Spor tarih

Page 1

Ahmet Ali Bahri;

Alpay Raşit Adanır

2 013201 41971 5




Başlarken...

20

ve gururunu yaşıyoruz. Her yolun başlangıcı; devamlılığı kadar önem taşır. Bu anlamda; Limasol Türk Kooperatif Bankası’nın ilk sayımıza verdiği anlamlı büyük desteğin karşılığı hiçbir zaman ödenemez. Bu vesileyle başta banka yönetim kurulu başkanı sn.Hüseyin Kemaler beye ve tüm yönetim kurulu üyelerine yürekten teşekkürü bir borç biliriz. Bu yıl içerisinde 4 sayı ile seslenmeyi hedeflediğimiz SPOR TARİH dergimiz her sayısında kendisine bir “dosya” konusu belirlerken, ülkemiz spor araştırma ve yaşamında önemli isimler de yazı ailemizde yer alıyor. Belge niteliği taşıyacak ve sporumuzun her alanını tarihsel açıdan kucaklayacak olan SPOR TARİH dergimizi zevkle okuyacağınıza inanıyoruz.

Ocak 1989... Kıbrıslı Türkleri futbol alanında Türkiye liglerinde başarıyla temsil eden, Kıbrıslı futbolcumuz Mete Adanır’ın, Samsunspor kafilesinin geçirdiği otobüs kazasında yitirmiş olmanın acısı her zaman içimizdedir. Babası Alpay Raşit Adanır tarafından 1989 yılında, Mete’mizi yaşatmak ve Kıbrıs Türk Sporu’na katkı sağlamak için kurduğu Mete Adanır Vakfı; gerek kitap yayınlarıyla, gerekse karınca kararınca sporumuza yaptığı maddi desteklerle bugüne kadar gelmiştir. Bundan sonraki yollarımızdan biri de; belge niteliği taşıyacak ve Kıbrıs Türk Sporu adına “bellek” oluşturmada “tarih” içerikli yayın yapmaktır. Mete’mizin aramazdan ayrılışının 25.yılında “SPOR TARİH” dergimizin ilk sayısıyla siz okurlara seslenmenin mutluluğunu

Eralp ADANIR M.A.V.Bşk. 2



DOSYA

ALPAY RAŞİT ADANIR

Mete Adanır 14/11/1961 - 20/01/1989

Yazı İşleri Eralp ADANIR Katkıda bulunanlar Omaç Başat Yücel Hatay Bülent Fevzioğlu Fevzi Beyar Ahmet Ali Bahri Dr.Okan Dağlı Eralp Adanır Grafik-Tasarım Profil Reklam ve Danışmanlık Ltd zoommagazin@gmail.com

Reklam Rezervasyon (0533) 847 95 01 Yayın Türü Süreli Yayın Kıbrıs’ın ilk spor-tarih Dergisi Baskı Pelin Ofset

www.meteadanirvakfi.com eadanir@yahoo.com SPOR TARİH , Mete Adanır Vakfı'na aittir. Mete Adanır Vakfı, PK: 346 Girne/KKTC

Sayı:1 Ocak/Şubat/Mart 2014

“Alpay Raşit Adanır"

25

Haziran 1936 yılında Lefkoşa’nın Yenicami bölgesinde doğdu. Lise kolej dönemlerinde Lefkoşa’nın Çetinkaya Türk Spor Kulübü’nde sol bek olarak oynamaya başladı. 19 yaşında Barclays Bank’a memur olarak alınarak ilk görev yeri olan Limasol’a tayin edildi. Burada Doğan Türk Birliği takımında futbol yaşamına futbolcu olarak devam ettikten sonra, 1974 öncesi Türk Ocağı Limasol (TOL), Doğan Türk Birliği (DTB) ve Binatlı Kulübünde, 1974 sonrası ise Girne Halk Evi (GHE),Türk Ocağı Limasol (TOL) ve Düzkaya Spor Kulüplerinde antrenörlük yaptı. Adanır; Yenicami Spor Kulübü’nde kaptanlık yapmış olan Fevzi Adanır’ın ağabeyisi ve Türkiye liglerinde profesyonel futbolcu olarak Altay-Konyaspor ve Samsunspor’da top oynamış merhum Mete Adanır’ın da babasıdır. Alpay Raşit Adanır bankacılık mesleğine başladığı Barclays Bank’ın ardından, Kıbrıs Vakıflar Bankası Güzelyurt Şube Müdürlüğü, Lefkoşa Merkez Şube Müdürlüğü ve Vakıflar Bankası Genel Müdürlük görevlerinden, 52 yıllık bankacılık hizmeti sonrası emekli olmuştu. Adanır ayrıca Mete Adanır Vakfı’nın kurucusu ve Mütevelli Heyeti Başkanıydı. 16 Eylül 2013 tarihinde ise, tedavi gördüğü Yakın Doğu Hastahanesi’nde 77 yaşında hayata veda etti.

“SPOR TARİH” Üç Ayda Bir Yayınlanır 4


SIZDEN

GELEN

--K Ed

Sa ekl Yaz Sa kal

Sa

Foto-arşiv: Vadilili Gazi Emirkanı

B

u köşemizde sizden gelecek olan fotoğraflara ve bilgilere yer vereceğiz. Elbette sadece spor tarihimizle ilgili fotoğraflar. Bir fotoğrafı daha çok anlamlı kılan; fotoğraf bilgileridir. Bundan dolayıdır ki, yayınlayacağımız her fotoğrafın bilgi yoğunluğu ve detayları, o fotoğrafı daha bir kalıcı hale getirebilmektedir. İlk sayımızda sn.Mehmet Hacıarif beyin arşivinden, bilgilerinden yararlanarak sizlere buradan merhaba demek istedik. Bu bilgileri paylaşırken, arşivinden yararlanmamıza izin veren sn.Mehmet Hacıarif beye de yürekten teşekkürler... Eskişehir’deki Kıbrıslı evliler futbol takımı 1968 yılında, Eskişehir’de, İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi yurt müdürü Cuma Yaşar; evliler ve bekarlar arasında bir futbol maçı tertiplemişti. Eskişehir Devlet Demiryolları sahasında oynanan maçta, evliler bekarları mağlup etmişti. Fotoğrafta görülen futbol takımı, bekarları mağlup eden, Kıbrıslı evliler futbol takımıdır. Takımın antrenörü de, Bostancı Ti-

caret Lisesi’nin eskiden müdürlüğünü yapmış olan Ferhat Soral’dı. Fotoğrafta şu kişiler yer almaktadır. Ayaktakiler (soldan – sağa): Osman Irgatoğlu (emekli polis müdürü), Önder Bobi (rahmetli), Mehmet Aşık (rahmetli), Mustafa Doğrusöz (gazeteci), Aydoğan Erkanat (İskan Dairesi Genel Müdürlüğü’nden emekli), Metin Gardiyanoğlu (rahmetli) Oturanlar (soldan – sağa): Ahmet Gazioğlu ( Safa İçkilerinin sahibi – Mağusa Gümrük eski Müdürü ), Mustafa Efe ( Başpınar Un Fabrikası Müdürü), Gazi Emirkanı (Kooperatif İşleri Dairesi eski Müdürü Kooperatif İşleri Dairesi, İngiliz Valiliği zamanından beri var olan bir dairemizdir), Mehmet Musmul (Eskişehir’de ikamet ediyor) ve Ozanköylü Taşkent (Mütahitlik yapıyor) Fotoğraf ve bilgilerinizi bizlerle paylaşın: Email adresimiz: eadanir@yahoo.com

Sa “tr

ola

Sa

baş

taş

say

spo

me

Sa tırn

Sa “de M E T E A DA N I R VA K F I www.meteadanirvakfi.com 5

No say

Ha


“Küçük Ada’nın Büyük Futbolcusu”

"METE ADANIR" Mete Adanır Vakfı

SAMSUN'DAN MALATYA DEPLASMANINA GIDERKEN 20 OCAK 1989 TARIHINDE HAVZA YAKINLARINDA SAMSUNSPOR KAFILESINI TAŞIYAN OTOBÜSÜN GEÇIRDIĞI TRAFIK KAZASINDA METE HAYATINI KAYBETMIŞTI.

14

Kasım 1961 tarihinde Limasol'da doğan Mete, çocuk yaşlardan itibaren, eski futbolcularla dolu olan aileden gelen futbol sevgisi içinde büyümüş, küçük yaşlardan itibaren Atletizm ve dededen gelme Futbol geleneği içerisinde olmuştu. Futbolda dikkatleri üzerine ilk kez; İlkokul 5'inci sınıfta çekmişti. Limasol İngiliz Üsler Bölgesi'nin düzenlediği, İngiliz ve Türk İlkokul Futbol Müsabakaları'nda Mete, Sedat Simavi ilkokulu takım kaptanı unvanıyla, şampiyonada attığı gollerle İngilizlerin gönlünü kazanmış ve gol kıralı olmuştu. Sedat Simavi takımı ise Şampiyonluğu kazanmıştı. Yetişkinlik döneminde Lefkoşa

Türk Lisesi takımında futbol oynarken de başarılarını sürdürmüştü. Türkiye Liselerarası Futbol Birinciliği Müsabakalarında çok başarılı maçlara imza atmış ve bir çok

Mete Adanır 6

güzel gollerle Türkiye Liselerarası karşılaşmalarında, Türk Lisesi'nin şampiyon olmasında önemli rol oynamıştı. Lise döneminde lisanslı futbolcu olarak Kıbrıs 1'inci Liginde flaş isim olmuştu. Doğan Türk Birliği'nde henüz yeni lisansiye oluşuyla birlikte direkt olarak A-Takıma alındı. Kıbrıs'ta en başarılı genç futbolcu unvanını kazanan Mete, 1979 Eylül'ünde yüksek tahsil için İngiltere'ye gitmişti. Futbol'a olan tutkusu Londra'da da devam etmiş ve yüzlerce İngiliz junior'ler arasından tek Kıbrıslı Türk olarak, Orient takımının junior kadrosuna seçilmişti. Yaklaşık 6 ay junior takımında başarılı futbol oynayan Mete, ardından A Takım


"Reserve" yedekler kadrosuna yükselmiş ve 1980 baharında Orient'le 2 yıllık profesyonellik anlaşması yaparak futboldaki kabiliyetini İngiltere'de de kanıtlamıştı. 4 Lig maçında özel izinli olarak yer almış ve başarılı oyunlar çıkarmıştı. İngiltere Futbol Federasyonu'nun Kıbrıslı Mete için Rum kesiminden (KOP) (Clearence) "temiz kağıdı" istemesi ve Rum tarafındaki Futbol Federasyonu'nun da "bizde böyle bir futbolcu yok, tanınmayan Türk tarafının futbolcusudur" demesi üzerine Mete'nin profesyonellik anlaşması iptal edilmiş ve futboldaki ilk ambargoyu yaşayan kişi olmuştu. . 1980'de İzmir'de Gerçekleştirilen 1'inci İslam Oyunları'nda KTFD A Milli Takımı kadrosunda yer alan Mete, İzmir'deki futbol karşılaşmalarında çok başarılı bir oyun sergilemiş ve attığı gollerle özellikle Altay takımı yetkililerinin dikkatini çekmişti. ALTAY spor Mete, Altay Spor Kulübü'nden çok cazip teklifler almış ve 1981 Haziran'ında Altay'la 2 yıllığına ve ardından da 1983 yılında ise 2'inci kez yine Altay'la 2 yıllık yeni bir anlaşma daha yaparak, 4 yıl boyunca Altay'da top koşturmuştu. Mete'nin “tanınmamış” bir ülkenin sporcusu olmasından dolayı İngiltere'de yaşadığı olumsuzluklar, bu kez de Türkiye'de yabancı statüsünde değerlendirilmesiyle aynı zorlukları yaşamış, fakat yılmamış ve mücadelesine devam

etmişti. Altay'daki döneminde golcülüğüyle sivrilen Mete, takımı için önemli bir yere sahipti. KONYASPOR Golcülüğüyle ün salan Mete, 1985 yılında Konya Spor'a transfer olmuş, 2'inci Küme Şampiyon'luğuna oynayan Konya Spor'da, hayatının en başarılı futbolunu oynamış ve 1985-1986 sezonu Türkiye 2'inci Liginde 25 gol atarak Gol Kralı olmuştu. Bu başarısıyla birlikte ayrıca Konya'da Yılın Sporcusu seçilmişti. SAMSUNSPOR 1987 yılında Tanju'nun Samsunspor'dan ayrılması ve golcü sıkıntısı içerisine giren Samsunspor, Mete'nin başarısını farketmiş ve antrenör Metroviç'in de önemli girişimleriyle çok iyi bir transfer gerçekleştirilmişti. Mete artık yeniden birinci ligde ve bu kez Samsunspor'daydı. Samsunspor'da başarılı 2 yıl geçiren Mete golcülüğünü sürdürmüş ve Samsunsporluların gönlünü fethetmişti. Özellikle Kasım 1987'de Galatasaray ile oynanan karşılaşmada 85'inci dakikada Mete'nin kaydettiği gol onu, sadece Samsun'da değil Türkiye'de de bir anda flaş isimler arasına sokmuştu. 1989-90 sezonu için büyük takımlarla ve özellikle Beşiktaş ve Galatasaray ile görüşmeler yapan Mete, ne yazık ki belki de kendisinin son transferi olacak bu takımlara gidemeden, talihsiz bir kaza sonucunda 27 yıllık hayatı son bulmuştu. www.meteadanirvakfi.com 7


uz:

v

“"HÜSEYİN Kıbrıs Türk Sporu’ndan Portreler:

RECAİ TURAN" Eralp Adanır

CİRİT SPORU KIBRIS’TA 1936 YILINA KADAR OYNANMIŞTI. TAKSİM STADI OLARAK ANILAN SAHA ÇOK ESKİLERDEN “CİRİT HİSARI” OLARAK BİLİNİRDİ...

K

ıbrıs Tük Spor Tarihimiz içerisinde sayısız başarılı sporcularımız gelip geçmiştir. Kimilerinin izleri günümüze kadar gelebilmiş, kimileri bazı dergi ve gazetelerin sararmış-tozlu sayfalarında kendini saklarken bir gün gelip gün yüzüne çıkmayı beklemiştir. Bu konuda zaman zaman değerli araştırmacılarımızın günümüze taşıdıkları ça-

8

lışmalar olmuştur. 1977 yılında 2. sayısını yayımlayan KAYNAK dergimizde, Çağatay Hasan ile Yücel Hatay, sporumuz adına çalışmalarıyla kendilerine derginin birkaç sayfasında yer edinmişlerdi. Bu güzel çalışmadan yararlanarak günü, bugüne; bugünü, yarına taşımak için Spor Tarih dergimiz olarak kolları sıvıyoruz...


"Taksim Stadı"(Cirit Hisarı)

1 Ağustos 1894 tarihinde Baf Kasabası’nda dünyaya gelen Turan, 1909 tarihinde Lefkoşa’ya gelip Haydarpaşa Okulunu ve Lefkoşa İdadisi’ni bitirerek 1917 yılında mezun olmuştu. Gümrük Müdürlüğü’ne kadar uzanan mesleki yaşamı içerisinde 1912-1932 yılları arasında Kıbrıs Türk Sporumuza da büyük emekleri geçmiştir. Tarihin süzgecinden geçen anlattıklarına kulak vermeye başlıyoruz: TÜRKLER’DE CİRİT SPORU Cirit; Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya geldikleri dönemden beri oynadıkları savaş oyunu olarak bilinmektedir.Daha sonraki dönemlerde Anadolu ‘da oynanan ve atlı spor olarak da anılan Cirit , başlangıçtan beri nesilden nesile intikal ederek günümüzde Türkiye’nin bazı yörelerinde varlığını devam ettirmektedir. Alparslan döneminde Anadolu ‘da oynanan bu spor dalı, özellikle Doğu ve İç Anadolu’nun farklı yörelerinde daha yaygındır. Anadolu ‘da 11-16. yüzyıllarda bir savaş oyunu olarak oynanan Cirit, sonraki dönemlerde özellikle 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu ülkesi ve sarayında en bü-

www.meteadanirvakfi.com 9


10


“Cirit Hisarı” olarak da bilinen Taksim Stadı Cirit sporunun son bulduğu 1936 yılı sonrasında da kutlamaların ve sporun merkezi olmuştu.

yük gösteri sporuydu. Müsabakalarda yaşanan hayati tehlike nedeniyle II. Mahmut döneminde bu oyunun oynanması yasaklanmış, daha sonra tekrar bir gösteri oyunu olarak Anadolu ‘da oynanmaya başlanmıştır. KIBRIS’TA CİRİT SPORU Özellikle Lefkoşa bölgesinde yaşayanlar günümüzde “Taksim Stadı” olarak anılan sahanın çok eskilerden “Cirit Hisarı” olarak bilindiği bir gerçek. “Ata Sporu” olarak anılan Cirit Sporu için Hüseyin Recai Turan Kıbrıs’taki bu sporumuz hakkında şu bilgiyi veriyordu: Cirit Sporu Kıbrıs’ta 1936 yılına kadar oynanmıştı. Cirit; bu oyunu oynamaya müsait herhangi bir boş arazide oynanabilirdi. Genellikle bu oyun 8 ile 15 kişilik takımlar halinde millî ve dinî bayram günlerinde davul-zurna eşliğinde eğlence olarak oynanmaktaydı. Galip veya malup gelmenin mevzu bahis olmadığı bu sporu, İngilizler de çok beğendiklerinden teşvik maksadıyla Polisler arasında müsabakalar tertip ederek oynamakta idiler. Polisler ekseriyetle Cirit oyununu bugün Taksim Stadı diye bilinen Cirit Hisarı’nda oynardı. Bu oyunda yarışmacılar, at üzerinde binili ve ellerinde tehlike arzetmeyen hurma dalları taşımakta idiler. Kıyafetler “potur” denilen dizden aşağıya kısa pantolon ile kısa çizmeden ibaretti. CİRİT’in OYNANIŞ ŞEKLİ Yarışmacılar karşılıklı iki hat üzerinde sıralanırlardı. Hakemin “ÇIK” işareti üzerine rakibi istika-

metine geçen iki yarışmacı, 90 derecelik kavis çizerek karşı karşıya geldikleri anda, ellerinde bulunan ciridi birbirlerine isabet edecek şekilde fırlatırlar ve geriye kalan 90 derecelik kavisi tamamlayarak kendi takımlarının bulunduğu yere gelirlerdi. Takımda yer alan oyuncular bitene kadar oyun böyle sürüp giderdi. Halk bu oyunu büyük bir heyecan ve tezahürat içinde izlemekteydi. Kıbrısın en meşhur Ciritçileri ise; Lefkoşalı Refik Onbaşı, Baflı Arap Salih Onbaşı ve Baflı Derviş Arap’tı. GÜREŞ SPORUMUZ: Kıbrıslı Türklerin spor geleneğinde özellikle ’74 öncesine kadar Güreş Sporumuzdaki etkinlikler çok daha yoğundu. Elbette günümüzde de bu spor dalımız çalışmalarını daha evrensel bir boyuta getirmiş durumunadır. Kıbrıs’ta en az Cirit sporumuz kadar Güreş sporumuz da yapılmaktaydı aynı dönemlerde. Hüseyin Recai Turan beyin hatırladıklarından yola çıkarsak; bu spor dalımız da özellikle dinî ve millî bayram günlerinde, büyük bir kalabalığın izlediği önceden tesbit edilen meydanlarda genellikle, Türkiye’den gelen güreşçilerle Kıbrıslı Türk güreşçiler arasında ferdi olarak yapılmaktaydı. Bu müsabakalar daha ziyade gelir sağlamak için yapılıyordu. Ayrıca Kıbrıslı güreşçilerimiz de kazalar arasında güreş müsabakaları tertip etmekte idiler. Hüseyin beyin 1920’lerden hatırladığı güreşçilerimiz arasında; Halil Pehlivan, Ahmet Pehlivan ve Bekir Hoca Pehlivan bulunmaktadır.

“Kaynak Dergisi, Mart 1977, s:68-69-Kıbrıs” “www.tr.wikipedia.org/wiki/Cirit” www.meteadanirvakfi.com 11


ALBÜ M ANIL DEKİ AR

NACİ ÖZKAYA NAM-I DİĞER

SARI NACİ Omaç Başat

KOP’UN KURULUŞUNDA TÜRK VE RUM TAKIMLARININ YANI SIRA BİR DE ERMENİ TAKIMI "AYMA" BULUNUYORDU. GÜNÜMÜZDE KOP TAMAMEN RUM KULÜPLERİN OLUŞTURDUĞU BİR FEDERASYON OLARAK FAALİYET GÖSTERİYOR.

K

ıbrıs Türk futbolunu gündeme taşırken, Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nun kuruluşuna dek yaşanan başarıları ve olayları da gözden geçirmekte yarar var. Kıbrıs’ta futbol, İngilizlerin adaya gelişiyle başladı. Okullar arası çekişmeli maçlarla başlayan heyecana Türk ve Rum kulüpler de katıldı ve “Kıbrıs Futbol Federasyonu” (KOP), Bu sayfalarda sizlerle paylaşacağım birçok tarihi fotoğraf, Kıbrıs Türk spor basınının ilk foto muhabiri, babam Ahmet Osman (Başat) tarafından çekilmiştir. İşte babam, boynunda Rolleicord marka fotoğraf makinesi, Kıbrıs futboluna hakem ve yönetici olarak hizmet eden Ömer Faik Müftüzade ile birlikte, Lefkoşa’nın Rum kesmindeki (eski) GSP Stadında, Çetinkaya’ya verilecek kupayı şeref kürsüsüne taşıyor. 12

Kıbrıs Türk takımı Çetinkaya’nın da aralarında bulunduğu kurucu üyeler tarafından, 1934 yılında kuruldu. KOP’un kuruluşunda Türk ve Rum takımlarının yanı sıra bir de Ermeni takımı (Ayma) bulunuyordu. Günümüzde KOP tamamen Rum kulüplerin oluşturduğu bir federasyon olarak faaliyet gösteriyor.


Kıbrıs futbol tarihine geçen bir fotoğraf… 1951-52 sezonu lig şampiyonu Çetinkaya Türk Spor Birliği futbol takımı yöneticileriyle stüdyoda. Stüdyo, fotoğraf ustası Fevzi Akarsu’ya ait, Saray Otel’in karşısında bulunuyordu. Kıbrıs Türkleri’nin en güçlü kulübü olarak Rum takımlarına karşı başarıyla mücadele eden Çetinkaya, kupa şampiyonluklarının yanı sıra, 1951-52 sezonunda lig şampiyonu da oldu.

Özkaya, aktif sporu bırakana dek 16 kez daha giyer ay-yıldızlı formayı… Naci Özkaya, Kıbrıs’a ‘döner kebabı’ tanıtan kişidir aynı zamanda. Lefkoşa’da, Girne Kapısı’ndan girişte, şimdi Ziraat Bankası olarak kullanılan binada bir lokanta açarak, Türkiye’den bir dönerci ustası getirir ve Kıbrıs’a döner kebabını tanıtır. Türkiye’den getirdiği usta, Naci Özkaya Türkiye’ye döndükten sonra, kendi lokantasını açarak, “Enişte” olarak ün salar. 7 Mart 2007 tarihinde vefat eden Naci Özkaya’yı huzurevinde kalırken son ziyaret edenler arasında Çetinkaya Kulübü yöneticileri de vardı.

Kıbrıs Türk futboluna hayat verenler arasında, Türk futbolunun efsane isimlerinden, ismi Galatasaray’la özdeşleşmiş, milli futbolcu Naci Özkaya (Sarı Naci) da ilkler arasında yer alır. Galatasaray’da futbolu bıraktıktan sonra, 1954 yılında Kıbrıs’a gelen Naci Özkaya, antrenör – futbolcu olarak Çetinkaya’da yeni yıldızların yetişmesinde büyük hizmetler sağlar. Naci Özkaya, Çetinkaya’daki görevinden sonra Galatasaray’a döndü ve Fatih Terim’i Galatasaray’a kazandıran menejer olarak tarihe geçer. Özkaya, Kıbrıs’ta bulunduğu dönemde de, Kıbrıs Türk futbolunda birçok yıldızın yetişmesinde önemli katkılarda bulundu. İlk kez, 23 Nisan 1948’de, Türkiye’nin Yunanistan’ı 3-1 mağlup ettiği Kıbrıs Türk spor basınının ilk foto muhabiri, babam Ahmet Osman’a maçta, Milli formayla tanışan Naci

(Başat) Enformasyon Dairesi tarafından verilen basın kartı www.meteadanirvakfi.com 13

Naci Özkaya’nın vefatından önce hazırlanan, Galatasaray Kulübü’nün resmi internet sitesinde ise Naci Özkaya ile ilgili yazılanlardan bir alıntı yapıyoruz: Galatasaray’a Adanmış Bir Ömür! Sarı Naci Bu cümle kimilerine klişe gelebilir. Ama Naci Özkaya ya da diğer adıyla “Sarı Naci” gerçekten de


Naci Özkaya, 1954 yılında düzenlenen turnuvaya, takviyeli Çetinkaya (ilk Kıbrıs Türk Genç Milli Takımı) olarak katılan karmanın da antrenörlüğünü yaptı. Karmada Fikret Kürşad, Özer Komando, Salih Ruso, Ayhan Mullahasan gibi birçok yıldız futbolcumuz oynadı. İşte o karma maç öncesi GSP Stadı’nda. hayatını, birçoğunu bir daha asla yaşayamayacağı özel anlarını Galatasaray uğruna hiçe saymış bir futbol adamı... 1923 yılında, Trabzon’da dünyaya gelen Naci Özkaya, futbola 22 yaşında Ankara Demirspor’da başlar. 1945-46 sezonunda o takımda Gündüz Kılıç’la birlikte forma giyen Özkaya, önce Ankaragücü’ne oradan da “Sarı Naci” olarak nam salacağı Galatasaray’a transfer olur. Galatasaray’da geçirdiği altı yılın ardından, 1954’te yine sarı kırmızı formayla futbola veda eder. Ama bu veda bir son değil; antrenörlük ve idarecilik günlerinin başlangıcı olur. Kıbrıs Günleri 31 yaşında, futbolu bıraktığında daha da oynayabilecek gücü ve kuvveti vardır. Ama farklı bir hayata yelken açar. Kıbrıs’ta sadece futbolla da ilgilenmez

Sarı Naci. En büyük keyfi yemek olan Özkaya, bir de lokanta açar orada. Akdeniz’in ortasında geçirdiği altı yılın ardından, kader yeniden birleştirir yollarını Galatasaray’la Sarı Naci’nin. Rollerin Değiştiği Zaman Kıbrıs dönüşü bir süre Galatasaray’da görev yaptıktan sonra, yurdun dört bir yanındaki farklı takımlarda antrenörlük yapar. Tabii Galatasaray’la olan bağını asla koparmaz… Galatasaraylı futbolcuların askerlik, sağlık ya da transferleriyle bizzat ilgilenir. Çünkü Futbol Takımı’nın idari menejeri olmuştur. Fatih Terim’in Adana’dan getirilmesinden tutun da, basında “yılan hikayesine döndü” diye başlıklar atılan Metin Yıldız’ın transfer anlaşmasının imzalanmasında da her zaman o vardı.

Çetinkaya’da Naci Özkaya’nın ardından Kıbrıs Türk futbolunda Selahattin Tetik (MTG), Basri Dirimlili (Lefke), Recep Adanır (Baba Recep) (GB), Bülent Giz (GG) ve Halil Özyazıcı (Çetinkaya) gibi ünlü isimler de antrenör olarak görev yaptı. Naci ÖZKAYA 14



SEVİM EBEOĞLU;

"YAKIN MARKAJ " I D R A V Ü Ğ Ü L N ÜSTÜ 16


Ahmet Ali Bahri

"İSTANBUL’DAKİ FENERBAHÇE-DOĞAN TÜRK BİRLİĞİ MAÇINDA KADRODA BİRLİKTE YER ALMIŞTIK. O MAÇTA AYAKTA DURAN BİR O, BİR ÖNDER NATIK BİR DE BEN VARDIK. ZATEN FENERBAHÇE BİZİ TANIYANA KADAR KENDİLERİNE 2 GOL ATMIŞTIK."

A

lpay; Doğan’da (DTB) top oynamaya başladığında ben de AEL’den Doğan’a gelmiştim. Kendisiyle aynı takımda beraber oynadık, Doğan’ın sol bek’i oydu. 2 kez de birlikte Doğan’ın şampiyonluğunu görmüş ben de iki defa gol kralı olmuştum. Alpay; şen bir arkadaşımızdı hiçbir zaman aklından kötü birşey geçirmezdi. Zaten Limasollu Nesrin hanımla evlendi ki biraz da ben aracı olmuştum bu işte, çünkü kendisini tanıdığım için o aileye yakışırdı diye düşünmüştüm. Daha fazla yakınlaşmamız bu sebeple de olmuştu. Alpay, çok iyi bir futbolcuydu. Sol bek mevkiinde oynuyordu. Sol ayağını biraz fazla kullanırdı, solak denilecek nitelikte. Ama yakın bir markaj üstünlüğü vardı. Antrenörü tarafından söyleneni yerine getiren bir futbolcuydu. Vefatına kadar aramızda hiçbir zaman ne soğukluk ne de kırgınlık olmadı. İstanbul’daki Fenerbahçe-Doğan Türk Birliği maçında kadroda birlikte yer almıştık. O maçta ayakta duran bir O, bir Önder Natık bir de ben vardık. Zaten Fenerbahçe bizi tanıyana kadar kendilerine 2 gol atmıştık. Ondan sonra da 4-2 mağlup olarak sahadan ayrılmıştık. Dediğim gibi sahada ayakta Önder Natık ve Alpay kal-

mıştı neredeyse. Diğerleri “aman bana pas verme” diye söyleniyorlardı. Olur mu öyle şey. “ne yapıyorsunuz” diye kızmıştım diğerlerine. Allah rahmet eylesin Hasan çekingen birisiydi. Zaten tribünlerde de aşağı yukarı elli bin kişi yer alıyordu. Çünkü o gün de Fenerbahçe’nin Ameriko takımıyla maçı vardı diye saha doluydu. Alpay çok uyumlu biriydi, biz de takımda zaten bir uyumluluk isterdik. Disiplin bakımından da mükemmeldi tek kelimeyle. Antrenörlüğünde diploması olmamasına rağmen futbolda bildiğini göstererek başarılı maçlara imza atmıştır. 1974 sonrası yeniden Ocak’a (TOL) antrenörlük yapmıştı. Zaten disiplinli bir spor geçmişiniz varsa nereye gitseniz yine başarılı işlere imza atarsınız. Saha içerisindeki birlikteliğimiz saha dışında da sürmekte, tüm futbolcular aileleriyle birlikte yer içerdik. Bundan dolayı Alpay ve ailesiyle her zaman birlikteydik. 1963 olaylarından sonra Sancaktarlıkların öncülüğünde bölük takımları kurulmuş maçlar yapılıyordu. 1967’ye kadar böyle sürdü ve Alpay da Limasol’daki bölük takımlarından birinde oynarken ben artık hakemlik yapmaya başlamıştım.

www.meteadanirvakfi.com 17


Osman Uçaner(Kurra) Akkanat Önder Konuloğlu İlkay

Ahmet Hilmi

Erdoğan Motoragi

Aydın Aygın

açık Erdoğan (Motoragi), sağ iç Hasan, senterfor ben (Sevim), sol ve sağ açıkları hatırlamıyorum. Alpay da o gün çok güzel bir oyun çıkarmıştı ve Çetinkaya’nın sağ açığına kendi ceza sahamıza girmesine hiç izin vermemişti. Onlar 1-0 galip iken, 1-1- olduk, 2-1 öne geçtiler sonra 2-2 ve ardından da 3. Golü ben atarak 3-2 galip gelmiş, kupayı kazanmıştık. Şimdi o videoyu izlerken kaç kişinin bu hayattan göç ettiğini görür, yüreğim hüzün bağlar. Alpay da bunlardan biridir.

Alpay’la birlikte oynadığımız ve hiç aklımdan çıkmayan maçlardan biri; Lefkoşa Taksim sahasında yer alan Çetinkaya-DTB maçıydı, yıl 1958. O maçı 3-2 almıştık. Bu maçı Rum tarafından gelen Lanedes isimli bir genç tümünü kameraya almıştı. Sonra da ben rica etmiştim kulüpte göstermek için, verdiler ve böylece o film bende kalmıştı. Takımımız şöyleydi: kalede Osman Kurra (Uçaner), sol bek Alpay Raşit, sağ bek Ruso, sağ half Erdoğan, sol half Akkanat, sağ 18


Ünal

Alpay Raşit Adanır

Küçük Aksel

Sevim Ebeoğlu

Alpay Raşit Adanır / Ziya

www.meteadanirvakfi.com 19

Rızkı


Yücel Hatay;

" N E D M İ V İ Ş R "A

20


TRABZON'DA KIBRIS BARIŞ KUPASI Yücel Hatay

TÜRKİYE’NİN ÜÇ BÜYÜK FUTBOL TAKIMI FENERBAHÇE, GALATASARAY VE BEŞİKTAŞ’TAN SONRA KENDİNİ DÖRDÜNCÜ BÜYÜK OLARAK KANITLAMIŞ TRABZONSPOR’U, KIBRIS TÜRKÜ İLK OLARAK 1975 YILINDA TANIDI.

T

ürkiye Süper Futbol Ligi’nin dördüncü büyüğü durumundaki Trabzonspor’un müzesinde Kıbrıs Barış Kupası, en değerli kupalar arasında sergilenmektedir. Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’tan sonra Trabzonspor’un da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde hatırı sayılır taraftarı var. Bu taraftarların çoğunluğu Karadeniz kökenli. Ancak bir taraftar var ki Karadeniz’le hiç ilgisi yok, ama bordo mavililerin hayranı. Bu hayran, gazeteci arkadaşımız Hüseyin Ekmekçi. Trabzonspor, Kıbrıs Barış Kupası’nı kazandığı 1975 yılı ocak ayında daha o doğmamıştı. Hüseyin Ekmekçi yıllar sonra gittiği Trabzon’da Kıbrıs Barış Kupası’nı görerek yanında fotoğraf çektirdi. Barış Turnuvası maçları Türkiye’nin üç büyük futbol takımı Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’tan sonra kendini dördüncü büyük olarak

kanıtlamış Trabzonspor’u, Kıbrıs Türkü ilk olarak 1975 yılında tanıdı. Kıbrıs Türkü, 1974 yılında Barış Harekatı’yla kendi özgür ve egemen bölgesinde yeniden hayat bulurken, Güney Kıbrıs’tan göç nedeniyle 1974-1975 sezonunda futbol ligleri oynanamadı. Buna karşılık Türkiye’den gelen futbol takımlarıyla düzenlenen turnuvalarla futboldan uzak kalınmadı. 1975 yılının ilk günlerinde Barış Turnuvası adıyla tarihi bir futbol turnuvası düzenlendi. Hayatspor’un düzenlediği turnuvaya Türkiye’nin büyük takımlarından Galatasaray ve Beşiktaş katıldı. İki büyük takıma ilaveten, Türkiye İkinci Ligi’nde 1973-1974 sezonu şampiyonu olarak Türkiye Birinci Ligi’nde ilk sezonunu oynayan Trabzonspor da dahil edildi. Galatasaray’ı ve Beşiktaş’ı sporseverler çok iyi tanıyordu. Trabzonspor ise pek bilinmiyordu, kapalı bir kutuydu Kıbrıs Türkleri için.

Trabzonspor www.meteadanirvakfi.com 21


Trabzonspor: 2 – Galatasaray: 1 1974-1975 futbol sezonunda Türkiye Birinci Ligi’nin ilk devresini lider olarak kapatan Galatasaray, turnuvanın ilk maçında karşısında Trabzonspor’u buldu. 21 Ocak 1975 Salı günü Girne’de oynanan bu maçta herkes Galatasaray’ın rahat galip geleceğini tahmin ediyordu. Sarı kırmızılılar Nihat, Ekrem, Şevki, Tuncay, Enver, Ali, Metin, Mustafa, Gökmen, Fatih, Engin’den kurulu ilk 11’iyle sahaya çıktı. Trabzonspor’un kadrosu Mustafa, Şener, Necati, Kadir, Cemil, Tuncay, Bekir, Bülent, Ali Kemal, Hüseyin, Mehmet Cemil’den kuruluydu. Maçın orta hakemi Türkiye’nin ünlü futbol hakemlerinden Doğan Babacan’dı. Yan hakem olarak ise Erol Türker ve Göral Mustafa görev aldı. Tribünlerdeki yerini alan futbolseverler heyecanla maçın başlamasını bekliyordu. Birden stadyumun üzerinde bir helikopter göründü. Helikopter acaba sahaya mı iniyor-

du, yoksa oradan geçiyor muydu? Az sonra bu merak giderildi ve helikopter sahanın tam orta yerine, oyunun başlama yuvarlağına konuverdi. Alkışlar arasında Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Bedreddin Demirel helikopterden inip tribünlerdeki yerini aldı. Maçın ilk devresinde takımlar birbirlerini yoklarken gol atmayı başaramadı. İkinci devrede Gökmen’in golüyle Galatasaray öne geçerken arkasından Mehmet Cemil skoru eşitledi. Bu arada sakatlanan hakem Doğan Babacan oyunu durdurarak tedavisini yaptırdı, arkasından da görevini yan hakem Göral Mustafa’ya devretti. Göral Mustafa’nın yerine ise Ahmet Attila (Topaloğlu) yan hakemliğe geçti. Son dakikalarda Hüseyin’in kafa golüyle Trabzonspor karşılaşmayı 2-1 kazanırken, Galatasaray, taraftarlarını hüsrana uğrattı. Maçtan sonra iki takımın antrenörleri değerlendirmelerini yaptı. Galatasaray Antrenörü Metin Oktay, Trabzsonpor’un daha üstün oy-

22

nadığını kabul etti. “Trabzon bizden daha üstündü. Daha iyi oynadılar ve iki tane şık gol attılar. Trabzonluları tebrik ederim. Bir de bunun yanında Yavruvatan’a geldiğimiz için çok memnunum. Bu sevgiyi yakından görmüş olduk ve memleketimize dönerken bu sevgiyi içimize saklayıp memleketimize götüreceğiz. Bunun için çok memnunum. Bugün kapasite olarak vasatın altında bir oyun oynadı takımımız. Bugün vazifesini pek yapan yoktu. Bu bir hususi maçtı, takımın çoğunluğu yorgun vaziyette idi. Bu bizim için bir ölçü değil.” Trabzonspor Antrenörü Ahmet Suat Özyazıcı ise galibiyeti hak ettiklerini söyledi: “Galatasaray’la oynadığımız maç, muhakkak ki iyi bir maç oldu. Fakat bundan çok daha iyi oynamamız mümkündü. Malumunuz Cumartesi, Pazar günü bir dörtlü turnuvadan çıktık. Yorgun yorgun geldik. Her iki taraf da centilmence mücadele yaptı. Gole en çok biz yakındık ve attığımız gollerle galibiyeti hak ettik.


Trabzonspor kafilesi Bence oyunun sonucu daha farklı bizim leyhimize olmalıydı. Trabzonspor daha farklı kazanmalıydı.” Beşiktaş: 3 – Lefkoşa Karması: 1 Turnuvanın ikinci maçı ertesi gün (22 Ocak 1975 Çarşamba) Mağusa Canbulat Stadı’nda Beşiktaş ile Takviyeli Lefkoşa Karması arasında oynandı. Türkiye’nin bir başka ünlü hakemi Ertuğrul Dilek’in orta hakemliğinde yan hakemlerimiz Babür Nihat, Ahmet Attila (Topaloğlu) da görev aldı. Mustafa (Mete), Ahmet I, Kahraman, Suat, Turgut, Mustafa, Sinan, Vedat, Tezcan, Ahmet II (Sanlı), Tuğrul’dan kurulu Beşiktaş karşısında Takviyeli Lefkoşa Karması’nın kadrosunda Ertuğrul (Mustafa), Hasan, İlker, Raif, Ali, Enver Sedat (İsmet), (Şükrü), Metin, Üs-

tün (Eren), Erbay, Enver (İsmail), M.Şenol (Kamuran) (Zihni) vardı. İki takım ve hakemler, şanlı Türk bayrağını birlikte taşıyarak sahaya girdi. Karşılaşma başlar başlamaz Beşiktaş’ın akınını keserek karşı akına geçen Karma, ikinci dakika dolmadan Erbay’ın sol köşeyi bulan düzgün vuruşuyla öne geçti. Beklenmedik anda golü yiyen Beşiktaş karşı ataklara geçti ve Tezcan’ın golüyle beraberliği yakaladı. İlk devre 1-1 sona erdi.

www.meteadanirvakfi.com 23

İkinci devrede siyah beyazlı konuk takım üstünlüğü tamamen ele geçirdi. Top, önce Tezcan’ın vuruşunda Raif’in ayağına çarparak, daha sonra Tuğrul’un atağında bu defa Hasan Tanışık’ın ters vuruşunda iki kez daha Karma ağlarını buldu. Karşılaşmayı 3-1 kazanan Beşiktaş, finalde Trabzonspor’un rakibi oldu. Trabzonspor: 1 – Beşiktaş: 0 Barış Turnuvası’nın finali, Beşiktaş ile Trabzonspor arasında 23 Ocak 1975 Perşembe günü Gönyeli Ali Naci Karacan Stadı’nda oynandı. Hakem yine Ertuğrul Dilek’ti. Yan hakem olarak bu kez Özcan Mehmet (Özcanhan) ve Yıltan Muslu görev aldı. Şenol’u kaleye alan Trabzonspor, sahaya Şener, Necati, Kadir, Cemil, Bekir, Tuncay, Bülent, Ali Ke-


Trabzonspor kafilesi

mal, Hüseyin, Mehmet Cemil’le çıktı. Beşiktaş, sahaya Mustafa (Mete), Suat, Vedat, Turgut, Kahraman, Ahmet II, Sanlı, Sinan, Muzaffer, Tezcan, Tuğrul’la dizildi. İlk devre golsüz kapandı. Final maçının devre arasında Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu Başkanı Ahmet Sami, konuk takım temsilcilerine birer flama ve plaket armağan etti. İkinci devrede Trabzonspor, sık sık Beşiktaş kalesini yokladı. Bir köşe vuruşunda savunmadan dönen topu, Tuncay gerilerden gelerek şutladı. Top üstten filelerle buluşurken Trabzonspor 1-0 öne geçti. Beraberlik için çabalayan Beşiktaş’ta forvet etkisiz kalınca karşılaşma Trabzonspor’un 1-0 galibiyetiyle sona erdi. Üç gün süren ve seyircilere unutulmaz anlar yaşatan Barış Futbol Turnuvası, ünlü Galatasaray ve Beşiktaş takımlarını dize getiren Trabzonspor’un birinciliğiyle tamamlandı. Maçtan sonra Trabzonspor’a şilt ve kupa, Beşiktaş’a ikincilik kupası verildi. Seyirciler Trabzonspor’a büyük

sevgi gösterisinde bulundu. Barış Turnuvası’nda elde edilen başarı artık bu takıma dikkat edilmesi gerektiğini ortaya koydu. Trabzonspor, Türkiye Birinci Ligi’ndeki ilk sezonu olan 1974-1975 sezonunu 30 puanla dokuzuncu sırada tamamladı. Ertesi sezon ise fırtına gibi esen bordo mavililer, 43 puan toplayarak üç büyük takım Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ı geride bırakarak şampiyon oldu. Kıbrıs Türkü’nün hasretliği Kıbrıs Türk futbolseverleri, Türkiye’nin böylesine üç büyük futbol takımının katıldığı bir turnuvanın benzerini bir kere daha izleyemedi. Hatta Türkiye takımlarının birinin bile yolu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne düşmüyor. Kıbrıs Barış Kupası sahibi Trabzonspor’u artık ülkemiz yerine, Rum statlarında görebiliyoruz. Barış Turnuvası’ndan 30 yıl sonra Trabzonspor futbol takımı Kıbrıs’a geldi. Ama Türk tarafına değil, Rum

24

tarafına. Bordo mavililer, Avrupa Şampiyonlar Ligi ikinci ön eleme turu için Kıbrıs Rum futbol takımı Anorthosis ile Güney Lefkoşa’da 26 Temmuz 2005 Salı günü karşı karşıya geldi. Trabzonspor maça iyi başlayamadı ve Anorthosis 1-0 öne geçti. Bordo mavililer şoku atlatarak beraberliği yakaladı, ama uzun sürmedi. Sonuçta Trabzonspor 3-1 yenildi. Büyük sevinç ve istekle stada giden Kıbrıs Türk seyircisi sonuçtan büyük üzüntü duydu, ama görevini yapmanın hazzıyla centilmenliğini de göstererek Trabzonspor’u ve galip Rum takımı Anorthosis’i alkışladı. Trabzonspor futbol takımı, 10 Ağustos 2006’da Güney Kıbrıs’a ikinci kez geldi ve UEFA Kupası’nda Apoel’le 1-1 berabere kaldı. Trabzonspor 2013 yılında üçüncü kez Güney Kıbrıs’taydı. Türk takımı bu kez UEFA Avrupa Ligi J Grubu maçında 19 Eylül 2013’te Kıbrıs Rum futbol takımı Apollon Limasol’u, Lefkoşa Rum Kesimi GSP Stadı’nda 2-1 yenme başarısını gösterdi.


FOTO

ANI

“Kıbrıs Karması”

Mayıs 1954’de İsrail’e giden Kıbrıs Karması, İsrail takımıyla karşılaşmıştı. Kıbrıs Karması’nın kadrosunda yer alanlar şöyleydi: Ayaktakiler (soldan sağa): Şandri (APOEL); Erol(ÇTSK), Aram(EBA), Psillo(OMONİA), Lello(APOEL), Daki(Bezoporikos), Defteralı(ÇTSK), Mancallo(Anortosis), Anastasiades(APOEL), Kamuran(AEL) Oturanlar (soldan sağa): Sevim(AEL), Nikui(APOEL), Erdoğan(ÇTSK), Koço(Anortosis), Şado(Anortosis), Sarkis(AYMA) (foto arşiv:Sevim Ebeoğlu)

M E T E A DA N I R VA K F I

www.meteadanirvakfi.com 25


bilinmiyor

Şinasi Konuloğlu

Alpay Raşit Adanır

Hasan Hilmi Erol

26


Erdoğan

Büyük Aksel Yusuf

(Kara) Mehmet Manavoğlu

Öner Berkalp

Önder Natık

Küçük Aksel

Doğan Türk Birliği www.meteadanirvakfi.com 27


Fevzi Adanır(Kardeşi):

"ONU

GÖREMEMIŞTIM" Ahmet Ali Bahri

"EN FAZLA ÜZÜLDÜĞÜM HUSUS; MAALESEF CENAZE TÖRENINDE BULUNAMAMIŞ OLMAMDIR. ONU GÖREMEMIŞTIM. O ÖYLE BIR ÜZÜNTÜ OLARAK BENDE KALDI."

A

lpay Adanır benim çok sevdiğim bir ağabeyimdi. Çetinkaya’da oynadığı zaman babamla birlikte Rum tarafına gider Rum takımlarla yaptıkları lig maçlarını izlerdik. O zamanlar ağabeyim 19, ben ise 12 yaşlarındaydım. Takımdaki görevi sol bekti ve çok süratli, girgin bir futbol oynuyordu. Çocukluk dönemlerimde pek fazla görüşemiyorduk çünkü o sürekli antremanlardaydı. Ben 14 yaşıma geldiğimde Yenicami takımında lisansiyeli top oynamaya başladım. Ağabeyim ise o yıl, 21 yaşlarında filandı, bankacılık mesleği icabı Limasol’a tayin edilince Limasol’a gitmiş, orada Doğan Türk Birliği(DTB) takımına girmişti. Ağabeyimle sahada karşı karşıya geldiğimiz bir Yenicami-DTB maçı vardı. O maçta ağabeyim DTB’de sol bek ben de Yenicami’de sağ bek oynuyordum. Bu esnada saha içerisinde öyle bir çarpışmamız oldu ki top ortada kaldı. Ben daha çocuktum ama çok girgindim. Bunun üzerine rahmetlik Turgut dayım tribünlerden ağabeyime bağırmıştı; “çocuğa vurma” diye. 1962 yılı filandı sanırım. Bir akşam Lefkoşa’nın Zafer sinemasında film izlerken ağabeyimin arkadaşları; DTB’li Şinasi Konuloğlu ve Kuset yanıma gelerek beni dışarıya davet ettiler. Baktım araba-

Alpay Adanır 14 yaşında. 28


Alpay

Fevzi Adanır YAK kaptanlığında kupayı alırken.

ağabeyim de itiraz etti. Bunun üzerine kırmızı kart görerek oyun dışı bırakıldı. Halbuki kırmızı kartlık bir pozisyon yoktu. Bunu gören Beyaz Şimşekler takımı da sahadan çekilmiş, maç tamamlanamamıştı. İnsanlar “iki kardeş bir oldu maçı yarıda kestiler” demişlerdi. Ligler açılınca DTB’de yine oyna-

da ağabeyim beni bekliyor. Arabaya binip ne olduğunu anlamadan eve gittik, oradan daha önce annem tarafından hazırlanan eşyalarımı alıp beni Limasol’a götürdüler. Böylece Yenicami’den DTB’ye geçmiş oldum ama cezalı olarak bir ay top oynayamadım. İkinci devrede ağabeyimle birlikte DTB’de oynamaya başladık. Hatta o dönem Yenicami’ye dört tane gol atmıştım ki Yenicami de başa oynayan bir takımdı. 1963 olaylarından sonra ligler durdu yerine bölük takımları oluşturuldu. Ağabeyim Beyaz Şimşekler’de, ben Kahramanlar’da oynuyordum. Sahada bir pozisyon olmuş karşı karşıya gelmiş ve top ikimizin ayağında sıkışmıştı. Rahmetli Osman Öztürk hakemdi ve maçı durdurdu. Ağabeyimin aleyhine faul verince

maya başlamıştım bir yıl kadar. Sonra Lefkoşa’dan Yenicamililer geldi bana Lefkoşa’ya becayiş edilebileceğimi ve Yenicami’nin kaptanlığını vereceklerini söylediler. Kabul ettim ve böylece tekrar Yenicami takımına geri döndüm. Ağabeyim; herkesi sevip sayan ailesine bağlı bir insandı. Geçmiş acıdır ama gerek ağabeyimi gerekse yengem Nesrin hanımı kaybedişimizde, Mete’nin (Adanır) zamansız ölümü büyük rol oynamıştı. Bütün hayatlarını altüst etmiş, üzüntüleri her an her gün sürmüştü. Mete; tıpkı babamız Raşit hoca gibiydi. Babam da top oynadığı dönemde sağ açıktı ve gayet iyi bir futbolcuydu. Onun sürati Mete’ye geçmişti. Babamız da 100 metre 200 metre yarışlarına katılıp madalyalar almış bir atletti aynı zamanda. Mete de madalyaları olan bir atletti. En fazla üzüldüğüm husus; abimin ölmek üzere olduğu bir zamanda ben evimde düşüp hastahaneye kaldırıldım ve maalesef cenaze töreninde bulunamamış olmamdır. Onu görememiştim. O öyle bir üzüntü olarak bende kaldı.

www.meteadanirvakfi.com 29


Mağusa Türk Gücü

A N I T L A R A S I “H “ . . . Z I N I D L E G HOŞ Dr.Okan Dağlı

“SPOR TARIH” DERGIMIZDE YAYIMLANACAK YAZILARIMDA SIZLERLE MAĞUSA’DAN “GEÇMIŞE YOLCULUK” YAPARKEN, FUTBOLA TARAFTAR GÖZÜ ILE BAKIP, GEÇMIŞTEN BUGÜNE FUTBOLU AMA BIRAZ DAHA AĞIRLIKLI MAĞUSA FUTBOLUNU IRDELEYECEĞIZ.

30


M

ağusalılar; ‘Türk Gücü’, Kıbrıs’ın diğer bölgelerindeki futbolseverler ise “Mağusa” diyor MTG takımına. Mağusa Türk Gücü; üç kelime ve bir bütün olarak ancak gazete sayfalarında yazılır. Geçmiş yıllarda takıma “gargacılar” diye laf atılan deplasmanlarda artık bunu duymaz olduk. Çünkü artık “garga” bizim taraftar grubumuzun adı olurken İngilizce olarak UltraCrows’un da kullanıldığını belirtelim. Böylece rakiplerimizin geçmişte küfür yerine kullandıkları “gargacılar” söylemi unutulmuş gibi. Gençlerimiz; hisarlara “Well Come to Republic of Garga” pankartları dahi asabiliyor artık. Maçlarımız yaklaşık yirmi yıl aradan sonra tekrar Canbulat Stadı’nda oynanmaya başladığı gün olan 17 Mart 2012 tarihinde, MTG; 67. yaşını kutluyordu. Yirmi yıllık bu arada Türk Gücü taraftarları, Maraş’ın Dr.Fazıl Küçük Stadı olarak bilinen Nea Salamina’nın stadyumunda oynanan maçlara fazla ilgi göstermiyordu. Sadece MTG, şampiyonluğu yıllar sonra yeniden

Mağusa’ya getirdiği 2006 yılında stat dolmuştu. Sonunda Mağusa’da futbol, evine geri dönmüştü. Maçlar yine Mağusa Canbulat Stadı’nda yani hisaraltında oynanıyor. Yeni yapılan stadyumlarda bir kimlik bulmanız mümkün değildir. Doğallık yoktur. Betonarme, ruhsuz tribünler ve boş bir sahadan ibarettir yeni stadyumlar. Kısacası “kimliksiz”. Halbuki Canbulat Stadı’nın kendine özgü bir kimliği ve ruhu vardır. Hisarlarla çevrili iki yanı oraya ciddi bir ambiyans veriyor. Diğer iki yanındaki tribünler de bu yapıyı tamamlıyor. Hisarlardan yankılanan tezahüratlar uygun havalarda Mağusa’nın her tarafında duyulmaktadır. Ara verdiğimiz yirmi yıla yakın süre bir kayıp olsa da, yapılan sentetik zeminde günde 24 saat, haftada 7 gün hizmet veren stadyuma tekrardan kavuştuk. Aynen geçmişteki toprak sahamızdaki gibi oradan her geçişinizde sürekli oynanan maçları ve antremanları izleyebilirsiniz.

www.meteadanirvakfi.com 31


Burası ‘60’lardan günümüze yaklaşık yarım asırdır unutulmaz maçlara sahne olmuştur. ‘70’lerden bu yana orada izlediğim maçlar arasında unutamadıklarım vardır. Bunlardan biri; Kıbrıs Türk Futbolu’nun da düzeyini göstermesi açısından 1982 yılında, 15 Şubat günü oynanan Mağusa Türk Gücü – Zonguldakspor maçıdır. Hazırlık dönemini devre arası Kıbrıs’a gelen Zonguldakspor, Türkiye Ligi’ni o yıl kasıp kavuran en gözde Anadolu takımıydı. Burada hazırlık maçı yaptığı takımlarımızı gol yağmuruna tutup sürklase etmiştir. Zonguldakspor; Turgut, Vehbi, Volkanlı kadrosu ile son maçını Mağusa’da oynayıp, Mağusa-Mersin Feribot hattından memleketinin yolunu tutacaktı. MTG ise arka arkaya şampiyonluklar kazanan efsane kadrosu; Kaleci Mustafa, Mulla, Kemal, Savaş, Arap Ali, Mehmet Bulli, Gürsel, Rifat, Nail, Erdinç ve Halil’li kadrosu ile sahadadır. Tüm takımların korkulu deplasman yeri olan hısaraltının Canbulat Stadı’ndaki maç, Pazartesi oynandığı halde hısar üstleri dahi futbolseverlerle dolmuştu. Güneşli ama soğuk bir kış günüydü. Toprak ve hafif çakıllı bir zeminde Zonguldakspor ile dişe diş bir mücadele, zaman zaman futbolcular arasındaki kavga ile havada uçuşan sarı ve kırmızı kartlarla geçen maç, hâlâ daha Mağusalıların hafızasından silinmemiştir.

Sonuç; Zonguldakspor için kabul edilmezdi. Kıbrıs’ın bir takımı kendileri ile başa baş oynamış ve yenilmemişti. O yılların Türkiye Super Ligi’nin başa gürüşen takımı Mağusa’da ecel teri dökmekteydi. Maçı 2-2 berabere bitmiş olmasıyla birlikte maç sonrası futbolcuların el sıkıştığını hatırlamıyorum. 1974 ile 1988 yıllar arası şimdiki Süper Lig sayılan en üst ligde aralıksız 14 yıl oynayan Zonguldakspor, ertesi hafta başlayan Türkiye Ligi ikinci yarı maçlarında ilk hafta Trabzonspor’u Trabzon’da 3 golle devirmiş ve 1981-82 sezonunda ligi 4. olarak tamamlamıştı. Kıbrıs Türk futbol takımları, bundan 30 yıl önce Türkiye’nin en üst lig takımları ile işte böylesine başa baş oynuyordu. 32


U

İV

3

nra a e lig mbi-

ra i, da

YAK zspor ir

at le o “A”

T

V İ Ş R A V İ Ş R A U L OZ

T

A İle HAPOEL—EP İstiyor. Karşılaşmak mata Aldığımız malû toplantıgöre KOP son ne EPA sında geçen se takımı takımıyle İsrail raya geHAPOEL’in bu u timle (takımla rek bSesi, leHalkın için asıNisan Halkın şm21s:3 21.) Nisan 1951, ıla karşSesi, st 1951, s:3 ulun- 3 Ülküha eratt3a–bL.T.S.K.bYurduu Yurdum Ülkü 3 – L.T.S.K.r. Baf, Limasol, vetiMağusa iş ip etm ı tasvLârnaka n sı a m 3 Türk Spor kulüpleri arasında ta a malûmve tertip n Lârnaka lınaKnock aKupa ineLimasol, YBaf, edilen Out maçlarının LimaMağusa kulüpleri in EL’ile OSpor PYurdu HATürk re Ülkü öBaf ilki Limasol garasında tertip edilen nün lübüKupa L kuarasında Emaçlarının Türk Spor AKulübü nOut l’u so Knock ilkingeçen in esi evvel etm Pazar günü öe.(öğlenden ddile re ini Yurdu Bafklif Ülkü Limasol te st.) 11 de Limasol rinden le Türk Kulübü arabepStadyumunda ıca se aşlSpor b yapılmıştır. sında geçen Pazar günü A’ya bu timi iri de E2Pgolle bdevrede İlköe.(öğlenden L.T.S.K. evvel ya11galip rast.) .) buÜlkücüler ı stStadyumunda kımdevrede de Limasol (taikinci iken da erek buratemin ikiyapılmıştır. gol atarak t edberaberliği ave d pması İlk devredeKnock-Out 2 golle yamaçı etmişlerdir. açlarL.T.S.K. m nlaikinci onuiken galip devrede at olduğundann15’er dakikalık e fırsbeisinatarak için ke ikidgol Ülkücüler iki devre daha maç uzatıldığı tir.etmişlerdir. ktaraf raberliği etemin rmiki veher halde da ancak birer Knock-Out maçı olduğungol kaydederek yine iki berabere dan 15’er dakikalık devre kalınmıştır. Beş dakika daha daha maç uzatıldığı halde oynandığı halde bu netice her iki taraf da ancak birer değişmeden maçyine berabere gol kaydederek bera- sona ermiştir. bere kalınmıştır. Beş dakika daha oynandığı bu bir Her iki taraf da iyihalde ve temiz netice değişmeden maç oyun çıkarmaya çalıştığından maç berabere sona ermiştir. çok heyecanlı olmuştur. iki yakında taraf da iyi ve temiz BuHer maç tekrar bir oyun çıkarmaya çalıştıedileceğinden iki kardeş takımın ğından maç çok heyecanlı oyuncularına Türk sporu namına olmuştur. başarılar Bu maçdileriz. yakında tekrar edileceğinden iki kardeş takımın oyuncularına Türk sporu namına başarılar dileriz.

Halkın Sesi, 1, s:3 21 Nisan 195 ” “FUTBOLLAR n sonra ‘Bugün öğlede fkoşa saat 3.45’ te Le devre lig stadında ikinci L-Olimbimaçları için AE ktır. akos karşılaşaca ra son Bugün öğleden ”leri, saat 3’te YAK “C rasında Ararat “B” leri a bir kupa maçı. de YAK Bunu müteakip nmezspor “B” ekibi ile Sö nda bir “A” takımı arası pıladostluk maçı ya caktır. h saat Pazar gün saba kımı ile 9’da YAK “A” ta niano “A” Frends of Arme şacaktır. takımları karşıla

50

M E T E A DA N I R VA K F I www.meteadanirvakfi.com 33

HAPOEL—EPA İle

1 Nisan Halkın Sesi, 2 1951, s:3 – L.T.S.K.Ülkü Yurdu- 3 3 ârnaka ve Baf, Limasol, L por kulüpleri Mağusa Türk S edilen Kupa arasında tertip arının ilki Knock Out maçl ile Limasol Baf Ülkü Yurdu Halkın Spor Kulübü ara Türk Sesi, 21 Nisang1951, Pazar günü da eçens:3 n sı “FUTBOLLAR”en evvel st.) 11 ğlend öe.(ööğleden ‘Bugün Stadyumunda asol te im3.45’ de Lsaat sonra ıştır. Lefkoşa stadında yapılm . e 2 golle L.T.S.K ikinci devreligdmaçları İlk devre evrede için AEL-Olimbiakos alip iken ikinci d g karşılaşacaktır.r iki gol atarak beücüle sonra Ülköğleden Bugün in etmişlerdir. m te i iğ rl e b ra saat 3’te YAK “C”leri, nut maçı olduğu -Oarasında ock Ararat leri Kn“B” iki devre bir kupa 15’er dakikalık danmaçı. Bunu müteakip zatıldığı halde daha maçdeuYAK birer “B” ekibi ile Sönmezspor i taraf da ancak ik r e h “A” takımı arasında bir k yine beraedere l kayd gomaçı dostluk yapılacaktır. eş dakik mıştır. B kalınsaat eresabah Pazarbgün bu ynaniledığı halde 9’da YAK a otakımı dah“A” ç Frends of “A”eden ma ce değişm netiArmeniano takımları karşılaşacaktır. ermiştir. berabere sona i raf da iyi ve tem ta i ik r e H HAPOEL—EPA İle lışt n çıkarmaya ça bir oyuİstiyor Karşılaşmak eyecan Aldığımız malûmata dan maç çok h ğın göre KOP son uştur. olm tekrar toplantısında geçen u maç yakında B sene EPA takımıyle den iki kardeş ceğin edile İsrail takımı HAPOEL’in oyuncularına Tü ın timle takımbu buraya gelerek rılar ru namına başa (takımla st.) spokarşılaşması için muhaberatta dileriz.

TOZ

ARŞ

bulunmasını tasvip etmiştir. Yine alınan malûmata göre HAPOEL’in Limasol’un AEL kulübünün teklifini reddetmesinin başlıca METE sebeplerinden biri de EPA’ya bu timi (takımı st.) buraya davet ederek burada onunla maçlar yapması için kendisine fırsat vermektir.

ADANIR


Cİ REMZİ MİN

(TOL);

Z İ M İ Y E B A "HEM AĞ " I D Z I M A C HEM HO Ahmet Ali Bahri

"ALPAY AĞABEY BİZLERE HOCALIK DEĞİL, TEKNİK DİREKTÖRLÜK DEĞİL, BİR AĞABEYLİK YAPMAKTAYDI. BİZ DE ONU ÇOK SEVİYOR SAYGI DUYUYORDUK. BAZAN BENİ VE İSMAİL’İ EVİNE ÇAĞIRIR NASİHAT EDER, ÖĞLEN YEMEĞİNDE DE BİZİ BIRAKMAZDI. İŞTE O ZAMAN NE KADAR İYİ KALPLİ BİR İNSAN AİLESİNİN DE NE KADAR İYİ KALPLİ SEVECEN İNSANLAR OLDUKLARINI BİR KEZ DAHA ANLARDI İNSAN." 34


Alpay R. Adanır, TOL'u 1974 öncesi çalıştırdığı dönemde. (Ayakta soldan ikinci)

A

lpay Raşit hocam bizim hem ağabeyimiz hem hocamızdı. Ben Türk Ocağı’nda (TOL) sağ bek oynuyordum. Alpay hocamız Türk Ocağı’nı çalıştırmaya başladığı zamanlarda birgün, Mağusa Türk Gücü maçında ben sağ bek, Özkan ağabey center half oynuyorduk. Devre arası olunca bana dedi ki “Minci sen center half’a geç”, Özkan ağabeyi de sağ bek’e aldı. Bu durumu pek anlayamamıştım. O maçta Mağusa Türk Gücü ile berabere kalmıştık. Limasol’a geldiğimizde Alpay hocamız beni artık center-half’ta çalıştırmaya başladı. Limasol’da Gençlik Gücü ile bir maçımız vardı, ben center-half görevindeydim ve maçı 2-1 almıştık. Ondan sonra Lefkoşa’ya gidecektik Çetinkaya ile maçımız vardı, Alpay hocam beni center-half’ta oynatmaya devam etti. Bu maçta bana şöyle dedi: “bak Minci, benim için, kulüp için oynayacaksın, seni center-half’a koyuyorum ve beni untandırma”. Sahaya çıktık ilk 10. dakikaya kadar 2-0 mağlup durumdayız. Sonra Alpay hocamızın “beni utandırmayın” sözü aklımıza geldi ve öyle bir hırslandık ki, önce İsmail kafayla bir gol attı, ardından Özkan’la 2-2 olduk ve Ayhan Nazım’ın attığı 3 golle maçı 5-2 aldık. Federasyon Karması, yani o zamanlar Kıbrıs Türk Milli Takımı’na futbolcu seçimi olacaktı ve Türk Ocağı sekiz futbolcusunu da Milli Takıma vermeyi başarmıştı. Bu bir rekordu o zamanlar. Dolayısıyla öyle bir havaya girmiştik ki her takımı mağlup etmeye başlamıştık. Alpay ağabey bizlere hocalık değil, tek-

nik direktörlük değil, bir ağbeylik yapmaktaydı. Biz de onu çok seviyor saygı duyuyorduk. Bazan beni ve İsmail’i evine çağırır nasihat eder, öğlen yemeğinde de bizi bırakmazdı. İşte o zaman ne kadar iyi kalpli bir insan ailesinin de ne kadar iyi kalpli sevecen insanlar olduklarını bir kez daha anlardı insan. Defans’a önem veren bir hocaydı. Bizim zamanımızda sol-half, sağ-half görevleri vardı. Onları düzelteyim der başka bir şey istemezdi. Zaten önde İsmail, Ayhan Nazım vardı ki bunlar Kıbrıs’ın golcü adamları arasında yer almaktaydı. Ben center-half’lığa geçince, değişmez

Remzi Minci (TOL) www.meteadanirvakfi.com 35

eleman olmuştum, devamlı sürede Milli Takıma çağrılıyor ve Kıbrıs Türkü’nü bu konuda temsil etme bahtiyarlığını yaşıyordum. Kırk sene sanki Türk Ocağı’nda oynamış gibi bize davranır, sahip çıkardı. Halbuki onun ilk futbola başladığı Çetinkaya takımı vardı, sonra Doğan’a (DTB) geldi, Doğan’da şampiyonluklar gördü. Çok bilgili bir hocamızdı. Anteremanlarımızda daima kondüsyona önem verir, süratli oyun çıkarmamızı isterdi. Bir maçımız vardı, Baf Ülkü Yurdu ile oynuyorduk, birinci golü kalemizde gördükten sonra bizlere bir koşma hevesi geldi. Baf Ülkü Yurdu bir hafta önce Yenicami’yi 1-0 mağlup etmişti, bize ise 7-1 mağlup olmuştu. Piskobu ile oynadık 9 gol atmıştık. Dolayısıyla öyle bir kondüsyon kazanmıştı takım ki size anlatamam. Bana o kadar daha güvendi, hatta beni Leymosun Karması’nda (Limasol) takım kaptanı çıkarmıştı Happy Valley’de İngiliz Kraliyet Hava Gücü’ne karşı. Bu maçtan sonra bana öyle bir güven gelmişti ki inanılmaz. O maçta da İngilizleri 4-2 mağlup etmiştik. İşte Alpay hocamız ileriyi ve bizlerin neler yapabileceğini görebilecek bir insan olduğundan bizi çok yoğun bir tempoda çalıştırıyordu. Bize her zaman “topu koşturtacaksınız, yürüyerek top oynanmaz. Topun gözü yoktur gelsin ve desin işte Minci buradadır gideyim üstüne. Topu siz bulacaksınız. Ama nasıl bulacaksınız, koşarak. Toplu ve topsuz koşacaksınız” derdi. Dolayısıyla Alpay ağabey hakikaten Kıbrıs Türkü için büyük bir kayıptır.


ÖLÜMÜNÜN 25.YILINDA METE'Yİ ANIYORUZ 36


Eralp Adanır

SAMSUNSPOR’UN ESKI KALECILERINDEN VE 20 OCAK 1989 TARIHINDE KAZA GEÇIRDIKLERI OTOBÜSTE YER ALAN FATIH URAZ, 2007 YILINDA CNN TÜRK’DE YER ALAN “ORADAYDIM” ISIMLI PROGRAMDA, KAZA ANINI VE SONRASINI ANLATMIŞTI. BUNU SIZLERLE PAYLAŞIYORUZ.

T

arih 20 Ocak 1989, yer; Havza-Samsun. Ligde fırıtına gibi esen Samsunspor kafilesi ligin ikinci yarısının ilk maçı olan Malatyaspor deplasmanına giderken büyük bir trafik kazası geçiriyor. Bu kazada; 1981 yılından bu yana Türkiye liglerinde Kıbrıs Türkü’nü temsil eden, o yılların tek Kıbrıslı futbolcusu Mete Adanır da hayatını kaybediyor. Türk Futbolunun acısının katmerlisini, Kıbrıs Türk Toplumu yüreklerinde duyuyordu. Mete’nin aramızdan ayrılışının ardından tam 25 yıl geçmiş. Ve kaza anı hâlâ belleklerde yaşamaya devam ediyor. Bu yazımızda Mete’yi bir kez daha anarken, Samsunspor’un eski kalecilerinden ve 20 Ocak 1989 tarihinde kaza geçirdikleri otobüste yer alan Fatih Uraz, 2007 yılında CNN Türk’de yer alan “Oradaydım” isimli programda, kaza anını ve sonrasını anlatmıştı. Bunu sizlerle paylaşıyoruz. “Malatya maçı öncesi kamp yaptığımız

yerde sabah kahvaltısına kalktığımda, Kıbrıslı oyuncumuz Mete bana “Fatih abi sana birşey soracağım dün bir rüya gördüm”, “hayırdır inşallah” dedim. “Sen ve ben ölümü bekliyoruz, ben ‘la havle vela kuvvet’ gibi birşey söylüyorum, sen kurtuluyorsun ama ben ölüyorum” dedi. Bunu söyleyince dedim ki “Mete bu dua; herşey tüm kuvvetler Allah’a aittir anlamındadır ve önemli bir duadır ama böyle bir duanın geçtiği bir rüya çok anlamlı olabilir” dedim ve on beş günlük kampın bitiminde gidip bunu ilim sahibi büyük birine sorduğumda, bana “Fatih bu bir çağrıdır. Bu bir ölüm çağrısıdır” dedi. Malatya deplasmanına otobüsümüzle giderken, grubumuz neşeliydi. Hava, sabahın erken saatleri olmasına rağmen sanki geceyarısı gibiydi. Şoförümüz hiç zincir takmazdı fakat o gün taktığını hatırlıyorum. Kazayı yaptığımız Havza bölgesi yaklaşık 85 kilometre idi buna rağmen 2 saatte gitmiştik. Çok kar yağıyordu.

www.meteadanirvakfi.com 37


Mete'nin Galatasaray' attığı ve Samsunspor'u 1-0 galip getirdiği golü. (1988)

Nuri hocamız önde oturuyor, iki Türk asıllı Yugoslav futbolcumuz Burhanettin, Nasır, kazadan sonra beş ay beş gün komada kalıp rahmetli olan Tomiç, benle beraber Mete, Uğur, Muzaffer vardı. Kaptanımız Emin, genç Kasım ve diğer arkadaşlar. İki saate yakın uyudum ve Mete’nin “vuruyoruz!” bağırtısıya gözlerimi açtı. Kamyonla burun buruna gelmişiz. Şoförümüz, kamyondan kurtulmak için otobüsü şarampole sürmesine rağmen, hatalı sollama yapan karşıdaki kamyonun şiddetli şekilde bize çarptığını hatırlıyorum. Şoförümüz yolun dışına kaçmaya çalıştı ama yandan ve karşıdan çarpışma oldu. Birkaç kişinin çığlığı vardı ama kimden geldiğini bilemiyorum. Muzaffer en arka beşli koltuğun önündeki ikili koltukta otururken kapı boşluğuna düşmüş, boynu kırılmış. Kaptanımız Emin en arkada ortada oturuyordu, ordan benim

38

yanıma kadar uçmuş. O vurmanın şiddetini düşünün. Bayılmışım fakat kısa aralıklarla uyanıyordum. Baktım iki koltuk arasına sıkışmışım. Onları açmaya çalıştım olmadı tekrar bayılmışım. Kaza sonrası şansımız, Çarşambaspor kulüp otobüsünün arkamızdan geliyor oluşuydu. Yaralı sporcularımızı otobüslerine taşıdıklarını hatırlıyorum. Sonra gözümü Havza hastahanesinde açtım. Haberi duyan Samsun seferber oldu, ambulanslar, otobüsler gelerek bizi alıp devlet hastahanesine kaldırdılar oradan da 19 Mayıs Üniversite hastahanesine. Mete çok kibar beyefendi bir insandı. Kamyonun üzerimize gelişindeki kaçınılmaz anı görünce o heycanla “vuruyoruz” deyip ayağa kalkmış, başını tavana çarpmıştı. Vücudunda en ufak bir iz olmamasına rağmen, doğru bir adamın rüyası doğru çıktı ve yaklaşık beş ay sonra rüyası tecelli etti...”



"BİZE BABALIK YAPTI"�

İSMAİL BALIKÇIOĞLU (TOL);

40


Ahmet Ali Bahri

BÖLÜK MAÇLARI YAPILIRDI ‘60’LI YILLARIN ORTALARINDA. BİZİM AYANDON (LİMASOL’DA) BÖLGEMİZDE "DENİZ GÜCÜ" İSİMLİ BİR TAKIMIMIZ VAR ORADA OYNUYORDUM. ALPAY AĞABEY DAİMA, (O DA RAHMETLİ OLDU) NAMIK AĞABEYLE BERABER GELİP MAÇLARIMIZI İZLERKEN ŞÖYLE DEMİŞ: “BU BEHİÇ’İN OĞLU ÇOK İYİ BİR FUTBOLCU OLACAK.” VE SONRA BENİ TAKIMINA ALDI.

1968

’de Türk Ocağı Limasol (TOL) takımında Alpay ağabeyi antrenör olarak buldum. İki kez genç takımda oynadıktan sonra beni A-Takıma aldı. Alpay ağabeyim benim için bir “baba” gibiydi. Futbol hayatımı yüzde yüz ona borçluyum. Bir aile gibiydik, bizim hem antrenörümüz hem de babamız yerindeydi. Yenicami maçında birgün beni yedek bırakmıştı. Böyle olacağını bana daha önce söylemesine rağmen yine de canım sıkılmıştı. O zamanlar 18-19 yaşlarımdaydım. Maçın son yirminci dakikasında beni sahaya koydu, skor 2-2 berabereydi. Maç çok çetin geçmekteydi, 3-3- olduk ve son golü de ben atmıştım. Koştum elini öptüm. İşte o günden sonra da takımın ilk 11’ine girmeye başlamıştım. Uzun yıllar onun sayesinde takımda yer alırken Limasol Karması’na girmiş, Milli Takım’a da çağrılmıştım. Ama her nasihatini dinleyerek bugünlere gelmiştim.

Bir gün Kaymaklı ile maçımız var, ben de kendi mahallemde çocuklarla para maçı yapıyorduk. Alpay ağabeyimden ilk tokatı o zaman yemiştim. Beni şöyle keşfetmişti. Bölük maçları yapılırdı ‘60’lı yılların ortalarında. Bizim Ayandon (Limasol’da) bölgemizde Deniz Gücü isimli bir takımımız var orada oynuyordum. Alpay ağabey daima, (o da rahmetli oldu) Namık ağabeyle beraber gelip maçlarımızı izlerken şöyle demiş: “bu Behiç’in oğlu çok iyi bir futbolcı olacak.” Ve sonra beni takımına aldı. Anılarımda bir DTB-TOL maçı var. Tabii Alpay ağabey yıllarca DTB’de top oynamış birisiydi ama bunu hiç göz önünde bulundurmadan takımı gayet güzel çıkarmış ve o maçta benim golümle 1-0 galip gelmiştik. Maçtan sonra İsmet Hamza’nın restoranında bir yemek vermişler o gece ben yine gidip elini öpmüştüm.

www.meteadanirvakfi.com 41


Alpay ağabeyinin ailesi de biz futbolculara sahip çıkmıştır. Deplasmana gideceğimizde yemek yapar bizleri yedirirlerdi. Yani Alpay ağabeyin ailesinin de Türk Ocağı’na büyük geçmişi olmuştur. Hanımı Nesrin ablamız da nur içinde yatsın, oğlu rahmetli Mete’yi de yetiştim ve Doğan Türk Birliği’nde altı-yedi maç aynı takımda top oynama mutluluğunu yaşamıştım. Antremanlarda bizi çalıştırırken kızdığını hiç hatırlamam. Sadece çift kale maç yaptığımızda şayet topu ayağımızda fazla tutuyorsak bizi yanına çağırır ve kızardı. Topu uzun süre ayağımızda tutmamızı istemezdi oyunu hızlandırmak için. Ve bundan dolayıdır ki bizim antremanlarımız kavgasız bir şekilde geçerdi. Hatta hatırladığım kadarıyla, kondüsiyon için sahadan çıkıp, o bisikletin üzerinde, bizler de koşarak kiremit fabrikasına kadar gider gelirdik. Bir Lefke maçımız vardı. Bir pozisyon gelişti, kaleciyi de geçip kalenin içerisinde beklemiştim. Bana “at sana golü” demiş ben de “daha acelesi yok hocam” diye cevap vermiştim. Biraz bekledikten sonra golü atmıştım. İlk yarı olunca bana böylesi hareketler yapmamamı söyledi ve ince bir tokatçık atmıştı. Disipline saha içinde de çok önem verirdi Kısacası; bütün futbol kariyerimi Alpay ağabeyime borçluyum, çünkü hem bizi çalıştırdı hem de babalık yaptı.

42

Alpay Raşit Adanır


TREND

Doğaltaş Granit ve Seramik

Karaoğlanoğlu Sanayi Bölgesi Karaoğlanoğlu/GİRNE/KKTC Tel: +90 392 8222 909 Fax: +90 392 8222 910 GSM: +90 533 869 33 93 ahmet_evren@hotmail.com info@re-mer.com


SPOR BASINIMIZIN İLK ÖRNEKLERİ Bülent Fevzioğlu

“KIBRIS TÜRK BASINI’NDA SPORLA İLGİLİ İLK MAKALELERİN YAZILIP YAYINLANMASINA BÜYÜK ÇABALAR HARCAYAN KİŞİLER ARASINDA MEHMET NAZIM (1918), DR. FİKRET RASIM (1930), KEMAL ŞEMİLER (1935), ALİ ŞAKİR (1937), KEMAL NİDAİ (1939), AHMET SAMİ TOPCAN (1941) VE AHMET NECAT MANER (1950), BULUNMAKTADIR.” Mehmet Nazım

K

ıbrıs Türk Spor Tarihimiz, tıpkı diğer tarihsel alanlarımız gibi araştırılmayı bekleyen bakir alanlarımızdan biridir. Kuşkusuz günümüzde bu alanda araştırma yapan araştırmacılarımızın yayınlarına rastlamaktayız. Dergimizin misyonu gereği, her sayımızda bizlerin de bu araştırmalara bir katkı koyma niyetiyle kaleme sarılıyor ve Spor Tarih’imize doğru yolculuğumuzu başlatıyoruz. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; ‘30’lu yıllardan önce Kıbrıs’ta spor’a pek az insan ilgi duyuyordu. 1930 yılından itibaren ise sporun önemsenmesiyle birlikte, yaygınlaşıp kalıcı hale döndüğünü görüyoruz. Sporumuz üzerine önemli kaynak teşkil edecek olan, araştırmacı yazar sn. Servet Sami Dedeçay yayınları, bu yolda yürümemizi kolaylaştırmaktadır. “Kıbrıs’ta spor’un önemsenerek

yaygınlaşıp kökleşmesinde en büyük rolü Lârnaka Amerikan Akademisi, Lefkoşa İngiliz Okulu, Lefkoşa Türk Lisesi ve Rum Jimnaz’ları oynar; özellikle Lârnaka Amerikan Akademisi’nin Kıbrıs sporuna yaptığı hizmetin değeri biçilmez. ABD’deki kolejlerin spor programlarının aynen uygulanmasına özen gösteren bu Amerikan okulunun kız öğrencileri bile, okulun kurulduğu 1911 yılından itibaren volleyball, tennis, pingpong (masa 44

tenisi) gibi oyunları oynuyor ve atletizm müsabakalarına katılıyorlardı. Adada, hiç kimse daha bu oyunları oynamıyordu. Erkek öğrencilerin tümü ise football, hockey, basketball, volleyball, tennis, baseball, handball, pingpong gibi oyunları oynuyor ve atletizmin her çeşidine katılıyorlardı. Önceleri okul bünyesinde düzenlenen bu müsabakalar, daha sonra, Lefkoşa İngiliz Okulu ile yıl sonu müsabakaları halinde düzenlenmeye başlar. İşte bu iki okulun sportif ve atletizm müsabakaları sayesindedir ki, halkın da spora özellikle football’a ve atletizme merak uyandırması sağlanır. Bu iki okuldan mezun olan spora meraklı kişiler ise, Kıbrıs’ta kurulan spor kulüplerinin gelişip örgütlenmesinde en büyük rolü oynarlar ve spor ile ilgili hazırladıkları makalelerin gazetelerde yayınlanmasına çaba gösterirler. Lârnaka’daki Amerikan Akademi


Fotoğraflar, Lefkoşa English School'dan

okulundan mezun olup da Kıbrıs Türk halkı arasında sporun ve atletizm müsabakalarının yaygınlaşmasına öncülük eden, spor kulüplerinin kurulup yücelmesine önemli katkılar sağlayan, Kıbrıs Türk Basını’nda sporla ilgili ilk makalelerin yazılıp yayınlanmasına büyük çabalar harcayan kişiler arasında Mehmet Nazım (1918), Dr. Fikret Rasım (1930), Kemal Şemiler (1935), Ali Şakir (1937), Kemal Nidai (1939), Ahmet Sami Topcan (1941) ve Ahmet Necat Maner (1950), bulunmaktadır. Aynı şekilde Kıbrıs Türk Basını’nda spor haberlerinin, özellikle football haberlerinin önemsenmesi, 1950’lerden itibaren Çetinkaya Spor Kulübü’nün futbolda Kıbrıs şampiyo-

nu oluşu, 1956’da Rum kulüplerinin Türklerle futbol oynamama kararının alınışı, 1957’de TMT’nin Çetinkaya Kulübü içinde örgütlenişi ile başlar ve spor sayfalarında sporcuların boy boy resimlerine yer verilir.” Spor alanımızın ilk duayenlerinden sayılan Mehmet Nazım bey ile ilgili bilgi aktararak dergimizdeki “Spor Basınımızın İlk Örnekleri” başlıklı yazı dizimize gelecek sayıya kadar noktamızı koyalım.

deniyle Orundalızade’nin çıkardığı “İRŞAD” dergisinde başyazarlık yaptı. 1942-1954 yılları arasında İngiliz hükümetinin çeşitli dairelerinde görevlerde bulunduktan sonra emekli olur. 1955 yılında politikaya atılır ve Larnaka Belediyesi’ne üye seçilir. 1957 yılında Türk - Rum belediyeleri ayrılınca, Lârnaka Türk Belediyesi Başkanlığına seçilir. 2 Nisan 1959’da kurulan “Geçici Kıbrıs Hükümeti’’nde maliye bakan Vekili olarak görev aldı.

Mehmet NAZIM : 16 Mart 1898, Larnâka doğumlu olan Mehmet Nazım Bey, American Academy’den mezun olduktan sonra ticaret hayatına başlar. Gazeteciliğe, şairliğe ve yazarlığa olan ilgisi ne-

Kaynakça: Dr. Servet Sami Dedeçay, “Kıbrıs’ta Enformasyon Veya Yazılı Ve Sözlü Basın”, Cilt 1, Lefkoşa Özel Türk Üniversitesi Yayınları : 6, Ortam Ofset, Lefkoşa 1989, s. 26-27.

www.meteadanirvakfi.com 45


KIBRIS TÜRK FUTBOL HAKEMLIĞI Fevzi Beyar

GENÇLERE MIRAS BIRAKMAK ADINA, SPOR TARIHIMIZDEN KESITLER SUNMAK AMACIYLA YAYIN HAYATINA BAŞLAYAN ‘KIBRIS TÜRK SPOR TARIH”DERGIMIZIN YAZIN AILESINDE YER ALMANIN BANA GURUR VERDIĞINI ÖNCELIKLE BELIRTMEK ISTERIM.

K

fasızlık, ihanet ve guIBRIS TÜRK rurlandığım olayları da HAKEMLİĞİ sizlerle paylaşacağım. hakkındaki bilgi ve değerlendirKOP - KTFF meleri tarihin akışı Bu sayıdaki yazıma; içerisinde şu sözlerle Kıbrıs’ta kurulan futbol özetleyebilirim: Dergifederasyonlarıyla başnin ruhuna göre harelamak istiyorum. Buket ederek Kıbrıs Türk gün adamızda futbolu Hakemliğiyle ilgili koyöneten kuruluşlardan Ali Sıtkı numuzu irdelerken, bu Kıbrıs Futbol Federassüreçte, büyüklerimin yonu (KOP-CFA) 1934 söz konusu yıllarda yaşadıkları tarihi olay ve geyılında, Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu (KTFF) lişmelerden de söz ederek tarihin akışı içerisinise 1955 yılında kurulup adamızdaki futbolu orde özetlemeye çalışacağım. ganize etmeye başladılar. Organizeli futbol adaFutbolculuk, hakemlik, spor yazarlığım bir mızda söz konusu yıllarda başlamasına karşın yana 7 yıllık Kıbrıs Türk Futbol Hakemler Derneülkemizde bu organizasyonlara bağlı olarak futği başkanlığım ile 12 yıllık Merkez Hakem Kurulu bol hakemliği, çok önceden işlevini bireysel ola(MHK) başkanlığım süresince birçok şey görüp rak başlatmıştı. 1 Türk, 7 Rum futbol takımından şahit olmuşumdur. Sevinç, hüzün, mutluluk, ve-

46


Ahmet Sami Topcan

olaşan KOP-CFA yani; Kıbrıs Futbol Federasyonu, 1948 yılında FIFA’ya üye olduktan sonra zamanın en iyi hakemlerinden olan FAİK MÜFTÜZADE, FIFA kokardına sahip tek Türk hakemiydi. Kıbrıs 1. Liginde KOP’ta 8 takımlı lig oynanırken daha sonraları 6 kazamızdan oluşan takımlarımız da 2’nci ligde mücadele etmeye başladılar. Bunlar Mağusa Türk Gücü, Gençlik Gücü, Larnaka Demirspor ve Leymosun Türk Spor Kulübü bugünkü adıyla Doğan Türk Birliği(DTB) idi.

OKAS Kıbrıs’ta spor etkinlikleri artarken spor tarihimizin önemli isimlerden biri olan sn. Rifat Şener’in girişimleriyle OKAS adında bir başka organizasyon (Federasyon) daha ortaya çıktı. Ovgoroz (Ergazi) K.Kaymaklı, Abohor (Cihangir) Sinde (İnonü) köylerinin baş harfleri alınarak OKAS adıyla futbol karşılaşmaları yapılmaya başlandı. Bu oluşum, Kıbrıs Türkü’nün ayrı bir yapılanma arzusunu kamçılayan bir olguydu aslında. Rumlar da aynı olguyu içlerinde taşıyorlar-

www.meteadanirvakfi.com 47


dı. Şöyle ki KOP, bazı kulüpleri organizasyonuna dahil etmeyerek (özellikle solcuları - o zamanki mantıkla komünistleri) ayrımcılık yapıyor iddiasıyla, dışlananlar BAOK, (Kıbrıs Futbol ve Spor Federasyonu) ismi altında ayrı bir federasyon oluşturdular.

Ziya Rızkı

Fikri Karayel

Bu kuruluşa Rum takımklara ek olarak Çetinkaya –ki Lefkoşa Türk Spor Kulübü olarak KOP’a üye tek Türk takımıydı- LTSK ismini değiştirerek Çetinkaya Türk Spor Kulübü olmasından sonra KOP’ta mücadele etme hakkını elde etti. Mağusa Türk Gücü, ve Larnaka Türk Spor Kulübü LTSK, Ahmet Sami Topcan’ın futbolcu olarak görev yaptığı Larnaka Kültür Ocağı, (bu takım Devlet memurlarının oluşturduğu bir Kulüptü) Diğer yandan Adanın diğer bölgeleri (Leymosun – Lefke gibi bölgelerinde de bu tür dostluk karşılaşmaları yapılıyordu. Bu organizasyon, 1948 yılına, Sağcıların solcu takımlara da sahalarını açmasına kadar sürdü. Örneğin 1956da Çetinkaya’nın KOP’tan ayrılması sonrası KOP’un 1. Ligine alınan Mağusa’nın NEA SALAMİNA kulübü, 1948’de KOP’a üye olup 2. Ligde mücadele etme hakkına kavuşturulmuştu. Şunu da eklemekte fayda vardır, BAOK hukuken mevcut olmakla birlikte organizeli ve

48

sürekli lig düzenleyemedi. Takımlar kendince hazır oldukları zaman karşılıklı müsabakalar yapıyorlardı. Bu yıllarda Lefkoşa Türk Spor Kulübü, Kıbrıs Futbol Federasyonu (KOP) çatısı altında maçlar yaparken, Larnaka Demirspor Kulübü, LTSK’ın (Lefkoşa Türk Spor Kulübü) Türklerin gücünü bölmemek mantığıyla karşı çıkmasına rağmen, Kıbrıs Futbol Federasyonu KOP’a alınan 2’nci Türk takımı oldu! LTSK’dan söz ederken şu bilgiyi de sizlerle paylaşalım: O yıllarda 4 LTSK vardı. Lefkoşa Türk Spor Kulübü, Larnaka Türk Spor Kulübü, Leymosun Türk Spor Kulübü ve Lefke Türk Spor Kulübü. Bu kulüplerimiz daha sonraları değişik isimlere bürünerek bugünkü isimlerini kullanır oldular. Çetinkaya, Larnaka DemisporGençler Birliği, Doğan Türk Birliği ve Türk Ocağı Limasol gibi. Sözünü ettiğimiz yıllarda görev alan Türk hakemler; Mehmet Fikri (Katipoğlu), Derviş Mahmut (Şekerci), Ali Sıtkı, Fikri Karayel, Karatay, Rehavi Piskobulu ve Ziya Rıskı gibi spor adamlarıydı. Faik Müftüzade ile Ahmet Sami(Topcan) daha çok KOP 1. Liginde görev almışlardı. Bunun yanında dönemin futbolcuları, kendi takımlarının dışındaki maçlarda görev alıp hakemlik de yapıyorlardı.


Tel: 0 392 227 3101 - 227 7543 Fax: 0 392 228 2686 Şht. Nizamettin Aydın Sokak No: 3 Ortaköy - Lefkoşa



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.