi bu günü bekler, o güne kadar elbise modellerine bakılır, saç makyaj bir anda tartışma konusu oluverir. Son sınıfa geldiğinizde YGS-LYS hengamesi içerisinde hayaller gerçekleştirilmeye çalışılır. Ve o gün geldiğinde her şey için hazır olduğunuzda, belki de aynı dönemdeki arkadaşlarınızla geçireceğiniz vaktin bir avuç kum gibi olduğunu fark edersiniz. Gün geçtikçe elinizden kayıp gider ve korkarız ki okul sonunda çoğunu da yitirirsiniz. Ama keyfinizi kaçırmayın, lise size dostların en güzelini de verebilir, zira biz bile dostlarımızı son senemizde bulduk. Moralinizi bozmayın, asıl akıllarda kalacak olan 4 sene boyunca yaptıklarınız, konuşmalarınız, gülüşmeleriniz olacaktır. İşin balo kısmına gelirsek lisede yaşayabileceğiniz en güzel olaylardan biri de bu. Ne giydiğiniz tabii ki önemli ama asıl olan ne kadar eğlendiğinizdir bizce. Alt sınıflar eleştirmeyi çok severler –itiraf etmeliyiz ki biz de öyleydik- ama bu sene ellerine bir şey veremeyeceğiz. Çünkü bizim dönemimizde herkes kendisine yakışanı giymesi gerektiğinin farkındaydı, ancak böyle eğlenebilirdik ki öyle de oldu. Size tavsiyemiz sizin de böyle yapmanız, topluluktan sıyrılmaya çalışmak yerine bütünün anlamlı bir parçası olmanız J. Kendi balonuzu hayal ederken kimin nasıl gülünç bir duruma düşeceğini düşünmeyin, gülünç duruma düşen siz de olabilirsiniz. Balo hakkında ayrıntıları verecek olursak 9’da herkes Artemis’teydi. Yemeğimizi yedik, 12’ye kadar eğlendik. Daha sonra herkes geceyi tamamlamak için istediği mekana geçti. Ayrıca bu yıl bazı arkadaşlarımız için hoş sürprizler oldu, sizin için de olabilir J. Bu güzel organizasyon için Eylül ve Burak arkadaşlarımıza teşekkürü borç biliriz. Son olarak sakın unutmayın; gece sonunda kendinizi topuklu ayakkabıyla kasap havası oynarken ya da oryantal yaparken bulabilirsiniz. Tabularınızı yıkın ve ben asla dans etmem demeyin bizce! Anı YILDIRIM Hale AKANSU
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ 1978 yılında Kayseri Üniversitesi adı altında kuruldu. 1969 yılında Hacettepe Üniversitesi’ne bağlı olarak açılan Gevher Nesibe Tıp Fakültesi ve 1977 yılında kurulan Kayseri İşletme Fakültesi, Erciyes Üniversitesi’nin nüvesini oluşturmuştur. Kayseri’deki diğer iki yükseköğretim kurumu olan ve 1967’de kurulan Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü’nü İlahiyat Fakültesi olarak; 1977’de kurulan Kayseri Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi’ni Mühendislik Fakültesi adıyla bünyesine alarak 1982 yılında Erciyes Üniversitesi adını almıştır. Üniversite, adını, şehrin 15 km. güneybatısında yer alan 3916 metre yükseklikteki Erciyes Dağı’ndan almaktadır. Erciyes Dağı, Türkiye’nin en önemli kış ve kayak sporları merkezidir. Erciyes Üniversitesi bugün toplam 18 fakülte, 4 yüksekokul, 9 meslek yüksekokulu, 7 enstitü, 6 bölüm, 33 araştırma merkezi ve 1350 yataklı gelişmiş bir uygulama hastanesi ile hizmet vermektedir. Gevher Nesibe Hastanesi’ne ek olarak Kalp ve Damar Hastalıkları Hastanesi, Organ Nakli ve Diyaliz Hastanesi, Onkoloji Hastanesi, Çocuk Hastanesi ve Kemik İliği Nakil ve Kök Hücre Tedavi Merkezi,. bölgenin en önemli sağlık kuruluşlarıdır. Erciyes Üniversitesi’nin temeli, 1968 yılında Hacettepe Üniversitesi bağlı olarak kurulan Gevher Nesibe Tıp Fakültesi ile atılmıştır. Üniversitenin kuruluşu ile mevcut bulunan Tıp Fakültesi’nden, İktisadi ve İdari Bilimler, İlahiyat, Mühendislik ve Fen-Edebiyat Fakülteleri hizmete girmiştir. 1992 yılında Mimarlık Fakültesi ile Güzel Sanatlar Fakültesi; 1993 yılında Yozgat Mühendislik-Mimarlık Fakültesi; 1995 yılında Veterinerlik Fakültesi; Yozgat İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Fen-Edebiyat Fakültesi; 1997 yılında Nevşehir İktisadi ve İdari Bilimler; Diş Hekimliği ve İletişim Fakülteleri; 2002 yılında Eğitim Fakültesi; 2003 yılında Hukuk ve Eczacılık Fakülteleri ve 2005 yılında ise Develi Seyrani Ziraat Fakültesi eklenmiştir. Yüksekokullar; Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Kayseri Atatürk Sağlık Yüksekokulu, Sivil Havacılık Yüksekokulu, Yabancı Diller Yüksekokulu, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu, Nevşehir Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu, Nevşehir Sağlık Yüksekokulu ve Yozgat Sağlık Yüksekokulu’dur. Meslek yüksekokulları; Kayseri Meslek Yüksekokulu, Halil Bayraktar Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, Safiye Çıkrıkçıoğlu Meslek Yüksekokulu, Kocasinan Meslek Yüksekokulu, Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu, Nevşehir Meslek Yüksekokulu, Yozgat Meslek Yüksekokulu ve Develi Meslek Yüksekokulu’dur. Erciyes Üniversitesi Yozgat ve Nevşehir Kampüsü’nde bulunan fakülte, yüksekokul ve meslek yüksekokulları daha sonra kurulan Yozgat Bozok ve Nevşehir Üniversitelerine bağlanmıştır. İsmet VAROL: Tıp Fakültesi Orhan AVCU: Veterinerlik Fakültesi Züleyha KIZMAZ: Mekatronik Mühendisliği Mert ÇELİKTAŞ: Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Özge BULUT: Japon Dili ve Edebiyatı Selin TOZLUK Ayça ÖZÇATAL
2012 YILI OKUL BİRİNCİMİZ ZEYNEP’TEN MEKTUP VAR Herkese merhaba. Ben Zeynep AYDIN. CTAL’den 2012’de mezun oldum. İstanbul Üniversitesi’nde Hukuk okuyorum ve ne yalan söyleyeyim lise günlerini çok özlüyorum. Tiyatroyu, sahneyi ç o k ö z l ü y o r u m . Öğretmenlerimi, arkadaşlarımı da öyle. Ama şanslıyız ki pek kopmadık henüz. “Niye özlüyorsun ki“ dediğinizi duyar gibiyim ama kazın ayağı öyle değilmiş. “Gideceğim, kurtulacağım işte” diye hazırlandığım sınav geçip sonuçlar açıklanınca “Anneee ya ben çok özleyeceğim ama buraları” oluverdim. O yüzden tadını çıkarın doyasıya o günlerinizin. “Anlatsana nasıl oralar” diyecek olursanız da bir İstanbul âşığı olarak, “Evet kesinlikle İstanbul’da öğrencilik anlatılmaz yaşanır” derim herhalde sizlere. Hani “Büyük şehrin imkânı da çoktur” derler ya gerçekten de öyleymiş. İnsan küçük yerde büyüyünce ne kadar az kirlendiğini anlıyor. Bu şehre gelince seviniyor ama insanların bir yandan da kendini ne kadar geliştirdiğini görünce “Peki benim farkım ne?” sorgulamasına giriyor ister istemez. O yüzden size naçizane şunu söyleyebilirim ki hayat gerçekten bizim güzel Burhaniye’mizden ibaret değil insanlar “Ne yaparım, nasıl kendimi geliştiririm, hangi kitabı okusam okumasam?” derdinde. Bırakın İngilizcemi geliştireyim, pek çoğu Fransızca, İtalyanca da biliyor liseden. Bu yüzden hani hep der ya büyükler “Oku yavrum oku” diye sanki çok yaşlanmışım gibi hissettirdi birden ama gerçekten okuyun ne bulursanız size yarayışlı. Evet abla tavsiyesi misali saçmalamacalarımı geçecek olursak “Sen ne yapıyorsun?” diye soracak olursanız anlatayım biraz. Bizim okulda dersler yıllık yani ilk dönem vizelerim ikinci dönem finallerim var. Aaa ne rahat diye düşünebilirsiniz ama gerçekten hiç de öyle değil. Hukuk denince derler ya koca koca kanunlar kitaplar işte bütün o sene boyunca ne gördüyseniz hepsinin yükü binince sene sonuna biraz stres yaratmıyor değil. Ama İstanbul Hukuk gerçekten çok güzel eğer ben tarihi seviyorum diyorsanız. Muhteşem bir doğası var yüzyıllardır bozulmamış. Üniversite deyince bir ekol misali akla gelen o ihtişamlı kapıdan giriyorum her gün ve bütün kaosuna karmaşasına rağmen “İyi ki buradayım” diyorum . Düşünsenize Türkiye’nin en büyük amfisinde ders dinliyorsunuz 1000 kişilik, Atatürk’ün ziyaret ettiği amfidesiniz. Bir taraftan çıkınca Süleymaniye bütün ihtişamıyla öbür tarafı Sultanahmet, Kapalıçarşı, Gülhane’de bir ceviz ağacı. Ne biliyim bütün gürültüsüne rağmen bulmayı bilene çok da huzurlu bir yanı var gerçekten. “Hukuk okumaktan umduğunu buldun mu?” derseniz de okulun ilk günü profesörlerimiz cüppeleriyle bütün ihtişamlarıyla karşımıza dikildiklerinde anladım ki hani sadece adı değil olay Türkiye’nin dört bir yanında kitapları okutulan hocaların dersine girme şerefine ermiş olmak ne biliyim özel hissettiriyor sanırım. Ve bu donanımda insanlar anlatınca dersleri ben pek bir kapıldım bu avukatçılık oyununa. Ne kadar adaletlidir dünya bilinmez ama bir ucundan tutup elimden geleni yapmaya çalışacağım işte. Tıpkı bu çarkın diğer neferleri sizler gibi. Siz de sınav geçince anlayacaksınız zaten sınav hiçbir şey değil koca bir dünyaya açılan küçük kapıcıklar. Dilerim istediğiniz kapıdan girer gönlünüzden ne geçiyorsa ona sahip olur onu yaşarsınız. Herkese bol sağlıklı, huzurlu ve başarılı bir yolculuk diliyorum bu koca dünyada.. Zeynep AYDIN
BU ÇOCUK KİMİN? Adam oğlunu arabasıyla okula götürüyor. Yolda bir kaza oluyor ve baba ölüyor. Çocuk ağır yaralı. Ambulans geliyor, çocuğu hastaneye kaldırıyorlar. Çocuğun hemen ameliyat olması gerekiyor. Ameliyat masasına yatırıyorlar. Çok geçmeden cerrah içeri giriyor ve çocuğu görür görmez; -Ben bu çocuğu ameliyat edemem, bu çocuk benim oğlum. Acıklı öykümüz bitti… Ne olup bitiyor? Çocuğun iki babası mı var? Hayır iki babası yok. Babalardan birisin üvey mi? Hayır. Cerrahın oğlu yaralanan çocuğa çok mu benziyor? Hayır. Yanıt son derece doğaldır. Beynimizin nasıl kalıplara girdiğine çok güzel bir örnektir bu bilmece. Beynimiz öylesine kalıplaşmıştır ki cerrahın kadın olabileceğini yani çocuğun annesi olabileceğini düşünemiyoruz bile. Kadın – erkek eşitliğinden yana olabiliriz ama eşitsizlik biz ayrımına varmadan beynimize işlemiş. Tuğba ÖZTÜRK
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
Sayfa 5
BİLGİ KUTUSU BİYOLÜMİNESANS Çocukluğu ağaçlardan ve ormanlardan uzak geçenlerin bilemeyeceği bir tat, geceleri ağaçların tepelerinde gezinip ateş böceği yakalamak. Onları kibrit kutularında biriktirmek ve karanlıkta kibrit kutularını açıp, içlerindeki büyülü ışıkları izlemek. “Bende dört tane yeşil var. Sen kaç tane buldun?” “Benimkiler sarı, bir tane de turuncu var.” Çocukları olduğu kadar büyükleri de etkileyen bu canlıların ışık çıkarmak için enerjiye gereksinimleri yok. Bu işi kimyasal olarak yapıyorlar. Laboratuvarda bir iki maddeyi karıştırıp ışık elde ettiğinizi düşünün. Tabii, ateşböcekleri ışık elde etmek için bu kadar bilinçli davranmıyorlar. Sadece birbirlerini etkilemek için ışık saçıyorlar! Romantik anlara eşlik edebilecek kadar güzel olan bir başka görüntü de denizlerde… Yakamoz seyredip sandal sefası yaparken, küreğin suya dalıp çıkarken yarattığı parıltıların birhücreli canlıların eseri olduğunu kim düşünür? Birçoğumuzun ay ışığının sudaki yansıması sandığı yakamoz aslında birhücreli bazı canlıların sudaki davranışlarından başka bir şey değildir. Dinoflagellatlar adı verilen bu canlılar dalgaların kıyıya vurması, geminin geçmesi ve yüzen insanların hareketleri gibi mekanik uyarılardan etkilenerek ışık oluştururlar. Bu organizmalar ritmik özellik taşırlar, yani sadece geceleri ışık verirler. Okyanuslardaki “red tide” olayını gerçekleştiren Noetiluca ve Gonyanlax adlı dinoflagellatlar da bu tip organizmalardır. Bunlar sayıları arttığında, gündüz denizin kırmızı, kahverengi ya da sarı olmasına yol açarlar, geceleri de ışık verirler. Dünya'da üç körfezde bu olay doğal ışık gösterilerine dönüşecek kadar yoğun olarak g e r ç e k l e ş m e k t e d i r. P o r t o R i k o ' d a Fosforesan Körfezi'nde Pyrodinium Bahamense türünün, Kuzey Borneo'da Sandakan Körfezi'nde ise Noetilaca Miliaris ve simbiyotiklerinin doğal ışık gösterileri görülmeye değer olanlarıdır. Elif Nur ÇETİN
YEMEK YEMEK İÇİN AÇMA KAPAMA DÜĞMESİ Belirli beyin hücrelerine gönderdikleri sinyaller sayesinde bilim adamları bir fareyi aç olmadığı halde yemek yemesini ve tok olduğu halde yemek yemesini sağlamayı başardılar. Beyindeki nöronlar arasındaki bağlantıların modifikasyonu sayesinde, bir fare aç olmadığı halde yemek yemesi için gönderilen sinyaller sonucunda yemek yemeye başladı. Benzer bir uygulamada da aç olan bir farenin de yemek yeme isteği gönderilen sinyallerle sonlandırıldı. Johns Hopkins Üniversitesi’nden Sinirbilimci Seth Blackshaw, geliştirilen bu sistem sayesinde gelecekte obezite ve anoreksi gibi hastalıkların tedavilerinde önemli yolların alınabileceğini belirtti.
DEPRESYON TANISI KAN TAHLİLİ İLE ARTIK MÜMKÜN Depresyon belirtilerinin klinik olarak incelenmesi için bugüne dek herhangi bir kanıt yoktu. Avusturyalı bir grup araştırmacı, kandaki serotonin seviyesi ile beyindeki depresyon belirtileri ile bir bağlantı kurmayı başardılar. Araştırmacıların bu buluşu ile yakın zamanda depresyon belirtileri kan tahlili ile ortaya çıkabilecek.
NASA UZAYDA BİTKİ YETİŞTİREBİLMEK İÇİN ÇALIŞIYOR
WATTPAD Wattpad akıllı telefon, bilgisayar ve tablet gibi iletişim araçlarına indirilebilen hem de kendi hikayemizi yazıp, başkalarının hikayelerini okuyabildiğimiz bir uygulamadır.
NASA, geliştirdiği ‘’Vegetable Production System’’adı verilen cihaz ile Uluslararası Uzay İstasyonu’nda yiyecek bitki yetiştirilebilecek. Yeşil bitkiler, yerçekimsiz ortama karşı koymalarını sağlayacak uçuş yastıkları içinde yetiştirilecekler. ‘’Veggie’’ adlı bu projede bitkilerin daha hızlı büyümeleri için mavi ve yeşil led ışıklar kullanılmış. Bitkiler, 30 cm genişliğinde ve 37 cm derinliğinde bir bölmede yetiştirilecekmiş. Aslında projeye bir sene önce başlanmış; güvenlik çekincelerinden dolayı duyurulmaya yeni başlanmış.
Wattpad, kapıların kapalı ve ufkun dar olduğu yerlerde kapıları açıyor ve ufku genişletiyor. Wattpad okulumuzda bir çok öğrenci tarafından kullanılıyor. Wattpad’ı diğerlerinden ayıran en önemli özelliği herkesin düşüncelerini paylaşmasına olanak sağlıyor. Önerdiği kitaplarla tanımadığımız insanların hayal dünyalarını gösteriyor ve diğer bir özelliği de birçoğunun bizimle aynı yaşta olması. Okulumuzda da birçok yazar var. Bunlar: Başrolde Sen: Tuğçe BAYIRLI Dairesel Koridorlarda Köşe Kapmaca: Nilayda Nur KOCAMAN Sonbahar: Mehmet EĞİNLİ İsimsiz Melek: Ezgi KURT
ÇEVRESEL UYARILARA TEPKİ VEREBİLEN ROBOT
Bir yazar veya okuyucu olarak sizi de hayal dünyamıza bekliyoruz.
Tuğba ÖZTÜRK Celal Toraman Anadolu Lisesi Adına: Gazete Sahibi: Mehmet Arslan Sorumlu Öğretmen: Mehtap Könen Teknik Sorumlular: Elifnur Çetin, Ebru Edis, Oğuzhan Eren Düzeltmen: Mehmet Eğinli Tüm dilek ve şikayetleriniz için lütfen arayınız Tel: (266) 412 00 40 Belgegeçer: 412 05 28 www.ctal.meb.k12.tr e-posta: cetalgazete@hotmail.com Twitter: twitter.com/CtalYazarlik
Avrupalı bilim adamları tarafından, çevresel uyarıları algılayan ve onlara tepki verebilen bir robot geliştirildi. Sistemin çalışma prensibi için bal arısının sinir ağı modeli kullanıldı. Robot üzerine yerleştirilen bilgisayara bağlı kamera sayesinde, robotun kameradan gelen görüntülere geliştirilen program dahilinde tepkiler verdiği görüldü. Çalışmada, duvara monte edilen kırmızı ve mavi nesnelere yaklaşan robota, örneğin, sadece kırmızı renge sahip bir nesne için yapay sinir ağında bir algılayıcı ile bir flash etkisi oluşturuldu. Bir sonraki nesnenin kırmızı ise robotun ona yaklaştığı, mavi ise ondan uzaklaştığı gözlemlendi. Bilim adamları bir sonraki aşamada robotlara daha fazla öğrenme ilkesi ilave ederek sinir ağını genişleterek geliştirmeyi planlamaktalar. Bu sayede daha özerk robotlar geliştirmek mümkün olabilecek. Mehmet EĞİNLİ
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
KİTAP TANITIMI 1984,George Orwell'ın 1949'da yazmış olduğu ünlü politik korku distopyasıdır. Distopya romanlarının en ünlülerinden olan bu romanda yazar, insanların nasıl da apolitikleştirildiklerini nasıl da her şeyden korkan bir hale getirildiklerini çok iyi anlatır. Yıllarca süren savaşlar sonunda dünya üç büyük devletin egemenliğine kalmıştır: Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya. Aslında bu üç devletin de birbirinden farkı yoktur. Ancak kitap Okyanusya tarafını anlattığı için, diğer iki devletin durumunun çok kötü olduğu ve Okyanusya'nın pek yakında dünyanın tek hakimi olacağı düşüncesi bize sık sık empoze edilir. 1984'te Okyanusya, Doğu Asya ile müttefikti ve Avrasya ile savaş halindeydi. ancak üç devlet de o kadar güçlüydü ki, ikisi birleştiğinde bile diğerine üstünlük sağlayamıyordu. Kitabın ilerleyen sayfalarında, değişen şartlar gereği Okyanusya, Doğu Asya'ya savaş açar ve Avrasya ile müttefik olur. Bir süre sonra dengeler yeniden değişir ve bu bir kısır döngü içinde dolanıp durur. Bu yüzden tarih değiştirilmek zorundadır. Bütün
Sayfa 6
1984 gazeteler, dergiler, kayıtlı belgeler değiştirilir ve şu konuma gelinir: Okyanusya tarihin başından beri doğu asya ile savaşmaktaydı ve Avrasya ile müttefikti. Kayıtları değiştiren kişiler, çift düşün yardımıyla kayıtları değiştirdiklerini unuturlar. Doğu Asya 'artık' düşman değildir: Doğu Asya zaten hep düşmandır. Kendisi de bir parti üyesi olan eserin anti-kahramanı Winston bir şeylerin ayırdına varmıştır. Her sabah 7'de kalkıp gece yarılarına kadar Parti için çalışmak, bunun dışında başka hiçbir uğraşa sahip olmamak: hayatın anlamı gerçekten de bu mudur? Bundan gerçekten zevk mi almaktadır? Acaba gerçekten de uçak denen aleti parti mi bulmuştur? Acaba bir gün parti yazıyı da kendisinin bulduğunu iddia edecek midir? Kuşkusuz Winston bu düşüncelerini kimseyle paylaşmaz, çünkü kimsenin arkadaşı yoktur. Birine bunlardan bahsetmesi, partiye güvensizliğini belli etmesi olacaktır ki, bu da ölüm fermanını kendi eliyle imzalaması demektir. Ancak işin kötü tarafı, kendisi bile hiçbir şeyden emin olamamaktadır, çünkü partinin iddialarının tersini kanıtlayabilecek tek
bir kanıt bile yoktur,hepsi bakanlıklar tarafından ustaca değiştirilmektedir. Geçmiş bile değişmektedir. Winston herkesten ölesiye nefret etmektedir, ancak birileriyle partinin geleceği hakkında konuşurken, yüzüne o aptal, memnun koyun ifadesini yine de yerleştirmek zorundadır. Memnuniyetsizlik, parti için tehdittir ve gereken hemen yapılır. Oldukça entrikalı olan kitapta Julia’yı O’Brien’ı Büyük Birader’i tanımak okuyucuyu şaşırtıyor,yeri geldiğindeyse içinde bulunduğumuz dönemi sorgulatıyor. George Orwell'ın dehasına ve öngörüsüne saygı duymamak elde değil. Eğer fantastik,kurt adamlı vampirli kitaplardan sıkıldıysanız,distopya adı altında biraz gerçekleri okumak istiyorsanız mutlaka bu kült esere göz atın derim.
Tilbe URAL
KUKLALARLA DRAMA Drama dersinde 10/D sınıfı olarak "yapılan figürlerle doğaçlama oyun sergileme" konusuyla ilgili kuklalar yaptık. Dört gruba ayrılan sınıfımız hazırladıkları oyunları tiyatro salonumuzda tüm sınıfa sergiledi Ezgi Cucu
Biraz fazla bekledik sanki... Yen nesil konsolların zamansız çıkması üzerine "erteledik" mesajıyla boğdu Ubisoft bizleri. Ama birkaç gün önce nihayet aldık istediğimizi, heyecanla beklenen Ubisoft şaheseri Watch Dogs raflara konuldu. Bu "nays" oyundaki karakterimiz Aiden Pearce adında yakışıklı, giyimine kuşamına özen gösteren oldukça yetenekli bir hacker. Gözünü intikam hırsı bürümüş bu Aiden abimiz yeğeni Lena'nın ölümünün sorumlularının canına okuma çabasında. Bunu yaparken birçok elektronik aygıttan yararlanmak zorunda. 2003'te yaşanan büyük elektrik kesintisi sonucunda firmaların kararı sonucu -önlem olarak- şehirdeki çevresel elektronik aletlerin tümünün (trafik lambaları, sokak ışıkları, güvenlik kameraları, şifreli kapılar, ATMler vb.) CtOS adlı tek bi yönetim merkezine bağlanıyor ki bu da Aiden'ın işini oldukça kolaylaştırıyor. Olayın Chicago gibi bir metropolde geçmesi de kurgunun kusursuzluğunun belirtisi çünkü Chicago'da 10.000den fazla güvenlik kamerası bulunmakta. Aiden'ın elindeki Profiler adlı cihaz sayesinde bunların hepsini kontrol edebilme imkanımız var. Ve gerçekten bu sayede yaptığınız görevlerde, iyi planlama yeteneğiniz varsa, yumruk atmadan işinizi halledebiliyorsunuz. Diyelim ki dikkat çekmelisiniz trafik ışıklarının zamanlayıcısını bozup zincirleme kazaya sebep olmak çok zevkli bir şey! Tam siz oyundan aldığınız zevkin doruklarınayken hatta günlük hayatta hareketleriniz değişmişken birden "Sometimes You Still Lose" adlı bölümde son dakikaları oyadığınızı farkediyorsunuz :( İşte biz buna Ubisoft diyoruz. "Tadında bırakmak" işini iyi yapıyor adamlar. Ubisoft'tan beklediğimiz gibi açık dünya oyunu olmuş yine. Görev yapmaktan sıkılınca (ki sıkılmanız mümkün değil) dışarı çıkıp sokaklarda dolaşıp araç kullanabilirsiniz. İnsanların banka hesaplarına sızarak kendi hesabınıza transfer yapıp paranıza para katabilirsiniz. Grafikleri gerçekten müthiş olan bu oyunu (ah o kaplamalar gölgelendirmeler yok mu anlatılmaz yaşanır) konsolda oynamalısınız çünkü öyle her bilgisayarın oynatacağı bi oyun değil. PC'nize yeterince güvenmiyorsanız oyunu düşük ayarlarda bile satranç gibi oynarsınız ki bundan da zevk almazsınız gabila, bilemiyorum orasını. Kurguya gelecek olursak Person of Interest izleyicilerine yabancı gelmeyecek bir kurgusu var. Hatta ilk fragmanı izleyenlerin aklına da çoğunlukla "Person of Interest'ten esinlenmişler ya!" gibi düşünceler geliyor. Bununla kalmayıp daha gerçekçi yapabilmek adına oyun yapımcıları hackerlığın adabını öğrenmek için ünlü Rus dijital güvenlik şirketi Kaspersky Lab. ile aylarca çalışmışlar. Başta da belirttiğim gibi çok nays oyun olmuş her dakikası hareketli her dakikası sürükleyici. Çok geçmeden bir tane kapıp oynamanız Oğuzhan EREN gerek. İyi eğlenceler!
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
CEMİLE DUMAN
Sayfa 7
KARDEŞİMİZİ ZİYARET ETTİK ALMANYA EKİBİ DÖNDÜ
ÖĞRENCİ TANITIMI Bu ay 12/C sınıfından Cemile Duman arkadaşımızı daha yakından tanıyacağız.
Cemile 29 Nisan 1996 yılında Bandırma’da dünyaya gelir. Asıl memleketi Manyas olan Cemile henüz 1,5 yaşındayken Edremit’e ve 2 yaşındayken Burhaniye’ye taşınır. İlkokula Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda başlar ve buradan mezun olur. Lise eğitimi almak için Burhaniye dışı tercih yapması mümkün olmayan Cemile’nin yolu okulumuza düşer. Boş zamanlarını kitap okumak ve televizyon izlemekle geçiren Cemile çok iyi bir kitap okuyucusudur ve üç yıl boyunca görevli olarak çalıştığı kütüphanemizde çok emeği vardır. Cemile’nin en sevdiği televizyon programları Güldür Güldür Show ve Arkadaşım Hoşgeldin’dir. Seçimlerinden de tahmin edilebileceği gibi komedi tarzı filmleri izlemeyi seviyor. Gülmeyi çok sevse de karşısındakini güldürme yeteneğine sahip olmadığını söylüyor. Bizimle bir anısını paylaşmasını istediğimde bakın anlatıyor; “Yakın zamandalarda bir arkadaşımın kedisinin hamile olduğunu öğrendik. Öğle arası evlerine kitap almak için gittiğimizde doğumun başlamış olduğunu gördük. İçimizdeki merak duygusu ağır bastı, biz de koşarak okula gelip çantalarımızı aldık ve doğumu izlemek için eve döndük. Maalesef eve vardığımızda kedi çoktan yavrulamıştı ve biz de okuldan kaçtığımızla kalmıştık. O anki telaşımıza hala gülüyoruz. Cemile’nin şu anki hedefi okulu bitirip üniversiteyi kazanmak. Arkadaşlarımıza bir önerisi olup olmadığını sorduğumda doğru tercih yapmanın önemini vurguluyor. Yanlış yönlendirmelere kapılmayıp hedefimizdeki mesleklere göre okul tercih etmemiz gerektiğini, ailelerin ya da bir başkasının değil kendi isteklerimiz doğrultusunda hareket etmemiz gerektiğini söylüyor. Cemile’ye teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum ☺ Dilara ERDOĞAN
ANKET OKULUMUZDA YAPTIĞIMIZ ANKETTE 188 KİŞİYE SORDUK “EN BEĞENDİĞİNİZ SERİ FİLM NEDİR ?” İŞTE ALDIĞIMIZ CEVAPLAR
Güneş tepede yüzünü gösterirken Almanya seyahatimiz için Burhaniye’den çıktık yola… Yolculuk sandığımızdan uzun sürdü. Köln Bonn Havaalanına indiğimizde heyecanımız kat kat arttı. Partnerlerimiz bizi Hürth’te karşıladılar… Ve rüya gibi bir Almanya haftası başlamış oldu. İlk gününü herkes partneriyle geçirdi. Böylece Alman arkadaşlarımızı yakından tanıma fırsatı bulmuş olduk. İkinci gün Albert Schweitzer Okulunda buluşup tüm ekip olarak tanıştık ve birbirimizi tanıyacağımız etkinlikler yaptık. Gelecek günlerde yapacaklarımız hakkında konuştuk. Salı günü, uzman kişiler bize nasıl röportaj yapacağımızı, kamerayı nasıl doğru kullanacağımızı öğretti. Denemeler yaptık ve bu konudaki eksiklerimizi düzelttik. Türklerle yapacağımız röportajın sorularını hazırladık. Akşam Big Parkta Alman Bowling’i oynayarak günümüzü noktaladık. Çarşamba günü röportaj yapacağımız Türklerle tanıştık. Keyifli sohbetler ettik ve onlardan Almanya hakkında birçok bilgi edindik. Ardından öğrendiklerimizi başarılı bir şekilde uygulayarak röportajlarımızı kameraya kaydettik. Bu yorucu günün akşamında karaokeye gittik ve çok eğlendik. Perşembe sabahı trenle Köln’e gittik. İlk önce dünyaca ünlü Köln Katedralinin içini gezdik ve bu muazzam yapıyı gezmek hiç kolay olmadı. Ren nehrinde vapurla bir tur attıktan sonra tarih kokan Köln sokaklarını gezdik. Gezimiz bitince röportaj için Türk caddesine doğru yola koyulduk. Bilindiği gibi aç ayı oynamaz bu yüzden ilk işimiz karnımızı doyurmak oldu. Bir Türk lokantasında hasret kaldığımız Türk yemekleriyle tıka basa doldurduk karnımızı. Ardından işe koyulduk… Türk dükkanlarına girip biri Almanca biri Türkçe sorular sorduk ve cevapları kameraya kaydettik. Almanya’da yaşayan Türkler bizim için ellerinden geleni yaptılar. Cuma günü okula gidip yaptığımız röportajları düzenledik. Ardından herkes dağıldı ve çoğumuz alışveriş için Köln’e gittik. Tabii ki bavulumuzu enfes Alman çikolatalarıyla doldurduk.
1)Hızlı ve Öfkeli:37 2)Karayip Korsanları:30 3)Yüzüklerin Efendisi:30 4)Harry Potter:25 5)Açlık Oyunları:16 6)Alacakaranlık:13 7)Godfather:12 8)Testere:8 9)Son Durak:5 10)Star Wars:4 11)Tetikçi:4 12)Terminatör:3 13)Ölüm Yarışı:1
Cumartesi günü Almanya’da geçireceğimiz son gündü hepimiz bu rüya gibi şehirde birkaç gün daha geçirmek istiyorduk. Ama bir yandan da ülkemizi çok özlüyorduk. O gün herkes partnerleriyle zaman geçirdi çoğumuz Köln’e son bir kez daha gittik ve son alışverişlerimizi yaptık. Akşam partnerlerimizin aileleri de dahil olmak üzere herkes barbekü için okulda toplandı. Yenilip içildi güzel sohbetler edildi ve sonunda ayrılık vakti geldi… Aramızda ağlamayan yoktu. Zor olsa da Almanya’dan ayrıldık ve güzel ülkemize geri döndük. Tek kelimeyle mükemmel bir haftaydı. Hayri Berkay ÖZBERKSOY
Gülşah ÇOĞUL
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
UÇAN HALI CAM KUMSAL
CTAL JET ÜSSÜ’NDE
Sabahın erken saatlerinde vardığımız yeniliklerin başkenti Eskişehir’de ilk durağımız Eskişehir 1. Hava Kuvveti Komutanlığı’ydı. Yüzbaşı Derviş Tekiner’in rehberliğinde bizler için hazırlanmış 4 saatlik program dahilinde hava üssünü gezip bilgi aldıktan sonra F-4 jetlerinin kalkış gösterisini izledik. Bize gösterdikleri ilgi ve alakadan dolayı teşekkürlerimizi sunup oradan ayrıldık. İkinci durağımız ise öğle yemeği için gittiğimiz, Porsuk çayının yakınlarında bulunan Kırım Çibörekçisiydi. Daha sonraki durağımız Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykel Müzesi’ydi. Orada dünyaca tanınmış birçok şahsın balmumundan yapılmış ve oldukça gerçekçi bulduğumuz heykellerini gördük. Ardından, Bilim Deney Merkezi’nde gerçekleştirilmiş ilginç deneyleri gözlemleme fırsatı bulduk. Sazova Parkı’ndaki Sualtı Müzesini de gezdikten sonra son durağımız olan Espark Alışveriş Merkezi’nde akşam yemeğimizi yiyip dönüş için yola koyulduk. Hepimizi son derece mutlu eden bu güzel geziyi düzenledikleri için sevgili Nuray Hoca’mıza ve Burak Hoca’mıza teşekkür ederiz…
Fort Bragg, California Senenin son Uçan Halı yazısına “Camdan kumsal mı olurmuş yahu?” diye sorarak giriş yapıyorum. Gerçekten, camdan kumsal mı olurmuş? Oluyormuş işte. Cam Kumsal (Glass Beach), California’nın Fort Bragg bölgesinde MacKerricher Bölge Parkı’nda yer alan ve yıllarca bu bölgede birikmiş olan atıkların etkisiyle oluşmuş “sea glass” adı verilen, sizlerin de deniz kenarlarında sıkça rastladığı cama benzeyen taşlar açısından oldukça zengin olan bir kumsaldır. 20. yüzyılın başlarında bölge sakinlerinin çöp ve atıklarını buraya atmasıyla adeta bir çöplüğe dönen alanda atık miktarını azaltmak için birçok yangın çıkartılmıştı. 1967 yılında bölge yöneticiler tarafından kapatılıp, görülen zararı telafi etmek için birçok temizleme kampanyası başlatılmıştı. Gelecek senelerde dalgaların yardımıyla kumsal cam hariç diğer maddelerden temizlenmiş, bu camlar küçük, renkli taşlara dönüşmüş ve kumsal bugünkü halini almış. Bölgede birbirine yürüme mesafesinde olan üç tane cam kumsal bulunmaktadır. 1998 yılında bölgenin sahibi kumsalın topluma ait olmasının daha uygun olacağını düşünüp beş yıllık bir temizleme hareketi başlatmış ve sonunda da mülkü MacKerricher Bölge Parkı’na teslim etmiştir.
Selin TOZLUK
Ayşe Tuna ÇAĞLAYAN
AYIN ÖĞRENCİLERİ
Kumsal turistler tarafından sıklıkla ziyaret edilmektedir. Bölgede her yıl Anma Günü’nün olduğu hafta sonu Cam Festivali düzenlenmektedir. Ziyaretçilerin kumsalda cam toplamaları ve bazı doğal sebepler yüzünden (dalga aşındırması gibi) kumsaldaki cam miktarı gün geçtikçe azalmaktadır. Şu sıralar bölgeyi korumak adına kumsalın atık camlarla doldurulması üzerine bir hareket yürütülmektedir.
Dilara ERDOĞAN
Tolgahan KUTLU, İrem Burcu ÜNAL, Yiğit ÜNLÜ GÖSTERDİKLERİ BAŞARIDAN DOLAYI AYIN ÖĞRENCİLERİ SEÇİLMİŞLERDİR. BAŞARILARININ DEVAMINI DİLİYORUZ.