Zoom mayıs 2017 isue 123

Page 1

NORTH haber, magazin, aktüalite dergisi ] [ Kıbrıs’ın ilk aylık turizm CYPRUS

Yıl: 11 Sayı: 123 Mayıs 2017

2500

Yıllık Transparan 9 694 851 90 0049 cypruszoom.com

10 TL/TÜRKİYE FİYATI 15TL

/zoomdergigrubu/

Çok Ozel Yerler










[ Dış Basın Birliği tarafından verilen 'EN İYİ DERGİ GRUBU' ödülü ]

DERGİ GRUBU www.cypruszoom.com

zoommagazin@gmail.com (Sahibi) Genel Yayın Yönetmeni Birol Bebek (Sahibi) Yayın Koordinatörü Gülsüm Gözenler Reklam Pazarlama Profil Reklam KATKI KOYANLAR Reha Arar / Mesut Günsev / Selcan Biryılmaz Aygen Ersalıcı / Ali Özçil / Mustafa Şah İhsan Erol Özçil / Hasan Karlıtaş Grafik-Tasarım Profil Reklam Yayın Kurulu Mesut Günsev Ersin Gözenler Nurhan Günsev

Reklam Rezervasyon Ofis (0392) 22 77 595 (0533) 825 70 00 (0542) 875 96 66 (0533) 868 95 81 (0542) 875 55 04

Yayın Türü Aylık Süreli Turizm-Haber-Magazin Sanat ve Aktüalite Dergisi Baskı; Okman

İÇİNDEKİLER

ZOOM YAYIN GRUBU, Profil Reklam ve Danışmanlık Limited Şirketi’ne aittir. Cemal Hamit Sok. Aldora 3 Sitesi 29/4 Hamitköy, Lefkoşa

[ Kıbrıs’ın ilk aylık

NORTH

isi ]

, aktüalite derg

er, magazin

hab turizm CYPRUS

18 2500 Yıllık Transparan - Mustafa Gürsel Mart 2017 Yıl: 11 Sayı: 122

22 Lefkoşa’nın ‘Şeher’ Olduğu Zamanlar - Hasan Karlıtaş

Kıbrıs'ta Festivaller Takvimi Ada'da Wisky Festivaliı Başlad

28 Kral Kızı Mağarası - Rauf Ersenal

Karpaz'a Gitmenin Tam Zamanı..

34 Mayıs ve Papatyalar - Mesut Günsev 42 The Macallan FINE OAK 12 ve 15 Artık Kıbrıs’ta 46 Ne Nerede Ne Zaman ZOOM Ajanda

rıs'ı Kuzey Kıbfe din ş e K i d Şim

Çok Ozel Yerler

com www.cypruszoom.

1

90004 9 9 69485 1

36 Johnnie Walker ile Çok Özel Yerler - Meyhaneci

10 TL/TÜRK

İYE FİYATI

15TL

cypruszoom.com

/zoomdergigrubu/

48 Yüzüme bak Sana kim olduğunu söyleyeyim!.. 50 Özok Ailesinden Eğitime Dev Yatırım 62 Bir Varmış Bir Yokmuş - İpek İmirlioğlu 74 Dünyanın En Büyük Fotoğraf Yarışması 82 İyi Uyku için 16 Kural 84 Düğün Sezonu Açıldı 88 İngiliz’in parası da Çanakkale'yi geçemedi

8

ZOOM I Mayıs 2017

ZOOM DERGİ GRUBU

Tüm yayınlarında çevre örgütlerine, çevre bilinciyle destek vermektedir.





'Yaz'mı Geldi?..

BİROL BEBEK Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni birolbebek@gmail.com

12

ZOOM I Mayıs 2017

Şu havalarda bir istikrar yok!.. "Ben geldim" demesini bekliyoruz yaz mevsiminin; ama bir türlü olmuyor. Arabın bir açıp, bir kapayan havaları yüzünden kararsısız. Ancak; öyle görülüyor ki bu aydan itibaren şöyle kemiklerimize kadar ısınacağız:)) Bizim için iyi haber bu tabii. Çünkü Mayıs ayı içinde planladığımız "Çadır Festivali"ni haziran ayına öteledik. Hava şartlarının artık tam anlamıyla mevsim normalleri çizgisinde olmasını istiyoruz. Onca hazırlıktan sonra bir sürpriz olması sadece bizim değil; geçtiğimiz yıldan festivale geleceklerini söyleyenler için de hayal kırıklığı olur. 9-10-11 Haziran tarihlerinde gerçekleştirmeyi planladığımız "Çadır Festivali" için hazırlıklarımız başladı. Bu yıl çok daha konforlu, çok daha organize bir program olacak. Festival için hazırlanan 4'er kişilik çadırlar, özellikle çocukları ile festivale katılacakları mutlu edecek. Şişme oyun alanı, zıplama minderi ve o güne yetiştirmeye çalışılan sürprizler bu yıl yapılacak festivalde keyifleri taçlandıracak. Neyse; Artık alıştınız. Tam bir Akdenizli'yiz. Bizdeki rahatlık kimsede yok. Yine geciken yazılar, geç gelen reklam rezervasyonları yüzünden yayın planımızın dışındayız. Küçük bir gecikmeyle karşınızdayız. Evet geciktik, ancak içeriğimize bakan herkes, doyurucu, keyif veren, okunacak onlarca güzel haberi beğenecektir. Yeni mekanlarımız, her sayıda olduğu gibi bu sayıda da dergilerimizdeki yerini aldı. Gidilesi yerleri, sizden önce gezip fotoğrafladık. Önerilerimizi bu ay da beğeneceksiniz. Johnnie Walker ile Çok Özel Mekanlar'da bu ay Lefkoşa'daydık. Efsane mekan Nostalji Bar'ın yerinde açılan, daha doğrusu bir buçuk yıldır açık olan Meyhane, gecikmeli de olsa ZOOM'un sayfalarına taşındı. Görmeyenler için küçük bir tüyo vermek gerekirse, başkentliler için uzağa gitmeden keyifli bir yemek için mükemmel bir seçenek olmuş. Mustafa Gürsel daha önce dergimizde yer alsa da, gazeteciliğin de verdiği tecrübeyle Soli Harabeleri'nden çıkan altın takılara dikkat çekiyor. İddiasına göre bundan 2500 yıl önce bile moda vardı. Bu keyifli yazı, tarihi altın takıların fotoğrafları ile zevkle okuyacağınız detaylarla dolu. Rauf Ersenal, Hasan Karlıtaş, yine ülkemizin güzelliklerine dikkat çekiyor. Bol renkli, çok keyifli bu yazıların oluşturduğu ZOOM ve GURME dergileri okumanız için sizi bekliyor. Kendinize iyi bakın, öteki Kıbrıs'ı keşfetmek için bizi takip etmeye devam edin. Mutlukla...


Yerli balığın tek adresi - The best beach of North Cyprus

Büyüleyici deniz ve dağ manzarası, yılın dört mevsimi yerli ve yabancı turistlerin durak noktası...

a c ı l p a KHotel&Restaurant Akdenizin doyumsuz maviliği, güneşin yakıcı sıcaklığını bulabileceğiniz ailece dinlenip tatil yapabileceğiniz sıcak ve samimi bir atmosfer...

Günlük taze balığın yanısıra Türk ve dünya mutfaklarından seçkin örneklerle birlikte Kıbrıs'ın yöresel lezzetlerini tadabilirsiniz...

www.kaplıcabeach.com

Rezervasyon: 0392 387 2032 (2029) - 0533 825 1361 Girne - Karpaz sahil yolu Kaplıca \ İSKELE


Blue Diamond Sertifikası

B

ir pırlanta mücevheri almaya karar verdiğimizde, aklımıza takılan en büyük soru satın aldığımız ürünün orijinal olup olmadığıdır. Bu yüzden pırlanta almayı tercih edeceğimiz markayı özenle seçer, sertifikalarını inceler ve güvenirliğini doğruladıktan sonra bir karara varırız. Bluediamond, Türkiye’nin en geniş HRD Sertifikalı pırlanta stokuna sahip olmanın yanı sıra, kendi bünyesinde bulu-

14

ZOOM I Mayıs 2017

nan test laboratuvarında da her bir ürünü inceleyip sertifikalandırmaktadır. Blue Certificate olarak adlandırılan bu sertifikalar, satışa sunulan tüm Blue Diamond ürünlerine verilmektedir. Böylece bir Blue Diamond ürünü satın alındığında, yanında Blue Diamond Sertifikası da gönderilmektedir. Bu sertifika sayesinde pırlantanın orijinal olduğundan emin olursunuz. Buradaki amaç, ürünlerin orijinalliğinin kanıtlanması, pırlantanın değerinin konulması adı-

na inceleme yapılmasıdır. Uluslararası standartlara uygun olarak, tüm ürünler son teknolojiye sahip bir donanımla, bu alanda deneyimli kişiler tarafından incelenir. Uzman personel genel olarak kabul gören 4C kavramını yani karat, renk, berraklık ve kesimi inceler. Pırlantanın daha önceden geçirdiği işlemler belirlenir. Blue Certificate, tüm değerli taşlar için sertifika verebilme yetkisine sahiptir. Blue Certificate ile tüm pırlantalar, IDC yani Uluslararası Pırlanta

Yüksek Konseyi’nin tüm test kuruluşları için uygun gördüğü standartlara göre sertifikalanır. Bu sebeple Blue Diamond’dan yapılan her alışverişte bu sertifika da pırlantayla birlikte verilmektedir. Tüm bu prosedür sonucunda pırlanta bir kimliğe sahip olur. Bu kimlik yani Blue Diamond Sertifikası (Blue Certificate), pırlantanın karakteristik özelliklerini anlatan bir belgedir. Taşın imitasyon olmadığının kanıtıdır. Pırlanta almanın güvenli bir yoludur.



BOB GELDOF DAÜ’YÜ SALLADI Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Öğrenci İşleri’nden Sorumlu Rektör Yardımcılığı’na bağlı Sosyal ve Kültürel Aktiviteler Müdürlüğü tarafından her yıl geleneksel olarak düzenlenen “Rock’n EMU” etkinliğinin bu yıl yedincisi gerçekleştirildi. 21 Nisan 2017 Cuma gecesi, DAÜ Stadyumu`nda yer alan geceye rock müziğin efsanevi isimlerinden Bob Geldof ve grubu The Boomtown Rats damga vurdu.

Türk ve Rum gazetecilerden önemli adım Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği ve Kıbrıs Gazeteciler Birliği yöneticileri, AGİT Basın Özgürlüğü Temsilciliği’nin Viyana’da düzenlediği toplantıda ‘işbirliğini geliştirme’ yönünde önemi adımlar attı. AGİT Basın Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatović, “Kıbrıs’ta kaliteli gazeteciliğin rolü üzerine gerçekleştireceğimiz tartışmalarda bütün tarafların katılımını hedefleyen başka toplantıların da olacağına inanıyorum” dedi. Kıbrıslı Türk ve Rum gazeteci örgütlerinden temsilciler Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Basın Özgürlüğü Temsilciliği’nin Viyana’da düzenlediği toplantıda bir araya geldi.

16

ZOOM I Mayıs 2017

Gecede önce DAÜ Müzik Kulübü ile yerli müzik grubu Mağusa Müzik Band performans sergiledi. Gecenin finalinde ise rock müziğin efsanevi isimlerinden, dünyaca ünlü İrlandalı şarkıcı Bob Geldof ve grubu The Boomtown Rats rock severlere unutulmaz bir konser verdi. İki saat boyunca

sahnede kalan Bob Geldof ve grubu geceye katılanlara unutulmaz bir gece yaşattı. “Adayı Birleştirin” Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) konser vermek için ilk kez gelen Bob Geldof ve grubu The Boomtown Rats “Milliyetçilik insanları öldürüyor. Biz İrlanda'da milliyetçilikten çok acılar çektik.3000’den fazla insanımız öldü. Politikacıları ve din adamlarını bir tarafa bırakarak bu adayı birleştirin. Larnaka'dan buraya gelene kadar nerdeyse 40 sene harcadık. Rumların bu konser konusundaki söylediklerine kulak vermeyerek Gazimağusa'da Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde bu konserde yanımızda olan herkese çok teşekkürler” ifadelerini kullandı.

AGİT Basın Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatović’in davetiyle gerçekleşen toplantıya Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nde (KTGB) Başkan Sami Özuslu ile Genel Sekreter Gizem Özgeç, Kıbrıs Gazeteciler Birliği (CJU) Başkanı Giorgios Frangos, Genel Sekreter Christos Christofides ile Yönetim Kurulu Üyesi Andreas Riris ve serbest gazeteci Esra Aygın katıldı. Toplantıda AGİT yetkilileri Basın ÖZgürlüğü Temsilciliği’nin faaliyet alanı ve çalışmaları hakkında ayrıntılı bilgiler Verdi. Daha sonra Kıbrıs’ta basın özgürlüğü ve medyanın sorunlarıyla ilgili görüşler ortaya kondu, işbirliği alanları üzerinde duruldu.

İskele’ye ARKEOLOJİ MÜZESİ İlçe olmasına rağmen birçok eksikleri arasında, Arkeoloji Müzesi de bulunan İskele Belediyesi’nin girişimleri bir bir sonuç vermeye devam ediyor. Geçtiğimiz yıl Aralık ayında İskele Belediye Başkanı Hasan Sadıkoğlu ve Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu ile imzalanan protokolün ardından çalışmaları hız kazanan Arkeoloji Müzesi için geri sayım başladı. İskele Belediye Başkanı Hasan Sadıkoğlu ile Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Müdürü Fuat

Azimli de Arkeoloji Müzesi’nin yapılacağı alandaki çalışmaları yerinde inceledi, çalışmalar hakkında bilgi alışverişinde bulundular. İskele Belediyesi ile Turizm ve Çevre Bakanlığı arasında Aralık 2016’da imzalanan protokol gereği, İskele Arkeoloji Müzesi’nin bu ay açılması planlanıyor. Arkeoloji Müzesi ile birlikte İskele’ye 3 ay sonra da, Turizm Tanıtma Birimi ile Eski Eserler Şubesi de açılacak.



MODA ESKİDEN DE VARMIŞ;

or. ğu

G

rsiz 8

MUSTAFAGÜRSEL mustafa-gursel@gmail.com

B

2500 YILLIK TRANSPARAN

ünümüz moda dünyasının radikal giysilerinden olan transparan kıyafetler, 2 bin 500 yıl önce de giyiliyordu... Güzelyurt Arkeoloji Müzesi’ndeki ‘Soli’nin Altın Yaprakları’ isimli serginin önemli eserlerinden olan altın yüzük, bunu belgeliyor...

aharın vefalı konukları Altın yüzük, Soli antik sevimli kırlangıçlar, bu yıl kenti nekropol (mezarlık) ülkemize her zamankinden alanında Kasım 2005daha az sayıda geldi... Ocak 2006 tarihleri İçinde bulunduğumuz günlerdearasında yapılan kurtarher yanda görülmesi, ötüşlerinin ma kazısında bulundu. duyulması gereken kırlangıçlar- Bu kazıda, 25 yaş üstü dan, ancak tek-tük var. Çoğu yuva halen boş veya eşlerin sadece bir tanesi gelmiş. Birçok çevre dostu, ZOOM I Mayıs 2017 evlerinin bahar neşesi olan kırlangıçlarını yine konuk etmeyi, umutlu bekliyor. Ama bu, boşa bir bek-

18

yetişkin bir bayan ve 4 -5 yaşlarında bir çocuk iskeleti, onlara ait altın taçlar ve başka değerli eserler de bulunmuştu.

Bir dünya harikası kadar etkileyici olan altın yüzüğün üzerinde, sol elinde tuttuğu kandille yere çömelmiş, sağ kolunda ise üzerine örtündüğü şeffaf tülünü endamlı şekilde tutan insan resmi var. Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nin Klasik-Helenistik dönemlere tarihlendirdiği altın

yüzük, 2 bin 500 yıl önce gömülen ve Su Dairesi’nin hat kazısına kadar mezarında huzur içinde yatan, ince parmaklı narin bayana ait. Olağanüstü bir sanat harikası olan yüzüğün üzerindeki insan resminin boyutu, küçük bir fasulye kadar. Ancak inanılmaz ayrıntılar içeriyor. ‘Örtünülen’ şeffaf tülün üzerinde koyu renk paralel şeritler var. Transparan kıyafeti nedeniyle resimdeki insanın içi, tüm ayrıntılarına kadar ve net şekilde görünüyor. Göğüsleri,

usta bir estetik cerrahın elinden çıkmış gibi. Şeffaf tülü, şuh bir şekilde sol omuzundan dökülüyor. Saçları bir güzel toplanıp yapılmış ve takılarla özenle süslenmiş. Başı hafifçe öne eğik. Boynunda kolyesi ve ikisi uzun biri yuvarlak olan üç adet kolye ucu rahatlıkla görünüyor. Yuvarlak olan kolye ucu inci gibi parlıyor. Çünkü o bir inci. Yüzüğü yapan sanatçı, büyüteçle bile zor görünen incisini parlatmış da…


Başında altın yapraklarla örülmüş tacı, parmağında sanat harikası yüzüğüyle gömülen Soli’li narin yapılı genç bayan, Su Dairesi’nin hat kazısına kadar, 2 bin 500 yıl mezarında huzur içinde yattı. Mezarına girilmekle, narin bayanın ruhu rahatsız edildi; ama sanat harikası paha biçilmez eserler de, yeniden günışığı gördü... Fotoğraflar: Mustafa Gürsel

www.cypruszoom.com

19


Resimdeki insanın ayaklarında sandaletleri; ağzı, burnu, gözleri, parmakları hepsi bir tamam. Yüzükte ‘tamam’ olamayan tek şey; tüm ayrıntıları belirtilmiş insan resminde, ‘sakal’ da bulunması. Tülün altında estetikliymiş gibi duran göğüsler ve çenede, öne doğru biçim verilmiş, oldukça kibar bir sakal. Aslında yüzükte normal olmayan bir şey yok. Çünkü resimdeki bir hermafrodit. Yani hem kadın hem erkek. Kazıda bir de küçük hermafrodit heykelcik bulunmuştu. Bu küçük heykelcik, bir sporcuyu andırıyor. Günümüzden 2 bin 500 yıl önce, sapsarı som altından yapılmış sanat harikası yüzük,

20

ZOOM I Mayıs 2017

sanki de kuyumcudan bugün alınmış gibi pırıl pırıl. Yüzüğün üzerindeki insan resmi fotoğrafta kabartma gibi görünüyor; ancak kabartma değil, kazınarak yapılmış... 2 Bin 500 yıl öncesinin olanakları düşünüldüğünde, küçük bir yüzüğe kazıma yapılarak sığdırılan bunca ayrıntı ve sanatsal incelik, hayranlık uyandırıyor.. Ve bu yüzük bizlere, bu topraklara ait. Soli’li ince parmaklı zarif bayanın bu dünya harikası yüzüğü, Posta Dairesi tarafından pul olarak da basılmıştı.

Ünlü Yunan Filozof Solon’un adıyla kurulan Soli’nin tarihi milattan önce 11. yüzyıla uzanıyor. Asırlarca Kıbrıs’ın en önemli kentleri arasında yer aldı. Adadaki Hıristiyanlık için de önemli bir merkez olan Soli, milattan sonra 7. yüzyılda Arap saldırılarında yakılıp yıkıldı. Tiyatrosu ve mozaikleriyle de ünlü olan Soli’de ilk bilimsel arkeolojik kazıları, 1927-1932 arasında İsveçli bilim adamları yaptı. Soli’yi 1960’lı yıllarda ise bu kez Kanadalılar kazdı. Eski Eserler ve Müzeler Dairesi de antik kentte birçok kazı yaptı. Soli’de, mezar soyguncuları

da kazılar yaptı. Tabi arkeoloji bilimi için değil; mezarlardaki altın ve değerli eşyaları çalmak için. Soli’nin 3 bin yıllık tarihinde, mezar soyguncuları çok sayıda mezarı talan etti. Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nin 12 yıl önce yaptığı kurtarma kazısında hazine bulunan üç odalı mezarın iki odası önceden mezar hırsızları tarafından soyulmuştu. Güzelyurt Müzesi’nde sergilenen paha biçilmez eserler, bu mezarın tavanı çökmüş olan üçüncü odasında bulundu.


www.cypruszoom.com

21


O kapıdan hangi yıl çekip gitmiştin. Ve o sokaklara bir daha gelmemiştin hatırla. Hatırla Ciğerci Ahmet’in kahkahasını. Ne güzeldi Lefkoşa... (Ahmet OKAN)

R

LEFKOŞA’NIN ‘ŞEHER’ OLDUĞU ZAMANLAR...

essam Semra Bayhanlı tarafından geçtiğimiz ay, Lefkoşa’daki Halk Sanatları Derneği ( Hasder) merkezinde, açılan buram buram Kıbrıs tüten ‘ŞEHER’ isimli sergi, adı gibi Lefkoşa’nın ‘Şeher’ olduğu zamanların nostaljisini hissettirdi. Ahmet Okan’ın eşsiz dizeleri ile daha da anlam bulan sergi, izleyenleri derinden etkiledi.

22

ZOOM I Mayıs 2017

İkiz kızkardeşi Sevcan Çerkez ile birlikte, ilk sergisini resim ve heykel çalışmalarından oluşan bir kolleksiyon ile açan, Semra Bayhanlı'nın, ikinci sergisi ‘Pirililerim Gitmesin' ismini taşıyordu. İkinci serginin ardından, üçüncü kişisel sergisinde, Lefkoşa’yı Lefkoşa yapan karakterlere yer vererek, eşsiz bir tema ve ‘Şeher’ ismi ile açan sanatçı, etkisi uzun zaman kaybedilmeyecek bir çalışmaya imza attı.


www.cypruszoom.com

23


KİMLER GELDİ KİMLER GEÇTİ? Sergide kimler yoktu ki; Kıbrıs düğünlerinin vazgeçilmezi Mehmetaliler topluluğu üyeleri, ‘Mavusa dedikleri / gargadır yedikleri / çok hoşuma gidiyor / gargacı dedikleri... Ağrıdı dişim nananay / sızladı dişim nananay / çok içmişim nananay ve Kelle’ şarkıları ile kitleleri eğlendiren Ahmet Becirli, Kıbrıs’ın ilk zennesi Nadide, Ahmet Altıparmak, Lefkoşa’nın şeher olduğu zamanların çok özel iki rengi Çoronik ve Karanfilli, Filozof (Feylosof), Vedia Barut, radyodaki plak yarışı programının eşsiz sesi Hüseyin Kanatlı, Simavi Aşık, Yakın geçmişte hayata gözlerini yuman, yeri doldurulamayacak, her sözü gülümsetirken düşündüren Ciğerci Ahmet, gözleri görmemesine karşın yıllarca hayatını seyyar satıcılıktan kazanan Ali Dayı, ‘Al yemeni mor yemeni’, ‘Kıbrıs bir adamıdır cennetten parçamıdır’

24

ZOOM I Mayıs 2017

sözlerini yazıp adete marş gibi yüreğimize kazıyan Kamran Aziz ve daha niceleri... Unutulmadı... Unutulmayacaklar... Bir düş kurmuştuk, Al yemeni mor yemeniden ibaret. ( Ahmet Okan ) Geçmişin nostaljisini bizlere buram buram hissettirip, geleceğe dair düşündüren, yağlı boya ve sulu boya çalışmalarında benzersiz bir his uyandıran, üretken sanatçı Semra Bayhanlı’ya, sanat yaşamında başarılar dilerim... Ey Yaşlı Lefkoşa... Lefkoşa’mız... Şeher’imiz Siz, Lefkoşa’nın taşlarının öylece sessiz duruşuna aldanmayın... Onlar, Lefkoşa’nın en kritik tarihi dönemeçlerinin, birebir tanığı... Güzelliklerinin ve yıkımlarının da...

Ey yaşlı Lefkoşa... Ey Ortaçağ’ın görkemli şehri Lefkoşa’mız Şeher’imiz... Ne yazık ki, sana iyi bakamadık... Seni yeterince sevemedik. Terk ettik... Sadece, binaları ve evleri değil. Toplumsal geçmişimizi, çocukluğumuzu, gençliğimizi ve kültürümüzi de terk ettik. Şehrin kalbinin attığı bir çok sokak şimdilerde keder yüklü... Bizi biz yapan değerlere sımsıkı sarılarak, iyi bir vizyonla Lefkoşa’nın kaderi değişebilir... Kıbrıs’ımızın ve Lefkoşa’mızın hak ettiği günlere ulaşması temennisiyle... Anılar da silinip gider bir gün. Kulaklarımızda bir ses kalır. (Ahmet Okan)


Bilimin Öncüleri

C

ZEKİSESKİR

emal Yıldırım tarafından yazılan ve TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları serisi kapsamında ilk basımı 1995 yılında gerçekleştirilmiş olan Bilimin Öncüleri değerli bir kitaptır. TÜBİTAK yayınları kapsamında onlarca kez baskısı yapılmış ve neredeyse 50.000 civarı satılmıştır. Son olarak 2016 yılında da Bilim ve Gelecek yayınevi tarafından kitabın yeni baskısı yapılmıştır. Kitap esas olarak Bilim ve Teknik Dergisi’nde 1991–1994 arasında yayımlanan iki dizi yazının

kitaplaştırılması projesi ile ortaya çıkmıştır ve amacı bilim tarihine dair kısmi bir referans kitap oluşturmasıdır. Bir yandan da kitabın ilk 40 sayfası bilimin ne olup ne olmadığına, felsefesine ve yöntemine dair dönemin (80lerin ve 90’ların) düşüncelerini güzel ve akıcı bir biçimde aktarmaktadır. Kitapta Arşimet’ten Heisenberg’e 26 bilim insanını, insanlığa yaptıkları en büyük katkıları ve çok temel hatlarıyla hayatlarını 170 sayfada anlatılıyor. Elbette kitap kimseye ortalama 7–8

sayfada tarihe derin etkilerde bulunmuş bilim insanlarının tüm hikayesini aktarma vaadinde bulunmuyor. Dolayısıyla kitabı akıcı, derli toplu ve keyifli bir ‘kim kimdir’ kitabı olarak düşünmek gerekiyor. Kitapta işlenen “bilimde ispat yoktur” gibi, olgusallık ile düşünsel-kavramsal zemin arasında bilimsel yöntemle kurulan bağ gibi bazı önemli fikirler özellikle bilim felsefesine dair faydalı içgörüler sunuyor.

kolay ve keyifli bir kitap olarak hem alanı bilim olan hem de bilimle hobi olarak veya bilim dışı alanlardan ilgilenen kişilerin ilgisini çekebilecek bir kitap. Ayrıca Cemal Yıldırım gibi büyük bir ustanın çalışmalarına ve fikir dünyasına ufak da olsa bir pencere açmak açısından değerli bir çalışma. Cemal Yıldırım’ın hayatını ve eserlerini anlatan, İmge Kitabevi’nden çıkmış ‘Bir Us ve Bilim Savaşçısı’ isimli ayrı bir eser de bulunmaktadır.

Toplam 210 civarı sayfada derdini güzelce anlatabilen, okuması

www.cypruszoom.com

25


En ekonomik crossover Özok Otomotiv güvencesiyle yollarda

S

howroomda yerini aldığı ilk günden itibaren yoğun ilgi görmeye başlayan Kadjar, dinamik ve şık görünüşü ile Kıbrıs yollarında boy göstermeye devam ediyor. Sınıfının en az yakıt tüketimi değerlerine sahip olan Kadjar’ın, ekonomik olması ve performanslı olması ilk göze çarpan özellikleri arasında. Yenilikçi teknolojileri ve prestij simgesi detayları ile segmentinde kalıplaşmış düşünceleri sarsmayı hedefleyen Kadjar, SUV, Sport Tourer ve Sedan

26

ZOOM I Mayıs 2017

otomobillerin en iyi özelliklerini arazi ve şehir içi kullanımı için bir araya getiriyor. Son derece gelişmiş yol tutuşu sayesinde tüm yol koşullarına uygun bir crossover olan Kadjar, kullanıcılarına 200 mm’lik yerden yükseklik mesafesi sunuyor. Oldukça geniş bagaj hacmine sahip olan Kadjar, bu konuda da sınıfının en iyileri arasında yer alıyor. SINIFININ EN CİMRİSİ Kadjar, 1.5 dCi otomatik vites dizel motoru ile 100 kilometrede sadece 3,8 litrelik yakıt tüketimiyle son derece tutumlu bir crossover olarak dikkat çekiyor.

Ayrıca Kadjar, R-Link 2 özelliği sayesinde internete bağlantı ve kişiselleştirme imkanı veren bir multimedya sistemi ile donatıldı. GENİŞ GÜVENLİK DETAYLARI Güvenlik detayları son derece üst seviyede tutulan araçta, “Aktif Acil Fren Destek Sistemi" (AEBS) ile önündeki araca çarpma riski durumunda frenlerin otomatik devreye girmesi sağlanıyor. ‘Şerit Takip Sistemi’ özelliği ise 70 Km/h ve üzerindeki süratlerde aracın yoldan çıkma eğilimi gösterdiği durumlarda

sürücüyü uyarıyor. Bir diğer öne çıkan ve güvenlik açısından da önemli bir yere sahip olan ‘Trafik Levha Okuma ve Uyarı Sistemi’ özelliği sayesinde ise Kadjar artı bir puan daha alıyor. Bu özellik sayesinde seyir esnasında gözden kaçan trafik levhaları araç tarafından saptanıp sürücüye sesli uyarı olarak aktarılıyor. Sürüş zevkini ikiye katlamak için düşünülen mühendislik tasarımı Bose müzik sistemi ise, sınıfında bu özelliğe sahip tek araç olarak göze çarpıyor.


CESUR, GÜÇLÜ TASARIMI VE DİNAMİK ÇİZGİLERİYLE DÜNYA MARKASI RENAULT’NUN C SEGMENTİNDEKİ İLK CROSSOVERİ KADJAR, ÖZOK OTOMOTİV GÜVENCESİYLE OTOMOBİLSEVERLERDEN YOĞUN İLGİ GÖRMEYE DEVAM EDİYOR.

Sayısız daha bir çok özelliğin yanı sıra Kadjar’da, ‘Visio System Uzun Kısa Far Asistanı’, ‘Led Pure Vision Farlar’, ‘Panoramik Cam Tavan’ bulunuyor. Haspolat Kavşağı, Özok Renault Plaza’da satışa sunulan Kadjar, müşterilerini bekliyor.

www.cypruszoom.com

27


RAUF ERSENAL

KRAL KIZI MAĞARASI

K

ral Yolu yazı dizimin başlamasında önemli ve bir o kadar da anlamlı bulduğum bir yerin hikayesini sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Daha önceki yazılarımda, Kırnı Kalesi, Kartal Suyu, St.Hilarion, Krini Otissa gibi etkileyici yerleri sizlerle paylaşırken, bu bölgede en sona bıraktığım bir yer vardı. Aslında sona kalması bir türlü orayı yeniden ziyaret etme olanağını yakalayamamış olmamdı. Birkaç yıl önce burayı ziyaret etmeme rağmen, Kral Kızı Mağarası’na tırmanmaya cesaret edememiştim. Havanın kararmaya başlaması ve yaz ayında yılanların buralarda bolca dolaşması en büyük engeldi. Bugün (17 Nisan 2017) yeniden orayı ziyaret etmek ve mağaraya tırmanmak için Celal Dimililer dostumla yola koyulduk. Eski Boğaz- Lefkoşa yolundan

28

ZOOM I Mayıs 2017

Kırnı (Pınarbaşı) - Fota-Bilelye (Göçeri) istikametine doğru saptıktan sonra buraya ulaştık. Hava çok güzel ve sıcaktı. Arabayı park ederken bizden önce buraya gelen kişilerle selamlaşıp kısa bir sohbet yaptık. Arıların oğul atmakta olduğunu ve onları toparlamak üzere buraya geldiğini ifade eden Fotalı Mustafa Kara ile karşılaşmamız bir şanstı bizim için. "Çocukken hatırlıyorum, Kral Kızı mağarasından karşı yamaca kadar 2 taş kemer vardı. Bu kemerden akan su havuza gelir, oradan da un değirmenini döndürürdü. Hatta değirmen taşı hala oradaydı ama sonradan kaldırdılar. Baraj yapılacak diye bu kemerler yerle bir edildi ve alınan taşlar baraja taşındı. Bir tarihi eser böylece yok edildi. Yukarıdaki mağaraya Kral kızı mağarası derler..." ifadelerini hüzünle dile getirirken aşağıdaki benzer hikayeyi bizlere anlattı.


İnsan elİyle yok edİlse de, burası artık efsanelerİyle yaşayan ya da yaşamaya çalışan bİr yer. Zehİrlİ Gufİlerİ İle ünlü “kıral kıZı mağarası” Geçmİşİn İZlerİnden çok, kulaktan kulağa aktarılan efsanalerİ İle hala konuşuluyor...

www.cypruszoom.com

29


Bu kısa sohbetin ardından, sabırsızlıkla ve merakla beklediğim tırmanışa başladık. Biraz dik bir yamaçtı, zorlandık ama sonunda başardık. Patikalarda yürürken çok yavaş ve dikkatliydik. Yılan korkusu! Aklımdan bir an burada bu ıssız yerde bir yılan ısırığı karşısında nasıl bir tedbir alacağımı geçirdim. Yanımızda panzehir yok. Bu durumda tek çözüm yolu en yakın hastahaneye ulaşmak. Zaman yeter mi acaba? Bunun gibi çeşitli olasılıkları aklımdan geçirirken, bunların hiçbirisini yaşamamak ve doğanın keyfini çıkarmak için çok daha dikkatli olmamın yeterli olacağına karar verdim. Öyle de yaptım. Çalılıklar arasında hışırtılar çıkmasına rağmen, çok şükür karşılaşmadık. Buranın zehirli Gufileri çok ünlüymüş. Mağaraya ulaştıktan sonra ilk dikkatimi çeken şey, duvarların ortaçağ sıvasıyla sıvanmış olmasıydı. Venedikliler zamanına kadar uzanan bu taş işçiliğinde kullanılan özel kireç harç genelde Roma ve Bizans döneminde sarnıçlarda kullanılan harcın

30

ZOOM I Mayıs 2017

aynısıydı. Bir zamanlar kayalardan sızan suyun depolanması amacıyla yapıldığı belli olan bu duvarda çeşitli delikler bulunmaktaydı. Yukarıdan aşağıya doğru düzgün oluşturulmuş bu delikler aslında suyun tahliye edilmesi için kullanıldığını göstermektedir. Havuzda biriken su, su kemerleri aracılığıyla aşağıya ulaşmakta ve büyük havuzda toplanarak un değirmeninin çalıştırılması amacıyla yapılmış ve günümüze kadar ulaşmış çok güzel bir ortaçağ mühendisliğiydi. Mağaranın girişinden içeriye iyice baktık ve etrafın emniyetli olduğunu anladıktan sonra içeriye girdik. Aslında mağara değil bir kovuktu burası. Oturduk ve dinlenirken o yüksek yerden etrafı gözlemleyerek birkaç fotoğraf çektik. Manzara müthişti. Bir şahin ile güvercinin yer kapmaca oyununu keyifle izledik.Mağaranın üzerinde birçok kartal yuvasını andıran kovuk gözümüze takıldı. Evet, bir zamanlar buralarda kartallar vardı. Ama şimdi bir tane dahi yok.

Mağaranın tavanına göz gezdirirken beyaz sarkıtların varlığını fark ettik. Bu izler bir zamanlar kayaların arasından sızan suyun mağaraya dolarken bıraktıkları izlerdi. Belli ki; su kaynağı güçlü ve dört mevsim akardı buralarda. Bilelye ovalarına hayat veren can damarının tam da üzerindeydik. Şimdi kupkuru. Her yerde olduğu gibi burayı da kuruttu insanoğlu yanlış kazı ve sondajlar sonucu. Aşağıdaki ana havuzun üst kısmı çok büyük bir olasılıkla küçük bir Kervan Saray görevi görüyordu. Beşparmak Dağları’nın güney ve kuzeyi arasında ticaret yolunun buradan geçtiği bilinmektedir. Ayrıca Feodal düzende köylülerin ürettiği ürünlerin bir kısmı bu yere vergi olarak taşınıyor ve buradan da Lambusa limanına ulaştırılarak ihraç ediliyordu. Efsaneleri aşağıda anlatılırken, yukarıda Kral Kızı Mağarası olarak bilinen mağaranın 1974 öncesi burada mücahitlik yaparken suç işleyenlerin hapsedildiği bir yer olduğunu daha önceleri bir yerlerde okumuştum. Böyle


bir yerde hapsedilmek gerçekten çok ürkütücü bir şeydi. Karanlıkta, soğukta, sıcakta, yılanların ve çıyanların arasında 17-18 yaşındaki gençlerin neler yaşadıklarını düşünmek dahi istemez insan. Tüm bunları düşünürken aklıma Halil Erdim’in ‘Kral Kızının Esrarı’ isimli kitabı geldi. Bu güne kadar okuduğum Kral Kızı efsanelerinden farklı bir efasaneydi bu. Kitapta aynen şu ifadelere yer verilmişti. “…Boğazın doğu yamacındaki kaya hala daha yekpare görünümünü koruyordu. Sadece batıya bakan yüzünde bir mağara oluşmuştu ve bu mağaranın kapısı, taşlarla örülüp bir duvar yapılmıştı. Mulla Hasan, Ayşe hanıma kemerlerin ve havuzun hikayesini anlattı. ‘Karşıda görülen mağaraya Kral Kızı Mağarası diyoruz. Rivayete göre burası bir kralın sayayı imiş. Havuz da bu kralın bahçelerini, hayvanlarını sulamak için yaptırdığı bir havuzmuş. Bir gün kralın kızı havuzun başında oturmuş nakış işliyormuş. Kral da atıyla ava çıkmış. Bir süre sonra kralın atı uzaktan görünmüş ama kral üzerinde yokmuş. Kral kızı ayağa kalkıp endişeyle atın yaklaşmasını beklemiş. At biraz yaklaşınca kralın da yerde sürünmekte olduğunu görmüş. Bir ayağı üzengiye asılı, at gelirken o da birlikte sürükleniyormuş. Bunu gören kız, heyecanla ata doğru koşmak istemiş ama onun da ayağı takılıp havuza düşmüş. Bütün çabasına rağmen kurtulamamış ve boğulmuş. Böylece kralın da soyu kurumuş, mağara o zamandan beridir boş duruyor. www.cypruszoom.com

31


Havuz, yanındaki değirmene su verdiği için kurtuldu. “Mulla Hasan devam etti” Buralarda antika çok bulunurmuş. Bu nedenle kazı işleri izne bağlandı. Çok değil, daha iki sene önce, İngiliz Yüksek Komiseri olan Sir Harry Luke, kendi kendine kazı izni verdi ve bir grupla birlikte hafta sonlarını burada geçiriyordu. Bir sene kadar her hafta sonu buraya geldiler, kazı yaptılar. Bir sürü antika bulmuşlar.” Erdim Halil’in bizlere aktardığı bu değerli bilgiler yanında aynı kitabının 5. ve 10. Sayfalarında yazdığı müthiş kurguyu bu kiptan okumanızı tavsiye ederim. “Aşk Bir efsaneye dönüştü ama uğur getirmedi” başlıklı bu yazıda hüzünlü bir hikayeye dönüşmüş Kral kızı Mağarası. Kral kızı mağarası ile ilgili Arkeolog, araştırmacı yazar

32

ZOOM I Mayıs 2017

Tuncer H. Bağışkan’ın da bizlerle paylaştıklarına göz atmakta yarar görüyorum. “…Bilelye köyündeki antik Bileşe yerleşim yeri ve Kral Kızı Efsanesi Lefkoşa’nın havasına tahammül edemediğim bir gün ilk durağım Bilelye (Göçeri) köyünün kuzey batısındaki Bileşe mevkii oluyor. Burada Venedik dönemine ait olduğuna inanılan büyük bir havuz, Kral Kızının mağrası ucu bucağı olmayan Lüzinyan (sivri) kemerli bir su tüneli, büyük bir yağ değirmenine ait öğütme taşı ve bir yerleşim yerine ait kalıntılar bulunmaktadır. Rivayete göre çok eskiden burada büyük bir şehir varmış. Bu şehrin kralının kızıyla sarayın yaveri birbirlerini seviyorlarmış. Bunu öğrenen kral çok öfkelendiğinden önce yaverini öldürtmüş, sonra da kızını buradaki mağaraya hapsetmiş.

Ancak kız bu acıya dayanamayıp hapsedildiği mağaradan aşağıdaki havuza doğru atlayarak intihar etmiş. (Bir başka rivayete göre, kız oradaki havuzun kenarında nakış işlerken içine düşüp boğulmuş). Sayın İlkşen Atik’in Bilelye ile Fota’nın (Dağyolu) yaşlılarından derleyip bilgime getirdiği diğer bir rivayete göre, Kıbrıs’taki 7 Krallıktan biri Bilelye krallığıymış. Kentin kralı çok güzel olan kızını herkesten uzak tutmak için onu tepedeki mağaraya saklamış. Kız her gün pencereden aşağıya salkıttığı uzun saçlarını tararmış. Bir gün oradan geçen bir delikanlıyı görünce birbirlerine aşık olmuşlar. Delikanlı bir gün kızın bulunduğu mağaraya tırmanırken aşağıya düşüp ölmüş. Kız bu acıyla mağaraya kapanmış ve o da orada ağlayarak öl-

müş. Mağaranın yanında hala daha kızın dinmeyen gözyaşları varmış. Orada göze benzeyen bir delikten sızan pınar suyunun kızın gözü ile akan gözyaşları olduğuna yorumlanmaktadır. Yıllar önce orada ucu bucağı olmayan bir tünel varken, Foto köyüne gölet yapmak için tarihi tünel dinamitlenerek havaya uçurulmuş ve taşları ise göletin yapımında kullanılmıştır…” Bir zamanlar bütün bölgeye hayat veren, binlerce insanın ve hayvanın yaşamasını sağlayan, üretim ve zenginlik kaynağı olan suyun bugünkü kurumuş ve su kemerlerinin yıkılmış görüntüsü elbette içimizi burktu. Burası artık efsaneleriyle yaşayan ya da yaşamaya çalışan bir yerdi, ta ki; insanoğlu son kalan izleri de yok edene kadar…


Videoyu içindeymiş gibi yaşamanızı sağlayan hareketli platform üzerinde bazen uzayda yolculuk yapacak, bazen korku tüneline girecek, bazen su altında maceralara atılacaksınız, tüm bunlara sis, yağmur, rüzgâr efektleriyle yaşayacaksınız...

K.Kaymaklı Lemar KİDOFARM / Lefkoşa Rezervasyon: 0533 873 1707 Kidofarm Ltd - Kidofarm Ltd Groups


mesutgunsev@gmail.com

Y

azı masamdan deniz gözüküyor. Denize doğru da hala canlılığını yitirmemiş sapsarı papatyalar. Özellikle gündemden, sıkıldıkça denize ve onlara bakıyorum. Bahçedeki doksan metre karelik kütüphanemi ve arşivimi bir türlü düzene sokamadım. İçi resimler, fotoğraflar, mektuplar, gazete kesikleri, broşürler, basılmış mesajlarla dolu koliler, binlerce dergi, binlerce kitap benden onlara daha fazla zaman ayırmamı ve ‘cesaretle!’ iyi bir ayıklama yapmamı bekliyor. Kapattığım bürodan getirdiğim çiçekler ‘yerini beğenmedi her halde’ bir türlü canlanamıyorlar. Yazılacak yazılar var. Canım sıkılıyor. Araya ufak

Mayıs ve Papatyalar runları girdi. ‘Bu güzel mayıs ayının tadını çıkaramıyorum’ diye düşünüyordum ki ZOOM’un eski yazarlarından Hare Ergen’in Kıbrıs Detay Gazetesi’ndeki köşe yazısını okudum. Hemen dışarı çıktım evin önündeki tarladan denize inen yolun kenarında kendi kendine biten (eskiler bu tip bitkilere ‘hüda-i nabit’ diyorlardı sanırım. Allahın kendi kendini yetiştirmesine güç verdiği nebatat anlamında. Sevgili Harid Fedai üstadımıza sormuştum anlamını) Birkaç mersin dalı ve papatya topladım. Vazoyu da çalışma masamın üstüne koydum. Şimdi kendimi çok daha iyi hissediyorum. Ve Hare Ergen ‘in yazısını sizlerle de paylaşıyorum. Selam olsun. “Hayat; biz kendi kendimize planlar yaparken önümüze sunulandan ibaret değilmiş... Geçen hoşuma giden bir cümle okudum. “İnanarak yürüdüğüm yolda,

ta olsa sağlık so-

34 ZOOM I Mayıs 2017

kaybolduğumu anladığımda yol kenarındaki çiçekleri toplamaya başladım. Kaybolmanın da baharı vardır...” Bazen bir gün içerisinde iki, üç veya dört mevsim yaşarız. Hayatı yaşarken, Sen kendi planlarını yaparken, Aniden fırtınaya tutulursun, aniden bastıran yağmurdan iliklerine kadar ıslanırsın... Bocalar ve ne yapacağını bilemezsin. Bazen tökezlersin hatta düşersin. Ömür boyu tökezlediğin veya düştüğün yerde kalamayacağına göre, toparlanıp kalkarsın. Daha önceden inanarak yürüdüğün yolda başına gelenler karşısında sen yine hayatında bazen iki, bazen üç, bazen ise dört mevsimi yaşarsın tıpkı daha önceleri yaşadığın gibi... Kış mevsimini atlattıktan sonra fark edersin ki meğer bu tökezlemenin de bir baharı varmış, yazı ve kışı varmış... Ne zaman böyle bir durumda olduğunu anladığında hiç üzülme, korkma...Her şey gibi bu da geçer... Doğaldır üzülmen, kork-

Hare Ergen man, bocalaman... Önemli olan yaşamakta olduğun kış ve sonbahar mevsimlerinin kalıcı olmadığını bilmen ve hiç unutmamandır. Kış mevsimini hatırla, soğukta nasıl da sıcacık mis gibi salep içtiğini, yağan kar tanelerini düşün, etrafın nasıl da bembeyaz olduğunu... Kardelenleri hatırla, nasıl açtıklarını. Tökezlemenin de baharı varmış tıpkı kaybolmanın olduğu gibi. Etrafına bak, isterse duvarlar olsun, isterse karanlık olsun, senin yaşama direncin ve umudun sahip olduğun en değerli hazinendir. O duvarların arkasında, O karanlığın ardında, Seni bekleyenleri hatırla, Sen onların yaşama nedeni ve baharısın, tıpkı onların da senin yaşama sebebi ve umudu olduğu gibi... Hiç yılma... Sadece o anları yaşaman gerektiğini, O anların da bir baharı olduğu gerçeğini anlayıp, yol kenarındaki çiçekleri topla... Her ne olursa olsun birilerinin sizden yaşama sevincinizi çalmasına izin vermeyiniz. Hayat; biz kendi kendimize planlar yaparken önümüze sunulandan ibaret değilmiş... Bizler; bize sunulan her ne olursa olsun o durumda bile baharı yaratmayı becerebilen insanlarız. Gelsin hayat istediği gibi. Seni çiçeklerimizle, umudumuzla içimizde bitip tükenmeyen baharlar ile kucaklamaya hazırız her zaman. Güzel bir hafta sonu olsun...


ŞAİR DEDİ Kİ…

TECRÜBE

Şarabı sevmemiz, üzüme düşkünlüğümüzden değil. Biz ezilenlerden yanaydık!

Bir çok savaş hedefler ele geçirildikten sonr a k ayb edilmiştir. Anzio Filminden

YENİ BİR KİTAP… KIBRIS’IN MÜCAHİT HEMŞİRELERİ

K

endisi de hemşire olan Fatma Çeki Kıbrıs mücadele tarihinde önemli bir boşluğu dolduracağına inandığım uzun zamandır üzerinde çalıştığı “Kıbrıs’ın Mücahit Hemşireleri" adını verdiği kitabı geçtiğimiz günlerde hem Türkiye de hem de KKTC'de kitap evlerindeki raflarda yerini aldı ve okurları ile buluştu. Yıllar, yıllar önce askerlerimizle birlikte 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'na katılan askeri hemşirelerimizi dergimiz ZOOM'da dile yetiren ve o zaman çalıştığım ajans kanalı ile özellikle Türkiye de kamuoyunun bilgisine getiren ben olmuştu. Bu bir avuç gazi hemşiremiz hemen Genel Kurmay Başkanlığının protokol listesine alındılar Gazi derneklerindeki seçkin yerlerini aldılar. Ama içimde direniş yıllarından başlayarak, harekatın sonrasına kadar doktorlarımızla birlikte (Burada bir parantez açmalıyım ikinci cumhurbaşkanımız sayın Dr. Derviş Eroğlu’na askerliğinizi ne olarak yaptınız diye sorduğunuzda Mücahit Doktor ve Amfibi Deniz Piyadesi diyecektir… 1974 yılının 20

Temmuz'unun şafağında Girne den adaya ilk adımı atan gazi birliğin doktoru olmadığı için ikinci harekatta ve sonrasında harp tabipliğini yapan hekimdir sayın Eroğlu) can ve başla hem mücahidin hem Mehmetçiğin hem de halkın yarasına merhem olan, acılarını dindiren şehitlerin son nefeslerinde yanlarında olan mücahit hemşirelerimizin hizmetlerinin hatırlanmasını, kayda alınmasını ve genç kuşaklara aktarılmasını ümitle bekliyordum… İşte genç hemşire Fatma çeki bunu başarmış. Bu ulvi hizmet kitabın arka kapağında çok anlamlı cümlelerle de özetlenmiş: Savaşın gölgesinde,bir avuç sihirli elin dokunuşu ile yeniden canlanan hayatlar. Umut aşılayan, yüreğini ortaya koyan vatan sevdalıları. Yitip giden geçlik, yarım kalan hayaller.Esaretin gölgesinde yaşamaya çalışmak. Vatansız kalma korkusu. Avuçların arasından kayıp giden hayatlar. Kuruyan göz pınarları, ıslanan duvar dipleri…Yüreklere kazınmış, deşildikçe kanayan derin yaralar. Kendi yaralarını

AŞK ACITIR BAZEN... Bir ayak sesiyle gelir usulca... Çalar kapınızı... Açarsınız... Buyur edersiniz... En güzel köşeye oturtursunuz... Nedense bir türlü yerine yerleşemez... Hatta eğreti durur... Fazla gelir sevginiz... Aşkınız bir BEDEN büyük gelir... Taşıyamaz... Yine de YÜREK sever bile bile... Uğurlarsınız... Gider... Perde kapanır... AŞK Tüm teselli sözlerine karşılık ACITIR bazen... Çünkü onun adı AŞKTIR... Ayşe TURAL-

unutup başkalarının yaralarına merhem olan, şifa dağıtan hemşireler…Karanlığı aydınlatan ateş böceklerinin hikayesi…” Türkiye’de seçkin kitaplara imza atan Kalkedon Yayınevi Prof.Dr.Fatma Sevgi Hatipoğlu’nun editörlüğünde güzel bir baskıyla ve özgün fotoğraflarla bu eserin kalıcılığına da katkı koymuşlar. Karanlığı aydınlatan ateş böcekleri, mücahit hemşirelerimizi anlatan kitap bir başucu değil baş içi eser olmuş. Kan ve can verenlere, mücahit hemşirelerimize selam olsun…

www.cypruszoom.com www.cypruszoom.com

35


Lefkoşa'nın Efsanesi Nosttalji Bar; yeni işletmecisi ile farklı bir konseptte yine iş başında:

36

Meyhaneci

ZOOM I Mayıs 2017


Yaklaşık bir buçuk yıldan bu yana mekanı işleten Barış (Baron) Uzun Doğu Akdeniz Üniversitesi Bankacılık ve Finans Bölümünden mezun. Farklı iş kollarında da da yatırımı olan genç patronumuz, 'arz-talep durumunu değerlendirdim' diyor. Mekanın adı, servisi meyhane tarzı olsa da, ona göre burası bir restoran. Uzun, "Müzik tercihi, haftada bir gitar ile yapılan canlı müzik farklı. Buraya gelenler bunu tercih ediyor, onun için Meyhana adında restoran demek daha doğru olur" diyor. Mekan elit müşteri kitlesi ile de dikkat çekiyor.

www.cypruszoom.com

37


K

uzey Kıbrıs'ta gezmek isteyene mekan çok. Yıllardır farklı mekanlarda daha mükemmelini ararken yanı başımızdakinin bazen farkına varamıyoruz. Yaklaşık bir buçuk yıldır açık olan Meyhaneci, alışıldık Kıbrıs Meyhanelerine faklı bir yorum getirmiş. Başkent Lefkoşa'nın Efsane işletmelerinden Nostalji Bar'ın yerinde açılan mekan, klasik Kıbrıs Meyhanelerindeki yemek ve mezelerle, aynı düzende hizmet verse de, bu tip mekanlarda tercih edilen fasıl türü müziklere pek te sıcak bakmıyor. Bankacılık ve Finans okuyan genç patron Barış (Baron) Uzun, "insanların gelip keyifle yemek yediği, sohbet edebildiği bir mekan planladık. Burada, haftada bir gün gitar eşliğinde müzik yapılıyor. Diğer günler, zaman zaman ingilizce müzik bile fonda çalabiliyor. Fasıl müziğiniz yapmak istemedik" diyor. Anlaşılan o ki, gelen insanlara bakılırsa, Uzun'un bu düşüncesi tutmuş görünüyor. Elit bir müşteri gurubuna hitap eden mekanda, bunun dışında Kıbrıs dokusuna özel bir önem verilmiş. Mesela, mekanın içinde ülkemizde görmeye alışkın olduğumuz pencereler, minyatür halde duvarda yer alıyor. Bu sembolik pencereler tabi ki Kıbrıs dokusunun sadece küçük bir kısmı. Eski Kıbrıs fotoğrafları, şaraplarla dekor edilen bir başka köşe yanında en önemli detay tabi ki mekanın dışında.

Başkentİn efsane İşletmesİ nostaljİ Bar'ın yerİnde açılan meyhanecİ, görüntüde klasİk meyhane, İşletmesİnde restoran anlayışı İle farklı Bİr tarZ ortaya koyUyor. elİt müşterİ kİtlesİ İle dİkkat çeken mekan, BİldİĞİnİZ kıBrıs meyhanesİ görünümüZde, keyİflİ Bİr restoran...

38

ZOOM I Mayıs 2017


Meyhanec�, Kıbrıs Meyhaneler�ndek� klas�k meze ve serv�s r�tüel�n� yer�ne get�rse de, müz�k tarzı �le daha çok restoran. Mekan, lezzetl� mezeler�, kebap çeş�tler� ve ara sıcakları �le alternat�f mekan arayanlara özel b�r seçenek olarak d�kkat çek�yor.

Bu sunum Kıbrıs Meyhaneler�'n�n geleneksel görüntüsünü �çer�yor. Masanın kalabalığından ş�kayet ed�lse de, eks�len mezeler b�r mekan �ç�n kötü not

Demirden tasarlanan bisiklet figürü, bordo gölgelikler, koyu renk ahşap masa ve sandalyeler, mekana hem salaş, hem de modern bir hava katmış. Bu arada eskiden yüksek bir tavana sahip olan mekan, özellikle sesin yankılanmaması için biraz daha aşağı çekilmiş. Hatta yumurta kapları şeklindeki koyu renk sünger doku, içerdeki tüm ses gürültüsünün dengelenmesini sağlamış. Ve duvara yazılı notlar bu-

rada da baş köşede. Eklemek gerek sanırım, mangalın herkesin görebileceği bir yerde olması da güzel bir ayrıntı. TARZ MEYHANE, RUH RESTORAN Son dakika organizasyonu ile gittiğimiz mekanda, düzen alınmış, akşam hazırlıkları tamamlanmıştı. Daha önce yan mekanda çalışan garsonumuz Süleyman, yine eskisi gibi. Sürekli gülümseyen yüzü ile bu işin en önemli tarafını

başarı ile yapıyor. Bu gülen yüz çoğu zaman, hata ve kusurları örtüyor. Hatta müşterinin yeniden mekana gelmesi için en önemli gerekçe desek hiç abartmış olmayız. Yemek öncesi işletmemizin patronu ile tanışıp sohbet ediyoruz. Mekan kendisinin ancak en büyük yardımcısı, eşinin babası. Onun sayesinde bu yorucu tempoya yetişiyor. Klasik Kıbrıs Meyhanelerinde olduğu gibi bol meze, kebap

Efsane �şletme Nostalj� Bar'ı yen�den dekore ederek farklı b�r mekan yaratan Barış Uzun, yen� ç�zg�s� �le beğen�len b�r tes�s yaratmış. Özell�kle başkentl�lere yakın b�r seçenek olan Meyhanec�, sunduğu h�zmet �le de alkış topluyor.. www.cypruszoom.com

39


çeşitleri var. Mevsimlik yeşillikler, ara sıcaklar sizi yeterince doyuruyor. Mekanın önündeki açık alan, sıcak yaz aylarında özel bir seçenek. Yıldızlar altında keyifle Black Label'ınızı yudum-

40

ZOOM I Mayıs 2017

lamak, masanızda gürültüden uzak rahatça sohbet edebilmek bir ayrıcalık. Final ise, Kıbrıs mekanlarının artık klasiği haline gelen Gırbaç ve ekmek tatlısı ve meyve tabağı var. Eğer sizde

keyifli bir akşam hayal ediyorsanız, bir de Lefkoşa'da yaşıyorsanız, aklınızda bulunsun. Gidilecek yerlere iyi bir alternatifiniz var..



Tuğba Ankay Sağman İlkgün Çam

İlkgün Çam Macallan Türkiye Marka Elçisi Tuğba Ankay Sağman Brown-Forman Portfölyo Müdürü 2 buçuk yıldır içki sektöründe. 10 yılı aşkın bir süredir çeşitli markaların pazarlama faaliyetlerinde rol aldı. Hem tüketici hem de yönetici olarak wiski ve içki dünyasının içerisinde. Çeşitli ülkelerde seyahatler, geziler, tadımlar, eğitimlerle kendisini geliştirdi.

42

ZOOM I Mayıs 2017

11 senedir sektörde. Son 4-5 senedir wiski marka elçisi. Önceden şarap konusunda çalıştı, ama son 5 yıldır hayatımda sadece wiski var. Hangi wiskinin daha iyi olduğu tamamen kişinin damak tadına göre değiştiğini söylüyor ve ekliyor; “Ama şöyle bir doğru var ki single maltların yapım süreci çok daha meşakkatli ve çok daha uzun. Bu nedenle diğer wiskilere nazaran daha çok emek daha çok ayrıntısı var. Daha butik üretimleri var.

O nedenle içimleri daha kompleks aromalar ve daha komplike lezzetler içeriyor.” Uzun süreler degüstasyonla uğraştığına işaret eden Çam, Degüstasyonun tamamen burun ve damağın eğitilmesiyle alakalı olduğuna dikkat çekiyor. Yıllarca burnu ve damağının şarap için eğitildiğini söyleyen Çam, wiskiye başladığında çok keskin tatlar aldığını anlatıyor. Çam’a göre “Bu tamamen beyni nasıl disipline ettiği-

nizle alakalı bir şey. Bunun da çok ciddi bir sistematiği var ve o sistematikle beraber ilerleyince wiski tadı da çok benzer öğeleri kullanıyor.” The Macallan hakkında The Macallan’a ait 6 tane kaide var. Yaklaş 200 yıl önce kurulmuş ve çok net doğrularla kurulmuş bir marka. Ve onlardan hiçbir zaman taviz vermemiş. Bu anlatacağım 6 kaide Macallan’ı Macallan yapıyor. Ve bütün single maltlar ara-

sında da çok farklı bir single malt yapıyor. Çok özel su ve çok özel imbikler kullanıyor, fıçıya çok ciddi yatırımlar yapıyorlar. Bizim evimiz nasılsa wiskilerin evide fıçıdır. Wiskinin nasıl bir fıçıda kaldığı ve nasıl bir fıçıda hayatını geçirdiği çok karakterini etkiliyor. Macallan’ı Macallan yapan tamamen Chery fıçılarına verdiği önem. 2016 yılındaki en değerli markası olduk. Dünyanın en prestijli wiski markası olarak kendimizi nitelendiriyoruz.


The Macallan FIne OaK 12 ve 15 artık Kıbrıs’ta Viskilerin Rolls Royce’u olarak tanınan The Macallan, Fine Oak 12 ve 15 ile Kıbrıs portföyünü genişletiyor. Hali hazırda Kıbrıs pazarında bulunan ve Ramadan Cemil İşletmeleri tarafından dağıtılan olan The Macallan Select Oak, Sienna, Estate Reserve, Whisky Makers Edition’dan oluşan The Macallan portföyüne Fine Oak 12 ve Fine Oak 15 de eklendi.

Wiskilerin royce royce’u olarak nitelenen the Macallan’dan kıbrıslı viski severlere Müjde. The Macallan’ın FIne Oak serisinden 12 ve 15 artık kıbrıs’ta satışta!..

Viski severlerin beğenisine sunulan The Macallan Fine Oak serisi, kalitesini, rengini ve tadını ‘en iyi üçlünün’ bir araya gelmesiyle sağlıyor. İçinde şeri bekletilmiş İspanyol ve Amerikan meşesi fıçıları ile en iyi Amerikan burbonları bekletilmiş Amerikan meşesi fıçıları, Fine Oak serisine hayat veriyor. The Macallan’da tercih edilen en iyi İspanyol şeri fıçılarının yanına burbon fıçıların da eklenmesiyle, Fine Oak serisinde burbondan gelen aromalar daha fazla hissediliyor.

Çok fazla aslında serisi var Macallan’ın ama bu sefer bizim gelişimizin en büyük nedeni Fine Oak serisi. Çünkü Fine Oak serisi artık Kıbrıs’ta da satılmaya başlandı. Türkiye’de de birkaç ay içinde satılmaya başlanacak. Onun dışında 1824 collection var. Türkiye iç pazarında olmayan bir kolleksiyon. Fine Oak serisi de 3 farklı çeşit fıçının kombinasyonu daha farklı tatları aldığımız bir seri. Dünya’da bu serimizin çok fazla fanı var. Zaten çok ciddi talep üzerine piyasaya girdi özellikle Türkiye’de. www.cypruszoom.com

43


The Macallan, 1824’ten günümüze devam eden gelenek 1824 yılında İskoçya Speyside’ın tam kalbinde kurulan The Macallan bugün en sofistike viskileri arasında yer alıyor. The Macallan en fazla aranan, koleksiyonerler tarafından en çok talep gören ve son olarak 2016 rakamlarına göre malt viski kategorisinde marka değeri en yüksek viski olma özelliklerine sahip. The Macallan’ın başarısının temelinde markanın karakterini borçlu olduğu ve taviz vermediği 6 temel nokta bulunuyor:

44

ZOOM I Mayıs 2017

Ruhunu en iyi yansıtan kendi evi 1700 yılında yerel halk tarafından elle oyulmuş kum taşlarından inşa edilmiş Easter Elchies Evi, The Macallan ruhunun en güzel örneğidir. 160 hektarlık bir alana yayılan The Macallan Malikanesi, doğayla uyum içerisinde üretim yapar ve doğal ortamıyla bir arada yaşamayı başarır. Merak uyandıracak kadar küçük imbikleri Kendini sürekli yenilemeyi başaran Macallan ruhuna fark edilir ölçüde zenginlik ve meyvemsi tat katar.

Sadece en iyi kısım fıçılanır Son damıtım sürecinde seçilen sıvının sadece yüzde 16’lık kısmı meşe fıçılara girer. Bu yüzde 16, “en iyinin en iyisi”dir. Olağanüstü meşe fıçıları The Macallan, fıçılarının yapım, üretim ve bakım süreçlerine diğer bütün malt viskilerinden daha fazla kaynak ayrılır. The Macallan viskilerinin tadının neredeyse yüzde 80’i bu sıra dışı fıçılardan gelir.

Doğal rengi The Macallan viskilerindeki zengin renk yelpazesi sadece sıra dışı meşe fıçılarına aittir. The Macallan’ın kendisi Üretim evinden, sürecine, tutkulu iş gücünden, dünyaya yayılan namına... The Macallan, böyle bir ustalığın ve inceliğin ürünüdür ve bu sebeple her yönden eşsizdir.


The Macallan hakkında Viski uzmanları tarafından ‘Single malt Scotch viskinin Rollce Royce’u’ olarak tanımlanan The Macallan ilk kez 1824 yılında İskoçya’nın Moray Bölgesi’nde Easter Elchies House’ta damıtılmış. Dünyanın en çok hayran kitlesi olan ve en fazla ödül kazanan single malt viskileri arasında yer alan The Macallan’ın haklı şöhreti, olağanüstü kalitesine ve özgün karakterine dayanıyor. The Macallan’ın muhteşem single malt ürün gamı Sherry Oak, Double Cask, Fine Oak, The 1824 Series, The 1824 Collection, The 1824 Masters Series ve Fine & Rare yer alır.

BrownForman hakkında

Jack Daniel’s, Finlandia Vodka, Herradura Tequila, El Jimador Tequila, Woodford Reserve markalarının sahibi Brown-Forman, 1870 yılında George Garvin Brown tarafından Amerika Louisville’de kuruldu. Dünyadaki en büyük on şarap ve alkollü içecek şirketinden biridir. Brown-Forman Türkiye Rémy Martin, Cointreau, Metaxa, The Macallan, The Famous Grouse ve Brugal gibi uluslararası markaların da Türkiye’deki satış ve pazarlama haklarına sahip.

İçkİ sektöründe uzmanlar ve yönetİm kadrosu genellİkle erkekler oluşuyor. geçtİğİmİz ay İçİnde The Macallan'ın FIne Oak yenİ serİsİnİn tanıtımı İçİn adamıza gelen BrOwn-FOrMan Porfolyo Müdürü Tuğba ankay SağMan ve The Macallan Türkiye Marka elçiSi ilkgün çaM'ın kadın olması dİkkat çektİ. çam, MeriT royal hoTel'de özel davetlİler İçİn düzenlenen tanıtımlarda the macallan hakkında detaylı bİlgİ verdİ...

www.cypruszoom.com

45


01 OCAK

• •

04 NİSAN

Yeni Yıl Etkinlikleri Üniversite Etkinlikleri

02 ŞUBAT

• • • • • • • • • • •

Ot Kültür Festivali - Tatlısu Mesarya Tiyatro Şöleni Gafgarıt Festivali - Yiğitler Yafa Portakal Şöleni - Lefke Çilek Festivali - Yeşilırmak Halk Yürüyüşü Festivali - Dipkarpaz Kültür ve Sanat Şenliği - Gönendere Kalavaç Festivali IV. St. George Festivali - Koruçam Çocuk Festivali - Lefkoşa Mormenekşe Enginar Festivali

05 MAYIS • • • • • •

Uluslararası Kuzey Kıbrıs Bisiklet Turu Gastronomi Fuarı Orkide Yürüyüşü Türk Film Günleri Lefkoşa Müzik Festivali Eşek Günü - Büyükkonuk

03 MART

• • • • • • • • • •

46

06 HAZİRAN

Medoş Lalesi Festivali – Avtepe Beşparmaklar Tiyatro Festivali Orkide Festivali - Hisarköy Kültür ve Sanat Günleri - İskele Mağusa Çocuk Festivali GAU Tiyatro Günleri - Girne İtalyan Film Festivali Lale Festivali - Tepebaşı Denizdeki Portakallar - Mağusa Eğitim ve Kitap Fuarı

ZOOM I Mayıs 2017

• • • • • • • • • • • • • • • •

El Magarınası Festivali - Görneç Girne Kültür Sanat Günleri Ceviz Festivali - Lefke Kumdan Heykel Festivali - Mağusa Kıbrıs İpek Kozası Fes. - Bellapais Bellapais Müzik Festivali - Bellapais TSM Amatör Korolar Festivali DAU Bahar Festivali -Mağusa Kültür Ve Sanat Festivali - Düzova Eko Gün - Büyükkonuk LAU Bahar Şenlikleri - Lefke Gençlik ve Spor Festivali - Lefkoşa Peace Works Çocuk ve Gençlik Festivali YDU Kariyer Festivali Mehmetçik Festivali - Mehmetçik Orkide Festivali - Hisarköy

• • • • • • • • • • • • •

Portakal Festivali - Güzelyurt Tahıl Festivali - Alayköy Çocuk ve Kültür Festivali - Değirmenlik Emek Festivali - Akdoğan Zerdali Festivali - Esentepe Suriçi Panayırı ve Deniz Fes. - Mağusa Karpuz Festivali - Yıldırım Türksoy Opera Günleri Folklor Festivali - İskele İncirli Mağara Festivali - Geçitkale Ceviz Festivali - Lefke Çocuk Festivali - Vadili Hamitköy Kültür ve Dayanışma Şöleni


07 TEMMUZ

• • • • • • • • •

Patates Kültür ve Sanat Festivali - Beyarmudu Geleneksel Kısa Film ve Belgesel Festivali - Lefkoşa Uluslararası Folklor ve Kültür Festivali- Gönyeli Karpaz Sahil Cümbüşleri Esentepe Yabani Kayısı Festivali Geleneksel İskele Festivali Mağusa Kültür, Sanat ve Turizm Festivali 11 Meşela Festivali - Dikmen KKTC Uluslararası Korolar Festivali

08 AĞUSTOS

• • • • • • • • • • • • • • •

Ozanköy Harnup Pekmezi Festivali Uluslararası Halk Dansları Barış Festivali - Lefkoşa Verigo Festivali - Yedidalga Kumdan Kale Festivali - Mağusa Deniz Festivali - Alsancak Belediyesi Gabbar Festivali - Kırıkkale Mehmetçik Üzüm Festivali Uluslararası Altın Salkım Festivali Tahıl Festivali - Alayköy Taşkent Kültür Festivali Babutsa Festivali - Serdarlı Yeniboğaziçi Siyah Kupa Festivali Hasder Lefkoşa Gençlik Günleri Çamlıbel Köy Şenliği Kitap Fuarı - Lefkoşa

09 EYLÜL

• • • • • • • •

Kalkanlı’da Çakisdez Festivali Kuzey Kıbrıs Uluslararası Müzik Festivali Göçmenköy-Taşkınköy Kültür Sanat Festivali Uluslararası Halk Dansları Festivali Büyükkonuk Hellim Festivali - Geçitkale Kıbrıs Tiyatro Festivali - Lefkoşa Vadili Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali Lefkoşa Klasik Caz ve Dünya Müziği Festivali

11 KASIM

• • • • •

Uluslararası İşçi Filmleri Festivali Lefke Uluslararası Sanat Festivali Kitap Festivali - Lefkoşa Güzelyurt Tiyatro Günleri Lefke Hurma Festivali

12 ARALIK

10 EKİM

• • • • •

Zeytin Festivali - Zeytinlik Çatalköy Kültür Sanat Günleri Geleneksel Eko Gün Etkinlikleri - Büyükkonuk Doğanköy Alıç Festivali Lefke Hurma Festivali

www.cypruszoom.com

47


Uzmanlar insan yüzünün kendini ele verdiğini söylüyor. yapılan araştırmalara göre, bir insanın yüz şekli, onUn hakkındaki tüm gerçekleri ortaya koyUyor.

Yüzüme bak Sana kim olduğunu söyleyeyim!..

Y

apılan araştırmalar, yüzümüzün aslında kim olduğumuz hakkında bazı bilgiler verebildiğini gösteriyor. Uzman Klinik Psikolog Mehmet Başkak, yüzümüzün dünyaya söylediği üç şey hakkında birbirinden enteresan bilgiler veriyor.

48

ZOOM I Mayıs 2017

BİR KİŞİNİN SALDIRGAN OLDUĞU YÜZÜNDEN ANLAŞILABİLİR Mİ? “O kişi bir erkekse, o zaman bu sorunun cevabı bilimsel araştırmalara göre evet. Araştırmalar, yüzün genişlik ve uzunluk oranının (yani küçük ya da geniş bir yüz olmasının) saldırganlıkla ilintili olduğunu bulmuşlar. Elde edilen bu sonuçlara göre yüzün genişlik ve uzunluk oranı bir kişinin agresif olup olmadığıyla ilgili önemli ölçüde fikir veriyor ve yüksek seviyelerdeki testosteron seviyelerinin geniş yüzlü ve baskın davranışlar sergileyen erkeklerde olduğunu gösteren araştırma sonuçlarıyla da uyumlu. YÜZÜNE BAKARAK CİNSEL TERCİHİNİ SÖYLEYEBİLİR MİSİNİZ? Yapılan bir dizi araştırmada elde edilen sonuçlara göre belli yüz özellikleri kişinin cinsel yönelimiyle ilgili önemli ipuçları veriyor. Mesela, yüz özellikleri ve cinsel yönelim arasındaki ilişkiyi inceleyen şu araştırmaya bir bakın. Araştırmacılar, Kanada'daki üniversitelerde gay ve lezbiyen günlerine katılan

gay erkekler ve lezbiyen kadınlarla, gay ve lezbiyen olmayan kadın ve erkekleri bir araştırma için belirlemişler, onların fotoğraflarını çekmiş ve bu fotoğrafları kullanarak ileri bir yüz modelleme programı yardımıyla bu kişilerin yüz hatlarının ölçümlerini yapmışlar. Elde ettikleri sonuçlar oldukça ilginç. Lezbiyen kadınların daha kalkık burunları (gay olmayan erkeklerin de daha kalkık burunları), daha büzülmüş ağızları, daha küçük alınları ve lezbiyen olmayan kadınlara göre az da olsa daha erkeksi yüz şekilleri olduğu görülmüş. Gay erkeklerin daha çıkık yanakları, daha kısa burunları (lezbiyen olmayan kadınların da daha kısa burunlu olduğu görülmüş) ve gay olmayan erkeklere göre daha arkaya eğimli alınları olduğu sonucuna varılmış. Araştırmacılar, yüz yapılarındaki bu değişikliklere sebep olan faktörleri anlamanın kişilerdeki cinsel eğilim gelişme süreçlerinin de nasıl gerçekleştiğini daha iyi anlamaya yardımcı olabileceğini söylüyorlar.


NASIL BİR KİŞİLİĞE SAHİP OLDUĞUNUZ YÜZÜNÜZDE YAZIYOR MU? Yapılan araştırmalarda yüz özellikleriyle kişilik özellikleri arasında bazı bağlantıların olduğu görülmüş. Erkeklerde, uyumluluk ve özdisiplin sahibi olma gibi özelliklerin bazı yüz özelliklerine sahip erkeklerde daha çok görüldüğü bulunmuş. Uyumluluk seviyesi yüksek olan erkeklerin diğerlerine göre daha kalkık kaşları ve daha küçük alınları (kaşlar ve saç başlangıcı arasındaki mesafe)

olduğu görülmüş. Uyumluluk seviyeleri daha düşük olan erkeklerdeyse durum tam tersiymiş. Benzer şekilde, yüksek seviyede özdisiplin sahibi olma özelliğinin ‘kalkık gözler’ ve ‘yatay olarak uzun’ kaşlarla ve daha geniş açılmış gözlerle ilişkili olduğu görülmüş. Bu özelliğe sahip kişilerin ayrıca üst dudakları içe doğru ve sıkı çene kaslarına sahip olduğu görülmüş. Bu durum düşük özdisiplin seviyeleriyle ilişkilendirilen daha gevşek yüz hatlarına, yani yer çekimin

etkisiyle doğal olarak düşmüş görünen göz ve kaşlara ve gevşek kaslara sahip olmaya zıt bir şey. Araştırmacılar düşük uyumluluk ve özdisiplin seviyelerine sahip kişilerin benzer yüz özelliklerine sahip oldukları, her iki gruptaki kişilerin de yüzlerinde bir rahatlık ve duyarsızlık ifadesi olduğunu belirtiyorlar. Kadınlar arasındaysa, sadece dışa dönüklük ve yüz özellikleri arasında kayda değer bir bağlantı olduğu sonucuna varılmış. Dışa dönüklük seviyesi

yüksek olan kadınların, daha çıkıntılı bir burun ve dudaklara sahip olduğu, geride duran bir çene ve masseter (çiğnemede kullanılan) kaslara sahip oldukları görülmüş. Dışa dönüklük seviyeleri daha düşük olan kadınlarda durum tam zıttıymış, yani burun etrafındaki alan daha öndeymiş. Bu bulgular, bir kişinin yüzüne bakarak belli ölçüde o kişideki bazı psikolojik özellikleri tahmin etmenin mümkün olabileceğini gösteriyor.”

www.cypruszoom.com

49


ÖZOK AİLESİNDEN EĞİTİME DEV YATIRIM

ÖZOK AİLESİ, DİKMEN BÖLGESİ İÇİNDE İNŞAATINA BAŞLANAN KIBRIS İLİM ÜNİVERSİTESİ İLE YATIRIMLARINI GENİŞLETİYOR. TAMAMLANDIĞINDA 60 MİLYON STRELİN DEĞERİNDE BİR YATIRIM OLACAK ÜNİVERSİTE, YURT, KAMPÜS VE DERSLİKLERİ İLE 400 DÖNÜMLÜK BİR ALANI İÇİNE ALIYOR. Kenti’nin inşaatına başladık’ dedi. Kıbrıs İlim Üniversitesi Kampüsü ve onun etrafında şekillenecek eğitimle ilişkili diğer unsurların yer alacağı ‘Özok Öğrenci Kenti’ 25 milyon sterling bütçeli, toplam 2 bin 366 öğrenci kapasiteli ve beş yıldızlı otel kalitesinde olması hedeflenen yurt binalarının inşası ile start aldı.

Ü

ç yıl önce Kıbrıs İlim Üniversitesi’ni kurarak faaliyet gösterdikleri çok sayıdaki sektöre Eğitimi de ekleyen Özok ailesi, Dikmen’de alınan 400 dönüm’e yakın büyüklükteki arazide toplamda 60 milyon sterling tutarında yatırım yaparak Üniversite Kampüsü kuruyor. 2013 yılında kurdukları Kıbrıs İlim Üniversitesi ile eğitim alanındaki yatırımlarına start veren Özok ailesi, Girne Ballapais, Ozanköy kavşağında sekiz milyon Sterling

tutarında bir yatırımla kurulan kampüsü, Dikmen’de alınan arazide büyütmeye karar verdi. Konuyla ilgili olarak Lefkoşa Golden Tulip’te bir basın toplantı düzenlendi. Özok Ailesi ve Mütevelli Heyetinin de katıldığı basın toplantısında, üniversite rektörü Ahmet Bülent Göksel bir sunun gerçekleştirerek, proje ile ilgili detayları paylaştı. Bülent Göksel’in sunumuna ek olarak, Mütevelli Heyeti Başkanı Ali Özok yatırımlarına dikkat çekti. 2 binden fazla öğrenci kapasiteli

50

ZOOM I Mayıs 2017

Girne Kampüsü’nde, özellikle Sağlık Bilimleri ve Mühendislik Bilimleri eğitiminin ihtiyaçlarına tam anlamı ile cevap veren son teknoloji ile donatılmış laboratuarlar, Hukuk fakültesi için Sanal Mahkeme Salonu ve kütüphane gibi eğitimle doğrudan alakalı birimlerin yanısıra öğrencilerin dersten kalan zamanlarını faydalı bir biçimde değerlendirmeleri için çeşitli spor alanlarının ve kantin, kafeterya gibi sosyal alanların zaten var olduğuna dikkat çeken Mütevelli Heyeti Başkanı Ali Özok, “bu kampüs bizim eğitime ilişkin vizyonumuzu ve kalite anlayışımızı yansıtabilecek özelliklere sahip olmasına rağmen, ailemizin ismine yakışan ve ülkemizin ‘eğitim adası KKTC’ vizyonunu daha iyi bir biçimde temsil edebilecek niteliklere sahip bir üniversite kampüsü için büyük bir yatırıma girerek ‘Özok Öğrenci

Yurt binalarını takiben toplam 10.000 m2 kapalı eğitim alanına sahip Fakülte binalarının da


inşaatına başlanarak, tüm sınıfları akıllı tahta ve projeksiyon makinesi gibi çağdaş eğitim olanakları ile donanmış bir biçimde hizmete alınacak olan fakülte binaları çok kısa sürede tamamlanarak öğrencilerin hizmetine sunulacak. Öğrencilerin eğitime yönelik ihtiyaçlarının yanısıra sportif, sosyal ve kültürel gereksinimlerinin de en yüksek kalitede karşılanacağı yeni kampüs alanında Yeşil doku’nun korunup geliştirileceği alanlarda, koruluklar, suni göl, yürüyüş yolları, bisiklet yolları, açık amfitiyatro ve buna benzer pekçok olanağın yer alacağı yöneticilerce ifade edildi. KALİTE VE DENETİM ÖNEMLİ Bütün itibariyle bu yatırımın da, Özok Group’un diğer tüm alanlardaki yatırımlarının temel özelliği olan ‘yüksek kalite anlayışı’nı ve ayrıca ‘amaç - araç’ bütünlüğünü tüm unsurları ile yansıtacağını söyleyen Mütevelli Heyeti Başkanı

Ali Özok, Yükseköğrenim yatırımlarının genelde ülke ekonomisine, özelde ise bölgenin ekonomik kalkınmasına yapacağı katkının önemini vurgulayarak , Yükseköğrenim alanına yapılacak tüm yatırımlarda hedeflerin doğru konulması, kuruluş yerinin doğru seçilmesi ve tabii ki öğrencilerinin hem eğitim kalitesi ve hem de fiziki olanakların kalitesi bakımından tatmin edilmesinin çok önemli olduğunu ve bu nedenle bunlara yönelik yatırımların yapılıp yapılmadığının devletçe denetlenmesinin gerekliliğinin altını çizdi. EĞİTİME ODAKLANILIYOR ÖZOK GROUP olarak, bugüne kadar faaliyet gösterdikleri alanlardan çekilmemekle birlikte bundan böyle yatırımlarını 2013 yılından itibaren artan bir ilgi gösterdikleri

eğitim alanına odaklayacaklarını belirten Mütevelli Heyeti Başkanı Ali Özok başta da belirtildiği gibi, toplamda 60 milyon sterling tutarında dev bir bütçeyi eğitim alanına harcamayı planlamaktan ve bu suretle Kuzey Kıbrıs ekonomisine katkıda bulunmaktan dolayı aile olarak mutluluk duyduklarını ilave etti. Mevcut kampüste Kıbrıslı öğrencilere, şehit ailelerine ve pek çok sivil toplum kuruluşu mensuplarına geniş burs olanakları açtıklarını belirten Ali Özok, bu çerçevede gençliğe sağladıkları katkının yanısıra, çeşitli sosyal ve ekonomik nedenlerle yükseköğrenim yapma olanağı bulamayan kişilere sivil toplum kuruluşları ile yapılan anlaşmalarla el uzatabilmekten duydukları memnuniyeti dile getirdi.

Yakın bir tarihte Kıbrıs Ortopedik Özürlüler Derneği ile yapılan anlaşmayla on ortopedik özürlüye tam bursla eğitim olanağı sağladıklarını da belirten Sn.Özok bu yardımların önümüzdeki yıllarda artarak devam edeceğini ilave etti. DİKMEN KAZANACAK Kıbrıs İlim Üniversitesi Kampüsü’nün Dikmen Bölgesine gelmesiyle birlikte Dikmen’in hızla büyüyeceğine ve bölgedeki ekonomik hayatın büyük bir canlılık kazanacağına muhakkak gözü ile bakılıyor. Zaten, eğitim yatırımlarının yoğunlaşması düşüncesi içinde planlanan bölgenin ‘Özok Öğrenci Kenti’ yatırımıyla birlikte ciddi bir hareketlilik kazanacağı öngörülüyor.

www.cypruszoom.com

51


Üniversite yönetimince hedeflenen onbin öğrenci kapasitesine ulaşıldığında bunun yaratacağı ekonominin, Dikmen özelinde sağlayacağı hareketliliğin yanısıra, üniversitenin bölge halkına sağlayacağı iş olanakları, bölgenin kalkınmasına son derece önemli katkıda bulunacak. Bölgede yaşayan pekçok genç ÖZOK ÖĞRENCİ KENTİ’nde çalışma olanağı elde edecek. Ayrıca Özok Öğrenci Kenti içersinde bulunan işletmelerin kiraya verilmesinde Dikmenli gençlere öncelik tanınacak. YARININ KAMPÜSÜ Dikmendeki arazide konumlanacak olan kampüs pekçok özelliği ile bugünün değil yarının ihtiyaçları gözönünde tutularak şekillendiriliyor.

52

ZOOM I Mayıs 2017

Bir taraftan yapı özellikleri ile son derece albenili bir görünüm sunacak olan eğitim binaları diğer taraftan sahip olacağı teknik özelliklerle de Kuzey kIbrıs eğitim alanında ilkleri yansıtacak. Akıllı bina konsepti içinde yüksek teknolojinin imkan verdiği tüm olanakların kullanılacağı Fakülte binaları, laboratuarlar ve yurtlar öğrencilerin en uygun şartlarda eğitim almalarına olanak sağlayacak. Özellikle, öğrencilerin teorik eğitimlerinin yanısıra eğitim alanlarına uygun pratik edinimler kazanmasına yönelik laboratuar ve sair uygulama olanaklarının olabilecek en mükemmel bir biçimde karşılanacağı kampüste, tüm laboratuarların en yüksek teknolojiye sahip makine ve techizatla donatılacağı


yöneticilerce ifade ediliyor. Böylece Kıbrıs İlim Üniversitesi öğrencileri diplomalarını aldıkları andan itibaren sektörde etkin bir biçimde çalışma olanağı bulacaklar. Öğrencilerin ders görecekleri sınıflarında ferah, aydınlık mekanlar olmasının yanısıra, akıllı tahta, projeksiyon cihazı, gibi derslerin kaliteli bir biçimde işlenmesine olanak sağlayacak teknik özellikleri taşımasına ve ayrıca sıra, iskemle gibi ünitelerin de ergonomik yapıda olmasına özen gösterilecek. Kıbrıs İlim Üniversitesi kampüsünün ve Özok Öğrenci Kenti’nin sosyal alanları, ders dışı zamanların da kaliteli bir biçimde geçirilmesine olanak sağlayacak özelliklere sahip olacak. Kampüs içinde oluşturulacak küçük koruluklar, diğer

yeşil mekanlar, çevre ve peyzaj düzenlemesi, öğrencilerin huzur bularak rahatlamalarını temin ederken, yürüyüş yolları, bisiklet parkurları öğrencilerin kullanımına sunulacak. Özok Öğrenci Kenti, öğrencilerin eğitim ihtiyaçlarının yanısıra, bünyesinde bulunduracağı alışveriş merkezleri, kafeteryalar, eğlence mekanları, restoranlar, öğrencilerin günlük hayatını kolaylaştıracak ve öğrenim gördükleri sürece yaşamlarına kalite katacak unsurları da ihtiva edecek. Kıbrıs İlim Üniversitesi Kampüsü ve Özok Öğrenci Kenti bu özellikleri ile Kuzey Kıbrıs’ın Yükseköğrenim hayatına yeni bir soluk, farklı bir bakış açısı kazandıracak.

www.cypruszoom.com

53


Saray Mutfağı’nın adresi;

Matbah-ı Amire

K

uzey Kıbrıs farklı mekanları ile artık Gurme seyehatlerin de adresi olabilecek. Geçtiğimiz ay içinde kapılarını açan Matbah-ı Amire, Türkçe anlamıyla Saray Mutfağı başkent Lefkoşalılara özel bir seçenek oldu. Başka yerde bulamayacağınız mönüsü ile dikkat çeken mekân, dekorundan masanıza gelen tüm lezzetlere kadar, Osmanlı Mutfağı’nın seçkin tatlarını Kıbrıslılara sunuyor. Daha doğrusu farklı tatları arayan herkes, dünün lezzetlerini bugünün mutfağından tadabilecek. Sadece, Kıbrıslılar değil, ülkemize gelen yabancıların da dikkatini çekmesi beklenen mekan, Dereboyu’na da farklı bir derinlik katmış oldu.

54

ZOOM I Mayıs 2017

Küçük bir sandviççi ile başlayan sokak, cafeleri, son olarak ta Matbah-ı Amire ile Dereboyu’nun odak noktasını olma yolunda.

Mekânın açılışının ardından sorularımızı yanıtlayan, ortaklar Gökhan Aslan ve Günday Çelenk bu özel proje hakkında bilgi verdi.

Daha önce farklı iş kollarına yatırımları ile bilinen Gökhan Aslan ve Günday Çelenk, Mağusa’daki Citymall AVM ile başlayan farklı sektör yatırımlarının ikincisine imza attı.

Şirketin kurulma hikayesi nedir? Şirketin kurulma amacı yeme/içme üzerine. Şirket ismi Aslan&Çelenk Ltd. Şuan şirket bünyesinde iki marka var. Bir tanesi Mağusa’daki Citymall AVM’deki Kıbrıs’ın

sevilen markası Mardo’nun bayiliğini satın aldık. Mardo’nun çok geniş ve elit AVM tarzında bir konsepti ile çok yeni bir konseptle Mağusa’da Citymall’da devam ediyoruz. İçerisinde kafe ağırlıklı bir mutfak da var. Mardo’nun dondurma, pasta, tatlı gibi ürünlerini sıcak/soğuk içeceklerinin satışlarının yapıldığı değişik bir yer. Matbah-ı Amire ikinci mekan mı? Evet. İkinci olarak bu projemiz Lefkoşa Dereboyu’nda düşündük. Matbah-ı Amire ismini verdiğimiz Osmanlı Mutfağı konseptinde bir yer. Bu konseptte böyle bir yer yok Kıbrıs’ta. Farklı lezzetlerin arandığı bir mekana ihtiyaç vardı. Yıllarca bunu gözlemledik. Bu dükkânı bulduğumuzda bu konseptinde uyacağını düşündük ve burada açmaya karar verdik.


Konsept çıktıktan sonra düşüncelerimizdeki mönü aklımızda vardı. Sonra mutfağın yerleşme planı çıktı. Oturma yerleri şekillendi. Biz bu sektörün içerisinde çok duayen insanları zaten tanıyorduk. Onlarla görüşmelerimiz başladı. Onların yönlendirmesiyle 4 aylık bir arayış içerisinde olduk. Bina inşaat aşamasındayken bu insanlarla görüşmelerimiz başladı. Aynı zamanda kadromuzda da ön görüşmeler başlamıştı.

Proje nasıl başladı peki? İlk önce bunun mimarı projesinden başlamak gerekir. İç mimar arkadaşımız Oğuz Kaan Türkmen Mağusa Citymall’daki yerimizi de kendisi yapmıştı. Onu buraya davet ettik yeri gördü, zaten burayı alacağımızı ve hayallerimizi o da biliyordu, ölçüleri aldı ve çok klasik bir Osmanlı/Türk Mutfağı değil de daha modernize edilmiş bir Osmanlı/Türk Mutfağı tarzında cafe ve restaurant ağırlıklı bir yer olmasına karar verdik. Burada müşteri neler bulacak? Kafemiz ve restoranımız ayrı. Tatlı bir şeyler yiyip, bir şeyler içmek isteyenler kafe bölümünde, yemek yemek isteyenler restaurant bölümünde oluyor. Ama isterlerse istedikleri yerde bir şeyler yiyip, içebiliyorlar.

En önemli konu kadro, onu nasıl buldunuz? Kadromuzu oluştururken Türkiye’de Osmanlı/Türk Mutfağı’nı bilen çok duayen insanlarla daha önceden de tanışmışlığımız vardı. Onların yönlendirmesiyle onların ekibinde yetiştirdiği insanlarla görüşmelerimiz başladı. Çeşitli zamanlarda 2-3 kişi anlaştık. Fakat son dakika başka nedenlerden dolayı buraya gelemediler. Biz de daha sonra başka kişileri bulduk. Ama baş

ustamızı bulmakta biraz zorlandık. Daha sonra birkaç görüşmeden sonra ustamızı da bulduk. Ve kadromuzu tamamladık. Ekibi oluşturmak kolay oldu mu? Zor oldu. Türkiye’deki sezonlarda başlamak üzereydi. Bu tür yerlerde insanlar diğer işyeri ile olan bağlantıları çok önceden yapıyorlar. Biz de daha fazla geç kalmamak için kışın görüşmelere başlamıştık. Durumu, projeyi anlattık. Osmanlı Mutfağı’nı, tarihi bilen ve bu işe direkt gönlünü vermiş kişileri bulmaktı ilk hedefimiz. Zaten bu konularda bizim danışmanlık yapan Sedat Çat isminde bir baş ustamız var. Kendisi bu konuda Türkiye’nin önde gelen isimlerindendir. Bu konuda yazmış olduğu kitaplar var. Zaman zaman imza günü de düzenleyeceğiz. Kültür etkinlikleri yapacağız. Mutfak için kurs açacağız. Ürün bulma sorununuz var mı? Olmadı, yemeklerimizde kullandığımız ürünler yüksek kalitede ürünler. Baharatlar, etler, pirinçler, bulgurlar vb. Lokumları kendimiz yapıyoruz. www.cypruszoom.com

55


Matbah-ı Amire ortakları Gökhan Aslan ve Günday Çelenk, Genel Yayın Koordinatörü Gülsüm Gözen'lerin Sorularını cevapladı.

Gökhan beyle nasıl ortak oldunuz? Ben 2010 senesinde Özsüt’ün kuruluşu için gelmiştim Kıbrıs’a. Ben Özsüt’te 4 yıllık bir süre zarfında YDÜ bulvarı üzerinde Nargile cafem vardı. Gökhan abinin yeğeni Kutluhan yanıma gelip gidiyordu sonrasında Gökhan abi de gelip gitmeye başladı. Öyle tanıştık. Sonra bir gün Gökhan abinin arkadaşının aracalığıyla Citymall’daki Mardo’nun nasıl açılacağına karar veriyorduk. Osmanlı Mutfağı açmamızın sebebi geçmişte Osmanlı’nın burada bıraktığı izlerden devam edebilmek için neler yapabilir diye düşündük ve Osmanlı mutfağının kültürünü ve lezzetlerini taşımaya karar verdik. İçi dolu bir geçmişi olan bir şeyler yapmak istedik. Ve bunları yaparken yöre yöre gezip bu lezzetleri tatma fırsatımız da oldu ve karar verme sürecimiz daha da hızlandı. Böylece gerekli ustalarla da görüşmelerimizi yaptık. 1 yıllık bir araştırmanın sonucunda hepsini bir araya getirerek ve hayal gücümüzde mimarisinin nasıl modernize olacağını düşündük ve sonunda böyle bir şey ortaya çıktı. Yoldan geçerken insanların mekanı görüp ilgi çekici olması için tasarladık.

56

ZOOM I Mayıs 2017


En çok hangi yemeğiniz beğenildi? En çok tercih edilen yemeğimiz Pehli Kuzu Kaburga oldu. İskilip Dolması da sonraki tercih edilen yemeğimiz. Sunumlarımıza da çok önem veriyoruz. Yöresel lezzetlerimizden güveçte pişen ispir fasulye çok beğenildi.

İlk intiba nasıl mekan beğenildi mi? Müşterilerimizden aldığımız geri dönüşler olumlu yönde. Lezzetlerimiz ve geçmişimizi taşıdığı için bizlere teşekkür ediyorlar. Menümüzde şuan 13 ana yemek var. İçinden bazıları geçmişte Osmanlı döneminde yapılan şu anda da hala Türk Mutfağı’nda yer bulan lezzetlerde var.

Mekanın servis saatleri nedir? Hafta içi sabah 08.00’da kahvaltı servisine başlıyoruz. Kahvaltımızda Osmanlı kahvaltısından lezzetlerimiz var. Öğlen ve akşam yemeği. Gece saat 22’den sonra gece menüsü başlıyor. Gece menüsünde yöresel çorba çeşitleri, Bafra Pidesi, Görele Pidesi ve Edirne Tava Ciğeri gibi menüler yer alıyor. Hafta sonu kahvaltı servisi saat 15’e kadar sürüyor.

www.cypruszoom.com

57


kilo vermek istiyorsanız kalori saymayın

V

ücudun görevlerini sağlıklı bir şekilde yerine getirebilmesi için gün içinde tüketilen besinlerin önemi büyüktür. Bu besinler sayesinde vücudun ihtiyaç duyduğu enerji sağlanır. Besinlerden gelen enerjinin hücrelerde oluşması ve harcanması da ‘metabolizma’ olarak adlandırılır. Memorial Şişli Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. Merve Yüksek, besin içerikleri ve kalori değerleri hakkında bilgi verdi.

58

ZOOM I Mayıs 2017

Her besinin kalori içeriği farklı Paketli ürünlerin üzerinde, restoran veya iş yeri menülerinde, yemeklerin yanında, akıllı telefon ve saat uygulamalarında hemen hemen her yerde artık kalori değerleri sıkça karşımıza çıkmaktadır. Sindirim sisteminde sindirilip kanda emilebilen bütün besinler vücuda enerji sağlamaktadır. Fakat her besinin sağladığı enerji miktarının aynı olmadığı bilinmelidir. 1 gram karbonhidrat: 4 kalori 1 gram protein: 4 kalori 1 gram yağ: 9 kalori Sadece kalori kısıtlaması ile zayıflanmamalı Vücuda gereken enerjiyi sağlamak için kaloriye ihtiyaç duyulmaktadır. Gerekenin üzerinde enerji alımı şişmanlamaya sebep olurken, ihtiyacın altında kalınması ise zayıflatır. Bu enerji dengesi mutlaka gözetilmelidir. Her kalori aynı değildir ve bu nedenle tüketilen gıdalar çok önemsenmelidir. Teoride olduğu gibi sadece kalori kısıtlaması yapmakla gerçekten sağlıklı bir şekilde zayıflanmamaktadır. 200 kalori değerinde bir poğaça ile aynı kaloride yoğurt yemenin vücuda etkileri aynı olmamaktadır.

Her kalori ayrı değerlendirilmeli Vücut tüketilen besinlere metabolik bir yanıt verir. Besinlerin termik etkisi adı verilen bu durumda yağ ve karbonhidrat alımından sonra enerji harcamasındaki artış yüzde 6 civarında iken, proteinin oluşturduğu enerji artışı yüzde 30 civarındadır. Proteinler vücutta metabolize olurken daha fazla enerji harcatır. Ceviz ve cips aynı kalori diye düşünmeyin Teorik olarak bakıldığında tüm yağ çeşitleri aynı kaloridedir, yani gram başına 9 kaloridir. Ancak omega-3 içeren ceviz kalp dostu iken, aynı miktarda trans yağ içeren aynı kaloride cips gibi besinler hem sağlığı tehdit etmekte hem de şişmanlamaya sebep olmaktadır. Karbonhidrat içeren besinler doğru seçilmeli Karbonhidratlar da farklı çeşitlerdedir ve farklı hızlarda sindirilir. Basit şeker adı verilen glikoz ve nişasta hızlı şekilde sindirilir ve kilo aldırmaya sebep olabilir. Buna karşılık kompleks karbonhidrat içeren besinlerin içeriğinde bulunan çözülmeyen lifler bağırsak hareketlerini olumlu etkileyerek zayıflamaya katkıda bulunur.


200 KALORİ

Hamburger – ½ ADET (100 gr)

Brokoli – 1 tencere dolusu (800 gr)

Patates kızartması – 1 küçük kase (40 gr)

Nar – büyük bir kase dolusu (2 adet )(250 gr)

Pizza – 1 dilim (100 gr)

Pırasa – bir tabak dolusu (350 gr)

Un kurabiyesi – 2 adet (50 gr)

Elma – 4 adet (400 gr)

Poğaça – 1 adet (60 gr)

Az yağlı yoğurt – 2 kase (350 gr)

Cips – ½ küçük paket (40 gr)

Yağsız ayran – 4 su bardağı (800 gr)

Pırasa mı, pizza mı? Zayıflamak veya kilo korumak isteyen bireyler için kalori sayarak beslenmek doğru bir yöntem değildir. Örneğin belli miktarlarda pırasa ve pizza eşit kalori değerinde olabilir, ancak besin değerleri ve vücuda etkileri bambaşkadır. 1 dilim pizza sizi yeteri kadar doyurmazken; pırasa hem çok daha küçük porsi-

yonlarla doygunluk sağlar, hem de pırasada bulunan lifler daha kolay zayıflamanıza yardımcı olur. Pizzanın içeriğindeki beyaz un, işlenmiş et ürünleri ve yağın olumsuz etkileri ile sağlıklı bir sebze yemeğinin etkisi kesinlikle bir değildir.

Sağlıklı kilo vermek için ne yapılmalı? Kalori sayımı bırakılmalıdır. Yenilen yemeğin sadece kaç kalori olduğu değil, aynı zamanda protein, yağ ve karbonhidrat içeriği de göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü sadece kalori sayarak zayıflamaya çalışırken yağ kitlesinden kayıp olmadığı da unutulmamalıdır.

www.cypruszoom.com

59


EV SATIN ALIRKEN BUNLARI MUTLAKA KONTROL EDİN

60

ZOOM I Mayıs 2017


Bahar dönemiyle birlikte ev satışlarında artış yaşandığını belirten ödüllü Gayrimenkul Danışmanı Evrim Kırmızıtaş, yatırım ya da kullanım için ev satın almayı düşünenlerin dikkat ve kontrol etmesi gerekenleri anlattı...

1- DUVAR KONTROLÜ Satın alacağınız evin duvarlarında hasar olup olmadığını ilk bakışta anlamak zordur. Bu sebeple iyice incelenmelidir. Gereken noktada kuvvetli bir ışık yardımı ile özellikle tavan boyasının dalgalı ya da pürüzlü olup olmadığı kontrol edilmelidir. Eğer duvarlarda boya yerine duvar kağıdı kullanılmışsa, ek yerlerinin düzgün olup olmadığını inceleyin.

2- BİRLEŞİM YERLERİ Özellikle eski tip ve kullanılmış evlerde pencere ve pervaz arasında ya da duvar birleşim yerlerinde boşluk ya da düz olmayan kısımlarla karşılaşmak olasıdır. İyice kontrol edilmelidir.

3- ZEMİNE DİKKAT Özellikle zemini parke olan evleri satın alırken iki kere kontrol etmek gerekir. Çünkü parkelerde kabarma, oynama ve esneme olması mümkündür. Bazı bölümlerde zeminde ciddi yükseklikler bile bulunabilmektedir. Eğer seramikler yüzeyler mevcut ise tahribata dikkat etmek gerekir. Ve tabii ki yama yapılıp yapılmadığı da incelenmelidir. Ufak ton farkları ile yapılmış yamaları gözden kaçırmadan sorgulamak gerekir. Kapı ya da dolap arkasına saklanmış olabilecek defoları da unutmayın!

4- AHŞAP ÜRÜNLER Ahşap malzeme pek çok evde kapılarda ya da mutfak dolaplarında kullanılır. Evet, bu malzemenin görüntüsü sıcak ve hoştur. Ancak ağaç ve işçilik iyi değilse, ileride çok fazla soruna sebep olabilir. Bu yüzden görüntüsüne değil, sağlamlığına dikkat edilmelidir. Öncelikle ürünlerin hangi ağaçtan yapıldığı sorgulanmalıdır. Bu konuda sıkıntı yoksa, işçiliğe bakılmalıdır. Yamukluk, kabarma ya da esneme olup olmadığına dikkat edilmelidir.

5- TESİSATI KONTROL EDİN Evin su ve elektrik tesisatı çok önemlidir. Eğer eski bir ev satın alıyorsanız, ne zaman yenilendiğini sorgulamalısınız. Banyodaki vitrifiyelerin paslı olup olmadığını ya da su kaçırma durumu olup olmadığını kontrol edin. Aynı şekilde elektrik tesisatına dikkat edilmeli. Prizlerin, aydınlatma anahtarlarının ve tepe lambalarının çalıştığından emin olun.

6- EŞYALARI DENETLEYİN Eğer ankastre ürün ve marka taahhüdü verilmiş bir yer satın alıyorsanız, bunların kontrolünü yapın. Varsa ankastre ürünlerin çalıştığından emin olun. Ve tabii ki pas, darbe ve çizik olup olmadığını kontrol edin. Satın aldığınızda evde kullanılan ürünler ile ilgili marka taahhüdü mevcut ise bu markaların doğruluğundan emin olun.

www.cypruszoom.com

61


Fas 62

ZOOM I Mayıs 2017


Yazı / Fotoğraflar İPEKİMİRLİOĞLU

BİRVARMIŞ BİRYOKMUŞ

G

üneşinin sarısı, gökyüzünün mavisiyle birleşir, Atlas Okyanusu’nda parıldar, toprağında gölge oynatır. İşte burası; geniş bir coğrafya üzerinde Berberi, Arap, Afrika, İspanya ve Fransız kültürünü bir arada barındıran, altı önemli yerleşkesi UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan ülke, Fas /Morocco. Ülkenin tüm dünyada ‘Morocco’ olarak bilinen adı, Berberice’deki; ‘Murakuc’ ve Latince'deki; ‘Morroc (Marakeş)’ kelimesinden gelmektedir. İranlılar; ‘Marrakech’ ve Türkler de; Antik İdrisî’nin ve Marinî’nin başkenti Fes'ten dolayı bu ülkeye ‘Fas’ demişlerdir. Resmi dil Arapça olmakla birlikte, devlet dairelerinde ve gündelik hayatta genel olarak Fransızca konuşulmakta. İspanyolca Kuzey bölgelerde, Berberice ise dağlık ve çöle yakın yerlerde yaygın olarak kullanılmakta. 1912-1956 yılları arasında Fransız ve İspanyol idaresinde kalan Fas, 1956'da bağımsızlığına kavuşmuş. Fransız sömürgecilerin bu topraklardan çekilirken söylediği bir söz var; “çok şükür bu bataklıktan çekiliyoruz!” Her ne kadar böyle söylemiş olsalar da, ellerini bir türlü üzerlerinden çekemediklerinden dolayı akıllarının hâlâ bu coğrafyada kaldığı çok belli! Fas, Anayasa’ya dayalı krallık olarak idare ediliyor. Şu anki Kralları VI. Muhammed; hem Devlet Başkanı hem de Dini Lider.

Bu bakımdan; ‘Amir Ul- Muminin/ İnananların Emiri’ olarak anılıyor. Yıllar önce, “Fas’a gitmek istiyorum” dediğimde, “başka yer mi bulamadın İpek?” diye soranların alaycı, acıklı, birazcık da ürkek gözlerle bana baktıklarını gayet iyi hatırlıyorum ve onlara az da olsa hak verebiliyorum ama ‘11 Mart 2017’de Fas’a gidiyorum’ dediğimde yine aynı biçimde tepki verip yüzüme bakanları anlayamıyorum. Bugün Fas’a gidip gelmiş biri olarak, “nasıl buldun, güzel miydi?” diye soranları tek cümleyle cevaplayamayacağım için; “Fas anlatılmaz, yaşanır” diyerek, gün gün yaşadıklarımı anlatıyorum. 11 Mart 2017/ Cumartesi- Ankaraİstanbul-Casablanca Sabah 04.00’da evlerimizden çıkıp, Türk Hava Yolları’nın (THY) 06.30’daki Ankara uçağıyla İstanbul Atatürk Havalimanı’na geldiğimizde saat 07.45’di. ETS Tur Rehberimiz Eray Bilen’le buluşup, yolculuk için gerekli bilgileri aldıktan sonra uçuş işlemlerimizi tamamlayıp, Fas’ın en meşhur şehri olan Casablanca’ya gitmek üzere THY’nin 10.50 uçağındaki yerimizi aldık. Yaklaşık beş saatlik bir yolculuktan sonra Casablanca Havaalanı’na vardığımızda yerel saat 13.05’i gösteriyordu. Yavaş ilerleyen pasaport kontrolü yüzünden uzun bir kuyrukta epeyce beklemek zorunda kaldık. Görevliler sanki saatle ilgili bir iş yapmıyorlarmış gibi rahat ve umursamaz hareketlerle www.cypruszoom.com

63


kendi aralarında konuşup, arada bir de ellerinde tuttukları pasaportlarımıza bakıyorlardı. Nihayetinde bunalmış bir halde dışarıya çıkıp bir de sıcak havayla karşılaşınca, ilk anda korktuğumu söylemeliyim ancak o günden sonra hava koşulları hiç de öyle korkutucu olmadı. Seyahat süresince sıcaklık mevsim normallerinin en az on derece altındaydı. Bu da, Fas’ta gezmek için ideal bir sıcaklıktı. Ayrıca kendi adıma söylemeden geçemeyeceğim bir başka güzellik daha oldu; Fas’ta bulunduğum sürece bir kez bile alerji ilacımı almaya ihtiyaç duymadım! Havaalanında, yerel saat farkı dolayısıyla üç saat geri aldığım cep telefonum elimde, hiç dokunmadığım için Türkiye saatiyle üç saat ileriyi göstermeye devam eden kol saatim de bileğimde işlemeye ve ben de güzel anları kaydetmeye böylece başladım. 11 Mart 2017/ Cumartesi- Casablanca Fas’ta her şehrin, bir rengi olduğu biliniyor! İspanyolca’da; ‘Casa Blanca’ ve Arapça’da; ‘Dar’ul-Beyda’ anlamına gelen ‘Beyaz Ev’ ifadesinden de anlaşılacağı gibi Casablanca’nın rengi; beyaz. Şehir, palmiyelerin arasındaki kireç ve kerpiç karışımı beyaz binaları ile bana oldukça huzurlu göründü. Casablanca Limanı, Fas’ın en önemli aynı zamanda da, dünyanın en büyük yapay limanı. Bu nedenle, ülkenin sanayi ve ticaret merkezi olmasının yanında Atlas Okyanusu’nun kıyısındaki şehir olması niteliğiyle de turizmin başlangıç noktası. Ülkenin zenginleri burada yaşıyor ve çoğu uluslararası şirketin merkez ofisi de

64

ZOOM I Mayıs 2017

burada bulunuyor. Tüm bunlara rağmen tur grubumuzdan bir hanımın yüksek sesle yaptığı eleştiri hâlâ kulaklarımda; “yıllarca bizi Casablanca Casablanca diye kazıklamışlar be! Hiçbir şey yok ki burada!” Varışımızın ardından bizi bekleyen tur otobüsümüzle, bir gece kalacağımız Hotel Suisse’ye geldik. Yerleşmemizden hemen sonra, yeniden otobüse binerek şehir turu için hareket ettik. Önce; Muhammed V Meydanı’nı ardından da, İslam dünyasının en büyük üçüncü camii kabul

edilen Hassan II Camii’ni görüp, etrafında bol bol fotoğraf çektik. Bir bölümü doldurulan Atlas Okyanusu’nun üzerine inşa edildiği için, yarıdan fazlası Okyanus’un içinde olan ve bu nedenle de yavaş yavaş denize battığı söylenen camii dantel gibi işlenmiş muhteşem bir ustalığın eseriydi. Köşeli minaresiyle tipik Fas mimarisinin örneği olan Camii’nin iki yüz on metrelik minaresi, dünya üzerindeki en yüksek minare olarak bilinmekte. Bir diğer özelliği de, aynı anda yirmi beş bin kişinin namaz kılabilmesi…

Meydandaki gezintimizin ardından otobüsümüze binip otelimize dönerken, meşhur Rick’s Cafe’yi ne yazık ki sadece uzaktan görebildik; hani şu 1942 yılı yapımı Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman’ın başrollerini paylaştığı Oscar ödüllü Casablanca Filmi’nde olayların geçtiği temsili bar-restoran; ‘Rick’in Yeri.’ Otele dönüşümüzden sonra, Casablanca’nın meşhur kordon boyu The Corniche Avenue’de yürüyüşe çıktık. Burası, güzel plajlarla, kafelerle, restoranlarla ve gece kulüpleriyle dolu ünlü bir yürüyüş hattıydı. Tüm gün yolda olduğumuzdan ve bir gün öncesinden de hemen hemen hiç uyumadığımdan çok yorgundum, buna rağmen saatin geç oluşuna ve havanın serinliğine aldırmadan, Atlas Okyanusu’na baka baka yediğim dondurma bana öyle lezzetli geldi ki, Casablanca’yı sevdim, kimse kusura bakmasın; kazıklandığımı da hiç düşünmüyorum. 12 Mart 2017/ Pazar-Rabat- Fez Önce, Fas’ın başkenti Rabat’a daha sonra da iki gece konaklayacağımız Fez’e gitmek için sabah kahvaltısının ardından erken bir saatte otelimizden çıkış yaptık. Bir buçuk saatlik yolculuktan sonra, her haliyle sakin ve düzenli bir şehir olarak nitelendirilebilecek Rabat’a vardık. Etrafta yine beyaz rengin hâkimiyeti göze çarpıyordu. Hassan Kulesi ve Muhammed V Anıt Mezarı’nı gezdikten sonra, Bouregreg Nehri ağzında kurulu Udaya Kalesi’nde kısa bir mola verip, tekrar otobüse binerek Meknes Bölgesi’ne geldik. Burada Château Restoran’da güzel bir öğle yemeği bizleri bekliyordu. Mercimek çorbasını andıran ‘Harira’, değişik baharatların karışımıyla pişirilmiş


olan Tajin; sebzeli etli güveçti. İçine katılıp pişirilmiş fazla fazla erik ve kayısı, et yemeğini tatlı hale getirmişti. Öğleden sonra da geleneksel el sanatlarını keşfetmek için dar sokaklı Fez Çarşısı’nı yeniden gezerek, otelimize geri döndük.

kuzu şiş ve milli içecekleri ‘Nane Çayı’ndan öte, burada yediğim çileğin tadı da “unutamam” dediklerimin arasına çoktan girdi. Yemeğin ardından kırk beş dakika daha otobüs yolculuğu yaparak, Al Machouar Stina yerleşkesine geldik. Burasının özelliği; Ortaçağ’dan günümüze kalan, zamanında içinde on iki bin at barındıran bir haranın olması ve diyagonal sistemli yapısıyla da koca haranın kontrolünü sadece iki kişinin kolayca sağlayabilmesiydi. Ayrıca, Mel Gibson’un, Tutku-İsa Mesih'in Çilesi Filmi’nde geçen yerlerin burada oluşu, özellikle de gördüğümüz tarihi bir kapının çarmıha gerilme sahnesinde kullanılması, yine ilginç bilgilerdendi. Bu tarihi mekânın ardından, yaklaşık iki saat daha otobüs yolculuğu yaparak, Endülüs’ün kutsal bilim başkenti olarak anılan Fez Şehrine geldik. Fez'in rengi; mavi. O yüzden Eski Şehir'e açılan kapı ‘Bab Bou Jeloud’ yani ‘Mavi Kapı’, mavi renkte ama çarşı içine bakan bölümü, İslam'ın rengi olarak kabul edilen ‘yeşil’e boyalı. Fas’ın en otantik şehirlerinden biri olan Fes, trafiğe kapalı olan dünyanın en büyük şehir yerleşkesi olarak biliniyor. UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’ne aldığı Fes el Bali ise, Eski Şehir olarak geçen bölgede, çevresi surlarla çevrili eski kent meydanı… Dışardan bakınca içinde kimse yaşamıyormuş gibi görünen evler, adeta birbirine eklenmiş gibiydiler. Yapıları ne kadar eski ve kırık dökük olsa da, Fas’ta tüm evlerin pencere pervazları ve kapıları maviye boyalı. Fas’ta sıcaklığın yüksek olmasından dolayı, akrep çok. Akrepler geceleri, mavi rengi kızıl olarak görüyorlar. Ateşten korktukları için de kırmızı olarak gördükleri maviye yaklaşamıyorlar. Bu nedenle akrepler evlere giremesin diye, yaşadıkları yerlerde güvenli bir renk olarak maviyi kullanıyorlar. İçinde kaybolma ihtimali yüksek olan sokaklara sahip Fez, beni çok etkiledi. Her şeyden önce bende

Otellerde alınan akşam yemeklerinden sonra genelde dışarı çıkıp caddeler arasında şöyle bir gidilip geliniyordu. Biz de bunu yaptık ve kendimize sevimli bir kafe bulduk. Garson, içeceklerimiz biter bitmez hesabı masamıza getirerek etrafı toparlamaya başlayınca, biz de kalkma vaktinin geldiğini anlamış olduk ve otelimize geri döndük. Zaten ertesi sabah kahvaltı sonrası erken bir saatte Marakeş’e gitmek üzere bu güzel şehirden ayrılacaktık.

durmadan yürüme isteği uyandırıyordu. Bir yandan daracık ve labirent gibi sokaklarında tek sıra halinde ilerlerken tur grubundan kopmamaya, kaybolmamaya ve çantaları çaldırmamaya çalışıyor, diğer yandan da sürekli arkamızdan gelip kenara çekilmemiz için ‘attention’ diye bağıran taşıyıcılara çarpılmamak için dikkatli, heyecanlı aynı zamanda da eğlenceli bir yürüyüş gerçekleştiriyorduk. Çarşısı, bizlerle pazarlık etmeye ve nereli olduğumuzu öğrenmeye çalışan, çeşit çeşit ürünler satan hevesli ve konuşkan satıcılarla doluydu. Bu satıcıların enteresan bir şekilde biz Türklere özel ilgi gösterip, iltimas geçmelerine şahit olmak da ayrıca çok keyifliydi. Şehrin en önemli yapılarından olan Kraliyet Sarayı, bronz kapılarıyla birlikte Fas işlemeciliğinin çok değerli bir örneğiydi. Osmanlılar zamanında ince işçilik ve ustalık için İstanbul'a gelenler hep Fezlilermiş. Molla İdris Türbesi, Bou İnania Medresesi ile UNESCO ve Guinness Dünya Re-

korları kayıtlarında dünyanın en eski üniversitesi olarak geçen Al-Karaouine Üniversitesi dışında, Eski Şehir'in (Old Medina) daracık sokaklarındaki pek çok türbe, cami ve medrese de Fez’in görülmeye değer örneklerindendi. Bu arada belirtmek isterim ki; Fas’ın eğitim seviyesi en yüksek şehri Fez ve şimdiki kralın üniversite mezunu olan eşi de Fezli. 13 Mart 2017/ Pazartesi- Fez Sabah erkenden Fez’in Medina Bölgesi’ni gezmek için yola çıktık. Şehri tepeden görebilmek için iki hisar yapılmış. Biri ‘Borj Nord’ diğeri ‘Borj Sud’ yani; ‘Kuzey ve Güney Kaleleri’… Rüzgârlı ve soğuk Borj Tepesi’nde başlayan gezimiz, Mellah Musevi Mahallesi’nde devam etti. Tarihi medreseler, Karaouine Camisi, Neccarine Çeşmesi yine gördüğümüz güzel yerler arasındaydı. Öğle yemeği için mola verdiğimiz şık restoranda, geleneksel Fas yemeği ‘Tajin’le tanıştık. Şekerin tuza epeyce baskın geldiği bir tada sahip

14 Mart 2017/ Salı- Marakeş Sabah uyandığımda, kendimi Fez şehrinde ruhsal bir eğitimden geçmiş gibi hissettim. İlerdeki yaşantıma yön verecek bir meditasyon seansı, trans hali, hipnoz, adına ne diyeceğimi bilemeyeceğim psikolojik bir değişim ve; “dünya fani, ölüm ani” düşüncesi... Nihayetinde fazla da kendimi kaptırmamam gerektiğine karar vererek hızlıca bavulumu elime alıp, kapıdan son bir kez odama bakıp vedalaştım. Şimdi düşünüyorum da; sanırım ben en çok Fez’i sevmişim. Marekeş’e doğru yola çıktığımızda saat sekizdi. Mola verdiğimiz ve gezdiğimiz ilk yer, Marakeş Medinası olarak anılan bölgeydi. Önce, Bahia Palace gezildi. Fas’ın ahşap oyma sanatı harikası olup, sekiz bin metrekarelik alan üzerine inşa edilmiş bu saray, kral ve ailesi şehre geldiğinde onlara ev sahipliği yapmakta. Güzel bir bahçesi, renkli taş işçiliğiyle süslü bir avlusu ve işlemeli ilginç kapılarıyla dikkat çeken bu sarayda bir saate yakın kaldıktan sonra yeniden otobüsümüze binerek, yola devam ettik. Tarihsel özelliği olan her şehir gibi Marakeş de, ‘eski ve yeni’ olarak iki’ye ayrılıyordu. Eski Şehir Medina’nın çevresindeki surlar, sekiz yüz yıldan fazla bir geçmişe sahip www.cypruszoom.com

65


olarak korunmuşlardı. ‘Gueliz’ ya da Fransızcada ‘Yeni Şehir’ anlamına gelen ‘La Ville Nouvell’, Fransızların sömürgecilik zamanlarında kurulmaya başlayan bir mevki… Yeni Şehir’de geniş caddeler, modern binalar ve Fransız türü kafeler ne kadar modernliğe dönükse, surlardaki kapılardan girilerek varılan Eski Şehir Medina’nın daracık dolam-

66

ZOOM I Mayıs 2017

baçlı sokakları da Ortaçağ’dan kalma evleri ve binalarıyla bir o kadar tarihiydi. UNESCO tarafından, kültürel yaşamı sürdürmek amacıyla koruma altına alınan ilk meydan olan Cema (Jemaa) El Fna Meydanı’na gelince, hepimiz gözlerimizi açıp etrafa hayretle bakınmaya başladık. Burası Marakeş’in merkezi, Afrika Kıtası’nın

en hareketli yeri olarak anılan ‘Ölüm Meydanı’ydı. Ezan dışında asla susmayan tek düze ritim tutturmuş çalgılar, Müslüman mahallesinde kâse kâse salyangoz satanlar, orta yerde dans edenler, ilginç giysili su satıcıları, bebek gibi süsleyip giydirdikleri maymunlarını gezdiren terbiyeciler ve kaval çalıp yılanlarını dans ettirenler görülmeye değerdi. Hatta elinde beyaz bir yılanı zincir

gibi sallayıp duran adam şu an bile gözlerimin önünde! Bu arada Fas kınasıyla dövme yapanlara da sık sık rastladık. Gelmeden önce mutlaka elime kınayla küçük bir desen yaptıracağımı düşünmüştüm ancak, dövmeyi yapan kadınların ellerinde gezdirdikleri ve iğnesi oldukça kirlenmiş şırıngayı yakından görünce, bu isteğimi içime gömdüm. Meydanda dolaşırken, “Bana baktın, fotoğrafımı


çektin vs.” diye para isteyenler de oluyordu. Ancak daha önceden bize söylendiği gibi para almak için taciz edecek kadar yanımıza yaklaşan bir kişi hiç olmadı. Meydanın girişinde ve caddelerde üzerinde ‘Petit’ yazan taksiler bulunmaktaydı. Ve sonuç olarak bu meydan; olup biteni izlemekten bıkmayan yerli halk ve biz turistler için hiçbir yerde eşi benzeri görülmeyen görsel bir şölene sahneydi. Meydanın arka tarafındaki çarşı, ‘Souk’ adıyla anılıyordu. Souk’da; deri eşyalar, kumaşlar, kilimler, taş ve ahşap objeler, Fas’ın ‘Babuş’ adı verilen çarık tipi renk renk deri terlikleri, hediyelikler, yiyecek ve içecekler, kısacası binlerce ilginç malzemenin satıldığını gördük. Bu arada dükkânların bulunduğu bu çarşılar, tıpkı Fez’de olduğu gibi sürekli Kuran’dan okunan ayetlerle çınlıyordu. Açıkta et satan dükkânlar, baharatçılar, meyve ve taze meyve suyu satıcıları her köşe başında vardı. Meyveler enfesti, tatlarını gittiğimiz güzel restoran ve otellerden biliyorduk ama alıp yemeğe veya suyundan içmeye cesaret edemiyorduk çünkü tabakların ve bardakların iyice temizlendiğinden şüpheliydik! Her ne kadar İstanbul’un Kapalı Çarşısına benzetilse de, Arap ve Afrika kültünü barındıran haliyle bu çarşılar bana daha karmaşık, daha çeşidi bol, gürültülü ve ilgi çekici göründü.

Daha sonra, 12.YY’da yapılmış Kutubbiye Camiisi’ne gidildi. Fas mimarisi üzerine dantel gibi işlenen Afrika ve Endülüs stili taşıyan Marakeş’in simgesi bu camii, kare tarzı ve altmış yedi metre uzunluğundaki minaresiyle şehrin her yerinden görünüyordu. Camii’nin minaresine merdivenle değil de, dar eğimli bir yolla çıkılıyor. Hatta müezzinler ezan okumak için ilk zamanlarda bu yolu ancak atla çıkabilmişler. Marakeş, Berberice ‘Tanrı’nın yeri’ anlamına gelen ve bölgeye has doğal kırmızı taşlardan inşa edilen tarihi yapılarıyla da, ‘kırmızı şehir’ olarak bilinen kent. Burası çok güneş aldığı için, yapılar da kırmızıya boyanmakta. Şehrin ahengini korumak adına farklı bir renkte bina yapmak da yasaklanmış. Daracık sokaklarında yürürken, sağdan soldan vızır vızır geçen motosikletler ve insan kalabalığı kimine yorucu gelebilir. Ben yoruldum mu? I –ıh, hem de hiç… Hem de yavaş yavaş acısını artıran dizimdeki ağrıya rağmen sürekli etrafa bakına bakına yürümekten kendimi alamıyordum. Hava kararmak üzereyken, dört gece geçireceğimiz otel Hotel Rawabi’ye geldik. Lobide bizi karşılayan candan kişi; güler yüzüyle, başındaki fesiyle, yerel giysiler içindeki nane çayı ikramcısı oldu.

15 Mart 2017/ Çarşamba- Marakeş Bu sabah da yine erkenden yola koyulduğumuz günlerdendi. İlerde en çok akılda kalacak gezilerden biri olan Essaouira Gezisi için otobüse binildi. Bir saat süren yolculuktan sonra etrafta Argan Ağaçları görünmeye başlandı ve derken vardığımız yer, sadece kadın çalışanlardan oluşan Argan İşleme Fabrikası oldu. Fas’ın dünyaca ünlü bitki yağı ‘Argan’, hem yemeklerde hem de kozmetikte kullanılıyor. Suvayr-Ounagha Bölgesi olarak geçen bu yerde, Argan’dan yağ çıkartılması işlemlerini izledikten sonra, alışveriş kısmına geçildi. Litrelik Argan Yağı, krem, şampuan, sabun, kısacası kozmetik için gereken her ürün, konusunda bilgili uzmanlar tarafından tanıtılarak beğenimize sunuldu. Burada güzel zaman geçirip, alışveriş yapıldıktan sonra yine otobüse binerek yolumuza devam ettik… Yaklaşık bir buçuk saat kadar sonra, Cichaoua üzerinden Atlas Okyanusu kıyısında yer alan eski Portekiz Şehri Essaouira'ya geldik. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan ve Fas’ın en çok yabancı turist çeken yerlerinden biri olan bu şehir, uçsuz bucaksız Atlas Okyanusu kıyısında bir balıkçı limanı, sanat ve kültürün iç içe geçtiği zarif bir yerdi. Geniş bir meydanda, dileyenlerin öğle yemeği için gidebileceği bir mekân önerisi ile rehberimiz bize

serbest zaman bıraktı. Eski Roma kentlerinden uyarlanarak inşa edilen Medina’yı biraz dolaştıktan sonra, Rehberimizin tavsiyesini tutarak ‘Fanatic’ isimli balık lokantasına geldik. Cinslerini pek de çözemediğimiz balıklarımızı Okyanusa karşı yerken, yanında da herkes tarafından rağbet gören, ancak son ikisi de bizim masaya geldiği için diğer isteyenlere kalmadığından yan masayla garson arasında; “bitti, kalmadı, var yok” gibi tartışmalara sebebiyet veren ‘Casablanca’ marka biralarımızı keyifle içtik. Ardından birkaç saatliğine gezmek için yine serbest zamanımız oldu. Sokak aralarındaki dükkânları dolaşıp, bize öğütlendiği gibi alışverişin tadını çıkartmak için birkaç yerde pazarlık yapmaya çalıştık; başarılı da olduk… Bir şeyi pahalı bulup, satın almaktan vazgeçip gitmeye karar verdiğimizde de, “tamam tamam gel hadi, senin dediğin olsun” der gibi hareketler yapıp eğlenen satıcılardan uygun Dirhem’e bir şeyler alabildik. Essaouira’da balıkçılık gelişmiş olduğu için özellikle, denizcilikle ilgili el sanatları ürünleri ilgi çekiciydi. Bunları inceleyerek, kimi zaman hızlanıp, kimi zaman yavaşlayarak kalan serbest zamanımızı değerlendirirken, birden bire çok güzel bir şarkı duyarak sesin geldiği dükkâna yöneldik. Şimdi elimde Suveyre’den hatıra, sürekli dinlediğim hediye bir albümüm var; ‘Ismaël Lô/ Jammu Africa.’ www.cypruszoom.com

67


kişinin kalabildiği söylendi. Toplam yüz otuz odası olan medresede, sadelik ve zarafet hakimdi. Mozaikler, seramikler, fayanslar, çiniler ahenkli bir karışım harikasıydı. Bahçedeki bir masada, masallardan çıkmış gelmiş görüntüsüyle, çeşitli stillerde ve dillerde turistlerin isimlerini mürekkeple yazıp satan bir genç vardı. İsmini yazdırmaya niyeti olmayan insanlar, yine de meraklı gözlerle onu çevreleyerek nasıl yazdığını izliyorlardı. Öğleden sonra ‘Herboriste du paradis’ isimli ünlü baharatçıya giderek, bin bir çeşit baharata ilişkin bilgiler alıp, adeta uygulamalı bir şov izledik. Annemin hayatındaki ilk özel yurtdışı siparişi olan safranları da aldım ya, artık benden keyiflisi yoktu.

Fas’ın kurabiyeleri meşhurdu ama temizlik konusuna dikkat ettiğimizden bir türlü sokak tezgâhlarında gördüklerimizden alamamıştık. Derken karşımıza minicik bir pastane çıkınca, hemen vitrinde gözümüze kestirdiğimiz bir kurabiyeyi alıp, tadına baktık. Böylece Fas’ın kurabiyelerinden de yemeden dönmemiş olduk. Bu egzotik ve mistik yerden ayrılmamıza dakikalar kala meydandaki dondurmacıdan bir de muhteşem dondurma yedik ki sormayın, tadını anlatamam! O nasıl çilekli dondurmaydı öyle, nasıl nasıl! Dar sokakları, bembeyaz evleri, maviye boyanmış kapıları ve pencereleri ile en güzel fotoğraflarımızın çekildiği Suveyre, sanırım benim gibi herkesin aklında bir başka güzel kalacak. Akşamüstü otobüsle otele dönüş sırasında Tur Rehberimiz Eray Bey’in; ‘Dünya’nın en ünlü on gece kulübünden ikisi Marakeş’te’ demesi üzerine, tur ekibinde bir hareketlenme oldu; “Eray Bey bizi gece kulübüne götür.” Eray Bey şimdiye kadar neye ‘hayır’ dedi ki, buna diyecek! Ertesi sabah kahvaltıda biz gitmeyenler olarak, gidenlerin; gecede çok eğlendiklerini, kulübün ününü gerçekten hak ettiğini ve çok kaliteli bir program izlediklerini dinledik. Gittikleri Kulüp; ‘Jad Mahal’miş. 16 Mart 2017/ Perşembe- Marakeş Bu sabah, her zamankinden daha geç yola çıktık, saat dokuz’da… Otobüsümüz kırk dakika gibi bir süre yol aldıktan sonra, oldukça tozlu topraklı hatta çamurlu bir yerde bizi bıraktı. Ekip halinde yürümeye başladık.

68

ZOOM I Mayıs 2017

Vardığımız nokta, Major Jardin/ Majorelle Bahçeleri’nin kapısıydı. Kapıda, daha önceden gelip giriş biletlerimizi almış olan yerel rehberimiz Muhammet, üzerinde ilk kez Fas’ın yerel kıyafeti olan ‘Cellabiye (cilbab/cillabe/fistan)’ olduğu halde bizi karşıladı. Cellabiye, hem erkekler hem de kadınlar arasında çok yaygındı. Elbiselerinin üzerine bir üst elbise ya da iç giysileri üzerine tek olarak giyilebilen bu geleneksel kıyafetin her rengini gördük. Özellikle, erkeklerin kukuleta tarzı kapüşonunu da takarak dolaşmaları, sık sık aklıma ‘Il nome della rosa’ filmindeki, insanı tedirgin eden adamları getirdi. Yaklaşık iki saat kaldığımız bu yer; devasa bambuların ve kaktüslerin arasında begonvil, muz, gül, yasemin ve adını bilemediğim türlü türlü renkte ağacın ve çiçeğin yetiştirildiği, ‘Majorelle Mavisi’ adı verilen rengin hâkim olduğu küçük bir botanik bahçesiydi. İnce patika yollar ve bu yolları birbirine bağlayan geçişler çok güzel görünüyordu. Bahçede üç bin çeşit bitki olduğu biliniyor. Bu bahçeler 1920 ve 1930’larda Fransız sanatçı Jacques Majorelle tarafından tasarlanmış. Kendisi için bir villa yapması için mimar Paul Sinor ile anlaşan Majorelle, evi yaptırmış ve kendisini bahçesine adamış. Ancak bazı talihsiz olaylardan sonra, evi satmak zorunda kalmış. Majorlle’nin ölümünden sonra evin yeni sahipleri, Modacı Yves Saint Laurent (YSL) ve Pierre Berge… Bu ikili, 1966’da Marakeş’e ilk gelişlerinde eve hayran olmuşlar ve 1980’de satın almışlar. YSL bu eve

öyle bağlanmış ki, vasiyeti üzerine külleri bu bahçeye dökülmüş ve arkadaşı tarafından da adına bir anıt mezar dikilmiş. Bu bahçenin içinde, ünlü modacının koleksiyonlarının yer aldığı pahalı bir dükkân, Galeri Love Müzesi, hediyelik aksesuarların da satıldığı kitapçı dükkânı ve Cafe Bousafsaf bulunmaktaydı. Bu zarif kafede bir kahve içmediğime ve de hatıra olarak kitapçıdan bir aksesuar satın almadığıma çok üzgünüm. Sanki bir daha kolayca görülebilirmişçesine, rahatça oradan çıkıp gittiğimi düşününce… Bazen insan kolayca ve anlamsızca, nasıl da istediği şeyleri yapmaktan kendisini alıkoyabiliyor hiç anlamıyorum! Buradan sonra gidilen Ben Youssef Madrasa/ Ali bin Yusuf Medresesi, yine görülmeye değer bir mimari harikasıydı. Sokak aralarından geçerken, adeta geçmişin izlerinin üzerine basarak geldik buraya. Medresenin bahçesi çok güzeldi, ancak dizimdeki acı dolayısıyla merdivenleri çıkamadığımdan içine girip de, ne var ne yok göremedim. Aşağıda kalarak, yukardaki pencerelerden bakarken fotoğrafını çektirmek isteyen arkadaşlara katkım oldu. Var olan tüm eşyaları Fransızlar kendi müzelerinde sergilemek için alıp götürdükleri için, içerde hiç eşya bulunmuyordu. 16. YY’da yapılan Kuzey Afrika'daki en büyük ilahiyat üniversitelerinden biri olarak adı geçen medresenin avlusu, olduğu gibi renkli mozaiklerle çevriliydi… Üç metre kare, adeta hücre gibi öğrenci odalarında yedi

Sonrasında kısa bir süreliğine yeniden Cema El Fna Meydanı’na geldik. Ailelerimiz için Babuş’lardan hediyelikler aldık. Son bir kez daha etrafı izledik. Tezgâhlardaki mandalinalara, portakallara, çileklere imrenerek baktık. Kur’an seslerinin doldurduğu sokaklardan bir kez daha geçtik. Sadece makamsız okunan ezan sesi duyulduğunda susan çalgılara son kez şahit olduk. Dar sokaklardan geçerken arkamızdan gelip, “attansiyon” diye bağıran taşıyıcıların önünden kenara çekilirken, bir kez daha kelimeyi kendi aramızda telaffuz edip güldük. “Daracık yollarda tek bir kazaya bile sebebiyet vermiyorlar” diye son bir kez daha kadın, erkek, herkesin muhteşem motosiklet ve bisiklet sürücüsü olduklarına kanaat getirdik. Sürekli karşımıza çıkan Fas kedilerine bakarak, yine aynı şeyi düşündük; “ülkelerinin insanları gibi sakin ve ağır hareket ediyorlar.” Sonunda, akşama kadar birazcık da olsa dinlenmek üzere otelimize geri döndük. Çünkü bu akşam; Chze Ali Gecesi’ydi. Chez Ali, tamamen turistlere yönelik bir gösteri merkeziydi. Ülkenin folklorik kültürünü yansıtan halk oyunları ekiplerini izlerken, bir yandan da çadırda akşam yemeği yedik. Yemek sonrası çöl kumu doldurulmuş olan bir meydanda atlıların “Berberi Düğünü” canlandırmasını seyrettik. Geceye ilişkin olarak; çadırda yenen geleneksel “kus kus”, meyvelerin özellikle de elmanın mükemmel tadı, folklorik dansçıların geçişlerinde geleneksel kıyafetli garsonun bizlere yaptığı kaş göz hareketi ve yine dışardaki gösteri sırasında her türlü ikaza rağmen bir türlü alışamayıp her patlayan silahta korkup zıplamamız, Üniversiteli Dansöz Melike’yi andığımız günlerde, gecede çıkan dansözün oynadığı müziği beğenip


Shazam’a başvurmamla birlikte müziğin; ‘Dansöz Melike’nin Gözdesi’ adıyla piyasada olduğunu görmek elbette ki, aklımda kalan güzel anlardandı. 17 Mart 2017/ Cuma – Marakeş Sabaha karşı kendimi çok kötü hissederek uyanmama rağmen bir bakmışım ki, dört kişilik ciplerde Atlas Dağları’na gidiyorum. Bir saati biraz aştıktan sonra göreceğimiz ilk yer olan tarihi Berberi Evi’ne geldik. Civarda şimdilerde yerleşik olarak dört Berberi Ailesi otursa da, geçmişte nüfusun yarısından çoğunu Berberiler oluşturmaktaymış. Önceden belirlenmiş bir Berberi Evi’ni gezmek için araçlardan inerek, girintili çıkıntılı, dar ve çok dik bir yoldan kıvrıla kıvrıla adeta küçük bir

dağa tırmandık. Geldiğimiz evin hali yoksulluğu simgeliyordu. Üst katında yer alan terasa çıkınca biraz hava alabildik. O sırada aşağı katta Faslıların olmazsa olmaz ikramı; demliklerde hazırlanan nane çayıydı. Eve giderken yol boyunca bize eşlik eden satıcılara kazara; “sonra satın alırım!” dediğim için, çıkışta evin kapısında kuyruk olmuş, ellerindeki ametist taşını satmak için beni bekleyenleri görünce nereye kaçacağımı bilemedim, gerisin geriye içeri girdim. İşte o an anladım; ünlülerin köşe bucak hayranlarından ya da habercilerden sıkılıp saklanmalarını!... Daha sonra yeniden ciplere binerek, bin altı yüz metre yükseklikte yer alan Al Haouz Ouazguita denen

bölgeye geldik. Burası Green Zone Filminin sahnelerinin çekildiği yerlerden biriydi. Koyun ve keçi otlatan çobanların ve yanaklarından sağlık fışkıran fakir ama mutlu çocukların özgürce etrafta koşuşturmalarını izledik, bol bol fotoğraf çektik. Yenilen öğle yemeği çok lezzetli görünüyordu. Patates kızartması, Tajin, bezelyeli pilav... Ancak kendimi iyi hissetmediğim için hiçbir şeyden yiyemeden oturdum, şimdi hatırladığımda yine çok üzüntü duydum. Sadece, sabah kahvaltıya bile gidemediğim için bana özel olarak hazırlanan peynirli küçük yuvarlak ekmeğimi, bir de yemekte verilen muzu yedim. Onlar da çok lezzetlilerdi çookk… Yemek sonrası, demlik demlik sunulan nane çayından bir bardak içmeye çalışsam da, yine beceremedim. Bu yazıyı yazarken, “ah şimdi olsa, lıkır lıkır taze teze içerim” diyorum. Niye elindeyken kıymet bilmek bu kadar zor? İlla, bir daha hiç ulaşamayacağımızı anladığımızda mı hissettiklerimizi saklamadan dile getirebileceğiz böyle? Ve tekrar arabalara binerek, bir saat yol alarak yeniden Marakeş şe-

hir merkezine döndük. Deri ürünleri satan büyük bir mağazaya uğradık. Ancak, tuvaletlerini kötü bulduğu için turdaki bir hanımın, “yürüyün gidiyoruz kızlar, böyle rezalet olmaz; böyle turistik mağazaya, böyle pis tuvaletler olmaz!” diye bağırması üzerine ufak bir gerilim yaşadık. Doğru! Fas’ta kaldığımız oteller hariç, tuvaletlerde su dışında, sabuna ve kâğıt türevi bir şeylere rastlamak imkânsız gibi bir şeydi. Bunu önceden bilerek tedbirli gelenler hiç sorun etmiyor. Üstelik bizim ülkedeki tuvaletleri düşündüm de, sabun ve kâğıt olduğunda bile rahatsız edici durumlara tanık olabiliyoruz. Buradaysa, hiç de öyle bir durumla karşılaşmadık. Aynı şeyi meşhur Cema El Fna Meydanı için de söyleyebilirim. Bütün kalabalığına ve farklı canlıyı barındırmasına rağmen, meydanda hiçbir rahatsız edici görüntü ve kokuyla karşılaşmadık. Sonunda, oldukça da pahalı bulduğumuz bu mağazadan tek bir şey alamadan ayrılıp, hep birlikte otele geri döndük. Gidenlerin, gitmeyenlere anlattığı meşhur gece kulübü Jad Mahal’a bu gece de bir tur düzenlenmesi-


ne karar verildi. Sabahın sekizinde Casablanca’ya doğru yola çıkacak olmamıza aldırmadan, gece çoğumuz Jad Mahal’deydik. Jad Mahal, iç dekorasyonundaki ve sunumundaki başarısı kayıtlara düşülmüş, dünyanın sayılı on gece kulübünden biri. Girişte, üstün körü bir kontrolden geçerek içeri girdikten neden sonra, kapıda gördüğümüz hostes kızımız bizim olduğumuz yere gelip; “ver bunu!” şeklinde ciddi ciddi çantamı elimden almaya davrandı. Neymiş efendim, sırt çantasıyla giremezmişiz! Peki, her türlü çantayla giriş yapabilenleri görüyorken, iki sapıyla sırta asılan normal bir çantayı

70

ZOOM I Mayıs 2017

sırf kulp kısmından tutmadık diye anlamsız bir güvenlik anlayışına tabii tutulmanın nesi doğru? Bu çifte standart duruma epey tepki gösterdim ki, şu anda olsa, yine aynı tepkiyi veririm. Bu olaydan sonra dikkatimi; sevdiğim şarkılardan oluşan repertuvarlarıyla nefis bir performans sergileyen gruba, sahne alan enfes sesli tenora ve “Turkish kardeşler come here, come here” dedikten sonra İbrahim Tatlıses’ten birkaç şarkı söyleyen Faslı soliste verdim. Kendilerine sevgiler, saygılar… 18 Mart 2017/ Cumartesi- Marakeş-Casablanca Marakeş’teki otelimizden sabah

saat sekiz’de ayrıldık. Arada kısa bir mola verip, iki saat sonrasında başladığımız yere, yani Casablanca Havaalanı’na bu kez yolculuğu bitirmek için geldik. Uzun ve ağır yürüyen pasaport işlemlerinden sonra, vakit geçirmek için birkaç dükkân gezip, Türk Hava Yolları’nın 14.35 Casablanca uçağına binerek, Türkiye saatiyle 22.10’da, dört saatlik bir yolculuktan sonra İstanbul Atatürk Havalimanı’na indik. Güzergâhtan dolayı gelişimiz, gidişimize göre bir saat daha kısa sürmüştü. Gerekli işlemleri tamamlayıp, freeshop alışverişleriyle birlikte 23.55’de Ankara’ya hareket ederek tam zamanında, 01.05’de Esenboğa Havaalanına indik.

Son güne ne ara geldik bilmiyorum. “Bir varmış bir yokmuş” misali! Şu andaki duygularımla Fas tecrübem için şunu söyleyebilirim: Laf olsun diye yurt dışına çıkmak değil de, gerçekten ilginç, farklı ve samimi bir kültür görmeyi amaçlıyorsanız, Fas’a gitmelisiniz. En önemlisi de, yanınızda bu değişik ortamları mızmızlanmadan karşılayanlar, merakla izleyenler, severek kabul edenler ve de sizinle birlikte hissederek paylaşanlar olsun.



UCUZA UÇAK BİLETİ ALMANIN YOLLARI Gidiş dönüşleri çarşamba-perşembe gününe denk getirmek, tatil yöresine pazar gidip cumartesi dönmek, seyahat harcamalarını en az yüzde 25 düşürüyor. Gece yapılan uçuşlarda, oldukça cazip fiyatlara bilet alınabiliyor. Ucuz uçak yolculuğu için herkesin bildiği kural, biletin çok erken tarihlerde alınması… Bu bilindik kurala rağmen, araştırmalar Türkiye’de satılan biletlerin yüzde 57’sinin erken rezervasyon dışında satılan, yani pahalı biletler olduğunu gösteriyor. Avantajix.com’un kurucu ortağı Güçlü Kayral, uçak firmalarının bir yıl önceden fiyat girmeye başlamalarına karşın, fiyatların talep doğrultusunda her zaman farklılıklar gösterebildiğine dikkati çekti. Skyscanner’e göre en uygun fiyatlı biletlerin uçuştan 27 hafta önce alınabildiğini aktaran Kayral, “27 hafta 6-7 aya tekabül ediyor. Çoğu kimse, bu kadar önceden seyahat planlaması yapamadığı için bu biletleri alamıyor. Avantajix.com olarak, bu biletleri kaçıranlar için bir çalışma yaptık” dedi. Biletler salı günü alınmalı: Havayolu firmalarının, kampanyaları, son dakika uçuş fiyatlarını

duyurdukları gün olması dolayısıyla bilet almak için salı gününü beklemek şart. İstatistikler, salı günü öğle saatlerinde fiyatların dikey inişe geçtiklerini gösteriyor. Bunun nedeni de havayolu şirketlerinin indirimlerini pazartesi akşamı başlatmalarıyla ortaya çıkan rekabet. Gece uçuşları tercih edilmeli: Gece geç saatlerdeki uçuşlar, her zaman diğer saatlerdeki uçuşlardan ucuz oluyor. Sorun teşkil etmeyecekse bu uçuşlar tercih edilmeli. Özellikle tatil yörelerinden dönüşte sabah erken saatlerdeki uçuşlara da her zaman oldukça ucuz bilet bulmak mümkün olabiliyor. Duyurular düzenli takip edilmeli: Her havayolu şirketi değişik dönemlerde kampanyalar düzenleyerek, boş kalan koltukları doldurmak ister. Bu dönemde alınan biletler, aylar öncesi satışa çıkan biletlerden dahi ucuza gelebilir. Bu nedenle öncelikle uçuş rotasında kampanya olup olmadığı araştırılmalı. Bu kampanyaları kaçırmamak için de tercih edilen havayolu şirketinin haftalık veya aylık e-posta gönderim listelerine kayıt olarak duyurular düzenli takip edilmeli.

21. Yüzyılın Hastalığı

İşkoliklik İşkoliklik 21. yüzyılın hastalığı olarak görülüyor. İşkolik kişi çalışmayı ‘hayat mottosu’ haline getirerek tüm yaşamsal aktivitelerini ikinci plana atıyor. Araştırmacılar bu kişilerde görülen depresyon, obsesifkompulsif bozukluk veya anksiyetenin mi işkolikliğe neden olduğunu, yoksa işkolikliğin mi bu hastalıkları tetiklediğini araştırıyor. Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Korkut Ulucan, ‘davranış genetiği’ adı altında yaptıkları farklı araştırmalar sonucunda işkolik olma ile ilgili ilginç bir veriye rastladıklarını söyledi. Reseptör geni bloke edilince dopamin algılanmıyor

72

ZOOM I Mayıs 2017

Özellikle mükemmeliyetçi, sorumluluk paylaşmayan ve yüzde 100’e yakın uzun süreçli iş performansı veren işkolik bireylerde bazı ortak noktalar saptadıklarını belirten Doç. Dr. Ulucan, “Bu tip bireylerde depresyon, obsesif- kompulsif bozukluk veya anksiyete problemleri daha fazla ortaya çıkmaktadır. İşkolikliğin nedeni bu sorunlar mıdır yoksa bu sorunların bir sonucu olarak mı işkoliklik ortaya çıkıyor. Bu sorunun yanıtını araştırırken karşımıza tanıdık bir molekül çıktı: Dopamin. Maymunlarda yapılan çalışmalarda dopamin molekülünün algılanmasını sağlayan reseptör adı verilen hücre zarı proteinlerini oluşturan genlerin çalışması kısıtlanmış, böylece beyin hücreleri dopamini yeteri kadar algılayamamış ve maymunlar yaptıkları işle daha uzun vakit geçirip

daha konsantre olmuşlar. Aynı reseptör geni bizim şu anda yaptığımız bağımlılık ve tedavi çalışmaları içinde yer alan hedef genimizdir.” diyor. Dopamin beynimizin ödül mekanizması Dopaminin beynimizin ve aslında bizim ödül mekanizmamız. Aynı zamanda olası bağımlılıklarımızın merkezi, dopamin sadece madde bağımlılığında değil, sosyal bağımlılıklarda da önemli roller üstlenmektedir. O yüzden bu mekanizmanın aydınlatılması önemli ve olası tedavi protokolleri için de büyük önem taşımaktadır. Bizler genetik açıdan bu tip sıkıntılara tanı koyabiliyoruz. Şimdi bu moleküllerin tedavideki etkilerini araştırıyoruz. Özellikle serotonerjik ve dopaminerjik sistemin genetik temelleri konusunda araştırmalar hala devam ediyor.



Dünyanın En Büyük Fotoğraf Yarışması Finalde 4 Türk

D

ünyanın en büyük fotoğraf yarışması olan 2017 Sony Dünya Fotoğraf Ödülleri’nin tüm kategorilerinde finale kalan (ilk 10) ve övgüye layık görülen (ilk 50) fotoğrafçılar açıklandı. Final listesinde 4 Türk fotoğrafçının çalışmaları yer alırken övgüye layık görülen fotoğraflar listesinde de 4 Türk fotoğrafçıya yer verildi. Dikkatleri fotoğrafçılığa ve fotoğrafçılık sanatının inceliklerine çeken ödüllere, Profesyonel, Açık ve Gençlik kategorilerinde 227.596 fotoğraf ile katılım gösterildi. Bu yıl, hem Dünya Fotoğraf Organizasyonu tarafından düzenlenen yarışma hem de yarışmanın isim sponsoru Sony ile yürütülen ortaklık 10. yılına girdi. Geçen yıl çekilen ve dünyanın en iyi çağdaş fotoğraflarından oluşan Sony Dünya Fotoğraf Ödülleri finalistleri, tarz ve konuları açısından çok geniş çeşitlilikteki olağanüstü fotoğrafları görücüye çıkarıyor. Finalde, Türkiye de dahil olmak üzere, 49 ülkeden eserlerin

74

ZOOM I Mayıs 2017

yer alması, ödüllerin uluslararası cazibesini ve dünyanın dört bir köşesinden fotoğrafçılar tarafından çekilen en güzel fotoğrafları tam anlamıyla global bir ölçekte sunma konusunda eşsiz becerisini de gözler önüne seriyor. Övgüye layık görülen fotoğraflar listesi de dâhil edildiğinde bu sayıya 11 ülkeden daha fotoğrafçılar ekleniyor. Finale kalan fotoğrafçılar, bundan sonra, en son Sony dijital görüntüleme ekipmanları kazanmak ve 2017 ödülleri kitabında yer bulabilmek için yarışacak. Yılın Fotoğrafçısı 25.000 Amerikan Doları ile Açık kategori kazananı ise 5.000 Amerikan Doları tutarındaki nakit ödül ve Öğrenci Odağı kazananı, üniversite için 30.000 Euro değerindeki ekipmanlarla ödüllendirildi. Kazanan isimler Nisan ayı içine Londra’da düzenlenen törende açıklandı. Kazanan ve Sergilenmeye layık görülen fotoğraflar 7 Mayıs tarihine kadar, Londra’da sergilenecekler.

Fotoğraflar tüm dünyayı kucaklayan bir çeşitliliğe sahip Finale kalan eserde öne çıkan konular arasında, Suudi Arabistan’da kadınların ev yaşamına dair dokunaklı görüntüler, Çinli okul çocuklarının içten itirafları, sahnede kaslarını sergilemek üzere hazırlanan Rus vücut geliştiriciler ve nadir rastlanan bir tıbbi rahatsızlığa karşı verilen kişisel mücadelenin görüntülendiği özel bir seri de bulunuyor. Kazanan, finale kalan ve övgüye layık görülen fotoğraflar, Londra’daki Sommerset House’daki Sony Dünya Fotoğraf Ödülleri & Martin Parr – 2017 Sergisi kapsamında sergileniyor. 21 Nisan’da açılan bu büyük ölçekli sergide, Fotoğrafçılığa Üstün Katkı ödülüne layık görülen Martin Parr’ın nadir olarak gösterime çıkarılan eserlerine yer verilecek. 7 Mayıs’a kadar Londra’da gerçekleştirilecek olan sergi, sonrasında dünya turuna çıkacak. Sergi biletlerine www.worldphoto.org/2017exhibition adresinden ulaşılabilir.


Bu yıl 10. yıldönümünü kutlayan Sony Dünya FotoğraF ÖDülleri, dünyanın en Büyük fotoğraf yarışması olma özelliğini taşıyor. Program kaPsamında, dört yarışmadan herhangi Birine katılan, geçen yılın en iyi çağdaş fotoğrafları tesPit ediliP ödüllendiriliyor. açıklanan final listesinde 4 türk fotoğrafçı, kendi kategorisinde ilk 50 arasında yer aldı ve yine 4 türk fotoğrafçı da övgüye layık görüldü.

Profesyonel, Açık, Gençlik ve Öğrenci Odağı yarışmaları için finale kalanlar açıklandı • 2017 ödüllerine 183 ülkeden 227.000’i aşkın fotoğraf katıldı. • Ödüllerin 10. yıldönümünde katılımcı fotoğrafçılar rekor sayıya ulaştı 2017 Sony Dünya Fotoğraf Ödülleri’ndeki tüm yarışmalara 227.596 fotoğraf sunuldu Profesyonel yarışma: 110.270 fotoğraf Açık yarışma: 105.692 fotoğraf Gençlik: 11.634 fotoğraf

• Fotoğrafçılar, para ödülleri ve Sony dijital görüntüleme ekipmanı için yarışıyor • Dört Türk fotoğrafçı, kendi kategorisinde ilk 50 arasında yer aldı ve farklı 4 Türk fotoğrafçı da övgüye layık görüldü. • Kazanan ve finale kalan fotoğraflar, 7 Mayıs 2017 tarinine kadar Londra’da sergilenecek • Finale kalan ve övgü alan tüm fotoğraflar, www.worldphoto. org adresinde de yayınlanıyor.

www.cypruszoom.com

75


1

2

3 1) Emrah_ Karakoç 2) Paşa İmrek 3) Oktay Subaşı 4) Gül Yıldız

76

4 ZOOM I Mayıs 2017


Rakamlarla finale kalanlar • Çin (%90), Myanmar (%183), Vietnam (%108), Filipinler (%71) ve Hong Kong’un (%73) da aralarında bulunduğu Asya ve Güneydoğu Asya ülkelerinden katılımlarda 2016’ya göre güçlü artış yaşandı. • Gençler yarışmasına katılımlar 2016’ya göre %56 arttı. • Açık yarışmaya katılımlar 2016’ya kıyasla %11 arttı. • Çalışmaları ile Profesyonel yarışmaya katılan fotoğrafçıların sayısında %13 artış görüldü. • Katılımlarda 183 ülke temsil edilirken en çok katılımın yaşandığı ülkeler (en çoktan aza doğru) Çin, Birleşik Krallık, İtalya, Birleşik Devletler, Almanya, Rusya, Hindistan, İspanya, Fransa ve Polonya oldu. • Finalde 49 ülke temsil edilirken, finalde en çok fotoğrafçı ile yer alan ülkeler İtalya (22), Almanya (18), Birleşik Krallık (18), Çin (14) ve Rusya (11) oldu. • Ermenistan, Küba, İzlanda ve Suudi Arabistan ilk defa finalde temsil edildi.

www.cypruszoom.com

77


78

ZOOM I Mayıs 2017


www.cypruszoom.com

79


80

ZOOM I Mayıs 2017



İYİ UYKU İÇİN 16 KURAL

Uyku nedir? Uykuyu bilimsel açıdan tanımlamak çok zor. 1950’lere kadar birçok insan uykunun günlük hayatımızın eylemsiz bir parçası olduğunu zannederdi. Ama şimdi uyku sırasında beynimizin çok etkin olduğunu biliyoruz. Dahası uykunun beden ve ruh sağlığımızı etkilediğinden eminiz.

82

ZOOM I Mayıs 2017

Neler uykusuzluk yapar? Nefes açıcı ilaçlar-spreyler, kafeinli içecekler, diyet hapları, hastalıklar, yatak odasındaki kötü koşullar… Sigara olumsuz etkiler mi? Hem de çok. Sigara tiryakileri genellikle tavşan uykusu uyurlar. REM uyku (göz hareketlerinin aktif olduğu uyku) miktarları azdır. Uyuduktan 3-4 saat sonra kanda nikotin miktarının kritik düzeyin

altına düşmesi nedeniyle uyanırlar. Alkol de uykuyu bozar. Uykusuzluk çeken insanların çoğu sorununu alkolle çözmeyi dener. Ama bu yağmurdan kaçarken doluya tutulmaktır. Çok farkına bile varmadan alkolik olur! Oysa ki alkol sadece hafif uyku dönemini tetikler. Uykunun tamir işlevi olan diğer bölümlerinin miktarını azaltır.

İdeal uyku süresi nedir? Yenidoğanlar genellikle 16 saat uykuya ihtiyaç duyar. Çoğu erişkinde 7-8 saat uyku yeterli olur. Genç erişkinler ortalama dokuz saat uykuya ihtiyaç duyarlar. Gebeliğin ilk 3 ayında, kadınların uyku gereksinimi artar. Normal süresinden çalınmış bir uyku miktarı, bir tür ‘uyku borcu’ yaratır. Vücut, eninde sonunda bu borcun geri ödenmesi-


UYKU; ÖZELLİKLE DE MEVSİM GEÇİŞLERİNDE SAATLERİ ŞAŞAN; HAYATIMIZ İÇİN EN ÖNEMLİ İHTİYAÇLARINDAN BİRİDİR. OKAN ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ NÖROLOJİ UZMANI PROF. DR. OKAN BÖLÜKBAŞI ANLATTI, KALİTE BİR UYKU İÇİN OLMASI GEREK 16 FARKLI DETAY HAKKINDA BİLGİLER AKTARIYOR.

ni ister. Uykunun yetersiz olması muhakeme yetisi ya da tepki süresini olumsuz etkiler. İnsanlar yaşlandıkça uyku süresi azalır ve uyku hafifler. 65 yaşın üstünde uykusuzluk sık görülen bir sorundur. Ne zaman bir sorundan bahsedilir? Eğer gün boyu uykulu bir şekilde dolaşıyorsanız ya da 5 dakikalık bir uzanmada bile hemen uykuya dalabiliyorsanız ciddi bir uyku sorununuz var demektir. Uykusuzluk hangi sorunlara yol açar? Uykuyla ilişkili sağlık sorunları hemen hemen tıbbın tüm alanlarını ilgilendiriyor. Örneğin felç ya da astım krizleri gündüz yerine gece ya da sabaha karşı uykuda daha sıktır. Muhtemel sebep uykuyla ilişkili olarak değişen kalp hızı ya da hormonal düzey değişiklikleridir. Uykusuzluk bazı epilepsi türlerinde nöbet gelişimini tetikler. Grip sırasında neden uykulu oluruz? Uykuyu düzenleyen sinir hücreleriyle bağışıklık sistemi arasında yakın ilişki var. Vücudumuz, bulaşıcı hastalıklarla mücadele ederken ‘sitokin’ adı verilen bazı kimyasallar üretir. İşte bu stokinler aynı zamanda güçlü uyku uyarıcılarıdır. Ruhsal hastalıklarla uykusuzluk arasında ilişki var mı? Ruhsal hastalıkların çoğunda uyku sorunları gelişir. Örneğin depresyon hastaları

sabahın çok erken saatlerinde kalkar ve tekrar uykuya dalma isteklerine karşın genelde bunu başaramazlar. Alınan uyku miktarı, ruhsal hastalık belirtilerini şiddetini doğrudan etkiler. Manik depresif kişilerde uyku yoksunluğu manik dönemleri (saldırganlık ve aşırı aktivite) tetikleyebilir. Uyku apnesi nedir? Horlama sırasında solunum durmasıdır. Geceleri oksijensiz kalmak, sabahları baş ağrısına, gün boyu yorgun hissetmeye yol açabilir. Cinsel isteksizlik , bilişsel işlevlerin zayıflaması, kan basıncı artışı, kalp ritim düzensizlikleri gelişebilir. Uyku apnesi, felç ya da kalp krizi riskini belirgin biçimde arttırır. Uykuda solunum durmasına bağlı ölüm nedenleri arasındadır. Tedavi edilmemiş uyku apnesi hastalarında trafik kazası yapma riski 3 kat artar. Huzursuz bacak sendromu nedir? Özellikle uyku sırasında bacaklara giren kramplar, uyuşmalar, çimdiklenmeler ve karıncalanma hisleridir. Hasta devamlı bacaklarını oynatma ihtiyacı duyar. Herhangi bir yaşta görülebilir. Kansızlık(demir eksikliği anemisi), gebelik ve şeker hastalığı bu duruma zemin hazırlar. Bir börokimyasal uyarıcı olan dopamin benzerlerinin verilmesiyle hasta rahatlar.

MIŞIL MIŞIL UYUMAK İÇİN 16 KURAL 1) Gün içinde şekerleme yapıyorsanız 30 dakikayı geçmesin. Fazlası gece uykusunu olumsuz etkiler. 2) Yatmadan önce kafein, nikotin gibi uyarıcılardan uzak durun. Uykudan 2-3 saat önce yüksek proteinli bir atıştırmalık, 1 meyve yiyebilirsiniz. Bu yiyecekler uyku düzenleyici hormonların yakımını arttırır. Ancak uyku ritmini bozduğu için tahıl ve şekerden uzak durun. Yağlı, kızarmış, baharatlı, sirkeli, karbonatlı yiyecek ve içeceklerden de kaçının. 3) Egzersiz iyi bir uyku kalitesi sağlar. 10 dakikalık kısa bir bisiklet ya da yürüyüş bile gece uykusu kalitesini belirgin bir ölçüde arttırır. Ancak yatağa gidiş döneminde yoğun egzersiz yapmayın. 4) Gün boyu doğal ışığa maruz kalın. Gece yatak odanız çok aydınlık olmasın. 5) Uyku öncesinde yararlı bir gevşetici alışkanlık edinin. Ilık duş, kitap okuma, hafif germe egzersizleri, meditasyon gibi� 6) Uyku öncesi aşırı duygusal konuşmalar ya da ortamlardan kaçının. 7) Çarşaf ve nevresiminiz uygun, yastık ve yatağınız rahat olsun. Yatak odanız sıcak hatta ılık değil serin olmalı. Vücudu uykuya hazırlayan işaretlerden biri de çevre ısısının düşmesidir. 8) Yatak odanızda televizyon, cep telefonu gibi ışık ve ses

kaynakları bulunmamalı. Gerekirse koyu perdeler, pervane, hava nemlendirici düzenekler, kulak tıkaçları bulundurabilirsiniz. 9) Elektrikli herhangi bir alet size 1 metreden daha fazla yaklaşmasın. Gürültülü alarmlar kullanmayın. Vücutta beklenti anksiyetesi yaratırlar. 10) Yatağınızı sadece uyumak için kullanın. Yatağa mümkün olduğunca erken gidin. Saat 23.00 en idealidir. Çünkü 23.00 ile 01.00 arası adrenal sistemimizin yenilenme zamanıdır. Bu sırada uykuda olsanız iyi olur. Safra kesesi de bu dönemde zehirleri vücuttan atar. Uyanıksanız zehirler karaciğere geri döner. 11) Yatağa gidiş saatinizi değiştirmeyin. Sabah kalkmanız gereken saatte kalkın. 12) Yatak çorabı giyin. Ayaklar vücudun en çok üşüyen bölgesidir. Yatak çorabı giymek, gece uyanmalarını azaltır. Yatmadan önceki son 2 saat içinde dünyevi işlerinizi tamamen unutun. 13) Gevşeme CD’leri dinleyebilirsiniz. Sizi rahatlatan ruhani uygulamalar ve okumalar, uyku öncesinde yararlı olur. 14) Mümkün olduğu kadar az ilaç kullanın. İlaçların çoğu uyku düzenini etkiler. 15) İdeal kilonuza inin. 16) Size dokunan, gaz yapan gıdalardan kaçının.

www.cypruszoom.com

83


KIBRIS Tabiki ilk önerimiz kendimizden. Deniz, kum, güneş. İşte hepsini Kıbrıs’ta bulabilirsiniz. Eğer yollarda zaman kaybetmek istemiyorum, vize bizim için dert, çok yorulduk ayaklarımızı uzatıp dinlenmek istiyorum diyorsanız Kıbrıs muhteşem otelleri, sahilleri ve güneşiyle balayınız için en doğru tercih.

Düğün Sezonu Açıldı, Balayı Planları Başlasın!

SANTORİNİ Santorini balayı için Yunan Adaları arasında dünyaca üne kavuşmuş yerlerden birisi. Dünyada günbatımı manzarası açısından en güzel yerlerden biri olan

84

ZOOM I Mayıs 2017

Santorini, romantik bir balayı tatili için en doğru tercih oluyor. Beyaz boyalı evler, renkli, sıcacık sokakları ile dikkat çeken Santorini, yıl daha da değerli hale geliyor. Adadaki volkanik Perissa ve

Kamari kumsalları oldukça popüler ve bu adada gün batımını izlemek oldukça keyifli oluyor. Santorini’de balayı için iyi hizmet sunan çok sayıda otel bulunuyor.


BALİ Endonezya’nın en bilinen adalarından olan Bali, çoğunluğu Hindu inancına sahip ada, 20 bin tapınağı ile, Tanrıların Adası olarak da biliniyor. Bali kusursuz denizi , şahane plajları ve kumuyla birlikte vazgeçilmez bir balayı noktası oluyor. Doğanın tüm güzelliklerini hiç sakınmadan ortalığa saçtığı, gezilecek, görülecek çok sayıda yerin olduğu bu adada havuzlu bir villa kiralayabilir ya da geleneksel ve yerel olarak dizayn edilmiş otelleri tercih edebilirsiniz.

ANTALYA Türkiye’nin nüfusu en kalabalık şehirlerden biri olan Antalya, sonbahar aylarının sonuna kadar süren ılıman iklimiyle her kesimden insanın ve balayı çiftlerinin tatil merkezlerinden biri. Sapsarı uzun kumsalları, sıcak deniz suyu ve turizm etkinlikleriyle göz önünde olan şehir, yerli yabancı her yaştan insanın, ailelerin ve çiftlerin favori şehirlerinden. Birçok me-

deniyete ev sahipliği yağmış olan bu güzel Akdeniz şehri, arka sırada Toros Dağları ve önünde masmavi Akdeniz suları ile eşsiz bir konuma sahip. Ünlü Kleopatra Plajı, Karain Mağarası ve daha nice önemli noktalar Antalya il sınırları içinde yer alıyor. Turistik tesis açısından hemen her bütçeye hitap etmesi ve şehirle iç içe olan doğallığı her daim ziyaretçi topluyor.

ASSOS Türkiye’de ucuz ve güzel tatil beldelerinin başında yer alan Assos, yeni evli çiftlerin ideal balayı mekânlarından bir tanesi. Çanakkale’de yer alan eski bir antik şehir Assos, tarihi evleri ile romantik bir balayı için tercih edilebilecek yerler arasında yer alıyor. Güneş, deniz ve

tarihin yeni evli çiftlere eşlik edeceği bu tatil son derece ucuza mal oluyor. Assos’ta her bütçeye uygun pansiyon ve oteller bulunuyor. Assos’ta serin Ege denizinde yüzüp, antik çağlardan kalan Behramkale Köprüsü, Hüdavendigar Camii ve Athena Tapınağı’nı ziyaret edebilirsiniz.

www.cypruszoom.com

85


En iyimsEr birEylErin dahi doğal olarak olumsuz duygulara kapıldığı zaman vE durumlar vardır. EndişE, üzüntü, öfkE vE diğEr olumsuz duygular normal hayatın birEr parçalardır. ancak kronik olarak bardağın boş tarafını görmEk hEm fiziksEl hEm dE zihinsEl açıdan zararlıdır vE hayatın kaçınılmaz zorlukları karşısında birEyin kEndini toparlamasına EngEl olur.

KENDİ KENDİNE TERAPİ

86

ZOOM I Mayıs 2017


“Bunun yerine bir birey pozitifliği artıran bazı becerileri uygulayarak daha olumlu olmayı öğrenebilir” diyor Uzman Klinik Psikolog Mehmet Başkak. Pozitif duyguları teşvik eden becerileri öğrenerek ve düzenli olarak uygulayarak, mutlu ve sağlıklı bir kişi olunabileceğini belirten Psikolog Mehmet Başkak, pozitif duyguları kendi kendine üretme becerilerini öğrenmeye zaman ayırmamızı tavsiye ediyor.

OLUMSUZ DUYGU VE DÜŞÜNCELERİ TESBİT EDİN Bir klinik psikolog ve hipnoz uzmanı olarak, olumsuz, engel düşünceler yaşayan insanların içlerinde hissettikleri bu sıkıntıları muğlak, belli belirsiz, soyutmuş gibi algıladıklarını gözlemledim. Öncelikle yapılması gereken kafamızın içinde dönüp duran olumsuzlukları somutlaştırmak. Bunları bir kâğıda yazın... İLHAM GELMESİNİ BEKLEME, YAP Bazıları, içten bir enerjinin gelmesini, pozitif duyguların gökten falan gelmesini bekler, bu oldukça teslimiyetçi miskin bir kabulleniş durumudur. Şair değilseniz oturup ilham gelmesini beklemeyin. Küçük hedefler için adım atmaya başlayın. Adım attıkça, yaptıkça enerjisi bilinçaltından gelecektir. İYİLİK YAPMANIN GÜCÜNÜ ISKALAMA Başkalarına yardım etmek kendine yardım etmektir aynı zamanda. Özellikle sana benzer sorunlar olumsuzluklar yaşayan insanlara herhangi bir şekilde destek olmaya gayret et, elinden ne geliyorsa onu yapman yeterli. İyilik yapmak ruhu besler. Bu, birinin ağır paketleri taşımasına yardım etmek veya yabancı birine yol tarif etmek kadar basit bir şey de olabilir. ÇEVRENİZDEKİ DÜNYADAN ZEVK ALIN Zaten yeterince sorun yaşıyorsan, yapacağın şey çevrende sana iyi hissettiren şeylere odaklanman. Keyif alacağın her şeye dikkat et.

Bir hobi, bir etkinlik, iyi bir kahvenin verdiği keyif... Bu bir kuş, bir ağaç, güzel bir gündoğumu veya gün batımı, hatta birisinin giydiği bir elbiseyi güzel bulmak bile olabilir. Keyif aldığınız, zevk aldığınız şeylere odaklanın, deneyimleyin. İLİŞKİLERİNİZİ GELİŞTİRİN VE GÜÇLENDİRİN Ailemiz, dostlarımız, sohbetinden hoşlandığımız insanlarla bağlantıları güçlendirmek çok önemli... Size iyi hissettiren insanlarla bağlarınızı sürdürün ve güçlendirin. Arkadaşlar veya aile üyeleri ile güçlü sosyal bağlantılar kurmak, kendine olan inancınızı artırır. Bu konuda yapılan uzun vadeli çalışmalar, iyi ilişkilerin daha iyi sağlık ve daha uzun bir yaşam ile ilişkili olduğunu göstermiştir. YENİ BİR ŞEY ÖĞRENİN; YENİ BİR ETKİNLİK BULUN Yeni ortamlar, hobiler, etkinlikler, kurslar. Kendi dünyanızdan çıkın ve zihninizi yeni alanlara açın. Satranç öğrenmek, bir folklor grubuna katılmak, resim kursuna gitmek, bir koronun parçası olmak. Sosyalleşme imkânı artarken, yeni bir şey öğrenmek bilinçaltınızdaki enerjiyi uyandırıp besleyecektir.

yerine bunları öğrenme deneyimleri olarak kullanın. Neleri öğrenmenize yaradı, bedeli büyük olsa da neleri fark etmenizi sağladı, artık o konuda tecrübeli ya da kendinizden emin misiniz, artık neler yapabilirsiniz? Bu bakış açılarına odaklanın ve daha iyi bir geleceğe adım atın. Hayat size bir limon verdiğinde, ekşi bir limondan başka neyim var ki diye düşünmek yerine; limonata yapın. OTOHİPNOZLA FARKINDALIK EGZERSİZİLERİ YAPIN Zihninizin imkânlarını keşfedin, sahip olduğunuz en güçlü silah beyninizdir ve onu lehinize nasıl kullanabileceğinizi, insan zihninin sonsuz değişim ve dönüşüm gücünü fark etmeye zaman ayırın. Yıllardır otohipnoz ve meditasyonun insanlara sağladığı olağanüstü öz imkânları gözlemliyorum. Geçmişteki sorunlar ya da gelecekteki zorluklar üzerine düşünmek zihinsel kaynakları güçsüzleştirir ve yaşadığınız andan zevk almanızı engeller. Kontrol edemediğiniz şeyleri bırakın ve şimdiye, olduğunuz ana odaklanın.

SORUNUNUZA KARŞI ESNEKLİĞİ ARTIRIN Yaşanan sorunlara saplanıp kalmak, sanki ömrümüze işlemiş gibi bir tutum içerisine girmek depresyona ve umutsuzluğa sürükler. Kaybın, stresin, başarısızlığın veya travmanın sizi ezmesine izin vermek

www.cypruszoom.com

87


İngiliz’in parası da Çanakkale'yi geçemedi

Ü

nlü nümismat Mehmet S. Tezçakın’ın koleksiyonundaki en değerli parçalar arasında İngilizler’in Çanakkale Boğazı’nın serin sularına gömülen işgal paraları da bulunuyor. Mehmet Tezçakın: ”İngilizler, zaferden o kadar eminlerdi ki Osmanlı topraklarında kullanılacak işgal paralarını bile bastırmışlardı. Ancak Gelibolu’daki hezimetin ardından İngilizlerin bastırdıkları paralar, Çanakkale Boğazı’nın serin sularına gömüldü.” Türkiye’nin en değerli para koleksiyonuna sahip ünlü nümismat Mehmet S. Tezçakın’ın koleksiyonundaki parçalardan bazılarını, İngilizler’in Çanakkale Boğazı’nın serin sularına gömülen işgal paraları oluşturuyor. Sultanahmet Köftecisi’nin 3. nesil patronu da olan Mehmet S. Tezçakın’ın verdiği bilgiye göre, Çanakkale Savaşı'nın zaferle sonuçlanacağından emin olan İngilizler, Osmanlı topraklarında

88

ZOOM I Mayıs 2017

kullanılmak üzere özel paralar bastırdı. İngiliz Hazine Dairesi’nce Osmanlıca kullanılarak hazırlanan bu paralarla subay ve askerlerin maaşları ödenecekti. Askerler, başta İstanbul olmak üzere işgal edilecek Osmanlı topraklarında günlük alışverişlerinde de bu paraları kullanacaktı. İngilizler’in tedavüle sokarak askerlere dağıttıkları bu paraların önemli bir kısmı, batan gemilerle birlikte Çanakkale Boğazı’nın serin sularına gömülürken, kalan kısmı da askerlerden toplandı. Mehmet S. Tezçakın, Mayıs-Haziran 2015 tarihlerinde tedavülde kalan banknotlarla ilgili şu bilgileri verdi: “İşgalde kullanılmak üzere sürsajlanan (Bir sayının, kelimenin yerine geçmek için üzerine başka bir sayı veya kelime basma işi) bu paralar aslında İngiliz Hazinesi tarafından 1914 yılında karşılığı altın olarak ödenmek üzere çıkartılmış 1 poundluk ve 10 şilinlik hazine bonolarıydı. 1 poundluk kupürün üzerinde Osmanlıca harflerle yüz

yirmi gümüş kuruş, 10 şilinlik kupürün üzerinde ise altmış gümüş kuruş sürsajı yer alıyor. Yakın tarihimiz ve savaş tarihi açısından da birer belge niteliği taşıyan bu banknotlar, koleksiyonlarda nadir bulunan parçalardır. Bu kadar büyük çaplı bir harekatın ağır yenilgi ve hüsranla sonuçlanması İngilizleri derinden etkilemiştir. İngilizler, Çanakkale Savaşı’nı hatırlatan bu banknotları kısa sürede tedavülden kaldırdıkları gibi imha ettiler. Bu paralarla ilgili resmi kayıtlar da yok denecek kadar azdır. Bu yüzden dünyadaki tüm koleksiyoncular için özel bir önemi bulunur.” Ünlü nümismat Mehmet S. Tezçakın, yakın zamanda Sultanahmet Köftecisi’nin merkez dükkanında para sergisi açacağını, bu sergide İngilizler’in işgal paralarının yanı sıra, Türk finans tarihinin en ilginç hikayelerini barındıran banknotların da yer alacağını bildirdi.

Tezçakın Koleksiyonu Tezçakın’ın 30 yılı aşkın çabası sonucu bir araya getirdiği koleksiyonda bir çoğu ünik, paha biçilmez parçalar bulunuyor. En değerli parça ise 1840 yılında tedavüle sunulan Osmanlı’nın ilk kâğıt parası olan el yazması kaime. Padişah Abdülmecid’in boynundaki mühür kullanılarak hazırlanan ve çok kısa süre tedavülde kalan kaimelerin ilk örneğini 47 yıl önce ABD’li araştırmacı Kenneth McKenzie ortaya çıkardı. Tezçakın Koleksiyonu’nda, McKenzei’nin ölümünden sonra İngiltere’deki müzayede şirketi Spink’te satışa sunulan bu el yazması kaime de bulunuyor. Koleksiyonda ayrıca 1870 yılına ait Osmanlı’nın ilk sahte kâğıt parası, dört ayrı dilin (Osmanlıca, Fransızca, Rumca, Ermenice) birlikte kullanıldığı dünya tarihindeki tek para, merkezi yönetimden para temin edemeyen Kafkas yerel yönetimlerin üzerine mühür basıp Osmanlı parasına dönüştürdükleri yabancı paralar da yer alıyor.





Tunaç Riding Club

Binicilik dersleri Dağ gezisi + Piknik turları Engel atlama dersleri Çocuklar için Midilli ve Pony'lerle eğitim

Kıbrıs'ın ilk Binicilik Okulu

Karaoğlanoğlu/GİRNE

0533 851 38 13


TECHNO ÖZ-İŞ TORNO ÖZ-İŞ

• Kapı Başlığı • Trapez Saç • Tüp Bombe (Çelik Kazan) • CNC Plazma Kesimi • CNC Water Jet Kesimi (Sulu Kesim) • Torna İşleri • Ferforje İşleri • Çatı İşleri • Güneş Enerji Sistemleri • Hırdavat Satışı • Alüminyum Kaynak İşleri • Saç Kesme ve Doğrama İşleri • Polietilen Su Depoları 1-10 Ton

TECHNO ÖZ-İŞ (Alayköy Sanayi Bölgesi) TORNO ÖZ-İŞ (Lefkoşa Sanayi Bölgesi) Tel: 0533 853 1593 - 0533 870 9297 - 0392 225 3844




747 85 22 (0392)


EP_PASTORSUZ_KIBRIS ILAN_BASKI.pdf

1

24/03/17

16:24



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.