HEP BİZİMLESİN ATATÜRK Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır. Kasım 2015 Sayı:89
10 KASIMLAR Bugün bir başka sonbahar, bir başka veda, bir başka yara.Güneşin batışı ve doğuşunda bir hüzün, bir boşluk. Yaprakların düşüşleri feryat eder siyaha bürünen günün karanlığında . Kasımın karanlığına bürünür özlem. Onu görmeden sevebilmek, tanışmadan konuşabilmek, dokunmadan hissedebilmek, ulaşamayacak kadar uzak ama bir o kadar da yakın olmak, yokluğunun 77. yılının ardından hala varlığını hissetmek; onsuzluğun bir armağanıdır. Onu sevmek ; gerçekten, yürekten, kimsenin sevmediği kadar. Bir kahramanı onsuz da sevebilmektir. Sevmenin renginin siyaha dönüşünü seyretmektir her Kasım. Varlığımızın içinde büsbütün bir yokluk hissediyorsak, 10 Kasımlarda sevmekten acıyorsa sol yanımız, sonbaharın yaprakları gözlerimizden dökülüyorsa, deniz utanıyorsa renginden, güneş küsüyorsa bugüne, eğer bir tek duygu sarıyorsa bu koca ülkeyi her dokuzu beş gece; bu başka bir yara, başka bir veda, bir başka SONbahar. Sude ÖZBERKSOY
İZİNDEYİZ ATA’M 10/A sınıfından Berna arkadaşımız aşağıdaki yazısı ile ilçe çapında yapılan kompozisyon yarışmasında birinci olmuştur. Kendisi aynı zamanda Yaratıcı Yazarlık grubumuzun da bir üyesidir. Başarısından dolayı kendisini kutluyoruz. Her 10 Kasım acı gerçek vuruyor yüzüme. 77 yıl oldu Ata'm 77 yıl. Her geçen sene daha çok acıtıyor bu gerçek. Ama sen ölmedın ki ? Kahramanlar ölür mü hiç? Evet her ulusun tarihinde kahramanlar yatar. Bizim tarihimizdeki kahramanların başında sen geliyorsun. İşte tam da bu sebepten ölümsüzsün sen. Her gün yanında olan birine nasıl ölü dersin ki, nasıl inanırsın buna? Sınıfta karşımda duruyorsun, tarih dersinde yanımda oturuyorsun, Türkiye ise buram buram inkılâpların kokuyor. Sen değil miydin özgürlüğüne düşkün Türk milletine liderlik yapan? Tam da bu yüzden her yerde seni görüyorum . 10 Kasım bana ölümsüzlüğünü hatırlatıyor ama yine de özlüyorum Ata'm. Bir insan hiç görmediği, sesini duymadığı bir insanı nasıl özler? Ama özlüyorum işte. O kadar çok seviyorum ki seni, aynı senin Türk milletini sevdiğin gibi. Zaten seni o kadar sevdiğimden, kıymetini bildiğimden vasiyetlerine uyuyorum. Her geçen 10 Kasım 'da seni daha çok idrak etmeye, anlamaya çalışıyorum .Ve bunun sadece senin benimsediğin düşünceleri uygulamakla olacağını da biliyorum. Zaten sen de en çok bizlere, biz gençlere güvenmemiş miydin? O kadar güvenmiştin ki ülkenin geleceğini bizlere emanet etmiştin. Nasıl karşılıksız bırakılır ki bu güven? Sen Cumhuriyetin kurulmasından itibaren tüm alanlarda en iyisini hedefledin. İşte bu sebepten Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatmalıyız. Ne olursa olsun Ata'm Türk milleti senin ve askerlerimizin yaptığı fedakârlıkları unutmayacak, sen sonsuz istirahatgâhında rahat uyu. Biz her daim izindeyiz. Berna DİLKİ
24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN Okulumuzun hazırladığı 24 Kasım ilçe programı büyük bir beğeni ile izlendi. Özellikle Edebiyat öğretmenimiz Nadir CANDEMİR’in hazırladığı kısa oyunlar ve Müzik öğretmenimiz Zeki SELÇUK’un hazırladığı koromuz güne damgasını vurdu. Programda emeği geçen tüm öğretmenlerimize ve öğrencilerimize teşekkür ediyoruz.
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Sayfa 2
Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
OKUL BAŞKANI İLE RÖPORTAJ - Bize zaman ayırdığın için teşekkür ederiz. - Ben teşekkür ederim - ilk sorumuz neden Okul Başkanı olmak istedin ? - Geçen seneden bir fikirdi . Arkadaşlarımın d a yo ru ml a rı b e n i etkiledi ve en önemlisi yapabileceğime inandığım için istedim. - Bu yolda seni en çok etkileyen şey neydi ? - Arkadaşlarımın daha doğrusu kardeşlerimin bana olan desteklerı, bana olan güvenlerı beni çok etkıledı . - Özellikle konuşman çok iyi geçmişti buna nasıl hazırlandın ? - Doğruyu söylemek gerekirse hiçbir hazırlığım yoktu sadece bir kağıda taslak bir iki kelime yazdım yani konuştuğum her şey o anda içimden geldi. - Nerdeyse altmış oyluk fark var bu kadar oy bekliyor muydun ? - Arkadaşlarımla yaptığımız tahminlere göre kazanabiliriz diyorduk ama büyük bir fark attık bu da sevenlerimizin çok olduğunu gösterdi hepsine buradan tekrar teşekkür ediyorum. - Vaatlerini nasıl gerçekleştirmeyi planlıyorsun çünkü epey iddialı şeyler özellikle kuş havuzu çok merak ediliyor ? - Vaatlerimin çoğunu yapılabilecek şeyler olarak seçtim bu yüzden gerçekleşeceğini düşünüyorum . Havuz meselesine gelince işin esprisi demek bize yakışmaz ikinci dönem küçük bir süs havuzu düşünüyorum tabii maddi imkanlarımız el verirse. - Son olarak kendini üç kelimeyle anlatsaydın neler söylerdin ? - Seçim zamanı afişte belirttiğim gibi “Dürüst,Güvenilir,Sağlam” . - Bizlere söylemek istediğin başka bir şey var mı? - Tüm Celal Toraman Anadolu Lisesi ailesine sevgi ve saygilar . Berna DİLKİ & Yağmur KARPAT
ONU DÜNYA TANIYOR Canan DAĞDEVİREN (4 mayıs 1985, İstanbul), fizik mühendisi, Harvard Üniversitesi’nin genç akademi üyeliği’ne (Junior Fellow of Harvard) seçilen ilk Türk. İlk ve orta öğrenimini Kocaeli'de yaptı. 2007’de Hacettepe Ü n i v e r s i t e s i F i z i k Mühendisliği’nden mezun oldu. Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği programındaki yüksek lisans eğitimini 2009'da tamamladı. Aynı yıl Fulbright bursu kazanarak University of Illinois at Urbana Champaign'da Malzeme Bilimi ve Mühendisliği bölümünde doktora eğitimine başladı. Bu süreçte esnek ve katlanabilir, deri üstüne yapıştırılabilir veya giyilebilir elektronik âletler üzerine çalışmalar yaptı. Medikal teknoloji alanında çalışarak pilsiz çalışan giyilebilir bir kalp çipi (Pzt meh) ve cilt kanserini teşhis eden bir cihaz geliştirdi. Cihazın kullanımı: Cihazın, dövme gibi vücuda yapıştırılabildiğini, çıkarılıp başka bölgeye de uygulanabileceğini belirten Dr. Dağdeviren, "Vücut bunu hiç hissetmiyor, çok ince. Elektriksel bağlantılarla verileri bilgisayarda topluyoruz. Sonra bir program sayesinde vücudun mekanik özelliklerini gösteren renkli bir harita ortaya çıkıyor. Renklerle vücutta anormallik olan bölgeyi çok küçük bile olsa gösteriyor" ifadesini kullandı. Başarıları: *Forbes dergisinin ‘30 yaşından küçük 30 bilim insanı’ listesine girdi. *Harvard Üniversitesi’nin Genç Akademi Üyeliği’ne (Junior Fellow of Harvard) seçildi. *MIT Technology Review’un her yıl derlediği 35 Yaş Altı Mucitler listesinde yer aldı. *Illinois Innovation Prize Damla TURHAN
ATATÜRK KÖŞESİ Atatürk'ün yaveri Salih Bozok'un oğlu Muzaffer Bozok, babasının intiharını anlatıyor: 1938′de ben 17 yaşındaydım. O zamanlar evde yalnızdım. Atatürk hastaydı. O yüzden babam hep A t a t ü r k ' l e k a l ı y o r, h i ç e v e gelmiyordu. Annemleri, ablamları, eniştemleri de Avrupa'ya yollamıştı. Sonra bir gün babam beni Dolmabahçe Sarayı'na davet etti. - "Sana araba yollayacağım, biner gelirsin" dedi. Çok sertti babam. Çok döverdi beni. Çok top düşkünüydüm, mektebim iyi değildi. Arada kaçar, maça giderdim. Kızardı çok. Yine böyle bir şeyi haber aldı, yanına çağırıp dayak atacak diye korktum. Evde giyindim bekliyorum. Kapı çaldı. Resmi üniformalı biri geldi. "Moskof Ziya" derlermiş. Sarayın şoförüymüş. . Babam beni dövmeye onu yolladı sandım. - "Saraydan geliyorum. Baban yolladı, seni bekliyorlar" dedi. Gittik saraya. Ben korkudan titriyorum ama babam o kadar müşfik karşıladı ki beni, şaşırdım. - "Bak Muzaffer" dedi; - "Artık koca adam oldun" dedi, - "Atatürk ölüyor" dedi. Başladım ağlamaya. Çünkü ben Atatürk'ü hiç ölmez bilirdim kafamda. - "Ağlama evladım. Atatürk'ü uyandıracaksın; duyarsa kızar" dedi. - "Ben de sevmem erkeklerin ağlamasını" dedi. - "Şunu bil ki" dedi, - "Eğer Atatürk ölürse ben de hayatıma son vereceğim" dedi. "Annemlere telgraf çektiğini, bir an önce trenle dönmelerini istediğini" söyledi. -"Sen artık koca adam oldun. Ailenin erkeği sensin. Annen, ablaların sana emanet. Aileye bakarsın. Oku, memleketine faydalı bir adam ol" dedi. Hiçbir şey söyleyemedim. Yüzümü sakladım. Beni öptü, uğurladı. Döndüm, bitik bir vaziyette. Babam da çok sertti ama arkadaşlığı, dostluğu çok iyiydi; neşeli, konuşkan bir insandı. Ama intihar hadisesinden sonra neşesini kaybetti. Eskiden titrerdim karşısında; artık korkmaz olmuştum. Bitik bir vaziyetteydi. 1941′deki vefatına kadar da öyle devam etti.“ Salih Bozok'un doktorlara "kurşun vücüdun neresinden girerse insan daha çabuk ölür" diye sorarak karar verdiği intihar yöntemiyle Atatürk'ün ardından canına kıymaya teşebbüsünü Muzaffer Bozok şöyle anlatıyor: -"O sabah ben herzamanki gibi mektebe gittim" -"Saat 09.30 da müdüriyete çağırdılar. "Eve gitmen lazim" dediler. Sokağa çıkar çıkmaz olanları anladım. Çünkü bayraklar yarıya inmişti. Evimiz Osmanbey'de idi. -"Nerede babam" diye sordum. -"Şişli Sıhhat Yurdu Hastahanesinde" dediler. Koşarak gittim. Olup biteni orada oğrendim. Ata'mı kaybetmiştim , babamı da kaybetmek üzere idim. Babam canı çok kıymetli bir insandı. Böyle bir şeyi yapabildiğine inanamadım önce. Ancak Atatürk sevgisi o kadar büyüktü ki, onsuz bir dünyayı anlamsız buluyordu... Başak ULAŞ
ÜNİVERSİTE TANITIMI Ülkemizin yüzölçümü bakımından ikinci büyük şehri olan Sivas'ta kurulan CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ, cumhuriyetin kuruluşunun 50. yılı anısına, 1974 yılında kanunlaşarak 11000 dönüm a r a z i ü z e r i n d e k u r u l m u ş t u r. H a c e t t e p e Üniversitesi'ne bağlı olarak kurulan Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi 1973-1974 eğitim öğretim döneminde 50 öğrencisi ile eğitime başlamıştır. 1974 yılında Cumhuriyet Üniversitesi'ne devredilen 400 yataklı Sivas Göğüs Hastalıkları Hastanesi'ni Rektör Prof. Dr. Muvaffak Akman boş olarak devralmış ve 1975 yılında ise Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi olarak hizmete açılmıştır. 2 Kasım 1975 tarihinde Başbakan Süleyman Demirel, bakanlar ve halkın yoğun katılımı ile Cumhuriyet Üniversitesi kampüsünde temel atma töreni yapılarak ilk binaların yapımına başlanılmıştır. Cumhuriyet Üniversitesi, Haziran 2015 tarihi itibariyle 16 Fakülte, 4 Enstitü, 5 Yüksekokul, 14 Meslek Yüksek Okulu, 1 Konservatuar, 45.624 öğrencisi, 1.769 akademik ve 1.789 idari personel ile Türkiye'nin seçkin üniversiteleri arasında yerini almıştır. İrem BECERİK & Berna DİLKİ
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
Sayfa 3
MÜZİK DÜNYASI STONED JESUS Üç kişiden oluşan Ukrayna/Kiev kaynaklı grup 2009 yılında çıkış yapmıştır. Üyeleri İgor Sidorenko, Sid ve Viktor, stoner/psychedelic rock müzik yapmaktalar. Grubu sıra dışı hale getiren şey ise bu iki türü birden tek şarkının içinde kullanmaları. Haliyle şarkıları genelde yükselip alçalan bir ritimde oluyor. Grubun henüz 4 albümü var. Stoned Jesus’u erken Black Sabbath’e benzetilmesi onu bir kesim tarafından ilgi çekici hale getiriyor. Birçok turneye katılmış ve hala katılıyor olan grup az bilinse de bu gerçek şarkılarını olumsuz etkilemiyor. Dinlediği müzikte farklı bir his, okültizm izleri arayanlara tavsiye edebiliriz. COUNTİNG CROWS 1991’de California’da kurulan Counting Crows hala etkinliğini sürdüren bir müzik grubu. 7 üyeden oluşmaktadır. Yaptıkları müzik alternative rock, pop rock, country tarzlarında. 1993’de çıkardıkları Mr. Jones şarkısıyla seslerini daha geniş bir kitleye d u y u r d u l a r. Ş u a n toplamda 6 albümleri var. Shrek 2 filminde kullanılmış olan Accidentally In Love şarkısıyla 2004 yılında Academy ödülüne layık görüldüler. Dünya çapında geniş bir kitlesi var sayılabilir ama yine de daha fazla dinleyiciyi hak ediyorlar. Ne yazık ki Türk radyolarında sıkça rastlamanız şimdilik pek mümkün değil. Nuray KILIÇ
YÜZYILLIK YALNIZLIK GABRİEL GARCİA MARQUEZ KİTAP TANITIMI Merhaba arkadaşlar bu sayıda sizlere Yüzyıllık Yalnızlık kitabından bahsedeceğim. Bu kitap Marquez’i çocukluğunda etkileyen her şeyi edebiyat vasıtasıyla bizlere anlatıyor. Kalabalık bir ailede büyüyen ve onu etkileyen çok fazla şeyin olduğu bir aile ortamında yazarlığa doğru giden bir çocuğun oldukça etkileyici hikâyesiyle sizleri baş başa bırakıyorum. Aslen beş kişilik bir aile konu alınmakta fakat sonra çok geniş bir kitleye yayılan soylarının yüz yıllık ömrü eserin ana temasını oluşturmaktadır. Öldürdükleri bir adamın ruhunun verdiği rahatsızlıktan kaçan; yakın akraba evliliğinden domuz kuyruklu bir çocuğun doğmasıyla lanetlenmiş bir soydan gelen Buendia çifti, dağları aşarak bir nehir kıyısına Macondo ismini verdikleri kasabayı kurarlar. Macondo Kasabasının yüzyıllık soylarının yalnızlık lanetine bir ömür ev sahipliği yapacağı o zamanlar hiç akıllarında yoktur. Her yıl bir çingene obasını ağırlamaya da başlayan kasabanın dış dünyayla olan tek bağlantısı bu çingeneler ve onların her yıl bir mucize gibi tanıttıkları icatlardır. Melquiades isimli bir Çingene her yıl Buendia ailesine çeşitli aletler getirir ve simya hakkında bilgiler verir. Ailenin babası bir simya laboratuvarı kurarak zamanının çoğunu burada geçirir. Sonunda takıntı haline getirdiği bu icatlar yüzünden aklını tamamen yitirmiş ve bir ağaca bağlanarak yıllarca yalnızlığa mahkum edilmiştir. Bu sırada Buendia ailesine yeni üyeler katılmış ve bazıları ise eksilmiştir. Soğuk yeller, esip Macondo'yu süpürdükten sonra yalnızca ailenin son üyeleri hayatta kalmıştır. Yüzyıllık lanetin bu son üyesi çingenenin el yazmalarını bulmuş ve lanetli soy ilişkilerini bütün ayrıntılarıyla okurken Marquez ise kitabı noktalamaya hazırlanıyordur. ELİF AKINCI
KAFKA OKUR
THE MARTİAN (MARSLI) DERGİ TANITIMI
FİLM TANITIMI Geçtiğimiz yıllarda en çok sevilen ve en çok satan bilim kurgu kitapları arasında yer alan Andy Weir’ın yazdığı The Martian adlı kitap 2015 yılında sinemaya uyarlandı.Yönetmenliğini Ridley Scott üstlendi. Mars’taki bir görev sırasında çıkan bir fırtınayla ekipten ayrı kalan ve o noktadan sonra da geride kalanlar tarafından bulunamayınca ölmüş olarak kabul edilen bir astronotun hayatta kalma mücadelesini aktarıyor.Söz konusu olan karakter oldukça şahsına münhasır,kendisiyle dalga geçebilme yeteneğine sahip Esprili bir adam.Yani bir yandan çok dramatik, öte yandan da eğlenebileceğiniz bir karakter. Yardımına gelecek insanlar sadece 225 milyon kilometre uzakta.
Kafka Okur dergisi adını Modernizm akımının yazarlarından Franz Kafka’dan alır. Onu en meşhur eseri “Dönüşüm” ile tanırız. Daha sonra “Milena’ya Mektuplar, Şato, Dava…” ve daha fazla eserleri ile tanıyoruz. Kafka Okur dergisi içerisinde kitap, felsefe, düşünce, öykü ve hikayeler bulacağınız yazılarla uzun zamandır internette blog olarak varlığını sürdürüyor. Sadece yazılarla değil görsel olarak da desteklenen içerikle okurken sizi yormuyor. Kafka Okur dijital alemdeki yolculuğunu “Kafka Okur Fikir Sanat ve Edebiyat Dergisi” basılı dergi olarak yayınlamaya başladı. Dergi her iki ayda bir yayılanıyor.
Özgenur GÖKDOĞAN
Hacer YILMAZ
KÜTÜPHANEMİZDE NELER OLUYOR ? Sevgili Teneffüs okurları merhaba; Ben okulumuzun kitap sevdalılarından ve bu yılın başından beri okul kütüphanemizin çalışmalarının her ayağında bulunmaya çalışan gönüllü öğrencilerden yalnızca bir tanesiyim. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki okulumuzun oldukça zengin bir kütüphanesi ve onu geliştirmeye çalışan harika öğretmenleriyle öğrencileri var. Size biraz bu konudaki çalışmalarımızdan bahsetmek istiyorum. Bu yıl ilk işimiz raflardaki eskimiş duvar kağıtlarını sökmek oldu. Daha sonra 10-A sınıfından bir grup arkadaşımız ve okulumuzun biricik öğretmenlerinden Feyza hocamızla hafta sonu birkaç saatimizi kütüphaneye ayırarak rafları yeniden duvar kağıtlarıyla kapladık ve ufak çaplı bir temizlik yaptık. Bu işlerin kısa sürede bitmesini sağlayan arkadaşlarımızla çok güzel bir dayanışma örneği sergilemiş olduk. Buradan bana verilen bu köşe vesilesiyle özellikle 9B ve 10-A sınıflarından Selim Tatar, Baha Küçükkayacı, Emir Kaya, Çağatay İncekaş, Başak Ulaş, Yağmur Karpat, Elçin Akgün, Buse Dündar, Ece Akkaya, Berna Dilki, Sümeyye Tüzün, Alperen Oktay, Emre Karadağ'a ve adını unuttuğum, sayamadığım birçok arkadaşımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Kütüphanemizin kapısı kitap dostlarına, kitap okumak veya sohbet etmek için her zaman açıktır. Ama biz en çok da kitap okumayı sevmeyenleri bekliyoruz. Raflardaki kitaplar bir gün onları evinize konuk etmeniz umuduyla hep sizi bekliyor olacaklar. Onları daha fazla bekletmeyin... Elif AKINCI
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
Sayfa 4
İLGİNÇ BİLGİLER 1-Literatürde "nomofobi", cep telefonu ve bağlantısını kaybetme korkusu demektir. 2-Reddedilmek, beyin tarafından fiziksel bir acı olarak algılanıyor. 3-Hedeflerinizi her zaman kendinize saklayın! Çünkü; yapılan bir araştırmaya göre, hedeflerimizi başkalarına ilan ettiğimizde, onları gerçekleştirme ihtimalimiz düşüyor. 4-Yapılan araştırmalar, cahil insanların kendilerini mükemmel görmeye; zeki insanların ise yeteneklerini hafife almaya eğimli olduğunu gösterir.
TARAFTAR ŞİİRLERİ Olmasa ne fark eder kupalar Olmasa şampiyonluklar Yeşil ve beyaza boyanacak Bu şehirde tüm sokaklar Kaç gece sabah ettik uğruna Ömrümüz geçti yollarında Elli yıldır bitmeyen bu kavga Sürecek ömür boyunca. TEXAS
Dönüşü olmayan deplasmanların , 90 dakika uğruna verilen canların , Nedeni tartışılamaz bu yaşananların, Hafıza kazındı Aykut Alparslan’ ım ........... Kelimeler boğazıma dizildi nedense, Yiğitlik fedakarlığın ismi bu hadise, 25 Temmuz, tarihte kapkara bir leke Son holigan cenneten el sallar hepimize . AGİNOLAR
5-Bugün liseye giden sıradan bir öğrenci, 1950'lerde psikiyatrik tedavi gören bir hasta ile ortalama aynı kaygı seviyesine sahiptir. 6-Sol kulağa fısıldanan sevgi sözlerinin hatırlanma ihtimali, sağ kulağa fısıldananlara göre daha fazladır. 7-Bursaspor, UEFA'ya karşı CAS'ta dava kazanan ilk takım olmuştur. 8-Üç renkli kedilerin hepsi dişidir. 9-İstanbul, iki metropoldür.
farklı kıtada toprağa sahip olan dünyadaki tek
10-Yataktan düşerek ölme olasılığı iki milyonda birdir. Pelin FİDANCI & Yağmur KARPAT
ANKET Okulumuzda yaptığımız ankette 312 kişiye sorduk . “Yediğinizde en mutlu olduğunuz yiyecek nedir?” İşte aldığımız sonuçlar: Çikolata:60 Sarma: 36 Frambuazlı H. :31 Baba Parası: 30 Çiğköfte: 24 İskender: 20 Hamburger: 14 Kakaolu Süt: 10 Mantı: 7 Patates kızartması: 7 Muz: 7 Kuru+pilav: 6 Nutella: 6 Köfte: 5 Künefe: 5 Pizza: 4 H2O: 4 Et: 3 Kelle Paça: 3 Rus salatası: 3 Lahmacun: 3 Dondurma:2 Pirzola: 2 Karnıyarık: 2 Salatalık: 2 Tavuk Sote:2 Kokoreç: 2 Pilav: 2 Buffalo sos : 1 Mandalina: 1 Yulaf ezmesi: 1 Kereviz: 1 Tulumba Tatlısı: 1 Soslu Makarna: 1 Balık:1 Sebzeli Pilav:1 Turşu:1 Maklube: 1 İrem BECERİK & Buse ALUMERT & BERK ÜSTÜN
DİZELERİMDEKİ HAYALET DİZELERİMDEKİ HAYALET Gözyaşların gürültüyle düşüyordu; Bir çığ gibi, Geçmişin karlı tepesine Son bir güçle aradın beni Buz oldum ben; elimde değil Sanki hep varmışım gibi; Kızdın bana, küstün sonra Bu aşk tiyatrosunda Ben sadece seyirciydim Oyuncu sendin; ben değil Zor olur sevmek bir hayaleti Ben ruhunda gizlendim Bu denli aramayı bırak Bulamazsın teninde beni Hayalindeyim; gerçek değil Şiirler yazardık birbirimize; Farklı dillerde, farklı duygularla Okunmaya değer şiirlerdi Ne sen anlardın beni; Ne de ben seni Kâğıtlarda yazılıydı sadece Kulaklarda kazılı değil Şimdi son sözlerimi söylüyorum Bu şiirin dizelerine bıraktım gerçekliği Kalbimin hislerine değdiği o anda Sonsuz dünyanda buldum kendimi Anla işte; Ben seni çok sevmiştim Sen ise sadece kendini
Hayri Berkay ÖZBERKSOY
FIKRA ZAMANI DELİK
Maymuncuk : Her kapıyı açan anahtar Para : Yeni nesil maymuncuk
Dört kişilik avcı grubu,tecrübeli avcı Te m e l ’ i n ö n d e r l i ğ i n d e o r m a n d a ilerlemektedirler.Karşılarına küçük bir delik çıkar.Temel;”Yatın yere, tavşan deliği!”bütün avcılar yere yatarlar.Gerçekten de bir müddet sonra delikten tavşan çıkar.Avcılar hemen vururlar.Tekrar yürümeye başlarlar.Bir süre sonra büyükçe bir delik çıkar karşılarına.temel;”Yatın yere,tilki deliği!” yatarlar.Biraz sonra tilki çıkar. Onu da vururlar. Tekrar yola düşerler.Bu defa daha büyük bir delik çıkar.Temel;”Yatın yere, ayı ini!”yere yatarlar ve çıkan ayıyı vururlar.İyice keyiflenen avcılar yürümeye devam ederler.Kısa bir zaman sonra kocaman bir deliğin başında dururlar.Acemiler hep birden Temel’e bakarlar.Temel;”Uşaklar ne çıkacağını bilmiyorum.Ama yatın yere ,ne çıkarsa bahtımıza!”
Kitap : Entelektüel görünmek için kullanılan aksesuar
Ertesi gün gazetelerde şöyle bir haber;”Dört avcı tren altında can verdi…”
BEYİN YAKAN SİVRİ SÖZLÜK Kadın Milleti : Bayrakları, dantel; marşları, konuşma, vatanları kanepe Erkek Milleti : Bayrakları okey masası örtüsü; marşları bir çay versene; vatanları plastik sandalye
Sana 5 lira : Dostum sen kimi kandırıyorsun onun normalde de fiyatı 5 lira ?
Nuray ÖZBAY
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
BİLİM KUTUSU YAPAY BEYİN DOKUSU Brown Üniversitesinde çalışan bir grup araştırmacı merkezi sinir sistemi dokusu üretmek için yeni bir yöntem geliştirdi. Araştırmacıların ürettiği beyin dokuları düşünemeseler de elektrik sinyalleri üretiyor. Ayrıca hücreler arasında sinapslar da kuruluyor. Bu durum üretilen dokuları sinirbilim araştırmaları için ideal bir çalışma ortamı y a p ı y o r. A r a ş t ı r m a c ı l a r, b i r kemirgenden alınan küçük, canlı bir dokudan binlerce mini-beyin üretilebiliyor. Üstelik çapı bir milimetreden daha küçük olan dokuların üretim sürecinde ucuz ve kolay temin edilebilen malzemeler kullanılıyor. Öyle ki, her bir minibeynin maliyeti bir liradan daha az. Üretilen dokular, testler sırasında bir aydan daha uzun bir süre canlı kalabiliyor. PLUTON’DA MAVİ GÖKYÜZÜ VE DONMUŞ SU Dünya'da gökyüzünün mavi görülmesinin sebebi güneş ışığının küçük azot parçacıklarından saçılmasıdır. Plüton'da ki mavi gökyüzünün sebebininse tholinler olarak adlandırılan bileşikler olduğu düşünülüyor. Bu maddeler moleküler azotun ve küçük organik moleküllerin güneş ışığı etkisiyle tepkimeye girmesi sonucu oluşuyor . NASA, Plüton'da donmuş halde su bulunan çok fazla küçük bölge olduğunu da açıkladı. Görüntülerde su buzunun büyük alanlara yayılmamış olması ,gezegenin büyük kısmının başka maddelerin buzlarıyla kaplı olmasına bağlanıyor. Başak ULAŞ
PARALAMA DEFTERİ Paralama Defteri, "tahrip edici" ve "huzur bozucu" talimatlatlarla en iyi hatalarınızı ve pislik yaratma yeteneğinizi hunharca gözler önüne sermenizi sağlayacak bir resimli kitap. Keri Smith'in yaratıcı ve muzip illüstrasyonları defter sahiplerini, yaratmak için cesurca yıkmaya yönlendiriyor. Yaratım sürecini gerçek anlamda tecrübe etmek için sayfaları delmek, fotoğraflar eklemek, o fotoğrafları çirkinleştirmek, sabah kahvesiyle resim yapmak, vahşice karalamak, günlüğü sürüklemek ve daha niceleri bu defterde serbest! Smith'in kendine has duyarlılığı sayesinde yepyeni bir yaratıcılık tarzıyla tanışacak ve bomboş, beyaz sayfaların neden olduğu korkudan sıyrılmak için değişik yöntemler keşfederek kendinizi bu sanatsal sürece kaptıracaksınız… "Hangi sayfasından başlayıp hangisinde bitirirseniz bitirin bu defterde yapacak ilginç bir şeyler daima bulabilirsiniz. Paralama Defteri, yaratıcılığın keşfi." -Buffalo News- Keri Smith, Kanadalı bir kavramsal sanatçı ve aralarında Paralama Defteri, Bu Bir Kitap Değil ve Bırak Dağınık Kalsın'ın bulunduğu çoksatan kitaplar ile dijital uygulamaların yazarıdır. Dünyanın birçok yerindeki okullarda, geleneksel olmayan öğrenme metotlarından biri olarak müfredatlarda kullanılan "yaparak öğrenme" yaklaşımını benimseyen Keri, Umberto Eco'nun "açık yapıt" diye tanımladığı, okuyucu/kullanıcı/izleyici tarafından tamamlanan işlere odaklanmaktadır. Keri'in Pocket Scavanger uygulaması, 2014 Dijital Kitap Ödülleri'nde En İyi Edebiyat Dışı Uygulama ödülünü kazanmıştır. İrem BECERİK
Celal Toraman Anadolu Lisesi Adına : Gazete Sahibi : Mehmet ARSLAN Sorumlu Öğretmen : Mehtap KÖNEN Teknik Sorumlular : Alperen OKTAY, Emirhan ERKAN, İrem BECERİK Tüm dilek ve şikayetleriniz için lütfen iletişime geçiniz. Tel : (266)412 00 40 Belgegeçer : 4120528 www.ctal.meb.k12.tr cetalgazete@hotmail.com facebook.com/cetalgazete twitter : @ctalyzarlık issuu.com/ctalteneffus
Sayfa 5
OĞUZ ATAY KİMDİR ? OĞUZ ATAY (12 Ekim 1934; İnebolu, Kastamonu – 13 Aralık 1977,İstanbul), Türk yazar. Babası, Sinop ve Kastamonu Milletvekilliği yapan Cemil Atay’dır. 1951′de bugünkü adı Ankara Koleji olan Ankara Maarif Koleji‘ni, 1957′de de İTÜ İnşaat Fakültesini bitirdi. Üç yıl sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi) İnşaat Bölümü’nde öğretim üyesi oldu. 1975′te doçent olan Atay, Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve s ö y l e ş i l e r i y a y ı m l a n d ı . O ğ u z A t a y, Tu t u n a m a y a n l a r ‘ ı n 1 9 7 1 - 1 9 7 2 ′d e yayınlammasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü‘nü kazandı. Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, “Hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı” olarak nitelendirilmiştir. Moran’a göre Tutunamayanlar’daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır. Atay’ın büyük etki yaratan eseri Tutunamayanlar’ı, 1973′te yayınladığı Tehlikeli Oyunlar adlı ikinci romanı izlemiştir. Hikâyelerini Korkuyu Beklerken başlığı altında toplayan Atay, 1911-1967 yılları arasında yaşamış Prof. Mustafa İnan’ın hayatı konu eden Bir Bilim Adamının Romanı‘nı 1975 yılında yayımlamıştır. 1973 yılında yayımlanan Oyunlarla Yaşayanlar adlı oyunu Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenmiştir. Atay, beyninde çıkan bir tümör nedeniyle büyük projesi “Türkiye’nin Ruhu“nu yazamadan 13 Aralık 1977′de, İstanbul’da hayatını kaybetmiştir. Özgenur GÖKDOĞAN
Fyodor Mihailoviç Dostoyevski Dostoyevski bu dünyaya 'beş bin yılda bir' gelen yazarlardandır. Hayatı ve insanları onun gibi derinlemesine yorumlayan, bu derece güçlü bir başka yazar yoktur yeryüzünde. Eserlerinde anlattığı kahramanların iç dünyasını derinliklerine kadar işlemiş ve okura başka başka heyecanlar yaşatmıştır. Peki onu ve eserlerini böylesine büyük kılan ve devleştiren nedir? Bana göre yaşadığı fırtınalı hayat ve keskin gözlemciliği onun kimliğinin bu kadar devleşmesine olanak sağlamıştır. İsterseniz bu fırtınalı hayattan biraz bahsetmeye başlayalım. Dostoyevski, 1821 yılında doğdu, babası soylu bir hekim, annesi ise bir tüccar kızıydı. Çoğu Rus yazarı gibi zengin ve soyludur. Annesinin ölümünden sonra Petersburg'taki Mühendis Okuluna girdi. Babasının ölüm haberini ise burada öğrendi. Okulu başarıyla bitirdikten sonra orduya katıldı fakat bir yıl sonra istifa ederek buradan ayrıldı. Bu ayrılıktan sonra edebiyata yönelen Dostoyevski, ilk kitabı olan İnsancıklar'ı 1846 yılında yayımladı. Bu romanda istediği başarıyı elde edemeyen Dostoyevski politikayla ilgilenmeye başladı. 23 Nisan 1849 tarihinde devlet aleyhine bir komploya karıştığı iddiasıyla ağabeyi ile birlikte tutuklandı. Ölüm cezasına çarptırıldı, sekiz ay hapis yattı. Hayatının bu kısmında ölüm üzerine olan düşüncelerini 'Suç Ve Ceza' kitabında derinlemesine anlatmıştır. Tam idam edilecekken af çıkmıştır ve son anda hayatı kurtulmuştur. İdam cezası yerine sürgüne Sibirya'ya gönderilmiştir. Sibirya’ da geçirdiği dört yılın ardından orduda subaylığa kadar yükselmiştir. 1857 yılında Maria Dmitrevna ile evlenmiştir ve 1859 yılında Petersburg'a yerleşmiştir. Sara nöbetleri ve kumar alışkanlığı yüzünden maddi açıdan çökmüştür. Eşinin ölümünden sonra sekreteriyle evlenmiştir ve kızının ölümünün ardından büyük bir sarsıntı geçirmiştir. Bir ciğer kanaması sebebiyle ağır hastalık günleri geçiren Dostoyevski, 28 Ocak 1881 tarihinde ölmüştür. Hayatın acılarını fazlasıyla tatmış olmasına rağmen hayatı sevmiş, ona bağlanmıştır. Kendisi gitse bile arkasında baş yapıt değerinde eserlerini bırakmıştır.Virginia Woolf o eserler için“The Russian Point of View” (Rus Bakış Açısı) başlıklı denemesinde şöyle der: “Dostoyevski’nin romanları köpüren girdaplar, döne döne savrulan kum fırtınaları, tıslayarak bizi emip içine alan hortumlardır. Sadece ve bütünüyle ruhun özünden oluşurlar. Gayriihtiyari çekiliriz içine, fırıl fırıl döndürülür, kör olur, soluksuz kalıp boğuluruz, ama aynı zamanda delişmen bir sarhoşlukla dolup taşarız.”
İrem DEMİRCİ
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
Sayfa 6
Herkesin Hissettiği Fakat İsminin Ne Olduğunu Bilmediği Duygular: 1. Arial: Sokakta yanınızdan geçen herkesin, sizinki kadar canlı ve karmaşık bir hayata sahip olduğunun farkına varmak.
OYUN TANITIMI 2015'in en çok merak edilen oyunlarından biri olan Fallout 4 geçtiğimiz günlerde sevenleriyle buluştu. Son oyun olan Fallout New Vegas dan 5 yıl sonra piyasa sürülen Fallout serisinin son oyunu bütün gündemi üzerine çekti. Yıllardır beklenen, çıkacak mı çıkmayacak mı diye tartışılan Fallout 4, duyurulduktan hemen birkaç ay sonra satışa sunuldu, aslında bu pek eşine rastlanır bir durum değil. Ama Fallout 4 ile bu gerçekleşti. 200 saati aşan oynanış süresi ile oyun severlere eşsiz bir macera sunan Fallout 4'ün PC, Xbox One ve PS 4 üzerinden oynanabilen sürümleri 10 Kasım tarihinde raflardaki yerini aldı. Oyunun ana hikayesine değinecek olursak da; Fallout 4, gelecekte geçen küresel bir nükleer savaş sonrası harabe haline gelmiş dünyayı konu alan, fps ve tps bakış açısıyla oynayabileceğiniz bir açık dünya rpg oyunu. 2050 yılında dünyanın enerji kaynakları tükenmeye başlamıştır ve bu durum, dünya devlerini birbirine düşürmüştür. Her ne kadar barış sağlanmaya çalışıldıysa da 2066 yılında Kaynak Savaşları başlar ve senelerce süren bir 3. Dünya Savaşı haline gelir. 2077 yılına gelindiğinde Çin'in Alaska'yı ele geçirmesinden sonra Amerika, son teknoloji kuvvetleriyle orayı geri alır ve ülkede nükleer savaş korkusu başlar. Hükümet tarafından Vault-Tec isimli bir şirkete nükleer felaketten insanları korumak için yer altı sığınakları inşa ettirilir. İnsanların çoğu pek itibar etmese de yeterince yer ayırtan olmuştur. Ve tabii ki beklenen olur, bir sabah gökten nükleer bombalar düşmeye başlar. Yetişebilenler sığınaklara girer, yetişemeyenlerin ise ruhuna El-Fatiha. Bu oyunda farklı olarak Vault adı verilen sığınaklarda insanların radyasyon geçene kadar yaşaması değil, insanların dondurularak saklanması sağlanmış. Bu yüzden aynı karakter hem 200 küsür yıl öncesini hem o kadar yıl sonrasını görmüş oluyor. Bu arada biz 111. Vault'a mensubuz. Vaultlardan bir şekilde çıkanlar ise, hiç beklemedikleri bir dünya ile karşılaşıyorlar. Haydutlar, mutasyona uğramış hayvanlar, radyasyon yayan tehlikeli bölgeler, temiz su ve yiyeceğin bulunmasının neredeyse imkânsız olduğu, anarşinin hüküm sürdüğü bir dünya. Karakterimiz, Boston'da, Commonwealth'de yaşayan bir baba veya anne. Yani istersek erkek istersek bayan olarak oynayabiliyoruz, hemde çok fazla karakter özelleştirme seçeneği ile birlikte. Oyunda katmanlı zırh sistemi, merkez inşaa etme gibi seçenekler var ve harita üzerinde istenen yere gidilebiliyor. Bu kez farklı binalardaki parçaları esas alarak kendi inşaatınızı gerçekleştirebiliyorsunuz. Elliden fazla temel silahla gelen Fallout 4'de oyuncular silahları özelleştirebiliyor. Yedi yüzden fazla özelleştirme var ve parçalar toplanıp bir araya getirilebiliyor. Ayrıca dünyada neredeyse her şey toplana bilir ve dönüştürülebilir. Para birimi ise nuka cola markalı bir kolanın kapakları. Bu paralarla diğer sağ kalan insanlarla ticaret yapabiliyoruz. Tabii bu oyunda da diğer oyunlarda çok sevilen Power Armor isimli süper zırh mevcut. Power Armor yeniden tasarlanarak bir kostümden ziyade araca dönüştürülmüş. Bunu da özelleştirmek ve eklentiler yapmak, zırhı farklı bileşenlerle oluşturmak mümkün. Oyuncuların birleşerek oluşturdukları yerleşim yerlerini korumaya almaları ve misafirlere kapı açmaları mümkün. Pip-Boy olarak bilinen akıllı saat biçimli bilgisayar, harita, istatistikler, nesneler gibi bilgileri gösteriyor. Oyunda bulunan kartuşları alıp Pip-Boy ile izlemek mümkün. Oyunun Deluxe sürümünü alanlara Pip-Boy görünümünde bir bileklik veriliyor ve içine akıllı telefonunuzu koyarak oyun sırasında ikinci ekran gibi kullanabiliyorsunuz. Geri dönen bir diğer özellik V.A.T.S adlı otomatik nişan alma sistemi. Ağır çekime dönüşen atış aksiyonu sırasında oyuncular vuracakları yerleri hassas biçimde seçebiliyor. Seride bir ilki oluşturacak biçimde oyun genelinde seslendirmeler yer alıyor. Dinamik diyalog sisteminde 111 binden fazla seslendirme kaydı olduğu ifade ediliyor. Şarkılar ve diğer müzikler son derece başarılı. Genel anlamda son derece başarılı bir oyun ve Yılın Oyunu ödülüne aday gösterilebilir. Sonuç olarak elimizde gezip keşfedebileceğimiz bir kıyamet sonrası dünya ve güzel bir senaryo var. Artık geri kalanı size kalmış ister “Ben ne uğraşıcam gezmekle” deyip güzenli bölgeler oluşturup tarım falan yapın, isterseniz çılgın bir savaşçı olun. Oğuzhan ÖZGEN
2. Opia: Aynı anda sizi hem savunmasız, hem de saldırıya açık hissettiren birinin gözüne baktığınızda oluşan belli belirsiz ciddiyet. 3. Monachopsis: İnce fakat kalıcı olan, bir yere ait olmama duygusu. 4. Enouement: Geleceğe vardığınızda işlerin yoluna girdiğini görmek ve geçmişteki sizi anlatamamaktan kaynaklı olan tatlı bir burukluk. 5. Vellichor: Eski kitapçılardaki garip dalgınlık, düşüncelilik hali. 6. Rubatosis: Kendi kalp atışını fark etmenin verdiği rahatsız edici durum. 7. Kenopsia: Genellikle insan kalabalığı olan; fakat şu anda terk edilmiş gibi sessiz olan bir yerin ürkütücü atmosferi. 8. Mauerbauertraurigkeit: İnsanları hatta en yakınlarını bile kendinden uzaklaştırma dürtüsü. 9. Jouska: Kendi kafanızda canlandırdığınız hayali konuşma. 10. Chrysalism: Fırtınalı havada kapalı bir mekânda olmanın verdiği huzur. İrem BECERİK
SEMBOLLER VE BURÇLAR Burçların korku sembolleri; KOÇ: Asthenophobia (Dayanıksızlık Korkusu) BOĞA: Neophobia (Değişme Korkusu) İKİZLER: Thalassophobia (Olağandışı Okyanus Korkusu) YENGEÇ: Isolophobia (Soyutlanma Korkusu) ASLAN: Social Phobia (Toplum Tarafından Küçük Düşürülme Korkusu) BAŞAK: Autophobia (Yalnız Kalma Korkusu) TERAZİ: Decidophobia (Karar Verme Korkusu) AKREP: Proditiophobia (İhanete Uğrama Korkusu) YAY: Philophobia (Duygusal Olarak Bağlanma Korkusu) OĞLAK: Atychiphobia (Başarısız Olma Korkusu) KOVA: Claustrophobia (Kapalı Alan Korkusu) BALIK: Dystychiphobia (Kaza Korkusu) Burçlar ve ruh hayvanları; KOÇ: Çita // Enerji, hız ve odaklanma BOĞA: Ayı // Güç, dürüstlük ve savunma İKİZLER: Yunus // Zeka, yaşam enerjisi ve merak YENGEÇ: Tavşan // Tevazu, sadakat ve önsezi ASLAN: Ejderha // Asillik, cesaret ve güç BAŞAK: Tilki // Uyum sağlama, zeka ve zihinsel çeviklik TERAZİ: Kuğu // Zarafet, nezaket ve uzlaşma AKREP: Anka Kuşu // Heybet, çeviklik ve ölümsüzlük YAY: Yabani Kedi // Bağımsızlık, merak ve özgürlük OĞLAK: Timsah // Bilgelik, kendine güven ve sabır KOVA: Vaşak // Mesafeli, bencil ve riayet eden BALIK: Geyik // Merhamet, hassasiyet ve tarafsız Aleyna GÜNEYOĞLU
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
ÖĞRETMENİMİZİ TANIYALIM Gazetemizin bu sayısında okulumuzun Matematik öğretmenlerinden Hasret AYDIN ile yaptığımız bu keyifli sohbeti sizlerle paylaşıyoruz. Hasret Hoca, 1981'de, "İki yakasında iki ayrı hasret" diyebileceğimiz, kalabalıkların içinden buram buram tarih kokan; güzelliği, denizi, boğazı dillere destan; taşı toprağı bile ayrı hikâyeler barındıran, herkesin kalbinde yeri olan şehirde, İstanbul'da dünyaya geldi. 5 kardeşin en büyüğü olan hocamızın annesi ev hanımı, babası da malî müşavirlik yapıyordu. Kalabalık ailede büyümenin verdiği samimiyeti ve sıcaklığı onu tanıyan herkese hissettiriyor. İstanbul'dan sonra ailesiyle birlikte yaşamına Samsun'da devam eden hocamız öğrenim hayatına Samsun Çarşamba Şehit Nuri Pamir İlkokulu'nda başladı. Daha sonra Samsun Çarşamba Anadolu Lisesini kazanan hocamız öğretmenlik hayaliyle Ünye Anadolu Öğretmen Lisesine geçiş yapmış. Başarılı bir lise hayatından sonra yaşadığı yere fazlasıyla uzak olmasına rağmen Balıkesir Üniversitesi'ni kazanan Hasret Hoca, ( yaklaşık 18 saatlik bitmek bilmeyen bir yoldan bahsediyoruz arkadaşlar.) Necatibey Eğitim Fakültesi Matematik Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Başarılı bir lisans eğitimini tamamlayan hocamız daha sonra eğitimine sağlam adımlarla devam ederek yüksek lisans yaptı. Şimdilerde ise doktora için çabalayarak meslekî kariyerine devam ediyor. Öğretmenliğe ilk olarak Balıkesir İvrindi Lisesinde başladı. 3 yıllık görevinin ardından Balıkesir Adnan Menderes Lisesinde mesleğine devam etti. Buradan sonra da Balıkesir Edremit Körfez Anadolu Lisesinde görev yaptı. Son olarak 2013 yılında CTAL ailesinin değerli üyelerinden biri oldu. Okulumuzda 2. yılında olan Hasret Hoca her gün Edremit' ten gidip gelmesine rağmen aynı hevesle, mesleğini CTAL gibi bir okulda yapmanın verdiği mutlulukla, buna değdiğini düşünerek okulumuza geliyor. Okuldan ve bizden arta kalan vakitlerini genelde eşi ve 3,5 yaşındaki dünyalar tatlısı kızı Bade ile geçirmekten hoşlanan hocamız doğayla baş başa kalmaktan ayrı bir haz duyuyor. Ayrıca spora da yoğun ilgi duyan hocamız geçmiş yıllarda basketbol maçlarında hakemlik yapmış. Şimdilerde ise daha önce eşinin de alt yapısında oynadığı Banvit Basketbol Takımını destekliyor. Sporun sadece tek bir dalıyla değil birçok dalıyla uğraşan Hasret Hoca voleybol ve hentbol da oynamış. Ayrıca hocamız 30 metreye kadar dalabilen bir dalgıç. Üniversitede modern dans,step ekibinin liderliğini de yaptığını söyleyerek spora olan yatkınlığını kanıtlıyor bizlere. İnce ve düşündüren mizahtan hoşlanan Hasret Hoca, geçtiğimiz senelerde biten Kardeş Payı, İşler Güçler ve Leyla ile Mecnun gibi dizileri tercih ediyor. Boş vakitlerinin bir bölümünü de bu dizilerin tekrarını izlemekle geçiriyor. Dile yatkınlığı da iyi derecede olan Hasret Hoca, geçtiğimiz sene okulumuzun "Kardeş Okul Projesi"nde yer aldı. Önümüzdeki sene yapılacak olan çalışmada da yer alacağını belirtti. Hasret Hoca, insanın korktuğu her şeyin başına gelebileceğine ve nazara inananlardan. O zaman biz de hocamıza "41 kere Maşallah" diyerek kem gözlerden sakınıyoruz arkadaşlar. Hasret Hoca aklına koyduğunu yapan, hırslı, inatçı kişiliğiyle tam bir boğa burcu. Bunun yanında iyi niyetli, samimi, son derece kibar ve güzel hocalarımızdan. Sezgilerinin kuvvetli olduğunu düşünen hocamız çabuk sinirlenen bir yapıya sahip. (Dikkatli olmamızda fayda var.) Sevecen ve samimi tavırlarıyla öğretmenler arasında olduğu kadar öğrenciler arasında da okulumuzun sevilen öğretmenlerindendir Hasret Hoca. Son olarak 'Öğrencilerinize söylemek istediğiniz bir şey var mı?' diye sorduğumuzda "Eleştirel düşünmeliler. İlk başta bir şeye sorgulayarak bakarlarsa öğrenmek için bir kapı açmış olurlar. Olayları kalıp halinde kabul etmek yerine sorgulayıp, düşünmeliler. En azından kendilerine ait bir fikir ve hayat için ilk adımı atmış olurlar. Sorgulayamadıkları sürece elde ettikleri hiçbir şey tam olarak onların olmayacak." diyerek kulağımıza küpe yapabileceğimiz tarzda öğütler veriyor biz öğrencilerine. Hasret Hoca'mıza bu keyifli ve samimi röportaj için çok teşekkür ediyor, ailesi ve sevdikleriyle bir ömür boyu mutluluklar diliyoruz. Ayşenur KABA
CTAL GÜNDE Teneffüs gazetemiz, annelerimizin günlerinde de ilgi ile okunuyor. Hedefimiz, her ortamda her yaşta okuyucu kitlesine ulaşmak...
Sayfa 7
İÇİMİZDEN BİRİ Merhaba arkadaşlar. Bu ay okulumuz 12 - B sınıfı öğrencisi Oğuzhan ÖZGEN' i tanıyacağız. Oğuzhan, 13 Eylül 1998'de Zonguldak'ta doğdu. Aslen Çanakkaleli ve üç kardeşin en büyüğü. En büyük hayali hayatını geçireceği mesleğinde bilim adına çalışmalarda bulunmak. En dikkat çekici özelliği ise tam bir Technopat yani teknoloji dâhisi olması. Bilgisayarla ilk tanışması 5 yaşında olan Oğuzhan aynı yaşında çoğu insandan farklı olarak denge tekersiz bisiklet binebilmeyi öğrenmiş. Hayatı boyunca kendine bir şeyler katmaya çalışıp dünyayı farklı bir beyin ve kafa yapısıyla gören bu insan yapısından dolayı çoğu zaman anlaşılamadığı için çok sıkıntılar çekse de zamanla normal davranmayı öğrenip insanlar içine girip normal biri gibi yaşıyor görünebilmeyi başarmış. Ayrıca diğer insanlarla aynı olmadığını ve anlaşılmak için daha fazla anlayış ve empati beklediğini belirtiyor. Zaman geçtikçe bilgisayar üzerine olan becerisini geliştiren Oğuzhan. Geçtiğimiz başkanlık seçimlerinde başkan adayı olan Beşir arkadaşımıza seçim videosunda ve eminim hepinizin çok sevdiği “Flappy Başkan” adlı oyunda yeteneklerinin çok ufak bir kısmını bizimle paylaştı. Basit bir uçlu kalem mekanizmasından tutun cep telefonlarının, akıllı tahtaların, bilgisayarların, arabaların, uçakların, kısacası aklınıza gelebilecek teknoloji ürünlerinin çoğunun çalışma mekanizmasını yakından takip edip öğrenmesiyle de iyi bir mühendisi aratmıyor. Hobilerinden bahsetmek gerekirse: Oğuzhan bilim belgeselleri seyretmekten, model araçlarla ilgilenmekten, bilgisayar oyunları oynamaktan ve Youtuberlıktan hoşlanıyor. 3 yıldır youtube kanalında çeşitli videolar paylaşıyor. En sevdiği bilgisayar oyunları arasında Minecraft, Assassin's Creed, Grand Theft Auto, Robocraft gibi oyunlar var. Hobileri arasında en çok ilgimizi çeken ise uçaklar. Uçaklara ilgisi 3 yaşından beri var olan Oğuzhan ilk olarak 3 yaşında duvara detaylı bir Boening 747 benzeri bir uçak çizmiş. Tabii sonra uçak sevgisi hiç tükenmemiş, kağıt uçaklarla yani imkân ne veriyorsa onlarla çeşitli uçak modelleri geliştirmiş. Uçaklarla ilgili son faaliyeti ise Radyo Kontrollü Motorlu Model Uçak Kursu' na gitmek olmuş. En sevdiği bazı filmler arasında Limitless, Transformers Serisi ve Sherlock Holmes, 3 Idiots gibi filmler var. En sevdiği kitaplar ise; bazı beyin eğitimi kitapları, Başarıyı Yaşa ve sürükleyici romanlarmış. Son olarak bahsetmeden geçemeyeceğimiz bir konu da okulumuza olan katkıları. İzlediğimiz 10 Kasım videosunun , mezuniyet törenindeki slaytların, daha birçok işin altına imzasını atan gizli bir kahraman Oğuzhan. Bu yetenekli technopatı çoğu zaman okulumuzun bilgisayar laboratuvarında bulabilirsiniz. Kendisine bu röportajı verdiği için çok teşekkür ediyoruz. Ve gireceği sınavda başarılar diliyoruz. Özge ÇELEBİ
SINAVLAR VE BİZ
Kasım ayı bizler için diğer aylara göre biraz daha yoğun geçiyor. Dönemin ilk sınavları başlarken bizleri de bir stres ele geçiriyor. Tabii ki de bu dönem sadece fazla stresle kalmıyor,beraberinde biraz da olsa asabî olabiliyoruz. Bu büyükler için veya çevredeki diğer kişiler için her ne kadar garip gibi görünse de bizim için her şey oldukça normal... Bizim kapıldığımız paniğin nedeni bence "Ya sınavda yapamazsam?" düşüncesinden geliyor. Biz gerçekten çok çalışıyoruz ve konularımızı bitiriyoruz ama sınav günü gelip çattığında ve kağıtlar önümüze konulduğu an o düşünce beynimizin içerisinde dört dönüyor böylece bize de bildiklerimizi unutturabiliyor. Bunu yenmek için ilk önce paniği engellemeliyiz. Ayrıca konuya daha çok hakim olabilmek için kendimize yeni çalışma biçimleri bulabiliriz. Örneğin; bir müziği birkaç defa dinlediğimizde biz de şarkıya eşlik edebiliyoruz. Çünkü kulağımız o ritme alışıyor ve istemsiz olarak sanki ezberlemişiz gibi müziğe eşlik edebiliyoruz. İşte bu noktada daha farklı bir şey yapabiliriz. Müzik dinlemek yerine sınav konularını ses kaydına alıp dinlersek bir müddet sonra ses kaydına alışırız ve sınav konularını anlamakta kendimize kolaylık sağlamış oluruz. Bunun gibi daha birçok şey keşfederek kendimize kolaylık sağlayacak bir sistem bulabiliriz. Bizler kasım ayı geçince de rahatlamıyoruz.İkinci sınavlar, projeler derken bütün dönem böyle geçiyor. Ama biz umudumuzu bir dersi başaramayınca kaybetmeyelim. Onun yerine daha iyisini yapabilmeyi deneyelim. Biz gayret gösterdikçe ve umudumuzu kaybetmedikçe kazanan biz olacağız! Damla TURHAN
Celal Toraman Anadolu Lisesi
TENEFFÜS Herkesin Teneffüse İhtiyacı Vardır.
UÇAN HALI El Hamra Sarayı
İslam mimarisinin ulaşabileceği yüksek noktalardan biri olarak bugünlere ulaşmış bir şahit olan Elhamra Sarayı'nın temeli 1232 yılında Gırnata Emirliği zamanında atılmıştır. 1001 gece masallarındaki rüya sarayların gerçek alemdeki izdüşümü sayılabilecek olan Elhamra'nın doğal çevreye uyumu,farklı süslemeleri ve yaşanan mekân ile su ve yeşili belli bir ahenk içinde buluşturabilmesi, kazandığı şöhretin hiç de haksız olmadığını gösterir. Saray içindeki tüm oda ve salonları çepeçevre dolaşan bir sözcük, dünyanın bu en nazenin, ortaçağın en ünlü, Endülüs'teki 780 yıllık İslam hakimiyetinin de en önemli sarayı sayılan Elhamra'nın sırrını adeta özetleyen Arapça bir cümledir. Tüm Elhamra' ya damgasını vuran bu tılsımlı sözcük, "Allah'tan başka galip y o k t u r " a n l a m ı n ı t a ş ı r. B u bakımdan Elhamra, Allah'ın tek galip olduğunu tüm dünyaya haykıran bir saraydır ve dünyanın hiçbir yerinde Allah adını bu kadar çok zikreden sütun, kemer, kubbe, tavan, kapı ve duvara sahip başka bir saray bulmak mümkün değildir. Buranın çok uzun yıllar kendi kaderine terk edildiği, adeta dilencilerin ve evsiz barksız insanların barınak yeri haline geldiği bilinmektedir. Bu dönemde bakımsızlıktan dolayı bazı yerlerde duvar kabartma süsleri dökülmüştür. Avlusunun bir zamanlar koyun ağılı olarak kullanıldığı bilinmektedir.Tüm bu olumsuzluklara rağmen Elhamra'nın ayakta kalmak için zamana karşı başarıyla direndiği söylenebilir. 19. yüzyıl sonunda başlayan restorasyon çalışmaları 20. Yüzyılda hız kazanmıştır. Ahmet ÇİTKÖYLÜ
AYIN ÖĞRENCİLERİ
24 KASIM İLÇE PROGRAMINDA OKULUMUZU BAŞARI İLE TEMSİL EDEN ARKADAŞLARIMIZ AYIN ÖĞRENCİSİ OLMAYA HAK KAZANMIŞLARDIR KENDİLERİNİ KUTLUYOR BAŞARILARININ DEVAMINI DİLİYORUZ.
KARDEŞ OKULUMUZ
Sevgili Alman kardeşlerimiz g e l d i ğ i n d e yaşadığımız heyecanın iki katını hissettiğimiz A l m a n y a macerasının sonuna geldik. Aslında bu bir son değildi bizim için. Çünkü Almanya'da bulunduğumuz haftada, sonsuza kadar varlığını hissedeceğimiz arkadaşlar edindik. Eşlerimiz ve öğretmenlerimiz ile birlikte bir gün ihtişamlı katedrali ile meşhur Köln' de, bir gün buram buram tarih kokan Bonn'da ve sonbaharı iliklerimize kadar hissettiren Hürt'de bulunduk. Okullarını, sokaklarını, şehirlerini gezdik bu güzel ülkenin. Almanya'nın en güzel hallerine şahit olduk. Özellikle fotoğrafa dikkatli bakarsanız; küçük ayıcığı hemen bulabilirsiniz. İşte o küçük oyuncağın değeri çok büyük bizim için. Dünya'da kültür, gelenek, bayram, din, dil her şey kıtadan kıtaya, ülkeden ülkeye ve hatta şehirden şehre bile değişim gösterebilirken, işte bu fotoğraf hiç değişmeyenin resmi. İyliğin ve saflığın. O küçük ayıcığın ismi Bruno Bear ve onun sahibi tanıdığım en yardımsever insan. Sokakta gezen herhangi birinden (din, dil, ırk fark etmiyor) bu sevimli ayıcığı tutmasını ve baş parmağını yukarı kaldırmasını istiyor, bu güzel andan bir kare alıyor. Daha sonra çektiği fotoğrafları sayfasında yayınlayıp, satışa sunuyor, kazandığı parayı kanserli çocuklara oyuncak almak için harcıyor. Maalesef bu fotoğrafta o iyi adamı göremiyorsunuz ama eğer gözlerimizin içine bakarsanız sevginin yansımasını görebilirsiniz. Dünya'nın her yerinde iyi insanların olduğunu bilmek ne güzel bir his. Bu güzel anlarımızı yaşamamıza vesile olan Mehmet Arslan'a, Sait Yılmaz'a, Hasret Aydın'a ve Cüneyt Hocamıza çok teşekkür ederiz. Sude ÖZBERKSOY - Pelin FİDANCI